You are on page 1of 36

Denizcilik Politikaları

9. Hafta
Dr. Öğr. Üyesi Levent BİLGİLİ
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARASULARI

Madde 3
Karasularının genişliği

Her devlet karasularının genişliğini tespit etme hakkına sahiptir; bu genişlik işbu Sözleşmeye
göre tespit edilen esas hatlardan itibaren 12 deniz milini geçemez.

Madde 15
Sahilleri bitişik veya karşı karşıya olan devletler arasında karasularının sınırlandırılması

İki devletin sahilleri bitişik veya karşı karşıya olduğunda, aralarında aksine anlaşma
olmadıkça, bu devletlerden ne birinin ne de diğerinin kendi karasularını, bütün noktaları bu iki
devletin her birinin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın
noktalarından eşit uzaklıkta bulunan orta hattın ötesine uzatmaya hakkı yoktur. Bununla
beraber bu hüküm, tarihi hakların veya diğer özel durumların varlığı nedeniyle, her iki
devletin karasularının başka şekilde sınırlandırılmasını gerekli olduğu durumlarda
uygulanmaz.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

BİTİŞİK BÖLGE

Madde 33
Bitişik bölge

1- Bitişik bölge olarak adlandırılan, karasularına bitişik olan bir bölgede sahildar devlet
aşağıdaki amaçlarla gerekli kontrolleri yapabilir:

a) Ülkesi üzerinde veya karasularında gümrük, maliye, sağlık veya muhaceret ile ilgili kanun ve
kurallarına riayetsizlikleri önlemek;
b) Bu kanun ve kurallara karşı ülkesi üzerinde veya karasularına meydana gelebilecek
riayetsizlikleri cezalandırmak

2- Bitişik bölge, karasular genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 24 deniz
milinin ötesine geçemez.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KITA SAHANLIĞI

Madde 76
Kıta sahanlığının tanımı

Sahildar bir devletin kıta sahanlığı, karasularının ötesinde kıta kenarının dış eşiğine kadar
veya bu eşik daha az bir mesafede ise, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan
itibaren 200 deniz mili mesafeye olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının
bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altlarını içerir.

Madde 83
Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında kıta sahanlığının
sınırlandırılması

Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında kıta sahanlığının
sınırlandırılması, hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyla, Uluslararası Adalet Divanı
Statüsünün 38. Maddesinde belirtildiği şekilde, uluslararası hukuka uygun olarak anlaşma ile
yapılacaktır.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE

Madde 56
Münhasır ekonomik bölgede sahildar devletlerin hakları, yetkisi veya yükümlükleri

1- Münhasır ekonomik bölgede sahildar devletin aşağıdaki hak, yetki ve yükümlülükleri


vardır:

a) Deniz yatağı üzerindeki sularda, deniz yataklarında ve bunların toprak altında canlı ve
cansız doğal kaynaklarını araştırılması, işletilmesi muhafazası ve yönetimi konuları ile aynı
şekilde sudan, akıntılardan ve rüzgârlardan enerji üretimi gibi, bölgenin ekonomik
amaçlarla araştırılmasına ve işletilmesine yönelik diğer faaliyetlere ilişkin egemen haklar:

b) İşbu Sözleşmenin ilgili hükümlerine uygun olarak;


i) suni adalar, tesisler ve yapılar kurma ve bunları kullanma;
ii) denize ilişkin bilimsel araştırma yapma; .
iii) deniz çevresinin korunması ve muhafazası; konularına ilişkin yetki;

c) İşbu sözleşmede öngörülen diğer hak ve yükümlülükler.


KIYAS ÖLÇÜTÜ KITA SAHANLIĞI MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE

Limit 200 nm (350 nm) 200 nm

Deniz tabanı ve altındaki doğal kaynakların


araştırılması ve işletilmesine yönelik haklar
+
Deniz tabanı ve altındaki doğal kaynakların
Egemen Haklar Su kütlesindeki doğal kaynakların
araştırılması ve işletilmesine yönelik haklar
korunması ve işletilmesi
+
Enerji üretimi (rüzgar, akıntı, su)
İlan İhtiyacı Hayır Evet

Suni Adalar, Tesisler ve Yapılar Evet Evet

Evet
Evet (Araştırma ve sondaj gemileri hariç)
Seyrüsefer ve Üst Uçuş Serbestisi
(Araştırma ve sondaj gemileri hariç) +
Balıkçı tekneleri hariç
Sahili Bulunmayan ve Coğrafi Açıdan Hayır Evet
Elverişsiz Devletlerin Hakları
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

EGE DENİZİ VE YUNANİSTAN İLE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞI

Yunanistan'ın Ege Denizi Kıta Sahanlığına dair görüşleri

Kuzeyden Güneye bir dizi halinde sıralanan adalar Yunanistan’ın ayrılmaz bir parçasını
meydana getirir: adalar çevresindeki kıta sahanlığında araştırma ve işletilme hakkı da ülkesel
egemenlik hakkına girer.

Türkiye'nin Ege Denizi Kıta Sahanlığına dair görüşleri

Ege Denizi kıta sahanlığı Anadolu’nun doğal bir uzantısıdır. Anadolu yakınındaki Yunan
adalarının kendilerine mahsus bir kıta sahanlığı yoktur.

UNCLOS Sözleşmesinin kabul edildiği Birleşmiş Milletler Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı
sırasında Kıta sahanlığı tanımlanacağı zaman, Ege Denizindeki Sorun ile ilgili olarak Türkiye ve
Yunanistan'ın farklı önerileri olmuştur.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

EGE DENİZİ VE YUNANİSTAN İLE KITA SAHANLIĞI UYUŞMAZLIĞI

Yunanistan’ın Konferansta Sunmuş Olduğu Öneri:

Taraflar arasında bir anlaşmaya varılamadığı takdirde hiç bir devletin kıta sahanlığı sınırlarını
kıta veya adanın esas hatlarının en yakın noktalarına eşit uzaklıkta bulunan orta hattan öteye
uzatamaz.

Türkiye’nin Konferansta Sunmuş Olduğu Öneri:

Sınırlandırmaların diğerleri yanında deniz yatağının jeolojik ve jeomorfolojik yapısı ve


kıyıların genel biçimi, bir başka devletin kıta sahanlığı ve ekonomik bölgesinde ada, adacık
veya kayaların varlığı gibi özel durumlar göz önünde bulundurularak anlaşma yoluyla
gerçekleştirilmelidir.

Konferansta Kabul Edilerek UNCLOS Madde 121/3'te Yer Alan Hüküm:

"İnsanların oturmasana elverişli olmayan veya kendilerine özgü ekonomik bir yaşamı
bulunmayan kayalıkların münhasır ekonomik bölgeleri veya kıta sahanlıkları olmayacaktır."
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

EGE DENİZİ VE YUNANİSTAN İLE KARASULARI UYUŞMAZLIĞI

Bir devletin karasuları üzerinde, ne kadar genişlik uygulayabileceği uzun yıllar tartışma
konusu olmuştur.

UNCLOS - Madde 3
“Her devletin, karasularının genişliğini bu sözleşmeye uygun şekilde belirlenen esas hatlardan
itibaren 12 deniz milini aşmayan bir sınıra kadar tespit etme hakkı vardır.”

Yunanistan'ın Ege Denizi’nde karasularını 12 deniz miline çıkaracağı yönünde beyanat


vermesi sonucunda, Türkiye ile arasında zaman zaman tırmanma eğilimi gösteren "Ege
Karasuları Sorunu" ortaya çıkmıştır. Bu soruna konu olan hususlar şu şekildedir:

• Karasularının genişliği,
• Açık denize açılma hakkı,
• Serbest ulaştırma hakkının saklı tutulması,
• Ülke bütünlüğünün korunması,
• Lozan Antlaşması ile kurulan siyasi-askeri dengenin korunması
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

Yunanistan, Karasuları Uyuşmazlığına ilişkin olarak;

• Ege’de “Karasuları Sorunu” olmadığı, her devletin karasuları genişliğini 12 mil olarak
belirleyebileceği bunun genel bir kural olduğu karasuları genişliği saptamanın kıyı
devletinin egemenlik yetkisinde olduğunu,

• Lozan Barış Antlaşması ve 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesi gereğince Türk Karasuları’nın 6


mil olarak tespit edilemeyeceğini,

• Siyasal ve ülkesel bütünlük ilkesi gereği adaların deniz alanlarının kıta ülkesine
uygulanacak esaslara tabi olması ve Yunanistan'ın takımada ülkesi olduğunu,

• İki ülke arasında kıta sahanlığı sorunu olduğu ve bu sorunun ancak Uluslararası Adalet
Divanı’na gidilerek çözülebileceğini iddia etmektedir.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

Türkiye, Karasuları Uyuşmazlığına ilişkin olarak;

• Karasularının genişliği konusunda kesin ve tek düze bir kuralın olmadığını,

• Karasuları genişliği saptanırken coğrafi özellikleri olan denizlerin göz önünde tutulması
gerektiğini,

• Adaların deniz alanlarının siyasal ve ülkesel bütünlük ilkelerine göre tespit edilemeyeceği,

• Ege Denizi gibi yarı kapalı denizlerde karasularının UNCLOS uyarınca hakkaniyet esasına
göre tespit edilmesi gerektiğini,

• Yunanistan'ın takımada devleti olmadığını,

• Daha önce kazanılmış hakların da göz önünde bulundurulması gerektiğini,

• İyi niyet ve hakkın kötüye kullanılmamasını,

• Karasularının genişliği konusunda egemenlik hakkının uluslararası hukuk ile çatışmaması


gerektiğini iddia etmektedir.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARASULARININ 12 MİLE GENİŞLETİLMESİNİN YARATACAĞI SORUNLAR


EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARASULARININ 12 MİLE GENİŞLETİLMESİNİN YARATACAĞI SORUNLAR


EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARASULARININ 12 MİLE GENİŞLETİLMESİNİN YARATACAĞI SORUNLAR

• Anadolu'nun Ege Denizi kıyısı, iki nokta dışında Yunan adalarının karasuları ile çevrilecek,

• Açık deniz alanlarının azalması, Türkiye ve üçüncü ülkelerin ulaşım, tatbikat ve benzeri
imkânlarını kısıtlayacak,

• Karasularının ötesinde kalan açık denizler kesiminde söz konusu olan kıt’a sahanlığı ve
ekonomik bölge haklarının da Türkiye için fiilen ortadan kalkmasına neden olacak,

• Türk karasularında işlenen suçların kesintisiz takibi için Yunanistan'ın kontrolünde


"zararsız geçiş" hakkının kullanılması zorunluluğu ortaya çıkacak,

• İhracat ve ithalatının % 80'inden fazlasını deniz yoluyla yapan Türkiye'nin, en önemli


yaşamsal kaynaklarından biri elden çıkacak,

• Türk Deniz Kuvvetleri'nin Ege harekat alanında icra edeceği her türlü varlık gösterme ve
eğitim faaliyetleri de büyük ölçüde kısıtlanmış olacaktır.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARASULARI SORUNUNUN HUKUKİ BOYUTU

1982 UNCLOS Sözleşmesi ile 12 deniz mili genişlik uygulaması her kıyı devleti için bir
mecburiyet değil, kıyı devletine verilmiş azami genişlik hakkıdır.

Ege denizi yarı kapalı bir denizdir ve yarı kapalı denizlerde karasularının genişliğinin,
tarafların anlaşmalarıyla belirlenmesi gerekmektedir.

Uluslararası kullanıma açık suların Akdeniz'e serbest geçişi kapatacak düzeye inmesi,
Türkiye'nin olduğu kadar bütün Karadeniz ülkelerinin ve anılan bölgeden istifade eden
uluslararası toplumun da çıkarlarına ters düşmektedir.

12 deniz milinin uygulanması durumunda uluslararası sular olarak kullanılan deniz alanlarının
çoğu zararsız ve transit geçiş hakkının kullanıldığı deniz alanları durumuna dönüşecektir.

1982 BMDHS’nin karasuları hakkındaki 3 ncü maddesini istisnasız olarak uygulamak, Ege
Denizi gibi coğrafik özellikleri farklı olan bir denizde aynı sözleşmenin 15 nci maddesinde yer
alan “tarihi haklar ve özel coğrafik koşulların dikkate alınması” ve 300’ncü maddesinde yer
alan “hakkın kötüye kullanılmaması” hükümlerine aykırı bir durum oluşturacaktır.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

TÜRKİYE'NİN GÖRÜŞLERİNİN BENİMSENMESİ İÇİN UYGULAYABİLECEĞİ POLİTİKALAR

Sorun, temelde ekonomik ve siyasi bir sorundur. Çözüm; uluslararası platformlara


taşınmadan, siyasi boyutta ikili müzakereler yoluyla olmalıdır.

Ege'de çıkarları zedelenen diğer ülkelerin de devreye sokulması; uluslararası platformda


Türkiye'nin yalnız kalmamasını ve mücadelesini verdiği konularda daha güçlü olmasını
sağlayacaktır.

Ege politikaları çerçevesinde yürütülen aktif faaliyetlerin ve sorunlara ilişkin çözümlemelerin,


uluslararası hukukun “uygun ve etkili enstrümanlarını” kullanmak suretiyle dünya kamuoyuna
duyurulması ve haklılığının dile getirilebilmesi temel prensiptir.

Yunanistan'a karşı uluslararası kamuoyunun desteğini sağlayabilmek için basın-yayın


organlarını bir avantaj olarak kullanmak ve bu maksatla yabancı basın-yayın organlarının
desteklenmesi görüşlerimizin benimsenmesinde faydalı olacaktır.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARDAK KRİZİ

25 Aralık 1995 tarihinde, Figen Akat isimli Türk gemisi, Bodrum sahilinin 6 kilometre kadar
açığında bulunan ve Yunanlıların İmia diye adlandırdığı kaya parçasına çarptı. Kayalıkların
Türkçe ismi Kardak'tı. Figen Akat'ın kaptanı Türkiye'den yardım istedi. Yunanlılar kayalıkların
kendi kara suları içerisinde bulunduğunu iddia ederek ve ''size ancak biz yardım ederiz'' diye
tepki gösterdiler. Böylece denizin orta yerinde duran bu önemsiz kaya parçaları, iki ülkeyi
karşı karşıya getirdi.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARDAK KRİZİ

26 Aralık 1995’te Yunanistan hükümetinin “Kardak Yunan Toprağıdır” diye nota vermesiyle
olay krize dönüşmüştür. Türkiye bu iddiayı doğrudan reddetmiştir.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARDAK KRİZİ

20 Ocak 1996'da Yunan bir belediye başkanı ve bir papaz, adaya Yunan bayrağı dikti.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARDAK KRİZİ

28 Ocak 1996 tarihindeyse


Türk gazeteciler adaya
helikopterle ulaşarak, Yunan
bayrağını indirdi ve Türk
bayrağı diktiler.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARDAK KRİZİ

Türklerin bayrak dikmesi üzerine Yunanistan olayı ileri boyuta taşıyarak Kardak'a donanma
yolladı. 28 Ocak 1996 tarihinde ise Yunan yetkililer "Kayalıklar Yunanistan'a aittir. Yaklaşana
ateş açılacaktır" şeklinde açıklama yaptı.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARDAK KRİZİ

Aynı gün Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tansu Çiller, "Bizde toprak verilmez. O bayrak
inecek" şeklinde açıklama yaptı. Kuvvet komutanlarının görüşleri alındıktan sonra 31 Ocak
1996'da Türk SAT komandoları Yunan donanmasının arasından geçerek Yunan bayrağını
indirdi ve Türk bayrağını tekrar adaya diktiler.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

KARDAK KRİZİ

Yunanistan'ın Türk Askerlere ateş açması savaş anlamına gelecekti. Bu olay üzerine Yunan
Genelkurmay başkanı görevinden istifa etti. İki ülkenin de NATO üyesi olması üzerine ABD
başkanı Bill Clinton'ın arabuluculuğu ile iki ülkenin askerleri de adadan geri çekildi.

Bill Clinton konuya dair şu açıklamaları yapmıştır;

“Şimdi bunların sırası mı, üç beş tane taşlık için iki komşu ve müttefik devlet birbirleriyle savaşma
durumuna gelir mi? Türkiye ile Yunanistan’ın üzerinde keçilerden başka kimsenin yaşamadığı iki
kaya parçası için neden savaşın eşiğine geldiklerini anlamadım. Keçiler için mi savaşacağız
yani?”

Fakat Bill Clinton'ın açıklamaları aksine Kardak kayalıklarının kime ait olduğunun belirlenmesi
benzer durumdaki çok sayıda adacık ve kayalıkların geleceği için ölçüt olacaktır.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

1912 UŞİ BARIŞ ANTLAŞMASI

İtalya, geçici olarak işgal ettiği bu adalardan Osmanlı Devleti’nin Trablusgarb’tan askerini
çekmesi karşılığında çekilmeyi taahhüt etmiştir. Bu sırada toplam 16 ada İtalya’nın işgaline
uğramıştır.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

13 Şubat 1914 tarihinde altı büyük devletin kararı ile o tarihte Yunan işgalinde bulunan bütün Ege
Denizi Adalarının (Bozcaada, Gökçeada ve Meis hariç) egemenliklerinin, silahsızlandırılmış
olmaları şartıyla Yunanistan’a devredilmesi kararlaştırılmıştır.

Lozan Antlaşması Madde 6: ……İşbu Antlaşmada tersine bir hüküm olmadıkça, deniz sınırları
kıyıdan üç milden aşağı uzaklıktaki ada ve adacıkları kapsar.

Madde 12: …… Asya kıyısından üç milden az uzaklıkta bulunan Adalar, işbu Antlaşmada tersine
hüküm olmadıkça, Türkiye egemenliği altında kalacaktır.

Madde 15: Türkiye aşağıda sayılan Adalar üzerindeki tüm hak ve senetlerinden İtalya yararına
vazgeçer: Bugün İtalya’nın işgali altında bulunan Astropalia, Rhodes, Calki, Skarpanto, Casso, Tilos,
Misyros, Kalymnos, Lcros, Patmos, Lipso, Simi ve Kos adaları ile bunlara bağlı olan adacıklar ve
Meis Adası

2. Dünya savaşı sonrası 1947 tarihinde imzalanan Paris Barış Anlaşmasının 14. maddesi ile İtalya
kontrolündeki 12 ada Yunanistan'a bırakılmıştır.
- On İki Ada, Astropalia, Rhodes, Calki, Skarpanto, Casso, Tilos, Misyros, Kalymnos, Lcros, Patmos, Lipso, Simi ve Kos
adaları ile bunlara bağlı olan adacıklar ve Meis Adası’nı kapsar.
- Bu adalar, uzun zaman Osmanlı hakimiyetinde kaldıktan sonra, Trablusgarp Savaşı’nın daha çabuk bitirilebilmesi
için savaş esnasında İtalya tarafından işgal edilmiştir. Savaş bitip Uşi (I. Lozan) Antlaşması imzalandığında İtalya,
Osmanlı memur ve zabitlerinin Trablus’tan çekilmesi karşılığında adaların boşaltılacağını taahhüt eder. Ancak
burada bir çıkmaz vardır: İtalya, memurların ve zabitlerin Trablus’tan ayrılmadığını iddia ederken Osmanlı, bu
kişilerin İtalyanlar tarafından Trablus’tan ayrılmamaları için tutuklandıklarını iddia eder. Bu sırada başlayan Balkan
Savaşları sürecin tıkanmasına neden olur.
- Balkan Savaşları’nın akabinde meydana gelen Birinci Dünya Savaşı boyunca karşı saflarda yer alan İtalya ve
Osmanlı, adaların kime ait olduğu konusunu haliyle gündeme getiremez. Bu konu gündeme getirilecek bile olsa
İtalya, adaları düşmanı olan Osmanlı’ya asla bırakmayacaktır.
- Birinci Dünya Savaşı bitip Kurtuluş Savaşı sürecine geçildiğinde ise sahneye bir de Yunanistan çıkar. Yunanistan,
İngiltere’nin desteğiyle Ege Bölgesi’nde hak iddia ettiği ve bu bölgeler daha önceden İtalyanlara önerildiği için
İtalya, On İki Ada üzerinden Türk Kurtuluş Savaşı’na gizlice destek verir.
- Savaş bitip Lozan Antlaşması süreci başladığında ise mesele bir İtalyan-Türk meselesi olmaktan çoktan çıkmış,
İngilizlerin ve Yunanların da görüş paylaştığı bir durum oluşmuştur. Lozan görüşmeleri boyunca çok çetrefilli
tartışmaların yaşandığı On İki Ada, sonunda İtalyanların «ya On İki Ada ya kapitülasyonlar» resti ve yeni Türk
devletinin Boğaz güvenliğini ön planda tutması nedeniyle Bozcaada ve Gökçeada’ya öncelik vermesi sonucunda
İtalya’ya bırakılır.
- Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra yeni bir döneme girilir. Bu dönem, İtalya’nın başında yayılmacı bir politika
güderek Roma İmparatorluğu’nu canlandırma hayalleri kuran Mussolini, yeni kurulmuş olan Türk devleti ve
bölgede çok büyük bir güç olarak var olan İngiltere arasında arasında geçer.
- İngilizler, açıkça destekledikleri Şeyh Sait İsyanı’nın başarıya ulaşması için İtalya’dan On İki Ada üzerinden Anadolu
kıyılarını tehdit etmelerini ister ve İtalya’yla işbirliği yapmaya yönelir.
- 1920’ler, pek çok alt ve üst yapı olanağından mahrum halde bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin On İki Ada üzerinden
gelebilecek bir tehdidi savuşturmak üzere önemli kaynaklar ayırdığı bir dönemdir. Bu dönem ayrıca Türkiye’nin
yalnız kaldığı da bir dönem olmuştur.
- 1930’lara gelindiğinde ise Türkiye, çok daha sağlam bir sosyal, toplumsal ve askeri yapıya sahip saygın bir devlet
konumununa yükselmiş, İtalya ise Mussolini’nin gittikçe şiddetlenen saldırgan politikaları etkisinde yayılmacılık
faaliyetlerini artırmaya başlamış, bir yandan da Mussolini’den daha saldırgan bir tutum içinde olan Hitler’le
yakınlaşmaya başlamıştır. Bu dönemde İtalya’nın Etiyopya’yı işgal etmesi, İngiltere’nin doğu sömürgelerine giden
yolun tıkanması tehdidini getirdiğinden İngiltere Türkiye ile yakınlaşmaya başlamıştır.
- 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye’nin eli güçlenir ancak yeni ve sert bir rakibi ortaya
çıkarır: Stalin ve Sovyetler Birliği. Stalin, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden duyduğu memnuniyetsizliği ortaya
koymaktan çekinmez ve bu durum, İngiltere’yi Türkiye’ye daha çok destek vermeye itmiştir ancak bu destek, hiçbir
zaman On İki Ada’yı kapsamamıştır.
- İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Ege Denizi Mihver güçlerin kontrolüne girer ve On İki Ada, Türkiye için büyük
bir baskı unsuruna dönüşür. İngiltere Türkiye’nin savaşa girmesini ister ancak askeri yetersizliklerin bahane
edilmesiyle savaş dışı kalınır. Almanya ile dostluk anlaşması imzalayan Sovyetler Birliği de bu süreçte büyük bir
tehdit olarak bulunmaya devam etmiştir.
- ABD’nin savaşa girmesi ve Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırması sonucu Türkiye üzerindeki baskı azalır.
Müttefiklerin Türkiye’nin savaşa girmesi yönündeki baskısı ise artar.
- 1944’e kadar oyalanan İngiltere, savaşın gidişatının belirginleşmesi ve Alman yenilgisinin sadece bir zaman
meselesi olduğunu anladığında Türkiye’ye yaptığı baskıyı kaldırır ve Türk çıkarları konusundaki isteksizliğini
ortaya koyar. ABD ise bu süreçte Akdeniz’deki olaylara kayıtsız kalmayı tercih etmiştir.
- Savaş ilerlerken ve Almanya gerilerken Stalin, Doğu Anadolu ve Boğazlar üzerinde açıkça hak iddia etmiş ve bu
iddialar ABD ve İngiltere tarafından kabul görmüştür. Türkiye’nin kontrolden çıkmış dev bir güç olan Kızılordu
karşısında durması olanaksızdır ve siyasi ve/veya askeri anlamda mutlak desteğe ihtiyacı vardır.
- Savaş esnasında On İki Ada Almanlar tarafından Türkiye’ye teklif edilmiştir ancak bunun sonuçlarının daha ağır
olacağı düşüncesiyle bu teklif reddedilmiştir.
- Savaştan sonra, Sovyetler Birliği’nin Akdeniz üzerinde de hak iddia etmeye başlaması sonucunda ABD devreye
girerek komünist yayılmaya karşı Türkiye ve Yunanistan’ı destekleme kararı alır. 1947’de yayımlanan Truman
doktrini vasıtasıyla ABD, Türkiye’yi Batı Bloğu’na dahil etmiş ve Sovyet tehdidini bertaraf etmiştir. Ancak bu karar,
On İki Ada’nın feda edilmesi anlamına gelir.
- Adalar, 1947’de imzalanan Paris Antlaşması’yla Yunanistan’a devredilir.
- Özetle, bu adalar 1912’den sonra hiçbir zaman Türkiye’nin kontrolünde olmamıştır. Aslında İtalya’nın da
kontrolünde olmamıştır. Adaların akıbeti İngilizler tarafından çoktan belirlenmiş olup Yunanistan’a bırakılmaları
kararlaştırılmıştır. Araya giren savaşlar ve anlaşmazlıklar sadece malumun ilanını ertelemiştir.
EGE DENİZİ VE DENİZ ALANI EGEMENLİK SORUNU

Sorun;
Yunanistan’ın uluslararası antlaşmalarla kendisine devredilen hakları aşarak, Anadolu
sahillerinden itibaren üç deniz mili mesafenin dışında kalan bütün ada, adacık ve kayalıklara sahip
olmak istemesi ile ortaya çıkmıştır.

Yunanistan’ın tezi:
Antlaşmalarda Türkiye’ye bırakıldığı belirtilmeyen kara parçalarının tamamı Yunanistan’a aittir.

Türkiye’nin tezi:
Antlaşmalarda ismen sayılanlar dışındaki adacık ve kayalıklar üzerindeki Osmanlı’dan tevarüs
eden Türk egemenliği devam etmektedir.

Sonuç:
• Egedeki egemenlik sorunu çözülmeden diğer sorunlar çözülemez.
• Her bir adacık ve kayalığın kendine ait deniz yetki alanı vardır.
• Ege Denizinde Kardak Kayalıkları benzeri 152 adacık ve kayalık mevcuttur.
• Kardak Kayalıkları, Ege Denizindeki egemenlik sorunu için önemli bir meseledir. Yunanistan’ın
iddiası kabul edilemez.
Kayalık: 20 km²
Kayalığın Karasuları: 373 km² (19 katı)
İzmit Körfezi'nin güney kıyısında, Gölcük tersanesinde,
Türkiye'nin denizcilik geleceği yavaş yavaş şekilleniyor. Alman
tasarımı altı denizaltıdan ilki, Mart ayında iskeleden çıkarıldı. Piri
Reis gelecek yıl filoya katılacak; birbirini izleyen yıllarda diğer
beş Reis sınıfı denizaltı suya indirilecek. Türkiye donanması için
büyük bir başarı ve Yunanistan için ciddi bir tehdit...
YUNANİSTAN’LA YİNE NAVTEX KRİZİ (14.11.21)

Yunanistan, Türkiye’nin tüm uyarılarına ve Lozan Anlaşması’na aykırı


olmasına rağmen gayri askeri statüdeki adalarda askeri faaliyetlerini
sürdürmeye devam ediyor. Yunanistan’ın Lozan Anlaşması’nı ihlal ederek
Limni adasındaki servis istasyonundan iki ayrı NAVTEX (Denizcilere uyarı)
yayınlamasına Türkiye karşı NAVTEX’lerle yanıt verdi. Yunanistan’ın
önceki gün Semadirek adasının çevresi için yayınladığı ve 17 Kasım’a kadar
geçerli olacağını duyurduğunu NAVTEX’e karşı, Türkiye de İzmir
istasyonundan bir NAVTEX yayınladı. Türk Deniz Kuvvetleri Seyir
Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı tarafından dün saat 19.30’da
yayınlanan NAVTEX de, Yunanistan NAVTEX’i ile Semadirek’in gayri askeri
statüsünün ihlal edildiği vurgulandı.

Türkiye NAVTEX’inin geçerlilik süresinin 17 Kasım saat 22.01’e kadar


olduğu belirtildi. Türkiye ayrıca Atina yönetiminin yine Limni adası
istasyonundan yayınladığı ve Midilli adası için geçerli olduğunu duyurduğu
NAVTEX’in de Lozan’a aykırı olduğunu duyurup, bunun için de dün saat
19.21’de karşı NAVTEX yayınladı. Türkiye’nin bu NAVTEX’inin geçerlilik
süresi 18 Kasım saat 21.01 olarak duyuruldu. Türkiye yayınladığı bu
NAVTEX’lerle Yunanistan’ın Lozan Anlaşması’nı ihlal ettiğini kayıt altına
almış oldu.
Doğu Akdeniz’de sular durulmuyor! (05.11.21)
▪ Yunan ve Mısır savaş uçakları, Doğu Akdeniz’de Girit’in
güneybatısında ‘GRC EGY EX07’ adlı ortak bir tatbikat
gerçekleştirdi. Bu arada Atina ve Paris, askeri ittifakın
detaylarını ele aldı.

▪ Yunan Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada,


perşembe günü gerçekleştirilen operasyonel eğitime
Yunanistan 8 adet F-16, Mısır’dan ise 4 adet MİG-29 ve 2
adet F-16 savaş uçağının katıldığı belirtildi.

▪ Fransa Genelkurmay Başkanı Burkhard, sosyal medya


hesabında “Yunan mevkidaşım ile Savunma ve Güvenlik
için Stratejik Ortaklık Anlaşması’nı nasıl uygulayacağımızı
görüştük. Bu anlaşma özellikle Akdeniz’de, güçlü ve
dinamik bir askeri işbirliği sağlıyor” diye yazdı.

You might also like