You are on page 1of 13

KISA SINAV _30.11.

2020- SINAV NO: 1

DUI 321-2_DENİZ HUKUKU-I 13771

Soru 1: Haziran gece yarısı, açık hava ve sakin denizde, Çavuş Adası/Bodrum açıklarında devriye atan
Türk Sahil Sahil Güvenlik Botu komutanı, yabancı bayraklı, “Serenity” adlı yaklaşık 40.08 metre
boyunda üç güverteli lüks bir yattın bordasında yaklaşık 10-15 kişinin gürültülü eğlence
düzenlendiklerini – masalarda alkol şişeleri olduğunu– dürbünle görmüştür. Hem sahil güvenlik botu
hem de yat Türk Karasuları içinde iken, VHF üzerinden yatta sesli çağrı yapmış ve ışıldakla uyararak,
denetim yapacağını İngilizce olarak bildirmiştir. Yatın bordasında eğlendiği izlenen üniformalı yat
kaptanı, hızla yatın dümen/makine kontrol alanına koşarak, yata yol vermiş ve Kelemez
(Klimnos)Yunan adasına doğru kaçmaya başlamıştır. Durumu dürbünle takip eden, bot komutanı
kaçan yatı durdurmak ve kontrol etmek için takibe başlamıştır.

(a) Yukarıdaki olay haklı veya haksız bir “Kesintisiz Takip” midir? Olasılıkları dikkate alarak
yorumlayınız! (100)

Evet, kesintisiz takiptir gemi yabancı


(Cevabınızı iki noktadan sonra yazmaya başlayın ) Cevap 1:
bayraklı olduğu için Türkiye’nin kanunlarına aykırı hareket ediyor bu dürbünle
görülüyor ve uyuşturucu kullanma ihtimaline karşı şüphelendirildiği için
yeterli kanıya sahiptir ve böylelikle kesintisiz takip başlar. Kesintisiz takip
hakkı; kıyı devletinin kanunlarına ve kurallarına aykırı hareket edildiğine
ilişkin yeterli kanıya sahip oldunduğu takdirde bir yabancı geminin izlenmesini
sağlar. İzleme hakkı, izlenen geminin kendi devletinin karasularına veya
üçüncü bir devletin karasularına girmesi ile sona erer. Yat Yunan adasına
kaçtığı için ve onu karasularına girdiği için Türkiye’nin yetkisinden çıkar ve
kesintisiz takip sona erer.

1
KISA SINAV _21.12.2020- SINAV NO 2

DUI 321-2-DENİZ HUKUKU-I-13771

Soru 1: 29 Haziran 2020 tarihinde Eşek Adasına, Yunanistan tarafından resmi bir ziyaret
düzenlenmiştir. Yunanlıların Gaydaros - Agathonisi olarak adlandırdıkları ada, fiilen Yunanistan
işgali altındadır ve adada silahlı Yunan askerleri ve tesisleri bulunmaktadır.

1923 Lozan Barış Antlaşmasında ismen sayılmamış olan “Eşek Adası”; İngiltere’nin 1947 yılında ve
ABD’nin 1951 yılında yayımladığı haritalarda, 1923 Lozan Barış Sözleşmesinde İtalya’ya bırakılan
Menteşe Adaları (Güney Sporatlar veya Oniki Adalar) sınırları dışında, Türkiye’nin adası olarak
gösterilmiştir. Ada, Aydın ili Didim kıyılarımızdan 9.0 mil yaklaşık uzaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti ada üzerindeki Egemenlik iddialarını, Lozan Barış Sözleşmesi ve


uluslararası hukuk ilkeleri bakımından hangi haklı hukuki gerekçelere dayandıracaktır?
Açıklayınız!

Cevap 1 ( Cevabınızı üç noktadan sonra yazmaya başlayın ) : … Lozan antlaşmasında egedeki her adayla
düzenleme yapılmamış. Daha sonradan İtalya ile yeni bir düzenleme yeni bir antlaşma yapılıyor. Bazı
adalarla ilgili kimin olduğu belli olmayan durumlar var ve Türkiye vazgeçiyorsa adaları onu ismen
sayıyor yani “egedeki bütün adalar” tabirini kullanmıyor. Osmanlıdaki adalarda vazgeçtim demiyor,
ismen belirtiyor. Burada da ismen sayılmadığı için vazgeçmiş olmuyordur, bunu hukuki dayanağını
madde 12de görebiliriz. 12. madde Asya kıyısından üç milden az uzaklıkta bulunan Adalar, işbu
Antlaşma’mda tersine hüküm olmadıkça, Türkiye egemenliği altında kalacaktır

2
28.12.2020_KISA SINAV_ NO 3_13771

DUI-321-2_DENİZ HUKUKU-I_13771

( Bu cevap kâğıdının üstüne WORD’de yazdığınız cevaplarınızı


kayıt edip, süre içinde NINOVA’dan gönderini

Soru 1: Türkiye’nin Akdeniz’deki deniz yetki alanları haklarını kullanması, hukuk alanında ve fiili
engellemelerle karşılaşmaktadır. Engelleme teşebbüsleri bölgenin kıyı devletleri ve hatta bölgeye
kıyısı olmayan diğer devletlerce yapılmaktadır.

Türkiye’nin Akdeniz deniz yetki alanlarındaki sorunlarını çözmesi için öneri ve


düşünceleriniz nelerdir? Numaralı listeleme yaparak, önerileri ve düşüncelerinizi kısaca
açıklayınız!

Cevap 1 ( Cevabınızı üç noktadan sonra yazmaya başlayın ) : … 1. Türkiye acilen MEB ilan etmesi lazım yoksa
diğer sorun yaşadığımız Akdeniz’e kıyısı olan devletler (Mısır, İsrail, GKRY) biz etmediğimiz taktirde
hem onların ilan etmesini göz ardı ediyormuşuz gibi oluyor. Çünkü biz onlara katılmadığımızda her
ilanda biz itiraz ediyoruz. Hukuken bizi bağlamayacak ama onlar eder, ben bunlarla ilgilenmiyoruz gibi
bir izlenim olur. Bir de edersek haklarımızdan daha etkin bir şekilde yararlanırız. Şunu göz ardı
etmemek lazım bizim MEB ilan etmememizin onlara da nota gönderecekler.

2. Hayır etmesin. Her ne kadar UNCLOS’u kabul etmemesine rağmen, devletlerin kabul
edenlere katılmasına saygı gösteriyor hatta kendi Karadeniz bölgemizde karasularına uygun şekilde
davranıyor hiçbir şekilde de Karadeniz’de 13mil kara suyu ilan etmiyor. Çeşitli şekilde Unclos kabul
etmek, itirazı olmayan konularda uygulamalarını yapıyor ve fakat Türkiye geleneksel olarak bir diğer
devletlerin hukuklarına saygı gösteren devlettir. Dolayısıyla bir sözleşmede bir yöntem belirlenmişse o
yönteme sadık kalınması gerektiğine inanıyor. Bu yöntemde eğer devletlerarası anlaşmazlık varsa
devletler bunu karşılıklı görüşmelerle çözmeye çalışırlar çözemezlerse karşılıklı görüşme yapamazlar
uluslararası benim sözleşmede belirtiğim mahkemelere konuyu taşırlar diyor. Dolayısıyla Türkiye bu
yöntemin dışına çıkıp da tek başına MEB ilan etmiş olması onlara verdiğin notalara ne kadar
hukuksuzsa onlarınkinde o kadar hukuksuz olacaktır. Dolayısıyla Türkiye hukuksuzluğu çoğunluk
yapıyor diye hukuklu hale getirmiş olacaktır diyorlar. Bu yüzden birbiriyle çatışıyor.

3. Türkiye’nin çözümü olarak doğal uzantıyı esas almasıdır yani kıyılardan itibaren MEB ve kıta
sahanlığının belirlenmesi gerektiği yönünde.

4. Hakkaniyete göre ayrılmalıdır yani egede eşit uzaklık ilkesi uygulanamaz, uluslararası hakemlik ve
son olarak yargı kararlarında da eşit uzaklığa ek olarak özel durumlar uygulanmalıdır.

3
DUI 321 _13771_ DENİZ HUKUKU-I ARA SINAVI 07.12.2020

Soru 1: M/V “Dream -68”, kuruyük tipinde ve “B” devletinin bayrağındadır. Port Abidjan’dan yüklemiş
olduğu yükünü, Fransa’nın Marseille limanına tahliye edecektir. Dream-68 yaklaşık bir yıl önce
Fransa’nın Chantier tersanesinde tamir-bakım hizmeti almış ve tersane ile aşırı fiyatlandırma yapıldığı
nedeniyle ihtilafa düşmüştür. Tersane iddia ettiği alacağı için mahkemeden gemiyi “seferden men”
kararı almıştır. Dream-17 gemisi Marseille limanından 17 mil açıkta iken geminin liman acentası konu
men kararını gemiye VHF 16. kanaldan iletmiştir. Gemi kaptanı da durumu donatına iletmiş ve
Marseille limanına gitmeme kararını almış ve VHF ile bu kararını acentaya söylemiştir Aynı kanalı
dinleyen Fransız kıyı koruma devriye botu (coast guard) bu hususu öğrenmiştir. Kıyı koruma botu saat
16.00’da, Dream-68 gemisi Marseille limanından 15 mil açıkta iken, gemiye VHF 16. kanaldan “DUR”
ihtarı yapmış ve kendisinden 3 mil uzaktaki Dream-68’e flamalarla aynı emri vermiştir. Gemi kaptanı
açık denize doğru rotasını korumuş ve hızını arttırmıştır. Fransız kıyı koruma botu, Dream-68 gemisini
durdurmak ve zorla Marseille limanına götürmek niyeti ile takibe başlamıştır. Fransa’nın 12 mil
karasuyu+12 mil bitişik bölge ilanı mevcuttur.

(a) Deniz Hukukunda “kesintisiz takip (hot pursuit) nedir? Detaylı açıklayınız!

(b) Yukarıdaki olay haklı veya haksız bir kesintisiz takip midir? Olasılıkları dikkate alarak
yorumlayınız!

(c) Haksız bir takip söz konusu olursa, takip eden açısından ne tür hukuki sonuçlar doğar? (5+15+5)

(Cevabınızı iki noktadan sonra yazmaya başlayın )… Devletin yetkili makamı,


Cevap 1-a (yazınız):
kanunlara ve kurallara aykırı davrandığına yeterli kanıya sahip oldursa o devlet
bir yabancı geminin izlenmesine girişebilirler. İzleme ancak yabancı gemi
devletin iç sularında, takımada sularında, karasularında veya bitişik bölgesinde
iken başlar.
1-b: Kurala göre kıyı devletinin kanunlarına, kurallarına aykırı hareket edildiğine
dair yeterli kanıya sahip olunması gerekir. Burada Fransa devleti öyle bir kanıya
sahip. İzleme yabancı geminin iç sularda, karasularda, takımada sularında,
bitişik bölgede, MEB’de bir hakkın ihlal edilmesi gerekir. Gemi kuralı bitişik
bölgede ihlal etmiş. İhlal yapan gemi karasularında ise savaş gemisi ya da
aircraftın o gemiye gözle görülür kulakla işitilir bir dur emrini (mesela VHF kanal
16, işaret fişeği) vermesi gerekir ve kıyı devletinin yetkili bir taşıtı olduğunu
gösteren işaretler taşıması lazım. Fransa devleti bu hususları da sağlamış. Eğer
4
karasularında dur emri verildiyse daha sonra açık denizlerde de kesintisiz takibe
devam edilebilir.
1-c: ) Geminin zararı olursa Unclos 3 madde 111 8deye göre kesintisiz takip
haklı görülmezse, karasuları dışında tutulmuş geminin manevi tazminat,
bekletildikleri ve gemiyi seferden alıkoydukları için time charter sözleşmesine
göre sefer bedeli veya daha önemlisi marka değerine zarar verildiği için
tazminat talep edebilirler.

Soru 2: Türk Bayraklı Bozkurt ve Fransız Bayraklı Lotus gemilerinin açık deniz alanında çatması
sonrası, 1926 yılında Lahey Daimi Adalet Divanında görülen “Bozkurt –Lotus Davası” Türkiye lehine
sonuçlanmıştır.

(a) Bu davanın içeriği, detayları, tarafların iddia-savunmalarını ve günümüzdeki hukuki durum


hakkında, açıklamalı bilgi veriniz!

(b) Davanın Türkiye açısından sonuçları neler olmuştur? Günümüze etkisi nedir?

(c) “Bozkurt-Lotus Doktrini” nedir? Uluslararası hukuk bakımından önemi nedir? (8+8+9)

(Cevabınızı iki noktadan sonra yazmaya başlayın ) ... 2 Ağustos 1926 gece yarısı
Cevap 2-a (yazınız):
olay gerçekleştiğinde Bozkurt gemisinin süvarisi vardiya sıradanda o var. Gemiyi
o yönetiyor dolayısıyla ve o sırada bir çatma meydana geliyor. Çatmanın
meydana geldiği yer, dava bakımından çok önemlidir, olay açık denizde
meydana geliyor. Gemi batıyor 8 tane gemici ve yolcu Türk gemisinde vefat
ediyor. Kalanları da Lotus gemisi filikalarını indirip İstanbul’a gelerek seferini
tamamlıyor. Vefat edenlerin yakınlarının şikâyetiyle adliyeye Demons ve Kaptan
Hasanı tutuklanıyor. Savcı bu yargılamayı yapmak için iddianame hazırlıyor.
Türk ticaret kanunu madde 6ya göre bir yabancı Türkiye’de bir seneden eksik
olmayan bir şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezai gerektiren gürmü yabancı
memlekette işlerse ve kendisi de Türkiye’de bulunursa şikâyet üzerine (bu
şikâyeti adli vekiller veya mağdurlar da yapabilir) Türk kanunları mucibince ceza
görür. Yani Türk vatandaşı olmayan biri türkün aleyhine başka devlette bir

5
seneden fazla olan bir suç işlerse kendisi Türkiye’deyken şikâyet de varsa Türk
kanunlarına göre yargılanır.

Fransa iddiaları da şöyle:


1. Lozan’a göre yargı yetkisi yargı yetkisi gereğince devletler hukuku
prensibini uygun etmeye mecburdur. Bu sebeple yargılama yetkisini sadece
Türk ceza kanununa değil, devletler hukuku prensiplerine göre de dayanmalıdır.
Türkiye kendisini yargılama yetkisi içeren devletler hukuk prensibini
göstermelidir diyor.
2. Devletler yargılama yetkilerini genişletilemezler çünkü Türkiye’nin
genişletti. Madde 6 açık denize taşındığını düşünüyor.
3. Unclos olmadığı zaman açık denizlerin serbestliği prensibi sonucu olarak
açık denizde bir ticaret gemisine işlenen suçların davasına geminin bayrak
devleti mahkemesine bakılır deniyor.
4. Çatma olaylarında devletler ceza yargılamasının suçun işlendiği geminin
bayrak devletin bakılmasını örf ve adet olarak kabul etmişlerdir. Aslında Fransa
da biliyor böyle bir düzenleme olmadığını.
5. Çatma yeri olarak batan geminin gösterilmesi ve bunun sonucunda batan
geminin tabi bulunduğu devlet yani çatma yeri bozkurt suçun işlendiği yer
bozkurt yargılama yetkisi Türkiye’de gösterilmesinden bu sonuç çıkmaz diyor.
Bu mutabık suçlarlar mahkemelerin birleştirilmesi evet vardır ama diyor bu
diyor bir içi hukuk meselesidir ama bu devletler hukuk değildir. Uluslararası bir
sözleşme yoktur bu konu hakkında olmadığı için sözleşme uygulayamıyorsan
ama aynı madde kendi için hukukunda da var yani bir Fransız vatandaşı yabancı
bir ülkede bir suç işlerse bu kanun bugün de geçerlidir dün de vardı bizde de
var.
Kural ama asla diye bir şey yok.
Suç iki farklı toplumun topraklarında meydana gelmiş olduğu kabul edilmelidir
diyor dolayısıyla suçun etkileri diğer devletin gemisi üzerinde veya yabancı bir
ülkede doğuyorsa suçun kendi ülkesinde işlenmiş olduğu kabul edilmesi ve
bunu gereği olarak da suçluyu alınmasını alıkoyan devletler de olmadığını kabul
etmek gerekir örf addettir diyor yabancı bayraklı gemilerin yargılanmasını.
Uluslararası sözleşmelere bakıldığında bayrak devletin yetkisinin saklı tutan yani
Fransa’nın yargılama yasaklı tutan köle ticareti balıkçılık denizaltı kablolarına
6
verilen zarar bir tek gemiyi ilgilendiren konulardadır bu gibi konularda herhangi
bir uluslararası düzenleme yoktur yani Türkiye’nin açık denizlerde meydana
gelmiş olduğundan dolayı mağdur Türk vatandaşları olduğundan o suçu
işleyenleri Türkiye’de yargılayamayacağımıza tam tersi açık denizlerde
yargılamanın ancak ve ancak bayrak devletleri tarafından yapılacağına dair
hiçbir düzenleme yoktur. oylama yapılıyor 6 artı 5 artı 1 çıkıyor şimdiye kadar
anlattıklarım maksimum başkanın da oy birliği olduğu ifadeler karşı bunu tersi
yakını karşıda 5 tane bir blok metin var blok imza ve altında tek kişilik bir karşı
oy var varama farklı gerekçelerde dolayısıyla 6 ya 6 olduğu için başkanın oyu
bizim tarafta olduğu için Türkiye bu davayı kazanmış oluyor

2-b: Türkiye cumhuriyetinin uluslararası alanda kazanmış olduğu ilk dava ikincisi
bu dava uluslararası hukuka günümüzde geçerli olan bir doktrin hediye ediyor.
Yol gösterici bir işti rahat oluşturmuştur. İstanbul’a gelmekte olan Lotus gemisi
Midilli açıklarında (5-6 milde) önemli olan o anda oranın açık deniz olması önem
taşıyor. Çünkü o zamanlar Türk karasuları ve Yunan karasuları 3 mil. Dolayısıyla
açık denizde meydana geliyor karasularında meydana gelseydi olay başka
olurdu bu yüzden konu önem taşımaya başladı.

Bu davanın bir maddi ve de şekli sonuçları vardır manevi fiilen kapitülasyonların


kalktığı ispatlanmıştır madde 28. madde hukuken ispatlanmıştır. Türk
hukukunun uluslararası hukuk sisteminde modern sayılabilen modern
sınıflandırmasına kıta Avrupası modern germen o ailenin içinde yer aldığı ona
göre düzenlemeler yapmış olduğu dünyada kabul görmüştür. Bir de uluslararası
doktrin hediye edilmiştir bozkurt lotus doktrini.

2-c: Doktrin: Uluslararası hukukta devletlerin yargı yetkilerini açıkça


sınırlandıran bir kural olmadığı durumlarda devletler kendi yetkilerini sahip
olduklarını ileri sürebilirler. Devletler kendi yetkilerini kullanabilirler
Türkiye davayı kazandığı için tazminat söz konusu olmamıştır dava sonucunda
Bozkurt soyadı Mahmut Esat’a verilmiştir
Fransa ve diğer devletler bu konuyu açık denizlerde ticaret yapan gemilere bir
müdahale olarak algılamışlardır ve hemen

7
İki tane sözleşme kaleme almışlardır ve yürürlüğe sokmuşlardır. Bir tanesi
10 Mayıs 1952 yılında çatma ve diğer seyrüseferlerden oluşan seyir sefer
olaylarından doğan ceza davalarından selayet hakkındaki Brüksel sözleşmesi
Onun 1. maddesi eğer bir çatma olursa açık denizlerde burada yetkili olan
devletin bayrak devleti olduğu düzenlenmiştir.
Aynı yıl 1952 yetkili devlet bayrak devleti olacaktır yılındaki gene düzenlemede
bu sefer adı çatmalardan doğan hukuk davaları burada artık ne tür tazminat
ödenecek onla ilgili konularda onda da gene birinci maddede yetkili olan
devletin bayrak devletidir ve devamında Cenevre sözleşmesinde Unclos 1 1958
madde 11 de aynı metin Unclos 3 de madde 97 düzenleniyor tunçlaş 3 de
madde 97 de daha gelişmiş 1. Fıkra 1958 in aynısı 2. 3. Fıkra kaptanın disiplin
konusunda düzenlemeler var.

Çatma veya benzeri navigasyon konularında açık denizlerde kendi devletine ait
veya olmayan bir devlet tarafından bu kişiler hakkında ceza ve disiplin
soruşturması yapılamaz çatma ve navigasyonu ilgilendiren konularda yani
uluslararası konularda yani uluslararası anlamda 1952 çatmalardan doğan
davalarda hukuk hakkındaki selayet davası.
Açık denizlerde benzer olaylar olduğunda yetkili ilgili devletler bayrak devletin
yetkili olduğuna dair düzenlemeler sözleşmeler var.

8
Soru 3: Kıyı devleti “A”, egemenliğindeki, kıyı esas hattından 110 mil açıkta bulunan 9.3 Km2
kayalıkları üzerine (Rocks), mürettebatsız gemilerin seyrinde uydu ve internet bağlantılarında
kullanılmak üzere yüksek teknolojik özellikleri olan çanak anten sistemleri ve tesisleri inşa etmiştir.

Anten sistemlerini başka devlet gemilerine hizmet vermek amaçlı da kullanarak, önemli gelirler
sağlamaktadır. Kayalıklarda sistemlerin emniyetini sağlamak amacıyla her ay haftalık vardiya ile nöbet
tutan yedişer (4x7=28 kişi) özel görevli kişisi için yaşam tesis ve barınakları mevcuttur.

Kıyı devleti “A”, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi 1982 (UNCLOS-III) maddelerine göre bu
kayalıkların kendi münhasır ekonomik bölgesi (MEB)ve kendi kıt’a sahanlığı olduğunu iddia
etmektedir. Haklı mıdır? Neden? Yorumlayınız! (25)

(Cevabınızı iki noktadan sonra yazmaya başlayın ... Öncelikle Unlclos III ün
) Cevap 3-a (yazınız):
“kayalıklar” hakkındaki tanımı şöyledir. Unclos madde 121 cye göre: İnsanların
oturmasına elverişsiz veya kendine özgü ekonomik yaşamı bulunmayan
kayalıkların münhasır ekonomik bölgeleri veya kıta sahanlıkları olamaz.

Yani kayalık: Üzerinde insan yerleşimi olamayan veya kendi ekonomik hayatını
sürdüreyen kara parçaları. Münhasır ekonomik bölgesi veya kıta sahanlığı
yoktur. Yani Unclos’un bu maddesine göre bu kayalığın MEB’si olamaz.

Nedeni ise, kayalıkların insanların oturmasına hem elverişli değil hem de


ekonomik bir yaşamı yok. Orda da anlattığı üzere insanlar orada yaşamıyordur
sadece vardiyalı olarak geliyorlardır.

9
Soru 4: Libya’da iç kargaşalık (iç savaş) durumu vardır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin almış
olduğu kararlar uyarınca Libya’ya yapılacak denizden ambargo uygulanmasının denetlenmesi ve
hukuk dışı petrol ticaretinin önlenmesi çerçevesinde, Avrupa Birliği Komisyonu kararı ile bazı AB
devletlerinin savaş gemilerinin de fiilen katılımıyla, Akdeniz’de bir devriye operasyonu başlatarak,
Libya’ya giden tüm diğer devletlerin ticari gemilerini açık denizlerde dâhil olmak üzere kendi
istihbarat bilgilerine göre, bu savaş gemileri ile denetlemektedir.

Ambarlı limanından Libya’nın Misurata limanına düzenli (hat) seferleri yapan, itibarlı bir konteyner
şirketinin 20.12.2020 tarihinde M/V “Alesta”, Türk Bayraklı gemisinin yüklemesi esnasında, iyi niyetli
olmayan bazı liman ve gümrük çalışanları sahte evrak ile gemiye bir adet 20’lik konteyner dolusu,
kullanılmış tüfek ve tabanca ve mermilerini gizlice yüklemişlerdir. Bu hukuk dışı yüklemeden, gemi
kaptanının, donatanının, acentasının ve Türk resmi makamlarının bilgisi yoktur.

22.12.2020 sabah 09:30’da Alesta gemisi, Açık Denizde iken (Mora yarımadası 25 mil açıkları ve
Libya kıyılarına 100 mil uzakta) operasyona katılan bir savaş gemisi tarafından VHF ile sorgulanmıştır.
Türk kaptan tam bir işbirliği içinde istenen gemi ve resmi yük bilgilerini bildirmiştir. Gemiye
çıkmalarına ise izin vermemiştir. Ayrıca operasyonun merkezi olan Roma’da bulunan Türk
Büyükelçiliği ise kendilerine bilgi geldikten 3.5 saat sonra Türk hükümetinin gemiye çıkma izni
vermediğini operasyon merkezine yazılı ve sözlü bildirmiştir. Buna rağmen savaş gemisinin askerleri
gemiye helikopter ile çıkmış, zor ve şiddet kullanarak arama yapmış ve istihbaratını aldıkları kaçak
konteyneri bulmuş ve gemiyi zorla (cebren) Yunanistan’ın Pire Limanına götürmüştür.

(a)Yapılan arama Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS-III, 1982) ve uluslararası
diğer hukuk kurallarına uygun mudur? Neden?

(b)Bulunan kaçak konteyner nedeniyle, gemi ve kaptanı ve Türkiye Devleti ne tür suçlamalarla
karşılaşabilir? Türkiye’nin ve geminin ne tür tazminat talepleri olabilir? Detaylı açıklayınız! (15+10)

(Cevabınızı iki noktadan sonra yazmaya başlayın ... Hayır, çünkü deniz hukukuna
) Cevap 4-a (yazınız):
göre açık denizlerde bayrak devletinden izin almadan gemiye müdahale
edilmez.
Cevap 4-b: Kaptan geminin ve yükün sorumluğunu taşıdığı için suçlamalarla
karşılaşabilir. Türkiye bu yüzden tazminat talebinde bulunabilir. Şirket manevi
tazminat, bekletildikleri ve gemiyi seferden alıkoydukları için time charter
sözleşmesine göre sefer bedeli veya daha önemlisi marka değerine zarar
verildiği için tazminat talep edebilirler. Şirket için günlüğü 10k dolardan para
alınması çok büyük bir miktar değil. Gemi adamlarının uğradığı manevi çöküntü
çok önemli, böyle bir durumda herkesin aklına Mavi Marmara sendromu
geliyor. Bu yapılanlar hiçbir kurala, uluslararası teamüle (örf-adet kurallarına),
Unclos kurallarına uymuyor ve Unclos’a taraf devlet. Bu yapılanların hiçbir

10
hukuksal zemini yok. Tazminatlar ödenmeyip, özür gelmezse bu durumda
karşılık ilkesi gereği Türkiye herhangi bir ihbar geldiğinde onların gemileri de
Türk savaş gemileri tarafından değerlendirilir.

18.12.2020_KISA SINAV_ NO 4_13771

DUI 321-2_DENİZ HUKUKU-1_13771

( Bu cevap kâğıdının üstüne WORD’de yazdığınız cevaplarınızı


kayıt edip, süre içinde NINOVA’dan Word formatında gönderiniz )

Soru 1: Lahey Daimi Adalet Divanında görülen “Bozkurt –Lotus Davası”nda, divan kararını 7 Eylül
1927 tarihinde, Türkiye lehine verilmiştir. Bu davanın uluslararası hukuka etkisi olarak kabul edilen
“Bozkurt-Lotus Doktrini*” nedir? Açıklayınız!

(*Doktrin: Belli bir görüşe dayalı çalışma anlayışının bütünü, ilkeler bütünü, öğreti.)

Cevap 1 ( Cevabınızı üç noktadan sonra yazmaya başlayın ) : … Doktrin: Uluslararası hukukta devletlerin yargı
yetkilerini açıkça sınırlandıran bir kural olmadığı durumlarda devletler kendi yetkilerini sahip
olduklarını ileri sürebilirler. Devletler kendi yetkilerini kullanabilirler.

Fiili olarak Türkiye’nin hukuktaki başarılardan ilkidir. Türkiye davayı kazandığı için tazminat söz
konusu olmamıştır. Fransa ve diğer devletler konuyu açık denizlerde ticaret yapan gemilere bir
müdahale olarak algılamışlardır ve iki farklı sözleşme kaleme almışlardır. İlki 10 Mayıs 1952 yılında
çatma ve diğer seyrüseferleri içeren seyir sefer olaylarından ceza davalarının selayet hakkındaki
Brüksel sözleşmesidir. Bu sözleşmenin 1. maddesi eğer çatma olursa açık denizlerde yetkili olan
devletin bayrak devleti olduğu düzenlenmiştir.

Aynı yıl 1952 yetkili devlet bayrak devleti düzenlemede bu sefer adı çatmalardan doğan hukuk
davaları burada artık ne tür tazminat ödenecek onla ilgili konularda onda da gene birinci maddede
yetkili olan devletin bayrak devletidir ve devamında Cenevre sözleşmesinde Unclos 1 1958 madde
11 de aynı metin Unclos 3 de madde 97 düzenleniyor tunçlaş 3 de madde 97 de daha gelişmiş 1.
Fıkra 1958 in aynısı 2. 3. Fıkra kaptanın disiplin konusunda düzenlemeler var.

Çatma veya benzeri navigasyon konularında açık denizlerde kendi devletine ait veya olmayan bir
devlet tarafından bu kişiler hakkında ceza ve disiplin soruşturması yapılamaz çatma ve
navigasyonu ilgilendiren konularda yani uluslararası konularda yani uluslararası anlamda 1952
çatmalardan doğan davalarda hukuk hakkındaki selayet davası açık denizlerde benzer olaylar

11
olduğunda yetkili ilgili devletler bayrak devletin yetkili olduğuna dair düzenlemeler sözleşmeler
var. 1952 sözleşmeleri 10 15 devlet düzenlenmiş durumda Türkiye bu sözleşmelerin tarafı değil
ama uluslararası düzenleme var artık Türkiye dünyada bayrak devletinin yetkili olduğuna dair bir
sözleşme var Türkiye hala böyle bir şey yapamaz

Soru 2: 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesinde, Türk


Boğazlarından ticari ve askeri gemilerin geçiş kuralları düzenlenmiştir. Buna göre Boğazlarda
“Uğraksız Geçiş Rejimi” uygulanacaktır, (serbest geçiş). Bu durum madde 1’de; “... denizden geçiş
ve seyrisefain serbestisi prensibini…” ifadeleriyle kabul edilmiştir.

Madde 2’de, Sulh (barış) ve madde 4 ve 5’de, Harp (savaş) zamanında ticaret gemilerinin geçiş
kuralları düzenlenmiştir.

Bu maddelerdeki “SULH” ve “HARP” (zamanı) terimlerinden anlaşılması gereken durum, koşullar


nelerdir? Ayrı ayrı açıklayınız!

Cevap 2 ( Cevabınızı üç noktadan sonra yazmaya başlayın ) : …

Uğraksız Geçiş Rejimi (Non-Call Passage): Montrö Sözleşmesi gereği gemiler Çanakkale, İstanbul
ve arasındaki o yolu kullananlar durmaksızın geçmek zorundadır. Tamamen kendine özgü olan
geçiş rejimini 1994 Tüzüğünde “Uğraksız Geçiş” non-call passage, non-stop over passage
(1982’den önce daha çok serbest geçiş kullanılıyordu.) ismiyle tanımlanıp ve ulusal mevzuatımıza
da yazılmış oldu. Adı üzerinde “uğraksız” (nonstop); uğramadan, durmadan geçmek. Eğer ki
Boğazlardan geçerken bir gemi duruyorsa bu durumda Uğraksız Geçiş Rejiminden çıkar ve
tamamen ulusal mevzuatımızın hükümlerine tabi olur. Mesela; o gemiye artık kolluk kuvvetlerimiz
çıkıp denetleme yapabilir, o gemiye gümrük birimlerimiz çıkıp kontrol yapabilir, o gemiye Liman
Devleti Kontrolü uzmanlarımız çıkıp gemiyi denetleyebilir, o gemi artık Boğazdan geçerken kılavuz
kaptan almak zorundadır. Tüm bu işlemlerle ilgili her türlü vergi, harç türü ücretler de o
gemilerden tahsil edilir. Daha da ötesi Türk Yargı sistemi başta ihtiyati haciz kararı olmak üzere o
tür gemilerle ilgili her türlü kararı alabilir.

Fakat eğer ki gemi Montrö Sözleşmesiyle (1936) belirlenmiş olan “Uğraksız Geçiş” kapsamındaysa
“özel durumlar hariç” yukarıda sıraladıklarımın hiçbirini yapmayacağımızı Montrö’de Türkiye
Cumhuriyeti Devleti olarak taahhüt ettik, fedakarlık yaptık.

Uğraksız geçişi tabir ettiğini anlıyoruz. Yüksek akit taraflar boğazlarda denizden geçiş ve seyru
sefa serbestisi prensibinin kabul ederler yani Türk boğazlarda çanakkale ve istanbul gibi ve
arasındaki su yoluna boğaz diyelim. Seyrüsefer serbestisini yani buna bir zamanlar geçiş serbesti
diyordu daha sonra 1982’e kadar transit de diyenler oldu 82 den sonra açık deniz geçiş serbestisi
ile karışmaması transit kelimesiyle bire bir karışmaması için uğraksız geçiş kullanıyoruz.Madde 4 5
6 savaşla ilgili ama ticaret gemilerini ilgilendiriyor geçişini ilgilendiriyor. Savaş zamanında savaşan
değilse o zaman sulh zamanı uygulanıyor diyor kılavuz ve römorkör ihtiyari kalır ticaret gemiler
gece gündüz 24 saat sancak ne olursa olsun geçer bu madde 4 ile 2 yi okuyarak sulh zamanı ne
anlama geldiğini yorumlayabiliriz demekki harp zamanında muaf olmadığı durum.

Türkiye savaşıyor ama gündüz geçiyor fakat kılavuz almıyor fakat daha savaş bile yok çünkü öbürü
daha ağır şöyle yorumlayabiliriz Türkiye rota gösterecek diyor ya o rotayı klavuz kaptanlarla
gösterebilir kısaca Türkiye’nin emniyeti karadenizlilerin emniyeti sağlamak için türkiye harp zamanı
mualif olduğu takdirde geçen gemilerden ücret almamak şartıyla zorunlu kılavuz koyabilir demek
lazım. Türkiye kendini pek yakın diğer devletler katılmıyorsa ( sen yanlış yaptın falan) karar

12
tamamen Türkiye’ ye bırakılmıştır madde 21. yalnızca milletler cemiyeti ahka konseyi yani eski
milletler cemiyetinin şimdiki birleşmiş milletler cemiyet 3/2 aksi yönde karar alırsa türkiye bu pek
yakın savaş tehlikesi kararını kaldırmak zorundayız şimdi o cemiyet yok demek ki birleşmiş milletler
konseyi var 5 dahil üyenin ⅔ katılması zorunlu türkiye bu karar uymak zorunda kalacaktır .

13

You might also like