You are on page 1of 23

En eski medeniyetler:

- Mısır Medeniyeti
- Sümer Medeniyeti
- Hindistan Medeniyeti
- Çin Medeniyeti

• Sümer Medeniyeti

Sümer medeniyeti Aslında Sümer medeniyeti veya medeniyet dediğimizde İlk insanların uygarlık
olarak ortaya çıkışından bahsediyoruz. Bir insan topluluğunun artık uygarlık seviyesine ulaştığını bize
ifade eden ölçütler nelerdir? Uygarlık ya da medeniyet olarak bahsettiğimiz kavram aslında ne ile
ilişkilendirilir?

- Uygarlık için insanların yerleşik hayata geçmesi bir şart değildir. Uygarlık veya medeniyet
aslında kelime itibarıyla da medeniyet kavramı itibarıyla da bize ölçütün aslında ne olduğuyla
ilgili bilgi sunuyor.
- Medeniyet, Medine (Arapça kökenli) medenilik Arap kökenli bir kelimedir. Şehirleşme
anlamına gelir. Yani uygarlık ve medeniyet kurmanın ölçütü olarak şehirleşmeyi gösterebiliriz.
Birkaç köy topluluğunun da bir araya geldiği ticaretin olduğu merkezleri oluşturmak
medeniyetin kıssası olarak karşımıza çıkıyor.
- Tarihe baktığımızda ilk defa medenileşme teşebbüsünü MÖ 3300-2000’ler ile tarihlendirilen
Fırat ve Dicle nehirlerinin güney ucunda kurulan Sümer Medeniyetinde görmekteyiz.
- Mez (med, ara orta), potamya (arası) Mezopotamya iki nehir arası anlamına gelir.
- MÖ 5000’li yıllarda Sümerlilerin atalarının bu coğrafyaya yerleştiği söylenir. Atalarının kim
olduklarına dair birçok teori mevcuttur. En fazla üzerinde bulunan bunların Kafkas ırkından
gelen halklar olduğudur. MÖ5000 li yıllardan itibaren Kafkas halklarının Mezopotamya’ya
indikleri ve bu civarlarda küçük köy toplulukları ortaya çıkmaya başlıyor. Bu daha sonra büyük
şehirler olarak adlandırabileceğimiz (turuncu bölgedekiler en eskileridir) ilk Sümer
şehirleridir. Bu köylerin birleşimi ile şehirler ortaya çıkmıştır.
- Sümerlilerin insanlık tarihine en büyük katkısı “YAZI” dır.

Tarih öncesi çağlar ile tarihin başlangıcı varsaydığımız yazının bulunuşu da Sümerlilerin çabası ile
gerçekleşmiştir. İlk yazı örneklerine Sümerlilerde rastlanmıştır.

- Bir medeniyet olarak ortaya çıktıktan itibaren yazı, Sümerlilerin hayatında var olmuştur.
• Aslında bunun birbirini doğuran bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü yazının bulunuşu da
Sümerlilerin büyük bir medeniyet olarak ortaya çıkmasına hız kazandıran bir özellik olarak
ortaya çıkıyor. Çünkü yazının ilk ortaya çıkışında tamamen notlar için, mal listelerini
hazırlamak için bir tür makbuz olarak tutulduğu görülmektedir. Dolayısıyla yazının ilk ortaya
çıkışı aslında ekonomik sebeplerden dolayıdır. Daha sonra siyasetten edebiyata kadar birçok
alanda eser verilen bir alan haline geliyor.
• Dünyanın en eski hikayesi olan Gılgamış Destanı, bir Sümer hikayesidir.
- Sümer yazısına “Çivi Yazısı”
denmektedir.
- Önce alfabe oluşturulmamıştır. Daha
sonra seslere dönüştürülmüştür.
- İlk amacı makbuz tutmak için
olduğundan ilk yazı örnekleri şekillerle
ortaya konulmuştur. Dolayısıyla
başlangıçta piktografik yazı olarak
adlandırılan bir yazı olarak başlıyor.
Zaman içerisinde çivi yazısına eviriliyor.
- Genel olarak baktığımızda bu yazıda
zaman içerisinde şekillerin sistemli bir
şekilde konu anlatımı haline
gelmektedir. Okuyucunun
anlayabileceği bir çözümleme söz
konusudur.
- Kil tabletler üzerine yazılması bunları
mağara resimlerinden ayıran bir
noktadır.
- En başta sağdan sola doğru bir yazı gerçekleşmiş ancak bu kısa süre sonra yazının kısa bir süre
içerisinde evirilmeye ve tam bir yazı haline dönüşmesiyle birlikte yazının yönünde de
değişiklik gözükmektedir.
- Kil tabletlerin fırınlanması yazının daha uzun süre durması için uygulanan bir yöntemdir.
- Sümer şehirlerindeki evlerin
yapımında genellikle kerpiç ve
tuğla kullanılmıştır.

- Taş daha çok Zigguratların gibi


dini merkezlerin yapımında ya
da kraliyet merkezlerinin &
sarayların yapımında
kullanılmıştır.

- Şehirler genellikle güvenlik


sebebiyle etrafı surlarla çevrili,
bu nehir kollarının kanallarla
içeriye taşındığı ve bu kanallarla
ticaretin gerçekleştirildiği
yerlerdir.

Şehrin merkezinde en önemli bina olarak dini


kompleks (Ziggurat) ve bu merkezin
çevresinde yönetim & kraliyet merkezleri
bulunmaktadır. Yüksek nüfus bulunmaktadır.
Genellikle 1-2 katlı evlerden oluşmaktadır.
- Sümerler çok tanrılı bir dini inanışa
sahiptirler. Bütün doğa olayları
kişiselleştirilerek aktarılmıştır. Din
hayatlarının merkezindedir. Bu nedenle
rahipler sınıfı bulunmaktadır.
- Sümer şehir devletlerini krallar
yönetmektedir. Her şehir kendi devlet
yapısına sahiptir. Her kentin bir tanrısı vardır.
(Hava, su, sevgi, …) Bunların en üstünde 3
erkek tanrı vardır:
• Anu, Enkin, Enlil
- 3 katmandan ve 7 bölümden oluşur.
• Erzak deposu
• Okul & tapınak
• Rasathane
- Katmanlar arasında hiyerarşi
mevcuttur.
- Sümerliler evliliğe önem
verilmektedir. Kızın rızası gereklidir. Tek eşli
evlilik söz konusudur. Boşanma kadına da
tanınan bir haktır. Alyans & yüzük kullanımı olduğu iddia edilmektedir.
- Kölelik yaygındır. Anlaşma yoluyla da kölelik söz konusudur. (Ticari anlaşma & işlediği suç &
cezalar & borçlar)
- Bina yapma becerileri yüksektir. Mimarlık anlayışları yüksektir.
- O güne kadar yaşayan insan topluluklarından hiçbirinde dine bu kadar önem veren toplum
yoktur. Rahiplerin en odaklandıkları konu; tanrı ve tanrıçaların nasıl hoşnut edileceğidir. Bu
anlamda kurban kesmenin tanrıları hoşnut edeceği düşünüldüğü görülmektedir.
- Özellikle matematik alanında önemli buluşlara imza atmışlardır. İlk defa matematiğin
temellerinin atılması, rakamların ve sayıların işaretlerle gösterilmesi dolayısıyla rakamların ilk
defa kullanılmaya başlanması Sümerler tarafından gerçekleştiriliyor.
- 60 tabanlı sistemin bulunması, çarpım sisteminin oluşturulması.
- Hacim hesaplama alanında ilerlemişlerdir. Karekök & küp hesaplamada gelişmişlerdir.
- 2 ve 16 tabanına logaritmik cetvelleri hazırlamışlardır.
- Pi sayısı, bugünküne yakın olarak hesaplanıp uygulamaya konuluyor.
- Bina yapım tekniklerinde ve su mühendisliğinde matematiği kullanmışlardır.
- Astronomi ile de ilgilenmişlerdir.
- Sümerlilerin insanlık tarihine bir diğer katkısı MÖ 3000’li yıllardan itibaren kullanılan
tekerleğin bulunmasıdır.
- Cam Sümerliler tarafından bulunmuştur.
- Arpa, buğday, susam ve darı yetiştiriciliğinde oldukça ilerlemişlerdir. Bu ürünlerin sonrasında
pazarlanarak Sümer şehirlerinin büyük bir ticari merkez olarak ortaya çıkması söz konusudur.
- MÖ 3000’lerden başlayıp 2000 lere kadar devam eden Sümer tarihi kendi içinde 3 bölüme
ayrılıyor:
• MÖ 3000 – 2400 arasındaki dönem
Bu dönemde her bir şehrin kralı söz konusudur. Bazen Krallar ve rahipler şehrin farklı
dinamiklerini kontrol ettikleri için zaman zaman aralarında çatışmalar meydana gelebiliyor.
• İkinci dönem olarak adlandırılan dönem Tek bir kral etrafında (AKAD) Sümerlilerin birleştiği
dönemdir. MÖ 2400 – 2200.
Bu dönemde yöneticiler ve rahipler arasında görülen çekişmeler ortadan kalkıyor çünkü tek
kral hakimiyeti söz konusudur. Ok & yay bir savaş silahı olarak devreye giriyor.
• Neo Sümer dönemi MÖ 2200 – 2000.
Elamlar tarafından bu coğrafyanın istila edilmesi ile bu medeniyet yıkılmıştır. Bu dönemde
tarımsal anlamda bir düşüş mevcuttur.
- Bu medeniyetin oluştuğu coğrafyaya Bereketli Hilal olarak adlandırılır.
- Daha sonra Babiller bu bölgeye hükümdar oluyor. MÖ 1792 – Hammurabi.
• Mısır Medeniyeti
- Sümer medeniyetinin oluşturduğu
bilgiyi de kullanan bir medeniyettir.
- Bir su -Nehir- medeniyetidir.
Dolayısıyla tarımsal faaliyetlere bağlı bir
medeniyetleşme söz konusudur.
- Sümerlilerden daha çok kalıntı
sahibidir.
- MÖ 5000’lerden itibaren bu
coğrafyalarda yerleşmelerin olduğu
görülmektedir. MÖ 4000’lerde ise kuzey
ve güneyde iki ayrı krallık söz
konusudur.
- Bir şehir devletleşmesi yoktur. Krallık
söz konusudur.
- MÖ 3200 li yıllarda Kral Menes Kuzeyi
fethediyor ve tek bir krallık çatısında
birleştiriyor.

Bu coğrafyanın bir medeniyet olarak


ortaya çıkışı MÖ 2700’li yıllara tekabül
eder.
- Mısır medeniyeti 3 ana döneme
ayrılır:
• MÖ 2700 – 2100 Eski krallık dönemi
• MÖ 2100 – 1600 Orta Krallık dönemi
• MÖ 1600 – 1100 Yeni Krallık dönemi
- En gelişmiş dönem Yeni Krallık
dönemidir.
- Monarşik bir devlet yönetimi söz
konusudur. Baştakine Firavun denir.
Tanrısal özellikleri bulundurduklarını
iddia ederler.
- Çok tanrılı bir dine inanış vardır.
- Başkentleri önce Menfis, sonra da
Teb’dir.

- Krallıktan sonra Rahipler ve


bürokratlar (Soylular sınıfı)
oluşturuyor. Bunlar babadan
oğula geçen bir sistemdir.
Soylular sınıfından sonra
köylüler sınıfı gelmektedir.
- Mısır dediğimizde:
• Yazı & kâğıt
• Piramitler
- Mısır yazısına hiyeroglif (Kutsal Yazı) denir. Sadece
rahipler ve katipler tarafından biliniyor. MÖ 1700’lerden
itibaren Mısır yazısı ortaya çıkmaya başlıyor. Sümer yazı
örneklerinden etkilenmiştir.
- 3 farklı yönde yazılabilmektedir.
• Piktografik resimlerin hangi yöne baktığına göre
okunması söz konusudur.
• Sümerliler yazıyı kil tabletlere yazarken Mısırlılar
papirüse yazmışlardır.

- Sümerlilerden çok daha yüksek binalar inşa edebilme kapasitesine sahiptirler.


- Piramitler özellikle ölümden sonra yaşanılacak binalar olarak düşünülüyor ve birçoğu kral
mezarı olarak inşa ediliyor.
- Bir kralı öldükten sonra 70 gün süren törenler oluyor. Reenkarnasyona inanış söz konusudur.
- İhtiyaca bağlı köleleştirme söz konusudur. Kraliyet ailesi istediği kişiyi köleleştirebiliyordu.
- Sümerliler ay takvimini kullanırken, Mısırlılar Güneş takvimini kullanmaktadırlar.
- Tıp alanında Sümerlilerden gelişmişlerdir. Büyücülük ve akılcılıkla birleşmiştir.
- Kralın ailesinden bir kadının anne olması gerekiyor. Bu yüzden prenseslerin evliliği Mısırlılarda
önemli bir konudur. Kardeşler arasında evlilik bu nedenle yaygındır.
• Çin ve Hindistan Medeniyeti
- Bu iki medeniyet hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Bunun en önemli sebebi yazıya Sümer
ve Mısır medeniyetlerinden daha sonra geçmeleridir.
1. Hindistan Medeniyeti

- 2 önemli nehir havzası vardır.


• İndus ve Ganj nehri
- Geleneksel yaşam son derece
belirleyici ve çok yavaş değişmektedir.
- MÖ 400 lü yıllarda bu coğrafyada
yaşayan nüfus yaklaşık 2.5 milyon
civarıdır. (1/4)
- Bütün hint yarım adasının nehir
kolları ile sarmalanmış olması tarih
boyunca iyi bir tarım yapılmasını
sağlamıştır. Bu da kalabalık bir nüfusun
buraya yerleşmesine neden olmuştur.
- Bu coğrafya dünyanın en yüksek
dağlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu
ise Hindistan’a saldırılmasını
zorlaştırmaktadır. Kuzeyinde ise Bengal Ormanlarının bulunması yalıtılmasını sağlamıştır.
Bunlar sayesinde Kuzey hattı tamamen doğal yalıtılmıştır.
- Güneyi ise Hint Okyanusu’na açıldığı için büyük çaplı tehditler söz konusu olmamıştır. Böylece
bu bölgede yerleşim, doğurganlık artıyor.
- Bu dönemlerde Harappa uygarlığı (MÖ 2600 – 2000) en eski medeniyet olarak karşımıza
çıkıyor. Başkenti Harappa’dır.
- Çok fazla kalıntı yoktur. Sebebi ise yazının kullanımının geç başlaması ve mimari eserlerin
genelde ahşaptan yapılmasıdır.
- Bu coğrafyada genelde pamuk üretimi görülmektedir.
• İndus nehri üzerindeki taşkınların bu medeniyetin çöküşüne sebep olduğunu söylerken
Aryanlar’ın istilası ile çöktüğü söyleniyor.
- Hinduizm’in kökeninin Harappa Uygarlığına kadar uzandığı düşünülmektedir.
- Reenkarnasyona inanılmaktadır. Fakat bu reenkarnasyon Mısırdakinden farklıdır. Mısırda
kraliyet ailesinin tekrar döneceği inanılmaktayken Hindistan’dakinde ise herşey olabileceği
üzerinedir.
- Kast sistemi oluşmaktadır. Genel olarak 4 gruptan
oluşur.
• Savaşçılar (Aristokratlar)
• Rahipler
• Sıradan Köylüler
• Shudra (Hinduizme inanmayanlar)
- Bu 4 ana grup kendi arasında 1000 kadar gruba
ayrılıyor.
- Kast sistemi din inancına göre şekillendiği için isyanlar
çıkmamaktadır. Eğer dini yeterliliklerini yerine getirirlerse bir
üst gruba çıkabileceklerine inanmaktadırlar.
2. Çin Medeniyeti
- İki önemli nehir yatağı
etrafında (Gök Irmak ve Sarı
Irmak) kurulmuştur.
- Kalabalık bir insan
topluluğunun yaşaması
özellikle pirinç
yetiştiriciliğinin yapılmasıyla
doğruda alakalıdır. MÖ
7000’li yıllardan beri
yetiştirilmektedir.
- Kalabalık bir nüfusun
geçinebileceği kadar bir
pirinç yetiştiriciliği bu iki
ırmak arasında
yapılmaktadır.
- MÖ 5800’li yıllardan itibaren
ipek böceği
yetiştirilmektedir.
- Bu coğrafyadaki en eski
krallık MÖ 1700’lerde Shang
Krallığı olduğu
gözükmektedir. Güçlü bir
krallık değildir. Küçük küçük
krallıklara hükmeden gevşek
bir krallıktır.
- MÖ 1100’lü yıllarda ise Zhou
Krallığı (Chou) devreye
giriyor.
- Bugün ki Çin’in atası olan
krallık ilk defa MÖ 700’lü
yıllarda kuruluyor.
- İki temel sınıf vardır:
• Toprak sahipleri
• Köleler
- Kalabalık kitlelerin
bastırıldığı bir sistem söz
konusudur.
- Kara güvenliğini sağlanması
tamamıyla Çin Seddi’yle
olmuştur.
- 8800 km uzunluğu olduğu
düşünülmektedir.
- Moğol ve Türk saldırılarından
ve birbirleri ile olan
savaşlardan korunmak için
inşa edilmiştir.
• Erken Ege Uygarlıkları
1- Minos
- Akdeniz havzası genel olarak son derece hareketli bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır.
- Kapalı bir deniz olduğu için sınırı olduğu bütün ülkeler için bir aktarım noktası gibidir.
Kültürlerin bu anlamda buluşma noktası olmuştur.
- Akdeniz’in bir bölümü olan Ege, adalar ve deniz yolları vasıtasıyla tarih boyunca farklı
kültürlerden hem insanların hem ürünlerin iletişimi açısından oldukça etkili bir görev
görmüştür. Bu anlamda Ege, kültürel toplayıcı ve dağıtıcı görevi görür.

- Kültürel yalıtım söz konusu değildir. İnsan ve mal aktarımı coğrafyalar arası çok daha
hareketlidir. Ege bunları Akdeniz havzasında bulunan küçük adacıklarla sağlar. Bu anlamda
Akdeniz’deki ve Ege denizindeki adalara baktığımızda, adalar birer atlama taşı vazifesi görür.
- Bu havzadaki ilk medeniyet olan Minos’a ev sahipliği yapan Girit Adası, en önemli ada olarak
karşımıza çıkar. MÖ 2000’lerden itibaren görülmüştür. 600 yıl kadar etkili olmuştur.
- Zeus’un doğum yeri olarak düşünülmektedir.
- Avrupa’nın ortaya çıkışı da bu mite dayandırılmaktadır.
- Neolitik çağdan itibaren Girit coğrafyasında yerleşim olduğu bilinmektedir.
- Girit tam bir atlama taşıdır. Akdeniz coğrafyasının tam ortasında yer almaktadır. Afrika, Asya
ve Avrupa’ya eşit mesafededir. Dolayısıyla tam bir kültürel etkileşim ve aktarım merkezidir.
Bu nedenle bu coğrafyada diğer bölgelere göre biraz daha erken dönemde bir medeniyet
ortaya çıkıyor. Dolayısıyla hem Asya’daki hem de Afrika’daki medeniyet oluşumları Girit
menşeli Minos Uygarlığının üzerine de ciddi bir iz bırakıyor.
- İlk şehirleşme ise MÖ 2500’lerde görülmeye başlıyor.
- Maden işletmeleri (bakır) görülüyor.
- Hem diğer adalar hem de ege toplumları ile oldukça fazla mal değiş tokuşunun yapıldığı
görülmektedir. Seramik kaplar, taş işçiliği, mühürler…
- Zamanla bu ticaretin artması ile Girit’in bu coğrafyadaki hâkim olan diğer kültürler üzerine de
bir hegemonya kurduğundan bahsedebiliriz.
- Üzerindeki şehirler arasında en önemli şehir olarak başkent Knossos.
- Knossos sarayı: Gelişmiş bir inşa, kanalizasyon sistemi, 22 dönümlük bir arazi, 1500 oda,
- Kraliyet sistemi vardır. Knossos’a bağlı kentler sistemi vardır. Ayrıca kralın da tanrılar
tarafından seçilmiş olduğu düşünülen bir seçim vardır. Teokratik bir sistem söz konusudur.
Kral dini bir lider olarak kabul edilen bu sistem çok tanrılı bir inanışa sahiptir.
- Girit’te bu kadar yerleşik bir medeniyetin kurulmasının bir diğer sebebi ise tarımdır. Tarımsal
faaliyetler açısından etkin bir coğrafyadır. Yazları kurak geçmesinin verdiği etki sayesinde 2
önemli ürün burada yetiştirilmektedir:
• Zeytin & Üzüm
- Bu ikili sayesinde Girit’te yetişmeyen ürünlerin getirilmesi sağlanıyor.
- Burada üretilen zeytinyağı veya şarap gibi ürünlerin diğer coğrafyalarda ortaya çıkması
Girit’in bu dönemde iyi bir ticaret merkezi olarak faaliyet gösterdiğini gösterir.
- MÖ 1500’lerde Saraylarda yangınlar olduğu görülüyor ve bununda sebebinin depremler
olduğu düşünülüyor. Fakat 100 yıl süreyle bir toparlanma görülüyor.
- MÖ 1400’lerde Minos Kültürü’nün son bulduğu düşünülüyor. Bunun sebebinin ise Yunan
kültürünün görülmesi ve ayrıca dışarıdan gelen işgalcilerin var olmasıdır.
- Şehir yapısı genel olarak kıyıdan biraz yüksek inşa edilirler ve etrafları surlarla çevrilmez.
Çünkü denizin sağladığı korumadan faydalanılır.
- Son derece hâkim bir kültüre sahiptirler.
- Tahta & kereste, metal ürünler ana
karaya satılmıştır.
- Dinleri hakkında pek fazla bilgi yoktur.
- Oldukça rafine bir sanat anlayışları
vardır.
- Kadın figürünün önde olması kadına
değer verildiğini düşündürmektedir.
- Kurban kesme gelenekleri vardır.
(İnsan dahil)
- Yazı olarak iki ayrı dönemden kalma
örnekler vardır.
• Hiyeroglif benzeri MÖ 1700 (Linear A)
• Yunan kültürünün etkisi olan yazı MÖ
1400 (Linear B)
- Linear A Girit menşeli bir yazıdır.
Linear B ise net olarak Yunanca bir
yazıdır.
2- Mikenler (MÖ 1700- )

- Girit’ten Yunan anakarasına dönmüş bir medeniyettir.


- Akalar olarak bilinen halkın kurmuş olduğu medeniyettir.
- Mora yarımadası olmak üzere zaman içerisinde bütün bölgelere yayılacak şekilde şehir
oluşumu gösteriyorlar.
- Aslında her biri birer krallık şeklinde şehir örgütlenmesi şeklinde çalışıyorlar fakat hepsinin
üzerindeki güç olarak Miken kralı vardır.
- Akalar, Girit’e göre daha barbar bir kavimdir. MÖ 1700-1600’lerde bir medeniyet oluşumuna
başlayan bir toplum olarak karşımıza çıkıyor. Gittikleri coğrafyaya savaş araçlarıyla
gittiklerinden dolayı savaşçı bir toplum olarak ortaya çıkıyorlar.
- Surlarla çevrili şehir örgütlenmesi söz konusudur. Yüksek yerlere şehirlerini inşa ederler.
Çünkü güvenlik sıkıntısı vardır. Medeniyetin özelliklerini daha askeri özellikler taşıdığından
bahsedebiliriz.
- Minos’tan etkilenmişlerdir.
- Her şehrin bir kralı vardır. Bu krallar arasındaki örgütlenmede en tepede Miken kralı vardır.
- Altın dönemleri MÖ 400’lere tekabül eder.
- Ticari amaçlı Koloni Şehirler oluşturmuşlardır.
- MÖ 1300’lerde Mısır coğrafyalarına saldırmaya başladıkları görülmektedir.
- MÖ 1180’lerden sonraki süreçte gücünü kaybetmeye başlamıştır. 400 yıl kadar sürmüştür.
(Antik Yunan medeniyetinin başlangıç tarihine kadar).
- MÖ 1180 – 880’ler arası döneme Karanlık Çağ diye adlandırılır. Bu dönemde Dorların
istilasına uğramıştır. Dorları barbar olarak nitelendirmişlerdir.
- Mikenlerin sahip olduğu coğrafya altın madeni bakımından bereketlidir.
- Mikenlerin sonunu getiren şey ise Truva efsanesidir.
- Hera, Athena ve Afrodit (ilyada ve odysseia)
- İldaya bölümü özellikle bu Truvalılarla gerçekleşen son 50 gününü anlatır. Odesseia ise
Odesyus – Truva atı fikrini ortaya atan savaşçılardan biri- kendi ülkesine dönerken başından
geçenleri anlatır.
3- Fenikeliler (MÖ 1200 -
- Bugünkü Lübnan
topraklarını içine
almaktadır.
- Bir Akdeniz uygarlığıdır.
- Mikenlerin çöküşünden
faydalanmıştır. Mikenlerin
çöktüğü tarih MÖ
1200’lerin sonu
Fenikelilerin ortaya çıktığı
ve altın çağını yaşadığı
zamanlardır.
- Akdenizde bir ürün
hegemonyası kuruyorlar.
Ürün yelpazesi oldukça
geniştir. Sedir ağacı en öne
çıkan üründür. Mimari ve
denizcilik çok kullanılır.

- Sami ırkından gelmişlerdir. Bunlar bugünkü Arapların atalarıdır.


- Hz. Nuh’un 3 oğlundan insanlığın soyunun türediği söylenir.
• Ham – Afrikalıların atası
• Sam – Arapların ve Yahudilerin atası; Farisi (İranlılar) ve Rumların atası
• Yafes – Beyaz ve Sarı ırkın atası
- Fenikelilerin ismi aslında kendilerinin ürettiği kumaştan gelen bir isimdir. Kumaşta mor
rengini bulmuşlardır. Fenike, yunanca kökenlidir; mor rengin vatanı anlamına gelmektedir.
- Denizcilikleri oldukça gelişmiştir.
- Mikenliler ile yoğun bir ticaret
içerisindedirler.
- Geniş bir coğrafyada koloni
faaliyetleri vardır. Bu da denizcilikte
gelişmiş olduğunun işaretidir.
- Sadece Mikenlerin değil Mısır’ın da
çöküşüne de denk gelmiştir. Anadolu
da ise Hititlerin çöküş dönemidir. Bu
3 büyük uygarlığın çöküş döneminde
olmasından dolayı Akdeniz ticaretini
kontrolleri altına almışlardır.
- Alfabeyi bulmuşlardır. Biblos şehri
kâğıt anlamına gelmektedir. Yunanca Papirüs anlamına gelmektedir. Fenikelilerin bulmuş
olduğu alfabe daha sonra unutulmuş olan Yunan alfabesinin yeniden oluşturulmasına ön ayak
oluyor. Modern çağlara kadar devam eden alfabe bilgisi aslında Fenikeliler zamanında
oluşturulmuştur.
- Minoslular gibi şehirlerini denize yakın bölgelerde inşa etmişlerdir. Bir sur sistemi vardır.
- MÖ 7.YY’da Asurlar tarafından yıkılmışlardır.
• Antik Yunan Medeniyeti (MÖ 800 – 300)

- Birçok bilimin çıkışındaki altyapı bu dönemde hazırlanıyor.


- Avrupa’nın da kendisini Avrupa olarak tanımlarken referans olarak gösterdiği ilk önemli
tarihtir Antik Yunan medeniyeti.
- Ege adaları ve kıyılarında kök salmıştır. Bu coğrafyada mutlak bir üstünlük kurmuştur.
- Ege coğrafyasına hâkim olduktan sonra hem Akdeniz coğrafyasına hem de karedeniz
coğrafyasını içine alacak şekilde bir genişleme gösteriyor.
- Kütüphaneler dolusu kitap araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır.
• Antik Yunan medeniyeti hakkında neden bu kadar çok çalışılmıştır?
- Diğer medeniyetlerden daha çok üzerinde çalışma yapılmıştır.
- O dönemden kalma birçok arkeolojik eser vardır.
- Yazılı malzeme oldukça fazladır. Yunanlılar oldukça istekli bir şekilde her tür düşünce
biçimlerini, ideallerini, kurumlarını diğer nesillere aktarmak için büyük bir çaba sarf
etmişlerdir.
- MÖ 300’lerde Yunan medeniyetinin hakimiyetinin son bulmasından sonra bile Roma bu
kültür üzerine inşa ediliyor.
- Felsefi düşünce tamamen (sistematik düşünce biçimi) Yunanlılar tarafından icat edilmiştir. Bu
anlamda düşünce ve bilim noktasında çabaları daha öncesinde olmayan yeni tarzların
yöntemlerin devreye girmesi açısından oldukça önemlidir. (Tarih & Politika)
- Yunanlıları bir araya getiren aslında birlik açısından dildir.
- Şehir devletleri olarak yapılanmışlardır. Her şehrin kendine ait bir yönetimi vardır. Bunların
dışında hepsi ortak bir kültüre ait aynı dili kullandıkları için dil bu anlamda Helen’lik
kullandıkları dilden gelmektedir.
- Bir aktarım mekanizması olarak kendileri farklı şehirlerden olsalar da ortak noktaları dildir.
Onları bir araya getiren dil ve düzenli olarak katıldıkları panhellenik oyunlardır.
- Panhellenik oyunlar bugünkü olimpiyatların atalarıdır.
- Yunan medeniyetinin başlangıç
tarihi olarak Yunanlılar
panhellenik oyunların başlangıç
tarihini verirler. Ki bu da MÖ 776
tarihidir.
- Bu panhellenik oyunlarda farklı
şehirlerden gelen aynı dili konuşan
Yunanlılar bir araya gelerek
Atina’nın Olympos Dağı’nda
yaşadığına inanılan Zeus’a
adakların sunulduğu oyunlardır
bunlar. Onu anmak üzere bir araya
gelinen oyunlardır.
- Bu olimpiyatlar sayesinde bir araya
gelinmesiyle sadece dini anlamda
değil ayrıca iletişim boyutuyla da
öne çıkan bir araya geliş söz konusudur.
- Bu bir araya gelişlerde meselelerin de konuşulduğu oyunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
- Şehirler arasındaki ilişkiyi güçlendirmek, sorunları ortadan kaldırmak için gerçekleştirdikleri
panhellenik oyunları gerçekleştirilmektedir.
- Bu coğrafyada balıkçılık, ticaret ve tarım oldukça gelişmiştir. (Zeytin, üzüm, arpa)
- Zamanla insan nüfusunun artmasından dolayı yiyecek miktarı üzerinde bir baskı oluşmaya
başlamıştır. Bu baskı insanları yeni arayışlara sürüklemiştir. Bu arayışlar genellikle yeni toprak
bulma üzerine olmuştur yani kolonileşme faaliyetlerini beraberinde getirmiştir. Baskı,
insanları göçe zorlamıştır ve bu göç genellikle Ege adaları ve ardından karadeniz & akdeniz
boyunca sürmüştür.
- Bu coğrafyada kolonileşme Mikenler ile başlamıştır fakat Yunanlılar daha da yaygınlaştırmış
ve geliştirmiştir.
• Kolonileşme :
- Bu şehirlerde 2 – 100k arası
bir nüfus söz konusudur.
Şehre göre barındırdığı bir
nüfus da söz konusudur.
Zaman içerisinde şehirler
halkı besleyememeye
başlıyor. Bu kolonileşmenin
altında yatan en önemli
sebeptir.
- Kolonileşme de şehir devleti
örgütlenmesini kendi
gerçekleştiriyor. Öncelikle
ana şehrin coğrafyasına
benzer coğrafya bulunuyor.
Bulunan yere ana şehrin bir
kısmı göç ediyor fakat ana
şehirle bağlantısını hiç
koparmıyor. Çünkü ana
şehirde üretilenin koloni coğrafyasına pazarlanması sağlanıyor.
• Şehir Yapılanmaları
- 1000 kişiden 300 bin kişilere kadar çıkabilen şehirler karşımıza çıkmaktadır.
- Polis olarak adlandırılan site devletleri olarak örgütlenmişlerdir. Kent şehir anlamına
gelmektedir. Politika kelimesinin kökeni Yunan şehir yapılanması kökenine dayanmaktadır.
- Şehir örgütlenmesi bir ya da bazen birkaç kenti de içine alabilmektedir. Bazen 1 şehir değil
yanındaki 2-3 şehri de alacak şekilde bir örgütlenme ortaya çıkabiliyor.
- İçerisinde çeşitli devlet binalarını, tapınakları barındıran ve Agora’sı olan, spor alanı olan,
tiyatrosu olan bir yapılanma olarak Polis’ler karşımıza çıkıyor.
- Her bir Polis kendi yönetimine sahiptir. Küçük çaplı bir devlet gibidir.
- Hemşerilik oldukça önemlidir.
- Her bir şehir 4 ayrı bölümden oluşur:
• Şehrin ana merkezi olarak Agora bölgesi
- Çarşının olduğu, yönetim binalarının bulunduğu ve ticari anlamda dükkanların olduğu yer.
• Akropol bölgesi
- Şehrin en önemli tapınağının bulunduğu (bazen birden fazla tapınak bulunabilir) ve genellikle
de şehrin en yüksek bölgesidir. Dini ritüeller gerçekleştirilmektedir.
• Konut bölgeleri
- Bu bölgelerde genelde ızgara şehir modeli kullanılmaktadır.
• Nekropol (Mezarlık) Bölgeleri
Her bir şehirde tiyatro merkezleri vardır.
- Toplumsal yapı 4 ana gruba ayrılır:
• Aristokratlar
• Köylüler
• Metikler
• Köleler
- Soylular özellikle geniş topraklara sahiptirler. Güçlerini topraklarından alırlar.
- Köylüler kendilerini geçindirebilecek kadar toprağa sahip ya da değildirler.
- Metikler, vatandaşlık hakkı olmayan kişilerdir.
- Kölelik aşırı fazladır. Kölelik sayesinde üretilen eser sayısı, yapılan mimari eser sayısı ve yazılı
kültürdeki eser sayısının fazlalığı kölelerin aşırı çalışmalarına bağlıdır. Bu sayede köle sahipleri
boş vakitlere sahip olmuş ve farklı şeylerle ilgilenme fırsatı kazanmışlardır.
- Nüfusun büyük bir bölümünü köleler oluşturmaktadır. Rahatlıkla alınıp satılabilirler. Mal gibi
görülmektedirler.
- Yönetime baktığımız zaman demokrasinin ilk örneği Atina’da Yunan medeniyetinde ortaya
çıkmıştır.
- Demokras, demos (halk) ve kratos (yönetim) kelimelerinden gelir. Bugün ki demokrasinin ilk
modelidir. Atina’daki demokrasiye baktığımızda doğrudan demokrasi modelinin uygulandığını
görmekteyiz. Doğrudan demokrasiye katılım vatandaşlık hakları olanlar tarafından
gerçekleştirilmektedir.
- Vatandaşlık hakkına baktığımızda halk meclisi olduğunu görmekteyiz. Bu meclis, seçilmiş bir
meclis değil herkesin katıldığı bir meclistir. Yılda en az 40 defa bir araya gelirler. Vatandaşlık
statüsüne sahip herkese açıktır. Şehrin meselelerinin konuşulduğu ve oylamaların yapıldığı
yerdir. Kadınlar oylamaya katılmazlar. 18 yaş üstü kişiler oy kullanabilmektedir.
- Meclisin aldığı kararların uygulanmasını” Bule” adı verilen bir kurul gerçekleştiriliyor.
- Yargı, mahkemeler ile gerçekleştiriliyor.
- 20-30 arası vatandaşlık hakkı olan erkekler sadece oy kullanabilmektedir. 30’dan sonra
bule’ye üye olabilmektedirler.
- Demokrasiden önce krallıklar, aristokrat konseyleri ve tiranlar vardı.
- Antik Yunan medeniyetindeki sistemi bize anlatan Herodot, MÖ 5yy ilk yarısında yaşamıştır.
Yunanlılar ile persler arasındaki çatışmalardan bahseder. Her iki savaşı da Yunanlılar
yenmiştir.
- MÖ 479 – 430 arası dönem, doğrudan demokrasinin uygulandığı, diğer alandaki
gelişmelerinde en iyi ortaya çıktığı dönemdir. Bunun sebebi Pers tehlikesinin bitmesidir. Çok
uzun sürmemiştir çünkü bu şehir devletleri birbirleri arasında savaşlara kalkışmışlardır. Bu
savaşlarda başı çekenler Atinalılar ve Spartalılardır.
- MÖ 400lere geldiğimizde Felsefe açısından önemli olan kişiler ön plana çıkmıştır. Sokrates,
Platon ve Aristo. Sokrates’in anlattıklarını Platon kayda almıştır.
- Platonda ahlakçılık ön plana çıkmıştır. İdealizmin atasıdır. Erdem ve mutluluk. Tümden
gelimcidir.
- Akademos civarında Platon okul kurmuştur.
- Aristo ise tümevarımcıdır.
- Tarih yazımı ilk defa Yunanlılar tarafından gelişmiştir. Şiir ve sözlü anlatım geleneği tarihe
yönelmiştir. Yunan tarihçiliği dediğimizde bahsedilen bir kişi de Tukidides’tir. Atina ve
Spartalılar arasındaki savaşların neden gerçekleştiğini anlatır.
- Herodot’u tarihin babası olarak adlandırmamızın sebebi kaynak göstermesidir. Tukidides ve
Herodot kaynaklarını belirtir ve sorgulamaya tutar.
• Edebiyat & Sanat
- Edebiyat denilince
4 isim öne çıkar:
• Aristofanes
• Eshilos
• Sofokles
• Euripides
- Tiyatro eserleri çok
fazladır.
- Yunan
tiyatrosunun
kapasitesi oldukça
fazladır. Açık hava
tiyatrosu gibidir.
Yarım daire
şeklindedir.
- Basamaklandırma
sistemiyle inşa
edilir.
- İlk felsefi eserlerin diyaloglar şeklinde olması tiyatronun bir etkisidir.
- Maskeli korolar tarafından keçi şarkıları olarak adlandırılan oyunların oynandığı
görülmektedir. Bunlara Tragedia olarak adlandırılmaktadır. O dönemde yaşanan olayları
eleştirmek çok sık yapılan bir şey olduğu için tiyatrocular kendilerini gizlemek için böyle bir
yola başvurmuştur.
- Şehirlerde halkın bir araya geldiği müsabakaların düzenlendiği Gymnasionlar vardır.
- Gymnos çıplaklık anlamına gelmektedir. Müsabakalardaki gençlerin çıplak olduğundan dolayı
Gymnasion denmiştir.
- Heykeltıraşlık anlamında Perikles döneminde Yunan medeniyetinin altın çağıdır. Çünkü Pers
tehdidi ortadan kaldırılmıştır. Böylece Yunanlılar kendilerini geliştirmeye başlıyorlar. Atina
Akrapolu bu dönemde yenileniyor.
- Her şehrin kurucu bir tanrı ya
da tanrıçası vardır. Atina
bölgesine Partenon (Bakire) adı
verilir.
- Myron tarafından yapılan
heykeller de vardır. Yunan
heykelciliğinin gelişmesinde
Disk atan heykel etkisi vardır.
- Yunanlıların en güçlü olduğu
dönemde edebiyattan
mimariye birçok alanda gelişmiş
eserler ortaya konmuştur. Bu
eserler daha sonraki dönemlere
ilham kaynağı olmuşlardır.
- MÖ 5yy. en güçlü dönemdir.
Atina ve Sparta arasındaki savaş
başladığı sırada Perikles
ölmüştür.

- MÖ 400’lerin sonunda Makedon krallığı ortaya çıkmıştır. Yunanca konuşmaktadırlar ve


kendilerini Yunan olarak görmektedirler. Fakat Yunanlılar bunları barbar olarak
görmektedirler. Yunanlılar kendi ana coğrafyaları dışındakileri barbar olarak görmektedir.
- Oldukça yıpranan Yunan şehirlerini Makedon kralı 2.Philip tek tek ele geçirir. Daha sonra
tahta İskender geçer. Bu, Yunan kültürünün dünyaya yayılmasında çok büyük rol oynar. Kısa
bir süre tahtta kalmıştır. Bu süre içerisinde Yunan kültürünü yaymaya uğraşmıştır.
Yunancanın Lingua franca (ortak dil) haline gelmesi için uğraşmıştır.
- Babilde sıtmadan dolayı ölür.
- İmparatorluğu 3 ayrı kısma
bölünür.
- Yunan medeniyeti de tarih
sahnesinden çekilmiştir.
Roma öne çıkmaya
başlamıştır.
- Aristo, Büyük İskender’in
hocasıdır. Hocasının bilgi
birimini fethettiği yerlere
yaymıştır.
- Kendisinin Helen olduğuna
inanmaktadır.
1- Roma İmparatorluğu

Roma da önce cumhuriyet sonra da imparatorluk


dönüşümü söz konusudur. Roma’yı Yunan
medeniyetinin devamı olarak görebiliriz. Yunan
uygarlık sahnesinin yeniden kuruluşu olarak da ifade
edebiliriz. Çünkü Yunan kültür ve medeniyetinden
derinden etkilenmiştir. (Dini ve sosyokültürel). Roma
Cumhuriyetiyle ilgili olarak; Roma tarihinden de önce
ilgili olarak Romalıların kendi tarihlerini başlangıç
noktası olarak kabul ettikleri bir tarih söz konusudur.
Bu tarih MÖ 753 olarak kendini gösterir. Bu
tarihlerde Romulus ve Remus adlı ikiz kardeşin
Roma’yı kurduğu söz konusudur. Efsaneye göre Savaş
Tanrısı Mars ile Rhea Silvia'nın ikizleridir. Bir ırmağa
bırakılırlar ve dişi bir kurt onları sudan çıkararak bir mağarada emzirir. Daha sonra çiftçi bir aile
tarafından bulunarak evlat edinilirler. Roma şehrini kurmak için de kurt tarafından emzirildikleri
(Bozkurt & Ergenekon destanı) yeri seçerler. Bu yerin etrafını çevirirken tartışmaya başlar ve kavga
ederler bunun üzerine Romulus kardeşi Romus’u öldürür. Böylece kurduğu kent devletinin ilk hakanı
kendisi olur. Kurulan bu bölgede o tarihler arasında karşımıza Etrüskler karşımıza çıkar. Ve baktığımız
zaman MÖ 1000’li yıllardan itibaren Etrüsk halklarının İtalya’da yaşadıklarını görüyoruz. Yunan tarihçi
Herodot'a göre Etrüskler Anadolu'dan (Lidya) İtalya'ya göç etmişlerdir, bunun yanı sıra pek çok tarihçi
de Etrüskler ile özellikle Truva başta olmak üzere Anadolu uygarlıklarının âdetleri arasında bağ
kurmaktadır. Bu sebeplerden dolayı Etrüsklerin kökeninin Küçük Asya yani Anadolu uygarlıklarına
dayandığını savunurlar. Etrüskler MÖ 509 tarihinde kurmuş olduğu krallığa başta Roma bölgesindeki
halklar olmak üzere bir halk isyanı son veriyor. Böylece Roma Cumhuriyeti adı verilen sistem başlamış
olur.

Roma aslında Etrüsk Krallığı’na son vererek başlatıyorsa da Etrüsk’ten oldukça etkileniyor ve oldukça
şeyi koruyor.

- Halkın başlangıçta askeri amaçlarla 100’li gruplar şeklinde örgütlenmesi, buna bağlı
oluşturulan birliklere “Lejyon” denmesi. Buralarda faaliyet gösteren asker “Lejyoner”,
- Gladyatör oyunları,
- Zafer kutlamaları,
- Kehanetler ve kehanetlerin okunması gibi aslındaki dini açıklaması olan birtakım ritüeller de
bu kökene dayanır.
- Roma dini amalgam bir çeşitlilik de ima eder. Hem o bölgede yaşayan halkın doğa üstü
güçlerini sembol ettiği düşünülür.
- Krallığın yıkılmasından sonra oluşan sistemde bir senato ve 2 konsül söz konusudur.
- Her 5 yılda bir seçim olur. Oylamaya katılanlar; vatandaş olanlar, vatandaşlık statüsüne sahip
olanlara karşı katıldığı oylama sonucuna göre 5 yılda bir senato seçiliyor. Ve daha sonra da bu
senato üzerinden 2 konsül seçilerek idari mekanizma oluşturulmuş oluyor.
- Vatadaşlık Statüsüne;
• Patriciler (Soylular)
• Plebler (Köylüler)
- Vatandaşlık son derece kritik bir kavramdı. Çünkü belirli hakları vardı. Oy kullanabilmenin
yanında herhangi bir sorunu olduğu zaman mahkemeye müracaat etme, yönetime müracaat
etme, mahkemede dava açma (kamu kurumlarını ilgilendiren meselelerde bile) ve bunu takip
etme hakkına sahiptir. Bu iki grup arasında kadınlar ve köleler
yoktur. Roma’da eğer birinin toprağı varsa vatandaşlık hakkı
verilir çünkü vatandaşlık aynı zamanda askeri sistemle
ilişkilendirilmiştir. Asker ihtiyacı ordunun yanında belirli toprak
sahibi köylülerden karşılanır.
- Köleler grubu bakıldığında İmparatorluk olarak Roma’daki
gelişmelerin altında yatan itici güç olarak gözüküyor. Askeri
başarılar, şehir düzenlemeleri, mimari tasarımlar … aslında çok
sayıda kölenin varlığıyla açıklanır. Ancak köleler Yunanlılardaki
gibi değildir. Roma da kölelikte de farklı uygulamalar söz
konusudur. Köle, sahibiyle anlaşmalar gerçekleştirebilir yani
kölelere tanınan haklar da vardır.
- Roma da kurucu kuram olarak karşımıza çıkan; anıtların
üzerinde karşımıza çıkan bir kısaltma söz konusudur: SPQR
(Senatus Populusque Romanus) (Roma halkı ve senatosu)
- 1 senato, 2 konsul
- Egemenlik halkındır ve vatandaşındır. Bu egemenliğin
gerçekleşmesi vatandaşların katıldığı bir dizi karmaşık meclisler
vasıtasıyla olur. 5 yılda bir senato seçimi oluyor ve bu senato
seçilen üyelerle yasaların düzenlenmesini kontrol ediyor. Yani bir tür parlamento görevi
görüyor. Konsüller ise 1’er yıl arayla seçiliyor ve bu anlamda senatonun en önemli üyeleri
olarak karşımıza çıkıyor. Toprak ve onun desteklediği bir toplum yapısı söz konusudur.

- MÖ 5.yy’a geldiğimiz zaman Roma


komşuları üzerinde de mutlak bir üstünlük
kurmuştur ve topraklarını oldukça
genişletmiştir. Roma fethettiği toprakları
kendi vilayetleri haline getiriyor. Ancak iç
işlerine karışmıyor. Eğer asker desteği sağlıyor
ve Roma’nın dış politikasına uyuyorsa
fethedilen yerlere müdahale etmeyen bir
Roma karşımızdadır. (Pax Romana = Roma
barışı)

- Romanın bukadar uzun süre devam etmesinin sebebi


fethettiği topraklardaki halkı kendi iç işlerinde ve dini görüşlerinde
serbest bırakmasıdır.
- Romalılar en çok Pönlüler ve Kartacalılar ile mücadele etmek
zorunda kalmıştır. 50 yıl aralarla Kartacalılar ile savaşıldığı
görülmektedir. Bu savaşlar bittikten sonraki süreçte tam bir bölgeyi
hakimiyet altına alma söz konusudur. Akdeniz ticareti konusunda
bir tehdit oluşturmuşlardır.
- İlk savaş MÖ 241 yılında sona ermiştir. Roma’nın zaferi ile
sonuçlanmıştır. İkinci savaşta ise önce Roma ordusunun bozguna
uğraması söz konusudur. Daha sonrasında ise bir yenme söz konusudur. Savaşın komutanı
Hannibal İspanya’dan gelip İtalya Alplerini geçerek o coğrafyaya iner. Ordusu 20-100k arası
asker olduğu söylenir. Ayrıca filleri de kullanmıştır. Kartacalıların Romalılar ile anlaştığı ve
Hannibal’ın bu yüzden bir suikaste kurban gittiği düşünülmektedir. Kartacalıların ileri
gelenlerinin askeri destek göndermedikleri söylenir. Yani 2.savaş Hannibal’ın Tunus
bölgesinden çıkarak zorlu bir yolu geçip İtalya’da Roma’yı abluka altına alması üzerinedir.
Roma Cumhuriyet tarihinin en fazla başını ağrıtan olaydır.
- 3. Savaştan sonra MÖ 148’de Kartaca tehdidinin kalkmasıyla Makedonya ve Romanya’nın
fethi gerçekleştirilir.
- Bir imparatorluğun ayırt edici özelliği olarak:
• Emperyal (Genişlemeci) bir politikaya sahip olması
• Çok uluslu bir yapıda olması
- Zaman içerisinde Roma Cumhuriyetinden itibaren Helen birleşiminin yaygınlaşmasıdır. Helen
(Eski Yunan Medeniyeti) topraklarını zaman içerisinde Roma ele geçirmiştir. Ancak o
coğrafyada hâkim olan kültürden (Helen) derinden etkilenir. Örneğin Roma hamamı, Yunan
tercüme ve taklitleri
- Vergilerin toplanması, barışın sağlanması ve sorunların hukuk ile çözülmesi ile Roma uzun
yıllar fethettiği toprakları yönetebiliyor. Ancak ne kadar dışarıya barış götürmek istenilse de iç
işlerde yoğun çekişmeler mevcuttur.
- İlerleyen yıllarda çok fazla işsiz gönüllüler oluşmaya başladığı için yeni fethedilen
coğrafyalarda vatandaşlığa bağlı askerlik paralı askerliğe doğru geçiyor.
2- Cumhuriyet’ten İmparatorluğa
- Cumhuriyetten imparatorluğa geçiş için kritik isim Jül Sezar’dır. Sezar Galya bölgesinin fethi
ile görevlendirilmiş bir komutandır. Galya’nın fethinden sonra ordusunu Roma’ya sürer ve
darbe gerçekleştirir (MÖ 49). Ve kendisini diktatör olarak atar. Güçlü ve acımasız bir
komutandır.
- Diktatör ilan ettiği için aslında Cumhuriyet ölçülerinden bir miktar sapmış olmaktadır. MÖ 44
yılında kendisine muhalif olanlar tarafından senatoda bıçaklanarak öldürülür. Ölümünden
sonra Octavius onun yerine iktidara geçmeyi başarır ve MÖ 44 itibaren cumhuriyeti
kaldırarak kendisini imparator ilan eder. Agustus Sezar MÖ 44’ten MS 14’e kadar imparator
olarak kalıyor. Daha sonraki 100 yıl boyunca kendi soyundan gelenler tarafından imparatorluk
gerçekleştiriliyor. Yanı 44-14 arası batı dünyası açısından son derece önemli bir dönüm
noktasını ele alıyor. Bu Hz. İsa’nın ortaya çıkışıdır. (0 noktası)
3- Romalıların Başarıları

Yunanlılarla karşılaştırdığımız zaman Yunanlıların zihinsel ve ruhsal alanda gerçekleşiyor.


Romalıların insanlığa katkısı daha çok yapısal ve pratik alanda olmuştur. Özellikle Agustus
döneminde yapısal ve pratik sistemin çok daha köklü bir şekilde gerçekleştiği görülmektedir. Bu
döneme barış damga vurmuştur. Ayrıca bu dönem bir katılık ve ahlakçılık olan bir dönemdir.
Ölümünden sonra da Octavius, Agustus Sezar olarak tanrılaştırılıyor. Bu Jul Sezar için de
geçerlidir. Genel olarak Romanın başarısına baktığımızda dikkat etmemiz gereken konulardan
birisi Vatandaşlık Hakkıdır.

- Önce cumhuriyet döneminde sonra imparatorluk döneminde önemli bir vaat olarak ortaya
çıkıyor. Vatandaş yerel mahkemelerden imparatorluğun en tepesine varıncaya kadar
başvurma hakkına sahip oluyor. Bu anlamda sadece kâğıt üzerinde bir hak olarak değil
uygulamaya yönelik; pratiğe yönelik açılımları olan bir hak olarak karşımıza çıkar.
- Başarılarından diğeri ise Romalılaştırmasıdır. Bu vatandaşlık verme noktasında istekli olmaları
Romalıların fethettikleri topraklardaki insanlara vatandaşlık vererek fethetmesi ama onların
etnik veya dini bir asimilasyona uğramaması bu anlamda dolayısıyla vatandaşlık üzerinden
Romalılaştırması daha sonra özellikle imparatorluk döneminde bütün özgür tebaaya verilen
bir hak olarak karşımıza çıkıyor. Yani özgür olan herkesin vatandaşlık hakkına sahip olduğunu
görüyoruz. Bu da tabi böyle geniş bir coğrafyaya yayılmış bir İmparatorluğun (önce
cumhuriyetin) sınırları altındaki herkese vatandaş hakkı vermesi, oy kullanma yetkisi
vermesi, dava açabilme ve roma hukukundan yararlanabilme yetkisi vermesi oldukça
kozmopolit (çok kimlikli); çeşitliliği ve bir arada tutmayı amaçlayan bir anayasal sistem inşa
etmesine yol açmıştır. Çeşitliliği savunan bir anayasal sistemdir. Yani Romalılaştırma
tamamıyla hukuki sistem üzerinden gerçekleştirilen bir başarıdır. Bu anlamda baktığımızda
Romalıların çoğu 2 dil bilmektedir. Latince resmi dildir. Yunanca ise özellikle doğu
vilayetlerinde memurlar ve tacirler tarafından konuşulan dildir. Ayrıca Romalıların kendileri
bile Yunan klasikleri ile büyümüşlerdir. Eğitimde tutucudurlar. Oldukça az şeyi
değiştirmişlerdir. Eğitimde ve heykelde de Yunanı taklit söz konusudur. Ancak heykelcilik
arasındaki fark daha devasa boyutlardaki heykellere yönelmeleridir. Buda daha kaba ve o
ince heykelcilik duygusundan yoksun eserlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu nedenle
hiçbir zaman Antik Yunan heykelciğine ulaşamıyorlar.
- İki alanda yenilikler söz konusudur: Hukuk ve Mühendislik
- Hukuk alanında MS bir birikim söz konusudur. Cumhuriyet sisteminin inşa edilmesi hukuka
dayalı bir sistem olarak ortaya çıkması (senato & konseyler oluşturulması) hukuki altyapıyı
destekleyen süreçlerdir.
- Hukuk alanında en önemli şeylerden biri Hukuki eserlerin bir araya getirilmesidir.
Vatandaşların bu toplanan hukuki belgelerden yola çıkarak mahkemelere başvurabilmesi
Roma’nın önemli yeniliklerinden birisi olarak görülmektedir. Bir diğeri ise kamu hukuku ve
özel hukuk ayrımının ilk defa ortaya çıkmasıdır. Bunu sağlayan en önemli şey senatonun
olmasıdır.
- Mühendislik alanında ise özellikle hidrolik, köprü ve yol mühendisliğinde ileri oldukları
görülmüştür. Köle ve lejyoner sınıfına dayalı gelişme vardır. İnsan emeğine dayalıdır. Roma
şehir modellerinde forumların olduğu görülmektedir. Yunan Agora bölgesinde dükkanların,
binaların olduğu yerdi; Roma’da da dükkanların olduğu pazarın olduğu satışların gerçekleştiği
bir yer olarak forumlar vardır. Ayrıca yönetim binaları da forumda bulunmaktadır. Bunun
dışında en önemli tapınakları da forumlarda yer almaktadır.
- Her yol Roma’ya çıkar çünkü yol ağları ile her yer birbirine bağlanmıştır ve damarlar gibi
bağlanan yerlerin çekirdeğini Roma oluşturur. Bu açıdan yollara son derece önem vermiş bir
medeniyet olarak karşımıza çıkar.
- Bunun dışında beton kullanımı ilk kez Roma da görülmüştür. Ve tonoz uygulaması da
görülmüştür. Bu tonozlar vasıtasıyla daha geniş kubbeli mekanlar elde edilmiştir. Yükseklik ve
genişlik açısından Yunan medeniyetine göre daha fazla artmıştır ve daha devasa binaların
yapılmasına izin verilmiştir. Mermer özellikle yoğun olarak kullanılmıştır.
- Romanın kullandığı bu model Romalılığın yaygınlaştığı bütün diyarlarda kullanılmıştır.
- Su sistemi, kanalizasyon sistemi ve yol sistemi bir şehrin olmazsa olmazıdır. Yol planlaması,
şehre su getirecek kemerlerin oluşturulması ve kanalizasyonun oluşturulması elzemdir.
Şehirlerde hamamlar yaygındır. Şehrin sembolü olarak amfi tiyatrolar karşımıza çıkar. Amfi
tiyatrolarda seslendirme sisteminin binayı yükselterek yapılarak binanın birkaç kattan
oluşması ile sağlanmıştır. Bu sayede amfi tiyatrolar da forum bölgesine yakın yerlerdedir.
Elips veya tam daire şeklindedir.
- Roma dinine baktığımız zaman bireysel kurtuluş ile aslında ilgisi yoktur. Din oldukça siyasi ve
kamusal bir mesele olarak görülmüştür. Ayinler devletin bekası için yapılmıştır. Buna bağlı
olarak bir ruhban sınıfı söz konusu değildir. Herhangi rahip veya seçilmiş din adamları söz
konusu değildir. Dini seremoniler tamamen seçilmişlerin elindedir. Yani senato ve konsüller
vasıtasıyla gerçekleştiriliyor. Halktan beklenen adet olmuş bütün ibadetlere katılmasıdır.
Tapınaklarla ilgilenilmesi de gene devletin zorunluluğudur. Yani dini devlet kontrol
etmektedir. Bu seremonilere katıldıktan sonra halkın kendi dinine hiçbir şekilde müdahale
edilmiyor. Bunu reddederlerse çarmıha gerilmek suretiyle yakılmışlardır. Roma barışının
altında yatan unsurlardan birisi budur.
- Mezarlıklar şehrin içerisine kesinlikle alınmıyor. Şehre yakın yere inşa ediliyor.
- Roma da kalabalık bir nüfusun yaşamasına el verecek bir inşaat sisteminin olması da
başarılarından birisidir. Apartman sisteminin devreye sokulması domus adı verilen müstakil
evler dışında apartmanlar bulunmaktadır. Alt katlarının dükkân olarak kullanılması karşımıza
çıkmaktadır. Bunun dışında sıcak su kaynaklarının yer yüzüne çıkarılarak kullanılması. Fakat
bunlar kas gücüne dayalıdır.
- Ekonomi, özellikle vergilendirme olarak çok gelişmiştir. Zaman zaman zafer anıtları da inşa
edilmiştir.
- Kölelik çok yaygındır. Zaman zaman köle isyanları da olmuştur. (Spartacus) Bu isyana
katılanlar çarmıha gerilmiştir.
- Özellikle yemek yemeyi seven gösteriş meraklısı bir millettirler. Bu yemeklerle toplantılar gibi
birçok iş halledilir. Yemek yiyebilmek için Manken hastalığı (Blumia) uyguladıkları söylenir.

You might also like