Professional Documents
Culture Documents
Turkiye Ve Yunanistan Arasindaki Sorunla
Turkiye Ve Yunanistan Arasindaki Sorunla
a)Kıbrıs Sorunu
b)Ege Sorunu
c)Azınlıklar Sorunu
d)Patrikhane Sorunu
Ege Sorunu:
Yunan karasuları 12 mile çıktığı an Türkiye kendi karasularından açık denize çıkma hakkını
kaybedeceği gibi deniz yatağını ve altını da Yunanistan’a bırakmış olacaktır.
Yunan tezleri;
a)1982’de imzalanıp 1994’te yürürlüğe giren BMDHS’nin 3.maddesi “Her devlet kendi
karasularının sınırlarını belirleme hakkına sahiptir ve bu sınır 12 mili geçemez”. Türkiye’de Karadeniz
ve Akdeniz ‘de 12 mil uygulamaktadır.
b)Ülkesel Bütünlük Tezi: Bütün adalar anakara ile siyasi ve hukuki benzerlik taşımaktadır.
Ada karasularının 12 mile çıkarılması da aynı anakara için geçerli olduğu gibi geçerlidir.
“orta hat” ilkesi esas alınmış. Yunanistan’a göre 12 mil uygulaması sonucu seyir hakları
engellenmeyecek, gemiler Yunan karasularından zararsız geçiş hakkını kullanacaklardır.
Türk tezleri;
a)karasuları uygulamasında dünyanın her yerinde ortak kabul görmüş bir görüş yok, kaldı ki
okyanusa veya kapalı bir denizde karasuları uygulamasının aynı şekilde uygulanması da yanlıştır. Bu
kararla iç hukuk kararları ile alınamaz.
c)Coğrafi açıdan kendine özgü durumların var olduğu yerlerde, çok genel kurallar yerine daha
özel kurallar uygulanmalıdır. Unclos’un 123.maddesi yarı kapalı denizlerde tek taraflı eylemlerden
kaçınmaya çağırmaktadır.
a)Yunanistan’a yakın veya uzak, bütün Yunan adaları ülkenin ayrılmaz parçalarıdır ve anakara
ile beraber değerlendirilmelidir.
d)Türk-Yunan kıta sahanlığı sınırı adaların Türkiye’ye en yakın noktaları dikkate alınarak eşit
uzaklık ilkesine göre çizilmelidir.
e)1982 Unclos kendi tezini desteklediğinden Yunanistan sorunu Uluslararası Adalet Divanı’na
götürmeye çalışmaktadır.
Türk tezleri;
a)Coğrafi özellikleri yüzünden kıta sahanlığı sorununu mutlaka Türk-Yunan ortak görüşmeleri
ile çözümlemelidir. (1974’den beri savunuluyor)
b)doğal uzantı görüşü esas alınmalıdır. Ege adaları Anadolu yarımadasının doğal uzantısıdır
ve jeomorfolojik açıdan aynıdır. Uluslararası uygulamalarda yabancı bir ülkenin kıyılarına yakın
konumda olan adaların kıta sahanlığı konusundaki çözümlerde denge korunmuştur.
d)Bölgede çok sayıda ada bulunması, kıta sahanlığının belirlenmesi açısından özel durum
oluşturur. Eşit uzaklık ilkesi uygulanmaz.
e)Türkiye, Ege’nin yarı kapalı deniz olduğu görüşündedir. Özel durumlar göz önünde
bulundurulmalıdır.
1931 Eylül’ünde Atina hava sahasının 10 mile çıkarmıştır ve Türkiye’nin buna 1974’e kadar
itiraz etmediğini savunmaktadır. Oysaki Yunanistan uluslararası alanda bu iddiasını 1974’te ICAO’da
beyan etmiş ve hemen ardından Türkiye’nin itirazıyla karşılaşmıştır.
1944 Chicago Sözleşmesi hava sahasını ülke topraklarının ve karasularının üzerindeki alan
olarak belirlemiştir. Yunanistan Türkiye’ye karşı hava sahasını 10 mil olarak beyan ederken NATO
manevralarında hava sahasının 6 mil olduğunu savunmaktadır.
FIR Hattı; Atina FIR merkezi ve İstanbul FIR merkezi var. Aslında sınır karasularının
sınırından geçerken 1952’de Türkiye, Ege denizinin kontrolünü masraflı olduğu gerekçesiyle
Yunanistan’a bırakıyor. Yunanistan ise daha sonraları sadece teknik bir mesele olan bu hakkı
egemenlik hakkı olarak kullanıyor.
1944 Chicago Sözleşmesi FIR’ın sadece sivil havacılık için kullanılacağını belirtse de
Yunanistan devlet uçakları için de kullanmaya çalışıyor.
4)Ege Adalarının Askerileştirilmesi Sorunu:
Bu adaları askerden arındıran anlaşmalar “rebus sic stantisbus” kuralı gereğince geçerliliğini
yitirmiştir. (Balkan Antantı, NATO gibi) Yunanistan kendi tezinin haklılığını kanıtlamak için
NATO’yu da kullanmaya çalışmıştır. Limni ve Semadirek adalarını NATO tatbikatları içine aldırmaya
çalışmıştır.
Türkiye’ye göre Doğu Ege adalarının askerden arındırılmış hali 1923 Lozan statükosunun
temellerinden biridir. 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesinde bu konuyla ilgili herhangi bir statü tadili
yapılmamıştır. On iki adalar için ise 1947 Paris Anlaşması’nda askersizleşmiş olarak kalması hükmü
vardır. 1947 Paris Anlaşması objektif statü yaratan bir anlaşmadır, dolayısıyla taraf olunup
olunmaması önemli değildir. Yunanistan 1970 başlarında adaları silahlandırmaya başlamıştır.
Türk tezi 1947 Paris Anlaşmasını temel almıştır. Yunan egemenliğine devredilen adaların
isimleri tek tek sayılmaktadır ancak Kardak için bu statü oluşmamıştır. Bu yüzden gir alan içinde
kalmaktadır.