Professional Documents
Culture Documents
Navtex Gerginligi
Navtex Gerginligi
Doğu Akdeniz’de yaşanan son Navtex gerginliğinin sebebi nedir? Yunanistan’ın deniz yetki alanları
nedir? İddialara karşı atılan adımlar nelerdir? Sorun, uluslararası hukuk açısından nasıl
Türkiye Doğu Akdeniz’de yürüttüğü hidrokarbon arama faaliyetleri çerçevesinde Oruç Reis
araştırma gemisini yeni bir sismik araştırma gerçekleştirmesi için 21 Temmuz’da harekete geçirmiş
ve konuyla ilgili bölgedeki denizcilere duyuru (Navtex) yayınlamıştır. Meis ve Rodos adaları
arasında kalan bu bölge için 21 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında Navtex ilan edilmesine Yunan
ile yapılan ve Birleşmiş Milletler’e (BM) bildirilen deniz yetki alanları anlaşması kapsamında yeni
sismik aramalara yönelmesi anlaşmayı tanımayan Yunanistan ile gerginliğe sebep olmuştur.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ise Türkiye’nin yayınlamış olduğu Navtex’e
karşılık olarak HA90-405/20 koduyla yeni bir Navtex yayınlamıştır. Atina yönetiminden yapılan
açıklamada Türkiye’nin yayınladığı duyurunun “yasa dışı” olduğu, söz konusu durumun denizciler
tarafından görmezden gelinmesi gerektiği ve Türk kurumlarının böyle bir Navtex yayınlama
konusunda “yetkisiz” oldukları iddia edilmiştir. Türkiye’deki Antalya Navtex istasyonu ise söz
konusu ilanın “Türk Navtex servis sahasında yetkisiz bir istasyon tarafından yayınlandığı, bölgedeki
yayın yapma yetkisinin Antalya istasyonunda olduğu” belirtilerek geçersiz olduğu belirtilmiştir.
Söz konusu Navtex anlaşmazlıklarının iki ülke arasında Navtex yayınlama yetkisinin Girit merkezli
istasyona mı yoksa Antalya merkezli istasyona mı ait olduğu temel anlaşmazlık noktasını oluştursa
da sorunun temel kaynağı Doğu Akdeniz bölgesinde deniz yetki alanlarının sınırlandırılması
tartışmasıyla bağlantılıdır.
nelerdir?
İki ülke arasındaki Navtex gerginliğinin ardında yatan temel sebebin Yunanistan’ın maksimalist
deniz yetki alanları iddialarını oluşturan “Seville haritası” olduğunun belirtilmesi gerekir. Bu
haritaya göre Yunanistan, Rodos Adası ile GKRY arasında bir münhasır ekonomik bölge
oluşturmayı hedeflemekte ve adaların da ana karanın doğal bir uzantısı olduğunu ve haliyle kıta
sahanlığına sahip olduğunu iddia etmektedir. Bu sebeple Atina hükümeti Türkiye’nin Libya ile
yaptığı ve bu iddiaları hukuki açıdan yok eden anlaşmanın getirmiş olduğu yetki alanlarını
tanımayarak arama faaliyetlerinin yapılacağı yerlerin kendi kıta sahanlığı içinde bulunduğunu ileri
sürmektedir. Bu bölgelerin Rodos, Kerpe, Kasos ve Girit, Meis adalarına ait olduğunu belirtmekte
ve deniz yetki alanları iddialarını ana karasından oldukça uzakta yer alan bu adaların varlığına
dayandırmaktadır.
Harita 2. Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge İddiası (Seville Haritası)
Türkiye’nin Meis Adası’nın güneyinde ve doğusunda Navtex ilan ederek sondaj faaliyetleri
yapacağını belirtmesi esnasında GKRY’de olan Yunan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros
açıklamada ise Türkiye’nin attığı Navtex adımının “yasa dışı” olduğu iddia edilmiş ve Türkiye
Yunan medyası ise ilan edilen Navtex’in ardından Yunan ordusunun alarma geçtiğini iddia etmiştir.
Yunan Deniz Kuvvetleri Komutanlığının savaş gemilerini bölgeye gönderme kararı aldığı ve silahlı
kuvvetler personelinin tüm izinlerinin iptal edildiği çeşitli medya organları tarafından dile getirilen
iddialar olarak ön plana çıkmıştır. Ayrıca söz konusu Yunan medya kuruluşlarında özellikle
tepkinin merak konusu olduğunun altının çizilmesi Yunanistan’ın bölgedeki ülkeler üzerinden
Türkiye’ye baskı kurma politikasını uygulamaya devam edeceğinin işaretleri olarak görülmelidir.
3. Türkiye’nin bu iddialara yönelik tutumu nedir? İddialara karşı atılan adımlar
nelerdir?
taleplerine ve ülkeye balıkçılık yapacak bir alanın dahi bırakılmamasına tepki göstermekte, bu tepki
Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamayla Yunanistan’ın söz konusu tutumuna sert tepki
gösterilmiş ve Atina hükümetinin deniz yetki alanlarıyla ilgili maksimalist tutumuna karşı
yinelendiğinin altı çizilmiştir. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran “maksimalist, abartılı
Türkiye Doğu Akdeniz’de ana kıtasının getirdiği deniz yetki alanlarını Libya ile imzaladığı son
anlaşmayla tasdik etmiş ve BM’ye bildirerek de jure (hukuki) hale getirmiştir. Ankara yönetimi
yüzölçümüne sahip Meis Adası’nın 40 bin kilometrekare genişliğinde kıta sahanlığının olduğu
iddiasının rasyonel ve hukuka uygun bir tez olmadığını belirtmekte ve Yunanistan’ın politikalarına
sert bir şekilde karşı çıkmaktadır. Yunanistan ordusunun alarma geçmesinin akabinde Aksaz deniz
üssünden 15’ten fazla Türk savaş gemisinin bölgeye doğru hareket ettiği ise Yunan medyasında yer
almıştır.
Türkiye’nin bölgede yürütmüş olduğu arama tarama faaliyetlerinin kendisinin olmadığı bir denklem
oluşturularak “oldu-bitti siyaseti” (fait accompli) uygulanmasına karşı çıkma adımı olarak
görülmesi gerekir. GKRY, Yunanistan, İsrail, Mısır gibi bölgedeki ülkelerin bir araya gelerek
oluşturduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda Akdeniz’e en uzun kıyı şeridine sahip ülkelerden biri
olan Türkiye’nin yer almaması söz konusu girişimin neden başarısız olacağının en önemli
göstergesidir. Söz konusu ülkeler Türkiye gibi alternatif rotalara kıyasla maliyeti çok daha yüksek
olmasına ve ekonomik açıdan uygulanabilir olmamasına rağmen Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını
boru hatlarıyla Girit Adası üzerinden Avrupa’ya ulaştırmayı hedeflemektedir. Enerji fiyatlarının
oldukça düşük seyrettiği böyle bir dönemde söz konusu forumu somut çıktılara dönüştürmek çok
daha imkansız hale gelse de bu ülkeler zaman zaman bir araya gelerek oluşumu “blöf” unsuru
olarak kullanmaktan, Türkiye’ye baskı unsuru haline getirmeye çalışmaktan, mutabakat metinleri
oluşturmaya yönelik hareket etmeleri Ankara hükümetinin kendi arama tarama ve sondaj
faaliyetlerini yürütmesine ve uzun vadeli adımlar atmasına sebep olmuştur. Zira Türkiye 2010’dan
itibaren sorunun geldiğini görerek gelişmeleri dikkatle takip etmiş ve sismik araştırma ve sondaj
gemilerine yatırımlar yapmaya başlamıştır. Bu kapsamda Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis
sismik araştırma gemileriyle Yavuz ve Fatih sondaj gemileri temin edilmiş ve bu gemiler
Türkiye’nin deniz yetki alanlarında faaliyete başlamıştır. Atılan adımların ve yapılan yatırımların
karşılığı günümüzde alınmaya başlanmış, Türkiye kararlı duruş sergileyerek yeni nesil araştırma
gemileriyle deniz yetki alanlarında yurt dışına ve yabancı şirketlere bağımlı olmadan faaliyet
Uzun süreli yatırımların nişanesi olan ve günümüzde etkin bir şekilde faaliyet gösteren sismik
araştırma ve sondaj gemilerinin yanı sıra Türkiye’nin Doğu Akdeniz bölgesinde gerçekleştirmiş
olduğu tatbikatlar ve son dönemde yerli savunma sanayine yapılan uzun vadeli yatırımlar tek taraflı
çerçevesinde söz konusu Navtex’i ilan ettiğinin altı çizilmelidir. Çok sayıda uluslararası hukuk
uzmanı Türkiye ile BM destekli Libya hükümeti arasında yapılan deniz yetki alanlarının
sınırlandırılması anlaşmasının deniz hukukuna uygun olduğu ve hukuki alt yapısının tartışmaya açık
olmadığını belirtmektedir. Bu sebeple BM’ye de bildirilen de jure bir anlaşmaya atıfla söz konusu
bölgede Türkiye’nin sismik araştırma yapmasını Yunanistan’ın savaş sebebi sayacağını ifade etmesi
Bunun yanı sıra Yunanistan’ın ana karasından kilometrelerce uzakta yer alan adaların kıta
sahanlığına sahip olduğunu iddia etmesi rasyonel gerçekliklerle, coğrafi şartlarla ve resmi
mevzuatlarla bağdaşmamaktadır. Zira Yunanistan, İtalya ile imzalamış olduğu deniz yetki
alanlarında Adriyatik Denizi’ndeki adaların kıta sahanlığı olmadığını zımni olarak kabul etmiş ve
Adalar Denizi’ndeki (Ege) adalar konusunda iddia ettiği tezleri İtalya ile imzaladığı anlaşmada
kendi eliyle çürüttüğü uzmanlar tarafından sıklıkla dile getirilmiştir. Fakat söz konusu Adalar
görülmektedir. Adaların kıta sahanlığının olduğu iddiasının oldukça absürt olduğu, özellikle Adalar
Denizi gibi parçalı adacıkların çok sayıda olduğu denizlerde bu iddianın temelsiz bir temenniden
öteye gidemeyeceği, uluslararası deniz hukukuyla bağdaşır tarafının olmadığı belirtilmelidir. Fakat
Yunanistan’ın AB’yi arkasına alarak de jure nitelik kazanmış durumları, çeşitli iddialarla de
Savunma sanayii uzmanları, Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’de ortaya çıkabilecek
sıcak bir çatışma ihtimalinde Yunan ordusunun mevcut durumuyla stratejik bir üstünlük
sağlayamayacağını belirtmesi ve iki ülke arasındaki materyal kapasitelerde ciddi bir farkın olması,
Yunanistan’ın Türkiye’yi dengeleme konusunda büyük bir devletin desteğini aramaya
yöneltmektedir.
Yunanistan’ın Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini sürekli AB’ye şikayet ettiği, AB’yi
sorunun bir parçası haline getirerek Türkiye üzerinde bir baskı oluşturmaya ve AB’yi sopa olarak
kullanmaya çalıştığı açıktır. AB her ne kadar 2019’da Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri sebebiyle
konuda somut bir sonuç elde edemediği, Türkiye’yi pozisyonunu değiştirmeye zorlayamadığı
belirtilmelidir.
Doğu Akdeniz gelişmelerinde soruna taraf olarak Yunanistan’ın yanında yer alan AB’nin son
Komisyonu sözcüsü Nabila Massrali, “Türkiye’nin Navtex ilanının yararlı olmadığını ve yanlış
açıklamasında “Türkiye, Doğu Akdeniz’de gerginlik yaratmaya devam etmesi halinde, AB’nin
Türkiye’ye yaptırım uygulamaktan başka seçeneği olmayacak” ifadelerini kullanması, konuyla ilgili
2019’da Doğu Akdeniz’deki faaliyetleriyle ilgili Türkiye’ye yaptırım kararı alan AB’nin soruna
getirme” taktiklerinin yanında yer aldığı görülmektedir. Brüksel yönetiminin arabulucu pozisyon
Yunanistan ve GKRY’nin ulusal menfaatlerinin taşeronu haline gelerek Avrupa kıtasının güvenliği
için de oldukça önemli bir ülke olan Türkiye ile ilişkilerini zehirlemeyi tercih etmesi anlaşılması
güç bir politika tercihidir. Bu sebeplerle AB, üye ülke olduğu için Yunanistan’ın her türlü hukuksuz,
olmaktadır.
AB’nin Yunanistan’ın irrasyonel politikalarının yanında olan bu tutumu Doğu Akdeniz sorununun
çözümüne katkı sağlamadığı ve Türkiye’ye yönelik caydırıcı bir etki oluşturmadığı gibi Türkiye-AB
Dışişleri Bakanı Heiko Maas “AB-Türkiye ilişkilerinde olası bir ilerleme ancak Türkiye’nin Doğu
oldukça trajiktir. Normatif bir dış politika izlediği iddia edilen AB’nin soruna yönelik yapıcı bir
tutum sergilemek yerine irrasyonel taleplerin destekçisi haline gelmesi Yunanistan ve GKRY’nin
peşine takılarak Türkiye gibi birçok alanda karşılıklı bağımlılığın sürdürüldüğü bir ülke ile
ilişkilerini zehirlemesi ve sorunun tarafı haline gelerek yaptırım tehdidiyle Türkiye’nin pozisyonunu
Kaynak: https://www.setav.org/5-soru-dogu-akdenizde-navtex-gerginligi/