You are on page 1of 14

DENİZ TİCARETİ 05/11/2020

Kısa bir giriş yapacağız. Deniz ticareti neden doğmuştur?


İnsanlığın varoluşundan beri aralarında alışveriş başlamıştır.
Daha sonra insanoğlu biraz daha teknolojik açıdan
gelişmeye başlayınca denizden ya da sudan ulaşımı
sağlamaya başlayınca en kolay yöntem olarak ulaşım ve
ticaret yöntemi denizcilik sektörünü bulmuştur. Yakın
mesafelerde (limanlar arasında ) ticaret başlamıştır. O
dönemlerde hep liman kentleri en zengin, en refah seviyesi
yüksek şehirlerdir. Bütün bunlar yapılırken ticaret,
denizcilik , gemicilik aracılığıyla mallar taşınırken birçok ta
uyuşmazlık ortaya çıkarmıştır. Bunlardan bir tanesi tabi ki
denizin kendinden doğan tehlikelerinin olmasıdır.
Normalinde hayatımızda bir çok riskler vardır ve bu riskler
hayatımızı zorlaştırır ve bunlardan sonra hukuki sonuçlar
doğar. Karada ki tehlikelere ek olarak denizde denizin
kendisinden kaynaklanan ayrı bir tehlike durumları söz
konusudur ve bunlar fırtına , dalgaların yüksek olması ,
akıntıya kapılma gibi tehlikelerdir. Bütün bu tehlikeler tabi
aynı zamanda ticareti kolaylaştırmak için deniz ticaretini
seçmeye sebep olurken bu yüksek tehlikelerde insanların
deniz ticaretine karşı temkinli olmasını sağlamıştır.Bunu
bertaraf etmek adına donatanların gemi maliki/ gemi
işleteni dediğimiz donatanların sorumluluğunun
sınırlandırılması ya da belli servetlerle sadece sorumlu
kılınması yoluna gidilmiştir.
İkincisi ise; çok uzun süreli olarak gemilerin açık denizlerde
herhangi bir kara şehrinden bağlantılı olmaksızın , hiçbir
toplum ile bağ kuramadan açılmalarından dolayı geminin
içinde bir örgütlenmeye ihtiyaç duyulmuştur.Bu
örgütlenmenin başına kaptan getirilmiştir. Kaptanın
sorumlulukları arttırılmıştır.

Bunun yanı sıra yükün yolculuk esnasında satılması,


kredilendirilmesi gibi hususların sağlanabilmesi ve varma
limanında kime yükün teslim edileceğinin belirlenmesi için
konişmento dediğimiz kıymetli evrak doğmuştur.Bu
çerçevede deniz ticareti hukuku çok eski çağlardan bu yana
öncelikle yazılı olmayan kurallar çerçevesinde , örf adet
hukuku gibi koyulduktan bir süre sonra deniz ticareti
hukukuna dair kurallar kayıt altına alınmaya başlamıştır. 17.
Yy dan itibaren deniz ticareti hukuku oluşmaya başlamış ve
yazılı hale getirilmesi 1681 yılında Fransa da
gerçekleşmiştir.1861 de Almanya da umumi ticaret
kanununun 5. Kitabı olarak deniz ticareti hukuku kuralları
düzenlenmiş 1897 de de bu kurallar 4 . kitabına geçmiştir.
Daha sonra ABD ve İngiltere de bazı kuralları içeren
hususlar olarak görülmeye başlamıştır. Osmanlı da ise 1864
te Kanunname i ticareti bahriye adı altında kanun çıkarılmış
ve 1929 da Alman ticareti kanunu bize alınarak bizde ticaret
kanununun 2 kitabı haline getirilmiştir. 1956 tarihli Alman
ticaret kanunu bizim türk hukukuna uyarlanarak 6862 satılı
kanunun da 4. Kitabı olarak deniz ticareti hukukuna dair
kurallar yer almıştır. Şuan da 6102 sayılı Ticaret kanunu 5.
Kitap olarak görmekteyiz.

Deniz Ticareti Hukuku aslında deniz hukuku dediğimiz


zaman 2 alanda karşımıza çıkar. 1-) Kamu deniz hukuku
2-)özel hukuk deniz hukuku

Kamu deniz hukuku dediğimizde; kıta sahanlığı, devletlerin


karasularının kurallarını ve kıta sahanlıklarını içeren
tamamen kamu hukukuna dair, devletler genel hukukunun
içinde yer alan kurallardır.
Bizim dersimizin konusu özel hukuk deniz
hukukudur.Tamamen ticaret kanununun ilgili hükümlerine
tabiidir.Dolayısıyla kaynaklarına baktığımızda Türk Ticaret
Kanununun öncelikli kaynağı olduğunu ve 5. Kitabının
kaynağı olduğunu daha sonra da ticaret kanununun diğer
kurallarının ve akabinde borçlar özel hukukunun temel
kaynağı olduğunu görmekteyiz.Bunlara ek olarak birtakım
yönetmelik ve tüzükler vardır. Bunlardan önemli
olanlarından bir kaçı Türk Arama Ve Kurtarma
Yönetmeliği,Çevre Kanunu vs.
GEMİNİN TANIMI
TTK 931:Tahsis edildiği amaç , suda hareket etmesini
gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan
her araç, kendiliğinden hareket etmesi imkanı bulunmasa da
, bu kanun bakımından gemi sayılır.

Gemi TTK nın deniz ticareti hükümlerine dair en önemli


unsurlarından biridir.Bazı hususlarda bu tanıma girmeyen
araçlar gemi vasfını taşımaz ve bu araçlar deniz ticareti
hukukunun konusu olmaz. Bu yüzden gemiyi bilmeli ve
hangi özelliklere sahip olması gerektiğini bilmeliyiz.
GEMİNİN UNSURLARI
Gemiden bahsedebilmemiz için bazı unsurların olması
gereklidir. Bunlar:
-pek küçük olamaması (deniz ticaretinde genel kabul görmüş
kurallarına bakılarak ölçü algılanır.)
-Suda hareket etmesi gereken amaca tahsis edilmiş
olmalıdır.
-Yüzme özelliği bunması zorunlu
Sahil kenarında müze edilmiş , sabit kalanlar gemi vasfını
taşımamaktadır.Peki geçici süre ara verilmişse?Mesela 1
aylığına sergi için demirlendi limana?
-Geçici bir süreliğine olduğu için ve amaç tamamen ortadan
kalkmadığı için araç gemi vasfını kaybetmiyor.Ancak sürenin
geçici olması kaydıyla gemi vasfını kaybetmez.
Bir diğer husus ise md931 aracın kendiliğinden hareket
etmesini aramaz. Bir başka araç tarafından itilerek, çekilerek
te hareket ettirilebilir. Burada ki önemli nokta hareket
etmesinin sağlanmasıdır.
MAGNA NEDİR?
Bir çeşit saldır. Motoru vs yoktur. Yük üzerine yüklenir ve
römorkör tarafından çekilir. Römorkör gemi vasfına
sahiptir.Magna tek başına hareket edemez fakat kanunun
tanımında kendiliğinden hareket etme aranmadığından
mangaya da gemi diyoruz.
3. unsura ek olarak şunu söyleyebiliriz: deniz üstünde yüzen
ya da deniz altındakiler de gemi tanımına uygundur.
6102 sayılı ticaret kanunun da suda hareket etmesi
gerekiyor diyor. Bundan önceki kanunda ise denizde hareket
eden tanımı mevcuttu. Bu yüzden iç sularda ki araçlar gemi
olarak sayılmıyordu.Şuan ise bu vasfı taşımaktadırlar.
Mesela Van Gölü ndeki taşımacılık yapan araçlar. Van Gölü
bir iç sudur. Önceden bu araçlar gemi vasfını taşımıyorken
yani deniz ticareti hükümlerine tabi olmuyorlardı ve bundan
kaynaklanan uyuşmazlıklar ticaret kanununa tabii değildi.
Şuan ise ‘’suda hareket etme’’ ifadesi getirildiğinden dolayı
bu araçlar gemi vasfını taşır ve deniz ticareti hükümlerine
tabi olur.
6762 sayılı kanunda yapılan tanımda ‘’içi oyuk ‘’ derdi. İçi
oyuk dendiğinde tekne gelir aklımıza. Fakat teknolojik
gelişmelerden dolayı araçlar içi oyuk değillerdir. İçi oyuk
ifadesi bu yüzden kaldırıldı.
GEMİNİN PARÇALARI
Gemi münferit tek parça değildir.Bir çok parçanın
oluşumuyla inşa edilir.
Bütünleyici parça: Bir şeye malik olan kimse o şeyin
bütünleyici parçalarına da malik olur.
Bütünleyici parça, yerel adetlere göre asıl şeyin temel
unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe , zarara uğratılmadıkça
veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak
bulunmayan parçadır.
-Bir geminin bütünleyici parçasından bahsedebilmemiz için o
gemiye takıldıktan sonra artık onun ayrılmaz parçası haline
gelen ve sökülüp alındığında ya kullanım amacı ya ticari
değerinde ciddi anlamda hatta tamamen kullanılamaz hale
getirecek ölçüde o eşyanın parçası olan , o eşyanın sökülüp
alınması zarar verecek olan parçalar bütünleyici parçalardır.
Peki bunlar neler olabilir?
Kaptanın kullandığı dümen, yelkenli gemilerin direği ,
pervanesi , makinesi vs.
Eklenti nedir?(686/2)
Eklenti,asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel
adetlere göre, işletilmesi , korunması veya yarar sağlaması
için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında
birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı
kılınan taşınır maldır. Yani o şeye özgülenmiş parçalardır.
Peki bunlar nelerdir?
Pusula, filikalar , gemilerde bulunan masalar ve sandalyeler,
can kurtarma simitleri.
Peki biz neden böyle bir ayrıma gittik?
Geminin mülkiyetinin değiştirilmesinde yani geminin
mülkiyetinin devrinde bütünleyici parçaların, eklentilerin ve
sair şey (yakıt , kumanya gibi) tüketilenlerin akıbeti ne
olacak?
-Bütünleyici parçalarda; gemiyi devralan kişi bütünleyici
parçalarında maliki olur. Bu konuda aksine bir görüş yoktur.
Sökülüp alınamayacağı , alındığı takdirde gemiye zarar
vereceğinden dolayı gemiye malik olan bütünleyici parçalara
da malik olur.
-Eklentilerde; Gemiden alındığı takdirde gemiye zarar
vermez ve aksi belirtilmedikçe gemiye malik olan eklentiye
de malik olur. Yani devir sözleşmesinde belirtilmemiş ise,
talep edilmemiş ise eklentiye malik olunur.
-Sair şey için; Devir esnasında gemide bulunan sair şeyler
aksine anlaşma yapılmamışsa mülkiyetin devrini alan kişiye
geçer ve o kişi malik olur.

GEMİNİN TÜRLERİ
Birkaç kritere göre gemiler türlere ayrılır. Birincisi; hareket
ettiren kuvvet bakımından baktığımızda gemiler yelkenli,
motorlu , nükleer gibi türlere ayrılıyor. İkincisi; taşıdığı yüke
yolcu gemileri), eşya taşıyan (yük gemileri) olarak
ayrılmaktadırlar. Hukuki olarak batığımızda da gemiler deniz
gemileri ve iç su gemileri olarak ikiye ayrılırlar.
Deniz gemileri:denizde sefere çıkanlar ise deniz gemileridir.
İç su: gölde , akarsularda , baraj göllerinde hareket eden
gemilere denir.

Tahsis olduğu amaç bakımından ise gemiler;ticaret gemileri


ve ticari olmayan gemiler olarak ikiye ayrılmaktadırlar.
Ticaret gemileri bizim için oldukça önem arz etmektedir. TTK
md931/2 ticaret gemilerini tanımlamıştır.
Md931/2: ‘’Suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis
edilen veya fiilen böyle amaç için kullanılan her gemi , kimin
tarafından ve kimin 2adına veya hesabına kullanılırsa
kullanılsın ‘’ ticaret gemisi’’ sayılır.
Dolayısıyla ticaret gemilerinden bahsedebilmek için geminin
suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis edilmiş
olması gereklidir.
Suda ekonomik menfaat sağlamak ne demek?
Para kazanmaktır. Her şey yapılabilir. Ayırıcı unsur ekonomik
menfaat sağlamak yani para kazanmaktır. Kar elde
etmektir.Ancak gemi kar etmiyorsa zarar dahi ediyor olsa
bile yine ticaret gemisi vasfını taşır.Geminin ticaret gemisi
olabilmesi için dde mutlaka para kazanması aranmıyor ve
önemli olan bu amaç için kullanılıyor olmasıdır.
Normalde ticaret gemisi olmayan gezinti gemiler (yatlar gibi)
de olsa bir kerelik bile olsa ekonomik menfaat sağlamak
amacına tahsis edilmişse eğer o sefer için artık o gemi ticaret
gemisidir.(Sadece o sefer için )
Mutlaka ve mutlaka doğrudan kar elde etme gereği de
yoktur.Mesela bir ticari işletme sahibi kendi ticari işletmesi
için sadece ve sadece kendi ticari işletmesine ham madde
sağlamak adına bir limandan diğer limana yük taşıması
yapıyorsa , kimseyi kiralamıyor ve karşılığında para
kazanmıyorsa fakat maliyeti düşüyorsa bu da ekonomik
menfaat sağlamak amacı olduğundan dolayı suda ekonomik
menfaat sağlama gerektirdiğinden o ticari işletmeye ait o
gemi de artık ticaret gemisidir.
Ticaret gemisinin tanımını md931/2 ile yapmıştık. Bu tanıma
uymayan gemiler ticari olmayan gemilerdir.
Bunlar hangileri olabilir?
Yatlar, denizci yetiştirme gemileri(itü denizcilik fakültesinin
o denizcileri yetiştiren gemileri var), spor , bilimsel araştırma
yapan gemiler ve donanmaya ait savaş gemileri ve yardımcı
gemileri bu kategoriye girer.
Neden bu ayrıma gittik? Neden gemi türlerinden
bahsediyoruz?
935.md: Aksini öngören kanun hükümleri saklı kalmak
kaydıyla , bu kanunun deniz ticaretiyle ilgili hükümleri
ticaret gemileri hakkında uygulanır.
-Gemi, kaptan, gemi alacakları ve cebri icraya ilişkin
hükümleri başlıklı kısımları , çatma ve kurtarmayla ilgili
bölümleri ticaret gemileri dışında yatlar, denizci yetiştirme
gemileri, gezinti, spor,eğitim ve bilim araştırma gemilerine
de uygulanıyor. Öbür taraftan çatma ve kurtarma başlıklı
hükümleri devlet gemileriyle donanmaya bağlı savaş
gemileri ve yardımcı gemilerine de uygulanıyor. Bayrak
şehadetnamesi dediğimiz, bayrak çekme hakkının
kullanılması ile ilgili hükümler yabancı gemiler dışındaki
Türkiye’deki tüm gemilere uygulanıyor.

GEMİNİN GEMİ NİTELİĞİNİ KAYBETMESİ


Gemi vasfını yitirme:md933
Kurtarılamayacak şekilde batan veya tamir kabul etmez hale
gelen gemi gemi vasfını yitirir.
Kurtarılamayacak şekilde batmak ne demek?
-Gemi batmıştır. Artık denizin altından çekilip çıkartılması
imkansız ya da çok zordur.
Tamir kabul etmez ne demek?
-Gemi eğer herhangi bir şekilde arızalanmışsa ve bu arızası
giderilemeyecek ölçüdeyse ya da öyle bir açık
denizde,uluslar arası sularda arızalandı ki en yakın limana
götürülüp tamir edilmesi o geminin kendi değerinin üzerinde
bir maliyete sebep olacaksa o gemi terk edilir.Tamir kabul
etmez vasfına gelir.
Bunun yanında bir başka gemi vasfını kaybetme sebebi:
suda hareket etme amacının ortadan kaldırılmasıdır. Yani
geminin bir yere sürekli olarak sabitlenip(demirlenip)
kullanılması halinde gemi gemi vasfını kaybeder.

GEMİNİN AYIRICI UNSURLARI


Aslında gemi bir eşyadır fakat bu eşya öylesine büyük
ekonomik değere sahiptir ki ve dünya ekonomisinde de
ulusal ekonomisinde de çok büyük bir yere sahip ki
gemilerin birbirinden ayrılması ve kimliklerinin olması
isteniyor.Dolayısıyla bu kimliklerin oluşturulabilmesi için
gemilere birtakım unsurlar eklenmiş ve her gemi diğerinden
ayrıdır.
Ayırt edilebilmesi için birtakım unsurlar vardır.Bunlardan
biri geminin adı , diğeri tanınma işareti,diğeri bağlanma
limanı ,geminin tonajı ve geminin milliyeti gibi unsurlar
gemileri birbirinden ayırır.

GEMİNİN ADI
Her gemiye bir ad verilmesi gerekiyor.Dolayısıyla ayırt edici
özelliklerden birincisi budur. Diğerlerinden farklı olarak her
gemiye diğer gemilerden ayırt eden bir isim verilir ve bu isim
sicile, gemi siciline tescil edilmiş gemiler için sicile tescil
edilir. Sicile tescil edilmeyen gemiler için ise geminin bordo
evrakında yer alır.Her geminin ismi geminin
kıçına ,bordosuna yazılır.
-Her geminin ilk maliki gemiye diğer gemilerden ayıran
olmak ve adaba ve ahlaka aykırı olmamak kaydıyla isim
verir.Kendisine ait birden fazla gemi varsa yine diğerlerinden
ayrılması gerekir.
TANINMA İŞARETİ
Gemiler açık denizde telsizle haberleşirler. Dolayısıyla bu
telsizle haberleşme için her gemiye gemi denize indirildikten
sonra seyrüsefere henüz çıkmadan, gemi vasfını kaybedene
kadar yani seyrüseferde denizde bulunduğu ilk başlangıçtan
tamamen kullanımının kaldırıldığı son tarihe kadar geçerli
olmak üzere bir numara verilir.Dolayısıyla her geminin o kod
numarası farklıdır.Gemiye verilen o kod ile bir dalga boyuyla
sürekli frekans yayılma sağlanır.Radardan gemi dünyanın
neresinde olursa olsun uydular aracılığıyla takip edilir.Ne
zaman frekans sona ererse ya o geminin haberleşme
aracında sorun olduğu yada geminin battığı varsayılır.Hemen
gemi aranmaya tabi tutulur.En son frekans nerede
verilmişse gemi o civarda aranır. Sicile tescil edilmiş
gemilerinde yine aynı geminin adı gibi tanınma işareti olan
kod numarası da sicile tescil edilir. Sicile tescil edilmeyen
gemilerin evrakında ve gerekli kayıtlarda o tanınma işareti
yine o gemi için yer alır.
-Geminin adı değiştirilebiliyor.Şöyle ki; denizcilik ve
ulaştırma bakanlığının iznine tabiidir. Buraya başvuru ve izni
aldıktan sorma değiştirebilir.
GEMİNİN BAĞLAMA LİMANI
Aslında geminin idare edildiği yerdir.Diyelim ki geminin
hangi sefere çıkacağı, hangi yükleri taşıyacağı,hangi
limandan idare ediyorsa o yerdir. Mesela İstanbul daki bir
limansa bağlama yeri İstanbul dur. İzmir ise İzmir dir.
-Geminin idare edildiği yer kara şehri de olabilir, geminin
kendisi de olabilir.md946
Md946:Bir geminin bağlanma limanı o gemiye ait seferlerin
yönetildiği yerdir.
Ancak gemi bir kara şehrinden yada geminin kendisinden
idare ediliyorsa geminin maliki gemisini hangi gemi sicil
dairesine tescil ettirdiyse o sicilin bulunduğu yer limanı aynı
zamanda o geminin bağlanma limanı olarak kabul
edilir.Mesela Ankara dan gemi yönetiliyor ve gemi sicili yok
çünkü liman kenti değildir. Ankara dan idare edilen geminin
İstanbul gemi siciline kaydı halinde artık o geminin
bağlanma limanı da İstanbul olarak kabul ediliyor. Eğer gemi
yabancı bir limandan da idare ediliyorsa bağlanma limanı
Türkiye sınırları içerisinde neredeki gemi siciline
kaydediliyorsa o yer bağlama limanı olur.
Md955:-Gemi bağlama limanının tabi olduğu sicil
müdürlüğüne tescil edilir.
-Bir geminin seferi yabancı bir limandan veya bir kara
kentinden yahut bizzat gemiden yönetildiği takdirde, malik,
gemisini dilediği yer siciline tescil ettirebilir.
-Malikin , Türkiye de yerleşim yeri veya ticari işletmesi yoksa
, bu kanunda yazılı hakları kullanmak ve görevleri yerine
getirmek üzere i sicil müdürlüğüne o bölgede oturan bir
temsilci göstermesi n gerekir.

You might also like