You are on page 1of 299

T.C.

EGE ÜNİVERSİTESİ

S o s y a l B i l i ml e r E n s t i t ü s ü

CÂMĠ’Û’T-TEVÂRÎH-Ġ HASANÎ ADLI FARSÇA ESERĠN


MOĞOLLAR ĠLE ĠLGĠLĠ KISMININ TAHLĠL-TENKĠD VE
DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Doktora Tezi

Mohsen Leisi

Tarih (ORTAÇAĞ TARĠHĠ) Anabilim Dalı

İZMİR

2018
T.C.
EGE ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

CÂMĠ’Û’T-TEVÂRÎH-Ġ HASANÎ ADLI FARSÇA ESERĠN


MOĞOLLAR ĠLE ĠLGĠLĠ KISMININ TAHLĠL-TENKĠD VE
DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

DOKTORA TEZĠ

Mohsen Leisi

Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. MEHMET ERSAN

TARĠH (ORTAÇAĞ TARĠHĠ) ANA BĠLĠM DALI


I
II
ÖNSÖZ

Moğolların yıkıcı etkisinden sonra Ġlhanlılar döneminde yeĢeren ilmî


faaliyetler, Timurlu döneminde de devam etmiĢtir. Bu dönemde gerek Timurlu
hükümdarları gerekse devlet adamları, karıĢıklık dönemlerinde dahi ilmi
faliyetleri desteklemekten geri durmamıĢlardır. Timurluların sunduğu geniĢ
imkânlardan yararlanan müellifler de eserlerini vücuda getirmiĢlerdir.

Biz tezimizde, Timurlu döneminin Hicri IX. asrın önemli ve itibarlı tarihçi,
Ģair ve müneccimlerinden biri olan Ġbn ġehab‟ın Câmi’ü’t-Tevârîh adlı eserinin
altıncı kısmının altıncı bölümünün değerlendirmesini ve tahlilini yaptık. Bu eser,
Câmi’ü’t-Tevârîh-i Hasanî adıyla da bilinmektedir.

Tezi hazırlarken, Ġbn ġehab‟a ait, Abdullah Katib-i Isfahanî‟nin kaleme


aldığı, Tahran Milli Kütüphanesi‟nde bulunan, hicri 880 yılına (Miladi 1475-76)
ait 1330/F nolu nüsha ile Ġstanbul Fatih Kütüphanesi‟nde bulunan hicri 859 yılına
(Miladi 1454/55) ait 4307 nolu nüshayı karĢılaĢtırarak kullandık. ÇalıĢmamıza
esas olan bu eserin tamamı daha önce neĢredilmemiĢtir1. Ancak yazma
nüshalarının tanıtımının yapıldığı, Mehdi Beyani‟nin h.Ģ. 1393‟te basılmıĢ bir
eseri vardır2. Tezimizde, Mehdi Beyani‟nin bu kaynak eser hakkında vermiĢ
olduğu bilgilerden geniĢ bir Ģekilde yararlandık.

Tez konumuzun tespitinde ve çalıĢmamız sırasında karĢılaĢtığımız


zorlukların aĢılmasında çok desteğini gördüğüm kıymetli hocam Prof. Dr. Ġsmail
Aka‟ya müteĢekkirim. Gerek çalıĢmalarım sırasında yaptığı tavsiyeler, yol
göstermeler gerekse kütüphanesini kullanmama izin veren danıĢman hocam Prof.

1
Eserin Timur‟dan sonraki dönemine değinen altıncı kısmın yedinci ve sekizinci bölümleri Hüseyin
Modarresi Tabataba‟i ve Ġrec AfĢar tarafından Karaçi‟de 1987‟de neĢredilmiĢtir. Bkz. Hüseyin
Modarresi Tabatabai- Ġrec AfĢar, Câmi’ü’t-Tevârîh-i Hasanî Bahş-î Timuriyan Pes Ez Timur, yay.
Müessese-i Tahkikat-ı Ulum-u Asya-i Miyane ve Garbi, Karaçi h. k 855-857.
2
Bkz. Mehdi Beyani, Tahkik-i Der Ahval-i ve Asar-i İbn Şehâb Yezdi, yay. Müverrih, Kum
1393/2014.

III
Dr. Mehmet Ersan‟a teĢekkür ederim. Yine katkılarından ötürü hocalarım Prof.
Dr. Cüneyt Kanat‟a, Prof. Dr. Turan Gökçe‟ye, Abbas Molla Abbaszâde‟ye, Dr.
Ekber Sabouri‟e ve Dr. Fatih Çiftçi'ye teĢekkür etmeyi borç bilirim. Ayrıca,
tezimle ilgili çalıĢmalarımı sürdürdüğüm süreçte sabrı ve Ģefkatiyle beni
yüreklendiren, her Ģart ve koĢulda benden desteklerini esirgemeyen aileme
minnettar olduğumu da buraya not etmek isterim.

Mohsen LEISI
Ġzmir, 2018

IV
ÖZET

Biz bu tezimizde; kısaca tarih biliminden, Ġranlı asıllı tarihçi ve Ģair Ġbn
ġehâb'ın ve onun 857/1453'de tamamlamıĢ olduğu, tarihi eseri olan Câmi‘u’t-
tevârîh-i Hasenî bir kısmından bahsettik. Önsöz bölümünde; içeriği dair genel
bilgiler verdik. GiriĢ bölümünde; Tarih bilimin Ortaya çıkıĢından ve Ortaçağda
Ġslam dünyasındaki geliĢiminden kısaca bahsettik. Tezimizi iki bölüme ayırdık.
Birinci bölümde; Ġbn ġehâb'ın yaĢamına ve eserlerine dair bilgi verdik.
Câmi‘u’t-tevârîh-i Hasenî hem içerik bakımından önemli ve kullanıĢlı, hem de
üslup bakımından anlaĢılır, ve sade eserdir ve bu eser ile ilgili ayrıntılı bilgi
verdik. Ġkinci bölümde ise; altıncı bölümün yedinci kısmında eserin Moğollar ile
ilgili çevirisini yaptık. AnlaĢılması güç olan ifadeleri daha rahat anlayabilmeniz
için o kısımları; çeĢitli kaynaklarla açıklamaya çalıĢtık. Nihayet anladık ki:
Câmi‘u’t-tevârîh-i Hasenî, genel bir tarih olarak tarih bilimine dair konulardan
bahsetse de; siyasi, kültürel, sosyal ve tarihi bilgiler veren değerli bir eserdir.
Câmi‘u’t-tevârîh-i Hasenî, tarih bilimi açısından 15. Yüzyılın yazılan eserlerin
içinde önemli bir yeri vardır. Ġbn ġehâb, Ġslam tarihinin Timurlu dönemin
saygın bilim adamlarından bir tanesidir.

V
ABSTRACT

In our this thesis; we briefly talk about the science of history, Iranian
historian and poet Ibn shahab and a part of his work, Jami' al-tawarikh which
about history and finished in 740/1340. In the preface section; we gave general
information about the content. In the introduction chapter, we briefly talk
about occurring the science of history and the development of the Islamic world
in the Middle Ages. We divided it into two parts. In the first chapter; We gave
information about Ibn Shahab's life and his works. Jami' al-tawarikh is an
important and useful work both in terms of content and simple and
understandable wording, and we gave detailed information about this work. In
the second chapter; we made a translation for the seventh part of the sixth
section of the work aobut the Mongols. To explain the expressions that are
difficult to understand, various references were used. Finally we understood;
generally Jami' al-tawarikh not only talks about the science of history, but also
Jami' al-tawarikh is a valuable work which include politics, cultural, social and
historical information. Jami' al-tawarikh has an important position among the
works about history which were written in the 15th century. Ibn Shahab is one
of the most reputable scholars of the Timurid period of Islamic history.

VI
ĠÇĠNDEKĠLER
YEMĠN BELGESĠ I
TUTANAK BELGESĠ II
ÖNSÖZ III
ÖZET V
ABSTRACT VI
ĠÇĠNDEKĠLER VIII
KISALTMALAR X
GĠRĠġ 1
I. BÖLÜM
MÜELLĠF VE METNĠN TAHLĠL VE TENKĠDĠ 7

1) MÜELLĠFE DÂĠR 7
A) MÜELLĠFĠN HAYATI 7
1. MÜELLĠFĠN DOĞUMU VE ADINA DAĠR 7
2. MEMURĠYET HAYATI 8
3. VEFATI 9
4. AĠLESĠ 10
B) MÜELLĠFĠN ESERLERĠ 11
1. ESERLERĠN TANITIMI 11
2.TEVARĠH-Ġ HASANĠ‟YĠ KULLANAN VE DEĞERLENDĠREN
..........TARĠHÇĠLER 15
A. KAYNAK ESERLER 15
B. SON DÖNEM TARĠHÇĠLER 15
2) CÂMĠ‟Û‟T-TEVÂRÎH‟E DÂĠR 19
A) CÂMĠ‟Û‟T-TEVÂRÎH‟ĠN YAZILDIĞI DÖNEMĠN ÖNEMĠ 19
B. MÜELĠFĠN CÂMĠ‟Û‟T-TEVÂRÎH‟TE TAKĠP ETTĠĞĠ METOD 27
1.YAZIM ġEKLĠ, TERKĠBLER VE DEYĠMLER 27 72
II. BÖLÜM
TÜRKÇE ÇEVĠRĠ 31

VII
Ġran‟da Cengiz Hân‟ın, Evlatlarının ve Atalarının Tarihi 31
Müvehhit Tarihçilerin Sultanı, Mevlamız, En Büyük, En Bilgin Olan ReĢid et-Tabib
el-Hemedani Diye Bilinen Fazlullah b. Ebi‟l-Hayr [Aslehullah ġanehu-Allah Onun
ġanını Yüceltsin]‟ın Tasnif Ettiği Cengiz Han Hanedanı ve Onun Yüce Ecdatının
Dünyayı Feth Etmesi [CihangüĢay-ı Al-ı Cengiz Han ve Cedd-i Büzürgvar-ı U]
Kitabından, Tarihlerin Hedefi [Gayesi] Hakkında Bab 41
Cengiz Hân‟ın Ata ve Ecdadı Hikâyesine BaĢlanmasının Zikri 41
Cengiz Hân‟ın Babası Yesügey Bahadır‟ın Hikâyesi Kısmı 42
Cengiz Hân‟ın Tanıtılması Hakkında 45
Hâtunların ve Çocukların Zikri 49
Tarih-i CihângûĢa 52
Cengiz Hân‟ın Doğum Tarihi Hakkında 53
Cengiz Hân‟ın Doğduğu Zamanda Bağdat‟taki Hâlifelerin Tarihi 57
Ġran Sultanlarının Tarihi 58
Kavimlerin Kıssaları ve Hikâyeleri 68
Ġklimlerin Sultanları ve Hâlifelerin Tarihi 69
Meliklerin, Sultanların ve Diğerlerinin Tarihi 75
Bağdat‟taki Hâlifelerin Tarihi 75
Sultanların Tarihi 76
Gur Sultanlarının Tarihi 77
Fare Yılının BaĢlangıcı 84
Hâlifelerin Tarihi 84
Bağdat‟taki Abbâsî Hâlifelerinin Tarihi 85
Olayların Tarihi 92
Cengiz Hân Tarihi 93
Ġklimlerin, Hâlifelerin ve Hitay Sultanlarının Tarihi 93
Otrar Tarihi 107
Cengiz Hân YAPTIKLARI 110
Sultan Celâleddin Tarihi 136
Cengiz Hân‟ın Vasiyeti ve Toplantısı 143

VIII
Mengü Hân‟ın Saltanatı 160
Hülâgû Hân‟ın Saltanatı 160
Abaka‟nın Saltanatı 160
Sultan Ahmed‟in Saltanatı 160
Argun‟un Saltanatı 161
Sultan Olcaytu‟nun (Geyhatu) Saltanatı 161
Baydu‟nun Saltanatı 161
Sultan Gâzân‟ın Saltanatı 161
Sutan Olcaytu‟nun Saltanatı 162
Sultan Ebu Said‟in Saltanatı 162
Musa Hân‟ın saltanatı 16 3
SONUÇ 164
BĠBLĠYOGRAFYA 168
ÖZGEÇMĠġ 178
EK: FARSÇA METĠN 179

IX
KISALTMALAR

A.g.e. Adı geçen eser


b. Ġbn, bin
Bib. Bibliyografya
Bkz. Bakınız
d. Doğum
C Cilt
çev çeviren / tercüme eden
DĠA Türkiye Diyanet Vakfı Ġslâm Ansiklopedisi
DMBĠ Dâ‟iretû‟l-Ma‟ârif-i Bozorg-i Ġslâmî
Ed Editör
h. Hicri
h.k. Hicri Kameri
h.Ģ. Hicri ġemsi
haz. Hazırlayan
Hz. Hazreti
ĠA Milli Eğitim Bakanlığı Ġslam Ansiklopedisi
krĢz. KarĢılaĢtırınız
m. Miladi
ö. Ölüm
s. Sayfa
Ģ. ġemsi
TAD Tarih AraĢtırmaları Dergisi
TTK Türk Tarih Kurumu
TDK Türk Dil Kurumu
MÜTAE Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmalar Enstitüsü
vb. ve benzeri
YB Yazarı bilinmiy

X
GĠRĠġ

Ġran coğrafyasında Farsça tarih yazım çaĢlıĢmaları, X. yüzyıldaki Samani


döneminden itibaren görülür. Bu dönemde Ġslam Medeniyeti'nin yükseliĢinde faal
rol alan Tükler de Gazne ve Selçuklu hakimiyeti döneminde Farsça tarih
yazımında aktif rol almıĢlardır. Ġran bölgesinde X. yüzyıl tarihçisi NarĢahi'nin
Tarih-i Buhara3 adlı eserinde ve XIII. yüzyıl HarezmĢah tarihçisi Nesevi'nin
çalıĢmalarında olduğu4 gibi bazı tarihçilerin çalıĢmalarını bu devirde de Ġslam
dilinde yani Arapça olarak ele aldıkları görülmektedir.

Ġran'da Farsça tarih kitaplarının yazılmasına X. yüzyıl ortalarında baĢlandı.


X. yüzyılda Bağdat gibi ilim merkezleri arasına NiĢabur, Buhara ve Köhne
Ürgenç gibi Ģehirler de eklendi. Farsça tarih kitaplarının ilk örnekleri Arapça tarih
kitaplarının çevirisi veya özetlerinden ibaretti. Bu dönemde Ġran tarihçiliği namına
ilk çalıĢma Samani devlet adamı ve tarihçisi Ebu Ali Belemi'nin eseridir.
Belemi'nin, Samani Mansur b. Nuh adına X. yüzyılın baĢında kaleme aldığı eseri,
Taberi'nin Arapça cihan tarihinin Farsça çevirisi olup, Farsça tarih yazımında ilk
örnektir. Bu çeviride Taberi Tarihi'nin Arapça nüshası büyük ölçüde
küçültülmekle beraber esere bazı bilgiler de ilave edilmiĢtir. 963 yılında yapılan
çeviri açık bir metodla yapılmıĢ olup içerisinde Ferdosi'nin Ģehnamesinden
ilaveler de bulunmaktadır. Dolayısıyla Belami‟nin çevirisi, Taberi'nin eseri ile
karĢılaĢtırıldığnda ilmi bakımdan çok da kıymetli bir çalıĢma olmaktan uzaktır5.

Tercüme döneminin ardından Ġran‟da Farsça tarih ve coğrafya kitaplarının


yanı sıra ansiklopedik eserler kaleme alınmaya baĢlandı. X. yüzyıl Samani
hükümdarı Nasr b. Ahmed‟in veziri Ceyhuni tarafından yazılan Kitabü'l Mesalik
ve'l Memalik adlı coğrafya kitabı bunlara en güzel örnektir. Bu önemli eser
günümüze ulaĢmamıĢ olsa da Gerdizi, Mervezi ve Ġdrisi gibi birçok coğrafyacının
yararlandığı bir kaynaktır. Ġbn Hurdadbih‟in aynı adı taĢıyan eserinden

3
Ramazan ġeĢen, Müslümanlarda Tarih- Coğrafya Yazıcılığı, Ġstanbul 1998, s.66.
4
ġeĢen, a.g.e., s.160-161.
5
ġeĢen, a.g.e., 55,79.

1
faydalanılarak yazılan bu eser ile ilgili bilgileri Makdisi‟den edinmek
mümkündür6.

Gerdizi, Gazne‟de kaleme aldığı Zeynü'l Ahbar adlı eserinde kadim Ġran
tarihinden, Peygamber‟in hayatından, 1032 yılına kadar Ġslam tarihinden, 1041
yılına kadar detaylı Horasan tarihinden bahsetmektedir. Ayrıca Türk toplukları ve
yaĢadıkları coğrafya hakkında da bilgiler ihtiva etmektedir7.

Ebu‟l fazl Beyhaki‟nin eserinin yalnızca 1030-1044 yılına ait kısmı


günümüze ulaĢmıĢtır. Beyhaki‟nin bu kitabı daha sonra Arapça‟ya da tercüme
edilmiĢtir8. Ebu‟l Fazl Beyhaki, bu eseri ile Hindistan mektebinin temsilcisi
durumundadır9.

Nizamü‟l-Mülk‟ün Siyasetnamesi de bu devirde yazılan diğer bir farsça


eserdir. Selçuklu dönemi için ana kaynak olan eserde Selçuklu Devleti'nin siyasi
ve sosyal yapısına ve Türkmen boylarına iliĢkin önemli bilgiler yer almaktadır10.

XI. yüzyıl tarihçilerinden Biruni, Harezm tarihine dair Ahbarü'l Harezm,


Gazne tarihine dair Tarih-i Eyyamü‟s Sultan Mahmut, Karmatiler tarihine dair
Tarihü'l Mübeyyeze ve'l Karamita ve Tenkihü‟t Tevarih isimli eserleri kaleme
almıĢtır. Biruni‟nin çalıĢmaları birçok kaynağı bize ulaĢtırdığı gibi eserlerinde
tarihi kaynakları bilimsel yaklaĢımla kritik ettiği görülmektedir11.

XII. yüzyıl tarihçilerinden Zahireddin NiĢapuri‟nin Selçuknamesi 1950


yılında Tahran‟da basılmıĢtır. NiĢapuri‟nin bu eseri son derece önemli bir
kaynaktır. Onun eserini ilk kullanan yazar, XII. yüzyıl tarihçilerinden Muhammed
Ravendi‟dir. NiĢapuri‟nin çalıĢması Selçuklular hakkında önemli bilgiler içerdiği

6
S. G. Ağacanov, Oğuzlar, (Türkçe çev. Ekber N. Necef-Ahmet Annaberdiyev), Ġstanbul 2002,
s.22vd.
7
ġeĢen, a.g.e., s.80.
8
ġeĢen, a.g.e., s.80-81.
9
W. Barthold, “Beyhak”, İA, C.II, Ġstanbul 1970, s.584.
10
Nizamülmülk, Siyasetname, ( türkçe çev. Nureddin Bayburtlugil), II, Baskı, İstanbul 1987, s.32-334.
11
Zeki Velidi Togan, “Biruni”, İA, C. II, Ġstanbul 1970, s.643.

2
gibi Türkmen boy liderinin Gaznelilere karĢı yaptığı savaĢlar ve Selçuklu devlet
yapısına iliĢkin kıymetli bilgiler ihtiva etmektedir12.

Diğer önemli bir çalıĢma Kadı Beyzavi‟nin Farsça kaleme aldığı Nizamü‟t
Tevarih adlı eseridir. Bu eser umumi tarih yazımı özelliği gösterir. Eserde 1275
yılına kadar Ġran‟da hüküm süren hanedanlar hakkında bilgiler bulunmaktadır.
Özellikle Fars atabeklerinin tarihi hakkında kaynak durumundadır13.

Minhaceddin Cüzcani‟nin Tabakat-ı Nasıri adlı eseri de Moğol istilası


sırasında yaĢananlar ile ilgili bilgiler veren önemli bir çalıĢmadır. Eserin özellikle
Gazneliler, Gurlular, Selçuklar ve HarezmĢahlar hakkındaki kısımları büyük önem
arz etmektedir14. Eser Farsça genel bir Ġslam tarihi niteliğinde olup Ġran‟daki
hanedanlardan da detaylı olarak bahsetmektedir15.

Ata Melik Cüveyni‟nin Tarih-i CihangüĢa adlı eseri Moğol istilası sonrasında
yazılan ilk çalıĢmadır. Vezirlik makamında oturan Cüveyni eserini Hülagü'nün
saltanatı sırasında kaleme aldı. Üç cilt halinde telif edilen eserin birinci cildinde
Moğolların geleneklerinden, ikinci cildinde HarezmĢahlardan ve Hülagü
dönemine kadarki Moğolların tarihinden, üçüncü cildinde ise Mönge Han‟ın tahta
çıkıĢından bahseder16. Türk-Moğol uluslarının sosyal ve kültürel özellikleri
hakkında en önemli kaynakardan birisi durumunda olan eserde Oğuz ve
Türkemenlerin boy-Ģecere sistemine ve boy kimliğine dair önemli bilgiler
mevcuttur17.

Camiü‟t Tavarih adlı eserinin yazımına Gazan Han‟ın emriyle baĢlayan


ReĢideddin, Olcaytu Han zamanında tamamlamıĢtır. Eser dört kısımdan
oluĢmaktadır. Birinci kısımda Moğol ve Türk kabileleri, Cengiz Han‟ın

12
Ağacanov, a.g.e., s.32-33.
13
M. ġemsettin Günaltay, İslam'da Tarih ve Müverihler, Ġstanbul 1991, s.168.
14
El- Cüzcani, Tabakat-ı Nasıri, (Ġng. Trans. By. H. G. Ravety, vol. I-II, London 1881.)
15
Ağacanov, a.g.e., s.45.
16
ġeĢen, a.g.e., s. 165-166.
17
Ağacanov, a.g.e., s.47.

3
ölümünden Gazan Han‟ın ölümüne kadarki Ġslam Tarihi, Üçüncü kısımda Arap,
Yahudi, Moğol, Türk, Frenk ve Çin sülalelerinden bahsedilir18. Bu eserde Oğuz
Destanı‟nın en güvenilir varyantı yer almıĢtır19. Abdullah KaĢani‟nin, Tarih-i
Olcaytu adındaki eserinin bir nüshası Ayasofya kütüphanesi‟nde bulunmaktadır20.

Zekeriya Kazvini‟nin Asaru‟l-Bilad ve Ahbaru‟l-Ġbad adlı coğrafya eseri,


Farsça yazan Ģairler, Türkiye Selçukları ve Moğollar devrindeki Anadolu ve Ġran
coğrafyası ve tarihi için önemli bir kaynaktır. Moğollar devrinde Anadolu Ģehirleri
hakkında bilgiler de vermektedir21.

Hamdullah Kazvini‟nin yazdığı Tarih-i Güzide, ReĢidüddin‟in eserinin bir


özetidir. Hamdullah Kazvini çalıĢmasını 1329 yılında tamamlamıĢtır. Eserini kaleme
alırken Camiü‟t Tavarihi esas almıĢtır. Tarih-i Güzide‟de, Ġran‟da hakim olan
sülalelerin hakimiyetleri özetlenirken Türklerle Moğollar hakkında önemli bilgiler
verilmektedir. Eser verdiği coğrafi bilgiler bakımından da son derece önemlidir22.
Ayrıca Kazvini'nin Zafername ve Nuzhetü‟l Kulub adlı iki eseri daha vardır.
Nuzhetü‟l Kulub cağrafya ve kozmografya ile ilgilidir23.

Timurlular dönemi Ġran Tarihçiliğine bakacak olursak, ġerefüddin Ali Yezdi,


Zafername adlı eserini Mirza ġahruh‟un oğlu Ġbrahim Sultan‟ın isteği üzerine kaleme
almıĢtır. 1429 yılında tamamladığı eserini yazarken arĢiv vesikalarına, tarih
kitaplarına ve güvendiği kiĢilerin hatıralarına baĢvurmuĢtur24. Timur dönemi
olaylarını Nizameddin ġami de Zafername adlı eserinde anlatmıĢtır. ġami, Ali
Yezdi‟nin Zefernamesini kendi kitabı için esas kabul etmiĢtir25.

18
Zeki velidi Togan, “Reşidüddin Tabip”, İA, IX, s.10.
19
Reşidüddin Oğuznamesi, (Türkçe Tercüme ve Tahlil: Z. Velidi Togan), İstanbul 1982.
20
Şeşen, a.g.e., s.233.
21
ġeĢen, a.g.e., s.168.
22
Günaltay, a.g.e., s.316.
23
Hamdullah Müstevfi, Nüzhetü'l-Kulub, haz. Muhammad Debir Siyak, yay. Kitabhane-i Tahuri,
Tahran 1958.
24
ġeĢen, a.g.e., s.244.
25
ġeĢen, a.g.e., s.216.

4
Tacü‟s-Selmani Tarihnamesinde Emir Timur‟un ölümünü müteakip 1409
senesine kadar devam eden saltanat mücadelelerini ve Mirza ġahruh devrindeki
olayları anlatmaktadır. Eser, XV. yüzyıl baĢındaki Horasan ve Türkistan bölgesi
tarihi konusunda paha biçilmez bir kaynaktır26.

Kemaleddin Semerkandi‟nin kaleme aldığı Matla es-Sa‟deyn ve Mecma el-


Bahreyn adlı eserde Ebu Said Bahadır‟ın doğumundan, bir baĢka ifade ile Hüseyin
Baykara‟nın tahta çıktığı yıla kadar Çağatay Ulusu içinde cereyan eden hadiselerden
bahsedilmektedir. Emir Timur‟un vefatıdan Hüseyin Baykara‟nın tahta çıkıĢına
kadarki olayları anlatan yazar eserin ikinci kısmında anlattığı hadiselere bizzat
Ģahitlik etmiĢtir27.

Emir Timur devri tarihçilerinden Hafız Ebru‟nun Mirza ġahruh‟un emriyle


kaleme aldığı Zübdetü‟t Tevarih-i Baysungur adlı eseri, 1304-1471 yılları arasındaki
olayları anlatmaktadır. Bu kitap, yazarın Mecmuatü‟t-Tevarih adlı tarihinin son
kısmını oluĢturur. Bu genel tarih 1427 yılına kadar gelen hadiseleri ihtiva eder.
Eserin üçüncü kısmında Selçuklular ve Ġlhanlılar zamanında Ġran tarihinden,
Zübdetü‟t Tevarih-i Baysangur adını alan son kısımda ise Emir Timur ve Mirza
ġahruh‟dan söz edilir. Yazarın diğer eserleri Mesalikü‟l-Memalik ve Suverü‟l-
Ekalim adlı Horasan, Kirman ve Maveraünnehir‟in tarihi ve coğrafyasından söz eden
çalıĢması ile ġami‟nin Zafernamesine yaptığı zeylidir28.

Timurlu devri kaynaklarından bir diğeri ise Ali ġir Nevai‟nin Mecalise‟n-
Nefais adlı eseridir. Bu kitapta bazı içtimai, iktisadi ve kültürel hayat ile ilgili bilgiler
yer almaktadır29. Ali ġir Nevai, Timurlu devri edebiyatına ve bu dönem Rönsansına
büyük katkıda bulunmuĢtur. Ayrıca Timurlu devrinde yetiĢen birçok tarihçiyi de

26
Tacü's- Selamni, Tarihname, (Türkçe çev. Ġsmail Aka). Ankara 1988, önsöz Bölümü, s.1.
27
ġeĢen, a.g.e., s.244.
28
Felix Tauer, “Timurlular Devrinde Tarihçilik”, Belleten, CXIII, s.54,55.
29
Felix Tauer, a.g.m, s.66-67.

5
himayesine almıĢtır. Bunlardan Handmir ve Mirhond önemli eserler kaleme
almıĢlardır30.

Hüseyin Baykara döneminin tarihçilerinden birisi de Mirhond‟dur. O,


Ravzatu‟s-Safa Fi Sireti‟l-Enbiya ve‟l-Müluk ve‟l-Hülefa adlı eseri kaleme almıĢtır.
Hilkatten baĢlayak 1522 yılına kadar gelen olayları kapsayan VII ciltlik bu eserin
VII. cildi torunu Handmir tarafından tamamlanmıĢtır. Timur‟dan Ebu Said‟in
ölümüne kadar meydana gelen olayları içeren VI. cildi ile Hüseyin Baykara
döneminden 1522 yılına kadarki dönemi kapsayan VII. cildi son derece önemlidir.
Semerkandi‟nin Matla‟-ı Sadeyn adlı eserini kaynak olarak almakla birlikte, müellif
güvendiği Ģahitlerin verdiği bilgileri de kullanmıĢtır31.

Timurlu tarihçilerinden birisi de Handmir (ö.1535) olarak tanınan Giyaseddin


b. Hümameddin el-Hüseyni‟dir. Anne tarafından Mirhond‟un torunudur. Hüseyin
Baykara döneminin önemli ediplerinden ve âlimlerinden birisi olarak ün salmıĢtır32.
Eserlerinin baĢında Habibü‟s-Siyer fi Ahbar-ı Efrad-ı BeĢer gelmektedir. Eser,
mukaddime dıĢında üç ciltten oluĢmakta olup 1524 yılına kadar gelen olayları ihtiva
etmektedir33. Hüseyin Baykara dönemine kadar yaĢanan olaylar daha çok
Semerkandi‟nin Matla‟-ı Sadeyn adlı eserine dayanmaktadır. Eserde bu hükümdarlar
döneminde meydana gelen olaylar anlatıldıktan sonra her hükümdar döneminde
yaĢayan ve görev yapan sadırlar, vezirler, âlimler ve sanatkarlar hakkında geniĢ
bilgiler verilmektedir34. Handmir‟in bir diğer eseri 1500 yılında tamamlayarak Ali
ġir Navai'ye ithaf ettiği ve 1471 yılına kadarki olayların anlatıldığı umumi tarih
kitabı Hülasatü‟l-Ahbar Fi Beyan-ı Ahvalü‟l-Ahyar‟dır35.

30
Mirhand, Ravzatü's Safa Fi Sireti'l Enbiya ve'l Müluk ve'l Hulefa, (Tashih: ÇemiĢid Kiyanfer), C.I-
XV, Tahran, H. 1380.
31
Aka, Mirza Şahruh ve Zamanı (1405-1447), Ankara 1994, xxi.
32
Ġsmail Aka, “Handmir”, DİA, VX; 550-51.
33
Aka, Mirza Şahruh, xxi.
34
C.A. Storey, Persian literature, I, london 1970, s.104-109.
35
Aka, Mirza Şahruh, xxi.

6
I. BÖLÜM

MÜELLĠF ve METNĠN TAHLĠL VE TENKĠDĠ

1) MÜELLĠFE DÂĠR

A) MÜELLĠFĠN HAYATI

1. Müellifin Doğumu ve Adına Dair

Ġranlı tarihçi ve Ģair müneccim Ġbn ġehâb'ın hayatı hakkında çok az bilgi
mevcuttur. Hicri IX. asrın itibarlı tarihçilerinden biridir. Kendisi Timur Devleti‟nin
müelliflerindendir. Hayatı hakkındaki bilgilere, yazmıĢ olduğu Câmi‘u’t-tevârîh-i
Hasenî36 adlı eserinden ulaĢılmıĢtır. Ġbn ġehâb‟ın tam adı Hasan b. ġehâbeddin b.
Hüseyin b. Tâceddin Yezdî37 olup, Yezd Ģehrinde doğmuĢtur. Ġbn ġihâb, eserinde
kaydettiği bir Ģiirde, H. 856 [M. 1453] yılında 63 yaĢında olduğunu bildirmektedir38.
Buna göre onun doğum yılı H. 793 [M. 1390/1391] yılı olmaktadır39.

Yazar eserinde kendisi ile ilgili bazen Ģâir müneccim bazen müneccim-i Ģâir40
lakaplarını kullanmıĢ, bazen de kendisini ´´Ġbn ġihâb41´´, ´´Hasan-i ġihâb42´, ´´Hasan
b. ġihâb-i Hüseyin el-Yezdî el-ma‟rûf be-Ġbn ġihâb Ģâir muneccim43´´ ve ´´Hasan b.
ġihâb b. Hüseyin b. Tâcu‟dîn Yezdi44´´ ve ´Tâcu‟dîn Hasan ġihâb b. Hüseyin
Yezdi45´´ Ģeklinde kaydetmiĢtir.

36
Tahran Nüshası, s. 8, 851.
37
Tahran Nüshası, s. 4.
38
Allah bana altmıĢ üç sene ömür verdi; çok mutluluk ve cefa gördüm. Tahran Nüshası, s. 832.
39
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 25.
40
Tahran Nüshası, s. 316, 492, 537, 636-, 638, 803, 809, 810, 847.
41
Tahran Nüshası, s. 355, 436, 543, 636, 832, 847, 862; Tabatabai- AfĢar, a.g.e., s. 5, 64, 107, 141.
42
Tahran Nüshası, s. 790, 802, 820.
43
Tahran Nüshası, s. 851.
44
Tahran Nüshası, s. 3; Tabatabai- AfĢar, a.g.e., s. 2.
45
Tahran Nüshası, s. 783.

7
2. Memuriyet Hayatı

Genç yaĢta devlet hizmetine girdiği anlaĢılan ibn ġehab, Timurlular Devleti
Ġstifa Divanı‟nda görev almıĢtır. O 24 yaĢında iken, Yezd‟de uzun süre Mirza
Ġskender b. Ömer ġeyh46 b. Emir Timur Gürgan‟ın naib-i saltanatı olan Muhammed
Hafız Razi‟nin47 hizmetine girmiĢtir.

Hafız Razi‟nin güvenini kazanan Ġbn ġehab, zaman zaman elçilik vazifesi ile
de görevlendirilmiĢtir. Mesela Hafız Razi, Kum Ģehrini kuĢattığında Ģehri savunan
Hacı Muhammed‟e Ģehrin teslimi ve taraflar arasında barıĢın sağlanması için elçi
olarak Ġbn ġehab‟ı göndermiĢtir. Ġbn ġehab bu görevini baĢarıyla yerine getirmiĢtir48.

Ġbn ġehab, savaĢ zamanlarında orduda görev aldığı görülüyor. Mesela Mirza
Ġskenderi b. Ömer ġeyh'ın Yezd ve Eberkûh‟un ordusunda yaya askerlerin sayısını
tespit etmek ve kontrolünü sağlamakla görevli olan tavaçı49 unvanını taĢıyor ve
emrinde dört yüz elli asker bulunuyordu50. Esasında Hasan ġehab, Hace Gıyaseddin
Muhammet Hafiz Razinin ordusunda tavaçı olarak görevli idi 51.

Hafız Razi‟nin H. 828‟de [M. 1424-25] vefatından sonra Ġbn ġehab, Emir
Timur‟un oğlu ġahruh zamanında Kirman‟da hâkim olan Emir Gıyaseddin

46
Hakkında bkz. Hasan-ı Yezdî, a.g.e., s.14, 30, 172; Priscilla Soucek, “Eskandar b. ʻÖmar ġeyh b.
Timur”, Oriento Moderno, XV/1, (1996), s. 73,87.
47
Emirzade Ġskender bin Ömer ġeyh, Irak‟da hakim idi. Melek Ġzzüddin Lor ona isyan etti ve
Ġskender Hamedan dan ġiraza büyük abisi Emirzade Pir Mahmut Fars valisi dir yanına gitti. Pir
Mahmut küçük kardeĢini saygı ile karĢıladı. Ġzzet ile Yezd de gönderdi 8 ay orada bulunduktan
sonra Hace Hafız Razi Ģeyhler gibi hac seferinden gelmiĢti Emirzade Ġskenderin yerine nayib
saltanat olarak Yezd de görev sahibi oldu. 47 Ġbn Ģehabın dediğine göre Hafıze Razi alim sûfi idi
yedi dilde konuĢa bilrdi yazar ve çok hüner sahibidi hekim,Galenus
gibi memleket iĢlerinde tedbirli idi47 Ahmet bn Hüseyen katib dedi: Hafız Razi medres âlî
((Hafizi)) Ehrestan Yezd de diktirdi. Herat da ġahruhun hizmetine gitmiĢti orada vefat etti neĢini
Yezd de kendi medresesin de defnettiler H. 828 cemaziyülevvel (M.1424 aralık) ayında vefat etti.
Bkz. Ahmed b. Hüseyin b. ʻAlî-yi Kâtib, Târîh-i cedîd-i Yezd, yay. Ġrec AfĢar, Tahran 2007,
s159,162.
48
Tahran Nüshası, s.796; Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 27, 29-30; Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 36.
49
Tavaçı: Türk ve Moğol devletlerinde askeri sayan ve kontrol eden görevli (bkz. Gerhard Doerfer,
Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen, I, Wiesbaden 1963, s. 260-264).
50
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 42.
51
Bkz. Ahmed b. Hüseyin b. ʻAlî-yi Kâtib, a.g.e., s. 147, 149.

8
KunaĢirin‟in hizmetinde bulunuyordu. O on dört yıl divanda görev yaptı (H. 840-
854/M.1436/1450)52.

Emirin vefatından sonra ise, onun oğlu Emir ġemseddin Hacı Muhammed‟in
hizmetine girdi. Onun himayesinde de divanda görev yaptı. Sefere çıkıldığında da
onun mülazımı idi53.

ġahruh‟un H. 850‟de [M.1447] vefatından sonra da Kirman eyaletinin yönetimi


değiĢmediğinden Ġbn ġehab, Emir ġemseddin‟in Ebu‟l-Kasım Babür tarafından
öldürüldüğü 3 Rebiülahir 854/16 Mayıs 1450 tarihine kadar görevine devam etti.
Emir ġemseddin öldürülünce onu da görevden aldılar54.

Ġbn ġehab‟ın görevden alınmasının sebebi oğlunun tavrı ile ilgilidir. ġöyle ki,
yaklaĢık bir buçuk yıl kadar Yezd Ģehrinin hâkimi Hâce ġemsüddin Muhammed
Kabâhî‟nin hizmetinde bulunan ve H. 856 [M.1452] yılında ġîrâz‟a giderek Ebu‟l-
Muzaffer Babür‟ün ordusuna katılan55 Ġbn ġehab‟ın oğlu Seydi Gıyasüddin Ali‟nin56,
Babür‟e “Tacik Seyyidî Mîrek-i ġirvânî‟nin halka zülmettiğini ve ahaliyi
öldürdüğünü” söylediği gerekçesiyle babası Hasan-ı Yezdî (Ġbn ġehab)‟nin Kirmân
vakıflarındaki görevine son verilmiĢtir57.

3. Vefatı

Ġbn ġehab‟ın ne zaman vefat ettiği kesin olarak tespit edilememektedir.


ġerefeddin Ali Yezdi‟nin, H. 858‟de [M. 1454] vefat ettiğini yazdığına 58 göre, Onun
bu tarihten sonra öldüğü açıktır. Diğer taraftan Câmi’ü’t-Tevârîh‟in müstensihi
Abdullah Katib-i Isfahani, H. 880 [M. 1475-76]‟de Ġbn ġehab‟ın hayatta olmadığını

52
Tahran Nüshası, s. 796; Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 36, 37.
53
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 30.
54
Tahran nüshası s. 271,272; Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 31,32.
55
Bkz. Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 80.
56
Bkz. Ahmed b. Hüseyin b. ʻAli-yi Katib, a.g.e., s. 145, 368.
57
Tahran nüshası s. 817,818; Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, 27; Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 80,93,
99, 148.
58
Tahran nüshası s. 650.

9
kaydetmiĢtir59. Buna göre Ġbn ġehab‟ın H 858 ile 880 yılları arasında [M.1475-76]
vefat ettiği açıktır.

4. Ailesi

Ġbn ġehab, babası hakkında bilgi vermekle birlikte, hem babası hemde
dedesinin adını eserinde sıkca yer vermektedir. Ġbn ġehab'ın annesi Emir Hacı
Ġsfehani'nin kızıdır. Babannesi el Muzaffer ve ġeyh Ebu Ġshak Ġncu yanında makam
sahibidir60. Ġbn ġehab, ġeyh Ebu Ġshak'ın iyi huylu olduğunu ve ona kerem eden
olarak dua ettigini nakl etmiĢtir61.

Ġbn ġehab'ın oğlu olan Seyyidi Gıyasüddin Ali Yezdi bir buçuk sene Yezd'de
Hacı ġemseddin Muhammed Kabahi‟nin mülazimı olarak görev yapmıĢtır62. Hacı
ġemseddin Muhammet Kabahin, Yezd ve Kirman Emirlerini yanında yaĢıyordu ve
divanda makam sahibi idiler63.

Devlet memuru olan Seyit Mirek ġirvani ve Mir Vefadar Nevruzi, divanda
görevli idiler. Yukarıda da yazdığımız gibi Seyit Mirek ġirvani, Kirman darugası idi.
Bu sırada yardımcısı Mir Vefadar Nevruzi ise Kirman valisidir. Seyit Mirek ġirvani
Sultan Babür'ün yanına gitmemek için bahaneler uydurmuĢ, bir taraftan sultana il
olduğunu söylerken diğer taraftan onun huzuruna gitmekten imtina etmiĢtir. Sonuçta

59
Tahran nüshası s. 873.
60
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 25.
61
Ġbn ġehab dedesinden dinlediği bir hikayeyi eserinde nakletmektedir. ġah AĢık nöbet Ģekeri
dükkanının yeri Atik camisinin yanında idi. ġah AĢık Ģairdir fakat ġiraz dilinde Ģiir denilmektedir.
Emir Ģeyh Ġshak bir gün Cuma namazından sonra camiden dıĢarı çıkar onu goren ġah AĢık ona dua
eder. ġeyh dükkanının bir köĢesinde oturur ve “ben bugün ġah AĢık'ın dükkan sahibiyim haydi
gelin benden nöbet Ģekeri alın” der. Her birinde kemer, elbise, kılınç, hançer, altın ve nakit para olan
Emir ve Serdarlar ġeyhden nöbet Ģekeri ve helva satın alırlar. Bunun sonucunda yüz bin dinar
Kepeki kasada toplanır. Bu para badem Ģekerinin on katıdır. Emir ġeyh Ġshak daha sonra atına biner
ve uzaklaĢır. Bu arada ġah AĢık dükanının yüksek bir yerinde durur ve derki “Ey ġiraz halkı !
padiĢah bana bir hediye verdi, ben de ġiraz halkına sadaka olarak padiĢahın sağlığı için nöbet
Ģekerini bağıĢladım. Benim dükkanımı talan edin” bunun üzerine halk aniden tüm dükkanı
yağmalar. PadiĢahın memurları padiĢah'a haber iletirler ve derlerki: ġah AĢık bizden daha
cömertti.Tahran nüshası, s. 492; Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, 28.
62
Bkz. Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 145; Ahmed b. Hüseyin b. ʻAli-yi Katib, a.g.e., s. 145, 368.
63
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 26.

10
Sultan Ebul Muzaffer Babür, Mirza Budağ ayaklamasını bastırmay zorunda
olduğundan, Mirek ġirvaninin bu davranıĢını cezalandıramamıĢtır. Babür'den yüz
çeviriren Mirek ġirvani, Yezd'de bulunan Mirza CihanĢâha haber gönderip ona tabi
olmak istediğini bildirmiĢ ve Mirza CihanĢâha adına hutbe okutup, sikke
kestirmiĢtir. Mirza CihanĢâh, hizmetinde bulunan Pirbudakın etkisyle Mirek
Ģirvanini bu isteğini onaylamıĢtır 64.

B) MÜELLĠFĠN ESERLERĠ

1. Eserlerin Tanıtımı

Ġbn ġehab‟ın bilinen üç eseri vardır. Bunlardan birisi bizim de tezimizin konusu
olan Câmi’ü’t-Tevârîh-i Hasani veya kısaca Câmi’ü’t-Tevârîh olarak bilinen
kitabıdır. Diğeri; Rezmnâme-i Senceri, Sencernâme, Şâhnâme-i Ahval-i Sencer,
Tevarih-i Manzum veya Tarih-i Manzum-u Selacike olarak anılan kitabıdır.
Üçüncüsü ise Divan-ı EĢ„ar diye bilinen Ģiir kitabıdır. Câmi’ü’t-Tevârîh-i Hasani
dıĢındaki kitaplar günümüze ulaĢmamıĢtır.

Sultan Ebul-Muzaffer Muhammed b. Baysungur b. ġahruh b. Timur adına


yazılması planlanan Câmi’ü’t-Tevârîh-i Hasani65, 25 Muharrem 855 (27 ġubat 1451)
yılında kaleme alınmaya baĢlanmıĢtır. Ancak Sultan Ebul-Muzaffer Muhammed b.
Baysungur, eserin yazımı tamamlanmadan önce kardeĢi tarafından 855 yılı Zilhicce
ayında (25 Aralık 1451-22 Ocak 1452) öldürülmesinden sonra, kitap kardeĢi Sultan
Ebu‟l-Kasım Babür b. Baysungur‟a sunulmuĢtur. Verilen bilgilerden eserin
yazımının H 857‟de [M.1453] bitirildiği anlaĢılıyor66.

64
Tahran nüshası, s. 833. Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 41.
65
“… ve nam-i in kitab Câmiʻu‟t-Tevârîh-i Haseni kerde-âmed” (bkz. Hasan-ı Yezdî/Fatih, vr. 5b);
“… în Câmiʻu‟t-Tevârîh-i Haseni-râ hemîn kıssa rûy-numûd ki …” (bkz. Hasan-ı Yezdî/Fatih, vr.
424b). Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 8.
66
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 25. Felix Tauer, “Timurlular Devrinde Tarihçilik”, Türkçe terc.
Ahmed AteĢ, Belleten, XXIX/130, (1965), s. 58, 59.

11
Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟in iki nüshası vardır. Biri Tahran Milli Kütüphanesi‟nde H
880 yılına ait 1330/F nolu nüsha67, diğeri ise Ġstanbul Fatih Kütüphanesi‟nde H 859
yılına ait 4307 nolu nüshadır. Her iki nüshanın da yazarı Abdullah Katib-i
Isfahani68‟dir. Tahran nüshası toplam 437 yapraktan oluĢur ve 25‟er satırla
yazılmıĢtır. Fatih nüshası ise 425 yapraktan oluĢur. Buna göre Tahran nüshası, Fatih
nüshasından 12 yaprak fazladır69.

Câmi‟ü‟t-Tevârîh Hasani, mukaddime, 6 kısım ve hâtimeden oluĢur.


Mukaddimede kitabın yazılma amacından bahsedilir. Genel bilgilerin yanında
Ģiirlerle anlatım güçlendirilir.
1. kısım Hz. Adem, Hz. Havva ve çocuklarına70,
2. kısım ise Ġran hükümdarlarına ve onların yaĢam hikâyelerine dair bilgiler
içerir. Bu kısım 3 bölümden oluĢur.
1. bölümde PiĢdadiler,
2. bölümde Keyaniler,
3. bölümde ise Sasaniler ele alınır71.
3. kısım Hz. Muhammed‟e ve Dört Halife Devri‟ne72,
4. kısım Emevilere73,
5. kısım Abbasiler, Saffariler, Samaniler, Deylemiler, Gazneliler ve
74
Selçuklulara ayrılmıĢtır .
6. kısım 8 bölümden oluĢur. Burada Selçuklular‟ın çağdaĢı ya da
Selçuklulardan sonra hüküm süren siyasi oluĢumlar anlatılır75. Yani bu kısmın
1. bölümde Büveyhilere76,

67
Bkz. Abdullah Envari, Hati fihrist nüshalari, Milli Kütüphane, Tahran, h.Ģ 1351/1972, 3 cilt, s. 391-
Story 1: 91; Ahmet Munzevi, 1236- farsi nüshaların fihristi, Tahran, h.Ģ 1353/1974, 6 cilt, s. 4132.
68
Bu katipden, Cevame ol Hikayat Avfi, Top Kapi Sarayı, h 884, (müellif Ahmet Munzevi hati fihrist
nüsahlari, 5: 3670).
69
Ayrıca bkz. Özkuzugüdenli, a.g.m., s. 158.
70
Tahtan nüshası, s.1,9. Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.1b,5a.
71
Tahran nüshası, s. 14,84; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.7a-96a.
72
Tahran nüshası, s. 9,14; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.5a-7a.
73
Tahran nüshası, s. 112,124; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.109b,114b.
74
Tahran nüshası, s. 124,432; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.114b,259b.
75
Tahran nüshası, s. 432,783; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.259b,345b.

12
2. bölümde HârizmĢahlara77,
3. bölümde Salgurlara78,
4. bölümde Karahitaylara79,
5. bölümde Muzafferilere80,
6. bölümde Moğollara81,
7. bölümde Timurlulara82,
8. bölümde ise Timurluların son dönemlerinden H 857‟ye [M.1453] kadar olan
olaylara dair bilgiler verilir. Hâtime bölümünde ise Emir Gıyaseddin KunaĢirin ve
ailesinden bahsedilerek kitap bitirilir83.

Müellif eserini yazarken kullandığı kaynakları da çoğu zaman belirtmiĢtir. Bu


eserler Ģunlardır: Taberi‟nin Tarih84‟i, Nizamü‟l-mülk‟ün Siyerü’l-Mülûk‟ü85, Tâc
Ferid‟in Ravzatu’s-Sultan‟ı86, Hacı Nasırûddin MûnĢi Kirmani‟nin Tarih-i Şahi‟si87,
Firdevsi‟nin Şâhnâme‟si88, Gencevi‟nin Hamse-i Nizamî‟si89, Sâbi‟nin Kitab-û

76
Tahran nüshası, s. 432,439; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.259b,260b.
77
Tahran nüshası, s. 439,442; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.260b,261b.
78
Tahran nüshası, s. 442,444; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.261a,262b.
79
Tahran nüshası, s. 444,454; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.262a,267b.
80
Tahran nüshası, s. 454,538; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.267b,303a.
81
Tahran nüshası, s. 538,636; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.303a,345a.
82
Tahran nüshası, s. 636,783; Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.345a,425a.
83
Tahran nüshası, s. 851.
84
Tahran nüshası, s. 14, 22l. Taberi‟nin Tarih‟i, ((...Taberi Tarihinde böyledir...)). ve ((...Taberi
Tarihnde gördüm ise...)).
85
Tahran nüshası, s. 15. ((... Siyerü'l-Mülûk da Mubet Mubeden böyle sorulmuĢtu...)).
86
Tahran nüshası, s. 16, 20, 22. ((...Taç Ferid Tarihinde böyle zikr olunmuĢ...)). ((...Sultan
Celaloddin'e, Tâc Ferid Ravzatu's-Sultan hediye vermiĢ...)). ((...Taç Ferid Tarihinde buldum Zol
Melik padiĢah idi...)).
87
Tahran nüshası, s. 46. ((... Tarih ġahi buldum Ġrecin bir kızı var idi...)); ((...Tarih ġahi de kaleme
alınmıĢ ġah ErdeĢir...)).
88
Tahran nüshası, s. 23, 35, 36, 155. ġâhnâme'den pekçok hikâyeler nakl etmiĢ ve bazen buradaki
Ģiirlerin aynısını kendi kitabına nakl etmiĢtir. ((...ġâhnâme de gördüm Zahak...)) ((... Rustem ve Zal
hikayesi çok demiĢ...)). ((...Ferdvsi buyurur bu metod...)). On üç byet Şâhnâme den nakl ediyor.
ġâhnâme'den 38 beyt bu hikayede deyinmiĢtir. (( Behram kûr pahiĢahlık tâcnı iki aç Aslan
ortasından alır)). ((... oğlu üçüncü Behram, Behram Çubin, Kesra yı terbiye etti ve Hakan savaĢına
gönderdi. Öğleki ġâhnâmede zikri geçmiĢtir )).
89
Tahran nüshası, s. 73; Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 73. Hamse-i Nizamî‟si adlı kitapdan Ġbn
ġehâb, Adel EnuĢirevan ve Behram Kur hikâyelerini alarak kendi tarih kitabında kaleme almıĢtır.
Örnek bir hikâye ((ġirin Hosruv)) den 226 beyt Hamse-i kaleme almıĢ. (( Hosrv perviz, ġirin bir
birlerine av yerinde vardılar)). Sefariye ve Gaznevi tarihi ibn ġehâb, Hamse-i Nizamî istifade etmiĢ
nakletmemiĢ .

13
Tâc‟ı90, Utbi‟nin Tarih-i Yemini91, Ahmed b. Hüseyin Beyhaki‟nin Tarih-i
Beyhaki‟si92, Minhac-ı Sirac Cüzcani‟nin Tabakat-ı Nasıri‟si, Avfi‟nin Cevamiü’l-
Hikayât ve Levamiü’r-Rivayât‟ı, Akili‟nin Asarü’l-Vüzera‟sı, Ebu Nasr MüĢkan
Zuzeni‟nin Divan‟ı, Zahîrüddîn-i Nîsâbûrî‟nin Selçuknâme‟si, Hafız Ebru‟nun
Mecmua-ı Tevarih‟i, Efdalüddin Ebu Hamid‟in Bediüzzaman fi Vaka-i Kirman‟ı,
ReĢidüddin Fazlullah Hemedani‟nin Câmi’ü’t-Tevârîh‟i, Nasırûddin b.
Muntecibeddin MûnĢi Kirmani‟nin Semtu’l-Ala li-Hazaratu’l-Ula‟sı, Mahmud
Gitî‟nin Tarih-i Al-i Muzaffer‟i, ġerefeddin Ali Yezdi‟nin Zafername‟si ve yazarı
belli olmayan Tarih-i Kavâmî93.

Müellifin yukarıda sözünü ettiğimiz, günümüze ulaĢmayan Ģiir kitabı Ģiir


kitabı ġahruh‟a ithaf edilmiĢtir. Eserin 30.000 beyitten oluĢtuğu belirtilir94. Bunların
660 beytine Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟te yer verilmiĢtir95.

Muhtemelen Zahîrüddîn-i Nîsâbûrî‟nin Selçuknamesi‟nden ve Hafız


96
Ebru‟nun Mecmua-ı Tevarih‟inden yararlanılarak kaleme alınan bu Ģiir kitabında
yazar, Ġran, Horasan ve Kirman Selçuklularından da bahsetmiĢtir. Bu Ģiir kitabı
hakkında Câmi‟ü‟t-Tevârîh haricinde bilgi verilmemesi ilgi çekicidir. Muhtemelen
eser, telif edildikten kısa bir süre sonra kaybolmuĢ olmalıdır.
90
Tahran nüshası, s. 177, 178. Sâbi‟nin Kitab-û Tâc‟ı ya El Tâc, Al Buiye Tarihinde iki kere Tâc
Sâbi'den zikr etmiĢ. ((...Mensur ibn Nuh ayıt olan Turkistan ve Hindistan'a kast etmiyecek bu
nedenden dolayı anlaĢma yaptılar böylece Sâbi, Tâc'ı kitabında kaleme almıĢtı.)). ((...Rükneddevleh
25 Muherrem .......... senesi Rey'de hakim oldu. Oğullarının her birini bir vilayete görevlendirmiĢler
dolayısıyla bir anlaĢma yaptılar, böylece Sâbi kitabında ise Tâcı da bulunmaktadır.
91
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 64. Ebu Nesr Muhammed ibn Abdul Cebar Utbi‟nin Tarih-i
Yemini Gazneviler, Samani bir kısmı, Deylemi, Al Buye, o dönemde Geznevi emirler ile var idiler.
Utbi‟nin Tarih-i Yemini kitabını istifade etmiĢ.
92
Tahran nüshası, s. 211,212; Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 27, 73. Gazneli tarihini Beyhaki
kitabından istifade etmiĢtir. ((... Sultan Mahmmud kız kadeĢi ile evlendi Harezme götürdü bir
müddet sonra Ali ibn Memun‟dan emir geldi ve onun kardeĢi Ebul Abbas Memun ibn Memumonun
yerine otursun dedi...)). Arap dilinde yazılmıĢ olan Tarih Yemini adlı eser farklı birisi tarafından
farsçaya çevrilirse Ġbn ġehâbın yazma Ģivesinde olmadığını görüyoruz. Eser Gaznevi tarihi ile ilgili
temel kaynak değildir. Tevarih Sefarian ve Gaznrvian hakkında bilgi Hamse Nizami adlı kitapdan
alınarak bu esere eklenmiĢtir.
93
Ayrıca bkz. Bülent Özkuzugüdenli, “Selçuklu Tarihinin Az Bilinen Bir Kaynağı: Hasan-ı Yezdi‟nin
Câmi‟ut-Tevârîh-i Hasenî Ġsimli Eseri”, Selçuklu AraĢtırmaları Dergisi, Güz 2016, (5), s. 148 vd.
94
KrĢ. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 120.
95
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 120.
96
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 90.

14
Câmi‟ü‟t-Tevârîh-i Hasani‟yi tarihi açıdan önemli bir kaynak kılan bir baĢka
özelliği de Efdalüddin Ebu Hâmid Ahmed b. Hâmid-i Kirmânî‟nin kitabı günümüze
ulaĢmayan Bedâyi'ul-zeman fi vekayi Kirman (tarih Afzl) isimli eserden kapsamlı
alıntılar yapmıĢ olmasıdır97. Bedâyi'ul-zeman'ın konusu Kirman Selçuklu Tarihi ile
ilgilidir98. Burada Kirman Selçukluları devrinde Ġran Tarihine dair bilgiler yer
almaktadır.

2.Tevarih-i Hasenî’yi Kullanan ve Değerlendiren Tarihçiler

a. Kaynak eserler

YapmıĢ olduğumuz araĢtırmalarda Ġbn ġahab‟ın eserini kullanan herhangi bir


kaynak eser müellifine tesadüf edemedik.

b. Son dönem tarihçiler

Bu kaynağı Paul Horn‟un kısa bir tanıtımından sonra99 Çek bilim adamı Felix
Tauer, Süleymaniye Kütüphanesi‟nde farketmiĢ ve ayrıntılı bir Ģekilde bilgi verip
ilim dünyasının istifadesine sunmuĢtur100. Daha sonra Storey adlı Ġngiliz araĢtırmacı,
Felix Tauer'in değerlendirmelerinin özetini kendi makalesinde kullanmıĢ, kitabında
bu kaynak eserin çok önemli olmadığı iddiasında bulunmuĢtur101. Ancak Fransız
yazar Jean Aubin yazmıĢ olduğu çalıĢmasında Fransızca tercümesinde Câmi‟ü‟t-

97
Efdalu‟d-din Ebu Hamid Ahmed b. Hamid-i Kirmani, Bedayiʻu’l-ezman fî vekayi‘-i Kirman, neĢr.
Mehdî Beyânî, Tahran h. Ģ 1326/1947, (naĢirin önsözü), s. IV-XXI; F. Tauer, “Timurlular Devrinde
Tarihçilik”, s. 58-59; Erdoğan Merçil, Kirman Selçukluları, Ankara 1989, s. XIII.
98
Kaybolan bu eserden bahseden diğer kaynaklar Muhammed ibn Ġbrahim‟in, Tarih Al-i Selçuk‟u;
Nasireddin Montecebeddin MunĢi, Semt el Ala ll hazret el Alie, müntensih Abbas Ġkbal, (H.720/
715) (h.Ģ 1320/1315) yazmıĢ, , yay, Esatir, h.Ģ 1362/ 1983.
99
Özkuzugüdenli, a.g.m., s. 158.
100
Felix Tauer- Manuscrits persans historiques des bibilitheques de Stanbul. Archiv Orientalni III, 1
(1913) , s. 103.
101
C. A. Storey, Persin Literature. London, 1927. P. 91; volum 1, part 2, p. 1236. Bkz. Tabatabai-
AfĢar, a.g.e., s. 18.

15
Tevârîh Hasanî'den çok istifade etmiĢtir102. Bu kaynak hakkında bilgi veren diğer bir
araĢtırmacı da Ġranlı Mehdi Beyani‟dir.
Bunlara ilave olarak Ġbn ġihab‟ın Câmi‟ü‟t-Tevârîhi Hasanî eserinden Kasım
Gani, Hafız Asr Tarih103 adlı eserinde; Mahmut Kutbi‟nin Tarih el-Muzeffer104
eserinin müstensihi Abdul Hüseyn Nevai, eserin önsözünde Câmi‟ü‟t-Tevârîhi
Hasani hakkında kısa bir bilgi vermektedir.

Ġranlı Muhammed Ġbrahim Payiz, Tarih Şahi Kara-Hitâylar dibaçe ve eserin


içerisinde çok kısa bilgi vererek Câmi'ü't-Tevrîh Hasani tanıtmıĢtı105.

Muhammed Hüseyin Ġslâm-penâh, Ġranlı edebiyat tarihçisi mekalesinde 1991


yılında ''Ġ'lâm-i Kirmân der-Câmi'ü't-Tevârîh Hasani'' Ġbn ġihab'ın eserini
tanıtmıĢtır106. Ġlker Evrim BinbaĢ Encyclopaedia Ġranica'ya yazılan ''Jâme' al-
Tavarih-e Hasani'' isimli maddede Ġbn ġihâb eseri ile ilgili bilgiler vermiĢti107.

Afganistanlı araĢtırmacı Muhammed Ya'kûb Vâhidî, neĢr ettği ''Aryana ''


dergisinde '' Ez –gencinînegâ-yi kutub-i deri Türkiye'' makalesinde Câmi'u't-Tevârîh-
i Hasenî'nin Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Koleksiyonu‟ndaki nushasını kısa bilgi
ile tanıtmıĢtı108.

Yakubi Ajned İran'da Tarihçilik isimli çalıĢmasında109; Fransız tarihçi


Claude Cahen de Selçuklular ilgili makalesinde110 Câmi'ü't-Tevârîh Hasani‟yi kısaca

102
Tabâtabai-AfĢar, a.g.e., s. 18. J. Anbin, Deux sayyids de Bam au XVe siecle: contribution
al'historie de L'Ġran timoride, Wisebaden 1956, s. 424,425.
103
Kasım Gani, Tarih Asre Hafız, Tahran 2004. Ġbn ġehabı kısaca anlatmıĢ ve Hace Hafızın Ģiirlerin
den kaç beyt yazmıĢ. Emir Ebu Ġshakın ölüm hıkayesini ifade etmiĢ. S.17, 41, 163, 219.
104
Mahmut Kutbi, Tarih el-Muzeffer, müsahhıh Abdul Hüseyin Nevai, Tahran, yay, Emir kebir, 1364
h.Ģ, 1985. S, 15.
105
Muhammed Ġbrahim. Payizi, Tarih Şahi Kara-Hitâylar, Tahran 2535 ġahinĢahi /1976,s.22,25.
106
Muhammed Hüseyin Ġslâm-penâh “Ġ„lâm-i Kirmân der-Câmi„u‟t-Tevârîh-i Haseni”, Mecelle-yi
Âyende, XVII, Tahran 1370/1991, s. 134; Bülent Özkuzugüdenli, “Selçuklu Tarihinin Az Bilinen Bir
Kaynağı Câmi'üt- Tevârîh Hasani”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, 5, 2016, s. 159.
107
Ġlker Evrim BinbaĢ, ''Jâme'al-Tavârik-e Hasani'', Encyclopaedia Ġranica, (2014) (bkz.
http://www.iranicaonline.org/articles/jame-al-tavarik-hasani); Özkuzugüdenli, a.g.m., s, 159.
108
Muhammed Yakub Vahidi ,''Ez gencinehâ-yi kutub-i deri Türkiye'' Aryana, no 266, Kâbil,h.Ģ.
1345/1966, s.386. ayrıca Özkuzugüdenli, a.g.m., s.159.
109
Eserin adı İran'da Tarihçilik, çeviri Yakubi Ajned, yay Goster, Ģ 1360/1981, Tahran, s. 51.

16
tanıtmıĢlardır111. ġehirzad Sasanpur Timurlular Devrinde İran Kaynaklarında
Tarihçilik isimli makalesinde Câmi'u't-Tevârîh-i Hasenî'nin Timurdan Sonra
Timurlular kısmını tanıtmıĢtır112.

Fransız tarihçi Jean Aubin, yayınladığı Deux sayyids de Bam au Xve siecle
isimli çalıĢmada Ġbn ġihab'ın, Hüseyin Muderrisî- Tabâtabâ'î ve Ġrec AfĢar tarafından
yayınlanan Timurdan Sonra Timurlular kısmından bilgiler kullanmıĢtır113. Ayrıca
Beatrice Forbes Manz, ''Local Histories of Southern Ġran'' ismli makalede, Timurlu
döneminin Farsça kaynaklarını tanıtırken Câmi’ü’t-Tevârîh Hasani'nin'' kaynak
değeri üzerinde de durmaktadır114.

Ġsmail Aka, Mirza Şahruh ve Zamanı (1405-1447)115 adlı eserini kaleme


alırken Ġbn ġehâb'ın eserinin fatih nüshasından istifade etmiĢtir. Aynı tarihçinin
Farsçadan çevirdiği Târîh-i Kebîr‟in dipnotundaki açıklamalarda Câmi'u't-Tevârîh-i
Hasenî‟den yararlanmıĢtır116. Ġsmail Aka, Timurlular adlı kitabını kaleme alırken117;
Musa ġamil Yüksel ise Timurlularda Din- Devlet İlişkileri baĢlıklı doktora tezini
hazırlarken Câmi'ü't-Tevârîh‟den istifade etmiĢlerdir118.

Bunlara ilave olarak Mükrim Halil Yınanç119, Osman Turan120, Mehmet Altay
Köymen121, Ġbrahim Kafasoğlu122, Erdoğan Merçil123, Bülent Özkuzugüdenli ve
Osman G. Özgüdenli124'yi zikredebiliriz.

110
Makalenin adı Selçuklu Devrinde Tarihçilik.
111
Bkz. Yekubi Ajnd, İran'da Tarihçilik, Tahran, yay, h.Ģ.1360/1981, s.51.
112
ġehirzad Sasanpur, pejuheş nameh tarih, VIII, no 30, yay 2013, s.106.
113
Bkz.Jean Aubin, Denx sayyids de Bam au Xve siecle. Contribution a l'histoire de I'Iran timouride,
Wiesbaden 1956, s.424-425. Özkuzugüdenli, a.g.m., s.162.
114
Bkz. Beatrice Forbes Manz, “Local Histories of Southern Ġran”, History and Historiography of
Post- Mongol Central Asia and the East. Studies in Honor of John E. Woods, ed. J. Pfeiffer- S.A.
Quinın, Wiesbaden 2006, s. 269-270. Özkuzugüdenli, a.g.m., s.162.
115
Ġsmail Aka, Mirza Şahruh ve zamanı (1405-1447), TTK yay., Ankara,1994, s.xx.
116
Aka, Târih-i Kebîr (Tevârih-i Enbiyâ ve Mülûk) yazar Câfer b. Muhammed el- Hüseyni, TTK
yay., Ankara, 2011, s. 5, 7.
117
Aka, Timurlular, TDV yay., Ankara,1995, s. 90, 217.
118
Musa Ģamil Yüksel, Timurlularda Din-Devlet İlişkisi (BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ege Üniversitesi,
Ġzmir 2007).
119
Mükrim Halil Yınanç, Türkiye Tarihi, Selçuklu Devri, I, Anadolu'nun Fetih, Ġstanbul 1943, s.13,
46; Özkuzugüdenli, a.g.m., s.162.

17
Eseri kısmen neĢreden Mehdi Beyani, Câmi'ü't-Tevârîh Hasani'yi
incelelerken, Efdalüddin Ebu Hamid Ahmed b. Hamid-i Kirmani'nin günümüze
ulaĢmayan Bedayi'u'l- Ezman Fi vekayi-i Kirman isimli eserinin buraya kaydedildini
fark etmiĢ ve kaybolan bir eseri böylece ortaya çıkarmıĢtır125. Câmi'ü't-Tevârîh
Hasani'nin Timur tarihi ile ilgili kısmı, Hüseyin Tabâtabi ve Ġrec AfĢâr tarafından
Karaçi üniversitesi yayınları arasında neĢredilmiĢtir126. Tahran ve Ġstanbul
nüshalarının birlikte kullanıldığı bu neĢir, Timurlular tarihi araĢtırmacıları açısından
önemlidir. Selçuklular kısmı, Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları
Enistüsü'nde Bülent Özkuzugüdenli tarafından doktora tezinde Ġstanbul ve Tahran
nüshalarını kullanmıĢtır127.

Câmi'ü't-Tevarih Hasani'de yer alan, özellikle Sultan Sencer dönemiyle ilgili


ayrıntılı bilgilerin önemli bir kısmının, anonim Sencer-nâme, Rûz-nâme-yi Sencerî
veya Târih-i Rezm-nâme-yi Senceri ya da Târih-i nâme-yi Sencer isimleriyle bilinen

120
Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, Ġstanbul 1996, s. 505 (Burada eserin
fatih nüshasının numarası sehven 4507 olarak verilmiĢtir); Özkuzugüdenli, a.g.m., s. 162.
121
Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, V, İkinci İmparatorluk Devri, s.
309, n.1, 320, 405, n. 2, 406, n. 3,407, 408, 409, 410, 411, 412, 416, 439, n. 6, 440, 441, 460, n.1,
494; Özkuzugüdenli, a.g.m., s. 162.
122
Ġbrahim, Kafasoğlu, ''Selçuklular'', İA, C.X, s. 353, 357 (burada esrin fatih nüshasının numarası
hatalı olarak 4507 olarak verilmiĢtir), 414; aynı yazar, Harezmşahlar Devleti Tarihi (485-618/1092-
1221), Ankara 1992, s. 16; Özkuzugüdenli, a.g.m., s. 162.
123
Erdoğan Merçil, Fars Atabegleri, Salgurlar, Ankara 1975, s. XVI; aynı yazar, Kirmân Selçukları,
Ankara 1989, s. XVI, 151; Özkuzugüdenli, a.g.m., s,162.
124
Osman G. Özgüdenli, Selçuklar, I, Büyük Selçuklu Devleti Tarihi (1040-1157), Ġstanbul 2013,
s.33, 56, 88, 112, 136, 271,275; özkuzugüdenli, a.g.m., s.162-163. Ayrıca Osman Gazi Özgüdenli
tarafınan hazırlanan Sultan Sencer ve Kara-Hitâylar-Katvân SavaĢı (536/1141) isimli Yüksek lisans
Tezi'de ayrıntılı olarak incelenmiĢtir. Bkz. Osman G. Özgüdenli, Sultan Sencer ve Kara-hitâylar –
Katavân Savaşı (536/1141), s. XVI-XVIII, 52-73.
125
Bkz. Mehdi Beyani, Efdaluddin Ebu Hamid Ahmed b. Hamid-, Kirmani, Bedayi'ü'l-ezman fi
vekayi-i Kirman, Tahran 1947.
126
Bkz. Tabatabai-AfĢar, a.g.e.
127
Bkz. Özkuzugüdenli, Hasan-ı Yezdî'nin Câmi‘u’t-Tevârîh-i Haseni İsimli Eserinin Selçuklular
Kısmı (Giriş-Farsça Metin-Türkçe Tercüme), I-II, Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları
Enstitüsü, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul 2014, s. 161.

18
ve günümüze ulaĢmayan bu esere dayandığı anlaĢılmaktadır128. Müellif kitabının
birkaç yerinde bu eserden yaptığı aktarmalara atıflarda bulunmaktadır129.
Ġbn ġehab'ın yararlandığı kaynaklardan olup, günümüze ulaĢmayan bir diğer
eser ise Tarih-i Kâvâmi‟dir130. Ġbn ġehab, muhtemelen umûmî bir tarih kitabı olan
Tarih-i Kâvâmi’den Gazneliler ve Saffariler kısmını yazarken yararlanmıĢtır131.

Câmi'ü't-Tevarih Hasani'yi önemli kılan bir diğer husus, günümüze


ulaĢmayan Efdalüddin Ebu Hamid‟in, Bediü’z-Zaman fi Vaka-i Kirman adlı
eserinden özellikle Karahanlılar ve Kirman Selçuklularını yazarken geniĢ ölçüde
alıntı yapmıĢ olmasıdır132.

Bunların dıĢında Ġbn ġehab‟ın yararlandığı kaynaklar arasında özellikle


ReĢidüddin Fazlullah‟ın Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟i ve Cüveyni‟nin Târîh-i Cihânguşâ isimli
eserleri saymak gerekir. Müellifimiz özellikle Türk kavimleri ve Turan hükümdarları
hakkında bilgi verirken bu kaynaklardan oldukça yararlanmıĢtır.

Timur devrini, ġerefeddin Ali Yezdi‟nin Zafername adlı eserinden aynen


yazdığını ifade eden133 Ġbn ġehâb, eserinin son kısmında Timur‟un vefatından sonra
Timurluların hüküm sürdüğü coğrafyada yaklaĢık elli yıllık süreçte ortaya çıkan
toplumsal olaylar ve yaĢanan geliĢmeleri aktarmakla bölge tarihine ıĢık tutmaktadır.

2) CÂMĠ’Û’T-TEVÂRÎH’E DÂĠR

A) CÂMĠ’Û’T-TEVÂRÎH’ĠN YAZILDIĞI DÖNEMĠN ÖNEMĠ

Emir Timur'un Otrar'da kısa süren bir hastalık sonucu 18 ġubat 1405 tarihinde
69 yaĢında ölümü üzerine bazı begler, Emir Timur'un vasiyetini yerine getirmek için
Kandahar‟da bulunan Pir Muhammed‟e haberci göndererek, dedesinin ölümünü ve
128
Eserin ismi Câmiüt-Tevarih‟inin müellif kısımlarında farklı Ģekilde kaydedilmiĢtir
(Hasani_Yezdi/Fatih, vr. 194a, 201a, 207a) : Bkz. Özkuzugüdenli, Hasan-ı Yezdî’nin Câmi‘u’t-
Tevârîh-i Haseni İsimli Eserinin Selçuklular Kısmı, s. 153.
129
Hasan-ı Yezdî/Fatih,vr.194a, 201a, 207; ayrıca bkz. Özkuzugüdenli, a.g.t., s. 153.
130
Tahran nüshası, s. 251, 252, 322; bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 80.
131
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 84-85.
132
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 89,103, 105.
133
Tahran nüshası, s. 659.

19
veliahd tâyin edildiğini, acele Semerkand‟a gitmesini bildirmiĢlerdi. Ayrıca
Bağdad'da bulunan Ebu Bekir‟e, Tebriz'deki Mirza Ömer'e, Herat'taki küçük oğlu
ġahruh'a ve MiranĢah'a da mektuplar göndererek ölüm haberi bildirilmiĢ ve kendi
bölgelerini muhafaza etmeleri istenmiĢtir. Timur‟un cesedini Otrar'dan, Semerkand'a
götürürken, bir kurultay düzenlediler. Burada yapılan görüĢmelerden sonra
Kandahar‟ın uzak olması, Pir Muhammed‟in gelmesinin uzun süreceği ve bu arada
karıĢıklıkların ortaya çıkabileceği gerekçesiyle Timur‟un torunu Halil Sultan‟ın
hükümdar ilan edilmesinin uygun olduğunu söylediler. Ancak Halil Sultan‟ın
hâkimiyeti kısa sürdü.

Beglerden bazıları Semerkand'ın ġahruh'a tesliminin uygun olacağını ifadeye


baĢlamıĢlardı. Rebiülevvel-Rebiülâhir 779/Ağustos 1377‟de Semerkand‟da doğmuĢ
olan Emir Timur'un oğlu Mîrzâ ġahruh134, 1409 yılında Semerkand'ı ele geçirdi ve
Mâverâünnehir'e hâkim oldu. ġahruh‟un hâkimiyeti ele geçirmesiyle Emir Timur'un
mirası için giriĢilen mücadeleler de sona ermiĢ oldu135.

Mirza ġahruh, Herât‟ı baĢkent yaptı136. Ardından Harezm bölgesini de ele


geçirdikten sonra (1413), gözünü batıya çevirdi. Aynı yılın güzünde Herat'tan
hareket eden Mirza ġahruh yeğeni Mirza Ġskender'e Azerbaycan'ı Kara
koyunlulardan kurtaracağını bildirerek ordusu ile kendisine katılmasını buyurmuĢtu.
Ancak Mirza Ġskender bunu reddedince Mirza ġahruh, Tebriz yerine Ġsfahan üzerine
yürümenin daha uygun olacağına karar vererek, buraya gelmiĢ ve Ġsfahan bir süre
kuĢatıldıktan sonra düĢmüĢ, kardeĢi Mirza Rüstem'e teslim edilen Mirza Ġskender
onun tarafından gözlerine mil çekilerek kör edilmiĢti. Mirza ġahruh, Ġsfahan'ı Mirza

134
ġihabüddin-i Abdullah b. Lutfullah b. AbdürreĢid Hafız-i Ebru, Zübdetü't-Tevarih, C.II, Tsh. S. K.
Cevâdî, Vizâret-i Ferhengu İrşad-i İslâmî, Tahran 1372, s.978; Gıyâseddîn b. Hâce Hümamiddin
Muhammed b. Hace Celaliddin Muhammed Handmir (Khwandamir), Habibu’s Siyar, Central Asian
Sources I, The Reign of The Mongol and Turk, Part Two: Shakrukh Mirza-Shah Ġsmail, Translated
Edt. by. V. M. Thackston, Sources of Oriental Languages and Literatures, Ed. by ġinasi Tekin-
Gönül Alpay Tekin, Harvard 1994, s. 307.
135
Bkz. Aka, Timur ve Devleti, TTK yay., Ankara, 1991, s. 34,35.
136
Abdürrezzak Semerkandı, Matla-ı Sadeyn ve Mecma'-i Bahreyn, NeĢr. A. Nevai, Kitabhane-i Tahu
ri, Tahran 1974, s.134; Ahmed Ġbn‟e Huseyin‟e Katib, Tarih-i cadid-i Yezd, yay. Ġrec-i AfĢar,
Tehran 1345 Ģ 1966, s.228, 234.

20
Rüstem'e, Hemedan ve Huzistan'ı Mirza Baykara'ya, Fars bölgesini ise kendi oğlu
Ġbrahim Sultan'a vererek, Yezd üzerinden Herat'a dönmüĢtür (1414)137. 1416 yılında
Mirza ġahruh, Fars bölgesine kadar uzun ve baĢarılı bir seferde bulunmuĢ ve
böylelikle Acem Irak'ı ve Güney Ġran'da Mirza ġahruh'un hâkimiyetini tanımak
istemeyen Ömer ġeyh'ın oğulları nüfuzuna kesin olarak son verilmiĢti138.

1420 yılına gelinceye kadar Mirza ġahruh, Emir Timur'dan kalan ülkenin
büyük bir kısmında hâkimiyetini sağlamakla birlikte, batıda henüz ciddi hiçbir
faaliyette bulunmamıĢtı. Emir Timur'un ölümü üzerine yeniden siyasi sahnede
görünen Kara Koyunlu Yusuf Beg, bir yandan oğlu MiranĢah ve torunu Ebu Bekir'i
üst üste iki kere yenerek (1406 ve 1408), Yusuf Beg‟in ölümüne139 ve MiranĢah‟ın
kaçmasına neden olurken, öte yandan eski arkadaĢı Celayirli Sultan Ahmed'i ortadan
kaldırmak suretiyle (1410), Azerbaycan'a kesin olarak hâkim olunca, Timurluların
tehlikeli bir komĢusu haline gelmiĢti. Üstelik 1402 tarihli Ankara savaĢı'ndan sonra
parçalanan Osmanlı Devleti yeniden toparlanmıĢ, vaktiyle Emir Timur'un yüksek
hâkimiyetini tanımıĢ olan Çelebi Mehmed'in faaliyetleri de Herat'ta endiĢe konusu
olmaya baĢlamıĢtı. Anadolu birliğinin yeniden kurulmasından rahatsız olan Mirza
ġahruh, 1416'da Çelebi Mehmet‟e gönderdiği mektubunda, Osmanlıların vaktiyle
Timur'un canlandırdığı Anadolu beyliklerine karĢı olan tutumlarından duyduğu
rahatsızlığı bildirdi. Diğer taraftan daha önce Emir Timur'a olduğu gibi Ģimdi de
ġahruh'a Anadolu'ya gelmesi için davet mektupları gönderilmeye baĢlanmıĢtı.
Hâlbuki Osmanlı hükümdarları ikinci bir Timur tehlikesi ile karĢı karĢıya gelmek
istemiyor ve gaza ile uğraĢmayı Timurlular ile anlaĢmazlık yaratmaya tercih
ediyorlardı. Çünkü ġahruh'un, babasının fethettiği yerleri yeniden istilâ ile Boğazlar
üzerinden Balkanlar'a ve Kırım'dan tekrar Azerbaycan'a dönmek niyetinde olduğu
söyleniyordu140. Hem Orta Doğu'da gücünü göstermek hem de kendisine bir türlü baĢ
eğmek istemeyen Kara Koyunlulara ağır darbeler indirmek üzere Mirza ġahruh 1420,
137
Bkz, Aka, Timur ve Devleti, s. 56.
138
Bkz, Aka, Timur ve Devleti, s. 57.
139
Ebu Bekr-i Tihrani, Kitab-ı Diyar-ı Bekriyye, yay., Faruk Sümer-N. Lugal, T.T.K., Ankara 1962-
64, s. 77.
140
Bkz. Ebu Bekr-i Tihrani, s. 60.

21
1429 ve 1434 yıllarında Azerbaycan ve Doğu Anadolu'ya kalabalık asker ile gelmiĢ
ise de Kara Koyunlu Türkmenleri meselesi onun sağlığında çözülenemeyen bir konu
olarak kaldı.
Mirza ġahruh'tan sonra ortaya çıkan Mirzalar arasında bulunan Özbekler,
CihanĢah döneminde faaliyetlerini daha da arttırdılar. Maveraünnehr ve Harezm'e
akınlarda bulunan Özbekler, Mirzalar arasındaki mücadelelerde de faal bir rol
oynadıkları gibi devlete son veren unsur olmuĢlardır.

Mirza ġahruh, 1446'da kendisine karĢı ayaklanan torunu Sultan Muhammed


üzerine gittiği Rey yakınında öldü (12 Mart 1447). Zamanında Timurluların bütün
savaĢlarda galip gelmesine bakarak Mirza ġahruh'un uzun süren saltanatının baĢarılı
olduğu hükmü verilebilir. Zira o, Azerbaycan ve Arap Irak'ı hariç, devletin kırk yıl
daha parlak bir Ģekilde devamını sağlamıĢtı. Bu baĢarısında her ne kadar babasından
kalan hazine ve ordu ile Emîr Alike KükeltaĢ ve Celâleddîn-i FîrûzĢâh gibi kıymetli
ve güngörmüĢ devlet adamları varsa da Mîrzâ ġahruh‟un da hem devlet yönetme
hem de adam seçme konusundaki kabiliyetini de göz ardı etmemek gerekir 141.

Emir Timur'un ölümünün ardından süre gelen uzun mücadelelerden sonra Halil
Sultan tutsak alınıp (1409) Acem Irak'ına gönderilince, Maverâünnehir'in idaresi
Mirza Uluğ Bey'e bırakıldı ve o ölünceye kadar Semerkan'da kaldı. Paraları üzerinde
ve hutbede Mirza ġahruh'un adı geçtiğinden, çağdaĢı tarihçiler Mirza Uluğ Bey'i bir
hükümdar olarak görmezler. Hâlbuki o, 1425 tarihli bir kitabede, daha babasının
sağlığında ve Mirza ġahruh'tan hiç söz edilmeksizin ''en büyük sultan, bütün
kavimlerin hükümdarlarının efendisi ve yeryüzünde Tanrının gölgesi'' olarak
gösterilmiĢ; 1427'de kendisine ithaf edilen bir eserde ise ''Sultanların en büyüğü, en
'âlimi'' olarak nitelendirilmiĢtir.

Mirza Uluğ Bey, babası Mirza ġahruh zamanında baĢkent Herat'a seyahatinden
baĢka ülkenin diğer yörelerine gitmemiĢti. Mirza ġahruh‟un batıya yönelik
seferlerine onun gönderdiği yardımcı birlikler katılıyor, fakat o, kendi bölgesine
141
Bkz, Aka, Timur ve Devleti, s. 144.

22
yakın yerlerde cereyan eden savaĢlara bile bizzat katılmıyordu. O, Mirza ġahruh‟un
sağlığında, tek oğlan olmasından dolayı veraset konusu ile ilgilenmemiĢti. Mirza
ġahruh, Rey'de ölünce hanımı GevherĢad Ağa142, Mirza Uluğ Bey'e yaranmak için
Mirza Uluğ Bey'in oğlu Abdullatif'e kumandanlığı üstlenmesini teklif etmiĢti. Bu
görevi yüklenen Abdullatif, dedesinin cenazesi ile birlikte Horasan'a doğru yola
çıkmıĢ ve NiĢâbur'a gelmiĢti. Ancak burada iken ġahruh'un Herat'ta bırakmıĢ olduğu
torunu Alauddevlenin hazineyi ele geçirerek MeĢhed'e ordu gönderdiğini öğrenmiĢti.
Herat'tan gönderilen ordu NiĢabur hazineyi ele geçirerek MeĢhed'e ordu gönderdiğini
öğrenmiĢti. Herat'tan gönderilen ordu NiĢâbur yakınında baskınla Abdullatifi tutsak
aldı. Bu durumda Mirza Uluğ Bey'in hükümdarlığı tehlikeye düĢmüĢ oluyordu.
Bunun üzerine Horasan'a yürüyen Mirza Uluğ Bey, oğlunu kurtarmayı baĢarmıĢ;
ancak Horasan'da kalmayı kendisi için uygun görmemiĢti. Özbeklerin Semerkand
yakınlarına gelip, onun Herat yöresinde yaptığı gibi, Ģehrin etrafını yağmaladıklarını
haber alınca, babasının cesedi ve ġahruh'un dünyanın çeĢitli yerlerinden Herat'a
getirttiği sanatkârlar, bazı değerli eĢya ve ele geçirebildiği hazineleri alıp, oğlu
Abdullatif'i Herat'ta bırakarak Semerkand'a doğru uzaklaĢmıĢtı (1448). Buna rağmen
o, ertesi yılın baĢlarında Horasan'ı iĢgali düĢünürken, kendi oğlu ile savaĢmak
zorunda kaldı. Mirza Uluğ Bey ve Abdullatifin ordusu Ceyhun‟un iki yakasında
karĢılıklı bir süre beklemiĢler, ancak çarpıĢma olmadan Mirza Uluğ Bey dönmek
zorunda kalmıĢtı143. Bir süre sonra o, yeniden Abdullatif üzerine yürümüĢtü. Baba ile
oğlu arasında meydana gelen savaĢ Mirza Ulu Bey'ın yenilgisi ile sonuçlanmıĢtı
(Eylul 1449). Kendiliğinden oğluna teslim olmayı uygun gören Mirza Uluğ Bey'e
Abdullatif baĢlangıçta hac ibadetini yerine gitirme izni vermiĢ, lakin gıyabında
yapılan yargılama sonucunda Mirza Uluğ Bey'in vaktiyle Abbas adlı birinin babasını

142
Gevher ġad Ağa: Uluğ Bey‟in annesi ve Çağatay asilzadelerinden Gıyaseddin-i Tarhan‟ın kızıdır.
KiĢlik, Cengiz Han‟ın hayatını kurtarmakla ün yapmıĢtır. Onun tarafından tarhan yapılmıĢtır. Moğol
asıllıdır. KiĢlik‟in Moğol boylarından Uranut, Kilkinut veya Sulduz boylarına mensup olduğu ile
ilgili farklı kayıtlar mevcuttur. KiĢlik aynı zamanda Çağatay‟ın emîrleri arasında da yer almıĢtır.
Ando Shiro, Timuridische Emire nach dem Mu’izz al-Ansab, Berlin 1992, s. 117-118; Gevher ġad
1388 yılında Emîr Timur‟un oğlu Mirza ġahruh ile evlenmiĢ dirayetli bir hükümdar eĢidir; Ayrıntılı
bilgi için bkz. Tacü‟s-Selmânî, Tarihnâme, (Çev. Ġsmail Aka), TTK, Ankara 1988, s. 62.
143
W. Barthold, Uluğ Bey ve Zamanı, çev. Tahiroğlu Akdas Nimert, Ġstanbul Vakaf Matbaası, 1930, s.
130,

23
öldürtmüĢ olmasından dolayı Ģeriata göre kısas hükmü verilmiĢti. Hac ibadetini
yerine gitmek üzere Semerkan'dan ayrılan Mirza Uluğ Bey, kısa bir süre sonra yolda
durdurulmuĢ ve Abbas, kılıç ile 25 Ekim 1449 onu öldürmüĢtü144. Buhara'da inĢa
ettirdiği medresenin kapısı üzerine ''Ġlim tahsil etmenin kadın-erkek bütün
müslümanlara farz olduğu'' hadisini yazdırmıĢtı. Astronomi ile ilgili eser yazarı
olması dolayısıyla onun hükümdarlığı gölgede kalmıĢtır. Tarihçilerin deyimi ile
''Eflatun'un bilgisi ve Feridun'un haĢmetini'' üzerinde toplamıĢ olan Emir Timur'un
bu torunu, daha küçük yaĢtan itibaren devlet iĢlerine sırt çevirerek kendini matematik
ve astronomiye adayan idealist bir bilgin hüviyetine bürünmüĢtür. Ana dili olan
Türkçeden baĢka Farsça ve Arapça'da biliyordu145.

1449 yılı sonlarına doğru Maveraünnehir'de Abdullatif'in hâkimiyeti artık


tamamen yerleĢmiĢ gibiydi. Semerkand, Mirza Uluğ Beg zamanındakinden oldukça
farklı bir görünüm almıĢtı. Abdullâtif devrinde din adamları için hoĢ, halk ve ordu
için kötü bir devir olmuĢtur. O, itaatte en küçük bir yanlıĢı göstereni cezalandırırdı.
Bu yüzden onun idaresinden memnun olmayanlar isyan etmeye bir türlü cesaret
edememiĢlerdi. Ama Abdullâtif bir suikast düzenlendi. Katil, hükümdarı öldürdükten
sonra kaçarak Türkistan (Yesi) Ģehrine gelmiĢtir. Fakat aslında kaçmasına gerek
yoktu. Çünkü Abdullâtif'in öldürülmesinden sonra idare onun düĢmanlarının eline
geçmiĢti.

Ayaklananlar, Mirza Abdullah‟ı hapisten çıkararak tahta oturttular. Abdullah,


Semerkand hazinesindeki parayı askerlere dağıtmakla iĢe baĢlamak zorunda kalmıĢtı.
Abdullah‟ın yumuĢak davranıĢı ile sanki Mirza Uluğ Beg zamanı geri gelmiĢ gibi idi.
Abdullatif'in ölüm haberi üzerine Buhara Ģehrin ileri daruga ve kadısı, tutsak bulunan
Ebu Said'i serbest bırakarak, ona biat etmiĢlerdi. Ebu Said hemen Semerkand üzerine

144
Ebu Bekr-i Tihrani, s. 306; Aka, Timur ve Devleti, s. 79; Beatrice Forbes Manz, Power, Politics
and Religon in Timurid Iran, Cambridge 2007, s. 266; Barthold, Uluğ Bey ve Zamanı, s. 133, 134.
145
Abdürrezzak-ı Semerkandî, Matla’-ı Sadeyn ve Mecma’-ı Bahreyn, yay. Abdülhüseyn Nevaî, II/2
Tahran 1372 h.Ģ, s. 686; Barthold, Uluğ Bey ve Zamanı, s. 1.
h.Ģ, s. 20-21; DevletĢah-ı Semerkandî, Tezkiretü’ş-Şuarâ, yay. Muhammed Ramazanî, Tahran 1366
h.Ģ,1987, s. 272-273 ; Aydın Sayılı, Uluğ Bey ve Semerkanddeki İlim Faaliyeti hakkında
Gıyasüddin-i Kâşî’nin Mektubu, Ankara 1960, s. 75, 82, 85, 86.

24
yürümüĢ, fakat yenilerek kaçmıĢtı. Abdullah'ın ise Semerkand'ı ele geçirmek isteyen
diğer bir düĢmanı Baysungur oğlu Alâuddevle ile mücadele etmesi gerekmiĢti.
Abdullah, Alâuddevle yüz yüze gelmiĢ ama taraflar çarpıĢmadan geri dönmüĢlerdi.

Bu dönemde Ebu Said, Türkistan (Yesi) Ģehrini ele geçirmiĢti. 1450/51 senesi
baĢında Abdullah'ın Semerkand'dan gönderdiği ordu Ģehri kuĢattı. Fakat Ebu Said,
Özbek elbisesi giydirerek çevreye gönderdiği askerleri ile, Özbek hanı Ebu'l Hayr'ın
yardım için gelmekte olduğu söylentisi çıkarak, kuĢatanları aldatmayı baĢardı. Bunun
üzerine ordu kuĢatmayı kaldırdı. Ama bu defa Abdullah'ın kendisi sefere çıktı. Bu
hadiseyi Ebu Said, gerçekten Özbeklerden yardım istedi. Ebu'l Hayr bunu fırsat
bilerek, Ebu Said ile birlikte Semerkand üzerine hareket ettiler. ġiraz köyü
yakınlarında 1451 yılı Haziran ayında kendilerinden daha kalabalık olan Çağatayları
yenilgiye uğrattılar. Abdullah da öldürülen askerlerin içinde bulunuyordu. Galip
gelenler, bundan sonra karĢılarında direnme görmeden Semerkand'ı ele geçirdiler,
Ebu Said'i Semerkand'da tahta oturttular. Ebu'l Hayr, Mirza Uluğ Beg'in kızı ile
evlenerek kendi yurduna geri dönmüĢtür.

Türkistan ve Horasan'da bu olaylar olurken, Sultan Muhammed kendisini Irak-ı


Acem'de hükümdar ilan etmiĢ, Karakoyunlu CihanĢah'ın taaruzuna uğramıĢ ve
Kazvin ile Sultaniye, Karakoyunluların eline geçmiĢti. Herat hâkimi Mirza Babür
1451 yılında kardeĢi Sultan Muhammed'i öldürdükten sonra, Acem Irak'ı ve Fars
bölgelerini de kendi topraklarına kattı. O bundan sonra ġahruh'un halefi tavrını
takınarak Rey'den Karakoyunlu CihanĢah'a âmirâne bir mektup gönderip, vaktiyle
ġahruh'un zamanı gibi, Ģimdi de kendisinin ili olmasını, eskiden olduğu gibi vergi
göndermesini istemiĢti. Kendini ondan daha güçlü gören veTimurluların artık zevale
yüz tuttuğunu gayet iyi bilen CihanĢah, Tebriz'de bütün ordusunu toplamıĢ ve oğlu
Pir Budak idaresindeki bir orduyu Acem Irakı'na göndermiĢtir. Kum, Save, Ġsfahan
Ģehirleri ile Fars ve Kirman tarafları kolaylıkla ele geçirildi146.

146
Aka, “Timurlular”, Türkler, cilt 15, Ankara, 2002, s. 893-898.

25
Ġbn ġehâb, Timurlu hükümdarlarından; ġâhruh, Mirza Uluğ Bey, Abdüllatif,
Mirza Abdullah, Ebû Said ve Ahmed dönemlerine Ģahit olmuĢ bir müelliftir. Timurlu
Devleti‟nin kurulup geniĢlemesinden sonra, Ġran coğrafyasında her bakımdan ciddi
bir geliĢme olmuĢtur. Timur devrinde ticaret canlanmıĢ, tarıma gereken önem
verilmiĢ, din ve bilim adamları, edebiyatçılar, tarihçiler ve sanatkârlar korunmuĢ ve
desteklenmiĢtir. UlaĢılan seviye, bu dönemin “Timurlu Rönesansı” olarak anılmasını
sağlamıĢtır147.

Timur‟un ve özellikle ġahruh'un vefatından sonra, Timurun torunları arasında


taht kavgaları baĢlamıĢ, pekçok bölgeyi periĢan ve harap eden savaĢlar olmuĢtur.
Ortaya çıkan iç ve dıĢ karıĢıklıklar, Timurlu Devleti‟nin yıkılıĢına kadar hiç
durmadan devam etmiĢtir. Buna rağmen Timurlu hükümdarlar ve devlet adamları
bilimin ve edebiyatın geliĢmesini savunmuĢ, desteklerini kesmemiĢlerdir. Dolayısıyla
Ġlhanlılar döneminde görülen olumlu geliĢmeler, Timurlular devrinde de devam
etmiĢtir. Bu vesileyle Timurluların hâkim olduğu coğrafyada pek çok eser kaleme
alınmıĢtır148.

Timurlu ülkesinde müverrihler ve özellikle din adamları eser verilebilecek iyi


bir ortam yakalamıĢlar, gerek eser telifi bakımından gerekse düĢünsel hareket
bakımından ilerleme kaydetmiĢlerdir. Ġbn ġehâb da bu ortamda, 60‟lı yaĢların
baĢında Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟i Hasani yazmaya giriĢmiĢtir. Devrinde Ģahit olduğu
pekçok olayı ve tecrübelerini söz konusu kitabını yazarken kullanmıĢtır. Eseri hiç
kuĢkusuz Timurlu dönemi açısından çok önemli bir eserdir. Özellikle Câmi‟ü‟t-
Tevârîh‟in altıncı kısmının yedinci ve sekizinci bölümü çok önemlidir. Çünkü
müellif bu kısımlarda bizzat veya dolaylı olarak Ģahit olduğu olayları aktarmıĢtır.
Yine mansıp sahibi olarak ömrünün önemli bir kısmını geçirdiği Kirman Ģehri ve

147
Bkz. Aka, “Timurlular”, DİA, C.41, s. 179.
148
Nizâmeddîn-i ġâmî‟nin Zafername‟si, ġerefeddin Ali Yezdî‟nin; Zafernâme‟si, Natanzî‟nin
Müntehabü’t-Tevârîh-i Mu’înî‟si, Hâfız-ı Ebrû‟nun Mecmû’a ile Zübdetü’t-Tevârîh-i Bâysungurî’si,
Abdürrezzâk es-Semerkandî‟nin Matla’-ı Sa’deyn ile Mecma’-ı Bahreyn‟i, Mîrhând‟ın Ravzatü’s-
safâ‟sı, Hândmîr‟in Habîbü’s-Siyer‟i, Vâsıfî‟nin Bedâyi’u’l-vekāyi’si ve Ali ġîr Nevâî‟nin
Muhâkemetü‟l-Lugateyn adlı eserleri örnek olarak gösterilebilir. KrĢ. Ali Mir Ensari, “Timuriyan”
DMBİ, XVI, 482-483.

26
yöresini anlattığı bölüm, yerel tarihçilik ve sosyal hayat açısından önemlidir. Çünkü
müellif burada Kirman‟ın tarihine, Ģehrin önemli kiĢilerine, sosyal ve ekonomik
durumuna değinmektedir149.

Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟in bizim tezimize konu olan kısmı da, Moğollar ile o


dönemde hüküm süren hanedanlara dair kayıtların yer aldığı alıntılar sırasında,
mevcut bilgileri pekiĢtirecek bilgilerin verilmesi açısından önem arz eder.

B. MÜELĠFĠN CÂMĠ’Û’T-TEVÂRÎH’TE TAKĠP ETTĠĞĠ METOD

1.Yazım Ģekli, terkibler ve deyimler

Ġbn ġehâb, Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟i Hasani‟yi kaleme alırken yararlandığı


kaynaklara dair bilgi verirken eserinin bir yerinde 20150, bir diğer yerde ise 50151 ayrı
kaynaktan yararlandığını belirtmektedir. Yazar, eserini yazmaya, ġahruh'un
torunları'dan Mirza Sultan Ebu'l-Muzaffer Muhammed b. Baysungur b. ġâhruh adına
H 855 [M.1451] yılında baĢlamıĢtır. Sultan Muhammed H 855 yılı Zilhicce ayında
[25 Aralık 1451-22 Ocak 1452] kardeĢi Babür Bahadır Hân tarafınden öldürülmesi
üzerine kitabı, Babür Bahadır Han'a sunmuĢtur152.

149
Mesela Ģu kayıtlar konunun anlaĢılması açısından örnek olabilir: Ġbn ġahab yaĢadığı bu dönemde
Ģahit olduğu toplumsal olayları kaydetmiĢtir, Ģöyleki Gaddar memurlar bir müslümanda bir dinar
para görürse behâne ile onu para almak için tutukluyordu (zilhecce 856- M.1452-53. Aralık/Ocak).
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 108; Düzensiz aç ordu, bir men arpayı on dinara ve buğdayı ise yirmi dört
dinara alamıyordu. Bkz. Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s.120; Kirman Ģehrinde kadim zamanının tahıl
pazarının tahılları devlet deposunda bulunmaktaydı. Münafikler depoyu kapatarak ve tahıl fiyatının
pahalı olmasına neden olmuĢlardır. Kirman'ın yoksulları bir men ekmeği, on dinara alırlardı ve et
ise on iki dinardı, fakat fiyatı on beĢ dinara ulaĢtı ve diğer türler ise böyle idi yani herĢey pahalı
olmuĢtu. Her cins bir dinar idi, bir dinar Kepeki oldu.... Bkz. Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 125; Her
halükârda bir gurup evbâĢ Tazik ( Mirek ġirvani), iki sene bir ay da güç ele geçirmiĢ ve iĢi Allahın
halkına haksızlık incitmek olmuĢtur. Halk bu gurupdan usanmıĢtır. Bkz. Tabatabai-AfĢar, a.g.e.,
s.129; Eberkuh'da ise halk göç etmiĢ fazla kiĢi kalmamıĢtır. Âlemin malı bağlanmıĢ baykuĢ ve bazı
hayvanlara bile yemek az bulunuyordu, gül ve dut yaprağı vb yer duruma gelmiĢlerdi, bir men ise
altı dinara alınıyordu. Hurma çekirdeği ununun değeri bir men iken, on iki dinar alır olmuĢ, ve
neredeyse eski deri, deriden yapılmıĢ eski sufrayı yiyorlardı. Bkz. Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 146.
150
Tahran nüshası, s. 8.
151
Tahran nüshası, s. 436, 636.
152
Tahran nüshası, s. 851. Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 36.

27
Emir Timur devrinin sonundan H 857‟ye [M.1453] kadar olan kısmı ise bizzat
Ģahit olduğu, dolaylı olarak öğrendiği veya güven duyduğu kimselerin aktardığı
bilgilerden yararlanarak yazmıĢtır153.

Ġbn ġehâb eserinde kendince önemli gördüğü olaylar hakkında bilgi vermeye
çalıĢmıĢtır. Konu baĢlıklarında bahsettiği bazı kavimler hakkında kısa bilgi vermekle
yetinmiĢ, bazılarını da ayrıntılı olarak anlatmıĢtır. Anlatımını Ģiirlerle destekleyerek
kuvvetlendirmeye çalıĢmıĢtır. Ayrıca olayların anlatımı sırasında yer yer tenkitlerde
de bulunmuĢtur. Eserde olayların aktarımında yer yer abartılar (Moğol katliamları)
gözükse de genel olarak kısa, öz ve kesin bilgiler verilmeye çalıĢılmıĢtır. Edebi
anlatım, Ģiirlerin dıĢında çok az görülür154. Eser yer yer sade, bazı yerler ise oldukça
ağır ve süslü üslup ile kaleme alınmıĢtır. Ġbn ġehâb Ģiir yazmayı ilgi duyması ve
eserde kendini göstermektedir. Eserde menzum bölümler oldukça çok yer
tutmaktadır. Hasan Yezdi‟nin Ģiirlerine bakılırsa tarihçiliği Ģairliğinden üstündür.
Metinde Kurândan ayet ve hadisler bulunmaktadır. Her iki eserde kâtibin hatalarına
yer yer fazlası ile görülmektedir. Ġbn ġehâbın eserini dikkat ile mütalaa ettiğimizde
Farsça, Moğolca ve Türkçe deyimler kullandığı görülür.

Ġbn ġehâb eserini yazarken, fazla ayrıntıya girmemiĢtir. Metin içinde çok
sayıda terkip ve güzel söz kaydetmiĢ olmakla birlikte, anlaĢılması zor ve karıĢık
cümle kurmaktan kaçınmıĢtır. Anlattığı olayları ayet, hadis, çeĢitli hikâyeler ve
Ģiirlerle açıklamaya çalıĢmıĢtır.

Bununla birlikte Ġbn ġehâb‟ın, kendisinden önceki tarihçilerden yaptığı geniĢ


alıntıları naklederken, alıntı yaptığı eserin dil ve üslup özelliklerini olduğu gibi
yansıttığı söylenebilir155.
Ġbn ġehâb‟ın eserinde kullandığı terim, ıstılah, rütbe, unvan ve sıfatlara
baktığımızda özellikle Ģunları sayabiliriz: aka156, ağa157, big158, hân159,

153
Tahran nüshası, s. 335; Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 46-112.
154
Bkz. Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 46, 47.
155
Tahran nüshası, s. A303-B344.

28
hakan160,kaan161, tegin162,terhan163 tovaçi164, toy165, tug166, elçi167,
yesavol168,yasak169, kuĢun170, çerik171, yerak172, cuk173, yaği174, tuman175, bars176,
Aağruk177, karavul178, çeper179, eilğar180, Ģilan181, hanki182, SuyurğamiĢi183,
siyurğal184, daruga185, yerliği186, Kuzku187, Guzguz188 , ulağ189, akce ya akçe 190
,
kendelan191, öğülkay/öğülkan/Ġkilkay192, Bitikçigeri193 dir.

156
Tahran nüshası, ‫آهب‬, bu terim anlam olarak reis, iĢveren, baba, dede, koca, büyük, s. A309, ‫آهب ّ ایٌی‬,
Tabatabai- AfĢar, a.g.e., s.53.
157
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 161. Bu terim hanım isminin yanında geliyor, hanım, eĢ, hala, saygı için
hermdeki hacelerin isminin baĢında kulanılır, örnek Ağa Mübarek.
158
Tahran nüshası, ‫ثیک‬, Uluğ Bey ya da Uluğ Beg, s. B310.
159
Tahran nüshası, ‫فبى‬, Cengiz Han s. A303.
160
Tahran nüshası, ‫فبهبًی‬,s. B340.
161
Tahran nüshası, ‫هبآى‬, s.A303, A308, bu unvan Moğol ve Çin padiĢahların lakabıdır.
162
Tahran nüshası, ‫رگیي‬, bu terim Türkçe Bahadır, kahrama, köle anlamındadır, s.B310.
163
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫روفبى‬, s. 146 bu terim Moğul döneminde bazı Ģahıslara özel imtiyaz
verilirdi. Örnek vergiden muaf olurdu.
164
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 15, 42. Bu terim Fermanı ileten mrmur.
165
Tahran nüshası, ‫ْی‬ٛ, s. B337. ġenlik, düğün.
166
Tahran nüshası, ‫رْم‬, ‫رْؽ‬, bayrak, sancak, s.A311.
167
Tahran nüshası, ‫ ایلچی‬, s.B322; Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 69.
168
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫ یَبّل‬, s. 87, TeĢryfat memuru, ordu öncüsü.
169
Tahran nüshası, ‫یبٍبم‬, bu terim halkın padiĢaha yılık para ödemesi vergi olarak, asker
göndermeden, s. A304, B315, A325.
170
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫هْْى‬, s. 14, 17, 38, bu terim ordu anlamında.
171
Tahran nüshası, ‫چویک‬, bu terim orduda öncü kuvvet olarak ya eğtim görmemiĢ ordu anlamınında.
172
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫ یوام‬, bu terim ordunun savaĢ malzemesi, s. 18, 176.
173
Tahran nüshası, ‫ عْم‬,bu terim gurup demektir, s. A331.
174
Tahran nüshası, ‫یبؿی‬, bu terim isyankâr, s. A309, A312.
175
Tahran nüshası, ‫رْهبى‬, bu terim on bin demektir, s. B312, B325.
176
Tahran nüshası, ً‫ثبه‬, bu terim kaplan demektir, s. B325.
177
Tahran nüshası, ‫آؿوّم‬, bu terim Türkçe ordu ağırlığı anlamınada, s.B333, A336; Tabatabai-AfĢar,
a.g.e., s. 4.
178
Tahran nüshası, ‫ هواّل‬, bu terim öncü ordu ve güvenlik, s.B321, B334.
179
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫چپو‬, bu terim bir memur ya asker padiĢahın ya emirin hükmünü iletmek
için her menzilde ona at verilerk acele ile fermanı iletendir, s. 157.
180
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫ایلـبه‬, hızlıca hasımın üzerine yürümek, s. 49, 52.
181
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫ّیالى‬, bu terim halk yemeği, ya genel halk yemekleri,
s. 4.
182
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫عبًـی‬, ‫فبًوی یب عبًوی‬, bu terim meĢvert etmek, s. 32, 175.
183
Tahran nüshası, ِ‫ٍیْهؿبهی‬, bu terim misafir perverlik, s. A306, A326; Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s.14.
184
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫ٍیْهؿبل‬, bu terim belirli görev ve hizmet karĢılığında kiĢilere verilen, yıllık
geliri olan toprak. s. 107.
185
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., َ‫كاهّؿ‬, bu terim herhangi bir bölge veya Ģehrin idari ve askeri iĢlerini
yünüten Darugalar, bulundukları yerlerde yargı iĢlerini yürütüyorlar, bölgenin askeri ile sefere
katılıyorlardı, s. 69.
186
Tahran nüshası, ‫یولیؾ‬, bu terim PadiĢahın hükmüdür, s. A306, B330.
187
Tahran nüshası, ْ‫ ُکْى ُک‬, bu terim Türkçe ayna değilir, s. A308.
188
Tahran nüshası,ْ‫ ُگْى ُگ‬, bu terim moğolca ayna değilir, s. A308.

29
Câmi'ü't-Tevârîh Hasani'de müellifin, Firdevsî ġâh-nâmesi194 ve Nizâmî-yi
Gencevî'nin Ġskender-nâme'si195 gibi bazı edebî eserlere de yer yer atıflar yaptığı
görülmektedir. Yaptığı alıntıların dıĢında Ġbn ġehab‟ın kendisine ait Ģiirleri de vardır.
Yine çeĢitli vesilelerle kaleme aldığı mersiyelerden söz edilebilir196.

189
Tahran nüshası, ‫اّالؽ‬, bu terim eĢek ya yük taĢıyan hayvandır, s. B331.
190
Tahran nüshası, َ‫آهغَ یب آهچ‬, bu terim altın ya cumuĢ para anlamınadır, s. A34; Tabatabai-AfĢar,
a.g.e., s. 31.
191
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫کٌلالى‬, büyük çadır, Ģahlara açılan büyük çadır, s. 24.
192
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫اکلکبی‬, bu terim bağıĢ, hediye, övülmüĢ, s.158; Bkz. Beyani. Tahkik-i Der
Ahval, ‫ اّگلگبى‬،‫اّگلگبی‬, ‫كگو ّػلٍ ًیک ّ كوعبم كاك‬ ‫ ثَ لْکو اّگلگبی اًؼبم كاك‬, s. 129.
193
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., ‫ثزکچی گوی‬, bu terim Sultanın divaninda katip anlamındadır, s. 175.
194
Tahran nüshası, 538; Fatih nüshası, s. 127.
195
Fatih nüshası, s. 22.
196
Mesela Sultan Muhammed ve Emir ġemseddin Hacı için mersiye kaleme almıĢtır. ayrıca bkz.
Tabatabai-AfĢar, a.g.e., s. 50; Beyani, Tahkik-i Der Ahval, s. 138, 139.

30
II. BÖLÜM

A. TÜRKÇE ÇEVĠRĠ

Ġran’da Cengiz Hân’ın, Evlatlarının ve Atalarının Tarihi

[A303] Altıncı bölüm, Cengiz Hân‟ın Ġran‟da hüküm süren çocukları ve tabileri
hakkındadır. Bu tarihin önemli olan kısmının özeti Ġslâm padiĢahı adı ve lakabıyla
anılan Gâzân Hân197 zamanında yazılmaya baĢlanan ve Olcaytu198 Bahadır
zamanında tamamlanan Târîh-i CihânguĢâ‟dan199 verilmiĢtir. Târîh-i CihânguĢâ‟nın
Mukaddimesi Ģu Ģekilde inĢa edilmiĢtir; Cihânı yaratana hamd-u senadan ve hz.
peygambere, ashâbına ve tabiine “Güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların isnat ettiği
vasıflardan münezzehtir. Selam tüm peygamberlere ve hamd alemlerin Rabbi
Allah‟a!”200 Ģeklinde salat ve selamdan sonra, “bu mukaddimenin tertip edilmesi ve
bu dibaçenin yazılmasının sebebi [budur ki]; Cihân padiĢahı Cengiz Hân‟ı, onun
ünlü atalarını, ecdadını ve meĢhur uruğlarını ayrıntılı bir Ģekilde zikrini içeren bu
kitabın müsveddesinden önce, hutbe [giriĢ] kısmında detaylı Ģekilde anlatılacağı gibi]
[Sultan-ı said] Gâzân Hân‟ın [enarullahu burhane [Allah onun delillerini
ıĢıklandırsın]] fermanıyla, tomar halindeki evrak parçaları, ciltler ve yasa defterleri
toplanıp düzenli hale getirildi”.201 [Kitap yazılmaya baĢlandığında daha yazılıĢı

197
Gāzân Hân, [d.671/1272-ö.703/1304] yedinci Ġlhanlı hükümdarıdır. Ayrıca bkz. Abdülkadir
Yuvalı, “Gāzân Hân”, DİA, XIII, 429-431; [V. V. Barthold], Moğol İstilasına Kadar Türkistan, haz.
Hakkı Dursun Yıldız, yay. TTK, Ankara 1990, 46; Vassaf, ġerefüddîn Abdullah b. Ġzziddîn Fazlillâh,
Tarih-i Vassaf, haz. Abdûlmuhammed Ayeti, yay. PejuhiĢgâh-i Ulum-u Ġnsani ve Mutaalat-i Ferhengi,
Tahran 1383 Ģ., 1.
198
Olcaytu Hân, [d.680/1282-ö.716/1316] sekizinci Ġlhanlı hükümdarıdır. Ayrıca bkz. Osman Gazi
Özgüdenli, “Olcaytu Hân”, DİA, XXXIII, 345-347; Vassaf, Tarih, 20.
199
Burada yazarın anlattığı kitap bildiğimiz CihanguĢay-i Cüveyni eseri değildir. Belki ReĢidüddin
Fazlullah‟ın Gazan Han adına yazmaya baĢladığı Cami‟ü‟t-Tevarih eserini kastetmektedir. Yazar
kitabın bu kısmını, ReĢidüddin‟in eserinden önemli olan yerleri özetlediğini anlatıyor.
200
Saffat sûresi, 180-182; Ayrıca bkz. Vassaf, Tarih, 2.
201
Müellifin burada bahsettiği belgeler “Altın Defter” ismi altında ReĢidüddin Fazlullah tarafından
toplanmıĢtır. Altın Defter günümüze ulaĢmamıĢtır. Bu belgelerdeki bilgilerin bir kısmı Çince ve
Moğolca‟ya aktarılarak “Moğollar‟ın Gizli Kitabı” adlı eser derlenmiĢtir. Bkz. Bib.

31
tamamlanmadan sadece önsözünün bitirildiğinde] 11 ġevval 703‟te202 [17 Mayıs
1304] Gâzân Hân [Babü‟l-Cennet olan Kazvin] yakınlarında vefat etti. O âdil ve
kahraman padiĢahın temiz ruhu “Ey Rabbine itaat eden huzura ermiş ruh! Dön
Rabbine, sen O’ndan; O senden hoşnut olarak!”203 sesine cevab verdi, [göğe] uçtu,
beden hapishanesini bıraktı ve “garafat huldi berin ve Ģerefatı ala aleyyin fi mekadi
sıdkı inde meliki muktedir”204 sözü üzere ev kurdu [vefat etti].

ġiir
Saygınlığı dünyanın saygınlığından daha yüksek olduğundan,
Yüce Allah‟ın katı onun makamı oldu
Hak Teala‟dan her an,
Onun ruhuna yüzbinlerce selam olsun.

Gâzân Hân, [veliahtiği konusunda] 5-6 yıl önce ısrarla, belagatlı ve öğüt
verici [Ģekilde] vasiyetnamesinin; hâtunların, emirlerin, bütün devlet erkânı ve âyan
ve hazretin huzurunda, hazretin ileri görüĢlülüğü ve düĢünceliliği gereğince [eserin]
açık bir lisanla yazılmasını emretti. [Bu vasiyetnameye göre ise] Gâzân Hân‟ın
büyük kardeĢi; yüce sultan, Ġslâm‟ın ĢehinĢahı, büyük kağan, bu günlerin sahibi, âdil
hükümdar, dünyanın en mükemmeli, mutlu ülkelerin yöneticisi, bahtiyarlığın öncüsü,
dine sahip çıkanların pehlivanı, memleketlerde adaleti yayan hükümdar, ülkede esas
olan kanunların koyucusu, Sahip Kıran‟ın merkezi, emniyet ve huzuru sağlayan,
Ġslâm ve müslüman esaslarına bağlı, peygamberin Ģeriatının koruyucusu, Tanrı‟nın
lütfu, Muhammed milletinin töresini koruyan, Tanrı‟nın bir hilal Ģeklinde doğan
güneĢi, Allah‟ın yardımına ve teveccühüne mazhar olan, dine yardımcı olan padiĢah,
Tanrı‟nın lütûf gölgesi, her zaman antlaĢmalara sadık ve seferlerde galip gelen
Olcaytu Sultan [Sultan olarak seçildi ki bu sultanın] maksadı Cengiz Hân devletinin

202
704. Bkz. Hemedani, ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, haz. Muhammed RovĢen -
Mustafa Mûsevi, yay. Elburz, Tahran 1373 h.Ģ., 1.
203
Fecr sûresi, 27-28.
204
Kamer sûresi, 55.

32
huzuru, müslüman milletinin dertlerinin def‟i ve huzurunun temini olup; [bu
sayılanlar] onun padiĢahlık sıfatlarıdır.

Öyle bir bahtı açık ve uğurlu bir hükümdardır ki Zühal, Terazi burcunda onun
saltanat evinin erkanını/temellerini berkitiyor. [Hilesiz Jüiter, Rub‟-i Meskun/Yedi
Ġklim memleketlerinin tapusunu onun uğurlu adına tescilliyor.
Merih205 gezegeni keskin kılıcını [onun uslanmayan] düĢmanları ile [B303]
savaĢmak için kınından dıĢarı çıkarıyor ve GüneĢ [Sultan] kendi yüzünün nuru ile
alemin düĢüncesini süslüyor. Aydınlatıcı yıldız Venüs gezegeni ud ile onun
mutluluğu için çalıyor. [Kusursuz olan Merkür, onun divanının mükemmeliği için
titizlikle çalıĢıyor]. Ay ıĢı hâle kemeri bağlayıp, Han‟ın Ģöhretini, iyilik sesini ve
ahlakını bütün dünyaya ulaĢtırıp böylece veliaht olarak saltanat tahtının varisi, tacın
valisi ve hükümdarlık yüzüğünün incisi oldu.

ġiir

Memleket onla aydınlandı ve din ondan güç aldı


PadiĢahlık tahtı, onun varoluĢuyla onurlandı ve [baht onunla gençleĢti].
Elçilerin gelmesi ve casusların haberleriyle, ĢehinĢahın kutlu ordusu, Allah‟ın
yardımıyla muzaffer askerlerin ordugahı ve afetsiz askerlerin karargahı olan Horasan
memleketlerinden saltanat tahtının yeri ve memleket bayraklarının dalgalandığı yer
olan Irak ve Azerbaycan‟a doğru hareket etti.

Beyt206
Baht önünden, galibiyet ise arkasından
Ġsmet merkezinden ve zafer yan kollarından olmak üzre ilerledi

205
Merkür.
206
Kıta. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 2.

33
hükümdarlara layık mükemmel rahmeti ve padiĢahlara yakıĢan fazla lütfuundan
dolayı halk ve hizmetçilerin gönlünun rahatlığı için yolda ilerlerken sürekli arka
arkaya elçiler gönderip hareketi ve ulaĢması müjdesini veriyordu. Böylece incinmiĢ
gönüllere merhem koyup herkese yardım müjdesi ve güven veriyordu. Herkes gönlü
rahat ve düzenli bir Ģekilde guruplar halinde törenle onu karĢılayıp kendilerini
saltanat dergahının yer öpmesi ve ona hediye sumnası için hazırlıyordu. Böylece
zikredilen yılın zilhicce ayının ikisi olan pazartesi günü Ġslâm Ģehri Ucan yakınında
yüe orduya (veya büyük otağa) ulaĢtı.

ġiir
Hükümdarların sığınacağı ve padiĢahların güneĢi, muzaffer ve baĢarılı bir Ģekilde
talih ve devletin semasında geldi
Bütün hatunlar ve Ģehzadeler yüce hazretin kulluğuna vardılar ve kayıp
perdesinin arkasından bahtın sesi Ģöyle seslendi:

ġiir
Ey [felek]! Müjdeler olsun ki: Tekrar memleketin semasından
Ģeriatın güneĢi, ululuk ufkuna vardı
Zulümün ve Ġslamiyeti kıskananların yok olmaları göründü
CihânguĢâ padiĢahın adaletinin delili kendini gösterdi.
solmuĢ olan talih ve baht bostanı tekrar hayat buldu
onun adalet suyu ile bitkilerin bitmesi ve canlanması Ģenlendi.
[Sultan] Birkaç gün önemli iĢlerle meĢgul olup, memleket iĢleri konusunda kafa
yordu ve çözümleri kayıt altına aldı. Ondan sonra, en mutlu ve mübarek saatte, yani
15 Zilhicce 703‟te [27 Haziran 1304] pazartesi sabahı büyük kurultayı topladı.

ġiir
Uğurlu talih ve mübarek yıldızla
Bahtın ve mutluluğun bolluğuyla

34
PadiĢah, CemĢîd207 gibi tahta oturdu,
Ġnsanlar ve cinler onun hizmetine girdiler.
Onun hizmetinde yetenekli emirler ve iĢ bilen Ģahlar
Ayakta ve oturmuĢ vaziyetteydiler.
Gökyüzü kendi hareketini onun emrine vermiĢ,
Dünya iĢlerini onun buyruğuna sunmuĢtu.

Gerçek Ģu ki: Cihânın ve ilk insan Adem‟in yaratılıĢından beri hiçbir asırda, hiçbir
saltanat tahtı, böyle bir hükümdarı ĢereflendirmemiĢti. Dünyanın ülkelerini kan
arındıran kılıç darbeleri ve kale yıkan gürz ile fethetmiĢtir. Miras yoluyla elde
ettikleri bazı yerleri ise savaĢ yapmadan ve rakipsiz elde etmemiĢtir. Özellikle
padiĢahın culüsuna kadar Moğollar zamanında durumun alt-üst olduğu dönemlerde
nedenli ızdırap ve karıĢıklığın ortaya çıktığını, fitne alevinin yükseldiğinde cilalı
kılıçların kaç kanı toprağa doktüğünü ve kaç kelleni uçurduğunu, yağmalama
pazarının iĢlekliğini, her çeĢitten olan mata ve cinsin bulunmaz olduğunu ve
savaĢlarda, tanınmıĢ birçok saygın ve eĢraf kesiminin evi ve barkının nasıl tahrip
edildiğini ve soylarının tükendiğini herkes gördü, yaĢadığı ve herkesin malumudur.]
[bununla birlikte uzun bir süre yönetim zaafiyeti vardı. Her gün vuku bulan [A304]
bir olay ıstıraba, ayrılığa neden oluyor ve bu durum da istikrarsızlığa neden
oluyordu. ĠĢte Saltanat sırası hümayuna [Gâzân Hân] geldiğinde ve onun devleti
idare ettiği günlere ulaĢıldığında, ezeli inayetin sahibi olan mimar ve zeval bulmayan
mutluluğun ressamı, talih eyvanının temel tasarısını öyle bir ĢekillendirmiĢ ve o
ihtiĢamlı sultanın tâkının [bina kemeri] revakını öyle bir surette kaplamıĢ ki feleğin
serkeĢ atı hadise torağından bir toz koparamadı ve feleğin düĢmanca kılıç tutan
buludundan bir damla kan bile yere dökülmedi. Emniyetli memleketlerin geniĢ
bölgelerinideki korkunç ve tehlükeli yerleri zaptedilerek düzene sokulmuĢ tamamen
halis ve arındırılmıĢ bir Ģekilde, saltanat sığınacağının yeri olan hazretin naipleri

207
ġâhnâme‟de bahsedilen kahramanlardan biri. Bkz. Firdevsi, Hâkim Ebû-l‟Kasım, Şâhnâme,
Pejman Pur Hüseyin, Tahran 1391 h.Ģ., 25.

35
tasarrufu bölgesine ilave etmiĢ, parlak kılıcına rağmen inci saçan kaleminin dili bu
beytleri feleğin durum sayfasına yazdı:

ġiir
Ey adaleti sağlayan! Adaletin zamanında:
Kılıç baĢını kınından çıkaramadı.
Dünyada devletin mahĢere kadar yayıldı.
Kılıç, sadece Ģiirde seni övmek için kullanılır oldu.
Bu açık delillerden padiĢah hazretlerinin yüce Allah tarafından özel olarak
seçilip onaylandığı ve o özellikleri temelinin gayet sağlam olduğu belli oluyor.
Düzgün ifade kullanmakta devrin Sahbân‟ı208 ve padiĢahı övme açısından dönem
Hassân‟ı209 olan büyük fazilet sahiplerinden biri “İsimler ve lakaplar gökten inilir”
sözü mucibince, [padiĢahın] mubarek adının harfleri hakkında etraflıca düĢünüp aynı
bu anlamı Ģu Ģekilde nazma dökmüĢür:

ġiir
Geçen gece Hudâbende210 [Ģahın adı hakkında], bir saat düĢündüm ben de,
Bu isimde [herkesin bilemediği] bir anlam [mı] var [diye?],
- bu ĢaĢkınlık içersindeydim ki Ģöyle duydum: Ey mubarek Ģahı seven kimse
- anlamı padiĢah için çok yakıĢan bu sözcük içersindedir
- Cemel [Ebced] hesabıyla tek tek “ġah Harbende211” kelimelerini hesapla
- ta ki anlamının “Saye-i Hass-ı Aferinende212” olduğunu bilesin

208
Sahbân el-Vâilî, [Sahbân b. Züfer b. Ġyâs el-Vâilî el-Bâhilî [ö. I. yüzyıl sonları / VIII. yüzyılın
baĢları]], Vâil kabilesinin hatip ve Ģairi. Bkz: Ġsmail DurmuĢ - Mustafa Öz, “Sahbân el-Vâilî”,
TDVĠA, yıl: 2008, cilt: 35, sayfa: 511-512.
209
Hassân b. Sâbit, [Ebü‟l-Velîd [Ebû Abdirrahmân] Hassân b. Sâbit b. el-Münzir el-Hazrecî el-Ensârî
[Ö. 60/680[?]], Hz. Peygamber‟in ġairi Olarak Tanınan Sahâbî. BKZ: Hüseyin Elmalı, “Hassân b.
Sâbit”,TDVĠA, yıl: 1997, cilt: 16, sayfa: 399-402.
210
Sultan Olcaytu‟nun lakabı [Allah‟ın kölesi anlamında]. Ayrıca bkz. Hüseyin ġeyh, “Hudabende,
Sultan Muhammed”, DMBİ, XXII, 105; Abû‟l-Farac, Gregory, Abû’l-Farac Tarihi, II, Süryanice‟den
terc. Ernest A. Wallis Budge, Türkçe terc. Ömer Rıza Doğrul, yay. TTK, Ankara 1987, 629.
211
Ebced hesabıyla 1167 oluyor. Bu sayının anlamını bilmek için Ġlhanlı Takvimine [Takvim-i Hani]
bakmak lazım.
212
Ebced hesabıyla 1167 sayısına tekabul eder.

36
-önceki dokuz ve sonraki onbeĢ harften oluĢuyor, hesaplayınca her iksininde sonucu
aynı oluyor213
- Sankı dokuz harflı isim, bir sedef gibidir ki içerisine onbeĢ inci dolmuĢtur
- veya bu mubarek isim sanki bir tılsım gibidir ki Allah hazinesinin kapısına
atılmıĢtır
- o isimin sırrını öğrenince, dağılmıĢ olan hafızamı toparlamıĢ oldum
- Anlamını idrak edip ve Ģöyle dedim:, ġah Harbende hep kalıcı olsun [yaĢasın]
- onun ihtiĢam ve saltanat güneĢi, sonsuzluk semasında hep parlasın.

Böylelikle [Olcaytu] Mükemmel bir kutlama yaptıktan sonra, kendi kardeĢi


Sultan Said Gâzân Hân‟ın -enârullâhû burhânehû-214 kanunlarını, adetlerini,
geleneklerini, hükümlerin nasıl verildiğini, fermanların nasıl yazıldığını araĢtırttı.
KardeĢine olan sevgi ve saygısından, kardeĢi zamanında görev yapan bütün devlet
erkânını ve emirlerini, önceki dönemde olduğu gibi, kendi makamlarında ve
görevlerinde bıraktı ve aynı görevlerini devam etmelerine izin verdi. Memleket
iĢlerinin ve vilayetlerin asayiĢinin sağlanması ve az veya çok her türlü pislikten
korunmak için daha önce var olan ve uygulanan gerekli kanuni tedbirleri aldı ve
herkes onun bu hareketinin doğru olduğunu kabul etti.

Beyt
Bundan sonra onun kanunları ile memleket iĢleri düzene girecek,
Kimse, güzellerin zülüflerinden baĢka karıĢıklık görmeyecek.

buna dayanarak, bu tarih kitabı temize çekilip okuması için padiĢaha verildiğinde,
padiĢahlara yakıĢan akıllılık, feraset, bilgi ve kavrayıĢ üstünlüğü gereği onun
tamamen düzenleyip düzgün bir Ģekilde yazılmasını istedi, kitabın hepsinin temize
çekilmesi saltanatı devamlı olan bu padiĢahın devrinde olduğu için kendi mubarek
adına olması ve kitabın baĢlangıcının kendi lakaplarıyla süslenmesi daha iyi olurdu.

213
Her ikiside Ebced hesabıyla 1167 sayısına tekabul ediyor.
214
Allah‟ın delilleri onu aydınlatsın.

37
Ancak iyi ahlakı ve karakterinden dolayı böyle olmasını kabul etmedi ve bunun
eskiden karar verildiği gibi sultan-ı said veya muberek sultan olan Gâzân Hân‟ın
[enarullahu burhaneh] adına yazılmasını, onun adı ve lakabıyla süslenmesini
buyurdu. [dünya halkının itaatında olduğu sultanın buyruğu üzere yazılmaya
baĢlandı]. Ġslâm padiĢahı [halledellahu sultanehu/Allah saltanatını ebedi kılsın] gayet
büyük çaba ile türlü bilimleri, hikâyeleri ve tarihleri incelediğinden ve Mübarek
ömrünün çoğunu fazilet ve kemalat için harcadığından dolayı, bu tarih kitabını
okuyup düzenledikten sonra Ģöyle buyurdu: bu son zamana değin hiçbir tarihte dünya
ülkeleri halkının baĢlarına gelen olayları ve durumları ile insanoğlunun sınıfsal
tabakalarını içeren bir tarih kitabı yazılmamıĢ ve bu memlekette diğer beldeler ve
büyük Ģehirlerin haberleri hakkında hiçbir kitap olmamıĢtır. Önceki padiĢahlardan ise
kimse bu konuyu araĢtırıp incelememiĢtir. Allah‟a Ģükürler olsun ki, bu zamanda
yerkürenin dörtte biri [Rub‟-i Meskun=Yedi Ġklim], bizim ve Cengiz Hân‟ın meĢhur
uruğunun buyruğu altındadır. Hıtây,215 Mâçîn,216 Hind, KeĢmir,217 Tibet, Uygur ve
diğer Türk toplulukları, Arap ve Frank218 ahalisinden alimler, müneccimler, ilim
sahipleri, tarih yazarları, din adamları grup grup hazreti sultanın etrafına
toplanmıĢlardı. Her birinin kendi halklarını ilgilendiren hikâyeleri, inaçları ve
tarihinden bir nüshası bulunuyordu. Onların bazısı hakkında hazreti Sultanın bilgisi
vardı. Sultan o detaylı tarihler ve hikayelerden, anlamı mükemmel bir özetinin kendi
mubarek adına hazırlanmasını ve onu Suverü‟l-Ekalim [Ġklim Türleri] ve el-Mesalik
ve'l-Memalik [Yollar ve Ülkeler] adıyla iki ciltte yazılmasını ve bütün tarih
çeĢitlerini içeren, eĢsiz bir bütün olması için bu tarih kitabına zeyl yapılmasını
[eklenmesini] gerekli gördü. Çünkü bu iĢ için yeterli fırsat vardır. Diğer taraftan da
hiçbir devrde padiĢahların yapamadığı böyle bir hatıranın yazımı mümkün olur.

215
Bu vilayet, Çin ve TenktaĢ güneyinde, Türkistan ve Moğolistan batısında, Kimak ve DeĢt-i Kıpçak
kuzeyindeydi, Bkz. Dihhûdâ; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 19; Vassaf, Tarih, 10.
216
Fars edebiyatında; Çin, Yeni Doğu Türkistan, Maçin ise, Asıl Çin ya da Büyük Çin olarak kabul
edilir. Bkz. Dihhûdâ; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 181.
217
KeĢmir, Hindistan‟ın kuzeyinde coğrafî bir bölge. Ayrıca bkz. S. Athar Abbas Rizvi, “KeĢmir”,
DİA, XXV, 325-327; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 375.
218
Frank, Ġslâm dünyasında Katolik ve Protestan mezheplerine mensup Hıristiyan Avrupalılar‟a
verilen ad. Ayrıca bkz. IĢın Demirkent, “Franklar”, DİA, XIII, 173-176; Barthold, Moğol İstilasına
Kadar Türkistan, 48; Vassaf, Tarih, 172.

38
PadiĢahın buyruğu üzere yukarıda adı zikredilen toplulukların alim ve saygın
adamlarından araĢtırılıp haberler yan-yana toplandı. GeçmiĢ yazanların kitapların
içeriği ile karıĢtırılıp böylece bütün iklimler halkının tarihleri konusunda bir baĢka
cilt yazıldı. Suverü‟l-Ekalim [Ġklim Türleri] ve‟l-Mesalik ve‟l-Memalik [Yollar ve
Ülkeler] beyanında olan diğer bir cilt ise buna ilave edilip bu Tarih-i Mubarek‟e zeyl
[ek] yapıldı. Kitabın bütünü ise Cami‟ü‟t-Tevarih diye adlandırıldı. Bu kitabın
detayları, hikayeleri, destanları ve vaziyetlerin niteliği hakkında bilgi, bu fasılın
ardından yazılacak olan bir fihrist içerisinde verilecektir. KuĢkusuz, olayları ve
hikâyeleri anlatan ve yazan müverrih o hikâyelerin hiç birini kendi gözüyle
görmemiĢ ve o olayları ve hadiseleri yaĢayan topluluklar ile de yüzyüze görüĢmemiĢ,
sadece ravilerin anlattıklarını yazmıĢtır. anlatı, nakl, rivayet iki türdür: birincisi
mütevâtir [ağızdan ağıza yayılan] olan anlatıdır. Bu tür anlatı bilgilenmeye neden
olup onda bir Ģüphe yeri olmaz. Mesela biz yüzyıllarca önce varolan peygamberlerin,
padiĢahların ve meĢhur kimselerin hemde Mekke ve Mısır gibi uzak Ģehirler ile diğer
meĢhur uzak beldelerin var olduğunu görmediğimiz halde ağızdan ağıza
yayıldığından öğrenip onda hiç tereddüt etmiyoruz. Bütün Ģeriatlar ve dinlerin temeli
bu tür ağızdan ağıza yayılan anlatı ile olmuĢtur. Bazı olaylar için bu tür mütevâtir
anlatının bütün halk arasında itibarı olup bazende seçkin halk arasında olur. Ġkinci
tür anlatı mütevâtir olmayan anlatı Ģeklidir ki ona âhâd219 derler. Bu tür anlatıda
doğru ve yanlıĢ ihtimalı olup ihtilaf ve çekiĢme konusu olabilir. Halkın haberdar
olduğu birçok hikayeler ve ahvaller böyle gayr-ı mütevâtir Ģekildedir. Çünkü tecrübe
ile malum olmuĢturki dün vuku bulan bir olay için Ģayet olay sahibi bugün onu
anlatırsa kesinlikle vuku bulduğu gibi hatırlamayıp belki tekrar anlattığı her mecliste
ibareler ve sözlerinde değiĢiklikleri olacaktır. Bunun içindirki Ģeriyatta son derece
titizlik kullanılmasına rağmen onlarda bir çok farklılıklar olmuĢtur hatta bazı nebevi
hadisler bile ravilerinin durumlarının farklılığından dolayı onlarda Ģüphe yeri olduğu

219
Bir, bir tek manalarına gelen ehad ya da vahidin çoğuludur. Umumiyetle mütevâtir derecesine
yükselemeyen haberlere denir. Buna göre, bir nesilde bir tek ravi tarafından rivayet edilen habere
haber-i vâhid adı verilir. Birkaç nesilde birer ravi tarafından rivayet edilmiĢ olan haberlere ise haber-i
âhâd veya kısaca âhâd denilmiĢtir. Bkz: http://hadis.ihya.org/hadis-sozlugu/ahad.html [EriĢim tarihi:
04.09. 2018]

39
bilinir. Önceki imamlar çok araĢtırınca bazılarını tekrar ayırmıĢlar ki bunlara Sıhâh
derler. Geriye kalanlar hakkında hayret edip tereddütlü bulup durmuĢlardır. ġeri
meselelerde imamların, çoğu ihtilafları, bu anlama dayanmaktadır. Bununla birlikte
ihtilaf konusu olan Ģeri meseleri de inkar etmek uygun olmaz çünkü dinde inkar
etmek eksiklik ve nuksana yol açır. Böylece yakin hasıl olur ki çeĢitli kavimleri ve
uzun geçmiĢlerin tarihleri mutlaka doğru olabilmez ve bu konularda edilip edilmekte
olan rivayetler benzer ve aynı olamaz. Mukakkak herkes kendisine mütevâtir Ģekilde
ulaĢtığı ve haberler yoluyla duyduğu gibi rivayet etmektedir. Rivayet eden kimsenin
kendi sevdiği gibi artırıp eksilterek anlattığı çok olmuĢtur. ġayet yalan-yanlıĢ
söylemese bile ibarelerde ihtilafa yol açabilecek birkaç mübalağa ve vurgu yapmıĢtır.
Ġlahi sünnetin cüzleri anlattığımız gibi olduğundan ve insan tabiatının böyle
yaradılmıĢ olduğu için yaratılmıĢ olan her bir kimse bunun tersine bir söz söylemek
isterse imkansız ve mahal düĢünen biri ve batıl konuĢan kimsedir. Durum böyle
olunca gerçek ve kusursuz bir Ģey yazmağı düĢünen bir tarihçi, kesinlikle hiç bir
hikayeyi anlatamayacaktır çünkü anlatmak istediği herĢey onu müĢahede eden
[görmüĢ olan] bir gurup büyüklerden öğrendiği bir Ģey olup veya diğer kimselerden
duyduğunu anlatmak olup veya geçmiĢtekilerin kitaplarından okuduğudur. Her
halükârda anlattığımız gibi farklı [ihtilaflı] olacacaktır. Allah en doğrusunu bilir.

XXX

40
Müvehhit Tarihçilerin Sultanı, Mevlamız, En Büyük, En Bilgin Olan ReĢid et-
Tabib el-Hemedani Diye Bilinen Fazlullah b. Ebi’l-Hayr [Aslehullah ġanehu-
Allah Onun ġanını Yüceltsin]’ın Tasnif Ettiği Cengiz Han Hanedanı ve Onun
Yüce Ecdatının Dünyayı Feth Etmesi [CihangüĢay-ı Al-ı Cengiz Han ve Cedd-i
Büzürgvar-ı U] Kitabından, Tarihlerin Hedefi [Gayesi] Hakkında Bab

Bu Câmi‟ü‟t-tevârîh‟i tasnif eden ve yazan Ġbn ġehâb,220 bütün bilgileri bir


araya toplamak gayesiyle pek çok tarihçinin kitaplarını okumuĢtu. Gerçekten çok
zahmet çekmiĢ ve bütün Türk kavimlerini tahkik etmiĢ olmasına rağmen, Târîh-i
CihânguĢâ‟dan daha büyük bir eser görmedi. Câmi‟ü‟t-tevârîh daha çok Ġran ile bazı
Turan sultanlarından, CihânguĢâ da çoğunlukla çölleri mekân tutmuĢ Türkler‟den
bahseder. Bu kitabın içinde faydalı sözler pek yoktur. ġimdi biz kendi yazdığımız bu
tarih kitabında, Târîh-i CihânguĢâ‟da yazılan, Cengiz Hân ve diğer yerlerdeki
sultanların hakkında anlatılanları özet olarak nakletmeyi amaçlıyoruz. Cengiz Hân
tarihinde, Ġran ve Turan sultanlarını birkaç bölümde anlattık.

Cengiz Hân’ın Ata ve Ecdadı Hikâyesine BaĢlanmasının Zikri

Tanrı, yaratılıĢın baĢlangıcında sâhib-i [B305] devletin azametli ve güçlü


olmasını, Fars diyarını fetheden bir saltanat sarayı kurmasını takdir etmiĢti. Belli bir
vakitle, Allah‟ın iradesiyle bu olay gerçekleĢti. Onu [Cengiz Hân‟ı] tüm âleme
hükümdar kıldı. Allah‟ın hikmeti ve iradesiyle onun mübarek vücudu, babasının
belinden anasının rahmine inip, bu yolda aĢama aĢama geliĢti, olgunluğa eriĢti. Onun
[Cengiz Hân‟ın] devletinin ortaya çıkıĢının aĢikâr oluĢu ve onun saadetli sırrının
ortaya çıkıĢı, sabahın ilk ıĢıklarının ufuktan göründüğü müjdesini verdi. Allah‟ın
takdiri bu suretle Ģimdi yerine geldi221. EĢsiz bir kiĢi olan Yesügey Bahadır,222

220
Müellifin kendisi.
221
Müellif burada görüldüğü gibi Yesügey Bahadır ve Cengiz Hân‟a birer müslüman liderler gibi
methiyeler düzmektedir. Müellifin yaĢamıĢ olduğu zamanlarda [Timurlular] Moğollar‟ın etkisi devam
etmekteydi. Timur, Cengiz Hân‟ın sülalesinden olmamasından dolayı, devamlı olarak “hân” yerine
emir ünvanını kullanmıĢ ve Cengiz Hân soyundan birini hükümdar olarak yanında bulundurmuĢtur.

41
Cengiz Hân‟ı deryadaki bir inci gibi terbiye etti. Onun devletinin ortaya çıkması,
Cengiz Hân‟ın evlatlarının ve Ģöhretli uruğlarının, özellikle -hâkimiyeti kalıcı, zafer
ve mutluluğu daim olsun- günümüzün ĢehinĢahı ve Ġslâm padiĢahı Mahmud Gâzân
Hân‟ın saltanatına zemin oluĢturdu. Saygı ile peygambere ve [onun] büyük ailesine
selam olsun. En doğrusunu Allah bilir.

Cengiz Hân’ın Babası Yesügey Bahadır’ın Hikâyesi Kısmı


Moğollar, babaya “içige”223 derlerdi. Yesügey Bahadır, Moğol kavimlerinin
çoğunun padiĢahıydı. Büyük ve küçük hükümdarların bütün aile üyeleri, yani
amcaları ve çocuklarının hepsi onun padiĢahlığını kabul etmiĢ ve ona tâbi olmuĢlardı.
O, “bahadır” ve “yiğit” lakabını almıĢtı. Yesügey, diğer Moğol kavimleri ile birçok
savaĢ yapıp, mücadele etmiĢti. Özellikle Tatar224 kavmi ve Hıtây ordusunun
emirleriyle mücadele etmiti. Onun adı ve Ģöhreti [zamanla] etrafa yayılmıĢ ve
böylece o, meĢhur biri olmuĢtu. Bütün kavimlerin nezdinde saygıdeğer biri olmuĢtu.
Yanında her kavimden bir kadın vardı. Onların en büyüğü ve itibarlısı, erkek
çocuklarının annesi olan Ulun Fucin‟di. Bu kadına ayrıca Ulun Eke225 de diyorladı.
[Bu kadın] Ulkunut kavmindendi. Fucin, Hıtây dilinde “hâtun” anlamına gelir. Onlar
[Ulkunutlar] o vilayetlerin sınırlarına yakın olduklarından, onların [Hıtâylar‟ın]
dillerinden etkilenmiĢlerdi. Ulun Eke‟nin erkek kardeĢi Altan‟ın küçük kızı Macu
Kurgan, Cengiz Hân ile evlendirilmiĢti. Bu büyük hâtundan dört oğlu vardı ve hiç
kızı yoktu. Diğer bir hâtundan doğan ve çocuklarının en küçüğü olan diğer bir oğlu
da Belguti Noyan‟dı.226 Ancak bunların dördü itibarlı oğuldu. Ġlk oğlu [Yesügey‟in]

Var olan bu etkiden dolayı Ġlhanlı ve Timurlu dönemindeki müellifler Moğol asilzadelerinden
bahsederken onları zorunlu olarak aĢağılamamıĢlardır, onlardan her zaman övgüyle bahsetmek
zorunda kalmıĢlardır.
222
Cengiz Hân‟ın babası. Ayrıca bkz. Mustafa Kafalı, “Yesügey Bahadır”, DİA, XII, 367-369; Vassaf,
Tarih, 292.
223
[َ‫]ایچیگ‬.
224
Moğol ve Türk topluluklarına verilen genel ad. Ayrıca bkz. Faruk Sümer, “Tatarlar”, DİA, XL,
168-170; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 393, 415; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 1.
225
Ubakun. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 562; Cengiz Hân‟ın dayısının kızı. Bkz.
Temir, Ahmet, Moğollar’ın Gizli Tarihi, yay. TTK, Ankara 1948., 21.
226
Cengiz Hân‟ın üvey kardeĢi. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 76.

42
hepsinden itibarlı olan Timuçin,227 padiĢah oldu. 51 yaĢındaki Nayman228 padiĢahını
öldürdü ve lakabı Cengiz oldu.229 Onun hikâyesi ve kıssaları burada anlatılanlardan
daha fazladır. Bu hikâyelerden bazıları bu kitapta detaylı olarak anlatılacaktır. Ġkinci
oğlu Cuci Kesar‟dı. Cuci230 bir isimdir. Kesar, “çok yırtıcı” anlamına gelir. Çünkü o,
çok güçlü ve heybetli biriydi. Bu sıfatla tanınmıĢtı. Omuzları geniĢ, göğsü yapılı ve
beli inceydi. Yan tarafına yatıp uyuduğunda [belinin altından]231 bir köpek
geçebilirdi. Öyle güçlüydü ki, bir adamı bir eliyle taĢır ve tutup yukarı kaldırabilirdi.
Bir adamın belini bir oku ikiye kırdığı gibi kırabilirdi. [A306] Çoğu zaman o, kardeĢi
[Cengiz Hân] ile müttefik ve [onunla] aynı düĢüncede olurdu. Cengiz Hân, Ong Hân
ile savaĢtığında Cuci, Cengiz Hân‟ın yanında değildi. Bu kusurlu davranıĢ birkaç
defa tekrarlanmıĢtı. [Cengiz Hân] Nayman padiĢahı Tayank Hân232 ile olan büyük
savaĢında Cuci Kesar‟ın ordunun merkezinde bulunmasını buyurmuĢtu. O, bu
savaĢta çok çaba sarfetti ve bu sebeple Cengiz Hân ona hediyeler verdi. Cengiz Hân,
kardeĢleri ve kardeĢlerinin çocuklarını topladı, onlara makam ve mevkiler dağıttı.
Bütün amca çocukları ve [bunların içinde] sadece Cuci Kesar‟ın çocukları Ģehzadelik
sırasına oturtuldu, diğerleri de emirlerin sırasına oturtuldu. Cuci Kesar ve onun
çocuklarının hikâyeleri, olayların ve hikâyelerin arasında anlatılacaktır. Cuci
Kesar‟ın çocukları çoktu. Anlatıldığına göre kırka yakın oğlu vardı. Bunların üçü;
Yigu, Tugu ve Yisunguh olup [bunlar] Ģöhretlidir. Yarlıklarda, Yigu ve Yisunguh‟un
adları vardır, ancak Tuku‟nun ismi yoktur. Yigu, Tuku‟dan daha kısa boyluydu.
Yisunguh uzun boylu, çehresi kırmızı ve sakalı uzundu. Cuci Kesar 233 ölünce büyük

227
Cengiz Hân‟ın asıl adı. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 59, 61; Vassaf, Tarih, 292.
228
Hanghai ve Altay dağları arasında oturan büyük bir halk. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi,
141, 142; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 379; Cüveynî, Ata Melik, Tarih-i Cihangûşa,
haz. Ahmet Hatemî, yay. Mahâret, Tahran 1391 h.Ģ., I, 218; II, 137.
229
Altan, Huçar ve Saca-Begi toplanıp konuĢarak Temuçin‟i hân ilan edip, ona destek sözü verdiler.
Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 57.
230
Cuci ya da TuĢi, [bkz. Cûzcânî, Minhâc-ı Sirâc, Tabakat-ı Nasıri, II, haz. Abdulhay Habibi, yay.
Dûnya-ı Kitab, Tahran 1363 h.Ģ., 149.] [d.?- ö.1227] Cengiz Hân büyük oğluydu. Bkz. Dihhûdâ;
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 41; Vassaf, Tarih, 264.
231
Cuci Kesar‟ın üçgen yapılı vücut yapısında bahsedilmektedir.
232
Ġnanc Hân, Tabuka‟nın babası, Nayman kavminin hükümdarı ve Kuçluk Hân‟ın babası. Hıtay Hânı
ona “Hân oğlu” lakabını vermiĢti. Bkz. Dihhûdâ.
233
Cuci Kesar veya Coçi Hesar, Timuçin kardeĢi. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 60, 195;
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 407; Vassaf, Tarih, 260.

43
oğlu onun yerine geçti. Yigu ölünce onun oğlu Herkusun234 onun yerine geçemedi;
çünkü Yigu‟dan sonra amcası Yisunguh tahta oturmuĢtu. Molku Hân235 ve Giyula
Hân236 [Kubilay Hân] zamanında Cuci Kesar‟ın naibi, onun Yisunguh ismiyle bilinen
oğluydu. MeĢveret meclisleri sırasında ona padiĢah gibi saygı gösteriyor ve itaat
ediyorlardı. Ordunun, kavimlerin ve büyük küçük hânedan üyelerinin bütün iĢleri
onun elindeydi. Kubilay Hân237 ile Arıkbuka238 arasında muhalefet olduğu bir günde
Yisunguh, Kubilay Hân‟ın tarafındaydı ki, bu olay Kubilay Hân tarihinde
anlatılacaktır. Denilir ki: 75 yaĢında o, kurultayda Kubilay Hân‟ın yanına geldi ve
henüz bütün saçları beyazlamamıĢtı. Cuci Kesar, orduyu çocuklarına taksim
ettiğinde; Yigu, Tutu ve Yisunguh isimli her bir oğluna 1.000 kiĢi ve diğer emirlere
de 100239 kiĢi verdi. Ondan sonra onun uruğundan herkesin bir mevkisi bulunuyordu.
Bu zamanda doğum nedeniyle onların sayısı çoğalmıĢtı. Kubilay Hân‟ın zamanında
Cuci Kesar‟ın büyük hâtunlarından birkaçı hayattaydı. Kubilay, onlara saygı
gösteriyordu. Yisunguh‟un yurdu ve makamı ile Cuci Kesar‟ın uruğu Moğolistan‟ın
içindeydi. Cuci Kesar, doğudan kuzeye doğru Ergune,240 Kulenavurd241 ve Kilar
mevkisinde bulunan Utçi Noyan‟ın oğlu Cibu‟ya ve torunu Togaçar‟a yakın bir
yerdeydi. Cuci Kesar, Yigu‟nun Yantak ve Arkasun isimli oğullarına ve Tuku‟nun
oğlu Ġbugan‟a da yüzer kiĢi verdi. Yigu, Yesü Ġmgan‟ın oğlu Kubilay Hân zamanında
Cuci Kesar‟ın yerine geçmiĢ ve onun halkına sahip olmuĢtu. Utçi Noyan soyundan
olan Togaçar‟ın torunları ile bu memlekete geldiler. Onlar, Abaka Hân zamanında
buradaydılar ve Cuci Kesar‟ın diğer oğullarından bazıları da bu zamanda buradaydı.
Lafın kısası, Moğol ulusu ve kavimleri çoktur ve hepsini ayrıntılı olarak anlatmak

234
Herkâsun. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 155.
235
Mengüge. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 101; Molku veya Mengü, [d.?-ö.1259]
Tuluy‟un büyük oğlu, daha sonra Güyük Hân‟ın halefi oldu. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi,
270, 274; Vassaf, Tarih,10.
236
Kubilay. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 67. Güyük Hân [d.?- ö.1248], Ögedey‟ın
oğlu ve halefi. bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 270, 274; Vassaf, Tarih, 11.
237
Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 50, 51; Vassaf, Tarih, 15.
238
Arıg. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 17; Tuluy Hân‟ın oğlu, annesi Biki ya da
Serkubiki. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 299-300; Vassaf, Tarih, 10.
239
Burada 100 ve 1000 kiĢi ifadesi ile, ister istemez Türkler‟in onluk sistemi aklımıza gelmekte ve
böyle bir etkilenmenin de varlığı bilinmektedir.
240
Ergene. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 40.
241
Kukenavur. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 40.

44
için ayrıca kalın bir kitap yazmak gerekir. Cengiz Hân ve evlatları daha çok
anlatılacak ve onları inĢallah [B306] diğer tarihçiler anlatacaklardır. Cengiz Hân‟ın
ömrü ve saltanatı daim olsun.

Cengiz Hân’ın Tanıtılması Hakkında

Târîh-i CihânguĢâ‟da, Cengiz Hân on üç yaĢında iken babasının öldüğü


rivayet edilir. Onun babası Yesügey Bahadır‟ın hâkimiyeti zamanında birçok kavim
onun etrafında toplanmıĢ ve ona itaat etmiĢti. Daha sonra, onlar Cengiz Hân‟ı çocuk
görüp ondan ayrıldılar. [Cengiz Hân‟ın] annesi Ulun Eke,242 akıllı ve tedbirli bir
insandı. Ulun Eke, Yesügey Bahadır‟dan kalmıĢ olan evi, malı, tâbi olanları, orduyu
ve çevresinde bulunanları imkânı ölçüsünde korumuĢtu. Cengiz Hân birçok defa zor
duruma düĢmüĢ, birkaç defa da Tayciyut243 kavmi; [Cengiz Hân‟ın] etbasına,
ordusuna ve çevresindekilere galip gelmiĢ ve Cengiz Hân‟ı esir etmiĢti.244 Allah-û
Teala, onu tehlikelerden kurtardı. Çünkü yaratılıĢın baĢlangıcında Tanrı onun bir
cihân padiĢahı olmasını istemiĢti ve bu istek de yavaĢ yavaĢ gerçekleĢiyordu. [Cengiz
Hân‟ın] sabırlı davranarak birçok zahmeti ve zorlukları geçti. PadiĢahlık lezzetine ve
rahatına ulaĢınca, bu büyük nimetin kadrini bildi, Ģükür Ģartlarını yerine getirdi,
yüksek mertebelere ulaĢtı ve tüm alemi kendi hâkimiyeti altına alabildi. O zamanda,
zayıf durumunda karĢılaĢtığı çeĢitli zorlukları,; azmi, cesareti, aklı, mahareti, bilgisi
ve düĢüncesiyle aĢabildi. Cömertliği ve keremiyle adını etrafa duyurdu ve onun
sevgisi halkın yüreğine doldu. Kavimler onun çevresinde toplandılar, onun gücü ve
kuvveti arttı. Dostları galip ve muzaffer oldu, düĢmanları mağlûp ve zelil oldu. Bu
sebeple akrabaları ve amca çocukları ona ve onun babasına haset ettiler. Özellikle
komĢuları ve yurtları birbirine yakın olan Tayciyutlar‟a karĢı tedbir aldı. Onlarla
birçok savaĢ yaptı, çok zahmet çekti ve sonuçta onları mağlup etti. Sağ kalanları esir
alıp kendi ordusuna dâhil etti. Bu olaylar daha sonra ayrıntılı bir Ģekilde

242
Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 219.
243
Taiyiçi‟ut, Tayici veya Tayçigut, Moğol kabilelerinden. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 47,
57; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 47.
244
Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 31.

45
anlatılacaktır. Cengiz Hân kendisine yakın olan bazı Moğol kavimlerini ve
akrabalarını mağlup etti ve onları itaati altına aldı. Nayman 245 hükümdarı Ong Hân246
ile Yesügey Bahadır‟ın247 eskiye dayanan dostlukları vardı.248 Ong Hân ile Cengiz
Hân, baba oğul gibi birbirine yakındılar. [Bir zaman sonra] Ong Hân ile Cengiz
Hân‟ın akrabaları Cengiz Hân‟ı öldürmeyi düĢünüyorlardı. Onların yurtları birbirine
yakındı. Sonunda Cengiz Hân, onlarla savaĢmaya mecbur oldu. Birkaç kez savaĢtılar.
Sonuçta Cengiz Hân galip geldi. Onların hepsini ortadan kaldırdı. Onların yurtlarının
çevresinde oturan ve onlara haset besleyen bütün Moğol kavimleri artık ona tâbi
oldular. Kerayit249 padiĢahı ile dost olan Cengiz Hân ile Nayman padiĢahı Ong
Hân250 arasında bir düĢmanlık ortaya çıktı. Bu yüzden Cengiz Hân, onunla birkaç
defa savaĢtı. DüĢmanlık ve hasımlık kalıcı oldu, onun yüreğine kin yerleĢti. [A307]
Cengiz Hân, kendisine yakın olan vilayetleri düĢmandan temizledi ve Nayman
sınırına ulaĢtı.251 Cengiz Hân‟ın düĢmanı olan bazı Moğol kavimleri onun yanına
gittiler ve ona düĢmanlık ettiler ve savaĢa baĢladılar. Bu yüzden onlarla savaĢması
gerekti ve hepsini yendi. Gayet itibarlı biri olan Hıtây padiĢahı Altun Hân, 252 o
dönemde kendisine itaat eden, zaman zaman isyan eden çoğu Moğol ve Türk
kavimleri ile komĢuydu. Daha önceki hikâyelerde anlatıldığı gibi Cengiz Hân, Hıtây
padiĢahlarının babaları, dedeleri ve amcalarından birkaç kiĢiyi öldürmesi nedeniyle

245
Birçok Moğol kavminin ortak adıdır. Bu boyların içerisinde Kerayitler en büyükleridir. Bkz.
ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 295.
246
Ong Hân, Özbek Hive hanedanının altıncı hükümdarı, ayrıca Kerayit ve Sakiz kabilelerin
hükümdarı. Bkz. Dihhûdâ. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 96, 104; Vassaf, Tarih, 292.
247
Cengiz Hân. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 295.
248
Bir zamanlar Ong Hân güç bir duruma düĢtüğünde, Yesügey yardım etmiĢti. Bkz. Temir,
Moğollar’ın Gizli Tarihi, 37.
249
Kubi sahrasının doğusunda ve Baykal gölünün güneyinden Çin duvarına kadar bölgede yaĢayan
Moğol kavimlerinin en güçlüsü. Ayrıca bkz. Dihhûdâ; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,
385.
250
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, III, 137.
251
Cengiz Hân‟ın bu zaferi ile Moğol ordusu esaslı bir yapıya kavuĢturulmuĢtur. Ordunun içinde
kapıcılar, okçular, nöbetçiler, sofracılar, seyisler gibi birlikler görev almaya baĢlamıĢtır. Ayrıca hassa
kuvveti için de 1.000 kiĢilik bir yapı kurulmuĢtur. Birkaç sene sonra da hassa kuvvetleri 10.000 kiĢiye
çıkarılmıĢtır. Emirlere uymayan veya emirleri aksatan askerlere de bolca ve değiĢik çapta cezalar
verilmiĢtir. Askeri aristokrasi Türkler‟de olduğu gibi “tarhan” ünvanını taĢımıĢ ve vergiden muaf
tutulmuĢlardır. Ordu onluk, yüzlük ve binlik birliklere ayrılmıĢtır. Ordu içinde istihbarata çok fazla
önem verilmiĢtir. Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 408-411.
252
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 217, 370; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 418.

46
onların arasında husumet ve düĢmanlık ortaya çıktı. Cengiz Hân‟a [Allah] kuvvet,
kudret ve güç verince onun etrafında birçok ordu toplandı. O, geçmiĢte yaĢanan
olayların intikamının alınmasını gerekli gördü. Kalabalık bir orduyla Altun Hân‟a
karĢı sefere çıktı, Hıtây memleketinin çoğunu istila etti ve onların padiĢahlarını
mağlup etti, geri kalanların hepsini itaat altına aldı. BeĢ yıl sonra onların sınırına bir
ordu yerleĢtirip kendi isteği ile geri döndü. Ondan sonra o bölgede bulunan Tibet253
ve Tangut vilayetini istila etti. Onun aklında; tekrar Hıtây yönüne gitmek ve Hıtây‟a
sınır, Moğolistan‟a yakın olan; Hindûlar‟ın ve Karacang halkının Kender,254
Tacikler‟in255 ise Kandahar dedikleri, Karacang vilayetine kadar Hıtây
memleketlerinin hepsini ele geçirmek vardı. Cengiz Hân, bu önemli hârekatı
gerçekleĢtirme iradesine sahipti, fakat Nayman padiĢahının oğlu Kuçluk Hân,256
babası257 öldürüldüğünde kaçmıĢ, Türkistan258 vilayetine gitmiĢ, onun düĢmanı bazı
Moğol kavimleri ile birlik olup Karahıtaylı Gür Hân‟ın 259 sahip olduğu Türkistan‟ı
istila etmiĢ, Gür Hân‟ı öldürmüĢ ve bu olayın haberi Cengiz Hân‟a ulaĢmıĢtı. Cengiz
Hân‟ın Hıtây ve çevresine gitme isteği azalmıĢtı. Cengiz Hân bu sebeple Kuçluk
fitnesini def etmekle meĢgul oldu. Cebe‟yi bir ordu260 ile önüne gönderdi ve Kuçluk
yenildi.261 Bir zamanlar büyük ve geniĢ bir ülke olan Türkistan‟ı, Celâleddin

253
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 196, 233; II, 99; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,
69.
254
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, III, 147.
255
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 215, 267; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 47.
256
Güçlük. Bkz. Kafesoğlu, Ġbrahim, Harzemşahlar Devleti Tarihi: [485-618 / 1092-1221], yay.
TTK, Ankara 1984, 223. Nayman hükümdarlarının lakabı. Bkz. Dihhûdâ. Kuçluk Hân, Ong Hân ile
savaĢınca yenilip, Gûr Hân‟a sığınmıĢ ve Kuçluk lakabını bu olaydan dolayı almıĢtır, asıl adı tespit
edilememiĢtir. Bkz. Vassaf, Tarih, 294. Kendisi önceleri hıristiyandı, daha sonra eĢinin tesiriyle budist
oldu ve budist olduktan sonra bölgedeki diğer inançlara mensup insanlara -bilhassa müslümanlara-
çok sert davranmıĢtır. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 226.
257
Tayang Hân. BKZ. Vassaf, Tarih, 293.
258
Orta Asya‟nın büyük kısmı için kullanılan tarihî bir terim. Ayrıca bkz. Ahmet TaĢağıl, “Türkistan”,
DİA, XII, 556-560; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 19; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 40.
259
Ong Hân‟ın amcası, ayrıca Karahıtay hükümdarlarına verilen ünvan. Ayrıca bkz. Abdülkerim
Özaydın, “Gürhan”, DİA, XIV, 323; Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 150, 152; Abû‟l-Farac, Tarih, II,
200.
260
20.000 kiĢilik bir orduydu. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 228.
261
Kuçluk hâkim olduğu bölgelerde müslümanlara hoĢgörü göstermiyordu. Aralarında çıkan bir
tartıĢmadan dolayı Ġmam Muhammed b. Yahya‟yı iĢkence ettirerek öldürttü. Bkz. Vassaf, Tarih, 294.
Cebe‟nin onun bölgesini ele geçirmesinde müslümanlara uygulanan bu sert politikanın da etkisi
vardır. Bu zafer ile birlikte Moğollar, bir süre Doğu Türkistan halkı tarafından bir kurtarıcı olarak

47
HârizmĢah262 ile Kuçluk Hân birlikte, Gür Hân‟ın elinden alıp aralarında
paylaĢmıĢlardı. Moğol ordusunun Kuçluk‟u ortadan kaldırmasıyla263 ve Cengiz Hân
da Kuçluk Hân‟ın mülküne çökmüĢ oldu. Sultan Muhammed HârizmĢah da,264
Otrar265 sınırına kadar bütün Türkistan memleketini ele geçirmiĢti. Cengiz Hân
dostluk ve birlik için müslüman tacirlerden bir topluluğu sultanın katına göndermiĢti.
Kayır Hân266 dedikleri Sultan Muhammed‟in dayısının oğlu267 Ġnalcık, iĢin önünü ve
arkasını düĢünmeden bu tacirleri Otrar‟da öldürmüĢtü.268 Bu olayın haberi Cengiz
Hân‟a geldiğinde Cengiz Hân; Hıtây, Çin ve Karacang vilayetlerinin iĢlerini unuttu
ve acele ile Türkistan ve Ġran tarafına yöneldi. Her iki memleketi oğullarının ittifakı
ve emirlerinin desteği ile ele geçirdi. Ondan sonra Ögedey Kağan,269 kardeĢi Tuluy270
ile birlikte Hıtây vilayetinin tamamını ele geçirdi. [B307] Kirel, BaĢgur,271 Bulur,
DeĢt-i Kıpçak,272 Urus, Çerkes ve As vilayetlerini, en kuzeyden en güneye HabeĢ

görülmüĢtür. Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 427; Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar
Devleti Tarihi, 227.
262
Celâleddin HârizmĢah, [d.?-ö.629/1231] HârizmĢahlar Devleti‟nin son hükümdarı. Ayrıca bkz.
Aydın Taneri, “Celâleddin HârizmĢah”, DİA, XII, 248, 250; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 514.
263
Kuçluk‟un baĢı gövdesinden ayrılarak HarizmĢah ülkesinde gezdirilmiĢtir. Bkz. Vassaf, Tarih, 294.
264
Muhammed [kutbeü‟d-din] Alâü‟d-din b. TekiĢ, HârizmĢah, [d.?-ö.1220] Bkz. Kafesoğlu,
Harezmşahlar Devleti Tarihi, 13, 18. 20 ġevval 596 [3 Ağustos 1200]‟de tahta oturdu.
265
Orta Asyanın eski Ģehri, m.15‟e kadar büyük ticari Ģehirdi. Ayrıca bkz. Ġnayetullah Reza, “Otrar”,
DMBİ, VI, 1-2; Abû‟l-Farac, Tarih. II, 496.
266
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 254, 255; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 422.
267
Terken Hatun‟un amcasının oğlu. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 240.
268
Daha önce müslüman KaĢgar halkı ve Doğu Türkistan‟ın Cebe tarafından kurtarılması ile
bölgedeki halk Moğollar‟a tâbi olmuĢtu. Otrar olayında müslümanların da kılıçtan geçirilmesi ile
Muhammed HârizmĢah, Moğollar‟a karĢı karĢıya gelmesinde dini faktörleri kullanamayacaktır. Bkz.
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 428. Ayrıca müellifin bahsetmediği diğer bir olay vardır.
Bu hadiseye göre Otrar olayından önce Muhammed HarizmĢah, Moğol ordularının Merkitler peĢinde
olmasından istifade ederek, Yimek reislerinden Kadır Hân‟ın kabilelerini yağma için Türkistan‟daki
Yugur Ģehrine gelmiĢ ve burada Cuci önderliğinde Moğollar ile savaĢmıĢtır. SavaĢılan günün
gecesinde her iki ordu da geri dönmüĢtür. Cuci‟nin Cengiz Hân‟ın emiri olmadan savaĢı devam
ettirmesi mümkün değildi. Çünkü onun yaptığı savaĢ emr-i vâki bir savaĢtı. Otrar olayına kadar
Cengiz Hân‟ın yapılan bu küçük çapta savaĢı görmezden geldiğini de bilmek faydalı olacaktır. Ayrıca
bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 239.
269
Ögedey Kağan, [d.582/1186-ö.639/1241] Cengiz Hân‟ın yerini alan Moğol büyük hânı. Ayrıca
bkz. Osman Gazi Özgüdenli, “Ögedey Hân”, DİA, XXXIV, 21-22.
270
Tuluy, [d.?-ö.630-1233] Cengiz Hân‟ın ilk eĢinden en küçük oğlu. Ayrıca bkz. Mustafa Musevi,
“Tuluy”, DMBİ, XVI, 2; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 55.
271
BaĢgur veya BaĢkırt, Orta Asya Türk kavimlerinden. Ayrıca bkz. Mehmet Saray, “BaĢkırt”, DİA,
V, 130,131.
272
DeĢt-i kıpçak, Türkistan‟da büyük bir sahra. Bkz. Dihhûdâ; Barthold, Moğol İstilasına Kadar
Türkistan, 366.

48
sınırına kadarki bölgeyi Ögedey ve Tuluy çocukları ile birlikte ele geçirdiler. Bu
sırada Sulungke vilayeti de zaptedildi. Mengü Kağan döneminde bir defa da
Rum‟un273 bir bölümü ele geçirildi. Kubilay Kağan kendi padiĢahlığı zamanında Çin
ve Hindistan vilayetlerinden bazılarını aldı. Nihayet sene sene, gün gün, Cengiz
Hân‟ın çocukları ve mâiyeti sayılan memleketlerdeki vilayetleri ele geçirdiler.
Cengiz Hân ve onun maiyetinin gerçekleĢtirdiği büyük iĢler, bundan sonra ayrıntılı
bir Ģekilde kendi yerinde anlatılacaktır. Burada biz önsözü kısa tuttuk. ġimdi Cengiz
Hân‟ın hâtunlarını, her hâtunun kaç çocuğu olduğunu ve her birinin ahvalini ayrıntılı
bir Ģekilde anlatmaya baĢlıyoruz. En doğrusunu Allah bilir.

Hâtunların ve Çocukların Zikri

Cengiz Hân‟ın beĢ yüze yakın hâtun ve cariyesi vardı. Cengiz Hân, her birini
bir kavimden almıĢtı. Bazılarını Moğol usulüyle nikahlamıĢtı. Onlardan çoğu Cengiz
Hân‟ın ele geçirdiği ülkelerden yağmalanarak alınmıĢtı. Onlardan [bazıları] büyük
hâtunlardan ve itibarlı kiĢilerin [kızlarıydı]. Bunlardan beĢi hakkında ayrıntı
vereceğiz: Ġlk hânımı Kongirat padiĢahı Dey Noyan‟ın kızı Börte Fucin,274
hânımların hepsinden itibarlı ve onların en büyüğüydü. [Cengiz Hân‟ın] en büyük
dört oğlunun annesiydi. DeĢt-i Kıpçak‟taki bütün padiĢahlar ve padiĢah çocukları
Cuci‟nin soyundandı. Anlatılanlara göre Cengiz Hân, Merkit 275 kavmi ile savaĢtığı
ve galip geldiği vakit Börte Fucin, Cuci‟ye hamileydi. Merkit kavmi hâtunu esir
almıĢtı. O vakitlerde Merkitler ile Ong Hân arasında dostluk olduğundan hâtunu,
Ong Hân‟ın yanına gönderdiler. Ong Hân onu izzet ve ikram ile karĢıladı. Onun
babası ile Cengiz Hân eski bir dost olduğundan Cengiz Hân‟a Ong Hân “oğlum”
diyordu, Börte Fucin‟e de gelin gözüyle bakıyordu. Onun emirleri Ong Hân‟a “Niçin
onu kendine almıyorsun?” diye sordular. O da: “O, benim gelinimdir, ona baĢka
273
Rum, Roma, Bizans, Rumlar veya Anadolu‟yu ifade eden bir isim. Ayrıca bkz. Casim Avcı,
“Rum”, DİA, XXXV, 222, 225; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 27.
274
Borte Ucin veya Börte Ücin, Cengiz Hân‟ın ilk eĢi. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 66, 94;
Yasunçin Bagı. Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 478.
275
Moğollar‟ın en önemli iki kavminden biri. Ayrıca bkz. Barthold, V.V., Türkistannâme, II, Farsça
terc. Kerim KiĢaverz, yay. Agâh, Tahran 1366 h.Ģ., 817.

49
gözle bakmak delikanlılığa sığmaz” diye cevap verdi. Cengiz Hân bu durumdan
haberdar oldu. Celayir276 kavminden Sertak Noyan‟ın babası, Sepe‟yi Ong Hân‟a
gönderdi ve hâtunu istedi. Ong Hân onu hürmetle karĢıladı ve [hâtunu] ona verdi.
Daha sonra Cengiz Hân‟ın tarafına doğru yöneldiler. Hâtun yolda iken Cuci doğdu.
Yolun tehlikeli olması ve beĢik yapmak için zaman olmaması nedeniyle Sepa,
vücudu zarar görmesin diye biraz hamur yoğurup Cuci‟nin vücuduna sardı. Aniden
[kimden olduğu belli olmadığı için] dünyaya geldiği için onun adını Cuci [yabancı]
koydular. Türkistan vilayetinin baĢlangıcından Amuderyanın277 sonuna kadar olan
vilayetlerde Cengiz Hân‟ın ikinci oğlu Çağatay278 hüküm sürüyordu. Onun ulusu onu
Ulguy, MübarekĢah ve Berak diye bilirdi. ġimdi de Kutluğ Hâce‟nin oğlu Duvav
tanınan biridir. Çağatay‟ın çocuklarının ve kavminin hikâyesine yeri geldikçe
değinilecektir. Cengiz Hân‟dan sonra kağan olan Ögedey Kağan onun üçüncü
oğluydu ve 13 sene kağanlık yapmıĢtı. Ögedey‟in en büyük oğlu Güyük Hân‟dı. O
civarda yaĢayan Kaydu279 ile birlikte onun soyundan gelen birkaç Ģehzadenin
hikâyesi kendi yerinde anlatılacaktır. [Cengiz Hân‟ın] dördüncü oğlu olan Tuluy‟un
lakabı [A308] uluğ noyandı. Cengiz Hân ona nöker280 diye sesleniyordu. O, çoğu
zaman babasına yardımcı oluyordu ve savaĢlarda onunla geziyordu. Tuluy, 281 Moğol
dilinde ayna demektir. Cengiz Hân vefat edince, onun ayna lakabını uruk diye
değiĢtirdiler. Aynanın adı Türkçe‟de kuzkudur.282 Bu sebeple bu zamanda da
Moğollar aynaya güzgü diyorlar. Kubilay Kağan, Mengü Kağan, Hülâgû Kağan, 283
Arık Böke284 Cengiz Hân‟ın torunlarıdır. ġimdi onların soyundan ve çocuklarından
Timur Kağan ve Ġslâm padiĢahı Gâzân Hân padiĢahtırlar. Onun temiz neslinden ve

276
39 Tatar kavminden biriydi. Ayrıca bkz. HaĢim Rajabzadeh, “Celayir Kavmi”, DMBİ, XVIII, 330,
331; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 444.
277
Orta Asya‟nın en büyük iki nehri olan Seyhun ve Ceyhun‟un arasını ifade eden terim. Ayrıca bkz.
Emel Esin, “Amuderya”, DİA, III, 89, 99.
278
Çağatay, [d.?-ö.639/1241] Çağatay Hanlığı‟nın kurucusu ve ilk hükümdarı. Ayrıca bkz. Abdülkadir
Yuvalı, “Çağatay Han”, DİA, XIII, 176, 177.
279
Ögedey‟in torunu, Gazi Oğul‟un [KaĢi] oğlu. Bkz. Vassaf, Tarih, 44.
280
Yardımcı veya asker. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 294.
281
Cengiz Hân‟ın en küçük oğlu. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 186, 214.
282
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 259.
283
Hülâgû Kağan, [d.?-ö.663/1265] Ġlhanlı Devleti‟nin kurucusu ve ilk hükümdarı. Ayrıca bkz.
Abdulkadir Yuvalı, “Hülâgû”, DİA, XVIII, 473-475; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 17.
284
Arık Böke, [d.?-ö.664/1265-1266] Tuluy Han‟ın oğlu.

50
diğer kollarından da kağan ve padiĢah olanlar vardır. Her biri kendi hikâyesinde
anlatılacaktır. Cengiz Hân‟ın dört oğlu akıllı, tedbirli, olgun, bahadır ve yiğit olup;
babalarının, ordunun ve halkın beğenisini kazmıĢlardı. Cengiz Hân memleketi dörde
ayırmıĢtı. Onların her birine bir oğlunu padiĢah olarak düĢünmüĢtü. Bu dört
Ģehzadeye külük diyorlardı. Onlar; insanlardan, atlardan ve diğerlerinin hepsinden
daha üstündüler. Daha önce belirtildiği gibi onlara külük diyorlardı ve bu dört
oğlanın hikâyesi bu hikâyenin dıĢında yazılacaktır. Eğer bunların hikâyesi Cengiz
Hân hikâyesi içinde yazılırsa [bu] kitabın hacmi büyür. [Burada] Cengiz Hân‟ın
düzenleyip herbir oğluna verdiği ordunun iĢleri bu hikâyede anlatılacak. Börte
Fucin‟den olan Cengiz Hân‟ın beĢ kızının ve bunların kocalarının isimleri
açıklanacak: Cengiz Hân‟ın en büyük kızını, Nikvan‟ın285 oğlu Ong Hân‟ın torunu
Bus Büke‟ye286 istediler ama, onlar evlenemediler ve bu sebeple [taraflar arasında]
bir kırgınlık ortaya çıktı. Ondan sonra bu kızı Ġkraz287 kavminden Nikvan‟ın oğlu
Butu Kurgan‟a verdiler. Cengiz Hân‟ın ikinci kızını, Uraub288 kavminin padiĢahı
Kutuku289 Biki‟nin oğlu Turalci Kurgan‟a verdiler. Üçüncü kızını, Ongut padiĢahının
oğlu Cinkuy‟a verdiler. Dördüncü kızını Kongirat padiĢahının oğlu Kurgan‟a
verdiler. Onun beĢinci kızını ise; Ulkutut kavminden Talcu Kurgan‟ın oğlu Ucar Âsâ
Hân‟a verdiler. Talcu Kurgan [aynı zamanda] beĢinci kızın dayısıydı. BeĢinci kız,
Cengiz Hân‟ın gözünde en değerli olanıydı. Onun durumu ve hikâyeleri çoktur.
Bundan sonra yazılacak bu beĢ kızın ve eĢlerinin hikâyeleri ve olayları çoktur. Çünkü
onların her biri ayrı bir kabile ve koldan gelmektedir. Onların bazılarının hikâyeleri
Cengiz Hân‟ın tarihi anlatılırken, Ögedey Kağan ve Güyük Hân 290 hikâyesinde
anlatılacaktır. Hepsi iyice tetkik edildiğinde olaylar tamamen anlaĢılacaktır. Burada
en büyük hâtun olan Börte Fucin‟in çocukları anlatılmıĢtır. Urhar Merkit 291 kavminin

285
Sengun. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 301.
286
Tusaka. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 301.
287
Bir Moğol kabîlesi. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 120, 129.
288
Uyirat. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 301.
289
Nukute. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 301.
290
Ögedey Hân‟ın oğlu. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 203-216; Barthold, Moğol İstilasına
Kadar Türkistan, 43; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 478.
291
Uhezmergit. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 302. Merkit, Selenge‟nin güney
kısmında oturan bir halk. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 54, 105.

51
lideri Tayer Usun, Cengiz Hân‟a itaat ederek Cengiz Hân‟ın ikinci eĢi olan kızını
getirdi ve Cengiz Hân‟a verdi. Cengiz Hân‟ın ondan bir oğlu oldu. Adı Gulegan‟dı.
Onu diğer dört oğlunun seviyesinde tutmadı. Gulegan‟ın soyundan gelen dört oğul
vardı: En büyük oğlu Kûce‟ydi. Babası vefat edince ona 6.000 asker verdiler ve
babasının yerine geçirdiler. [B308] Onun da, Urudi292 adında bir oğlu vardı.
Babasının ordusunu ve tahtını ondan sonra devraldı. [Bu kiĢi] Kubilay Kağan‟ın
hizmetindeydi. Kuvekan‟ın Ġbugan adında bir oğlu vardı. Babasının tahtı ve ordusu
ona kaldı. Ancak Togaçar Noyan, Naya ve diğer Ģehzadeler, Kubilay Kağan‟dan
ayrılıp Kaydu ile müttefik olduklarını Kubilay Kağan öğrendiğinde, onu ve
diğerlerini katlettirdi.293 Cengiz Hân‟ın üçüncü hâtunu Tatar294 kavminden Yesügat
olup, onun Çavur adında bir oğlu oldu ve genç yaĢta öldü. Dördüncü hâtun ise; Hıtây
padiĢahı Altan Hân‟ın kızı Guncu Hâtun‟du. Yüzü güzel değildi, babası büyük bir
padiĢah olduğu için Cengiz Hân ona çok itibar ediyordu. Cengiz Hân‟ın ondan hiç
çocuğu olmadı. Yesügat, Arık Büke dönemine kadar hayatta kaldı. Ondan sonra
öldü. Cengiz Hân‟ın beĢinci hâtunu, yukarıda zikredilen Tatar kavminden Yesügat
Hâtun‟un kız kardeĢiydi. Bu hâtunlardan baĢka Cengiz Hân‟ın değer verdiği ancak
bu beĢ hâtunun seviyesinde tutmadığı, kaç tane olduğu belli olmayan birçok hâtunu
vardı.

Tarih-i CihângûĢa

Esas olarak bu kitapta, her kavmin kolları ve padiĢahların oğulları sayılıp;


tarihler ve hikâyelerden bahsedilir. ġimdi tarihi aslına göre, hikâyeleri anlatmaya
baĢlıyoruz. Bu kitabın birinci kısmında Cengiz Hân‟ın önemli hâtunlarının sayısı,
oğullarının ve kızlarının tanıtımı açıklandı. ġimdi ise; Cengiz Hân‟ın doğumuyla,
onun hikâyesine baĢlanacaktır ancak; onun hikâyesi yıl yıl tam olarak belli değildir.
Buna rağmen onun hikâyesi, Moğol tarih kitaplarında ve defterlerinde [bazı

292
Urudi. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 302.
293
Çünkü Kubilay, onların isyan halinde olduklarını biliyordu. Bkz. Vassaf, Tarih, 45, 46.
294
Buyür Gölü ve Halha civarında oturan ünlü halk. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 53, 58;
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 393.

52
dönemler] yıl yıl anlatılır. Onun hayatından bolca bahsedilir ve bu konu hakkında
birçok müellif eser yazmıĢtır. Bu tarihçilerin eserleri her türde yazılmıĢtır. Her türden
bu hikâyeler düzensiz bir Ģekilde yazılmıĢlardır ama, okuyucular bu kitaplardan tam
anlamıyla faydalanamamıĢlardır. Merhum Ġbnü‟l-Esîr295 de yıl yıl ayırarak bir eser
yazmıĢtır. Gerçi çok çabalasa da her padiĢahın hikâyesine değinememiĢtir. Kendine
göre bunların birazını yazmıĢtır ve sonuç olarak bu hikâyelerin düzeni tam belli
değildir. Bu kitap üzerinde çalıĢanlar bunu bilirler. Bununla beraber bu tarihin yazarı
giriĢ kısmında öyle baĢarılı olmuĢtur ki, her sene düzenli bir Ģekilde ve aynı dönemin
diğer padiĢahları ile Cengiz Hân‟ın tarihini de yazmıĢtır. Sonuç olarak bu kitabın
yazılma amaçları; bu hikâyeleri toplamak ve Gâzân Hân‟ın önemini belirtmektir.
Eski zamanlarda bu yöntem uygun görülmüĢ ve kitapların hacmi uzatılmıĢtır. Bu
bahsedilen yöntem Cengiz Hân‟ın doğumundan baĢlayıp, onun ömrünün sonuna
kadar ve hatta bu zamana kadar uygulanmıĢ ve baĢarılı olunmuĢtur. Cengiz Hân ve
onun oğullarının tarihi ile onların zamanında olan olaylar bu kitapta yazılmıĢtır.
Ayrıca bu kitapta onların zamanındaki diğer padiĢahların tarihi de yazılmıĢtır. Onlar
hakkındaki bilgiler güvenilirdir. ġu nedene bağlı kaldım ki; bu zamanda yaĢayanlar
geçmiĢ zamanlardaki kaydadeğer durumların tamamını bilsinler ve onlardan
haberdar olsunlar. Bu konu düĢünülmüĢ ve düzenlenmiĢtir.

Cengiz Hân’ın Doğum Tarihi Hakkında

Zilkade 549‟da [Ocak/ġubat 1155] yani Kakayıl/Hûk296 yılında doğan Cengiz


Hân, Rebîülevvel 562‟de [Aralık/Ocak 1166-1167] [A309] babası Yesügey Bahadır‟ı
13 yaĢında iken kaybetti ve yetim kaldı. Cengiz Hân doğduğunda astronomlar
dikkatli bir Ģekilde gözlem yapamadılar ve tarihçiler de Cengiz Hân‟ın doğum

295
Ġbü‟l-Esîr, [d.555/1160-ö.630/1233] Ebü‟l-Hasen Ġzzüddîn Alî b. Muhammed b. Muhammed eĢ-
ġeybânî el-Cezerî, el-Kâmil ve Üsdü‟l-ġābe adlı eserleriyle tanınan tarihçi, edip ve muhaddis. Ayrıca
bkz. Abdülkerim Özaydın, “Ġbnü‟l-Esir, Ġzzeddin”, DİA, XXI, 26-27; Barthold, Moğol İstilasına
Kadar Türkistan, 2.
296
Domuz. Bkz. Dihhûdâ

53
gününü ve ayını tam olarak belirleyemediler. Cengiz Hân‟ın bu nedenle doğum günü
kesin değildir. Bütün Ģehzadeler, emirler ve Moğol ayanları Cengiz Hân‟ın 72 yaĢını
[doldurduğunu] ve 73 yaĢında ölmüĢ olduğunu bilirler. Önemli astronomlar da onun
vefat tarihini bilirler. Cengiz Hân olgun ve görkemli bir padiĢahtı. Kakayıl/Hûk
yılının ortasında Cengiz Hân öldü. 73 yaĢında öldüğü zaman, [yıl olarak] doğduğu
zamana denk gelir. Cengiz Hân‟ın ömrü 72 sene sürmüĢtür. Onun çocukluğunun bir
kısmı ve 41 yaĢına kadarki dönem ızdırap içinde geçmiĢtir. Kâtipler onun durumunu
yıl yıl kaydetmemiĢlerdir. Kâtipler, onun yaĢamını ilk 41 yılını özet olarak
geçmiĢlerdir, 41 yaĢından sonraki dönemi ayrıntılı bir Ģekilde yıl yıl kaydetmiĢlerdir.
Biz de onlar gibi yapmak istiyoruz. Çünkü bu konu [daha önce] düĢünülmüĢtü.
Cengiz Hân‟ın doğumundan babasının öldüğü 13 yaĢına kadarki dönemi açıklamaya
baĢlayalım. Cengiz Hân‟ın babası Yesügey Bahadır zamanında, Yesügey ikbalinin ve
gücünün zirvesinde bir konumdaydı. Moğol kavimlerin tamamı Cengiz Hân‟ın
atalarına ve amcalarına tâbiydiler. Moğollar onları kendilerine hâkim güç olarak
biliyorlardı. Tatar kavimleri ve diğerleri, Cengiz Hân‟ın atalarına düĢmanca bir
tutum içerisindeydiler. Onların arasında birçok savaĢ olmuĢtu. Bahsedilen zamanda -
Cengiz Hân‟ın doğduğu zaman olan 549 Kakayıl‟da [m.1154/1155]- Yesügey
Bahadır Tatarlar‟a karĢı savaĢa gitti. Bu arada, Cengiz Hân da annesi Ulun Eke‟nin
karnındaydı. Tatarlar‟ın padiĢahı Kudubuka‟ydı.297 Yesügey Bahadır onlara karĢı
savaĢ ilan etti ve onlara saldırdı. Sonunda savaĢı kazanıp, muzaffer oldu ve daha
sonra geri döndü. Tatarlar‟ın malları ve mülklerini, atları ve davarlarını yağmaladı.
Daha sonra Yesügey Bahadır, ordusunu Diliun Buldak denen yere topladı. Bu
olaylardan az bir zaman sonra bahsedilen yılda -Hûk yılı- Cengiz Hân dünyaya geldi.
Cengiz Hân doğduğunda, sağ elinde pıhtılaĢmıĢ bir kanı; ciğer gibi bir parçayı
tutuyor haldeydi. Bu, onun dünya fatihliği ve cihân hükümranlığının iĢaretiydi.
Saadet parıltıları onun alnında belirmiĢti. Yesügey Bahadır ayaklanan Tatar
kavimlerinin isyanını kısa sürede bastırdı ve onları yendi. Bu durumu iyi bir alamet
olarak görüp; oğluna bir Tatar padiĢahının ismi olan Timuçin adını verdi. Yesügey

297
Kuribuka. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 310.

54
Bahadır, Nirun298 kavminin lideriydi. Bu arada zamanla, Yesügey‟in savaĢtığı
kavimler arasındaki padiĢahlar, emirler ve diğer kavimler Moğollar‟la beraber
birbirine karıĢtı [B309] ve -tek bir adla- “Moğol” diye anıldılar. Eski zamanlarda her
kavim kendine has bir isimle anılıyordu. Moğol kavimleri bölük pörçüktü. Onlar
[arasındaki] düĢmanlık ve husumet boldu; özellikle Tatar kavimlerinin. Yesügey
Bahadır çoğu kavimle savaĢ halindeydi ve onların bazısını emri altına almıĢtı.
Yesügey‟in dost ve düĢmanları onun korkusundan ve azametinden, ona tâbi
olmuĢlardı. Yesügey‟in yönetimi düzenli ve parlaktı. Cengiz Hân‟dan sonra kaç
kardeĢinin dünyaya geldiği, onun hikâyesinde anlatılacaktır. Bu 13 sene süre zarfında
Cengiz Hân‟ın ataları, kendi kavimlerinin padiĢahları yeri geldiği zaman
anlatılacaktır. Yesügey ve kavmi zamanla güçlü, varlıklı bir konuma eriĢmiĢlerdi.
Her ay, Türk kavimlerine karĢı saldırıda tek bir ulus olarak, sefere çıkıyorlardı ve bu
mücadelelerin çoğunu kazanıyorlardı. Yesügey‟in kendi kavminden birtakım
kimseler, ona bazı sebeplerle düĢmanlık besliyordu. Bunun nedeni ise; kin ve
düĢmanlığın onlara özgü bir Ģey olmasıydı. Bu kiĢiler güç ve kudret bakımından
Yesügey ile baĢ edebilecek güçte olmadıklarından, Yesügey‟in ömrünün sonuna
kadar içlerindeki kin ve düĢmanlığı beslediler. Yesügey Bahadır gençken vefat
ettiğinde, onun babasının amcaoğullarının kavmi; Tayciyutlar‟dan değiĢik
hikâyelerde bahsedilmiĢti. Tayciyutlar kuvvetli, askeri bakımından güçlü bir kavim
olup padiĢahları da önemli kiĢilerden oluĢuyordu. Yesügey Bahadır zamanında,
akrabaları ona hem dost hem de tâbiydi ama, devletin son zamanlarında; düĢmanlık
ve muhalefet ortaya çıkmıĢtı. Cengiz Hân 13 yaĢındayken babası ölmüĢtü ve onun
kardeĢleri onun gibi küçüktü. Cengiz Hân‟ın annesi Olgun Eke,299 Olgunut
kavminden olup akıllı ve kifayetli bir kadındı. Yesügey Bahadır öldüğünde Olgun
Eke ve evlatları için zaman, periĢanlık içinde geçmiĢti. Bu zamanın nasıl geçtiği
hakkında tam ve ayrıntılı bilgiler yoktur. Cengiz Hân‟ın doğumundan Kakayıl/Hûk
yılı, Rebîülâhir 562 [Ocak/ġubat 1167] 13 yaĢına kadar olan süreyi özetle ve güzel

298
Nirunlar kendilerinin temiz bir nesilden geldiklerine inandıkları için; nur gibi anlamında olan bu
ismi kullanmıĢladır. Ayrıca bkz. Azavi, Abbas, Müessese-i Tarih-i Irak, I, yay. Darû‟l-Arabiyye El-
Musuuat, Beyrut 1425 h.k., 76.
299
Bkz. s. 25. Ulun Eke.

55
bir Ģekilde yazacağız. Cengiz Hân 13 yaĢında iken, onunla çağdaĢ olan sultanların ve
diğer ülkelerin padiĢahlarının tarihini de Cengiz Hân‟dan sonra yazarız. ġimdi
Cengiz Hân‟ın 13 yaĢına kadar olan olayları Allah‟ın yardımıyla yazmaya
baĢlayalım. Bir zamanlar hüküm sahibi bir padiĢah olan birtakım kimseler, o
memlekette bulunan eski padiĢahlarının neslinden geliyordu. 287‟de [m.900] Çin,
Nengis ve Mâçîn diye de bilinen; Monzir,300 Hurçe,301 Karahıtay ve Hıtây302
padiĢahları, eski zamanlardaki Liktâz303 isimli bir padiĢahın neslinden geliyorlardı.
Liktâz‟ın zamanında Culci Ataki isminde çölde yaĢayan sahranın emirlerinden biri,
bölgesinden çıkarak Karahıtay ve Hurçe topraklarını kuĢattı. O, geriye döndükten
sonra kavmine ulaĢtı ve Hurçe padiĢahı bu arada baĢkaldırdı. O da, Karahıtaylar‟ın
ülkesini zaptedip onları yerinden sürdü. 470 [m.1077/1078] ve 522 [m.1128/1129]
yılları arasında bahsi geçen Hurçe padiĢahı Hitay ülkesinin tamamını ele geçirdi.
Daha sonra Hıtây ülkesinin padiĢahı Kavzun isimli kiĢi, Mâçîn ülkesine sığındı ve
ölene [A310] kadar orada kaldı. Onun çocukları da orada ikamet etti. Bu padiĢah
Karahıtay ve Hurçe ülkesini ele geçirmiĢ ve kendisine; dünya padiĢahı anlamı taĢıyan
Liyu304 ünvanı verilmiĢti. Bu deyim “her yeri ele geçiren” anlamına gelir. Hıtây halkı
bu kelimeye “uzen”305 demiĢtir. Eski zamanlardaki Çin, Mâçîn ve Hıtây
padiĢahlarının tarihleri ve hikâyeleri onların kaynaklarında dile getirilir. Olaylar
padiĢah padiĢah, yıl yıl aktarılır. Bu bahisleri önemli Tarih-i Gazani kitabının zeyline
ekledim. Bu kitabı okuyanların olayların tamamını bilmelerini istediğimden bunu
yaptım, isteyenler bu kitaptan mutâla edebilirler. Burada bahsedilen Karahıtay
padiĢahının dönemi, Cengiz Hân‟ın 13 yaĢına kadar olan dönem ile çağdaĢtır ve
Hurçe padiĢahının soyundan da bahsedilmiĢtir. Hurçe soyundan gelenlere, onlara
özgü olan “Altan Hân” lakabı koyulmuĢtur. Aslında bu saydığımız lakapların hepsi

300
Monzir, Çin‟in kuzeyinde bir ülke adı. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 373, 409, III, 81, 86;
Vassaf, Tarih, 10.
301
Mançurya‟da oturan bir halk. Ayrıca bkz. Hitaî, Ali Kebir, Hitayname, haz. Iraj Afshār, yay.
Merkez-i Ġsnad-ı Ferheng-i Asya, Tahran 1372 h.Ģ., 362.
302
Güneyinde Çin, kuzeyinde Kıpçak, batısında Moğolistan bulunan, vaktiyle çok meĢhur bir yer.
Bkz. Dihhûdâ.
303
Liyanktayizu. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 312.
304
Da-i Liyu. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 314.
305
Da-i Ven. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 314.

56
Hıtây diline özgü lakaplardır. Bunlar yazılmıĢ ve açıklanmıĢtır. En doğrusunu Allah
bilir. Bu padiĢahların tarihi, bir zamanlar hüküm sürmüĢ ve memleketlere sahip
olmuĢ Mâçîn, Hurçe, Karahıtay ve Hıtâylar‟ın tarihine dayanır. Dolayısıyla bu
konulardan da bahsetmek gerekir. 552‟de [m.1157/1158] Cülenci Ataki,306 Hurçe ve
Hıtây ülkesinin tamamını ele geçirdi. Yukarıda bahsedilen çöl emirlerinden olan
Cülenci Ataki, Kavzun‟u böylece yerinden sürdü. Yukarıda bahsedilen kavimlerin
neslinden olan Hurçe padiĢahı Kavzun, ayaklandıktan sonra Hıtây‟dan Mâçîn‟e gitti.
Onların tarihi bu kitabın zeylinde geniĢçe anlatılacaktır, Ģimdilik laf uzamasın. Bu
kitapta Kavzun‟un 27 yaĢından 40 yaĢına kadar geçen iktidarının sürdüğü 13 yıldan
bahsedilmiĢtir. Hurçe padiĢahının Karahıtay307 padiĢahına isyan ettiği olayın da
açıklanması gerekir. ġöyle ki: Karahıtaylar‟dan adı Usitahu308 olan önemli bir emir
yerinden kaçtı. Kırgız,309 Uygur ve Türkistan vilayetlerinde göründü. Bu kiĢi gayet
akıllı ve olgun biriydi. Sınır boylarında haddinden fazla adam topladı. Sonunda
Türkistan Ģehirlerinin tamamını ele geçirdi ve “büyük padiĢah” anlamına gelen
“ogurhan” ünvanını aldı. Bu olaylar 522 [m.1128/1129] ile 523 [m.1129/1130]
yılları arasında meydana geldi. Gûr Hân‟dan310 sonra onun 8-9 yaĢlarındaki oğlunu
tahta geçirdiler. Oğluna da “Gûr Hân” dediler. Oğlunun ömrü Türk yılı ile 92, hicri
yıl ile 95 sene sürmüĢtür. 610‟da [m.1213/1214] Gûr Hân vefat etti. Cengiz Hân
doğduğunda bu Gûr Hân 34 yaĢındaydı ve o 25 sene padiĢahlık yapmıĢtı. Cengiz
Hân 13 yaĢına vardığında ise, Gûr Hân Türkistan ve Mâverâünnehir‟i zaptetmiĢti.

Cengiz Hân’ın Doğduğu Zamanda Bağdat’taki Hâlifelerin Tarihi

306
Cülenci Abaki. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 312.
307
Doğu ve Batı Türkistan‟ın büyük bir kısmında hüküm süren Moğol devleti [1130-1211]. Ayrıca
bkz. Ahmet TaĢağıl, “Karahitaylar”, DİA, XXIIII, 415-416; Barthold, Moğol İstilasına Kadar
Türkistan, 60; Vassaf, Tarih, 292.
308
TuĢitayfu. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 315. Bkz Barthold, Moğol İstilasına
Kadar Türkistan, 392, 394.
309
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 196, 233, II, 121, 122, III, 73.
310
Çiluku, 1155‟ten sonra bölgede etkin bir konuma gelmiĢti. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti
Tarihi, 224.

57
Muktefi Billah311 bir Abbâsî hâlifesidir. 556‟da [m.1160/1161] ölmüĢtür.
Yerine oğlu Müstencid Billah312 geçmiĢtir. Mutteki Billah‟ın vefat ettiği yıl,
Müstencid Billah da vefat etmiĢtir. Daha sonra tahta o yıl Âdıd313 geçmiĢtir.

Ġran Sultanlarının Tarihi

[B310] MelikĢah‟ın oğlu Sultan Sencer Selçuki,314 devlet iĢlerini üzerine


almıĢtı. Cengiz Hân‟ın doğumundan 2 sene önce Oğuz boyları315 onu av yerinden
kaçırdılar ve hapsettiler.316 Cengiz Hân doğduğunda, Sultan Sencer ramazan ayında
hapisten kurtuldu ve Tirmiz317 kalesine kaçtı. Sultan Sencer‟in can düĢmanı olan
Karluklar‟ın318 reisi Ali Bey öldükten sonra Karluklar, Sultan Sencer‟e tâbi oldular.
Sultan Sencer, bu olaylardan sonra Rebîülevvel 552‟de [Nisan/Mayıs 1157] ilk önce
kulunc, daha sonra ishâl olup öldü.319 O esnada, Oğuzlar NiĢâbur‟u320 ele geçirdiler,

311
50. Abbâsî Hâlifesi.
312
51. Abbâsî Hâlifesi.
313
14. Fatımî Hâlifesi.
314
Sencer, [d.479/1086-ö.507/1157] son büyük Selçuklu hükümdarı. Ayrıca bkz. Abdülkerim
Özaydın, “Sencer”, DİA, XXXVI, 507-511; Vassaf, Tarih, 90; Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa,329; II,
27, 30, 111, III, 188, 193.
315
Oğuzlar; Türkiye, Âzerbaycan, Ġran, Irak ve Türkmenistan Türkleri‟nin ataları olan Türk kavmi.
Ayrıca bkz. Faruk Sümer, “Oğuzlar”, DİA, XXXIII, 325-330; Barthold, Moğol İstilasına Kadar
Türkistan, 191; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 397.
316
Ġbnü‟l-Esir‟in verdiği bilgilere göre, Oğuzlar Kamâc‟ın Hüseyin el-Gûri ile yaptığı savaĢta
Hüseyin‟in tarafına geçmiĢlerdi. Sultanın Belh valisi Kamâc, Oğuzlar‟ın bu tutumuna sinirlenip onları
Belh‟ten sürmek istemiĢti. Oğuzlar Kamâc ile ilk önce anlaĢma yolunu seçip, yurtlarından ayrılmak
istemediklerini anlatmıĢlardı. Neticede yapılan savaĢta Kamâc yenilip kaçtı. Sultan Sencer‟in araya
girmesiyle Oğuzlar‟a karĢı harekat düzenlemiĢ ve yapılan çetin savaĢta sultan esir düĢtü. [ġubat/Mart
1152] Oğuzlar sultanın istemeyerek savaĢa girdiğini biliyorlardı ve bunu da sultana söylediler. Sultan
Sencer, Oğuzlar‟ın elinde kalarak gücünden olmuĢtu. Bu nedenle sultan Sencer kendi rızasıyla tahttan
indi. Ayrıca bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kamil fi’t-tarih, Türkçe terc. Abdülkerim Özayıdın , yay. Bahar
yayınları, Ġstanbul 1991., XI, 156.
317
Özbekistan‟da tarihî bir Ģehir. Ayrıca bkz. Abdullah Muhammedcanov, “Tirmez”, DİA, XXXXI,
200-202; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 37; Vassaf, Tarih, 47.
318
Orta Asya tarihinde önemli roller oynayan bir Türk boyu. Ayrıca bkz. Hüseyin Salman,
“Karluklar”, DİA, 509-510; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 217.
319
Burada görüleceği üzere müellifin verdiği bilgiler Ġbnü‟l-Esir‟in verdiği bilgilerle uyum
göstermektedir. Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XI, 187.
320
Ġran‟da tarihî bir Ģehir. Ayrıca bkz. Osman Gazi Özgüdenli, “NiĢâbur”, DİA, XXXIII, 149-151;
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 13.

58
katliam ve yağma yapıp esir topladılar. Hârizm‟de321 Selçuklular‟ın torunlarından
Atsız322 b. Muhammed b. AnuĢtegin saltanat iĢlerini üstlendi.323 Türkistan‟ın bazı
bölgelerini ve DeĢt-i Kıpçak bölgesini ele geçirdi ve daha sonra 551‟de [m.
1156/1157] felçten 61 yaĢında vefat etti. O öldükten sonra oğlu Ġl Arslan,324
HârizmĢah ülkesinde tahta oturdu. Irak‟a, Sultan Muhammed b. Muhammed b.
MelikĢah Selçuki hâkim olup, onun baĢkenti Isfahan‟dı. Orada yıllarca ordu topladı
ve bu orduyla Bağdat‟ı kuĢattı. Taraflar arasında savaĢlar yapıldı. O esnada
MelikĢah‟ın kardeĢi, Atabek Ġldeniz‟in325 Tebriz‟e geldiği iĢitildi. Ġldeniz‟in üvey
oğlu Arslan b. Tuğrul‟du.326 Bu kiĢi Hemedan‟ı kuĢatmıĢtır. O sırada MelikĢah
kardeĢini yenmek için öfkeyle geri döndü. Ondan bir kısım asker ayrıldı ve
Hemedan‟a ulaĢtılar. Ġldeniz‟in yanına gitmek istediler; ama Ġldeniz veremden vefat
etmiĢti. Ġldeniz ölüm yatağında, tüm ordudan ve emirlerden tüm mallarını ve
mülklerini önüne getirmelerini istedi. Onlar da güzel cariyeler ve güçlü köleler dâhil
olmak üzere her Ģeyi getirdiler. Ġldeniz bu duruma baktı, ağladı ve dedi ki: “Bu kadar
akrabalar, ordular, köleler, mallar, hayvanlar, hizmetliler, kumaĢlar, mücevherler,
inciler yani türlü türlü değerli Ģeyler; benim dert ve elemimi azaltamadı, ömrümü de
uzatamadı. Talihsiz kiĢi dünya malını yığmak için çabalayan kiĢidir.” 327 Daha sonra
Ġldeniz o malları hizmetlilere geri verdirdi. Kendisinin bir oğlu vardı ve o, ordunun
bu oğlana328 tâbi olmayacağını biliyordu. Oğluna bakıp büyütmesi için, onu

321
Aral gölünün güneyinde uzanan topraklara ve XIII. yüzyıla kadar burada yaĢayan halka verilen ad.
Ayrıca bkz. Abdülkerim Özaydın, “Hârizm”, DİA, XVI, 217-220; Barthold, Moğol İstilasına Kadar
Türkistan, 1; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 297. Harizm‟in gerçek adı Cürcaniyan ya da Urgenç‟tir. Bkz.
Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 301.
322
Atsız, HârizmĢahlar Devleti‟nin üçüncü hükümdarı. Ayrıca bkz. Faruk Sümer, “Atsız b.
Muhammed”, DİA, IV, 91-92; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 35; Vassaf, Tarih, 315.
323
Bahsedilen kiĢi Sultan Muhammed Tapar‟ın oğlu Melik Süleyman olup, NiĢabur‟da kısa bir süre
tahta oturmuĢ; Oğuzlar‟ı NiĢabur‟dan atmıĢtır. Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XI, 157-158.
Uzun uğraĢlar sonunda Oğuzlar bertaraf edildikten sonra sultan Sencer tahtı yeniden ele geçirmiĢtir.
Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XI, 179.
324
Atsızın oğlu Ġl Arslan, babası öldükten sonra tahta oturdu. Ayrıca bkz. Sadık Sajadi, “Ġl Arslan”,
DMBİ, X, 700-701; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 35; Vassaf, Tarih, 315.
325
ġemseddin Ġldeniz [d.1110?-ö.571/1175], Ġldenizliler hânedanının kurucusu ve ilk hükümdarı
[1148-1175]. Ayrıca bkz. Gülay Öğün Bezer, “ġemseddin, Ġldeniz”, DİA, XXII, 21,22.
326
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 70.
327
Bu hikayeye iliĢkin Ġbnü‟l-Esir kısa bir bilgi geçmektedir. Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XI,
312.
328
I.Tuğrul ile Mümine hatundan doğan, Ġldeniz‟in büyük oğlu Cihan Pehlivan.

59
Meraga329 valisi olan Aksungur Ahmed b. Ġli‟ye verdi. O vefat ettiğinde, emirler bu
oğlanı istemediler. Bazı emirler onun kardeĢi MelikĢah‟a taraftardı, bazısı ise onların
amcası Süleyman ġah‟a330 taraftardı. Süleyman ġah Isfahan‟a geldiğinde atabekler,
Fars deglesi, Türk Ģomlusu, Huzistan valisi ve diğer emirler burada toplanmıĢlardı.
Kadî Sadreddin Hecendi‟nin331 oğlu, Isfahan‟ı Süleyman ġah‟a teslim etti. Süleyman
ġah Hemedan sınırındaki orduları çağırdı ama onlar itaat etmediler. 555‟te
[m.1160/1161] Süleyman ġah Hemedan‟a gitti ve bir ordu topladı. Toplanan bu ordu
onu hapsetti. Rebiulahir 556‟nın [Mart/Nisan 1161] sonlarında bu ordu, onu boğdu.
Tuğrul‟un [I.] oğlu Arslan, Ġldeniz‟in üvey oğluydu332 ve daha sonra Arslan
Hemedan‟da tahta oturdu. Rum [Anadolu]‟da da sultan; Arslan Mesud Kılıc [II.] b.
Arslan‟ı tahta geçirdiler. Kirman‟da Ebu-l‟Fevaris Muhammed b. ArslanĢah b.
KirmanĢah b. Kavurd Selçuki padiĢahtı. [A311] ve o 551‟de [m.1156/1157] vefat
etti. Onun oğlu Tuğrul ġah onun yerine tahta geçti. Gûr333 ve Gürcistan‟daki padiĢah
ise Alâaddin b. Hüseyin b. Hasan‟dı ve bahsedilen yılda vefat edince onun yerine
oğlu Seyfeddin Muhammed‟i geçirdiler. O da, Oğuzlar tarafından 558‟de
[m.1162/1163] öldürüldü. Ġki kardeĢ olan Sultan Gıyâseddin ve Sultan ġehâbeddin
Gûri, Melik Sâm‟ın oğullarıydı ve onlar Gûr ve Gürcistan‟a hâkimdiler. Onların
babasının amcaoğulları ise bahsi geçen Melik Hüseyin‟di.334 Gerce‟de335 sultan;
HüsrevĢah b. Behram ġah b. Sebuktegin‟di ve 556‟da [m.1160/1161] vefat etti.
Onun yerine oğlu MelikĢah tahta geçti. Sistan‟da melik; Nusret b. Helef‟ti ve 658‟de
[m.1259/1260] vefat etti. O, 100 yıldan fazla yaĢamıĢtı. Daha sonra oğlu onun yerine

329
Sehend dağının yakınında olan bu Ģehir, Moğollar zamanında baĢkentti. Bkz. Dihhûdâ; Vassaf,
Tarih, 37; Abû‟l-Farac, Tarih, II, 577.
330
Sultan Sencer Oğuzlar‟a esir olduğunda, NiĢabur‟da görevleri emirlerle beraber üstlenen, sultan
Muhammed Tapar‟ın oğlu. Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XI, 157.
331
Kitaplara sevgisi ile tanınan Ġranlı ünlü âlim. Ayrıca bkz. Kazvînî, Zekeriyyâ b. Muhammed,
Âsârû’l-Bilâd ve Ahbârû’l-’İbâd, yay. Dâr-û Sâdir, Beyrut 1998, 298, 449.
332
Dolayısıyla ġemseddin Ġldeniz‟in I. Tuğrul‟un dul eĢi Mümine Hatun‟dan olan iki oğlu;
Muzafferiddin Kızıl Arslan Osman ve Cihan Pehlivan ve I. Tuğrul‟un çocuğu olan ArslanĢah üvey
olmak üzere toplam 3 çocuğu vardır.
333
Kandahar yakında, meĢhur bir vilayet. Bkz. Dihhûdâ; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,
353; Vassaf, Tarih, 53.
334
Bu kiĢi ile sultan Sencer devamlı bir Ģekilde savaĢmıĢtır. Ayrıca bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-
Tarih, XI, 144-146.
335
Gazne. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 319.

60
geçti. Mazenderan‟da Ģah; Rüstem b. Ali b. ġehriyar B. Kavurn‟du ve o da 558‟de
[m.1162/1163] vefat etti. Ondan sonra oğlu Alâaddin b. Hasan onun yerine geçti.
Irak‟ta sultan Atabek Ġldeniz‟di. Azerbacan‟da padiĢah Aksungur Ahmed Ġli‟ydi.
ġam‟da ise sultan; Atabek Nureddin‟di. Onun oğlu Ġmameddin Zengi Aksungur,
DımaĢk‟ı ele geçirip, Asi nehri üzerinde, Hama yakınlarında bulunan ġiriz‟i ve
Balbek‟i ele geçirmiĢti. Diyar-ı Bekr‟de sultan; Atabek Kudbeddin Mevdud b.
Cemâleddin Aksungur‟du. Onun babası da Musul atabeyiydi ve o da Cezayir‟i ele
geçirmiĢti. Mağrib‟te336 sultan; Abdulmûmin‟di ve 556‟da [m.1160/1161] kendi oğlu
Muhammed‟i veliaht ilan etti. Onun için güç topladı ve diğer oğullarının her birine
bir vilayet verdi. Endülüs337 vilayetlerini de daha sonra ele geçirdi. Bu bölgeler 500
yıldır müslüman toprağıydı. Bu süreden sonra iĢler değiĢmiĢ, müslüman hâkimiyeti
son bulmuĢtu. Sultan Abdulmûmin, Freng‟lerden 554‟te [m.1159/1160] Medine338
Ģehrini tekrar ele geçirdi ve 558‟de [m.1162/1163] vefat etti. Onun oğlu Muhammed
onun yerine geçti. Fars‟ta atabek; Salgurlar‟dan Dilgi‟ydi ve kendisi gayet akıllı ve
olgun biriydi. 503‟te [m.1109/1110] Bağdat yakınındaki Dicle nehri taĢtı ve birçok
insan boğuldu. ġehir harabeye döndü. Zafer, Muhatere, Maktudiye, Darbel Kubari,
Eyyar, Harabe b. Ceride, Karah el-Kadı, Ezec kapısının bir kısmı, Katiye‟nin bir
kısmı, Mamuniye‟nin bir kısmı, Ebu EĢham, Ġbn-i Rezin ve surlar mahvoldu.
Bağdat‟ın batı tarafındaki Ġmam Ahmed Hânbeli‟nin339 -r.a- mezarını da su bastı ve
orası da harap oldu. Yani öyle bir sel olmuĢtu ki, cesetler su üstünde yüzmüĢtür.
ġâban 557‟de [Temmuz/Ağustos 1162] 30.000 kiĢi Gürcistan‟daki Dovin Ģehrine
geldiler. Azerbaycan tarafından 10.000 kiĢiyi öldürmüĢler, birçok esir almıĢlar ve
Ģehrin çoğunu yakmıĢlardı. Tebriz‟de Atabek Ġldeniz bunu duyduğunda, ġah Erez‟in
isteğiyle intikam almak için, Ahlat valisi Sökmen Kutbi‟nin oğlunu ve Meraga‟nın
reisi Aksungur‟un oğlunu çağırarak büyük bir ordu topladı. Bu ordunun süvari sayısı

336
Bugünkü Fas ve Tunus. Bkz. Dihhûdâ.
337
Endülüs, Ġslâm hakimiyetindeki Ġspanya‟ya verilen ad. Ayrıca bkz. Mehmet Özdemir, “Endülüs”,
DİA, XI, 211-225.
338
Mehdiye. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 321. Mehdiye, Fas‟ın Atlas Okyanusu
sahilinde tarihî bir Ģehir. Ayrıca bkz. Ahmet Kavas, “Mehdiye”, DİA, XXVIII, 386-387; Barthold,
Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 233.
339
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 340.

61
50.000‟di. Safer 558‟de [Ocak/ġubat 1163] bu ordu Gürcistan‟a vardı ve burada bir
ay savaĢtılar. Sonunda Ġslâm ordusu zafer kazandı, birçok adam öldürüldü ve çokça
ganimet toplandı. Bahsedilen safer ayında âlimler arasında Isfahan‟da mezhep
taassupluğu nedeniyle savaĢ oldu ve bu savaĢ 7 gün sürdü. Ġki taraftan çokça zayiat
verildi [B311] ve evler harap oldu. Mülhitler de Kazvin‟i kuĢattılar. Memleketlerin
padiĢahlarının yazılı olduğu bu dönem, -Kakayıl‟ın baĢından Zilkade 549
[Ocak/ġubat 1155] Kakayıl‟ın sonuna kadar; Rebîülâhir 563 [Ocak/ġubat 1168]-
Cengiz Hân‟ın 13 yaĢı ile aynı zamandadır. Bu dönemde olan ilginç olaylar
kaydedilmiĢtir. ġimdi bu 13 yıldan sonra olan tarihi olayları anlatmaya baĢlayalım ve
eski usulle yazmaya devam edelim, inĢallah. Bu dönem Kulkuna/MûĢ 340 yılı ile,
Rebîülâhir 563 [Ocak/ġubat 1168] baĢlar ve Pars/Yûz341 yılı ile, Safer 590
[Ocak/ġubat 1194] son bulur. Yani bu zaman 27 yıllık bir dönemdir. Bu dönemin
sonlarında Cengiz Hân 40‟lı yaĢlardaydı. Onun bu zamandaki hâli yıl yıl ve ayrıntılı
bir Ģekilde kaydedilmemiĢtir, özetle yazılmıĢtır. O dönemlerde Cengiz Hân
Tayciyut‟la devamlı Ģekilde savaĢmıĢ ve birkaç defa esir düĢmüĢtür ama, sonuç
olarak Allah‟ın yardımıyla bu esaretlerden kurtulmuĢtur. Bu dönemde oldukça zarar
gören Cengiz Hân, 28 yıl sonra Allah tarafından yardıma ve kuvvete mazhar
olmuĢtur. Sonuç olarak makamında yükselmiĢtir. Cengiz Hân 13 yaĢında çocukken;
Tayciyut kavminin akrabası olan babasının ölümünden sonra, Tayciyut kavmi
içlerindeki kini dıĢa vurdular. Kabul Hân‟ın torunu Ong Hân‟ın342 oğlu Targutay
Kırıltok, Tayciyut kavimlerinin efendisi ve padiĢahıydı. Tayciyutlar, Cengiz Hân 13
yaĢında iken babası Yesügey Bahadır ölmeden önce içlerinde tuttukları kini, babası
öldükten sonra dıĢarı çıkardılar ve Cengiz‟e karĢı inatla düĢmanca bir tavır
sergilediler. Ona karĢı öyle bir tavır takındılar ki; uyguladıkları bu baskı sonucu
Yesügey Bahadır‟a bağlı ordular, onun çocuklarından ayrıldılar ve Tayciyut tarafına
geçtiler. O topluluk tekrar güç kazandı. O topluluğun bir kısmı Huyin Ġrgan
kavmindendi ve onların kaldığı yer orman olduğundan, onlar ormanda yaĢarlardı.

340
Fare. Bkz. Dihhûdâ
341
Pars. Bkz. Dihhûdâ
342
Adil Hân. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 325.

62
Yesügey Bahadır ve evlatları o zamanlar Onon343 ve Gilar sınırındaydılar. Yesügey
Bahadır‟a bağlı emirlerden olan Todin Kahurçi kuvvetleri daha sonra Tayciyutlar‟ın
yanına gitmeye baĢladılar. Timuçin bu kiĢiler kendisinden ayrılmadan önce onların
reisinden ayrılmamalarını tevazu ile istedi. Onların reisi Timuçin‟in bu çabalarını
görmezden geldi ve Timuçin‟e çaresinin olmadığını söyledi. Daha sonra Todin
Kahurçi atına bindi ve tırıs gitti. Ulun Eke ayağa kalktı ve bayrağı alıp yukarı
kaldırdı. Orduları toplamaya çalıĢtı ve kaçanları geri döndürmek için onları geri
getirene kadar yanlarında gitti. Bu vesile ile karĢı karĢıya gelen iki grup savaĢtılar ve
bu savaĢın sonucunda gidenlerden bir kısmı geri döndü. Bu savaĢta büyük emirlerden
olan Cerke Ġbugan baĢından bir okla yaralandı. Cengiz Hân onun ne durumda
olduğunu sordu ve o da dedi ki: “Senin [A312] babandan sonra senin ordun ve
kavmin sana muhalefet ettiler ve ondan yüz çevirdiler. Onlara mani olmak istedim;
ama göğün takdiri sonucu benim kanım döküldü” Cengiz Hân onun kötü halini gördü
ve ağladı. DıĢarı çıktıktan sonra Cerke Ġbugan öldü. Hülâgû Hân ve Abaka Hân
zamanındaki emirler; Ġltimur, Burkut ve Ġtulgular Cerke Ġbugan‟ın soyundadı.
Camoha Sacan344 da Tayciyut kavmine gitti. Tayciyut ve Miras kavmi birleĢti.
Cengiz Hân bu olaylardan haberdar oldu ve onları yenmek için 13 kuran 345 ordu
topladı. Camoha ise Cacirat346 kavminin reisi ve ordunun öncüsüydü. Nikucerd
birkaç atlı ile birlikte Sâr-ı Kiher347 yakınlarındaki Ulagay Yılak348 dedikleri bölgeye
gitti ve Tayciyut [kavmi] de o bölgeyi yurt tutmuĢtu. [Nikucerd]‟in ataları
Cucitermeler‟den Motolun‟u,349 Dortomun‟un karısını350 ve çocukları öldürmüĢ ve

343
Cengiz Hân‟ın doğduğu yer. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 1, 24.
344
Cacirat‟lardan Hara-hada‟nın oğlu, Ong Hân‟ın kan kardeĢi, Cengiz Hân‟ın gençlik arkadaĢı ve
daha sonra da rakibi. Ayrıca bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 40, 104.
345
Kuran askeri bir terimdir. 13 kuran 3 tümen orduya eĢittir. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi,
60.
346
Cacirat veya Caciradai, Ayrıca bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 40, 104.
347
Sa‟ari-ke‟er, [Saari- keger], Keluren‟in yukarı kısmında bir bozkır. Ayrıca bkz. Temir, Moğollar’ın
Gizli Tarihi, 128, 161.
348
Ulagay Bulak. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 327.
349
Nomulun. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 327.
350
Dotum Munin. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 327.

63
[onlardan bazısını] esir etmiĢti. Nikucerd, Celayir351 kavimlerinin soyundan gelen
Cucitermeler‟in evlerinin bulunduğu bölgedeki hayvanları çalmak için yanlarına
gitti. Bu arada Cucitermeler‟in neslinden emirler çoktu ve bunların arasında Ġlgay
Noyan352 diye biri vardı vardı. [Nikucerd‟in] yaptığı bu iĢten Cucitermeler haberdar
oldu ve değerli eĢyalarını alıkoydular. Daha sonra atların ve küçükbaĢ hayvanların
arasına sızdılar ve o gelince [Nikucerd‟i] okla öldürdüler. Camoha Sacan bu nedenle
Cucitermeler‟e husumet besledi ve fitne çıktı. Camoha kavmini güçlendirmiĢ ve
adam sayısını artırmıĢtı. Tayciyut kavminin diğer kollarındaki kiĢilerle müttefik
olmuĢtu. Bu kollardan biri Kongiratlar‟dan Ġkiras, Moğol Dorlokinler‟den Kurlasu,
Nirunlar‟dan Butaki ve Urut‟tu. Bu topluluk Cengiz Hân‟ı öldürme niyetindeydiler
ve ona husumet beslediler. Cengiz Hân bu durumda bir Ģey yapamadı ve adamları
dağıldı. Sonuç olarak Cengiz Hân onlara esir düĢtü. Sedlusaver353 kavminden
SukanĢin354 onu kurtardı. Bu geçen süre zarfında türlü türlü olaylar vuku bulduktan
sonra bir miktar insan Cengiz‟in yanına toplandı. Cengiz Hân‟a muhalif Tayciyut
kavimleri 30.000 süvari ile Cengiz‟e karĢı savaĢtılar. Cengiz kendisine karĢı yapılan
hilelerden ve tuzaklardan habersizdi. Ġkiras kavminden Nikun isimli bir emirin oğlu
olan Tukun,355 Cengiz taraftarıydı; ama bunu belli etmiyordu. Tayciyut kavmi
Gorlogur denen bir yere mevzilenmiĢti. Daha sonra onlar Cengiz Hân‟ın
bölgelerinden birine vardılar. Ġkun356 ve Barlas kavminden iki kiĢi; Mulefe357 ve
Yukan358 önemli bir iĢ için Tayciyut kavminin yanına gitmiĢtiler, geri döndüler. Bu
kiĢiler Tayciyutlar‟ın hile ve tuzaklarından Cengiz‟i haberdar ettiler. Mulefe ve
Yukan iki tepenin arasındaki Laladıt denen yerde gizlenmiĢtiler ve düĢmanın
yaklaĢmakta olduğunu ilan ettiler. [B312] Cengiz Hân bu iĢten haberdar oldu. Derhal

351
Celayir veya Celayir, Moğol kabilelerinden biri. Ayrıca bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 120,
138.
352
Asilzadelerin ünvanı. Bkz. Dihhûdâ.
353
Soldus. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 328; el-Bîrûnî, Tahdîdû Nihâyâtî’l-
Emâkîn li-tashihi mesâfâti’l-Mesâkîn, II, Farsça terc. Ahmed Aram, yay. DaniĢgâh-i Tahran, Tahran
1352 h.Ģ., 977.
354
SurkanĢire. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 327.
355
Butun. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 328.
356
Nikun. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 328.
357
Mutke. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 328.
358
Tukan. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 328.

64
orduyu düzenlemek için iĢe koyuldu. Cengiz Hân dostlarını ve kendisine yakın
kavimleri haberdar etti. Bu insanlar, onluk yüzlük ve binlik düzene göre toplandılar.
Bunların tamamı 13 kurandı. Kuran; “yuvarlak” anlamına gelir. GeçmiĢte ordular
savaĢ mevzisine girdiklerinde bir halka gibi oluyorlardı. Onların reisi bu halkanın
ortasında bulunuyordu. ĠĢte buna kuran diyorlardı. ġimdiki zamanda da saldırı yapan
ordu böyle bir düzen alır. Bu düzenin amacı düĢman ordusunun içeriye sızmasını
engellemek ve orduyu dağıtmamaktır. Bu 13 kuranın oluĢturulma amacı budur. 13
kuran Cengiz‟in yanında toplandıktan sonra, Tayciyut kavmi Avulut ve Turkavut
sırtından aĢağı inip suyu geçerek Tolan Balcu‟ya359 vardılar ve Cengiz ile
karĢılaĢtılar. Ġki taraf arasında doğal olarak çatıĢma baĢladı. Hak-Teala Cengiz‟e
yardım nasip etti ve bu 13 kuranlık ordu 30.000 kiĢiyi yendi. Bu [yenilen] ordu güneĢ
gibi olsa da Cengiz‟in ordusunun yanında bir zerre gibi kaldı ve [yenilen] ordu toz
buz oldu. Tayciyut kavminin öncüleri Ururut360 ve Burut361 kavmi [savaĢtan sonra]
Cengiz‟in yanına gidip ona katıldılar. Cengiz‟in ordusu bahsi geçen nehrin
yakınındaki ormanda durdu. Cengiz Hân ateĢler üstünde 70 kadar kazan yakılmasını
ve fitne çıkartanların bu kazanlarda kaynatılmasını istedi. Öyle de oldu. Curiyet
kavmi de korkudan Cengiz‟e bağlandılar. Evlerini Cengiz Hân‟ın yurduna
götürdüler. Onların bir kısmı da ayaklandılar. Tayciyut kavmi güç bakımından çok
kuvvetliydi; ama Cengiz‟in karĢısında duramadılar ve firar ettiler. Geri kalanları da
ittifak edip Cengiz Hân‟a itaat etti. Cengiz Hân‟a itaat eden Tayciyut kavmi ve
bunlardan bazısı sözlerinden dönüp tekrar ayaklandılar. Tayciyutlar‟ın bir kısmının
evleri Cengiz Hân‟ın yurdunun içindeydi. Onların bir kısmı, bir gün Cengiz Hân‟la
ava çıktı. Uçel Celman denilen sahranın ortasındaki bir tepeliğe geldiler ve bir
cerge362 kurdular. Buna göre; av yerini kuĢattılar ve kuĢatmayı avlar içinde kalacak
kadar küçülttüler. Bu Ģekilde iyi av topladılar. Cengiz Hân‟la o gece burada geçirildi.
Burada toplam 400 kiĢi vardı. Bu 400 kiĢi yanlarına hayvanlar için çok az ot almıĢtı.
Bundan dolayı 200 kiĢi evlerine geri döndü ve 200 kiĢi orada kaldı. Bu kalan 200 kiĢi

359
Balcus. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 328.
360
Bkz. Azavi, Müessese-i Tarih-i Irak, I, 147.
361
Buyrut. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 320.
362

65
her ne ihtiyaç varsa onu tedarik ettiler. Ertesi gün tekrar avlandılar. Avın çoğu
Curiyetler‟e verildi ve Cengiz Hân Curiyetler‟le dert ortağı oldu. Daha sonraki gün
herkes av yerinden evlerine gitti. Bu arada onlar giderken Cengiz Hân‟a çokça
teĢekkür ettiler. Onlardan bir kısmı [Curiyet kavmi] dedi ki: “Tayciyutlar bizi bırakıp
gittiler ve bizden ayrıldılar. Bize saygılı davanmadılar. Cengiz Hân ise bize çokça
hediyeler verdi. Cengiz Hân, ordusunun neferlerine sahip çıkan bir padiĢahtır.” Bu
Ģekilde herkes Cengiz Hân‟a Ģükranlarını sunmakla meĢgul oldu. Cengiz Hân‟ın bu
tavrı tüm kavimlere yayıldı. Cengiz Hân‟a teĢekkür eden reislerden Uluk Bahadır ve
Makuyedane363 oturup istiĢare ettiler. [Uluk Bahadır] dedi ki: “Cengiz Hân‟ın yanına
gidelim ve ona bağlanalım.” Makuyedane da dedi ki: “Tayciyutlar‟la ne sorunumuz
var? Onlar bizim büyüğümüzdür. Nasıl olur ki, biz onlardan yüz çevirelim ve [A313]
Cengiz Hân‟ın yanına gidelim?” Sonunda o kabul etmedi. Bunun üzerine Uluk
Bahadır, Tuğayidalu ile birlikte Cengiz Hân‟a bağlı Curiyatlar‟ın yanına gittiler ve
orada bulunan Cengiz Hân‟a dediler ki: “Biz dul kadınlar ve davarları çobansız
kalmıĢ sürüler gibiyiz. Büyük hâtunun çocukları bizi öldürür, harap eder. Biz buraya
senin düĢmanlarını öldürmek ve senle dost olmak için geldik.” Cengiz Hân, buna
binaen Uluk Bahadır‟a dedi ki: “Ben uyur vaziyetteydim, saçımı çekip beni
uyandırdın, beni elimden tutup kaldırdın. Sizinle anlaĢmak için her ne imkân varsa
ben onu yerine getiririm.” Cengiz Hân onlara bu Ģekilde Ģefkatli davrandı ve ilgi
gösterdi. Bir vakit sonra Curiyetler güçlendiler. Ġçlerinden bazıları sözlerinde
durmayıp tekrar isyan ettiler. Merkit kavminden Kurdun Urçank vilayet yolunda iken
Tugaydalu‟yu öldürdü. Bu olaydan sonra Curiyet kavminin gücü ve kuvveti kalmadı
dağıldılar. Daha sonra Curiyetlerin lideri akıllı ve yetenekli biri olan Camoha Sacan
oldu. Cengiz Hân ona kardeĢim diye hitap ediyordu ama, Camoha bu söze layık biri
değildi. Camoha, Cengiz Hân‟a gizliden gizliye düĢmanlık besliyordu. Onun gücünü
ele geçirmeye çalıĢıyordu. Curiyetler güçlü olup dağıldıklarında Cengiz Hân‟a karĢı
kinlenmiĢtiler. GörünüĢte ona dost gibi davranıyorlardı; ama hakikatte ona
düĢmanlık ediyorlardı. Curiyetler, Cengiz Hân‟a düĢman olanlar ve ona karĢı

363
Makuyat Akaya. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 332.

66
ayaklananlarla müttefik oldular. Bu olaylar yeri geldiği zaman anlatılacaktır. Bir
müddet sonra bahsi geçen, ittifak halinde olan bu insanlar kendilerine Tayciyutlar‟ın
zahmet verdiklerini ve eziyet ettiklerini dillendirmeye baĢladılar. Daha sonra onlar
kendilerine, padiĢahzade Timuçin Cengiz Hân‟ın kendi kıyafetini ve atını dahi
verdiğini söylediler. “Her kim memleketini ve ordusunu seviyor ve halkına iyi
davranıyorsa, o kiĢi Cengiz Hân‟dır” dediler. Bir müddet böyle konuĢmalardan sonra
Cengiz Hân‟ın yanına gelip tekrar ona bağlandılar ve onun koruması altında
yaĢadılar. Suldus kavminden Surkan ġire‟nin oğlu Çilagun Bahadır ve Nirun
kavminin bir kolundan olan Yesüt kavminden Cebe, Kudan NaĢi‟nin oğlu Ġntuda‟nın
has emirlerindendi. Bu kiĢiler Tayciyutlar‟ın önde gelen Ģahıslarındandı. Bahsi geçen
bu kiĢiler Çilagun ve Cebe Tayciyutlar‟dan ayrılıp Cengiz Hân‟a bağlandı. Çilagun
Bahadır‟ın Cengiz‟in yanına gelme sebebi Ģudur ki: Cengiz ve Tayciyutlar
savaĢtıklarında ve Cengiz esir düĢtüğünde Çilagun Bahadır onu hapsolduğu yerden
kurtarmıĢtı. Suldus bölümünde bu kısım detaylı bir Ģekilde anlatılacaktır. Cebe‟nin
Tayciyutlar‟a isyan etmesinin nedeni onların zayıflamasıdır. Daha sonra Cebe,
dağlarda taĢlarda gezinmeye baĢlamıĢtır; ama bir müddet sonra bu iĢin faydasının
olmadığını görünce gelip Cengiz Hân‟ın hizmetine girmiĢtir. Bu hikâyenin detayı
Yesüt bölümünde tamamen gün yüzüne çıkacaktır. Tayciyut kavimlerinin birçoğu
daha sonra [B313] Cengiz Hân‟a bağlandılar. Onların içinde Barin kavminden biri
olan ġirgu Atubugan diye biri vardı. ġirgu Atubugan‟ın akrabası olan Bayanke, onu
oradan alıp Kubilay Kağan‟ın yanına göndermiĢti. Bu bahsedilen emir, oğulları Naya
ve Alak‟ı alıp yanında götürdü. Bu emir; Cengiz Hân, Ögedey Hân ve Mengüge
Hân364 zamanlarında yaĢamıĢ ve yaĢı da 120‟ye varmıĢtı. Mengüge Hân zamanında
ġirgu Atubugan demiĢtir ki: “Cengiz Hân‟ın doğum sebebiyle babası tarafından et
ziyafeti verilmiĢti ve ben de o et ziyafetine katılanlardan biriydim.” Bu hikâye Barin
kavmi kısmında anlatılacaktır. Sonuç olarak ġirgu Atubugan iki oğluyla beraber
hareket etti. ġirgu Atubugan Tayciyutlar‟ın öncülerinden olan Kırıltuk Tarkutay
kavminden Hukuçu Bahadır‟ı esir edip, bir müddet onu hapsetti. Daha sonra Hukuçu

364
Çağatay Hân, [d.?-ö.638-639/1241] Mâverâünnehir‟de hakim olan dört oğlundan biri. Ayrıca bkz.
Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 10.

67
Bahadır firar etti ve serbest kaldı. Bu zamanlarda Çubi Çavurgan, Celayirlar‟in bir
kolundan olan Dolabkoft365 kavmini reisiydi. Bunlar da Turakun Sekun366 bölgesinde
Cengiz Hân‟a bağlandılar.

Kavimlerin Kıssaları ve Hikâyeleri

Moğol boyları ve Cengiz Hân Türkistan‟da bolca savaĢtılar. Maksadımız Ġran


diyarının içinde bulunan Irak ve Horasan‟da bulunan sultan isimlerinden ve
bölgelerden kısaca bahsetmektir. Bu maksatla bu kitapta ilerliyoruz. Eğer Cengiz
Hân‟ın Türkistan‟da yaptığı iĢlerinin tamamından bahsedersek bu kitabın hacmi bir
hayli geniĢ olur; bu bakımından gerekli bilgileri almamız gerekir. En doğrusunu
Allah bilir. Cengiz Hân, Turkin367 kavmiyle iĢini hallettikten sonra Kerayit padiĢahı
Ong Hân‟ın kardeĢi Caktu‟yu368 yaraladı ve onu da öldürdü. Kerayit kavminin
kollarından olan Bunkfat369 kavminin ailesi, akrabası ve hizmetlileri diğer Kerayit
kavimlerinden çoktu ve bunlar amaçsız bir Ģekilde ortalikta geziniyorlardı. Bir
müddet sonra bunlar da Cengiz Hân‟a bağlandılar. Cengiz Hân‟la Ong Hân dosttu.
Cagembu,370 Bunkfat kavmini Ong Hân‟ın yanına gönderdi. Bir müddet sonrada
Cagembu ve Ong Hân birbirleriyle bozuĢana kadar müttefik oldular. Bu bozuĢmanın
sebebi; Nayman padiĢahı Tayang Hân371 ile Cagembu‟nun müttefik olmasıydı. Bu
hikâye de detaylı bir Ģekilde yazılacaktır. Cengiz Hân‟ın ilk 27 senesinin olayları
özet olarak anlatılmıĢtır. ġimdi ise Cengiz Hân‟la çağdaĢ olan Hıtây, Çin, Mâçîn ve
Ġran meliklerinin hikâyelerini Allah‟ın yardımı ve inayeti ile detaylı bir Ģekilde
anlatmaya baĢlıyoruz. 590‟da [m.1193/1194] Cengiz Hân 40 yaĢındaydı. Bahsedilen
kiĢiler bu süre içerisinde Cengiz Hân‟la çağdaĢtılar. Bu zamanda olan acayip olaylar
tafsilatlı bir Ģekilde anlatılacaktır. [A314]

365
Tulangkıt. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 335.
366
Sinkun. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 335.
367
Yurkin. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 339.
368
Cagembu. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 339.
369
Tungkayit. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 339.
370
Tungkayit. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 339.
371
Ġnanc Hân‟ın oğlu Nayman hükümdarı. Bkz. Dihhûdâ

68
Ġklimlerin Sultanları ve Hâlifelerin Tarihi

Bağdat‟ta bahsi geçen [zaman aralığında], Müstencid-Billâh372 hâlifeydi ve


575‟te [m.1179/1180] vefat etti. Nâsıreddin tahta oturdu. Mısır‟da ise; Ġsmaililer‟den
Âdıd373 hâlifeydi ve o da Muharrem 565‟te [Eylül/Ekim 1169] vefat etti. Mısır‟a
hâkim olan Esedüddîn ġîrkûh‟un374 yeğeni Selâhaddîn Yusuf375 hakkında ileride
malumat verilecektir. Hâlife Âdıd vefat ettikten sonra ilk cuma hutbesi Bağdat‟ta
Abbâsîler adına okundu. Böylece Ġsmaili376 hâlifelerin Mısır‟la alakası kesildi.377 14
Ġsmaili hâlifesinin hilafet dönemi toplam 270 yıl378 kadardır. HârizmĢahlar‟da
saltanat süren Ġl-Arslan Atsız379 Recep 567‟de [ġubat/Mart 1172] vefat etti ve onun
saltanat süresi 17 yıla yakındır. Onun küçük oğlu SultanĢah380 veliahttı ve tahta
oturdu. SultanĢah çok akıllı bir kadın olan Melek Terken‟ın oğluydu. SultanĢah‟ın
büyük kardeĢi TekiĢ381 de Cend‟e hâkimdi. SultanĢah ona bir elçi göndererek yanına
çağırdı; ama o gelmedi ve bunun üzerine bir ordu hazırlamaya baĢladı. TekiĢ bu
olaydan haberdar oldu ve Gûr Hân‟ın yanına gitti. Bu hikâye, yani SultanĢah ve
TekiĢ‟in hikâyesi Câmi‟ut-Tevârîh‟te Gûr Sultanları ve HârizmĢah Hânedanı [baĢlığı

372
Müstencid-Billâh [d.510/1116-ö.566/1170] otuz ikinci Abbâsî halifesi. Ayrıca bkz. Hüseyin
Kayhan, “Müstencid-Billâh”, DİA, XXXII, 143-145.
373
Âdıd-Lidînillah‟a [d.?-ö.567/1172] Ayrıca bkz. Maria-Jesus Viguera-Molins, “Ġbn Hammâd el-
burnusî”, DİA, XX, 26.
374
Tam adı; Ebü‟l-Hâris el-Melikü‟l-Mansûr Emîrü‟l-cüyûĢ Esedüddîn ġîrkûh b. ġâdî b. Mervân,
[d.?-ö.564/1169] olup, Nûreddin Mahmud Zengî döneminde devlet adamı ve ordu komutanıydı.
Ayrıca bkz. Mustafa Kılıç, “ġîrkûh el-Mansûr”, DİA, XXXIX, 203-204; Vassaf, Tarih, 162; Abû‟l-
Farac, Tarih, II, 391.
375
Selâhaddîn Eyyûbi.
376
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, III, 142, 144.
377
Daha önce Nureddin, Selahaddin‟ten el-Mustazi adına hutbe okunmasını istemiĢti. Selahaddin ise
Mısır‟daki halkın alevilere meyilli olmasından dolayı bu isteği geri çevirmiĢti. Fatımi halifesi Âdıd‟ın
1171‟de ölümü üzerine, Mısır‟da hutbe Abbasi halifesi adına okundu ve Nureddin ile Selahadin karĢı
karĢıya geldi. Selahaddin ailesi ile istiĢare ederek, Nureddin‟e itaat etmeye devam etti. Nureddin‟in
1174‟te ölümü üzerine Selahaddin artık tamamen bağımsız oldu. Ayrıca bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil
fi’t-Tarih, XI, 296-300.
378
272 yıl. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 342.
379
Bkz. Vassaf, Tarih, 315. 272 yıl. Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XI, 298.
380
HârizmĢahlar devletinin dördüncü hükümdarı.
381
TekiĢ [d.?-ö.596/1200] HârizmĢahlar Devleti‟nin altıncı hükümdarı. Ayrıca bkz. Meryem Gürbüz,
“TekiĢ, Alâeddin”, DİA, XL, 364-365; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 30.

69
altında] açıklanmıĢtır. Câmi‟ut-Tevârîh‟teki kısımları eğer buraya almıĢ olsaydık,
tekrar etmiĢ olurduk. Mazenderan‟da hükümdar Alâaddin Hasan Rüstem b. Ali b.
ġehriyar‟dı, Azerbaycan ve Irak‟ta ise hükümdar; Atabek Ġldeniz‟di. 382 563‟te
[m.1167/1168] Meraga‟nın hâkimi Aksungur‟du383 ve Dârü‟l-hilâfet‟ten mürebbisi384
olan Muhammed b. Muhammed Selçuki adına saltanat hutbesinin okunmasını istedi.
Bu haber Hemedan‟da Atabek Ġldeniz‟e ulaĢtı. Oğlu‟nun [Cihân Pehlivan
Muhammed‟in] annesi [eĢi], Aslan385 b. Tuğrul [I.] b. Muhammed b. MelikĢah
soyundandı. Ġldeniz o olaydan [Aksungur‟un talebi] çok öfkelendi ve kendi oğlu
Cihân Pehlivan Muhammed‟i386 bir orduyla Aksungur‟a gönderdi ve iki ordu savaĢtı.
Aksungur savaĢı kaybetti ve Meraga sınırındaki Ruyendiz387 kalesine kaçtı. Cihân
Pehlivan orayı kuĢattı ve sonunda barıĢtılar. Cihân Pehlivan babasının yanına
Hemedan‟a gitti. Bu olaylar 563‟te [m.1167/1168] oldu ve 567‟de [m.1171/1172]
Atabek Ġldeniz vefat etti. Onun oğlu Cihân Pehlivan, atabek oldu. Bu kiĢi çok
Ģevketli ve azametli biriydi. Sultan Tuğrul b. Arslan388 tahta çıktığında adına
sultanlık alameti olan sikkeler basılmıĢ ve hutbeler okunmuĢtu. Aksungur Meraga‟yı
kaybettiğinde onun oğlu Felekeddin yerine geçti. Tebriz‟e saldırıp orayı ele geçirdi.
Cihân Pehlivan oraya bir ordu yolladı ve onu da Ruyendiz kalesinde kuĢattı. Cihân
Pehlivan kendi kardeĢi Kızıl Arslan389 b. Atabek Ġldeniz‟i Tebriz‟i kuĢatmaya
yolladı. Tebriz‟deki Meraga ordusu Kızıl Arslan‟ın ordusundan iki kiĢiyi derdest
edip Ģehre getirdiler. Kadî Sadreddin onlara çok iyi davranıp onları Kızıl Arslan‟a
geri gönderdi. Kızıl Arslan bu iĢten gayet memnun oldu ve bu kadînın hatırına
382
ġemseddin Ġldeniz, [d.?-ö.571/1175] Ġldenizliler hânedanının kurucusu ve ilk hükümdarı [m.1148-
1175] Ayrıca bkz. Gülay Öğün Bezer, “Ġldeniz, ġemseddin”, DİA, XXII, 81-82.
383
Ahmedîlîler, Merâga ve Tebriz‟de hüküm süren bir Ġslâm hânedanıdır. [1108-1227]. Aksungur II.
Ahmedîl‟in gulamı olup, Ahmedîl‟den sonra onun yerine geçmiĢtir. Aksungur II., Arslanapa ismi ile
de tanınmaktadır. Ayrıca bkz. Abdülkerim Özaydın, “Ahmedîlîler”, DİA, II, 168-169.
384
385
Büyük Selçuklu devletinin 16. hükümdarı.
386
Ġldenizliler devletinin ikinci hükümdarı. Cihan Pehlivan, babası ölünce Gıyaseddin Mesud‟tan
destek görmüĢ ve devletinin sınırlarını Tiflis‟ten Kirman‟a kadar uaztmıĢtır. Ayrıca bkz. Ġbnü‟l-Esir,
el-Kâmil fi’t-Tarih, XI, 312.
387
Merâga‟ya 10 km uzaklıkta. Bkz. Dihhûdâ
388
Tuğrul [II.] b. ArslanĢâh [d.564/1169-ö.590/1194], Irak Selçuklu devletinin son hükümdarı. Ayrıca
bkz. Faruk Sümer, “Tuğrul II”, DİA, XLII, 342-344.
389
ġemseddin Ġldeniz‟in I. Tuğrul‟un dul eĢi olan Mümine Hatun‟dan doğan ikinci oğlu;
Muzafferiddin Kızılarslan Osman.

70
barıĢtılar ve Tebriz‟i Kadî Sadreddin‟e verdiler. Daha sonra Kızıl Arslan ordusuyla
Irak‟a geri döndü. Cihân Pehlivan öldüğünde Kızıl Arslan Irak‟a geldi ve herkesten
kendisine biat etmelerini istedi. Sultan Tuğrul [II.] bu arada kuvvetlendi ve bağımsız
oldu. Dolayısıyla Tuğrul [B314] ona iltifat etmedi ve onu önemsemedi. Bu nedenle
onların arasında savaĢ yapıldı ve Kızıl Arslan yenildi. Ordusunun da çoğu Tuğrul‟a
katıldı. Kızıl Arslan‟ın gücü bir müddet azaldı. Tuğrul orduyu toparladıktan sonra
sultanı hapsetti. Evlerin önünde bunun üzerine beĢ kere davullar çalındı ve Tuğrul‟un
saltanatına dualar edildi. Halkın bir kısmının görüĢüne göre: Kızıl Arslan, bir vakit
Ġmam ġafi [r.a] taraftarlarından bir kısmını, mezhep çatıĢmaları yüzünden Isfahan
pazarında astırmıĢtı. Buna binaen [Ģafi] mezhep taraftarları da Kızıl Arslan‟ı evinde
gece uykudayken 687‟de [m.1288/1289] öldürdü.390 Aslında onu kimin öldürdüğü
belli değildir. Musul ve Diyar-ı Bekr‟de bu bölgelerin bazısının hâkimi Kudbeddin b.
Mevdud b. Zengi b. Aksungur‟du. Atabek‟in kardeĢi Nureddin Muhammed391 565‟te
[m.1169/1170] ġam‟da vefat etti. Onun küçük oğlu Seyfeddin Gazi‟yi onun yerine
tahta geçirdiler. ġâban 571‟de [ġubat/Mart 1176] Mısır valisi Selâhaddîn ile arasında
savaĢ oldu ve Seyfeddin firar etti. Seyfeddin 576‟da [m.1180/1181] vefat edince
yerine kardeĢi Ġzzeddin Mesud392 yerine geçti. Mucireddin Kara Arslan b. Davud
Ġmadeddin,393 Diyar-ı Bekr‟in ve Hısn-ı Keyfa‟nın394 büyük bir kısmının hâkimiydi.
O vefat edince yerine Nureddin Muhammed tahta geçti. O da öldükten sonra oğlu
Kudbeddin Eman395 tahta geçti. ġam, Atabek Nureddin‟in elindeydi, o da 567‟de
[m.1171/1172] vefat etti. Güvercin haber göndermek için kullanılıyordu ve bu
haberleĢme sistemi Bağdat‟ta da vardı. Bugün de bu uygulama hala geçerlidir.

390
Kızılarslan‟ın çok sert bir siyaset izlemesi, Tuğrul‟a ihanet etmiĢ olan emîrleri yeni sultanın
kendilerine güvenmeyip cezalandıracağı endiĢesine düĢürdü. Bunun üzerine emîrler, kendi oğulları
Kutluğ Ġnanç ve Emîr-i Emîrân Ömer yerine Pehlivan‟ın bir câriyeden doğan diğer oğlu Ebû Bekir‟i
ön plana çıkarmasını çekemeyerek Kızılarslan‟dan kurtulmaya karar veren Ġnanç Hatun ile iĢ birliği
yapıp ġâban 587‟de [Eylül 1191] onu bir gece çadırında uyurken öldürttüler. Ölüm tarihine iliĢkin
Ģaban 587 [Eylül 1191] de verilmektedir. Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XII, 47; Ayrıca bkz.
Gülay Öğün Bezer, “Ġldenizliler”, DİA, XXII, 82-84.
391
Mahmud; Zengi hanedanından. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 354.
392
Musul atabeylerinden, Zengi hanedanından.
393
Sökmen b. Artuk. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 355.
394
Hasankeyf.
395
Sökmen. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 339.

71
ġevval 562‟de, [Temmuz/Ağustos 1167] Mısır‟ın hâkimi olan Selâhaddîn Eyyûbî396
Frengler‟den bir tehdit gelmemesi üzerine Mısır‟a geri dönmeye karar verdi397 ve
daha sonra hastalanarak Ģevval ayının on beĢinde vefat etti. [589/1193]398 Onun oğlu
Ġsmail 11 yaĢında Melik Salih ismini alarak tahta geçirildi. O da erken bir vakitte
ölünce, onun amcasının oğlu Musul‟un hâkimi Kudbeddin Mevdud‟un399 oğlu
Seyfeddin Gazi tahtı ele geçirdi.400 Bir vakit sonra ġadi401 b. Mervan Kürd‟ün oğlu,
Tikrit402 bölgesinin hâkimi ġîrkûh Esedüddîn Mısır‟da melik oldu. ġîrkûh Esedüddîn,
Selçuklular‟ın gulamlarından birinin çocuğuydu. Ġsmaili hâlife Âdıd güç
kaybettiğinden, veziri ġavur hâlifeliği istila etti. Hâlife Âdıd, ġam 403 atabeyi
Nureddin‟den vezirini derdest etmesini istedi. Nureddin ġîrkûh‟a 2.000 asker
gönderdi. Vezir, ülkenin istilaya uğramasından korktu ve Frengler‟den yardım
istedi.404 ġîrkûh, Nil‟in batısına yerleĢti ve vezirle arasında savaĢ çıktı. Mısır ordusu,
Frengler karĢısında hezimete uğradı ve sahile çekildi. ġîrkûh, bu arada
Ġskenderiye‟yi405 ele geçirdi. ġîrkûh, yeğeni Selâhaddîn Yusuf‟u orada bırakıp gitti
ve daha sonra406 Said-i Âla‟yı ele geçirdi. Frengler de Kahire ve Mısır‟ı ele
geçirdiler. Bunun üzerine vezir ġavur‟un oğlu Kamil ġuca, Atabek Nureddin‟e haber

396
Selâhaddin Eyyûbî, [d.532/1138-ö.589/1193] Ebü‟l-Muzaffer el-Melikü‟n-Nâsır Salâhuddîn Yûsuf
b. Necmiddîn Eyyûb b. ġâdî, Haçlılar‟a karĢı mücadelesiyle tanınan Ġslâm kahramanı, Eyyûbîler
hânedanının kurucusu ve ilk hükümdarı [1171-1193]. Ayrıca bkz. Ramazan ġeĢen, “Selâhaddîn-i
Eyyûbî”, DİA, 337-340.
397
Selâhaddin Eyyûbî, Kudüs‟ü ele geçirdikten sonra Haçlılar‟ın tekrar akınlar düzenleyeceğini çok
iyi biliyordu. Bu yüzden Kudüs ve çevresinden fazla uzaklaĢmayarak burada Haçlılar‟ı bir müddet
beklemiĢtir.
398
27 Safer 589 [4 Mart 1193]. Ayrıca bkz. Rmazan ġeĢen, “Selâhaddîn-i Eyyûbî”, DİA, 337-340.
399
Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 381.
400
Bu kısma kadar müellif genel olarak Mısır‟daki durumu aktarmakta, bu kısımdan sonra
Eyyubiler‟in Mısır‟da iktidarı ele geçirmesini ele almaktadır.
401
Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 322.
402
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 195.
403
Ġslâm dünyasının önemli tarihi Ģehirlerinden biri, günümüzde Suriye‟in baĢĢehri. Ayrıca bkz.
Cengiz Tomar “ġam”, DİA, XXXVIII, 311, 315; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 115;
Vassaf, Tarih, 27; Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 13.
404
Fatımiler‟in Haçlılar‟dan yardım isteği Selahaddin‟in Mısır‟ı tamamen ele geçirmesinin ve
Fatımiler‟in Mısır‟daki gücünü kırmasının en büyük dayanaklarından biri olmuĢtur. Daha önce
Nureddin Zengi, Selahaddin‟den Fatımiler‟i Mısır‟dan çıkarmasını ısrarla istiyor, fakat Selahaddin
alevilerden çekindiği için bu isteğe olumlu bir cevap vermiyordu.
405
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 167; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 336; Abû‟l-
Farac, Tarih, II, 111.
406
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 169, 170.

72
gönderip dost olmak istediğini bunun karĢılığında her yıl vergi vereceğini bildirdi.
Nureddin bu teklifi kabul etti. 567‟de [m.1171/1172] ise ġîrkûh, Mısır‟ı tamamen ele
geçirdi ve vezir ġavur‟u da öldürttü. 2 ay 5 gün Mısır‟a hâkim oldu ve 2
Cemaziyelahir 567‟de [31 Ocak 1172] [A315] vefat etti. Selâhaddîn Yusuf amcasının
yerine tahta geçti. Yeni bölgeleri ele geçirmek için büyük kardeĢi ġemseddin‟i
harekete geçirdi, o da çokça ganimet topladı. KardeĢini tekrar hareketlendirip
Yemen‟i ele geçirtti. Hâlife Âdıd, 565 muharremin ikinci cumasında vefat etti. Hutbe
Bağdat hâlifelerinin adına okundu. Bahsedilen yılın ortalarında Nureddin ve
Selâhaddîn arasında savaĢ oldu.407 Ayrıca, 571‟de [m.1175/1176] Selâhaddîn ile
Diyar-ı Bekr ve Musul‟un bir kısmına sahip olan Seyfeddin Gazi arasında savaĢ oldu
ve Seyfeddin mağlup olup firar etti. Selâhaddîn, Atabek Nureddin‟in oğlu Salih‟in
bulunduğu hududu geçip; surla çevrili Halep Ģehrini tamamen kuĢattı. Burayı almak
zor olduğundan barıĢ yaptı ve geri çekildi. Selâhaddîn 581‟de [m.1185/1186]
Meyyâfârikin‟i408 ele geçirdi ve Musul‟u da ele geçirmek istedi, ama muvaffak
olamadı. Selâhaddîn, ömrü boyunca pek çok iĢ yaptı.409 Frengler‟den vilayetler ele
geçirip, Diyar-ı Bekr‟i ve onun gibi Ģehirleri de ele geçirdi. Oğulları ve kardeĢleri de
bu ele geçirilen vilayetlere vali oldu.410 Selâhaddîn 589‟da [m.1193] DımaĢk‟ta vefat
etti. Onun büyük oğlu veliaht kabul edilen Nureddin Ali, DımaĢk‟ta tahta oturdu.
Ona; “Melik Efdal” dediler ve akrabaları da ona itaat ettiler. Mısır‟a hâkim olan
kardeĢi Osman‟a da; Melik Aziz dediler. Osman abisinden bir müddet sonra ayrıldı,
590‟da [m.1193/1194] DımaĢk‟ı kuĢattı. Melik Efdal, kendi amcası Melik Âdil‟den
407
Böyle bir savaĢın olduğuna dair bir kanıt yoktur. Nureddin ve Selahaddin arasındaki bu ihtilaf
sadece soğuk bir savaĢ diyebileceğimiz durumdan ibarettir.
408
Meyyâfârikin, Diyarbakır iline bağlı Silvan ilçe merkezinin eski adı, Ortaçağ‟ın önemli
merkezlerinden biri. Ayrıca bkz. Ahmet Saran, “Meyyâfârikīn”, DİA, XXIX, 511-512; TV. 155.
409
Selâhaddin Eyyûbî, ömrü boyunca Fatimiler, Zengiler, Haçlılar ve Selçuklular ile devam bir
Ģekilde mücadele etmiĢ, bir cepheden diğerine koĢmuĢtur. Gençliğinde tahsil ettiği ilim nedeniyle
Eyyubi coğrafyasında imar iĢlerinden ve devlet düzenlemelerinden de geri durmamıĢtır.
410
Müellif eserinin bu kısmından sonra Mısır‟da ardıarkası kesilmeyen savaĢlara değinmektedir. Daha
önce müellifin verdiği bilgilerden hareketle Moğollar‟ın yükseliĢine dair sebeplerin arasında, Ġslâm
dünyasında tam bir bölünmüĢlük ve çıkar çatıĢmalarının hakim olduğunu görmekteyiz. Ġslâm
devletleri cihan hâkimiyetini tesis etmek için, bir baĢka Ġslâm devletinin yokolmasını gözlüyor ve
varlıklarını korumak istiyorlardı. Hatta bu konuda Haçlılar ile de ittifaka giriyorlardı. Dolayısıyla,
Moğollar‟ın yükseliĢinde askeri bakımdan üstünlüklerinin yanısıra Ġslâm devletleri arasında uyum ve
birlikteliğin de çok zayıf olduğunu görmekteyiz. Keza, aynı durumu Haçlı seferlerinde de açıkça
görebiliriz.

73
yardım istedi. Halep hâkimi; Melik Zahir Gazi, Hama‟nın hâkimi Taceddin‟in oğlu
Nâsıreddin Muhammed, Humus‟un hâkimi büyük ġîrkûh‟un torununun oğlu
Esedüddîn ġîrkûh, Musul ve Diyar-ı Bekr vilayetlerinin tamamı Melik Efdal‟in
yardımına koĢtu. Melik Aziz,411 kardeĢinin kuvvetlendiğini görünce, onla barıĢ yaptı.
Bu antlaĢmaya göre: Beytü‟l-mukaddes [Kudüs], Filistin, Mısır Melik Aziz‟e;
DımaĢk, Betriye, Gûr, Ezân Melik Efdal‟e; Ceble, Mesacid, Lazkiye ise Melik
Zahir‟e bırakıldı. Melik Âdil‟in eskiden sahibi olduğu Mısır‟daki iktâların durumu
aynen kaldı, değiĢiklik olmadı. AntlaĢmadan sonra, her bir melik kendi vilayetine
çekildi. Mağrib‟te Yusuf b. Abdülmümin, Afrika bölgesinden bir Ģehir olan
Musa‟yı412 ele geçirdi. Fars bölgesinde Atabek Degle413 vefat etti ve Atabek Said b.
Zengi onun yerine geçti. Kendisi gayet cesur bir adamdı. 565‟te [m.1169/1170]
ġam, Diyar-ı Bekr ve Freng‟te birçok vilayetin Ģehirlerinin yıkıldığı Ģiddetli bir
deprem oldu. Ayrıca, Kulkuna/MûĢ yılının baĢlangıcından, Rebîülevvel 563
[Aralık/Ocak 1167/1168], Pars/Yûz yılının sonuna kadar 590 [m.1193/1194] Cengiz
Hân‟ın yaĢadığı [13 yaĢından sonraki] 27 yıllık dönemden bahsedilmiĢti. ġimdi biz
Cengiz Hân‟ın yaĢadığı bu 27 yıllık dönemden sonraki olayları yazmaya baĢlayalım,
Allah‟ın inayeti ve resulullâhın güzel himmetiyle. Cengiz Hân‟ın doğumundan 40
yaĢına kadar olan dönemdeki bazı Moğol kabilelerinin durumu yazılmıĢtı. Hâlifeleri,
sultanları [B315] ve iklimlerin emirlerini bazı tarihçiler kayda almıĢtır. ġimdi biz
Cengiz Hân‟ın 40 yaĢından, yani 591 [m.1194/1195] baĢından onun ölümüne kadar
olan süreyi detaylı bir Ģekilde açıklayalım. Burada bizim gayemiz: Ġran, ġam ve
Mısır‟daki sultanların durumundan bahsetmek gerektiğinden daha fazla Moğol
kavimleri hakkında konuĢmayacağız. Eğer bu konulardan da bahsedersek Cami‟üt-
Tevarih‟in hacmi büyür ve amacımızdan sapmıĢ oluruz. ġimdi biz 591‟den
[m.1194/1195] 599‟a [m.1202/1203] kadar olan dönemi yazmaya baĢlayalım. Bu 9
yıl boyunca Cengiz Hân Moğol kavimleriyle birçok savaĢ yaptı. Cengiz Hân birçok
Ģehir aldı. 599‟un [m.1202/1203] sonunda onunla Ong Hân arasında büyük bir savaĢ

411
Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 216.
412
Kafsa. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 357.
413
Bkz. Vassaf, Tarih, 27.

74
oldu. Cengiz Hân, Ong Hân ve oğlunu yendi ve onlar hezimete uğrayıp firar ettiler.
Dolayısıyla Kerayit ülkesi Cengiz Hân‟ın eline geçti. Kerayit ulusu da Cengiz Hân‟a
bağlandı. 599 senesi [m.1202/1203] Tonguz414 yılı ile eĢ zamanlıdır. Bu zaferden
sonra Tonguz yılı ile eĢ zamanlı olan 599‟un [m.1202/1203] kıĢında, Timankehre
denilen önemli bir yerde ava çıkıldı. Büyük Çin fethi [1214415] sonrasında416 Cengiz
Hân‟a padiĢahlık müesser oldu. Her yerden birçok insan ona gelip biat etti. Böylece
büyük bir topluluk kuran Cengiz Hân, bunun Ģükrü için sağlam ve iyi yasalar koydu,
bu mübarek yerde tahta oturdu. Tuluy/HerguĢ yılının 591 yılının [m.1194/1195]
baĢından 9 sene sonraki dönemde özet bir Ģekilde anlatılacak olan olaylar, Cengiz
Hân döneminde olan olayları içerir. Bu 9 yıldaki sultanların, meliklerin,
hükümdarların, hâlifelerin ve atabeklerin tarihleri kısa bir Ģekilde özet geçilecektir.
Bu konuları anlatmaya baĢladıktan sonra, Cengiz Hân tarihine geçeceğiz.

Meliklerin, Sultanların ve Diğerlerinin Tarihi

[Burada anlatılacak olaylar] Lu417/HerguĢ yılı, 591 [m.1194/1195] ile baĢlar


ve [bu yıldan] 9 sene sonraki dönemi [anlatır ki], bu dönem Cengiz Hân döneminde
olan olayları kapsar. Bu 9 yıldaki sultanların, meliklerin, hükümdarların, hâlifelerin
ve atabeklerin tarihleri kısa bir Ģekilde özet geçilecektir.

Bağdat’taki Hâlifelerin Tarihi

Abbâsî hâlifesi, bu bahsedilen zamanda Nâsıreddin‟di.418 Hâlife, veziri


Muînüddin b. Kassab,419 Huzistan‟ı ele geçirdikten sonra, Irak-ı Acem‟e420 gönderdi.

414
Domuz. Bkz. Dihhûdâ.
415
Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 231.
416
Cengiz Hân, Çin fethi ile Ġmparator Altan Hân‟ı mağlup etti, Pekin‟i ele geçirdi. Altan Hân Nang-
gin‟e firar etti. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 231. Daha sonra o, oğlunu Cengiz
Hân‟a gönderip biat ettiğini bildirdi. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 227.
417
Tuluy. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 359.
418
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 60, 61; III, 170, 230. 34 Abbasi halifesi.
419
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 61,

75
O, Hilvan‟a vardıktan sonra, Cihân Pehlivan‟ın oğlu Kutluk Ġnanç vezire saygı
gösterdi ve birlikte Hemedan‟a hareket ettiler. HârizmĢah ordusunun öncüsü
Miyacuk,421 vezir oraya gelince Rey‟e çekildi ve Hemedan, vezirin eline geçti.
Kutluk Ġnanç‟la birlikte vezir, Hârizmliler‟in peĢinden gitti. Sonunda Miyacuk
hezimete uğradı. Hâlife ordusu, Damgan‟dan geri döndü ve Rey‟e saldırdı. Hârizm
ordusu Ģehri boĢalttığında, Irak emirleri ve Kutluk Ġnanç, Rey‟e giderek vezire isyan
ettiler. Vezir Rey‟i savundu ve Kutluk Ġnanç, Abe‟ye hareket etti. Vezirin valisi,
Kutluk‟u Abe‟ye sokmadı. Kutluk Ġnanç oradan dörtnala Kerec‟e gitti ve çatıĢmalar
devan etti. Kutluk Ġnanç [A316] sonunda yenildi ve firar etti. Vezir [daha sonra]
Hemedan‟a gitti. O sene vezir, Ģevval ayının baĢlarında vefat etti. HârizmĢahlar onun
peĢinden gittiler. Veziri cesedinin olduğu yerden çıkardılar ve onu savaĢta
öldürmüĢlercesine, onun baĢını Hârizm‟e gönderdiler.

Sultanların Tarihi

Sultan TekiĢ HârizmĢah, hükümdar olduğu vakitlerde Uygur sultanı


Kayırniku Hân‟la422 savaĢtı ve yenilerek Hârizm‟e döndü. Rebîülâhir 543‟te
[Ağustos/Eylül 1148] onun oğlu ve veliahdı MelikĢah da vefat etti. Sultan TekiĢ
bundan dolayı çok üzülüp ağladı ve onun büyük oğlu Hindû Hân‟ı 423 Hârizm‟e
çağırdı ve onun yerine Kudbeddin Muhammed‟i424 veliaht tayin etti. Bundan dolayı
Kudbeddin ve Hindû Hân arasında bir sorun çıktı. Kudbeddin‟in sultan olmasından
dolayı Hindû Hân, kaçıp düĢmana sığınmıĢtı. Sonuç olarak Kudbeddin Muhammed,
Horasan‟daki iĢleri devralmak için harekete geçti. 584‟te [m.1188/1189] TekiĢ,
Kudbeddin‟i Kayırbuku Hân ile savaĢması için gönderdi. Kudbeddin, Kayırbuku
Hân‟ı yendikten sonra, onla beraber ona destek veren emirleri babasının önüne

420
Hamedan, KirmanĢah, Rey ve Isfahan bölgesinin içine dahil olduğu bölge. Bkz. Dihhûdâ; Vassaf,
Tarih, 155.
421
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 62, 65.
422
Kayır Buku Han Uygur. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 402.
423
Nasireddin MelikĢah [d.?-ö.593-594/1197] oğlu. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi,
293.
424
Muhammed HârizmĢah. Ayrıca bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 310.

76
getirdi. HârizmĢah [TekiĢ], onu öldürmekten vazgeçip, onu tekrar kendi bölgesine
gönderdi. Rebîülevvel 584‟te [Nisan/Mayıs 1188] hârizmĢah, önceden uzak yerde
olan Miyacuk‟un isyan halinde olduğunu iĢitti. Bundan dolayı Rey‟e hareket etti.
Miyacuk sultanın hareket haberini duyduktan sonra firar etti ve sultanın ordusu onu
takip ettikten sonra Miyacuk, Mardin sınırında bir kaleye sığındı. Sonunda orayı
kuĢattılar ve Miyacuk‟u sultanın huzuruna getirdiler. Büyüklerin Ģefaatiyle onu
affettiler, bunun karĢılığında ona ceza olarak uc bölgesinde yaĢama zorunluluğu
Ģartını koydular. Sultan Isfahan‟ı ele geçirdikten sonra burayı Hoca Tâceddin
AliĢah‟a verdi. Sultan, Alamut kalesini kuĢattıktan sonra, Rey Ģâfilerinin reisi
Sadreddin Vuzen, o kalede öldürüldü. Vezir Nizameddin Mesud b. Ali de burada
bıçaklanıp öldürüldü.425 Cemaziyelsani 596‟da [Mart/Nisan 1200] Sultan TekiĢ,
Kudbeddin Muhammed‟ten Kâhistan‟a gitmesini istedi. O da gidip TerĢiz426 kalesini
4 ay kuĢattı. Sultan TekiĢ, Hârizm‟den hareket edip onları yenmek istedi. ġehrin
yanına ulaĢtığında Arap kuyusuna vardı ve hastalanıp 19 Ramazan 596‟da [3
Temmuz 1200] vefat etti. Bu haber oğlu Kudbeddin‟e ulaĢtığında, o da acele bir
Ģekilde Ģehre geldi. Kudbeddin taziye merasiminden sonra tahta oturdu ve “alâaddin”
lakabını aldı, adı da Sencer oldu. Sencer‟in saltanatının üç yıllık dönemi Gûr
tarihinde yazılacaktır.

Gur Sultanlarının Tarihi

Gur ve Gurce427 memleketlerinin baĢında Sultan Gıyâseddin ve Sultan


Alâaddin vardı. Sultan Gıyâseddin, hârizmĢahın öldüğünü iĢittiğinde üç gün yas
tutup, yemek dağıttı. Hindû Hân b. MelikĢah b. HârizmĢah, amcası Alâaddin
Muhammed‟ten korktu ve sultan Gıyâseddin‟e iltica edip, ondan yardım istedi.

425
Sultan TekiĢ‟in Alamut kalesini ele geçirememesinin nedeni; kalenin fethi ile görvlendirilen
Kudbeddin‟in Alamut‟u almak istememesidir. Çünkü Bâtıniler, Kudbeddin‟e iltifat edip 100.000 dinar
vermiĢti. Üstelik TekiĢ‟in hasta olduğuna dair haberler vardı. Bundan dolayı Kudbeddin merkezden
fazla uzakta durmak istemiyordu. Ayrıca bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XII, 129, 130.
426
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 74, 75; Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 316.
427
Gazne. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 402.

77
Gıyâseddin ona yardım vaad etti. Sultan Alâaddin, Çiğer Türk‟ü Merv‟e 428 vali tayin
etti ve Muhammed b. Çirek‟in yanına da Talikan valisini gönderdi. Sultan, Talikan
valisi [B316] Cerbek‟i429 tehdit ve baskıyla ikaz ederek hutbe ve sikkede kendisinin
adının okunmasını istedi. [Cerbek] himaye karĢılığında Gıyâseddin‟e bağlanacağını
söyledi. Gıyâseddin bu durumdan HârizmĢahlar‟ın güçten düĢtüğünü anladı ve
böylece Horasan bölgesini ele geçirmek istedi. Horasan‟ı ele geçirmek için kardeĢi
ġehâbeddin‟i Hindistan‟dan çağırdı. ġehâbeddin gelene kadar Gıyâseddin, Merv-i
Rud Ģehrinin beĢ köyünü ele geçirmiĢti. Ġki kardeĢ 597‟de [m.1200/1201] Horasan‟ı
ele geçirmek için harekete geçtiler. Cerbek sözünü tuttu. Merv Ģehrini de onlara
verdi. Onlar da burayı Hindû Hân b. MelikĢah‟a verdiler ve Serahs‟a gidip orayı
sulhla ele geçirdiler. Amcalarının oğlu Emir Zengi‟ye de Serahs‟ı ayrıca Nesa ve
Baverd‟i iktâ olarak verdiler. Daha sonra Tus‟u da ele geçirdiler. Ordusuyla
NiĢâbur‟da bulunan AliĢah b. HârizmĢah‟tan da Ģehri terk etmesini istediler ama,
sonunda savaĢ oldu. Surların üzerinde savaĢ düzeni aldılar ve savaĢa tutuĢtular.
Sultan Gıyâseddin kendi oğlu Mahmud‟la savaĢa katıldı. Sultan, Ģehrin surlarını
iĢaret etti. Surların burcunun birkaçı yıkıldı. Gurlar, bunu Allah‟ın kerameti olarak
görüp, tekbir getirdiler. HârizmĢahlar bunun üzerine korktular ve ulucamiye
sığındılar. NiĢâbur halkı onları dıĢarı çıkardı. Gurlar onların peĢine düĢtü ve AliĢah‟ı
tutuklayıp sultanın huzuruna getirdiler. Gıyâseddin‟in dayesi orada hazır
bulunuyordu. Gıyâseddin, dayenin öldürme niyetine karĢı çıktı, esir AliĢah‟ı kendi
yanına oturttu ve Ģehzadelere böyle davranılacağını belirtti. NiĢâbur tahtına kendi
amcasının oğlu Ziyaeddin Muhammed b. Ali‟yi geçirdi. Kendi kardeĢi ġehâbeddin
ile AliĢah‟ı Herat‟a gönderdi. ġehâbeddin Kahistan‟a430 gidip orada korkunç
katliamlar yaptı. Bunun üzerine Kahistan‟ın hâkimi Gıyâseddin‟e bir elçi gönderdi,
bu istilanın nedenini sordu. ġehâbeddin yaptıklarını reddetti. Gıyâseddin‟in elçisi
sultanın emirlerini getirdiğini söyledi. O da bunu kabul etmedi. Elçi kılıcını çekip,
428
Persler zamanında kurulan bu Ģehir, zamanla Horasan‟ın baĢkenti olmuĢtur. Günümüzde ise
Özbekistan sınırları içindedir. Bkz. Dihhûddâ; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 36;
Vassaf, Tarih, 201.
429
Çeğer. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 402.
430
Horasan‟ın güneyinde bir vilayet. ġehirleri ise; Kaen, Tun, Konabad ve Tebes. Bkz. Dihhûdâ;
Vassaf, Tarih, 234.

78
ġehâbeddin‟in çadır perdelerinin iplerini kesti. ġehâbeddin bunun üzerine hemen
dıĢarı çıktı ve Gazne‟de kalmayıp, Hindistan‟a hareket etti. 598‟de [m.1201/1202]
Gûr sultanının, Sultan Gıyâseddin‟in akrabalarından aldığı Horasan‟ı sultan
Gıyâseddin tekrar geri aldı. Sultan ġehâbeddin Hindistan‟a gittikten sonra, Sultan
Alâaddin Muhammed, Sultan Gıyâseddin‟e bir mektup gönderdi ve Ģöyle dedi: “Sen
benim babamın kaymakamı olasın, Karahıtaylar‟daki vilayetleri onlardan alıp bize
veresin, Ģimdiye kadar bize yardımcı olmadın, bizim vilayetlerimizi iĢgal etmeyesin,
bizi rahat bırakmazsan aramızda savaĢ çıkar” HârizmĢah çaba sarfederek Horasan‟ı
geri aldı ve Herat‟ı da kuĢattı. Sultan ġehâbeddin, Herat‟ın kuĢatıldığını duyunca
hârizmĢahla savaĢmak için Horasan‟a geldi. Sultan Muhammed ondan önce gelmiĢti
ve savaĢa tutuĢtular. ġehâbeddin galip geldi ve Hârizmliler‟i yendi. Bu olaylar
Cemâziyelevvel 599‟da [Ocak/ġubat 1203] [A317] meydana geldi. Sultan
Gıyâseddin Muhammed b. Sâm Gûri bu yılda vefat etti. Mahmud isminde bir oğlu
vardı. Bu haber Tus‟taki431 kardeĢi ġehâbeddin‟e ulaĢtığında o, Herat‟a geldi ve
taziyeye katıldı. HârizmĢah, Mâverâünnehir‟e sahip olan Karahıtay ülkesine gitti ve
oradan yardım istedi. Onlardan pek çok adam orduya katıldı. Bu adamların öncüsü
bir süvari takımıydı. Sultan Gıyâseddin, Semerkant‟ın sultanı Efrâsiyâb432
neslindendi. Ġkisi karĢılaĢtılar. Sultan ġehâbeddin savaĢmanın fayda vermeyeceğini
biliyordu. AteĢler yaktırdı ve geri döndü. Sultan Muhammed bunların peĢine gitti ve
sınıra 1.000 atlı ile vardı. Gurlar daha sonra geri döndüler ve savaĢtılar. Sonuçta
hezimete uğradılar. Sultan ġehâbeddin hoplaya zıplaya adamlarıyla beraber 4 fil
öldürdü. Gurlar, Emr-i hud sınırlarına vardıklarında Karahıtay ordusu bir seti delip
geçti. Sonunda barıĢ oldu. Bir tane fili onlara verip geri döndüler. ġehâbeddin bu zor
durumdan kurtuldu ve 9 adamıyla Talikan‟a gitti. Oranın valisi Hüseyin Hermil,
ġehâbeddin‟e yemek ve çadır gönderdi433 ve Gazne‟ye Hüseyin‟le beraber gitti.

431
Ġran‟da MeĢhed‟e yakın bir Ģehir. Bkz. Dihhûdâ; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 269;
Vassaf, Tarih, 77.
432
Efrâsiyâb, Ġran millî destanında Ġran düĢmanı olarak gösterilen Turan hükümdarı. Ayrıca bkz.
Tahsin Yazıcı, “Efrâsiyâb”, DİA, X, 478-478; Vassaf, Tarih, 54.
433
Orta Asya‟da, sultanların birbirlerine gönderdikleri hediyeler içerisinde, çadırın ayrı biri yer vardır.
Gönderilen çadırın rengi de çok önemlidir. Beyaz olmasına dikkat edilir. Çünkü hükümdarlar beyaz

79
Gurlar‟ın yenildiği duyulunca, Sultan ġehâbeddin‟in eski hizmetkârlarından
Tâceddin Uldız, Gazne kalesini ele geçirmek için oraya gitti ve Kutali ona müdahale
etti. Ġsyancılar da bu arada Kutali‟ye ayaklandılar. Kılıc kavmi ve diğerleri serkeĢlik
edip bolca yalan söylediler, eĢkıyalık yaptılar. Sultan ġehâbeddin Gazne‟ye
ulaĢtığında Uldız‟ın öldürülmesini istedi. Ümera onun affedilmesi için uğraĢtı.
Aybek Multan,434 sultanın naibini öldürdü ve vilayeti de ele geçirdi. Sonra sultanın
öldürüldüğünü ve baĢa geçtiğini ilan etti. ġehâbeddin Hindistan‟a gitti ve Aybek ile
efradını öldürdü. Tekrar saltanat merkezine gitti. Malatya ve Rum sultanı
Süleyman435 b. Kılıçarslan, Ramazan 597‟de [Haziran/Temmuz 1201] kardeĢi
Muînüddin Kayser ġah‟tan Malatya‟yı birkaç gün kuĢattıktan sonra aldı ve
Erzanrum‟a gitti. Erzanrum‟un eski meliklerinden Muhammed b. Salik‟in436 oğlu da
oradaydı ve barıĢ için Ģehir dıĢına çıktı. Sultan onu tutukladı ve hapsetti. Sonuçta
Sultan Kılıçarslan437 Erzanrum‟u zorla ele geçirdi. Burada bulunan devletin de
böylece ömrü bitti. Azerbaycan‟da Cihân Pehlivan‟ın oğlu Kutluk Ġnanç 438 bu olaylar
yaĢandığında ordunun baĢındaydı. Kutluk Ġnanç öldüğünde emirleri ve hizmetkârları
toplanıp Kukça adında birini lider kabul ettiler. Rey ve çevresini ele geçirip Isfahan‟a
yöneldiler. Hâlifenin ordusunun komutanı olan Seyfeddin Tuğrul‟a elçi gönderdiler.
Hâlifenin hizmetinde olduklarını belirttiler. Tuğrul, Hemedan‟a geldiğinde Kukçe,
onu karĢıladı. Isfahan‟ı beraber ele geçirip, hilafet merkezine haber gönderdiler.
Isfahan, Kum, KeĢan, Ave ve Save‟nin yönetimini ve hâkimiyetini istediler. Hilafet,
onların ricasını kabul etti ve fermanla hilat439 gönderdi. Onlar az zamanda [B317]

çadırlarda otururdu. Aksi bir renk küçümseme alameti sayılırdı. Moğollar‟da HârizmĢahlar‟a olan
saygılarından beyaz çadırlarda oturmaktaydılar.
434
Multan, müslüman ortaçağ coğrafyacıları tarafından önemli bir yer olarak anlatılan Hindistan‟ın bir
Ģehri. Ayrıca bkz. S. Maqbul Ahmed, “Hindistan”, DİA, XVIII, 73-75.
435
Süleyman b. Kılıçarslan, [d.?-ö.600/1204] Anadolu Selçuklu sultanı [1196-1204]. Ayrıca bkz.
Selim Kaya, “Süleyman ġah II”, DİA, XXXVIII, 105-108; Ersan, Mehmet - Mustafa, Alican,
Osmanlı’dan Önce Onlar Vardı, [Sorularla Selçuklular Tarihi II - Türkiye Selçukluları], yay. TimaĢ
Yayınları, Ġstanbul 2013., 38-46.
436
Saltuk. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 407.
437
II. Kılıçarslan [d.?-ö.587-588/1192] Anadolu Selçuklu hükümdarı. Ayrıca bkz. Ersan-Alican,
Osmanlı’dan Önce, 72.
438
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 54, 55; Vassaf, Tarih, 317.
439
Sultanlık alameti. Bkz. Dihhûdâ.

80
çabuk güçlenip orduları çoğaldı. Selâhaddîn Yusuf‟un440 kardeĢi Diyar-ı Bekr ve
ġam‟ın meliki Âdil, DımaĢk‟a yeğeni Melik Efdal‟in yanına geldi. Diyar-ı Bekr‟in
korunması konusunda anlaĢtılar. Bu hikâyenin tamamı ve Mısır ile ġam zamanındaki
Diyar-ı Bekr‟in vilayetleri hakkındaki bilgiler daha sonra yazılacaktır. Bu iç içe
geçmiĢ konuları tekrar yazarsak anlamsız olur. Çünkü ġam ile Mısır‟ın hikâyesi daha
önce yazılmıĢtı. Selâhaddîn Yusuf‟un ailesi barıĢ içinde yaĢıyordu. Filistin bölgeleri,
Mısır, Diyar-ı ġam ve Beytü‟l-mukaddes, Aziz Osman‟ın yönetimi altındaydı.
DımaĢk, Taberiye, Gûr çevresi ve Gazne Melik Efdal‟ın kontrolündeydi. Halep ve
Lazkiye kıyılarının yönetimi de Melik Efdal‟e aitti. Ġktaları ise her zaman olduğu gibi
amcası Melik Âdil‟indi. Melik Aziz Osman bir müddet sonra antlaĢmayı bozdu.
Mısır‟dan ġam‟a sefere çıktı. Efdal ve Âdil onu engellemekle meĢgul oldular. Aziz
Osman‟ın gücü onlara yetmedi ve Mısır‟a geri döndü. Efdal ve Âdil, Mısır‟ın
Efdal‟de kalması ve ġam‟ın da Âdil‟de kalması konusunda anlaĢtılar ve ordu
hazırladılar. Mısır‟a gidip beklediler. Bir orduyu da Kürtler‟den topladılar. Âdil
gizlice Aziz‟e haber gönderip onun hazırlanmasını ve beklemesini istedi ve Efdal‟a
de nasihat verip, Mısır‟ı ele geçirmede acele edilmemesini, arkalarında düĢman
Frengler‟in olduğunu söylüyordu. Yani Âdil, barıĢma niyetindeydi. Sonuç olarak
barıĢ yapıldı. BarıĢa göre; Filistin Efdal‟de kalacak, Âdil de Mısır‟da Aziz‟in yanında
ikamet edecek, iktâların durumu da aynen yerinde kalacaktı. Efdal DımaĢk‟a Âdil de
Aziz‟le birlikte Mısır‟a gitti. Recep 593‟te [Mayıs/Haziran 1197] Âdil ile Aziz
ordularıyla Mısır‟a gidip DımaĢk‟ı kuĢattılar. Efdal‟in emirleri, onu önce görevden
aldılar daha sonra onu sınırdıĢı edip Serhad kalesine hapsettiler. 8 Muharrem 595‟te
[10 Kasım 1198] Melik Osman Mısır‟da vefat etti. Emirler bunun üzerine Efdal‟in
gelmesini istediler ve o da 5 Rebîülevvel 595‟te [5 Ocak 1199] Mısır sınırına vardı.
Onun kardeĢleri, emirler ve ayanlar onu karĢılamaya geldiler. KardeĢi Muînüddin
Mesud ve Fahreddin Çerkes, onu [evlerine] davet ettiler. O da küçük kardeĢinin
evine gitti. Fahreddin Çerkes kardeĢinden büyük bir emirdi ve bu nedenle Efdal‟in
küçük kardeĢinin evine gitmesine Ģüphelendi. Bunun üzerine Fahreddin Çerkes

440
Bkz. Vassaf, Tarih, 57.

81
oradan firar edip Beytü‟l-mukaddes‟i ele geçirdi. Efdal ile araları kötü olan Nasır‟ın
hizmetlileri Fahreddin‟in yanına toplandılar. Karaçe ZerdeguĢ, Serasungur ve Nablus
sahibi Timur Kayseri de Fahreddin‟in yanında toplandı. Melik Âdil‟e bir mektup
gönderdiler. Ondan buraya gelmesini ve Mısır‟ın ele geçirilmesi konusunda yardım
edeceklerini söylediler. Âdil ise, Mardin muhasarası ile meĢguldü. Fahreddin ve
adamları Mısır‟ın toparlanmadan ele geçirilmesi taraftarıydı. Melik Efdal,
Rebîülevvel 595‟te [Ocak 1199] Mısır‟a geldi. Burada Fahreddin‟in kaçmıĢ
olduğunu ve ona tâbi olanlarla bir anlaĢma içinde olduklarını anladı. Kendi
hizmetlilerinden olan cesur kiĢiler; ġekire, Aybek, Eftas ve Ġlbeyi dâhil [A318]
birçok kiĢiyi tutuklayıp hapse attı. Melik Efdal bir müddet Mısır‟da kaldı. ġam
emirleri, Efdal‟den bu tutuklananlar arasında tedbirli bir insan olan Yarenç‟in,
DımaĢk‟a gönderilmesini istediler. Efdal bu isteğe temkinli yaklaĢtı ve bu durum
Melik Âdil‟e ulaĢtı. O da kendi oğlunu Mardin‟de bırakıp aceleyle DımaĢk‟a gitti.
Melik Âdil, Efdal‟den Nasır‟ın hizmetkârlarının DımaĢk‟a geri getirilmesini istedi,
tutuklu olanlar sonuç olarak DımaĢk‟a gönderildi. Melik Âdil‟in oğlu DımaĢk‟a
gelince, Melik Âdil kendini daha da güvende hissetti. Melik Efdal, bu durumundan
bir zafer çıkmayacağını görünce Mısır‟a, kardeĢi Tahir Halep‟e, ġîrkûh da
taraftarlarıyla Humus‟a geri döndü. 596‟da [m.1199/1200] Melik Âdil Mısır‟ı ele
geçirmek için harekete geçti. Serhad kalesine gitti ve Meyyâfârikin, Hâni441 ve
Cilver‟i442 ele geçirdi. [Sonuç olarak] Mısır‟da kaldı, hutbe okuttu ve sikke bastırdı.
Hâkimiyeti Melik Mansur‟dan devraldı. Efdal de DımaĢk‟ı almak için Halep sahibi
Tahir‟le iĢe giriĢti ama, baĢarısız oldular. Daha sonra bu iki kardeĢ Melik Âdil‟le
barıĢtı ve antlaĢma yaptılar. Tahir‟e Menbec, Efamiye, Kutab, 443 Mağbire‟den444 iki
nahiye ile Halep‟i verdiler. Sumeysat, Suruç, Ra„si‟l-ayn, Hamleyn‟i de Melik
Efdal‟e verdiler. Bu esnada Musul‟un sahibi ArslanĢah ordu topluyordu. O, Melik
Âdil‟e ait Ruha ve Harran‟a girdi. Sencap,445 Nusaybin ve Mardin‟in sahibi

441
Diyarbakır‟ın bir ilçesi.
442
Cur, Salcur. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 411.
443
Kefertab. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 410.
444
Ma‟re. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 410.
445
Sencar. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 411.

82
Kudbeddin Muhammed de onun yanındaydı. Onlar Harran‟a446 geldiklerinde hava
çok sıcak olduğundan ordunun çoğu telef olmuĢtu. Melik Âdil‟in oğlu Faiz bu arada
Harran‟daydı. Saldıran kiĢiler, Harran‟a bir kiĢi gönderip sulh talep ettiler ve geri
dönmeyi uygun buldular. Herkes sonuç olarak kendi yerine gitti. Muharrem 599‟da
[Eylül/Ekim 1202] Melik Âdil, kendi oğlu EĢref‟i Mardin surlarına gönderdi. EĢref,
Mardin‟i alamayınca arabulucu olarak Tahir‟i araya sokmak istediler. Melik Âdil bu
barıĢ teklifini kabul etti. 150 emiri dinarlarla beraber onlara gönderdi. Bunun
karĢılığında hutbenin kendi adına okunmasını ve sikkenin de kendi adına basılmasını
istedi. Bu sene içinde Necm kalesini Melik Tahir447 kardeĢi Efdal‟den kapmıĢtı.
Melik Âdil bunun üzerine Hamleyn, Suruç ve Ra„si‟l-ayn‟ı ondan geri aldı.
Dolayısıyla Melik Efdal‟e sadece Sümeysat kaldı. Mekke, Taif ve Yemen‟e sahip
olan Yakup b. Yusuf b. Abdullah b. Abdülmümin ile Frengler arasında çok çetin
savaĢlar oldu. O, 18 Rebîülevvel 599‟da [5 Aralık 1202] vefat edince oğlu Mahmud
yerine tahta oturdu. Yakup‟a asi olan Ģehir halkı Mahmud‟a itaat etti ve memleket
onun hâkimiyeti altına girdi. Kirman vilayeti olan Berdesir‟e Melik Dinar hâkimdi.
Kendisi Oğuz ümerasından bir emirdi ve o da 591‟de [1194/1195] beyin
iltihaplanmasından vefat etti. Onun oğlu Alâaddin FehrĢah onun yerine geçti.
Oğuzların [B318] bu zamanda reisi Seyfeddin Alparslan‟dı.448 Recep 592‟de de
[Mayıs/Haziran 1196] Alâaddin FerhĢah vefat etti. Oğuzlar burada tahribatlar
yaptılar. Ondan sonra Tabes Ģıhnesi, Kirman‟a ihtiĢamlı bir Ģekilde girip hutbeyi
hârizmĢah adına okuttu. Böylece Atabek Nusret Zuvzen melik oldu. Naibi olan Hoca
Rızaeddin‟i hârizmĢahın yanına gönderdi. Ondan sonra Hüsameddin Muhammed,
Hârizm‟de tahta oturdu. HârizmĢah vefat edince, Oğuzlar baskın yaptı ve Alparslan
onların öncülerini hezimete uğratıp Fars vilayetine gitti. Eyk449 melikleri de kendi
vilayetleri olan Fars‟a gittiler ve bunun üzerine Alparslan da geri döndü. Eykler‟den
Nizameddin tekrar Fars‟a hâkim oldu. Melik Dinar‟ın oğlu AcemĢah bunun üzerine

446
Eskiden Suriye‟nin bir Ģehri olan bu Ģehir, Ģu an Türkiye sınırları içerisindedir. Bkz. Dihhûdâ;
Abû‟l-Farac, Tarih, II, 14.
447
Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 433.
448
Sultan Alparslan [d.?-ö.465/1072], Büyük Selçuklu devletinin ikinci hükümdarı.
449
Fars vilayetinde bir Ģehir. Bkz. Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 107.

83
Horasan‟a gitti ve Oğuzlar‟a katıldı. ġehir halkı Nizameddin‟i tutuklayıp AcemĢah‟a
verdi. AcemĢah sonunda melik oldu ve Fars‟tan gelen bir ordu Nizameddin‟i istedi, o
da Nizameddin‟i onlara verdi. Böylece, Cengiz Hân‟ın dokuz senesi -Lu450/HerguĢ
yılından, Rebîülâhir 591 [Mart/Nisan 1195] Tonguz/Hûk yılına Cemaziyelahir 600
[ġubat/Mart 1204] kadar olup; Cengiz Hân‟ın 49 yaĢına kadar olan bu süredeki;
hâlifelerin, Hânların, sultanların, meliklerin, atabeylerin, memleketlerin tarihi özet
olarak anlatılmıĢtır. Cengiz Hân‟ın olaylarından sonra, sultanların, meliklerin tarihi
daha sonra açıklanacaktır.

Fare Yılının BaĢlangıcı

Morin/Esb451 yılından, 600 [m.1203/1204], ġâban 606‟ya kadar [Ocak/ġubat


1210] 7 senedir. Bu 7 senenin sonunda ġâban 606 [Ocak/ġubat 1210] Cengiz Hân 56
yaĢındaydı. Bu yılda Cengiz Hân Tayang Hân ile savaĢ yaptı ve onu bu senede
öldürdü. Cengiz Hân‟ın ayağında 9 tane beyaz tuk vardı ve bu “Cengiz” lakabı ona
bu senede verilmiĢti. Kendisi daha sonra birkaç defa Tangut‟a452 gitti ve Merkit
padiĢahı Tukta453 ile Tayang Hân‟ın454 oğlu Kuçluk ile savaĢtı. Cengiz Hân, Uygur
padiĢahının kendisine bağlanmasını da istedi. Bu savaĢlar böyle birkaç defa
tekrarlandı. Cengiz Hân‟ın Moğollar‟la savaĢlarını burada yazmak kitabın hacmini
büyüteceğinden bu kadarla yetindik. Özetle Cengiz Hân, 7 yıl içinde tüm Moğol
kabilelerini yenip kendisine bağlamıĢtır. ġimdi iklimlerin tarihine geçiyoruz.

Hâlifelerin Tarihi

ġimdi anlatacağımız kısım Kulkuna/MûĢ yılından, Cemaziyelahir 600


[ġubat/Mart 1204] Morin/Esb yılının sonuna, 606 ġâban‟a [Ocak/ġubat 1210] kadar

450
Tuluy. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 412.
451
At. Bkz. Dihhûdâ.
452
Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 227, 230; Vassaf, Tarih, 11.
453
Tukta veya Tohoto. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 102, 105.
454
Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 189, 190.

84
olup, daha önce Ġran atabekleri ve melikleri, ġam, Mısır, Rum ve Mağrib konuları
özet olarak anlatılmıĢtı.

Bağdat’taki Abbâsî Hâlifelerinin Tarihi

Nâsıreddin Billah455 Bağdat‟ta hâlife iken Horasan‟da sultan Alâaddin


Muhammed b. HârizmĢah‟tı. Babasının ölümü ve yeğeni Hindû Hân ile Gûr
sultanlarının onu öldürme teĢebbüsleri daha önce anlatılmıĢtı. Gurlar, Alâaddin
Muhammed‟in babasından ve kendisinden Horasan‟ın çoğunu almıĢlardı. Bundan
dolayı birçok savaĢlar yapıldı. Alâaddin Muhammed‟in durumu da bu yüzden
zayıflamıĢtı. Gûr sultanları da eski güçlerinde değildi. Çünkü Sultan ġehâbeddin
vefat etmiĢti. Bu hikâye detaylı bir Ģekilde anlatılacaktır. Sultan Muhammed‟in
durumu zamanla iyileĢti ve o kuvvetlendi. [A319] O, Horasan‟ı tekrar ele geçirmeye
karar verdi. Herat‟ın valisi Ġzzeddin Hüseyin Hermil diğer emirlerden önce ona haber
verip acele Herat‟a gelmesini istedi. Sultan Muhammed Karahıtaylar‟ın kendisinden
önce Belh‟i ele geçirmesinden korkuyordu. Öncelike Belh hududuna hareket edip
Herat‟a vardı ve Ġzzeddin Hüseyin onu karĢılayarak Ģehri ona verdi. Gıyaseddin
Mahmud‟un emirleri, Gûr sultanları, Sultan ġehâbeddin‟in oğlu, ona muhaliftiler.
Sultan Muhammed‟in ordusu sonunda onlara hücum etti. Onları hezimete uğrattı.
Sultan Muhammed Belh‟e geldiğinde kalenin hizmetkârları, hazinenin anahtarlarını
ona bıraktılar. Böylece tekrar Horasan onun eline geçmiĢ oldu. Bu süre boyunca
neslinden miras kalan pekçok yeri ele geçirip, Kirman‟ı da ele geçirdi. 606‟da
[m.1209/1210] Sultan Muhammed, Kıpçak456 seferine çıktı ve onları bertaraf etti. Bu
sırada kızını Semerkant‟taki Sultan Osman‟a verdi. Rum diyarı, Sultan Rukneddin b.
Kılıçarslan‟a457 aitti. Onun yeğeni bir müddet Ankara‟yı ele geçirmiĢti. Sultan
Rukneddin her defasında burayı kuĢatıyor; fakat ele geçiremiyordu. Sonuçta, bu

455
53. Abbasi halifesi.
456
Kirman. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 429.
457
Rukneddin b. Kılıçarslan, [d.635/1237 veya d.638/1240-ö.664/1266] Anadolu Selçuklu Devleti‟nin
[1249-1254], [1257-1266] 14. sultanı. Ayrıca bkz. Faruk Sümer, “Kılıçarslan IV”, DİA, XXIX, 404-
405.

85
kaleye karĢılık baĢka bir kale verilmesi karĢılığında Sultan Rukneddin, yeğenini
buradan uzaklaĢtırdı. Kale tahliye edildikten sonra sultan, gidenlerin peĢlerine adam
gönderip yeğenlerinin tamamını öldürttü. Sultan Rukneddin bu anlaĢmayı bozduktan
7 gün sonra kulunç hastalığından vefat etti. Onun oğlu Kılıçarslan [II.] yerine geçti.
Recep 602‟de [ġubat/Mart 1206] Gıyâseddin Keyhüsrev [I.] b. Kılıçarslan [II.]
saltanatını yeğeni olan Kılıc [III.] b. Süleyman‟dan [II.] geri aldı. Bu olay Ģöyle
geliĢti: Konya Gıyâseddin‟den önce Rukneddin‟in elindeydi. Gıyâseddin önce ġam‟a
kaçıp Melik Tahir‟e sığınmıĢtı; ama Melik Tahir onu kabul etmemiĢti. O da
Konstantiniye‟ye [Ġstanbul] hareket etmiĢti. Buranın meliki, Gıyâseddin‟e çok iyi
davranmıĢ ona bir de iktâ vermiĢti ve Gıyâseddin de buraya yerleĢmiĢti. Burada
büyük emirlerden458 birinin kızını ona nikâhladılar. Frengler Konstantiniye‟ye
geldiğinde Gıyâseddin kaçıp bir kaleye sığındı. Rukneddin [II.] vefat ettiğinde onun
oğlu Kılıc [III.] b. Süleyman‟a biat edip onu tahta geçirdiler. Uç emirlerinden biri bu
duruma muhalefet edip Gıyâseddin‟e haber yollamıĢ ve “Eğer buraya gelirseniz
vilayeti sizin için alırım” demiĢti. Gıyâseddin büyük bir orduyla Konya‟ya geldi ve
burada Rukneddin‟in oğlu ile karĢılaĢtı. Yapılan savaĢta Gıyâseddin yenildi. [Bunun
üzerine] Akasaray‟ın halkı kendi emirlerini Ģehirden sürdüler ve emir olarak
kendilerine Gıyâseddin‟i uygun gördüler. Bu duruma içerlenen Konya halkı, emir
olarak Gıyâseddin‟in kendilerine Rukneddin‟in oğlundan daha layık olduklarını
belirtip, Gıyâseddin‟e biat ettiler. Rukneddin‟in oğlu ve ümerasını tutuklayıp
hapsettiler. Malatya‟nın sahibi KayserĢah ki, zamanında Rukneddin ondan
Malatya‟yı almıĢtı, önce ġam‟a daha sonra Ruha‟ya [Urfa] kaçtı. Melik Efdal
Sumeysat‟ta, onu Hertebret‟in459 sahibi olarak takdim edip, [B319] adına hutbe
okuttu. Hindistan ve Gazne‟nin sahibi ise ġehâbeddin Gûr‟du. Muharrem 602‟de
[Ağustos/Eylül 1205]460 ġehâbeddin, Kevkerler‟i yendi. Bunun sebebi Ģudur:
ġehâbeddin Hârizm hududunda, Sultan Muhammed HârizmĢah‟a yardım için
Karahıtaylar‟la savaĢmıĢ ve yenilmiĢti. Onun öldüğü haberi yayılmıĢtı. Serandib ve

458
Manuel Mavrozomes.
459
Berit adıyla bilinen Malatya‟ya yakın Ermeni Ģehri. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh,
I, 430; Hamdullah Müstevfî, Nüzhetü’l-Kulûb, 112.
460
12 Mart 1206. Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XII, 174.

86
Cudi dağının olduğu bölge Ribal‟in461 oğluna aitti ve o müslüman olmuĢtu.
Müslüman olduktan sonra kâfirliğe geri döndü. Bu kiĢi Kevker kavmindendi. Bunlar
boĢ sözlerle isyan edip eĢkıyalık yapmaya baĢladılar. ġehâbeddin kendi hizmetlisi
olup Multan‟ı ele geçiren Aybek, Baltır‟ı öldürdükten sonra bir baĢka hizmetlisi olan
Muhammed b. Ebi Ali‟yi Multan ve Lahur‟a vali tayin etti ve ondan bölgeden alınan
2 senelik vergi geliri ile Oğuzlar ve Hitaylar‟ın iĢini bitirmesini istedi. Daha sonra bu
istekleri yerine getirmeyen Muhammed b. Ebi Ali, Kevkerler‟in verginin
yollanmasına engel olduklarını belirtti. Bunun üzerine ġehâbeddin bölgeye Hindistan
ordusunun öncüsü olan, hizmetlisi Kudbeddin Aybek‟i gönderdi. Kudbeddin hem
hediyeyle hem de baskıyla Muhammed b. Ebi Ali‟yi yola getirmeye çalıĢtı; ama
Muhammed b. Ebi Ali vergi göndermemekte diretti. Hindistan halkı da Muhammed
b. Ebi Ali‟den Ģikâyetçiydi. Bunun üzerine ġehâbeddin 5 Rebîülevvel 602‟de [20
Ekim 1205] Muhammed b. Ebi Ali‟ye saldırmaya niyet etti. Muhammed b. Ebi Ali,
ġehâbeddin‟in ordusunun Maclim ve Hud-u Dihand arasına geldiğini duyunca oraya
gitti. Ġki ordu arasında sabahtan akĢam ezanına kadar sürecek çok büyük bir savaĢ
oldu. Kudbeddin‟in yetiĢerek yardıma gelmesi üzerine Hindistan ordusu dağıldı ve
çokça zayiat verdiler. Onlar bir tepeliğe doğru gidip orada büyük bir ateĢ yaktılar.
Müslümanlar kendilerine yaklaĢana kadar, hepsi kendilerini ateĢe attı. “…O dünyayı
da kaybetmiĢtir, ahireti de. ĠĢte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.”462 Ġslâm ordusu
birçok ganimet kazandı. [Orada] 5 Hindû‟yu bir dinara satıyorlardı. Kevker kabilesi
kardeĢlerinin yandığını görünce kaçtılar. Ribal‟in oğlu da, Kudbeddin‟e sığındı ve
ona yalvardı. Kudbeddin sultandan onun bağıĢlanmasını istedi. Sultan recebin on
beĢinde Lahur‟daydı. Ondan sonra Gazne‟ye gitti. Bamyan‟ın sahibi Sâm
Bahâeddin‟e haber gönderdi, Semerkant‟ı almak için ordu hazırlamasını söyledi.
ġâban ayının baĢında, vadiyi geçip Sind ırmağında463 Udmil denilen bölgede bir
konut yaptılar, onun yarısı suyun içindeydi. Buraya Kevkerler‟i getirip öldürdüler ve
bazısını da sattılar. Öğle vaktinde sudan çıkan iki-üç Hindû, sultanı yirmi yerinden

461
Danial. Bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XII, 174.
462
Hâc sûresi, 11.
463
Indus Nehri.

87
fazla bıçakladılar ve sultanı bir seccadenin içinde bu vaziyette buldular. Emirler ve
devlet erkânı vezir Muyidü‟l-mülk öncülüğünde kendilerine bir lider bulana kadar
hazineyi korumak ve ülkeyi savunmak için yemin ettiler. Bu arada sultanın yaralarını
diktiler. Bir tahterevalli ile onu Gazne‟ye464 götürdüler. Yanlarında 2.000 hervar465
[A320] hazine vardı. Sultan ġehâbeddin vefat edince, emirleri arasında anlaĢmazlık
çıktı. Bazıları sultanın yerine Gıyâseddin Mahmud‟u, bazıları da onun oğlunu layık
görüyorlardı. Gazne ehlinden bazı fâsıd fıkıh adamları, sultanın hizmetkârlarına
dediler ki: “Mevlana Üstadü‟l-BeĢer Ġmam Fahreddin Razi HârizmĢahlar‟la anlaĢıp,
sultan ġehâbeddin‟e bir kimseyi göndertti. Sultan ġehâbeddin biraz konuĢtuktan
sonra sultanı, o adam öldürdü.”466 Onlar böyle söyleyerek Ġmam Fahreddin‟i
katlettirmek istiyorlardı. Ġmam da, vezir Muyidü‟l-mülk‟e sığındı. Vezir de imamı o
fasıdların elinden kurtardı, imamı uzak bir yere gönderdi. Bamyan‟ın sahibi
Bahâeddin‟in babası ġemseddin b. Mesud, sultan Gıyâseddin ve ġehâbeddin‟in
amcasının oğluydu. Onlar kızkardeĢlerini ġemseddin‟e vermiĢlerdi. Dolayısıyla onun
devleti zamanla güçlendi. [O kadınların birinden] Sâm adında bir çocuk dünyaya
geldi. O vefat ettiğinde Türk bir kadından doğma olan büyük oğlu Abbas adında
birini onun yerine tahta geçirdiler. Ümera ondan hoĢlanmayıp onu tahttan ihraç etti.
Ġsmi Sâm, lakabı Bahâüddîn olan bu sultana iktâ verdiler ve böylece o güçlendi;
birçok mal ve emlak topladı. ġehâbeddin vefat ettiğinde, Sâm‟ı baĢlarına geçirmek
için çağırdılar. ġehâbeddin, Gazne‟ye iki güne varınca çok ağır bir baĢ ağrısı çekti ve
hastalıktan öleceğini anladı. ġehâbeddin, oğulları Alaadin ve Celâleddin‟i hazırlayıp,
onların Gazne‟ye gitmelerini istedi. Babası, Alâaddin‟i veliaht tayin edip, ondan
Gıyâseddin Mahmud‟la barıĢmasını istedi. Bu barıĢ antlaĢmasına göre; Gûr ve
Horasan Gıyâseddin‟de, Gazne ve Hindistan da Alâaddin‟e kalıyordu. ġehâbeddin
Hindistan‟da vefat ettiğinde, onun ümerası toplandı. Akıllı bir gulam olan Kudbeddin

464
Gazne, Afganistan‟da tarihî bir Ģehir. Ayrıca bkz. Enver Konukçu, “Gazne”, DİA, XIII, 479,480;
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 23; Vassaf, Tarih, 302.
465
Ağırlık birimi. Bir hervar 300 kg. Bkz. Dihhûdâ
466
12. ve 13. yüzyıl Ġslâm dünyasının büyük âlimlerinden Fahreddin Razi, hiç kuĢkusuz yeni ve
sorgulayıcı görüĢleriyle tanınmıĢ sıradıĢı biri olduğu için, devamlı bir Ģekilde ulema ile tartıĢmaya
giriyor ve fikirlerini beyan ediyordu. Kendisine kurulan komplolar, muhtemelen bu tartıĢmalardan
kaynaklanıyordu.

88
Aybek‟i kaymakam kabul ettiler ve onu tahta geçirdiler. Hindistan‟ın çevresinde
Sultan ġemseddin467 meĢhur biriydi. ġemseddin, Sind tarafında Karace, Lahur ve
Multan ile meĢgul oldu. Zavulistan ve Gazne‟de Tâceddin Uldız468 fitne ve fesadı
bastırdıktan sonra buraları ele geçirdi. Sultan Gıyâseddin‟in oğlu Emir Muhammed
Herat ve Firuzkuh‟u ele geçirdi. Önceden kendisinden bahsedilen Herat valisi
Ġzzeddin Hüseyin Hermil, Muhammed HârizmĢah‟ın itaatı altına girdi. Ġzzeddin
Hüseyin daha önce Gûr sultanlarına itaat ediyordu. Gûr hâkimiyeti bitiyor,
HârizmĢahlar‟ın gücü artıyordu. Rey ve Hemedan Kukçe‟ye bağlıydı. Cihân
Pehlivan‟ın ĠtgemiĢ adında bir hizmetlisi vardı.469 Bu kiĢi ordu toplayıp Kukçe ile
savaĢtı ve Kukçe öldürüldü. Vilayetleri de ele geçirildi. Cihân Pehlivan‟ın Özbek
adında bir oğlu vardı. ĠtgemiĢ ona melik ismini verdi ve ona lala oldu. Musul, Diyar-ı
Bekr ve çevresi Atabek Nureddin ArslanĢah‟a aitti. Kendisi Musul valisiydi.
Amcaları Kudbeddin, Sencer‟in sahibi; Muzaffer Kevker de Erbil‟in sahibiydi.
Nureddin ve Kudbeddin arasında anlaĢmazlıklar vardı ve Mısır padiĢahı Âdil,470
Kudbeddin‟e elçi gönderip yardım edeceğini söylüyordu. O da buna karĢılık Âdil‟e
itaat ediyordu ve hutbeyi de onun adına okutuyordu. Nureddin bunu iĢittiğinde
Nusaybin‟e gitti, burayı ele [B320] geçirdi ve kaleyi de kuĢattı. Bu sırada Erbil sahibi
Muzafferiddin‟in471 Musul‟u ele geçirmekte olduğu ve Ninova‟yı472 da yağmaladığı
haberi geldi. Bu nedenle Nureddin geri dönüp Erbil‟e hareket etti. Eski Musul‟a
vardığında Ģehrin haddinden fazla harabeye döndüğünü gördü. Buradan Bilgafer‟e473
hareket etti. Nureddin, Âdil‟in oğlu Melik EĢref Musa‟nın Harran‟dan Ra„si‟l-ayn‟a
Kudbeddin‟e yardıma geldiğini ve Erbil sahibi Muzafferiddin‟in de Hısn-ı Keyfâ‟da

467
Bkz. Vassaf, Tarih, 318.
468
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 91, 120.
469
Burada görmüĢ olduğunuz gibi, müellif bir konudan ötekine atlamakta, bunun sonucu metnin
anlaĢılabilmesi de gayet zorlaĢmaktadır. Müellif asıl konusu olan Moğollar‟ı daha sade bir Ģekilde,
Moğollar dıĢında geliĢen geliĢmeleri de özet bir Ģekilde geçmektedir.
470
Melik Âdil, ġehâbeddin Eyubi oğlu. Ayrıca bkz. Mesud Habibi Mezaheri, “Eyyubiyan”, DMBİ, X,
723-726.
471
Cihan Pehlivan‟ın kardeĢi; ArslanĢah Kızıl Osman.
472
Antik çağlarda kurulmuĢ, Orta Çağ‟da da önemini devam ettirmiĢ, Musul‟a yakın önemli bir Ģehir
ve bölgenin adı. Ayrıca bkz. ġirvânî, Zeynelâbidîn b. Ġskender, Bustânû’s-Seyâha, yay. Sinaî, Tahran
1315 h.Ģ., 596.
473
Telafer. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 435.

89
olduğunu duydu. Cezire474 ve Dara475 sahipleriyle beraber bu bahsedilen güçlerin
hepsi Nusaybin‟de toplanmıĢtı. Daha sonra bu güçler Musul‟a yakın bir kaleye doğru
gittiler. Nureddin bunun üzerine Telafer‟den Kefer-zamer‟e geldi ve buranın halkıyla
savaĢtı ama, ordusu firar etti. O, sadece 4 adamıyla Musul‟a vardı. DüĢman ordusu
da onu arkadan kovalıyordu. Melik EĢref‟in ordusu Kefer-zamer‟e geldi ve orayı
yağmaladılar. Daha sonra burada barıĢ yapıldı. Nureddin‟e eskiden olduğu gibi
Telafer‟in yönetimi bırakıldı. Mısır ve ġam, Melik Âdil‟e aitti ve buradaki yerlerin
her birinde onun kardeĢi, yeğeni ve akrabaları yöneticilik yapıyordu. Bu bahis önceki
bölümlerde anlatılmıĢtı. Onunla ilgili ciltlerce kitap yazılmıĢtır. Diyar-ı Bekr‟in tarihi
de daha sonra anlatılacaktır. Mekke, Yemen ve Taif476 Muhammed b. Yakup b.
Yusuf b. Abdülmümin‟e aitti. Rum diyarını Frengler istila etmiĢti. Rum meliki477
eski zamanlardaki Kayser478 neslindendi ve Freng istilası yüzünden Rum devleti
yokoluvermiĢti. Bunun nedeni Ģudur: Rum meliki,479 Fransa kralının480 kardeĢi481 ile
evlendi ve ondan bir oğlu oldu.482 Bir müddet sonra onun kardeĢi483 onu hapse attırdı
ve gözlerine de mil çektirdi. Rum melikinin oğlu484 bunun üzerine eniĢtesinin [kız
kardeĢinin kocası]485 yanına kaçıp, Beytü‟l-mukaddes,486 ġam ve Mısır‟ı ele
geçirmeye niyetli olan Freng ordusuna katıldı. Freng ordusu Konstantiniye‟ye
gelince bahsedilen çocuğun amcası Ģehrin önünde Rumlar‟la savaĢtı ve sonuçta Rum
ordusu darmadağın oldu. Rum meliki487 de Ģehrin içine sığındı. Frengler Ģehrin

474
Cezîre, Ġslâm coğrafyacıları tarafından Yukarı Mezopotamya‟ya verilen ad. Ayrıca bkz. Ramazan
ġeĢen, “Cezîre”, DİA, VII, 509-108.
475
ġam bölgesinde, Kasyun dağına yakın, küçük bir Ģehir. Bkz. YB, Hudûdü’l-’âlem mine’l-meşrık
ile’l-mağrib, haz. Yusuf el-Hadi, yay. Dârû‟s Sekafiye en-NeĢr, Kahire 1423 h.k., 162.
476
Mekke‟ye 12 km uzaklıkta.
477
Isaac [II.] Angelos.
478
Doğu Rum imperatorlarının lakabı. Ayrıca bkz. Dihhûdâ.
479
Isaac [II.] Angelos.
480
Philip II of France.
481
Margaret of France.
482
Aleksios [IV.] Angelos, Margaret of France‟ın çocuğu değildir, Aleksios [IV.] Angelos hayatı
hakkında hemen hemen hiçbir bilgi bulunmayan Ġrene‟nin çocuğudur.
483
Aleksios [III.] Angelos.
484
Aleksios [IV.] Angelos.
485
Ġrene, Isaac [II.] Angelos‟un evlendiği Ġrene ile aynı kiĢi değildir.
486
Kudüs.
487
Aleksios [III.] Angelos.

90
surlarını yıktılar. O çocuğun488 taraftarları da Ģehri ateĢe verdi. Bunu yapmalarının
amacı Ģehir halkını yangınla meĢgul etmekti. O sırada Ģehrin kapılarından birini
açtılar ve Frengler Ģehre girdi. Rum meliki489 firar etti ve o çocuğu tahtta çıkardılar.
Babasını490 da hapisten kurtardılar. Çocuğun devlet yönetiminde sadece adı vardı,
devleti baĢkaları yönetiyordu. Frengler halktan çokça vergi aldılar, Konstantin halkı
onlara vergi vermede yetersiz kaldı. Altınla kaplı Ġsa haçı dâhil kilisede ne var ne yok
alıp götürdüler ama bu da onların isteklerini karĢılamıyordu. Halk bu duruma daha
fazla dayanamadı, bahsedilen çocuk meliki öldürdüler,491 Frengler‟i de Ģehirden
dıĢarı attılar ve güçleri yettikçe savaĢmaya baĢladılar. Frengler bunun üzerine Ģehri
kuĢattılar ve aralarında zorlu mücadeleler oldu. Rumlar, Kılıçarslan‟dan492 yardım
istedi. Kılıçarslan onlara yardım etmeyince [A321] Rumlar‟ın durumu daha da
kötüleĢti. Konstantiniye Ģehri hayli büyük bir Ģehirdi. 3.000 kiĢi493 burada ikamet
ediyordu. Frengler Ģehrin kapılarını yakmaya karar verdiler ve Ģehrin içine böyle
girdiler. Üç gün üç gece Ģehrin halkını katlettiler ve Ģehri yağmaladılar. Rumlar
bunun üzerine büyük kiliseye sığındılar. Frengler onları orada öldürmek istedi.
Rahipler ve keĢiĢler Frengler‟in önüne Ġncil ile gelip af dilediler; ama Frengler onları
dinlemedi. Hepsini öldürüp, kiliseyi de yağmaladılar. Freng komutanlar Ģunlardır:
Birincisi; Lazkiye ve deniz kuvvetine sahip yaĢlı Dukas;494 bu kiĢi ata bindiği zaman
baĢkası onun atını yönlendiriyordu. Çünkü gözleri körleĢmiĢti. Frengler
Konstantiniye‟ye geldiğinde, onun gemileriyle gelmiĢlerdi. Ġkinci Freng meliki
Merkis495 ki, Fransa kralının496 öncüsü [kuzeni], üçüncüsü ise Kont Eflend‟di.497
Onun ordusu diğer Freng meliklerinin ordusundan çoktu. Konstantiniye‟yi ele
geçirdiklerinde bir zarfa isimlerini yazdılar ve kura çektiler. Kuradan üç kere

488
Aleksios [IV.] Angelos.
489
Aleksios [III.] Angelos.
490
Isaac [II.] Angelos.
491
Aleksios [IV.] Angelos.
492
Kılıçarslan [III.] [d.?-ö. 601/1205]. Ayrıca bkz. Ersan-Alican, Osmanlı’dan Önce, 100.
493
30.000. Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 483.
494
Enrico Dandolo.
495
Boniface [I.] de Montferrat.
496
Philip II of France.
497
Baudouin [VI.] de Flandr.

91
Eflend‟in adı çıktı. Bunun üzerine onu Ģehrin meliki ilan ettiler. Dukas‟a denizdeki
adaları verdiler. Merkis ile Fransa kralına da Haliç‟in doğusundaki Lazik ve Ġznik‟i
verdiler. Sonuç olarak Konstantiniye Eflend‟e kaldı ve diğerlerine hâkimiyet
verilmedi. Daha sonra yabancılar onlardan bu yerleri geri almıĢtır. Fars bölgesinin
hâkimi Atabek Said b. Zengi498 kendi yeğeni Muhammed b. Zeydan‟ı orduyla
Kirman‟a gönderdi. O da Kirman‟ı kaleleriyle beraber ġevval 602‟de [Mayıs/Haziran
1206] ele geçirdi. Muhammed Zeydan o tarihten 605‟e [m.1208/1209] kadar oranın
hâkimi oldu.

Olayların Tarihi

600‟de [m.1203/1204] ġam, Mısır, Rum, Sekaliye,499 Kıbrıs, Irak ve Musul‟u


etkileyen büyük bir deprem oldu. ġam harabeye dönmüĢ, bu zamanlarda Gürcüler
Azerbaycan‟a gidip çokça katliam yapmıĢlardır. Daha sonra Gürcüler Ahlat‟tan
geçip Malazgirt‟e vardılar. Onların karĢısında kimse dayanamadı ve pek çok vilayet
yağmalanıp köleler götürüldü. Ahlat hâkimi bunun üzerine bir ordu topladı ve
Erzurum‟a hâkim olan Kılıçarslan‟ın oğlunun yanına gitti. Kılıçarslan‟ın oğlu da
ordusuyla ona yardım etti. Sonunda Gürcistan‟a varıp onlarla Ģiddetli bir savaĢ
yapıldı. Gürcü emiri ve ordusunun çoğu katledildi. Dolayısıyla Gürcü ordusu
hezimete uğrayıp firar etti. Müslümanlar Ģan ve Ģerefle bol bol ganimet toplayarak
geri döndüler. Cengiz Hân‟ın 7 senesiyle çağdaĢ olan; [49-56 yaĢları arası]
hakanların, meliklerin, sultanların, atabeklerin, doğu ve batı hükümdarlarının, acayip
olay ve durumların tarihi özet olarak yazılmıĢtır. Cengiz Hân‟ın 7 senesinden
ayrıntılı bir Ģekilde bahsettikten sonra Rum tarihini de anlatacağız. ĠnĢallah.

498
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 134.
499
Sıkıliyye. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 438. Ġtalya‟da Sisil [Sicilya] adında
büyük bir ada. Bkz. Dihhûdâ.

92
Cengiz Han Tarihi

Kûnin/Gusfend500 yılının baĢından, ġâban 607 [Ocak/ġubat 1211], Pars/Yûz


yılının sonuna kadarki süre olan 8 senenin sonunda Zilkade 614 [Ocak/ġubat 1218]
Cengiz Hân 64 [B321] yaĢındaydı. Bu 8 sene boyunca Cengiz Hân; Hıtây, Çin,
Mâçîn ve Moğolistan‟da birçok yeri ele geçirdi ve fetihler yaptı. Bu ele geçirilen
yerleri yazmıyoruz. Çünkü bunlar daha önce özet geçilmiĢti.

Ġklimlerin, Hâlifelerin ve Hitay Sultanlarının Tarihi

Gûr Hân‟dan501 bu seneler içinde daha önce bahsedilmiĢti. Nayman


kabilesinden Tayang‟ın oğlu Kuçluk,502 Gûr Hân‟ın kızını istemiĢ daha sonra ona
ihanet edip, onun ülkesini ele geçirmiĢti. Gûr Hân bu durumdan etkilenerek vefat etti.
Kuçluk da çok geçmeden öldürüldü.503 O öldürüldükten sonra ülke, Cengiz Hân‟ın
eline geçti. Bu sırada Bağdat‟ta hâlife Nasırdinillah‟tı.504 Burada hakkulbey diye bir
vergi alınıyordu. Bu vergiden çok miktarda para toplanıyordu. Onun kızının505 vefat
etmesinden dolayı [bir sene] hâlife buradan bu vergiyi almamıĢtır ve öküzler keserek
etlerini halka dağıtmıĢtır. Vergi hesaplanma zamanı geldiğinde hâlife kimseden vergi
alınmamasını istemiĢtir. Hâlife kızının ölmesi nedeniyle Bağdat‟ta bolca sofra
kurdurmuĢ ve Bağdat‟ın her iki yanında tellallar çağrı yapmıĢtır ki; derviĢler gelip
oruçlarını açsınlar veya açlık nedeniyle oruç tutuyorlarsa da tutmasınlar, yemeğe

500
Koyun. Bkz. Dihhûdâ.
501
Ong Hân ve Mâvirâünnehir‟deki Karahıtay emirlerinin genel adı. Bkz. Dihhûdâ; Vassaf, Tarih,
294.
502
HaĢmetli ve güzel yüzlü anlamında. Ayrıca Nayman hükümdarlarının ünvanı. Bkz. Dihhûdâ.
503
Cengiz Hân, Ġran seferinde ilk olarak onu ortadan kaldırmıĢtı.
504
53. Abbasi halifesi. Nasırdinillah‟ın HarizmĢahlar‟a karĢı Kuçluk‟u ve Cengiz Hân‟ı teĢvik ettiğine
veya hiçbir Ģeye karıĢmadığına dair iki farklı görüĢ vardır. Halife, Muhammed HarizmĢah‟ın Ģii
imamiyet görüĢünü Abbasiler‟e karĢı desteklediğini biliyordu. Bununla beraber halifenin Ġslâm
dünyasının cismani liderliğini ele geçrimek gibi bir gayesi de vardı. Diğer yandan, HarizmĢahlar‟ın
düĢmanlarının desteklenmesi de gayet doğaldı. Bununla beraber halifenin dıĢ iliĢlerde tarafsızlık
politikası güttüğünü söyleyen kaynaklar da vardır. Yani kesin bir Ģekilde, halifenin politikası
saptanamamaktadır. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 244-246.
505
Bu kiĢi, halifenin görüp beğendiği ve sonrasında evlendiği Kılıçarslan‟ın kızı Halataita olabilir.
Ayrıca bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 519.

93
doysunlar. Onlara koyun eti, tatlı helva ve katık sunuldu. Horasan, Hindistan ve
Irak‟taki güçlerin yokolmasıyla, [bu yerler] Sultan Muhammed HârizmĢah‟ın eline
geçti. Türkistan ve Mâverâünnehir‟in bazı kısımları dahi onun kontrolüne geçti.
Sultan Muhammed HârizmĢah‟ın durumuna dair birkaç örnek: 610‟da [m.1213/1214]
Muhammed HârizmĢah Bağdat‟ı ele geçirmek istedi. Çünkü hâlife Nasırdinillah ile
arası açılmıĢtı. Ġkisi de birbirine karĢı kinlenmiĢti. Bir gün Muhammed HârizmĢah
Mevlana ve Üstadü‟l-beĢer Fahreddin Razi‟den Abbâsîler‟in saltanatının meĢru
olmadığına dair fetva aldı. Ona göre hilafet hakkı Hüseyin‟in soyuna aittir.
Hüseyin‟in soyunun hilafet konusunda hak iddia etmesi lazım ve vacipti. Abbâsî
hâlifeleri haksız yere tahta oturmuĢlardı. Abbâsîler gaza ve cihada layık değillerdi.506
Seyyid Alâü‟l-mülk‟ün hilafet tahtına oturması lazım gerekirdi. Fars atabeyi Said‟in
Irak‟ı istila etmek için Rey sınırında olduğu haberi Muhammed HârizmĢah‟a
ulaĢınca, o tedirgin oldu ve ordusunu oraya doğru gönderdi. Ordu büyük Hil
mezrasına vardı ve Said‟e yetiĢti. Aralarında savaĢ oldu ve Fars ordusu yenildi. Said
tutuklanıp sultana getirildi. Sultan onun öldürülmesini istiyordu ama, Melik Zuvzen
buna mani oldu ve canı bağıĢlandı. Buna karĢılık ondan Istahr ve UĢkunvan kaleleri
civarındaki tahıl ürünlerinin üçte ikisinin Fars hâkimine verilmesi kararlaĢtırıldı.
Onun büyük oğlu Zengi de alıkonuldu. Daha sonra Muhammed HârizmĢah‟ın ordusu
geri dönüp Hemedan‟a vardı. Azerbaycan ve Irak‟a hâkim olan Atabek Özbek,
Hemedan‟ı ele geçirmek için orada bulunuyordu. Yapılan savaĢta Özbek Hân507
hezimete uğradı; ama iki sultanın alıkonulması uğursuzluk getirir düĢüncesiyle onu
[A322] tutuklamadılar ve onu saldılar. Muhammed HârizmĢah yönünü Bağdat‟a
çevirdi ve sonbaharda ordu, Gerive ve Esedabad508 arasında iken çok Ģiddetli bir kıĢ
bastırdı. Öyle bir tipi esti ki, ordunun ve hayvanların çoğu helak oldu. Bu olay sultan

506
Sayılan bu sebepler, ileride HârizmĢahlar‟ın Moğol istilasına uğradıklarında Batı‟dan hiçbir surette
yardım alamamalarının nedenlerinden biri olacaktır. Sünni müslümanlar Selahaddin ile Mısır‟da
tekrar yükselmiĢ, Abbasi devleti de 1187‟den sonra bir bakıma güçlenmiĢti ve üzerlerindeki Haçlı
baskısını hafifletmiĢlerdi. Muhammed HârizmĢah‟ın bu durumları umursamadan tekrar ġiiliği diriltme
çabaları sonuçsuz kalmıĢtı. O, Bağdat‟ı fethetme niyetiyle yollardayken, yanlıĢ kararlar sonucunda
Moğollar tarafından Ġran‟ın boydan boya elden çıkmaya baĢladığının farkına henüz varmamıĢtı.
Ayrıca bkz. Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih, XII, 312-353
507
Altın Orda devletinin dokuzuncu hükümdarı.
508
Hamedan Ģehrin yakınında bir ilçe. Bkz. Dihhûdâ.

94
için bir kâbus gibiydi. Bundan dolayı Bağdat‟a gitmeyi askıya aldı ve birkaç gün
Irak‟ta kalmayı istedi. Orada bulunduğu yerdeki düzeni sağladı. Ordu, Irak‟tan
dönerken Enzar509 hâkimi Kayır Hân‟dan510 bir elçi Enzar‟da Cengiz‟e bağlı bir grup
müslüman tüccarın olduğu haberini verdi.511 Muhammed HârizmĢah iyi düĢünmeden
âlimlerin fetvasıyla onların öldürülmelerine ve mallarına el koyulmasına hükmetti.
Öyle de oldu.

Nazım

Bir kiĢinin bahtı kara olduğunda,


Herkes ona ne kadar [iyi] davransa, faydası olmaz.

HârizmĢah devletinin son zamanlarında halk mutluluk içindeydi. Devlet,


hırsız ve eĢkıyadan temizlenmiĢ; [halk] güven içindeydi. Çevredeki ülkelerin
hangisinde kârlı bir iĢ var ise, tüccarlar hemen oraya yığılıyorlardı. Moğollar
sahralarda yaĢadığından Ģehirlere uzaktılar. [Onlar için] kumaĢ cinsi ürünler çok
değerliydi. KumaĢ ticaretinde bu nedenle kâr çoktu ve bu durum biliniyordu. Bu
sebeple tüccarlar Buhara‟dan Moğol diyarına hareket ediyorlardı. Moğollar‟a layık
altın iĢlemeli kıyafetleri ve türlü türlü kumaĢları oralara götürebiliyorlardı. O
zamanlarda HârizmĢahlar, Hıtây ve Türkistan‟dan eĢkıya ve serkeĢleri
temizlemiĢlerdi. Yol baĢlarına da karakollar kurmuĢlardı. Tüccarlar güvenle yola
çıkıyorlardı. Cengiz Hân‟a layık türlü türlü kıymetli kumaĢlar gönderiliyordu.
Buraya bir gün HârizmĢahlar üçer tüccar gönderdi. Oraya vardıklarında onlardan

509
Türkistan‟da Seyhun ırmağının yakınında. Bkz. Dihhûdâ.
510
Ġnalcık. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 255, 254; Vassaf, Tarih, 295.
511
Burada yer yer görüleceği üzere, bazı âlim, ticcar veya değiĢik erbaplardan kiĢiler Cengiz Hân‟ın
yanında Moğollar‟la beraber hareket etmektedirler. HârizmĢahlar‟a karĢı hareket eden müslümanlar,
HârizmĢahlar‟ın bazı kötü uygulamalarından müzdarip olarak bu yolu seçmiĢlerdir. Otrar‟da öldürülen
müslüman tüccarların da hesabının verilmemesi de müslümanları Moğollar‟a yaklaĢtıran nedenlerden
birtanesidir. Bununla beraber Türkistan ticaret yolunun HârizmĢahlar tarafından kapatılması da bir
diğer sebeplerdendir. Moğollar Ġran‟ı fetih rotasında ilk olarak tavırlarını belli ederek, kendilerine
karĢı kılıç çekmeyenleri para karĢılığında affetmiĢler; kendilerine karĢı kılıç çekenleri ise çoluk çocuk,
yaĢlı, kadın demeden öldürmüĢlerdir.

95
biri512 kumaĢlarını Cengiz Hân‟a gösterdi ve 10 dinar ya da 20 dinarlık kumaĢlardan
bir veya üç kat para istedi.513 Cengiz Hân bu duruma çok sinirlendi ve tacirlerin sanki
ilk defa buraya bu elbiseleri ve kumaĢları getirdiklerini sandıklarını düĢündü ve dedi
ki: “Depoda olan kumaĢlarımızı onlara gösterin ki, bu kumaĢların aynısı bizde de
vardır.” Ondan sonra tüccarlardan [birinin] kumaĢlarını sayıp yağma ettiler ve o
tüccarı da tutukladılar. Cengiz diğer tüccarlara da kumaĢlarını ve elbiseleri
hazırlamalarını söyledi. Çok baskıya uğramalarına rağmen, onlar korkudan
kumaĢlarını sergilemediler. Bu kumaĢları hediye getirdiklerini söylediler. Cengiz
Hân bu sözden hoĢlandı ve onların büyük kıyafetlerine ve iki kerbas ve altın iĢlemeli
elbiseye de bir kat fazla para verdi. Cengiz Hân, malı yağmalanan ve hapiste olan
tüccarın huzura getirilmesini istedi ve onu getirdiler. Onun mallarına karĢılık
değerince para verdiler. Sonunda ona da saygı gösterildi.514 Cengiz Hân, zamanında
müslümanlara çok büyük bir saygı duyuluyordu. Müslüman tüccarları beyaz temiz
çadırlarının içine sokup ikram veriyorlardı. [Cengiz Hân‟ın] meliklerinin,
hâtunlarının ve Ģehzadelerinin tüccarlarıyla Sultan Muhammed HârizmĢah‟ın
ülkesinde [B322] ticaret yapmaları için kendilerine gümüĢ ve altın para verildi.
Moğol emirlerinin sözü gereğince her kavimden bir-iki kiĢi vazifelendirildi. Ellisi
müslüman olmak üzere 450 kiĢi toplandı. Mahmud Hârizmi, Ali Hoca Buhari ve
Yusuf Kenka Otrari bu kafilenin baĢında elçi olarak tayin edildiler.515 Moğollar,
Muhammed HârizmĢah‟a, Hârizmli tüccarların geldiği516 ve uygun bir Ģekilde
gönderildiklerini; buna mukabil bir ticaret kabilesini de kendilerinin gönderdiği
haberini verdiler. Ayrıca değerli kumaĢların ticaretinin yapılmasını istediler.

512
Ahmed Balçin. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 235.
513
225 dinar istemiĢtir. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 235.
514
Ayrıca bkz. Vassaf, Tarih, 295-296. Bu hikâyenin devamında geliĢen olaylar [savaĢın çıkması ve
HarizmĢahlar‟ın durumu] Tarih-i CihangüĢa ve Tarih-i Vassaf‟da benzer Ģekilde anlatılmıĢtır. Bkz.
Vassaf, Tarih, 295,296; Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa,
515
BaĢlarında Ukuna adlı biri vardı. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 240.
516
Bahsedilen tüccar grubu Bahaeddin Razi önderliğinde Cengiz Hân‟ın Pekin fethinde bulunmuĢtur.
Bu gruptan birçok kiĢi yapılan katliamlardan kaynaklanan hastalıkla ölmüĢtür. Muhammed
HarizmĢâh, Cengiz Hân‟ın Pekin fethinden emin olmak için bu grubu Pekin‟e yollamıĢtır. Aslında Çin
fethini kendisi de tasarlamıĢtır. Cengiz Hân‟ın bu grubu iyi karĢılamıĢ ve ticarte ile dostluğun
öneminden bahsederek grubu ülkelerine uğurlamıĢtır. Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar
Türkistan, 418,419.

96
Bunlardan baĢka; Hârizm hânedanının asilliği ve önemi, hâkimiyetlerinin büyüklüğü
ve sözlerinin itibarı hakkında bolca söz söylediler. Cengiz Hân, Muhammed
HârizmĢah‟a dedi ki: “Sen benim en değerli oğlumsun517 ve müslümanların içindeki
en iyi Ģahıssın. Senin sınırın bize yakın olduğundan, sınır bölgeleri düĢmanlardan
tamamen temizlendi ve bölge kurtuldu. Böylece komĢu olduk. Akıl ve yiğitlik;
birbirimize yardımcı olmayı ve ülkelerimizi tehlikeden korumayı emreder.
Tüccarlarımız rahat bir Ģekilde ticaret ettiğinden dünyamızı güzelleĢtirirler. Daha
önce aramız bozuktu; ama birliğimiz sayesinde bu düĢmanlık ve fesat da ortadan
kalkacaktır.” Bu sözlerden sonra tüccarlar Otrar‟a vardığında Ģehrin emiri olan
Ġnalcık adında biri vardı. Bu kiĢi Sultan Muhammed‟in annesi Terken518 ile
akrabaydı. Ġnalcık‟ın lakabı Kayır Hân Hindûhi‟ydi. Bu gönderilen tüccarlardan biri
ile Ġnalcık‟ın eskiden kalan bir dostlukları vardı. O kiĢi adet üzere Kayır Hân
Hindûhi‟ye Ġnalcık diyordu. Bu tüccar Cengiz Hân‟a güvenerek Ġnalcık ile laubali
konuĢmalar yapıyordu. Bu duruma Ġnalcık öfkeleniyordu. Sonunda Ġnalcık onu hapse
attı. Ġnalcık bu durum ile ilgili Irak‟a; sultanın yanına bir elçi gönderdi. Sultan
Muhammed HârizmĢah, Cengiz Hân‟ın sözlerini yok sayarak, tüm tüccarların
mallarına el koyulmasını buyurdu. Sultan Muhammed, onları öldürtmesi ve mallarını
da yağma ettirmesiyle yaĢamı kendisine haram etti.519

517
Cengiz Hân‟ın bu sözünün Muhammed HârizmĢah tarafından savaĢ sebebi kabul edildiği bilinir.
518
Terken Hâtun Türkler‟den Biyavut kabilesindendir. TekiĢ‟in saltanatı sırasında kabilesinden bolca
hizmetli devlet iĢlerinde görevlendirildi. Bu vesileyle Terken Hâtun güçlü bir konuma geldi. Bkz.
Nesevî, Muhammed b. Ahmed, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn Mengübertî, yay. Ehl-i Kalem, Tahran
1381 h.Ģ., 62. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 254, 302; II, 104, 115; Vassaf, Tarih, 155.
519
Ġnalcık‟ın esirleri kendi isteğiyle mi yoksa Muhammed HârizmĢah‟ın isteği ile mi öldürdüğüne dair
kaynaklar farklı bilgiler vermektedir. Bu olaydan sonra yaĢanan geliĢmelerde, Cengiz Hân itidalli bir
yol izlemiĢtir. Eskiden sultan TekiĢ‟in emirlerinden olan Kuç-Buğra‟nın oğlu, sultan Muhammed
Celaleddin‟e gönderildi. Sultana, yaptıkları katliamın anlaĢmaya uygun olmadığı, müslümanların
öldürülmesinin de daha kötü bir yanlıĢ olduğu anlatıldı. Ġnalcık‟ın teslimi istendi. Sultan Ġnalcık‟ı,
ordudaki emirlerin akrabası olduğundan teslim etmek istemedi. Emirler de, Cengiz Hân‟ın Ġnalcık‟ı
istemekle yetinmeyeceğini sultana bildirdiler. Neticede Cengiz Hân‟dan gelen elçi heyeti de
öldürüldü. Bu olay Cengiz Hân‟ın Hârezm seferinin en önemli sebeplerinden birisidir. Ayrıca bkz.
Nesevî, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn, 52; Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 243.

97
ġiir

Aklı olan herkes kendi gücüne göre o iĢi yapar,


Bir iĢ yapmak istiyorsan öncelikle o iĢten nasıl çıkacağını bilmelisin.

Kayır Hân fermanı yerine getirerek Cengiz Hân‟ın tüccarlarını öldürdü. Böyle
yaparak dünyayı evsiz ve insansız bıraktı. Öldürme haberi gelmeden önce onlardan
biri hile ile hapisten kaçarak harabe bir yerde gizlenmiĢti. ArkadaĢlarının
durumundan haberdar olan o kiĢi kaçarak Cengiz Hân‟ın yanına gitti ve olanları teker
teker anlattı. Bu anlatılanlar Cengiz Hân‟da öyle bir etki bıraktı ki, onun
sakinleĢmesi mümkün olmadı. Cengiz Hân, o sinirle yalnız baĢına bir tepenin üstüne
çıktı, baĢını açarak yüzünü toprağa sürdü. Üç gün üç gece ağlayarak Tanrı‟ya
yalvardı. “Ey Tacik‟le Türk‟ü yaratan büyük Tanrım, bu fitneyi baĢlatan ben
değildim. Kudretin ile bana güç ver, intikam alayım!” dedi. Ondan sonra gereken
iĢareti aldığını düĢündü ve o tepeden mutlu bir Ģekilde aĢağı indi. Ordusunu gücüne
göre düzene [A323] sokup sefere baĢladı. Kuçluk öndeki bela olduğundan önce onu
defetmek için bir ordu önden gönderdi. Daha sonra o bela ortadan kaldırıldı.
Elçilerini HârizmĢah‟a gönderdi. Vefasızlık yaparak savaĢın sebebinin kendisi
olduğunu ve ordularının Tacik tarafında hazır olduğunu söyledi. HârizmĢah gururlu
biri olduğundan iĢin sonunu düĢünmedi ve felaket sonunu hazırladı. HârizmĢah,
Cengiz Hân‟ın ordusunun hareketlenmesini duyduktan sonra Irak‟ı oğlu Sultan
Rukneddin‟e bıraktı. Kendisi de Hemedan‟dan Horasan‟a hareket etti. NiĢâbur‟da bir
ay kalıp, Buhara‟ya gitti. Orada birkaç gün eğlenceyle meĢgul oldu ve Semerkant‟a
gitti. Oradan da kalabalık bir ordu ile Cend‟e daha sonra Türkistan‟daki kendi
vilayetinin sınırına kadar gitti. O esnada Cengiz Hân‟ın ordusu Kırgızlar‟ın ve
Tamatlar‟ın üzerine gitmiĢti. Merkit padiĢahının oğlu Kudu520 ve Kuçluk yenilip firar
ettikten sonra Moğol ordusu tarafından takibe alınmıĢtı. Daha sonra Cengiz Hân‟ın
ordusu firar edenlerin peĢinden gelip Türkistan sınırına ulaĢmıĢtı. HârizmĢah‟ın sınır

520
Bkz. Vassaf, Tarih, 44.

98
bekçileri Cengiz Hân‟ın gelmekte olduğunu söyleyince sultan da onları takibe aldı.
Bazı Moğol râvileri Cengiz Hân‟ın ordusunun öncüleri olan Subiday Bahadır ve
Kongirat521 kavminden Cukuçar‟ın, Kudu‟yla savaĢa gittiklerini rivayet ederler.
Daha sonra Kudu ordusuyla beraber Cengiz Hân‟ın ordusu tarafından yok edilmiĢtir.
Bu haber Sultan Muhammed‟e iletilince sultan ata binip onların tarafına hareket etti.
O, savaĢ yerine gelince orada bir yaralı gördü. Olayı ondan sordu ve Moğol
ordusunun peĢine düĢtü. Diğer sabah Moğol ordusuna yaklaĢtı. SavaĢ emri verdi;
ama buradaki Moğol ordusu savaĢmaktan çekiniyordu. Moğol ordusunun elçileri
buraya baĢka bir niyetle geldiklerini söylediler. Sultan ise onları dinlemedi ve onlarla
savaĢmaktan çekinmedi. Sonunda Moğol ordusu savaĢmak zorunda kaldı.522 Her iki
taraf karĢı taraftaki ordunun sağ kanadını bozdu. Moğolların bazısı merkeze hücum
etti ve az kaldı ki, Sultan Muhammed‟i ele geçirsinler. Sultanın oğlu Celâleddin, bu
Moğol hücumuna öyle bir dayandı ki, dağ bile böyle dayanamazdı ve o hücumu
sonunda kendisi dağıttı, babasını da tehlikeden kurtardı.

ġiir

Babanın yanında ve hizmetinde olmak;


Yırtıcı bir aslan olmaktan daha iyidir.

O gün akĢama kadar Celâleddin HârizmĢah523 büyük bir mücadele verdi.


AkĢam olduğunda her iki ordu mevzilerine yavaĢça çekildi. Moğollar ateĢ yaktılar ve

521
Özbekler‟in kalabalık olduğu bir yer. Ayrıca bkz. MB, II, 1042.
522
Cüzcani Moğol ordusunun sayısının 800.00 yakın olduğunu ifade eder. Bkz. Cûzcânî, Tabakat-ı
Nasıri, II, 105. Yalnız bu sayının doğru olduğu kabul edilemez. Moğol ordu sayısının doğusunda bir
vilayet. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 240; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,
68; Vassaf, Tarih, 48.
522
600.000 kiĢi ile takibi sürdürdükleri rivayet edilmektedir ki, [bkz. Cûzcânî, Tabakat-ı Nasıri, II,
108.] bu sayının doğru olması pek mümkün değildir. Çünkü Cengiz Hân Maveraünnehir‟e 150.000
kiĢilik bir ordu ile gelmiĢtir. Alınan esir askerlerle beraber bu sayı 150.000 ile 250.000 arasında
değiĢmiĢtir, diyebiliriz. Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 429; Bkz. Kafesoğlu,
Harezmşahlar Devleti Tarihi, 248.
523
Celâleddin HârizmĢah, [d.?-ö.629/1231] HârizmĢahlar Devleti‟nin son hükümdarı [1220-1231].
Ayrıca bkz. Aydın Taneri, “Celâleddin HârizmĢah”, DİA, 248-250; Vassaf, Tarih, 301.

99
geri çekildiler. Cengiz Hân‟ın yanına vardıklarında Celâleddin‟in kahramanlığından
bahsettiler. Ġki taraf arasında bir mani kalmadığından sınırlar birleĢmiĢti. Moğol
orduları Sultan Muhammed‟in memleketine saldırmak için yeniden düzenlendi.
Sultan bu belayı büyütmek için biçilmiĢ kaftandı. Cengiz Hân, yasaya [B323] göre
HârizmĢah‟la savaĢmak istemiyordu. Dostluk ve komĢuluk hukukunu korumak için
elinden geleni yapıyordu. Cengiz Hân, elçilerin anlattıklarından etkilenerek savaĢa
niyetlenmiĢti. Tüccarlar hârizmĢah tarafından dikkatsizce öldürülmüĢ ve bunun
telafisi için söz dinlememiĢti. Bu savaĢın bir sebebi de; Muhammed HârizmĢah‟ın
Moğol ordusu ile savaĢmasıydı. Diğer bir sebep de; HârizmĢahlar‟la Moğollar‟ın
arasında bulunan Türkistan‟da, Kuçluk‟a ait devletin önce liderinin Moğollar
tarafından öldürülmesi; ardından Kuçluk‟un devletinin HârizmĢahlar tarafından ele
geçirilmesiydi. Tüm bu sebepler Muhammed HârizmĢah‟ın cezalandırılması için
yeterliydi.524 Özetle sultan bu savaĢtan sonra Semerkant‟a geri döndü.525 O, burada
Ģüphe ve ĢaĢkınlık içinde kalmıĢtı. Ġçindeki eziklik duygusu onu çökertmiĢti. Çünkü
o, düĢmanının büyüklüğünü ve gücünü gördüğünden evhamlanmıĢtı. Eziklik
duygusu ve huzursuzluk onu anbean tüketiyordu. Doğru düĢünmenin kapıları ona
tamamen kapalı kalmıĢtı. Uyku ve sebat ondan uzaklaĢmıĢtı. Sultan, kendisini takdir-
i ilahiye bıraktı. Müneccimler bir uğursuzluğun olduğunu ve doğru zamanın bu
zaman olmadığını; bu uğursuzluk geçmezse düĢmana karĢı zafer kazanılamayacağını
söylediler. O müneccimlerin sözleri iĢleri daha berbat hale getirdi. HârizmĢah
400.000 kiĢilik ordusunu bırakıp Türkistan ve Mâverâünnehir‟e gitti.526 Kayır Hân‟ın

524
Müellif burada bizlere savaĢın sebeplerinden bahsetmektedir. Bu sebeplerin yanında Cengiz Hân‟ın
üzerinde ısrarla durduğu konulardan bazıları; modernleĢerek dıĢ dünya ile bağlantı kurabilmek,
göçebe yaĢamın etkisini kırmak ve asırlarca devam edecek bir imparatorluğun altyapısını sağlam
temellere oturtmaktı. Kaynakların tamamının ittifakına göre, ticaret Cengiz Hân için hem refah hem
de dıĢ tehlikelerden korunmanın en önemli unsurlarındandı. Tüccarlar kendisine istihbaratlar getiriyor
ve muzaffer ordular da genel olarak bu istihbaratlara göre düzenleniyordu. Ayrıca bkz. Abû‟l-Farac,
Tarih, II, 482.
525
Bu aĢamadan sonra, sultan Muhammed HârizmĢah‟ın aldığı yanlıĢ tedbirlerden birisi, Semerkant‟ın
çevresinde 12 km.lik bir surun çekilmesiydi. Bu surlar hiçbir zaman çekilmedi ve toplanan vergiler de
halkın sıkıntı çekmesine neden oldu. Diğeri ise; büyük bir ordunun dağıtılarak Ģehirlere
gönderilmesidir. Ayrıca bkz. Nesevî, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn, 53, 54.
526
Daha önce de bahsedildiği gibi Moğol ordusunun mevcudu 200.000 kiĢiydi veya daha azdı. Bu
durumda HârizmĢah‟ın da kuvvetlerinin 200.000‟e yakın olması kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla

100
hizmetine de 25.000 kiĢilik süvari bıraktı. Kutluk Hân‟a527 da 10.000 kiĢilik bir ordu
bıraktı. Semerkant‟ta Emir Hüsameddin ve Hamiten‟e de 30.000 kiĢilik bir ordu
bıraktı. BaĢlarına da Tayangu Karahıtay‟ı komutan tayin etti. Yeğeni Burak Hâcib‟i,
Sultan Kudbeddin‟in oğlu ve aile efradını da Horasan‟a gönderdi. Burak Hâcib‟in
hikâyesi yeri geldiğinde detaylı bir Ģekilde anlatılacaktır. Sultan Muhammed; Emir
Hüsameddin KuĢlu ve Ġnanç Ali Hacı‟yı da 30.000 süvari528 ile Buhara‟da bıraktı.
Dayısı Gûr emiri Doğan ile Hermil, Hervir ve Ġzzeddin Kurat‟ın oğlu Hüsameddin
Mesud‟u da 110.000 kiĢilik ordu ile Semerkant‟ta bıraktı.529 Hamidbur Tayangu‟yu
da baĢlarına komutan tayin etti. Fahreddin HabeĢ‟i de Sicistan ordusu ile Tirmiz‟de
bıraktı. Mahmud Hân‟ı da Serahs‟ta bıraktı. Babasının dayısının oğlunu Belh‟te,
Pehlivan‟ı Cend‟te, Melik Selçuk‟u da Cilan‟da bıraktı. Semerkant‟taki kalenin ve
surlarının da onarılmasını emretti. Bir gün sultan Ģehir hendeğinin yanından
geçiyordu ve sultan: “Bu hendeğin derinliği çok azdır, bir ordunun her bir askeri
buraya bir kırbaç atsa onlar hendekten geçebilir” dedi. Sultanın bu sözünden oradaki
halk ve ordu korktu. Daha sonra sultan NehĢeb530 yoluna hareket etti. Her nereye
gitse halktan; kendi baĢlarının çaresine kendilerinin bakmalarını istedi. Moğol
ordusunun [A324] karĢısında durmanın mümkün olmadığını söyledi. Sultan, hareme
bir adam gönderdi ve ondan annesi Terken Hâtun ile haremi Hârizm‟den
Mazenderan‟a getirmesini istedi. Daha sonra devlet adamlarıyla Moğol tehlikesinin
nasıl atlatılması gerektiği konusunda istiĢare yaptı. Çünkü her zaman çok korkunç
haberler geliyordu. Sultanın da [psikolojik] durumu daha da kötüleĢiyordu. Buhara

verilen 400.000 kiĢilik ifadenin abartı olması kuvvetle muhtemeldir. Bkz. Barthold, Moğol İstilasına
Kadar Türkistan, 429.
527
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 264, II, 251; Vassaf, Tarih, 174.
528
Muhammed HârizmĢah Buhara‟da sadece KuĢlu‟yu 12.000 süvari ile bıraktı. Bkz. Cûzcânî,
Tabakat-ı Nasıri, II, 107.
529
Kaynaklarda bu sayının 40.000 ile 60.000 arasında değiĢtiğini de görüyoruz. Bkz. Barthold, Moğol
İstilasına Kadar Türkistan, 436. 50.000‟i Türk 60.000‟i diğerleri olmak üzere, 110.000. Ayrıca 20
kadar fil. Vassaf, Tarih, 299. 60.000‟ü Türk, 50.000 Tacik. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 292,
293. Muhammed HârizmĢah‟ın ordusunu bir noktaya toplayamamasının nedenlerinden birisi de annesi
Terken Hatun‟un kendi kabilesinden komutanların üzerinde bıraktığı etkidir. Cengiz Hân Terken
Hâtun‟a gönderdiği bir mektupta kendi kabilesinden olan emirlere ve Ģehirlere dokunmayacağını
vadetmiĢ, anlaĢıldığı üzere bu teklif de Cengiz Hân‟la savaĢmamak üzere kabul edilmiĢtir. Bkz.
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 430; 110.000. Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 512.
530
Buhara ve Belh arasında Türkistan‟da bir Ģehir. Ayrıca bkz. Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 164.

101
ahalisi, Sultan Muhammed HârizmĢah‟ın oğlu Celâleddin HârizmĢah‟a
Mâverâünnehir‟de yapılacak bir Ģeyin kalmadığını, Horasan ve Irak‟ın düĢmemesi
için çalıĢmak gerektiğini, her Ģehirdeki ordunun dıĢarı çıkarılarak Moğol
güzergâhındaki Ceyhun531 nehrinde pusuların kurulması gerektiğini ve tüm bu
çabalar iĢe yaramazsa da Hindistan‟a gidilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Sultan
Muhammed bu zayıf teklifi kabul etti ve olası bir yenilgi durumunda ise Belh‟e
gidilmesi gerektiğini söyledi.532 Rükneddin, Ġmadü‟l-mülk Savcı‟yla beraber Irak‟tan
hediyelerle babasına geldi. Babası oğlunu çok seviyordu. Rukneddin, sultanı Irak
tarafına davet etti ve ordunun da Irak‟ta toplanmasını istedi. Böylece tedbirli bir
Ģekilde savaĢılması gerektiğini savundu. Sultan Celâleddin bu teklifi reddetti. Sultan
Celâleddin, en iyi yöntemin bütün güçle Cengiz Hân‟ın ordusunun karĢısına çıkmak
olduğundan bahsetti. Sultan Celâleddin, babası Sultan Muhammed‟e: “Eğer sen Irak
teklifine razıysan kendi süvarinle Irak‟a git ve buradaki orduların komutanlığını bana
bırak, ben sınırları gezip yağmalayayım ve oradan her ne varsa toplayıp getireyim ki,
Hakk‟a ve halka karĢı da mahçup olmayalım. Eğer isteğimizi yapamazsak da halk
bizi kötülemesin ve onları bırakıp gittiğimizi sanmasınlar” dedi. Sultan Celâleddin bu
sözleri ona karĢı tekrarladı. O, babasının kendisine itibar edeceğini sanıyordu. Sultan
Muhammed korku ve çaresizlikten bu teklifi kabul etmedi. Sultan, oğlunun sözünü
çocukça bir söz olarak kabul etti. Mutluluk sultandan uzaklaĢmıĢ ve sultan belaya
duçar olmuĢtu. Bu olayların tümü yeri geldikçe anlatılacaktır. Rum sultanı
Gıyâseddin Keyhüsrev533 bu sıralarda Baman‟ın534 Rumlar‟dan aldığı Antakya535
Ģehrine saldırıyordu. Bu Ģehir kuĢatma altına alınmıĢ ve birkaç burcu da harap
edilmiĢti. Bunun üzerine Ģehrin halkı, Kıbrıs Frengleri‟nden yardım istemiĢlerdi.

531
Ceyhun, [Amuderya] Orta Asya‟nın en büyük iki nehrinden biri. Ayrıca bkz. Emel Esin,
“Amuderya”, DİA, III, 98-99; Vassaf, Tarih, 47.
532
Buna rağmen Celâleddin kaçmayı asla tasvip etmedi. Bunun yerine savaĢarak ölünmesi gerektiğini
anlatmaya çalıĢtı. Ayrıca bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 514.
533
Gıyâseddin [I.] Keyhüsrev, [d.?-ö.607/1211] Anadolu Selçuklu sultanı [1192-1196], [1205-1211].
Ayrıca bkz. Ali Sevim, “Keyhüsrev”, DİA, XXV, 347-349; Ersan-Alican, Osmanlı’dan Önce, 101-
109.
534
Aldo Brandini. Ayrıca bkz. Ali Sevim, “Keyhüsrev”, DİA, XXV, 347-349; Ersan-Alican,
Osmanlı’dan Önce, 101-109.
535
Doğrusu Antalya. Ayrıca bkz. Ali Sevim, “Keyhüsrev”, DİA, XXV, 347-349; Ersan-Alican,
Osmanlı’dan Önce, 101-109.

102
Oradan bir ordu geldiğinde Gıyâseddin geri dönmüĢtü. Frengler Ģehre girdiğinde
Gıyâseddin ordusunun bir kısmını yağmalama olmasın diye dağlara çekti, bir kısmını
da yanına aldı. ġehir abluka altında olduğundan, bir müddet sonra Antakya‟da kıtlık
oldu. ġehrin Rum halkı Frengler‟den kıtlığa sebep oldukları gerekçesiyle müslüman
halkın sürülmesini istedi. Bu sebeple Ģehirdeki halkın arasında düĢmanlık ortaya
çıktı. Bir müddet sonra bu sefer, yerli halk ile Frengler‟in arası açılınca, Ģehirdeki
halk müslüman ordudan yardım istedi. ġehir halkı müslümanlarla beraber Frengler‟e
karĢı savaĢtı. Frengler de Ģehrin kalesine sığındılar. ġehrin müslümanları da bu arada
Konya‟ya elçi gönderip Gıyâseddin‟den536 yardım istediler. O da ordusuyla hemen
oraya damladı. Ertesi gün Ģehir ele geçirildi ve kale de kuĢatıldı. Kale de bir müddet
sonra ele [B324] geçirildi ve Frengler de tutuklandı. Mazenderan‟a537 Hüsameddin
hâkimdi. O, bu olaylar yaĢandığında öldü. Ondan üç oğul kaldı. Büyük oğlu tahta
oturdu ve büyük oğul ortanca oğlu Ģehirden sürdü. O da kendi kardeĢi, HârizmĢah‟a
yakın olan AliĢah‟ın yanına gitti ve birlikte Muhammed HârizmĢah‟tan yardım
istediler. AliĢah da HârizmĢahlar‟ın isteğine üzerine ordusuyla Mazenderan‟a gitti.
Onlar Gürgan yoluna çıktıklarında, büyük oğul vefat etti ve en küçük kardeĢ tahta
oturdu. AliĢah ise Mazenderan‟a gitti ve orayı ele geçirip yağma yaptı. ġah olan
küçük kardeĢ de Kura kalesini ele geçirmeye çalıĢtı. BaĢarılı olamamasına rağmen
Ģehri ele geçirdi. Buraya daha önce ortanca oğul hâkimdi. Burada hârizmĢah adına
hutbe okundu ve sikke basıldı. AytoğmuĢ ve Mengili, Cihân Pehlivan‟ın
hizmetkârlarındandı. AytoğmuĢ Bağdat‟a gidip orada bir müddet hizmet etti. Hâlife
ona hilat giydirip, onu Isfahan ve Hemedan‟ın hâkimi olarak tanıdı. AytoğmuĢ, Ġbn-i
Tercem‟in vilayetine gitti ve Bağdat ordusunun gelmesini bekledi. Hâlife, Süleyman
Ġbn-i Tercem‟i Türkmenler‟in liderliğinden azletti. Onun küçük kardeĢini bu iĢle
vazifelendirdi. Süleyman da bunun üzerine Mengili‟ye haber gönderip bir ordu
göndermesini istedi. Süleyman‟ın yardımı ile AytoğmuĢ‟u tutukladılar ve onun
baĢını Mengili‟ye gönderdiler. Bu sebeple Mengili güçlendi ve bir miktar ordu onun

536
Rukneddin. Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 483.
537
Ġran‟ın kuzeyinde günümüzde Taberistan adını taĢıyan eyalet. Ayrıca bkz. Osman Gazi Özgüdenli,
“Taberistan”, DİA, XXVIII, 322-323; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 85.

103
çevresinde toplandı. Irak vilayetinin tümü sonuçta Mengili‟nin eline geçti. Hâlife,
Atabek Özbek‟ten Mengili‟nin halli için yardım istedi. Bunun karĢılığında bazı Irak
vilayetlerinin Atabek Özbek‟e, bazılarının hâlifeye ve bazılarının da Celâleddin‟e
verilmesi kararlaĢtırıldı. Erbil ve ġehr-i Zur‟un538 hâkimi Muzafferiddin Kovberi
hâlifenin isteğiyle Mengili‟yi ortadan kaldırmak için Hemedan‟a bir ordu gönderdi.
Mengili de Kerec sınırında bir dağa firar etti. Gelen ordular dağı kuĢattı. Mengili
geceleyin buradan da firar etti. Ordusu da geceleyin dağıldı. Hâlifenin ordusu vilayeti
ele geçirdi. Bölgelerin ele geçirilmesinden sonra kararlaĢtırılan Ģekilde bölge üçe pay
edildi. Atabek Özbek kendi payını kardeĢinin hizmetkârı olan OğulmuĢ‟a bıraktı.
Çünkü bu savaĢlarda o çok büyük kahramanlıklar göstermiĢti. Daha sonra her bir
ordu kendi vilayetine gitti. Mengili hezimete uğramıĢ bir Ģekilde Savi‟ye vardı. Bu
Ģehrin hâkimi onun dostuydu. Ondan Ģehre girme izni istedi. ġıhne onu evine götürdü
ve misafir etti. Onu hapsetmek ve onu OğulmuĢ‟a göndermek için silahına el koydu.
Mengili ondan kendisini öldürmesini ve OğulmuĢ‟un yanına göndermemesini istedi.
ġıhne bunun üzerine onun kafasını kesti ve Atabek Özbek‟e onun kesik baĢını
gönderdi. Atabek Özbek de kesik baĢı Bağdat‟a gönderdi. Azerbaycan, Hemedan ve
çevresinin Atabek Özbek‟e ait olduğu onaylandı. Ona ait bazı hikâyeler daha önce
anlatılmıĢtı. Musul‟un sahibi Ġzzetin Mesud Nureddin ArslanĢah b. Ġzzeddin Mesud
b. Kudbeddin Mevdud b. Ġmadeddin Zengi Aksungur‟du. Bu olaylar yaĢandığında
vefat etti. Kendi oğlu ArslanĢah‟ı veliaht bırakmıĢtı. Vasiyeti üzerine Bedreddin
Lü‟lü‟yü ona lala tayin etmiĢti. Bedreddin, Nureddin ve babasının dahi danıĢmanıydı.
Bedreddin, Nureddin öldükten hemen sonra gece bitmeden kendisine bağlı meliklere
biat etmeleri için haberler ve hâlifeye de menĢurlar gönderdi. Bedreddin, sabaha
kadar bu [A325] iĢleri bitirdi. Gönderilen elçiler iĢlerini yaptıktan sonra geri
döndüler. Hâlife, Bedreddin‟e cevap olarak; Nureddin‟in zamanındaki gibi kendisine
bağlı olup olmayacağını sordu. Nureddin hayattayken amcası Akur ve ġuĢ kalelerini
ele geçirmiĢti ve Musul‟u da ele geçirme niyetindeydi. Hâlifenin canı bu duruma çok
sıkılıyordu. Erbil sahibi Muzafferiddin, Nureddin‟den Zuran ve Hakkar kalelerini ele

538
Bkz, Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, III, 242.

104
geçirmesini onaylamıĢtı. Bedreddin ise; Nureddin‟e bu iĢi yapmamasını öğütlemiĢti.
Bedreddin, Âdil‟in oğlu Melik EĢref‟ten yardım istedi ve Melik EĢref de bir ordu
hazırlayarak ona gönderdi. Bedreddin böylece Ġmadeddin Zengi ile savaĢmaya çıktı.
Muzafferiddin de Ġmameddin‟e yardım için bir ordu gönderdi. SavaĢ yapıldı ve
Bedreddin‟in ordusu Ġmameddin‟in ordusunu yendi. Bağdat elçileri arabuluculuk
yaparak barıĢ anlaĢması imzalandı. Nureddin‟in barıĢından sonra ArslanĢah vefat etti.
Onun üç yaĢındaki kardeĢi Nâsıreddin Mahmud tahta oturtuldu. Onun küçük
olmasından dolayı Ġmadeddin onun mülküne göz koydu. Musul‟u ele geçirmek için
hareket etti. O sırada Bedreddin, oğlunu Melik EĢref‟in yardımına gönderdi. Melik
EĢref de kendi kardeĢi Kamil ile Mısır‟a sefere gitmiĢti. Bedreddin daha sonra
oğlunu Ġzzeddin Aybek‟le savaĢan Melik EĢref‟in yardımına gönderdi. Bedreddin,
Aybek‟in Dicle‟yi geçmesine müsade etti ve Musul‟a 3 ferseng kala savaĢa
tutuĢtular. Aybek‟in ordusu Bedreddin‟in ordusunun sağ tarafını dağıttı ve Bedreddin
yenilmiĢ bir vaziyette Musul‟a gitti. Muzafferiddin de Erbil‟e çekildi. Bir vakitten
sonra elçilerin arabuluculuğu ile barıĢ yapıldı. Melik EĢref daha sonra Sencer‟i ele
geçirdi. Bedreddin‟in de yardımıyla Musul‟a vardı ve Nâsıreddin Muhammed de
onun hizmetinde girdi. Sonra onlar Erbil‟e çekildiler. Hâlifenin elçisinin araya
girmesiyle barıĢ yapıldı ve herkes kendi vilayetine çekildi. Meyyâfârikin‟in sahibi
babasına Ahlat sahibi ile savaĢması için yardım gönderdi. Ahlat halkı Necmeddin‟e
haber gönderip yardım istediler. Necmeddin geldiğinde Ahlat‟ı Necmeddin‟e
bıraktılar. Necmeddin de çevredeki vilayetleri ele geçirdi. ġehir halkı bir süre sonra
ayaklandı ve Necmeddin bunun üzerine silah zoruyla Ģehri ele geçirdi. Böylece o
zengin ülkede bolca kan döküldü. 624‟te [m.1226/1227] Frengler‟e karĢı çıkmak için
müslümanlardan yardım istendi539 ve müslümanlar Akka‟da540 toplandı. Onların
amaçları Beytü‟l-mukaddes‟i korumaktı. Ordular Akka‟dan Ürdün‟e541 geçti ve
Frengler‟i burada karĢıladılar. Frengler, Ġslâm ordularını yendi ve geri döndüler.

539
Altıncı Haçlı seferi için istenen bu yardım pek fazla karĢılık bulmamıĢ, Haçlılar Kudüs‟te geniĢ
haklar elde etmiĢtir.
540
Akkâ, Filistin‟in batı kıyısında bulunan önemli bir Ģehir. Ayrıca bkz. Feridun Emecen, “Akkâ”,
DİA, II, 265-267.
541
Bardu. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 484.

105
DımaĢk yolundan Merc-i Sıfr‟a vardılar. Frengler Balyan‟dan Banyas‟a kadar her
yeri harap edip, yağmaladılar. Melik Âdil, oğlu DımaĢk sahibi Melik Ġsa‟yı,
Frengler‟i Beytü‟l-mukaddes‟ten dıĢarı çıkarması için büyük bir orduyla Nablus‟a
gönderdi. Frengler de Akka sahrasında Tur kalesini kuĢatmaya gittiler. Bu kuĢatma
17 gün sürdü. Kaledeki komutan bir okla öldürüldü. Onlar bu olaydan sonra
yenildiler. Âdil daha sonra bu kaleyi harap etti. Çünkü burası Akka‟ya yakın
olduğundan buranın korunması zordu. Frengler Akka yolundan denize çıkarak
Dimyat ve [B325] Mısır‟a gittiler. Onlar ile Dimyat arasındaki Nil nehri bir engeldi.
Nil, denize dökülen büyük bir nehirdi. Frengler bu noktayı ele geçirip, buraya zincir
vurdular ki, gemiler buradan geçemesin. Melik Kamil542 bu engeli aĢmak için
gemilerden sağlam bir çember kurdurdu. Burada Ģiddetli bir savaĢ yapıldı ve Melik
Kamil burada birkaç gemiyi ele geçirdi. Gemileri ele geçirdikten sonra parçalattı ve
suya saldı. Bu savaĢ tüm gün sürdü. Nil nehri bir engel olduğundan Dimatlılar543
Frengler‟den korkmuyordu. Sonra Ģehirliler Ģehrin kapılarını açıp ticaretle meĢgul
olmaya baĢladılar. Fars ve vilayetleri Muzafferiddin Said b. Zengi‟ye bağlıydı. Onun
yaĢamı ile ilgili hikâyeler HârizmĢahlar tarihinde anlatılmıĢtır. O, Sultan
Muhammed‟le savaĢtıktan sonra Fars‟a geri dönmüĢtü. BarıĢ haberini duyan oğlu
Atabek Ebubekir mutlu olmuĢtu. Muzafferiddin yolda gelirken Faruk Kemin ona dar
bir vadide pusu kurmuĢ ve onu bir gürzle yaralamıĢtı. O saldırı ile attan düĢen
Muzafferiddin, yaralanmıĢtı. Ebubekir, babasını bağlayarak Sefid kalesini
göndermiĢti. Babası ile yaptığı anlaĢmaya vefa göstererek, kardeĢinin oğlu olan
Atabek Said‟in hükümdarlığını tanıdı. Onun zamanında, memleketinin sınırları
geniĢledi ve ülke önemli bir konuma geldi. Cengiz Hân‟ın sekiz senesi ile -
Kûnin/Gusfend yılının baĢından ġâban 607 [Ocak/ġubat 1211], Pars/Yûz yılına
kadar Zilkade 614 [Ocak/ġubat 1218] çağdaĢ olan hakanların, hâlifelerin, meliklerin,
atabeylerin ve beldelerin tarihleri özetle yazılmıĢtır. Bu zamandan sonraki; Cengiz
Hân‟a ait olayları anlatmaya baĢlayalım. Cengiz Hân‟ın 9 senesinden sonraki olaylar,
[49 yaĢından sonraki dönem] Ġran ile Turan bölgelerinde gerçekleĢmiĢtir; ama

542
Bkz. Vassaf, Tarih, 33.
543
Mısır‟da bir kavim. Bkz. Dihhûdâ

106
Cengiz Hân‟ın Türk, Hıtây, Çin ve Mâçîn ile savaĢları çoktur ve biz burada onun
fetih tarihlerini yazdık. Cengiz Hân, HerguĢ yılında; Zilkade 615 [Ocak/ġubat 1219]
ile 616 [m.1219/1220] yılları arasında Kuçluk fitnesini bastırmıĢ ve yollar da
muhalifler ile eĢkıyalardan temizlenmiĢtir. Cengiz Hân oğullarını ve tümen
emirlerini; binlik, yüzlük ve onluk sistemdeki ordularının baĢına koyduktan sonra
büyük bir kurultay kurdu. Aralarındaki yasaları ve gelenekleri belirledi. HârizmĢah
vilayetlerini ele geçirmek için sefere çıktı. Ejderha yılında ĠrdiĢ ırmağının
havzasını544 yaylak olarak belirledi. Elçilerini de Sultan Muhammed HârizmĢah‟a
gönderdi. Onun ülkesini ele geçirme niyetini ortaya koydu ve kendi tüccarlarının
intikamını sultandan almak için iĢe koyulmuĢtu ki, bu olayları daha önce anlatmıĢtık.
Sonbahar mevsiminde hareket ettiği ve geçtiği yerlerdeki vilayetleri aldı. Giylak545
hududuna vardığında oranın emiri ArslanĢah ona bağlanmak için yanına gitti.
ArslanĢah ona bağlandıktan sonra kendisine hediyeler [A326] verildi. Balığyidi Kut
Uygur süvarileri ve Almalık Suknak Tekin de Cengiz Hân‟a bağlandı.

Otrar Tarihi

Sonbahar mevsiminin sonunda Ejderha546 yılında Cengiz Hân kalabalık


ordusu ile Otrar Ģehrine vardı547 ve çadırını Ģehrin surlarının önüne kurdurdu. Sultan
Muhammed ise büyük bir orduyu Kayır Hân‟a vermiĢti. Hâcib-i has Karaçi de
10.000 süvari ile onun yardımına gönderilmiĢti. Otrar‟ın surları ve burçları da
onarılmıĢtı. SavaĢ aletleri de toplanmıĢtı. Cengiz Hân, Çağatay ve Ögedey‟den Ģehri
kuĢatmalarını istedi.548 Tuluy Hân‟ı da Cend ile Yenikent‟e yolladı.549 Birkaç emiri
de Hoçend ile Fenaket‟e yolladı. Here tarafında da bir ordu bıraktı. Kendisi de
Buhara‟ya yöneldi. Ġleriki kısımda Buhara ve Semerkant‟ın nasıl ele geçirildiği

544
Moğolistan‟da bir yer. Bkz. Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 268.
545
Bkz. Vassaf, Tarih, 35.
546
Büyük yılan. Bkz. Dihhûdâ.
547
616/1220 baĢlarında. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 253.
548
Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 253.
549
Cuci ve Ulusyidi. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 253.

107
anlatılacaktır. Otrar Ģehrinde iki taraf 5 ay savaĢmıĢtır.550 Sonuç olarak Karaçi ve
Otrar çaresiz bir Ģekilde Cengiz Hân‟ın eline geçmiĢtir. Cengiz Hân, Kayır Hân‟ın bu
seferlerin sorumlusu olduğunu biliyordu. Cengiz Hân onun kendisine bağlanmasını
hiç bir Ģekilde istemiyordu. Kayır Hân da barıĢı bahane ederek kendi sultanına
vefasızlık etmek istemiyordu. Karaçi551 de bu nedenle barıĢa yanaĢmıyordu. Karaçi
geceleyin ordusuyla Ģehrin kapısından dıĢarı çıktı. Moğol ordusu onu tutup
Ģehzadelerin yanına götürdü. Ona dediler ki: “Sen kendi sultanına vefa göstermedin.
Bize senden ne iyilik gelir?” Onu tüm ordusuyla öldürüp Ģehri ele geçirdiler. Tüm
halkı da davar sürüsü gibi dıĢarı çıkardılar. ġehirde de her ne varsa yağmaladılar.
Kayır Hân 20.000 kiĢi ile kaleye sığınmıĢtı. Oradan elliĢer kiĢi savaĢmak için dıĢarı
çıkıyordu ama hepsi de öldürülüyordu. Bu savaĢ böyle aylarca sürdü. Sonunda Otrar
ordusunun çoğu katledildi ve Kayır Hân 2 kiĢi ile kaldı ve kahramanca savaĢmaya
devam etti. Moğol ordusu sonunda onu kuĢattı ve o da çatıya çıktı. Yanında adam ve
silah kalmamasına rağmen Moğol ordusuna yukarıdan taĢ atıyordu. Bu tarzda
savaĢmaya devam etti. Sonunda Moğollar onu tuttular. Kalenin duvarlarını ve
burçlarını da yıktılar. Halktan ve zanaat sahibi kimselerden ölmemiĢ olanları Buhara
ve Semerkant‟a yararlanmak için gönderdiler. Moğol ordusu Kayır Hân‟ı da Kuk
sarayında öldürdü552 ve oradan ayrıldı. Cengiz Hân‟ın isteği üzerine bahsedilen
tarihte Ulusyidi ile Cuci Cend‟e gitti. Onlar önce Cend‟e yakın Ceyhun kıyısında
Suknak‟a553 vardılar. Cengiz Hân burada eskiden tüccar olarak kendisine hizmet
eden Hüseyin Hacı‟yı yanında bir hizmete soktu. Bu hizmette Hüseyin Hacı‟ya
elçilik verildi ve o da gittiği beldelere Cengiz Hân‟ın menĢurlarını sunuyordu.
Cengiz Hân Hüseyin Hacı‟yı hem müslüman olmasından hem de iyi bir insan
olmasından dolayı bu iĢle görevlendirmiĢti. [B326] Hüseyin Hacı Suğnak‟ta Cengiz

550
Bkz. Vassaf, Tarih, 296.
551
Karaca. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 254. Sultan Celâleddin HârezmĢah‟ın
emirlerinden biri. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 258, 260; II, 259, 260.
552
Ġnalcık, yakalanıp Cengiz Hân‟a götürüldü ve sorgulamanın sonunda kulağına ve gözüne eritilmiĢ
gümüĢ dökülerek katledildi. Bkz. Nesevî, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn, 54; Kafesoğlu, Harezmşahlar
Devleti Tarihi, 255.
553
Ceyhun kıyısında bir kasaba. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 262, 264; II, 36, 62;
Vassaf, Tarih, 297.

108
Hân‟ın sözlerini söylemeden önce oranın elebaĢları kendisini öldürdü ve onlar onu
öldürmeden önce tekbirler getirdiler. Bu halk böyle yapmakla sanki iyi bir Ģey
yaptıklarını zannettiler. Cuci bunu iĢittiğinde ordusunu hemen buraya gönderdi ve
onlar sabahtan akĢama kadar savaĢtılar. Sonunda Ģehri ele geçirdiler. Moğollar onları
affetmeyi akıllarına bile getirmediler. Bir kiĢinin hatırına tüm Ģehri katlettiler. O
Ģehrin hâkimiyetini de Hacı Hüseyin‟in oğluna verip, oradan ayrıldılar. Daha sonra
Uzkend554 ve Balıkkent‟i555 de ele geçirdiler. Oradan da EĢnas‟a556 gittiler ve oranın
da elebaĢlarını çokça direndikleri için öldürdüler. Bu haber Cend‟e vardı.
Muhammed HârizmĢah, Kutluk Hân‟ı buradaki sınırları korumakla görevlendirdi.
Kutluk Hân da, Ceyhun‟dan geçip Hârizm‟e doğru gitti. Bu haber sultana vardığında,
Cintimur elçi olarak Cend‟e gönderildi ve o da Kutluk Hân‟a karĢı düĢmanlıktan
vazgeçmesini söyledi. Çünkü Cend‟te bir idareci yoktu. Herkes kendi halini ve
geleceğini düĢünüyordu. Bunun üzerine Cend halkı ayaklanıp Cintimur‟u öldürmek
istedi. Cintimur halkı idare etmek için akıllı davranarak, Hüseyin Hacı ve Suknak‟ın
baĢına gelenleri anlattı ve onların kendisine iyi davranmasının karĢılığında
Moğollar‟a karĢı onları koruyacağının teminatını verdi. Bu anlaĢmadan halk mutlu
oldu ve Cintuimur‟a iyi davrandılar. Sonra Cintimur oradan hızlıca ayrıldı ve Cuci ile
Ulusyidi‟nin hizmetine girdi. Burada yaĢananları ve onların lidersiz olduğunu onlara
anlattı. Daha sonra Cuci ve beraberindekiler oraya hareket ettiler. 4 Safer 616‟da [21
Nisan 1219] Cend‟e vardılar. SavaĢmaya baĢladılar. Cend halkı kapıları kapatıp
surların üstünden savaĢmaya baĢladı. Bu halk daha önce hiç savaĢmamıĢtı, Moğollar
bu duruma ĢaĢırdılar. Moğollar merdivenleri surlara dayama ve surlara çıkmaya
baĢladılar. Sonuç olarak Ģehrin kapılarını açtılar. Moğollar tüm Ģehrin halkını dıĢarı
çıkardılar ama, kimseye zarar vermediler. Çünkü halk savaĢmayı bırakmıĢtı. Sadece
Cintimur‟a kötü davrananları öldürdüler. Halkı, dokuz gece dokuz gündüz sahrada
beklettiler. ġehri tamamen yağmaladılar. Moğollar‟a önceden bağlanmıĢ olan Buhara

554
Uzkend ya da Uzcend, Mâverâünnehir‟de bir Ģehir. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I,
238,251; Vassaf, Tarih, 46.
555
Barçınlıkkent. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 490.
556
Cend‟e yakın, Mâverâünnehir Ģehirlerinden biri. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 264;
Vassaf, Tarih, 297.

109
öncülerinden Ali Hâce‟yi de buraya vali olarak bıraktılar ve Yenikent tarafına
gittiler. Orayı da ele geçirip baĢlarına bir vali koydular. Ulusyidi ise Karakorum557
tarafına yöneldi. Sınır bölgelerinde yaĢayan 10.000 kadar Türkmen‟i de Hârizm‟e
asker olarak yolladılar. BaĢlarına da Tanyal Noyan‟ı koydular. Bu Türkmenler,
Tanyal Noyan‟ın baĢlarına bıraktığı kiĢiyi ayaklanıp öldürdüler. Tanyal onlardan
önde gittiğinden dolayı bu haberi duyduğu gibi geri döndü. Onların çoğunu öldürdü,
[A327] kurtulanlar ise kaçtı. Ġçlerinden bir grup da Merv‟in Amuye558 tarafına gitti
ve orada bir kalabalık toplandı. Onların durumundan yeri geldiği zaman
bahsedilecektir.

Cengiz Hân Yaptıkları

Cengiz Hân, Otrar‟a vardığı zaman maiyetini çeĢitli yerlerde görevlendirdi.


559
Alak Noyan, ġiktu ve Togay‟ı 5.000 kiĢi ile Benaket tarafına yolladı. Kendisi de
emirleriyle beraber oraya gittiler. Cengiz Hân, Konkılıyan 560 kavminin reisi Melik
Ġltiku ile 3 gün savaĢ yaptı ve dördüncü gün Ģehrin halkı eman istedi ve Ģehirden
dıĢarıya çıktılar. Ordunun emirlerini ve halkını ayrı ayrı oturttular. Ordunun
bazılarını ok ile bazılarını da kılıç ile öldürdüler. Diğerlerini de bin, yüz ve on kiĢilik
bölümlere ayırdılar. Gençleri Hoçend tarafında heĢer561 olarak kullanılmaları için
götürdüler. Oraya vardıklarında o gençlerin bir kısmı Ģehre sığındı. Oranın emiri
Melik Timur‟du.562 O, yiğit ve cesur biriydi ve o, Ceyhun‟un ikiye ayrıldığı yerde
sağlam bir sur inĢa etmiĢti. 1.000 tane cesur adamıyla oraya gitmiĢti. Moğol ordusu
oraya varınca surlardan ve nehirden dolayı orayı hemen ele geçiremediler. Orayı ele

557
Cengiz Hân‟ın baĢkenti olan bu Ģehrin toprağı siyaha yakın bir renk olduğundan “karakorum”
ismini almıĢtır ve bu Ģehrin diğer adı Ordubalık‟tır. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 230;
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 441; Vassaf, Tarih, 10.
558
Ceyhun‟un yakınında bir Ģehir. Bkz. Dihhûdâ
559
TaĢkent‟in eski adı ve bugünkü Özbekistan‟ın baĢkenti. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I,
238.
560
Konkılıyan, Terken Hatun‟un kabilesinin adıdır. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 122,
139.
561
Moğollar‟ın savaĢta ön safta kendilerini korumak için topladıkları insanlar.
562
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 173; Vassaf, Tarih, 258.

110
geçirmek için ne ok ne de mancınık taĢı iĢe yarıyordu. Hoçend‟in bazı gençlerini
heĢer olarak oraya getirdiler. Moğollar yanlarında Otrar ve kasabalardan takviye
getirmiĢlerdi. Oraya toplamda 50.000 heĢer ve 20.000 Moğol askeri toplandı. Onları
yüzlük ve onluk birliklere böldüler. Her Tacik askerin baĢına da bir Moğol koydular.
HeĢer askerlerin hepsini dağdan taĢ getirmekle görevlendirdiler ve bu gelen taĢları da
Ceyhun nehrine döktüler. Melik Timur 12 tane gemi yaptırmıĢ, üstlerini sirke ve kil
karıĢımı keçeyle örttürmüĢtü. Ordular her tarafa koĢturduklarından çok zor savaĢlar
yapılıyordu. Bu gemilere neftle tutuĢturulmuĢ okun bir etkisi olmuyordu. Getirilen
taĢların yeri de su dalgası yüzünden değiĢiyordu. Geceleri Melik Timur‟un adamları
Moğollar‟a baskın yapıp geri dönüyorlardı. Moğol ordusu aciz bir durumdaydı.
Moğollar mancınıklarla savaĢtıklarından dolayı savaĢ çok çetin geçiyordu. Melik
Timur baskı altında olduğundan, firar için 70 gemi hazırlattı. Yiyecekleri, eĢyaları ve
askerleri de içlerine yerleĢtirdiler. Kendisi de yiğit askerleri ile birlikte meĢale yakıp
onların baĢında ĢimĢek gibi suda hareket etti. Moğol ordusu bundan haber olduğunda
hemen suyun kıyısına gitti. Melik Timur her nerede Moğollar‟ı görüyorsa gemilerini
o tarafa doğru yönlendiriyordu. Atılan oklar gemilerin ıslak kepenekli yapısı
nedeniyle etkisiz kalıyordu. Gemiler suyun üzerinde rüzgâr gibi akıyordu ve bu halde
Fenaket‟e vardılar. Moğollar burada nehrin üzerine zincir çekmiĢti ve bu zincir
kılıçların bir darbesiyle aĢıldı. Nehrin iki tarafında süren savaĢ Cend ve
Barçılınk‟a563 varana kadar devam etti. Cuci Hân bu olaylardan haberdar olunca,
orduları nehrin birkaç tarafında bekletti ve birkaç mevzide gemilerden köprü yaptılar.
Mancınıkları da onların üzerine yerleĢtirdiler. Emir Timur [B327] bu pusudan
haberdar olunca, Barçılınk kentinin kıyısında sudan çıktı ve ata binip hareket etti.
Moğollar da onu takip ettiler. Emir Timur savaĢ aletlerini de önünden gönderiyordu.
Bu Ģekilde meydana gelen savaĢlar devam etti ve Emir Timur‟un ordusunun çoğu
öldürüldü. Moğol ordusu da çoğalıyordu. Sonunda taĢınan mallara el konulunca Emir
Timur birkaç adamıyla kaldı; ama savaĢmaya da devam ediyordu. Ele geçmemek
için her Ģeyi yapıyordu. Sonunda Emir Timur‟un ordusunun tümü öldü ve sadece

563
Ceyhun kıyısında Fenaket‟e yakın bir köy. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 259, 263.

111
Melik Timur kaldı. Onun da sadece üç adet oku kalmıĢtı. Bir okunun baĢı bile yoktu
ve 3 Moğol onun peĢine düĢmüĢtü. Bu Moğollar‟ın birini bu baĢsız ok ile kör etti.
Onlara dönüp acıdığını ve canlarını almak istemediğini söyledi ve ekleyerek: “En
iyisi siz geri dönün ve canınızı kurtarın” dedi. Moğollar bunun üzerine geri döndüler.
Emir Timur, Hârizm‟e vardı ve tekrar savaĢmaya baĢladı. Bir grupla Yenikent‟e564
gitti ve Moğollar‟ın valisini öldürüp geri döndü. Daha sonra Hârizm‟den ayrılıp
sultanın peĢine düĢerek onun hizmetine girdi. Bir müddet sonra, sultanın hizmetinde
yiğitçe savaĢtı ve düĢmana korku saldı. Bu bahsedilen olaydan sonra, sufi çevreye
gidip onlara karıĢtı. Moğollar‟la savaĢlar bittikten sonra o, vatan hasretine
dayanamadı ve geri döndü. Birkaç sene Fergana565 sınırında yaĢadı ve geriye
bıraktığı ailesini sorup soruĢturdu. Bir defa da Hoçend‟e gitti. Orada oğluna
kendisinden kalanlar ve Batu‟dan566 hediye edilen hediyeler dâhil birçok Ģey
verilmiĢti. Oğlunun yanına gidip ona sordu ki: “Eğer sen babanı görsen tanır mısın?”
O da cevap verdi: “Ben o gittiğinde süt içen bir çocuktum, babamı görsem tanımam
ama, babamın bir tane hizmetlisi var, o babamı tanır.” Hizmetlinin bahsettiği
sırtındaki alameti çocuğa gösterince çocuk onun babası olduğunu anladı. Emir Timur
Moğollar‟la savaĢırken adamlarına çokça emanet bırakmıĢtı. Bu nedenle onun
adamlarından bazıları malları geri vermemek için Emir Timur‟un yaĢadığını inkâr
ettiler. Bu nedenle Emir Timur, Moğollar‟a hizmet için Katkan567 Oğul‟un yanına
gitti. Oraya gittiğinde onu tutukladılar ve geçmiĢteki olaylardan sordular. O da cesur
bir Ģekilde yanıt veriyor ve diyordu ki:

ġiir
[Allah] beni dağda ve denizde,
Yiğitlerin içinde savaĢırken gördü.

564
Yenikent [Cend], Siriderya kıyısında bugün mevcut olmayan tarihî bir Ģehir. Ayrıca bkz.
Abdülkerim Özaydın, “Cend”, DİA, VII, 359-360.
565
Fergana, Orta Asya‟da coğrafî bir bölge. Ayrıca bkz. Tahsin Yazıcı, “Fergana”, DİA, XII, 375-377;
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 104.
566
Batu, Altın Orda Hanlığı‟nın kurucusu ve ilk hükümdarı [1227-1256]. Ayrıca bkz. Mustafa Kafalı,
“Batu Han”, DİA, V, 208-210; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 484.
567
Katkan, Ögedey Hân‟ın oğlu. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 270.

112
Yaptıklarıma yıldızlar Ģahittir.
Yiğitlik konusunda dünya ayaklarımın altındadır.

Emir Timur baĢsız okla vurduğu Moğol‟u gördü ve tanıdı. Emir Timur,
Ģehzadeye çok soru soruyor ve gösterilmesi gereken saygıyı göstermiyordu. Sonunda
Ģehzade öfkelenip onu okladı ve o da yerde kıvrandı.

Beyt
Kıvranıp kıvranıp bir ah çekti,
Bu dünyanın iyiliği ve kötülüğünden el çekti.

Daha önce bahsetmiĢtik: Cengiz Hân sonbaharın sonunda Ejderha yılında;


Zilhicce 616‟da [ġubat/Mart 1220] Otrar‟a ulaĢtı. Çağatay ile Ögedey‟i Otrar‟ın
fethiyle görevlendirmiĢti. Cuci de emirlerinden her birini bir yere göndermiĢti.
Mâr568 yılının bahar mevsiminin ikinci ayına; Zilhicce 617‟ya [Ocak/ġubat 1221]
kadar, aĢağı yukarı 5 aydır [bahsedilen kiĢiler] savaĢla meĢgul oldu. Bu olaylar
[A328] silsilesi ayrıntılı bir Ģekilde anlatılmıĢtır. Cengiz Hân Otrar‟a gittikten sonra
kıĢ ayına kadar ele geçirilen yerlerin durumunu konuĢmak için emirleri topladı.
Cengiz Hân; Cuci, Çağatay ve Ögedey‟i Hârizm‟in fethi için görevlendirdi. Kendisi
de diğer emirlerle beraber Tirmiz569 suyundan geçip Ġran‟a doğru gitti. ĠnĢallah tüm
olayları detaylı bir Ģekilde anlatacağız. Dolayısıyla tüm Ģehzadeler ve emirler
vilayetleri almakla uğraĢıyorlardı. Kendisi de Buhara‟ya doğru yola çıktı. Lakabı
Uyuki Noyan olan Cengiz Hân‟ın küçük oğlu Tuluy onun yanındaydı. O da kalabalık
bir orduyla Zernuk570 tarafına hareket etti. Sabah Ģafağında hızlıca o kasabaya
vardılar. ġehrin halkı kalabalık orduyu görünce Ģehre sığındı. Cengiz Hân

568
Yılan. Bkz. Dihhûdâ.
569
Özbekistan‟da tarihi bir Ģehir. Ayrıca bkz. Abdullah Muhammedcanov, “Tirmiz”, DİA, 200-202.
Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 34, 74; Vassaf, Tarih, 47.
570
Zernuk ya da Zernuc, Mâverâünnehir‟de bir kasaba. Moğollar döneminde adı Kutluk Balık‟tı.
Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 274, 276; Vassaf, Tarih, 298.

113
danıĢmanını elçi olarak onların yanına gönderdi ve elçiden de; “Cihân padiĢahının
geldiğini ve sonun kaçınılmaz olduğunu” demesini istedi. BaĢıbozuklar elçiyi
öldürmek istedi. Elçi bağırarak dedi ki: “Ben DaniĢmend Hâcib‟im, müslüman oğlu
müslümanım. Cengiz Hân‟ın yüce emriyle buraya elçi olarak geldim. Sizi kan gölüne
düĢmekten kurtarmak istiyorum. Cengiz Hân kalabalık bir orduyla beklemektedir.
Eğer ona karĢı geldiğinizi duyarsa bir anda her yeri yıkar. Ovayı kandan Ceyhun
nehrine çevirir. Eğer söylediklerimi dinleyip Cengiz Hân‟a itaat ederseniz canınız ve
mutluluğunuz sizde kalır.” ġehirdekiler onun doğru söylediğini düĢündü ve itaat
etmenin faydalı olacağını anladılar. ġehrin ileri gelenleri hediyelerle elçiyi
gönderdiler. Daha sonra Ģehrin ileri gelenleri Cengiz Hân‟ın yanına geldiklerinde
Cengiz Hân onlara Zernuk halkının liderini sordu. Cengiz Hân soruyu sorduktan
sonra öfkelenip, onları huzurundan kovdu ve Ģehrin hâkimine bir elçi gönderdi. Onun
sinirlenmesinden sonra Ģehrin ileri gelenleri özel hediyeler sunarak canlarını
kurtardılar. Cengiz Hân‟ın emriyle Zernuk halkının adını Kutluk Balık koydular.
Türkmenler‟den her yeri bilen bir rehber tutularak Nur sınırına gidilmek istendi. O
rehber de geçilmesi zor tepelerden Ģah yolunu kullanmayarak orduyu yola çıkardı.
Bu ordunun gittiği yola daha sonra Hân Yolu dediler. Onların önünde Tayur Bahadır
gidiyordu. Oraya gittiklerinde elçi Nur halkına olanı biteni ve Cengiz Hân‟a itaat
etmezlerse ne olacağı anlattı. ġehrin halkı hediyeleri verdikten sonra Cengiz Hân,
Ģehrin baĢına Subiday‟ı bıraktı. Subiday emre uyarak, yanına 60 kiĢi seçti. Bunların
arasında Emir Nur‟un oğlu Ġlhâce‟yi, Debus tarafına yardım için gönderdi. Cengiz
Hân Ģehre geldiğinde onu karĢılayıp layığına göre muamele ettiler ve hediyeler
verdiler. Cengiz Hân halkın bu teveccühünden etkilendiğinden onlara gerekli ilgiyi
gösterdi. Cengiz Hân onlara Muhammed HârizmĢah‟ın buradan yılda ne kadar vergi
aldığını sordu, onlar da “1500 dinar” diye cevap verdiler. Cengiz Hân bu parayı
verdiklerinde her türlü saldırıdan korunacaklarını söyledi. Onlar parayı verdikten
sonra canları saldırıdan kurtuldu. Cengiz Hân‟ın ordusu oradan da Buhara‟ya 571
yöneldi ve Muharrem [B328] 617‟nin [Mart/Nisan 1220] baĢlarında Buhara önlerine

571
Mâverâünnehir‟de tarihî bir Ģehir. Ayrıca bkz. Ramazan ġeĢen, “Buhara”, DİA, VI, 363; Barthold,
Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 10; Vassaf, Tarih, 12.

114
geldiler.572 Geri kalanlar da arkadan geldi. ġehri kuĢattılar. Buhara ordusu 20.000
kiĢiydi. Onların liderleri Kuk Hân, Hamidbur,573 Sevinç Hân574 ve KuĢlu Hân‟dı.575
Bu emirler gece olunca kavimlerini yanlarına alarak Ģehirden dıĢarı çıktılar. Onlar
Ceyhun nehrine vardıklarında Moğol ordusu onların tamamını öldürdü. Ertesi sabah
Ģehrin kapılarını açtılar. ġehrin ileri gelenleri ve âlimleri Cengiz Hân‟ın huzuruna
çıktılar. Cengiz Hân Ģehri görmek için kaleden içeri girdi. Atını büyük caminin
önüne sürerek mihrabın önünde durdu. Tuluy Hân da onun yanında yürüyordu ve
Tuluy Hân minberin üstüne çıktı. Cengiz Hân bu yerin sultanın sarayı olup
olmadığını sordu. Onlar da buranın Allah‟ın evi olduğunu söylediler. Cengiz Hân,
attan inip minberin dördüncü basamağına çıktı ve dedi ki: “Çölde otlak yoktur, bu
yüzden aç kalan atlarımızın karnını doyurun.” ġehrin depolarını açtılar ve atların
karınlarını doyurdular. Belgeler sandıklarını ahır yaptılar ve içine de tahıl koydular.
Moğollar içki ĢiĢelerini camiye getirdiler ve Ģehrin Ģarkıcılarını da içeriye soktular.
Moğollar kendi kendilerine dans ettiler ve Ģarkı söylediler.576 Ġmamlar, âlimler,
kadılar, Ģeyhler ve Ģehrin ileri gelenleri de at bakmakla görevlendirildi. Buradaki
halk itaat etmeye mecburdu. Cengiz Hân Ģehirden çıktıktan sonra halkın tümünü
minberin önünde topladı. Orada Cengiz Hân sultanın yanlıĢ iĢlerini detaylı olarak
anlattıktan sonra dedi ki: “Ey halk siz günahkârsınız. Sizin büyükleriniz günah
bakımından sizden öndedir. Siz bana neden böyle söylediğimi soracaksınız. Çünkü
Ben Tanrı‟nın gazabıyım. Eğer siz böyle büyük günahlar iĢlemeseydiniz büyük Tanrı
beni yollamazdı.”577 Sonra sordu ki: “Sizin güvendiğimiz adamlar kimlerdir?”
Herkes de kendi tanıdığı adamı söyledi. Cengiz Hân onların güvenmiĢ olduğu
adamların yanına bir Moğol asker gönderdi ki, onlara zarar gelmesin. Halkla iĢini
hallettikten sonra konuĢmasını bitirdi. Varlıklı insanlardan sakladıkları malları da

572
616 Zilhicce [ġubat 1220]. Cûzcânî, Tabakat-ı Nasıri, 339.
573
Sultan Muhammed HârizmĢah‟ın Buhara‟daki emirlerinden biri ve Burak Hacib‟in kardeĢidir.
Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 280.
574
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 280; Vassaf, Tarih, 288.
575
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 280.
576
Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 506.
577
Bu ifadeleri Barthold uydurma kabul etmektedir. Ayrıca bkz. Barthold V.V., “Cengiz Hân”, İA, III,
97.

115
istedi. Cengiz Hân 190‟ı Ģehirli olup toplam 270 kiĢiyi ferman üzere güvendikleri
adamlardan paraları almaları için görevlendirdi. Moğollar bu kiĢilere baskı yaparak
çok fazla para topladılar. Cengiz Hân‟ın isteği üzerine Ģehrin mahallelerini yaktılar.
Böylece Ģehrin büyük bölümü birkaç gün içinde yandı. Kerpiçten yapılmıĢ camilerin
bir kısmı ile bazı saraylar yanmaktan kurtuldu. Daha sonra Ģehrin içinde bulunan
kaledeki insanların üzerine mancınıkla taĢ ve ok attılar. KarĢılıklı olarak birbirlerine
mancınıklarla saldırdılar. Ġçerideki insanlar dıĢarıya neftli karure578 atıyorlardı. Bu
savaĢ günlerce sürdü. Sonunda hisarın içindeki halk zor duruma düĢtü ve hisarın önü
hayvan ve taĢlarla dolduruldu, hisar yüksekliği ile yerin yüksekliği bir oldu.
Moğollar, Buhara‟nın erkeklerinin ve yabancı askerlerinin yardımıyla kalenin
kapısını ateĢe verdiler. Sultanın; ayağı göklerin üstünde olan yüce emirleri nedeniyle
kaledeki insanlar ölüm denizinde yokoldular. Moğollar o halktan kimseyi
bırakmadılar ki, ellerinde bir kırbaç olsun. Moğollar burada 30.000 kiĢiden fazla
insan öldürdüler [A329] ve kadınlarla çocukları köle yaptılar. ġehir asilerden
temizlenince hisarın duvarlarını yıkıp yerle bir ettiler. Bütün Ģehir halkını çöle
götürdüler. Gençleri de heĢer olarak Semerkant ve Debusiye‟ye579 yolladılar. Cengiz
Hân da oradan Semerkant‟a yöneldi. Bu olaylar Mugay580 yılında, Zilhicce 617‟de
[Ocak/ġubat 1221] meydana geldi. 618‟de [m. 1221/1222] Sultan Muhammed
50.000 kiĢilik Tacik askeri ve 20 tane fil ile Semerkant‟ta bulunuyordu.
Semerkant‟taki halk da kalabalıktı. Bu kiĢiler Semerkant kalesini çok iyi bir Ģekilde
tahkim ettiler, surları kalınlaĢtırdılar ve surların önüne derin çukurlar kazarak içlerini
su ile doldurdular. Cengiz Hân‟a Semerkant kalesinin ve surlarının çok sağlam bir
Ģekilde korunduğu, burayı alabilmek için yıllarca uğraĢılması gerektiği anlatıldı ve
herkesin kafasında böyle bir düĢünce belirdi. Cengiz Hân tedbir gereği Sermerkant‟ın
etrafındaki Ģehirleri almayı uygun gördü. Onun için ilk olarak Buhara‟yı ele
geçirmiĢti. Sonra heĢer olarak kullanılan askerleri alarak Semerkant‟a gitti. O her
nereye gitse, herkes ona tâbi oluyordu ve tâbi olan halk da bir zarar görmüyordu.

578
Ġçerisinde neft bulunan, silah olarak kullanılabilen, küre Ģeklinde çömlek.
579
Semerkant ve Buhara ortasında bir köydü. Ayrıca bkz. Dihhûdâ.
580
Yılan, Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 430.

116
Cengiz Hân yol boyunca teslim olanların canlarına dokunmadı. Direnen Ģehirleri -
Debusiye ve Serpol581 gibi- kuĢatmak için bir miktar asker bıraktı. Cengiz Hân
Semerkant‟a varınca, Otrar ve diğer Ģehirleri almakla görevlendirdiği Ģehzadeler ve
emirler Cengiz Hân‟ın huzuruna vardı. Bu topluluk Göksaray‟ı kendilerine askeri üs
seçtiler. Diğer yerlerden gelen askerler Ģehrin etrafını kuĢatıyordu. Cengiz Hân
Semerkant‟ın etrafını gezip surları ve kapıları inceledi. Ġlk önce kapıların ele
geçirilmesini planladı. O sırada, sultan hârizmĢahın yaylakta olduğu haberi geldi.
Cengiz Hân‟ın en önemli emirleri olan Cebe Bahadır ve Subiday Bahadır 30.000 kiĢi
ile sultan hârizmĢahın olduğu yere doğru gitti. Cengiz Hân, Alak Noyan ve
Yesü‟yü582 de Talikan‟a gönderdi. 3 gün sonra, Moğol ve devĢirme ordusu oraya
geldi ki, onların sayısı belli değildir. Emir Hüsameddin Hemidbur Tayangu‟nun
ordusu Moğol ordusu ile savaĢa baĢladı. Cengiz Hân onun yiğitliğinden defalarca
bahsetmiĢtir. Emir Hüsameddin‟in mecali kalmadığından savaĢta öldürüldü. Alpar
Hân, ġeyh Hân, Balan Hân dıĢarı çıkıp Moğollar‟la savaĢtılar ve iki taraftan bolca
adam öldürüldü. AkĢam olduğunda herkes kendi tarafına çekildi. Ertesi gün Cengiz
Hân ordunun baĢına geçerek Ģehrin kuĢatılıp hücum edilmesini emretti. Burada öyle
bir savaĢ oldu ki, Ģehir savaĢı meydan savaĢına dönüĢtü.583 ġehrin halkı bu savaĢtan
çok korktuğundan her kafadan bir ses çıkıyordu. Moğollar emin ve güçlü bir Ģekilde;
Ģehir ordusu ise tedirginlikle savaĢıyorlardı. Bir anda Ģeyhü‟l-islâm ve bir grup kadî
Cengiz Hân‟ın huzuruna vardı. Onlar Cengiz Hân‟ın vaatlerini Ģehre ulaĢtırdılar.
Ertesi sabah Ģehrin kapılarını açtılar. Moğol ordusu Ģehre girdiğinde, ordu surları
yıkıp yerle bir etti. Kadın ve erkekler yüzer yüzer Moğol liderleriyle çöle
götürüldüler. ġeyhü‟l-islâm ve kadıları ise dıĢarı çıkarmadılar. 50.000 kiĢiye yakın
kiĢi ölmekten kurtuldu. ġehrin içinde tellallar gizlenen kiĢilerin [B329]
öldürüleceğini söylediler. Moğollar Ģehri yağmalamaya baĢladılar ve Ģehrin
dehlizlerinde saklananları bulup öldürdüler. Fil çobanları filleri Cengiz Hân‟ın

581
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 288.
582
Nisanur. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 501.
583
Sekerkant‟ta Moğollar‟ın öldürdüğü kiĢi sayısının 50.000 olduğu kaydedilmektedir. Ayrıca
Moğollar‟ın burada 600.000 kadar oldukları rivayet edilmektedir. Ayrıca bkz. Cûzcânî, Tabakat-ı
Nasıri, II, 107.

117
huzuruna getirdiler. Moğollar onların gıdalarını istedi. Cengiz Hân fillerin çöle
bırakılmasını ve yemeklerini kendilerinin bulacaklarını söyledi. Cengiz Hân fillerin
açlıktan ölmeleri için onları bıraktırmıĢtı. AkĢam olduğunda Moğollar Ģehirden dıĢarı
çıktılar, Ģehir halkı çok korkmuĢtu. Alpar Hân yiğitlik ederek 1.000 kiĢi ile
Moğollar‟a saldırıp firar etti. Sabah olduğunda Ģehrin kalesini kuĢattılar. Ġki taraf
arasında oklar ve taĢlar havada uçuĢtu. Sonunda kalenin burçlarını ve surlarını
yıktılar. Kalenin yanındaki ırmağı da dağıttılar. Geceleyin kaledekiler kapıyı derdest
edip gittiler. Bu bahsedilen 1.000 kadar kiĢi savaĢarak camiye doğru gitti. Moğollar
camiye neft atıp orayı ateĢe verdiler. Oranın içindeki herkes de yandı. Kalede
kalanları da çöle götürdüler. Türkler ile Tacikler‟i onluk ve yüzlük birliklere
ayırdılar. Türkler‟in saçlarını Moğol saçları gibi kestiler. HârizmĢah‟ın Ģehirdeki
Hânları ve emirlerinin tümünü öldürdüler. Emirlerin birçoğu da savaĢırken
öldürülmüĢtü. Ertesi gün kalanları saydılar. Onların arasından zanaatkâr olan 30.000
kiĢiyi seçtiler. Onların hânların ve emirlerin arasında pay ettiler. 30.000 kiĢiyi de
heĢer olarak kullandılar. Diğerlerini de 200.000 dinar ödemeleri karĢılığında serbest
bırakacaklarını söylediler. Bu parayı almak için Semerkant‟ın saygın kiĢilerinden
emir-i âmid Sakkatü‟l-mülk‟ü ve Ģehrin valisini görevlendirdiler. Esirlerden bir
kısmını Horasan‟a bir kısmını da oğullarıyla beraber Hârizm‟e götürdüler. Bundan
sonra Ģehirleri ele geçirmek için heĢer veya devĢirme asker istediler. O istenilen
adamlardan çoğu ölmüĢtü. Bu diyar savaĢ nedeniyle insan kalmadığından harabeye
döndü. Cengiz Hân yaz mevsimini Semerkant‟ta geçirdi. Moğol ordusu Mâr yılının,
Zilhicce 617 [Ocak/ġubat 1221] baĢından itibaren 18 ay boyunca HârizmĢah
ülkesindeydi. ĠĢgalin üçüncü senesinde ise Moğol süvarileri, Sultan Muhammed
HârizmĢah‟ın gücünün zayıfladığı haberlerini getiriyordu. Cengiz Hân‟ın ordularının
öncüleri hârizmĢahın öncülerini ya tutukluyordular ya da onlar Cengiz Hân‟a tâbi
oluyordu. Cengiz Hân, hârizmĢahın korku ve panik içinde olduğunu biliyordu. Onun
oğlu Sultan Celâleddin, sultana her yere bırakılan orduların toplanmasını ve hücum
edilmesi gerektiğini söyledi. Sultan onu dinlemiyordu. Çünkü devran dönmüĢtü.

118
Yazın, Cengiz Hân Semerkant‟ı kuĢattığı zaman Sultan Muhammed HârizmĢah‟ın
yaylakta olduğu biliniyordu. Cengiz Hân, Bisut kavminden Cebe Noyan‟ı584 ordu
öncüsü olarak, ardından Uriyangoft kavminden Subiday Bahadır‟ı ve Kongirat
kavminden [A330] Tukuçar Bahadır‟ı da yardımcı kuvvet olarak hârizmĢahın peĢine
gönderdi. Cengiz Hân, bu emirlerden her nerede sultana vardılarsa savaĢmalarını;
eğer güçsüz bir haldeyseler durup beklemelerini ve haber vermelerini tavsiye etti.
Ayrıca Cengiz Hân: “Sultan korkmuĢ olduğundan size karĢı çıkamaz. Büyük
Tanrı‟nın yardımıyla sultanı ele geçirmeden geri dönmeyin. Eğer sultan sizden
kendini cin gibi gizlerse, rüzgâr gibi onun Ģehirlerine gidin. Eğer Ģehirdekiler size
karĢı çıkmazsa onlara karĢı saygılı olun. Eğer valiler ve emirler size karĢı çıkarsa
onları öldürün. Bu iĢleri 3 sene içinde bitirip DeĢt-i Kıpçak yolundan geri dönün.
Bizim kadim yurdumuz olan Moğolistan‟da bize katılın” dedi. Cengiz Hân‟ın
emirleri bu söylenen 3 sene içinde tüm Ġran diyarını ele geçirdiler. Cengiz Hân sonra
ekleyerek: “Sizin arkanızdan Horasan, Merv, Herat, NiĢâbur ve Serahs‟ın ele
geçirilmesi için Tuluy Hân‟ı göndereceğim. Çağatay, Cuci ve Ögedey‟i da,
hârizmĢahın baĢkenti olan Hârizm‟i ve diğer muhteĢem Ģehirleri ele geçirmek için
Büyük Tanrı‟nın yardımıyla göndereceğim. Evimize varana kadar bizim bu kadar
zamanımız vardır” dedi. Bahsedilen kalabalık ordu Hârizm‟i ele geçirdi. Cengiz Hân
ve Tuluy, Semerkant sınırındaydı.585 Cebe ise seferden dönmüĢtü. Cengiz Hân; Cebe,
Subiday ve Tukuçar‟ı 30.000 adamla Pencap‟ta586 bıraktı. Onlar Muhammed
HârizmĢah‟ın durumundan haberdar olduktan sonra onun peĢinden gittiler. Sultan
daha önce Tirmiz ırmağının kıyısındaydı. Sultan Semerkant‟ın ve Buhara‟nın
düĢmesi haberini aldıktan sonra “Dört kere tekbir” dedi ve oradan ayrıldı. Annesinin
akrabası olan Uraniyanlar‟ın587 yanındaydı. Bu topluluk onu öldürmek istedi. O
topluluğun içinden bir kiĢi bu durumdan sultana haber verdi. Sultan geceleyin
yatağını ve çadırını değiĢtirdi. Sabah olduğunda sultanın çadırını okladılar. Çadırın
584
Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 146, 147; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 4215.
585
Cebe ve Subiday da yanındaydı. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 253.
586
Pencap, günümüzde büyük kısmı Pakistan‟da, küçük bir kısmı Hindistan‟da kalan bölge. Ayrıca
bkz. Azim Özcan, “Pencap”, DİA, XXXIV, 224-225.
587
Muhhamed b . TekiĢ HarizmĢah‟ın annesinin Türk kabilesi. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i
Cihangûşa, II, 62.

119
delikleri [gökteki] yıldızlar gibi [delik deĢik] olmuĢtu. Sultanın korkusu bu sebeple
daha da arttı. Sultan aceleyle NiĢâbur‟a gitti. NiĢâbur‟a gelene kadar her nereye
gittiyse halktan surları onarmalarını ve kaleleri güçlendirmelerini emrediyordu. Bu
nedenle halktaki korku daha da arttı. Sultan, NiĢâbur‟a gelince bu sıkıntıdan
kurtulmak için kendini içkiye verdi. Cebe Bahadır ve Subiday Bahadır da bu arada
Belh‟e vardı. Oranın ileri gelenleri onları karĢılamaya çıktılar. Moğollar da onların
baĢına bir vali bıraktı. Moğollar onlarla istiĢare ettikten sonra Tayusi Bahadır‟ı önden
gönderdiler ve hayvanlarına kuru ot istediler. Daha sonra Ģehir halkı Ģehrin kapılarını
kapattılar. Moğollar‟ın yapacak iĢi çok olduğundan çok fazla zaman kaybetmeden
gittiler. [B330] ġehir halkı da davul zurna çalıp Moğollar‟a küfretti. Bu küfürlerden
haberdar olan Moğollar geri döndüler. Moğollar surlara merdiven koyup burçları ele
geçirdiler. Belh halkının tamamını öldürdüler ve onlardan kalan malları da yaktılar.
Sultan Muhammed HârizmĢah onların NiĢâbur‟da olduklarını duyunca, avlanmak
bahanesiyle Ġsferayen‟e588 oradan da Irak tarafına gitti. Ona Moğol ordusunun
yaklaĢmıĢ olduğu haberini verdiler. Sultan Irak‟a gitmeyi erteledi ve Kazvin kalesine
doğru hareket etti. O gün de annesini ve çocuklarını Karun589 kalesine gönderdi.
Tâceddin Togan‟ı da Kazvin kalesine götürdü. Irak emirleriyle düĢmanla mücadele
için istiĢare etti. ġirankuh‟a gitmenin doğru olacağına karar verdiler. Sultan dağa
bakıp dedi ki: “Bu dağ bizi korumak için bir sığınak olamaz.” Sultanın eski ve akıllı
bir emiri olan Melik Hezar Seflur, sultanın huzuruna çağrıldı. Melik Nusreddin
Hezar Seflur huzura gelince, 7 kere yeri öptü. Sultan bu durum ile ilgili onla tartıĢtı.
Melik Hezar Seflur dedi ki: “Biz buradan hemen Fars ve Lor590 dağının arasına
gidelim. Orası aĢılması zordur ve iyi bir sığınaktır. Lor, Fars ve ġebankare‟den591
ordu toplayalım. Moğollar buraya gelince güçlü bir Ģekilde onlarla savaĢalım.”
Sultan onun bu sözlerinden, onun Fars atabeyi Said ile düĢman olduğunu düĢündü.
Buna binaen onun teklifini reddetti. Orduların Kazvin‟de toplanmasını kabul etti.

588
Ġran‟ın Horasan eyaletinde bir Ģehir. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 150; Vassaf,
Tarih,78.
589
Ayrıca bz. Vassaf, Tarih, 318.
590
Ġran‟ın güneybatısında, Huzistan‟a yakın bir eyalet. Bkz. Dihhûdâ
591
Ġran Fars eyaletinde bir Ģehir. Bkz. Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 161.

120
Daha sonra Cebe Bahadır ve Subiday Bahadır NiĢâbur‟a geldiler. Moğollar,
NiĢâbur‟un ileri gelenlerinden olan Mucirü‟l-mülk Kâfi Ruhi, Ferideddin ve Ziyaü‟l-
mülk‟e elçi gönderdiler. Horasan‟ın ileri gelenleri de burada toplanmıĢtı. Onlara
Cengiz Hân‟ın fermanını okudular ve onlar da Moğollar‟a bağlanmayı kabul ettiler.
Moğollar onlardan hayvanlarına tahıl ve ot istedi. Moğollar, onlara savaĢmaktan
çekinmelerini, Moğol ordusu her nereye varırsa onların karĢılanmalarını, Ģehirlerinin
surlarının sağlamlığına ve ordularının çokluğuna güvenmemelerini ve bunun
karĢılığında canlarına zarar gelmeyeceğini söylediler. Ayrıca Moğollar Uygur yazısı
ile onlara bir ferman verdiler ki, bu fermanda Ģunlar yazar: “Tüm ileri gelenler,
emirler ve halkın bilgisi olsun ki; güneĢin doğduğu yerden battığı yere kadar bana
verilmiĢtir. Herkes bana itaat etse, onlar eziyet görmezler. Çocuklara merhamet
edilir.” Moğollar bu fermanı verdiler. Cebe, Cuyin yolundan ve Subiday ana yoldan
Tus‟a gitti. Gittikleri yolda kim onlara itaat etse, biatlarını kabul ediyorlardı. Her kim
ayaklanıyorsa da onları öldürüyorlardı. Tus‟un doğu köyleri ve Nokan hemen onlara
itaat etti ve canları bağıĢlandı. Tus Ģehrinin halkı ise Moğollar‟a karĢı direndi. Bu
sebeple Moğollar bu Ģehirden birçok insanı öldürdüler. Oradan da Radkan‟ın yeĢillik
alanlarına gittiler. Subiday bu yerden hoĢlandı. [A331] Oranın halkına bir zarar
vermedi ve oraya bir vali bırakıp kendisi de HabĢan‟a592 gitti. Orada ona saygılı
davranmadılar, o da orda bulunan çok fazla adamı katletti. Onlar her nereye
gittiyseler oradan yemek ve kıyafetlerini tedarik edip hemen ayrılıyorlardı. Çünkü
verilen emir doğrultusunda sultanın peĢine düĢmüĢlerdi. Sultanın olduğu her nerede
duyulsa hemen oraya gidiyorlardı. Vilayetlerin yeĢillik bir alanlarından geçtikleri
sırada, sağlam gördükleri atları beraberinde götürüyorlardı. Horasan‟da sağlam
yapılmıĢ Ģehirler çoktu. Moğol orduları onları kuĢatmakla uğraĢmadılar. Çünkü
onların yapacakları önemli bir iĢ vardı. Subiday Ġsfenyaren‟e Cebe de Mazenderan‟a
gitti. Onlar Esterabad ve Darü‟l-mülk Âmil arasında birçok insanı öldürdüler.
Subiday Bahadır, Damgan‟a girdiğinde [halk] Gerdkuh‟a sığındı. BaĢıbozuklar
Moğollar‟a bağlanmayı kabul etmediler. Onların da hepsi katledildi. Oradan da

592
HabĢan ya da Kuçan, MeĢhed‟e yakın bir Ģehir. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 323.

121
Moğollar Simnan‟a gittiler. Oranın halkının da çoğunu öldürdüler. Har 593 ve Rey‟de
de aynı katliamları yaptılar. Bu esnada sultan, Melik Nusreddin Hezar Seflur ile
istiĢare yapıyordu. Rey‟in elçileri sultanın huzuruna varıp Moğollar‟ın geldiklerini
söylediler. Sultan devletin tamamen elden çıkmıĢ olduğunu o zaman anladı.

ġiir
Bir iĢi zamanında halletmelisin,
Eğer böyle yapmazsan o iĢ boĢ iĢtir; yine boĢ iĢtir.

Moğol ordusunun korkusundan Hezar Seflur, Lor‟a gitti. Diğer ayanlar ve


emirlerin de her biri bir yere kaçtı. Sultan da oğullarıyla beraber Karun kalesine gitti.
Moğol ordusu yolda onlara grup grup yaklaĢıyordu ve bir grup sultana yetiĢip onu
tanıdı. Sultan‟a ok attılar ve sultanı yaraladılar. O sırada sultan ölümden kurtuldu ve
Karun kalesine gitti. Bir gün orada dinlendi. Yanına emirleri ve bir rehberi alıp
Bağdat‟a doğru gitti. Moğol ordusu onlara yetiĢti. Moğollar sultanın kalede olduğunu
düĢünüp savaĢmaya baĢladılar. Onlar sultanın gittiğini anladıklarında onun peĢinden
gittiler. Sultan önce Sercahan594 kalesine ve daha sonra Geylan yoluna gitti. Kil
emirlerden Sefluk onu karĢıladı ve sultanın burada kalmasını istedi. Sultana buranın
güvenli bir yer olduğunu anlatıyordu. Sultan orada 7 gün kaldıktan sonra Sepidar595
vilayetine gitti. Sultanın hiçbir malı kalmamıĢtı. Oradan da Dabuyi 596 bölgesine gitti.
Mazenderan‟ın emirleri onun hizmetine vardı. Özetle sultan her nereye gitse, Moğol
ordusu oraya gidiyordu. Mazendaran‟ın emirleri ve önemli kiĢilerine güvenen sultan
onlarla meĢveret etti ve Abeskun597 adalarına sığınmaya karar verdi. Sultan adaya
gidip bir süre orada kaldı. O adada kalması öğrenildiğinden baĢka bir adaya gitti.
Oradan baĢka bir yere gittiğinde Cebe Noyan bir grup Moğol ordusunu buraya
göndermiĢti. Moğollar bu adalarda sultanı bulamayıp geri döndüler ve sultanın
593
Demavend dağının yakınında bir yer. Bkz. Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 304.
594
Deylem dağlarının zirvesinde bir kale. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 155.
595
Mazendaran‟a yakın bir bölge. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 155.
596
Ġran‟ın Taberistan ve Gilan bölgelerinin adı. Bkz. Dihhûdâ.
597
Teberistan kıyısında bir Ģehir. Ayrıca bkz. Sadek Sejadi - Cafer ġiar, DMBİ, I, 50, 51; Barthold,
Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 451; Vassaf, Tarih, 318.

122
ailesinin olduğu Karun kalesini kuĢatmakla meĢgul oldular. Sonunda orayı ele
geçirip tüm hazine ve haremle beraber herkesi Cengiz Hân‟a gönderdiler. Sultana bu
korkunç haber [B331] gittiğinde o, ailesinin baĢına kötü bir iĢ geldiğini anladı.
Sultanın çocukları kılıçla öldürüldü ve haremi de yabancıların eline düĢtü. Sultan
öyle bir ĢaĢırdı ki, dünya gözünün önünde simsiyah oldu.

ġiir
Sultan bu haberi duyunca baĢı döndü,
Dünya gözünün önünde karardı.

Sultan, o ızdırap halinde kendinden geçti ve o ağır durumu duyduğu için


acılar içinde inleye inleye öldü.598

Beyt
Dünya ne kadar vefasız ve sevgisiz bir yerdir.
Kendisi doğuruyor ve kendisi de öldürür.

Muhammed HârizmĢah‟ı o adada defnettiler. Birkaç sene sonra Celâleddin


HârizmĢah babasının kemiklerinin Ardahan kalesine getirilip orada defnedilmesini
istedi.599 Muhammed HârizmĢah çocuklarının içinden Uzerlak adında birini veliaht
tayin etmiĢti. Muhammed HârizmĢah adada ölmeden önce veliahtlığı Celâleddin
HârizmĢah‟a verdi.600 Sultan Celâleddin babası öldükten sonra Moğollar‟ın Irak ve

598
Sultan akciğer iltihabından ölmüĢtür. Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 451.
599
Ardahan‟a aktarılan sultanın cesedini Moğollar adetleri üzere gömüldüğü yerden çıkarıp, Ögedey‟e
yolladılar. O da kemikleri yaktırdı. Moğollar aynı Ģekilde Gazne‟ye vardıklarında, Sultan Gazneli
Mahmud‟un kemiklerini de yaktırmıĢtı. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 284, 285.
600
Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 283. Muhammed HarizmĢah‟ın saltanatı zaten sona
ermiĢti. Ülkesi de tamamen iĢgal edilmiĢti. Son anlarında Muhammed HarizmĢah, gerçek varisinin
Celaleddin HarizmĢah olduğunu anladı ve emirlerinden de Celaleddin‟e itaat etmelerini istedi. Kendi
kılıcını da Celaleddin‟e kuĢandırdı. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 109. Terken
Hâtun ise, Uzlak‟a taraftardı. Bu arada gelenek olarak Celaleddin‟in abisine itaat etmesi gerekirdi.
Ancak, annesinin Cengiz Hân‟ın elinde oyuncak olmasından ve babasının da kendisi hakkında onayını
almasından fırsatla kendini sultanlığa layık gördü ve ona bağlı güçler de etrafında toplanmaya baĢladı.
Moğol yıkımın tüm Ġran‟da hissedilmesine rağmen Celaleddin, Alaaddin Keykubad‟la Yassı Çemen

123
Horasan‟ı terk ettiklerini duydu. Cengiz Hân‟ın emriyle Moğol ordusu geri çekildi.
Moğollar gittikten ve emniyet sağlandıktan sonra Sultan Celâleddin, MenkıĢlak‟a601
gitti. O bölgede bir ulağı müjdeci olarak Hârizm‟e gönderdi. Eski veliaht olan Sultan
Uzerlak, Aksultan, ayanlar, emirler, Uzerlak Hân‟ın dayısı Buci Pehlivan, Kuçay
Tekin, Oğul Hâcib, Timur Melik ve Konkli kavminden 90.000 kiĢi ile oradaydı.602
Moğol ordusu orada değildi. Sultan Celâleddin, Hârizm‟e geldiğinde sultanın kim
olacağına dair herkes bir Ģehzadeyi destekliyordu. Emirlerin bir kısmı Sultan
Celâleddin‟den korkuyordu ve onu öldürmek için tuzak kuruyorlardı. Bu durumu bir
kiĢi Sultan Celâleddin‟e haber verdi ve o suikastçı grubun planları suya düĢtü. Sultan
Celâleddin, Nesa yolundan ġadbah‟a603 gitti ve UstupeĢte yolunda bir grup Moğol
ordusuyla karĢılaĢtı. Onlarla bir müddet savaĢtıktan sonra Moğollar‟ı öldürüp firar
etti. Moğol ordusunun Hârizm‟e yaklaĢmakta olduğu haberi geldi. Uzerlak, Aksultan
ve Sâman, Hârizm‟den ayrılıp Sultan Celâleddin‟in peĢine düĢmüĢlerdi. Diğer gün
Sultan Celâleddin‟in savaĢtığı Moğol ordusu, Uzlak ve beraberindekileri öldürdü.
Sultan Celâleddin ġadrah‟a vardığında, orada 3 gün kaldı ve gerekli malzemeleri
topladı. Geceleyin Sultan Celâleddin, Tevekkül atına binip babasının görevlendirdiği
Gazne‟ye doğru gitti. O, Moğol ordusu buraya gelmeden 1 saat önce hareket etmiĢti.
Sultan Celâleddin Ģehrin kapısına vardığında oranın baĢına Melik Ġlderik‟i bıraktı.
Ona, Moğol ordusu gelirse mukavemet göstermesini söyledi. Sultan Celâleddin
günde 40 ferseng yol giderek 1 haftada Gazne‟ye vardı. Sultan Celâleddin‟in
Gazne‟ye geldiği duyulunca, herkes sevinç gösterileri yaparak onun çevresinde
toplandı. Bu olay olduğunda Cengiz Hân, hâlâ Semerkant‟taydı. Cengiz Hân, üç
oğlundan [A332] büyüğünü Hârizm‟i almakla görevlendirdi. ġimdi bu olayları
anlatmaya baĢlayalım. Tekrar Cengiz Hân‟ın olaylarını anlatacağız inĢallah. Böyle

savaĢı sırasında yanında yine 50.000‟e yakın bir kuvvet bulmuĢtur. Celaleddin‟in ölümüne kadar
gittiği yerlerde sayıca kalabalık ordular toplayabilmesi, hiç kuĢkusuz babasının sözlerini doğrular
niteliktedir. Ayrıca bkz. Nesevî, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn, 84.
601
Hazar denizinin kıyısında, Harizm‟e yakın. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 173;
Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 1.
602
Konkli kavmi yani Kıpçaklar‟ın bölgede etkili olduğunu görüyoruz. Ayrıca bkz. Vassaf, Tarih,
337.
603
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 352, 354; II, 41, 44; Vassaf, Tarih, 317.

124
yapmamızın sebebi Ģudur: Semerkant Cengiz Hân‟ın baskısından kurtuldu. Cebe
Bahadır, Subiday Bahadır ve Tukuçar, Kudbeddin Talip‟in peĢine; yani Irak ve
Horasan‟a gönderildi. Cengiz Hân da o yazı dinlenmek ve hayvanlarını beslemek
için bölgeyi yaylak yapmıĢtı. Daha sonra kendisi de Celâleddin HârizmĢah‟ın
peĢinden Horasan‟a gidecekti. Çünkü Mâverâünnehir‟in ve diğer bölgelerin tamamı
ele geçirilmiĢti. Hârizm‟in asıl adı Kurganç‟tı ve Moğollar buraya Gurgenc604
diyorlardı. Hârizm bir çadırın iplerinin kesilip ortada kalması gibi kalmıĢtı. Cengiz
Hân orayı da ele geçirmek istedi. Küçük oğlu Cuci, Ögedey ve Çağatay‟ı Hârizm‟i
ele geçirmekle görevlendirdi. Onların ordusu sayılamayacak kadar çok, kum gibiydi.
O senenin sonbahar mevsiminde emirlere de oraya gidilmesi emredildi. Moğollar
ordunun öncüsüne menkılay ya da yezek diyorlardı. Tüm ordu böylece harekete
geçti. Bunların durumuna dair bilgilere daha önce değinilmiĢti. Celâleddin
HârizmĢah babasının vefatından sonra Hârizm‟e gitti. Çünkü Hârizmli emirler ve
ayanlar onu destekliyorlardı. Onun gelmesiyle beraber ona muhalif Ģehzadeler ve
emirler onun peĢinden Horasan‟a gelmiĢlerdi. Bunlar yolda karĢılaĢtıkları Moğol
ordusu tarafından öldürülmüĢlerdi. Hârizm‟de saltanat tahtında bir sultan yoktu.
Sultanın ordusunun itibarlı Türk adamları Terken Hâtun‟un akrabasıydılar.605 Bu
kiĢiler Homar,606 Moğol Hâcib, Buka607 Pehlivan ve Sipehsalar Ali Mergini olup,
Celâleddin HârizmĢah‟ın yanında bulunuyorlardı. Ayrıca kalabalık bir halk da
buradaydı. Burada kendilerine danıĢılacak bir sultan bulunmadığından; Hârizmliler,
sultanın akrabası608 olduğu gerekçesiyle baĢlarına Homar‟ı geçirmiĢlerdi. Moğol
ordusu bir anda Ģehrin kapılarında görüldüler ve bazı askerler davarları yağmalamaya
baĢladılar. Akılsız insanlar bunların Moğol ordusu olmadığını zannetti. Bir grup yaya
onların peĢinden gitti. Moğollar av gibi onların önünden kaçıyorlardı. Onlar Bağ-ı

604
13. asrın baĢında dünyanın en güzel Ģehirlerinden biri, HarizmĢahlar‟ın payitahtı. Bkz. Kafesoğlu,
Harezmşahlar Devleti Tarihi, 275.
605
Burada çok özet bir bilgi ile Terken Hâtun‟un savaĢtaki rolüne değinilmiĢtir. Terken Hâtun‟un bir
kısım Türk komutanlar ve Moğollar ile iĢbirliği yaptığına dair bilgiler mevcuttur. Bkz. Nesevî,
Sîretü’s-Sultân Celâliddîn, 57.
606
Hârizm‟in valisi, Homar Tegin. Bkz. Vassaf, Tarih, 300.
607
Erbuka. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 513.
608
Terken Hatun‟un ağabeyi. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 272.

125
Hirem‟e varana kadar gitmeye devam ettiler. Moğol süvarileri609 bu bağın arkasında
pusu kurmuĢtular ve bir anda dıĢarı çıktılar. ġehirlileri av gibi çembere aldılar ve
100.000 kiĢiyi öldürdüler.610 Moğol ordusu kaçanların peĢinden gelip, Kabilan
kapısından girip Tenure bölgesine kadar ilerledi. Gün batınca Moğol ordusu geri
döndü ve çöle çekildi. Ertesi gün Moğol ordusu Ģehre tekrar hücum etti. Sultanın
ordusunun öncülerinden Feridun Gûri onlarla savaĢmak için 500 kiĢi ile bekliyordu.
O esnada Moğol Ģehzadeleri Cuci, Çağatay ve Ögedey kalabalık bir ordu ile
Hârizm‟e vardılar. ġehrin surlarını incelemek için Ģehrin etrafında dolandılar. [B332]
Bu Ģehzadeler Ģehrin kuĢatılmasını emrettiler. O sırada Ģehre elçiler gönderip onları
itaate çağırdılar. Hârizm çevresinde yeteri kadar taĢ olmadığı için, dut ağaçlarını
kesip silahlar yaptılar. Moğol ordusu, âdet üzere tehdit ve vaatlerle Ģehir halkını
oyaladı. Taraflar arada sırada da birbirleriyle oklaĢtılar. Daha sonra çevreden heĢer
askerler ve devĢirme askerler geldi. Ġki taraf daha sonra savaĢmaya baĢladı. Moğol
Ģehzadeleri su dolu hendeklerin taĢla doldurulmasını söylediler. 2 gün içinde bu
hendekler dolduruldu. Ceyhun nehrinin üzerinde yapılan köprünün yerini değiĢtirip,
suyun ağzını baĢka tarafa doğru yönlendirdiler. 3.000 kiĢiyi bu iĢi yapmakla
görevlendirdiler. Bir anda bu köprünün üzerinden hücum ettiler. ġehir halkı surlara
tırmanan Moğollar‟ı suya atıp boğdular. Bu baĢarıdan sonra Ģehir halkı ciddi bir
Ģekilde mücadeleye devam etti. Kendilerine bir güç gelmiĢti. Bunun üzerine Cuci ve
Çağatay arasında mizaç farklılığından dolayı itilaf çıktı ve onlar sürekli tartıĢtılar.
Onların arasındaki bu çatıĢma savaĢa dönüĢebilirdi ve bu tutumları ordunun düzenini
bozdu. Bu nedenle Hârizmliler, Moğol ordusundan birçok kiĢiyi öldürdüler ki,
ölülerin cesetlerinden bir tepe yapılmıĢtı. Moğol ordusu hala Hârizm‟in eski
bölümünde kalmıĢ, içeriye girememiĢlerdi. 7 ay611 geçmesine rağmen Ģehir ele
geçmemiĢti. Bu esnada diğer Ģehzadeler, Semerkant‟tan çıkıp Hârizm‟e ordularıyla
geldiler ve kuĢatmaya katıldılar. Cengiz Hân da NehĢeb‟e gitti ve orada biraz

609
3.000 kiĢi. Bkz. Vassaf, Tarih, 301.
610
Bu sayı çok abartılıdır. Çünkü Moğollar‟a direnmek için 90.000 Kanglı‟nın hazır beklediğini
biliyoruz. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 272. Bir baĢka kaynak da 100.000 kiĢinin
esir edildiğini, 72.000 kiĢnin katledildiğini ifade ediyor. Bkz. Vassaf, Tarih, 301.
611
4 ay. Bkz. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, 275.

126
kaldıktan sonra Tirmiz nehrini geçerek Belh‟e gitti ve orayı tekrar ele geçirdi.
Oradan da Talikan kalesini kuĢatmaya gitti. Hârizm‟deki oğullarından haber geldi ki:
Hârizm Ģehri ele geçirilemedi ve ordunun da çoğu katledildi. Bu yenilginin sebebi
Cuci ve Çağatay‟ın kavgasıdır. Cengiz Hân bu sözü iĢitince oğullarından Tuluy‟un
Hârizm‟deki ordunun baĢına geçmesini ve savaĢmalarını emretti. Tuluy akıl
bakımından meĢhur biriydi. Elçi Ģehzadelerin yanına varınca Cengiz Hân‟ın
fermanını onlara iletti. Tuluy Hân babasının emrini uyguladı. Tuluy zeki biri
olduğundan herkese karĢı saygı ve sevgiyle davranıyordu. Tuluy böyle biri
olduğundan kardeĢlerin arasını yapıyordu. Onlara hizmetlerinden dolayı saygı
gösterdiği için ordunun durumu da düzene girdi. Tuluy babasının yasalarını da sıkıca
uyguluyordu. Moğol ordusu toparlandıktan sonra topluca saldırıya geçti. Sonraki gün
surlara çıkıp Ģehre girdiler. Mahalleri karure ile ateĢe veriyorlardı. ġehirliler evlerine
sığındılar ve sokaklarda çatıĢmaya baĢladılar. Moğol ordusu vahĢi bir Ģekilde
savaĢıyordu. Bu çatıĢmalar sonunda Moğollar mahalleleri ve evleri ele geçiriyorlardı.
ġehrin tümünü bu saldırı yöntemiyle ele geçirdiler. Daha sonra halkı çöle götürdüler.
Burada 100.000 kadar kiĢi ayıkladılar. Onları doğu bölgelerine gönderdiler; [A333]
kadınları, çocukları ve gençleri esir olarak götürdüler. Kalanları da katlettiler. Burada
her Moğol askerine öldürmek için 24 kiĢi verilmiĢti. Ordunun toplamı 50.000 kiĢiden
fazlaydı. Halkın katledilmesinden sonra ordu yağmayla meĢgul oldu. Kalan evlerin
ve mahallelerin tamamını yok ettiler. Cengiz Hân orada bulunanlar içinde Ģeyh-
ul‟meĢayih Necmeddin Kübra612 gibi saygın bir âlimin de orada olduğunu iĢitti ve
ona “Siz oradan ayrılın yanımıza gelin” dedi. ġeyh de cevap olarak: “70 yıldır
Hârizm‟de acı ve tatlı günlerimi bu topluluğun içinde geçirdim. ġimdi bela
geldiğinde onlardan ayrılsam bu yiğitliğe sığmaz” dedi. Daha sonra da onu ölülerin
arasında buldular. Allah rahmet eylesin. Cengiz Hân‟ın Ģehzadeleri görevlendirmesi
ve onların da Cengiz Hân ile beraber Hârizmi ele geçirmeleri bahsi böylece bitmiĢtir.
ġimdi tekrar Cengiz Hân‟ın durumuna dönelim. Cengiz Hân‟ın Semerkant‟ı ele
geçirdikten sonra neler yaptığını ve nereye gittiğini detaylı bir Ģekilde anlatacağız.

612
Bkz. Vassaf, Tarih, 14.

127
Bu olayları birkaç yerde tekrar ettik. Cengiz Hân, Mugay/Mâr yılından, Zilhicce 617
[Ocak/ġubat 1221] 618‟e [m. 1221/1222] kadar Semerkant‟taydı. Yaz ayının
baĢlarında Cebe Noyan, Subiday Noyan ve Kukuçar, HârizmĢahlar‟ın arkasına
gönderilmiĢti. Yaz olduğunda Moğollar, Semerkant‟ı ele geçirdiler. Fetihten sonra
Ģehzadeler HârizmĢahlar‟ın peĢine gönderildi. Sonbaharda Cengiz Hân ve Tuluy Hân
Semerkant‟ı terk edip otlak alanlara gittiler. Moğollar Tirmiz‟e gittikten sonra, Timur
Kahalka dedikleri yoldan KeĢ613 ve NehĢeb‟e gittiler. Cengiz Hân‟ın kendisi de
Tirmiz‟de kaldı. Moğollar oraya vardıktan sonra elçiler gönderildi. Onlardan surların
ve kalenin yıkılıp kendilerine itaat etmeleri istendi. ġehir surlarının yarısı ırmağın
içindeydi ve bu surlar çok sağlamdı. Bundan dolayı Ģehirliler kendilerine
güvendiklerinden itaati kabul etmediler ve Ģiddetli bir Ģekilde savaĢtılar. Moğollar on
birinci gün Ģehri öfkeyle ele geçirdiler. Tüm halkı sahraya götürdüler. Kendi yasaları
gereği onları ayıkladılar ve tamamını öldürdüler. Bir ihtiyar kadın kendisini
öldürmemeleri karĢılığında onlara büyük bir inci vereceğini söyledi. Moğollar onu
istedi. Ona yerini sorduklarında yaĢlı kadın da yuttuğunu söyledi. Moğollar kadının
karnını yardılar. [Daha sonra] Moğollar Kongirat ve Simnan bölgelerine gidip oraları
ele geçirdiler. Bu Ģehirleri de ateĢe verip yağmaladılar ve insanlarını da katlettiler.
Moğollar daha sonra BedehĢan‟ı614 da ele geçirdiler. Burada bazıları Moğollar‟a
bağlandılar. [Moğollar] Onlara saygılı davrandılar. Bazıları da isyanı seçtiler. [B333]
Moğollar da onları öldürdüler. Moğollar muhalifleri tamamen yok ettikten sonra o
bölgedeki ırmağın etrafındaki yerleri ele geçirdiler ve böylece kendileri rahata
kavuĢtu. Moğol ordusuna [Cengiz Hân tarafından] Ceyhun‟u geçmeleri buyruldu. O
sıralarda kıĢ mevsiminin sonu geliyordu. Mugay/Mâr yılı, Zilhicce 617 [Ocak/ġubat
1221] bitiyor ve 618 yılı [m. 1221/1222 ] baĢlıyordu. Moğollar Tirmiz geçidine varıp
Ceyhun‟dan geçtiler ve daha sonra Horasan vilayetinin en büyük Ģehri olan Belh‟e

613
Özbekistan‟da tarihî bir Ģehir. Ayrıca bkz. Ahmet TaĢağıl, “KeĢ”, DİA, XXV, 314-315.
614
Afganistan doğusunda bir vilayet. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 240; Barthold,
Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 68; Vassaf, Tarih, 48.

128
vardılar. O sırada Cebe ve Subiday Sultan Celâleddin‟in peĢindeydiler. 615 Cengiz
Hân da Belh‟e gitmiĢti. Belh‟in ileri gelenlerinden itaat istendi, onlar da bunu çeĢitli
hediyeler sunarak kabul ettiler. Daha sonra Belh halkını saymak için çöle çıkardılar.
Adet gereğince onları bölüĢtürüp bir kısmını öldürdüler. ġehrin duvarlarını yıktılar.
Evleri ve mahalleri de yakarak tamamını yok ettiler. Daha sonra Cengiz Hân oradan
Talikan kalesine gitti ve orayı ele geçirdi. Oradan da Talikan‟a gitti. Orada
Nusrekuh616 denilen pehlivanı bol, kalesi de sağlam yer vardı. Cengiz Hân onlara
birkaç defa elçi gönderip itaat [etmelerini] istedi; ama onlar kabul etmedi. Moğollar,
orayı 7 ay kuĢattılar; fakat orası çok sağlam bir yer olduğundan ele geçirilemedi.
Bahar olduğunda Cengiz Hân Talikan surlarını kuĢattı ve onun Ģehzadeleri; Cuci,
Çağatay ve Ögedey da Hârizm‟in ele geçirilmesi için çabalıyorlardı. Tuluy da
Kahalka yoluna çıkarak ordusunun merkezine geçip, sağ ve sol kanatları düzenledi.
Merçuk617 yolundaki vilayetleri ve Merv‟i de ele geçirdi. Daha sonra NiĢâbur‟un
çevresindeki yerler olan; Ebiverd, Baverd, Nesa, Yazer, Tus, Cacerm, Beyhak,618
Havf,619 Sengan,620 Serahs ve Deravil‟i621 ele geçirdi. Buralar muazzam ve sağlam
kasabalardı. [Nihayet] NiĢâbur da ele geçirildi. Baharın sonuna kadar bu sayılan
yerlerin hepsi ele geçirildi. Cengiz Hân, oğlu Tuluy‟a hava ısınmadan geri dönülmesi
gerektiğini bir elçiyle haber verdi. Emir üzerine Tuluy geri döndü ve Kahistan
vilayetini de yağmaladı. Bumheran ırmağını geçtikten sonra Herat‟ı ele geçirdi ve
daha sonra Cengiz Hân‟ın huzuruna vardı. Tuluy geldikten sonra Cengiz Hân, birçok
savaĢ yaptıktan sonra Talikan kalesini ele geçirmiĢti. Tuluy Hân babasına saygı
göstererek, ona hediyeler verdi. Bir müddet sonra Çağatay ve Ögedey da Hârizm‟den
buraya geldiler ve babalarına hediyeler verdiler. Cuci de kendi tayfasıyla gelmiĢti.

615
600.000 kiĢi ile takibi sürdürdükleri rivayet edilmektedir ki, [bkz. Cûzcânî, Tabakat-ı Nasıri, II,
108.] bu sayının doğru olması pek mümkün değildir. Çünkü Cengiz Hân Maveraünnehir‟e 200.000
kiĢi ile gelmiĢtir. Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 429.
616
Talikan‟da. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 311; Vassaf, Tarih, 301.
617
Mercuk. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 519.
618
Bkz. Vassaf, Tarih, 305.
619
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 98; Vassaf, Tarih, 305.
620
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 98.
621
Zurayet. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 519.

129
Bamyan kalesinde Ögedey‟in oğlu622 Motugan bir ok yarasıyla öldü ki, Cengiz Hân
onu çok severdi. Cengiz Hân orayı aceleyle ele geçirmiĢti. Cengiz Hân orada
Allah‟ın yarattığı ne varsa yok edilmesini emretti ve öyle de oldu. Kimse esir olarak
alınmadı ve yağma dahi yapılmayıp her Ģey yok edildi. Oraya da Moukorukan623
ismini verdiler. ġimdiye kadar hiç kimse orada ikamet etmemiĢtir ve bu alan
kullanılmaz bir alandır. O çocuğun burada öldürüldüğü haberi Ögedey‟in kulağına
gitmesin diye [A334] yasak konuldu. Ögedey babasının yanına vardığında oğlunu
görmek istedi. Moğollar ona oğlunun bir yere gitmiĢ olduğunu söylediler. Ertesi gün
Cengiz Hân‟ın bütün oğulları hazır oldu ve Ögedey‟e karĢı yasalarını beyan ederek,
sinirlendi. Onlara yasalarının dinlenmediğini söyledi. Ögedey korkarak diz üstüne
çöktü ve dedi ki: “Eğer senin sözüne karĢı çıktıysam ben öleyim.” Cengiz Hân iki
defa “Doğru mu söylüyorsun” dedi ve ekledi: “Kendi sözünü tutacak mısın?” dedi.
Ögedey da “Eğer kendi sözümü tutmazsam beni öldür” dedi. Cengiz Hân da: “Senin
oğlun Motugan savaĢta öldürülmüĢ, ağlayıp zırlama. Dediğimi yap, sözümden
çıkma” dedi. Bunun üzerine Ögedey kendinden geçti. Ögedey az kaldı ki, babasına
verdiği sözü çiğnesin. Ögedey acısını içine attı. Yemek ve içmekle meĢgul oldu.
Biraz sonra iĢeme bahanesiyle sahraya gitti. Bir vakit burada ağlayınca biraz
rahatladı. GözyaĢlarını silerek geri döndü. Cengiz Hân, oğulları ve Moğol ordusu
yazı burada geçirdi. Bu zamanlarda Sultan Celâleddin Gazne‟deydi. Merv valisi Hân
Melik, 40.000 süvarisi ile Celâleddin‟in yanına gitti. Sultan Celâleddin onun kızı ile
evlendi. Türkmen emirleri Seyfeddin Uğrak da 40.000 kiĢi ile Sultan Celâleddin‟e
katıldı. Gûr emirleri de çevreden onun yanına geldiler. Hân Melik‟in hikâyesi Ģudur:
Cengiz Hân Subiday, Cebe Bahadır ve Tukuçar Bahadır‟ı Sultan Celâleddin‟in
peĢine göndermiĢti. Hân Melik sultanın durumunun iyi olmadığını görünce, onun
Merv‟de kalmasını uygun görmedi ve kendi ordusu ile Gûr ve Gurçe sınırına
gitmiĢti. [Ayrıca] Cengiz Hân‟a elçi göndererek ona bağlı olduğunu söylemiĢti.
Cengiz Hân da ona eman vermiĢti ki, Moğol ordusu onun efradına zarar vermesin.

622
Çağatay‟ın oğlu. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 312.
623
Makarkan. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 520; Mavubalığ, Bkz. Cüveynî, Tarih-i
Cihangûşa, I, 312.

130
Moğol ordusu da onlara zarar vermedi ve onların bulunduğu yeri es geçtiler. Subiday
ve Cebe‟nin peĢinden giden Tukuçar yasayı çiğneyerek, o vilayette bulunup dağda
yaĢayan bir kavimle savaĢtı ve öldürüldü. Hân Melik, Cengiz Hân‟a elçi gönderdi ve
dedi ki: “Ben Sultan Muhammed HârizmĢah‟a nasihat ettim. O ise bahtının
dönmesine muhalefet etti ve kendi yanlıĢ davranıĢının sonunu gördü. Ben daha önce
size itaat ettiğimi söylemiĢtim. Bu sözlerle size içimden gelenleri söyledim. Ben artık
sultanı bıraktım. Cebe ve Subiday buraya geldi ve zarar vermeden geçtiler. Dağda
yaĢayan halk daha sonra itaat ettiklerini söylediler. Buradan geçen Tukuçar onları
dinlemedi ve anlaĢmayı çiğnedi. O da o halkla savaĢtı, çoğunu öldürdü ve sonunda
öldürüldü. Cengiz Hân‟ın devletinde bu iyi insanlar nereye gitti? Bu cahil insanı bu
büyük iĢe göndermiĢler.” Hân Melik daha sonra Cengiz Hân‟a hediyeler gönderdi.
Hân Melik, Tukuçar‟ın öldürülmesinden sonra çok korkmuĢtu. Sultan Celâleddin bir
elçi ile Hân Melik‟e kendisinin gelmekte olduğunu söyledi. Cengiz Hân; ġigi
Kutuku, [B334] Tukacek, Mulkur,624 Ukurkalca ve Mukurkalca‟yı;625 Gazne,
Ercistan,626 Kabil ve Zabil‟in yollarını korumaları ve oradaki sınır bölgelerini kendi
imkânlarına göre ele geçirmeleri için gönderdi. Bu plan, Cengiz Hân ve Tuluy
Hân‟ın Horasan Ģehirlerini kolaylıkla ele geçirmeleri için tasarlandı. Hân Melik‟in
tarafına yakın olan ġigi Kutuku onu kendilerine itaat etmiĢ biri olarak biliyorlardı.
Hân Melik, Sultan Celâleddin‟e gizlice haber gönderdi ve onun Pervan‟da hazır
olmasını ve kendisine hizmet edeceğini belirtti. Hân Melik de taraftarlarından da
birçok kiĢinin o mevzilere gitmelerini istedi ve taraftarlar da hemen oraya gitti. ġigi
Kutuku‟ya627 ordu istihbaratından Hân Melik ve taraftarlarının Sultan Celâleddin‟in
yanına gidecekleri haberi getirildi. ġigi Kutuku da hemen ordusuyla onların peĢine
düĢtü. Onlara varınca saldırmaya fırsatları olmadı. Orada sabaha kadar bekledi. Hân
Melik de sabaha kadar Sultan Celâleddin‟in bulunduğu Pervan‟daki mevziye vardı.

624
Mulkan. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 522.
625
Kuburkalca. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 519.
626
Afganistan‟ın bir vilayeti. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 26, 120.
627
Cengiz Hân‟ın en itibarlı emirlerinden biri. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 178. Fikunoyin.
Bkz. Cûzcânî, Tabakat-ı Nasıri, II, 108; Kutuku Noyan. ġiki Kutuku Bkz. Cüveynî, Tarih-i
Cihangûşa, II, 178.

131
Burada kalabalık bir ordu toplandı.628 Birkaç gün önce de Tukacek, Muher629 ve
Kutuku Noyan birlikteydiler ve birkaç gündür Valiyan630 kalesini kuĢatıyorlardı. Onu
ele geçirmek istiyorlardı. Sultan Celâleddin ordusundaki ağır eĢyaları bıraktırıp,
Moğollar‟ın üzerine hücum etti ve Moğol ordusunun öncülerinden 1.000 kiĢi
öldürüldü. Moğol ordusu az olduğundan ırmağın öteki tarafına geçtiler. Ġki taraf
karĢılıklı olarak oklaĢtılar. Bu Moğol ordusu kaçarak Kutuku Noyan‟ın yanına kadar
gitti. Hân Melik de sultanın peĢinden gidiyordu. Ona Moğol ordusunun geldiği
söylendi. Sultan Celâleddin ata binip hiddetlendi ve Moğollar‟a taraf birkaç ferseng
gitti. Ġki ordu birbirlerine yaklaĢtıklarında saf saf dizildiler. Sultan Celâleddin
ordunun sağ kanadını Hân Melik‟e verdi. Sol kanadı da Seyfeddin Muhammed‟e
verdi.631 Merkeze ise kendisi ile Melik Garaci geçti. Sultan Celâleddin bütün atlılara
aĢağıya inmelerini emretti. Atları birbirine iple bağlattı. Sultan Celâleddin‟in ordusu
cesurca savaĢtı. Geceleyin Moğol emirleri, Moğollar ordusuna at üstünde ottan
uydurma askerlerin yapılması ve uydurma askerlerin atlarının da [askerlerin] atına
bağlanılması emrini verdi. Ertesi gün ordular dizilince Sultan Celâleddin‟in ordusu
Moğol ordusunun yardım aldığını düĢündü. Orduda hezimet ibareleri görülünce, Hân
Melik bağırarak “Ordumuz çoktur, onların ordusunun sağ ve sol kanadını kuĢatırız”
dedi. SavaĢ sırasında Sultan Celâleddin‟in ordusu Moğol ordusuna direndi ve Sultan
Celâleddin‟in ordusu Moğol ordusunu baskıyla kuĢatmaya alıp hücuma geçtiler.
Sultan Celâleddin‟in ordusu çok fazla olduğundan Moğollar‟ı ortalarına alarak
kıstırdılar. Kutuku Noyan savaĢmaya devam çağrısı yapıp, atının yularının sıkıca
tutulmasını ve yere düĢmemesi gerektiğini söyledi. O bölgedeki çukurların olması
nedeniyle Moğol atları düĢüyordu ve dolayısıyla firar da gerçekleĢemiyordu. Sultan
Celâleddin‟in ordusu Moğol ordusuna yetiĢip onları öldürüyordu. Bu Ģekilde Moğol
ordusunun çoğu öldürüldü. Bu haber Cengiz Hân‟a ulaĢınca, o korktu;632 çünkü

628
Moğol ordu mevcudu: 30.000. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 178.
629
Mulkur. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 523.
630
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 178.
631
Hasan Kasrak ve Emin el-Mülk. Bkz. Nesevî, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn, 106.
632
Pervan zaferinin haberi Horasan‟da duyulmuĢtu. Halk büyük bir sevinç içinde Moğol valilerini
öldürüp, kurtulmaya çalıĢtı. Cengiz Hân bu durumda ordunun fiili idaresini bizzat eline aldı ve yeni
bir savaĢ hazırlığına baĢladı. Celâleddin etrafındaki emirlerin çıkar çatıĢmalarından dolayı, Moğollar‟a

132
Kutuku‟nun her zaman kazanmasına [A335] alıĢmıĢtı.633 Cengiz Hân [devlet
kurduktan sonra] asla yaĢamın zorluklarını çekmemiĢti. Cengiz Hân bu yenilgiyi
gördükten sonra daha dikkatli olacaktı ve böyle bir tecrübeye de sahip olmuĢtu.
Hemen ordusunu düzenlemeye giriĢti. O esnada hezimete uğrayan ordu ve Kutuku
Noyan, Cengiz Hân‟ın yanına vardılar. Sultan Celâleddin o savaĢtan geri döndü ve
kendi evine gitti. Sultan Celâleddin‟in ordusu Moğollar‟dan çokça ganimet
toplamıĢtı. Hân Melik, Seyfüddevle ve Uğrak arasında at yüzünden kavga çıktı. Hân
Melik kırbaç ile Uğrak‟ın yüzüne vurdu. Sultan Celâleddin onu yargılamadı ama,
kendisine de güveni kalmadı. Seyfeddin, Sultan Celâleddin‟in Hân Melik‟i
cezalandırmamasına sinirlendi ve orada bekledi. Daha sonra geceleyin öfkeyle
oradan Kirman ve Sikran dağları tarafına gitti. Sultan Celâleddin onun gidiĢine çok
üzüldü. Sultan Celâleddin, kalabalık bir Moğol ordusunun gelmekte olduğu haberini
aldı. Cengiz Hân‟ın geliĢi Sultan Celâleddin‟i çıkmaza soktu. Sultan Celâleddin Sind
ırmağının üzerinden geçip gitmek istedi. Mukurkalca‟nın634 tipi komik olduğundan
onla dalga geçmiĢlerdi ve o da bu durumu Cengiz Hân‟a söyledi. Böyle insanlar
gerek duyulduğunda hiçbir iĢe yaramaz. Onlar kadın gibi olurlar. Bu tip insanlara
“kalcahezal” derler. Bu esnada ġigi Kutuku Cengiz Hân‟ın huzuruna vardı ve
durumu anlattı. Cengiz Hân bu arada Talikan kalesini yeni ele geçirmiĢti. Çağatay ve
Ögedey da Hârizm‟den muzaffer bir Ģekilde geri dönmüĢlerdi. Tuluy Hân da
Horasan‟dan zaferle dönmüĢtü. Cengiz Hân ve emirleri Talikan‟da toplanıp, yazı
orada geçirdiler ve atlarını da orada beslediler. ġigi Kutuku‟nun yenilgi haberi
gelince Cengiz Hân ordunun hazırlanması emrini verdi. Bu kalabalık ordu At yılının
yazında Sultan Celâleddin‟e doğru çok hızlı bir Ģekilde hareket ettiler. Öyle hızlı
gidiyorlardı ki, çorba yapmaya bile zamanları yoktu. Cengiz Hân‟ın ordusu

karĢı zaferini devam ettiremedi ve Cengiz Hân‟ın zoruyla, Sind ırmağını geçip Hindistan‟a geçmek
zorunda kaldı. Bkz. Cûzcânî, Tabakat-ı Nasıri, II, 125-126.
633
Tuluy‟un ordu komutanı olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü kendisi Horasan‟ın tamamının fethi
ile görevlendirilmiĢti. Burada yenilen ordu, Tuluy‟a bağlı öncü kuvvetlerden olabilir. Celâleddin‟e
bağlı kuvvetlerin 60.000 civarı olduğu bilinmektedir. Yenilen Moğol ordusunun takip edilmemesi
aceleyle bir zafere ihtiyaç duyulmasından kaynaklanmıĢtır. Ayrıca bkz. Nesevî, Sîretü’s-Sultân
Celâliddîn, 106.
634
Kutukukalcar. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 519.

133
Pervan‟a635 ulaĢtığında ġigi Kutuku, Sultan Celâleddin ile burada savaĢmıĢtı. Cengiz
Hân sordu: “Sizin ve Sultan Celâleddin savaĢ düzeni nasıldı?” Sorusuna cevap
geldiğinde her ikisini de küçülterek, pozisyonlarının yanlıĢ olduğunu ve her ikisinin
de hatalı olduğunu söyledi. Moğol ordusu Gazne‟ye vardıklarında Sultan
Celâleddin‟in 15 gündür su kıyısında gemileri hazırladığını duydu. Moğol ordusunu
pusuda bekleyen Urhan onlar gelince savaĢtı ve yenildi. Cengiz Hân Sultan
Celâleddin‟in sabahleyin ayrılacağını duyunca, ondan önce Sind ırmağını geçti ve
onun önüyle arkasını tuttu. Moğol ordusu sonunda Sultan Celâleddin‟i üç-beĢ
halkanın içine aldı. Sind ırmağı yay gibi oldu. Sabah olduğunda Sultan Celâleddin,
kendisini su ile ateĢ arasında gördü. Cengiz Hân, Sultan Celâleddin‟in okla
öldürülmesini yasakladı ve onun yakalanmasını emretti. Ukurkalca ve
Mukurkalca,636 Sultan Celâleddin‟i savaĢ dıĢı bırakmak için merkeze gönderildiler.
Ordunun sağ tarafındaki Hân Melik‟e de saldırdılar. Onların çoğu da öldürüldü. Hân
Melik de atından düĢtü ve PeĢaver637 yönüne firar etti. Moğol ordusu yolların önünü
[B335] tutmuĢtu. Onu yolun ortasında katlettiler. Moğol ordusu Sultan Celâleddin‟in
sol kanadını da bozdu. Sultan Celâleddin 700 kiĢi ile ordunun ortasında direniyordu
ve sabahtan öğlene kadar bu kalabalık ordunun önünde bu Ģekilde direndi. Sultan
Celâleddin öleceğini anlayınca Moğol ordusunun sağına, soluna ve merkezine
saldırıyordu. Moğol halkası gittikçe daralıyordu. Sultan Celâleddin de yiğitçe ve
tedbirli bir Ģekilde savaĢıyordu. Çünkü dağa karĢı durmak ve denize karĢı savaĢmak
akıllı bir iĢ değildir. Sultan Celâleddin Moğol ordusuna hücum etti ve onları geri
püskürttüklerinde o da sıvıĢtı. Atının yönünü Sind ırmağına doğru çevirdi ve
kalkanını da sırtına attı. ġemsiyesini ve bayrağını elinde tutup, atlaya atlaya
ilerleyerek suyun öteki tarafına ĢimĢek gibi geçti. Kılıcını da suda temizleyip
kuruttu. Cengiz Hân buna ĢaĢırarak elini ağzına sokup ısırdı ve onu oğullarına

635
Gazne ve Bamyan arasında bir Ģehir. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 177; Barthold,
Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 71.
636
Kutukukalcar. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 525.
637
PeĢaver ya da BerĢaver, Pakistan‟ın meĢhur Ģehirlerinden biridir. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i
Cihangûşa, II, 91, 18; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 464.

134
gösterdi ve dedi ki: “O babadan nasıl böyle bir oğul olabilir? Böyle bir oğula sahip
bir babaya ne mutlu!”638

Beyt
Dünyada onun gibi yiğit görülmemiĢtir.
Eski pehlivanlardan da böylesi duyulmamıĢtır.

Sultan Celâleddin bu zorlu savaĢtan kendisini kurtardı ve sonra bütün Moğol


ordusunun peĢinden geleceğini anladı. Moğol ordusu onun kaçıĢından sonra suya
atlayıp peĢinden gitmek isteyince, Cengiz Hân buna mani oldu. Sultanın ordusunun
tümünü öldürdüler. Sultan Celâleddin‟in erkek çocuklarının tamamını katlettiler.
Harem kadınlarının da tamamını paylaĢtılar. Bu arada Sultan Celâleddin hazinesinin
tamamını denize döktürmüĢtü. Cengiz Hân bunu bildiğinden hazineleri toplamak için
Sind ırmağına dalgıçlar daldı ve onlar da bulabildiklerini dıĢarı çıkardı. Moğollar
yağmalamayı bitirdikten sonra kendi geleneklerine göre bir yerde biriktiler. Celayir
kavminden Bela Noyan ve Durban Noyan639 ordu ile birlikte Sultan Celâleddin‟i
yakalamak için Hindistan‟a gönderildiler.640 Önce, Piye kalesine sahip Sultan
Celâleddin‟in emirlerinden Kamereddin641 Kirmani‟yi öldürüp kalesini de ele
geçirdiler. Oradan da Multan‟a hareket ettiler. Multan‟da taĢ olmadığından sallar
yaptılar ve üzerlerinde taĢ koyup Multan‟a gönderdiler. Moğollar onları teslim
alınca, taĢları Multan‟a karĢı kullandılar. Havanın sıcaklığından dolayı Multan‟ı ele
geçiremediler. Multan, Luhavur,642 PeĢaver ve Melkfur‟da Moğol ordusu birçok
insan öldürdü ve yağma yapıp tekrar Cengiz Hân‟ın huzuruna vardılar.

638
Bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 515; Vassaf, Tarih, 302.
639
Mamayelevac. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 313.
640
Moğollar Celâleddin‟i uzun bir süre takip edemediler. Çünkü Hindistan çok nemli bir bölgeydi. Bu
iklime uyum sağlayamayan askerler hastalıktan ölebilirdi. Bkz. Vassaf, Tarih, 320.
641
Fahreddin. Bkz. Vassaf, Tarih, 302.
642
Bahavurd. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 528.

135
Sultan Celâleddin Tarihi
Sultan Celâleddin suyu geçtikten sonra Bela Noyan ve Durban Noyan onun
peĢine düĢtü. Bu olay Kûnin yılının bahar mevsiminde, Muharrem 620‟de
[ġubat/Mart 1223] gerçekleĢti. Cengiz Hân Sind ırmağının kuzeyine gitti. Ögedey‟i
de nehrin aĢağı tarafındaki Gazne‟yi ele geçirmek için gönderdi. Ögedey de Gazne‟yi
ele geçirip katliamlar yaptı ve orayı yağmaladı. Sanaatkârlar doğuya gönderildi, geri
kalanlar öldürdü, Ģehir de yıkıldı. [A336] Ögedey Sistan‟ı kuĢatmak için Cengiz
Hân‟dan icazet istedi. Cengiz Hân, hava ısındığından geri dönmesini ve yedek
orduların bu kuĢatmaya gönderilmesini istedi. Ögedey da Germsir yolu ile geri
döndü. Cengiz Hân da Pervan denilen mevkide bekliyordu. Bela Noyan ise sınırdaki
vilayetlerin tamamını ele geçirip yağmaladı. Bela Noyan, Durban Noyan‟a643 yetiĢti
ve oradan ayrıldılar. Onlar Kunavunkurgan kalesine vardıklarında Ögedey‟in
hizmetine girdiler. O kıĢı da Buyekebur644 sınırında geçirdiler. Oranın valisi Salar
Ahmed, Cengiz Hân‟a hizmet ederek elinden geldiğince ordunun masraflarını
karĢıladı. Moğol ordusu buranın havasına alıĢık olmadıklarından güçten düĢtüler ve
Cengiz Hân bu askerlerin her birinin 400.000 adet pirinç ayıklamasını istedi. Onlar
da emre itaat ettiler. Bu sırada Cengiz Hân, Sultan Muhammed ve oğlu Sultan
Celâleddin ile hesabını kapatmıĢtı. Biri ölmüĢ diğeri de firar etmiĢti. Daha sonra
Cengiz Hân; Cebe ve Subiday‟ı sultanın memleketleri olan Erran, 645 Azerbaycan,
Irak ve ġirvan‟a gönderdi. Bu fetihlerden sonra Cengiz Hân rahatladı ve ele geçirilen
yerlere kendi yöneticilerini bıraktı. Hasta askerler sağlığına kavuĢunca Cengiz Hân,
Hindistan ve Tangut‟a geri dönmeye karar verdi ve böylece mesafe aldılar. Daha
sonra Tangutlar‟ın geriye döndüğü haberi geldi. Burada geçilen yollar sarp dağlarla
ve geniĢ ormanlarla kaplıydı. Suların kirli ve havanın da kötü olması nedeniyle
Moğol ordusu hasta oldu ve geri dönüp PeĢaver‟e gitti. Tüm komutanlar ve prensler
de onu takip ettiler. Bu olaylar Bicin/Buzine646 yılında Muharrem 621‟de

643
Derya Noyan. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 529.
644
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 316.
645
Azerbaycan‟ın Erdebil‟e yakın bir bölgesi. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 235; Vassaf,
Tarih, 36.
646
Maymun. Bkz. Dihhûdâ.

136
[Ocak/ġubat 1224] gerçekleĢti. Cengiz Hân, daimi olarak yurduna dönmeye karar
verdi. Cengiz Hân‟ın geri dönme isteği Tangutlar‟ın647 isyan etme niyetinde
olmasıydı. Cengiz Hân, Bamyan dağlarının yolundan geçti ve Baglan 648 sınırında
gördüğü ordu çadırlarına hareket emri verdi. Ceyhun nehrini geçip kıĢı Semerkant
bölgesinde geçirdi. Terken Hâtun ve Muhammed HârizmĢah‟ın haremine göç için
önde yürümeleri emri verildi. Terken Hâtun, Muhammed HârizmeĢah‟a ağıt düzerek
ordunun önünden geçip yola düĢtü. Tüm Moğol emirleri ve Ģehzadeleri; Cuci
dıĢında649 Fenaket‟e vardılar ve orada bir kurultay düzenlediler. Daha sonra oradan
da ayrıldılar. Gittikleri yerlerde asayiĢi sağlayıp yavaĢ yavaĢ yurtlarına döndüler.
Buraya kadar Cengiz Hân‟ın hikâyesi anlatıldı. Buradan sonra Cebe ve Subiday‟ın
olaylarına değinelim. Sultan Muhammed, Mazenderan adasında vefat ettikten sonra,
Sultan Celâleddin Hârizm‟e gitti. Emirlerin ve kardeĢlerin [ortaya] çıkmasıyla geri
döndü. Yolda grup grup Moğol ordusu Cebe liderliğinde geliyorlardı. Sonunda Cebe
ve Sultan Celâleddin birbirleriyle karĢılaĢtılar ve savaĢ yapıldı. SavaĢtan sonra Sultan
Celâleddin NiĢâbur‟a oradan da Gazne‟ye gitti. [B336] Sultan Celâleddin‟in
kardeĢleri Sultan Uzlak650 ve Ak Sultan651 Moğol ordusunun Hârizm‟i ele
geçirmesinden korkup emirleriyle beraber Sultan Celâleddin‟in peĢinden giderken
Moğol ordusu ile karĢılaĢıp öldürülmüĢlerdi. Bu iki emir; Cebe ve Subiday burada
biraz uğraĢtıktan sonra asıl niyetleri olan Kıpçak bölgesine gidip ve oradan geçip
Cengiz Hân‟ın yanına vardılar. Sultan Celâleddin NiĢâbur‟u terkettiğinde Gazne‟ye
geldi. Cebe ve Subiday Cengiz Hân‟a bir elçi gönderip durumu anlattılar. Sultan
Muhammed‟in oğlu Sultan Celâleddin de firar etti ve Moğollar bu tehlikeden
kurtuldular. Bu nedenle Cengiz Hân Ģehirlerin 2 sene içinde ele geçirilmesi için
Moğol ordusuna emirler verdi. Cebe ve Subiday Kıpçak ve Derbend‟i652 ele

647
Hıtay ve Tangut. Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I , 318.
648
Afganistan‟da Belh‟e yakın bir Ģehir. Ayrıca bkz. Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 264.
649
Cuci kurultaya sonradan katılıp, Cengiz Hân‟a kalantaĢi [20.000 beyaz at, nallı eĢekler] vermiĢti.
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 319.
650
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 175.
651
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 173, 175.
652
Derbend, Dağıstan‟da Hazar denizinin kuzeybatı sahilinde tarihî bir liman Ģehri. Ayrıca bkz.
Aliyev Salih Muhammedoğlu, “Derbend”, DİA, IX, 164-166; Barthold, Moğol Ġstilasına Kadar
Türkistan, 74; Vassaf, Tarih, 221.

137
geçirerek o yol üzerinden Moğolistan‟a vardılar. Cengiz Hân‟ın bu devletine gücü
Allah vermiĢtir. Fetihlere çıkanlar icazet almak için Cengiz Hân‟ın huzuruna elçi
gönderiyorlardı. Moğolistan‟da olmayan emirler bu elçileri 500 atlı ile
gönderiyorlardı. Moğollar, daha sonra Irak‟ın istilasına baĢladılar. Önce Har ve
Simnan‟ı ele geçirdiler ve oradan Rey‟e gittiler. Katliam ve yağma yaptılar. Kum‟a
yöneldiler. Oranın halkını öldürüp çocuklarını da esir aldılar. Oradan da Hemedan‟a
gittiler. Seyyid Mecdeddin Alaüddevle onlara bağlandı. Onlara yeteri kadar yiyecek,
içecek, binek ve elbise göndererek onlardan bir vali istedi. Moğollar Secas‟ta653
kalabalık bir ordunun Sultan Celâleddin‟in emrinde toplandığını duyduklarında,
Bektegin654 Selahi ve Kuçbuga Hân onlara doğru yöneldiler ve bu grubun tümünü
katlettiler. Oradan da Zencan‟a gittiler. Burada her Ģehirde yaptıkları katliamdan
birkaç kat daha fazla katliam yaptılar ve tekrar Kazvin‟e döndüler. Kazvin halkıyla
çok sert bir Ģekilde savaĢtılar. Zorbalıkla Ģehri ele geçirdiler. Kazvin halkı
gelenekleri gereğince Ģehrin içinde bıçaklarla savaĢtılar. Ġki taraftan 50.000 kiĢi
öldürüldü. Moğollar, Irak ve çevresinde çeĢitli katliamlar yaparak oraları
yağmaladılar. KıĢ mevsimi çıkınca Rey sınırına süvarilerle geldiler. 655 Cengiz Hân o
esnada Tirmiz ve NehĢeb sınırındaydı. O sene sert bir kıĢ oldu ve bundan dolayı
Moğollar Azerbaycan‟a gittiler. Geçtikleri her yerde her zamanki gibi katliamlar
yapıyorlardı. Tebriz‟e vardıklarında oranın hâkimi Cihân Pehlivan‟ın oğlu Atabek
Özbek‟ti. Atabek Özbek elçi ile birlikte hediyeler göndererek barıĢ istedi. Moğollar
barıĢı kabul edip kıĢı orada geçirmek için Erran‟a gittiler. Onlar Gürcistan‟a gitme
niyetindeydiler. Gürcistan‟da 10.000 kiĢi ile karĢılaĢıp savaĢtılar. Gürcüler yenildi ve
çoğu öldürüldü. Yollar, dar ve ormanlıklar da çok sık olduğu için Meraga‟ya geri
döndüler. Onlar Tebriz‟e gittiklerinde oranın valisi ġemseddin Tuğrai onlara hediye
gönderdiği için burayı bırakıp gittiler. Meraga Ģehrini kuĢattılar. Buranın kuĢatılma
nedeni; kadın bir valiydi. Bu vali Ruyen kalesinde oturuyordu. ġehirde Moğollar‟a
karĢı çıkacak kimse olmamasına rağmen savaĢ baĢladı. Moğollar [A337] surları ele

653
Zencan Ģehrinin bir kasabası. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 234; Vassaf, Tarih, 304.
654
Niki. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 532.
655
Burada Moğollar‟ın [617-1220/1221] 700.000 kiĢiyi öldürdüklerinden veya esir aldıklarından
bahsedilir. Bkz. Vassaf, Tarih, 304.

138
geçirmek için müslüman esirleri önden göndermiĢlerdi. Her kim geriye dönüyorsa
onları öldürüyorlardı. Birkaç gün böyle savaĢtılar. Sonuçta Ģehir ele geçirildi. Güçlü
olsun güçsüz olsun tüm insanları öldürdüler. TaĢınabilecek değerli eĢyaları götürüp
kalanları yakıp yıktılar. Buradan da Diyar-ı Bekr ile Erbil‟e hareket ettiler. Moğollar
yoldayken Muzafferiddin Kovkebiri‟nin ordusunun kalabalık olduğunu ve Hârizm
hizmetlilerinden Cemâleddin Aybe‟nin656 de ayaklanıp Hemedan valisini
öldürdüklerini duydular. Alaüddevle‟yi onlara itaat ettiği için tutukladılar. Onu
Lor‟daki Kirt657 kalesine hapsettiler. Moğollar tekrar Hemedan‟a doğru yönlendiler.
[Cemâleddin Aybe] itaatini bildirdiyse de Moğollar bunu kabul etmedi. Onu
adamlarıyla beraber öldürdüler. ġehri kuĢatıp halkı da katlettiler. Bu olaylar, Recep
618‟de [Ağustos/Eylül 1221] oldu. Moğollar Hemedan‟ı harap ettikten sonra
Nahcivan‟a gittiler. Oranın valisi Atabek HamuĢ onlara itaat etti. Moğollar ona
payiz-i çubin658 arması verdiler. Oradan da Erran‟a gittiler. Erran ve Erdebil de
birçok insanın kafası kesildi ve Ģehirleri yağmalandı. Oradan da Beylegan Ģehrine
gittiler. Öfkeyle Ģehri ele geçirdiler. Küçük büyük demeden herkesi öldürdüler. Sonra
Gence‟ye gittiler. Burası Erran‟ın en büyük Ģehirlerindendi. Burayı da ele geçirip
tamamen harap ettiler. Buradan da Gürcistan‟a yöneldiler. Gürcüler ordu donatıp
savaĢa hazır hale gelmiĢlerdi. Moğollar Gürcüler‟le karĢılaĢtıklarında Cebe 5.000
asker ile pusu kurmuĢtu. Subiday da ileri doğru hareket etti. Moğollar ilk çatıĢmada
geri döndüler, Gürcüler de peĢlerine takıldı. Cebe pusudan çıktı ve Gürcüler‟i
çembere aldılar. Bir anda 30.000 Gürcü‟yü öldürdüler. Oradan da Derbend ve
ġirvan‟a yürüdüler. Geçtikleri yerdeki ġamahi Ģehrini ele geçirip halkını katlettiler.
Çok esir götürdüler. ġirvan Ģahına barıĢ için elçi gönderdiler. Kavmin ileri gelenleri
görüĢme için 10 kiĢi gönderdi. Moğollar bu 10 kiĢiden birini öldürdüler ve dediler ki:
“Eğer bizi bu Derbend yolundan geçirirseniz canınızı bağıĢlarız. Yoksa sizi de
öldürürüz” Sonra oradan geçtiler. Onların vilayetine vardıklarında ilk olarak

656
Cemaleddin Ayne. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 533.
657
Luristan‟da bir nahiye. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 334.
658
Moğollar‟ın halktan bazı kiĢilere verdiği menĢur, izin belgesi. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i
Cihangûşa, I, 335.

139
Alan‟a659 girdiler. Bu Ģehrin ordusu kalabalıktı. Alan ordusu ve Kıpçak ordusu
Moğollar‟a karĢı savaĢtılar. SavaĢın sonunda hiçbiri galip gelemedi. Moğollar
Kıpçaklar‟a haber gönderip kendileriyle bir soydan olduklarını Alanlar‟ın ise yabancı
olduğunu, kendilerine istedikleri altın iĢlemeli kıyafetleri vereceklerini söylediler.
Bunun üzerine Kıpçaklar geri döndüler. Moğollar da Alanlar‟ı yendiler. Daha sonra
katliamlar yaptılar. Kıpçaklar anlaĢma geri kendi vilayetlerine çekildiler. Bir anda
Moğollar, Kıpçaklar‟a hücum etti. Herkesi de yakalayıp öldürdüler. Ne verdiyseler,
onların birkaç katını geri aldılar. Bazı Kıpçaklar Rus memleketlerine kaçtılar.
Moğollar buradaki otlakları kıĢlak olarak kullandılar. Oradan da Suğdak660 Ģehrine
gittiler. Burası deniz [B337] kıyısında bir yerdi ve buraya Haliç-i Konstantin denirdi.
Moğollar burayı da ele geçirdiler. Halkı da dağıttılar. Ondan sonra iĢgale uğramamıĢ
Kıpçak ve Rus ülkesine doğru hareket ettiler. Onlar hazırlanıp kalabalık bir ordu
toplamıĢlardı. Moğollar onlarla savaĢtıklarında yenildiklerini anlayınca geri
döndüler. Kıpçaklar onların firar ettiklerini düĢünüp 12 gün boyunca onları kovaladı.
Moğol ordusu bir anda geri döndü. Onlar toplanana kadar Moğollar onlardan
birçoğunu öldürdüler. Bir hafta savaĢ sonunda Kıpçaklar ve Ruslar yenildiler.
Moğollar onların peĢine düĢtü. ġehirlerini de yağmaladılar. Birçok adam öldüğü için
Ģehirler boĢaldı. Sonra ele geçirdikleri ülkeleri terk ederek Cengiz Hân‟ın yanına
vardılar. Cengiz Hân Tacik vilayetlerini ele geçirdikten sonra geri döndü.
Bicin/Buzine yılında, 621‟de [m.1224/1225] bu fetih dizileri yaz ve kıĢ boyunca
devam etti. Cengiz Hân kendi vatanındaki ordusuna kavuĢtuğunda661 onun 12 ve 9
yaĢındaki oğulları onu karĢılamaya gelmiĢlerdi.662 O sırada Cengiz Hân, Uygur
vilayetlerine, Hile suyuna ve Nayman vilayetlerine yakın olan Ġmanhuy‟da663 ceylan
ve tavĢan avlıyordu. Cengiz Hân, avlanan oğullarının ok çektikleri parmaklarını

659
Ġran kuzey batısında, Hazer denizinin güneyinde bir bölge. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i
Cihangûşa, II, 210.
660
Kırım‟da liman kenti. Ayrıca bkz. Ögel, Bahaeddin, İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi, yay.
TTK, Ankara 1984, 291; Vassaf, Tarih, 253.
661
Cengiz Hân‟ın Ġran‟da kaldığı süre Cüzcani‟nin verdiği süreyle [4 sene] uygunluk gösterir. Bkz.
Cûzcânî, Tabakat-ı Nasıri, II, 105.
662
??
663
El-Marsuy. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 535.

140
yağladı. Kubilay Hân, Cengiz Hân‟ın baĢparmağını yumuĢakça tuttu. Hülâgû Hân
ise; onun parmağını sıkıca tuttu. Oradan hep beraber Bukasyuciku664 mevzsine
gittiler. Cengiz Hân, büyük altın ordusunun toplanmasını emretti. Halk çağrıldı ve
büyük bir Ģenlik düzenlendi. Oranın toprağı kuru olduğundan insanlar yürüdüğü
zaman toz kalkıyordu. Daha sonra herkese, tozun kalkmaması için bulunduğu yere
taĢ atması emri verildi. Bütün ordu da taĢ attı. Sadece Cengiz Hân‟ın kardeĢi Utçi
Noyan taĢ yerine ağaç attı. Bu nedenle Cengiz Hân onu kınadı. Daha sonra birkaç
gün için ava çıktılar. Utçi Noyan geride kaldığı için av yerine gidememiĢti. Buna
ceza olarak kendisine 1 haftalık askeri üste kalma cezası verildi.665 Bundan sonra
böyle bir suç iĢlerse onun affedilmemesi emri verildi. Sonunda onu affedip ordunun
içine aldılar. Safer 622‟de [ġubat/Mart 1225] Cengiz Hân, ordularının baĢına geçti ve
fermanlar verdi. Çünkü o sırada Tangutlar‟ın ordu toplayıp isyan ettiği haberleri
gelmiĢti. Cengiz Hân, bunun için sefere niyet etti ve sonbaharda 622‟de
[m.1225/1226] KaĢin vilayetine hareket etti. Bu vilayet Tangut olarak da bilinir.
Çağatay‟a orduların arkasında kalmasını emretti. Cuci bu arada vefat etmiĢti.666
Ögedey da babasının yanındaydı. Tuluy da hizmetlisi Surkuk Tuni667 Biki‟nin çiçek
hastası olmasından dolayı birkaç gün orduya yetiĢmekte geç kalmıĢtı ve daha sonra
ona yetiĢip hizmetine vardı. Ögedey‟in oğulları Kutan ve Güyük babalarına yardım
ediyorlardı. Onlar Cengiz Hân‟a hediye verip vermeyeceğini sordular. Cengiz Hân,
kendisinde bir Ģey olmadığını ve her ne varsa Tuluy‟da olduğunu söyledi. Ayrıca
onun ev ve yurt sahibi [A338] olduğunu da ekledi. Tuluy kendisinde bulunan elbise

664
Bubabamuhiku. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 536.
665
Moğollar için av partileri çok önemli bir yer teĢkil ediyordu. Yasa‟da bu konuyla alakalı ifadeler
vardır. Bunlar‟dan birisi avın önemi le alakalı olup, Abû‟l-Farac‟a göre Ģöyledir: “Moğollar bir
muharebeden sonra düĢmanlarla meĢgul olmadıkları zaman vakitlerini ava verirler oğullarına vahĢi
hayvanları avlamayı öğretirler. Böylece bunlar vahĢilerle dövüĢmeye alıĢırlar, kuvvetlenirler,
yorgunluğa dayanırlar. Ayrıca bkz. Abû‟l-Farac, Tarih, II, 479.
666
Müellif, Cuci‟nin ölümünü tek cümleyle ifade etmektedir. Oysaki Cüzcani bu konu hakkında daha
detaylı bilgiler vermiĢtir. Bu bilgilere göre; Cuci bu bölgeyi beğenip burada devlet kurmak istemiĢ, bu
isteğini farkeden emirler de bu durumu Cengiz Hân‟a iletmiĢler. Cengiz Hân da Cuci‟yi zehirleterek
öldürtmüĢtür. Ayrıca bkz. Cûzcânî, Tabakat-ı Nasıri, II, 149. Ayrıca Cengiz Hân, Cuci‟nin sahip
olduğu Ģeyleri Batu‟ya devretmiĢtir. Batu zamanında müslümanlar refah ve mutlu bir Ģekilde
yaĢamıĢtır. Bkz. Cûzcânî, Tabakat-ı Nasıri, II, 175.
667
Mukukini. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 537.

141
ve her ne varsa oğullarına hediye olarak verdi. Cengiz Hân, Herat 668 valiliği ve
Tukuçak‟ı669 Güyük‟e verdi. Cengiz Hân, Güyük‟e çok zorluklar çektiğini ve
Tukuçak‟ın [Güyük‟ün eĢi] kendisine çorba hazırlaması gerektiğini söyledi. Cengiz
Hân Tangut‟a yaklaĢtığında geçtiği yerlerin çoğunu ele geçirdi. Cengiz Hân; Kaycu,
Sicu ve Kaçudarimi; Durmigay Ģehirlerini kuĢatıp oraları ateĢe verdirdi. O
vilayetlerin hâkimi ġidirgu olup Tangut dilinde bu isim “liovand” anlamına gelir.
ġidirgu‟nun oturduğu Ģehirde onun büyük bir makamı vardı. ġehrin ismi Tangut
dilinde “Ġraki” Moğol dilinde ise “Ġrikiya”ydı. Burası 50.000 kiĢi ile Moğol ordusuna
karĢı çıktı. Cengiz Hân da onların karĢısına çıktı. O anda kıĢ olduğundan her yer
buzla kaplıydı. Cengiz Hân da o buzun üzerindeydi. Cengiz Hân orduya buzu
geçmelerini ve hata yapmamalarını emretti. Yapılan savaĢta çok fazla insan öldü.
Moğollar, öldürdükleri askerleri amuda kaldırarak toprağa gömmüĢlerdi. Moğol
geleneklerine göre her 10 tümen kiĢiye karĢılık bir ölü bu Ģekilde toprağa gömülürdü.
ġidirgu670 hezimete uğradığında üzülerek Ģehre sığındı. Cengiz Hân da onun savaĢta
yenilmesinden sonra artık toparlanamayacağını düĢündü. Ona saygı göstermeyerek
Ģehrin yanından geçti, diğer Ģehirleri ele geçirip Hıtây tarafına yöneldi. Ġlkbaharın
baĢında Seg yılında, 623 [m. 1226] Uygun Talan Kuluk671 mevzisine vardı. Cengiz
Hân orada bayıldı. Orada ölümünün yaklaĢtığına dair bir rüya gördü. Cuci Kesar‟ın
oğlu Yesügey de oradaydı. Cengiz Hân Ögedey ve Tuluy Hân‟ın kendisine yakın
olup olmadığını sordu. Yesügey de onların yürüyor olduklarını ve 2 ya da 3 ferseng
uzakta olduklarını söyledi. Hemen onlara bir haberci gönderildi ve dönmeleri istendi.
Ertesi sabah çorba içildikten sonra meclis toplandı. Cengiz Hân oğullarıyla yalnız
kalmak, vasiyetini bildirmek ve sırlarını paylaĢmak için emirlerden izin istedi.

668
Hezah. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 537.
669
Kutucak. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 537.
670
Kulruku. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 537.
671
Erbuka. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 538.

142
Cengiz Hân’ın Vasiyeti ve Toplantısı
Emirler ve halk uzaklaĢtıktan sonra Cengiz Hân da oğullarıyla birlikte baĢ
baĢa bir toplantı yaptı. Cengiz Hân, onlara birçok nasihat verdi. Dedi ki: “Oğullarım
benim için ölüm vakti artık yakındır. Ben güçlü Tanrı‟nın kuvvetiyle ve kaderin
cilvesiyle size sınırları bir senede gidilecek bir ülke bırakıyorum. Siz çocuklarım için
oraları ele geçirdim. Vasiyetim, dostlarınıza karĢı tedbirli, düĢmanları defetmek için
de birlik olun ki yaĢamınız rahatlık ve nimet içinde geçsin. Mülkünüzden
faydalanın.” Cengiz Hân Ögedey Kağan‟ı kendine veliaht yaptı. Nasihatlerinin
sonunda buyurdu ki: “Siz kendi ulusunuzun ve memleketinizin baĢına geçin ki
mülkünüz sahipsiz kalmasın. Sizden isteğim vefatım evimde gerçekleĢsin. Bu
dünyadan Ģerefle ayrılıyorum. [B338] Benden sonra yasalarımı değiĢtirmeyin.
Çağatay burada hazır değildir. Sakın ha ben öldükten sonra yasalarımı değiĢtirmeyin!
Böyle yaparsanız hata edersiniz. ġimdi gidiniz.” Cengiz Hân böyle konuĢarak
nasihatlerini bitirdi. Ondan sonra Cengiz Hân onlarla vedalaĢarak onları kendi
uluslarına gönderdi. Kendisi de ordusu ile birlikte Nengiyas tarafına sefere çıktı. O
bölgenin padiĢahları peĢ peĢe gelip Cengiz Hân‟ı karĢılayıp ona bağlandılar. Cengiz
Hân, Curçe, Nengiyas ve Tangut ile komĢu LiyusĢan‟a672 vardığında Curçe padiĢahı
da hediyelerle Cengiz Hân‟ın huzuruna çıktı. Cengiz Hân askerlerinin kulaklarında
delik olanlara inci verilmesini istedi. Kulakları delik olmayanlar da kulaklarını
deldirip inci aldılar. Buna rağmen verilen incilerden birçoğu arttı. O günün bahĢiĢ
günü olduğu halka duyuruldu. Artan inciler halka dağıtıldı. Cengiz Hân vefatının
yakın olduğunu bildiği için incilere çok önem vermiyordu. Atılan incilerin çoğu
toprakta kayboldu. Bir müddet geçtikten sonra bu inciler aransa toprakta
görülebilirdi. Tangut padiĢahı ġidirgu katliamlar ve yağmalar sebebiyle Cengiz
Hân‟a birçok defa isyanı düĢündü ama, düĢmanlığın fayda vermeyeceğini anladı.
ġidirgu, Cengiz Hân‟ın hizmetine girmeyi istedi ve isteği kabul edildi. Cengiz Hân
rahatsız olduğunu söyleyerek, ġidirgu‟yu huzura kabul etmek için ondan 1 ay izin
istedi. Cengiz Hân ayrıca Tuluy‟dan onu izlemesini istedi. Tuluy da onun yanına

672
AlaĢan. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 539.

143
yardımcı olma bahanesiyle gitti. Cengiz Hân‟ın durumu günden güne kötüleĢiyordu
ve Cengiz Hân ölümün kendisine yakın olduğunu hissediyordu. Emirlere isyanların
önüne geçmek için durumunun gizlenmesini ve olası bir ölüm durumunda onların
ağlamamasını, Tangut padiĢahı ve halkı savaĢ için meydana çıkarlarsa tümünün
öldürülmesini istedi. Tir ayının on beĢinci gününde Hûk yılında, Ramazan 624‟te
[Ağustos/Eylül 1227] Cengiz Hân vefat etti.673 Taht ve memleketi hânedanına
bıraktı. Emirler ferman üzerine onun vefatını gizlediler ve Tangutlar‟ın hepsini
öldürdüler. Cengiz Hân‟ı ordugâha götürürken yolda gördükleri her canlıyı yok
ettiler. Tüm prensler, emirler ve hâtunlar Cengiz Hân‟ın tabutunun yanında toplanıp
taziye verdiler. Cengiz Hân bir gün avdaydı. BoĢ bir mevzide bir ağacın altında bir
saat kadar dinlenmiĢti. Onun içine huzur dolmuĢtu. Bu yerin kendisi için uygun
olduğunu söylemiĢti. O yerin iĢaretlenmesini istedi ve kendi taziyesi için orada yas
tutulmasını istedi. ġehzadeler ve emirler ferman gereği o bölgeyi tuttular. Cengiz
Hân‟ın vefat ettiği sene, o bölgede çok fazla ağaç büyümüĢtü. Bir insanın orada
dolaĢması pek mümkün değildi. [A339] Cengiz Hân‟ın defnedildiği yer, ağaçların
çoğalmasından dolayı bilinmemektedir. Onu defnedenler oranın güvenliğini
sağladılar. Cengiz Hân‟ın hânedanı ve akrabaları öldüğünde bu vilayette baĢka
yerlere defnedildiler. Dört büyük orduya sahip Cengiz Hân‟ın oğullarının her biri,
her gün bir kez taziye verdi. Vefat haberi etrafa yayıldığında da, o bölgeler taziye
törenleri düzenlediler. Uzak bölgeler taziye merasimlerini 3 ay sonra düzenledi.
“O‟ndan baĢka her Ģey yokolacak, hüküm O‟nundur ve ona döndürüleceksiniz.”674
Cengiz Hân tarihinin baĢlangıcı Tuluy675/HerguĢ676 yılından, Zilkade 615
[Ocak/ġubat 1219], Kakayıl/Hûk yılının sonuna kadar, Safer 624 [Ocak/ġubat 1227]
9 sene olup; bu süre zarfında Cengiz Hân Türkistan ve Ġran‟a akınlar düzenlemiĢtir. 6
sene içinde buradaki Ģehirleri ele geçirmiĢtir. Cengiz Hân, yedinci senede Morg
yılında, Safer 622 [ġubat/Mart 1225] ordugâhına yetiĢti. Oradan da ayaklanan
673
Bkz. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 190.
674
Kasas sûresi, 88.
675
Ku yılı. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 544. TavĢan. Ayrıca bkz. Esterabadi,
Mirza Mehdi Han, Ferheng-i Türki be Farsi Senglah, haz. Hüseyin Muhammedzade Sadık, yay.
Yârân, Tebriz 1388 Ģ., 177.
676
Gusfend yılı. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 544.

144
Tangut vilayetine sefere çıktı. Bu seferlerin üçüncü senesi Hûk yılıdır. Cengiz Hân
sonbahar mevsiminin sonunda vefat etti. ĠnĢallah bu 9 sene zarfında olan çağdaĢ
olayları söyleyeceğim. Bu aktaracağım olaylar Ġran‟a, ġam, Mısır, Mağrib ve diğer
yerlere ait olaylardır. Bu aktaracağım olaylar Tuluy/HerguĢ yılına, Safer 624
[Ocak/ġubat 1227] kadar olan olaylardır. Bu devirde olan acayip olaylar ve durumlar
özet bir Ģekilde kaydolmuĢtur. Bu süre zarfında Bağdat‟ta hâlife Abbâsîler‟den
Nâsıreddin‟di ve onun hâlifeliği sırasında düzgün ve doğru iĢler yapıldı. O dönemde
Sultan Muhammed HârizmĢah, Irak ve Horasan‟a hâkimdi. Sultan bu 9 senenin
üçüncü senesinde Mazenderan‟da Abeskun677 adasında vefat etmiĢti. Cengiz Hân
tarihinde sultanın oğlu Sultan Celâleddin‟in Sind ırmağını dördüncü senede geçtiği
anlatılmıĢtı. Celâleddin Sind ırmağını geçtikten sonra, Cengiz Hân‟ın ordusunun
elinden kurtuldu ve bir iki gün ormanın içinde gizlendi.678 O gün 50 kiĢi ile sudan
geçince boğulmamıĢ ve 50 adamla hareket etmiĢti.679 2 menzil uzaklıktaki bir yerde
bir grup süvari ve piyadenin hırsızlıkla meĢgul oldukları haberi sultana söylenmiĢti.
Sultan arkadaĢlarını yanına alarak, sopayla onlara baskın yaptılar. Çoğunu helak
ettiler. Silahlarını ve hayvanlarını da ganimet olarak ele geçirdiler. Her köĢeden
insanlar gelip sultana katıldı. Bazıları ata bazıları da öküze bindiler. Sultana, Hind
ordusundan 4.000 kiĢinin burada olduğu haberi geldi. Sultan 120 kiĢi ile onlara

677
Abkun. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 545.
678
Bu olayla birlikte sultan Celâleddin‟in Hindistan macerasının baĢladığını görmekteyiz. Sultan
Celâleddin, Hindistan‟da kaldığı süre içerisinde gücünü artırmıĢ, Moğollar‟dan bir müddet
kurtulabilmiĢtir. YaĢadığını gören kendi tebâsından insanlar da Celâleddin‟e katılmıĢlardır. Bu bilgiler
üzerinde tüm kaynaklar ittifak halindedirler. Bu konu hakkında, bahsedilecek diğer bir önemli husus
Ģudur ki: Celâleddin‟in, Hindistan‟daki döneminden Moğollar ile tekrar karĢılaĢtığı Isfahan‟da
meydana gelen çatıĢmaya kadar olan süreçte pek çok olay yaĢanmıĢtır. Müslümanların hatırı sayılacak
kadar bir kısmının Moğollar tarafında yer aldığını biliyoruz. Celâleddin‟in de Moğollar‟a tekrar
saldıracak anı yakalamaya çalıĢtığının da farkındayız. Celâleddin, Isfahan‟da Moğollar‟la
karĢılaĢmasından sonra önemli emirlerin ve devlet adamlarının tamamına yakını ya saf değiĢtirmiĢ ya
da hayatını kaybetmiĢti. Dolayısıyla Celâleddin‟in Isfahan‟a kadar olan süreçteki mücadelelerinin çok
Ģiddetli olmadığının farkında olmamız gerekir. KardeĢi Gıyaseddin‟in ihanetinden sonra, Moğollar‟a
karĢı kesin bir zafer kazanamayacağını bilen Celâleddin devamlı Ģekilde büyük çapta savaĢlardan
kaçınıyor, elinden geldiğince küçük zaferlerle [bilhassa Moğollar‟la] yetinmeye ve halkın moralini
yükseltmeye çalıĢıyordu. Bu bilgilerden hareketle Celâleddin ve Moğollar arasında çok yönlü
psikolojik bir harbin de yaĢandığını belirtmemiz gerekir. Neticede Celâleddin‟in babası Muhammed
HarizmĢah müslüman tüccarları öldürerek Cengiz Hân‟a Horasan‟ı ve Maveraünnehir‟i adeta hediye
etmiĢtir. Celâleddin de elinden geldiğince mücadeleyi elden bırakmamaya çalıĢmıĢtır. Ayrıca bkz.
Vassaf, Tarih, 337.
679
300 kiĢi. Bkz. Nesevî, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn, 114.

145
hücum etti. Onların çoğunu kılıçtan geçirdi. Onlardan aldığı ganimetlerle ordusunu
[B339] donattı ve gücünü artırdı. Sultan‟ın Moğollar‟a yenildiği haberi Hindistan‟a
ulaĢınca Belale dağından ve Rekale‟den680 6.000 kiĢi toplanıp sultana saldırmaya
niyetlendiler. Sultan‟ın yanında 500 süvari vardı. Sultan onlarla beraber Hindistan
ordusuna doğru yürüdü ve savaĢarak onların çoğunu kılıçtan geçirdi. Bazıları onun
yanına geldiği için, ordusu 3.000 kiĢi kadar oldu. Oradan da Delhi yoluna düĢtü.
Sınıra geldiğinde sultan ġemseddin‟in yanına bir elçi gönderdi. Sultan ona
gönderdiği mesajda Ģöyle diyordu: “GeçmiĢ günlerde birbirimize komĢuluk hakkı
geçmiĢtir. Eğer iki taraf arasında mutluluk ve kötü günde birlik olunursa, bu iĢ
doğruluk ve yiğitliğin gereği olur.” Sultan Celâleddin, ġemseddin‟den bir bölgede
birkaç gün kalmayı istedi. ġemseddin, Sultan Celâleddin‟in Ģiddeti ve siniri dünyada
meĢhur olduğundan cevap vermekten çekindi. Ona dürüst bir cevap vermezse baĢına
kötü iĢlerin geleceğini biliyordu. Sonuçta elçiyi öldürdü. PiĢman olduktan sonra ileri
gelenlerden biri ile birlikte hediyeler göndererek mazeret bildirdi ve dedi ki: “Bu
çevrede sultanın yapısına uygun bir hava yoktur. Eğer sultan uygun görürse Delhi
hududunda ona uygun bir yer göstereyim. O çevreyi de DoğanĢah‟ın elinden alsın.”
Sultan Celâleddin bu sözleri duyduğunda geri dönüp, Belale681 ve Rekale hududuna
gitti. Bir grup asker onun etrafında toplandı. Sultanın ordusu da 10.000 kiĢiye yakın
oldu. Tâceddin Melik Haleç‟i682 de Cudi683 dağına yağma için gönderdi. O da orayı
yağmalayıp çok miktarda ganimet getirdi. Onu daha sonra Raykukar Sengi‟nin684
yanına gönderdi. Sultan Celâleddin Raykukar‟ın kızını kendine aldı ve üstelik
Raykukar oğlunu bir orduyla sultanın yanına gönderdi. Sultan Celâleddin oğlunun
adını Kutluk Hân koydu ve Delhi‟deki bir vilayete de hâkim oldu. Burada Kabaçe
adından biri saltanat iddiasında bulunmuĢtu. Bir müddet Kabaçe ve Sultan
Celâleddin arasında savaĢ oldu. Raykukar‟ın Ģehrine 1 ferseng uzaklıkta, Sind
ırmağının kenarında Kabaçe‟nin ordugâhı vardı. Bu orduda 20.000 kiĢi vardı. Sultan
680
Benakale. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 545. Hindistan‟da bir yer. Ayrıca bkz.
Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 185.
681
Bkz. Vassaf, Tarih, 319.
682
Bkz. Vassaf, Tarih, 319.
683
Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 470; Vassaf, Tarih, 319.
684
Bkz. Vassaf, Tarih, 319.

146
Celâleddin, Özbek adında birini orduyla Kabaçe‟ye gönderdi. Özbek 7.000 kiĢi ile
geceleyin Kabaçe‟ye baskın yaptı. Kabaçe‟nin ordusu ilk hücumda bozguna uğrayıp
dağıldı. Kabaçe bir gemiye atlayıp bir adadaki Ekrû‟l-bekr kalesine kaçtı. Özbek de
bu kalenin önünde hezimete uğradı ve Multan‟a gitti. Hava ısınmaya baĢladığından,
Sultan Celâleddin Rebale ve Rekale sınırındaki Cudi dağındaydı. Yolu üzerindeki
Besiram kalesini kuĢattı. O savaĢta bir ok Sultan Celâleddin‟in eline zarar verdi ama,
kaleyi sonunda ele geçirdi. Oranın halkını da katletti. Sultan Celâleddin oradan
döndü ve Multan‟a gitti. Kabaçe‟ye bir elçi gönderip ondan tazminat istedi. Kabaçe
de savaĢ için dıĢarı çıktı. Sultan Celâleddin çok çabaladıktan sonra hezimete uğrayıp
firar etti ve Uçe‟ye gitti. Oranın halkı savaĢ için karĢısına çıktılar. Sultan Celâleddin
o Ģehri ateĢe verip yaktı. Daha sonra Sedustan685 tarafına yöneldi. Fahreddin Salari,
Kabaçe‟den önce oranın hâkimiydi. Lâçin Hıtai onun ordu komutanıydı. Sultan
Celâleddin‟in ordu komutanı Urhan‟dı686 ve Urhan onunla savaĢıp öldürüldü. Urhan
Ģehri kuĢattı. Sultan Celâleddin orada olduğundan, Fahreddin Salari, kefeni ve kılıcı
ile onun hizmetine girdi. Sultan Celâleddin Ģehre girip 1 ay orada ikamet etti.
Fahreddin‟e saygılı bir Ģekilde [A340] davrandı. Hindistan‟ın hâkimliğini de ona
bıraktı. Sultan Celâleddin oradan Diyul ve Demrile‟ye gitti. Oranın hâkimi HebĢi
olduğu için oradan firar edip adaya gitti. Sultan Celâleddin sınır bölgesine yerleĢti ve
Hashan‟ı Nehrvale Ģehrine gönderdi. Hashan, sultana çok miktarda süt getirdi ve
Diyul kalesinde bulunan Sultan Celâleddin orada bir mescid yaptı. O esnada Irak
tarafından bir haber geldi. Bu habere göre; kardeĢi Sultan Gıyâseddin Irak‟ta
güçlenmiĢti ama Irak‟taki orduların birçoğu Sultan Celâleddin‟in hizmetine girmeye
hazırdı. Burak Hâcib, Kirman Ģehrini kuĢattı. Sultan Celâleddin Diyul‟dan çıkıp
Mekrân‟a687 geçti. Havanın bozukluğundan dolayı ordusunun çoğu bu yolda öldü.
Sultan Celâleddin‟in geliĢi Burak Hâcib‟e688 varınca, kendisi ona hediyeler gönderdi,
Ģenlikler yaptırdı. Sultan Celâleddin oraya varınca Burak Hâcib‟in kızıyla evlenmek
685
Sind bölgesinde bir Ģehir. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 188.
686
Ovcenan. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 547.
687
Kirman ve Sistan arasında bir Ģehir. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 189; Barthold,
Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 234; Vassaf, Tarih, 102.
688
Kirman‟da hüküm süren Kutluğhanlılar hânedanının kurucusu [1222-1235]. Ayrıca bkz.
Abdülkerim Özaydın, “Barak Hâcib”, DİA, V, 62-63; Vassaf, Tarih, 163.

147
istedi ve neticede kızıyla evlendi. GuvaĢir689 kalesinin komutanı Kutuval -Burak
Hâcib‟e isyan eden kiĢi- kalenin anahtarlarını Sultan Celâleddin‟e verdi. Sultan
Celâleddin 625‟te [m. 1227/1228] kaleyi teslim alıp gerdeğe girdi. Ġki gün sonra av
ve otlakları tanımak için dıĢarı çıktı. Burak Hâcib ayak ağrısını bahane ederek
gelmedi. Yolda, Sultan Celâleddin‟e hasta olduğunu ve dinlenmesi gerektiğini
söyledi. Sultan Celâleddin yolda Burak Hâcib‟i bekledi ve özel emirlerinden birini
onun yanına gönderdi. Yakında Irak‟a gideceğinin haberini verdi. Burak Hâcib‟i de
av yerine çağırdı. Çünkü Burak Hâcib tecrübeli biriydi. Sultan Celâleddin, Irak‟ta
ikamet edeceğini ve Burak Hâcib ile istiĢare edeceğini de ekledi. Burak Hâcib cevap
olarak dedi ki: “Benim geride kalmam ayak ağrımdan kaynaklanıyordu. Beni
beklemeden hareket ediniz Irak‟a. GuvaĢir kalesi saltanat merkezi için uygun bir yer
değildir. Bu bölge de sizin etrafınızdakiler için uygun bir yer değildir. Eğer kendi
hükümetinizde bir vezir isterseniz benden iyisini bulamazsınız. Çünkü ben eskiden
sizin hizmetinizdeydim ve bu yolda saçlarımı beyazlatmıĢım. Bu mülkü kılıç gücüyle
ele geçirdim. Ġsterseniz kaleye dönün, ama ben içeriye girmenize izin
vermeyeceğim.” Böyle söyledikten sonra elçi geri gönderildi. Sultan Celâleddin‟in
burada kalan ordusu kaleden dıĢarı çıkarıldı. Kapıların da kapatılması buyruldu.
Sultan Celâleddin de Burak Hâcib ile savaĢmayı uygun görmedi ve ġiraz‟a doğru
hareket etti. Atabek Sa„d‟a690 haber verildi. Atabek de Sultan Celâleddin‟e kendi
oğlu Sungur ġah ile beraber 500 süvari gönderdi. Ayrıca Atabek Sa‟d, kimseyi
karĢılamamak için yemin ettiğinden gelemediğini söyledi. Sultan Celâleddin de
özrünü kabul etti ve atabeye sevgi ve saygı gösterdi. Daha sonra Sultan Celâleddin
ġiraz sınırında Fesa Ģehrine vardı. Atabek Sa„d Cihân sultanlarına yaraĢır; altınlar,
mücevher, eĢyalar, hayvanlar, kıyafetler, altın ev eĢyaları, çadırlar, içki aletleri,
mutfak eĢyaları, Türk, Tacik, HabeĢi ve Hindû kölelerini düzenli bir Ģekilde
gönderdi. Atabek Sa‟d Sultan Celâleddin ile akraba olmak için hoĢgörü gösterdi.
Atabek‟in evinde terbiye gören Durru Geramayi Sultan Celâleddin ile evlendirildi.
Bu izdivaç ile iki tarafın [B340] arasında dostluk bağı kuvvetlendi. Sultan Celâleddin

689
Kirman‟ın eski adı. Bkz. Dihhûdâ.
690
Bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 134.

148
birkaç gün o hudutta ikamet etti. Oradan da Isfahan‟a hareket etti. O bölgedeki
kırmızı taht denilen bölgeye geldi. O bölgeye hâkim ise Alaü‟d-devle ve‟l-din
Atabek Sâm‟dı. Onun kızının oğlu; [damadının çocuğu ] Alaüddevle GerĢasif b.
Feramerz b. Alaüddevle, [damadının sülalesi] Buye neslindendi. Meybud kalesinde
ikamet ediyordu. Kendisi padiĢahlara layık hediyelerle sultanın huzuruna vardı. O
yaĢlı biri olduğundan Sultan Celâleddin ona baba dedi ve onu yanına oturttu. Onun
lakabını “Atahan” diye bıraktı. Onun 1.000 kiĢilik Türk süvarisi var olup, kemerleri
altındandı. Bu bölgenin tamamı iyi at kullanan askerlerden [oluĢuyordu]. Onlardan
500 kiĢi sultanın korumasıydı. Sultan Celâleddin, Atabek Sâm‟ın kızının oğlunu vali
olarak Isfahan‟da bıraktı. Alaüddevle GerĢasif b. Feramerz b. Alaüddevle Isfahan‟da
gayet güçlü ve saygın biriydi. Alaüddevle GerĢasif b. Feramerz b. Alaüddevle Ģehir
meclisi defterinde “baba, izzet, hakan, muazzam” lakaplarıyla yazıldı. Yezd‟in
atabekleri, Atakan‟ın kardeĢleri ve amca çocuklarıydı. Bu kiĢilerde her ne kadar
Ģöhret varsa, bu Ģöhret Atakan‟dan geliyordu. Oranın hükümet merkezi Meybud
Ģehriydi. 63 sene Atakan bazı zamanlar Meybud‟ta bazı zamanlarda da Yezd‟te
padiĢahlık yapmıĢtır. Bu kiĢinin yaĢamı 84 sene sürmüĢtür. 624‟te [m. 1226/1227]
Ģehit olmuĢtur. Sultan Celâleddin Isfahan‟a vardığında ona, kardeĢi Sultan
Gıyâseddin‟in devlet erkânıyla Rey‟de oldukları haberi geldi. Sultan Celâleddin,
Moğol tarzında birkaç süvariyle, beyaz bayraklarla birden kardeĢine baskın yaptı.
Gıyâseddin ve bazı emirler korkup dağıldı. Sultan Celâleddin annesine sevgisinden
dolayı kardeĢine elçi gönderdi ve dedi ki: “ġimdi fitne vardır ve çevredeki
düĢmanlarımız bize karĢı galiptir. ġu an savaĢ zamanı değildir.” Bunun üzerine
Sultan Gıyâseddin kendi adamlarıyla kardeĢinin yanına vardı. Sultan Celâleddin
kardeĢine sevgiyle davranıp onun her bir emirine rütbeler dağıttı. Onların tümüne
menĢurlar verip onlara çeĢitli görevler verdi. Onlar, Sultan Celâleddin sayesinde
yeniden barıĢ ve huzur ortamının kurulacağından ümitlendiler. Ülkenin yazıĢma
iĢlerinden sorumlu kiĢi Nureddin-i MünĢiydi. O, Sultan Celâleddin [için] Ģu kasideyi
söylemiĢtir:

149
Beyt
Gel, ey sevgili, büyük padiĢah Sultan Celâleddin.
Yönetimin altında dünya yeniden yaĢanılması gereken bir yer oldu.

621 yılının baĢında [m. 1224/1225] Sultan Celâleddin kıĢı geçirmek için
ġuĢter‟e hareket etti. Ordunun öncüsü olarak Elçi Pehlivan‟ı 2.000 süvari ile
gönderdi. Yolda Süleyman ġah, Sultan Celâleddin‟in hizmetine girdi. Kız kardeĢini
de Sultan Celâleddin‟e verdi. Sultan Celâleddin, ġabur691 Ģehrinde 1 ay ikamet etti.
Eski zamanlarda burası muazzam bir Ģehirdi. Orada çok kalınması adet olmamasına
rağmen Sultan Celâleddin burada kaldı. Emirler ve atabekler ġabur‟da Sultan
Celâleddin‟in huzuruna vardılar. Atlar semizleĢince Sultan Celâleddin Bağdat yoluna
düĢtü.692 Kendi meramını anlatmak için Bağdat‟a elçi gönderdi. Hâlife
HârizmĢahlar‟dan rahatsız olduğundan, kendi hizmetkârlarından GuĢtimur‟u 20.000
kiĢi ile Sultan Celâleddin‟le savaĢmaya gönderdi.693 Ayrıca hâlife Nâsıreddinillah
Erbil‟e posta güvercini gönderdi ve Muzafferiddin Kovkebir‟i 10.000 kiĢi ile Sultan
Celâleddin‟i sıkıĢtırması için istekte bulundu.694 KuĢtemur, Erbil ordusu gelmeden
Sultan Celâleddin ile savaĢmaya gitti. Sultan Celâleddin, KuĢtemur yaklaĢtığında ona
haber gönderdi [A341] ve hâlifeden yardım almak ve ona sığınmak için geldiğini
söyledi. Ülkesini düĢmanların ele geçirdiğinden, hiçbir ordunun iĢgal ordusuna karĢı
koyamayacağından bahsetti. Hâlifenin yardım teklifini kabul etmesi durumunda
düĢmana dayanılabileceğinden bahsetti. KuĢtemur bu sözlere itibar etmedi ve
ordusunu da savaĢ düzenine getirdi. Sultan da savaĢmaya mecbur oldu. Sultan
Celâleddin‟in ordusu, Bağdat ordusunun onda biriydi. Sultan Celâleddin bir grup
ordusunu pusuya koyup kendi de 500 kiĢi ile hücum etti ve geri öndü. KuĢtemur
onun geri çekildiğini sandı ve onun peĢine düĢtü. Sultan Celâleddin‟in pusudaki
ordusu dıĢarı çıktı. KuĢtemur‟un ordusuna arkadan hücum ettiler. KuĢtemur bu
esnada öldürüldü. Hâlife‟nin ordusu hezimete uğrayıp, sultanın ordusu onları

691
ġabur, Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 195.
692
Bu olayların baĢlangıcı muhtemelen 621/1224 yılıydı. Bkz. Vassaf, Tarih, 338.
693
Bkz. Vassaf, Tarih, 338.
694
Bkz. Vassaf, Tarih, 338.

150
Bağdat‟a kadar kovaladı. Sultan Celâleddin‟in ordusu, suyun yönünü Ģehrin içine
çevirdi. Sultan Celâleddin de Dakuk‟a gitti ve vilayeti yakıp yıktı. O bölgeden de
Tikrit‟e gitti. Sultan Celâleddin‟in casusları Muzafferiddin Kovkebir‟in ordusunun
Erbil‟den gelmekte olduğunu, önden de ordunun yükünün gönderildiğini ve asıl
ordunun da arkadan gelerek Sultan Celâleddin‟i pusuya düĢürmek niyetinde
olduklarını haber verdiler. Sultan Celâleddin birçok yiğit süvariyle Muzafferiddin
Kovkebir‟e hücum etti ve bir anda Muzafferiddin‟in yanına yaklaĢıp, onu oracıkta
esir aldı. Sultan Celâleddin onu affedip yaptığı iĢi görmezden geldi. Muzafferdin
yaptığı bu iĢten piĢman olup tövbe etti ve üzüntüsünü bildirdi. Sultan Celâleddin‟in
ahlakının güzelliğinden bahsederek “ġimdiye kadar sizin güvenilir, sabırlı, yiğit ve
iyi kalpli biri olduğunuzu bilmiyorduk” dedi. Sultan Celâleddin onun bu sözüne
karĢılık onlara padiĢah gibi davrandı. Muzafferiddin‟in zamanında fitne, eĢkıyalık ve
fesat iĢler yokolduğundan Sultan Celâleddin ona değerli eĢyalar vererek, onu kendi
yerine gönderdi. Muzafferiddin birçok hediyeyle memleketine gidip, Sultan
Celâleddin‟in hizmetine girdi. Sultan Celâleddin oradan Erran ve Azerbaycan
tarafına doğru yürüdü.695 O sıralarda Cihân Pehlivan‟ın oğlu Atabek Özbek, Tebriz
hâkimiydi. Atabek Özbek kendi eĢi olan Meleke Hâtun‟u yani Sultan Tuğrul
Selçuki‟nin kızını Ģehirde bırakıp Alıncık696 kalesine gitti. Sultan Celâleddin 623‟te
[m. 1226] Tebriz önlerine geldi. ġehri kuĢatmakla meĢgul oldu. Bir gün Meleke
Hâtun burca çıktı ve Sultan Celâleddin‟i görüp ona âĢık oldu. Sultan Celâleddin ile
evlenmek istedi. Ona haber gönderip, eĢinden boĢandığını söyledi. Kadî Kıvamuddin
Haddâdi -Allah rahmet eylesin- bu iĢte hile olduğundan, bu iĢi görmezden geliyordu.
Kadî Muhyiddin‟in babası Ġzzeddin Kazvini dedi ki: “Eğer beni baĢ yargıç olarak
görevlendirirseler, ben o evlenme iĢini hallederim.” Onu hemen baĢ yargıç yaptılar.
Meleke Hâtun‟u Sultan Celâleddin‟e eĢ olarak verdiler ve Ģehri de Sultan
Celâleddin‟e bıraktılar. Sultan Celâleddin de Ģehre girdi. Tebriz‟de düğün yaptılar.
Bu haber Atabek Özbek‟e varınca, buna dayanamadı ve üzüntüden vefat etti. Etraftan

695
Bu fetihten sonra Celâleddin HarizmĢah gönül eğlendirmek ve Ģarap içmekle meĢgul oldu. Bkz.
Vassaf, Tarih, 341.
696
Elence. Bkz. ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, 552. Azerbaycan ve Nahcivan yakınında.
Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 198.

151
ordular ve hizmetkârlar Sultan Celâleddin‟in hizmetine girdiler. 30.000 kadar ordu
ile Sultan Celâleddin, Gürcü ülkesine doğru gitti. Nahcivan, Merend ve bazı
vilayetler yağmalandığı için [onlardan] intikam almaya gittiler. [B341] Sabah
ıĢığında, Gûrci vadisinde olan Gürcüler‟in tepesine bindiler. Onlar geceleyin içki içip
sarhoĢ olduklarından kendilerinden geçmiĢlerdi.697 Ġslâm ordusu onlara saldırıp zafer
kazandı. O sırada fitne çıkaranların baĢı olan ġulve, Ġvan ve ileri gelenleri
zincirleyerek Sultan Celâleddin‟in huzuruna getirdiler. ġulve çok iri yapılı ve dik
kafalı bir adamdı. Sultan Celâleddin ona: “Senin heybetin nerededir? Benim kılıcım
zülfikârdır ki, ondan ateĢ çıkar. Senin devletinin yıkılıĢı benim elimden oldu” dedi.
ġulve o anda imana geldi ve müslüman oldu. Sultan Celâleddin muzaffer olup
Tebriz‟e döndü. Sultan Celâleddin Gürcistan‟ın fethi konusunda ġulve, Ġvan ve diğer
ileri gelenlere iyi davranarak onlardan yardım istedi. ġulve‟ye Merend, Salmas,
Urmiye ve UĢneviye‟nin hâkimliğini verdi. Sultan Celâleddin yaya ve süvariden
oluĢan büyük bir ordu kurdu. ġulve ve Ġvan Gürcistan‟ın ele geçirilmesi için bolca
sözler vererek, Sultan Celâleddin‟i aldattılar. Sultan Celâleddin onların sözüyle
Gürcistan‟ı ele geçirmek için hareket etti. ġulve ve Ġvan Gürcü ordusunu uyarıp
onları pusuda beklettiler. Sultan Celâleddin‟i bir kiĢi bu olaydan haberdar etti. Sultan
Celâleddin araĢtırma yaptıktan sonra ġulve‟yi, Ġvan‟ı ve Gürcü elçisini öldürttü.
Sabahleyin de Gürcüler‟in üzerine saldırdı. Onların çoğunu katletti ve onların bazısı
firar etti. Sultan Celâleddin, Luri‟ye gitti ve Aliabad kalesine bir Ģey yapmadan geçti.
Tiflis ve çevresini tamamen ele geçirdi.698 Bazı kiliseleri harap ettirdi onların yerine
cami yaptırdı. Bir anda haberciler, Moğol ordusunun Ceyhun suyunu geçmiĢ
olduklarını haber verdiler. Moğol ordusu, Horasan‟a varmıĢtı. Sultan Celâleddin de
Irak‟a doğru gitti. Moğol ordusunu defetmek için 100.000‟den fazla süvari ve yaya
ordusu ile Isfahan‟dan hareket etti. Orduları düzene soktu. Ordunun sağ kanadına
vefasız kardeĢi Gıyâseddin‟i koydu. Kendisi de ordunun merkezinde durdu.
697
Gürcü ordusunun 6.000 kiĢi kadar oldukları bilinmektedir. Bkz. Nesevî, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn,
142.
698
Celâleddin, Ġran‟da tutunamayıp hedef değiĢtirerek varlığını devam ettirmesi çok mantıklı bir
harekettir. O zamanlarda haberlerin çok hızlı bir Ģekilde yayılmadığı bilinmekle beraber, Celâleddin
bu fetihleri ile halkın moralini yüksek tutmak istemiĢtir. Moğollar gelen bu haberlerden endiĢelenip
devamlı bir Ģekilde Celâleddin‟i takip etmiĢlerdir.

152
KarĢısında ise; Bacû Noyan, Bakû Noyan, Ġsan Doğan, Taymas ve Taynal, Moğol
ordusunun baĢındaydı. Bu iki ordu Isfahan‟ın kapısında savaĢtılar. Elçi Pehlivan ve
Gıyâseddin yenilip Luristan‟a firar ettiler.699 Ġki ordu birbirine saldırmaya devam etti.
Moğol ordusunun sağ kanadı Sultan Celâleddin‟in ordusunun sol kanadını kuĢattı.
Luristan‟a kadar onları hezimete uğrattılar. Sultan Celâleddin‟in ordusunun sol
kanadı da Moğollar‟ın sağ kanadını kuĢattı ve Rey‟in Har bölgesine kadar onları
kovaladılar. Bu durumdan iki ordunun da haberi yoktu. Ġki ordu birbirleriyle
savaĢmaya devam etti. Sultan Celâleddin ordunun ortasında yer aldı ve bayrağı da
yere düĢmedi. Çevreden Moğol ordusu ona hücum ediyordu. Lakabı “Atakan” olan
Atabek Rukneddin Ebu‟l-feth Alaüddevle Seyyid, o savaĢta Ģehit oldu. Sultan
Celâleddin çok Ģiddetli bir Ģekilde savaĢıyordu. SavaĢın ortasında firar edip Luristan
tarafına gitti.700 Zor durumda kalarak bir vadiye sığındı. Hezimete uğrayan askerler
onun yanına vardılar. Isfahan halkının bazısı Sultan Celâleddin‟in öldürülmüĢ
olduğunu ve bazıları da onun esir alındığını düĢündü. Aniden haberciler Sultan
Celâleddin‟in gelmekte olduğunu bildirdiler. ġehir halkı onu karĢıladı ve kutladılar.
Sultan Celâleddin, ordusunun çoğuna öfkelenmiĢti. Görevlerini yapmayan askerlere
kadın kıyafetleriyle giydirtip huzura çağırdı. ġehrin sokaklarında onları dolaĢtırdılar.
Emir olmadıkları halde kahramanca çarpıĢan askerlere, Sultan Celâleddin [A342]
“hân” ve “melik” ünvanlarını verdi ve onlara hilat giydirdi. Onları kendi yanına alıp
ilgi ve sevgi gösterdi. Bu olay Ramazan 624‟te [Ağustos/Eylül 1227] oldu. Sultan
ondan sonra Tebriz tarafına hareket etti. Ordusunu düzenleyerek Gürcistan‟a gitti.
ġimdi Sultan Muhammed‟in ikinci oğlu olan Sultan Gıyâseddin‟in durumunu
anlatalım. Sultan Gıyâseddin, babasının ölmesinden sonra, kardeĢi Sultan
Celâleddin‟in yenilmesiyle sığındığı Karun kalesinden çıkıp Kirman‟a hareket etti.
Babası onu önceden Kirman‟da görevlendirmiĢti. Kutuval GuvaĢir, onu kaleye
sokmayıp saygı göstermemiĢti. O da Irak‟a geçti. KardeĢi Sultan Celâleddin de
Hindistan‟daydı. Sultan Muhammed Irak‟ta iken boĢboğazlardan bir grup onun

699
Gıyâseddin‟in savaĢ baĢlar baĢlamaz firar ettiğine dair malumat vardır. Ayrıca bkz. Nesevî,
Sîretü’s-Sultân Celâliddîn, 169.
700
Celâleddin ve beraberindekilerin 14 kiĢi kaldıkları bilinmektedir. Ayrıca bkz. Nesevî, Sîretü’s-
Sultân Celâliddîn, 171.

153
hizmetine girip ona yol gösteriyorlardı. Burak Hâcib701 ve Oğul Melik de ona
katılmıĢtı. Beraber Fars vilayetini ele geçirmek için Atabek Sa„d‟a karĢı
yürümüĢtüler. Hükümet merkezi olan ġiraz‟a saldırdılar. Atabek Sa„d, av için Sefid
kalesine gitmiĢti. Ne kadar hayvan buldularsa yağmalayıp geri götürdüler. Burak
Hâcib ile lakabı “Kerimu-l‟ġark” olan Vezir Tâceddin tartıĢtı ve aralarında kavga
çıktı. Burak Hâcib sinirlenerek ordusuyla Hindistan tarafına gitti ve yolunun
üzerindeki Kirman‟ı ele geçirip yağmaladı. Bu olay Âl-i Karahıtay tarihinde
kaydolmuĢtur. Burak Hâcib, o bölgelerde bir süre ikamet etti. Sultan Gıyâseddin
ertesi yıl Fars‟a hareket etti. Atabek Sa„d da Ģehri bırakıp gitti. Gıyâseddin‟in ordusu
orayı yağmalayıp oradan Huzistan‟a gitti ve Huzistan‟ın hâkimi Muzafferiddin ile
anlaĢma yapıp geri döndü. Rey‟de bir grup Moğol ordusu bulunuyordu. Aniden
Sultan Celâleddin Rey‟de göründü. Rukneddin‟in babası Sultan Muhammed, Irak‟tan
döndükten sonra onu kaymakam olarak Irak‟ta bırakmıĢtı. Irak‟ın emirleri
ayaklandıklarında, babası da ona yardım göndermiĢti. Tüm ayaklanan emirlerin
isyanı bastırıldı. Rukneddin gücü eline aldıktan sonra onları affetti. Rukneddin onlara
rütbe ve iktâlar verdi. Emirler de Rukneddin‟e itaat ettiler. Ġmadü‟l-mülk Savcı,
Rukneddin‟in tedbirli ve akıllı bir veziriydi. Rukneddin, babasını getirmesi için
Ġmadü‟l-mülk‟ü gönderdi. Rukneddin de babasını karĢılamaya gitti. Sultan
Muhammed ise savaĢlarda yenildiği için, Abeskun adasına gitti. Rukneddin bir
miktar adamıyla Kirman yoluna yürüdü ve Melik Zuzen ordusu ve halkıyla onu
karĢılamaya gittiler. Rukneddin de Kirman‟a gitti. Melik Zuzen hazinesini orduya
bağıĢlayıp Irak‟a gitti. Rukneddin o sırada Isfahan‟a vardı. Kadı, Rukneddin‟den
korktu ve kendisini gizledi. Sultan Rukneddin de o Ģehirde ikamet etmeyi uygun
görmedi. Sultan Rukneddin Ģehirde fazla kalmayıp çölde çadır kurdu, ordu da Ģehrin
içine gitti. ġehir halkı, kadînın izniyle ayaklandılar. Evlerinin çatısından ok ve taĢ
atmaya baĢladılar. 1.000 kiĢiye yakın insan öldü veya yaralandı. O sırada Moğol
ordusunun komutanları olan Taymas ve Tanyan buraya gelince, Sultan Rukneddin
Firuzkûh kalesine gitti. Orayı 6 ay kuĢattıktan sonra, Sultan Rukneddin ve

701
Burak Hâcib, [d.?-ö.632/1234] HârizmĢah emiri. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, II, 190,
205; Vassaf, Tarih, 163.

154
kaledekileri dıĢarı çıkardılar ve onların tamamını Ģehit ettiler, vesselam. Azerbaycan
ve Rum [B342] vilayetleri: Sultan Ġzzeddin Keykavus b. Keyhüsrev b. Kılıçarslan bu
bölgedeydi. Bahsedilen yıllarda, inmeden vefat etti. Bir kalede hapis olan kardeĢi
Alâeddin Keykubad‟ı dıĢarı çıkardılar. Kaleye hapis olmasının sebebi ayaklanma
olasılığıdır. Alâaddin Keykubad‟ı daha sonra padiĢahlık tahtına oturttular. Onun oğlu
küçüktü ve amcası Erzanrum hâkimi, bu iĢe karĢı çıktı. Ahlat hâkimi Melik EĢref,
onların arasını yaptı. O bölgedeki önemli bir padiĢah olan Sultan Bedreddin Lü‟lü‟702
Diyar-ı Bekr‟e hâkimdi. Bahsi geçen yıllarda Sus kalesini kuĢatmıĢtı. Bu nedenle Sus
ve Eger kalesinin sahibi Ġmadeddin Zengi b. ArslanĢah Tebrizi, Atabek Özbek‟in
yanına gitmiĢti. Atabek de ona bir iktâ vermiĢ ve onu kendi yanında
görevlendirmiĢti. Bedreddin burayı bir müddet kuĢattı ama, ele geçiremedi.
Bedreddin ordusunu orada bırakıp Musul‟a gitti. Kale halkı çaresizlikten, kaleyi
Bedreddin‟in ordusuna bıraktı, vesselam. Tebriz ve Azerbaycan‟a hâkim olan kiĢi;
Atabek Özbek b. Cihân Pehlivan‟dı. Onun hayatı, olayları ve akıbeti, Sultan
Celâleddin‟in tarihinde detaylı olarak anlatıldığından burada bahsedilmeyecektir.
Sencar, Kovkebir ve oraların çevresine Muzafferiddin Kovkebir hâkimdi. Onun
tutuklanması ve bırakılması da Sultan Celâleddin‟in tarihinde bahsedilmiĢti. Sencar‟a
Kudbeddin Muhammed b. Ġmadeddin Zengi hâkimdi ve o vefat etmiĢti. Onun oğlu
ġehinĢah adında birini onun tahtına oturtmuĢlardı. Oradaki diğer Ģehirlere de Melik
Âdil‟in oğulları hâkimdi. Melik Muazzam, Melik Âdil‟in oğullarındandı. ġam, Melik
Kamil‟e aitti. Fars, Atabek Muzafferiddin Sa„d b. Zengi‟ye aitti. Onun olayları da
Sultan Celâleddin ve Sultan Gıyâseddin tarihinde anlatıldı. Kirman Melik
ġucaeddin‟e aitti. Burak Hâcib, Hindistin‟a gittiğinde, o sınırdan geçti. Kirmanlılar,
Hıtây köylülerine güvenerek Burak Hâcib‟in ordusuna ve efradına saldırdılar. Burak
Hâcib, onlarla herhangi bir sorununun olmadığını sadece yoldan geçtiklerini söyledi
ama, Kirmanlılar onu dinlemedi. O da kendi kavmiyle yiğitçe savaĢtı ve onlardan
çoğunu öldürdü. Melik ġucaeddin de bu çatıĢmada katledildi. Sonuçta Kirman ele

702
Ebü‟l-Fezâil el-Melikü‟r-Rahîm Bedrüddîn Lü‟lü‟ b. Abdillâh en-Nûrî el-Atabekî [d.?-ö.
657/1259], Zengîler‟den I. Nûreddin ArslanĢah‟ın [1193-1211] muhtemelen siyahî veya Ermeni asıllı
kölesi, Musul hükümdarı [1233-1259]. Ayrıca bkz. Bahattin Kök, “Lü‟lü‟, Bedreddin”, DİA, XXVII,
257; Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 430.

155
geçirildi ve kale de kuĢatıldı. Sultan Celâleddin de buraya geldi. Sonunda hile ve
tuzak ile kale ele geçirildi.703 Cengiz Hân tarihi; bazı Moğol tarih kitaplarında,
defterlerinde ve mektuplarında özetle; bazılarında ise detaylı bir Ģekilde yazılmıĢtır.
Bu yaĢanan olayları özet olarak anlatmak istiyorum. Çünkü biz, olayları hızlı bir
Ģekilde okumak isteyenler için, onların Cengiz Hân‟ın doğumundan vefatına kadar
geçen az süreden bilgileri olmaları ve hangi senede Cengiz Hân‟ın neler yapmıĢ
olduğunu buraya bakarak anlamaları için bu kitabı yazdık. Bu olayları sene sene
yazarak kaydettim. Bu açıklama da burada bitti. Moğollarca, Cengiz Hân‟ın 72 Türk
senesi kadar yaĢadığı bilinir. O, Tonguz/Hûk yılında doğdu ve Tangut 704 vilayetinde
vefat etti. Onun tabutu 4 Ramazan 624‟te [18 Ağustos 1227] ordugâhına getirildi.
Astronomlar, Cengiz Hân‟ın doğum yılının Kakayıl olduğunu, [A343] Zilkade 549
[Ocak/ġubat 1155] belirtip, onun hicri yılla 75 sene yaĢadığını söylediler. Bu
farklılık Türk yıllarının güneĢ esaslı olmasından kaynaklanır. YaklaĢık olarak 30
güneĢ yılı [31 ay] yılına denk gelir. Bu hesaba göre de Cengiz Hân, Türk yılına göre
73 sene yaĢamıĢtır. Cengiz Hân, senenin ortasında doğup, ortasında vefat etmiĢtir. Bu
Ģekilde onun yaĢam süresi sabit ve bellidir. O, hicri yılla 75 sene, güneĢ yılıyla 73
sene yaĢamıĢtır. Bu arada 2 senelik fark Ģemsi ve hicri yıllar arasındaki farklılıktan
kaynaklanır ki, bu da bilinir. Cengiz Hân‟ın ilk 72 senelik olayları yıl yıl ortaya
konmuĢtur. Bu olayların bazısı, babasının yaĢadığı yıllarda meydana gelmiĢtir. O
zamanlarda Cengiz Hân, çocuktu. Bazı zamanlarda ise; Cengiz Hân‟ın durumu
kötüydü. O zamanlarda yaĢanan olaylar da kaydolmuĢtur. Cengiz Hân‟ın 13 yaĢına
kadar geçen süre: Kakayıl‟dan, Zilkade 549 [Ocak/ġubat 1155] Kakayıl/Hûk yılına
kadar Rebîülâhir 562 [Ocak/ġubat 1167] geçen süredir. Bu süre zarfının sonunda
onun babası Yesügey Bahadır vefat etti. Cengiz Hân bu zamanda çocuktu. Cengiz
Hân‟ın babası Yesügey Bahadır, kendi kavminin büyük bir padiĢahıydı. Kıyat ve
Nirun da onun akrabası ve diğer Moğollar da onun adamıydı. Cengiz Hân o sıralarda
çocuktu ve babasının yanında olduğundan onunla ilgili bir Ģey anlatılmamıĢtır. Bu

703
Müellif Celaleddin HarizmĢah hakkında buraya kadar bilgi vermektedir. Celaleddin HarizmĢah‟a
dair bilgiler Nesevi‟nin eserinde dah ayrıntılı bir Ģekilde anlatılmıĢtır.
704
Kulab ve Hesar ortasında bir kasaba. Ayrıca bkz. Cüveynî, Tarih-i Cihangûşa, I, 196, 223.

156
nedenle bu durum acayip değildir. Cengiz Hân‟ın 27 yılı; [13-40 yaĢları arası]
Rebîülâhir 563‟ten [Ocak/ġubat 1168], Pars/Yûz yılına kadar Safer 590 [Ocak/ġubat
1194] olan süredir. Bu senenin [27 yıl] baĢında Yesügey Bahadır vefat etti. 705 Cengiz
Hân bu esnada çocuktu. Babasının emirleri ve Moğol kavimleri Cengiz Hân‟a yüz
çevirmiĢlerdi. Detaylı bir Ģekilde anlatılan sebeplerden dolayı Cengiz Hân‟dan
ayrıldılar. Cengiz Hân‟ın gücü azalıp, periĢan olmuĢtu. Cengiz Hân ve ailesi türlü
türlü zorluklara katlandı ve zahmet çekti. Allah bu müddetten sonra Cengiz Hân‟a
kuvvet verdi. Cengiz Hân‟ın durumu düzene girdi. PadiĢahlığa ve hânlığa kavuĢtu.
Cengiz Hân‟ın zahmet çektiği yıllar ayrıntılı bir Ģekilde anlatılmamıĢtır; ama onun
hikâyesinin tümü özet olarak kaydolmuĢtur. Sonuç olarak onun babası Yesügey
Bahadır Moğol kavimlerinin padiĢahıydı. Onun efradından ayrılan büyük küçük
birçok akraba ona tâbiydiler. Yesügey onlarla savaĢarak onları kendine tâbi etmiĢti.
Onun çok büyük ordusu ve tabisi vardı. O ölünce, tâbi olanların çoğu Tayciyut
kavminin yanına gittiler ve Cengiz Hân‟ı bıraktılar. Cengiz Hân‟ın annesi Ulun Eke
onların ayrılmaması için çok çaba sarfetti ve bazıları bu nedenle gitmedi. Cengiz
Hân, bu senelerde Tayciyut, Merkit, Tatar ve diğer büyük-küçük kavimlerden çok
fazla baskı görmüĢtü. Cengiz Hân daha sonra bu kavimlerle savaĢarak hepsini tek tek
kendine bağladı; ama daha sonra her biri çeĢitli sebeplerle ondan ayrıldılar. Tekrar
saadetli yıllar baĢladığında Cengiz Hân da güçlendi. [B343] Tayciyutlar‟la savaĢtı ve
onları yendi. Devamlı savaĢlar sonunda onların çoğunu öldürdü. Bazıları da ona itaat
ettiler. Cengiz Hân; Nirun, Tatar ve Merkit kavimlerini yavaĢ yavaĢ yeniyordu ve
ordusu da artıyordu. Bu 27 senenin sonunda, Cengiz Hân‟ın devletinin gücü hâlâ
yeterli değildi. Bu 27 senenin durumu özet olarak böyledir. Bu zamandan sonra
[Cengiz Hân‟ın 40‟lı yaĢlarından sonra] Cengiz Hân güçlendi. Bu zamanlar; sene
sene detaylı bir Ģekilde belli olup, kaydedilmiĢtir. Cengiz Hân‟ın bu 27 senesinden
sonraki [Cengiz Hân‟ın 13-40 yaĢları arası] 11 sene; TuĢkan/HerguĢ yılından,
Rebîülevvel 591 [ġubat/Mart 1195] Hugar/Gâv706 yılına kadar olan Cemaziyelahir
601 [Ocak/ġubat 1205] süredir. Bu 11 sene de ayrıntılı Ģekilde anlatılmıĢtır. Cengiz

705
Onu Tatarlar‟ın zehirlediğine dair bir kayıt vardır. Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 21.
706
Öküz. Bkz. Dihhûdâ.

157
Hân o sırada 41 yaĢındaydı. Kerayitler‟in bir kolu olan Tongiyatlar ve Kerayit
kavminin padiĢahı olan Ong Hân‟ın kardeĢi Camoha, adamlarını toplayıp [Cengiz
Hân‟ın ülkesinde] fitne çıkarıyor ve geri dönüp kendi yurtlarında eğlenmekle meĢgul
oluyorlardı. Cengiz Hân bu zamanlarda devletini güçlendirmiĢti. Önemli bir padiĢah
olan Kerayit padiĢahı Ong Hân, çaresizlikten yardım istedi. Ġnanç Hân707 bir ordu
gönderip Ong Hân‟ı kaçırttı ve onu yendi. Onun ülkesini de kardeĢi Eke Kara‟ya
bıraktı. Ong Hân da Karahıtaylar‟dan Gûr Hân‟ın yanına gitti. Ong Hân orada
güvende olmadığından geri döndü. Buradan da Uygur vilayetine gitti. Birkaç tane
keçisi vardı ve onların sütüyle idare etti. Acizlikten ve fakirlikten dolayı Gûr Hân‟ın
hizmetine girdi. Ġlkbaharda; Ejderha yılında Guseguv Navur bölgesinde ona tâbi oldu
ve Gûr Hân da ona merhamet etti. Ona para verdi ve yanına da adam bıraktı. Onu
tekrar padiĢahlık tahtına oturttu. Bir zamanlar da Ong Hân‟ın amcası, onun
memleketini ele geçirmiĢti. Ong Hân da Yesügey Bahadır‟a sığınmıĢtı. Yesügey
Bahadır, amcasından memleketini geri alıp, Ong Hân‟a vermiĢti. Onlar birbirlerine
ende708 diyorlardı. Daha önceleri de [Yesügey Bahadır] Mugay yılının sonbaharında
Merkit ülkesininin lideri Tukuta Bik‟i yenip, ülkesini yağmalayıp topraklarını Ong
Hân‟a bırakmıĢtı. Allah, âlimdir bilendir. Cengiz Hân‟ın Ģeceresi bu olaylar
bilindiğinden dolayı detaylı bir Ģekilde anlatılır. Tarih-i CihânguĢa‟da709 Cengiz
Hân‟ın soyu Ģöyledir: Cengiz Hân b. Yesügey Bahadır b. Noyan Bahadır b. Kutul
Hân b. Bumye Hân b. Bay Nikikur b. Kaydu Hân b. Dov Tomin b. Buka b. Buz
Buharhan b. Alan Kuhan. Bu Ģecereyi Cami‟üt-Tevarih‟te kaydettim. ġimdi, Ġran
memleketinde melik olan kiĢilerin ve oğullarından özet bir Ģekilde bahsedeceğim.
Eğer bu konuyu detaylı bir Ģekilde yazarsam, bu kitabın hacmi büyür ve amacımız
sapar. Ögedey Kağan, Cengiz Hân‟ın vasiyeti gereğince veliahttı. Kendisi gayet âdil,
zeki ve cömert biriydi. Onun güzel huyları çoktur. Ögedey Kağan‟la ilgili [A344]
hikâyelerden sadece ikisi kaydolmuĢtur. Öncelikle onun cömertliğine değinelim.
Ögedey Kağan ordusunu, eĢyalarını, paralarını ve hazinesi bir yere toplayıp dedi ki:

707
Bkz. Temir, Moğollar’ın Gizli Tarihi, 151.
708
Dost, arkadaĢ anlamında. Bkz. Dihhûdâ
709
Atâ Melik Cüveynî‟nin eseri.

158
“Herkes ihtiyacına göre bu mallardan alsın. Eğer bir kiĢi bir kucak mal götürür ve bir
kıyafet düĢürürse onu almak için geri dönmesin.” Diğer bir hikâye: Bir adam
ġiraz‟dan Ögedey Kağan‟ın baĢkentine gitmiĢti. Adam demiĢ ki: “Fars vilayetinden
geldim 1.000 baliĢ710 borcum var. EĢimi ve çocuğumu da rehine olarak bıraktım.
Buraya borcumu ödersiniz ümidi ile geldim.” Bu sözler Ögedey Kağan‟a iletilince o
da emretti ki: “O adama 2.000 baliĢ verilsin.” Hazinedar da Ģöyle demiĢ: “O adam
1.000 baliĢ istemiĢ, hazret 2.000 baliĢ vermek istemiĢ. Devletimiz bundan zarar
eder.” Ögedey Kağan yanıt olarak demiĢ ki: “O adamın 1.000 baliĢ borcu var.
Irak‟tan buraya 500 ferseng kat ederek gelmiĢ, 500 ferseng de geri dönüĢ için
gidecek. Onun çok fazla masrafı olur. Eğer o adam akçe711 harcarsa, borcunu
ödeyemez. Ona 2.000 baliĢ verin ki, 1.000 baliĢi borcuna versin, 1.000 baliĢi de yol
giderine harcasın.” Bir diğer hikâye: Moğollar‟da bir kiĢi bir ırmağın içinde oturup
dese ki: “Yağmur yağıyor” yasa gereği onu öldürürler. Bir gün akĢam vakti Ögedey
Kağan ve Çağatay avdan gelirken, yasadan haberi olmayan yabancı biri ırmağın
içinde oturmuĢtu. Çağatay Kağan onu görüp öfkelendi. Onun öldürülmesini buyurdu.
Ögedey Kağan da onun hapsedilmesini ve yarın sabah yargılanıp cezalandırılmasını
emretti. Adamı o gece hapse koydular. Geceleyin Ögedey Kağan adamın yanına bir
kiĢi gönderdi ve ona: “ Yarın seni yargıcın önüne götürseler de ki: „ Ben garip bir
adamım. Buraya geldim ve 5 baliĢim vardı, suya düĢmüĢtü.‟ ” Gündüz olduğunda
mahkemeyi kurdular. O kiĢiyi divana çıkardılar. Çağatay onu sorguya çekti ve dedi
ki: “ Neden yasağı duymadın? ” O da dedi ki: “Ben bir yabancı kiĢiyim, sizin
yasağınızdan ve geleneğinizden haberim yoktur. Dünya malından sadece 5 baliĢ
altınım vardı, bu suya düĢmüĢtü. Onu dıĢarı çıkardım.” Ögedey Kağan yargıçtı ve
onun ırmağa götürülüp, ona kendi akçesini bulması emredildi. O adamı ırmağın
kenarına götürdüler ve o adam da 5 baliĢi dıĢarı çıkardı. Onu tekrar Ögedey Kağan‟ın
yanına götürdüler. Ögedey Kağan dedi ki: “Bu yabancı bir kiĢidir, kendi malı için bu

710
1 BaliĢ; 75 dinar, 500 miskal altın veya 500 miskal gümüĢ ederdi. Bkz. Dihhûdâ; Bkz. Kafesoğlu,
Harezmşahlar Devleti Tarihi, 235. Ayrıca 1 baliĢin 75 dinara eĢit olduğu bilinirdi. Dolayısıyla
kaynaklar arasında birbiri ile çeliĢkili durumlar vardır. Bkz. Barthold, Moğol İstilasına Kadar
Türkistan, 420.
711
Türki, eĢrefi altın. Bkz. Dihhûdâ.

159
yanlıĢlığı yapmıĢtır. Onu arayın.” O adam da 5 baliĢi ona verdi ve adama o parayı
hediye ettiler.712 Bu hikâyede olduğu gibi diğer hikâyelerde de Ögedey Kağan‟ın
cömertliği, âdilliği ve güzel huyuna örnek o kadar çoktur ki, buraya sığmaz. Ögedey
Kağan 12 sene padiĢahlık yaptıktan sonra, 625‟te vefat etti.

Mengü Hân’ın Saltanatı

Ögedey Kağan vefat ettikten sonra Mengü Hân onun yerine tahta oturdu. Âdil
bir insandı. [B344] Onun davranıĢları Ögedey Kağan gibiydi. Mengü Hân 5 sene
saltanat sürdü ve 657‟de [m.1258/1259] vefat etti.713

Hülâgû Hân’ın Saltanatı

Mengü Hân vefat edince Hülâgû Hân babasının yerine tahta oturdu. 3 sene
padiĢahlık yaptıktan sonra Irak‟a yürüdü ve hâlife olayı vuku buldu. 9 sene saltanat
sürdü ve 668‟de [m. 1269/1270] vefat etti.

Abaka’nın Saltanatı

Hülâgû vefat edince Abaka714 onun yerine tahta oturdu. 17 sene saltanat sürdü
ve 685‟te [m. 1286/1287] vefat etti.

Sultan Ahmed’in Saltanatı

712
Bu hikayeden Türkler gibi Moğollar‟ın da temiz suya çok önem verdiğini görmekteyiz. Çünkü
temiz su kurak topraklarda çok değerliydi ve israf edilmesi söz konusu değildi.
713
Mengü Hân zamanında Moğollar doğuda ve batıda ilerleyiĢlerine devam ettiler. Ölüm tarihine dair
bir baĢka kayıt; 656/1258. Bkz. Vassaf, Tarih, 10.
714
Abaka, [d.631/1234-ö.680/1282] ikinci Ġlhanlı hükümdarı [1265-1282]. Ayrıca bkz. Faruk Sümer,
“Abaka”, DİA, I, 8; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 46. Abaka‟nın tahta geçtiği tarih;
663/1266‟tir. Bkz. Vassaf, Tarih, 39. Oldukça akıllı ve adaletli biri olduğu belirtilir.

160
Abaka vefat edince Sultan Ahmed onun yerine tahta oturdu ve 2 sene
padiĢahlık etti. 687‟de [m. 1288/1289] vefat etti.

Argun’un Saltanatı

Sultan Ahmed vefat edince Argun715 Oğul, onun yerine tahta oturdu. 7 sene
padiĢahlık etti. 698‟de [m. 1298/1299] vefat etti.

Sultan Olcaytu’nun716 Saltanatı

Argun vefat edince, Keyhatu717 [Geyhatu] yerine tahta oturdu. 4 sene


padiĢahlık etti ve 698‟de [m. 1298/1299] vefat etti.

Baydu’nun Saltanatı

Sultan Olcaytu718 vefat edince Baydu onun yerine tahta oturdu ve 1 sene
padiĢahlık etti. Onu katlettiler.

Sultan Gâzân’ın Saltanatı

Baydu719 öldürüldükten sonra, Sultan Gâzân Hân720 onun yerine tahta


oturdu.721 10 sene padiĢahlık etti. Âdil bir padiĢah olduğu için, halk onun zamanında

715
Argun, [d.660/1261-62-ö.690/1291] dördüncü Ġlhanlı hükümdarı [1284-1291], Hülagû‟nun torunu.
Ayrıca bkz. Faruk Sümer, “Argun”, DİA, III, 355-357; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,
523.
716
Geyhatu. Fatih nüshasında yok.
717
Geyhatu, [d.?-ö.694/1295] beĢinci Ġlhanlı hükümdarı [1291-1295]. Ayrıca bkz. Abdülkadir Yuvalı,
“Geyhatu”, DİA, XIV,44-45.
718
Olcaytu, [d.680/1282-ö.716/1316] sekizinci Ġlhanlı hükümdarı [1304-1316]. Ayrıca bkz. Osman
Gazi Özgüdenli, “Olcaytu Han”, DİA, XXXIII, 345-347; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan,
47.
719
Baydu, altıncı Ġlhanlı hükümdarı. Tergay‟ın oğlu, Hülagü‟nün torunu ve Abaka‟nın yeğeni olan
Baydu bir zamanlar, Irak ve Bağdat‟a hakidi. Bkz. Dihhûdâ; Vassaf, Tarih, 20.

161
mutluydu. O ölümüne yakın bir zamanda kendi kardeĢi Olcaytu‟yu veliaht tayin etti.
709‟da [m.1309/1310] vefat etti.

Sultan Olcaytu’nun Saltanatı

Sultan Gâzân Hân vefat edince Sultan Olcaytu onun yerine tahta oturdu.722
Cömert ve cesur bir insandı. Tarih-i CihânguĢa‟da bu konudan bahsedilir. 12 senelik
padiĢahlık yapmıĢ ve 721‟de [1321/1322] vefat etmiĢtir.

Sultan Ebu Said’in Saltanatı

Sultan Olcaytu vefat edince Sultan Ebû Said Bahadır723 Hân onun yerine tahta
oturdu.724 Âdil, cömert, akıllı ve derviĢleri koruyan bir biriydi. 18 yıl padiĢahlık etti.
Hâce ReĢid ve onun oğlu Hâce Gıyâseddin Muhammed ReĢid onun veziriydi. 739‟da
[1338/1339] Sultan Ebu Said Bahadır vefat etti. Hâce Gıyâseddin, o vefat ettikten
sonra sultanın akrabası olan Erbahan‟ı onun yerine tahta oturttu. Emir Ali PadiĢah,
Sultan Ebu Said Bahadır‟ın dayısıydı. Emir Ali PadiĢah kendisiyle toplantı
yapılmadığı için bu iĢe sinirlenip bir ordu topladı ve Tebriz‟e saldırdı. Hâce
Gıyâseddin de ordusunu Ģehrin dıĢarısına çıkardı. Büyük bir savaĢ oldu. Hâce
Gıyâseddin ReĢidi ve Erbahan bu savaĢta Ģehit oldu. Emir Ali PadiĢah, 5 sene
saltanat sürdü.

720
Gâzan Hân, [d.671-1272-ö.703/1304] Ġslâmiyet‟in Ġlhanlılar‟ın resmî dini olmasını sağlayan
yedinci Ġlhanlı hükümdarı [1295-1304]. Ayrıca bkz. Abdulkadir Yuvalı, “Gāzân Han”, DİA, XIII,
429-431; Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, 46; Vassaf, Tarih, 1.
721
694/1295. Bkz. Vassaf, Tarih, 183.
722
15 Zilhicce 703 [19 Temmuz 1304]. Bkz. Vassaf, Tarih, 252.
723
Ebû Said Bahadır, [d.704/1305-ö.736/1335] dokuzuncu Ġlhanlı hükümdarı [1317-1335]. Ayrıca
bkz. Abdulkadir Yuvalı, “Ebû Said Bahadır Han”, DİA, X, 218-219.
724
717/1317. Bkz. Vassaf, Tarih, 341.

162
Musa Hân’ın Saltanatı

Mûsâ Hân,725 Emir Ali padiĢahın yerine tahta oturdu. Yılın baĢında hezimete
uğradı. Süleyman Hân padiĢah oldu ve 10 sene padiĢahlık yaptı. Ondan sonra herkes
saltanat tahtına geçmek istiyordu; ta ki Cihân padiĢahı Sultan Said Kutb-ul-Hâk ve‟d-
dünya ve‟d-din Emir Timur Kurgan‟a726 [r.a] kadar. ġimdi sıra hazreti CihânguĢanın
tarihine gelmiĢtir. Eğer ömrüm olursa, o hazretin ve Ģehzadelerinin, ruy-i zemin
ġâhruh Bahadır727 ve Ģehzadelerinin tarihi yazılacaktır inĢallahû Teâlâ.

725
Musa Hân, Baydu‟nun torunu, son Ġlhanlı hükümdarlarından biri. Bkz. Dihhûdâ
726
Timur Kurgan, [d.736/1336-ö.807/1405] Timurlu hânedanının kurucusu ve ilk hükümdarı [1370-
1405]. Ayrıca bkz. Ġsmail Aka, “Timur”, DİA, XXXXI, 173-177.
727
ġâhruh, [d.779/1377-ö.850/1447] dördüncü Timurlu hükümdarı [1405-14479]. Ayrıca bkz. Ġsmail
Aka, “ġâhruh”, DİA, XXXVIII, 293-295.

163
SONUÇ
Ġslam tarihçiliği, tarihi insanın yaratılıĢından baĢlatır ve tarihçinin çağına
kadar olan olayları kayıt ederdi. Ortaçağ döneminde tarih yazıcılığının bölgesel bir
bakıĢ açısıyla kaleme aldığı metinler dünya tarihi olarak ifade edilse de bu metinler
sadece Ġslam ülkelerini kapsamaktaydı. Sadece Müslümanlarla alakalı olayları tarih
yazımının konusu olarak görüyorlardı. Türkler de Müslüman olduktan sonra Türk
tarihi de bu Ģekilde ele alınmaktaydı.
Ġlhanlılar öncesi Ġran tarih yazıcılığa baktığımızda bu dönemde yazılan tarihî
eserlerin oldukça az ve yetersiz olduğunu görmekteyiz. Ġran'da mahallî hanedanlar
Saffarîler, Büveyhîler ve diğer mahallî hanedanlar ortaya çıkmıĢtır. Ancak yazılan az
sayıdaki eserin de hem yerel olduğu ve hem de hanedan tarihi niteliği taĢıdığı
görülmektedir. Türk devletlerinin kurulmasıyla tarih yazıcılığına ilginin ve üretilen
eser sayısının artması beklenirken, çok gariptir ki Gazneliler (963-1186), Selçuklular
(1037-1194) ve HarzemĢahlar (1077-1231) gibi devletler döneminde yazılan eserler
oldukça az olmuĢ ve bu yazılan eserlerin bir kısmı da günümüze intikal etmemiĢtir.
Bu dönemlerle ilgili bilgilerin çoğuna ancak daha sonra yazılan kaynaklar vasıtasıyla
ulaĢmak mümkün olmuĢtur.
Ġran'da, Ġlhanlılar devrinde tarih yazıcılığı daha önceki devirlerde olduğu gibi
zirve noktasına ulaĢamamıĢtır. Moğollar, egemenlik kurdukları ülkelerde yazılan
tarihî eserlerin kendi yazı dillerinde kaleme alınmasını sağlamıĢtır. Bu dönemde
tarihçilik daha çok devlet görevlileri ve divan mensupları arasında rağbet bulmuĢ ve
geliĢmiĢtir.
Küçüklüğünden itibaren iyi bir eğitim alan Emir Timur, anadili olan
Türkçe'nin yanı sıra Farsçaya da hâkimdi. Emir Timur hükümdarlık tahtına
oturduktan sonra bilim adamlarına tam destek vermiĢ ve onlarla ilmî sohbet
meclisleri tertip etmiĢtir. Emir Timur her Ģeyden önce bir asker olmakla birlikte,
kültür konularından zevk alan bir hükümdar idi. Ayrıca ülkesinde olmayan bilim
adamlarıyla da irtibata geçmiĢtir. Emir Timur, kendi adına kaleme alınan eserlerde
sade ve herkesçe anlaĢılması kolay bir ifade tarzının kullanılmasını arzu etmiĢtir.

164
Emir Timur, tarihe olan merakı ve fetihlerini kaleme aldırarak adının
ölümsüzleĢtirilmesini arzu ettiğinden, seferleri sırasında vazifeleri mühim hadiseleri
yazmak olan Uygur ve Ġranlı bahĢı ve katiplerin tuttukları günlüklere edebî bir Ģekil
vermeleri için tanınmıĢ üslüpçular görevlendirmiĢtir. Bu sebeple Nizameddin –i
ġami ve ġerefeddin Ali Yezdî‟nin Zafernameleri onun hayatı için en önemli
kaynklardır. Emir Timur, zamanında baĢlayan bu gibi faaliyetler daha sonraraki
tarihçiler tarafınndan anılmıĢler ise de, maalesef bunların hiçbiri çağımıza kadar
gelememiĢtir. Timurlular döneminde tarihçilik devlet makamlarının elinden
çıkmamıĢ bilginler ve edipler tarafından kaleme alınmıĢtır. Timur'un ardından gelen
halefi oğlu Mirza ġâhruh da uzun saltanatı boyunca ilim, tarih ve edebiyatın
geliĢmesi için çaba harcamıĢtır.
Timurlular dönemi tarih yazıcılığında üslup açısından dikkati çeken önemli
geliĢmeler de yaĢanmıĢtır. Bu dönem yazarlarının daha özgür olmaları, kendi
dönemlerindeki dile etkilerini daha hızlı hale getirmiĢtir. Hızla değiĢen dilsel
özellikler bu dönemde daha önce Farsça üzerinde etkili olan özellikler ve yazarların
daha önceki yüzyıllarda sahip oldukları üslûptan uzaklaĢılmasını ve yazarların kendi
dönemlerinde değiĢim gösteren dile daha fazla yakınlaĢmalarını sağlamıĢtır.
Bu dönemde yazılan eserlerden bir tanesi de Ġbn ġehâb‟ın yazmıĢ olduğu
Câmi‟ü‟t-Tevârîh adlı eserdir. Hz. Âdem‟den Emir Timur döneminin sonuna kadar
aktarılan olaylar, çeĢitli kitaplardan alınan bilgiler ile müellifin kendi
babaannesinden ve güvendiği insanlardan duyduklarına istinat edilerek anlatılmıĢtır.
Emir Timur‟dan sonraki ve özelikle Mirza ġahruh'un vefatından sonra taht
mücadeleleri ve diğer tarihî olaylar ise bizzat müellifin doğrudan veya dolaylı bir
Ģekilde edindiği bilgilere ve kendi gözlemlerine dayanılarak anlatılmıĢtır. Eser,
hacim bakımından çok büyük olmamakla beraber, yazılıĢ amacına uygun bir Ģekilde
tamamlanmıĢtır. Genel olarak okuyucuyu kısa ve net bilgilerle aydınlatılmaya çalıĢan
müellif bu eseri yazarken devletin resmi kayıtlarına da ulaĢmıĢtır. Çünkü müellif tam
otuz sene boyunca Kirman evkafında mansıba sahip olmuĢtur ve beĢ sene boyunca
da orduda tavaçi görevi ifa etmiĢtir.

165
Yazmayı tamamladığında 60‟lı yaĢlarının baĢında olan Ġbn ġehâb‟ın bu
önemli eseri Emir Timur‟un torunlarının taht mücadeleleri ile bu dönemde Ġran'ın
Kirman bölgesinin olaylarını ele alan kıymetli bir eserdir. Genel bir tarih eseri olarak
planlanan Câmi‟ü‟t-Tevârîh, Timurlu dönemine dair önemli kaynaklarından bir
tanesidir. YaklaĢık 50 cilt kaynağa baĢvurularak oluĢturulmuĢ bu eser, kendi
zamanından önce yazılan kaynaklardan bazen iktibas etmiĢ bazen de özetleyerek
okuyucunun iĢini kolaylaĢtırmaya çalıĢmıĢtır. Eserde öznel ve abartılı ifadelerden
uzak durulmaya çalıĢılmıĢ olup, bilgiler nakledilirken eleĢtiri süzgecinden
geçirilmiĢtir. Müellif olayları aktarırken, eserin doğruluğu açısından elinden geldiği
kadar değerli bilgileri kullanmıĢtır. Desteğe ihtiyaç duyduğu zaman, güvendiği
kiĢilerden aldığı bilgiler de müellifin eleĢtiri süzgecinden geçmiĢtir. Dolayısıyla
müellif, kendi zamanına kadar gelen olaylardan bahseden değerli eserleri tespit
ederek, eserinin mükemmel bir eser olmasında onlardan azami derecede istifade
etmiĢtir. Câmi‟ü‟t-Tevârîh-i Hasanî, Genel Tarih bakımından bir iki kaynak aradan
gitmiĢ ve bulunmamaktadır yazılan eserde görülmektedir. Günümüze ulaĢmayan
Efdalüddin Ebu Hamid‟in, Bediü’z-Zaman fi Vaka-i Kirman adlı eserinden
faydalanarak Karahanlılar ve Kirman Selçuklularını kaleme almıĢtır. Ġbn ġehab'ın
yararlandığı kaynaklardan olup, günümüze ulaĢmayan bir diğer eser ise Tarih-i
Kâvâmi‟dir. Ġbn ġehab, muhtemelen umûmî bir tarih kitabı olan Tarih-i Kâvâmi’den
Gazneliler ve Saffariler kısmını yazarken yararlanmıĢtır.

Ġbn ġehab, Selçuklu kısmını nazım Ģeklinde kaleme almıĢtır. Farsça


kullanılan deyimlerin yanısıra, yer yer kullanılan Türkçe ve Moğolca terimler de
eseri zenginleĢtirmiĢtir. Olayları aktarırken kullandığı deyimler ve hamaset türündeki
Ģiirler de esere bambaĢka bir özellik katmıĢtır. Bu bakımdan Ġbn ġehâb‟ın Câmi‟ü‟t-
Tevârîh‟i hicri dokuzuncu yüzyılda yazılmıĢ eserlerden biridir ve bu eser, kendi
asrının kaynakları bakımından sık müracaat edilen eserlerden biridir. Bunların
dıĢında Ġbn ġehab‟ın yararlandığı kaynaklar arasında özellikle ReĢidüddin
Fazlullah‟ın Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟i ve Cüveyni‟nin Târîh-i Cihânguşâ isimli eserleri
saymak gerekir. Müellifimiz özellikle Türk kavimleri ve Turan hükümdarları

166
hakkında bilgi verirken bu kaynaklardan oldukça yararlanmıĢtır. Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟in
bizim tezimize konu olan kısmı da, Moğollar ile o dönemde hüküm süren
hanedanlara dair kayıtların yer aldığı alıntılar sırasında, mevcut bilgileri pekiĢtirecek
bilgilerin verilmesi açısından önem arz eder.

Timur devrini, ġerefeddin Ali Yezdi‟nin Zafername adlı eserinden aynen


yazdığını ifade eden Ġbn ġehâb, eserinin son kısmında Timur‟un vefatından sonra
Timurluların hüküm sürdüğü coğrafyada yaklaĢık elli yıllık süreçte ortaya çıkan
toplumsal olaylar ve yaĢanan geliĢmeleri aktarmakla bölge tarihine ıĢık tutmaktadır.

Ġbn ġehâb, Timurlu hükümdarlarından; ġâhruh, Mirza Uluğ Bey, Abdüllatif,


Mirza Abdullah, Ebû Said ve Ahmed dönemlerine Ģahit olmuĢ bir müelliftir. Timurlu
Devleti‟nin kurulup geniĢlemesinden sonra, Ġran coğrafyasında her bakımdan ciddi
bir geliĢme olmuĢtur. Timur devrinde ticaret canlanmıĢ, tarıma gereken önem
verilmiĢ, bilim adamları, tarihçiler ve sanatkârlar korunmuĢ ve desteklenmiĢtir.

Timurlu ülkesinde müverrihler ve eser verilebilecek iyi bir ortam


yakalamıĢlar, gerek eser telifi bakımından gerekse düĢünsel hareket bakımından
ilerleme kaydetmiĢlerdir. Ġbn ġehâb da bu ortamda, 60‟lı yaĢların baĢında Câmi‟ü‟t-
Tevârîh‟i Hasani yazmaya giriĢmiĢtir. Devrinde Ģahit olduğu pekçok olayı ve
tecrübelerini söz konusu kitabını yazarken kullanmıĢtır. Eseri hiç kuĢkusuz Timurlu
dönemi açısından çok önemli bir eserdir. Câmi‟ü‟t-Tevârîh‟in altıncı kısmının
yedinci ve sekizinci bölümü çok önemlidir. Çünkü müellif bu kısımlarda bizzat veya
dolaylı olarak Ģahit olduğu olayları aktarmıĢtır. Yine mansıp sahibi olarak ömrünün
önemli bir kısmını geçirdiği Kirman Ģehri ve yöresini anlattığı bölüm, yerel tarihçilik
ve sosyal hayat açısından önemlidir.
Bu eserin Türkçeye kazandırılmıĢ olması araĢtırmacılara diğer eserler ile mukayese
imkânı sunmaktadır. Türk tarihine dair bir kaynağın baĢka bir dilde yani Farsça
olması bir eksikliktir. Bizim bu eseri Türkçeye kazandırılmıĢ olmamız Türk
Tarihçiliğine ciddî bir katkı olarak telakki edilmelidir.

167
BĠBLĠYOGRAFYA

A. Yu., Yakubovskiy, Altın Ordu ve Çöküşü, Türkçe terc. Hasan Eren, yay. MEB,
Ankara 1976.
Abû‟l-Farac, Gregory, Abû’l-Farac Tarihi, II, Süryanice‟den terc. Ernest A. Wallis
Budge, Türkçe terc. Ömer Rıza Doğrul, yay. TTK, Ankara 1987.
Ahmed, S. Maqbul, “Hindistan”, DİA, XVIII, 73-75.
AfĢar, Ġrec, Ahmet b. Hüseyin b. Ali Kâtib, Târîh-i cedîd-i Yezd, yay. Tahran, 1996.
Ağacanov,S.G, Oğuzlar, (Türkçe çev. Ekber N.Necef-Ahmet Annaberdiyev),
Ġstanbul 2002.
Ajnd, Yekubi, İran'da Tarihçilik, yay, Tahran, h.Ģ.1360/1981.
Aka, Ġsmail, Mirza Şahruh ve zamanı (1405-1447), yay,Türk Tarih Kurumu,
Ankara,1994.
Aka, Ġsmail, Tarihname, yazar Tacü's- Selmani, Ankara 1988.

______, Târih-i Kebîr (Tevârih-i Enbiyâ ve Mülûk) yazar Câfer b. Muhammed el-
Hüseyni, yay,Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2011.

168
_______, ''Handmir'', DİA, VX.
______, Timurlular, yay, Türkiye Diyanet vakfı, Ankara,1995.
_____, “Timurlular”, DİA, XXXXI, 177-180.
______, “Timurlular”, Türkler, cilt 15, Ankara, 2002.
_____, Timur ve Devleti, TTK yay., Ankara, 1991.
Aka, Ġsmail, “ġâhruh”, DİA, XXXVIII, 293-295.
_____, “Timur”, DİA, XXXXI, 173-177.
_____, “Timurlular”, DİA, XXXXI, 177-180.
Alican, Mustafa, Bir Ortaçağ Şehri Olarak Meyyâfârikîn (Silvan), DanıĢman
Mehmet Ersan, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı
Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġzmir 2012.
Anbin , Jean, Deux sayyids de Bam au Xve siecle: contribution al'historie de L'Ġran
timoride, Wisebaden,1956.
Avcı, Casim, “Rum”, DİA, XXXV, 222, 225.
Azavi, Abbas, Müessese-i Tarih-i Irak, I, yay. Darû‟l-Arabiyye El-Musuuat, Beyrut
1425 h.k.
Barthold,w, Uluğ Bey ve zamanı, s.1, çev Tahiroğlu Akdas Nimert, Ġstanbul Vakaf
Matbaası, 1930, Ġng. Çev. V.T. Minorsky, Four Studies on the History of
Central Asia, II, Ulug.Beg, Leiden 1958.
Barthold, W, ''Beyhak'', Ġslam Ans. (MEB) C.II, Ġstanbul 1970.
Barthold, w., Moğol İstilasına Kadar Türkistan, haz. Hakkı Dursun Yıldız, yay.
TTK, Ankara 1990.
_____, “Cengiz Hân”, İA, III, 97.
_____, Türkistannâme, II, Farsça terc. Kerim KiĢaverz, yay. Agâh, Tahran
h.Ģ.1366/1987.

Beyani, Mehdi, Tahkik-i Der Ahval-i ve Asar-i İbn Şehâb Yezdi, yay. Müverrih, Kum
1393/2014.
Bezer, Gülay Öğün, “Ġldeniz, ġemseddin”, DİA, XXII, 81-82.
_____, “ġemseddin, Ġldeniz”, DİA, XXII, 21,22.

169
Bilgin, Orhan, “Cüveynî, Atâ Melik”, DİA, VIII, 140-141.

BinbaĢ, Ġlker E vrim, ''Jâme'al-Tavârik-e Hasani'', Encyclopaedia Ġranica, (2014)


(bkz. http://www.iranicaonline.org/articles/jame-al-tavarik-hasani).
Cüzcani, Tabakat-ı Nasiri, (Ġng. Trans. By. H. G. Ravety), vol. I-II, London 1881.
Cüveynî, Ata Melik, Tarih-i Cihangûşa, I, II, III, haz. Ahmet Hatemî, yay. Mahâret,
Tahran 1391 h.Ģ.
Cûzcânî, Minhâc-ı Sirâc, Tabakat-ı Nasıri, II, haz. Abdulhay Habibi, yay. Dûnya-ı
Kitab, Tahran 1363 h.Ģ.
Demirkent, IĢın, “Franklar”, DİA, XIII, 173-176.

DevletĢah-ı Semerkandî, Tezkiretü’ş-Şuarâ, yay. Muhammed Ramazanî, Tahran


1366Ģ, 1987.
Ebru, ġihabüddin-i Abdullah b. Lutfullah b. AbdürreĢid Hafız-i, Zübdetü't-Tevarih,
C.II, Tsh. S. K. Cevâdî, Vizâret-i Ferhengu İrşad-i İslâmî, Tahran 1372.
Efdalüddin Ebu Hamid Ahmed b. Hamid-, Kirmani, Bedayi'ü'l-ezman fi vekayi-i
Kirman, Mehdi Beyani, yay, Tahran, 1947.
el-Bîrûnî, Tahdîdû Nihâyâtî’l-Emâkîn li-tashihi mesâfâti’l-Mesâkîn, II, Farsça terc.
Ahmed Aram, yay. DaniĢgâh-i Tahran, Tahran 1352 h.Ģ.
Emecen, Feridun, “Akkâ”, DİA, II, 265-267.
Envari, Abdullah, Hati fihrist nüshalari, milli Kütüphane, Tahran, h.Ģ 1351/1972, 3
cilt.
Ensari, Ali Mir, “Timuriyan”, DMBİ, XVI, 482,483.
Ersan, Mehmet - Mustafa, Alican, Osmanlı’dan Önce Onlar Vardı, (Sorularla
Selçuklular Tarihi II - Türkiye Selçukluları), yay. TimaĢ Yayınları, Ġstanbul
2013.
Esin, Emel, “Amuderya”, DİA, III, 89, 99.
_____, “Amuderya”, DİA, III, 98-99.
Esterabadi, Mirza Mehdi Han, Ferheng-i Türki be Farsi Senglah, haz. Hüseyin
Muhammedzade Sadık, yay. Yârân, Tebriz 1388 Ģ.

170
Firdevsi, Hâkim Ebû-l‟Kasım, Şâhnâme, Pejman Pur Hüseyin, Tahran 1391 h.Ģ
Kutbi, Mahmut, Tarih-i el-Muzeffer'i, müsahhıh Abdülhüseyin Nevai, Tahran, yay,
Emir kebir, 1985.

Felix. Tauer- Manuscrits persans historiques des bibilitheques de Stanbul. Archiv


Orientalni III, 1 , 1913.
Felix Tauer, “Timurlular Devrinde Tarihçilik”, Türkçe terc. Ahmed AteĢ, Belleten,
XXIX/130, 1965.
Günaltay, M. ġemsettin, Ġslam'da Tarih ve Müverihler, Ġstanbul 1991.
Gürbüz, Meryem, “TekiĢ, Alâeddin”, DİA, XL, 364-365.
Kutbi, Mahmut, Tarih-i el-Muzeffer'i, müsahhıh Abdülhüseyin Nevai, Tahran, yay,
Emir kebir, 1985.
Doerfer, Gerhard, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen, I-IV,
Wiesbaden 1963.
Handmir (Khwandamir), Gıyâseddîn b. Hâce Hümamiddin Muhammed b. Hace
Celaliddin Muhammed, Habibu’s Siyar, Central Asian Sources I, The Reign of The
Mongol and Turk, Part Two: Shakrukh Mirza-Shah Ġsmail, Translated Edt. by. V. M.
Thackston, Sources of Oriental Languages and Literatures, Ed. by ġinasi Tekin-
Gönül Alpay Tekin, Harvard 1994.
Hondmir, Habibü’s-Siyer fî Ahbâr-ı Efrâd-ı Beşer, I-IV, yay. Muhammed Debir
Siyâkî, Tahran 1333h.Ģ.
Hemedani, ReĢidüddin Fazlullah, Câmi’ü’t-Tevârîh, I, haz. Muhammed RovĢen -
Mustafa Mûsevi, yay. Elburz, Tahran 1373 h.Ģ.
Hitaî, Ali Kebir, Hitayname, haz. Iraj AfĢār, yay. Merkez-i Ġsnad-ı Ferheng-i Asya,
Tahran 1372 h.Ģ.
Ġbnü‟l-Esir, el-Kamil fi’t-tarih, XI, XII, Türkçe terc. Abdullah KöĢe, yay. Bahar
yayınları, Ġstanbul 1991.
Ġbn Bibi, El-Hüseyin b. Muhammed b. Ali El-Ca‟feri Er-Rugadi, El-Evamirü’l-
Ala’iyye Fi’l-Umuri’l-Ala’iyye (Selçuk-Name), II, çev. Mürsel Öztürk, yay.
TTK, Ankara 2014.

171
Kafalı, Mustafa, “Batu Han”, DİA, V, 208-210.
_____, “Yesügey Bahadır”, DİA, XII, 367-369.
Kafesoğlu, Ġbrahim, Harezmşahlar Devleti Tarihi: (485-618 / 1092-1221), yay. TTK,
Ankara 1984.
Katib, Ahmed Ġbn‟e Huseyin‟e, Tarih-i cadid-i Yezd, yay. Ġrec-i AfĢar, Tehran 1345
Ģ 1966.
KâĢânî, Ebü‟l-Kāsım Cemâlüddîn Abdullâh b. Alî b. Muhammed, Târîh-i Olcaytu
yay. ġirket-i ĠntiĢarat Ġlmi ve Ferhengi, Tahran, 1384 h.Ģ.
Kavas, Ahmet, “Mehdiye”, DĠA, XXVIII, 386-387.
Kaya, Selim, “Süleyman ġah II”, DİA, XXXVIII, 105-108.
Kayhan, Hüseyin, “Müstencid-Billâh”, DİA, XXXII, 143-145.
Kazvînî, Hamdullah Müstevfî, Nüzhetû’l-Kulûb, haz. Muhammad Debir Siyâkî, yay.
Kitabhâne-i Tâhûrî, Tahran, 1958.
Kazvînî, Zekeriyyâ b. Muhammed, Âsârû’l-Bilâd ve Ahbârû’l-’İbâd, yay. Dâr-û
Sâdir, Beyrut 1998.
Kılıç, Mustafa, “ġîrkûh el-Mansûr”, DİA, XXXIX, 203-204.
Konukçu, Enver, “Gazne”, DİA, XIII, 479,480.
Kök, Bahattin, “Lü‟lü‟, Bedreddin”, DİA, XXVII, 257.
Köymen, M. Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, II, İmparatorluk Devri,
yay. TTK, Ankara 1984.
Manz, Beatice Forbes, ''The Office of Darugha under Tamerlane'', Journal of Turkish
Sudies, IX(1965), 59,69.
__________________, Power, Politics and Religon in Timurid Iran, Cambridge
2007.

Manz, Beatice Forbes, '' Local Histories of Southern Ġran'', History and
Historiography of Post- Mongol Central Asia and the East. Studies in Honor of John
E. Woods, ed. J. Pfeiffer- S.A. Quinın, Wiesbaden 2006.
Merçil, Erdoğan, Fars Atabegleri, Salgurlar, Ankara 1975.
____________, Kirmân Selçukları, Ankara 1989.

172
Mezaheri, Mesud Habibi, “Eyyubiyan”, DMBİ, X, 723-726.
Muhammedcanov, Abdullah, “Tirmiz”, DİA, XXXXI, 200-202.
Munzevi, Ahmet, 1236- farsi nüshaların fihristi, Tahran, h. Ģ 1353/1974, 6 cilt.
Muhammedoğlu, Aliyev Salih, “Derbend”, DİA, IX, 164-166.
Musevi, Mustafa, “Tuluy”, DMBİ, XVI, 2.
Mirhand, Ravzatü's Safa Fi Sireti'l Enbiya ve'l Müluk ve'l Hulefa, (Tashih: ÇemiĢid
Kiyanfer), C.I-XV, Tahran, H. 1380.
Munzevi, Ahmet, 1236- farsi nüshaların fihristi, Tahran, h. Ģ 1353/1974, 6 cilt.
Mudarrsi Tabatabai,Hüseyin- AfĢar, Ġrec. Câmi'üt- Tevârîh Hasani Timuriyan ve pes
ez Timur, kısmı, yay. Orta Asya ve batı, araĢtırma merkezi, Üniversite Karaçhi,1987.
MunĢi, Nasereddin Montecebeddin, Semt el Ala ll hazret el Alie, Abbas Ġkba
müsahhıh, hcri 8 (720/ 715) (1320/1315) yazmıĢ, , yay, Esatir, h.Ģ 1362/ 1983.
Müsteyfi, Hamdullah, Nüzhetü'l-Kulub haz. Muhammad Debir Siyak, yay Kitabhane-i
Tahuri, Tahran, 1958.
Nesevî, Muhammed b. Ahmed, Sîretü’s-Sultân Celâliddîn Mengübertî, yay. Ehl-i
Kalem, Tahran 1381 h.Ģ.
Nizamülmülk, siyasetname, ( türkçe çev. Nureddin Bayburtlugil), II, Baskı, Ġstanbul
1987.
Ögel, Bahaeddin, İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi, yay. TTK, Ankara 1984.
Özaydın, Abdülkerim,“Ahmedîlîler”, DİA, II, 168-169.
_____, “Barak Hâcib”, DİA, V, 62-63.
_____, “Cend”, DİA, VII, 359-360.
_____, “Gürhan”, DİA, XIV, 323.
_____, “Hârizm”, DİA, XVI, 217-220.
_____, “Ġbnü‟l-Esir, Ġzzeddin”, DİA, XXI, 26-27.
_____, “Sencer”, DĠA, XXXVI, 507-511.
Özcan, Azim, “Pencap”, DİA, XXXIV, 224-225.
Özdemir, Mehmet, “Endülüs”, DİA, XI, 211-225.
Özdemir, Mehmet, Endülüs Müslümanları, I, yay. TDV, Ankara 1994.
Özgüdenli, Osman Gazi, “NiĢâbur”, DİA, XXXIII, 149-151.

173
_____, “Olcaytu Han”, DİA, XXXIII, 345-347.
_____, “Ögedey Hân”, DİA, XXXIV, 21-22.
_____, “Taberistan”, DİA, XXVIII, 322-323.
Özgüdenli, Osman Gazi, Selçuklar, I, Büyük Selçuklu Devleti Tarihi (1040-1157),
Ġstanbul 2013.
_____, Sultan Sencer ve Kara-hitâylar -Katavân Savaşı (536/1141)-, Marmara
Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi,
Ġstanbul 1994.
Özkuzugedenli, Bülent, “Selçuklu Tarihinin Az Bilinen Bir Kaynağı Câmi'üt- Tevârîh
Hasani”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, 5, 2016.
Payizi, Muhammed Ġbrahim, Tarih Şahi Kara-Hitâylar, Tahran, 2535 ġahinĢahi
/1976.
Penâh, Muhammed Hüseyin Ġslâm, “Ġ„lâm-i Kirmân der-Câmi„u‟t-tevârîh-i Hasenî”,
Mecelle-yi Âyende, XVII, Tahran 1370/1991.
Rajabzadeh, HaĢim, “Celayir Kavmi”, DMBİ, XVIII, 330, 331
ReĢidüddin Oğuznamesi, (Türkçe Tercüme ve Tahlil: Z. Velidi Togan), Ġstanbul
1982.
Reza, Ġnayetullah, “Otrar”, DMBİ, VI, 1-2.
Rizvi, S. Athar Abbas, “KeĢmir”, DİA, XXV, 325-327.
Sajadi, Sadık, - ġiar, Cafer DMBİ, I, 50, 51.
_____, “Ġl Arslan”, DMBİ, X, 700-701.
Sasanpur, ġehirzad, pejuheş nameh tarih, VIII, no 30, yay 2013.
Sayılı, Aydın, Uluğ Bey ve Semerkanddeki İlim Faaliyeti hakkında Gıyasüddin-I
Kaşı’nin Mektubu, yay, Ankara 1960.
Salman, Hüseyin, “Karluklar”, DİA, 509-510.
Saran, Ahmet, “Meyyâfârikīn”, DİA, XXIX, 511-512.
Saray, Mehmet, “BaĢkırt”, DİA, V, 130,131.
Sefa, Zebih Allah, Milli Hamâsiler,yay, Ferdus, Tahran, h.Ģ 1374/1995.
Semerkandî, DevletĢah-ı, Tezkiretü’ş-Şuarâ, yay. Muhammed Ramazanî, Tahran
1366 h.Ģ.

174
Semerkandi, Abdürrezzak-ı, Matla’-ı Sadeyn ve Mecma’-ı Bahreyn, yay.
Abdülhüseyn Nevai, II/2 Tahran 1372 h.Ģ.
Semerkandı, Abdürrezzak, Matla-ı Sadeyn ve Mecma'-i Bahreyn, NeĢr. A. Nevai,
Kitabhane-i Tahuri, Tahran 1974.
Shiro, Ando, Timuridische Emire nach dem Mu’izz al-Ansab, Berlin, 1992.
Storey, C.A, Persin Literature: A Bio-bibliographical Survey, I/1, London, 1970.
Storey, C.A, Persin Literature. A Bio-bibliographical Survey, I: i. QuranicLiterature,
London, 1927.
Sevim, Ali, “Keyhüsrev”, DİA, XXV, 347-349.
Soucek, Priscilla, “Eskandar b. ʻOmar Šayx b. Timur”, Oriento Moderno, XV/1,
(1996).
Sümer, Faruk, “Abaka”, DİA, I, 8.
_____, “Argun”, DİA, III, 355-357.
_____, “Atsız b. Muhammed”, DİA, IV, 91-92.
_____, “Kılıçarslan IV”, DİA, XXIX, 404-405.
_____, “Oğuzlar”, DİA, XXXIII, 325-330.
_____, “Tatarlar”, DİA, XL, 168-170.
_____, “Tuğrul II”, DİA, XLII, 342-344.
ġeĢen, Ramazan, “Buhara”, DİA, VI, 363.
_____, “Âdid-Lidînillâh”, DİA, I, 374-375.
_____, “Cezîre”, DİA, VII, 509-108.
_____, “Selâhaddîn-i Eyyûbî”, DİA, 337-340.
ġeĢen, Ramazan, Müslümanlarda Tarih- Coğrafya Yazıcılığı, Ġstanbul 1998.
ġeyh, Hüseyin, “Hudabende, Sultan Muhammed”, DMBİ, XXII, 105.
ġirvânî, Zeynelâbidîn b. Ġskender, Bustânû’s-Seyâha, yay. Sinaî, Tahran 1315 h.Ģ.
Taneri, Aydın, “Celâleddin HârizmĢah”, DİA, 248-250.
_____, “Celâleddin HârizmĢah”, DİA, XII, 248, 250.
TaĢağıl, Ahmet, “Karahitaylar”, DİA, XXIIII, 415-416.
_____, “KeĢ”, DİA, XXV, 314-315.
_____, “Türkistan”, DİA, XII, 556-560.

175
Tauer, Felix, Manuscrits persans historiques des bibilitheques de Stanbul. Archiv
Orientalni III, 1 (1913).
Temir, Ahmet, Moğollar’ın Gizli Tarihi, yay. TTK, Ankara 1948.
Tolmacheva, Marina A., “Ġstahrî”, DİA, XXIII, 203-205.
Tomar, Cengiz “ġam”, DİA, XXXVIII, 311, 315.
Turan, Osman, Selçuklu Tarihi Araştırmaları, yay. TTK, Ankara
Tacü‟s-Selmânî, Tarihnâme, Lala Ġsmail Efendi Ktb., nr. 304; (Alm. Çev. Ve
faksimile neĢr. H. R. Romer, ġams al-husn, Wiesbaden 1956); (Türkçe Çev. Ġsmail
Aka, Ankara 1988).
Tauer, Felix, Timurlular Devrinde Tarihçilik, Belleten, CXIII, (Ocak 1965),
Sayı.113.
Tihrani, Ebu Bekr-i, Kitab-ı Diyar-ı Bekriyye, yay., Faruk Sümer-N. Lugal, T.T.K.,
Ankara 1962-64.
______, Selçuklular Tarihi ve Türk Ġslâm Medeniyeti, yay 1996.
Togan, Zeki Velidi, ''Biruni'', Ġslam Ansiklopedisi, (MEB), C. II, Ġstanbul 1970.
Uzun, Mustafa, “Ebced”, DİA, X, 68-70.
Vâhidî, Muhammed Ya'kûb,''Ez gencinehâ-yi kutub-i deri Türkiye'' Âryânâ, no 266,
Kâbil, h.Ģ. 1345/1966.
Vassaf, ġerefüddîn Abdullah b. Ġzziddîn Fazlillâh, Tarih-i Vassaf, haz.
Abdûlmuhammed Ayeti, yay. PejuhiĢgâh-i Ulum-u Ġnsani ve Mutaalat-i
Ferhengi, Tahran 1383 Ģ.
Yazıcı, Tahsin, “Efrâsiyâb”, DİA, X, 478-478.
_____, “Fergana”, DİA, XII, 375-377.
YB, Hudûdü’l-’âlem mine’l-meşrık ile’l-mağrib, haz. Yusuf el-Hadi, yay. Dârû‟s
Sekafiye en-NeĢr, Kahire 1423 h.k.

Yezdi, Hasan Ġbn ġehâb, Câmi’ü’t-Tevârîh (855/857-1451/1453), AfĢar, Irec-i


Tabataba‟i, Hüseyin Modarresi, Jami‟al-Tawarıkh-ı Has ni (Section 855/857-
1451/1453), yay. DaniĢgah-i Karaçi, Karaçi 1987.

176
Yınanç, Mükrim Halil, Türkiye Tarihi, Selçuklu Devri, I, Anadolu'nun Fetih,
Ġstanbul 1943.
Yuvalı, Abdulkadir, “Çağatay Han”, DİA, XIII, 176, 177.
_____, “Ebû Said Bahadır Han”, DİA, X, 218-219.
_____, “Gāzân Han”, DİA, XIII, 429-431.
_____, “Gāzân Hân”, DİA, XIII, 429-431.
_____, “Geyhatu”, DİA, XIV,44-45.
_____, “Hülâgû”, DİA, XVIII, 473-475.

Yüksel, Musa ġamil, Timurlularda Din-Devlet İlişkisi (BasılmamıĢ Doktora Tezi,


Ege Üniversitesi, Ġzmir 2007).

177
ÖZGEÇMĠġ

Adı-Soyadı: Mohsen LEISI

Eğitim:
Doktora: 2010- , Tarih, Ege Üniversitesi, Ġzmir, Türkiye
Yüksek Lisans: 2006-2008, Iran Tarihi (Ġslam Sonrası), Shabestar Azad
Üniversitesi, Shabestar, IRAN
Lisans: 2002-2006, Tarih, Shabestar Azad Üniversitesi, Shabestar, IRAN

ĠletiĢim:
Tel: +90 541 738 11 89
E-Posta: mohsen.leysi@gmail.com
Adres: Erzene, 40 sokak, No 1 Daire 1, Bornova, Izmir

178
‫‪EK:‬‬

‫‪FARSÇA METĠN‬‬

‫‪ 303A‬فصل ششن در تاریخ چٌگیسخاى ّ اّالد ّ اتثاع اّ کَ در ایراى‬

‫سلطٌت هاًلًل هقزٖواى ایي ربهیـ کَ ‪ٙ‬وّهد ثْك كه ایي ربهیـ كه آّهكى‬
‫اى ربهیـ عِبًگْبیی کَ ثَ اٍن ّ لوت پبكّبٍ اٍالم ؿياى فبى ثٌیبك ّلٍ ّ كه ػِل‬
‫ٍلطبى الغبیزْ ثِبكه ثَ اروبم هٍیل كه ربهیـ عِبًگْبی هولهَ ثلیي ًْع ًِبكٍ ثؼل اى‬
‫ؽول صٌؤ ثوؽ‪ٚ‬ود عِبى آكویي ّ كهّك ٍیّل الووٍلیي ّا ٕؾبة ّ ربثؼیي < ٍُج َْؾبىَ‬
‫بیٖلُْى ََ َّ ٍَ َالم َػلَى ْال ُووْ ٍَلِیيَ َّ ْال َؾ ْو ُل ِ َّلِلِ َهةِّ ْال َؼبلَ ِویيَ >‪728‬ؿوٗ‬
‫َهثِّكَ َهث ِّْبل ِؼ َّي ِح َػ َّو ِ‬

‫‪ً728‬ـشَ ف ‪:‬اػ صعّص ‪....‬الؼالویي عا ًضاكت اػ ًـشَ ت تکویل كض‬


‫ؿْعٍ صاكات ‪،37‬آیَ‪182ّ181‬‬

‫‪179‬‬
‫اى روریت ایي هو ّلهَ ّرؾویو ایي كیجبچَ آًکَ پیـِ اى هَ ّْكٍ ایي کزبة کَ هْزول‬
‫اٍذ ثو مکو رْاهیـ پبكّبٍ عِبىٍزبى چٌگیيفبى ّ آثب ّاعلا ِك ثيهگْاه اّ‪ّ 729‬‬
‫اّهّؽ ًبهلاه ثَ هْعجی کَ هْوّػ كه فطجَ آى فْاُلآهل ثَ كوهبى ٍلطبى یبهَلک‬
‫ربلیق ّ ٍوذ روریت آّهكٍ ّل؛‪ ّ730‬پیِ اى آى کَ ّوّع ّ كهآى‪731‬کزبثذ ثَ پبیبى‬
‫‪732‬‬
‫هٍیل ّ آؿبى رؾویو ایي هوبلذ ثَ اًغبم اًغبهیل‪،‬كه ربهیـ یبىكُن هبٍ ّ ّْالٌََ صالس‬
‫ثبى هّػ هطِو آى پبكّبٍ ػلل‬ ‫ّ ٍَج َؼ ِوبیَ كه ؽلّك هيّیي کَ ثبة الغٌَّ اٍذ ّبٍ ِ‬
‫پوّهًلای یب أَیزَُِب الٌَّ ْلٌُ ْال ُو ْ‬
‫ط َوئٌَِّخُ اهْ ِع ِؼي اِلَى َهث ِِّك‪733‬ها لجیک اعبثذ گلزَ‪ ،‬ثَ پوّاى‬
‫د اػلی‬ ‫كهآهل‪ ّ ،‬هلٔ هبلت ّویق ها پوكافذ‪ ّ ،‬ثو ؿوكبد ُفل ِل ثویي ّ ّوكب ِ‬
‫ٕ ْلم ِػ ٌْ َل َهلِیك ُه ْوزَ ِله‪734‬آّیبى ٍبفذ‪.‬‬ ‫ػلّیّییي كِي َه ْو َؼ ِل ِ‬
‫‪735‬‬
‫ّؼو‬

‫هلً اػلی ّل هکبًِ‬


‫ِ‬ ‫ة‬
‫عٌب ِ‬ ‫هله عِبى ثْك‬
‫عْ هلهُ ثو رواه ِ‬
‫كهّك اىؽ‪ٚ‬ود ؽن ثوهّاًِ‬ ‫هّاى ثبكا ثَ ُوكم ٕلُياهاى‬

‫ثو هوز‪ٚ‬بی ّٕیّذ ًبهَ ثواػذ ّؼبه ثالؿذ آصبه ؽکوذ اًگیي‪ 736‬هؾجذ آهیي کَ كه‬
‫آى هّىُب رغلیل ّ ربکیل ػِل ّالی الؼِلی ها کَ ثَ پٌظ ِّ ٍبل پیِ اى آى كوهْكٍ‬
‫ٍو‬
‫ؽ‪ْٚ‬هعوِْه فْاریي ّاهوا ّ ػوْم اهکبى كّلذ ّ اػیبى ؽ‪ٚ‬ود اى ِ‬ ‫ِ‬ ‫ثْك‪ ،‬ثَ‬
‫كکوی صبهت ّ هایی ٕبیت ثَ لَبًی كٖیؼ ّ ثیبًی ثلیؾ اًْبء ّاهال كوهْكٍ ثْك‪.‬‬

‫ثواكه ثيهگْاهاّ‪ٍ 737‬لطبى اػظن‪ ،‬هبآى اکوم ٌِّْب ٍِ اٍالم‪ ،‬هبلک ههبة ایبم‪،‬‬
‫ایلقبى اػلل‪ ،‬عِبًیبى اکول‪ّ ،‬الی اهبلین کبهکبهی‪ ،‬عبهغ رؼب‪ٙ‬یل ثقزیبهی‪َِّْ ،‬اه‬
‫هیبكیي كیيپوّهی‪ِّ ،‬ویبه هوبلک كاكگَزوی‪ ،‬هوِّل هْاػل كوهبى هّایی هْیّل هجبًی‬
‫کْْهگْبیی‪،‬هلاه ًوطَ ٕبؽت هواًی‪ ،‬ثبٍ‪ ٜ‬ثَب‪ ٛ‬اهي ّ اهبى‪ ،‬هْ‪ِ ّٛ‬ل اٍبً اٍالم ّ‬
‫اٍالهیبى هظِوّؼبه ّویؼذ ًجْی‪ ،‬هؾی هواٍن هلذ هؾولی هٌجغ ىالل لطق‬
‫طلغ ُالل كی٘ مّ الغاللی‪،‬هٌظْه ًظو رْكین هثبًی‪ ،‬هقْٖٓ ثَ‬ ‫الیيالی‪َ ،‬ه ِ‬

‫‪729‬ف‪ -:‬اّ‬
‫‪730‬ت‪ :‬كْص‬
‫‪731‬ف‪:‬آى‬
‫‪732‬جاهغ التْاعیز ‪:‬اعتغ‪1،‬‬
‫‪733‬ؿْعٍ كجغ آیَ ُای ‪28،27‬‬
‫‪734‬ؿْعٍ هوغ آیَ ‪55‬‬
‫‪735‬ف‪ -:‬كؼغ‬
‫‪736‬جاهغ التْاعیز‪:‬دکوت آهیؼ هذثت اًگیؼ‪2\1،‬‬
‫‪737‬ف‪ّ:‬‬

‫‪180‬‬
‫ػٌبیذ ّ ربییل یيكاًی‪ ،‬پبكّبٍ كیي پٌبٍ‪ٍ ،‬بیَ لطق آلَ‪،‬الغبیزْ ٍلطبى الىال َهووُّى‬
‫االػالم َهو ُلّكالظّ ّل َػلَی کبكَ االًَبهکَ هوْٖك ؽ‪ْٚ‬ه‬
‫َ‬ ‫ال َؼِل ّ ثِبل َّل ّّام ُهظَلَّواالَ ِ‬
‫لْیَ َِ ّ‬
‫كّلذ چٌگیيفبًی ّهْػْك ككغ كزْه هلذ هَلوبًی‪ّ ،‬عْ ِك پوعْك ّ ماد َهلَک ٕلبد‬
‫اٍّذ‪:‬‬
‫‪738‬‬
‫ثیذ‬

‫ّ آى كلک ُوذ هلک كیلاه‬ ‫آى ه‪ٚ‬ب هلهد هله رلثیو‬

‫پورْاًل ٍپِو‪739‬اًغن ٍپِو ؿجبه‬ ‫آى کَ ىآة ّ ىهیي كّلذ اّ‬

‫ّ آى پبكّبٍ كوفٌلٍ رقذ هَؼْك ‪ٛ‬بلغ‪ ،‬کَ کیْاى كه هیياى اروبى اهکبى ثیذ الَلطبى اّ‬
‫هی کٌل؛ّ ثوعیٌ ثی رلجیٌ‪740‬کَ ٍغ ّل رولّک هوبلک هثغ الوَکْى ثٌبم ُوبیْى اّ‬
‫هیثٌلك؛ ّ ثِوام فٌغو ٕوٖبم پیکو اىپی پیکبه كّوي ثلهام اّ [‪ ] 303B‬اى ًیبم‬
‫اًزوبم ثو هیکْل؛ّ هِو عِبى اكوّى چِوٍ پو ًْه فْیِ ها ثَ پورْ اًْاه های ػبلن‬
‫آهایِ هیآهایل؛ ّىُوح ىُوا ٍبى ثوث‪ ٜ‬پوكح ًْا عِذ ًْا ثيم ثب ثوگ اّ هیًْاىك‪.‬‬
‫ریو ثی روٖیو رْكیوكیْاى اّ ًویو ّهطویو هیکٌل؛ّ هوو کوو ُبلَ كه ثَزَ‪،‬هٍبلذ‬
‫ٕیذ ٍیّبه هؾبٍي افالم ثَ ا‪ٛ‬واف ّ اکٌبف آكبم هیهٍبًل؛ثَ هاٍ ّالی الؼِلی ّاهس‬
‫ٍویو ٍلطبًی ّّالی ربط ّ ًگیي عِبًجبًی گْذ‪.‬‬

‫<ّؼو‬

‫ّل رقذ اى ّ هْوف ّ ّل ثقذ اى اّ‬ ‫ّل ُهلک اى ّ هٌْه ّل كیي اى اّ هْی‬
‫‪741‬‬
‫عْاى>‬

‫ّ چْى ّْٕل ایلچیبى ّ افجبه هٌِیبى‪ ،‬هواکت هیوْى ٌِّْبُی ثَ ػْى ربییل الِی‬
‫اى فطَّهوبلک فواٍبى کَ ُهقیّن ػَبکو هٌْٖه ّ هوبم عٌْك ًب هؾ‪ْٚ‬ه ثْك‪ ،‬ثو‬
‫ػيیوذ ْٕة ػوام ّ آمهثبیغبى‪ ،‬کَ هو ّو ٍویوٍلطٌذ ّهَزوو هایب د هولکذ‬
‫اٍذ‪ًِٚ ،‬ذ كوهْك‪.‬‬

‫ثیذ‬

‫‪738‬ت‪:‬هطؼَ‬
‫‪739‬ت‪-:‬ؿپِغ‬
‫‪740‬ت‪ -:‬تی تثلیؾ‬
‫‪741‬ف‪ -:‬كؼغ ‪....‬جْاى‬

‫‪181‬‬
‫ػٖوذ اًله هلت ًّٖود كه عٌبػ‬ ‫كّلذ اًله پیِ ّ پیوّىی آهل‪742‬ىپٌ‬

‫ّاى کوبل هوؽوذ فَوّاًَ ّ ّكْه ػب‪ٛ‬لذ ّبُبًَ اى هاٍ كم ثَ كم عِذ روكیَ‬
‫فْا‪ٛ‬و ؽْن ّ فلم ایلچیبى هزؼبهت ها هزْارو هیكوٍزبك‪ ،‬رب اى ػيیوذ هجبهکِ ّ‬
‫ّْٕل هیوْى ثْبهد هیكاكًل‪ ّ ،‬كلِبی عوّاؽذ هٍیلٍ ها هواٍن هواؽن هیًِبك‬
‫ُّوگٌبى ها اهلاك اٍزجْبه هّی هیًوْك ّ هْاك اٍزظِبههیا كيّك؛‪ ّ 743‬كْط كْط‬
‫كبهؽ الجبل هٌزظن الؾبل هواٍن اٍزوجبل ثَ رولم هیهٍبًیلًل‪ ّ ،‬فْك ها ثَ ّوف فبک‬
‫ثًْ ّ رگیْویْی‪744‬كه گبٍ ٍلطٌذ پٌبٍ هَزَؼل هیگوكاًیلًل‪ ّ ،‬هّى كٌّّجَ كّم هبٍ‬
‫می الؾغَ ٍبل هنکْهثَ ثَ عبًت ِّو اٍالم اّعبى ثَ اهكّی هؼظن هٍیل‪.‬‬
‫‪745‬‬
‫ّؼو‬

‫آى پٌبٍ فَوّی آى آكزبة فَوّاى‬ ‫كه ٍپِو كّلذ آهل کبهیبة ّ کبهواى‬

‫ّ هغوْع فْاریي ّ ِّياكگبى ثَ ّوف ثٌل گی ؽ‪ٚ‬ود اػلی پیٍْزٌل ُّبرق اهجبل‬
‫اى ّهای پوكٍ ؿیت آّاىثوکْیل‪:‬‬

‫ّؼو‬

‫فْهّیل ّوع ثو آكن کجویبهٍیل‬ ‫کبی هّىگبه هژكٍ کَ ثبى اى ٍپِو ُهلک‬

‫ثوُبى ػلل فَوّگیزیگْب هٍیل‬ ‫ثطالى ظلن ّ ؽبٍل اٍالم هؿ ًوْك‬

‫رب آة ػلل اّّي ثَ ًًّْْوب هٍیل‬ ‫پژهوكٍ ثْك گلجي اهجبل ربىٍ گْذ‬

‫ّ چٌل هّىی كه کلیبد هِوبد ًظو كوهْك ّ كهثبة هٖب لؼ هوبلک ربهل ًوْك‪ّ،‬‬
‫ّوای‪ٙ ٜ‬ج‪ ٜ‬رولین یبكذ ثؼل اى آى هْهیلزبی ثيهگ ٍبفزَ كه هَؼْك رویي ّهزی ّ‬
‫فغَزَ رو ٍبػزی‪ ،‬ثبهلاك هّى كٌّّجَ هٌزٖق مّالؾغَ ٌٍَ صالس ّ ٍجؼوبیَ‬

‫ّؼو‬

‫‪742‬ت‪ -:‬آهض‬
‫‪743‬ت‪:‬هیكؼّص‬
‫‪744‬ف‪ -:‬تگیلویلی‬
‫‪745‬ف‪ -:‬كؼغ‬

‫‪182‬‬
‫ثَ ثقذ هْكی ّ ٍؼل هْكّو‬ ‫ثَ كبل ُوبیْى ّ كوفٌلٍ افزو‬

‫كه ثَزَ آكهی ّ پوی پیِ اّ هیبى‬ ‫عوْیل ّاه ّبٍ ًَْذ اى كواى رقذ‬

‫هیواى کبه كیلٍ ّ ّبُبى کبهكاى‬ ‫كه فلهزِ ًَْزَ ّ ثوپبی ایَزبكٍ‬

‫اّـبل فْیِ كاكٍ ثزْ‪ٙ‬غ اّ عِبى‬ ‫كّهاى فْك ٍپوكٍ ثلوهبى اّ كلک‬

‫ّ ؽویوذ آًکَ اى ثلّ كطود ػبلن ّ اثزلاء ظِْه ثٌی آكم ثبى كه ُیچ هوًی‬
‫ٍویوٍلطٌذ ثَ چٌیي ٕبؽت هواًی هْوف ًگْزَ اٍذ‪ .‬چَ اگو هوبلک عِبى ها‬
‫ثَ ىفن ّوْیو فْى پبالی ّ گوى هلؼَ گْبی هَقو گوكاًیلٍاًل؛ ّ اگو ثؼ‪ٚ‬ی ها‬
‫ثَ ‪ٛ‬وین اهس هَلّن گْزَ‪ ،‬ثی ّعْك هٌبىع ّ هقبٕن ْٕهد ًجَزَ‪ ،‬ػلی‬
‫القْٖٓ كه ایبم هـْل کَ ُوگٌبى ها ثَ ػیٌَ هلِْم ّ هْٖى هْبُلٍ ّ هؼلْم‬
‫ّهووهاٍذ کَ كه ُو اًوالثی چَ هبیَ ا‪ٙ‬طواة ّ ثُْلـبم ارلبم هیاكزبك؛ ّ اى‬
‫الزِبة آرِ كزٌَ ریغ آثگْى چٌل فْى ثو فبک هیهیقذ‪ ّ 746‬چٌل ٍو ثو ثبك هی‬
‫كاك؛ ّ ثبىاه ربهاط هّاط یبكزَ‪ 747،‬اعٌبً ّ اًْاع ُو هزبع کَبك هیپنیوكذ ّ فبى‬
‫ّهبى ثَیبه هؼزجواى ّ اػیبى ىهبى ثَ ّاٍطَ هزل فواة ّ اثزو هیگْذ؛ رب ثؼل اى‬
‫آى علًْ پبكّبُی هیَو هیّل‪ ّ .‬هغ ُنا هلری هلیل هْاػل آى کبه هزيليل ثْكی‪،‬‬
‫ّ ُو هّى ّاهكی هْعت رْْیِ ّ رلوهَ هّی[‪ً]303A‬وْكی ّ كهؽیّي اٍزوواه‬
‫هواه‪ً 748‬یبكزی‪ ّ .‬چْى ًْثذ كّه ٍلطٌذ ثَ ػِل ُوبیْى ّ ایبم كّلذ هّى اكيّى‬
‫بُ هوّلهَ ٍؼبكد لَ ِن یَيلی ‪ٛ‬وػ ثٌیبى‬
‫اّ هٍیلٍ‪ ،‬هؼوبه ٍبثوَ ػٌبثذ اىلی ّ ًوّ ِ‬
‫ایْاى‪749‬اهجبل ثَ ّکلی اًلافزَ ثْك ّا‪ٛ‬جبم ‪ٛ‬بم هّام آى عالل ثو ْٕهری پوكافزَ‬
‫کَ ثی آًکَ اى فبک ؽبكصَ رٍْي گوكّى گوكی ثواًگیقذ‪ ،‬رب اى هیؾ ریؾ كٍذ هِو‬
‫كُو هطوٍ‪ 750‬فًْی ثو ىهیي هیقذ ػوٕۀ ػویٔ هوبلک اهیو‪ 751‬آى عولَ‬
‫هقبّف ّ هِبلک ه‪ٚ‬جْ‪ ّ ٛ‬هورت هکول ّ هِنة‪ 752‬كه ؽْىٍ رٖوف ًْاة‬
‫ؽ‪ٚ‬ود ٍلطٌذ هآة اًل ّ ىثبى هلن كه كْبى ػلی هؿن ریؾ كهكْبى ایي اثیبد ثو‬
‫ٕلؾَ ؽبل هّىگبه اصجبد کوك‪.‬‬

‫‪746‬ت‪:‬چٌض سْى تغ ساک هیعیشتْچٌض سْى تغ ساک هیعیشت‬


‫‪747‬ف‪ -:‬یاكتَ‬
‫‪748‬ت‪ -:‬هغاع‬
‫‪749‬ت‪:‬ایْاى ایْاى‬
‫‪750‬ف‪:‬طغۀ‬
‫‪751‬جاهغ التْاعیز‪:‬اهي‬
‫‪752‬ف‪ -:‬هِظب‬

‫‪183‬‬
‫‪753‬‬
‫ّؼو‬

‫ثیوّى ًکوك ٍو ىًیبم آّکبه ریؾ‬ ‫ای كاكگَزوی کَ كه ایبم ػلل رْ‬

‫ّاالهكیق هلػ رْ ًبیل ثَ کبه ریؾ‬ ‫گیزی ثَ كّلذ رْ چٌبى ّل کَ رب هؾْو‬

‫ّاىایي كالیل ّا‪ٙ‬ؾَ ّثواُیي الیؾَ رؼیي الیویي هؼلْم هیّْك کَ افزٖبٓ‬
‫ؽ‪ٚ‬ود ٌِّْبُی ثَ ػیي ربییل آلِی ثو ّعِی هؼیي ّ هقْٖٓ اٍذ‪ ّ ،‬اٍبً‬
‫آى فْٖٕیّذ ثَ ؿبیذ هؾکن ّ هوْٕٓ اٍذ‪ ّ.‬یکی اى اكب‪ٙ‬ل اکبثو کَ اى‬
‫کوبل كٖبؽذ ٍؾجبًی ىهبًی ّ ه ّلاؽی ایي ؽ‪ٚ‬ود ؽَبى كّهاى اٍذ‪ ،‬كه كؾْای‬
‫ؽوّف اٍن هجبهک ثوؽَت‪ :‬اَلوبةُ رٌَُ َّي ُل ِهيَ الََّوآ ِء رؤ ّهل کوكٍ‪ ،‬ػیي ایي هؼیٌی ثَ‬
‫ًظن آّهكٍ‪:‬‬

‫ّؼو‬

‫كکو هیکوك ٍبػزی ثٌلٍ‬ ‫كُّ كه ًبم ّبٍ فَ و ثٌلٍ‬

‫کَ اى آى ؿبكل اٍذ ُو ثٌلٍ‬ ‫کَ یکی هؼٌی كه ایي اٍن اٍذ‬
‫‪754‬‬
‫اًله ایي ؽیورن کَ ّبٍ كوفٌلٍ‬ ‫رب ثلاًی کَ َُذ هؼٌی آى‬
‫‪755‬‬
‫هؼٌی كه ؽوّف ایي للع اٍذ‬ ‫کبی ُْافْا ّبٍ كوفٌلٍ‬

‫ػول کي عولَ اى ؽَبة عول‬ ‫کَ ثَ ّبَُذ ٍقذ ىیجٌلٍ‬

‫ٍبیَ فبٓ آكویٌٌلٍ‬ ‫یک ثَ یک ّبٍ ؽوف ّبٍ فوثٌلٍ‬

‫کَ ثَ ػولٌل ُو كّهبًٌلٍ‬ ‫ًَ ؽوّف اٍذ آى ّ پبًيكٍ ایي‬

‫ثَ كٍ ّ پٌظ گُْو آکٌلٍ‬ ‫گْیی ایي ًبم ًَ ‪ٛ‬وف ٕل ًیَذ‬

‫ثو كه گٌظ ایيك اكکٌلٍ‬ ‫یب ‪ٛ‬لَوی اٍذ ایي ُوبیْى اٍن‬

‫عوغ ّل فب‪ٛ‬و پواکٌلٍ‬ ‫ٍوّآى اٍن چْى ثلاًَزن‬

‫‪753‬ت‪ :‬عتاػیَ‬
‫‪754‬ت‪:‬اًضع ایي دیغتن تَ گْف آهض‬
‫‪755‬ت‪:‬اػ ًـشَ تِغاى تکویل گغصیض‬

‫‪184‬‬
‫ّبٍ فوثٌلٍ پبیٌلٍ‬ ‫کوكم اكهاک هؼٌی ّ گلزن‬

‫اى ٍپِو كّام ربثٌلٍ‬ ‫آكزبة عالل ّ ٍلطٌزِ‬


‫‪760‬‬
‫ثوایي‪ 756‬عولَ ثؼل اى اهبهذ هواٍن‪ّ 757‬بكهبًی ّ ثَ‪ 758ٜ‬ثَب‪ 759ٛ‬کبهكاًی‬
‫ّکبهواًی اى ؽبل یبٍبم ّ یٍُُْْى ّ ػبكد ّ هٍْم ثواكه فْیِ‪ٍ ،‬لطبى ٍؼیل‬
‫ؿبىاىفبى‪ ،‬اَ َ‬
‫ًبههللا ثُوُبًََُ‪ ،‬رلؾّٔ كوهْكٍ ّ اى کیلیّذ إلاه ّ اًلبم‪ ّ 761‬اؽکبم اّ‬
‫اٍزکْبف ًوْك؛‪ ّ 762‬اى ؿبیذ افالٓ ّ هؾجّذ ثب ثواكه ّ ّكْهؽن ٌّبٍی ّ‬
‫هوّد‪ْٕ ،‬اة چٌبى كاًَذ کَ روبم اهوا ّ اهکبى كّلذ اّ ثو هواه ٍبثن ّ‬
‫هٍن‪ٍ763‬بلق هوکي ّ هؾزوم ثبٌّل؛ ّ هاٍ هٌبٕت ّ اّـبل ُو یک ثو یْبى هووه ّ‬
‫هَلّن ثْك؛ ّ اهْههولکذ ّ هٖبلؼ ّالیذ ثو ُوبى ‪ٛ‬ویوَ ّ ‪ٙ‬بثطَ‪ُ 764‬هغوی ّ‬
‫ُهو‪ٚ‬ی‪ ّ ،‬اى ًْایت رـییو ّ رجلیل ّ ىیبكد ّ ًوٖبى هجوّا ّ هؼوّا‪ُ ّ ،‬وگٌبى ها یویي‬
‫ؽبٕل کَ ثیوي ایي ؽَي الزلثیو کبهل‪،‬‬
‫‪765‬‬
‫ثیذ‬

‫چٌیي‪ 766‬ثب ًظن فْیِ آیل اهْه هولکذ ىیي پٌ‬


‫کَ عي‪ 767‬كهىلق هِوّیبى ًیبثل کٌ پویْبى‬

‫هجٌی ثو ایي هؼٌی چْى اعوا ایي ربهیـ اى ٍْاك ثیبٗ هطبلؼَ اّوف پیٍْذ‪ ،‬اى‬
‫آًغب کَ کوبل ػول ّ کیبٍذ ّ ّكْه كاًِ ّ كواٍذ پبكّبُی اٍذ‪ ،‬آى ها‬
‫ٕالؽی‪ 768‬روبم ّ ‪ٙ‬جطی ثب ًظبم كوهْك‪ّ ،‬چًْله ػِل ُوبیْى كّلذ‬
‫[‪]B303‬هّىاكوّى روبهی آى ثب ثیبٗ هیهكذ‪ ،‬اّلی چٌبى ًوْك کَ ثَ ًبم هجبهک‬

‫‪756‬ت‪ -:‬ایي‬
‫‪757‬ت‪ -:‬هغاؿن‬
‫‪758‬ت‪ :‬تـطت‬
‫‪759‬ت‪ -:‬تـاط‬
‫‪760‬ف‪ -:‬کاعصاًی‬
‫‪761‬ف‪ -:‬اًلاط‬
‫‪762‬ف‪ :‬اّ اؿتلکاف ًوْص‬
‫‪763‬ت‪ ّ -:‬عؿن‬
‫‪764‬ت‪:‬ضاتط‬
‫‪765‬ت‪ -:‬تیت‬
‫‪766‬ت‪:‬چٌاى‬
‫‪767‬ت‪:‬سْص‬
‫‪768‬ت‪:‬اصالدی‬

‫‪185‬‬
‫ثبّل ّ ٕله ایي‪ 769‬کزبة ثَ الوبة ؽ‪ٚ‬ود ٍلطٌذ هآة هيیّي گوكك‪ .‬اى هاٍ افالم‬
‫ؽویلٍ ّ هو ّّد عجلّی هاٍ آى هؼٌی ثبى ًلاك ّ كوهْك کَ ثو هواه ثٌبم ٍلطبى ٍؼیل‬
‫ّؼ‬‫ؿبىاى فبى‪ ،‬اًَب َههللاُ ثُوُبًََُ‪ ،‬روبم کٌٌل‪ ّ ،‬فطجۀ آى ُن چٌبى ثَ مکو ّالوبة اّ هْ ّ‬
‫ثبّل‪ .‬ثو كْم كوهبى عِبى‪770‬هطبع ثوُبى هٌْال رؾویو هیپیًْل‪ ّ .‬چْى پبكّبٍ‬
‫اٍالم‪ ،‬فَ لَّل هللاُ ٍُلطبًََُ‪ ،‬اى ؿبیذ ػل ّْ ُوذ هَزجؾش اًْاع ػلْم هزلؾٔ كٌْى‬
‫ؽکبیذ ّ رْاهیـ اٍذ‪ ،‬اکضو هّىگبه هیوًِْ ثَ اکزَبة ٌْٕف ك‪ٚ‬بیل ّ کوبالد‬
‫هٖوّف‪ ،‬ثؼل اى هطبلؼَ إالػ ایي ربهیـ كوهْك کَ رب ؿبیذ ّهذ كه ُیچ‬
‫ربهیقی‪ ،‬کَ هْول ثبّل ثو ؽکبیبد ّ اؽْال ػوْم اُل اهبلین ّ ‪ٛ‬جوبد إٌبف ثٌی‬
‫آكم ًَبفزَاًل‪ ّ ،‬كهایي كیبهُیچ کزبة كه ثبة افزیبه ٍبیو الجالك ّ االهٖبه هْعْك‬
‫ًجْكٍ؛ ّ اى پبكّبُبى هزولم کَی رلؾٔ رزجغ آى ًٌوْكٍ‪ .‬كه ایي ایبم کَ الؾول لِل ّ‬
‫الوٌَ‪ ّ771‬هٌَّ ا‪ٛ‬واف ّ اکٌبف هثغ هَکْى كه رؾذ كوهبى هب ّ اّهّؽ ًبهلاه‬
‫چٌگیيفبى اٍذ ّ ؽکوب ّ هٌغوبى ّ اهثبة كاًِ ّ إؾبة الزْاهیـ اُل اكیبى ّ‬
‫هلک اى اُبلی فزبی‪ ّ772‬هبچیٌْ ٌُل ّ کْویو ّ رجذ ّاّیـْه ّ كیگو اهْام ارواک‬
‫ّ اػواة ّ اكوًظ كه ثٌلگی ؽ‪ٚ‬ود آٍوبى ّکٍْ گوٍّ گوٍّ هغزوغ اًل‪ُ ّ ،‬و‬
‫یک ها اى رْاهیـ ّ ؽکبیبد ّ هزؼلوبد‪ٛ 773‬بیلَ فْیْي ًَقَ َُذ ّ ثوثؼ‪ٚ‬ی اى‬
‫آى ّاهق ّ هطلغ های عِبى آهای آى چٌبى اهز‪ٚ‬ب هی کٌل کَ اى هل‪ٚ‬آلى رْاهیـ ّ‬
‫ؽکبیبد هغولی اى ّی‪ 774‬هؼٌی هکول‪ 775‬ثبّل ثَ ًبم ُوبیْى هب ثوكاهًل‪ ّ 776‬آى ها‬
‫ثَ اهْه الزْاهیـ اهبلین ّ هَب لک الوبلک كه كّ هغلّل ًّْزَ اًل میل ایي ربهیـ‬
‫ٍبىًل رب هغوْع آى کزبثی ػلین الوضل ثبّل عبهغ عویغ اًْاع رْاهیـ ثَ ؽکن آًکَ‬
‫كوٕذ َُذ ّ اًْبء چٌیي یبك گبهی پبكّبُبى ها كٍذ ًلاكٍ هیَو ّْك ثی اُوبل‬
‫اّ اروبم ثب روبم هیثبیل هٍبًیل رب هْعت كّام ًبم ّ ًبهًْ گوكك ّ ثَ هْعت كوهْكٍ‬
‫اى عولَ ك‪ٚ‬ال ّ هؼزجواى ‪ْٛ‬ایق هنکْهّ رلؾٔ ّ اٍزقجبه ًوْكٍ ّ اى ه‪ٚ‬بهیي‬
‫کزت هزولهبى الزوبء کوكٍ هغللی كیگو كه ثبة رْاهیـ ػوْم اُل اهبلین كه هلن آهل ّ‬
‫یک هغلل كیگو كه ثیبى ْٕهاالهبلین ّ هَب لک الوب لک‪ٙ777‬ویوَ آى کوكٍ میل ایي‬
‫ربهیـ هجبهک ٍبفزَ ّل ّ هغوْع کزبثذ هَ ّوی ّل ّ رلب‪ٙ‬یل ّؽکبیذ‪ّ778‬‬

‫‪769‬ت‪ -:‬ایي‬
‫‪770‬ت‪ -:‬جِاى‬
‫‪771‬ف‪ ّ -:‬الوٌَ‬
‫‪772‬ت‪:‬اسْتیایی‬
‫‪773‬ف‪ -:‬هتؼلوات‬
‫‪774‬ت‪:‬عّی‬
‫‪775‬ت‪ -:‬هکول‬
‫‪776‬ت‪:‬تضاعًض‬
‫‪777‬ف‪:‬هـالک الووالک‬
‫‪778‬ت‪:‬دکایات‬

‫‪186‬‬
‫كاٍزبًِب‪ ّ 779‬کیلیذ ّ اّ‪ٙ‬بع آى كه كِوٍزی کَ هزؼبهت ایي‪ 780‬میل كه هلن فْاُل‬
‫آهل اصجبد هی ثبیل ّ چْى هؾون اٍذ کَ هْهؿ ه‪ٚ‬بیب ّ ؽکبیزی کَ ًْیَل ّ روویو‬
‫کٌٌل ُیچ کلام ثَ های الؼیي‪ 781‬هْبُلٍ ًکوكٍ ثبّل ّ اى آى عوبػذ ًیي کَ ٕبؽت‬
‫ه‪ٚ‬یَ ّ ؽبكصَ ثبّل ّ ربهیـ اؽْال ایْبى ثْك کَ مکو هّك ثوْبكَِ ًٌْیلٍ اال کَ ثَ‬
‫ًول هّایبى ًْیٌَلٍ‪ً ّ 782‬ول كّ ًْع اٍذ یکی هزْارو کَ هْعت ػلن ثبّل ّ كهآى‬
‫ّجِزی ًَ چٌبى چَ هب ها ثَ رْارو ّعْك پیـوجواى ّ پبكّبُبى ّ هوكهبى هِْْه‪ ،‬کَ‬
‫كه هوًِب پیِ ثْكٍ اًل؛ ّ ّعْك ِّوُبی كّه چْى هکَ ّ هٖو ّ كیگو ثالك‬
‫هِْْه کَ ثؼیٌِب ًلیلٍ ام هؼلْم ّلٍ‪ ،‬ثو ّعِی کَ ُیچ روكك كه آى ًوبًلٍ‪ ّ ،‬ثٌب‬
‫روبهذ ّوایغ ّ اكیبى ثوایي ًول هزْارو اٍذ‪ ّ ،‬ایي ًول هزْارو كه ثؼ‪ٚ‬ی ه‪ٚ‬بیب‬
‫ًيك ػوْم فلن اػزجبه كاهك‪ ّ ]A303[،‬كه ثؼ‪ٚ‬ی ًيك ‪ٛ‬بیلۀ هقْٖٓ؛ ّ ًْع‬
‫كّم ًول ؿیو هزْارواٍذ کَ آى ها آؽبك فْاًٌل‪ ّ ،‬هؾزول ٕلم ّ کنة ثبّل ّ هؾل‬
‫افزالف ّ ًياع؛ ّ ثیْزوؽکبیبد ّ اؽْال کَ هوكم اى آى افجبه کٌٌل ثلیي ‪ٛ‬ویوَ‬
‫ؿیو هزْارو ثبّل؛ ّ عِذ آى کَ رغوثَ ّ هؾًَْ هؼلْم ّ هؾون اٍذ کَ ه‪ٚ‬یَ کَ‬
‫كیوّى ّاهغ ّل‪ ،‬اگو ٕب ؽت ّاهؼَ اهوّى روویوآى کٌل هطؼب کوبُی ثو آى فب‪ٛ‬و‬
‫ًلاّزَ ثبّل‪ ،‬ثلکَ كه ُو هغلَی کَ ثبى گْیل‪ ،‬كه ػجبهد ّ اللبظ رـییو رجلیلی ّاهغ‬
‫ّْك؛ ّ اى ایي عِذ اٍذ کَ ثب آى کَ كه ّوػیبد اؽزیب‪ ٛ‬روبم ثَ عبی آّهكٍاًل‪،‬‬
‫افزالف ثَیبهكه آى اكزبكٍ‪ ،‬رب ؿبیذ کَ ثؼ‪ٚ‬ی اى اؽبكیش ًجْی ًیي ثَ ّاٍطَ‬
‫افزالف ؽبل هاّیبى هْکْکكیَ هیكاًٌل؛ ّای ّوَ هزولم رزجغ ثَیبه کوكٍاًل ّ ثؼ‪ٚ‬ی‬
‫ها ثبى گيیلٍ‪ ّ ،‬آى ها ٕؾبػ هیفْاًٌل؛ ّ ثبهی كه رؾّیي ّ رو ّكك ّ رْهّق ّ ثبهی‪ّ .‬‬
‫ثیْزو افزالف ایّوَ ّ هَبیل ّوػی ثٌب ثوایي هؼّیي اٍذ‪ ّ ،‬هؼَ ُنا آى کبه آى‬
‫هقزلق كیَ ًْبیل کوك‪ ،‬کَ كه كیي آًکٌ کَ اًکبه کٌل هٌکو فلل اًلیِ رـییو هی‪-‬‬
‫ّْك کَ رْاهیـ چٌل آى هْم هقزلق ّ اىهبى هزطبّل هطلوب هؾون ًزْاًل ثْك ّ‬
‫هّایبری کَ كه آى ثبة کوكٍ ثبٌّل ّ کٌٌل ّ هزَبّی ّ هزلن ػلیَ‪ُ ّ783.‬و آیٌَ ُو‬
‫کٌ کَ چٌبى کَ ثَ رْارو ثَ ّی هٍیلٍ ثبّل یب ثَیبهی افجبهی ٌّیلٍ ثبّل ّ ثَیبه‬
‫ثْك کَ هاّی ثؾَت كلقْاٍ فْك‪ 784‬ىیبكد ّ ًوٖبى کوكٍ كه روویو اى كّ اگو ًیي‬
‫كّهّؽ هؾ٘ ثگْیل كه ػجبهد هجبلـذ ّ رؤکیلی چٌل ًوبیل کَ هز‪ٚ‬وي ّهْع‬
‫افزالف یبثٌل‪ ّ .‬چْى اعيای ٌٍذ آلِی ثوایي عولَ اٍذ کَ مکوهكذ ّ ‪ٛ‬جیؼذ‬
‫آكهی ثوایي ّیٍْ هغجْل‪ُ ،‬و آكویلٍ کَ فْاُل کَ ثو فالف ایي هؼبًی روویو کٌل‪،‬‬

‫‪779‬ت‪:‬عاؿت آًِا‬
‫‪780‬ت‪:‬آى‬
‫‪781‬ف‪:‬تغاؽ‬
‫‪782‬ت‪:‬پـٌضیضٍ‬
‫‪783‬ت‪:‬ػلیَاًض‬
‫‪784‬ف‪ -:‬سْص‬

‫‪187‬‬
‫هؾبل اًلیِ ّ ثب‪ٛ‬ل گْی ثبّل‪ ّ .‬چْى چٌیي اٍذ‪ ،‬اگو هْهؿ اًلیَْ کٌل کَ چیيی‬
‫ًْیٌَل کَ هؾون ّ هب ال کالم ثبّل‪ ،‬هطؼب ُیچ ؽکبیذ ایواك ًزْاًل کوك؛ چَ ُو آى‬
‫چَ‪785‬ایواك کٌل هّایزی ثبّل اى عوؼی ثيهگبى کَ آى ها هْبُلٍ کوكٍ ثبٌّل یب‬
‫ًول‪ 786‬اى كیگواى یب اى کزت هزولهبى هطبلؼَ کوكٍ ّ ثَ ُو ؽبل چٌبى کَ مکو هكذ‬
‫هؾل فالف ثبّل‪ّ .‬هللا اػلن ثب لْٖاة‬

‫تاب درهقصْد تْاریخ کَ از کتاب جِاًگشایی آل چٌگیسخاى ّجذ ترزگْار اّ از تصٌیف‬


‫سلطاى الوْدذ ّیي‪ 787‬الوْرخیي ه ّْالًا اعظن اعلن فضل هللا تي اتی الخیر الوطلة ترشیذ‬
‫الطیة الِوذاًی اصلخ هللا شاًَ‬

‫هْلّق ّ هٌّٖق ایي عبهغ الزْاهیـ اثي ِّبة هؼوّف ّ ثَیبه رْاهیـ هٌٖلبى‬
‫هطبلؼَ کوكّ آًچَ هوْٖك ثْك كه عبهغ عوغ کوك اهب اى رْاهیـ عِبى گْبی‬
‫ثيگزو‪ً 788‬لیل ّاهؼب ثَیبه ىؽوزی کْیلٍ ّ كهاهْام ارواک رؾوین ربم کوكٍ اهب چْى‬
‫عبهغ الزْاهیـ اکضو ٍال‪ٛ‬یي ایواى ّ ثؼ‪ٚ‬ی اى رْهاى اٍذ ّ رْاهیـ عِبى گْبی‬
‫اکضو ارواک اٍزْ كه ثیبثبًِب ّ‪ٛ‬ي كاّزَ كه هیبى ایي کزبة اى آى ‪ْٛ‬ه ٍقي ثَیبه‬
‫ثبىاه گیو ًیَذ اکٌْى هب ثو‪ْٛ‬اه رْاهیـ فْك ّاى ایي ربهیـ عِبًگْبی‪ 789‬اًزوبلی‬
‫اى هوْٖك ربهیـ چٌگیيفبى ّكیگو ٍال‪ٛ‬یي ا‪ٛ‬واف ُو چَ فالَٕ ٍقي ثبّل ًول‬
‫کٌین مکو چٌگیيفبى ًیي كافل ٍال‪ٛ‬یي ایواى ّرْهاى اٍذ مکو کوكٍ ثبّن ّ ربهیـ‬
‫ه‪ٚ‬جْ‪ ٛ‬ثبّل ّ چٌل ثبة ًِبكٍ هی ّْك‬

‫تاب دّم در رکر جذ ّ آتاء چٌگیسخاى آغاز داستاى‬

‫چْى كه اىل آىال ایيك هزؼبل رولیو[‪ ]B303‬کوكٍ ثبّل کَ ٕبؽت كّلزی ػظین‬
‫ّْکذ ّ هِیت ْٕلذ ها کَ كبهً هیلاى کْْه گْبیی ّ هاكغ ایْاى كوهبًوّایی‬
‫ثبّل‪ ،‬ثَ ّهزی هؼّیي فلؼذ اؽلاس ّ ایغبك پّْبًل اّ ها كه ّعْك آثبك ػبلن کْى ّ‬
‫كَبك كواى ثَب‪ ٛ‬ثَی‪ٍ ٜ‬ویو ٍوّهی ًْبًلٍ‪ ،‬كٍذ هلهد هثبًی ثو هوز‪ٚ‬بی كهذ‬
‫ؽکوذ یيكاًی‪ ،‬عُْو ماد اّ ها كه إالة‪ 790‬اهؽبم آثبء ّا ّهِبد ثوٍجیل رلهیظ‪،‬‬

‫‪785‬ت‪ -:‬چَ‬
‫‪786‬ف‪ -:‬یا ًول‬
‫‪787‬ف‪ -:‬الوْدضیي‬
‫‪788‬ت‪:‬تغکات‬
‫‪789‬ف‪:‬صلگلای‬
‫‪790‬ت‪:‬اصالّ‬

‫‪188‬‬
‫هورجَ ثَ هورجَ ّ ‪ْٛ‬هی ثطْه‪791،‬پوّهُ كُل‪ ،‬رب ثَ كهعَ کوبل ًيكیک گوكاًل‪.‬‬
‫ّ چْى ىهبى ظِْه آصبهآى كّلذ‪ّ ّ ،‬هذ ّ‪ْٙ‬ػ آى اٍواه ٍؼبكد ثوٍل‪ً ،‬قَذ‬
‫اًْاه رجبّیو آى ٕجبػ اى رزن‪ 792‬اكن اثلاع هزاللی گوكك‪ ّ ،‬اهزلاك هجبكی ؽْٖل آى‬
‫هبهْل هزْارو ّ هزْالی ّْك‪ .‬ثو هضبل ْٕهد ؽب ل ییَْگبی ثِبكه‪ ،‬کَ ماد ثی‬
‫ُوبل اّ کَ ٕلف ّك ِه عِبى ثبًی ثْك ّ ‪ٛ‬لْع کْاکت كّلزِ هو ّلهَ ّْٕل هْاکت‬
‫ُّؽ ًبهلاه ّ اؽلب‪ ّ ٛ‬اػوبة‬ ‫ثَ ٍلطٌذ چٌگیيفبى‪ ّ ،‬اى آى اّالك ّ اُّه ِ‬
‫ثيهگْاهایْبى ػلی‪ 793‬القْٖٓ ّبٌُْبٍ ایبم ّ پبكّبٍ اٍالم‪ ،‬کَ ا‪ٌٛ‬بة هجبة‬
‫ٍلطٌذ هآثِ ثَ اّربك فلْك هْلّك‪ 794‬هؼلّك ّ هؼوْك ثبك‪ ّ ،‬اكواك اهلاك ًٖود ّ‬
‫ن الٌّج ّی اال ّهی ّآلَ الکوام ػلیَ ّ ػلیِن الَالم‬
‫اهجبلِ ثی هٌزِی ّ ًب هؼلّك‪ ،‬ثؾ ّ‬

‫داستاى قسن ییسْگای تِادر کَ ج ّذ چٌگیسخاى است‬

‫ّ هـْالى پلهاِیچی َگَ گْیٌل‪ ّ .‬پبكّبُی ثَیبهی اى اهْام هـْل ثْك‪ ّ ،‬آهبّایٌی اّ‬
‫یؼٌی اػوبم ّ ػن ىاكگبى‪ ،‬عولَ هطیغ ّهزبثغ؛ ّثَ ارلبم اّها اى هیبى فْیِ ثَ‬
‫پبكّبُ ی ًٖت کوكًل؛ ّ ثِبكهیْ كالّهی هٌَْة گْزَ ثْك ّ ثب كیگو اهْام هـْل‬
‫ثَیبه عٌگ ّ هٖبف کوكٍ‪ ،‬فْٖٕب ثب اهْام ربربه ّ ثب اهواء اّ لْکو فزبی ّ‬
‫ُن چٌیي‪ ّ .‬كها‪ٛ‬واف ّآّاىٍ ّ ًبم اّ هٌزْو ّ هِْْهّلٍ ّ ًيك عولَ هوکي ّ‬
‫هْهّوگْزَ‪ ّ ،‬فْاریي‪ 795‬ثَیبه اى ُو هْم كاّزَ‪ ّ .‬ثيهگزو ایْبى هبكه كوىًلاى ّ‬
‫پَواى هوجل هؼزجو ّ پَو اّلْى كْعیي ثْكٍ‪ ّ .‬اّلْى ایکَ ًیي گلزَاًل ّ اى هْم اّ‬
‫لوًْْد‪ ّ .‬هْعیي ثَ ىثبى فزبی فبرْى ثبّل‪ ّ ،‬چْى ایْبى ثَ ؽلّك آى ّالیذ‬
‫ًيكیک ثْكٍاًل‪ ،‬هٖطلؾبد ایْبى ها اٍزؼوبل کوكٍاًل ّ هب عْ کْهکبى کَ كفزو‬
‫کِیي فْك الزبى ثلّ كاك ثواكه اّالْىایکَ ثْك ‪ ّ.‬اى ایي فبرْى ثيهگ چِبه پَو‬
‫كاّزَ ّ ُیچ كفزوًلاّزَ‪ ّ .‬پَوی كیگو کْچکزویي ُوَ‪ ،‬اى فبرْى كیگو آّهكٍ ًبم‬
‫اّ ثِلگْری ًْیبى‪ .‬لیکي اػزجبه ایي چِبه پَو ثْكٍ‪ .‬پَو اّلیي هِیي ّ ثِیي ُوَ‬
‫روْچیي کَ چْى پبكّبٍ ّل كه ٍي پٌغبٍ ّ یک ٍبلگی کَ پبكّبٍ ًبیوبى ها ثَ کْذ‪،‬‬
‫ّ لوت اّ روْچیي کوكًل ّ ؽکبیبد ّ هٖٔ اّ ثیوّى اى ؽل ّ ثیبى ثؼ‪ٚ‬ی اى آى‬
‫كه كاٍزبى اّ هْوّػ فْاُل ثْك پَو كّم عْچی هَبه ثْك‪ .‬عْچی ًبم اٍذ ّ‬
‫هَبه‪ 796‬هؼٌی ثَیبهٍجغ‪ .‬چْى ػظین یب هْد ّ ْٕلذ ثْك‪ ،‬ثلیي ٕلذ هْْٕف‬

‫‪791‬ت‪:‬طْع تغ طْع‬
‫‪792‬ف‪ :‬تثن‬
‫‪793‬ف‪ -:‬ػلی‬
‫‪794‬ت‪ -:‬هـضّص‬
‫‪795‬ف‪ :‬سْاؽ‬
‫‪796‬ف‪ -:‬هـاع‬

‫‪189‬‬
‫ّلٍ‪ ّ ،‬هیگْیٌل كُّ ّ ٍیٌَ اّ چٌبى كواؿ ثْكٍ ّهیبى رب ؿبیزی ثبهیک‪ ،‬کَ چْى‬
‫ثو پِلْ فلزی‪ٍ ،‬گی اى ىیو پِلْی اّ ثیوّى هكزی‪ ّ .‬هْد اّ چٌلاى ثْك کَ آكهی‬
‫ثوك ّ كٍذ ثَ گوكزی ّ ثو هضبل چْة ریو كّ رب کوكی رب پْزِ ثْکَزی‪ ّ .‬اکضو‬
‫اّهبد اّ ثب ثواكه فْك هزلن ّ یک كل ثْكٍ‪ُ ّ ،‬و چٌل ثَ ّهذ عٌگ اًّگ فبى اى‬
‫اّ علا ثْكٍ‪ ّ ،‬چٌل ًْثذ كیگو ؽبالد اكزبكٍ کَ روٖیوی [‪]A306‬ؽْالذ هكزَ لیکي‬
‫كه عٌگ ثيهگ کَ ثب ربیبًگفبى پبكّبٍ ًبیوبى کوكٍ‪ ،‬عْچی هَبه ها كوهْكٍ رب‬
‫هلت لْکو ها ثلاًل‪ .797‬اّ كه آى هٖبف ٍؼیِب کوكٍ ّ ع ّلُب ًوْكٍاًل ّ ثلاى ٍجت‬
‫ثواكه اّ ها ٍیْهؿبهیْی كوهْكٍ‪ ّ ،‬آى هغوْع ثواكهاى ّ ثواكهىاكگبى‪ ،‬اّ ها ّ‬
‫كوىًلاى اّ ها ثَ هاٍ ثواكهی ّ ّبٍىاكگی هورجذ ّ هٌٖت كاكٍ‪ ّ .‬رب ایي ؿبیذ‬
‫ػبكد آى اٍذ کَ اى روبهذ ػن ىاكگبى ّ كوىًلاى رٌِب اّهّؽ عْچی هَبه ها كه‬
‫ٕق ّبٍىاكگبى ًْبًٌل؛ ّ كیگوآى عولَ كه ٕق اهوا ثبیَزٌل‪ ّ .‬ثؼ‪ٚ‬ی ؽکبیذ‬
‫عْچی هَبه ّ كوىًلاى اّ كه ‪ٙ‬وي كاٍزبًِب ّ رْاهیـ ثیبیل‪ ّ .‬اّ ها كوىًلاى ثَیبه‬
‫ثْكٍاًل‪ً .‬ول هیکٌٌل کَ هویت چِل كوىًل پَو كاّزَ‪ ،‬لیکي هؼوّف ٍَ پَواًل‬
‫یِی ُگْ ّ رْهْ ّ ییًَْگٍْ لیکي كه یولیؾ ًبم ییگْ ّ ییًَْگٍْ آهلٍ ّ اى آى رْهْ‬
‫ًیبهلٍ ّ ییکْ کْربٍ ثْكٍ اى رْهْ کْربٍرو‪ ّ ،‬ییًَْگٍْ كهاى ثبال ّ ٍوؿ چِوٍ ثْك ّ‬
‫هّی‪ ّ 798‬هیِ کْیلٍ كاّزَ‪ ّ ،‬چْى عْچی هَبهًوبًلٍ پَو هِزویي ییگْ ثغبی اّ‬
‫ثٌَْذ‪ ّ .‬چْى ییگْ ًوبًل‪ ،‬پَو اّ ها ُوهَْى‪ 799‬عبی اّ ًزْاًَذ‪800‬كاّذ ثؼل اى‬
‫آى ػوِ ییًَْگٍْ ثٌَْذ ّ كه ػِل هلکْفبى‪ ّ 801‬هیْالفبى‪ 802‬هبین هوبم عْچی‬
‫هَبه‪ ،‬پَو اّ ییًَْگٍْ ثْك ًبم ّ آّاىٍ اّهِْْه‪ ّ .‬كه هیبى کبهُب ّ هْْهرِب‬
‫اؽْال پبكّبٍ كهآهلٍ‪ ّ ،‬اّها اؽزوام ّ روکیي ثَیبهکوكٍاًل ّ ثو هبػلٍ روبهذ لْکو‬
‫ّ هْم‪ ،‬ها آهبّایٌی اّ كاًَزَ‪ ّ .‬هّىی کَ هیبى هْثیالیفبى ّاهینثْکب‪ 803‬هقبللذ‬
‫اكزبكٍ ثْك ییًَْگٍْ پیِ هْثیالىفبى ثْك ّ اى اػلاكلْکو اّ‪ ،‬چٌبًکَ كه ربهیـ‬
‫هْثیالیفبى هْوّػ فْاُل آهل‪ ّ .‬هیگْیٌل پَو ُلزبك پٌظ ٍبلگی پیِ هْثیالیفبى‬
‫ثَ هْهیلزبی آهلٍ‪ٌُْ ّ ،‬ى روبهی هْی ٍلیل ًْلٍ ثْك‪ ّ .‬ثَ ّهزی کَ لْکو‬
‫ثوكوىًلاى ثقِ هیکوك‪ ،‬یک ُياه ثَ كوىًلاى عْچی هَبه‪ ،‬کَ ثيهگ ثْكًل‪،‬‬
‫چْى ییگْ ّ رْهّْ ییًَْگٍْ كاكٍ‪ ّ ،‬اىلْکو هزلوم ٕل ًلو كاكٍ‪ ّ .‬ثؼل اى آى ُو‬

‫‪797‬ف‪:‬تضاًض‬
‫‪798‬ت‪ -:‬عّی‬
‫‪799‬جاهغ التْاعیز‪ُ:155\1،‬غهاؿْى‬
‫‪800‬ت‪ً -:‬واًضٍ ‪....‬اّ ًتْاًـت‬
‫‪801‬جاهغ التْاعیز‪:111\1،‬هٌگکَساى‬
‫‪802‬جاهغ التْاعیز‪:67\1،‬هْتیالیهاآى‬
‫‪803‬جاهغ التْاعیز‪:17\1،‬اعیؾ تْکا‬

‫‪190‬‬
‫کٌ اى اّهّؽ اّ کَ عبی كاًَزَاًل کَ‪ 804‬لْکو كه اُزوبم اّ ثْكٍ ّ ایي ىهبى ثَ‬
‫ّاٍطَ رْالل ّ رٌبٍل ثَیبه ّلٍاًل‪ ّ.‬كه ىهبى هْثیالیفبى چٌلی اى فْاریي ثيهگ‬
‫عْچی هَبه كه ؽیبد ثْكًل ّ ایْبى ها ػيیي هؾزوم كاّزَ‪ ّ .‬یْهد ّ هوبم‬
‫ییًَْگٍْ ّ اّهّؽ عْچی هَبه كه اًلهّى هـْلَزبى اٍذ اى عبًت ّوم‪ ،‬هبیل ثَ‬
‫ّوبل هؾلّك اهگًَْ‪ُ ّ805‬کْلًَبّهك‪ ّ 806‬هیاله ًيكیک ثَ هْ‪ٙ‬غ یْهرِب عیجْ پَو‬
‫اّرچی ًْیبى ّ ًْاكٍ اّ‪ٛ‬ـبچبه ّ پَو ییگْ ها ًبم یبًزبم ثْكٍ‪ ّ ،‬یکی كیگو‬
‫اههَْى؛ ّ یک ٕلٍ هیكاًَزَاًل‪ ّ .‬پَو رُْهُْ‪،‬اِثُْ َگبى ُن ٕلٍ هیكاًَزَ ّ پَو‬
‫ییگْ ییَْاهگبى كه ىهبى هْثیالیفبى عبی عْچی هَبه ّ اّلًْ اّ كاًَزَ؛ ّ آفو‬
‫االهو ثب پَو ىاكگبى ‪ٛ‬ـبچبه کَ اّهّؿبّرچی ًْیبى ثْكًل ثلیي هلک آهلًل ّ كه‬
‫ػِلٍ اثبهبفبى ایٌغب ثْكًل ّ ایي ىهبى ًیي ثؼ‪ٚ‬ی َُزٌلّ پَواى كیگواى آى عْچی‬
‫هَبه ثْكٍاًل هغ الوَٖ اهْام ّالًْ هـْل ثَیبهًل ّ كه ُوَ ّوّػ کوكى ػالؽلٍ‬
‫کزبثی ىفین هیّْك چْى چٌگیوفبى اٍذ ّ اّالك ٍقي ها اکضو كه مکو ایْبى‬
‫ٕوف هیثبیل کَ اًْب هللا ّ رؼب لی [‪ ]B306‬کَ ثو ػوو كّلذ ّ هيیل ٍلطٌذ‬
‫ٍلطبى ٍال‪ٛ‬یي ىهبى الوقْٖٓ ثَ ػْى ّ ػٌبیذ هلک الٖول ؿیبس الؾن ّ‬
‫اللًیب ّاللیي هؾول فلل هللا رؼبلی هلکَ ّ ٍلطبًَ ٍبلِبی‪ 807‬كهاى ّ هوًِبی ثب ثوگ‬
‫ٍّبى ٍبیَ افزو ُوبیْى كه ػوَٕ هثغ هَکْى پبیٌلٍ ّ هَزلام ثبك ثَ ؽن هؾول ّ‬
‫آلَ اعویي‬

‫تاب سین در شرح چٌگیسخاى‬

‫هاّیبى‪ 808‬افجبه كه رْاهیـ عِبًگْبی آّهكٍ کَ چٌگیيفبى كه ‪ٛ‬لْلیذ كه ٍیيكٍ‬


‫ٍبلکگی اى پله ثبى هبًلٍ ّ اهْام ثَیبه کَ كه ىهبى كّلذ پلهُ ییَْگبی ثِبكه‬
‫عوغ ّلٍ ثْكًل ّ هطیغ گْزَ چْى چٌگیيفبى ها ‪ٛ‬لل كیلًل اى ّی ثو گْزٌل ّ چْى‬
‫هبكه اّلْىایکَ‪ 809‬ػظین کبكیَ ّ ػبهلَ ثْك ثَ هله اهکبى اّ ها ثَ عبى ّ هبى ّ‬
‫ارجبع ّ لْکو ّ اػْاى کَ اى ییَْگبثِبكه ثبى هبًلٍ ثْكًل هؾبكظذ ّ هواهجذ هی‪-‬‬
‫ًوْك ّ ثَ کواد اؽْال چٌگیي فبى ‪ٙ‬ؼق هیپنیوكزَ ّ چٌل ًْثذ ثب اهْام یبفیْد‬
‫ّ ارجبع ّ لْکو ّ اػْاى ثوّی كوٕذ یبكزَاًل ّ ثٌل‪ 810‬کوك ّ ؽن رؼبلی اّ ها اى‬

‫‪804‬ف‪ -:‬کَ‬
‫‪805‬جاهغ التْاعیز‪:41\1،‬اعگٌَ‬
‫‪806‬جاهغ التْاعیز‪:41،‬کْکًَاّّع‬
‫‪807‬ت‪:‬ؿالِا‬
‫‪808‬ت‪:‬عاّی‬
‫‪809‬ف‪:‬اّالْایکَ‬
‫‪810‬ت‪:‬تٌضٍ‬

‫‪191‬‬
‫آى ّه‪ِٛ‬ب فالٓ كاكٍ ّ چْى كه اىل آىال فْاٍذ ؽن‪811‬رؼبلی چٌبى ثْكٍ کَ اّ‬
‫پبكّبٍ ػبلن ّْك‪ ،‬ثَ رلهیظ روریت‪812‬هییبكزَ‪ ،‬رب ثَ ّاٍطَ هوبٍبد ىؽوبد ّ رؾول‬
‫هْوبد ثو کبهُبی‪ٕ 813‬ؼت هٖبثود رْاًل ًوْك‪ ّ ،‬چْى ثَ لند پبكّبُی ّ‬
‫آٍبیِ هٍل‪ ،‬هله آى ًؼوذ ثيهگ ثلاًل ّّوای‪ّ ٜ‬کو گياهی ثَ رولین هٍبًل؛ ّ‬
‫چْى ثَ هوارت ػلیَ ثوٍل‪ ،‬ػبلویبى ها یک ثَ عبی فْك رْاًل كاّذ‪ ّ .‬ثب ّعْك‬
‫‪ٙ‬ؼق ؽبل ّ هْوذ ّ ىؽوبد ّ ّلایل گًْبگْى‪ ،‬ػظین ثِبكه ّ ّغبع ثْكٍ‪ ّ ،‬ثَ‬
‫ؿبیذ ػبهل ّ ٌُوهٌل ثْك ّ ٕبؽت هأی ّ كوٌُگ‪ ّ .‬ثَ عِذ کوم ّ اًؼبم ًبم ّ‬
‫آّاىٍ اّ كه ا‪ٛ‬واف هٌزْو ّلٍ ّ هؾجّذ اّ كه ‪ٛ‬جبیغ ثبى كیل آهلٍ‪ ّ ،‬اهْام ثَ عبًت‬
‫اّ عوغ هیّلٍاًل رب هْی ؽبل ّ ثب ّْکذ ّلٍاًل ّ كٍّزبى ها هظلو ّ هٌْٖه؛ ّ‬
‫كّوٌبى ها هقنّل ّ هوِْه گوكاًیلٍ‪ .‬ثلاى ٍجت کَ فْیْبى ّ ػن ىاكگبى اّ ثو‬
‫پلهاًِ ّ ثو اّ ؽَل ثوكًل‪ ،‬القْٖٓ اهْام ربیچیْد کَ ُوَبیَ ثْكًل ّ یْهرِبی‬
‫ایْبى ثَ ُولیگو ًيكیک‪ ّ ،‬رلاهک ایْبى هِوزو ثْك ثیْزو ثب ایْبى كه اكزبكٍ ّ ثَ‬
‫اًْاع ىؽوبد هیکْیلٍ رب اکضو آى هْم ها هوِْه گوكاًیلٍ‪ ّ ،‬ثبىهبًلگبى ها كه‬
‫ٍلک ثٌلگبى آّهكٍ‪ ،‬چٌبًکَ هْوّػ فْاُل آهل‪ .‬ثؼل اى آى ثؼ‪ٚ‬ی فْیْبى ّ اهْام‬
‫هـْل کَ ثَ ًَجذ ث ب ّی ًيكیک ثْكًل‪ ،‬هَقو ّ هطیغ گوكاًیلٍ؛ ّ ثؼل اى آى هْهی‬
‫اىفْیْبى اّ ثب اًّگفبى پبكّبٍ ًبیوبى‪ 814‬کَ هیبى اّ ییَْگبیثِبكه‪ 815‬كیویٌَ‬
‫كٍّزی ّ پلهكوىًلی ًيكیک یکلیگو ّلًل ّ ثَ ارلبم هٖل اّ هیاًلیْیلًل ّ هوبم ّ‬
‫یْهّرِبی ایْبًجَ ُولیگو ًيكیک ثْك ‪ٙ‬وّهد ثْك رلاهک آى عوغ کوكى ثَ کواد‬
‫هٖبف كاكًل ػبهجذ االهو چٌگیيفبى ؿبلت آهل‪ ّ ،‬ایْبى ها عولَ ًبچیي ّ ًیَذ‬
‫گوكاًیل ّ ثؼل اى آى اهْاهی ها اى هـْل کَ كه ؽلّك یْهرِب ایْبى هیًَْزٌل ّ‬
‫ُوَبیَ ثْكًل‪ 816‬اکضو كّوي ّ ؽبٍل ثبّل ًيكیک ّلًل‪ 817‬ثؼل اى آى هیبى اّ ّ‬
‫پبكّبٍ ًبیوبى کَ ثَ ّاٍطَ كّوٌی کَ ثب پبكّبٍ کوایذ اًّگفبى كاّزٌل ّ كٍّزی ّ‬
‫چٌگیيفبى ثب ّی چٌل ًْثذ ثب ایْبى‪818‬عٌگ کوكٍ ثْك‪ ،‬ػلاّد ّ هقبٕوذ هبین‬
‫گْذ ّ کیٌَُب كه ٍیٌَُب هَزؾکن ّلٍ؛[‪ً ّ]A303‬یي ؽْالی ّالیزی کَ ثَ‬
‫چٌگیيفبى ًيكیک ثْك‪ ،‬اى هقبللبى ّ هؼبًلاى پبک گْزَ ثْكًل‪ ّ 819‬ثَو ؽلُب‬

‫‪811‬ت‪:‬دن‬
‫‪812‬ت‪:‬تغتیة‬
‫‪813‬ت‪:‬کاعُا‬
‫‪814‬جاهغ التْاعیز‪:295\1،‬کغایت‬
‫‪815‬جاهغ التْاعیز‪:295\1،‬چٌگیؼساى‬
‫‪816‬ت‪:‬اًض‬
‫‪817‬ت‪:‬تضاعک کغص‬
‫‪818‬ت‪ -:‬کغایت ‪ ...‬تا ایلاى‬
‫‪819‬ت‪:‬تْصًض‬

‫‪192‬‬
‫ًبیوبى ثَ ُن هٍیلٍ‪ ّ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی كّوٌبى چٌگیيفبى اىفْیْبى اّ ّ اهْام هـْل پیِ‬
‫ایْبى هكزَ ّ ثب ّی كّوٌی ّ ػلاّد آؿبى ًِبكٍ‪ .‬ثلیي اٍجبة الىم ّل ثب ایْبى‬
‫هؾبهثذ کوكى رب عولَ ها هوِْه ّ هَقو گوكاًیل‪ .‬ثؼل اى آى پبكّبٍ فزبی‪ ،‬الزبى‪-‬‬
‫فبى‪ ،‬کَ پبكّبُی ثَ ؿبیذ ثيهگ ّ هؼزجو ثْك‪ ّ ،‬كه اّهبد اکضو اهْام هـْل ّ‬
‫روک ثَ ّاٍطَ آى کَ كه ؽلّك ّالیذ فزبی ثْكٍاًل هطبّػذ ّ اًویبك ایْبى ًوْكٍ‪-‬‬
‫اًل ّ ًیي ٍوکْی هیًوْكٍاًل ثوُبى هبػلٍ رْهغ هطبّػذ ّ هزبثؼذ هیكاّذ ّ ًیي‬
‫پبكّبُبى فزبی‪ ،‬چٌبى کَ كه كاٍزبًِب هزولم گلزَ ّل اى آثب ّاعلاك ّ اػوبم‬
‫چٌگیيفبى چٌل کَی‪ 820‬ها کْزَ ثْكًل ثلاى ٍجت هیبى ایْبى هٌبىػذ ّ هٌبهْذ‬
‫ثْك چْى چٌگیيفبى ها ّْکذ ّ هْد ّ هلهد كاك ّلْکو ثَیبهثو ّی عوغ ّلٍ ‪-‬‬
‫ثْكًل ثو ّی ّاعت كاًَذ ثَ هکبكبد ّ اًزوبم کیٌَ كیویٌَ هیبم‪ً 821‬وْكى‪ .‬ثب ٍپبٍ‬
‫ثَیب هثَ عٌگ آلزبفبى هكزي ّ اکضو هوبلک فزبیوا هَقو کوك ّ پبكّبُبى ایْبى ها‬
‫هوِْه گوكاًیلّ ثویَ عولَ ها هطیغ ّ كوهبى ثوكاهگْزٌل‪ ّ .‬ثؼل اىپٌظ ٍبلگی‬
‫لْکوی ها كه آى ٍو ؽل ثَ گناّذ ّ ثَ اهكّی فْیِ هواعؼذ ًوْك‪ ّ .‬ثؼل اى آى‬
‫هولکذ رجّذ ّ رٌگوْد کَ كه آى ؽْالی ثْك‪ّ822‬الیبد اّ هَقو گوكاًیل؛ كه فب‪ٛ‬و‬
‫كاّذ کَ كیگو ثبه ثَ عبًت فزبی هّك رب آى هوبلک هاثَ یک ثبهگی هَزقلٔ‬
‫گوكاًل ّ ّالیذ هواعبًگ ها ًیي کَ ثَ فزبی هزٖل ّ ثَ هـْلَزبى ًيكیک‬
‫ٌُّلّیبى ّ اُل هَواعبًگ آى ها َکٌلَه هیگْیٌل ّ ربعیکبى هٌلُبه‪ ،‬ها هَقو کٌٌل‪ّ .‬‬
‫ػيم ها ثلاى هِن عيم كاّذ لیکي چْى کّْلْک فبى پَو پبكّبٍ ًبیوبى ثْهزی کَ‬
‫پلهُ کْزَ ّل گویقزَ ثَ ّالیذ روکَزبى هكذ ّ ثب ثؼ‪ٚ‬ی اهْام هـْل کَ كّوٌبى‬
‫اّ ثْكًل یکی ّلٍ ّ ثوهولکذ روکَزبى کَ گْهفبى هوافزبی كاّذ ّ هَزْلی ّلٍ؛‬
‫ّ گْهفبى ها کْزَ آّاىٍ آى ؽبلذ ثَ چٌگیيفبى هٍیل ػيهِ اى هكزي ثَ عبًت‬
‫فزبی ّ آى ؽلّك كبرو ّل ّ ثَ ككغ كزٌَ کّْلْک هْـْل گْزَ عجَ ها ثب لْکو ثَ‬
‫كوٍزبك ّ اّ ها ًیو هوِْه گوكاًیل ّ چْى روکَبًکَ هلکی ثب ‪ْٛ‬ل ّػوٗ اٍذ‬
‫کّْلْک ثَ هْبّهد ٍلطبى هؾول فْاهىهْبٍ اى كٍزگْهفبى ثیوّى آّهكٍ ثْك ّ‬
‫کّْلْک ثو ثؼ‪ٚ‬ی اى آى هَلّ‪ ٜ‬گْزَ ثْك‪ ّ ،‬فْاهىهْبٍ ثوثؼ‪ٚ‬ی چْى لْکو‬
‫هـْل کّْلْک ها اى هیبى ثوكاّزٌل ٍلطبى هؾول فْاهىهْبٍ روبم هوبلک روکَزبى‬
‫رب اًياه کَ ٍوؽ ّل اٍذ ثَ كٍذ كوّ گوكذ اى ؿیود ّ ًیي عوبػذ ثبىهگبًبى‬
‫هَلوبًبى کَ چٌگیيفبى ایْبى ها اى هاٍ ارؾبك ّ كٍّزی پیِ ٍلطبى كوٍزبكٍ ثْك‬
‫فبلْی ٍلطبى هؾول کَ اّ ها ایٌبل چْم‪ً 823‬بم ثْك‪ 824‬کَ اّ ها هبیوفبى هیگلزٌل ثی‬

‫‪820‬ت‪:‬کؾ‬
‫‪821‬ت‪:‬صیغیٌَ هیام صیغیٌَ هیام‬
‫‪822‬ت‪ -:‬تْص‬
‫‪823‬ف‪:‬تٌال جْم‬

‫‪193‬‬
‫رآهل ّرلکو ایْبى ها كه ارواه ثَ کْذ‪ .‬ثلاى ّاٍطَ چٌلاى ؿ‪ٚ‬ت ّ ؽ ّویذ ثو‬
‫چٌگیيفبى ؿبلت ّل کَ کبه ّالیذ فزبی ّ چیي ّ هواعبًگ كواهُْ کوك ّ ثو‬
‫كْه ػبىم كیبه روکَزبى ّ ایواى ىهیي ّل ّ ُو كّ هولکذ ها ثَ ارلبم پَواى ّ‬
‫هؼبًّذ اهوآء هَقو گوكاًیل ثؼل اى آى اّگزبی هبآى ّالیذ فزبی ثَ ارلبم ثواكه‬
‫فْیِ رْلْی فبى روبم ثَ گوكذ ّ [‪ّ]B303‬الیذ ِک َولْ‪825‬ثبّ ُـو ّ ثُْلو كّذ‬
‫هپچبم‪ّ 826‬اّهًّ ّ چوکٌ ّ آً رب ًِبیذ ّوبلَ ّ اى عبًت عٌْة رب ؽلّك ؽجَْ‬
‫ثَ ارلبم ثواكهىاكگبى ثَزلًل ّ ّالیذ ٍْلٌگوَ ُن چٌیي ثَ گوكزٌل‪ ّ .‬كه ػِل‬
‫هٌگکَهبآى‪ ،‬هّم ثَ یک ثبه ثَ گوكذ ّ هْثیالیهبآى كه ّهذ پبكّبُی فْك ّالیذ‬
‫چیي ّ هواعبًگ ّ ثؼ‪ٚ‬ی اى ٌُلٍّزبى ثَزل ّالی الـبیخ ٍبل ثَ ٍبل ّ هّى ثوّى‬
‫اّهّؽ ّ كوىًلاى چٌگیيفبى ّالیبری کَ كه ؽْالی هوبلک ایْبى اٍذ كه رؾذ‬
‫رٖوف هیآهًل ّ چٌیي کبهُبی هؼظن اى اصو كّلذ چٌگیيفبى ّ اّهّؽ اّ‬
‫هَقو‪ 827‬گْزَ ّ هیگوكك ّ ّوػ ّ رل‪ٚ‬یل ایي ؽکبیذ هي ثؼل ُو یک كه كاٍزبًی‬
‫ثَ عبی فْك فْاُل آهل ایٌغب ثو ٍجیل كیجبچَ ایي هقزٖو مکو هكذ ایي ىهبى آؿبى‬
‫کٌین ّ ّوػ ّ رل‪ٚ‬یل فْاریي چٌگیيفبى ّ مکو آى کَ اى ُو فبرًْی چٌل كوىًل‬
‫كاّزَ ّ اؽْال ُو یک كه هلن آّهم‪ ،‬اًْب هللا رؼبلی‬

‫تاب چِارم در رکر خْاتیي ّ فرزًذاى‬

‫چٌگیي فبى ها هویت پبًٖل فبرْى ّ ٍُ ّویّذ ثْكٍ‪ُ ّ ،‬و یک ها اى هْهی ٍزلٍ‪،‬‬
‫ثؼ‪ٚ‬ی ها ثَ ‪ٛ‬وین ًکبػ هـْالًَ ّلٍ‪ ّ ،‬اکضو آى ثْكٍ اًل کَ چْى هوبلک اهْام‬
‫هاهَقو ّ هوِْه گوكاًیل‪ ،‬ایْبًوا ثَ ؿبهد ثیبّهك ّ ثَزل‪ ّ ،‬اى آًبى کَ فْاریي‬
‫ثيهگ ثْكٍاًل ّ كه ٕلك اػزجبه روبم آهلٍ‪ُ ،‬یچ ثْكٍاًل ثلیي رل‪ٚ‬یل‪ :‬ثُْهرََ كُْعیي‬
‫‪829‬‬
‫كفزو[كَی]‪ًُْ828‬یبى هولم ّ پبكّبٍ هٌُوِواد؛ ّ اّ هؼزجورویي ّ ثيهگزویي ُوَ‬
‫فْاریي ثْكٍ‪ ّ ،‬هبكه چِبه پَو ثيهگزو‪ ،‬عْچی‪ 830‬ثْك کَ روبهذ پبكّبُبى ّ‬
‫پبكّبٍىاكگبى کَ كه كّذ هپچبماًل اى ًَل ّیاًل‪ ّ .‬چٌبى‪ 831‬روویو هیکٌل ّهزی کَ‬

‫‪824‬ت‪ -:‬تْص‬
‫‪825‬ت‪:‬تا‬
‫‪826‬ف‪:‬هلجام‬
‫‪827‬ت‪:‬هیـغ‬
‫‪828‬جاهغ التْاعیز‪159/1،‬‬
‫‪829‬ت‪ُ -:‬وَ‬
‫‪830‬ف‪:‬هْجی‬
‫‪831‬ت‪:‬چٌیي‬

‫‪194‬‬
‫چٌگیيفبى ثب هْم هوگیذ‪ 832‬عٌگ کوك ّ ثو ایْبى ؿبلت آهلٍ‪ ،‬ثُْهرََ كُْعیي ثَ‬
‫عُْچی ؽبهلَ ثْك ‪ ّ .‬هْم ِهوگیذ اّ ها ثَ ؿبهد ثوكًل‪ ،‬ثَ عِذ آى کَ كه آى ّهذ‬
‫هیبى ِهوگیذ ّ اًّگفبى ٕلؼ ثْك‪ ،‬اّ ها پیِ اّ كوٍزبكًل‪ .‬اًّگفبى اّ ها ػيیي‬
‫ّ هؾزوم كاّذ‪ ّ ،‬ثٌب ثو كٍّزی هلین ثب پله اّ كاّزَ ّاًگ چٌگیيفبى ها كوىًل‬
‫هیگلزَ‪ ،‬ثلّ ثَ ًظو ػوٍّی ًگبٍ کوك‪ ّ ،‬اهواء اّ ها گلزَاًل اّ ها چوا ًویٍزبًی؟‬
‫عْاة كاك کَ ػوًّ هي اٍذ‪ ،‬اى هوّد ّ هوكی كّه ثبّل ثَ ًظو فیبًذ كه اّ‬
‫ًگبٍ کوكى‪ .‬چْى چٌگیيفبى اى آى ؽبل فجو یبكذ‪ٍَ ،‬پب ها کَ ع ّل ٍَوربم ًُْیبى ثْك‪،‬‬
‫اى هْم َعالیو‪ ،‬پیِ اًُّگفبى كوٍزبك ایي فبرْى ها ‪ٛ‬لت كاّذ‪ .‬اًّگفبى اّ ها‬
‫هواػبد‪ 833‬کوكٍ ثَ ّی ٍپوك‪ .‬چْى هّی ثَ فلهذ چٌگیيفبى ًِبك‪ .‬كه هاٍ عْچی‬
‫ثَ ّعْك آهلٍ‪ ّ ،‬عِذ آًکَ هاٍ هقْف ثْك ّ هغبل روریت ّ گِْاهٍ ّ هوبهی ًَ‪،‬‬
‫ٍَپب هلهی آهك فویو کوكٍ ّ اّ هاكه آى پیچیلٍ ّ كهكاهي فْك گوكزَ ثَ آىهم ثیبّهك‬
‫رب اػ‪ٚ‬بی اّ ها هًغی ًوٍل‪ً ّ .‬بم اّها ثلاى ٍجت عُْچی کوكًل‪ ،‬کَ ًبگبٍ‪ 834‬كه‬
‫ّعْك آهلٍ‪ ،‬پَو كّم‪ ،‬چـزبی کَ اى اثزلاء ّالیذ روکَزبى رب اًزِبی آة آهْیَ‬
‫ؽکْهذ ؽْالذ ثلّ ثْك‪ ّ ،‬اُّلًُْ اّ ها الـْی ّهجبهکْبٍ ّ ثَوام هیكاًَزٌل‪ّ ،‬‬
‫اکٌْى ُكّا ّ پَو اّ هُزلُؾ فْاعَ هیكاًٌل؛ ّ رل‪ٚ‬یل ّؼت كوىًلاى ّ ؽکبیذ اّ ُو‬
‫یک ثَ هْ‪ٙ‬غ فْك فْاُل آهل‪ .‬پَو ٍیْم‪ ،‬اّگزبیهبآى کَ ثؼل اى چٌگیيفبى هبآًی‬
‫ّل ّ ٍیيكٍ ٍبل هبآًی کوك‪ُ ّ ،‬گیْکفبى پَو ثيهگزویي اّ ثْك‪ ّ ،‬هبیلّ چٌل‬
‫پبكّبٍىاكٍ کَ كه آى ؽلّك هیثبٌّل اى ًَل ّیاًل ؽکبیذ ایْبى ثَ عبی فْك ثیبیل‪.‬‬
‫پَو چِبهم‪ ،‬رْلْی کَ لوت اّ[‪ ]A303‬اُلُؾ ًُْیَي ثْكٍ؛ ّ چٌگیيفبى اّ ها ًْکو‬
‫هیفْاًلٍ‪ ّ ،‬اکضو اّهبد هالىم پله ثْكی ّ كه عٌگِب ثب ّی ثْكی‪ ّ .‬رُْلُْی ثَ‬
‫ىثبًی هـْل آییٌَ ثبّل‪ ،‬چْى اّ ّكبد یبكذ‪ ،‬رب ایي ؿبیذ آییٌَ ها ًبم ُؿوُّم ّلٍ‪ّ ،‬‬
‫ًبم آییٌَ ثَ روکی ُکْى ُکْ اٍذ‪ ّ .‬ایي ىهبى ًیي هـْالى آییٌَ ها ُگْى ُگْ هیگْیٌل ثَ‬
‫ْال ُگْفبى ّ اَهیؾ ثُْ َکب كوىًلاى اّ‬
‫ٍجت هنکْه؛ ّ هْثیالی هبآى ّ ُهٌگکَ هبآى ّ ُُ َ‬
‫ثْكٍاًل؛ ّ اکٌْى اى م ّهیّذ ّ كوىًلىاكگبى ایْبى ریوْههبآى ّ پبكّبٍ اٍالم ؿبىاى‬
‫فبى هبآى پبكّبٍاًل‪ ّ .‬كیگو ّؼت ّ مهیّذ اى ًَل پبک اّهبآى ّ پبكّبٍ ّلٍاًل‪ ،‬كه‬
‫ُو اهالم ّكاٍزبى ُو یک ػلیؽلٍ فْاُل آهل‪ّ .‬چِبه پَو چٌگیيفبى ُن ػبهل ّ‬
‫کبكی ّ کبهل ّ ثِبكه ّ كالّه ّ پٌَلیلٍ پله ّ لْکو ّ هػیّذ ثْكٍاًل‪ ّ ،‬هولکذ‬
‫چٌگیي فبى ها ثَ هضبثذ چِبه هکي‪ ّ .‬اّ ُو یک ایْبى ها رْٖه پبكّبُی کوكٍ‪ّ ،‬‬
‫ایْبى ها چِبه ُکْلُْگ گلزَاًل‪ ّ .‬اى آكهی ّ اٍت ّ ؿیوٍ‪ ،‬آًکَ ثوٍوآیل ّ ثو‬
‫كیگواى هاعؼ ثبّل ّ ٍبثن آیل آى ها ُکولُْگ گْیٌل ّؽکبیذ ایي چِبه پَو ثیوّى‬

‫‪832‬ت‪:‬کتة‬
‫‪833‬ف‪:‬ؿاعت‬
‫‪834‬ف‪ً:‬اکَ‬

‫‪195‬‬
‫آًچَ كه كاٍزبى ُو یک فْاُین ًّْزي‪ ،‬ثَیبه ثبّل کَ كه ایي كاٍزبى چٌگیيفبى‬
‫ثیبیل ّ اى آًغب هؼلْم گوكك؛ ّ مکواهواء اّ لْکو ُب کَ روریت کوكٍ ّ ثَ ُو پَوی‬
‫كاكٍ‪ُ ،‬ن كه ایي كاٍزبى‪ ،‬كه ایي رل‪ٚ‬یل اهوا‪ 835‬هْوّػ فْاُل آهل‪ ّ .‬اٍبهی پٌظ‬
‫كفزو کَ اى ایي فبرْى ثْكٍاًل مکو آًکَ ُو یک ثَ کلام ُّْو كاك‪ ،‬ثلیي رؼ‪ٚ‬یل‬
‫اٍذ‪ :‬كفزو ثيهگزو كه اثزلاء اّ ها عِذ ثًْثْهب‪836‬پَو ًیکْاى‪ًْ 837‬اكٍ اًّگ‪-‬‬
‫فبى هی فْاٍزٌل ّ آى ّٕلذ ثَ اروبم ًوٍیل ّ ثلاى ٍجت كل هبًلگی كه هیبى آهل‪ّ،‬‬
‫ثؼل اى آى اّ ها هیَو ًکْى‪ ،‬ثْرْکْهگبى‪ ،‬اى هْم ایکیواً كاكٍ كفزو كّم اّ ها‬
‫پَو هْرْهَ‪838‬ثیکی پبكّبٍ هْم اّهااّة‪،839‬رْهالچیکْهگبى كاكٍ‪ .‬كفزو ٍیْم اّ ها‬
‫پَو پبكّبٍ اًّگْرغٌگْی كاكٍ ّ كفزو چِبهم اّ ها پَو پبكّبٍ هٌوواد كاكٍ‪ً ،‬بم اّ‬
‫کْهگبى ثْكٍ كفزو پٌغن اّها ثَ پَو ‪ٛ‬بلغْ کْهکبى اى هْم اّلوْرْد ًبم اّعبه‬
‫آٍ بفبى كاكٍ ثب عْ کْهکبًجواكه هبكه اّ ثْكٍ‪ ّ .‬چٌگیيفبى ایي كفزو ها ػيیي رواى‬
‫كیگو كفزواى كاّزَ‪ ّ ،‬اؽْال ّ ؽکبیبد اّ ثَیبهاٍذ‪ ،‬ثؼل اى ایي ًّْزَ ّْك ّ ایي‬
‫پٌظ كفزو ّ ُّْو آى ایْبى ها ه‪ٚ‬بیب ثَیبهاٍذ؛ّ چْى ّؼت ّ ًَت ُو یک كه‬
‫ّؼجَ هیآیل‪ ّ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی ؽکبیبد كه اصٌبی رْاهیـ چٌگیيفبى ّ كاٍزبًِبی اّگزبیهبآى‬
‫ّ گیْگ فبى ثیبیل‪ ،‬چْى ًیک هطبلؼَ کٌٌل‪ ،‬عولَ هؼلْم ّ هلِْم گوكك‪ .‬كوىًلاى کَ‬
‫اىفبرْى ثيهگزو‪ ،‬ثْهرَ هْعیي‪ ،‬كهّعْك آهلٍاًل‪ ،‬کَ مکو کوكٍ ّل‪ .‬فبرْى كّم‬
‫كفزو ‪ٛ‬بیواًٍُُّْوولم هْم اّهُبههوکجذ‪ 840‬کَ ثَ هْعجی كوهبى ایل ّل ّ ایي كفزو‬
‫ثیبّهك ّ ثَ چٌگیيفبى كاك ّ اى ّیک پَو كاّزَ ًبم اّ کْلگبى ّ ایي پَوها هورجَ‬
‫چِبه پَو هنکْه ًٌِبكٍ مکو اؽْال کْاکبى‪ّ ّ841‬ؼت ّ كوىًلاى اّ چٌبى ثْكٍ کَ‬
‫اّ ها چِبه پَو ثْكٍ‪ .‬هِزوی ها ًبم هْعَ ثْكٍ‪ .‬چْى پلهُ ّكبد کوكٍ اٍذ‪ِّ ،‬‬
‫ُياه هوك ثلّ كاكٍاًل ّ عبی پلهثْی اهىاًی كاّزَ‪ ّ .‬ایي هْعَ پَوی‬
‫كاًَزَ‪،‬اهّكی‪ً 842‬بم ّ عبی ّ لْکو پله كاّزَ[‪ ّ ]B303‬هالىم هْثیالیهبى ثْكٍ ّ‬
‫پَوی كاّزَ ًبم اّ اِثُْ َگبى‪ّ ،‬عبی ّ لْکو پله كاًَزَ‪ ،‬لیکي كه ّهزی کَ اّهّؽ‬
‫رـبچبهًْیبى‪ً ،‬بیب ّ كیگوّبٍىاكگبى ثب هْثیالیهبى كل كگوگْى کوكًل ّ اًلیْیلٍ کَ‬
‫ثب هبیلّ یکی ًّْل هْثیالی هبى ها هؼلْم ّل ّ اّ ها ثب كیگواى ثَ ُن ثَ یبٍب هٍبًیل‪.‬‬

‫‪835‬ف‪ -:‬اهغا‬
‫‪836‬جاهغ التْاعیز‪:311\1،‬تْؿاها‬
‫‪837‬جاهغ التْاعیز‪:311\1،‬ؿٌگْى‬
‫‪838‬جاهغ التْاعیز‪ًْ:311\1،‬هْتَ‬
‫‪839‬جاهغ التْاعیز‪:311\1،‬اّیغات‬
‫‪840‬جاهغ التْاعیز‪:312\1،‬اُّؼهغگیت‬
‫َاى‬ ‫‪841‬اصل‪:‬ک ُ‬
‫َْلگ‬
‫‪842‬جاهغ التْاعیز‪:312\1،‬اّعّصی‬

‫‪196‬‬
‫ّ فبرْى ٍیْم ییَْگبد اى هْم ربربه‪ ّ،‬اى ّ پَوی آّهكٍ ًبم اّ چبّّه‪ ّ ،843‬كه‬
‫عْاًی ًوبًل‪ .‬فبرْى چِبهم گًْغْ‪844‬فبرْى كفزو الزبى فبى‪ ،‬پبكّبٍ فزبی‪ّ .‬‬
‫هِْْه اٍذ کَ فْة هّ ًجْكٍ لیکي ثَ عِذ آى کَ پلهُ پبكّبُی ثَ ؿبیذ‬
‫ثيهگ ثْك‪ ،‬اّ ها اػزجبهی ّ اؽزواهی هیکوك‪ .‬چٌگیيفبى اى ّی ُیچ كوىًلی‬
‫ًلاّذ ّ رب ػِل اهیؾثْکب‪ 845‬كه ؽیبد ثْك ّ ثؼل اى آى ًوبًلٍ‪ .‬فبرْى پٌغن فْاُو‬
‫ییَْگبى هنکْه‪ُ ،‬ن اى هْم ربربه‪ ّ .‬ؿیواى ایي فْاریي هنکْه چٌگیيفبى ها چٌلایي‬
‫فبرْى ثْكٍاًل کَ هاٍ ثيهگ كاّزَاًل ّ لیکي كه ٍلک ّ ػلاك‪ 846‬ایي فْاریي‬
‫پٌغگبًَ ًیبهلٍاًل ّ هللا اػلن‬

‫تاب پٌجن در تاب تاریخ جِاًگشایی‬

‫چْى هجٌی ایي کزبة ّ ّ‪ٙ‬غ ایي ربهیـ ثلاى ًو‪ ٜ‬اٍذ کَ ثیْو ّؼت كوىًلاى ُو‬
‫هْهی ّ پبكّبُی روویو کٌین آًگبٍ كه إل ربهیـ ّ ؽکبیبد ّوّع کٌین كه هَن‬
‫اّل ایي كاٍزبى ّ ػلك فْاریي هؼزجو چٌگیيفبى ّ رلٖیل پَواى ّ كفزواى اّ مکو‬
‫هكذ ایي ىهبى ؽکبیبد ّ ربهیـ چٌگیيفبى اى اثزلاء ىهبى ّالكد اّ آؿبى کوكٍ رب‬
‫ه ّلد چٌل ٍبل ًّْزَ هیآیل چَ كه اّایل ؽبل ؽکبیبد اّ ٍبل ثَبل هؼلْم ًجْكٍ ثؼل‬
‫اى آى آًچَ ٍبل ثَ ٍبل كهككبرو ّ ربهیـ هـْل آهلٍ اٍذ ثو ٍجیل رؼ‪ٚ‬یل ًّْزَ‬
‫هیآیل ّ ُو چٌل هٌٖلبى ّ هْللبى رْاهیـ هزولم‪ ،‬کزت اى ُو ًْع ٍبفزَاًل‬
‫ّؽکبیبد اىهٌَ هقزلق ًبهورت پوكافزَ‪ ،‬اهب فْاًٌلگبى اى ایي كبیلٍ روبم ًیبكزَ‪ّ .‬‬
‫ًیي ٍبل ثَ ٍبل کَ هوؽْم اثي االصیو ًِبكٍ‪ ،‬اگو چَ ٍؼی ثَیبه کوكٍ‪ .‬لیکي‬
‫ؽکبیبد ُو پبكّبُی ه‪ٚ‬جْ‪ً ٛ‬یَذ‪ ّ ،‬کیلیذ آى کوب ثیْی ثو ّال‪ ّ 847‬روریت‬
‫هؼلْم ًویّْك ّ ایي هؼٌی ًيك هطبلؼَ کٌبى ایي کزبة هووه اٍذ ثٌب ثو ایي هولهبد‬
‫هئللبیي ربهیـ ها چٌبى هْاكن اكزبك کَ ثَ ُو چٌل ٍبل هؼیي کَ ربهیـ چٌگیيفبى‬
‫ًّْزَ ّْك رْاهیـ كیگوپبكّبُبى ا‪ٛ‬واف کَ هؼبٕو اّ ثْكٍاًل ثو ایي‪ ّ 848‬الء‬
‫رؾویو پیًْلك رب اؽْال پبكّبُبى کَ هؼبٕو یکلیگو ثْكٍاًل ػلی الؼوْم هؼلْم گوكك‬
‫ّ چْى ؿوٗ اى ربلیق ایي کزبة ّ عوغ ایي ؽکبیبد‪ ،‬ربهیـ هجبهک‪ 849‬ؿبىاًی‬

‫‪843‬اصل‪:‬چاّّع‬
‫‪844‬اصل‪:‬گًْجْ‬
‫‪845‬اصل‪:‬اعیؾتْکا‬
‫‪846‬ت‪:‬ػضات‬
‫‪847‬ت‪:‬تغهْاالت‬
‫‪848‬ف‪ -:‬ایي‬
‫‪849‬ف‪ -:‬هثاعک‬

‫‪197‬‬
‫اٍذ‪ ،‬كه ربهیـ هزولم‪ 850‬ثؼیل الؼِل‪ ،‬ایي ‪ٙ‬بثطَ هػبیذ هكذ‪ً ّ 851‬یي ثَ رطْیل‬
‫هیاًغبهیل‪ .‬ایي هبػلٍ هنکْه اى اثزلآء ّالكد چٌگیيفبى رب آفو ػوو اّ‪ 852،‬ثؼل اى‬
‫ّ رب ایي ىهبى‪ُ،‬و چٌل ٍبل کَ هٌبٍت ّ هْاكن ًوْك‪ ،‬ربهیـ چٌگیيفبى ّ كوىًلاى‬
‫اّ ّ اؽْال کَ كه چبؽ ایْبى ؽبكس هیّلٍ ًّْزَ هیّْك‪ ّ .‬ربهیـ پبكّبُبى كیگو‬
‫‪853‬‬
‫کَ كه كّه ّ ػِل اّ ثْكٍ ثبٌّل‪ ،‬آًچَ هؼلْم هؾون ثْك ّ ثَ رجؼیّذ الىم آیل كلیل‬
‫اى آى ٍبفزَ هیآیل رب ایي ػِل ُوبیْى ّ ىهبى هجبهک رب فْاًٌل اى اؽْال عولَ ثب‬
‫فجو ثبٌّل‪ ّ .‬آى ‪ٙ‬بثطَ ثو ایي ًو‪ ٜ‬اٍذ ّ روریت هیثبیل‬

‫تاب در تاریخ تْلذ چٌگیسخاى‬

‫كه ٌٍَ رَِ َغ ّاَهثَؼیيَ ّ فَو ََ ِوبیَ ُغوی کَ كه هبٍ می هؼلٍ ّاهغ ّلٍ رب هبهبییل کَ‬
‫َیي ّ ٍِزّیيَ ّ فَ َ‬
‫وٌ ِهبیَ کَ كه هبٍ‬ ‫كیگو ُن ٍبل فْک اٍذ‪ ،‬هطبثن ِّْه ٌٍَ اِصٌَز ِ‬
‫هثیؼبآلفو[‪ّ ]A303‬اهغ ّلٍ‪ ،‬كه ایي ّهذ پله اّثَ ییَْگبی ثِبكه ّكبد یبكزَ‪،‬‬
‫چٌگیيفبى ٍیيكٍ ٍبلَ ثبى هبًلٍ‪ .‬چْى كه ىهبى رْلل چٌگیيفبى هٌغوبى ثَ ‪ٛ‬وین‬
‫هٕل اؽزیب‪ّ ٛ‬هذ ًکوكٍاًل ّ هْهفبى ًیي هّى ّ هبٍ اصجبد ًکوكٍ ٍبػذ هّى‬
‫ّالكد اّ هؾون ّ هؼلْم ًیَذ اهب پیِ عولَ ّبكگبى‪ ّ854‬اهواء ّ اػیبى هـْل‬
‫هؼوّف ّ هِْْه اٍذ ّ ثَ ؽ ّل رْارو هٍیلٍ‪ ،‬کَ ه ّلد ػوو اّ ُلزبكّ كّ ٍبل ثْكٍ‪،‬‬
‫ّ كه ُلزبكٍّیْم ّكبد کوكٍ‪ ّ .‬هٌغوبى هؼزجو ربهیـ ّكبد اّ ًّْزَاًل‪ ،‬چَ ؿبیذ‬
‫ػظوذ ّ کوبل پبكّبُی اّ ثْكٍ ّچٌبى آّهكٍ کَ كه هبهبییل کَ ٍبل فْک اٍذ‪ ،‬كه‬
‫هیبًَ هبٍ پبًيكٍ هّى اى هبٍ گنّزَ‪ّ ،‬كبد یبكزَ‪ُ .‬و چٌل ُلزبك ٍیْم ٍبل هیثبّل آى‬
‫ٍب ل ّالكد اّ‪ ،‬كه هیبًَ ٍبل ثْكٍ ثبّل‪ .‬ثوایي رولیو هلد اهو اّ ُلزبكّ كّ ٍبل‬
‫روبم ثْكٍ ثبّل‪ّ .‬چْى ػوو اّ رب چِل ّ یک ٍبلگی ثؼ‪ٚ‬ی ثَ ‪ٛ‬لْلیذ گنّذ ّ‬
‫ثؼ‪ٚ‬ی ثَ ا‪ٙ‬طواة ؽبل‪ ،‬هْهفب ى اؽْال آى ها ٍبل ثَ ٍبل ‪ٙ‬ج‪ً ٜ‬بکوكٍ‪ ّ ،‬ربهیؼ‬
‫ایي چِل ّ یک ٍبل ها ثَ ‪ٛ‬وین اعوبل ًّْزَاًل‪ ،‬ثؼل اى آى رب آفو ػوو اّ هلٖل‬
‫ٍبل ثَ ٍبل آّهكٍ‪ .‬هب ًیي ُن ثوآى هْعت فْاُین ثَ ًّْذ‪ .‬چْى ایي هبػلٍ روِیل‬
‫یبكذ‪ ،‬ایي ىهبى ربهیـ ٍیيكٍ ٍبلَ چٌگیي فبى اى اثزلاء ّالكد رب ّكبد پلهُ‪ ،‬ثَ‬
‫هْعجی کَ رولین یبكذ‪ ،‬مکو کٌین‪ ّ .‬آى چٌبى ثْك کَ كه ّهزی کَ پله ییَْگبی ثِبكه‬
‫كه اّط ػظوذ ّ كّهٍ اهجبل ّ كّلذ ثْك‪ ّ ،‬ثو روبهذ اهْام کَ ثو پلهاى ّ ػوبى اّ‬

‫‪850‬ت‪:‬هتوضهاى‬
‫‪851‬اصل‪ً:‬غكت‬
‫‪852‬ف‪-:‬اّ‬
‫‪853‬اصل‪:‬طیل‬
‫‪854‬اصل‪:‬كاُؼاصگاى‬

‫‪198‬‬
‫رؼلن كاّزٌل ؽبکن ّ ٍوّه ثْك ثو ایْبى ّ ایْبى اّ ها پیْْا ّ‬
‫ٍوّه‪855‬فْك‪856‬كاًَزَ هزبثؼذ ّ هطبّػذ هیًوْكًل كیگو اهْام ربربه ّؿیو ُن ثَ‬
‫هْعجی کَ كهّؼت ربربهگلزَ ّجب اّ هقبللذ ّ كّوٌی هیّهىیلٍاًل ّ هیبى ایْبى‬
‫هؾبهثذ ثَیبه اكزبكٍ ّ كه ٍبل هبهبییل هنکْه‪ ،‬کَ ٍبل ّالكد چٌگیيفبى ثْكٍ‪،‬‬
‫هْاكن ِّْهٌٍَ رَِ َغ ّاَ َهثؼیيَ ّفَ و ََ ِوبیَ‪ ،‬ییَْگبیثِبكه ثَ عٌگ ربربه هكذ‬
‫اّلْىایکَ‪ ،‬ثَ چٌگیيفبى آثَزي ثْك‪ ّ .‬پبكّبُبى ربربه‪ ،‬ثَ هْعت آى کَ ّ هْكّ‪-‬‬
‫ثْهب‪ 857‬ثْكًل‪ .‬ییَْگبی ثِبكه ثب ایْبى هٖبف كاك ّایْبى ها هقنّل ّ هوِْه‬
‫گوكاًیلٍ هظلو ّ هٌْٖه ثبىگْذ‪ ّ ،‬فبى ّهبى ّگلَ ّ ههۀ ایْبى ها ؿبهد کوك‪،‬‬
‫ثَ هْ‪ٙ‬ؼی کَ آًوا ِكلِ ًُْجُْللام گْیٌل ًيّل كوهْك‪ ّ .‬ثؼل اى آى یک چٌلی كه ایي‬
‫ٍبل هنکْه چٌگیيفبى ثَ ‪ٛ‬بلغ هَؼْك كّعْك آهل‪ ّ ،‬هولاه کوی فْى هٌغول چْى‬
‫عگو پبهٍ كْوكٍ كه کق كٍذ هاٍذ كاّذ‪ .‬آصبه عِبًگیوی ّ عِبًلاهی ثو‬
‫ٕؾیلَ عجیي اّ پیلا‪ ّ ،‬اًْاه ثقزیبهی ّ کبهکبهی اى چِوٍ اّ ُْیلا‪ .‬چْى‬
‫ییَْگبی ثِبكه ها كزؼ ربربه ّ هِو پبكّبٍ ایْبى ثَ هْعجی کَ هویت الؼِل كٍذ كاكٍ‬
‫ثْك ّ ثو یبؿی ظلو یبكزَ‪ ،‬آى هؼٌی ها ثَ كبل هجبهک‪ 858‬گوكزَ‪ ،‬كوىًل كوُوٌل ها ًبم‬
‫روْچیي کوك‪ ،‬ثَ ًبم پبكّبٍ کَ مکو هكذ‪ ّ .‬ییَْگبی ثِبكه كه ىهبى فْك هولم ّ‬
‫ٍوّه اهْام ًی ُو ُّى ّ آهبّ ایٌی فْك ثْكٍ‪ ّ ،‬هیبى اّ ّ پبكّبٍ اّ اهوا ّ اهْام كیگو‬
‫کَ اکٌْى ایْبى ها [‪]B303‬ثَ ّاٍطَ هقبلطذ ثب هـْل ّ هٌبٍجذ ْٕهد ّ لوت‬
‫هـْل هیفْاًٌل ّكه ىهبى هلین ُو هْم اىایْبى ها اٍوی ّ لوجی هقْٖٓ ثْكٍ ّ‬
‫ثَ ٕلذ اى هـْل هٌلوك؛ ػلاّد ّ هقبٕوذ هلین ثْكٍ اٍذ‪ ،‬فْٖٕب اهْام ربربه‪.‬‬
‫ّ ییَْگبی ثِبكه ثب اکضو اهْام هٖبكِب كاكٍاًل ّ عٌگِب کوكٍ‪ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی ها ثَ رؾذ‬
‫كوهبى آّهكٍ ‪ ّ،‬اى ُن ثبً ّ ٍطْد اّ اکضو كٍّذ ّ كّوي هؾبكظذ ؽیبد فْك‬
‫ها هطیغ اّ ّلٍ اًل‪ ّ .‬ؽبل ّ کبه اّ ػظین هٌزظن ّ ثب هًّن ثْكٍ‪ ّ .‬ثؼل‬
‫اىچٌگیيفبى چٌل كوىًل كیگو آّهكٍ‪ ،‬چٌبًچَ كه كاٍزبى اّ گلزَ ّل‪ ّ .‬كه ایي ه ّلد‬
‫ٍیيكٍ ٍبل ثوهواه كه پبكّبُی اهْام فْك هزوکي ثْكًل‪ ّ ،‬ثَ ُو چٌل هبٍ ثَ لْکو‬
‫ثو ًَْزی ثَ هٖل ككغ اهْام ارواک اػلا‪ ،‬کَ كه ا‪ٛ‬واف الًْ اّ ثْكًل‪ ّ .‬كه اکضو‬
‫ة‪،‬‬
‫وبه ِ‬ ‫هٖبكِب ّ ظلو اّ ها ثْكی‪ .‬اهب عوبػذ فْیْبى‪ ،‬ثَ هْعت اَالَ ِ‬
‫هبهةُ ال َؼ ِ‬
‫ٍجت ثـ٘ ّ ػلاّد کَ كه ‪ٛ‬جیذ ایْبى هوکْى ّ هغجْل ثْك‪ ،‬ثو ّی ؽَل ثوكًل‪.‬‬
‫ّ چْى هْد ّ هلهد هوبّهذ ًلاّزٌل‪ ،‬رقن کیٌَ ّ ػلاّد كهاًلهّى هیکبّزٌل رب‬
‫آفوػوواّ‪ّ .‬چْى ییَْگبی ثِبكهُن كه ٍي عْاًی ّ كبد یبكذ‪ ،‬اهْام ربیچیْد ها‬

‫‪855‬ت‪ -:‬تْص تغ ‪....‬ؿغّع‬


‫‪856‬ف‪ -:‬سْص‬
‫‪857‬جاهغ التْاعیز‪:311\1،‬هْعیتْها‬
‫‪858‬ف‪ -:‬هثاعک‬

‫‪199‬‬
‫کَ اى عولَ ػنىاكگبى ّ فْیْبى پلهاى ایْبى ثْكًل‪ ،‬ثَ هْعجی کَ كه ّؼجۀ كاٍزبًِب‬
‫اعلاك اهْام هؼیّي مکو کوكٍ ّل‪ ،‬هْی ؽبل رو ثْكٍاًل ّ ریغ ّ لْکو ىیبكد كاّزَاًل؛‬
‫ّ هولهبى ایْبى پبكّبُبى هؼزجو‪ ّ .‬اگو چَ كه ىهبى ییَْگبی ثِبكه هزبثغ ّ كٍّذ‬
‫ّ هطیغ ثْكًل‪ ّ ،‬كهآفو كّلذ اّ‪ّ ،‬هذ هقبللذ ّ هؼبكاد ظبُو کوكٍاًل‪.‬‬
‫چٌگیيفبى كه ّهذ ّكبد پله ٍیيكٍ ٍبلَ ثْكٍ‪ ّ ،‬ثواكهاى اّ ُن چٌیي کْكک‬
‫ثْكًل‪ ،‬هبكه اّالْىایکَ‪ ،‬اى هْم اّ اّلوًْْد ػظین ثب ػول ّ کلبیذ ثْكٍ‪ ّ ،‬ثَ ٍجت‬
‫ّكبد ییَْگبی ثِبكه هّىگبه ثوایْبى ثْكٍ ّ ّوػ ّ رل‪ٚ‬یل اؽْال ایْبى كه آى‬
‫ه ّلد هؼلْم ًَ‪ .‬چْى ربهیـ چٌگیيفبى اى اثزلاء ّالكد اّ‪ ،‬کَ كه هبهب ییل ٍبل‬
‫فْک ثْكٍ‪ ،‬هْاكن ِّْه ٌٍَ اِصٌَیَ ِي ّ ٍِزّیيَ ّ فَ و ََ ِوبیََ کَ كه هبٍ هثیغ اآلفو ّاهغ‬
‫ّلٍ‪ ّ ،‬اّ كه ایي ٍبل ٍیيكٍ ٍبلَ ثْك ثو ٍجیل اعوبل ّ افزٖبه ًّْزَ ّل‪ ،‬اکٌْى‬
‫ربهیـ ٍال‪ٛ‬یي ّ كیگو پبكّبُبى اهبلین‪ ،‬کَ كه ایي هلد ٍیيكٍ ٍبل هؼبٕو‬
‫چٌگیيفبى ثْكٍ اًل‪ ،‬ثو ػوت ایي ثٌْیَن ّ ثؼل اى آى‪،‬كیگو ثبهٍ ربهیـ چٌگیيفبى‬
‫َُي رْكیوَ‪ .‬ربهیـ‬
‫ْى اػل رؼبلی ّ ؽ ِ‬ ‫ثؼل اى ٍیيكٍ ٍبل آؿبى کٌین ّ ثٌْیَین‪ .‬ثِ َؼ ِ‬
‫کَبًی کَ كه آى ػِل پبكّبُی آى ّالیذ هیکوكًل‪ ،‬اى ًَل پبكّبُبى هلین آى هوب‬
‫لک ثْكٍاًل‪ .‬كه ِّْه ٌٍَ ٍج َغ ّ صَوبًیيَ ِهؤَریَ ِي ُاللی ُغوی پبكّبُی فزبی ّ‬
‫ْهچِْ َهٌيی‪ ،‬کَ آى ها چیي ّ هبچیي ّ ًٌگیبً هیگْیٌل‪ّ ،‬قٖی‬ ‫هوافزبی ّ ُف َ‬
‫‪859‬‬
‫ثْكٍ اى ًَل پبكّبُبى هلین‪ً ،‬بم اّ‪ ،‬لیکربى ّ ّ كه ػِل اّ اهوا ٕؾوا ًْیي‬
‫فوّط کوكٍ ًبم اّ عْلغیاربکَ‪ 860‬اى هلک هوافطبی ّ فْهچَ كٍذ كوّگوكزَ‪ّ ،‬‬
‫ثؼل اى آًکَ كّه ثٌِن ثطي اّ هٍیلٍ‪ ،‬پبكّبٍ فْهچَ فوّط کوكٍ‪ ّ،‬آًوولکذ اى‬
‫كٍذ هوافزبییبى ثیوّى آّهكٍ ّ ایْبًوا اًلافزَ‪ ّ .‬كه ربهیـ ٌٍَ ٍجغ ػْوّ‬
‫وٌ ِهؤیََ‪ ،‬ایي پبكّبٍ عْهچَ هنکْه ثو‬ ‫َیي ِػْویيَ ّفَ َ‬ ‫اهثؼوبیَ ُغوی ّ كه ٌٍَ اِصٌَز ِ‬
‫هلک روبهی فزبی هَزْلی ّلٍ‪ ّ .‬کبّىّى ًبم پبكّبٍ إل فزبی اى كٍذ اّ پٌبٍ ثب‬
‫هلک هبچیي [‪ ]A310‬كاكٍ‪ ّ ،‬رب آفو ّهذ‪ ّ ،‬كوىًلاى اّ ثو هلک هبچیي هٌبػذ‬
‫کوكٍ آًغب هبًلٍاًل‪ ّ .‬ایي پبكّبٍ ثوّالیذ هوافطبی ّ عْهچَ هَزْلی ّلٍ‪ً ،‬بم فْك‬
‫ها لِی ُْ‪ 861‬کوكٍ یؼٌی پبكّبٍ ػبلن‪ .‬ثو ایي إطالػ‪،‬چْى روبم هوبلک ها ثَ گوكذ‪.‬‬
‫اُل فزبی ًبم اّ ها اّىى‪ 862‬کوكًل‪ ،‬یؼٌی پبكّبٍ ثيهگ کَ كوهبّ ثَ ػبلن هؾی‪ّ ٜ‬لٍ‬
‫اٍذ‪ ّ .‬ربهیـ ّ ؽکبیبد پبكّبُبى فزبی ّ چیي ّ هبچیي اى هلین االیبم ثبى‪ ،‬ثَ‬
‫هْعجی‪ 863‬کَ كه کزت ایْبى آهلٍ‪ ،‬هلٖل ٍبل ثَ ٍبل ّ پبكّبٍ پبكّبٍ‪ ،‬میل ایي‬

‫‪859‬جاهغ التْاعیز‪:312\1،‬لیاًکتایؼّ‬
‫‪860‬جاهغ التْاعیز‪:312\1،‬جْلٌجی اتاکی‬
‫ِیْ‬
‫ُ‬ ‫‪861‬جاهغ التْاعیز‪:314\1،‬صای ل‬
‫‪862‬جاهغ التْاعیز‪:314\1،‬صای ّ‬
‫َى‬
‫‪863‬صع ًـشَ كاتذَ ًثْص ّصع ًـشَ ت تَ صْعت [تَ هٌصثی آهضٍ تْص تا‬
‫تْجَ تَ جاهغ التْاعیز ‪:314\1‬تَ صْعت كْم تکویل گغصیض‪].‬‬

‫‪200‬‬
‫ربهیـ هجبهک ؿبىاًی ٍبفزَاین‪ .‬چْى فْاًٌلگبى فْاٌُل کَ ثوعولگی رْاهیـ ّاهق‬
‫ًّْل‪ ،‬اىآى عبی هطبلؼَ کٌٌل‪ .‬ؽبلی ایٌغب اٍبهی پبكّبٍ فزبی کَ كه آى هوبلک كه‬
‫ایي هلد ٍیيكٍ ٍبل هنکْه هؼبٕو چٌگیيفبى ثْكًل‪ ّ ،‬اى ًَل پبكّبٍ عْهچَ کَ‬
‫مکو اّ هكذ‪ ّ .‬للظَ آلزبىفبى‪ 864‬گْزَ لوت ثو ایْبى ا‪ٛ‬الم کوكٍاًل‪ُ ّ ،‬و یک ها‬
‫ثَ ىثبى فزبی اٍوی ّ لوجی هقْٖٓ ثْكٍ‪ ،‬ثلیي رل‪ٚ‬یل ّ ًّْزَ هیآیل ّ هللا اػلن‬
‫ّ الَّالم ربهیـ ایي پبكّبُبى اى ًَل پبكّبُبى إلی آى ّالیذ ثْكٍاًل کَ ثو‬
‫هغوْع هوبلک‪ ،‬فزبی ّ هوافزبی ّ عْهچَ ّ هبچیي اى هلین ثبى پبكّبٍ ثْكٍاًل‪ ،‬ثَ‬
‫هْعجی کَ یبك کوكٍ ّل ّ كه ِّْه ٌٍَ اصٌی ّ فوَیي ّ فوَوبیَ عْلٌغیاثبکی‬
‫اىهوب لکاًل کَ ثو هغوْع ّالیبد فزبی ّفْهعَ ثَ رـلّت ّ اٍزیال كوّ گوكذ‪ّ ،‬‬
‫ثؼل اى فوّط پبكّبٍ عُْه َچَ هن کْه کبّىّى کَ ع ِل ایي پبكّبُبى ثْك‪ ،‬اى فزبی ثَ‬
‫هبچیي هكذ‪ ّ .‬چْى ربهیـ ایْبى هجَْ‪ ٛ‬كه میل ربهیـ فْاُل آهل ا‪ٌٛ‬بة ًویهّك‪.‬‬
‫ّ ًبم آى پبكّبٍ کَ كه ایي ه ّلد ٍیيكٍ ٍبلَ ثْك چِل ٍبل ثؼل ثیَذ ّ پٌظ ٍبل‬
‫گنّزَ كّ ٍبل هبًلٍ ٍیيكٍ ٍبلَ ثْك‪ 865‬ثَ ّهذ آى کَ ثَ هْعجی‪ 866‬کَ ّوػ كاكٍ‬
‫ّل پبكّبٍ عْهچَ[ثو پبكّبٍ]‪ 867‬هوافزبی فوّط کوكًل اّ ها ًیَذ گوكاًیل‪ ،‬اهیوی‬
‫هؼزجو اى آى هوافزبی‪ً ،‬بم اٍّی‪ٛ‬بُْ‪ ّ868‬اى آًغب ثَ گویقذ ّ ثَ ّالیذ‬
‫هوهیيّاّیـْه ّ روکَزبى ثوّى آهل؛ هوكی ثَ ؿبیذ ػبهل ّ کبكی ثْك ّ ثَ ؽَي‬
‫رلثیو عوؼی ها اى آى ؽلّك ثو فْك عوغ کوك‪ ّ ،‬روبهذ ّالیذ روکَزبى ها ثَ كٍذ‬
‫كوّ گوكذ؛ ّ لوت اّگْهفبى ّل یؼٌی پبكّبٍ هؼظّن‪ ّ .‬آى كه ؽبل كه ىهبى ٍِْه‬
‫َیي ّ صَالس ّ ػْویي ّ فوَوبیَ ثْك ثؼل اى آًکَ کْهفبى هنکْه ًوبًل‬ ‫ٍي اِصٌَز ِ‬
‫پَوُ ُْذ ًَ ٍبل ثْك اّ ها ثَ عبی پله ًْبًلًل ّ کْهفبى هیفْاًلًل ػووی‬
‫كهاى یبكذ هلد ًْكّ كّ ٍبل روک کَ ًْكّ پٌظ ٍبل ُغوی ثْك ّ كه ٌٍَ ػْو ّ‬
‫ٍزوبیَ روویجب ّكبد اّ ثْكٍ ّ كه ٍبل ّالكد چٌگیيفبى ایي کْهفبى ٍی ّ چِبه‬
‫ٍبلَ ثْكٍ ثبّل ّ هویت ثیَذ ّ پٌظ ٍبل اى پبكّبُی گنّزَ ّ كه ایي ٍیيكٍ ٍبل‬
‫گنّزَ هؼبٕو چٌگیيفبى كه روکَزبى ّ هبّهالٌِو اّ ثْكٍ‬

‫‪864‬ف‪:‬التای ساى؛ت‪:‬التاىساى‬
‫‪865‬ف‪ -:‬تْص‬
‫‪866‬ف‪ -:‬تَ هْجثی‬
‫‪867‬جاهغ التْاعیز‪:315\1،‬تغپاصكاٍ‬
‫‪868‬‬
‫ُْ‬
‫تْكیطایل‬
‫جاهغ التْاعیز‪ُ:315\1،‬‬

‫‪201‬‬
‫تاریخ خلفا تَ ّقت ّالدت چٌگیسخاى در تغذاد‬

‫الوزوی ثبلِل اى ػجبٍیبى فلیلَ ثْكٍ اٍذ ّ ربِّْه ٌٍَ ٍذ ّ فوَیي ّ فوَوبیَ كه‬
‫ؽیووْح ثووْك ّ كه ٍووبل هوونکْه ّكووبد یبكووذ پَووو اّ هاالوَووزغل ثووبلِل ها ثووَ عووبی اّ ثووَ‬
‫فالكووذ ثٌْووبًلًل ّ كه ٍووبل ّكووبد هزوووی ثوبلِل كه ٍووٌَ ٍووذ ّ فوَووی ّ فوَوووبیَ كه‬
‫گنّذ ّ ایي ػن اّ ها ػ‪ٚ‬ل ثَ فالكذ ثٌْبًلًل‬

‫تاریخ سالطیي ایراى زهیي‬

‫[‪ٍ]B330‬لطبى ٌٍغو ثي هلکْبٍ ٍلغْهی‪ ،‬هزولل اهْه ٍلطٌذ ثْك‪ ،‬ثَ كّ ٍبل‬
‫پیِ اى ّالكد چٌگیيفبى اهْام ّ اّؿْىاّ ها كه ّکبهگبٍ هثْكٍ ثْكًل ّ هؾجًْ‬
‫گوكاًیلٍ‪ ّ ،‬كه ایي ٍبل ّالكد اّ فالٓ یبكذ‪،‬ثَ هبٍ هه‪ٚ‬بى‪ّ ،‬ثَ هلؼَ رِو ِهل‬
‫گویقذ‪ ّ .‬ػلی ثیک‪ ،‬هِزو اهْام هبهلُْم کَ كّوي عبى ٍلطبى ثْكًل ثوبًل ّ‬
‫‪869‬‬
‫هبهلْهبى هطیغ ٍلطبى ّلًل‪ ّ .‬ثؼل اى آى ثَ هوٗ هْلٌظ هجزال ّل ّ ثَ اِّبك‬
‫فَوٌ ِهبیََ‪ .‬ؿواى كه‬
‫َ‬ ‫هئ ّكی گْذ اّهبد یبكذ كه هثیغ االّّل ٌٍَ اصٌَزَی ِي ّ َفوَیيَ ّ‬
‫ِّو ًیْبثْه اكزبًل ّ هزل ّ اٍیو ّ ؿبهد کوكًل‪ ّ .‬كه فْاهىم ارَي ثي هؾول ثي‬
‫اًَُّْزَگیي‪ 870‬کَ یکی اى ًْاكگبى ٍلغْهیبى ثْك‪ ،‬هزٖلی اهْه ٍلطٌذ ّلٍ ثْك ّ‬
‫كه ثؼ‪ٚ‬ی هوبلک رو کَزبى ّ كّذ هپچبم ًیي ثلٍذ كوّ گوكزَ‪،‬ثْك ّ كه ٌٍَ‬
‫وٌ ِهبیََ ثَ هوٗ كبلظ ّكبد یبكذ؛ ّ ػوو اّ ّٖذ ّ یک‬ ‫اِؽلی ّ فَ وَیيَ ّ فَ َ‬
‫ٍبل ثْكٍ‪ ّ ،‬ثؼل اى ایل اَهٍالى پَوُ ثَ عبی اّ ثَ ٍلطٌذ فْاهىهْبُی‬
‫ثٌَْذ‪ ّ .‬كه ػوام ٍلطبى هؾولثي هؾوْك ثي هلک ّبٍ ٍلغْهی كه كاهالولک‬
‫إلِبى ثو رقذ ثْك ّ كه آى ٍبلِب اى ا‪ٛ‬واف لْکو گوك کوك ثـلاك ها ؽٖبه کوك‪،‬‬
‫ّ اى عبًجیي ه‪ٚ‬بكِب ّ عٌگِب کوكًل ّ كه اصٌبی آى ؽبل ٌّیلکَ ثواكه هلکْبٍ ّ‬
‫اربثک ایللگي ثَ رجویي آهل‪ ،‬کَ ُّْو هبكه اّ ها اهٍالى ثي ‪ٛ‬ـول ثْك‪ ّ ،‬اهٍالى‬
‫هنکْه ثِن‪ُ ،‬ولاى ها هؾبٕوٍ کوكًل‪ .‬اّ ًیي ثقْن ّ ؿٖت ثواكه ثبىگْذ رب ككغ‬
‫ایْبى کٌل‪ ّ .‬لْکوُبی اّ هزلوم ّلًل‪ ّ .‬چْى ثَ ُولاى هٍیلًل‪ ،‬ػبىم ثالك ایللگي‬
‫گْذ‪ ّ ،‬ثَ ػلذ ٍل ّكبد یبكذ؛كه ؽبلذ ًيع كوهْك رب اهوا ّ لْگو ثوًْیٌٌل ّ‬
‫روبهذ اهْال ّ اٍجبة اى عْاُو ّ ًوْكّ ُو آى چَ كه فيایي پبكّبُبى ثبّل اى‬
‫ًلبیٌ ّ ؿالهبى فْة پیکو ّ کٌیيکبى فْهّیل هٌظوها ثو ّی ػوٗ کوكًل ّ اى‬
‫هٌظوی ثَ آًِب ًظوی کوك ّثَ گویَذ ّ گلذ‪ :‬ایي ُوَ اهوثب ّ لْکویبى ّ ارجبع ّ‬

‫‪869‬ت‪:‬اؿِال‬
‫‪870‬ف ّ ت‪:‬اًؾ تي هذوض تي تٌضکاى تکیي اػ جاهغ التْاعیز اعجاع تَ‬
‫صْعت اتـؼ تي هذوض تي اًْكتگیي‪.‬‬

‫‪202‬‬
‫اّیبع ّ فلم ّ ؽْن ّ اهوَْ ّ اهزؼَ ّ عْاُو ّآللی ّ اًْاع ًلبیٌ هبلی‪ ،‬یکنهٍّ‬
‫هًظ ّ الن هي کن ًویرْاًٌل کوك ّ یک لؾظَ ثو ػوو هي ًویرْاًٌل اكيّك‪ .‬ثلثقذ‬
‫کَی کَ كهعوغ اٍجبة كًیْی ٍؼی ًوبیل ّ عولـۀ آى ثَ ؽب‪ٙ‬واى ثقْیل ّ پَوی‬
‫‪ٛ‬لل كاّذ گلذ كاًن کَ لْکو هطیغ اهو اّ ًْْك‪ ،‬اّ ها ثَ اهٌَوْه اؽول ثي یلی کَ‬
‫ّالی هواؿَ ثْك‪ٍ ،‬پوك رب اّ هاثَ ّالیذ فْك ثوك‪ ّ .‬چْى ّكبد یبكذ‪ ،‬اهوا هقبللذ‬
‫کوكًل‪ .‬ثؼ‪ٚ‬ی ثَ هلک ّبٍ ثواكه ّوبیل ّلًل‪ّ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی ثَ ٍلیوبى ّبٍ کَ ػن ایْبى‬
‫ثْك‪ ّ .‬چْى ٍلیوبًْبٍ ثَ إلِبى هٍیل‪ ،‬اربثک ّ كگلَ كبهً ّ ُّولََ روکبى ّالی‬
‫فْىٍزبى ّعوؼی اهوای كیگو ثب ّی ثْكًل‪ ّ .‬پَو هب‪ٙ‬ی ٕلهاللیي فغٌلی‪،‬‬
‫إلِبى ها ثْی ٍپوكٍ‪ٍ ّ .‬لیوبى ّبٍ لْگوُب کَ كه ؽلّك ُولاى ثْكًل ‪ٛ‬لت‬
‫كاّذ‪ ،‬هطبّػذ ًٌوْكًل‪ ّ .‬كه ٌٍَ فوٌ ّفوَیي ّ فوَوبیَ ٍلیوبًْبٍ ثَ كه‬
‫ُولاى هكذ ّ لْکویبى عوغ ّلًل ّ اّ ها ثَ گوكزٌل ّ كه هثیغ االفو ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫ذ‬
‫فوَیي فوٌ هبیَ اّ هافٌوَ کوكًل‪ ّ .‬اهٍالى پَو ‪ٛ‬ـول ها کَ پَو ىى ایللگي‬
‫ثْك كه ُولاى ثَ پبكّبُی ثَ ًْبًلًل‪ ّ .‬كه هّم‪ٍ،‬لطبى اهٍالى هَؼْك هلیچ ثي‬
‫اهٍالى ها ثَلطٌذ ثٌْبًلًل‪ ّ .‬كه کوهبى اثْاللْاهً هؾولثي اهٍالًْبٍ ثي‬
‫کوهبًْبٍ ثي هبّهك ٍلغْهی پبكّبٍ ثْك‪ ّ ،‬كه ٌٍَ اؽلی ّ فوَیي ّفوٌهبیَ ّكبد‬
‫یبكذ[‪ ،]A333‬پَوُ ‪ٛ‬ـولّبٍ ثَ عبی اّ ثَ پبكّبُی ثٌَْذ‪ ّ .‬كه ؿْه ّ‬
‫ؿوعَزبى ٍلطبى ػالءاللیي ثي ؽَیي ثي ؽَي ثْك‪ُ ّ ،‬ن كه ٍبل هنکْه ًوبًل‬
‫پَوُ ٍیقال ّلیي هؾ ّول ها ثغبی اّ ثٌْبًلًل‪ ّ ،‬كه ٌٍَ صَوبىَ ّ فَ وَیيَ ثو كٍذ‬
‫اُّ ُؿْىاى کْزَ ّل؛ ٍلطبى ؿیبساللیي ٍّلطبى ِّبةال ّلیي ؿْهی کَ ُو كّ ثواكه‬
‫ثْكًل‪ ،‬پَواى هلک ٍبم‪ ،‬کوكًل کَ ثواكهىاكۀ پله هلک ؽَیي هنکْه‪ ،‬كه هولکذ‬
‫ؿّْه ّ ؿْهعَ ٍلطبى ّلًل‪ ّ .‬كه ؿوعَ‪ٍ 871‬لطبى فَوّ ّبٍ ثي ثِواهْبٍ ثي‬
‫فَوٌ ِهبیََ ّكبد یبكذ‪ ّ ،‬پَوُ‬
‫َ‬ ‫ٍَجُکزَگیي ثْك‪ ّ ،‬كه ِّْه ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫ذ ّ فَ وَیيَ ّ‬
‫هلک ّبٍ ثَ عبی اّ ثٌَْذ‪ ّ .‬كه ٍیَزبى‪ ،‬هلک ًٖود ثي فلق ثْك‪ ّ ،‬كه ٌٍَ‬
‫صَوبى ّفَ وَیيَ ٍّزوبیَ ّكبد یبكذ‪ ّ ،‬ػوو اّ اى ٕل ٍبل گنّزَ ّ پَوُ ثٌَْذ‬
‫هٍیلٍ ّكه هبىًلهاى‪ّ ،‬بٍ هٍزن ثي ػلی ثي ِّویبهثي هبّهى ثْك‪ ّ ،‬كه صوبى ّ‬
‫فوَیي ّ فوَوبیَ ًوبًل ّ پَوُ ػالاللیي ؽَي ثَ عبی اّ ثٌَْذ‪ ّ .‬كه ػوام‬
‫اربثک ایللگي ثْك؛ ّ كه آمهثبیغبى آهٌَوْه اؽول یلی ثْك پبكّبٍ ّ كه ّبم اربثک‬
‫ًْهاللیي‪ ،‬پَو ػوبكال ّلیي ىًگی اهٌَوو كهْن ثَ گوكذ‪ ّ ،‬هلؼَ ّیيهکَ ثَ ًيكیک‬
‫َؽوب‪ ،‬ثو آة ػبٕی اٍذ ّ ثَؼلجَک ثَزل‪ ّ .‬كه كیبهثکو‪ ،‬اربثک هطتاللیي هْكّكثي‬
‫عوبل‪872‬اللیي اهٌَوو ثْك‪،‬کَ پله اربثک هْٕل ثْك‪ ّ ،‬عيایو ثَ گوكذ‪ ّ .‬كه‬

‫‪871‬جاهغ التْاعیز‪:319\1،‬ؿؼًَ‬
‫‪872‬جاهغ التْاعیز‪:321\1،‬ػواصالضیي‬

‫‪203‬‬
‫وٌ ِهؤیََ پَو فْك ها‬ ‫ذ ّ فَ وَیيَ ّ فَ َ‬ ‫هـوة‪ ،‬ػجلالوْهي‪873‬هلک ثْك ّ كه ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫هؾول ّالی ػِل گوكاًیل ّ ثیؼذ عِذ اّ ثَزل‪ ّ ،‬كیگو كوىًلاًوا ُو یک ّالیزی‬
‫ثلاك‪ ّ ،‬روبهذ ّالیذ اًللٌ هَ ّقو کوك‪ ،‬هولکذ هلضویي کَ ثبالی پبًٖل ٍبل پبكّبٍ‬
‫ثْكًل‪ ،‬هٌووٗ ّل‪ ّ .‬كه ٌٍَ اَهثَ َغ ّ فَ وَیيَ ّ فَو ََ ِوبیََ ِّو هلیٌَ‪ 874‬ها اى كوًگ‬
‫ثبى گوكذ ّ كه ٌٍَ صَوبىَ ّ فَ وَیيَ هنکْه ّكبد یبكذ‪ ّ ،‬پَوُ هؾولثَ عبی اّ‬
‫ثٌَْذ‪ ّ .‬كه كبهً اَربثِک ِكگلََ اى ٍَل ُـ ِویبى‪ ،‬پبكّبٍ ثْك ّ هوكی ثـبیذ کبهل ّ‬
‫ػبهل ثْك كه ٌٍَ صالس ّ فوَوبیَ كه كعلَ‪ 875‬ثـلاك ؿوم ّل‪ ،‬چٌبى کَ اکضو‬
‫هؾالد فواة ّل‪ ،‬چْى هواػ الظلو ّ هقزبهٍ ّ هوزلیَ ّ كهة الوجبه ّ ایبه ّ‬
‫فواثَ اثي عوكٍ ّ هواػ الوب‪ٙ‬یْ ثؼ‪ٚ‬یبى هطیؼَ ّ ثؼ‪ٚ‬ی اى ثبة االىط ّ ثؼ‪ٚ‬ی‬
‫هؤهًْیَ ّ هواػ اثْاّؾن ّ هواػ اثي هىیي ّ ثبهّ ثَ یک ثبهُلزبك‪ ّ .‬كهعبًت‬
‫ؿوثی‪ ،‬هوجوح اهبم اؽول ؽٌجلی َه ِؽ َوَُ هللا ػلیَ ّ كیگو هوبثو ؿوهَ ّل‪ ،‬چٌبى کَ‬
‫هوكگبى كه هّی آة اكزبكًل‪ ّ .‬كه ّؼجبى ٌٍَ ٍَج َغ ّ َفوَیيَ ّ فَ و ََ ِوبیََ‪ٍ ،‬ی ُياه‬
‫هوك اى گوعیبى ثَ ِّو ُكّیي آهلًل‪ ،‬اى اػوبل آمهثبیغبى ّ ىیبكد اى كٍ ُياه هوك‬
‫ثَ کْزٌل ّ اٍیو ثَیبه ثجوكًل ّ عبهغ ِّو ها ثَ ٍْفزٌل‪ .‬چْى اربثک ایللگي رجویي‬
‫ثٌْیل‪ ،‬لْکو ثَیبه عوغ کوك ّ ثَ هلك ٍپبُبه هي پَو ٍُکوبى هطجی ّالی افال‪ّ ٛ‬‬
‫پَو آهٌَُگوُْه ٕبؽت هواؿَ‪ ،‬ثَ اًزوبم ایْبى هّاى ّلًل‪ ،‬پٌغبٍ ُياه ٍْاه‪ .‬كه‬
‫ٕلو ٌٍَ صوبى ّ فوَیي ّ فوَوبیَ ثَ گوعَزبى هٍیلًل ّ یک هبُوبٍ روبم هٖبف‬
‫کوكًل‪ ّ .‬كه آفو لْکو اٍالم ظلو یبكذ ّ هزل ثَیبهکوكًل ّ ؿٌیوذ ثَیبه‬
‫آّهكًل‪ُ ّ.‬ن كه ٕلو هنکْه‪ ،‬هیبى ه‪ٚ‬بد إلِبى ثَ ّاٍطَ‪ 876‬رؼٖت هنُت‬
‫عٌگ اكزبك‪ُ ّ ،‬لذ هّىهٖبف ثْك ّ اى عبًجیي فلوی روجل آهلًل[‪ ّ ]B333‬فبًِب‬
‫فواة کوكًل‪ّ ،‬هالؽلٍ‪ ،‬هيّیي ها هؾبٕوٍ کوكًل‪ .‬چْى ربهیـ پبكّبُبى هوبلک اى‬
‫َوٌ ِهبیَ ّاهغ ّلٍ‪ ،‬رب اًزِبی‬‫اثزلای هبهب ییل كه می الوؼلٍ ّ ٌٍَ رَِ َغ ّاَهثَؼیيَ ّ ف َ‬
‫وٌ ِهبیََ ثْكٍ ٍیيكٍ ٍبل‬ ‫هبهب ییل كیگو هطبثن هثیغ االفو ٌٍَ صالس ّ ٍزیي ّ فَ َ‬
‫هؼبٕو چٌگیيفبى ثْكٍاًل‪ ّ ،‬ؽْاكس ؿویت کَ كه هلد هنکْه اكزبك ًّْزَ ّل‪.‬‬
‫كیگو ثبهٍ ربهیـ ثؼل اى ٍیيكٍ ٍبل آؿبى کٌین ّ ُن ثو هبػلٍ هنکْه ثٌْیَن‪ .‬اًْبٍ‬
‫هللا‪ .‬ربهیـ کَ اى اثزلای هُْلوٌََُ ییل کَ هُْ اٍذ ّ كه هثیغ االفو ٌٍَ صالس ّ ٍِزّیيَ‬
‫ّ فَ و ََ ِوبیََ کَ اى اثزلآء هُْلوٌََُ ییل کَ ٍبل هُْ اٍذ ّ كه هثیغ االفو ٌٍَ صالس ّ‬
‫ٍِزّیيَ ّفَ و ََ ِوبیََ ّاهغ ّلٍ‪ ،‬رب اًزِبی پبهً ییل کَ ٍبل یْىٍذ ّ كه ٕلو ٌٍَ‬
‫رَؼیي ّ فَ و ََ ِوبیََ ّاهغ ّلٍ اٍذ‪،‬چٌبًکَ ثیَذ ّ ُلذ ٍبل ثبّل؛ ّ كه ٍبل‬

‫‪873‬ت‪،‬ػثضالولک‬
‫‪874‬جاهغ التْاعیز‪:321\1،‬هِضیَ‬
‫‪875‬ت‪:‬صعصجلَ‬
‫‪876‬ت‪:‬تْصق‬

‫‪204‬‬
‫آفویي‪ ،‬کَ چٌگیيفبى چِل ٍبلَ ثْك‪ ّ ،‬چْى ؽبل اّكه ایي هلد هنکْه ٍبل ٍبل‬
‫هلٖل هؼلْم ًیَذ‪ ،‬هغوال" ًّْزَ هیّْك ّ كه ایي هلد اّ ها ثب اهْام یب یچْد‬
‫هٖبكِب ّ ؽوثِب اكزبك ّ چٌل ًْثذ اّ ها گوكزٌل ّ ثٌل کوكًل‪ ّ ،‬ثَ یبهی ؽن رؼبلی‬
‫فالٓ یبكزَ‪ ّ ،‬ه‪ٚ‬طوة ؽبل ثْكٍ رب ػبهجذ االهو ثؼل اى ایي ثیَذ ُْذ ٍبل‬
‫هنکْه‪ ،‬ؽن رؼبلی اّ ها هْد ّ ًٖود كاكٍ‪ ّ ،‬کبه اّ هّی ثَ اهرلبع ًِبكٍ‪ .‬چْى‬
‫ٍي کْكکی ٍیيكٍ ٍبلَ اى پله ثبىهبًلٍ ّ ثَ ّاٍطَ آًکَ كه ىهبى‬ ‫چٌگیيفبى كه ّ‬
‫ؽیبد پلهُ اهْام ربیچْد هؼزجواى ّ فْیْبى ایْبى ثْكًل ثو ّی ؽَل هی ثوكًل ّ‬
‫كه فلیَ کیٌَ هی ّهىیلًل‪ ،‬كه آى ّهذ اظِبه کیٌَ كیویٌَ کوكًل‪ ّ ،‬ربههُْربی‬
‫هِیویلز ُْم پَو اًّکفبى‪ً 877‬جیوۀ هَجُلفبى کَ پبكّبٍ ّ ؽبکن اهْام ربیچیْد ثْكًل‪ ،‬اى‬
‫ٍو ؽَلی کَ آى ىهبى چٌگیيفبى كه ٍي کْك کی ٍیيكٍ ٍبلَ اى پله ثبى هبًلٍ‪ّ ،‬‬ ‫ِ‬
‫ثَ ّاٍطَ آًکَ كه ىهبى ؽیبد ییَْگبی ثِبكهثبى كه اًلهّى كاّزٌل‪ٛ ،‬ویوَ ػٌبك ّ‬
‫رغجّو پیِ گوكزٌل؛ ّ عِذ آًکَ ربیچیْد هؼظن رویي ّؼت ثْكًل‪ ،‬ثَ رلهیظ ثَ عبیی‬
‫هٍیل کَ كیگوفْیْبى ّ لْکوُب کَ هزبثؼذ ییَْگبی ثِبكه هیًوْكًل‪ ،‬هّی اى‬
‫كوىًلاى اّ ثگوكاًیلًل‪ ّ ،‬هیل ثَ ربیچیْد کوكًل ّ ثو ایْبى عوغ ّلًل؛ رب آى اهْام‬
‫‪878‬‬
‫ها ّْکزی ّهْد روبم ثبى كیل آهل‪ ّ .‬ثؼ‪ٚ‬ی اى ایْبى ثَ هْم ُُْییي اِیو َگبى‬
‫د ایْبى كه ثیَْ ثْك‪ ّ ،‬كه ىهبى‬ ‫هقْٖٓ گْزٌل‪ ،‬یؼٌی هْهجیَْ‪ ،‬چَ یُْه ِ‬
‫ییَْگبی ثِبكه ّ كوىًلاى اّ كه ؽلّك اًٌَُّْ ِکلُ َ‬
‫‪879‬‬
‫ْهاى ثْكٍ‪ ّ .‬چْى اکضو ارجبع‬
‫ییَْگبی کْچ هیکوكًل ّربیچیْد هیپیٍْزَ‪ ،‬رُْ ُكیي هُِْهچی‪ً880‬یي کَ آهبی ُوَ‬
‫ثْك‪ ،‬کْچ آؿبى کوك‪ ّ .‬پیِ ایْبى کَ اّ ها كه آى روْعیي هیگلزَ‪ ،‬ثَ ًلٌ فْك‬
‫پیِ اّ هكذ ّ ثَ رْا‪ٙ‬غ ّ رقلن ثب ّی گلذ رب ًوّك‪ ّ .‬اّ ًْیٌل ثَ هـْلی هضلی‬
‫گلزَ یؼٌی ػيم عيم کوكهْ افزیبه ًوبًل ّ هغبل‪ ،‬رْهق ًیَذ‪ ّ ،‬ثو ًَْذ ّ هّاى‬
‫ّل‪ ّ .‬اُ َّلُْىاِی َکَ‪ ،‬ثٌلٌ فْكثو ًَْذ ّ رُْم ثو اكواّذ ّ لْکو ُب ثوًْبًل ّ اى‬
‫ػوت گویقزگبى ثَ هكذ رب ایْبى ها ثبى گوكاًل‪ ّ .‬چْى ثَ ُن كیگو هٍیلًل‪ ،‬اى‬
‫عبًجیي ٕق ثوکْیلًل ّ عٌگ کوكًل‪ ،‬آفو االهو ثؼ‪ٚ‬ی اى آى اّلًْ فْك ثبى‬
‫گوكاًیلًل‪ ّ .‬كه آى عٌگ چوهَ اثْگبى ها کَ پیو ثْك ّ اى عولَ اهوای ثيهگ‪،‬‬
‫ریوی ثو هلبی اّ ىكًل ّ هغوّػ ّل چْى اى عٌگ ثبى آهل چٌگیيفبى ثَ پوٍیلى اّ‬
‫هكذ ّ ْٕهد ؽبل پوٍیل َچ َوهََ گلذ‪ :‬ثؼل اى پله ًیکْ [‪ ]A333‬رْ‪ ،‬اهْام ّ‬

‫‪877‬جاهغ التْاعیز‪:325\1،‬ا‬
‫َصالساى‬
‫‪878‬صع ف«ُغیغاتْکاى»ّ ت «ُغتغاتْکاى»صع جاهغ التْاعیز‪ :326\1،‬تَ‬
‫صْعت كْم تصذیخ گغصیض‪.‬‬
‫‪879‬صع ف ّ ت«اّعاى ّ کاّعاى»صع جاهغ التْاعیز‪ :326\1،‬تَ صْعت كْم‬
‫تصذیخ گغصیض‪.‬‬
‫‪880‬صع ف ّ ت«آى تِْعجی»صع جاهغ التْاعیز‪:326\1،‬تَ صْعت كْم تصذیخ‬
‫گغصیض‪.‬‬

‫‪205‬‬
‫لْکو رْ هقبللذ ًوْكًل ّ اى رْ هّی ثوربكزٌل‪ .‬فْاٍزن کَ هبًغ ایْبى ّْم‪ ،‬ه‪ٚ‬بی‬
‫آٍوبًی ثَ فْى هي ه‪ٚ‬ب کوكٍ ثْكٍ ًّبکبٍ هوا ىفن ىكًل‪ .‬چٌگیيفبى چْى ىفن اّ‬
‫ها ٍقذ كیل ّ اهبهاد ثل ؽبل ّی هْبُلٍ کوك ثَ گویَذ‪ ّ .‬ثیوّى آهل ّ كه ؽبل‬
‫ْال ُگْفبى ّ اَثبهب فبى اهوای اِلِزی ُوْه ّیْهثود‪ّ 881‬ایزلگْ‬‫چوهَ ًوبًل‪ ّ .‬كه ػِل ُُ َ‬
‫اى ًَل اّ ثْكًل ّ پیٍْزي اّ ثوْم ربیچیْد ّ ارلبم کوكى ربیچیْد ّ هْم الوواً ّ‬
‫ْهاى لْکوّ ّکَزي‬ ‫ؿیو ُن ثوٖل ّآگَ ّلى چٌگیيفبى ّ روثیذ کوكى ٍیيكٍ ُک َ‬
‫یبؿی ُن كه آى ربهیـ عب ُهْهََ ٍَ َ‬
‫بچبى کَ اى ّؼجَ ًی ُو ُّى ّ هو ّلم ّ اهیو عبعیوارجْك‬
‫‪883‬‬
‫فْیْی ثْكٍ ًکْعوك‪ً 882‬بم ّ ثب چٌل ًلو ٍْاه ثَ هْ‪ٙ‬ؼی کَ آًوا اّالگبی یالم‬
‫د ربیچیْد ثْكًل‪ ،‬ثَ كىكی هكزَ‪ ّ ،‬فبًَ‬ ‫هیگْیٌل كهؽلّك ٍَآهی ِکَِو‪ ،‬کَ یُْه ِ‬
‫عُْچی رَو َهلََ اى هْم عالیو‪ ،‬کَ پلهاى اّ ثَ ّاٍطَ ‪ٛ‬بیلَ َعالیوهْرْلْى ‪ ،‬فبرْى‬
‫‪884‬‬

‫كهرْهٌی‪ 885‬ها ّ پَواى اّ ها کْزَ ثْكًل‪ ّ ،‬اٍیوّ ثٌلٍ اعلاك اّ ّلًل‪ ّ ،‬اى ًَل‬
‫ّی اهوای ثَیبه ثْكٍاًل‪ ،‬اى آى عولَ اِیلگبییًْبى‪ 886‬كه آًؾْالی ثْكٍ‪ .‬ایي ربیچو‬
‫آًغب هكزَ رب چِبه پبیبى اّ ها ثجوك‪ ّ .‬عْچی روهلَ آگبٍ گْزَ ّ ثٌَ ها گویياًلٍ‪ّ ،‬‬
‫فْك كه هیبى گلَ ّ اٍجبى فلزَ ّ چْى ربیچوكه آهلٍ عْچی روهلَ اّ ها ثَ ریوىكٍ‬
‫ّ کْزَ‪ .‬ثلاى ٍجت عبهْهٍَبچبى ثبعْچی روهلَ فْٖهذ ثٌیبك ًِبكٍ ّ كزٌَ‬
‫اًگیيی آؿبه کوكٍ ّ ثب هْم ّ لْکو فْك ا‪ٙ‬بكذ اهْام ربیچیْد ّلٍ ّ ثَ ؿیو اى ّ‬
‫اهْام ّ ّؼت كیگو ثب ربیچیْد هزلن ثْكٍاًل اى عولَ یکی هْم ایکیواً کَ ّؼجَاًل‬
‫اى هٌُوِواد‪ّ ،‬یکی هْم هُْهُالٍْ ایْبى اى هـْل ُكهلُکیي ثبٌّل‪ ّ .‬كیگو اهْام اُّهُّد‬
‫ّ ثْربهی‪ 887‬کَ اى ًیُو ُّىاًل‪ .‬ایي عوبػذ ثَ ارلبم یکلیگو ثَ هٖل چٌگیيفبى‬
‫ثوفبٍززٌل ّ هلرِب ثب اّ فْٖهذ کوكًل چٌگیيفبى اى كٍذ ایْبى كوّهبًل ّ‬
‫ثغبیی هٍیل کَ ارجبع اى یْبى ثوکْزٌل ّ یک ًْثذ چٌگیيفبى ثلٍذ ایْبى اكزبك ّ‬
‫ٍْهبى ّیي‪ 888‬اى هْم ٍل لًْاّه‪ 889‬افالٓ كاك چٌبًچَ هْوّػ آهلٍ اٍذ ّ كه‬
‫چٌل ٍبل اى ُو اًْاع ؽکبیبد ارلبم اكزبك‪ ّ ،‬اهْام اّ عوؼی پیلا ّلٍاًل‪ ّ .‬آفو االهو‬
‫ربیچیْد ّ كیگو اهْام هنکْه کَ هزلن ّلٍ ثْكًل‪ ،‬ثب ٍی ُياه ٍْاه هّاى ّلًل رب‬
‫ثو ٍو چٌگیيفبى هًّل‪ ،‬اّ ها اى هکو ّ كویت ایْبى فجوی ًَ اى ارلبم ّقٖی اى‬

‫ُْت‬
‫تْعک‬ ‫التْاعیز‪ُ :327\1،‬‬ ‫‪881‬جاهغ‬
‫التْاعیز‪:327\1،‬تایچغ‬ ‫‪882‬جاهغ‬
‫التْاعیز‪:327\1،‬اّالگای تْالم‬ ‫‪883‬جاهغ‬
‫هْلْى‬‫ُُْ‬‫التْاعیز‪ً:327\1،‬‬ ‫‪884‬جاهغ‬
‫ِي‬
‫هٌ‬‫َ‬ ‫ْم‬ ‫ت‬
‫ُ‬‫ّ‬ ‫ص‬
‫التْاعیز‪ُ:327\1،‬‬ ‫‪885‬جاهغ‬
‫التْاعیز‪ًْ:327\1،‬یاى‬ ‫‪886‬جاهغ‬
‫التْاعیز‪ًْ:328\1،‬یاهیي‬ ‫‪887‬جاهغ‬
‫التْاعیز‪:328\1،‬ؿُْعهاى كیغٍ‬ ‫‪888‬جاهغ‬
‫ضّؽ‬‫التْاعیز‪:328\1،‬ؿُْلُ‬ ‫‪889‬جاهغ‬

‫‪206‬‬
‫‪890‬‬
‫اهْام ایکیواً‪ُ ًِ ،‬کْى ًبم پیِ اهْام ربیچیْد ثْكٍ‪ ،‬ثَ ٍجت آًکَ پَو اّ رْهْى‬
‫ًبم هالىم چٌگیيفبى ثْك‪ ،‬هیل ثَ عبًت اّ كاّزَ‪ ّ .‬آى اهْام ثَ هْ‪ٙ‬ؼی ثْكًل کَ‬
‫ًبم آى گْهلگْه اٍذ؛ ثؼل اى آى یْهری اى یْهرِب ًيكیک ّلًل‪ ّ .‬ایکْى‪ 891‬هنکْه‬
‫ثو ىثبى كّ ّقٔ اى هْم ثْهالً‪ ،‬هْللخ‪ ّ 892‬یْهبى‪ 893‬کَ ثَ هِوی آى عبهكزَ‪،‬‬
‫ثبى هیگْزٌل‪ ،‬اى فلیؼذ ّ هکو ایْبى ثَ چٌگیيفبى پیـبم كاك‪ ،‬چٌگیيفبى ثَ‬
‫هْ‪ٙ‬غ ‪ٛ‬بالًبلغْی‪ 894‬ثْك‪ .‬ایْبى ُو كّ ثواُی کَ هیبى كّ پْزَ اٍذ‪ ،‬کَ آى ها‬
‫الالكد‪895‬گْیٌل پٌِبى ثیبهلًل چٌگیيفبى ها اى فوّط كّوٌبى اػالم كاكًل‪.‬‬
‫چٌگیيفبى ثوآى ؽبل ّهْف[‪ ]B333‬یبكذ‪ ،‬كه ؽبل ثَ روریت لْکو هْـْل گْذ ّ‬
‫اهْام ّ هجبیل کَ كٍّزلاه ّ ُْافْاٍ اّ ثْكًل‪ُ،‬وَ ها فجو کوك‪ ّ .‬چْى عوغ ّلًل‪،‬‬
‫ّوبهٍ ایْبى ثَ رْهبى ّ ُياهٍ ّ ٕلٍ ّ كٍ هؼیي گوكاًیل‪ .‬روبهذ ٍیيكٍ ُک َ‬
‫ْهاى‬
‫ْهاى ؽلوَ اٍذ؛ ّ كه هلین االیبم چْى هْهی ثَ هْ‪ٙ‬ؼیق هّ هی‪-‬‬ ‫ثْكًل‪ .‬هؼٌی ُک َ‬
‫هضبل ؽلوَ‪ ،‬هیثْك ّ ثيهگ ایْبى چْى ًوطَ كه هیبى كایوٍ ثْك‪ ،‬آى ها‬ ‫ِ‬ ‫آهلًل‪ ،‬ثو‬
‫ْهاى گلزَاًل‪ ّ .‬ایي ىهبى ًیي ثَ ّهزی کَ لْکو یبؿی ًيكیک ثبّل‪ ،‬ثوایي ُیؤ د‬ ‫ُک َ‬
‫ْهاى ثلیي هْعت اٍذ‬ ‫كوّك هیآیٌل رب ثیگبًَ ّ یبؿی كه ًیبیل‪ .‬رل‪ٚ‬یل آى ٍیيكٍ ُک َ‬
‫چْى ثلیي هْعت ٍیيكٍ کْهاى لْکو اىعبًت چٌگیيفبى عوغ آهلًل ّ لْکو‬
‫ربیچیْد کْچ کوكٍ اى پْزِب آ ُإال ُإد رُْههب ُإد ّ ثوآة گنّزٌل ثَ هْ‪ٙ‬غ ‪ٛ‬بالى‬
‫ثبلغًُْ آهلًل ّ هوبثل لْکو چٌگیيفبى ایَزبكًل‪ ّ ،‬اى عبًجیي هٖبف كاكًل ؽن‬
‫رؼبلی چٌگیيفبى ها ًٖود كاك ّ ثلاى ٍیيكٍ کْهاى ٍی ُياه کٌ ها‪ 896‬ثَ‬
‫ّکَزٌل‪ ّ .‬اى ربة آكزبة كّلذ چٌگیيفبًی كّوٌبى چْى مهٍ‪ ،‬كه ك‪ٚ‬بی ُْا هزلوم‬
‫ّلًل‪ ّ ،‬هْم اَ ُإ ُه ُإد ّ ثوّد‪ 897‬کَ هولم ایْبى اَ ُإ ُه ُإد ّ ثُْی ُو ُإد ثْكًل كه آهلًل ّ‬
‫ایل ّلًل‪ ّ .‬كه آى هّك فبًَ كه کٌبه ثیَْ ػظین چٌگیيفبى آًغب كوّك آهل ّ كوهْك‬
‫رب ُلزبك كیگ ثو ٍو آرِ ًِبكًل ّ عوبػزی كّوٌبى كزّبى کَ ایْبى ها گوكزَ ثْك‪،‬‬
‫روبهذ كهآًغب عّْبًیلًل‪ ّ .‬اى آى فْف ُن كه آى ّهذ‪ ،‬هْم عْهیبد ایل ّلًل ّ‬
‫كه آهلًل‪ ّ ،‬فبًَُب ًيكیک یْهد چٌگیيفبى آّهكًل كیگو ثبهٍ ثؼ‪ٚ‬ی اى ایْبى‬
‫یبؿی ّلًل‪ ّ ،‬اهْام ربیچیْد کَ ػظین ثَیبه ّ ثب هْد ّ ثب ّْکذ ّ ثب ُػ ّلد ّاُُجذ‬
‫ثْكًل‪ ّ ،‬كه آى عٌگ هزلوّم ّلًل ّ ُو یک ثکَّْ اكزبكًل‪ .‬كاٍزبى هْم ربیچیْد‬

‫‪890‬جاهغ التْاعیز‪:328\1،‬تْتْى‬
‫ِک‬
‫ُْى‬ ‫‪891‬جاهغ التْاعیز‪:328\1،‬آى ً‬
‫‪892‬‬
‫ََ‬‫هْتک‬ ‫جاهغ التْاعیز‪ُ:328\1،‬‬
‫‪893‬‬
‫تْهاى‬ ‫جاهغ التْاعیز‪ُ:328\1،‬‬
‫‪894‬جاهغ التْاعیز‪:328\1،‬تالجْؽ‬
‫ُت‬
‫تْعهاؤ‬
‫ُتُ‬ ‫‪895‬جاهغ التْاعیز‪:328\1،‬آؤ‬
‫ُالؤ‬
‫‪896‬ف‪ -:‬کؾ عا‬
‫‪897‬‬
‫ُت‬‫تْیغ‬ ‫جاهغ التْاعیز‪ُ:321\1،‬‬

‫‪207‬‬
‫ثؼ‪ٚ‬ی ارلبم کوكًل ّ ثٌلگی چٌگیيفبى آهلًل ّ ثَ ٍقي فْك ًبهٍیلٍ‪ ،‬ثبى یبؿی‬
‫د چٌگیيفبى ًيكیک ثْك هّىی ثَ‬ ‫ّلًل ّ آى چٌبى ثْك کَ فبًَُب ایْبى ثَ یُْه ِ‬
‫ارلبم ّکبه ثو ًَْزٌل ّ كه پْزَ کَ آى ها اّچلعلوي گْیٌل ّ هیبى ٕؾوایی‬
‫ثيهگ اٍذ‪ ،‬ایْبى ًیي َعو َگَ کوكٍ‪ ،‬یؼٌی ّکبهگبٍ ثِن پیٍْزٌل ّ َعوگَ ها ثَ ُن‬
‫آّهكًل ّ ّکبهی ثـبیذ ًیکْ کوكًل‪ ّ ،‬گلزٌل ثب چٌگیيفبى ُن ایٌغب ّت ثَ ثبّین ّ‬
‫هغوْع ایْبى چِبه ٕل ًلو ثْكًل ّ چْى كیگو ثوگ ّ ػلْكَ کن ُوواٍ ثْك‬
‫كّیَذ ًلو فبًَ ُب هكزٌل ّ كّیَذ ًلو آًغب ثوبًلًل چٌگیيفبى كوهْك رب هب یؾزبط اى‬
‫كیگ ّ ػلْكَ ّ ُو چَ كه کبه ثْك ثلاكًل هّى كیگو ّکبه کوكًل ّ ّکبهی ىیبكد‬
‫اهؽَّٖ ثَ ایْبى كاكٍ ّؿن فْهاکی ثَیبه کوكٍ‪.‬چْى اى یکلیگو علا ّلًل فبًَُبی‬
‫فْك هیهكزَاًل‪ ،‬اى چٌگیيفبى ّکو كواّاى کوكٍاًل ّ گلزَ کَ هْم ربیچیْد هب ها‬
‫هُب کوكًل ّ هزلوم ّلًل ّ عبى هب هیل ّ الزلبد ًوْكًل ّ چٌگیيفبى ثی ٍبثوَ ّ‬
‫هْعجی‪ ،‬اًؼبم كه ؽن هب کوك‪ .‬پبكّبٍ ثٌلٍ پوّه لْکوكاه اّ اٍذ‪ُ ّ .‬وَ ثو ایي‬
‫ًو‪ ٜ‬ثَ ّکو چٌگیيفبى هْـْل ّلٍ ثْكًل چبّ ثَ ُوَ اهْام اًلافزَ‪ ّ .‬چْى ثَ‬
‫ٍوّهاى هْم اُّلُْک ثَِب ُكه ثبهبهْییلاًَ‪ 898‬اىاصو ّکو ایْبى کٌگبچ‬
‫ِ‬ ‫فبًِب هٍیلًل‪،‬‬
‫کوكٍ کَ چٌگیيفبى ها کْچ كُین ّ هطیغ ّ هٌلبك اهو اّ ثبّین هبؿْیبك اهبیب ه‪ٙ‬ب‬
‫ًلاكٍ ّ گلزَ کَ هْم ربیچیْد ثب هب چَ ثل کوكٍاًل ایْبى ًیي ُویي ّ اًی‪899‬اًل‪،‬‬
‫چگًَْ ثبّل کَ اى ایْبى ثوگوكین[‪ ]A333‬ثیهْعجی‪ ،‬پیِ چٌگیيفبى هّین‪ .‬چْى‬
‫اّ هجْل ًکوك‪ ،‬الْک ثِبكه ثب ‪ٛ‬ـبیكالْ ثب هْم عْهیبد کَ هزؼلن ّ هزٖل ایْبى‬
‫ثْكًل‪ ،‬پیِ چٌگیيفبى آهلًل ّ گلذ هبًٌل ىهبى ثیُّْو ّگلَ ثی فلاًّل ّ ههَ ثی‬
‫ّجبى آهلٍاین‪ .‬پَواى کَ اىفبرْى ثيهگ هب اًل هیکٌْل ّ فواة هی کٌٌل هب ثَ ارلبم‬
‫ثلٍّزبهی رْ ّوْیو ُن ّ كّوٌبى رواکِْ کٌین‪.‬چٌگیيفبى كه عْاة الْکثِبكه گلذ‬
‫هبًٌل فلزَ کَ هْی کبکل هٌکْیلٍ هواپٌلاه کوكی ّ ًَْزَ ثْكم اى ىًـ هي کْیلٍ هوا‪ 900‬ثو‬
‫كاّزی‪ ،‬عِذ رؼِل ّوب ُو چَ هوکي گوككثَ عبی آّهم‪ ّ .‬ایْبى ها ًْافذ ّ‬
‫اٍزوبلذ كوهْكٍ‪ .‬ثؼل اى هلری چْى روکي ثَیبه یبكزٌل‪ ّ ،‬كیگو آى اهوا عْهیبد ثَ‬
‫ٍقي فْك یبؿی ّلًل ّ كه هیبى هاٍ ّ ّالیذ هیهكزٌل ّ ؿبیذ هْهكًّبّهچبًک ًبم‬
‫کَ اى هْم هوگیذ ثْك ‪ٛ‬ـبی كالْ ها ثَ کْذ آى گبٍ هْم عْهربة ها ُیچ ه ّْد ّ‬
‫هلهد ًوبًل ّ پواکٌلٍ ّلًل‪ ّ .‬ثؼل اى آى ثيهگ‪ ،‬هْم عْهیبة عبهْهَِبچبى ثْك کَ‬
‫ثَ ػول ّ کلبیذ ّ گوثيی هٌَْة ثْكٍ ّ ػظین هقزبه ثْكٍ ّ چٌگیيفبى اّ هااًَلٍَ‬
‫هیگلزَ ُّوچٌل هاٍ آى ًلاّزَ ّ ظبُوكػْی كٍّزی ّ هقبلٖذ هیکوكٍ كه فلیَ‬
‫كّوٌی هی ّهىیلٍ ّ كه فب‪ٛ‬و كاّزَ کَ هؼبه‪ ّ َٙ‬هوبثلَ کٌل ّ هٌٖت ثلٍذ‬

‫‪898‬جاهغ التْاعیز‪:332\1،‬هاؿْیاصاهایا‬
‫‪899‬جاهغ التْاعیز‪:332\1،‬ایٌی‬
‫‪900‬ف‪ -:‬کلیضٍ هغا‬

‫‪208‬‬
‫كوّگیوك كهىهبى هْد هْم عْهیبد ّ ثؼل اى پواکٌلکی ایْبى‪ُ ،‬وْاهٍ ثو‬
‫چٌگیيفبى ؽَل هی ثوكًلّ كه ظبُو كػْی كٍّزی هیکوكًل ّ كه فلیَ كّوٌی‬
‫هیکوكٍ‪ ّ .‬ثکواد ثب یبؿیبى ّ كّوٌبى اّ هزلن ّلٍ‪ ّ ،‬آى ؽکبیبد ُو یک ثغبی‬
‫فْك فْاُل آهل‪ ّ .‬ثؼل اى ه ّلری اهْام هنکْه ارلبم کوكٍ‪ ،‬گلزَاًل کَ اهوا ربیچیْد هب‬
‫ها ثیهاٍ ىؽوذ هیكٌُل ّ هؼنة هیكاهًل؛ ّ ایي پبكّبٍىاكٍ‪ ،‬روْعیي‪ ،‬کَ‬
‫چٌگیيفبى اٍذ عبهَ کَ پّْیلٍ ثبى هیکٌل ّ ثوب هیكُل ّ اٍت کَ ثوًَْزَ‬
‫كوّكهیآیل ّثَ هب هیكُل‪ .‬کَی کَ ّالیذكاه ّ لْکو پوّه ثبّل اّلًْ ها ًیکْ ثَ‬
‫پبی كاهك‪ ،‬اّ اٍذ‪ ّ .‬ثؼل اى اًلیَْ ّ ِکٌ َگبچ روبهذ ثجٌلگی روْعیي چٌگیيفبى آهلٍ‪-‬‬
‫اًل ّ ثَ افزیبه ایل ّلٍ‪ ّ ،‬كهٍبیَ كّلذ اّ آٍْكٍ‪ .‬چیالّ ُؿْى ثِبكه پَو ٍْههبى‬
‫ّیوٍ اى هْم ٍْللًّ ّ ِعجَِبى هْم ثِ َُْد‪ 901‬کَ ّؼجَ اى ًیوّىاًل‪ُ ّ ،‬و كّ ثَ‬
‫رْ[كیي]‪ 902‬رؼلن كاّزَاًل ّ اى فْآ اّ ثْكُْ ایي رْ كاپَو هلاى ًبّی ثْكٍ کَ‬
‫هولم هْم ربیچیْد ثْكٍ ایْبى ُو كّ اى ّی ثوگْزَاًل ّ ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى آهلٍ‪.‬‬
‫ّ ٍجت ثوگْزي چیالّؿبى ثِبكه اى هْم ربیچیْد ّآهلى آى ثْكٍ‪ ،‬کَ ّهزی کَ هیبى‬
‫چٌگیيفبى روْعیي ّ ربیچیْد ػلاّد ّ هٌبهْذ ثْك‪ ،‬ربیچیْد ًبگبٍ كوٕذ یبكزَ‪-‬‬
‫اًل چٌگیيفبى ها گوكزَ‪ ،‬چیالّؿْى ثِبكه ثَ ؽَي رلثیو اّ هافالٓ كاكٍ‪ ،‬چٌبًکَ‬
‫كه ّؼجَ ٍْللًّ ّوػ گلزَاًل‪ٍ ّ .‬جت ٍوکْی عجَ اى ربیچیْد ّآهلى آى ثْكٍ‪،‬‬
‫کَ هْم ربیچیْد ‪ٙ‬ؼیق ّلٍ ثْكًل‪ ّ ،‬عجَ رٌِب ثَیبه كه کُِْب كّزِب گْزَ‪.‬چْى‬
‫كیل کَ اى آى كبیلٍ ًَ‪ ،‬اىهّی ػغيّا‪ٙ‬طواه‪ ،‬ثٌلگی چٌگیيفبًی آهلٍ ّ ایل ّلٍ‪ّ .‬‬
‫آى ؽکبیذ ثَ ّوػ كه ّؼجَ ثَُِْد اى هطبلؼَ آى ثکلی هؼلْم گوكك‪ .‬كاٍزبى چْى‬
‫اهْام ربیچیْد اکضوهّی ثٌلگی[‪]B333‬چٌگیيفبى هیًِبكًل اهیوی ثيهگ ثْك اى‬
‫هْم ثبهیي‪ً 903‬بم اّ ّیو ُگْاَ[رُْاِ]ثُْ َگبى‪ 904‬کَ ثبیبى اّ ها آًغب ؽ‪ٚ‬ود هْثیالی هبآى‬
‫هجبء كوٍزبكًل‪ ،‬اى ًَل اّ ثْك‪ .‬ایي اهیو هنکْه‪ ،‬پَواى فْك ها ًبیب ّ آالم ُو كّ ها‬
‫ثو گوكزَ ّ آهلٍ‪ ّ .‬كه ػِل چٌگیيفبى ّ ثؼل اى آى رب ىهبى اّکزبیهبآى ّ ُهٌگ َکَ ‪-‬‬
‫هبآى كه ؽیبد ثْكٍ ّ ٕلّ ثیَذ ٍبل ػوو یبكذ‪ ّ .‬كه ىهبى پبكّبُی ُهٌگکَ هبآى‬
‫ْی اّ‬‫فطبثذ هیکوكٍ کَ كه ّهزی کَ چٌگیيفبى كه ّعْك آهل‪ ،‬اى گّْذ ‪ِ ُٛ‬‬
‫فْهكٍام‪ ّ .‬ایي ؽکبیذ كه ّؼجَ هْم ثآهیي آهلٍ‪ .‬كی الغولَ اثي ّیوگْآرْاثُْگبى کَ‬
‫ثَ كّ پَو فْك آّهكٍ‪ُْ،‬هْچْثِبكه‪905‬ها اى هْم ربههُْربیهیویلزُْم کَ هولم‬
‫ربیچیْد ثْك‪ ،‬اٍیو ّ كٍزگیوکوكٍ ثَ هْ‪ٙ‬ؼی آّهك ّ هلری آًغب کَ ثْكٍاًل‪ .‬چْى‬

‫‪901‬ف‪:‬تیلـْى ‪،‬ت‪:‬ؿثیـْى ‪،‬جاهغ التْاعیز‪333\1،‬‬


‫‪902‬جاهغ التْاعیز‪333\1،‬‬
‫‪903‬ف‪،‬ت‪:‬تاػیي‬
‫‪904‬جاهغ التْاعیز‪334\1،‬‬
‫‪905‬ت‪:‬هتْهْچْتِاصع‬

‫‪209‬‬
‫ایْبى ها آىاك کوكًل‪ ،‬كیگو ثبهٍ گویقزٌل‪ُ ّ .‬ن كه آى ه ّلد عُْچی[چبّهؿبی]‬
‫‪906‬‬

‫ٍوّه هْم كّالثکلذ‪ 907‬کَ ّؼجَ عالیواًل ثْكٍاًل ثَ هْ‪ٙ‬ؼی کَ ًبم آى ‪ْٛ‬هاهْى‬
‫ٍکْى‪ 908‬اٍزبیل ّلًل ّ ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى آهلًل‪.‬‬

‫داستاى قصَ اقْام‬

‫ّ ّؼجَ هـْل ّ هٖبف چٌگیيفبى كه روکَوزبى ثَویبه اٍوذ چوْى هوٖوْك ٍولطٌذ‬
‫ایواى ىهیي اٍذ ّ کبهی کَ كه ػووام ّ فواٍوبى کووكٍ ّولٍ ّ مکوو ٍوال‪ٛ‬یي اهوبلین‬
‫اٍذ اى كاٍزبى اهْام آى ها هقزٖوی اى ُو ٍو ثٌلی آّهكٍ ّل ّ ثبى ثو ٍو ربهیـ‬
‫هوْٖك ایي کزبة هكذ کَ اگو ثَ ّوػ ؽبل اهْام ّ کبهکوك چٌگیيفبى كه روکَزبى‬
‫هیًْیَن هغلّل کزبة اى ؽل كه هیگنهك اى ُو عب آًچوَ هوٖوْك اٍوذ ثوَ هلون كه هوی‬
‫آیلّهللا اػلن ثبلْٖاة كاٍزبى ثؼل اى آًکوَ کوبه هوْم روْهکیو‪ٍ 909‬وبفزَ ثوْك‪ ،‬ثوَ ػويم‬
‫هىم عبکزْ‪910‬کَ ثواكه اًّگفبى ثْك پبكّبٍ کوایذ کَ ثواكه فْیِ گْزَ ثوْك‪ ،‬ثوو‬
‫ًَْذ ّ اّ ها ثيكّ ثکْذ‪ ّ .‬هْم ثًْکلبد‪ 911‬کَ ّؼجَ اى هوْم کوایوذ ثوْك ّایْوبى‬
‫ُوْاهٍ اى عولَ ثٌلگبى ّاٍزقْاى اّ ثْكًل ّثَیبه اى اهوای كیگو‪،‬چٌبًکَ كه ّوؼجَ‬
‫کوایوووذ یوووبك کووووكٍ ّووول‪ ّ ،‬هووو ّلری پواکٌووولٍ اّ ثْكًووول‪ ّ ،‬ثؼووول اى آى روبهوووذ ثوووَ ثٌووولگی‬
‫چٌگیيفبى آهلًل‪ ّ ،‬چْى چٌگیيفبى ها ثب اًّگفبى كٍّزی ثْكٍ‪ ،‬عوب َگوجُّْ آى هوْم‬
‫یْیبثکلبیذ‪ 912‬ها ثبى پیِ ّی كوٍزبك ّ ثؼل اى آى هو ّلری عوب َگوجُْ ثوب اًُّگبفوبى هزلون‬
‫ثْكٍ رب ّهزی کَ كیگو ثبهٍ هقبللوذ کووك‪ ّ ،‬ثوَ عبًوت ربیبًوگفوبى کوَ پبكّوبٍ ًبیووبى‬
‫هبیل ّلٍ‪ ،‬چٌبى کَ ّوػ آى فْاُل آهول‪ .‬چوْى روبهیـ ّ ؽکبیوبد چٌگیيفوبى كه ایوي‬
‫هلد ثیَوذ ُّلوذ ٍوبل هغووال گلزوَ ّول‪ ،‬اکٌوْى روبهیـ پبكّوبُبى فزوبی ّ هوافزوبی‬
‫ّچیي ّ هوب چویي ّ هلوْک ایوواى ىهویي کوَ كه یوي هو ّلد هونکْه هؼبٕوو چٌگیيفوبى‬
‫ْى هللاِ َّ ؽَي رَْكیوو َِ‪ .‬اى اثزولا‬
‫ثْكٍاًل آؿبى کٌین ّ هلٖل گلزَ‪ ،‬ثب ٍو ربهیؼ آیین‪ ،‬ثِ َؼ ِ‬
‫هُْلوٌََُ ییل ثْكٍاًل کَ یک ٍبل هُْ ثبّل ّ كههوبٍ هثیوغ االّل ٍوٌَ صَ َ‬
‫والس ّ ٍِوزّیيَ ّ‬
‫وٌ ِهبیََ ّاهغ ّلٍ کَ هلد ثیَذ ّ ُلذ ٍبل ثبّل‪ ،‬چٌگیيفبى كه ٍوبل آفوو چِول‬ ‫فَ َ‬
‫ٍبلَ ثْكٍ‪ّ ،‬ایْبى كه ه ّلد هنکْه هؼبٕو اّ ثْكًل‪ًْ ّ ،‬اكه ّؽْاكس کوَ كه ىهوبى‬

‫التْاعیز‪335\1،‬‬ ‫‪906‬جاهغ‬
‫ُْالًگویت‬
‫التْاعیز‪:335\1،‬ط‬ ‫‪907‬جاهغ‬
‫التْاعیز‪:335\1،‬ؿیٌکْى‬ ‫‪908‬جاهغ‬
‫یْعکیي‬
‫التْاعیز‪ُ:339\1،‬‬ ‫‪909‬جاهغ‬
‫ُْ‬
‫َوث‬
‫التْاعیز‪:339\1،‬جاگ‬ ‫‪910‬جاهغ‬
‫تًْگوایت‬‫التْاعیز‪ُ:339\1،‬‬ ‫‪911‬جاهغ‬
‫ِت‬
‫تًْگوای‬‫التْاعیز‪ُ:339\1،‬‬ ‫‪912‬جاهغ‬

‫‪210‬‬
‫وووووػ ّ‬ ‫هووووونکْه ؽوووووبكس کوووووَ كه ىهوووووبى هووووونکْه ؽوووووبكس ّووووولٍ‪َ ،‬ػلَوووووی ال َّو ِ‬
‫ووووجیل الْو ِ‬
‫الزل‪ٚ‬یل[‪]A333‬‬

‫تاریخ خلفا ّ سالطیي اقالین‬

‫وٌ ّ‬ ‫کَ كه ثـلاك كه اّایل ایي ربهیـ هنکْه‪ ،‬فلیلَ‪ ،‬اَل ُوَزٌَغل ثِبلِل ثْك ّ كه ٌٍَ فَ َ‬
‫وٌ ِهبیََ ّكبد یبكذ‪ً ّ ،‬بٕو ال ّلیٌجَ فالكذ ثٌَْذ‪ ّ .‬كه‬ ‫ٍَجؼیيَ ّ فَ َ‬
‫فَوٌ ٍِزّیيَ ّ‬
‫َ‬ ‫هٖو[ػب‪ٙ‬ل]‪ ،913‬فلیلَ ثْك اى اٍوبػیلیبى كه ػبّْهای هؾوم ٌٍَ‬
‫فَ و ََ ِوبیََ ّكبد یبكذ ّ ٕالػ اللیي یٍْق ثواكهىاكٍ اٍلال ّلیي ّیوکٍْ کَ ثَ عبی‬
‫ػن كه هٖو ؽبکن ّلٍ ثْك چٌبى کَ ّوػ آى فْاُل آهل كه اّل عوؼَ ثؼل اى ّكبد‬
‫ػب‪ٙ‬ل فلیلَ ثْك‪ ،‬فطجَ ثَ ًبم ثٌیالؼجبٍکَ كه ثـلاك ثْك کوك ّ فلیلَ اٍوبػیلیبى کَ‬
‫كههٖو ثْكًل‪ ّ ،‬هٌوطغ ّلًل‪ ّ .‬هغوْػآى فللب كه هـوة ّ هٖو‪ ،‬چِبهكٍ ًلو‬
‫ثْكًل ّ هلد فالكذ ایْبى كّیَذ ُلزبك‪ٍ914‬بل ثْك‪ّ .‬كهفْاهىم اِیلاَهٍالى ثي‬
‫وٌ ِهبیََ ّكبد‬‫اَرَي ثوٍویوٍلطٌذ ثْك ّ كهًْىكُن هعت ٌٍَ ٍَج َغ ّ ٍِزّیيَ ّفَ َ‬
‫یبكذ ّ هلد هولکذ اّ هویت ُللٍ ٍبل ثْك؛ ّ پَو کِزو اّ ٍلطبى ّبٍ کَ ّالی‬
‫ػِل ثْك‪ ،‬ثَ عبی اّ ثٌَْذ ّهلث ِّو هلکَ روکبى هبكه اّ ثْك ثواكه هِزو اّ رَ ِگِ كه‬
‫َعٌل ثْك‪ .‬هٍْلی ها ثَ ‪ٛ‬لت اّ كوٍزبكًل‪ ،‬اثب ًوْك‪ ّ .‬ثَ هٖل اّ لْکو رؼجیَ کوكًل‪.‬‬
‫َگِ فجو یبكذ ّ پیِ گْهفبى هكذ‪ ّ ،‬ایي هَٖ رگِ ّ ٍلطبىّبٍ كه ربهیـ آل‬ ‫ر ِ‬
‫فْاهىهْبٍ ّ ٍال‪ٛ‬یي ؿْه ثَ ّوػ ًجْزَ ّلٍ كه ایي عبهغ الزْاهیـ كه ایي عب‬
‫اگو هکوه هیکوكین هکوه ثْكی‪ ّ .‬كه هبىًلهاى ّبٍ ػالال ّلیي ؽَي هٍزن ثي ػلی‬
‫الس ّ ٍِزّیيَ‬
‫ثي ِّویبه ثْك‪ ّ ،‬كه ػوام ّ آمهثبیؾبى اَربثِک اِیل َل ِگي ثْك‪ ّ ،‬كه ٌٍَ صَ َ‬
‫وٌ ِهبیََ آهٌَُوُْ ٕبؽت هواؿَ‪ ،‬اى كاهالقالكَ الزوبً کوكرب فطجَ ٍلطٌذ ثٌبم‬ ‫ّ فَ َ‬
‫ٍلطبى هؾو ّل ثي هؾوْك ٍلغْهی کَ هوثّی اّ ثْك ایي فجو كه ُولاى ثَ اربثک‬
‫ایکلگي هٍیل اربثک ٕبؽت افزیبه ثْك ىى ّ پَو فْهك اٍالى ثي ‪ٛ‬ـول ثي هؾول‬
‫ثي هلک ّبٍ ثْك‪ ّ ،‬ؽبکن هطلن كه هوبلک‪ .‬ایللگي ثْك اى آى ه‪ٚ‬یَ ثَ هًغیل ّ پَو‬
‫فْك‪ ،‬ها عِبى پِلْاى هؾول ثب لْکو ثَ عٌگ اهٌَوو كوٍزبك ّ هٖبف كاكًل‪.‬‬
‫اهٌَوْه ثَ ّکَذ ّ ثَ هلؼَ هّییي كى هكذ کَ ثَ ؽلّك هواؿَ اٍذ‪ .‬عِبى‬
‫پِلْاى‪ ،‬آًوا هؾبٕوٍ کوك ّ ػبهجذ ٕلؼ اكزبك‪ ّ .‬عِبى پِلْاى پیِ پله ثَ ُولاى‬
‫ثبى ّل‪ ّ ،‬ایي ؽبل كه ٌٍَ صالس ّ ٍزیي ّ فوَوبیَ ثْك‪ ّ ،‬كه ٌٍَ ٍجغ ّ ٍزیي ّ‬
‫فوَوبیَ اربثک ایللگي كه ُولاى ّكبد یبكذ‪ ّ ،‬پَوُ عِبى پِلْاى هؾول اربثک‬
‫ّل ّ ّْکزی ّ ػظوزی روبم كاّذ‪،‬چٌبى کَ چْى کَ ٍلطبى ‪ٛ‬ـول ثي اهٍالى‬

‫‪913‬جاهغ التْاعیز‪342\1،‬‬
‫‪914‬جاهغ التْاعیز‪:342\1،‬صّیـت ّ ُلتاص ّ صّ‬

‫‪211‬‬
‫ثَلطٌذ ثٌَْذ‪ ،‬اٍن ٍلطبًی ثوغوّك ٍ ّکَ ّ فطجَ ثْك‪ ّ ،‬ؽبکن هطلن عِبى‬
‫پِلْاى ثْك‪ ّ .‬چْى آهٌَوْه كه هواؿَ ًوبًل ّ پَوُ كلک ال ّلیي ثَ عبی اّ‬
‫ثٌَْذ‪ ،‬ثَ عِذ آًکَ رجویي ثب رٖوف گوكزَ ثْك‪ ،‬عِبى پِلْاى لْکو کْیل ّ كلک‬
‫اللیي ها كه هّییي كى هؾبٕوٍ کوك‪ ،‬فْیِ هيلاهٍالى ثي اربثک ایللگي ها ثَ‬
‫هؾبٕوٍ رجویي كوٍزبك‪ ّ .‬لْکو هواؿَ كّ کَی ها اى آى اّ ثَ گوكزٌل ّ ثَ ِّو‬
‫ثوكًل‪ ،‬هب‪ٙ‬ی ٕلهاللیي ایْبى ها رْویق پّْبًیل ّ ثبى گوكاًیل‪ ّ .‬اّ ها ثَ ؿبیذ‬
‫فُْ آهل ّ ثَ ٍقي هب‪ٙ‬ی ٕلؼ کوكًل کَ رجویي ثَ ایْبى كاكًل‪ ّ ،‬ثَ ػوام‬
‫هواعؼذ کوك‪ ّ .‬چْى ّكبد یبكذ‪ ،‬هيل اهٍالى ثَ ػوام آهل ّ هیفْاٍذ کَ كه‬
‫اربثکی هطیغ اهو اّ ثبّل‪ٍ .‬لطبى ‪ٛ‬ـول ثيهگ[‪ّ ]B333‬لٍ ّ هَزول گْزَ‪ .‬اّ ها‬
‫چٌلاى اػزجبه ّ الزلبد ًکوكًل‪ .‬ثلاى ًَجذ هیبى ایْبى هؾبهثذ اكزبك‪ ّ ،‬هيلاهٍالى‬
‫ثْکَذ‪ ّ ،‬اکضو لْکو اّ پیِ ٍلطبى ‪ٛ‬ـول آهلًل‪ ّ .‬اّ هلری هللْک ثْك‪ .‬ثؼل اى‬
‫آى لْکو عوغ کوك ّ ٍلطبى ها ثَ گوكذ ّ هویل گوكاًیل‪ ّ ،‬ثو كهفبًَ فْكپٌظ‬
‫وٌ ِهبیََ ّجیله‬‫ًْثذ ثيك ّ كػْی ٍلطٌذ کوك‪ .‬كه ّؼجبى ٌٍَ ٍَج َغ ّ صَوبًیيَ ّ فَ َ‬
‫فبًَ فْك فلزَ ثْك‪ّ ّ ،‬قٖی اّ ها ثَ کْذ؛ ّ هؼلْم ًْل کَ چَ کٌ ثْك‪ .‬هوكم‬
‫ثوآى ؽول هیکٌٌل کَ كه آى ًيكیکی ثَ ّاٍطَ رؼّٖت هنُت‪ ،‬عوؼی ثيهگبى اى‬
‫إؾبة اهبم اػظن ّبكؼی هطّلجی ه‪ٙ‬ی هللا ػٌَ هاكه ثبىاه ُولاى ثوكاهکوكٍ ثْك‪.‬‬
‫ّ كه هْٕلْكیبهثکو اربثک هطتاللیي ثي هْكّك ثي ىًگیجي آهٌَوْه ؽبکن هْٕل‬
‫وٌ ّ ٍِزّیٌَْ‬‫ّ ثؼ‪ٚ‬ی اى كیبهثکو ثْك‪ ،‬ثواكه اربثکًْهاللیي هؾول كه ٌٍَ فَ َ‬
‫‪916‬‬ ‫‪915‬‬

‫وٌ ِهبیََ ّكبد یبكذ‪،‬پَو کِزوُ ٍیقال ّلیي ؿبىی ها ثَ عبی اّ رؼییي کوكًل‪ّ ،‬‬ ‫فَ َ‬
‫وٌ ِهبیََ[ اّ ها ثب ٕالػاللیي ّالی هٖو‬ ‫كه ٍلـ ّؼجبى ٌٍَ اِؽلی ّ ٍَجؼیيَ ّ فَ َ‬
‫‪917‬‬
‫هٖبف اكزبك ّ ٍیق اللیي ثک كه ٕلو ٌٍَ ٍذ ّ ٍجؼیي ّ فوٌ هبیَ] ّكبد‬
‫یبكذ‪ ،‬ثواكهُ ػياللیي هَؼْك ها ثَ عبی اّ رؼییي کوكًل ّ كه ٍلـ ّؼجبى ٌٍَ‬
‫رَغ ّ ٍزیي ّ فوَوبیَ ّكبد یبكذ‪ ّ .‬هغیوال ّلیي هَوا اهٍالى ثي كاّك ّ‬
‫ػوبكاللیي‪ٕ ّ 918‬بؽت ؽٖي کیلب‪919‬کَ ّالی اکضو‪ 920‬كیبهثکو ثْك‪ ّ .‬چْى ًوبًل‪،‬‬
‫پَوُ ًْه اللیٌوؾول ها ثغبی اّ ثْبًلًل‪ ّ[،‬كه اصٌی ّ صوبًیي ّكبد یبكذ پَوُ‬
‫هطتاللیي ػوبى‪ 921‬ثغبی اّ ثٌْبًلًل]‪ّ ّ 922‬بم‪ ،‬اربثک ًْهاللیي‪923‬ثْك‪ ،‬كه ٌٍَ‬

‫‪915‬جاهغ التْاعیز‪:354\1:‬هذوْص‬
‫‪916‬ف‪ -:‬ؿٌَ‬
‫‪917‬ت‪ -:‬اّ عا ‪....‬سوـوایَ‬
‫‪918‬جاهغ التْاعیز‪:355\1،‬تي ؿوواى تي اعتن‬
‫‪919‬ف ّ ت‪:‬دـیي‬
‫‪920‬ت‪:‬اهیغ‬
‫‪921‬جاهغ التْاعیز‪:355\1،‬ؿُوواى‬
‫‪922‬ت‪ ّ -:‬صع‪....‬تٌلاًضًض‬

‫‪212‬‬
‫ٍجغ ّ ٍزیي ّ فوَوبیَ ّكبد یبكذ ّ هٍن کجْرو پواًلى ثَ عِذ افجبه ثو ‪ٛ‬ویوَ‬
‫ثـلاك اّ ثٌِبك‪ٌُْ ّ ،‬ى هؼِْك اٍذ‪ ّ .‬كه ّْال ٌٍَ صوبى ّ ٍزیي ّ فوَوبیَ ثؼل اى‬
‫آى کَ ثؼلّذ ًبآهلى ٕالػ ال ّلیي ٕبؽت هٖو ثَ ؿياء كوًگ‪ ،‬ػيم هٖو ها عيم‬
‫کوكٍ ثْك‪ ،‬هًغْه ّل ّ كه پبًيكُن هبٍ هنکْه ًوبًل‪ ،‬پَوُ اٍوبػیل یبىكٍ ٍبلَ‬
‫ثْك‪ ّ .‬اّ ها ثَ عبی پله ثٌْبًلًل ّ هلک ٕبلؼ فْاًلًل‪ .‬چْى اّ ًیي كه آى ىّكی‬
‫ًوبًل‪ ،‬اثي ػ ّوِ ٍیقال ّلیي ؿبىی‪ ،‬پَو هطتاللیي هْكّك ٕبؽت هْٕل‪ ،‬اربثکی‬
‫اّ كاّذ ثلٍذ كوّ گوكذ‪ ّ .‬كه هٖو اٍلاللیي ّیو کٍْ پَو ّبكی ثي هوّاى‬
‫کوك کَ پیْزو ػبهل رکویذ ثْك‪ ،‬هلک ّ ؽبکن ّل‪ .‬کَ ؿالمىاكٍ اى آى ٍلغْهیبى ثْك‬
‫ثَ ٍجت آًکَ ػب‪ٙ‬ل فلیلَ اٍوبػیلیبى ىثْى ّلٍ ثْك‪ّ ،‬ب ُّّه کَ ّىیو اّ ثْك‪ .‬ثوّی‬
‫اٍزیال هیعَذ‪ .‬ػب‪ٙ‬ل پیِ اربثک ًْهاللیي ّبم كوٍزبك ّ هلك فْاٍذ رب ككغ ّىیو‬
‫کٌل‪ًْ .‬هاللیي‪ ،‬ایي‪ّ 924‬یوکٍْ ها ثب كّ ُياه هوك ثلوٍزبك‪ّ .‬ىیو‪925‬روٍیل کَ چْى‬
‫اّ ثوٍل هلک هَزْلی ّْك‪ .‬اى كوًگ هلك فْاٍذ‪ّ .‬یو کٍْ اى ًیل گنّزَ ثَ عبًت‬
‫ؿوثی كوّك آهل ّ اى عبًجیي هٖبف كاكًل‪ .‬لْکو هٖو اى‪ 926‬كوًگ هٌِيم ّلًل ّ‬
‫ثَ ٍبؽل پٌبُیلًل‪ّ .‬یو کٍْ اٍکٌلهیَ ها ثَزل‪ ّ ،‬ثواكهىاكٍ فْیِ ٕالػاللیي‬
‫یٍْق هاآًغب ثگناّذ ّ ثب ٕؼیلی ‪927‬ػلی آهل ّ ثَزل‪ ّ ،‬كوًگ ثو هٖو ّ هبُوٍ‬
‫اٍزیال یبكزٌل‪ .‬کبهل ّغبع پَو ّبّه ّىیو پیـبم ثَ اربثک ًْهال ّلیي كػْی كٍّزی‬
‫کوك‪ ّ ،‬هزوجل ّلکَ ُو ٍبلی هبلی عِذ اّ ثلوٍزٌل‪ًْ .‬هاللیي ه‪ٙ‬ب كاك‪ ّ ،‬كه ٌٍَ‬
‫ٍجغ ّ ٍزیي ّ فوَوبیَ ّیو کٍْ هٖو ها ثگوكذ ّ ّبّه ّىیو ها ثکْذ ّ كّ هبٍ‬
‫ّ پٌظ هّى ؽبکن ثْك‪ ّ ،‬كّم عوبكی آالفو هنکْه[‪ّ ]A333‬كبد یبكذ‪ٕ .‬الػ اللیي‬
‫یٍْق ثَ عبی اّ ثٌَْذ کَ ػوِ ثْك‪ ّ ،‬ؽبکن هٖو ّل؛ ّ ثواكه هِزو فْك‬
‫ّوٌ اللیي ها ثَ ثالك ًْ ثَ كوٍزبك رب ثَزل ّ ؿٌیوذ ثَیبهآّهك‪ ّ .‬ثبى ثَ كوٍزبك رب‬
‫كیبه یوي ثَ گوكذ‪ ّ .‬كه عوؼَ كّم هؾوم ٌٍَ فوٌ ّ ٍزیي ّ فوٌهبیَ کَ ػب‪ٙ‬ل‬
‫فلیلَ ًوبًلٍ ثْك‪ ،‬فطجَ ثٌبم فللبی ثـلاك کوك‪ُ ّ .‬ن كه آى ٍبل هیبى اّ ًّْهاللیي ثَ‬
‫ّاٍطَ هلک هٖو ّؽْذ اكزبك‪ّ .‬كه ٌٍَ اؽلی ّ ٍجؼیي ّ فوٌهبیَ هیبى اّ‬
‫ٍّیقاللیي ؿبىی ٕبؽت هْٕل ّ ثؼ‪ٚ‬ی كیبهثکو‪ ،‬هٖبف هبین ّل‪ٍ ّ ،‬یقاللیي‬
‫ثَ گویقذ‪ٕ ّ .‬الػال ّلیي کَ رؼلن ثَ هلک ٕبلؼ پَو اربثک ًْهال ّلیي كاّذ‪ ،‬چْى‬
‫آى ؽلّك ثَ گوكذ؛ ّ ؽٖبه ؽلت ها کَ هلک ٕبلؼ كه آى ثْك هؾبٕوٍ کوك‪.‬‬
‫ّچْى گْبكى هزؼنه ثْك ثَ ٕلؼ هواعؼذ ًوْك‪ ّ .‬كه ٌٍَ اؽلی ّ صوبًیي ّ فوٌ‪-‬‬

‫‪923‬ف‪ًْ -:‬عالضیي‬
‫‪924‬ت‪ -:‬ایي‬
‫‪925‬ت‪ّ -:‬ػیغ‬
‫‪926‬جاهغ التْاعیز‪ّ:355\1،‬‬
‫‪927‬جاهغ التْاعیز‪:355\1،‬صؼیضاالػلی‬

‫‪213‬‬
‫هبیَ [هیب]كبههیي ثَزل ّ هٖل هْٕل کوك‪ ،‬هیَو ًْل‪ ّ .‬رب آفو ػوو کبهُب ثيهگ‬
‫کوك ّ ّالیبد ثَیبه اى كوًگ ّ كیبهثکو ّ ؿیوُب ثَزل‪ ّ ،‬پَواى ّ ثواكهاى ّ‬
‫فْیْبى اّ ُو یکی كه هلکی اى هجل اّ ؽبکن ثْكًل‪ ّ .‬كه ٌٍَ رَِ َغ ّ صَوبًیيَ‬
‫ّفَ و ََ ِوبیََ كه ِّو كهْن ّكبد یبكذ‪ ّ .‬پَو هِزواّ‪ًْ ،‬هاللیي ػلی‪ّ ،‬الی ػِل‬
‫گوكاًیلٍ ثْك‪ ّ ،‬كهكهْن ثَ عبی اّ ثٌَْذ ّ اّ ها هلک اك‪ٚ‬ل فْاًلًل‪ .‬ثؼ‪ٚ‬ی‬
‫اهوثب کَ ّالد ثْكًل‪ ،‬هطبّػذ ًوْكًل‪ ّ.‬ثواكهی كیگو ػضوبى ًبم کَ اّ ها هلک‬
‫ػيیي هیگلزٌل‪ ،‬كه هٖو ثْك‪ ،‬اًلواك عَذ‪ ّ ،‬كه ٌٍَ رَِؼیي ّفَ وَوبیَ ثیبهل ّ‬
‫كهْن ها هؾبٕوٍ کوك‪ .‬هلک اػظن اى ّػن فْك اى هلک ػبكل هلك فْاٍذ‪ .‬اّهلک‬
‫‪ٛ‬بُو ؿبىی کَ ٕبؽت ؽلت ثْك ّ ًبٕو ال ّلیي هؾول پَو روی ال ّلیي ٕبؽت ؽوب ّ‬
‫اٍل اللیي ّیو کٍْ ًجیوۀ‪ّ 928‬یوکٍْ ثيهگ ٕبؽت ِؽؤ ّ لْکوی روبم اى‬
‫هْٕل كیبهثکو ثَ هلك هلک اك‪ٚ‬ل آهلًل‪ .‬هلک ػيیي چْى كیل کَ کبه اّ هْی ّل‪،‬‬
‫ثَ ٕلؼ ه‪ٙ‬ب كاك‪ ّ ،‬ثو آى هووه کوكًل کَ ثیذ الوولً ّ اػوبل كلَطیي ه‪ٚ‬بف‬
‫هٖو اى آى هلک ػيیي ثبّل ّ كهْن ّ ثطویَ ّ اػوبل ؿْه اىآى اك‪ٚ‬ل‪ ّ ،‬عجلَ ّ‬
‫هَبعل ّالمهیَ اى آى هلک ظبُو‪ ّ ،‬اهطبع کَ ا ّّل ّ هلک ػبكل كه هٖو كاّذ‪،‬‬
‫ثو هواه ثبّل؛ ّ ُو یک اى ایي هلْک‪ ،‬ثب ّالیذ فْك هكزٌل‪ ّ .‬كه هـوة‪ ،‬یٍْق‬
‫ػجلالوْهي‪ّ ،‬الیذ هَْٕ‪ 929‬اى اػوبل اكویوَ ثگوكذ‪ ّ .‬كه كبهً اربثک كگلَ‬
‫ّكبد یبكذ ّ اربثک ٍؼلثي ىًگی ثَ عبی اّ‪ 930‬ثٌَْذ‪ ّ ،‬هوكی ثـبیذ ّغبع ثْك‪.‬‬
‫فَوٌ ّ ٍِزیيَ ّ فَ و ََ ِوبیََ كهثالك ّبم ّ كیبهثکو ّ كوًگ‬
‫َ‬ ‫ّ كالّه ربهیـ كه ٌٍَ‬
‫ىليلَ ػظین ّل‪ ،‬چٌبًکَ ثیْزو ِّوُبی آى ّالیذ فواة گوكاًیل‪.‬چْى ربهیـ‬
‫فْاهیي ّ فللب ّ ٍال‪ٛ‬یي ّ هلْک اى اثزلا هُْلوٌََُ ییل ٍبل هُْ اٍذ‪ّ ،‬اهغ كه هثیغ‬
‫االل ٌٍَ صَ َ‬
‫الس ّ ٍِزیيَ ّ فَ و ََ ِوبیََ رب افو كبهً ییل ٍبل یْى‪ ،‬کَ ّاهغ كه ٌٍَ‬
‫وٌ ِهبیََ کَ ه ّلد ثیَذ ّ ُلذ ٍبل ثبّل‪ ،‬هؼبٕو چٌگیيفبى ثْكٍاًل‬ ‫رَِؼیيَ ّ فَ َ‬
‫ْى هللا رؼبلی ّ‬ ‫ًّْزَ ّل‪ ،‬كیگو ثبهٍ ربهیـ ثؼل اى ایي هلد هنکْه آؿبى کٌین ثِ َؼ ِ‬
‫َْكین ّ ٕلی هللا ػلی هٍْلَ‪ .‬ربهیـ چْى اثزلای ّالكد چٌگیيفبى رب ثَ‬ ‫ِ‬ ‫َُي الز‬
‫ؽ ِ‬
‫چِل ٍبلگی ثؼ‪ٚ‬ی اى ربهیـ چْى اى اثزلای ّالكد چٌگیيفبى رب ثَ چِل ٍبلگی‬
‫ثؼ٘ اى ربهیـ اهْام هـْل ًّْزَ ّل ّ فللب ّ ٍال‪ٛ‬یي [‪ ّ]B333‬ؽکبم اهبلین آًچَ‬
‫هْهفبى ّ هٌٖلبى كه رْاهیـ آّهكٍ ثْك ثَ هلن كه اکٌْى اى ٍبل چِل ّیکن اى‬
‫ػوو چٌگیيفبى کَ اثزلای ٌٍَ اؽلی ّ رَؼیي ّ فوٌهبیَ ثبّل الؿبیذ ّكبد آى‬
‫ؽ‪ٚ‬ود ثَ ّوػ هیثبیل ًّْذ اهب چْى هوْٖك ایواى ىهیي ّ هٖو ّ ّبم ّ ّوػ‬
‫ؽبل فللب ّ ٍال‪ٛ‬یي ایي ‪ٛ‬وف اٍذ كه ّوػ اهْام هـْل ىیبكد ّوّع ًوكذ کَ‬

‫‪928‬ف‪ -:‬كیغکٍْ ًثیغٍ‬


‫ََ‬
‫َص‬ ‫‪929‬جاهغ التْاعیز‪:357\1،‬ه‬
‫َل‬
‫‪930‬ت‪ -:‬تَ جای اّ‬

‫‪214‬‬
‫هغلّل عبهغ الزْاهیؼ ثـبیذ ‪ٙ‬قین هیّل ّ هوْٖك كْد هیّل اکٌْى اثزلای اى ٌٍَ‬
‫اؽلی ّ رَؼیي ّ فوَوبیَ هی ّْك االؿبیذ ٌٍَ رَغ ّ رَؼیي ّ فوَوبیَ کَ ه ّلد‬
‫ًَ ٍبل ثبّل ًّْزَ هی ّْك ربهیـ كه یي هلد ًَ ٍبل چٌگیيفبى ثب اهْام هـْل‬
‫ثَیبه کبهىاه کوك ّ كزؼ ثَیبه كه آى ّالیبد ًوْك كهآفو ٌٍَ رَغ ّ رَؼیي ّ‬
‫فوَوبیَ هیبى اّ ّ اًّگفبى ثَ هؾبهثَ اًغبهل ّ چٌگیيفبى ّ اًّگفبى ّ پَو اّ‬
‫ها ثيك ّ ایْبى ثَ ُيیوذ هكزٌل اهْام کوایذ اّ ها هَقو گْزٌل ّ آى هولکذ ّ‬
‫الًْ كه رؾذ رٖوف آّهك ّ كه ىهَزبى آى ٍبل کَ رًُْگوْىییل هْاكن ٌٍَ رَِ َغ‬
‫ّ رَِؼیيَ ّ فَ و ََ ِوبیََ ُغوی‪ ،‬كه هْ‪ٙ‬ؼی کَ آى ها ًبم رِوبى ِکَِ َوٍ اٍذ ّکبه هجبهک‬
‫كوّك آهل‪ ّ .‬چْى اّ ها چٌیي كزؾی ثيهگ كٍذ كاكٍ ثْك ّ کبه پبكّبُی ثوّ‬
‫هووهگْزَ ّ اى ا‪ٛ‬واف اهْام ثَ ایلی كه آهلٍ‪ ،‬عوؼیزی ػظین ٍبفذ ّ ّکواًَ آى‬
‫ًؼوذ ثيهگ یبٍبم ًیکْ ّ هؾکن كوهْكٍ‪ ،‬ثَ هجبهکی ثو رقذفبًی ثٌَْذ‪ّ .‬‬
‫ربهیـ رْلی ییل کَ ٍبل فوگُْ ثبّل‪ّ ،‬اهغ كه هثیغ االّل ٌٍَ اؽلی ّ رَؼیي ّ‬
‫فوَوبیَ کَ هلد ًَ ٍبل ثبّل‪ ،‬هلٖال ّوػ فْاهیي ّ فللب ّ ٍال‪ٛ‬یي ّ هلْک ّ‬
‫اربثکبى کَ كه ایي ٍبل هنکْه هؼبٕو چٌگیيفبى ثْكٍاًل هغوالى ثٌْیَن‪ ّ ،‬كیگو‬
‫ثبه ربهیـ چٌگیيفبى کَ ثؼل اى یي ربهیـ ثْكٍ آؿبه کٌین‪.‬‬

‫تاریخ سالطیي ّ هلْک ّ غیرٍ‬

‫اى اثزلای لْ‪931‬ییل کَ ٍبل فوگُْ ثبّل ّاهغ كه هثیغ االّل ٌٍَ اؽلی ّ رَؼیي‬
‫ّ فوَوبیۀاالؿبیخ ًَ ٍبل کَ هؼبٕو چٌگیيفبى ثْكٍاًل ّ ًْاكه ّ ؽْاكس کَ كه‬
‫ایي هلد هنکْه ّاهغ ّلٍ كه ایي هوبلک ثو ٍجیل اعوبل مکو کوكٍ هیّْك ثلیي‬
‫هْعت کَ اصجبد هیّْك‪.‬‬

‫تاریخ خلفا در تغذاد‬

‫فلیلَ آل ػجبً كه ایي هلد هنکْه الٌبٕواللیي ثْكٍ ّىیو فْك هْی ّلاللیي اثي‬
‫الوٖبة ها ثؼل اى كزؼ فْىٍزبى ثَ گوكزي ثالك ػوام ػغن كوٍزبك‪ .‬چْى ثَ ؽلْاى‬
‫هٍیل‪ ،‬هُزلُؾ ایٌبًچ پَو عِبى پِلْاى پیِ اّ آهل‪ّ ّ ،‬ىیو اّ ها اؽزوام کوك ّ‬
‫ثَ‪932‬ارلبم‪ ،‬ػبىم ُولاى ّلًل؛ ّ لْکو فْاهىم ّبٍ آًغب ثْكًل‪ ،‬هولم ایْبى ِهیبعُْم‪.‬‬
‫چْى‪ّ 933‬ىیو ثب لْکو ثوٍیل‪ ،‬ایْبى رب هی هواعؼذ ًوْكًل‪ُ ّ ،‬ولاى ّىیو ها‬

‫‪931‬‬
‫َُلی‬
‫تْ‬‫جاهغ التْاعیز‪َ:359\1،‬‬
‫‪932‬ف‪ -:‬تَ‬
‫‪933‬ف‪-:‬چْى‬

‫‪215‬‬
‫هَلّن ّل‪ ّ ،‬ثب هزلؾ ایٌبیچ ثو ػوت فْاهىهیبى ثوكزٌل‪ .‬ایْبى رب ثَ گوگبى هٌِيم‬
‫ّلًل‪ ّ ،‬لْکو فلیلِبى كاهـبى ثبى گْزٌل ّ هی ثَ گوكزٌل‪ ،‬ثَ ٍجت آًکَ ّالیذ اى‬
‫لْکو فْاهىم فبلی ّلٍ‪ ،‬هزلؾ ایٌبًچ ّ اهوای ػوام ػيم هقبللذ ّىیو کوكًل ّ كه‬
‫هی هكزٌل ّ آؿبه ػٖیبى ًِبكًل‪ّ .‬ىیو هی ها ؽٖبه كاك‪ .‬هزلؾ ایٌبًچ ػيم آثََ کوك‪.‬‬
‫ّؾٌَ ّىیو اّ ها هُب ًلاك‪ .‬اى آًغب ثب لْکوی ػبىم کوط ّل‪ّ .‬ىیو ثوپی‪ّ 934‬ی‬
‫ثوكذ ّ هٖبف كاكًل هزلؾ ایٌبًچ ثْکَذ ّ ُيیوذ کوك‪ّ .‬ىیو‪935‬ثَ ُولاى آهل ّ‬
‫كه ا ّّل ّْال ٌٍَ هنکْه ّكبد یبكذ‪ .‬فْاهىهْبٍ هزؼبهت ثوٍیل ّ اّ ها اى گْه‬
‫ثوآّهك ّ ثَ ٍْفذ‪ٍ ّ ،‬وُ ها ثَ فْاهىم كوٍزبك‪ ،‬ثِو آى کَ‪ 936‬اّ ها كه عٌگ‬
‫کْزَ‬

‫ثْكًل‪.‬‬

‫تاریخ سالطیي‬

‫ٍلطبى رَ ِگِ فْاهىهْبٍ هزْلی اهْه ٍلطٌذ ثْك ّ كه اّایل ه ّلد هنکْه ثَ عٌگ‬
‫ؿبیِوً ُکْفبى اُی ُـْه‪ 937‬ثو ًَْذ؛ ّ چْى هٖبف كاكًل‪ٍ ،‬لطبى رگِ هٌِيم ثَ‬
‫الس ّ اهثؼیي ّ فوَوبیَ پَوُ هلکْبٍ کَ‬ ‫فْاهىم آهل‪ ّ .‬كه هثیغ اآلفو ٌٍَ صَ َ‬
‫ّالی ػِل ثْك ّكبد یبكذ‪ٍ .‬لطبى رگِ ثؼل اى عيع ثَیبه‪ ،‬پَو ثيهگزو اّ ها‬
‫ٌُلّفبى ًبم ثب فْاهىم فْاًل ّ ثَ عبی اّ‪ ،‬هطت اللیي هؾول ها ّالی ػِل کوك؛ ّ‬
‫هیبى ایْبى كّوٌی رب ؿبیزی ثْك کَ چْى اّ ٍلطبى ّل‪ٌُ ،‬لّفبى ثَ گویقذ ّ پٌبٍ‬
‫ثَ كّوٌبى كاك‪ .‬كی الغولَ هطت ال ّلیي هؾول ثَ کلبیذ اهْه فواٍبى هیبم ًوْك ّ كه‬
‫وٌ هبیََ رگِ اّ ها ثَ عٌگ هبیِوثُْ ُکْفبى كوٍزبك‪ ّ .‬چْى‬ ‫ٌٍَ اَهثغ ّ رَِؼیيَ ّ فَ َ‬
‫هٖبف كاكًل‪ ،‬رکو‪938‬فبى هطت اللیي هؾول اّ ها ثب اهوا كٍزگیو کوكٍ پیِ پله‬
‫آّهك‪ ّ .‬فْاهىهْبٍ اّ هاثَ فْى ثقْیل ّ ثَ اهبهد هٌْٖة گوكاًیل‪ ّ .‬كه هثیغ‬
‫اال ّّل ایي ٍبل ٌّیل‪ 939‬کَ هیبعْم کَ اى هجالّ كه ػوام ثْك‪ ،‬ثَ ٍجت ثؼل هَبكذ‪،‬‬
‫اًلیَْ ػٖیبى کوك‪ .‬ثَ هٖل اّ ػيم هی کوك‪ .‬هیبعْم چْى فجو ٌّیل‪ ،‬هّی ثَ‬
‫کویي‪ًِ 940‬بك ّ لْکو ٍلطبى ثو ػوت هیهكزٌل رب ثَ ٍو ؽ ّل هبهكیي پٌبٍ ثَ هلؼَ كاك‪.‬‬

‫‪934‬ت‪:‬ػوة‬
‫‪935‬ت‪ّ:‬ػیغ کغص‬
‫‪936‬ت‪:‬کَ ػن‬
‫ّ‬
‫‪937‬جاهغ التْاعیز‪:412\1،‬هایغ تْکْساى اّیـْع‬
‫‪938‬‬
‫ُْ‬
‫تْک‬
‫جاهغ التْاعیز‪ُ:412\1،‬‬
‫‪939‬ف‪ -:‬كٌیض‬
‫‪940‬جاهغ التْاعیز‪:412\1،‬گغیؼ‬

‫‪216‬‬
‫آًوا هؾبٕوٍ كاكًل‪ ّ ،‬ػبهجذ االهو اّ ها گوكزَ پیِ فْاهىهْبٍ آّهكًل‪ .‬ثَ ّلبػذ‬
‫عوؼی ثيهگبى اّها ثَ عبى اهبى كاك ّ كوهْك کَ هکبكبد ػٖیبى ها‪ ،‬ثبهی ػوو‬
‫صـوی اى ص ّـْه گنهاًل‪ٍ ّ .‬لطبى‪ ،‬إلِبى ها ثَزل ّثَ پَو فْاعَ ربط ال ّلیي ػلیْبٍ‬
‫كاك‪ ّ ،‬اى آى عب ثَ هؾبٕوٍ هلؼَ الوْد هكذ؛ ّ ٕلهال ّلیي ّىاى هییٌ ّبكؼیبى‬
‫هی‪ ،‬كه آى هلؼَ کْزَ ّل‪ّ ،‬ىیوًظبم اللیي هَؼْك ثي ػلی ها کبهك ىكًل ّ كه‬
‫وٌ ِهبیََ‪ٍ ،‬لطبى رگِ هطت اللیي هؾول ها‬ ‫عوبكی الضبًی ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫ذ ّ رَِؼیيَ ّ فَ َ‬
‫كوهْك رب هٖل هَِزبى کٌل‪ .‬ثوكذ ّ هلؼَ ثو ّیو ها چِبه هبٍ هؾبٕوٍ کوك‪ّ .‬‬
‫ٍلطبى اى فْاهىم ثو ػيم هالؽلٍ هی آهل‪ .‬چْى ًيكیک ِّوٍزبًَ هٍیل‪941‬ثَ هٌيل‬
‫ذ ّ رَِؼیيَ ّ‬ ‫چبٍ ػوة هٍیل ؽَي ثَ فٌبم ّكبد یبكذ‪ ،‬كه ًْىكُن هه‪ٚ‬بى ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫فَ و ََ ِوبیََ‪ .‬كه ؽبل هٍْل ثَ اػالم ّاهؼَ پیِ پَوُ هطت اللیي هؾول كوٍزبكًل؛‬
‫ّاّ رؼغیل ُو عَ روبهزو ثِْوٍزبًَ آهل ّ ثؼل اى هواٍن رؼيیذ اّ ها ثَ ٍلطٌذ‬
‫ثٌْبًلًل ّ لوجِ ػالء ال ّلیي ّ ًبهِ ٌٍغو کوكًل ّ ٍَ ٍبل ربهیـ ّ ؽکبیذ اّ ها‬
‫كافل ؿْه‪ ،‬هزؼبهت فْاُل آهل‪.‬‬

‫تاریخ سلطاى غْر‬

‫كه هولکذ ؿْه ّؿوعَ‪ٍ942‬لطبى ؿیبس ال ّلیي ٍّلطبى ِّبة ال ّلیي ثو رقذ ثْكًل‬
‫ٍلطبى ؿیبسال ّلیي چْى ٌّیل کَ فْاهىهْبٍ ًوبًل‪ ٍَ ،‬هّى ًْثذ ًيك ّ ػيا كاّذ‪.‬‬
‫ّ ٌُلّفبى ثيهلکْبٍ ثي فْاهىهْبٍ اى ػن فْك ٍلطبى ػالال ّلیي هؾول فبیق‬
‫ثْك‪،‬ثَ ٍلطبى ؿیبسال ّلیي الزغب کوك ّ اى ّ اٍزؼبًذ ًوْك‪.‬ؿیبسال ّلیي اّ ها ّ ػلٍ كاك‬
‫چـو روک ها ثَ اهبهد[هوّ]‪943‬كوٍزبكٍ ثْك‪ٍ .‬لطبى ؿیبس‬ ‫ّ ٍلطبى ػالال ّلیي ِ‬
‫‪944‬‬
‫چویک ها ّالی ‪ٛ‬بلوبى پیِ عوثک كوٍزبك ّ ثَ رِلیل ّ ّػیل‬ ‫اللیي‪ ،‬هؾول ثي ِ‬
‫پیـبم كاك کَ فطجَ ّ ٍکَ ثبیل کَ ثَ ًبم هي کٌی‪ .‬اّ ثَ عْاة گلذ اهبى هي اى ؿیبس‬
‫ال ّلیي ثَزبى رب ثَ ‪ٛ‬بػذ اّ كهآین ؿیبس ال ّلیي ثَ ٍجت آًکَ كاًَذ کَ فْاهىهْبٍ ها‬
‫هْری ّ هلهری ًوبًلٍ ‪ٛ‬وغ كههلک فواٍبى کوك‪ ّ ،‬ثواكه ها ِّبةال ّلیي اى ٌُل‬
‫‪ٛ‬لت كاّذ رب ثبرلبم فواٍبى ها ثگیوًل‪ .‬رب هٍیلى اّ‪ ،‬ؿیبس ال ّلیي پٌظ كیَ هوّ هّك‬
‫ها ٍزلٍ ثْك؛ ّ كه عوبكی االّل ٌٍَ ٍَج َغ ّ رَِؼیيَ ّ فَ و ََ ِوبیََ ُو كّ ثواكه ثب‬
‫لْکو ثَ ػيم اٍزقالٓ ثالك فواٍبى هّاى ّلًل‪ .‬چـو ثَ ّػلٍ ّكب کوك ّ ِّو‬
‫هوّ ثلیْبى ٍپوكٍ ّ ایْبى [ٌُلّفبى ثي هلکْبٍ كاكًل ّ اى آى عب ثَ ٍوفٌ هكزٌل‬

‫‪941‬ف‪ -:‬عؿیض‬
‫‪ 942‬جاهغ التْاعیز‪:412\1،‬ؿؼًَ‬
‫‪943‬جاهغ التْاعیز‪:413\1،‬عجْع کٌیض‬
‫‪944‬جاهغ التْاعیز‪:413\1،‬چـغ‬

‫‪217‬‬
‫ّ ثَ ٕلؼ ثَزٌل ّ ثَ اهیو ىًگی کَ ثَ اثي ػ ّن ایْبى ٍپوكًل ّ ًَب ّ ثبّهك ثب هطبع‬
‫ثَ اّ كاكًل]‪ ًْٛ ّ 945‬ثَزلًل ّ ًیْبثْه پیو ػلیّبٍ كوٍزبكًل کَ فْاهىمّبٍ ثْك‬
‫کَ ّالیذ ثبى گناه‪ .‬ػلیْبٍ ثب لْکوفْاهىم کَ آًغب ثْكًل‪ ،‬ثو هؾبهثذ ارلبم ًوْكًل‬
‫ّ ثبهّاٍزْاه کوكًل ّ ثَ روریت عٌگ هْـْل ّلًل‪ٍ .‬لطبى ؿیبس ال ّلیي ثَ ًلٌ‬
‫فْك ثب پَوُ هؾوْك ثو ًَْذ ّ عٌگ كه پیٍْزٌل‪ٍ .‬لطبى ؿیبس ال ّلیي ثَ ثبهّ‬
‫اّبهد کوك‪ ّ .‬چٌل ثوط ثبهّ ثَ ُن ثیلزبك‪ .‬ؿْهیبى آى ها ثَ کواّهبد ؽول کوكٍ‬
‫رکجیو آؿبى کوكًل‪ .‬فْاهىهْبُیبى ثَ روٍیلًل ّ پٌبٍ ثَ هَغل عبهغ كاكًل‪ .‬اُل‬
‫ًیْبثْهایْبى ها ثیوّى کوكًل ّ ؿْهیبى ها اى ػوت هّاى کوك کَ ػلیْبٍ ها‬
‫كٍزگیو کوكٍ‪ ،‬پیِ ٍلطبى ؿیبس ال ّلیي آّهكًل‪ .‬كایَاُ ؽب‪ٙ‬و ثْك‪ ،‬ثب ؿیبس اللیي‬
‫گلذ یب ِّياكگبى چٌیي کٌٌل؟گلذ ًَ‪ ،‬لیکي چٌیي کٌٌل‪ ّ ،‬كٍذ ػلیّبٍ ثَ گوكذ ّ‬
‫پِلْی فْك ثٌْبًل‪ ،‬ثورقذ ّ ًیْبثْه پَو ػن فْك ّ اّ ‪ٙ‬یبال ّلیي هؾ ّول ثي ػلی ّ‬
‫ػلیْبٍ هاثب ثواكهفْك ِّبة ال ّلیي هزْعَ ُواد ّلًل‪ِّ ّ .‬بة ال ّلیي هٖل هَِزبى‬
‫کوك ّ ثو هزل ّ ًِیت اهلام ًوْك‪ .‬ؽبکن هَِزبى ثَ ؿیبس ال ّلیي پیـبم كوٍزبك کَ چوا‬
‫ثَ ّالیذ كٍّزبى هي رؼوٗ هیهٍبًی‪ ،‬اى آًغب کْچ کي‪ِّ .‬بة اللیي اثب ًوْك‪.‬‬
‫هٍْل گلذ‪ :‬اّبهد ؿیبس اللیي ثزولین هٍبًن‪ِّ .‬بةاللیي گلذ‪ّ :‬بیل‪ .‬هٍْل‬
‫ّوْیوکْیل ّ ‪ٌٛ‬بة ٍواپوكٍ ّ ثبهگبٍ ثجویل‪ِّ ّ .‬بة ال ّلیي ثلاى اکواٍ کْچ کوك ّ‬
‫اى آى فْوجَ ؿيًیي هوبم ًبکوكٍ ثَ عبًت ٌُل هكذ‪ ّ .‬كه ِّْه ٌٍَ صَوبىَ ّ رَِؼیيَ‬
‫ّ فَ و ََ ِوبیََ ٍلطبى هؾول فْاهىم ّبٍ ثیبهل ّ ّالیذ فواٍبى کَ ٍلطبى ؿْه اى‬
‫كٍذ کَبى اّ ثیوّى آّهكٍ ثْكًل ثبى ٍزلًل‪ ّ .‬آى چٌبى ثْك کَ ثؼل اى آًکَ ٍلطبى‬
‫ِّبة ال ّلیي ثَ ٌُل هكذ‪ٍ ،‬لطبى ػال اللیي هؾول ثَ ٍلطبى ؿیبس ال ّلیي هؼبرجَ‬
‫كوٍزبك هْزول ثو آى کَ اهی ِل هي آى ثْك کَ رْ هوا هبین هوبم پله ثبّی ّ ثَ ككغ‬
‫هوافزبی هو ّل‪ 946‬هؼبّى رب ّالیذ هي اى ایْبى ثبى گیوی ّ چْى آى ًکوكی کن اى‬
‫آًکَ كه ّالیذ هي رؼوٗ ًوٍبًی‪ ،‬هزْهغ کَ ّالیذ هي ثبى گناهی‪ ّ ،‬اال ّػلٍ‬
‫هٖبف هؼیي كوهبیی‪ ّ .‬ؽبٕل االهو آى ثْك کَ فْاهىهْبٍ ثؼل اى رکبپْی ثَیبه‪،‬‬
‫ثؼ‪ٚ‬ی اى فواٍبى ثبى گوكذ ّ ُواد ها هؾبٕوٍ کوك‪ٍ .‬لطبى ِّبةال ّلیي چْى‬
‫فجو هؾبٕوٍ ُواٍ ٌّیل‪ ،‬ثَ هٖل فْاهىم ثب فواٍبى آهل؛ ّ ٍلطبى هؾول پیِ اى‬
‫اّثَ فْاهىم هكذ ّ هٖبكی ػظین کوكًل‪ّ .‬ػبهجذ ِّبة ال ّلیي ؿبلت آهلّ‬
‫فْاهىهیبى ها ثَ ّکَذ‪ ّ .‬كه اصٌبی آى ؽبل كه عوبكی االفو[‪ ٌٍَ]A333‬رَِ َغ ّ‬
‫رَِؼیيَ ّ فَ و ََ ِوبیََ‪ٍ ،‬لطبى ؿیبس ال ّلیي هؾ ّول ثي ٍبم الـْهی ّكبد کوك ّ اى ّ‬
‫پَوی هبًل هؾوْك ًبم‪ ّ ،‬آى فجو ثَ ‪ ًْٛ‬ثَ ثواكهُ ِّبة ال ّلیي هٍیل ّ ثَ‬

‫‪945‬ف ‪ :‬ؿاّ ّ تاژتغًِاصًض ؛ ًـشَ ف اػ ٌُضّساى تا تَ اّ صاصًض عا‬


‫ًضاكت کَ اػ ًـشَ ت تکویل گغصیض‬
‫‪946‬‬
‫ض‬
‫ف‪:‬هوضّص‪،‬ت‪:‬هوّ‬

‫‪218‬‬
‫ُواد هٍیل ّ رؼيیذ كاّذ‪ٍ ّ .‬لطبى فْاهىهْبٍ ثَ هوافزبی کَ ثو هبّهاءلٌِّو‬
‫هَزْلی ثْك الزغب کوك ّ اٍزؼبًذ ًوْك؛ ّ اى ایْبى ثَ هٖل ؿْهیبى لْکوی ثَیبه‬
‫ثیبهلًل‪ ،‬هولم ایْبى رب ثب یک ٍْاه‪ٍ ّ .‬لطبى ؿیبس اللیي اى رقوَ اكواٍیبة کَ‬
‫ٍلطبى ٍووهٌل ثْك ثب ایْبى ثَ ُن ٍلطبى ِّبة ال ّلیي چْى كاًَذ کَ اى عٌگ كبیلٍ‬
‫ًقْاُل ثْك‪ ،‬كه ّت‪947‬آرِْب ثواكوّفذ ّ ثبى گْزٌل‪ٍ .‬لطبى هؾ ّول ثو ػوت ایْبى‬
‫هّاى ّل‪ .‬چْى ثَ ؽلّك ُياه اٍت هٍیل‪ ،‬ؿْهیبى ػْكی کوكًل ّ هٖبف كاكًل ّ‬
‫ػبهجذ هٌِيم ّلًل‪ِّ ّ .‬بة ال ّلیي ثب هؼلّكی چٌل ثَ عَذ ّ چِبه كیل ثَ كٍذ‬
‫فْك ّ اى كٍذ اّ ثَزلًل‪ .‬چْى ؿْهیبى ثؾلّك فْك هٍیلًل لْکو هوافزبی كیْاه‬
‫هفٌَ هیکوكًل‪ ّ .‬ػبهجذ ثوآى هٖبلؾذ کوكًل کَ یک كیل كیگو ثَ ایْبى كاكًل ّ‬
‫ثوكزٌل‪ِّ ّ .‬بة ال ّلیي اى آى ّه‪ َٛ‬فالٓ یبكذ ّ ثب ًَ کٌ ثَ ‪ٛ‬بلوبى هٍیل‪ّ .‬الی‬
‫آًغب فوهیل فیوَ ّ ًيّل كوٍزبك‪ ّ ،‬اّ ػيم ؿيًیي کوك ّ ؽَیي فوهیل ها ثب فْك‬
‫ثجوك چْى آّاىۀ ّکَذ ؿْهیبى كبُ ّل ربط اللیي اّللّى کَ ثٌلٍ هلین ٍلطبى‬
‫ِّبة ال ّلیي ثْك هٖل کوك رب هلؼَ ؿيًیي ثگیوك کْرْال اّ ها هاٍ ًلاك ّ ٍجت‬
‫اهاعیق اهْام هلچ ّ كیگو هلَلاى ثی هاُی ثَیبه کوكًل‪.‬چْى ٍلطبى ِّبة اللیي‬
‫ثَ ؿيًیي هٍیل‪ ،‬كوهْك کَ اّللّى ها ثکْزٌل‪ .‬اهوا ّلبػذ کوكًل رب اّ ها ثجقٌْل ّ‬
‫اَیجِک ثب هولم هْلیبى ّ ًبیت ٍلطبى ها ثکْذ ّ ّالیذ ثب رٖوف گوكذ ّ گلذ‬
‫ٍلطبى ها کْزَاًل‪ ّ ،‬ایي ىهبى ٍلطبى هٌن‪ِّ .‬بة اللیي ثَ ٌُل هكذ ّ اّ ها ثب عولَ‬
‫ًْکواى ثگوكذ ّ ثکْذ ّ ثبى ٍو ٍلطٌذ هكذ‪ .‬هال‪ٛ‬یَ ّ هّم ٍلطبى ٍلیوبى ثو‬
‫هلیچ اهٍالى ثْك ّ كه هه‪ٚ‬بى ثْك ٌٍَ ٍجغ ّ رَؼیي فوَوبیَ هال‪ٛ‬یَ اى ثواكه ثبى‬
‫گوكذ هؼیي اللیي هیٖو ّبٍ ثؼل اى چٌل هّى کَ هؾبٕوُکوك؛ ّ اى آى عب ثَ‬
‫اهىىالوّم هكذ ّ پَو هؾول ثي ٕلین‪ 948‬کَ اىهلْک هلین آًغب ثْك ثَ اٍزوجبل‬
‫ثیوّى آهل رب ٕلؼ کٌل‪ٍ .‬لطبى اّ ها ثگوكذ ّ كه ثٌل کْیل ّ اهىىالوّم ثَ ىفن‬
‫ّوْیو ثَزلًل‪ ّ ،‬كّلذ آى هْم هٌو‪ٚ‬ی ّل‪ .‬آمهثبیغبى پَو عِبى پِلْاى کَ هزلؾ‬
‫ایٌبًچ ثْك‪ ،‬اّایل ایي ه ّلد هنکْه ّ هولم لْکو ثْك‪ .‬چْى ًوبًل‪ ،‬اهوا ّ ثٌلگبى عِبى‬
‫پِلْاى عوغ ّلًل ّ کْکچَ ًبم ها پیْْای فْك ٍبفزٌل‪ ّ ،‬هی ّ ًْاؽی ها ثَزلًل ّ‬
‫هٖل إلِبى کوكًل‪ .‬فجو ّْٕل‪ 949‬لْکو فلیلَ ثَ ٌّیلًل‪ .‬ثَ ٍیق اللیي ‪ٛ‬ـول کَ‬
‫هولم آى لْکو ثْك هٍْل كوٍزبكًل ّ اظِبه ثٌلگی فلیلَ کوكًل‪ ّ .‬چْى ‪ٛ‬ـول ثَ‬
‫ُولاى هٍیل‪ ،‬کْکچَ اٍزوجبل کوك ّ كه ٕؾجذ ایْبى ثَ إلِبى آهل ّ ثب رٖوف‬
‫فْك گوكذ‪ ّ ،‬هٍْل ثَ كاهالقالكَ كوٍزبك ّ الزوبً ؽکْهذ هی ّ إلِبى ّ هن ّ‬
‫کبّبى ّ آٍّ ّ ٍبٍّ کوك هووه ثو آى کَ آى ّالیذ اى كیْاى ؿيًیي ثبّل ّ اّ ؽبکن‬

‫‪947‬ف‪ -:‬صع كة‬


‫‪948‬جاهغ التْاعیز‪:417\1،‬ؿالتْم‬
‫‪949‬ف‪ّ -:‬صْل‬

‫‪219‬‬
‫ّ هزٖوف‪ .‬هلزوٌ اّ ها هجنّل كاّزٌل ّ هٌْْهّ رْویق كوٍزبكًل ّ ثَ اًلک‬
‫هّىگبهی‪ ]B333[،‬اّ هْی ؽبل گْذ ّ لْکو ثَیبه ّلًل‪ّ .‬بم ّ كیبهثکو هلک‬
‫ػبكل کَ ثواكه ٕالػ ال ّلیي یًٌْ‪ 950‬ثْك اى َک َوک ثَ ِك َهْن آهل ّ پیِ ثواكهىاكٍ‬
‫فْك هلک االكب‪ٙ‬ل آهل ّ ثَ هؾبكظذ كیبهثکو هٌْٖة ّل‪ ّ .‬روبهی ؽکبیذ اّ ّ‬
‫اى آى كیگو ّالیذ كیبهثکو كه ‪ٙ‬وي ربهیـ هٖو ّ ّبم‪ ،‬هزؼبهت فْاُل آهل‪ .‬چَ ثَ‬
‫ّاٍطۀ آًکَ هزلافل اٍذ‪ ،‬کَ اگوعلاگبًَ ًجْزَ ّْك رکواه الىم آیل ّ ًیي هلِْم‬
‫ًجبّل‪ .‬كاٍزبى ثَ هْعجی کَ پْو اى ایي روویوهكذ‪ ،‬هیبى اثٌبی ٕالػاللیي یٍْق‬
‫هٖبلؾزی هكزَ ثْك ثوآًکَ ثیذالوولً ّاػوبل كلَطیي اى كیبه ّبم هٖبف ثب هٖو‬
‫هلک ػيیي ػضوبى ها ثبّل‪ ّ ،‬كهْن ّ َ‪ٛ‬جَویَّ ّ اػوبل ؿْه ّ ؿيًَ‪ ،‬هلک اكب‪ٙ‬ل‪.‬‬
‫ها ّ ؽلت ّ المهیَ ّ ٍبؽل اى آى هلک اك‪ٚ‬ل ّ اهطبع هلک ػبكل کَ ػن ایْبى‬
‫ثْك‪ ّ ،‬كه هٖو ثب هواه هبًل‪ .‬ثؼل اى هلری کَ هلک ػویي ًؤ ػِل کوك ّ اى‬
‫هٖو لْکو ثْبم کْیل رب كهْن اى ثواكه ثبى گیوك ّ اك‪ٚ‬ل ّ ػبكل ثَ ككغ آى‬
‫هْـْل ّلًل چْى هْد هوبّهذ ًلاّذ ثب هٖو هواعؼذ ًوْك ّ ایْبى ُو كّ‬
‫ارلبم کوكًل کَ اى هلک ػيیي ثبىگیوًل‪ّ .‬هٖو‪ ،‬اك‪ٚ‬ل ها ثبّل ّكهْن‪ ،‬ػبكل ها‪.‬‬
‫ثوایي هواهلْکوکْیلًل ّ ثَ هٖوهكزٌل ّلْکوی اىاکواك ثب ایْبى ثْك‪ .‬ػبكل ثَ‬
‫فلیَ پیـبم پیِ ػيیي كوٍزبك رب لْکو عوغ هیکٌل ّ صجبد هیًوبیل ّ اك‪ٚ‬ل ها‬
‫ًٖیؾذ هیکوك کَ كه گوكزي هٖو رؼغیل هٖلؾذ ًیَذ‪ ،‬چَ كّوي كه پی‬
‫اٍذ‪ ،‬یؼٌی كوًگ؛ ّكه رؼْین هیاًلافذ رب ػبهجذ هیبى ایْبى ٕلؼ كاكًل ثلاى چَ‬
‫هلً ّ هغوْع كلَطیي‪ ّ 951‬آى چَ ه‪ٚ‬بف ثبّل اكٖل كاهك‪ ّ ،‬ػبكل كه هٖو‬
‫پیِ ػيیي هوین ّْك ّ اهطبع اّ ثو هواه ثبّل‪ ّ .‬اك‪ٚ‬ل ثب كهْن آهل ّ ػبكل كه‬
‫ٕؾذ ػيیي ثب هٖو آهل ّ كه هعت ٌٍَ صَ َ‬
‫الس ّ رَِؼیيَ ّ فَ و ََ ِوبیََ ػبكل ّ ػيیي‬
‫ثب لْکو ثَ ُن ثوٖو آهلًل ّ كهْن ها هؾبٕوٍ كاكًل‪ ّ .‬اهوای اك‪ٚ‬ل اّ ها ثی هاٍ‬
‫گوكاًیلًل ّهلک اى كٍذ اّ ثیوّى کوكًل‪ ّ ،‬اّ هاثَ هلؼَ ٕوفل كوٍزبكًل‪ّ .‬‬
‫فَوٌ َّ رَِؼیيَ َّ فَ و ََ ِوبیََ هلک ػيیو ػضوبى‬
‫َ‬ ‫اٍزؼبًذ ًوْك ّ كه ُْزن هؾوّم ٌٍَ‬
‫هٖو ّكبد یبكذ‪ .‬اهوا عوغ ّلًل ّ اك‪ٚ‬ل ها ثَ فْاًلًل پٌغن هثیغ االّل ثؾلّك‬
‫هٖو هٍیل‪ .‬ثواكهاى اّ ّ اهوا ّ اػیبى هٖو اٍزوجبل کوكًل ّ ثواكهاًِ هلک‬
‫هْی ّلاللیي هَؼْك ّ كقواللیي چوکٌ ُو كّ روریت هِوبًی کوكٍ ثْكًل‪ ّ .‬اّ ثَ‬
‫فبًَ ثواكه ؽب‪ٙ‬و ّل‪ .‬كقواللیي چوکٌ اهیوی ثيهگ ثْك‪ ،‬ثلاى ٍجت ثلگوبى ّل ّ‬
‫ثَ گویقذ ّ ثَ ثیذ الوولً هكذ ّ آًغب ثَ گوكذ‪ ّ .‬ثٌلگبى ًبٕوی کَ ثب اك‪ٚ‬ل ثل‬
‫ثْكًل ثو ّی عوغ ّلًل‪،‬چْى هواچَ ىهكٍگُْ ّ ٍواٌٍُوُْه ّ ریوْههیٖوی ّ‬
‫ٕبؽت ًبثلیٌ‪ ّ .‬ایْبى ها عوؼیّزی روبم پیلا ّل‪ ّ .‬پیـبم ثَ هلک ػبكل كوٍزبكًل کَ‬

‫‪950‬ت‪:‬یْؿق‬
‫‪951‬ف‪:‬هاؿطْى‬

‫‪220‬‬
‫ثیب کَ هب روا هلك کٌین ّ هٖو ثگیوین ّ اّ ثَ هؾبٕوٍ هبهكیي هْـْل ثْك ّ ‪ٛ‬وغ‬
‫ّی آًکَ ثگیوك ّ هٖو فْك هْد ًْْك ّ هلک اك‪ٚ‬ل ُلزن هثیغ االّل ٌٍَ هنکْه‬
‫ثَ ِّو هبُوٍ كه آهل ّ ٌّیل کَ چوکٌ گویقزَ اٍزوْهی اهوای ًبٕو ی ثب اّ هزّلن‬
‫ّلٍ‪ .‬ثؼ‪ٚ‬ی اى آى ًبٕویبى کَ كه هٖو ثْكًل‪ ،‬هبًٌل ّویوٍ ّ اَیجِکبكطٌ ّ ایل‪-‬‬
‫ثگی‪ ،‬کَ ُوَ ّغبع[‪ ّ ]A333‬هجبهى ثْكًل‪ ،‬روبهذ ها ثَ گوكذ ّ هؾجًْ‬
‫گوكاًیل‪ ّ ،‬هلک اك‪ٚ‬لله هٖو هوکي ّل‪ ّ .‬هلثّو ٍیق ال ّلیي یبهًظ‪ 952‬ثْك ّ‬
‫پبكّبُبى كیبه ّبم ثَ اك‪ٚ‬ل كوٍزبكًلّ اّ ها ثَ گوكزي كهْن كػْد کوكًل‪ .‬اك‪ٚ‬ل‬
‫رِبّى هیًوْك ّ رقلق هیکوك‪ .‬فجو ثَ هلک ػبكل هٍیل‪ ،‬پَو فْك کبهل ها ثَ‬
‫هبهكیي ثگناّذ ّ ثزؼغیل ثب كهْن آهل‪ ّ ،‬ثٌلگبى ًبٕو اى ثیذ الوولً ‪ٛ‬لت‬
‫كاّذ‪ ّ ،‬ػيم آهلى کوكًل‪ ّ .‬پَوُ کبهل ًیيپوٍیل ّ هلک ػبكل ها پْذ ثَ ایْبى‬
‫گوم ّل‪ .‬هلک اك‪ٚ‬ل چْى كیل کَ کبهی هیَو ًقْاُل ّل‪ ،‬ثب هٖو هكذ ّ ثواكهُ‬
‫‪ٛ‬بُو ثَ ؽلت‪ّ ّ ،‬یوکٍْ کَ ُن اى ارجبع اّ ثْك ثب ؽؤ‪ ّ .‬كه ِّْه ٌٍَ ّ رَؼیي‬
‫ّفوَوبیَ هلک ػبكل ثوٖل‪333‬هٖو لْکو کوك ّ اك‪ٚ‬ل ثب لْکو اًلک ثیوّى آهل‬
‫‪954‬‬
‫ّ هٖبف كاك ّ ّکَزَ‪ ّ ،‬ثب هلؼَ ٕوفل هكذ ّ هیبكبههیي ّ ؽبًی‪ ّ 953‬عیلْه‬
‫ثب رٖوف فْك گوكذ؛ هلک ػبكل كه هٖو هزو ّکي ّل ّ فطجَ ّ ٍکَ اى ًبم هلک‬
‫هٌْٖه ثب ًبم فْك کوك‪ ّ .‬اك‪ٚ‬ل ثبى ثَ گوكزي كهْن آهل ثَ هلك ثواكه فْك ّ هلک‬
‫‪ٛ‬بُوٕبؽت ؽلت‪ ّ ،955‬هیَّو ًْل‪ ّ .‬ثبى ُو كّ ثواكه ثب هلک ػبكل ٕلؼ کوكًل‬
‫ثوآى هواه کَ َهٌجظ ّ أكبهیَ ّ کْ‪ٛ‬بة‪ ّ956‬كًّبؽیذ اى هـجوٍ‪ 957‬ه‪ٚ‬بف رب ؽلت اى‬
‫آى ظبُو ثبّل‪َ ٍُ ّ ،‬ویَب‪ٍ ّ ٛ‬وّط ّ هأًال َؼیي ّؽولیي اى آى اك‪ٚ‬ل‪ ّ .‬كه ایي‬
‫ٍبلِب اهٍالى ّبٍ ٕبؽت هْٕل لْکوُب عوغ کوك ّ ثَ ؽواى ّ هُُب هكذ کَ‬
‫رؼلن ثولک ػبكل كاّذ ّ هطت اللیي هؾول ٕبؽت ٌٍغبة‪ًٖ ّ 958‬یجیي ّ ٕبؽت‬
‫هبهكیي ثب اّ ثْكًل‪ ّ .‬چْى ثَ ؽوّاى هٍیل‪ُْ ،‬ا گوم ّلٍ ثْك ثَیبه لْکو ثَ‬
‫هًغْهی رلق ّل ّ كبیي پَو هلک ػبكل كه ؽواى‪ 959‬ثْك‪ .‬کٌ كوٍزبك ّ ‪ٛ‬لت‬
‫ٕلؼ کوك‪ًْ .‬هاللیي اهٍالى ّبٍ ًیيچْى ٌّیلٍ ثْك کَ هیبى هلک ػبكل ّ هلک‬
‫‪ٛ‬بُو ّ هلک كب‪ٙ‬ل ٕلؼ هكزَ اٍذ‪ ،‬ثَ هٖبلؾذ ثبىگْذ ّ ُو کٌ ثَ هوبم فْك‬
‫هكزٌل‪ ّ .‬كه هؾوم ٌٍَ رَغ ّ رَؼیي ّ فوَوبیَ هلک ػبكل پَو فْك ها هلک‬

‫‪952‬ف‪ -:‬یاعًج‬
‫‪953‬ف‪ -:‬داًی‬
‫‪954‬جاهغ التْاعیز‪:411\1،‬جثل جْع؛ ت‪:‬صلجْع‬
‫‪955‬ت‪ -:‬دلة‬
‫َغطاب‬
‫َل‬‫‪956‬جاهغ التْاعیز‪:411\1،‬ک‬
‫‪957‬‬
‫َغٍ‬
‫هؼ‬‫جاهغ التْاعیز‪َ:411\1،‬‬
‫‪958‬جاهغ التْاعیز‪:411\1،‬ؿٌجاع‬
‫‪959‬ف‪ :‬آسغآى‬

‫‪221‬‬
‫اّوف ها ثب لْکوی ثَ ؽٖبه هبهكیي كوٍزبك‪ ،‬ثؼل اى آى کَ اّ ها کبهی هیَو ًْل‬
‫هلک ظبُو ٕبؽت ؽلت پیـبم ثَ ػ ّن فْك كوٍزبك ّ كه ثبة هٖبلؾذ رٍْ‪ ٜ‬کوك‪.‬‬
‫هلک ػبكل اعبثزٌوْك ثوواه هبهكیي ٕل ّ پٌغبٍ كیٌبه اهیوی ثلوٍزل‪ ّ .‬فطجَ ّ‬
‫ٍکَ ثٌبم اّکٌل‪ُ ّ .‬ن كه ایي ٍبل هلک ظبُو هلؼَ ًغن اى كٍذ ثواكه فْك اك‪ٚ‬ل‬
‫ثَزبك؛ ّ هلک ػبكل ّالیذ ٍوّط ّ ؽولیٌْ هأًالؼیي اى ّ ثبى گوكذ ّ ثب ّ‬
‫ٍُ َویَب‪ ٛ‬رٌِب ثوبًل‪ .‬هکَ ّ‪ٛ‬بیق ّ یوي یؼوْة ثي یٍْق ػجلهللا‪960‬ثي ػجلالوْهي‬
‫كاّذ‪ ّ ،‬هیبى اّ ّ كوًگبى عٌگِبی ٍقذ هكذ ّ صبهي ػْو هثیغ آالفوٌٍَ رَغ ّ‬
‫رَؼیي ّ فوَوبیَ كه هلیٌَ ّكبد یبكذ‪ ،‬پَوُ هؾوْك ثَ عبی اّ ثٌَْذ‪ ّ .‬اُل‬
‫ِّوهلیٌَ کَ پلهُ ػبٕی ثْكًل‪ ،‬هطیغ اّ ّلًل ّ هولکذ ثو اّ هووه گْذ‪ّ961.‬‬
‫كهّالیذ ثوكٍیوکوهبى هلک كیٌبه ثْك اى اهوای اُّ ُؿْى ّ كه می الوؼلٍ ٌٍَ اؽلی‬
‫ّ رَؼیي ّ فوٌ هبیَ کَ ایي ٍبل هلد هنکْه ثْك‪ ّ ،‬ثَ هوٗ ٍوٍبم ّكبد‬
‫یبكذ؛ پَوُ ػالءال ّلیي كوؿّبٍ کَ ثیْزو ؽبکن ثْك ثؾکن ّلی ػِلی ثٌَْذ‪ّ .‬‬
‫هِزو ُؿياى[‪ٍ ]B333‬یقال ّلیي الپ اهٍالى ثْك‪ .‬اى فلهذ اّ ثوكذ‪ ّ ،‬كوؿّبٍ كه‬
‫هعت ٌٍَ اصٌزیي ّ رَؼیي ّ فوَوبیَ ًوبًل؛ ُؿياى فواثی ثَیبه کوكًل‪ .‬ثؼل اىآى‪،‬‬
‫[ّؾٌَ ‪ٛ‬جٌ‪ ،‬ثب کْکجَای ثیبهل ّ كه کوهبى فطجَ ثَ ًبم فْاهىمّبٍ کوك‪ ّ ،‬ثؼل اى‬
‫آى]‪ 962‬اربثک ًٖود ىّىى هلک ّل ّ ًبیت فْیِ فْاعَ ه‪ٙ‬ی ال ّلیي ها ثَ‬
‫ؽ‪ٚ‬ود كوٍزبك‪ .‬ثؼل اى آى ؽَبم ال ّلیي هؾول فْاهىهی ثَ ؽکْهذ آهل‪ ّ .‬چْى‬
‫فْاهىهْبٍ ًوبًل‪ ،‬ؿياى ثیبهلًل ّ الپ اهٍالى هولم ایْبى ثَ ُيیوذ ثَ كبهً‬
‫هكذ‪ ّ .‬چْى هلْک‪ 963‬ایگ عِذ فْٖهذ كبهً ثب ّالیذ فْك هكزٌل‪ ،‬الپ‬
‫اهٍالى ثبى آهل‪ ّ .‬ثبى ًظبم اللیي اى ایگ ثیبهل ّ ؽبکن ّل‪ ّ .‬ثؼل اى آى ػغن‪ّ 964‬بٍ‬
‫پَو هلک كیٌبه ثَ فواٍبى هكزَ ثْك‪ ،‬ثبى آهل ّ ثَ ُؿياى پیٍْذ‪ِّ ّ .‬ویبى‪ً 965‬ظبم‬
‫اللیي ایگ هاگوكزَ ثْكًل‪ ّ ،‬ثلیْبى ٍپوكًل‪ .‬ػغن ّبٍ هلک ّل ّ اى كبهً لْکو‬
‫ثیبهل ّ ًظبم اللیي ها ‪ٛ‬لت كاّزٌل‪ ،‬اّ ها ثلیْبى ٍپوكًل‪ .‬هغول ربهیـ چْى ربهیـ‬
‫ربهیـ فللب ّ فْاهیي ّ ٍال‪ٛ‬یي ّ هلْک ّ اربثکبى ا‪ٛ‬واف هوبلک اى ّوم رب ؿوة‬
‫کَ كه ایي ًَ ٍبل هؼبٕو چٌگیيفبى ثْكًل اى اثزلای لْ‪ 966‬ییل کَ هطبثن [ٍبل‬
‫فوگُْ ثبّل‪ّ،‬اهغ كه هثیغ االّّل]‪ ٌٍَ 967‬اؽلی ّ رَؼیي رب آفو رٌ ُکْى ییل کَ‬

‫‪960‬ت‪ -:‬ػثضهللا‬
‫‪961‬ت‪:‬كض‬
‫‪962‬ت‪ -:‬كذٌَ‪...‬اػ آى‬
‫‪963‬ت‪:‬هلک‬
‫‪964‬ف‪:‬ػوغ‬
‫‪965‬ف‪:‬كِغُا‬
‫‪966‬‬
‫َُلی‬
‫تْ‬‫جاهغ التْاعیز‪َ:412\1،‬‬
‫‪967‬ف‪ -:‬ؿال ‪...‬اّل‬

‫‪222‬‬
‫ٍبل فْک ثبّل‪ ،‬هْاكن عوبكی اآلفوکَ كهایي ٍبل آفویي ربهیـ چٌگیيفبى چِل ّ‬
‫ًَ ٍبلَ ثْكٍ‪ ،‬هغوال ًجْزَ ّل‪ ،‬كیگو ثؼل اى ایي ربهیـ چٌگیيفبى ّ ٍبیو هلْک ّ‬
‫ٍال‪ٛ‬یي هلٖال ّوػ كاكٍ ّْك‪.‬‬

‫تاریخ از اتتذای سال هْش‬


‫‪968‬‬
‫ذ ِهبیََ هْاكن[ اال ؿبیذ هْهیي ییل کَ ٍبل اٍت ثبّل ثْك هْاكن]‬ ‫هْاكن ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫هبٍ ّؼجبى ٌٍَ ٍزْ ٍزوبیَ کَ هلد ُلذ ٍبل ثبّل ّ كه ایي ٍبل آفویي‪،‬چٌگیيفبى‬
‫پٌغبٍ ّ ِّ ٍبلَ ثْك كه ایي ه ّلد هنکْه ربیبًگ فبى عٌگ کوكٍ ّ اّ ها کْزَ‪ّ ،‬‬
‫رْم ٍلیل ًَ پبیَ ثو پبی کوكٍ ّ لوت چٌگیيفبًی آى هّى ثوّ هووهّلٍ؛ ّ چٌل‬
‫ًْثذ رٌَگوُْد هكزَ‪ ،‬ثَ عٌگ رُْهزب پبكّبٍ ِهوگیذ ُکّْلُْک پَو ربیبًگفبى هْـْل‬
‫ثْكٍ‪ ّ ،‬پبكّبٍ اُّی ُـْه آى ها ثَ ایلی ‪ٛ‬لت كاّزَ ّالَالم چٌل ًْثذ هکوه ّل کَ‬
‫ربهیـ چٌگیيفبى ّهؾبهثَ اّ ثب اهْام هـْل كه ایي هغلل ًویرْاى آّهك ّ‬
‫هوْٖكًجْزَ هیّْك كه ایي ُلذ ٍبل ثب اهْام هـْل هؾبهثَ ثَیبه کوكٍ ّ آى اهْام‬
‫ها اکضو (اُل)ایل کوكٍ ّ كه ُوَ هٖبف هظلو ّ هٌْٖه ثْكٍ ثَ ّوػ ایي عب‬
‫هؾل ًیَذ ثب ٍو ربهیـ اهبلین هّین‬

‫تاریخ خلفا‬

‫ّ هلْک ّ اربثکبى ایواى ىهیي ّ ّبم ّ هٖو ّ هّم ّ هـوة ّ ؿیو ُن کَ كه ایي‬
‫ُلذ ٍبل اى اثزلای هْلوٌَ کَ‪ٍ 969‬بل هُْ ثبّل‪ّ ،‬اهغ كه عوبكی االفو ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫ذ‬
‫ذ‬ ‫ِهبیََ ُغوی‪ ،‬رب آفو ٍبل [هْهیي ییل‪ ،‬کَ اٍت]‪ 970‬اٍذ‪ّ ،‬اهغ كه ّؼجبى ٌٍَ ٍِ ّ‬
‫ّ ٍِزَّ ِوبیََ‪ ،‬هؼبٕو چٌگیيفبى ثْكٍاًل‪ًْ ّ ،‬اكهّ ؽْاكس کَ كه ایي ٌٍْاد هنکْه‬
‫ّاهغ ّلٍ اٍذ ثو ٍجیل اعوبل‬

‫تاریخ خلفا تٌی عثاش در تغذاد‬

‫ًبٕوال ّلیي ثبلِل ثْكٍ ربهیـ ٍال‪ٛ‬یي كه فواٍبى ٍلطبى ػالءاللیي هؾولثي‬
‫فْاهىهْبٍ‪ ،‬ثَ عِذ آى کَ ثَ ّاٍطَ ّكبد پلهُ ّ هقبللذ ثواكهىاكٍاُ‬
‫ٌُلّفبى‪،‬ثب ّی ٍال‪ٛ‬یي ؿْه‪،‬چٌبى چَ كه هَن ٍبثن گلزَ ّل‪ ،‬هٖل اّ هیکوكًل‪ّ .‬‬

‫‪968‬ف‪ -:‬اال ‪...‬هْاكن‬


‫‪969‬ف‪ -:‬هْلوٌَ کَ‬
‫‪970‬ف‪ -:‬هْعیي ییل کَ اؿة‬

‫‪223‬‬
‫ثیْزو ثالك فواٍبى ها اى‪333‬پَو ًّْاة اّ ثبى گوكزٌل ّ هیبى ایْبى عٌگِب هكذ‪،‬‬
‫ّ اؽْال پبهٍ ‪ٙ‬ؼیق ثلیي كزٌَ ثْك‪ ّ .‬كه ایي ٍبلِب چْى اؽْال ٍال‪ٛ‬یي ؿْه هّی‬
‫كه رواعغ آّهك‪ٍ ،‬لطبى ِّبة اللیي ًوبًل‪ ،‬چٌبًکَ مکو آى هْوّػ فْاُل آهل؛ کبه‬
‫ٍلطبى هؾول ثبال گوكذ ّ هْی[‪ ]A319‬ؽبل گْذ ػيم اٍزقالٓ فواٍبى کوك‪.‬‬
‫ػياللیي ؽَیي فوهیل‪ 971‬کَ ّالی ُواد ثْك پیِ اى اهوای كیگو ثَ هزبثؼذ ّ‬
‫هجبكهد ّ هجبهىاللیي‪ ّ 972‬هَبثوذ ًوْك ّ پیِ اّ پیـبم كاك رب ثیْزو ثَ ُواد آیل‪.‬‬
‫وافزبی فبیق ثْك رب ًجبیل کَ پیِ كٍزی ًوبیٌل ّ ثلـ ّ آى ؽلّك ها‬ ‫ٍلطبى هؾول اى هَ ِ‬
‫ثلٍذ كوّ گیوًل‪ .‬كه اثزلاء ػيیوذ آًؾلّك کوك ّ چْى ثَ ُواد هٍیل‪ ،‬ػياللیي‬
‫ؽَیي فوهیل ثَ اٍزوجبل ثیوّى آهل ّ ِّو رَلین کوك‪ ّ .‬اهوا ؿیبس ال ّلیي هؾوْك‪ّ ،‬‬
‫كم فالف هیىكًل‪ .‬لْکو ٍلطبى ثو ایْبى كّاًیلًل ّ‬ ‫پَو ٍلطبى ِّبة ال ّلیي ؿْه‪ِ ،‬‬
‫ایْبى ها پواکٌلٍ گوكاًیلًل؛ ّ چْى ٍلطبى ثَ ثلـ هٍیل‪ّ،‬الیبى هلؼَ ثَ فلهذ آهلًل‬
‫ّ کلیل ؽْٖى ّ فيایي رَلین کوكًل‪ ّ ،‬كیگو ثبهٍ فواٍبًبّ ها هَلن ّل‪ّ .‬كه ایي‬
‫‪973‬‬
‫ه ّلد اّ ها كزؼ ىیبكد اى پلهاى كٍذ كاك ّ کوهبى هَقو گْذ؛ ّ اىؿيای‬
‫ذ َّ ٍِزَّ ِوبیََ اّ ها هَلن ّل؛ّ كه‬
‫هِپچبم کبهیبة هواعؼذ ًوْك‪ ّ ،‬كه ِّْه ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫ایي ه ّلد كفزو فْك ها ثَ ٍلطبى ػضوبى ٍووهٌل كاك‪ّ[.‬هـْل رب ثقبها ىهیي اى‬
‫آى]‪974‬کَ هووة ٍلطبى هکيال ّلیي ٍلیوبى ثي هِلِیچ اهٍالى ثْك ّ ثواكه ىاكٍ اّ‬
‫ٕبؽت آًوَ َوٍ‪ ،‬هلری ثَ هلؼَ هزؾّٖي‪ّ 975‬لٍ ثْك‪ُ ّ .‬و چٌل ٍلطبى هکيال ّلیي آى ها‬
‫ؽٖبه هیكاك‪ ،‬اٍزقالٓ هیَّو ًویّل‪.‬ػبهجذ االهو هواه کوكًل کَ ػْٗ آى هلؼَ‬
‫ثَ ثواكهىاكٍ كُل‪ ّ ،‬آى هْ‪ٙ‬غ ها هووه گوكاًیل‪ .‬اّ هلؼَ رَلین کوك ّ اى آى هْ‪ٙ‬غ‬
‫هؼیّي هکيال ّلیي عوؼی ها ثو ػوت اّ ثَ كوٍزبك رب اّ ها ثب روبهذ ثواكهاى ّ‬
‫ثواكهىاكگبى ثَ کْزٌل‪ ّ .‬پٌ اى آى ؿله ّ ًؤ ػِل‪ٍ ،‬لطبى هکي ال ّلیي ثؼل اى پٌظ‬
‫هّى ثَ هْلٌظ گوكزبه ّل ّ ُلذ هّى هوكٍ ثْك ّ پَو اّ هلیچ اهٍالى ًبم ثغبی اّ‬
‫ثٌْبًلًل ّ كه هعت ٌٍَ اصٌزیي ّ ٍذ هبیَ ؿیبس اللیي کیقَوّ ثي هِلِیچ اَهٍالى‬
‫ٍلطٌذ اى ثواكهىاكۀ فْك هِلِیچ ثي ٍلیوبى ثبى ٍزلًل‪ٍ ّ .‬ججِ آى ثْك کَ هًْیَ پیِ‬
‫اى آى ؿیبساللیي ّ هکي اللیي‪ 976‬اى ّ ثبه ٍزلًل ّ اّ ثْبم گویقذ ّ ثَ هلک ظبُو‬
‫الزغب ًوْك‪ .‬كه آًغب هجْل ًیبكذ‪ .‬ػبىم هَطٌطٌیَ ّل‪ ،‬هلک آًغب اّ ها اػياى کوك ّ‬
‫طبههَ ثيهگ ثَ ىى ثَ‬ ‫اهطبع كاك ّ كه آى ّالیذ هوین ّلًل ّ كفزو یکی اى ثِ ِ‬
‫فْاٍذ‪ .‬چْى كوًگ هَطٌطٌیَ ثَ گوكزٌل‪ ،‬ؿیبسال ّلیي ثَ گویقذ ّ ثَ هلؼَ کَ رؼلن‬

‫‪971‬ف‪ -:‬سغهیل‬
‫‪972‬ف‪ -:‬هثاعػالضیي‬
‫‪973‬ف‪:‬ػغام؛ع ک‪:‬جاهغ التْاعیز‪429\1،‬‬
‫‪974‬ف‪....ّ -:‬آى‬
‫‪975‬ف‪:‬هـتشلص‬
‫‪976‬ف‪:‬الضیي‬

‫‪224‬‬
‫ثلاى ‪ٛ‬وین كاّذ هوین ّل‪ .‬ثؼل اى آى کَ ثواكهُ هکي ال ّلیي ًوبًل‪ ّ ،‬اهوا ثب‬
‫پَوُ‪ ،‬هِلِیچ ًبم‪ ،‬ثیؼذ کوكًل‪ ،‬اهیوی اى اهوای اُّچ هقبللذ ًوْك ثَ ؿبیش ال ّلیي‬
‫پیـبم كاك کَ اگو ثیبیی ّالیذ ثوای رْ ثَزبًن‪ .‬ؿیبس اللیي ثیبهل ثب لْکوی ثيهگ‬
‫هٖل هًْیَ کوك‪ .‬پَو هکيال ّلیي آًغب ثْك‪ .‬ثیوّى آهل ّ هٖبف كاكًل‪ .‬ؿیبس اللیي ثَ‬
‫ّکَذ ّ هٌِيم ّل‪ ّ .‬كه آى ّالیذ اُل آهَوای ؽبکن فْك ها ثیوّى کوكٍ ثْكًل‪،‬‬
‫ثو ؿیبس اللیي اهجبل کوكًل‪ ّ .‬اّ ها ؽکْهذ كاكًل اُل هًْیَ گلزٌل هب ثلیي هؼٌی‬
‫ٍياّهروین ؽبکن هب ثْكٍ؛ كیگو آى ها ثیوّى کوكًل ّ اّ ها ثَ ٍلطٌذ ثٌْبًلًل؛ ّ‬
‫ثواكهىاكٍ ّ ًْکواى ها ثَ گوكذ ّ ثٌل کوك ّ هؾجًْ گوكاًیل‪ ّ .‬هیٖو ّبٍ ثواكه‬
‫ؿیبس ال ّلیي‪ ،‬کَ ٕبؽت هلطیَ ثْك‪ ّ ،‬هکيال ّلیي اى ّ ثبى گوكزَ‪ ،‬كه ّبم ّ ثبى [ثَ]‬
‫هُُب هكذ‪ ّ ،‬هلک اك‪ٚ‬ل كه ٍُ َویَب‪ٕ ّ ٛ‬بؽت فَ ورَجِود‪ 977‬فطجَ]‪ [B319‬ثٌبم اّ‬
‫کوكًل‪ٌُ .‬لٍّزبى ّ ؿيًیي ٍلطبى ِّبة ال ّلیي ؿْه ها ثْك؛ ّ كه هؾوم ٌٍَ اِصٌَزَی ِي‬
‫َّ ٍِزَ ِوبیََ ثب ثٌی ُکْ َکو هٖبكلاكٍ‪ٍ .‬ججِ آى ثْك کَ چْى ِّبة ال ّلیي ثَ ؽلّك‬
‫فْاهىم اى لْکو هوافزبی کَ ثَ هلك ٍلطبى هؾول فْاهىهْبٍ آهلٍ ثْكًل هٌِيم‬
‫ّل‪ ّ ،‬آّاىٍ كه ا‪ٛ‬واف هٌزْو ّل کَ اّ ًوبًلٍ اٍذ‪ ّ .‬پَوكاًیبل ٕبؽت کٍْ‬
‫عْكی‪ ،‬کَ ٍواًلیت كه آًغب اٍذ‪ ّ ،‬هَلوبى ّلٍ ثْك‪ ّ ،‬ثبى کبكو ّل‪ ّ .‬ثٌی ُکْ َکو‬
‫کَ هطیغ ّ فواط گياه ثْكًل‪ ،‬ثَ ٍجت ُوبى اهاعیق ػبٕی ّلًل ّ هاٍىًی هی‪-‬‬
‫کوكًل‪ .‬چْى ِّبة ال ّلیي اى گوكزي ّ کْزي ثٌلٍ فْك ها ًیک پبی‪978،‬کَ هْلیبى‬
‫ثلٍذ كوّ گوكزَ ثْك كبهؽ ّل‪ ،‬هؾول ثي اثی ػلی ها ثَ‪ً 979‬یبثذ ثَ لُِب ُّّه ّ‬
‫يّفزبی کٌل‪ ّ .‬اّ فجو ثبى‬ ‫ُهْلزبى كوٍزبك رب هبل كّ ٍبلَ آًغب كوٍزبك رب روریت ُؿ ِ‬
‫كوٍزبك کَ كوىًلاى ُکْ َکو كه هاٌُل ّ كىكی هیکٌٌل‪ ّ ،‬هطؼب هوکي ًَ کَ ثَ ّاٍطَ‬
‫ایْبى اى لِبّّه ّ هْلزبى هبلی رْاى كوٍزبك‪ِّ .‬بة اللیي ثٌلٍ فْك هاهطتال ّلیي‬
‫اَیجِک ها کَ هولم لْکو ٌُلٍّزبى ثْك‪ ،‬پیِ ایْبى كوٍزبك ّ ثْػلی ها ّػلٍ ّ‬
‫ّػیل‪ 980‬كاكاعبثذ ًکوكًل ّ اى ا‪ٛ‬واف ّالیذ ٌُلٍّزبى اى ایْبى ّکبیذ هیکوكًل‬
‫ٍلطبى ِّبةاللیي ػيم ِفزبی ثب‪ٛ‬ل کوك‪ ّ ،‬كه پٌغن هثیغ االّّل ٌٍَ اِصٌَز ِ‬
‫َیي َّ ٍِزَّ ِوبیََ‬
‫ثَ هٖل ایْبى ثوًَْذ‪ٌّ .‬یل کَ ایْبى ثب لْکوی اًجٍْ هیبى هب ؽکن ّ ٍزْكهٍاًل‬
‫ثزؼغیل ثواًل‪ ّ ،‬ثیَذ ّ پٌغن هثیغ اآلفو ایي ٍبل ثلیْبى هٍیل ّ هٖبكی ػظین‬
‫کوكًل اى ثبهلاك رب ًوبى كیگو‪ً .‬بگبٍ هطتاللیي اَیجِک ثب لْکو ثوٍیل ّ ثو ایْبى ىك ّ‬
‫ُيیوزی ٍقذ کوكًل ّ کْزي ثَیبه ارلبم اكزبك ّ ٌُلّیبى ًيكیک کُْی ثيهگ‬
‫هكزٌل ّ آرْی كواّاى ثوکوكًل‪ ّ .‬چْى هَلوبًبى ًيكیک ایْبى ثوٍیلًل‪ ،‬فْك‬

‫‪977‬ت‪:‬تظع؛ف‪ -:‬تغت ؛تغای اؿن ایي هکاى ع ک‪:‬جاهغ التْاعیز‪431\1،‬‬


‫ِغ‬ ‫‪978‬جاهغ التْاعیز‪:431\1،‬ا‬
‫َیثک تالت‬
‫‪979‬ف‪ -:‬تَ‬
‫‪980‬ف‪ّ -:‬ػیض‬

‫‪225‬‬
‫ُ‬
‫َواى‬ ‫ک ُُ َْ ال ُق‬ ‫هاكهآرِ هیاًلافزٌل رب روبهذ ثَ ٍْفزٌل‪.‬فَ َِ َوال ُّلًیب َّ ِ‬
‫اآلف َوٍ ملِ َ‬
‫جیي‪ ّ .‬لْکواٍالم ؿٌیوذ ثَیبه یبكزٌل چٌبى کَ پٌظ ٌُلّها ثَ یک كیٌبه هی‪-‬‬ ‫ال ُو ُ‬
‫كوّفزٌل‪ ّ .‬پَو ُکْ َکو‪،‬چْى ثواكهاى ّ اُلِ ٍْفزَ ّلًل ثَ گویقذ‪ ّ .‬اهب پَو‬
‫هیجبل‪ٕ ،‬بؽت عْكی پٌبٍ ثَ هطتاللیي اَیجِک كاك ّ ثَیبه ر‪ٚ‬وع کوك‪ ّ .‬اعبثذ‬
‫ًوْك ّ اّ ها اى ٍلطبى ثَ فْاٍذ‪ٍ ّ .‬لطبى رب پبًيكُن هعت كه لِب ُّّه ثْك ّ ثؼل‬
‫اى آى ثَ ؿيًَ آهل‪ ّ ،‬ثَ ثِبءاللیي ٍبم ٕبؽت ثبهیبى كوٍزبك رب رغِیي لْکو کٌل ثَ‬
‫هؼجو ػجْه کوك‪ ّ ،‬ثو ّ‪ ٜ‬آة ٌٍل كه هْ‪ٙ‬ؼی‬ ‫ِ‬ ‫ػيم ٍووهٌل‪ ّ .‬كه ؿوٍ ّؼجبى اى‬
‫کَ آى ها اّكهیل‪981‬گْیٌل ثبه گبُی ثوآّهكًل‪ ،‬چٌبى کَ یک ًیوَ اى آى كهآة ثْك‪ّ .‬‬
‫چْى عوبػذ ُکْ َکویبى ها ثواًلفزَ ثْك ّ هزل ّ اٍیو ثَیبه کوكٍ‪ٌُ ،‬لّیی كّ ٍَ‬
‫ثیبهلًل ثَ هٖل اّ ّ هّىی ًبگبٍ ثَ ّهذ هیلْلَ‪ ،‬اى آة ثو آهلًل‪ ّ ،‬اّ كه ثبهگبٍ‬
‫فلزَ ثْك‪ .‬هویت ثیَذ کبهك ثو ّی ىكًل‪ .‬ثؼل اى ىهبًی چْى عوبػذ كه هكزٌل‪ ،‬اّ‬
‫ها ثو ٍغبكٍ‪ ،‬پیچلٍ کوكٍ یبكزٌل‪ .‬كاًَزٌل کَ كلاییبى ٌُلّ کوكٍ ثبٌّل‪ ّ .‬اهوا ّ اهکبى‬
‫كّلذ پیِ ّىیو هْی ّلالولک عوغ ّلًل ّ ثو هؾبكظذ فياًَ ّ هلک ٍْگٌل فْهكًل‬
‫رب چٌلاًی کَ کبه كوهبیی ّ هبین هوبهی پیلا ّْك‪ ّ .‬ىفوِبی اّ ها ثلّفزٌل ّ كه‬
‫هؾّلَ ثَ اٍن هًغْهی اّ ها ثَ ؿيًَ ثوكًل‪ ،‬ثب كّ ُياه فوّاه[‪]A330‬فياًَ‪ّ .‬‬
‫چْى ّكبد ظبُو ّل‪ ،‬هیبى اهوا فالف اكزبك‪ .‬ثؼ‪ٚ‬ی اّ ها هیل ِّبة اللیي ٍبم‬
‫هلک ثبهیبى کوكًل‪ ّ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی ثَ ؿیبس اللیي هؾوْك‪ ،‬پَو ٍلطبى ؿیبس اللیي‪ّ .‬‬
‫عوبػزی هلَلاى كوِب‪ 982‬اى اُل ؿيًَ‪ ،‬ثب ثٌلگبى ایْبى گلزٌل کَ هْالًب اٍزبكالجْو‬
‫اهبم كقواللیي هاىی ثب فْاهىهْبٍ هْا‪ٙ‬ؼَ كاّذ‪ ،‬کٌ كوٍزبك ثَ هْبّهد اّ کَ‬
‫ٍلطبى ِّبةال ّلیي ها کْزٌل‪ .‬ایْبى هٖل هْالًب كقواللیي کوكًل؛ ّ اّ پٌبٍ ثب ّىیو‬
‫هْیّلالولک ثوك ثَ ؽَي رلثیو اّ ها اىّوِّ ایْبى فالٓ كاك ّ ثَ هْ‪ٙ‬ؼی كّه‬
‫كوٍزبك رب اى ‪ٙ‬وه ایْبى اهبى یبكذ‪ ّ .‬ؽبل ِّبةال ّلیي ٍبم ؽبکن ثبهیبى چٌبى ثْك‬
‫کَ پله اّ ّوٌاللیي هؾول ثي هَؼْك‪ ،‬ػنىاكٍ ٍلطبى ؿیبسال ّلیي ّ ِّبة ال ّلیي‬
‫ثْك‪ ّ .‬ایْبى فْاُو فْك ها ثَ ىًی ثَ ّی كاكًل ّ ثَ كّلذ ایْبى ثبال گوكذ‪ ّ .‬اى‬
‫آى پَوی آّهك‪ ،‬اّ ها ٍبم ًبم ًِبك‪ ّ.‬چْى ًوبًل‪ ،‬پَو هِزو اّ ها‪ ،‬ػجبً ًبم کَ اى‬
‫ىًی روک ثْك‪ ،‬ثغبی اّ ثٌْبًلًل‪ٍ .‬ال‪ٛ‬یي ها ًبفُْ آهل ّ اّ ها هؼيّل کوكًل‪ّ ،‬‬
‫فْاُوىاكٍ فْك ها ٍبم لوت ِّبةاللیي ًِبكًل؛ّ ُن چٌیي ثبهیبى‪983‬ثَ اهطبع ثَ ّی‬
‫كاكًل ّ کبه اّ هْی گْذ ّ اهالک ّ اهْال ثَیبه عوغ کوك‪ ّ .‬كه آى ىهبى چْى‬
‫ِّبةاللیي ًوبًلٍ ثْك‪ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی ؿْهیبى ثَ ‪ٛ‬لت اّ كوٍزبكًل‪ ّ .‬چْى ثَ كّ هّىٍ‬
‫ؿيًیي هٍیل‪ ،‬اّها كهك ٍوی ثـبیذ ٍقذ ثَ كیل آهل‪ ّ ،‬یویي كاًَذ کَ ثَ آى‬

‫‪981‬جاهغ التْاعیز‪:432\1،‬ص‬
‫ِهیک‬
‫‪982‬ف‪ -:‬كوِا‬
‫‪983‬ف‪ -:‬تاهیاى‬

‫‪226‬‬
‫هوٗ ُالک فْاُل ّل‪ .‬پَواى فْك ػالءاللیي ّ عاللال ّلیي هاؽب‪ٙ‬و گوكاًیل ّ‬
‫گلذ ثَ ؿيًیي هّیل‪ّ ،‬ػالءال ّلیي ّالی ػِل ّْك‪ ّ،‬ثب ؿیبسال ّلیي هؾوْك هٖبلؾَ‬
‫کٌٌل ثَ ّو‪ٛ‬آى کَ ؿْه ّ فواٍبى اى آى اّ ثبّل‪ ّ ،‬ؿيًَ ّ ٌُلٍّزبى اى آى‬
‫ػالءاللیي‪ ّ .‬كه ٌُل چْى ِّبةاللیي ًوبًل‪ ،‬اهوای ِّبةال ّلیي عوغ ّلًل؛ ّ ؿالهی‬
‫ػبهل كاّذ هبین هوبم هطتاللیي اَیجِک ثْك؛ اّ ها ثو رقذ ًْبًلًل؛ ّ كه اهطبه ّ‬
‫اهٖبه ٍلطبى ّوٌ ال ّلیي ٌُلٍّزبى هِْْه ّل‪ ّ .‬هواعَ ثو ‪ٛ‬وف ٌٍل ّ لِبّّه‬
‫ّ هْلزبى هْـْل ّلٍ ّ ىا ُّلَزبى ّ ؿيًیي ها ربطال ّلیي اُل ُلّى ثؼل اى كزٌَ ّ آّْة‬
‫ثَ گوكذ ّ كه ُواد ّ كیوّى کٍْ اهیو هؾوْك پَو ٍلطبى ؿیبساللیي اٍزیال یبكذ‪.‬‬
‫ّ ػيال ّلیي ؽَیي فَ وهیل کَ ّالی ُواد ثْك‪،‬چٌبى چَ مکوهكذ‪ ،‬ثَ هزبثؼذ ٍلطبى‬
‫هؾول فْاهىهْبٍ گواییل‪ ّ .‬ایي افزالف ٍجت اًوطبع ّ اًوواٗ كّلذ ٍال‪ٛ‬یي‬
‫ؿْه ّ اهرلبع ؽبل ّ کبه ٍلطبى فْاهىهْبٍ گْذ‪ .‬آمهثبیغبى ّ ُولاى ّ هیکْکچَ‬
‫ثو هی ُّولاى هَزْلی ثْك‪ ّ ،‬عِبى پِلْاى ها ثٌلۀ كیگو ثْك‪ ،‬ایزـویِ ًبم لْکوُب‬
‫هاگوك کوك ّثب ُکْک َچَ هٖبف كاك‪ ّ ،‬کْکچَ کْزَ ّل‪ ّ ،‬اَیزُـ ِویِ ّالیذ ثگوكذ؛‬
‫ّ اُّىثِک ًبم‪ ،‬پَوعِبى پِلْاى ها اٍن هلکی كاك‪ ّ ،‬فْك ه ّلثو هلک ّل‪ .‬هْٕل ّ‬
‫كیبهثکو ّ ؿیوُن اربثک ًْهاللیي اهٍالىّبٍ ٕبؽت هْٕل ثْك ّ ػوِ [هطت‬
‫ٕبؽت ٌٍغبه‪ ّ .‬هظلو کْکو ٕبؽت اهثیل‪ .‬هیبى ًْهاللیي ّ هطتال ّلیي هقبللزی‬
‫پیلا ّل ّ هلک ػبكل پبكّبٍ هٖو]‪984‬هطتاللیي ها هٍْلی كوٍزبك ّاّ ها اٍزوبلذ‬
‫كاك؛ّهطیغ ػبكل ّل ّ فطجَ ثٌبم اّ فْاًل‪ .‬چْى ًْهال ّلیي ثٌْْك‪ ،‬ثَ ًٖیجیي هكذ ّ‬
‫ِّو[‪]B330‬ثَزل ّ هلؼَ ها هؾبٕوٍ کوك‪ّ .‬فجوآهل کَ هظلوال ّلیي ٕبؽت اهثیل‬
‫هٖل اػوبل هْٕل کوكٍ‪ِّ ّ ،‬و ًیٌْی هاؿبهریلٍ‪.‬ثلاى ٍجت هواعؼذ ًوْك ثَ ػيم‬
‫آى کَ ثَ اهثیل هّك‪ .‬چْى ثَ ِّوی هٍیل کَ آى ها هْٕل کٌَِ گْیٌل‪ ،‬ثلاًَذ کَ‬
‫آى چَ كه ؽن هظلواللیي گلزَ‪ ،‬ىیبكد اى آى اٍذ‪ ،‬هٖل ثبلـلو‪ 985‬کوك‪ .‬فجو هٍیل‬
‫کَ هلک اّوف هٍْی‪ ،‬پَو ػبكل‪ ،‬اى َؽوّاى ثَ هاًالؼیي آهلٍ ثَ هَبػلد هطت‪-‬‬
‫ٖي کیلَ ّ آهل ّ‬ ‫اللیي‪ٕ ،‬بؽت ٌٍغبه ّ ًٖیجیي ّ هظلواللیي اهثیل ٕبؽت ِؽ ِ‬
‫ٕبؽت عيیوٍ ّ ٕبؽت كاهاثَ ارلبم ًٖیجیي عوغ ّلًل‪ ّ ،‬هزْعَ ثَ هلؼَ اى‬
‫اػوبل هْٕل گْزٌل‪ًْ .‬هاللیي اى رَ ّل اَػل َوثَ َکلَوىَ هبه آهل ّ هیفْاٍذ کَ رطبّل‬
‫کٌل‪ .‬ثب عوبػذ هنکْه عٌگ کوكًل ّ لْکو ًْهاللیي ثگویقذ‪ ّ ،‬اّ ثب چِبه ًلو ثَ‬
‫هْٕل هٍیل؛ ّ لْکو ثو ػوجِ هیآهلًل ّ هلک اّوف ثب عوبػذ ثَ َکلَو ىَ هبه‬
‫آهلًل ّ ثَ ؿبهریلًل‪ ّ ،‬ثؼل اى آى هٖبلؾَ کوكًل ثو آًکَ ًْهال ّلیي رَلِّ اَ َ‬
‫ػلو ثبى‬
‫ایَزل ّ ثو هواه اّل ثبّل‪ .‬هٖو ّ ّبم هلک ػبكل پبكّبٍ هزوکي ّ ثواكه ّ پَو ّ‬
‫فْیْبى اّ ُو یک ثَ هولکزی اى آى هوبلک چٌبى کَ كه هَن ٍبثن مکو آى هْوّػ‬

‫‪984‬ت‪ -:‬هطة ‪....‬هصغ‬


‫‪985‬‬
‫َػل‬
‫َغ‬ ‫تل ا‬
‫جاهغ التْاعیز‪َ:435\1،‬‬

‫‪227‬‬
‫هكزَ اٍذ؛ ّ هغلّلاد اؽْال ایْبى كه ه ّلد هنکْهُویي هولاه كه ربهیـ آهلٍ کَ‬
‫كه ایي ربهیـ كیبهثکو مکو‪ 986‬کوكٍ ّْك‪ .‬هکَ ّ یوي ّ‪ٛ‬بیلْ آى ًْاؽی هؾوْك ثي‬
‫یؼوْة ثي یٍْق ثي ػجلالوْهي ها ثْك‪ ّ ،‬هلک ّ اؽْال اّ هَزوین ثْك‪ .‬هّم ّ آى‬
‫ًْاؽی کَ هّم اًلهّى اٍذ‪ ،‬كه ایي ه ّلد هنکْه كوًگبى هَزْلی ّلًل‪ ّ ،‬هلکی کَ‬
‫هلک الو ّّم کَ اى ًَل هیبٕوٍ هلین ثْك ثَزلًل‪ ّ ،‬هلیویبى هَزبٕل گْزٌل‪ٍ ّ .‬ججِ‬
‫آًجْك کَ هلک [الوّم فْاُو هلک اكوًَیٌ کَ اى اػبظن هلْک كوًگ ثْكٍ‪،‬فْاٍزَ‬
‫ثْك ّ اى اّ پَوی آّهكٍ‪ .‬ثؼل اى یک چٌلی ثواكه فْك]‪ 987‬هلک الوّم ها ثَ گوكذ‬
‫ّ هیل کْیل ّ هؾجًْ گوكاًیل‪ .‬پَوُ ثگویقذ ّ پیْقبى‪ 988‬فْك هكذ‪ ّ .‬كه آى‬
‫پیِ لْکو كوًگ عوغ ّلٍ ثْكًل رب عِذ اٍزقالٓ ثیذ الوولً ثَ هٖو ّ ّبم‬
‫هًّل‪ .‬چْى آى ؽبل ثٌْیلًل‪ ،‬ػيیوذ هَطٌطٌیَ کوكًل چْى آًغب هٍیلًل ػ ّوپَو ثب‬
‫لْکو ثیوّى آهل ّ هٖبف كاكًل‪ُ ،‬يیوذ ثو هّهیبى اكزبك ّ هزلوم ّلًل؛ ّ هلک‬
‫پٌبٍ ثَ ِّو ثوك‪ .‬كوًگ اًؾٖبه کوكًل‪ٛ ّ ،‬بیلَ ُْاكاهاى آى پَو کَ كهِّو‬
‫ثْكًل‪ ،‬آرِ كه ِّو اًلافزٌل‪ ،‬رب هوكم ثَ ككغ آى هْـْل ّلًل‪ ّ ،‬ایْبى یک كهّاىٍ‬
‫ثگْْكًل ّ كوًگبى كه ِّو هكزٌل‪ ّ .‬هلک ثَ گویقذ ّ كوًگبى آى پَو ها ثَ‬
‫پبكّبُی ثٌْبًلًل ّ پلهُ ها فالٓ كاكًل‪ ّ ،‬آى پَو ها آى ٍلطٌذ ثغي اٍوی‬
‫ًجْك‪ ّ .‬كوًگبى اى اُل ِّو ّ هبل ثَیبه ثگوكزٌل رب ؿبیزی کَ هّهیبى اى اكای آى‬
‫ػبعيآهلًل‪ ّ .‬ثؼل اىآى کَ روبهذ ىهُب کَ كه کلیَب ثْك ّ ثو ٕلیت ثيهگ هَیؼ‪،‬‬
‫ّ آى چَ ثواًغیلِب عوغ کوكٍ ثْكًل ّ كاكٍ‪ٌُْ ،‬ى ثَ هطبلجذ ایْبى ّاكی ًجْك‪ ،‬آى‬
‫هؼٌی ثو هّهیبى ٍقذ آهل‪ .‬آى پَو ها ثکْزٌل ّ كوًگبى ها اى ِّو ثیوّى کوكًل ّ‬
‫كهّاىُب ثجَزٌل‪ ّ ،‬ثزوریت ّ اٍزؼلاك عٌگ هْـْل ّلًل‪ ّ .‬كوًگبى ِّو ؽٖبه‬
‫کوكًل ّثکوّاد عٌگِبی ٍقذ کوكًل‪ ّ .‬هّهیبى پیِ ٍلطبى هلیچ اهٍالى‪ٕ ،‬بؽت‬
‫هّم‪ ،‬ثیوّى كوٍزبكًل ّ هلك فْاٍزٌل‪ً .‬زْاًَذ كوٍزبك‪ ّ]A333[،‬هّهیبى ‪ٙ‬ؼیق‬
‫ؽبل گْزٌل‪ ّ .‬چْى هَطٌطیٌَ ِّوی ثـبیذ ثيهگ اٍذ‪ٍ ،‬ی ُياه كوًگ كه آًغب‬
‫هوین ثْكًل‪ .‬ثب كوًگبى هْا‪ َٙ‬کوكًل ّآرِ كه ِّو ىكًل‪ ،‬چٌبى کَ هثؼی ثَ ٍْفذ‪.‬‬
‫آى گبٍ كهّاىُب ثَ ٍْفذ كه ثگْبكًل ّ لْکو كوًگ كه هكزٌل‪ ٍَ ّ .‬هّى ُکِْ‬
‫ػبم کوكًل ّ ؿبهد کوكًل‪ .‬هّهیبى كه کلیَب ثيهگ هكزٌل‪ .‬كوًگبى هٖل آًغب کوكًل‪.‬‬
‫اٍَبهِلََ ّ هِ ّْیْبى ّ هُُجبًبى ثب اًغیل ّ ٕلیت ثَ ّلبػذ پیِ آهلًل‪ ،‬الزلبد ًکوكًل‬
‫ّ عولَ ها ثَ یک ثبه ثکْزٌل ّ کلیَبُب ها ؿبهد کوكًل‪ ّ .‬هلْک كوًگ ٍَ ثْك‬
‫‪:‬یکی ُكّیٌ ٕبؽت ال ِمهیَ ّ هْاک ِ‬
‫ت ثؾو كه ؽکن ثْكی‪ ّ990،‬پیو ّ ًبثیٌب ثْكی‪،‬‬ ‫‪989‬‬

‫‪986‬ف‪ -:‬طکغ‬
‫‪987‬ت‪ -:‬الغّم‪...‬سْص‬
‫‪988‬جاهغ التْاعیز‪:436\1،‬سال‬
‫‪989‬‬
‫صّهؾ‬
‫جاهغ التْاعیز‪ُ:437\1،‬‬

‫‪228‬‬
‫ّ ثَ ّهزی کَ ثوًَْزی‪ ،‬ػٌبى ها اٍت اّ ّ كیگواى کْیلًلی‪ ّ ،‬ثَ هٖل هَطٌطیٌَ‬
‫ثَ هْاکت اّ آهلٍ ثْكًل‪ ّ ،‬كّم ها ًبم هوکیٌ‪ ،‬هولم هلک اكوًَیٌ؛ّ ٍیْم ها کٌل‬
‫أكلٌل گلزٌلی‪ ّ ،‬لْکو اّ اى ُوَ ثیْزو ثْك‪ .‬چْى هَطٌطٌیَ ثَزلًل‪ ،‬هوػَ اًلفزٌل رب‬
‫کلام اى آى ٍَ‪ ،‬ؽبکن ِّو ثبّل‪ ٍَ .‬ثبه ثٌبم کٌل أهلیل ثو آهل‪ .‬اّ ها هلک ِّو‬
‫ّرْاثغ آى کوكًل؛ ّكّهٌ ها عيایو ثؾو ثلاكًل؛ ّ هوکیٌ ها اكوًَیٌ ثب ثالكی کَ‬
‫ّوهی فلیظ اٍذ هضال المین ّاىًین‪ ّ .‬اى عولَ هَطٌطیٌَ ثَ کٌل أكلٌل ثوبًل‪ّ.‬‬
‫كیگواى ها ؽکْهذ هوبلک هیَو ًْل‪ ّ .‬ثَ عِذ آى کَ اعبثذ ایْبى ثبى گوكزٌل‪.‬‬
‫كبهً ًّْاؽی اربثک ٍؼل ثيىَ ًگی ثواكهىاكٍ فْیِ‪ ،‬هؾول ثي ىیلاى ثب لْکوی ثَ‬
‫کوهبى كوٍزبك‪ ّ ،‬كه ّْال ٌٍَ اصٌزیي ّ ٍِزَّ ِوبیََ‪ ،‬آى هلک ها ثب هالع هیَّو گوكاًیل‪.‬‬
‫ّ هؾول ىیلاى هنکْه رب آفو ه ّلد هنکْه ّ ٍَ ٍبل كیگو‪ .‬ؽبکن ثْك ّ الَالم‬

‫تاریخ قضایا‬

‫ذ ِهبیََ كه ّبم ّ هٖو ّ ثالك هّم ّ ٕوبلت‪ ّ 991‬هجوً ىليلَ‬ ‫ّ كه ِّْه ٌٍَ ٍِ َّ‬
‫ػظیوْل‪،‬چٌبًکَ رب ؽلّك هْٕل ّ ػوام ثوٍیل‪ ّ ،‬كه ّبم فواثی ثَیبه کوك‪ّ .‬‬
‫ُوچٌیي كه ایي ٍبلِب گوعیبى ثَ آمهثبیغبى آهلًل ّ ُکِْ کوكًل؛ ّ اىآًغب ثَ اَفال‪ٛ‬‬
‫هكزٌل ّ رب ثَ هالمگوك ّلًل‪ُّ،‬یچ آكویلٍ پیِ ایْبى ًیبهل ّ ّالیذ ها هیؿبهیزلًل ّ‬
‫هزل هیکوكًل ّ ثوكٍ هیثوكًل‪ ّ.‬ػبهجذاالهو ٕبؽت افال‪ ٛ‬لْکوی گوك کوك ّ‬
‫پیِ پَو هلیچ اهٍالى ٕبؽت اهىىاليّم هكذ ّ اّ لْکوُب فْك ثیبهی ٕبؽت‬
‫افال‪ ٛ‬كوٍزبك‪ ّ .‬ثَ گوعیبى هٍیلًل ّ عٌگی ٍقذ کوكًل‪ .‬اهیو گوط ّ ثَیبهی اى‬
‫لْکو اّ ثوزل آهلًل ّ آًچَ ثوبًلًل ثِيیوذ هكزٌل؛ ّ هَلوبًبى ثب ؿٌیوذ ّ ثوكٍ‬
‫ثَیبه هظلو ّ هٌْٖه ثبى گْزٌل‪ ّ .‬چْى ربهیـ فْاهیي ّ فللب ٍّال‪ٛ‬یي ّ هلْکْ‬
‫اربثکبى اهبلین هوبلک اى ّوم رب ؿوة کَ كه ایي ه ّلد ُلذ ٍبل هنکْه هؼبٕو‬
‫چٌگیيفبى ثْكٍاًل‪ًْ ّ ،‬اكه ّ ؽْاكس ثو ٍجیل اعوبل ًّْزَ ّل‪ ّ ،‬كیگو ثبه ثو ٍو‬
‫رْاهیـ هّم‪ ّ ،‬آى چَ ثؼل اى ایي ُلذ ٍبل هنکْه ثْكٍاًل‪ ،‬اى اؽْال چٌگیيفبى‬
‫ه ّلری هؼیّي‪ ،‬هْوّػ هلٖل ثٌْیَن‪ .‬اًِْب َءهللاُ رؼبلی‬

‫تاریخ چٌگیسخاى‬

‫ذ ِهبیََ‪ُ ،‬غوی‬ ‫اى اثزلای هُْ[ًیي]ییل کَ ٍبل گٍْلٌل ثبّل هْاكن ّؼجبى ٌٍَ ٍَج ُغ َّ ٍِ َّ‬
‫رب اًزِبی پبهً ییل کَ ٍبل یْى ثبّل ّاهغ كه میالوؼلٍ ٌٍَ اَهثَ َغ َػ َْ َوٍَ ّ ٍِ َّ‬
‫ذ ِهبیََ کَ‬

‫‪990‬ت‪ -:‬تْصی‬
‫ِی‬
‫َّ‬ ‫ِل‬
‫ِو‬‫‪991‬جاهغ التْاعیز‪:438\1،‬ص‬

‫‪229‬‬
‫هلد ُْذ ٍبل ثبّل چٌگیيفبى كه ایي ٍبل آفویي ّٖذ[‪ ّ ]B333‬چِبه ٍبلَ‬
‫ثْك‪ ّ ،‬كه ایي ُْذ ٍبل كه ِفزبی ّ چیي ّ هبچیي ّ هـْلَزبى كزؼ ثَیبه کوك ّ‬
‫ّالیذ ثَیبه كه رٖوف آّهك چْى ثَ ّوػ هلٖل آى هَُٖبی اهْام هـْل ّوّع‬
‫ًویهّك هغوال ًّْزَ ّل‬

‫تاریخ اقالین‪ 992‬خلفا ّ سالطیي ّالیت ِختای‬

‫ُن گْهفبى هنکْه ثْكٍ ّ كه ایي ٍبلِب چٌبًکَ ّوػ كاكٍ ّل‪993‬کّْلْک‬
‫پَو‪994‬ربیبًگفبى ًبیوبى کَ كفزو اّ ها فْاٍزَ ثْك ثب ّی ؿله کوك ّهلک اى اّ‬
‫ثَزل‪ ّ ،‬گْهفبى كه آى ؿَٖ ًغْه ّل ّ ًوبًل‪ُ ّ .‬ن كه ایي ه ّلد کّْلْک ًیي‬
‫‪995‬‬
‫کْزَ ّل ّ هوبلک ًیيچٌگیيفبى ها هَلن ّلٍ‪ .‬كه ثـلاك فلیلَ آل ػجّبً ثْك‬
‫الٌبٕوال ّلیي هللا ثْك‪ ّ ،‬كه ایي ٍبلِبی هنکْه ثْكکَ ؽن الَؼی کَ هیٍزلًل‪ ،‬هضل‬
‫روـبی ایي ىهبى اى فلن اٍِوب‪ ٛ‬کوك‪ ّ ،‬هبلی ثَیبه اى آى ؽبٕل هیّل‪ٍ ّ .‬جت آى‬
‫ثْك کَ كفزوُ ّكبد یبكذ ّ گبّی فویل عِذ ٕلهَ‪ّ .‬هذ ؽَبة مکو روـبء آى ثو‬
‫آهل‪ ،‬فلیلَ كوهْك کَ هي ثؼل هطؼب اى ُیچ آكویلٍ رَوـب ًَزبًٌل‪ ّ .‬كه ثـلاك‬
‫كاهال‪ٚ‬یبكِب ثَیبه ثَ ٍبفذ ّ كوهْك رب ُو كّ عبًت ثـلاك ًلا كاكًل کَ كهّیْبى‬
‫ثبیل کَ كه ایي كاهالو‪ٚ‬یبكِب هّىٍ گْبیٌل‪ ّ .‬كه آى عب گّْذ گٍْلٌل ّ ًبى هبرِن ّ‬
‫ؽلْای ثب هْد كاكًلی‪ .‬فواٍبى ٌُّلٍّزبى ّ ػوام ٍلطبى هؾول فْاىهْبٍ ثَ‬
‫ّاٍطَ آًکَ ٍال‪ٛ‬یي آى هوبلک روبهذ ًیَذ ّلًل ّ اّ پبكّبٍ هَزول گْذ‪ ،‬کبه اّ‬
‫اّعوكؼذ هٍیلٍ ثْك‪ ّ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی اى هوبلک روکَزبى ّ هبّهالٌِو ًیي كه ؽْىٍ‬ ‫ثَ ِ‬
‫ذ‪-‬‬‫ٍلطٌذ اّ آّهكٍ‪ ّ .‬اؽْال ّ چٌل ؽکبیذ اٍذ‪ .‬ؽکبیذ كه ِّْه َػ َْ َو َّ ٍِ َّ‬
‫‪996‬‬

‫ِهبیََ ٍلطبى هؾول ثَ هٖل كاهالَالم ثـلاك لْکو کْیل‪ ،‬ثَ ّاٍطَ آًکَ پیِ اى آى‬
‫هیبى اّ ّ ًبٕو فلیلَ ّؽْزِب اكزبكٍ ثْك ّ کیٌَ ّ کلّهرِب كه ٍیٌَ ًَْزَ‪ّ ،‬‬
‫ٍلطبى ثلاى ٍجت اى ائوَ هوبلک كزْی ٍزلٍ ثْك ّ ثَ رقٖیٔ اى هْالًب ّ‬
‫اٍزبكالجْو اهبم كقواللیٌواىی‪ ،‬کَ آل ػجبً كه رولّل فالكذ ثَ ؽن ًیَزٌل‪ّ ،‬‬
‫اٍزؾوبم فالكذ ٍبكاد ؽَیٌی ًَت[ ّ اصبثذ ّ هؾون اٍذ ّ ُو ٕبؽت ّْکزی‬

‫‪992‬ف‪ -:‬اهالین‬
‫‪993‬صع ًـشَ ت تؼض اػ كغح صاصٍ كض ػثاعت « ّ تاعیز اهالین ّالیت‬
‫سِتای ّ سللا ّ ؿالطیي ُن گْعساى هظکْع تْص ّ صع ایي» اهضٍ اؿت کَ‬
‫صع ًـشَ«ف» هْجْص ًیـت‪.‬‬
‫‪994‬ف‪،‬ت‪:‬تا؛ع ک جاهغ التْاعیز‪469\1،‬‬
‫‪995‬ف‪ -:‬تْص‬
‫‪996‬ف‪ -:‬دکایت‬

‫‪230‬‬
‫کَ هبكه ثبّل ثَ هّی الىم ّ ّاعت ثْك کَ یکی اى ٍبكاد ؽَیٌی]‪ 997‬ها کَ هَزؼل‬
‫ثبّل ثَ فالكذ ثٌْبًل ًبؽن ها كه ًٖبة فْك هواه كاكٍ ثبّل‪ 998‬ثَ رقٖیٔ‬
‫چْى‪ 999‬آل ػجبً اى هیبهجَ ؿيا ّ عِبك رـبكل ًوْكٍاًل‪ٍ ّ .‬یّل ػالء الولک ها کَ اى‬
‫ٍبكاد ثيهگ ثْك ًبهيك گوكاًیل رب ثَ فالكذ ثٌْبًٌل‪ ّ .‬ثلیي اًلیَْ هّاى ّل‪ .‬چْى‬
‫ثَ كاهـبى هٍیلًل فجو آهل کَ اربثک ٍؼل‪1000‬كبهً ثَ ػيم اٍزقالٓ ػوام ثَ‬
‫ؽلّك هی آهلٍ‪ٍ .‬لطبى هؾول فْاهىهْبٍ ثب لْکو ثَ رؼغیل هیآهل ّ ثَ هْ‪ٙ‬غ فیل‬
‫ثيهگ ثَ اربثک ٍؼل هٍیل‪ٕ .‬ق کْیلى ُوبى ّ [اًِيام لْکو كبهً ُوبى‪ّ 1001].‬‬
‫اربثک ٍؼل ها كٍزگیو کوكًل ّ ٍلطبى فْاٍذ رب اّ ها ثکْل‪ .‬هلک ىّىى‬
‫ٍبفذ رب ٍلطبى اّ ها ثَ عبى اهبى كاك ّ هلؼَ إطقو ّ اُّ ُک َ‬
‫‪1002‬‬
‫ٌْاى ها‬ ‫هاٍّجت‬
‫كّ صلش هؾْٖل كبهً هلزيم ّل کَ ثلُل‪ ّ ،‬پَوهِزو ىًگی ها ثَ ًْا ثَ گناّذ‪.‬آى‬
‫گبٍ هواعؼذ یبكذ ّ هْاکت ٍلطبى ثَ عبًت ُولاى هّاى ّل‪ ّ .‬اربثک اُّىثِک کَ‬
‫اى آمهثبیغبى ثَ ًُْ هلک ػوام ثَ ُولاى آهلٍ ثْك هٌِيم ّل‪ .‬لْکویبى فْاٍزٌل‬
‫رب ثو ػوت اّ ثوكًل‪ٍ ،‬لطبى گلذ كه ٍبل كّ پبكّبٍ ثيهگگوكزي ثَ كبل ًیک ًلاهًل‬
‫ثگناهًل رب ثوّك‪ٍ ّ .‬لطبى هزْعَ ثـلاك ّل ّ كه آفو كٖل‪1003‬فویق‪ّ ،‬جبًَ كه‬
‫هیبًَ گویْۀ اٍلآثبك‪1004‬ثوف ّ كَهَ ٍقذ آؿبى کوك‪ ،‬چٌبًکَ ثَیبهی اى هوكم ّ‬
‫اکضوچِبه پبیبى ُالک ّلًل‪ ّ ،‬آى ؽبل اّل چْن ىفوی ثْك کَ ثَ کبه ٍلطبى‬
‫هٍیل‪ ّ ،‬ثبل‪ٚ‬وّهد آى ػيم عيم ها كَـ کوك ّ هّىی چٌل كه ػوام رْهق ًوْك‪،‬‬
‫ّ هِ ّوبد آى هولکذ ها ‪ٙ‬ج‪ ّ ٜ‬روریجی كوهْك‪ .‬ؽکبیذ ثَ ّهذ آى کَ ٍلطبى‬
‫هواعؼذ هیکوك اى ػوام‪ ،‬اى پیِ ّ هبیوفبى‪ 1005‬اهیو اًياه هٍْلی هٍیل ثَ‬
‫اػالم اؽْال رغبه کَ هزؼلن ثَ چٌگیيفبى كاّزٌل ٍلطبى پیِ اى رلثیو ّ رلکو ثَ‬
‫هغوّك كزْی كوِب ثو فْك هضبل كاك رب آى هَلوبًبى ها کَ ثَ ؽوین ٍلطٌذ اّ پٌبٍ عَزَ‬
‫ثْكًل ثَ هزل آهلًل ّ اهْال ایْبى ها ثَ اٍن ؿٌیوذ ثوكاهًل‪.‬‬

‫ًظن‬

‫عْریوٍ ّْك هوك ها هّىگبه ُوَ آى کٌل کِ ًیبیل ثَ کبه‬

‫‪997‬ت‪ ّ -:‬اثاتت ‪ ...‬دـیٌی‬


‫‪998‬ت‪ :‬صُض‬
‫‪999‬ت‪ -:‬چْى‬
‫‪1000‬ت‪ -:‬ؿؼض‬
‫‪1001‬ت‪ -:‬اًِؼام ‪ُ...‬واى‬
‫‪1002‬ت‪ّ:‬ؿیلت‬
‫‪1003‬ت‪ -:‬كصل‬
‫‪1004‬ف‪،‬ت‪:‬اؿتغاتاص؛جاهغ التْاعیز‪471\1،‬‬
‫‪1005‬ف‪،‬ت‪:‬اتْساى؛جاهغالتْاعیز‪471\1،‬‬

‫‪231‬‬
‫ّ ْٕهد‪ 1006‬ؽبل آى ثْك کَ كه آفو ػِل كّلذ فْاهىمّبٍ فالین اهٌی ّ هكبُیزی‬
‫ُو چَ روبهزو كاّزٌل ّ ًْاكزٌِب هٌطوی گْزَ‪ ّ ،‬هاُِب اى كىك ّ ؽواهی پبک گْزَ‬
‫ّلٍ‪ ،‬چٌبى کَ ُو کَ اى ا‪ٛ‬واف هوبلک کَ اهکبى ؽْٖل هثؾی ثَ ایْبى هی كاكًل‬
‫عوبػذ رغبه ثَ اهیل رؾٖیل آى ًلغ هّی ثلاى ‪ٛ‬وف هیًِبكًل‪ ّ ،‬چْى اهْام هـْل‬
‫ٕؾوا ًْیي ثْكًل ّ اى ِّوُبی كّه‪ ،‬اًْاع هزبع هلجًْ ّ هلوُّ ایْبى هیوزی‬
‫روبم‪ 1007‬كاّذ‪ ّ ،‬اّ ها هٌبكغ هؼبهالد ثب ایْبى ثـبیذ ًِبیذ هِْْه‪ .‬ثلاى ٍجت‬
‫اىآًغب ٍَ ّقٔ اى ثقبها ػيیوذ آى كیبه کوكًل ثَ اًْاع ث‪ٚ‬بػبد اى عبهِبی‬
‫ىهثلذ ّ ىًلًیغی‪ ّ 1008‬کوثبً ّ اعٌبً کَ الین ّ هٌبٍت آى هْم كاًَزٌل‪ ّ .‬كه آى‬
‫ّهذ اکضو ثالك فزبی ّ روکَزبى اى ‪ٛ‬ـبد ّ هزؼلیبى پبک گوكاًیلٍ ثْك ّ ثو ٍو‬
‫هاُِب هواّل ًْبًلٍ‪ ،‬ثبىهگبًبى هاثَالهذ هیگناهاًیلًل‪ ّ ،‬اى هوبّبد ّ اهزؼَ ایْبى‬
‫ُو آى چَ الین كاًٌل ثب ٕبؽجِ ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى هیكوٍزٌل‪ .‬آى ٍَ ثبىهگبًوا‬
‫آًغب كوٍزبكًل‪ .‬چْى آًغب ثوٍیلًل‪ ،‬یکی اى ایْبى هوبّبد فْیِ ػو‪ َٙ‬كاّذ ّ ُو‬
‫چَ ها ثِب كٍ كیٌبه یب ثیَذ كیٌبه ثْكًل‪ ّ ،‬ثبلِ ّ ٍَ ثبلِ هیوذ گلزَ‪ .‬اى آى ٍقي‬
‫ًبهٌٖلبًَ كه فْن ّلٍ ّ گلزَ‪ :‬کَ ایي ّقٔ پٌلاهك کَ ُوگي عبهِب پیِ هب ًوٍیلٍ‬
‫ّ گلزَ رب إٌبف عبهِب کَ كه فياًَ ثْك ثلّ ًوْكًل‪ ّ ،‬ثؼل اى آى‪ ،‬هوبّبد اّ ها ثولن‬
‫کوكٍ ربهاط کوكًل اّ ها هْهْف گوكاًیلًل‪ ّ .‬هكوب اّ ها كوهْكٍ رب ثب اهوَْ ؽب‪ٙ‬و‬
‫ّلًل‪ ّ ،‬چٌل آى کَ الؾبػ کوكًل ّ عبهِب ها هَوذ ًکوكًل ّ گلزٌل‪ :‬هب ایي هزبػِب ثٌبم‬
‫رْ آّهكٍاین‪ .‬چٌگیيفبى ها ٍقي ایْبى فُْ آهل كوهْك کَ عبهِبی ثيهگ یک ثبلِ‬
‫ىه ثلاكًل ّ ُو كّ کوثبً ىًلًیغی ها ثبلِ ًووٍ ثلاكًل‪ّ .‬آى هكین كیگو ها ثقْاًل ّ‬
‫عبهِبی اّ ها کَ ربهاط کوكٍ ثْكًل ثِویي ًَجذ ثِب كاكّ كه ؽن ایْبى ثَ اًْاع‬
‫ًْافذ كوهْك‪ ّ .‬كه آى ػِل هَلوبًبًوا ثَ ًظو اػياه ّ اؽزوام روب م ًگبُکوكًلی‪ّ ،‬‬
‫عِذ ری ّوي ّ اکوام ثَ فوگبُِبی ٍلیل پبکیيٍ كوّ هیآّهكًل‪ ّ .‬ثَ ّهذ هواعؼذ‬
‫ایْبى ثب فْاریي ّ ِّياكگبى ّ اهوا اى ُو یک هزؼلوبى فْیِ كّ ٍَ کٌ ها ثب‬
‫ث‪ٚ‬بػزِب ثبلِْبی ىه ّ ًووٍ ُوواٍ ایْبى گوكاًیل رب ثَ ّالیذ ٍلطبى هًّل ّ رغبهد‬
‫کٌٌل ّ رٌَگَُْهِب‪ّ 1009‬ظوایق آى ‪ٛ‬وف ؽبٕل کوكٍ ثیبّهًل‪ .‬اهزضبل اهوا ها ُو کٌ‬
‫اى اهْام فْیِ یک كّ کٌ ها هؼیي کوكٍ‪.‬چِبه ٕل کٌ ّ پٌغبٍ ًلو هَلوبى عوغ‬
‫ّلًل‪ ّ .‬هؾوْك فْاهىهی ّ ػلی فْاعَ ثقبهی ّ یٍْق َکٌکب اُرواهی ثواٍ ایچی‪-‬‬
‫گوی ثب آى ثبىهگبًبى ُوواٍ گوكاًیل‪ ،‬پیِ فْاهىمّبٍ كوٍزبك ّ پیـبم كوٍزبك کَ رغبه‬
‫آى ‪ٛ‬وف ًيك هب آهلًل‪ ّ ،‬ثوآى هٌْال کَ اٍزوبع فْاُل کوك ثبى گوكاًیلین‪ .‬هب ًیي‬

‫ّصْعت‬ ‫‪1006‬ت‪-:‬‬
‫توام‬ ‫‪1007‬ف‪-:‬‬
‫ػًضًیجی‬ ‫‪1008‬ف‪-:‬‬
‫تٌگـْهِا‬
‫َ‬ ‫‪1009‬ف‪-:‬‬

‫‪232‬‬
‫عوؼی رغبه ها كه ٕؾجذ ایْبى ثلاى كیبه كوٍزبكین رب اهزؼَ‪ 1010‬آى ظوایق ها ثلیي‬
‫‪ٛ‬وف آهًل‪ًّ ،‬لبیٌ هزبػِب اى آى إوبع ؽبٕل گوكاًیلٍ ثیبهًل؛ ثيهگی آى فبًلاى ّ‬
‫إبلذ كّكهبى ّوب پّْیلٍ ًیَذ‪ ،‬ثَ ٍلطٌذ ػوَٕ هولکذ ّ ًلبم اّاهو ّوب كه‬
‫اکضو اهبلین ىهیي پیِ فبٓ ّ ػبهجوّ هٌّّزو اٍذ‪ً ّ ،‬يك هي رْ ػيیيرویي‬
‫كوىًلی ّ ثِزو کَی اى هَلوبًبى‪ّ .‬چْى ثو ؽلّكی کَ ثوب ًيكیک اٍذ اى كّوٌبى‬
‫پبک ّل ّ روبهذ هَزقلٔ ّل ّ هَلن گْذ‪ ّ ،‬اى عبًجیي ؽن ُوَبیگی صبثذ ّل‪،‬‬
‫هوز‪ٚ‬ی ػول ّ هو ّّد آى ثبّل کَ اى ‪ٛ‬وكیي ‪ٛ‬وین هْاكوذ هَلْک ثبّل‪ ّ ،‬كه ّهْع‬
‫ؽْاكس ّ هؼبًّذ هلك یکلیگو ها الزيام ًوبین ّ هوبلک ها اى هِبلک ًگَ كاهین رب‬
‫رغبه کَ آثبكاًی عِبى ثَ روكك ایْبى اٍذ كبهؽ الجبل آهل ّل کٌٌل‪ ّ ،‬ثؼل اى یْم هْاك‬
‫رْْیِ فْا‪ٛ‬و ثَ ٍجت هْاكوذ هٌؾَن ثبّل ّ اهلاك كَبك ّ ػٌبك هٌٖوم‪ .‬چْى‬
‫ایلچیبى ّ رغبه ثَ ِّواُرواه هٍیلًل‪ ،‬اهیو آًغب ایٌبلچْم ًبم ثْك اى اکبثو ّ اى‬
‫اهبهة هبكه ٍلطبى‪ ،‬روکبى فبرْى ّ لوت هبیوفبى ٌُلُّی ثْك کَ كه ایبم هب‪ٙ‬ی ثب اّ‬
‫هؼوكزی كاّزَ ثْك ّ ثو ػبكد هؤلْف اّ ها ایٌبچْم هیفْاًلًل ّ اى ٍو ؿوّ ثَ‬
‫هؼظوذفبى اّ ها اػزجبه ًویکوك‪ .‬هبیوفبى اى ایي هؼٌی هزـیو هیّل ّ ًیي كه هبل‬
‫ایْبى ‪ٛ‬وغ کوك ّ ایْبى ها هْهْف گوكاًیلٍ‪ ،‬ثَ اػالم ؽبل ایْبى ایلچی ثَ ػوام ًيك‬
‫ٍلطبى كوٍزبك‪ .‬فْاهىهْبٍ ًٖبیؼ چٌگیيفبى ها ًبٌّْكٍ ثیاهؼبى ًظو ثَ اعبثذ‬
‫اهاهذ كهبء ّ اؿزٌبم اهْال ایْبى هضبل كاكًل‪ً ّ ،‬لاًَذ کَ ثَ ؽالل‪1011‬كاّذ فْى ّ‬
‫هبل ایْبى ىًلگبًی ؽوام فْاُل ّل‪.‬‬

‫ّؼو‬

‫ٍو ٍوهبیَ کبهُب ثٌگوك‬ ‫ُوآًکٌ کَ كاهك هّاًِ فوك‬

‫ًگَ کوك ثبیل ثوّى آهلى‬ ‫ثَ کبهی کَ فْاُی رْاًل هّلى‬

‫هبیوفبى ثوّكن كوهبى ایْبى ها ثیعبى کوك‪ ،‬ثلکَ عِبًی ها ّیواى ّفلوی ها ثی فبى‬
‫ّهبى‪ّ .‬پیِ اى آًکَ آى اّبهد هٍل‪ ،‬یکی اى ایْبى ثَ ؽیلذ اى ىًلاى گویقزَ ثْك‬
‫كه ثیـْلَ پٌِبى ّلٍ ثْك‪1012.‬چْى ؽبل ّاهؼَ یبهاى هؼلْم کوك‪ ،‬هّی ثَ هاٍ آّهك ّ‬
‫ثَ فلهذ چٌگیيفبى ّزبكذ ّ ْٕهد ؽبل كیگواى ها ػو‪ َٙ‬كاّذ‪ .‬آى ٍقي چٌبى‬
‫كه كل چٌگیيفبى اصو کوكٍ کَ اّ ها ٍکَ هب صجبد ّ ٍکْى ًوبًل‪ُ ّ ،‬ن كه آى رق ّ‬
‫ربة فْن رٌِب ثو ثبآل پْزَ هكذ ّ کوو كه گوكى اًلافزْ ٍو ثوٌَُ کوك ّ هّی ثو‬

‫‪1010‬ف‪ -:‬اهتؼَ‬
‫‪1011‬ف‪:‬دالف‬
‫‪1012‬ف‪-:‬تْص‬

‫‪233‬‬
‫فبک ًِبك‪ّ ٍَ ّ ،‬جبًَ هّى ثؾ‪ٚ‬ود ؽن ر‪ّٚ‬وع ّ ىاهی کوك ّ هیگلذ‪:‬ای فلاًّل‬
‫ثيهگ ای آكویلٍ ربعیک ّ روک ُیغبى ایي كزٌَ ها هجزلی ًجْكٍام‪ .‬اى ربییل فْك‬
‫هواه ّْد اًزوبم ثقِ‪ ّ .‬ثؼل اى آًکَ كه فْك اصو اّبهد ثْبهری اؽَبً کوك‪ .‬اى آى‬
‫عب ُّْبُ ّ ثْبُ ثب ًْیت آهل‪ ،‬ػبىم ثو روریت ّ اٍزؼلاك[‪ ]A333‬کبهىاه‪ ّ .‬چْى‬
‫ُکّْلُْکله پیِ ثْك‪ ،‬اثزلا ثَ ككغ اّ کوكٍ لْکو كوٍزبك؛ ّ چٌبى کَ هْوّػ گلزَ ّل‬
‫اّ ها اى هیبًَ ثوكاّذ‪ ّ ،‬ایلچیبى هاثَ ًيك ٍلطبى هّاًَ گوكاًیل‪ ،‬هنکو ثَ ؿلهی کَ‬
‫ثی ػنه اى ّٕبكه ّلٍ ّ هؼلّن اى ؽوکذ لْکو ثغبًت ٍلطبى ربعیک ها هَزؼل ثبّل‬
‫ّ فْاهىهْبٍ چْى اى ٍو ًقْد ّ ؿوّه ػبهجذ ها اًلیَْ کوكٍ‪ ،‬ثَ آٍیت ثال ّ‬
‫ت‪ .‬چْى فجو ؽوکذ لْکو‬ ‫ؼب‪ِ ٛ‬‬
‫ت یْم ال َو ِ‬ ‫هؾٌذ گوكزبه ّل‪ َّ .‬الٌَّظَ ُوكِی ال َؼْاهِ ِ‬
‫چٌگیيفبى ٍلطبى هؾ ّول فْاهىهْبٍ‪ ،‬ػوام ها ثَ پَو فْك ٍلطبى هکي ال ّلیي كاكّ‬
‫اى ُولاى ثَ ػيم فواٍبى هّاى ّل‪ ّ ،‬كه ًیْبثْه یک هبٍ هوبم کوكٍ ّ هزْعَ ثقبها‬
‫ّ ل‪ ّ ،‬كهآًغب چٌل هّىی ثَ لِْ هطوة هْـْل ثْك ّ ثغبًت ٍووهٌل هكذ‪ ّ .‬اى آًغب‬
‫ثَ لْکوی اًجٍْ ثَ َعٌل ّل‪ ّ ،‬اى آًغب رب ؽلّك روکَزبى رب ٍو ؽ ّل ّالیذ فْك هكذ‪ّ .‬‬
‫كهآى ؽبل لْکو ُب چٌگیيفبى کَ عِذ ككغ اهْام هِیوهیي ّ رُْهبد ّ گوكزي کّْلْک‬
‫ّ هُْ ُكّ پَو پبكّبٍ ِهوگیذ‪ ،‬کَ ثؼل اى ّکَزي ّ گویقزي عوؼی ٍبفزَ ثْك كوٍزبكٍ‬
‫ثْك‪ ،1013‬ثَ ؽْالی ٍوؽ ّل‪1014‬روکَزبى ثَ هْ‪ٙ‬ؼی آهلٍ ثْكًل ثو ػوت عوؼی‬
‫گویقزگبى اهْام هواّل فْاهىهْبٍ فجو كاك کَ لْکو هـْل كه ایي ؽلّك ًيكیکاًل‬
‫ٍلطبى ثو ػوت ایْبى هّاى ّل ّ ثؼ‪ٚ‬ی هاّیبى هـْل هیگْیٌل کَ آى لْکو آى ثْك‬
‫کَ چٌگیيفبى ٍُْثِلَای ثَِب ُكه ّ عُْهُْچبه اى هْم هٌُوِواد ها هو ّلم ایْبى گوكاًیلٍ لْکو‬
‫کْزٌل آى فجو ثَ ٍلطبى هؾول هٍیل ّ ثوٖل ایْبى ثو ًَْذ ّ كه آى هٖبف گبٍ كه‬
‫هیبى کْزکبى هغوّؽی كیل اى اؽْال اّ پوٍیلٍ ثو پی لْکو هـْل هّاى ّل كیگو‬
‫هّى كه هیبى كّ هّك فبًَ ػلی الٖجبػ ثَ ایْبى هٍیل ّ لْکو ها یبٍبهیْی کوك‬
‫لْکو هـْل اى عٌگ روبػلی هیًوْكٍاًل ّگلزَ کَ هب ها اى فلهذ چٌگیيفبى اعبهد‬
‫عٌگ ثب ٍلطبى فْاهىهْبٍ ًیَذ هب ثَ هٖلؾزی كیگو آهلٍاین چْى ٍلطبى ٍقي‬
‫ایْبى ًویٌّیل ّ ػٌبى اى عٌگ ثبى ًوی کْیل هـْل ًیي هّی ثغٌگ آّهكًل ّ اى‬
‫عبًجیي ُوكٍذ هاٍزی هبثل فْك ثو كاّذ ّ ثؼ‪ٚ‬ی هـْالى ثو هلت ؽولَ کوكًل ّ ُن‬
‫ثْك کَ ٍلطبى كٍزگیو ّْك پَوُ ٍلطبى عالل ال ّلیي هلم ثلْوك ّ آى ؽولَُب ها کَ‬
‫کٍْ ‪ٛ‬بهذ آى ًلاّزی هك کوك ّ پله ها اى آى هِلکَ ثیوّى آّهك‪.‬‬

‫‪1013‬ف‪ -:‬تْص‬
‫‪1014‬ف‪ -:‬ؿغدض‬

‫‪234‬‬
‫ثیذ‬

‫‪1016‬‬
‫ثَ پیِ پله ثو کوو ثو هیبى‬ ‫چَ ًیکْرو اىىًوٍّ‪ّ 1015‬یو ژیبى ها‬

‫ّ آى هّى رب ّت ٍلطبى عالل ال ّلیي ؽوة هبین كاّذ‪ ّ ،‬ثؼل اى ؿوّة ُو كّ لْکو‬
‫ثب هْ‪ٙ‬غ فْیِ هكزَ آهام گوكزٌل‪ .‬هـْالى آرِْب ثو اكوّفزٌل ّ کْچ کوكٍ هواعؼذ‬
‫ًوْكًل‪ ّ .‬چْى ثَ ثٌلگی هٍیلًل‪ ،‬هوكاًگی ّ كالّهیِب کَ اى ٍلطبى عالل اللیي‬
‫هْبُلٍ کوكٍ ثْكًل ػو‪ َٙ‬كاّزٌل‪ .‬چْى كاًَذ کَ ثیي الطوكیي ؽبیلی ًوبًلٍ‪ّ ،‬‬
‫‪1017‬‬
‫پبكّبُبًی کَ ّاٍطَ ثْكًل هورلغ ّلًل‪ ،‬لْکوُب هورت ّ آهبكٍ گوكاًیلًل ّ هَزؼ ِّل‬
‫هٖل هوبلک ٍلطبى هؾول ّل‪ ّ .‬ثب آى کَ ٍلطبى كه اًگیقزي آى كزٌَ ثبكی ثْك‪،‬‬
‫چٌگیيفبى ثو هبػلٍ هب رولم[‪ً ]B333‬ویفْاٍذ کَ هٖل اّ کٌل‪ ّ ،‬ثَ ُوَ ّعٍْ‬
‫‪ٛ‬وین كٍّزی ّ هؾبكظذ ؽوْم ُوَبیگی هَلْک هیكاّذ‪ّ ،‬رب چٌل ؽوکذ کَ‬
‫هْعت هًغِ ّ کلّهد ّ هیبم ثَ اًزوبم ثبّل ٕبكه ًْل‪ ،‬ثَ ػيم هىم اّ ؽوکذ‬
‫ًکوك‪ .‬اّل آًکَ عوبػذ ثبىهگبى ّ ایلچیبى ها کَ ثوای ‪ٛ‬لت یگبًکی ّ هٖبلؾَ‬
‫عَزي كوٍزبكٍ ثْكٍ ّ پیـبهِبی كلپنیو كاكٍ‪ ،‬ثی رلثیوّ رلکو ثکْذ‪ ّ ،‬هطؼب ثلاى‬
‫ٍقٌبى الزلبد ًٌوْك‪ ّ .‬كیگو آًکَ ثَ اکواٍ ّ اليام ثب لْکو اّ عٌگ کوك‪ ّ .‬كیگو آى‬
‫کَ هولکزی اى روکَزبى کَ كه كٍذ کّْلْک ثْك‪،‬چْى اّ ثو كٍذ چٌگیيفبى کْزَ‬
‫ّل روبهذ آًوا‪ٍ 1018‬لطبى رٖوف ًوْك؛ ّ ایي هؼٌی روبهذ ٍجت کیٌَ ّ ػلاّد ّ‬
‫هْعت هغبىاد ّ هکبكبد گْذ‪ .‬كی الغولَ ٍلطبى ثؼل اى آى عٌگ ثبى ٍووهٌل آهل ّ‬
‫رؾیّو ّ روّكك ثْی هاٍ یبكزَ ثْك ّ اًوَبم ثب‪ٛ‬ي ّ ظبُو اّ ها هُْْ کوكٍ‪ ّ .‬چْى‬
‫هْد ّ ّْکذ فٖن هْبُلٍ هیکوك ّ هْعجبد ُیغبى كزٌَ کَ اى پیِ هكزَ ثْك هی‪-‬‬
‫كاًَذ‪ .‬پویْبًی ّ ‪ٙ‬غود كم ثَ كم ثوّی اٍزیال هییبكذ‪ ّ،‬اصو ًلاهذ اى اهْال ّ‬
‫ة های ْٕاة ثو ّی ثَزَ ّلّ فْاة ّ‬ ‫اكؼبل اّ ظبُو هیّل ّ اى ؿلجَ ّ ُن اثْا ِ‬
‫َه ٍِ ها کبهثَذ‪ّ .‬‬ ‫هواه هزْاهی گْذ‪ .‬كل ثو ه‪ٚ‬بی ُهجوم ًِبك َه‪ٙ‬یٌب ثِوَ‪ٚ‬بء هللاِ ّ هَل ِ‬
‫هٌغوبى ًیي هیگلزٌل کَ ایي رَییو‪1019‬كهعبد ‪ٛ‬بلغ ثَ كهعبد هظلوَ ّ اعوام هب‪ٛ‬ؼَ‬
‫هٍیلٍ‪ٍ ّ ،‬ؼْك آى هْ‪ٙ‬غ رَییو ػبّو ٍبه‪ٜ‬اًل ّ ًؾًْ ًبظو‪ .‬چٌل آى کَ ایي‬
‫ًؾٍْبد ًگنهك ّ اؽزیب‪ ٛ‬ها ثو ُیچ کبهی کَ هوبثلَ فٖوبى ثبّل اهلام ًزْاى ًوْك‪.‬‬
‫آى ٍقي هٌغوبى ًیي ‪ٙ‬ویَ اٍجبة فلل کبه اّ ّل‪.‬ػٌبى ثو ربكذ ّ اکضو لْکو ها کَ‬
‫هویت چِبه ٕل ُياه ثْكًل‪ ،‬كه ثالك روکَزبى ّ هبّهاءالٌِو ثگناّذ‪ .‬ثیَذ ّ پٌظ‪-‬‬

‫‪1015‬جاهغالتْاعیز‪ً:476|1،‬غ‬
‫ٍّ‬
‫‪1016‬ت‪ +:‬عا‬
‫هـتؼض؛ت‪:‬هـتؼل؛جاهغ التْاعیز‪477\1،‬‬
‫ِّ‬ ‫‪1017‬ف‪-:‬‬
‫‪1018‬ف‪ -:‬آًغا‬
‫‪1019‬ف‪ -:‬تـییغ‬

‫‪235‬‬
‫ُياه ٍْاه كه اُرواه پیِ ؿبیوفبى ّ كٍ ُياه كه ّالیذ كٌَب َکذ پیِ هُزلُؾفبًْ ٍی‪-‬‬
‫ُياه كه ٍووهٌل پیِ اهیو ؽَبماللیي فویزي‪1020‬ربیٌَ ُگْ هوافزبیی ّ اّها ٍوكاه روبم‬
‫لْکو کوك ّ اّ ثواكه فْك ها ثوام ؽبعت ّ پَو ٍلطبى هطتاللیي ّ عوبػذ اُل ّ‬
‫ػیبل ها هّاًَ فواٍبى کوك ّ هٖۀ آهلى ثوام ؽبعت ّ ارجبع ّ اّالك كه ربهیـ ایْبى‬
‫كه هؾل فْك ثَ ّوػ ًجْزَ ّلُْ اهیو ؽَبماللیي کّْلی اهیو آفو ّػلی ؽبعی‬
‫هلوت ثَ ایٌبچ فبى ثب ٍیُياه ٍْاه ّ كیگو اهوا كه ثقبها ثلاّذ ّ فبل فْك ‪ٛ‬ـبى‪-‬‬
‫فبى ّ اهیواؿْه‪ ،‬فوهیل ّ فَ وّیو‪ ّ 1021‬پَو ػ ّياللیي ُکود‪ ّ 1022‬ؽَبم اللیي‬
‫هَؼْك ّ عوؼی كیگو ها ثب ٕلّ كٍ ُياه هوك كه ٍووهٌل‪ ،‬پیِ فویلثْه ربًیگْ ثَ‬
‫گناّذ ّ كقواللیي ؽجِ‪ ّ ،‬لْکو ٍغَزبى ها ثَ روهن ًیي ثگناّذ ّ هؾوْكفبى ها‬
‫ثَ ٍوفٌ‪ ّ ،‬پَو فبلَىاكٍ پلهُ ثَ ثلـ ّ آى ها پِلْاى ها ثَ َعٌل ّ ٍلغْم هلک‬
‫ها ثَ عیالى ّ كوهْك رب ثبهّ ّ هلؼَ ٍووهٌل ها ؿبهد کٌٌل‪ ّ .‬هّىی ثو ٍو فٌلم‬
‫ثگنّذ ّ گلذ کَ اکو لْکوی هٖل هب كاهًل ُو یکی ربىیبًَ فْیِ هاكه آًغب‬
‫اًلاىًل ثَ یک ثبه اًجبّزَ ّْك‪ ّ .‬اى آى ٍقي هػیذ ّ لْکو ّکَزَ كل ّلًل‪ّ .‬‬
‫ٍلطبى ثَ هاٍ ًقْت هّاى ّل ّ ثَ ُو عب کَ هیهٍیل هیگلذ کَ چبهۀ کبه فْك‬
‫ثَبىیل کَ هوبّهذ ثب لْکو هـْل[‪ ]A333‬هوکي ًیَذ‪ ّ .‬کٌ كوٍزبك رب ؽوم اّ ّ‬
‫هبكهُ روکبى فبرْى اى فبرْى اى فْاهىم ثَ هاٍ هبىًلهاى هّاى ّلًل‪ ّ .‬ثب ُو کٌ‬
‫اى اهکبى هولکذ هْْهد هیکوك کَ چبهٍ ایي ؽبكصَ چَ ‪ٛ‬وین رْاى کوكى‪ ّ .‬كم ثَ‬
‫كم افجبه هْؽِ هزْارو هیهٍیل ّ افزالل ؽبل ىیبكد هیّل‪ .‬عوبػذ اهثبة ثقبهاثَ‬
‫رقٖیٔ پَوُ ٍلطبى عاللاللیي هیگلزٌل کَ کبه هولکذ هبّهاءالٌِو اى آى كه‬
‫گنّذ کَ رلاهک رْاى کوك‪ .‬عِل ثبیل کوك کَ رب فواٍبى ّ ػوام اى كٍذ ًوّك‪.‬‬
‫لْکو ُب کَ كه ُو ِّوی ًْبًلٍاین ثبىهیثبیل فْاًل ّ روبم فوّط کوك‪ ّ ،‬عیؾْى ها‬
‫فٌلم ٍبفزي ّ اال الزغب ثَ ٌُلٍّزبى هیثبیل ثوك‪ٍ .‬لطبى هؾول ایي های ‪ٙ‬ؼیق رو ها‬
‫پٌَلیلٍ كاّذ ّ ثلیي ػيیوذ ثَ ُيیوذ رب ثلـ ّل‪ ّ.‬كه آى ّهذ ػوبكالوْک ٍبّعی‬
‫کَ پَوُ هکياللیي اى ػوام اّ ها رؾق كُل یب كوٍزبكٍ ثْك آًغب هٍیل؛ ّ اّ ها‬
‫ػيیي ّ هوکي هیلاّذ‪ .‬اّ ٍلطبى ها ثَ عبًت ػوام كػْد هیکوك ّ گلزله آًغب‬
‫لْکوُب ػوام عوغ کٌین ّ اى ٍو رلثیو ّ اُُجذ هّی ثکبه آّهین‪ٍ ّ .‬لطبى عالل‬
‫اللیي آى ٍقي هاهٌکو ثْك ّ هیگلذ ٕالػ آى اٍذ کَ چٌلاى کَ هوکي ثبّل‬
‫لْکوُب ها گوك کٌین ّپیِ ایْبى ثبى هّین؛ ّ اگو ٍلطبى ها كل هواه ًویگیوك‪،‬‬
‫عویلۀ ػيیوذ ػوام ثَ اه‪ٚ‬ب هٍبًل ّ لْکو ُب ثَ هي كُل رب ثَ ٍوؽل هّم ّ‬
‫كٍزجوكی ًوبین ّ آى چَ هولّه ّ هٍْْع ثبّل ثَ عبی آهم رب ًيك فبلن ّ فالین‬

‫‪1020‬جاهغالتْاعیز‪:478\1،‬سویضتْع‬
‫‪1021‬جاهغالتْاعیز‪:478\1،‬سغػّع‬
‫‪1022‬ف‪ -:‬کغت‬

‫‪236‬‬
‫هؼنّه ثبّین‪ ّ .‬اگو هوا كیو ًیبهل ُلف ریو هالهذ ًگوكین ّ ىثبى ‪ٛ‬ؼي كه آى ًکٌٌل‬
‫ّ ًگْیٌل رب ایٌـبیذ هبل ّ فواط اى هب هیٍزلًل ایي ٍبػذ هب ها هِول ّ هؼّطل هی‪-‬‬
‫گناهك‪.‬چٌل ًْثذ ایٌَقي ها ثَ هجبلـذ روبم هکو ّه کوك ّ اعبىد پله ها اًزظبه ّاعت‬
‫هیٌّبفذ؛ ّ ٍلطبى هؾول اىؿبیذ رؾیو ّ رلُِ‪ 1023‬پیِ اعبثذ ًویکوك ّ های‬
‫پیوایۀ پَو ها ثبىیغَ کْكکبى هیّووك‪ ّ ،‬ثلیي هؼٌی روَک هیًوْك کَ کْکت اهجبل‬
‫كه ّثبل اٍذ‪ ّ .‬روبهی اؽْال ثؼل اىایي هلد ثو ػوت ربهیـ فْاُل آهلى‪.‬كه هّم ّ‬
‫هـوة ٍلطبى ؿیبس ال ّلیي کیقَوّ ثْك ّ كه ایي ٍبلِب ِّو اًطبکیَ ها هؤهْى اى‬
‫هّهیبى ثَزل‪ .‬ثَ ٍجت آًکَ پیِ اى آى آى ها هؾبٕوٍ کوكٍ ثْكًل ّ چٌل ثوط اى‬
‫ثبهّی آى فواة کوكٍ‪ً ّ ،‬يكیک ثْك کَ ثگیوك‪ .‬اُل ِّو اى كوًگبى کَ كه عيیوٍ‬
‫هجًْاًل ّ هزٖل اًطبکیَ اٍزولك فْاٍزٌل‪ .‬لْکو اى آًغب ثیبهلًل ؿیبس ال ّلیي هواعؼذ‬
‫ًوْك‪ ّ .‬كوًگبى كه ِّو ّلًل ؿیبساللیي ثؼ‪ٚ‬ی اى لْکویبى فْیِ ها كه کُِْب کَ‬
‫هیبى اًَطب ِکیََ کَ ّالیذ اّ ثْك ثٌْبًل رب ًگناهًل کَ چیيی اى ّالیذ اّ آًغب ثوًل‪ .‬ثؼل‬
‫اى ه ّلری كه ِّو هطؾی پیلاّل‪ .‬اُل ِّو ثب كوًگبى گلزٌل کَ ككغ هَلوبًبى ثکٌٌل کَ‬
‫هب كه ىؽوزین‪ ّ ،‬ثلاى ٍجت هیبى ِّویبى ّ كوًگیبى فْٖهذ اكزبك‪ِّ ،‬ویبى‬
‫هَلوبًبى ها ثَ هلك فْاًلًل ّ ثَ ارلبم ثب كوًگ عٌگ کوكًل‪ ّ .‬كوًگیبى پٌبٍ ثولؼَ‬
‫كاكًل‪ .‬هَلوبًبى ثَ هًْیَ‪ 1024‬كوٍزبكًل ثَ ‪ٛ‬لت ؿیبساللیي‪ .‬اّ ثب لْکو ثزؼغیل‬
‫ثیبهل‪.‬چْى ثوٍیل‪ ،‬هّى كیگو ِّو ها ثَ ٍپوكًل ّ هلؼَ ها ؽٖبه كاكًل [‪ّ]B333‬‬
‫ثَزلًل ّ كوًگیبًوا ثگوكزٌل‪ .‬كه هبىًلهاى ؽَبم اللیي ثْك ّ كه ایي ٍبلِب ّكبد یبكذ‪،‬‬
‫ّ اى ٍَّ پَو هبًل‪ .‬هِیي ثغبی پله ثٌَْذ ّ هیبًَ ها اى ّالیذ ثیوّى کوكًل‪ ّ .‬اّ‬
‫ثَ ػلیّبٍ ثواكه فْك فْاهىمّبٍ رووة عَزْ اى ّاٍزولاك ًوْك‪ .‬ػلیّبٍ ثَ اّبهد‬
‫فْاهىهْبٍ لْکو ثَ هبىًلهاى کْیل‪ .‬چْى اى گوگبى هّاى ّلًل‪ ،‬پَو هِزو کَ ّبٍ‬
‫ثْكّكبد یبكذ ّکِزو ثغبی اّ ثٌَْذ‪ .‬ػلیّبٍ ثیبهل ّ هبىًلهاى ثَ گوكذ ّ ؿبهد‬
‫کوك‪ ّ ،‬آى پَو کَ ّبٍ ثْك ثَ هلؼَ کْها هكذ ّ چٌلاى کَ هؾبٕوٍ کوكًل ّ ٍؼی‬
‫ًوْكًل‪ ،‬كزؼ هیَّو ًْل‪ ،‬اهب ّالیذ ُوَ هَقو گْذ‪ ّ ،‬پَو هیبًَ اى هجل ایْبى ؽبکن‬
‫ثْك ّ فطجَ ّ ٍکَ ثٌبم فْاهىمّبٍ هیکوك‪ .‬اَیزُـ ِوِ ّ ِهٌگلی اى ثٌلگبى‪ 336‬عِبى‬
‫پِلْاى ؽبکن ثْك‪ .‬ایزـوِ ثَ ثـلاك هكذ ّ ه ّلری هالىم ثْك‪ .‬فلیلَ اّ ها رْویق كاكّ‬
‫ثَ ؽکْهذ إلِبى ّ ُولاى كوٍزبك‪ .‬اّ ثب ّالیذ اثيروعن‪1025‬ثیبهل ّ اًزظبه ّْٕل‬
‫لْکو ثـلاك هیکوك‪ .‬فلیلَ ٍلیوبى اثيروعن ها اى اهبهد روکوبًبى هؼيّل کوكٍ ثْك ّ‬
‫ثواكه کِزوُ ها ثَ عبیبّ ًٖت کوكٍ‪ٍ .‬لیوبى ثلاى ٍجت ِهٌگلی اػالم کوك رب لْکوی‬
‫ثزؼغیل ثَ كوٍزبك‪ ،‬ثَ هؼبًّذ ٍلیوبى ًبگبٍ ایزـوِ ها ثگوكزٌل ّ ٍوُ ها پیِ هٌگلی‬

‫‪1023‬ف‪ -:‬تضُق‬
‫‪1024‬ف‪،‬ت‪:‬توغب؛جاهغالتْاعیز‪481\1:‬‬
‫‪1025‬ت‪:‬تي عدن؛ف‪ -:‬اتيتغجن؛جاهغالتْاعیز‪481\1‬‬

‫‪237‬‬
‫كوٍزبكًل‪ ّ .‬کبه هٌگلی ثلاى ٍجت هْی ّل ّ لْکوُب ثوّی عوغ گْزٌل ّ ّالیذ‬
‫ػوام ها ثَ روبهذ ثگوكذ‪ ّ .‬چْى هیبى اّّ اربثک اُّىثِک پیبم كوٍزبك رب هَبػلد‬
‫اّ کٌل ثَ هواه آى کَ چْى هٌگلی ثو كاهًل ثؼ‪ٚ‬ی ّالیذ اى آى اربثک ثبّل ّ ثؼ‪ٚ‬ی‬
‫اى آى فلیلَ ّ ثؼ‪ٚ‬ی اى آى عالل اللیي هؾول ّ فلیلَ هظلواللیي ُکْ ُکجوی ٕبؽت‬
‫اهثیل ّ ِّو ىّه ثب لْکوی ثَ كوٍزبك‪ .‬ایْبى ثوٖل هٌگلی ثَ ُولاى هكزٌل‪ ّ .‬پٌبٍ ثَ‬
‫کُْی اى ؽلّك کوعجوك‪ .‬لْکو ُب گوك کٍْ ثو آهلًل‪ .‬هٌگلی كه ّت ثگویقذ ّ‬
‫لْکو اّ ُن كه ّت هزلوم ّلًل‪ ّ ،‬لْکو فلیلَ ّالیذ ثَزلًل ّ ثَ هْعت هْػْك‬
‫هَوذ کوكًل‪ .‬اربثک اّىثک ؽَّٖ فْك ثَ ثٌلٍ ثواكه فْك اّؿلیوِ ٍپوك‪ ،‬چَ اّ كه‬
‫آى هَٖ هوكیِب کوكٍ ثْك‪ ّ .‬لْکوُب ُو یک ثب ّالیذ فْیِ هكزٌل ّ هٌگلی هٌِيم‬
‫ثَ ٍبٍّ هٍیل‪ّ .‬ؾٌخ ٍبٍّ كٍّذ اّ ثْك‪ .‬اى ّ اعبىد فْاٍذ رب ثَ ِّوآیل‪ّ .‬ؾٌَ اّ‬
‫ها ثَ ِّو ثوك ّ ثَ فبًَ فْك كوّك آّهك ّ ٍالؽِ ثَزل ّ فْاٍذ کَ اّ ها ثٌل کٌلّ‬
‫پیِ اّؿلیوِ كوٍزل‪ .‬هٌگلی كه فْاٍذ کوك رب فْك اّ ها ثکْل پیِ اّؿلیوِ‬
‫ًلوٍزل ّؾٌَ ٍو هٌگلی ثو گوكذ ّ پیِ اربثک اّىثک كوٍزبك ّ اّ ثَ ثـلاك كوٍزبك‪.‬‬
‫آمهثبیغبى ّ ُولاى ّ آى ًْاؽی اربثک اّىثک هنکْه ثْك ّ ّطوی‪ 1026‬اؽْال اّ‬
‫ثوایي ًو‪ ٜ‬ثْك کَ یبك کوكٍ ّل‪ .‬هْٕل ّ ٕبؽت هْٕل ػياللیي هَؼْك ًْهال ّلیي‬
‫اهٍالًْبٍ ثي ػياللیي هَؼْك ثي هطتاللیي هْكّك ثي ػوبك اللیي ىًگی آهٌَوو‬
‫ها‪ 1027‬ثْك ّ كه ایي ٍبلِب ّكبد یبكذ‪ ّ ،‬پَو فْك اهٍالىّبٍ ها کَ كٍ ٍبلَ ثْك ّلی‬
‫الؼِل گوكاًیلٍ ثْك؛ ّ ثلهال ّلیي لْلْ ها ثَ هاٍ ّٕبیذ ّ رلثیو هلک رؼییي کوك‪ ،‬ثو‬
‫ُوبى هبػلٍ کَ هلثو هلک اّ ّ پلهُ ًْهاللیي ثْكٍ ّ كه ّت ًوبًل ّ ثلهالیي ّجبًَ‬
‫هٍْل ثَ هلْک[‪ ]A333‬كوٍزبك رب رغلیل ػِل کٌل‪ ّ ،‬ثَ فلیلَ كوٍزبك رب هٌْْهرولیل‬
‫ثلوهبیل؛ ّ ثبهلاك کبهُب روبم کوكٍ ثْك‪ ّ .1028‬ثيّكی هٍْالى کبه ٍبفزَ ثبى آهلًل‬
‫ّاى كاهالقالكَ ثَ رولیل ّالیذ ًْهاللیي اّ ًظو ثلهاللیي كه اهْه هلک اهضلخ ّ‬
‫رْویلبد كوٍزبكًل ّ ًْهاللیي ثیْزو اّهبد هًغْه هیثْك ّ ػوِ ػوبكال ّلیي ىًگی‬
‫کَ هالع َػوُو ّ ُّْ كاّذ ًُْ ایبلذ هْٕل کوك‪ ّ .‬هظلوال ّلیي اهثیل اّ‬
‫هْاكوزکوك‪ ّ ،‬هلؼَُبی ؽَکبه ّ ى[ّه]اى‪ 1029‬ثَزل‪ ّ .‬ثکوّاد ثلهال ّلیي ثَ اّ پیـبم ّ‬
‫ًٖیؾذ كوٍزبك ّ ًٌْیل‪ .‬ثلهال ّلیي اى هلک اّوف پَو ػبكل هلك فْاٍذ اّ ها آى‬
‫هْاكوذ هْاكن آهل ّ لْکوی ثَ هلك اّ كوٍزبكًل‪ .‬ثلهال ّلیي ثَ عٌگ ػوبكال ّلیي هكذ ّ‬
‫هظلوال ّلیي اهثیل ثَ هلك ػوبكال ّلیي لْکو كوٍزبكٍ ثْك‪.‬هٖبف كاكًل ّ لْکو ثلهال ّلیي‬
‫ػوبكال ّلیي ها ثْکَذ‪ ّ .‬اى كاهالقالكَ هٍْالى هٍیلًل ّ هیبى ایْبى ٕلؼ کوكًل‪ّ .‬‬

‫‪1026‬ف‪ -:‬كطغی‬
‫‪1027‬ف‪ -:‬عا‬
‫‪1028‬ت‪ :‬تٌلت‬
‫‪1029‬‬
‫ّاع ّ ػّعاى‬
‫ُک‬‫جاهغالتْاعیز‪َ:483\1:‬‬

‫‪238‬‬
‫ثؼل اى هٖبلؾَ ًْهال ّلیي‪ ،‬اهٍالًْبٍ ًوبًل‪ ّ .‬ثواكه کِزو اّ ًبٕوال ّلیي هؾوْك کَ ٍَ‬
‫ٍبلَ ثْك‪ ،‬ثَ پبكّبُی ًْبًلاكًل‪ ّ ،‬ثَ ّاٍطۀ ‪ٛ‬لْلیذ اّ‪ٛ ،1030‬وغ ػوبكاللیي كه‬
‫ُهلک ىیبكد گْذ‪ ّ .‬ثَ ػيم هْٕل كه ؽوکذ آهل‪ ّ .‬كه آى ؽبل ثلهاللیي پَو فْك‬
‫ها ثب لْکوی ثَ هلك هلک اّوف كوٍزبكٍ [ثْك‪ ،‬اّ ثَ هلك ثواكه فْك کبهل ثَ هٖو‬
‫هیهكذ ّ لْکوی پیِ اى آى هلک اّوفال ّلیي ثَ هلك ًْهال ّلیي كوٍزبك]‪1031‬هولهْبى‬
‫ػيال ّلیي اَیجِک‪ ،‬كه ًٖیجیي ثْكًل‪ .‬ثلهال ّلیي ایْبى ها ‪ٛ‬لت كاّذ ّ ثَ هْاكوذ اى كعلَ‬
‫ثَ گنّزٌل ّ ثَ ٍَ كوٌٍگی هْٕل ثَ ُن هٍیلًل‪ .‬ػ ّيال ّلیي ایجک ثو هیَوٍ ثلهاللیي‬
‫ىك ّ ثلهال ّلیي ها ثَ ّکَذ ّ ثلهال ّلیي ثَ هْٕل آهل ّ هظلواللیي ثَ اهثیل هكذ‪ .‬كه‬
‫هیبى آهلًل ّ ٕلؼ کوكًل ّ هلک اّوف‪ٌٍ ،‬غبه ثَزل ّ ثَ هلك ّ ثلهال ّلیي ثَ هْٕل‬
‫آهل‪ً ّ ،‬بٕواللیي هؾول ٕبؽت آهل كه فلهذ اّ ثْك ّ ػيم اهثیل کوكًل‪ .‬هٍل فلیلَ‬
‫ثوٍیل ّ هیبًَ ایْبى هٖبلؾزی کوكًل ّ ُو کٌ ثَ ّالیذ فْك هكزٌل‪ٕ ّ .‬بؽت‬
‫هیّبكبههیي‪ ،‬ثب پیک پلهُ هلك كوٍزبك ّ ثبثَلجبى ٕبؽت اَفال‪ ٛ‬هٖبف كاك‪ .‬اُل اَفال‪ٛ‬‬
‫کٌ پیِ ًغنال ّلیي كوٍزبكًل ّ ثقْاًلًل‪ .‬چْى ثیبهل‪ ،‬هلک ثَ ّی ٍپوكًل‪ ّ ،‬اّ ثواکضو‬
‫ّالیزی کَ كه آى ؽلّك ثْك اٍزیال یبكذ‪ ّ .‬ثبى ثو ّی ػبٕی ّلًل ّ كیگو ثبهٍ ِّو‬
‫ثَ هِو ثَزل ّ هزل ػبم كه ‪ٛ‬وكی اى آى هوبلک هزوکي‪ ّ .‬كه ٌٍَ اَهثَ َغ ّ َػ َْ َویي ّ‬
‫ٍزِّ ِوبیََ عِذ ككغ كوًگیبى کَ اى ا‪ٛ‬واف هلك فْاٍزَ ثْكًل ّ كه َػ َّکَ عوغ ّلًل‪،‬‬
‫عِذ اٍزقالٓ ثیذالوولً آهل ّ اى آًغب لْکو ثَ اهكّى‪1032‬کْیل ّ ثواثو كوًگیبى‬
‫كوّك آهل كوًگیبى ها ثب ؿلجَ كیل ثبى گوكیلًل‪ ّ ،‬ثب ْٕة كهْن ثب هوط ٕلو ثَ‬
‫هكذ‪ .‬كوًگیبى اى ثلجبى رب ثبًیبً ؿبهد کوكًل ّ فواثیزوبم‪ّ .‬ػبكل پَو فْكهاهلک‬
‫اػظن ػ یَی کَ ٕبؽت كهْن ثْك‪ ،‬ثب لْکوی اًجٍْ ًبثلٌ كوٍزبك رب كوًگیبى ها ثیذ‪-‬‬
‫الوولً هٌغ کٌل‪ .‬كوًگیبى اى ٕؾوای َػ َّکَ ثَ هؾبٕوٍ هلؼَ ‪َْ َٛ‬ه هكزٌل ّ ُللٍ هّى‬
‫ؽٖبه كاكًل‪ .‬ریوی ثو اهیو ایْبى آهل ّ ثَ هوك‪ .‬ایْبى هٌِيم گْزٌل‪ ّ .‬ػلل آى هلؼَ‬
‫ها فواثکوك‪.‬چَ ثَ ػکَ ًيكیک ثْك ّ هؾبكظذ آى كّْاه‪ .‬كوًگیبى اى ػ ّکَ كه كهیب‬
‫ًَْزٌل ّ ثَ ِكهیب‪ ٛ‬هٖو ثیوّى آهلًل‪ .‬چٌبى کَ هیبى ایْبى ّ ِكهیب‪ً ٛ‬یل ؽبیل ثْك‪ّ ،‬‬
‫ثؼ‪ٚ‬یاى ًیل كه كهیب ثيهگ هیهیقذ‪ .‬ایْبى آًغب كوّك آهلًل ّ گوكزٌل ّ‬
‫ٍالٍل‪1033‬ثجویلًل رب هواکت ایْبى روكك ًزْاًٌل کوك هلک کبهل ثغبی ٍالٍل چٌجوی‬
‫ثَ ؿبیذ هؾکن ثَذ رب هبًغ لْکو كوًگیبى ثبّل‪ ّ .‬عٌگی ٍقذ کوكًل ّ کبهل کْزی‬
‫چٌل ثَزل ّ ثو ٌٍگ فْهك‪ 1034‬رب ثَ ّکَذ ّ ؿوهَ ّل ّ ػلیالغولَ هّى عٌگ‬

‫‪1030‬ف‪ -:‬اّ‬
‫‪1031‬ف‪-:‬تْص‪...‬كغؿتاص‬
‫‪1032‬ف‪،‬ت‪:‬تاعصّی؛جاهغ التْاعیز‪484\1،‬‬
‫‪1033‬ف‪:‬ؿغاتثل‬
‫‪1034‬ت‪:‬ػص‬

‫‪239‬‬
‫هیکوكًل‪ ّ .‬چْى ًیل كه هیبى ثْك‪ ّ ،‬كهیب‪ٛ‬یبى اى كوًگ ثبک‪ً 1035‬ویكاّزٌل ّ‬
‫كهّاىٍُب گْْكٍ ثَ هؼبهالد هْـْل ثْكًل‪ .‬كبهً ّ ًْاؽی آى اربثک هظلوال ّلیي ٍؼل‬
‫ثي ىًگی ثْك ّ ّطوی اى اؽْال اّ كه ربهیـ فْاهىهیبى گلزَ ّل ّ چْى ثؼل اى‬
‫هْا‪ٙ‬ؼَ اى پیِ ٍلطبى ثب كبهً آهل پَوُ اربثک اثْثکو چْى آى ؽبل ثٌْیل ها‪ٙ‬ی‬
‫ّل ثو كه هٖبف پیِ آهل ّ ثو كهرٌگ كبهّم کویي گْبكٍ گوىی ثو پله فْك ىك‪ّ .‬‬
‫كه آى ؽولَ اٍت ثیلزبك ّ اّ ها ثگوكزٌل‪ .‬پلهُ هویّل گوكاًیل ّ ثَ هلؼۀ ٍلیل كوٍزبكًل‪،‬‬
‫ّ ثو هواه ثو هْا‪ٙ‬ؼَ ٍلطبى ّكب ًوْك‪.‬ثواكهىاكٍ اربثک ٍؼل ؽبکن ثْك‪ .‬آى هولکذ‬
‫گْذ ّ ثَ ؿبیذ هؼزجو‪ ّ 1036‬هْی ؽبل ّل چْى ربهیـ فْاهیي ّ فللبّ هلْک ّ‬
‫اربثکبى ا‪ٛ‬واف هوبلک کَ اى اثزلای هًُْیيییل کَ ٍبل گٍْلٌل ثبّل‪ّ ،‬اهغ كه ّؼجبى‬
‫ٌٍۀ ٍَج َغ ّ ٍِزّ ِوبیخ‪ ،‬رب اًزِبی ثبهً ییل کَ ٍبل یْى ثبّل‪ّ ،‬اهغ كه میالوؼلٍ ٌٍۀ اَهثَ َغ‬
‫ٍجیل اِعوبل ًّْزَ‬‫ِ‬ ‫َػ َْ َو ٍِزّ ِوبیَۀه ّلد ُْذ ٍبل ثبّل‪ ،‬هؼبٕو چٌگیيفبى ثْكٍاًل ثو‬
‫ّل‪ .‬كیگو ربهیـ چٌگیيفبى کَ ثؼل اى ایي ثْكٍ آؿبى کٌین آًچَ رؼلن ثَ ایواى ّ رْهاى‬
‫كاهك اهب هَٖ هؾبهثَ اّ ثب اهْام روک ّ فزبی ّ چیي ّ هب چیي ثَیبه اٍذ آى چَ‬
‫هوْٖك اى ربهیـ عِبًگْبی اٍذ ایي اٍذ کَ كه هلن آهل ربهیـ چْى ٍبل فوگُْ‬
‫ذ ّ َػ َْ َو ثْك كه‬‫وٌ َػ َْ َو ّ ٍِز ِوبیَۀ کَ هؼظن ِّْه ٌٍۀ ٍِ َّ‬
‫ّاهغ كه میالوؼلۀ ٌٍۀ فَ َ‬
‫آهل‪ ،‬ؿجب كزٌۀ ُکّْلُْک كوّ ًَْزَ ثْك ّ هاُِب اى هقبلق یبؿی پبک گْزَ‪ ،‬پَواى ّ‬
‫اهوای رُْ َهبى ّ ُياهٍ ّ ٕلٍ ّ كَُ ها هؼیّي ّ هورت كوهْك ّ عوؼیّذ ٍبفزَ ّ‬
‫هْهّلزبی کوكٍ هیبى ایْبى اى ًْ آییي ّ یٍُُْْى ّ یبٍبم ثٌیبك ًِبك‪ ّ ،‬ثَ هٖل ّالیذ‬
‫فْاهىهْبٍ ثوًَْذ‪ ّ ،‬كه ٍبل اژكُب ثواٍ هّكفبًَ اِهكیْیبیالهویْی‪ 1037‬کوك ّ‬
‫ایلچیبى ها پیِ ٍلطبى هؾ ّول فْاهىهْبٍ كوٍزبك ثَ اػالم ٕوین ػيیوذ ثغبًت اّ‪ّ،‬‬
‫ُهٌنه ثَ اًزوبم آى چَ ٍبثن ٍلطبى ثوآى اهلام ًوْكٍ ثْك اى کْزي رغّبه ّ ؿیوٍ چٌبى‬
‫چَ پیِ اى ایي ّوػ كاكٍ ّل‪ ّ .‬پبییيگبٍ ؽوکذ كوهْك ّ ّالیزی کَ ثو گنه ثْك ثَ‬
‫گوكذ؛ ثَ روبهی چْى ثؾلّك هیبلین هٍیل‪ ،‬هولم اهوای آًغب اَهٍالى فبى‪ ،‬ثَ ایلی ثَ‬
‫ثٌلگی آهل[‪ٍُ ّ ]A336‬یُْهؿبهیْی یبكزَ‪ ،‬كه اػلاك لْکو هـْل ثَ هاٍ اػبًذ هّاى‬
‫ّل‪ ّ[.‬اى ثِیِ ثبلیؾ ییلی هُْد اُّی ُـْه]‪ 1038‬ثبفیل فْیِ ّ اى اَلوبلِیؾ ٍُْهٌبهزِگیي ثب‬
‫لْکوی فْك ثَ فلهذ آهلًل‪.‬‬

‫‪1035‬ت‪ -:‬تاک‬
‫‪1036‬ت‪:‬هتثل‬
‫‪1037‬ت‪:‬تیاالیهویلی‬
‫‪1038‬ف‪ ّ -:‬اػ‪....‬اّیـْع‬

‫‪240‬‬
‫تاریخ اترار‬

‫كه آفو پبییي ٍبل اژكُب هنکْه‪ ،‬چٌگیيفبى ثب لْکو عوّاه ثَ ِّو ارواه هٍیل‪ّ ،‬‬
‫ثبهگبٍ اّ كه هوبثل ؽٖبه ثو اكواّزٌل‪ٍ ّ .‬لطبى لْکوی ثيهگ ثَ ؿبیوفبى كاكٍ‬
‫واچۀ فبٓ ؽبعت ها ثب كٍ ُياه ٍْاه ثَ هلك اّكوٍزبكٍ‪ ّ ،‬ؽٖبه ّ‬ ‫ثْك‪ ّ ،‬هَ َ‬
‫ثبهّی ِّو ها اٍزؾکبم روبم ثغبی آّهكٍ‪ ّ ،‬آالد ؽوة عوغ کوكٍ‪ .‬چٌگیيفبى‬
‫كوهْك رب چـزبی ّ اُّ ِگزَبی ثب چٌل رُْ َهبى لْکو ِّو ها هؾبٕوٍ کٌٌل‪ ّ ،‬رْلْیفبى‬
‫هاثب لْکوی چٌل ثغبًت عٌل ّ یٌی کذ ًبم ىك كوهْك ّ عوؼی اهوا ها ثَ ‪ٛ‬وف‬
‫ُفغٌل ّ كٌبکذ؛ ّ ُوچٌیي ثَ ُو ‪ٛ‬وكی لْکوی ًبهيك کوك ّ فْیْزي هبٕل ثَ‬
‫ثقبها ّل‪ .‬ؽکبیذ آى کَ ثقبها ّ ٍووهٌل ثچَ ّعَ هَزقلٔ ّل ثَ هْ‪ٙ‬غ فْیِ‬
‫ثیبیل‪ّ .‬كه اُرواه ه ّلد پٌظ هبٍ اى عْاًت عٌگ کوكًل‪ ّ،‬ػبهجذ اُل اُرواه ها کبه ثَ‬
‫واچَ ایل ّل ّ ثَ رَلین ِّو ه‪ٙ‬ب كاك‪ ّ .‬ؿبیوفبى چْى هی‪-‬‬ ‫ا‪ٙ‬طواه هٍیل‪ ّ ،‬هَ َ‬
‫كاًَذ کَ آى كزٌَُب ُن اى کبه کوك اٍّذ‪ ،‬ثَ ُیچ ّعَ ایل ّ اثوبی فْك رْٖه‬
‫ًویکوك ّ ع ّلی ّ عِلی هیًوْك ّ ثَ ٕلؼ ها‪ٙ‬ی ًویّل ثِبًَ آى کَ ثب ّلی‬
‫واچَ ًیي چٌلاى الؾبؽی ًکوك‪ّ ّ ،‬جبًَ ثب لْکو‬‫ًؼوذ ثیّكبیی ًکٌل‪ .‬ثلاى ٍجت هَ َ‬
‫فْیِ اى كهّاىٍ ثیوّى هكذ‪ .‬لْکو هـْل اّ ها گوكزَ ثَ ثٌلگی ثَ ِّياكگبى‬
‫ثوكًل‪ .‬كوهْكًل کَ رْ ثب هقلّم فْكچٌلاى ٍْاثن ؽلّك ّؽوْم ًؼوذ ّكب ًٌوْكی‪،‬‬
‫هب ها اى رْ ‪ٛ‬وغ ًیک ّلی ًقْاُل ثْك‪ ّ.‬اّ ها ثب روبهذ ًْکواى ثکْزٌل ّ ِّو‬
‫ثَزلًل‪ ّ ،‬روبهذ هوكم ها چْى ههۀگٍْلٌل ثیوًّواًلًل‪ُ ّ ،‬وچَ هْعْك ثْك ؿبهد‬
‫کوكًل‪ ّ .‬ؿبیوفبى ثب ثیَذ ُياه هوك ثَ هلؼَ هكذ پٌغبٍ پٌغبٍ ثیوّى هیآهلًل‬
‫ّکْزَ هی ّلًل ّهلد هبُی عٌگ هبین ثْك ّاکضوثَ هزل آهلًل ّؿبیوفبى ثب كّکٌ‬
‫هبًلّ ثو هواه هغللَ هیکوك ّ رغلّل‪ 1039‬هیًوْك ّ لْکو هـْل اّ ها كه ؽٖبه‬
‫پیچیلًل ثو ثبم هكذ ّ كٍذ ًویكاك آى كّ ًْکو کْزَ ّلًل ّ ٍالػ ًوبًل ثؼل اى آى‬
‫فْذ هیاًلافذ ّ ثو هواه عٌگ هی کوك ّ هـْالى گوك ثوگوك اّ كوّ گوكزٌل ّ اّ‬
‫ها ثگوكزٌل ّ ثبهّی ؽٖبه ها ثب فبک هاٍ ثواثوکوكًل‪ ّ .‬اى هػبیب ّاهثبة ؽوكذ‪،‬‬
‫آى چَ اى ّوْیو ثبى هبًلٍ ثْك‪ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی ها ثَ َؽ َْو ثقبها ّ ٍووهٌلّ آى ؽلّك‬
‫هاًلًل‪ ّ .‬ؿبیوفبى ها كه ُکْک ٍوای ثوزل آّهكًل ّ اى آى عب هّاى ّلًل‪.‬ثو ّكْم‬
‫كوهبى عِبًگْبیی چٌگیيفبى‪ِّ ،‬ياكٍ عُْچی کَ اّ ها رْلْیفبى هیفْاًلًل ثَ‬
‫ربهیـ هنکْه ثب اُّلُّْییلی ثَ عبًت عٌل‪ 1040‬هّاى ّل ّ اثزلا ثَ هٖجَ ٍُوٌبم کَ اى‬
‫کٌبهٍ عیؾْى اٍذ ثوٍیل‪ ّ ،‬كه هو ّلهَ ؽَیي ؽبعی ها ثَ اٍن‬ ‫ِ‬ ‫ًْاؽی َعٌل ثو‬
‫ثبىهگبًی کَ اى هلین ثبى ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى پیٍْزَ ثْك ّ كه ىهوۀ ؽْن هٌزظن‬

‫‪1039‬ف‪:‬تجضص‬
‫‪1040‬ت‪:‬سجٌض‬

‫‪241‬‬
‫گْزَ‪ ،‬ثَ هٍبلذ ثلوٍزبك رب اى اُبلی ّ ؽْالی ها ثؼل اىاثالؽ هٍبلذ ثَ ؽکن‬
‫هؼوكذ ّ هواثذ ًٖیؾزی کٌل ّ ثَ ایلی فْاًل رب اهْال[‪ ّ ]B336‬كهبء ایْبى ثَ‬
‫ٍالهذ هبًل‪ .‬چْى كه ٍُوٌبم ها پیِ اى آى کَ اكای هٍبلذ یبك کٌل‪ّ ،‬ویواى‬
‫ّهًْك‪ ّ 1041‬اّثبُ ؿْؿبیی ثوآّهكًل ّ رکجیو گْیبى اّ ها ُالک کوكًل‪ ّ ،‬صْاثی‬
‫ثيهگ هیكاًَزٌل‪1042.‬چْى عْچی آى ؽبل ثٌْیل لْکو ها یبٍبهیْی کوكٍ كوهْك کَ‬
‫اى ثبم رب ّبم عٌگ کٌٌل‪ .‬پیٍْزَ عٌگ هیکوكًل ثَ هِو آى ِّو ها ثگْْكًل ّ كه‬
‫ػلْ ّ هَبهؾذ ثَزَ‪ ،‬ثَ اًزوبم یک ًلٌ عولَ ها ثکْزٌل‪ ّ .‬اهبهد آى ِّو ثَ پَو‬
‫‪1043‬‬
‫ؽبعی ؽَیي هوزْل كاكًل‪ ّ ،‬اى آى عب هّاى ّلًل ّ اُّىگٌل ّ ثبهلیؾ َکٌذ‬
‫هَزقلٔ کوكًل‪ .‬آى گبٍ ػبىم اٌَّبً گْزٌل ّ ؿلجۀ لْکو آًغب اى هًْك ّ اّثبُ‪ .‬کَ‬
‫كه عٌگ هجبلـذ ًوْكًل اکضو ثوزل آهلًل‪ ّ .‬آى آّاىٍ ثَ عٌل هٍیل هُزلُزغفبى اهیو‬
‫هیواى‪ ،‬کَ ٍلطبى فْاهىهْبٍ اّ ها ثَ ًبهيك آى ؽلّك کوكٍ ثْك‪ ،‬ثَ ّت اى عیؾْى‬
‫ثگنّذ ّ اى هاٍ ثَ پبیبى هزْعَ فْاهىم ّل‪ ّ .‬چْى فجو عالی اّ اى َعٌل ثَ‬
‫ٍلطبى هٍیل‪ِ .‬عٌزِ ُوْه هاثَ هٍبلذ ثَ عٌل كوٍزبك ّ ایْبى ها اٍزوبلذ كاك ّ اى‬
‫هقبٕوذ اعزٌبة كوهْك‪ ّ .‬چْى كه َعٌل ٍوّهی ّ ؽبکوی هطلن ًجْك‪ُ ،‬و کٌ ثو‬
‫ّكن فُْ آهل فْك ٍقٌی هیگلذ ّهٖلؾزی هیاًلیْیل ػْام ؿْؿب ثوآّهكًل ّ‬
‫هٖل ِعٌزِ ُوْه کوكًل‪ .‬اّ اى ٍوكَُب ّ هكن ّ هلاها اى ؽبل ٍُوٌبم ّ هزل ؽَیي ؽبعی‬
‫فجو کوكٍ ایْبى ها رَکیٌی كاك ّ ثب ایْبى هیضبم ثَذ کَ ًگناهم کَ لْکو ثیگبًَ ثَ‬
‫آًغب رؼلّوی ٍبىك‪ .‬ایْبى ثلاى ػِل فّْلل ّلًل ّ آٍیجی ثلّ ًوٍبًیلًل‪ِ .‬عٌزِ ُوْه ًبگبٍ‬
‫اى پیِ ایْبى ثَ هكذ ّ ثَ فلهذ عُْچی ّ الًْ ایْبى هٍیل ّ اى اؽْالی کَ‬
‫ذ َّ َػ َْ َو َّ‬‫هْبُلٍ ًوْكٍ ثْكًل اػالم كاك‪ .‬ػبىم آًغب ّلًل‪ ّ ،‬چِبهم ٕلو ٌٍۀ ٍِ َّ‬
‫ذ ِهبیََ ثَ ظبُو ِّو ًيّل کوكًل‪ .‬ثَ گوك فٌلم ّ ثَ اٍزؼلاك عٌگ هْـْل ّلًل‪.‬‬ ‫ٍِ َّ‬
‫اُبلی َعٌل كهّاىُب ثجَزٌل ّ اى ثبهّ آؿبى عٌگ ًِبكًل‪ .‬چْى کَ ُوگي عٌگ ًلیلٍ‬
‫ثْكًل‪ ،‬اى هـْل رؼغت هیًوْكًل کَ چَ گًَْ ثَ كیْاه ؽٖبه ثوآیٌل‪ً .‬وكثبًِب ثو‬
‫كیْاه اكواّزٌل ّ اى عْاًت ّ ا‪ٛ‬واف ثَ ثبالی ثبهّ آهلًل ّ كهّاىُبی ِّو‬
‫ثگْبكًل‪ ّ ،‬روبهذ ِّویبى ها ثیوّى آّهكًل‪ ّ ،‬اى عبًجیي ُیچ آكویلٍ ها آٍیجی ّ‬
‫ٍو ایْبى‬ ‫ىؽوزی ًوٍیل‪ ّ .‬چْى پبی اى عٌگ ثبى کْیلٍ ثْكًل‪ ،‬كٍذ ّلوذ ثو ِ‬
‫كاّزٌل‪ ،‬هگو عٌل ٍو هؼلّك ها کَ ثب ِعٌزِ ُوْه كهّذ گلزَ ثْكًل ثکْزٌل‪ّ ًَ ّ .‬جبًَ‬
‫هّى ایْبى ها كه ٕؾوا هْهْف کوكًل ّ ِّو ها ؿبهد ػبم کوكًل‪ .‬ثؼل اى آى ػلی‬
‫فْاعَ کَ اى ٍوكاهاى ثقبها ثْك ّ پیِ اى فوّط ثَ ثٌلگی اكزبكٍ ثْك ثَ ایبلذ اًغب‬
‫ًٖت کوكًل‪ ّ .‬ثَ عبًت ِّو یٌِگی َکٌذ هكزٌل ّ هَزقلٔ گوكاًیلٍ ّؾٌَ ها‬

‫‪1041‬ف‪ ّ -:‬عًْص‬
‫‪1042‬ت‪:‬هیپٌضاكتٌض‬
‫‪1043‬جاهغ التْاعیز‪:491\1،‬تاعچیٌلؾ ک‬
‫ٌَت‬

‫‪242‬‬
‫ثٌْبًلًل‪ ّ ،‬اى آى عب اّلًْ ییلی‪ 1044‬ثَ ػيم هواهوّم كه ؽوکذ آهل ّ اى‬
‫چویک‬ ‫ٕؾواًْیٌبى روکوبى کَ كه آى ؽلّك ثْكًل كٍ ُياه هوك ًبم ىك ّلًلکَ ثَ ِ‬
‫فْاهىم هًّل‪،‬ربیٌبل ًُْیبى ثو ٍو ایْبى ثْك‪.‬چْى چٌل هٌيل ثوكزٌل‪ً ،‬ؾٍْذ ‪ٛ‬بلغ‬
‫ٍو ایْبى‬
‫ایْبًواثو آى كاّذ کَ هـْلی ها کَ ربیٌبل اّ ها هبین هوبم فْك ٍبفزَ ثو ِ‬
‫كاّزَ ثْك ثکْزٌل ّ یبؿی ّلًل‪ .‬ربیٌبل كه هو ّلهَ هیهكذ‪ .‬چْى آّاىٍ ٌّیل ثبى گْذ‬
‫ّ اکضو آى هْم ها ثکْذ ّ ثؼ‪ٚ‬ی ثَ ُيیوذ عبى ثجوكًل‪ ّ ،‬ثب كْعی كیگو ثَ عبًت‬
‫آهْیَ هوّ هكزٌل ّ آًغب اًجٍْ عوغ ّلًل‪ ،‬چٌبًکَ ْٕهد آى ؽبل كه هْ‪ٙ‬ؼی‬
‫فْیِ صجذ فْاُل اكزبك‪.‬‬

‫تاریخ چٌگیسخاى‬

‫چْى ثَ اُرواه هٍیل كوىًلاى ّ اهوا ثَ ا‪ٛ‬واف ًبهيك هیکوك‪ ،‬االم ًْیبى ّ‬
‫ِّکزُّْ‪ٛ‬ـبی ُو ٍَ ها ثب پٌظ ُياه هوك ثغبًت ثٌب َکذ كوٍزبك‪ .‬ایْبى ثب كیگو اهوا کَ‬
‫اى ا‪ٛ‬واف ثب ایْبى هزلن ّلٍ ثْكًل‪ ،‬آًغب هكزٌل ّ اِیلَزکْ هلک ثب لْکوی اه هٌَوِلیبى‬
‫هٖبؽت ثْك‪ ٍَ ،‬هّى عٌگ کوكًل ّ هّى چِبههبُل ِّو اهبى فْاٍزٌل ّ ثَ ایلی‬
‫ثیوّى آهلًل‪ ّ .‬لْکویبى ّ اهثبة ّ هػبیب ها علا علا ثٌْبًلًل‪ .‬لْکویبى ها ثؼ‪ٚ‬ی ثَ‬
‫ّوْیو ّ ثؼ‪ٚ‬ی ثَ ریو ثبهاى ُالک کوكًل ؛ ّ كیگو آى ها ثَ ُياهٍ ّ ٕلٍ ّ كَُ‬
‫هَوذ کوكًل‪ ّ ،‬عْاًبى ها ثَ َؽ َْو ثیوّى آّهًل ّ هزْعَ ُف َغٌل ّلًل‪ .‬چْى آًغب‬
‫هٍیلًل‪ ،‬اُل ِّو ثَ ؽٖبه پٌبُیلًل‪ ّ .‬اهیو آًغب رِی ُوْه هلک ثْك‪ ،‬هوكی ثِبكه‬
‫ثـبیذ كالّه ّ هوكاًَ ّ كه هیبى عیؾْى‪ ،‬كه هْ‪ٙ‬ؼی کَ آة ثلّّبؿ هیهّك‬
‫ؽٖبهی ثلٌل ها هَزؾکن گوكاًیل‪ ّ ،‬ثب ُياه هوك ًبهلاه آًغب هكزَ‪.‬چْى لْکوثوٍیل‪،‬‬
‫ّكزؼ ؽٖبهثوكْهكٍذ ًویكاك‪ ،‬عِذ آًکَ ریو ّ ٌٍگ هٌغٌین ًویهٍیل‪ .‬عْاًبى‬
‫ُف َغٌل ها ثَ َؽ َْو آًغب هاًلًل‪ ّ ،‬اى اُرواه ّ هٖجَُب کَ هَزقلٔ ّلٍ ثْك‪ ،‬هلك هی‪-‬‬
‫آّهكًل رب پٌغبٍ ُياه هوك ؽْوی ّثیَذ ُياه هـْل عوغ ّلًل ّ روبهذ ها كَُ ّ‬
‫ٕلٍ کوكًل‪ ّ ،‬ثوٍو كَُ ربژیک ّ[یک] هـْل عوغ ّلًل ّ روبهذ ًبهيك کوكًل رب‬
‫پیبكٍ اى کٍْ کَ كه ٍَ كوٌٍگی ثْك‪ٌٍ ،‬گ ًول هیکوكًل ّ كه عیؾْى هیهیقذ‪ّ .‬‬
‫ریوْه هلک كّاىكٍ ىّهم‪ٍ 1045‬بفزَ ثْك ّ ٍوپّْیلٍ ّ ًولرو ّ گل ٍّوکَ هؼغْى‬
‫اًلّكٍ ّ كهیچَُب گناّزَ‪ُ ّ .‬و هّى ثبهلاك ثَ ُو عبًی هّی هیگوكاًیل ّ عٌگِب‬
‫ٍقذ هیکوكًلّ ریو ّ آرِ ًل‪ ٜ‬ثوآى کبهگو ًجْك ّ ٌٍگِب کَ كه آة هیهیقزٌل اّ‬
‫كوا آة هیكاك ّ ثَ ّت ّجیقْى ثو ٍو ایْبى هیثوك‪ ّ .‬آى لْکو اى كٍذ اّ ػبعي‬

‫‪1044‬جاهغ التْاعیز‪492\1،‬‬
‫‪1045‬صع اصل‪،‬هغّص؛جاهغ التْاعیز‪493\1:‬‬

‫‪243‬‬
‫هبًلًل‪ .‬ثؼل اى آى هـْالى ریو ّ هٌغٌین كواّاى روریت کوكًل ّ عٌگِبی ٍقذ هی‪-‬‬
‫کوكًل‪ .‬رِی ُوْه هلک چْى کبه ثو اّ ٍقذ رٌگ آهل‪ ،‬كه ّت ُلزبك پبهٍ کْزی روریت‬
‫کوكٍ ثْك هّى گویي ها ؽب‪ٙ‬و گوكاًیلٍ ّ ثٌَ ّ اصوبل ها ًِبكٍ‪ ،‬هوكاى عٌگی هاكه آى‬
‫ًْبًل ّ ثَ ًلٌ فْیِ ثب عوبػزی هوكاى هوك كه ىّهم ًَْذ ّ هْؼلِب‬
‫ثواكوّفزَ‪،‬هبًٌل ثوم ثو آة هّاى هّاى گْذ‪ ّ .‬لْکو هـْل چْى فجو یبكزٌل‪ ،‬ثو‬
‫کٌبهُبی آة هیهاًلًل‪ ّ ،‬ریوْه هلک ُو کغب ؿلجۀ ایْبى هْبُلٍ کوكی‪ ،‬ىّههِب ها‬
‫ّ هوّك ها آًغب هاًلی ّ ثيفن ریوکَ ه‪ٚ‬ب اى ُلف فطب ًویکوك‪ ،‬ایْبى ها كّه هی‪-‬‬
‫گوكاًیل‪ ّ ،‬کْزیِب ها چْى ثبك ثو آة هیكّاًیل رب ثَ كٌَب َکذ هٍیل‪ ّ ،‬ىًغیوی ها کَ‬
‫ثو هّی آة کْیلٍ ثَزَ ثْكًل رب هبًغ کْزیِب ثبّل‪ ،‬ثَ یک ىفن ثجویل ّ ثی ثبک‬
‫ثگنّذ‪ ّ ،‬لْکوُب كّ ‪ٛ‬وف ثب اّ كه عٌگ ثْكًل رب ثَ ؽلّك َعٌل ّ ثبهچیٌلیؾ َکٌذ‬
‫هٍیل‪ّ .‬عْچیفبى چْى اى ؽبل اّ فجو یبكذ‪ ،‬لْکو ها كه كّ ‪ٛ‬وف عیؾْى كه چٌل‬
‫هْ‪ٙ‬غ ثلاّذ ّاى کْزیِب پل ثَزٌل ّ ػواكُب ثو پبی کوكًل ّ ریو چوؿ هّاى کوكًل‪.‬‬
‫ریوْه هلک اى روٕل لْکو فجو یبكذ‪ ّ ،‬ثَ کٌبه ثبهچیٌلیؾ َکٌذ اى لت آة ثیوّى آهل‬
‫ّ ٍْاهٍ هّاى ّل‪ ّ .‬هـْالى پیبپی اّ هیهكزٌل‪ ّ ،‬اّ اصوبل كه پیِ کوكٍ ثَ عٌگ‬
‫ثبى هیایَزبك‪ .‬چٌل آى کَ ثٌَ پیْی هیگوكذ ّ ثبهثو ػوت هّاى هیّل‪ .‬چٌل هّى‬
‫لْکو ُهـْل ىیبكد هی‪-‬‬
‫ِ‬ ‫ثلیي ًو‪ ٜ‬هکبّؽذ کوك‪ ّ .‬اکضو هوكهبى اّ کْزَ ّلًل ّ‬
‫گْذ‪ .‬ػبهجذ ثٌَ اى ّ ثبى گوكزٌل ّ اّ ثبهؼلّكی چٌل ثوبًل‪ ّ .‬ثوهواه رغللی هیًوْك‬
‫ّ كٍذ ًویكاك‪ .‬چْى آًِب ًیي ثَ هزل آهلًل‪ ّ ،‬اّ ها ٍالػ ًوبًل االٍَّ چْثَ ریو‪ :‬یکی‬
‫ّکَزَ ّ ثیپیکبى‪ ٍَ ّ ،‬هـْل ثو ػوت اّ هیهكزٌل یکی ریو ثیپیکبى کَ ثکْبك یک‬
‫هـْل ها کْه کوك‪ ّ ،‬كیگواى ها گلذ كّ ریو هبًلٍ ثَ ػلك ّوب ریو كهیؾ هیكاهم‪ّ .‬وب‬
‫آى ثَ کَ ثبى گوكیل ّ عبى ها ًگبُلاهیل‪ .‬هـْالى ثبى گْزٌل ّ اّ ثَ فْاهىم هٍیل ّ‬
‫ثبى ٍبى کبهىاه کوك‪ ّ ،‬ثب عوؼی ثغبًت یٌگی َکٌذ آهل ّ ّؾٌۀ ها کَ كه آًغب ثْك‬
‫ثکْذ ّ ثبى گْذ‪ ّ .‬چْى كه فْاهىم هٖلؾذ اهبهذ ًلیل‪ ،‬ثَ هاٍ ِّوٍزبى ثو‬
‫ػوت ٍلطبى هّاًَ ّلٍ ّ[ثلّ] پیٍْذ‪ ّ .‬یک چٌلی کَ ٍلطبى كه رکبپْی ثْك‪ ،‬اّ‬
‫اُل رٖ ّْف ثَ ّبم‬
‫ًیي کلبیزِب کوك ّ عالكرِب ًوْك‪ ّ .‬ثؼل اى آى ّاهؼَ اّكه ىی ِ‬
‫هكذ‪ ّ .‬چْى ًْایو كزٌَ ُب هٌطلی گْذ‪ ،‬ؽتّ الْ‪ٛ‬ي اّ ها ثو هواعؼذ ثبػش آهل‪.‬‬
‫هّی ثلاى ْٕة آّهك ّ چٌل ٍبل كههٖجۀ اى ٍو‪ 1046‬ؽلّك كوؿبًَ ٍبکي ثْك ّ اى‬
‫اؽْال فبًَ ّ كوىًلاى هزغٌَ‪ .‬یکجبهی ثَ ُف َغٌل هكذ‪ ّ .‬پَو ها كیل ٍُیُْهؿبهیْی‬
‫یبكزَ اى ؽ‪ٚ‬ود ثبرُْ آهلٍ‪ ّ ،‬اهالک ّ اٍجبة پلهثو ّی هَلّن كوهْكٍ‪ً .‬يك ثَ پَو‬
‫هكذ ّ گلذ اگو رْ پله فْیِ ها ثیٌی ٌّبٍی؟ عْاة كاك کِوي ّیو فْاهٍ ثْكم‬
‫چْى پله هیهكذ‪ ،‬اّ هاًٌْبٍن‪ .‬اهب ؿالهی َُذ کَ اّ ها كاًل‪ ّ .‬اّ هاؽب‪ٙ‬و کوك ّ‬

‫‪1046‬ف‪ -:‬ؿغ‬

‫‪244‬‬
‫ػالهزی کَ ثو اػ‪ٚ‬بء اّ ثْك ثگلذ‪ .‬چْى ثلیل رٖلین کوك‪ ّ ،‬فجو ؽیبد اّ كبُ ّل‪.‬‬
‫ّ‪ٛ‬بیلَ ثْاٍطَ آًکَ ّكایغ ثَیبه پیِ ایْبى ثْك‪ ،‬اّ ها هجْل ًویکوكًل ّ اًکبه هی‪-‬‬
‫ًوْكًل‪ .‬ثلاى ٍجت ػيیوذ ثٌلگی کوك‪ .‬كه هاٍ ثَ فلهذ هَلَهبى اُّ ُؿْل هٍیل‪ .‬كوهْك رب‬
‫اؽْال گنّزَ ّ هکبّؽذ ّ هوبرلذ اّ ثب هـْل اٍزکْبكی هیکوك‬ ‫ِ‬ ‫اّ ها ثو ثَزٌل ّ اى‬
‫ّ اّ كلیو ٍقي هیگلزجوایي ًو‪:ٜ‬‬

‫ّؼو‬

‫ًبهلاهاى رْهاى کوكٍ‬


‫ِ‬ ‫کَ ثب‬ ‫هوا كیل كه عٌگ كهیب ّ کٍْ‬

‫ثَ هوكی عِبى ىیو پبی هي اٍذ‬ ‫چَ کوكم ٍزبهٍ گْای هي اٍذ‬

‫ّ هـْلی کَ ثَ ریو ّکَزَ ىفن ىكٍ ثْك ثبى ٌّبفذ‪ ّ .‬چْى ّبٍىاكٍ ٍقي ثَیبه‬
‫ٍو‬
‫هیپوٍیل اّ كه اكای عْاة هواٍن اكة ّرؼظین رولین ًویكاّذ‪ِّ ،‬ياكٍ اى ِ‬
‫‪1047‬‬
‫ثیذ‬ ‫ؿ‪ٚ‬ت ریوی ثو ّی ىك ثوفْك ثَ پیچیل‪:‬‬

‫اىًیک ّثل اًلیَْ کْربٍ کوك‬ ‫ثَ پیچیل ّىآى پٌ یکی آٍ کوك‬

‫ربهیـ پیِ اى ایي یبك کوكین کَ چٌگیيفبى كه آفو پبییي ٍبل اژكُب کَ ثِبهُ هْاكن‬
‫ذ َّ َػ َْ َو َّ ٍِز َّ ِوبیََ ثْك‪،‬چْى ثَ ِّو ارواه هٍیل‪َ ،‬چـَزبی ّ اّکزبی ها‬ ‫میالؾغۀ ٍِ َّ‬
‫عِذ كزؼ ارواه‪ ّ ،‬عْچی ّ اهوا هاثب لْکو ُو کٌ ثغبیی ًبهيك کوك ّ رب كّم هبٍ‬
‫ثِبه ٍبل هبه‪،‬کَ اّل هبٍ هْاكن می الؾغۀ ٌٍۀ ٍَج َغ َّ َػ َْ َو َّ ٍِزَّ ِوبیََ ثْك کَ کوب پیِ‬
‫پٌظ هبٍ ثبّل‪ِّ ،‬ياكگبى ّ اهوای هنکْه ُو یک ثَ كزؼ ثالكی کَ هٍْْم ثْكًل‬
‫اّزـبل ًوْكًل‪ ّ .‬آى اؽْال ثو آى هٌْال هكذ کَ ّوػ كاكٍ ّل ایي ىهَزبى كزؼ ثالكی‬
‫کَ ثؼل اى ّ هّاى ّلى ارواه اى كٍذ كاكٍ‪ ،‬رب ىهبًی کَ كیگو ثبهٍ ُوَ ِّياكگبى ّ‬
‫اهوا ثَ ثٌلگی اّ پیٍْزٌل؛ عْچی ّ عـزبی ّ اّکزبی ها ثَ اٍزقالٓ فْاهىم ًبهيك‬
‫کوك‪ ّ ،‬فْیِ ثب كیگو اهواّ لْکویبى اى آة رِو ِهل گنّزَ ثَ ایواى ىهیي رْعَ ًوْك‬
‫ّ روبهذ هْوّػ ّ هزؼبهت مکو کٌین‪ّ ،‬آى چَ ثؼل اى آى ثْكٍ ثگْین اًْب َءهللاُ رؼبلی‪ّ .‬‬
‫آى ؽبل چٌبى ثْك کَ ِّياكگبى ّ اهواعِذ كزؼ ّالیبد رؼییي كوهْكٍ‪ ،‬ثٌلٌ فْیِ‬
‫اى اُرواه ثوٖل ثقبها هّاى ّل‪ ّ .‬پَو کِزو اّ رْلْی کَ لوت اّیِ َکَ ًُْیبى ثْك كه‬
‫فلهذ اّ ثْك ثب لْکوی ثَیبه ثو هاٍ ىَ هًُْم ؽوکذ كوهْك‪ .‬رب ثبهلاك پگبٍ ًبگبٍ ثلاى‬
‫هٖجَ هٍیلًل‪ .‬اُبلی اى ثین لْکو ػظین ثبؽٖبه پٌبُیلًل‪ .‬چٌگیيفبى كاًْوٌل ؽبعت‬
‫ها ثَ اِیلچی پیِ ایْبى كوٍزبك ثب ػالم ّْٕل هْاکت ّ رولین ًٖبیؼ‪ .‬عوغ كزبًبى‬

‫‪1047‬ت‪:‬كؼغ‬

‫‪245‬‬
‫فْاٍزٌل کَ اّ ها رؼو‪ٙ‬ی هٍبًٌل‪ .‬آّاى ثوآّهك کَ كاًْوٌل ؽبعجن هَلوبى ّ هَلوبى‪-‬‬
‫ىاكٍ‪ .‬ثَ كوهبى چٌگیيفبى ثَ هٍبلذ آهلٍام رب ّوب ها اى ؿوهبة ُالک فالٓ كُن‪.‬‬
‫ّ چٌگیيفبى ثب لْکو عوّاه هوكاى کبه ایٌغب هٍیلٍ‪ .‬اگو فالف اّ كه فب‪ٛ‬واًل‪ ،‬ثَ‬
‫یک لؾظَ ؽٖبهُبهْى ّٕؾوا اى فْى عیؾْى کٌل‪ ّ ،‬اگو ًٖیؾذ ثٌْْیل ّ هطیغ‬
‫ّ هٌوبك اهوا اّ ّْیل‪ً ،‬لًْ ّ اهْال ّوبثَ ٍالهذ هبًل‪ .‬ایْبى چْى آى کلوبد هؼوْل‬
‫ٌّیلًل‪ٕ ،‬الػ فْیِ كه اظِبه ا‪ٛ‬بػذ كیلًل‪ٍ .‬وّهاى پیِ آهلًل ّ عوؼی ها ثَ‬
‫اًْاع ًيّل پیْزو كوٍزبكًل‪ ّ .‬چْى ثَ هْهق ػوٗ هٍیل‪ ،‬ؽبل پیْْایبى ىَ هًُْم‬
‫پوٍیل ّ ثوروبػل ایْبى ؿٖت كوهْك ّ ثَ اٍزؾ‪ٚ‬به ایْبى ایلچی كوٍزبك‪ .‬ؽبلی ثَ‬
‫ثٌلگی ؽ‪ٚ‬ود ّزبكزٌل ّ ثَ اًْاع ٍیْهؿبهیْی هقْٖٓ گْزَ‪ ،‬ثغبى اهبى یبكزٌل‪ّ .‬‬
‫كوهبى ّل رب اُل ىَ هًُْم ها هزلؾ ثبلین ًبم ًِبك‪ ّ .‬اى روکوبًبى آى ‪ٛ‬وف كلیلی کَ ثو‬
‫هاُِب ّهْف روبم كاّذ‪ ،‬لْکو ها ثَ هاُی کَ ّبٍ هاٍ ًجْك‪ ،‬ثَ ٍو ؽ ّل ًْه ثوّى‬
‫آّهك‪ ّ .‬آى هاٍ اى آى ّهذ ثبى هاٍ فبًی گْیٌل‪ .‬ثَ ‪ٛ‬بیو ثِبكَه هولهَ ثْك ثَ اػالم‬
‫ّْٕل چٌگیيفبى هٍْل كوٍزبك ّ ثْػل ّ ّػیل پیـبم كاك‪ ّ .‬ثؼل اىروكك ایلچیبى‪،‬‬
‫اُبلی ًْهّ كٍذ هٍْلی ّ ًُيلی روبم كوٍزبكًل ثَ ثٌلگی ؽ‪ٚ‬ود ّ اظِبه هطبّػذ‬
‫کوكًل‪ .‬ثؼل اى هجْل ًيّل‪ ،‬كوهبى ّل کَ ٍُْثِْكای كه هولهَ ثَ ّوب هیهٍل ِّو ثَ‬
‫ّی رَلین کٌیل‪ٍْ .‬ثْكای‪ ،‬اهزضبل كوهبى ًوْكًل ّ ّٖذ ًلو هوك گيیلٍ ها كه‬
‫ٕؾجذ پَو اهیو ًْه‪ ،‬اِیل فْاعَ ًبم‪ ،‬ثوٍجیل هلك ثَ عبًت َكثًُْ كوٍزبكًل‪ ّ .‬چْى‬
‫چٌگیيفبى پوٍیل‪ ،‬اٍزوجبل کوكًل ّ كه فْه ؽبل رُي ُؿْ ّ ًيل پیِ آّهكًل‪.‬‬
‫چٌگیيفبى ایْبى ها ثَ ػب‪ٛ‬لذ پبكّبُبًَ هقْٖٓ گوكاًیل ّ كوهْك کَ هبل هواهی‬
‫ٍلطبى فْاهىهْبٍ كه ككزو چَ هولاه اٍذ؟ گلزٌل یکِياه ّ پبًٖل كیٌبه‪ .‬كوهْك کَ‬
‫ایي هجلؾ ًول ثلٌُل ّ ثؼل اى ایي رؼوٗ ًوٍبًٌل‪ .‬ثلاكًل ّ اى هزل ّ ًِیت فالٓ یبكزٌل‪.‬‬
‫ّ اى آًغب هزْعَ ثقبها ّلًل‪ ّ .‬كه اّایل هؾوم[‪ٌٍ ]B333‬ۀ ٍَج َغ ّ َػ َْ َو َّ ٍِزَّ ِوبیََ ثَ‬
‫ظبُو ّل ِّو ثقبها‪ ،‬ثَ كهّاىٍ هلؼَ ًيّل کوك؛ ّ هزؼبهجلْکو هیهٍیلًل ّ پیواهي‬
‫ِّو كوّك هیآهلًل‪ ّ .‬لْکو ثقبها ثیَذ ُياه هوك ثْكًل‪ ،‬هولم ایْبى ُکْکفبى ّ‬
‫اهوای كیگو چْى فویل ثْه ربیبً ُگْه ّ ٍِ ًِْچفبى ّ ُکْلیفبى‪ّ ّ .‬جبًگبٍ ثب هْم‬
‫فْكاى ؽٖبه ثیوّى آهلًل‪ ّ .‬چْى ثو کٌبه عیؾْى هٍیلًل‪ ،‬یَيَک‪1048‬لْکو ثوایْبى‬
‫اكزبكًل ّ آصبهّبى ثو ثبك كٌب ًِبكًل‪ .‬هّى كیگو‪ ،‬ثبهلاك‪ ،‬كهّاىٍُب ثگْْكًل ّ فلوی اى‬
‫ای ّوَ ّ هؼبهف ثجٌلگی ؽ‪ٚ‬ود آهلًل‪ .‬چٌگیيفبى عِذ هطبلؼَ ِّو ّ ؽٖبه ثو‬
‫ًَْذ ّ ثَ ِّو اًله آهل ّرب ثَ عبهغ ثواًل ّ كه پیِ هوْٖهٍ ثَ ایَزبك‪ ،‬رْلْیفبى‬
‫پیبكٍ ّل ّ ثو ثبالی هٌجو آهل‪ .‬چٌگیيفبى پوٍیل کَ ایي هوبم ٍوای ٍلطبى اٍذ؟گلزٌل‬
‫فبًَ فلای اٍذ‪ .‬اى اٍت كوّك آهل ّ ثوثبالی هٌجو ٍَ چِبه پبیَ ثو آهل ّ كوهْك کَ‬

‫‪1048‬‬
‫َک‬
‫یؼ‬‫ف‪َ -:‬‬

‫‪246‬‬
‫ٕؾوا اى ػلق رِی اٍذ‪ ،‬اٍجبى هب ها ّکن پو کٌیل‪ .‬كه اًجبهُب ِّو ثگْبكًل ّ ؿلَ‪-‬‬
‫ُب هیکْیلًل ّ ٌٕبكین هٖبؽق ها آ ُفو اٍجبى ٍبفزٌل؛ ّفیکِبی ّواة كه هَغل‬
‫ثیٌلافزٌل ّ هـٌّیبى ِّو ها ؽب‪ٙ‬و کوكًل رب ٍوبع ّ ههٔ هیکوكًل‪ ّ .‬هـْالى‬
‫ثوإْل ؿٌبی فْیِ آّاى ثو کْیلًل‪ ّ ،‬اػیبى ّ ٍبكاد ّ ایوَ ّ هْبیـ ّ ػلوب ّ‬
‫ه‪ٚ‬بد ثغبی ٍزْهكاهاى ثو ٍو ‪ْٛ‬یلَ هؾبكطذ ٍزْهاى ایَزبكٍ‪ ّ ،‬اهزضبل اؽکبم آى‬
‫اهْام ها الزيام کوكٍ‪ ّ .‬ثؼل اى آى چٌگیيفبى اى ِّو ثیوّى آهل ّ ػوْم اُل ِّو‬
‫گوكکوك ّ ثو هٌجو هّٖلی ػیل هكذ‪ ّ ،‬ثؼل اى روویو فالف ّ ؿله ٍلطبى ثَ ّوؽی‬
‫روبم گلذ‪ ،‬ای هْم‪ ،‬ثلاًیل کَ ّوب گٌبُبى ثيهگ کوكٍایل ّ ثيهگبى ّوب ثو گٌبٍ هولم‪-‬‬
‫اًل‪ .‬اى هي پوٍیل کَ ایي ٍقي ثَ چَ كلیل هیگْین‪ٍ .‬جت آى کَ هي ػناة فلام‪ .‬اگو‬
‫اى ّوب گٌبُبى ثيهگ ًیبهلی فلای ثيهگ چْى هي ػناثی ثَو ّوب ًلوٍزبكی‪ .‬ثؼل‬
‫اى آى پوٍیل کَ اهیٌبى ّ هؼزولاى ّوب کیَزٌل‪ُ .‬و کٌ هزؼّلوبد فْك ها ثگلزٌل ّ ثَ‬
‫اٍن ثبٍوبهی عِذ ُو یک هـْلی ّ روکی ها هؼیّي کوك رب ًگناهًل کَ لْکویبى ایْبى‬
‫ها رؼو‪ٙ‬ی ثوٍبًٌل‪ .‬چْى اى اى كبهؽ ّل‪ ،‬فطجَ ها ثو آى فزن كاّذ کَ هٌؼوبًی ّ‬
‫رْاًگواى کَ ثْك ‪ٛ‬لت كاّذ ّ كوهْك رب هبلِب هلكْى ها ثلٌُل ّ كّیَذ ّ ُلزبك کٌ‬
‫ها هؼیّي کوكًل‪ٕ ،‬لّ ًْك ِّوی ّ ثبهی ؿویت‪ ّ ،‬ثوّكن كوهبى هطبلجذ هبل اى‬
‫هؼزولاى ایْبى هیهكذ‪ .‬آى چَ هیكاكًل هیٍزلًل ّ ثَ ىیبكد رکلیلی ّ هْافنری ًوی‪-‬‬
‫ًوْكًل‪ ّ .‬كوهْك رب آرِ كه هؾالد ىكًل‪ .‬ثیْزو ِّوثَ چٌل هّى ٍْفزَ ّل هگو‬
‫عبهغ ّ ثؼ‪ٚ‬ی ٍوایِب کَ اى آعو ثْك ّ هوكاى ثقبها ثؾْو ؽٖبه ثواًلًل ّ اى‬
‫عبًجیي هٌغٌیوِب هاٍذ کوكًل‪ّ ،‬کوبًِب ثَ ىٍ آّهكًل ّ ٌٍگ پوّاى ّل‪ ّ .‬اى اًلهّى‬
‫هبهّهُب ًل‪ ٜ‬هیاًلافزٌل‪ ّ ،‬هّىُب ثو آى عولَ هکبّؽذ هیکوكًل رب ػبهجذ اُل‬
‫ؽٖبه ها کبه ثَ عبى‪ 1049‬هٍیل‪ ّ ،‬فٌلم ؽٖیي ثَ عوبكاد ّ ؽیْاًبد ثب ىهیي‬
‫هَزْی ّل‪ ّ .‬ثَ هوكاى ؽْوی ثقبها كٖیل ها ثبى گوكزٌل ّ كه هلؼَ ها آرِ كه‬
‫ىكًل؛ ّ عجبهاى ّ اػیبى ىهبى ّ اهوای ٍلطبى کَ اى ٍو ػيد پبی ثو فبک‬
‫ًٌِبكًلی‪ ،‬كٍزگیو هنلذ ّلًلی ّ كه كهیبی كٌب ؿوهَ گْزٌل‪ ّ ،‬اى آى عوبػذ ربىیبًَ‬
‫ثبالیی ًگناّزٌل‪ .‬ىیبكد اى ٍی ُياه ثَ هزل آهلًل‪ ]A333[ّ ،‬ىًبى ّ کْكکبى ها‬
‫ثجوكٍ ثجوكًل‪ ّ .‬چْى ِّو اى ‪ٛ‬ـبد پبک ّل‪ ّ ،‬كیْاهُب ثواثو فبک گْذ‪ ،‬روبم اُل‬
‫ِّو ُن ثَ ًوبىگبٍ ٕؾوا ثوكًل ّ عْاًبى ها ثَ ؽْو ٍووهٌل ّ َكثٍُْیَ‪ 1050‬ثوكًل‪ّ .‬‬
‫چٌگیيفبى اى آًغب هزْعَ ٍووهٌل ّل‪ .‬ربهیـ كه آفو ثِبه هْؿبی ییل هنکْهکَ كه‬
‫میالؾغۀ ٌٍۀ ٍَج َغ َّ َػ َْ َو َّ ٍِزَّ ِوؤیََ ّاهغ ّلٍ‪ ،‬كه ِّْه آى هْاكن ِّْه ٌٍۀ صَوبًَ َْ‬
‫َػ َْ َو َّ ٍِزَّ ِوؤیََ ثْكٍاًل‪ ،‬اػیبى ٍلطبى ایْبى ثْكًل‪ ،‬کَ كه ٍووهٌل ثَ كاّزَ ّ پٌغبٍ‬
‫ُياه ربژیک ّ ثیَذ كیل كیْ ُیکل کٍْ پیکو ّ ؿلجَ فْآ ّ ػْام ِّو چٌلاًکَ‬

‫‪1049‬ت‪:‬اضطغاع‬
‫‪1050‬ف‪ ّ -:‬صتْؿیَ‬

‫‪247‬‬
‫كه ؽٖو ًگغٌل‪ ّ .‬هغ ُنا كیْاه ؽٖبه اٍزْاه کوكٍ ثْكًل ّ چٌل كٖیل كه ثلاهاى‬
‫کْیلٍ‪ ّ ،‬فٌلم هاثَ آثوٍبًیلٍ‪ ّ .‬كه آى ّهذ کَ چٌگیيفبى‪ ،‬آّاىٍ لْکو ّ ؿلجَ‬
‫ٍووهٌل ّ اٍزؾکبم ؽٖبه ّ هلؼَ آًغب كه آكبم هٌزْو ّلّ ُوگٌبى هزّلن کَ ٍبلِب ثبیل‬
‫رب ِّو ٍووهٌل هَزقلٔ گوكك رب ثَ هلؼَ هٍل‪ .‬اؽزیب‪ ٛ‬ها ْٕاة آى چٌبى كیل کَ‬
‫ثیْزو ؽْالی آى پبک گوكاًل‪ .‬ثلاى ٍجت اى اثزلا هزْعَ گوكك ّ ثَ ثقبها ّْك ّ‬
‫هَزقلٔ گوكاًل ّ اى آًغب ؽْوی روبم ثله ٍووهٌل هاًل ّ كه هاٍ ثَ ُو کغب کَ هی‪-‬‬
‫هٍیل آى چَ ایل هیّلًل ُیچ رؼوٗ ًویهٍبًیل‪ ّ .‬آى چَ هوبًؼی ًوْكًل‪ ،‬چْى ٍو‬
‫پل‪َ ّ 1051‬كثٍُْیَ‪ ،‬لْکوی ها ثَ هؾبٕوٍ آى هیگناّذ‪ ّ .‬چْى ثَ ٍووهٌل هٍیل‪،‬‬
‫ِّياكگبى ّ اهوا کَ ثَ ارواه ّ كیگو ّالیبد ًبهيك ثْكًل اى کبه كزؼ آى هْا‪ٙ‬غ كبهؽ‬
‫گْزَ رب ؽْوُب آًغب ثیوّى کوكٍ ثْكًل كه هٍیلًل‪ ّ ،‬ثبهگبٍ ُگْک‪ٍ 1052‬وای افزیبه‬
‫کوكًل‪ ،‬چٌلاى کَ ؽْن کَ هیهٍیل‪ ،‬ثله ِّو كوّك هیآهلًل‪ .‬چٌگیيفبى یک كّ هّى‬
‫ثَ ًلٌ فْك گوك ثبهّ ّ كٖیل ‪ْٛ‬اف هیکوك ّ گوكزي آى كهّاىُب ها رلثیو هی‪-‬‬
‫اًلیْیل‪ ّ .‬كه اصٌبی آًؾبل فجو هٍیل کَ ٍلطبى فْاهىهْبٍ كه ربثَزبى گبٍ اٍذ‪ .‬عجَّ‬
‫ثِبكه ٍّْثلای ثِبكه کَ اى هؼزجواى اهوای ثيهگ ثْكًل‪ ،‬ثب ٍی ُياه هوك ثو ػوت‬
‫ٍلطبى هّاى کوك‪ّ ،‬االم ًْیبى ّییَُْ‪ 1053‬ها ثغبًت َّفِ ّ ‪ٛ‬بلوبى كوٍزبكًل‪ ّ .‬ثؼل‬
‫اى آى ٍیْم هّى‪ ،‬ثبهلاك چٌلاى لْکو اى هـْل ّ ؽْوی ثو ٍْه ِّو هؾی‪ّ ٜ‬لًل کَ‬
‫اػلاك ایْبى هوکي ًجْك‪ .‬اهیو ؽَبماللیي فویلثْه ربیبً ُگْ چٌل آى ثب لْکو هـْل‬
‫هؾبهثَ ًوْك‪ .‬چٌگیيفبى ثبهُب ثؼل اىاّ یبك هیکوك اهب‪ 1054‬هغبل ًلیل‪ 1055‬ػبهجذ كه‬
‫عٌگ کْزَ ّل ّ الپبهفبى ّ ّیـفبى ّ ثبالى فبى ّ‪ٛ‬بیلِۀ فبًبى‪ ،‬ها ثیوّى آّهكًل‪.‬‬
‫ّ اى عبًت ثَیبه کْزَ ّلًل ّجبًگبٍ ُو یک ثب هووِّ فْك هكزٌل‪ .‬هّىكیگو چٌگیيفبى‬
‫ثٌلٌ فْیِ ٍْاه گْذ ّ روبهذ لْکوُب ها ثو هلاه ِّو ثگناّذ‪ ّ ،‬ثيفن ریو ریؾ‬
‫لْکو ِّو ها ثَ ٕؾوا ّ هیلاى عٌگ ثَ گناّذ‪ ّ ،‬اُل ِّو اى عٌگ آى هّى‬
‫فبیق ّلٍ ثْكًل ّ اى اُْا ّ آها‪ 1056‬هقزلق گْزَ‪ .‬هّى كیگو هـْالى فیوٍ ّ‬
‫ِّویبى هزو ّكك ثبى آؿبى عٌگ کوكًل‪ً .‬بگبٍ هب‪ٙ‬ی ّ ّیـ االٍالم ثب گوُّی ایّوَ ثَ‬
‫فلهذ آهلًل ّ ثَ هْاػیل اّ هَزطو گْزَ ثب ِّو هكزٌل‪ٕ ّ،‬جؼ كم كهّاىۀ ًوبىگبٍ‬
‫ثگْبكًل رب لْکو كه ِّو ّلًل‪ ّ ،‬آى هّى كه رقویت ثبهّ ّ كٖیل هْـْل ثْكًل ّ‬
‫ثب فبک هاٍ ثواثو کوكًل‪ ّ ،‬ىًبى ّ هوكاًوا ٕل ٕل كه ٕؾجذ هـْالى ثَ ٕؾوا‬

‫‪1051‬صع اصل‪:‬ؿغهض؛جاهغ التْاعیز‪511\1،‬‬


‫‪1052‬صع اصل‪ّ:‬اکْل؛جاهغ التْاعیز‪511\1،‬‬
‫‪1053‬ف‪:‬یـاصّع؛ت‪ً:‬یـاًْع؛جاهغ التْاعیز‪511\1،‬‬
‫‪1054‬ف‪-:‬یاص هیکغص اها‬
‫‪1055‬ت‪ -:‬هجال ًضیض‬
‫‪1056‬ف‪ -:‬اُْا ّ آعا‬

‫‪248‬‬
‫هیهاًلًل‪ ّ ،‬هب‪ٙ‬ی ّ ّیـ االٍالم‪ ّ 1057‬هزؼلوبى ها اى فوّط هؼبف كاّزٌل‪ .‬هویت‬
‫پٌغبٍ ُياه آكهی كه ؽوبیذ ایْبى هْٖى هبًلًل‪ً ّ .‬لا كاكًل کَ ُو آكویلٍ ]‪[B329‬‬
‫کَ پٌِبى ّْك فْى اّ ثویيًل‪ ّ .‬هـْالى كه ؿبهد ثْكًل‪ ،‬ثَیبه هوكهبى کَ كه‬
‫ٍْهافِب یبكزٌل کْزٌل‪ ّ .‬پیل ثبًبى پیلِب ها ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى ثوكًل ّ ‪ٛ‬ؼوَ ایْبى‬
‫‪ٛ‬لت هیكاّزٌل‪ .‬كوهْك کَ ایْبى ها ثَ ٕؾواُب کٌیل رب فْك هیگوكًل ّ هیفْهًل‪.‬‬
‫پیالى ها ثگناّزٌل رب ثَ گوٌٍکی ُالک هیّلًل‪ّ ّ .‬ت هـْالى اى ِّو ثیوّى آهلًل‬
‫اُل ِّو كه ثین ػظین ثْكًل اَلپبه‪1058‬فبى هوكی ًوْك ّ ثب ُياه هوك كل اى عبى‬
‫ثوگوكزَ اى ؽٖبه ثیوّى آهلٍ ثو لْکو ىك ّ ثگویقذ‪ ّ .‬ثبهلاك لْکو كیگو ثبهٍ‬
‫گوك هلؼَ ثَ ایَزبكًل ّ اى عبًجیي ریو ّ ٌٍک پوّاى ّل‪ ّ .‬ؽٖبه ّ ثبهّی كٖیل‬
‫ّیواى کوكًل ّ عْی ىیو آة ها فواة کوكًل؛ ّ ٌُگبم ّبم كهّاىٍ ثَزلًل ّ كه‬
‫هكزٌل‪ .‬اى هلوكاى ّ پِلْاًبى هوكی ُياه پٌبٍ ثَ عبهغ ثوكًل ّ عٌگی ٍقذ آؿبى‬
‫ًِبكًل ّ ثٌَ هـْالى ًل‪ ٜ‬اًلافزٌل ّ هَغل ها ثب ُو کَ كه آًغب ثْكًل ثَ ٍْفزٌل ّ‬
‫ثبهی اُل هلؼَ ها ثَ ٕؾوا آّهكًل ّ روکبى ها اى ربعیکبى علا کوكًل عولَ ها كَُ ّ‬
‫ٕلٍ کوكٍ‪ ،‬روکبى ها ثو ّکل ُهـْل ًُ ُـْلَ ّ کب ُکل ٍبفزَ ّ ثبهی روبهذ ٍال‪ٛ‬یي ّ‬
‫فبًبى کَ اى هجل ٍلطبى كه ٍووهٌل ثْكًل ثَ هزل آّهكًل‪ ّ .‬چْى ِّو ّ ؽٖبه كه‬
‫فواثی یکَبى ّل ّ اهواّ لْکو ها ثَیبه ُالک کوكًل‪ ،‬كیگو هّى ثبىهبًلگبى ها‬
‫ّوبهٍ کوكًل‪ ،‬اى آى هبیَ ٍی ُياه هوك ها ثَ اٍن پیَّْهی هؼّیي گوكاًیلًل ّ ثو‬
‫پَواى ّ فْاریي ّ اهوا ثقِ کوكًل‪ُ ّ.‬وبى هولاه ثو ٍجیل َؽ َْ َوًبهيك کوكًل ّ‬
‫هَزظِو آى ثوبیب ها اعبىد اًٖواف یبكزٌل‪ّ،‬کواًۀ ٍالهزی ها ثَ هجلؾ كّیَذ ُياه‬
‫هؾبكظذ گوكاًیلًل ّ صوَ الولک اهیوػویل ثيهگ هاکَ اى اکبثو إؾبة هٌبٕت‬
‫ٍووهٌل ثْكًل‪ ،‬رؾٖیل آى هٍْْم كوهْك ّ ّؾٌَ ها هؼیي کوك‪ ّ .‬اى ؽْوثؼ‪ٚ‬ی ها‬
‫ثَ ‪ٛ‬وف فواٍبى ثوك ّ ثؼ‪ٚ‬ی ها ثب پَواى ثَ عبًت فْاهىم كوٍزبك‪ ّ .‬ثؼل اى آى‬
‫چٌل ًْثذ كیگو هزؼبهت ؽَي ‪ٛ‬لت هیكاّزٌل ّ اى آى ؽْوُب کن کَی فالٓ یبكذ‪،‬‬
‫ثلاى ٍجت آى كیبهروبم فواة ّل‪ ّ .‬چٌگیيفبى آى ربثَزبى ّ پبییي كه ٍووهٌل ثْك‪.‬‬
‫ربهیـ چٌگیيفبى چْى ٍووهٌل ها كه ٍبل هبهّاهغ كه هبٍ میالؾغۀ ٌٍۀ ٍَج َغ َّ َػ َْ َو‬
‫َّ ٍِ َّ‬
‫ذ ِهبیََ کَ هبُِب آى هْاكن ِّْه ٌٍۀ صَوبىَ َّ َػ َْ َو ثْكٍ كه كٖل ربثَزبى ثَ‬
‫گوكذ ّ ٍبل ٍیْم ثْك اى هکْة اّ‪ ،‬هزْارو اى ؽبل ٍلطبى هؾول فْاهىهْبٍ ّ‬
‫لْکو ّ ه ّْد ّ ‪ٙ‬ؼق اّ فجو هیهٍیل‪ ،‬چَ هَوا ُإالى لْکو چٌگیيفبى اهوا ّ هزؼلّوبى‬
‫اّ ها هیگوكزٌل یب كه هؿجذ ثَ ایلی كه آهلًل ّ هیًوْكًل کَ ٍلطبى فبیق اٍذ ّ‬
‫هزؾیّو ّ هزو ّكك‪ ّ ،‬اّ ها ُیچ ٍکًْی ًیَذ‪ ّ .‬پَوُ ٍلطبى عالال ّلیي ثب اّ گلذ کَ‬
‫لْکوُب کَ ثَ ُو هْ‪ٙ‬غ هُب کوكٍاًل ّ اى آى ا‪ٛ‬واف عوغ هیثبیل کوك ّ ثواثو‬

‫‪1057‬ف‪ -:‬كیز االؿالم‬


‫‪1058‬صعاصل‪:‬الة؛جاهغ التْاعیز‪512\1،‬‬

‫‪249‬‬
‫فٖن كٍذ ثوكی ًوْكى‪ ّ .‬چْى ٍلطبى ها كّلذ ثوگْزَ ثْك هَوْع ًویكاّذ‪.‬‬
‫ثٌبثو ّهْف کبه اّ‪ ،‬چْى ثَ ّهذ هؾبٕوٍ ٍووهٌل ٌّیل کَ ٍلطبى كه ربثَزبى گبٍ‬
‫اٍذ‪ ،‬عجَ ًْیبى ها اى هْم ثیَ ُْد‪ 1059‬ثب یک رْهبى لْکو ة اٍن هَواّلی كه هولهَ‬
‫ّهیبًگلَذ ثب یک رْهبى كیگو ثَ هٍن ِگغی َگَ ثو‬ ‫ثلوٍزبك‪ٍْ ّ ،‬ثلای ثِبكه اى هْم اُ ِ‬
‫ػوت ثَ كوٍزبك ]‪ ّ [A330‬رُْهُْچبه ثَِب ُكه ها اى اهوای هْم هٌُوِواد ثب یک رْهبى‬
‫كیگو اى ػوت ایْبى هّاى کوك ّ كوهْك کَ ثوػوت ٍلطبى فْاهىهْبٍ ثوًّل ّ‬
‫ُوکغب ثْی هٍیل‪ ،‬اگو ثب لْکوی ثواثو آیٌل ّ ّوب ها هْد هوبّهذ ًلاّزَ ثبّیل‪،‬‬
‫رْهق ًوبیٌل ّ اػالم کٌٌل؛ رب اگو ‪ٙ‬ؼق ؽبل ثبّل‪ ،‬هوبّهذ ًکٌل‪ .‬چْى هزْارو فجو‬
‫‪ٙ‬یؼق ّ فْف ّ ُواً اّ هیهٍیل‪ُ ،‬وبًب ثب ّوب ‪ٛ‬بهذ ثواثوی ًلاّزَ ثبّل‪ 1060.‬ثَ‬
‫هْد فل ای ثيهگ كه فْاٍذ رب اّ ها ثلٍذ ًیبهًل ثبى ًگوكیل؛ ّ اگو اى ّوب ؿیجذ‬
‫ًوبیٌل ّ ثب هؼلّكی چٌل پٌبٍ ثَ کٍْ یب ؿبهی كُل‪ ،‬یب فْك ها ثوای کوكاه‪ 1061‬اى چْن‬
‫آكهی پٌِبى کٌل‪ّ ،‬وب ثبیل کَ چْى یبك هوِلٍ ثَ هیبى ّالیذ اّ كه هًّل‪ُ ّ ،‬و کَی‬
‫کَ ثبیلی پیِ آیل اّ ها اٍزوبلذ كُیل‪ ّ ،‬ؽبکن ّ ّؾٌَ ُو کَی کَ اى ػٌبك كم ىًل یب‬
‫فالف ىًل اّ ها هِو کٌیل‪ ّ .‬ایي کبهُب ثَ ه ّلد ٍَ ٍبل روبم کوكٍ‪ ،‬اى هاٍ كّذ‬
‫هجچبم هواعؼذ ًوبیٌل‪ ّ،‬ثْالیذ هـْلَزبى کَ یْهد هلین هبٍذ ثوب پیًْلیل‪ .‬چَ اى‬
‫هّی هیبً‪ ،‬ظبُو آى کَ كه ایي هلد هْػْك کبه ایواى ىهیي ثَ روبهی یک ٍْ‬
‫کوكٍ‪ ،‬هظلو ّهٌْٖه ثقبًِب هٍین‪ .‬ثَ ىّكی رْلْی فبى ها عِذ اٍزقالٓ‬
‫ِّوُبی فواٍبى ّ هوّ ّ ُواد ّ ًیْبثْه ّ ٍوفٌ ّ آى ّالیذ ثو ػوت ّوب هی‪-‬‬
‫كوٍزن‪ ّ ،‬عـزبی ّ اّکزبی ّ عْعی ها ثب لْکوُب عِذ كزؼ فْاهىم کَ هؼظنرویي‬
‫ِّوُبٍذ ّ رقذگبٍ فْاهىهْبٍ اٍذ هّاًَ هیگوكاًن ثَ هْد فلای ثيهگ‪ ّ .‬هب‬
‫ها ایي کبه كٍذ كاكٍ ّ رب فبًَ هٍیلى‪ُ ،‬ویي هله هّىگبه ثبّل‪ ّ ،‬ایْبى ها هّاًَ‬
‫گوكاًیل‪ ّ .‬ثؼل اى آى پَواى هنکْه ها كزؼ فْاهىم کوكًل‪ ،‬ثب لْکو عواه هّاًَ‬
‫كاّذ ّ فْیْزي ّ رْلْیفبى چٌل گبٍ كه ؽلّك ٍووهٌل عجَ اى ػٌبء ٍلو‪1062‬ثیب ٍْك‪.‬‬
‫ّعجَّ ٍّْثلای ّ رُْهُْچبه ثب ٍی ُياههوك ثوهؼجو پٌغبة ثَ گناّزٌل ّ اى پی ٍلطبى‬
‫اى اؽْال ّ آصبه اّ عْیبى هیهكزٌل‪ٍ ّ ،‬لطبى پیِ اى آى ثو کٌبه آة رِو ِهل ثْك‪ .‬چْى‬
‫ّاهؼۀ ثقبها ٌّیل كه آفو اٍزؾالٓ ٍووهٌل كاًَذ‪ ،‬چِبه رکجیو ثو هلک گلزَ هّی‬
‫ثواٍ آّهك‪ ّ .‬عوؼی روکبى اى فْیْبى هبكهُ‪ ،‬کَ ایْبى ها اُّهاًِیبى گْیٌل‪ ،‬هٖبؽت‬
‫اّ ثْكًل‪ .‬فْاٍزٌل رب اّ ها ثکٌْل‪ .‬یکی اى آى عولَ ٍلطبى ها فجو كاك‪ .‬كه ّت‬
‫فْاثگبٍ هاهج ّلل گوكاًیل ّ فوگبٍ ها ثَ گناّذ‪ .‬ثبهلاك ًول فوگبٍ اى ىفن ریو چْى‬

‫‪1059‬ف‪:‬تیـغّت‬
‫‪1060‬ف‪ -:‬تاكض‬
‫‪1061‬ت‪:‬پغی‬
‫‪1062‬ف‪ -:‬ػٌاءؿلغ‬

‫‪250‬‬
‫پوّیي كیلًل‪ .‬ثلاى ٍجت اٍزْؼبه ٍلطبى ىیبكد ّل‪ ّ .‬كه هَبهػذ ثَ ًیْبثْه رؼغیل‬
‫كوهْك ُو کغب کَ هیهٍیل‪ ،‬ثؼل اى رِلیل هوكم هاثَ اٍزؾکبم هالع ّ ؽْٖى ّٕیّذ‬
‫هیکوك‪ .‬ثلاى ٍجت فْف فلن یکی ُياه ّل‪ ّ .‬چْى ثَ ًیْبثْههٍیل‪ ،‬ككغ ؿٖۀ‬
‫هّىگبه ها ثَ ّواة ّ ػْود هْـْل ّل‪ ّ 1063‬عجَّ ثِبكه ّ ٍْثلای ثِبكه‪ ،‬اثزلا ثَ‬
‫ثلـ هٍیلًل‪ .‬ثيهگبى عوؼی ًُيل ّ رُيهُْ ثَ اٍزوجبل كوٍزبكًل‪ّ .‬ؾٌَ ها پیِ ایْبى ثَ‬
‫گناّزٌل ّ ثَ گنّزٌل‪ ّ :‬اى آى كلیل گوكزَ ‪ٛ‬بییَی ثِبكه ها كه هولهَ هّاى گوكاًیلًل‪.‬‬
‫ّ چًْجَ ىاٍّ آهلًل ػلْكَ فْاٍزٌل‪ ّ .‬ایْبى كهّاىٍُب ثو ثَزٌل‪ .‬ایْبى ثَ عِذ‬
‫اّزـبل رْهق ًکوكًل ّ ثواًلًل‪ [B330] .‬اُل ِّو ‪ٛ‬جل ّ كُل ىكًل ّ ىثبى ثَ كٌّبم‬
‫ثَ گْبكًل‪ .‬ایْبى چْى آى اٍزقلبف هْبُلٍ کوكًل‪ ،‬ثبى گْزٌل ّ ًوكثبًِب ثو ؽٖبه‬
‫اكواّزٌل ّ ٍیْم هّى ثو ثبهّ هكزٌل ّ ثَ گوكزٌل ّ ُو کَ ها كیلًل ثوزل آّهكًل‪ّ .‬‬
‫چْى كوٕذ هوبم ًجْك‪ ،‬آى چَ ثبه گواى ثْك‪ ،‬روبهذ ثَْفزٌل ّثکْزٌل ّ ثَ هكزٌل‪ّ .‬‬
‫چْى فجو ّْٕل ایْبى ثٌْبثْه هٍیل‪ٍ ،‬لطبى ثَ اٍن ّکبه ثو ْٕاة اٍلوایي‬
‫هّایي ّلٍ هّی ثَ عبًت ػوام آّهك‪ .‬فجو كاكًل کَ لْکو ثیگبًَ ًيكیک هٍیل‪ .‬ػيم‬
‫ػوام ثب‪ٛ‬ل کوك ّ هزْعَ هلؼَ هيّیي گْذ‪ُّ ،‬وبى هّى ؽوهِب ّ كوىًلاى ّ هبكه‬
‫ها ثَ هلؼَ هبهى ثوك ربط اللیي ‪ٛ‬ـٌبى كوٍزبك‪ ّ ،‬ثب اهوای ػوام كهثبهٍ رلاهک فٖن‬
‫ِکٌ َگبط کوكٍ‪ْٕ .‬اة كه آى كیلًل کَ پٌبٍ ثب ّزواى کٍْ ثوكًل‪ٍ .‬لطبى ثَ هطبلؼَ کٍْ‬
‫هكذ ّ گلذ ایٌغب هلغؤ هب ًزْاًل ثْك‪ .‬ثَ اٍزؾ‪ٚ‬به هلک ُياه ٍؼلْ ثْكکَ اى اکبثو‬
‫هلْک هلین ثْك ّ هوكی ثب های ّ رلثیو‪ ،‬هٍْل كوٍزبك‪ .‬هلک ًٖود اللیي ُياهٍغ‪-‬‬
‫[لْ]چْى ثوٍیل‪ُ ،‬ن اى گوك هاٍ ثَ ثبهگبٍ هكذ ّ كه ُلذ هْ‪ٙ‬غ ىهیي ها ثٍَْ كاك‪.‬‬
‫ٍلطبى ثبّی كه آى ه‪ٚ‬یَ هْْهد کوك‪ .‬هلک گلذ ْٕاة آى اٍذ کَ ثو كْه کْچ‬
‫کٌین؛ ّ هیبى لْه ّ كبهً کُْی اٍذ ثَ ؿبیذ هٌیغ ّ ؽٖیي کَ آى ها رٌگرکْگْیٌل‬
‫ّالیزی اٍذ پو ًؼوذ‪ ،‬آى ها پٌبٍ عبی ٍبىین ّ اى لْه ّ ّْل ّ كبهً ّ ّجبًکبهٍ‬
‫لْکو عوغ کٌین ّ چْى هـْل ثوٍل‪ ،‬ثلل هْی ثواثو ایْبى هّین ّ کبهىاهی هوكاًَ‬
‫کٌین‪ٍ .‬لطبى اًلیْل کَ ؿوٗ اّ هکبّلذ اربثک ٍؼل اٍذ‪ .‬های اّ ها ّاُی اًگبّذ‬
‫ّ گلذ اًلیْۀ هب چٌبى اٍذ کَ ُن كه ایي ؽْالی اهبهذ کٌین ّ ثَ ا‪ٛ‬واف كوٍزین رب‬
‫لْکوُب عوغ ًّْل‪ .‬كه آى اًلیَْ ثْك کَ عجَّ ثِبكه ّ ٍْثلای ثٌْبثْه هٍیلًلّ‬
‫ایلچیبى ها ًيك ّ ثيهگبى آًغب هغیوالولک کبكی ه ّفی ّ كویلاللیي ّ ‪ٙ‬یبءالولک‬
‫كوٍزبكًل‪ 1064‬هّىی کَ‪1065‬ىّىًیْ ٕلّه فواٍبى عوغ ثْكًل كوٍزبك ّ ایْبى ها‬
‫ثبیلی ّ ارجبع كوهبى چٌگیيفبى فْاًلًل ّ الزوبً ػللَ ّ ػلْكَ کوكًل‪ .‬چَ ایْبى ها‬
‫ًٖیؾذ کوك کَ اى آًغب اى کق آرِ ّآة اعزٌبة ًوبیٌل ّ ُوگبٍ کَ لْکو هـْل هٍل‬

‫‪1063‬ف‪ -:‬كض‬
‫‪1064‬ف‪ -:‬كغؿتاص‬
‫‪1065‬ت‪ -:‬عّػی کَ‬

‫‪251‬‬
‫كی الؾبل اٍزوجبل کٌیل‪ ّ ،‬ثو اٍزؾکبم ٍْه ّ ثَیبهی ػلك ّ ػ ّلٍ اػزوبك ًکٌیل‪ ،‬رب فبى‬
‫ّ هبى ّوب هْٖى ّ هؾوًّ هبًل‪ ّ .‬ثو ٍجیل ًْبى ثَ ف‪ ٜ‬اُّی ُـْهی آلزَوـبیی كاكًل ّ‬
‫اى یولیؾ چٌگیيفبى ٍْاكی کَ كؾْای ه‪ٚ‬وْى آى ثْك کَ‪ :‬اهوا ّ ثيهگبى ّ هػیذ‬
‫ثَیبه ثلاًٌل کَ ُوَ هّی ىهیي اى آكزبة ثو آهلى رب كوّ ّلى ثزْ كاكم کَ ُو کَ ایل‬
‫ٍو فْك ّ ىًبى ّ كوىًلاى ّ هزؼلوبى ُالک ًّْل‪ .‬فْك هؽن کوكٍ ثبّل؛ ثو‬ ‫ّْك‪ ،‬ثو ِ‬
‫‪1066‬‬
‫ثواٍ عُْیي ٍّْثلای ثو ّبٍ هاٍ عبم ّ ثَ‬ ‫ایي هکزْة ثَ كاكًل ّ هّاى ّلًل‪ .‬عجَ‬
‫‪ ًْٛ‬هٍیل‪ُ ّ ،‬و کغب کَ ثبیلی هیآهلًل اثوب هیکوكًل ّ ُو کَ ٍو کْی هیکوك‬
‫ًیَذ هیکوكًل‪ .‬كیِبء ّوهی ‪ًْ ،ًْٛ‬هبى ّآى ‪ٛ‬وف ایل ّلًل ّ ثَ عبى اهبى یبكزٌل‬
‫ّ اُل ِّو ‪ ًْٛ‬ػٌبك ّهىیلًل‪ .‬ثلاى ٍجت آى ّالیذ ها هزل ّ ًِیت ثَ اكوا‪ٛ‬‬
‫کوكًل‪ ّ.‬اى آًغب ثَ هوؿياه هاكکبى هكزٌل‪ٍُْ ّ .‬ثِلَای ها آى ٕؾوا فُْ آهل‪.‬‬
‫]‪ [A331‬اُبلی آًغب ها آٍیجی ًوٍبًیل‪ّ .‬ؾٌۀ آًغب ثگناّذ ّفْیْزي ثَ فجّْبى آهل‬
‫ّ ٍجت ػلم الزلبد ُکِْ ثَیبه کوك‪ .‬ثو عولَ ُو کغب هیهٍیلًل‪ ،‬هوبم ًبکوكٍ فْهُ‬
‫ّ پِّْ ‪ٙ‬وّهری ثلٍذ هیآّهكًل ّ هّاى هیّلًل‪ ّ،‬ؽَت هٖلؾذ ّت ّ هّى‬
‫‪1067‬‬
‫کْچ هیکوكًل‪ ّ ،‬ثو اصو فجو ٍلطبى هیهكزٌل‪ ّ .‬كه هیبًَ ّالیذ ّ ثو هیبًَ‬
‫هؼوْهٍ کَ ثو ُه ّو ِو ایْبى هیاكزبك‪ ،‬اٍجبى رُجچبم ّ چِبه پبیبى ًیکْ کَ هییبكزٌل هی‪-‬‬
‫هاًلًل‪ ّ ،‬كه فواٍبى هْا‪ٙ‬غ ؽٖیي ّ ِّوُبی اٍزْاه ثَیبه ثْك‪ ،‬الزلبد هؾبٕوۀ‬
‫آى ًوی کوكًل‪ ،‬چَ کبه ثيهگله پیِ ثْك‪ٍْ .‬ثلای آًغب ثَ اٍلوایي آهل ّ عجَ ثِبكه ثَ‬
‫هبىًلهاى هكذ ّ فلن ثَیبه ثکْذ‪ ،‬كبٕلَ كه كاهالولک آهل ّ ِّو اٍزوآثبك‪ّ .‬‬
‫ٍْثلای ثِبكه چْى ثَ كاهـبى هٍیل‪ ،‬اُل ِّو پٌبُجَ گوك کٍْ ثوكًل ّ ػْام ّ هًْك‬
‫ثَ هبًلًل ّ ثَ ایلی كه ًیبهلًل‪ ،‬عوؼی ها اى ایْبى ثوزل آّهكًل‪ ّ ،‬ثَ ٍوٌبى آّهكّ‬
‫فلن ّ اكو ها ثکْذ‪ ّ ،‬كه فْاه هی ُوچٌیي‪ ّ .‬كه آى ؽبل ٍلطبى ثَ اربثک ًٖوٍ‪-‬‬
‫ال ّلیي ُياه ٍقلْه كه هْْهد ثْك‪ .‬کَ هٍْالى اى هی هٍیلًل ثَ اػالم ّْٕل‬
‫هـْل ٍلطبى ثؼل اى فواة الجٖوٍ ثلاًَذ‪ّ :‬ؼو‬

‫کبه ثی ّهذ ٍَذ ثبّل ٍَذ‬ ‫کبهُب ها ثَ ّهذ ثبیل عَذ‬

‫اى ثین ٕلهَ لْکو هـْل ُياه ٍق هاٍ لْه گوكذ ّ كیگو هلْک ّاػیبى ُو یک ثَ‬
‫گّْۀ گویقزٌل‪ٍ ّ .‬لطبى ثب پَواى هزْعَ هلؼَ هبهّى ّل‪ .‬كه هاٍ لْکو هـْل هٍیل ّ‬
‫عْم عْم هیهٍیلًل‪ ،‬آى عْم ٍلطبى ها ثٌْبفزٌل كٍذ ثَ ریو کوكًل ّ ثبهگیو‬
‫ٍلطبى ها چٌل ىفن ىكًل‪ .‬چْى ٍلطبى اى ؿوهبة ُالکذ عبى ها ثَبؽل ثوك ّ چْى‬
‫ثَ هبهّى هٍیل‪ ،‬هّىی هوبم کوك ّ اٍجی چٌل اى اهوا ثَزل‪ ّ ،‬ثب كلیل هزْعَ ثـلاك ّل‪.‬‬

‫‪1066‬ف‪:‬جْتیي‬
‫‪1067‬ت‪ -:‬تغ هیاًَ‬

‫‪252‬‬
‫ظي آى کَ ٍلطبى ثَ هلؼَ اٍذ عٌگی ػظین کوكًل‪.‬‬ ‫ثو كْه لْکو هـْل ثوٍیل‪ ّ .‬ثَ ّ‬
‫ّ چْى ثَ كاًَزٌل کَ ٍلطبى هكزَ كه ػوت اّ ثوكزٌل‪ٍ .‬لطبى ثبىگْذ ّ ػٌبى ثولؼَ‬
‫ٍو عبُبى ربكذ‪ ّ ،‬اى آى عبٍ ثواٍ گیالى ىك‪ٕ .‬ؼلْک اى اهوای کیل ثقلهذ آهلٍ‬
‫اٍزوجبل کوك ّ ثو اهبهذ روؿیت ًوْك ّ روجلِب هیکوك‪ٍ .‬لطبى ثبىگْذ‪ 1068‬ثؼل اىُلذ‬
‫هّى هّاًَ ّلٍ ثَ ّالیذ ٍپیلاه هٍیل ُیچ ثب اّ ًوبًل ثـبیذ ثیٌْا‪ .‬اى آًغب ًجبؽیذ‬
‫كاثْیی آهل اى اػوبل آهل اهوای هبىًلهاى ثَ فلهذ ّزبكزٌل‪ .‬كیالغولَ ُو کغب هّىی‬
‫هوبم کوكی‪ ،‬لْکو هـْل ثو ٍوّی ثوٍیل‪ .‬رب اکبثو ّ اػیبى هبىًلهاى کَ كه هؾل‬
‫اػزوبك ثْكًل ّ هؾل اٍواه هْْهد کوك هٖلؾذ كه آى ٌّبفزٌل رب ثب یکی اى عيایو‬
‫آثَکْى‪1069‬پٌبٌُل‪ٍ ّ .‬لطبى ثب عيیوٍ هكذ ّ یک چٌلی آًغب هوبم کوك‪ .‬چْى فجو‬
‫اهبهذ اّ كه آى عيیوٍ كبُ ّل‪ ،‬اؽزیب‪1070ٛ‬ها ثَ عيیوۀ كیگو ًول کوك‪ ّ .‬هوبهى‬
‫ّْٕل عوبػزی اى هـْالى اكزبك کَ عجَ ًْیبى ایْبى ها اى هی ثو ػوت ٍلطبى‬
‫كوٍزبكٍ ثْك‪ .‬چْى ٍلطبى ها ًیبكزٌل ثبى گْزٌل کَ هؾل عيیوٍ هكزي ًجْك ّ ثَ‬
‫هؾبٕوٍ هلؼَ کَ ؽوم ّ فياًۀ اّ كه آى عب ثْك هْـْل گْزٌل‪ ّ ،‬هَزقلٔ گوكاًیلٍ‬
‫روبهذ ها ثَ عبًت ٍووهٌل ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى كوٍزبكًل‪ .‬چْى اّ آّاىٍ ُبیل ثَ‬
‫گُْ ٍلطبى هٍیل ّ هؼلْم کوك ؽوم اّ ثؾوهذ ّلٍاًل ّ پَواى ‪ٛ‬ؼوۀ ّوْیو گْزَ‬
‫ّ هقلهاد كه اٍزیال یبكزي ثیگبًگبى‪ ،‬چٌبى ؽیواى ّپویْبى گْذ کَ عِبى هّّي ثو‬
‫چْن اّ ربهیک ّل‪ ّ .‬هولهَ ٍْكا ثبى كیلآهل‬

‫ّؼو‬

‫عِبى پیِ چْن اًلهُ ریوٍ گْذ‬ ‫چْ ثٌْیل ٍلطبى ٍوُ فیوٍ گْذ‬

‫كه آى هلن ّ ا‪ٙ‬طواة ثوفْك هیپچییل ّ اى آى ّاهؼۀ كهكًبک ّ هٖیجذ ٍِوٌبک‬


‫هی ًبلیل ّ هیىاهیل رب عبى ًبىًیي ثَ ؽن رَلین کوك فلایِ ثیبهوىك‪.‬‬

‫ثیذ‬

‫کَ فْك پوّهاًی ّ فْك ثْکوی‬ ‫عِبًب چَ ثل هِوّ ثل گُْوی‬

‫ّ اّها كه آى عيیوٍ ككي کوكًل‪ ّ ،‬ثؼل اىچٌل ٍبل ٍلطبى عاللال ّلیي‪ ،‬كوهْك رب‬
‫اٍزقْاى ُبی اّ ثب هلؼَ اهكُبى آّهكًل‪ ّ .‬فْاهىهْبٍ پیِ اى آى اُّىَالم اى كوىًلاى‬

‫‪1068‬ف‪ -:‬تاػگلت‬
‫‪1069‬صع اصل‪:‬جغاتکْى؛جاهغ التْاعیز‪519\1،‬‬
‫‪1070‬ف‪:‬اجتٌاب‬

‫‪253‬‬
‫فْك ّالی ػِل کوكٍ ثْك‪ ،‬كه عيیوٍ آثَکْى‪ 1071‬اّ ها فلغ کوك ّ ثَ ٍلطبى عالل‪-‬‬
‫اللیي كاك‪ .‬ثؼل اى ّكبد پله ٌّیل کَ لْکو هـْل كه ؽلّك فواٍبى ّ ػوام ًوبًلٍاًل‪،‬‬
‫‪1072‬‬
‫چَ ثوْعت كوهْكٍ چٌگیيفبى عبیی هوبم ًبکوكٍ هیهكزٌل‪ .‬اهي ّل ّ ثَ هٌوْالم‬
‫آهل ّ اٍجبى کَ كه ؽلّك یبكذ ثَ اُّالؽ گوكذ‪ ّ ،‬هجْواى ها كه هولهَ ثقْاهىم هّاى‬
‫کوك‪ّ ،‬ثواكه اّ اّىالم ٍلطبى کَ ّالی ػِل ٍبثن ثْك‪ّ ،‬آم ٍلطبى ّاػیبى ّ اهوای‬
‫ّ ثْعی پِلْاى فبل اُّىالم ٍلطبى ّ ُکْچبی رِگیي ّ اؿْل ؽبعت ّ ریوْههلک ثب‬
‫ًْك ُياه هوك هٌولی كه فْاهىم ثْكًل‪ٌُْ ّ ،‬ى لْکو هـْل آًغب ًوٍیلٍ ثْك‪ّ .‬ثَ‬
‫ّهذ ّْٕل عاللال ّلیي آها‪ ّ 1073‬اُْا هقزلق ّل‪ُ ّ ،‬و ‪ٛ‬بیلَ ثَ یکی اى ثواكهاى‬
‫هبیل ّلًل‪ ّ ،‬اهوا اى رِْه ٍلطبى عاللاللیي روٍیلًل‪ ّ .‬كه فلیَ رؼجیَ ٍبفزٌل ًبگبٍ‬
‫اّ ها ثَ ؽیلَ ُالک کٌٌل‪ .‬یکی ها اى ایْبى ٍلطبى ُالک کوك‪ ّ .‬كوٕذ عَذ ّ‬
‫ثواٍ ًَب ػيم ّبك ثبؿ کوك ّ ثَ ؽلّك اٍُزُْپْزۀ ثب لْکو هـْل ثبُن هٍیل‪ٍ ّ ،‬بػزی‬
‫عٌگ‪ 1074‬کوك ّ چٌل کٌ ها ثکْذ ّ اى هیبى آى هْم فالٓ یبكذ‪ٍ ّ .‬بػذ اًلٖبل‬
‫اى‪ 1075‬فْاىم‪ ،‬فجو ارّٖبل لْکو هـْل ثوٍیل‪ .‬اّىالم ٍلطبى ّ آم ٍلطبى‪ٍ ،‬بهبى ّ‬
‫هواه كه فْاهىم ًلاّزٌل‪ ،‬ثو پیٍلطبى هّاى ّلًل‪ .‬كیگو هّى ثب آى عوبػذ کَ ثب‬
‫ٍلطبى عاللال ّلیي هؾبهثذ کوكٍ ثْكًل ثَ ُن هٍیلًل ّ آى هْم ها ثٌب ٌّبً‪ ،‬ثب کَبًی‬
‫کَ ثب ایْبى ثْكًل روبهذ ثکْزٌل‪ٍ ّ .‬لطبى چْى ثَ ّبكیبؿ هٍیل‪ ٍَ ،‬هّى ثَ اٍزؼلاك‬
‫هاٍ هْـْل ثْك‪ً ّ .‬ین ّجی ثب لْکو ثو هوکت رْکلی ٍْاه گْزَ‪ ،‬ثو ػيیوذ ؿ ّيًیي‬
‫کَ پلهُ ًبهيك اّ کوكٍ ثْك هّاى ّل‪ّ .‬اى ؽوکذ اّ رب ّْٕل لْکو هـْل‪ ،‬یک‬
‫ٍبػذ ىهبى ثْك ٍلطبى چْى ثَ كهّاىٍ هٍیل‪ ،‬هلک ایللهک ها آًغب ثگناّذ رب اگو‬
‫لْکوی ثوٍل‪ ،‬ىهبًی ایْبى ها ثبى كاهك‪ .‬ایللهک فْك ثو آى هاٍ كیگو کَ ًَ ه ّو ِو‬
‫ٍلطبى ثْك هّاى ّل‪ .‬چْى هـْل آًغب هٍیلًل‪ ،‬ثو اصو اّ هّاى ّلًل ٍّلطبى هاٍ‬
‫كیگو ىك‪ّ1076‬آى هّى چِل كوٌٍگ ثوكذ ّ ثَ یک ُلزَ ثَ ؿيًیي هٍیل‪ .‬چْى آّاى‬
‫ظِْه اّ كبُ ّل‪ ،‬اى ُو ‪ٛ‬وف یبٍّ گْیبى هّی ثْی ًِبكًل ّ فلوی ثوّی عوغ‬
‫ّلًل‪ ّ .‬كه آى ه ّلد کَ آى ؽبالد اكزبك‪ .‬چٌگیيفبى ٌُْى كه ٍووهٌل ثْك پَواى‬
‫]‪ ٍَ [A332‬گبًَ پَو هِزو ها ًبم فْاهىم کوكٍ‪ .‬ایي ىهبى آؿبى ْٕهد آى ؽبل‬
‫کٌین ّ ثب ٍوؽکبیذ چٌگیيفبى هّین‪ ،‬اًْبهللا‪ .‬ربهیـ ثَ هْعجی کَ كه هولهَ یبك کوكٍ‬
‫ّل‪،‬چْى چٌگیيفبى اى كزؼ ٍووهٌل كبهؽ ّل‪ِ ّ ،‬عجََ ثِبكه ّ ٍُْثِلای ثِبكه ّ‬

‫‪1071‬صع اصل‪:‬آتکْى؛جاهغ التْاعیز‪511\1‬‬


‫‪ 1072‬اصل‪:‬هٌوالع؛جاهغ التْاعیز‪511\1،‬‬
‫‪1073‬اصل‪:‬اّع؛جاهغ التْاعر‪511\1،‬‬
‫‪1074‬اصل‪:‬ؿادتکی؛جاهغ التْاعیز‪511\1،‬‬
‫‪1075‬ف‪ -:‬اػ‬
‫‪1076‬ف‪ -:‬ػص‬

‫‪254‬‬
‫رُْهُْچبه ها ثو ػوت هطتال ّلیي‪ٛ 1077‬لت‪ٍ1078‬لطبى هؾول فْاهىهْبٍ ثواٍ ػوام ّ‬
‫فواٍبى هّاًَ كاّذ‪ ّ ،‬فْیْزي آى ربثَزبى عِذ اٍزواؽذ ّ كوثَ گوكاًیلى اٍجبى‬
‫كه ؽلّك یبیال هویْی کوك‪ ،‬ثو ػيیوذ آى کَ ثٌلٌ فْك كیوب ثؼل‪ 1079‬ثو ػوت ٍلطبى‬
‫ثَ فواٍبى هّك‪ .‬چْى هوبلک هبّهاءالٌِو ثکلی هَزقلٔ ّلٍ ثْكّ كیگو عْاًت ُن‬
‫چٌیي هؾلْظ ّ ه‪ٚ‬جْ‪ ٛ‬گْزَ‪ ،‬فْاهىم کَ ًبم إلِ ُگوگبًظ اٍذ ّ هـْالى آى ها‬
‫اّهگٌظ‪1080‬گْیٌل كه هیبًَ ثو هضبل فیوۀ ‪ٌٛ‬بة ثویلٍ اكزبكٍ ثْك‪ .‬فْاٍذ رب آى ها‬
‫هَزقلٔ گوكاًل‪ُ .‬ن كه آى ّهذ پَو هِیي فْیِ عْچی ّ عـزبی ّ اّگزبی ها‬
‫ً بهيك فْاهىم گوكاًیلٍ‪ ،‬ثب لْکوی ثؼل ّ چْى هیگ ثیبثبى‪ ّ ،‬ثو هضبل ؽْاكس ىهبى‬
‫ثی پبیبى‪ ّ .‬كه پبییيُوبى ٍبل ثب اهواء كٍذ هاٍذ ػبىم آى ‪ٛ‬وف ّلًل‪ ّ ،‬ثَ‬
‫َهٌوَالی کَ آى ها یيک فْاًٌل‪ ،‬لْکوروبم هّاًَ گوكاًیلًل‪ ّ ،‬چٌبى چَ كه كٖل ٍبثن‬
‫گلزَ ّل‪ٍ .‬لطبى عاللال ّلیي ثؼل اى ّكبرپله ثَ فْاهىم ثْك ّ ثَ عِذ هٖل ثؼ‪ٚ‬ی‬
‫اهوا‪ ّ .‬ثواكهاى ّ اػیبى ّ اهوای ٍلطبًی کَ آًغب ثْكًل‪ ،‬اى آّاىٍ ّْٕل ِّياكگبى‬
‫ثو پی ػبىم فواٍبى ّلٍ‪ ،‬كه هاٍ ثو كٍذ لْکو هـْل ثوزل آهلٍ‪ .‬ثلاى ٍجت کَ‬
‫رقزگبٍ فْاهىم آى ٍال‪ٛ‬یي فبلی ثْك‪ ّ .‬آى هؼزجواى لْکو ٍلطبى‪ ،‬روک اى اهوثبی‬
‫هبكهُ روکبى فبرْى‪ ،‬فوبه ًبم‪ ّ ،‬هـْل ؽبعت ّ ثْهب‪ 1081‬پِلْاى ّ ٍپَ ٍبالهػلی‬
‫هوؿیٌی ّ عوؼی كیگو آًغب ثْكًل‪ ّ ،‬کضود ّ اًجُْی فلن ِّوچٌل آى کَ كه ّٕق‬
‫كه ًیبیل‪ ّ .‬چْى كه آى ٍْاك اػظن ُیچ ٍوّه هؼیّي ًجْك کَ ٌُگبم ًيّل ؽبكصبد ثَ‬
‫رلثیو هٖبلؼ ّ هِوبد هعْع ثلّ کٌٌل‪ ،‬اهیو فوبه ها ثَ ؽکن ًَجذ هواثذ ثَلطٌذ‬
‫هٍْْم گوكاًیلًل‪ً .‬بگبٍ ٍْاهی چٌل هؼلّك اى لْکو هـْل ثو كه كهّاىٍ هاًلًل ّ ثَ‬
‫هاًلى چِبه پبیبى هْـْل ّلًل ‪ .‬عوؼی کْرَ ًظواى پٌلاّزٌل کَ لْکو ُوبى هؼلّكی‬
‫چٌلاًل‪ .‬گوُّی ٍْاه ّ پیبكٍ هّی ثلیْبى ًِبكًل‪ ّ ،‬هـْالى اى ایْبى چْى ٕیل اى‬
‫كام هیوهیلًل رب ثکٌبهٍ ثبؽ ؽوم کَ كه یک كوٌٍگی ِّو اٍذ هٍیلًل‪ٍْ .‬اهاى‬
‫کبهىاه اى کویي گبٍ كیْاه ثیوّى هاًلًل ّ پٌ ّ پیْآى کوكٍ ِّویبى كوّگوكزٌل‪ّ ،‬‬
‫هویت ٕل ُياه ًلو ها ثیعبى کوكًل‪ ّ ،‬ثو ػوت ُيیوززبى فْك ها اى كهّاىۀ هبثیالى‬
‫كه ِّو اًلافزٌل‪ ّ ،‬رب هْ‪ٙ‬ؼی کَ آى ها رٌْهٍ گْیٌل ثوكزٌل‪ .‬چْى آكزبة هیل ؿوّة‬
‫کوك لْکو ثیگبًَ ثبى گوكاًیلًل ّ ثٖؾوا هكزٌل‪ ّ .‬هّى كیگو ثبى هّی ثِْو ًِبكًل‪.‬‬
‫ّ كویلّى ؿْهی هولم لْکو ٍلطبًی ثب ٍْاهی پبًٖل ثو كه كهّاىٍ هزوّٕل کَ‬
‫هوبّهذ کٌٌل‪ .‬كه اصٌبء آى ؽبل ِّياكگبى عْچی ّ عـزبی ّ اّگزبی ثب لْکوی عواه‬

‫‪1077‬ف‪ -:‬هطة الضیي‬


‫‪1078‬ت‪ -:‬طلة‬
‫‪1079‬ف‪ -:‬كیوا تؼض‬
‫‪1080‬ت‪:‬اّعکاًج‬
‫‪1081‬جاهغ التْاعیز‪:513\1،‬اعتْها‬

‫‪255‬‬
‫ثوٍیلًل‪ ،‬ثو ٍجیل رلوط ثوهلاه ِّو هیگوكیلًل‪ ّ .‬ثؼل اى آى كوهْك کَ كوّك آهلًل ّ‬
‫لْکو كایوٍ کوكاه کوك ِّو ًيّل کوكًل‪ .‬آى گبٍ ایلچیبى كوٍزبكًل ّ اُل ِّو ها‬
‫ثبیلی ّ اًویبك فْاًل فْاًلًل‪ ّ .‬چًْله ؽْالی فْاهىم ٌٍگ ًجْك‪ .‬كهفزِبی رْد‬
‫ثيهگ هیثویلًل ّ اى آى ػْٗ ٌٍگ هٌغٌین هیٍبفزٌل؛ ّ چٌبى چَ ػبكد ایْبٍذ‬
‫هّى ثوّى اُبلی ثَ ربهل ّ رِلیل ّ ّػل ّ ّػیل ثَ ىثبى هْـْل هیكاّزٌل‪ ّ ،‬اؽیبًب‬
‫ریوی ثو یکلیگو هیاًلافزٌل رب اى عْاًت ثَ یک ثبه ؽْوُب كه هٍیلًل‪ .‬اى عْاًت ّ‬
‫هّی ثَ کبهىاه آّهكًل‪ ّ ،‬یبٍبم كاكًل کَ ثیْزو فٌلم ها ثیٌجبهًل ثَ هلد كّ هّى‬
‫ثجیٌبّزٌل ّ اروبم کوكًل رب آة عیؾْى ها کَ ِّو ثو آى عَو گوكزَ ثْكًل‪ ،‬ایْبى ثبى‬
‫كاهًل‪ُ ٍَ .‬ياه هوك اى لْکو هـْل ثَ عِذ آى هٖلؾذ هَزؼل ّلًل ّ ًبگبٍ ثو هیبى‬
‫عَو ىكًل‪ .‬اُل ِّو ایْبى ها كه هیبى گوكزٌل ّ ثکل ُالک کوكًل ّ ثْاٍطۀ آى كزؼ‪،‬‬
‫ِّویبى كه کبه کبهىاه هغلرو ّلًل ّ ثو هوبّهذ ٕجْهرو گْزٌل‪ّ .‬اى هّی افزالف‬
‫‪ٛ‬جیؼذ ّ هیالى ًلٌ ثَ لغبط هیبى ثواكهاى عْچی ّ عـزبی هٖبكهزی پیلا ّل ّ ثب‬
‫یکلیگو ًویٍبفزٌل‪ ّ .‬ثَ ٍجت ًبهْاكوی ّ لغبط هیبى ایْبى کبه عٌگ كه پبی هیاكزیل‬
‫ّ هٖبلؼ آى هِول هیهبًل ّ اهْه لْکو ّ یبٍبم ًبهورت هیّل؛ ّ ثلاى ّاٍطَ‬
‫فْاهىهیبى ثَیبه اى لْکو هـْل ثکْزٌل چٌبى کَ هیگْیٌل پْزِب اى اٍزقْاى ایْبى‬
‫عوغ کوكٍ ثْكًل ٌُْى ثو ؽْالی ِّو هلین فْاهىم هبًلٍ اٍذ‪ ّ .‬ثو آى ه‪ٚ‬یَ هلد‬
‫ُلذ هبٍ ثَ گنّذ ّ ِّو هَزقلٔ ًویّل‪ ّ .‬كه ایي ه ّلد کَ ِّياكگبى اى ٍووهٌل‬
‫ثب لْکو ثِن ثوػيم فْاهىم هّاى ّلًل‪ ،‬رب ثقْاهىم هٍیلًل ّ هؾبٕوٍ كاكى‪ّ ،‬‬
‫چٌگیيفبى ثْك ًقْت آهل ّیک چٌلی آًغب هوبم کوك‪ ّ ،‬ثو آة روهل گنّزَ ثَ ثلـ آهل‬
‫ّ ِّو ّ ّالیذ ها هَقو کوك‪ ّ ،‬اى آًغب ثَ هؾبٕوٍ هلؼَ ‪ٛ‬بلوبى هكذ‪ُ .‬ن كه آى‬
‫هؾبٕوٍ هلؼَ کوك‪ ،‬اى پیِ ثَواى کَ‬ ‫هّىُب کَ آؿبى‬
‫ثقْاهىم ثْكًل‪ ،‬ایلچی هٍیل ّ فجو كاك کَ فْاهىم ًویرْاًٌل اٍزلّ ثَیبهی اى‬
‫لْکوی ُالک ّلًل‪ ّ .‬ثؼ‪ٚ‬ی اى اٍجبة آى‪ً ،‬بهْاكن عْعی ّعـزبی اٍذ‪ ّ.‬چْى‬
‫ایي ٍقي ثٌْیل‪ ،‬ثَ هًغیل ّ كوهْك کَ رْلْی کَ ثواكه کِزو ایْبى اٍذ هولم ثبّل ّ‬
‫ایْبى ها ثب روبهذ لْکو ثَ اّ ثلاكًل کَ ثَ ٍقي اّ عٌگ کٌٌل‪ ّ ،‬اّ ثَ کوبل ػول ّ‬
‫کلبیذ ّ کیبٍذ هؼوّف ّ هِْْه ثْك‪.‬چْى ایلچی ثوٍیل ّ ؽکن یولیؾ ثوٍبًیل‪،‬‬
‫رْلْیفبى ثو ّكن كوهْكٍ ها پیِ گوكذ ّ اى ٍو کلبیذ ّ ىیوکی ُو هّى پیِ‬
‫ثواكهی هیهكذ ّ ثَ لطق ّ رولن ثب ایْبى هیىیَذ‪ ّ ،‬ثؾَي رلثیو هیبى ایْبى‬
‫إالؽی ظبُو هیکوك ّ ثَ فلهذ ّبیَزَ هیبم هیًوْك‪ ،‬رب کبه لْکو هاهورت‬
‫گوكاًیل ّ یبٍبم ها هَزؾکن کوك‪ ّ .‬ثؼل اى آى لْکویبى ثَ ارلبم هّی ثَ عٌگ‬
‫آّهكًل ّ ُوبى هّى ثوٍو ثبهّ هكزٌل ّ ثَ ِّو هكزٌل‪ ّ ،‬ثَ هبهّهُبی ًلذ آرِ كه‬
‫هؾالد عٌگ اى‬ ‫ّ‬ ‫هؾالد اكکٌلًل‪ ّ .‬اُل ِّو پٌبٍ ثَ كهّة كاكًل ّ ثو ٍو کْچِب ّ‬
‫ٍو گوكزٌل‪ .‬هـْالى عٌگ ٍقذ هیکوكًل ّ هؾلَ هؾلَ ّ ٍوای هی گوكزٌل ّ هی‪-‬‬

‫‪256‬‬
‫کٌلًل ّ هی ٍْفزٌل رب روبهذ ِّو ثَ هلد ُلذ هّى ثلیي ًو‪ ٜ‬ثَزلًل‪ ّ .‬فالین ها ثَ‬
‫یک ثبهی ثَ ٕؾوا هاًلًل‪ ّ .‬اى اهثبة ٌٕبػذ ّ ؽوكذ هویت ٕل ُياه هوك‬
‫ثیوّى کوكًل ّ ثجالك ّوهی كوٍزبكًل‪ ّ ،‬ىًبى ّ عْاًبى ّ کْكکبى ها ثَ اٍیوی‬
‫ثواًلًل ّ ثبهی هوكاى ها ثو لْکو هَوذ کوكًل رب ایْبىها ثَ هزل آهًل‪ .‬روویو هیکٌٌل‬
‫کَ ُو یک ًلٌ ها ثیَذ ّچِبه کٌ هٍیلٍ ثْكًل‪ ّ ،‬ػلك لْکویبى اى پٌغبٍ ُياه‬
‫اكيّى ثْكی‪ .‬ثو عولَ روبهذ ثَ کْزٌل ّ لْکو ثَ ؿبهد ّ ربهاط هْـْل گْزٌل‪ّ .‬‬
‫ثوبیبء ثیْد ّ هؾالد ها ثَ یک ثبه ّیواى کوكًل‪ ّ .‬چٌگیيفبى چْى آّاىٍ ّیـ‬
‫الوْبیـ هطت االّربك ّیـ ًغناللیي کجوا هؽوَلِل ٌّیلٍ ثْك ّ اؽْال اّ كاًَزَ ثْی‬
‫پیـبم كوٍزبك کَ هي فْاهىم ها هزل ّ ًِیت فْاُن کوكى‪ ،‬آى ثيهگ ّهذ ثَ اًلکی اى‬
‫هیبى ایْبى ثیوّى آیل ّ ثَ هب پیًْل‪ّ ّ .‬یـ هؽوخ هللا ػلیَ كه عْاة كوهْك کَ ُلزبك‬
‫ٍبل ّل‪ 1082‬رب رلـ ّ ّیویي هّىگبه كه فْاهىم ثب ایي ‪ٛ‬بیلَ ٍپوكٍام ّ ثَو ثوكٍ‪،‬‬
‫اکٌْى کَ ٌُگبم ًيّل ثالٍذ‪ ،‬اگو ثگویيم ّ اى هیبى ایْبى ثیوّى آیوبى ‪ٛ‬وین‬
‫یبكزٌل‪،‬هؽوََ هللاَ َػلَیَ‬
‫َ‬ ‫هوّد ّ كزْد كّه ثبّل‪ .‬ثؼل اى آى اّ ها كه هیبى کْزگبى ثبى‬
‫اٍ َؼَ‪ .‬چْى ؽکبیذ اهوا‪ 1083‬کَ ثَ هكزي ثو ػوت ٍلطبى ًبهيك ّلٍ ثْكًل‬ ‫َّ ِ‬
‫ِّّياكگبى کَ ثَ عبًت فْاهىم هكزَ روبم کوكٍ ّل‪ ،‬كیگو ثبى ثب ٍو ؽکبیذ‬
‫چٌگیيفبى هّین ّ ثگْین کَ ثؼل اى اٍزقالٓ ٍووهٌل ّ هّاًَ گوكاًیلى ایْبى ثچَ‬
‫کبه اّزـبل ًوْك ّ ثوکلام ْٕة ؽوکذ كوهْك‪ ّ ،‬هْوّػ ثگْین‪ .‬چٌبى چَ چٌل‬
‫عبیی هکوه گلزَ ّل‪ ،‬چٌگیيفبى كه هْؿبی ییل کَ ٍبل هبه ثبّل ّاهغ‪ 1084‬كه‬
‫ٍبل‪ 1085‬می الؾغۀ ٌٍۀ ٍَج َغ َّ َػ َْ َو َّ ٍِزّ ِوبیََ‪ ّ ،‬هب كیوب آى هْاكن ِّْهٌٍۀ صَوبىَ‬
‫َػ َْ َو ثَ ّهذ آى کَ ؽٖبه ٍووهٌل هیكاك‪ ،‬كه اّل ربثَزبى عجَ ًْیبى ّ ٍْثلای‬
‫ًْیبى ّ رُْهُْچبه ها ثو ػوت فْاهىهْبٍ ثَ كوٍزبك‪ُ ّ ،‬وبى ربثَزبى ٍووهٌل ها‬
‫ثگوكذ؛ ّ ثؼل اىكزؼ ّبٍ ىاكگبى ها ثَ عبًت فْاهىهْبٍ هّاًَ کوك‪ ّ ،‬فْیْزي ُن‬
‫كه پبییي ثب رْلْیفبى اى ٍووهٌل کْچ كوهْك ّ ثَ هوؿياهُبی ًقْت آهل‪ ّ ،‬اى آًغب‬
‫ثو هٖل روهل هّاى گْذ ثَ هاُی کَ هـْالى آى ها رِی ُوْه هََِلوََ هیفْاًلًل اى عولَ‬
‫ّالیبد َکِ ّ ًقْت ثوًّل‪ ّ .‬ثَ ًلٌ فْك هبٕل رِو ِهل گْذ‪.‬چْى آًغب هٍیل ایلچیبى‬
‫ها كوٍزبك ّ ایْبى ها ثبیلی ّ رقویت ؽٖبه ّ هلؼَ فْاًل‪ٍ .‬بکٌبى آًغب ثَ ؽٖبًذ‬
‫هلؼَ کَ یک ًیوَ ثبهّی اى هیبى عیؾْى ثو آّهكٍ ثْكًل اٍزظِبه كاّزٌل ّ ثَ هوكی ّ‬
‫ّغبػذ فْیِ هـوّه‪ ،‬ثَ ایلی كه هیبى ًیبهلًل ّ عٌگِب ٍقذ کوكًل‪ .‬یبىكُن هّى‬
‫ِّو ها ثَ هِو ثگْْكًل ّ هوكم ها ثَ یک ثبه ثَ ٕؾوا هاًلًل ّ ثو ػبكد هؼِْك ثو‬

‫كض‬ ‫‪1082‬ف‪-:‬‬
‫اهغا‬ ‫‪1083‬ف‪-:‬‬
‫هْؿای‪ّ...‬اهغ‬ ‫‪1084‬ف‪-:‬‬
‫ؿال‬ ‫‪1085‬ت‪-:‬‬

‫‪257‬‬
‫لْکو هَوذ کوكٍ روبهذ ها ثْکَزٌل‪ ّ .‬ػْهد پیوی گلذ هوا هکْیل کَ ّوب ها‬
‫هوّاهیلی ثيهگ ؿلزبى ثلُن‪ .‬آى ها ‪ٛ‬لت كاّزٌل‪ .‬گلذ كوّ ثوكٍام‪ .‬ثوكْه ّکن اّ ها‬
‫ثْکبكزٌل‪ ّ .‬اى آى عب ثٌبؽیذ کٌکود‪ ّ 1086‬ؽلّك ٍوٌبى هكذ ّ آى ًْاؽی ها ثگوكذ‬
‫ّ ثَ هزل ّ ربفزي ّ کٌلى ٍّْفزي پبک گوكاًیلًل‪ ّ .‬لْکو ها كوٍزبك رب ثلفْبى ّ‬
‫اػوبل آى ها ثَ گوكزٌل ثؼ‪ٚ‬ی ثَ لطق ّ ثؼ‪ٚ‬ی ثَ ػٌق‪ ّ .‬چْى كه آى ًْاؽی اى‬
‫یبؿیبى ّ هقبللبى ُیچ اصو ًوبًل ّ روبهذ[‪ ]B333‬ا‪ٛ‬واف هوبلک آى عبًت آة ثکلی‬
‫هَقو ّ هَزقلٔ گْزَ ّ كواؿذ فب‪ٛ‬و اى آًغِذ ؽبٕل ّل‪ ،‬ػيم ػجْه اىعیؾْى‬
‫كوهْك‪ ّ .‬كه آى ّهذ كٖل ىهَزبى آى ٍبل هنکْه ثَ آفو هٍیلٍ ثْك ّ كه اّل‬
‫ُهْؿبییل کَ ٍبل هبه ثبّل‪ّ ،‬اهغ كه می الؾغّۀ ٌٍۀ ٍَج َغ َػ َْ َو َّ ٍِزّ ِوبیََ کَ هبُِبی آى‬
‫ذ ِهبیََ ثْك ثو هؼجو روهل آهل ّ اى آة عیؾْى گنه‬ ‫هْاكن ِّْه ٌٍۀ صَوبىَ َّ َػ َْ َو َّ ٍِ ّ‬
‫کوك ّ ثغبًت ثلـ کَ هؼظنرویي ثالك فواٍبى ثْك رْعَ ًوْك ّ آى ىهبى کَ عجَّ ّ‬
‫ٍْثلای گنّزَ ثْكًل ّ ثو ػوت ٍلطبى هكزَ‪ .‬چٌگیيفبى ثَ ظبُو ثلـ ًيّل كوهْك‪.‬‬
‫هویوبى آًغب پیِ آهلًل ّ اظِبهایلی ّ هطبّػذ کوكًل‪ ّ ،‬اًْاع ًيّل ّ پیْکِْب‬
‫آّهكًل؛ ثؼل اى آى ثَ اٍوآًکَ ّوبهٍ هیثبیل کوك روبهذ اُل ثلـ ها ثَ ٕؾوا آّهكًل‪،‬‬
‫ّ ثو ػبكد ثو لْکویبى هَوذ کوكًل ّ عولَ ها ثکْزٌل؛ّ كٖیل ّ ٍْه ِّو فواة‬
‫کوكًل‪ ّ ،‬آرِ كه فبًَُب ّ هؾالد ىكًل ّ ثکلی فواة گوكاًیلًل‪ ّ .‬چٌگیي فبى اى‬
‫آًغب ثَ هلؼَ ‪ٛ‬بلوبى هكذ ّ هؾبٕوٍ کوك ّ ثَزل‪ ّ ،‬اى آًغب هزْعَ ‪ٛ‬بلوبى ّل‪ ّ،‬هلؼَ‬
‫آى کَ ثَ ًٖوٍ کٍْ هؼوّف ثْك اٍزؾکبم روبم كاّذ‪ ّ ،‬هوكاى كالّه ّ ػ ّلد‬
‫ثَیبههْؾْى‪ُ 1087.‬و چٌل هٍْالى كوٍزبك ّ ایْبًوا ثبیلی فْاًل اعبثذ ًٌوْك‪ّ .‬‬
‫هلد ُلذ هبٍ هؾْٖهثْكًل‪ ّ ،‬اى ؿبیذ اٍزؾکبم هلؼَ هَزقلٔ ًویّل‪ ّ .‬كهآى‬
‫ثِبه کَ چٌگیيفبى ؽٖبه ‪ٛ‬بلوبًویكاك‪ِّ ،‬ياكگبى عْچی ّ عـزبی ّ اّگزبی كه‬
‫ٍؼی گوكزي فْاهىم ثْكًل ّ رْلْیفبى اى هاٍ ُوْاه هََِلوََ ثیوّى هكزَ‪ .‬لْکوُبی‬
‫هیوٌَ ّ هیَوٍ هؼیي گوكاًیلٍ ثْك ّ فْیْزي كه هلت هیهكذ اى هاٍ َهوُّچْم‪ّ 1088‬‬
‫روبهذ آى ّالیذ ها ثگوكذ ّ هوّ ها ثَزل؛ ّ اى آًغب ًیْبثْه ّ روبهذ ًْاؽی ّ‬
‫اػوبل آى چْى اثیْهك‪1089‬ثبّهك ّ ًَب ّ یبىه ّ ‪ ّ ًْٛ‬عبعوم ّ ثیِن ّ فْاف ّ‬
‫ٌٍگبى ّ ٍوفٌ ّ كّهایل‪ 1090‬کَ ُو یک اى آى هٖبة ِّوی هؼظن اٍذ ؽولَ‬
‫هَزقلٔ کوك‪ِّ ّ ،‬و ًیْبثْه ًیي ثَزل‪ ّ ،‬كه آفو ثِبه ٍبل هنکْه روبهذ آى‬
‫ِّوُب ّ ّالیزِب ها گوكزَ ثْك‪ ّ .‬چٌگیيفبى ایلچی كوٍزبكًل کَ كوىًل رْلْی پیِ اى‬

‫‪1086‬ف‪ -:‬کٌکغت‬
‫‪1087‬ت‪:‬هصذْب‬
‫‪1088‬صعاصل‪:‬هغجْم؛جاهغ التْاعیز‪519\1،‬‬
‫‪1089‬ت‪ -:‬اتیْعص‬
‫‪1090‬جاهغ التْاعیز‪:519\1،‬ػّعایض‬

‫‪258‬‬
‫آًکَ ُْا گوم گوكك ثبى آیل‪ .‬ثو ّكن كوهبى هواعؼذ ًوْك ّ ثو گنه ّالیذ هَِزبى ها‬
‫ؿبهد کوك ثو ربفزي ثوك؛ ّ اى هّك فبًَ ثْهقواى ثگنّذ ّ ِّو ُواد ّ ّالیذ‬
‫آًغب ثگوكذ‪ ّ ،‬اى آًغب ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى پیٍْذ‪ ّ .‬كه ؽبل ّْٕل اّچٌگیيفبى‬
‫هلؼَ ‪ٛ‬بلوبى ها هَقو کوكٍ ثْك ّ ثؼل اى عٌگِبی ثَیبه‪ ّ ،‬آى ها فواة کوكٍ ثْك‪،‬‬
‫رْلْی فبى ثوٍیل ّ اّلغبهیْی کوك ّ ثؼل اى هلری اًلک چـزبی ّ اّگزبی اى فْاهىم‬
‫ثوٍیلًل ّ اّلغبهیْی کوكًل‪ ّ .‬عْچی ُن اى فْاهىم ثب اَ ُؿوّهِبی فْیِ هكزَ ثْك ّ‬
‫عٌگ هلؼَ ثبهیبى چوفی ثو ُهْاَرُْ َگبى پَو اّگزبی کَ هؾجْةرویي اّالك چٌگیيفبى‬
‫ثْك‪ ّ ،‬اّگزبی اّ ها ّالی الؼِل فْك کوكٍ ىكًل‪ ّ ،‬ثب آى ىفن ًوبًل‪ .‬چٌگیيفبى ثلاى‬
‫ٍجت كه اٍزقالٓ آى رؼغیل ًوْكّ چْى ثگْبك یبٍبم كاك کَ ُو عبًْه کَ ثبّل اى‬
‫إٌبف آكهی ّ اًْاع ثِبین ّ ّؽُْ ّ ‪ٛ‬یْه روبهذ ثکْزٌل ّ ثب ٍیو ّلُغبی ًگیوًل‪،‬‬
‫ّ فواة گوكاًٌل ّ هي ثؼل آًوا ػوبهد ًکٌٌلّ ُیچ آكویلٍ كه آًغب ٍبکي ًگوكك ّ آى‬
‫ها هب ُّّهُوُهبى‪ً 1091‬بم ًِبكًل؛ ّ رب ایي ؿبیذ ُیچ آكویلٍ كه آًغب ٍبکي ًْلٍ ّ ثوهواه‬
‫ثبیو اٍذ‪ ]A333[ّ ،‬یبٍبم كوهْك کَ ُیچ آكویلٍ آى‪ّ 1092‬اهؼَ ها ثَ اّگزبی ًٌْْاًل؛‬
‫چْى ثوٍیل ّ پَو ها ‪ٛ‬لت كاّذ‪ ،‬ػنه آّهكًل کَ ثَ كالى هْ‪ٙ‬غ هكزَ اٍذ‪ّ .‬ثؼل اى‬
‫آى هّىی کَ ُوبى پَواى ؽب‪ٙ‬و ثْكًل‪ .‬چٌگیيفبى ثَ ایْبى ػِل اظِبه ؿ‪ٚ‬جی‬
‫کوك‪ ّ ،‬هّی ثَ اّگزبی آّهك ّ گلذ ّوب ٍقي ّ یبٍبم هي ًویٌّْیل‪ .‬اّکزبی ثزوٍیل‬
‫ّ ثياًْ كه آهل ّ گلذ‪ :‬اگو ٍقي رْ كگوگْى کٌن ثَ هیهین‪ .‬چٌگیيفبى كّ ًْثذ‬
‫هکوه گوكاًیل ّ كوهْك هاٍذ هیگْی ّ ثَ ٍقي فْك رْاًی هٍیل ػو‪ َٙ‬كاّذ کَ‬
‫اگو ثَ ٍقي فْك ًوٍین ثَ هیهین ثؼلاى آى چٌگیيفبى كوهْك کَ پَو رْ ُهْارُْگبى كه‬
‫عٌگ کْزَ ّل‪ .‬هیكوهبین کَ گویَ ّ ىاهیٌکٌی ّ كه ایي ثبة اى ٍقي هي ثیوّى‬
‫ًوّی‪ .‬اّ اى آى ؽبل هلُُْ ّل‪ٛ ًَ .‬بهذ هٖبثود كاّذ ًَ یبهای آى کَ اى كوهبى‬
‫ثیوّى هّك‪ ،‬ثو ٍْى كل ّ عگو ٕجو هیًوْك ّ ًگویَذ‪ ّ ،‬ثو هواه ثقْهكى ّ‬
‫آّبهیلى هْـْل ثْك‪ ّ .‬ثؼل اى ىهبًی ثَ ثِبًَ اهاهذ ثَ ٕؾوا هكذ ّ كهی پٌِبى ثَ‬
‫گویَذ رب پبهٍ ٍجک ّل‪ ّ ،‬چْن اى اّک پبک ّلٍ هواعؼذ ًوْك‪ .‬ثؼل اى آى‬
‫چٌگیيفبى ثب پَواى ّ لْکوُبثَ ُن‪ 1093‬كه اّزِبهك‪ٛ 1094‬بلوبى ربثَزبى کوك‪ ّ .‬كه‬
‫آى ّهذ ٍلطبى عاللاللیي كه ؿيًیي ثْك‪ ّ .‬عبى هلک ّالی هوّ ثْك ثب چِل ُياه‬
‫ٍْاه ثبّ پیٍْزَ؛ ّ ٍلطبى كفزو اّ ها فْاٍزَ ّ ٍیقاللیي اُؿواهٌیي ُن اى عولَ‬
‫اهوای روکوبًبى ثب چِل ُياه هوك ُن ثَ ٍلطبى پیٍْذ‪ ّ .‬اهوای ؿْه اى عْاًت ُن‬
‫چٌیي هزٖل ّلًل‪ .‬ؽکبیذ فبى هلک چٌبى ثْك کَ چْى چٌگیيفبى عجَ ّ ٍْثلای ها‬

‫‪1091‬صعاصل‪:‬هاهغهاى؛جاهغ التْاعیز‪521\1،‬‬
‫‪1092‬ت‪:‬ایي‬
‫‪1093‬ف‪ -:‬تَ ُن‬
‫‪1094‬ف‪ -:‬اكتِاعص‬

‫‪259‬‬
‫ّ رُْهُ َ‬
‫ْچو ثَِب ُكه ها اى پی‬ ‫‪1096‬‬
‫هزؼبهت ثو ػوت كوٍزبك‪ٍ1095‬لطبى هؾول ثوّىکوك‬
‫ایْبى ثَ كوٍزبك‪ .‬فبى هلک هنکْه ثَ عِذ آى کَ اؽْال ٍلطبى ه‪ٚ‬طوة ّلٍ ثْك‪،‬‬
‫هٖلؾذ اهبهذ كه هوّ ًویكیل‪ ّ ،‬ثب لْکو ّ ارجبع فْك هؾلّك‪ 1097‬ؿْه ّ ؿوعَ‬
‫هكزَ ثْك ّ ایلچی ثَ ثٌلگی كوٍزبكٍ ّكم ایلی ىكٍ‪ .‬چٌگیيفبى اّ ها اهبى‪1098‬كاكٍ ّ‬
‫كوهْكٍ کَ عجَّ ّ ٍْثلای ّ كیگو لْکوُب کَ ثَ ّالیذ ّ هْم اّ هٌٍل رؼوٗ‬
‫ًوٍبًٌل‪ .‬ثلاى ٍجت چْى عجَ ّ ٍْثلای ثَ ّالیذ اّ هٍیلًل ىؽوزی ًوٍبًیلًل ّ ثَ‬
‫رْهْچو کَ ثو ػوت ایْبى هیآهل یبٍبم ها كگوگْى کوكٍ آى ّالیذ ها‬ ‫َ‬ ‫گنّزٌل‪ّ .‬‬
‫چْى كیگو هْا‪ٙ‬غ هزؼوٗ ّل‪ ّ ،‬ثب ‪ٛ‬بیلۀ کٍْ ًْیٌبى آًغب عٌگ کوكٍ ّ کْزَ ّل‪.‬‬
‫فبى هلک ایلچی ثَ ثٌلگی كوٍزبك کَ هي ٍلطبى فْاهىهْبٍ ها ًٖیؾذ کوكم ّ ثی‬
‫كّلزی اّ ها ثو آى‪ 1099‬هقبللذ كاّذ‪ ،‬رب كیل آى چَ كیل‪ .‬هي ثٌلٍ پیِ اى ایي كوٍزبكم‬
‫ّ اظِبه ایلی کوكم ّ گلذ ثللواٍذ کْچ كُن؛ ّ اى ٍلطبى رقلق ًوْكم‪ .‬اکٌْى عجَ‬
‫ّ ٍْثلای آهل ّ ثیآىاه گنّزجو ػوت ایْبى رْهْچبه هٍیلٍ‪ ّ ،‬چٌبًکَ عوبػذ کٍْ‬
‫ًْیٌبى گلزٌل کَ ایلین‪ ،‬هَوْع ًلاّذ ّ ربهک پیوبى ّل‪ ّ 1100‬هػبیؤ ثَیبه ها كّاًیل ّ‬
‫ثب هوكم عٌگ کوك ّ رب کْزَ ّل‪ .‬ثَ كّلذ عِبًگْبیی هوكم ًیک کغب هكزَاًل کَ‬
‫چٌیي ًبكاى ها ثکبهُب ثيهگ كوٍزبكٍ؟ ّ ثَ كٍذ ایلچی عبهَ چٌل پیِکِ كوٍزبكٍ؛‬
‫ّ چْى اى ؽبلذ رْهْچبه هزُْن ثْك كه اصٌبی آى ؽبل ٌّیلٍ کَ ٍلطبى عاللاللیي‬
‫كوٍزبكٍ کَ ًيك رْ فْاُن آهل‪ ّ .‬چٌگیيفبى ها ُن كه آى ّهذ اؽزیب‪ ٛ‬هؾبكظذ ّ هاٍ‬
‫ؿيًیي ّ ػوعَزبى ّ ىاثل ّ کبثل ّیگی هُْرُْهُْ ها ثب چٌل اهیو[‪]B333‬‬
‫بعک ّ ُهْلوْه‪ ّ 1101‬اُّ َکبههَلغب ّ ُهْهُْههَلغب‪ٍ ّ 1102‬ی ُياه هوك ثلاى ؽلّك‬
‫كیگورُ َک َ‬
‫كوٍزبكٍ ثْكرب آى ؽْالی ها ثَ هله اهکبى هَقو هیکٌٌل‪ً ّ ،‬یي هواّل ثبّل ّ ثب‬
‫فْیْزي ّ پَوُ رْلْیفبى ثَ كزؼ هوبلک فواٍبى اى ٍو كواؿذ هْـْل رْاًل ثْك‪.‬‬
‫ّ فبى هلک ثَ ّالیزی کَ ّیگی هْرْهّْ آى لْکو ثْكًل ًيكیک ثْك ّ اّ ها ایل هی‪-‬‬
‫كاًَزٌل‪ ّ ،‬كه فلیَ پیِ ٍلطبى عاللاللیي كوٍزبكُجْك کَ ٍلطبى كه هوبهپَوّاى ثبّل‬
‫رب هي ثَ فلهذ هٍن‪ ّ.‬پیِ عوبػزی ثَیبه اى هزؼلوبى‪1103‬کَ كه آى ؽلّك ثْكًل ُن‬
‫چٌیي پیـبم کوكٍ ّ ایْبى ها ثَ هْػْك هنکْه فْاًلٍ ّ فْیْزي ًبگَ ثَ آى ػيم هّاًَ‬

‫‪1095‬ف‪ -:‬كغؿتاص‬
‫‪1096‬ت‪:‬پغّا ًکغص‬
‫‪1097‬ف‪ -:‬هذضّص‬
‫‪1098‬ف‪:‬ػهاى‬
‫‪1099‬ف‪ -:‬آى‬
‫‪1100‬ف‪... ّ -:‬كض‬
‫‪1101‬صعاصل‪:‬هْلواى؛جاهغالتْاعیز‪522\1،‬‬
‫‪1102‬صعاصل‪:‬هْتْعهالجا؛جاهغالتْاعیز‪522\1،‬‬
‫‪1103‬ف‪ -:‬تـیاعی اػ هتؼلواى‬

‫‪260‬‬
‫ّلٍ اى هواّل ّیگی هْرْهْ فجو هٍیلٍ‪ ،‬کَ فبى هلک ثب ارجبع ّ اّیبػوزْعَ ثَلطبى‬
‫عاللال ّلیي ّل‪ ،‬هْرْهْ ثب لْکوی ثِن كه ؽبل ثو ػوت ّی هكزَ ّت ٌُگبهیجْی هٍیل‬
‫كوٕذ ًجْك کَ ثو ّی ىًل‪ .‬اؽزیب‪ ٛ‬ها كوّ آهل رب ثبهلاك هّى هّّي عٌگ کٌل‪ .‬فبى‬
‫هلک ُن ّت هاًلٍ ّ ػلی الٖجبػ ثَ هْ‪ٙ‬غ پَوّاى کَ هْػل ثْك ثَ ٍلطبى هٍیل‪،‬‬
‫پیٍْزَ ّهزؼلوبى ّ كیگو لْکوی ثَ هْعت هیؼبك روبهذ آى عب هٍیلًل‪ ّ ،‬لْکوی‬
‫بعک ّ هْافو‪ 1104‬کَ ثب هْرْهًْْیبى ثَ ُن‬ ‫اًجٍْ عوغ ّل‪ ّ،‬پیِ اى آى چٌل هّى رُ َک َ‬
‫ثْكًل ثَ ارلبم چٌل اهیو كیکوهلؼَ ّالیبى ها هؾبٕوٍ كاكًل‪ً ّ ،‬يكیک ثْك کَ ثْك‬
‫ثگْبًیل‪ٍ .‬لطبى عاللاللیي ثٌَ ّ اصوبل هاكه پَوّاى گناّزَ ثب لْکوی ربفزي ثو ٍو‬
‫ایْبى ثوكٍ‪ ّ ،‬هوكی ُياه هواّل هـْل کْزَ‪.‬لْکو هـْل چْى اًلک ثْكًل اى آة‬
‫گنّزَ ثو آى ‪ٛ‬وف آة ًيّل کوكًل‪ ّ ،‬اى ‪ٛ‬وكیي كٍذ ریو ثو یکلیگو گْبكٍ‪ّ .‬جبًَ‬
‫لْکو هـْل کْچ کوكٍاًل ّ پِ هْرْهْ ًْیبى هكزَ‪ ّ ،‬كیگو ثبهاى ػوت فبى هلک‬
‫آهلٍ‪ .‬چْى فبى هلک ثَلطبى هٍیل گلذ لْکو هـْل پیبپی هیهٌٍل‪ٍ ،‬لطبى ثو‬
‫ًَْذ ثَ هِو اّ ّ كوٌٍگی پیِ ایْبى ثبى آهل‪ ّ ،‬چْى ثِن هٍیلًل ٕلِب ثوکْیلًل‪،‬‬
‫ّ ٍلطبى هیوٌَ ثغبًت هلک ٍپوك‪ ّ ،‬هیَوٍ ثَ ٍیقاللیي هؾول‪ ،‬هلک ؿواعیْ فْك‬
‫كه هلت ثبیَزبك ّ كوهْك رب روبهذ لْکو پیبكٍ ّلًل‪ ّ ،‬چیلجُْه‪ 1105‬اٍجبى ثو هیبًجَزٌل‬
‫ّ عٌکی هوكاًَ کوكًل‪ ّ .‬هّى كیگو هـْالى یبٍبم كاكًل رب ُو ٍْاهی روضبل آكهی اى‬
‫ًول ّؿیوٍ ثوعٌیجذ فْك ًٖت کٌل ّ اى پٌ ًَْذ ثلاهًل‪ .‬كه ّت آى ها روریت‬
‫کوكًل ّ كیگو هّى ٕق کْیلًل‪ ّ .‬لْکو ٍلطبى چْى آى ٍپبُی ثلیلًل پٌلاّزن کَ‬
‫هـْل ها هلكی هٍیلٍ اٍذ‪ ،‬هٖل ُيیوذ کوكًل‪ .‬هلک ثبًگ ثو ایْبى ىك کَ لْکو‬
‫هب ثَیبه اٍذ‪ٕ ،‬ق ثوکْیل ّ كٍذ چپ ّ هاٍذ ایْبًوا كه ؽلوَ گیوین‪ .‬لْکو‬
‫صجبد ًوْكًل ّ ٍلطبى ثب لْکوکًْ ّ كهبهَ كوّ کْكزٌل ّ ثَ یک ثبه ؽولَ آّهكًل‪ّ ،‬‬
‫لْکو ٍلطبى ىیبكد ثْك ّ ؽلوَ هیکوكًلرب هـْل ها كه هیبى گیوًل‪ ّ .‬هْرْهًْْیبى‬
‫گلزَ کَ چْى عٌگ کٌین ًگبٍ ثو کْزي رْم هوا اؽزیب‪ ٛ‬کٌیل‪ .‬آًيهبى چْى ًيكیک ثْك‬
‫کَ ایْبى ها كه ؽلوَ گیوًل ‪ٛ‬بهذ ًلاّزٌل ّ هٌِيم ّلًل‪ٍ ّ .‬جت آى کَ كه ٕؾواُبی‬
‫آى ؽلّك ٍْهافِب ّ كهٍ كّل ثَیبه ثْك لْکو هـْل اى اٍت هیاكزبكًل؛ّ لْکو‬
‫ٍلطبى چْى اٍجبى رُجچبم ًیک كاّزٌل‪ ،‬ثو ٍوایْبى هیهٍیلًل ّ هیکْزٌل‪ ّ .‬ثَیبهی‬
‫اى لْکو هـْل كه آى عٌگ رلق ّلًل‪.‬چْى فجو ثَ چٌگیيفبى ثوٍیل‪ُ ،‬و چٌل‬
‫ثـبیزجزوٍیل ّلی اظِبه ًکوك ّ كوهْك هْرْهْ ها کَ هؼزبك ثْك کَ ُوْاهٍ‬
‫هظلو[‪ ّ ]A333‬ؿبلت ثبّل‪ُ ّ ،‬وگيٍقزی هّىگبه ًچْیلٍ‪ .‬كه ایي ّهذ کَ ٍقزی‬
‫كیل هزٌجَّ گوكك ّ اّ ها رغوثَ ؽبٕل ّْك ّ ثواؽْال ّهْكی یبثل‪ ّ .‬كی الؾبل ثَ‬
‫روریت لْکو هْـْل ّل ّ هزؼبهت ّیگی هْرْهْ ّ اهوا کَ ثب ّی ثْكًل ثب لْکوی کَ‬

‫‪1104‬صع اصل‪:‬هْاسغ؛جاهغ التْاعیز‪523\1،‬‬


‫‪1105‬صعاصل‪:‬جلْ‬

‫‪261‬‬
‫هبًلٍ ثْك ّ پواگٌلٍ گْزَ كه هٍیلًل‪ٍ ّ .‬لطبى عاللاللیي اى آى عٌگ ثبى گْزَ ّ ثَ‬
‫فبًَُبی فْك كوّك آهلٍ‪ ّ ،‬لْکو اّ ؿٌیوذ ثَیبه اى هـْل آّهكٍ ثْكًل‪ ّ .‬كه اصٌبی‬
‫هَوذ هیبى فبى هلک ّ ٍیقال ّلّلَ ّ اُؿوام ثَ ّاٍطَ اٍت ربىی هٌبىػذ اكزبك‪.‬‬
‫فبى هلک ربىیبًَ ثو ٍو اؿوام ىك‪ٍ .‬لطبى ثبى فْاٍذ ًلوهْك ّ ثو هزؼلوبى ًیي‬
‫چٌلاى اػزوبك ًلاّذ‪ٍ .‬یقال ّلیي ثوًغیل آى هّى رْهق کوك ّجبًَ ثو ًَْذ ّ ثقْن‬
‫ثوكذ ثغبًت کُِْبء کوهبى ّ علواه هْد ٍلطبى ثْاٍطَ آى فالف ّکَزَ ّل ّ‬
‫ًیي ٌّیل کَ چٌگیيفبى لْکو ثَیبه هیهٍل اى كُْذ هاٍ ٕالػ ّ ْٕاة ثوّ ثو‬
‫ثَزَ ّل ّ چْى چبهۀ ًلاًَذ هّی ثَ ؿيًیي آّهك ثو ػيم آًکَ اى آة ٌٍل ثگنهك ّ‬
‫هْهْه هلغوب‪ 1106‬کَ اى هْم ثبهُي ثْكًل ثَ عِذ روٖیو کَ ثْاٍطَ هَقوگی ظواكذ‬
‫کَ كه ‪ٛ‬جیذ ایْبى ثْكٍ کوكٍ ثْكًل‪ّ،‬کبیذ کوك ّ کَبًی کَ كه یک ظواكذاًل کَ‬
‫كه ُيل ّهَقوگی هبُوًل پٌلاهًل کَ ایْبى ها ٌُوی اٍذ‪ ّ ،‬آى چٌبى کَبى ثَ‬
‫هّىهوكی ُیچ کبه کَ ًویآیل‪ ّ 1107‬ثَ ؿیو اى ىًبى چیيی كیگو ًیَزٌل‪ ّ 1108،‬ثَ‬
‫هـْلی هلغب ُيال گْیٌل‪.‬ربهیـ چْى ّیگی هْرْهْ ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى هٍیل ّ اؽْال‬
‫ػو‪ َٙ‬كاّذ‪ ّ ،‬اّ اى كزؼ هلؼۀ ‪ٛ‬بلوبى كبهؽ ّلٍ ثْك ّ عـزبی ّ اّگزبی اى فْاهىم‬
‫هظلو ثبى آهلٍ ثْكًل‪ ّ ،‬رْلْیفبى اى فواٍبى هٌْٖه ثبى گوكیلٍ ّ ثَ ارلبم لْکوُب‬
‫ثِن كه پْزَُب ‪ٛ‬بلوبى ربثَزبى گْزَ ّ چِبه پبیبى كوثَ ّلٍ‪ .‬كه ؽبل آى ؽبل ٌّیلٍ‬
‫كوهْك رب روبهذ ثوًَْزٌل ّ ثب چٌبى لْکوی گواًبى ؽلّك ‪ٛ‬بلوبى‪،‬ربثَزبى كه ٍبل‬
‫ْچَ چٌبى ثَ رؼغیل هیهاًل کَ‬ ‫اٍت‪ ،‬ثَ هٖل ٍلطبى عاللاللیي هّاى ّل ّ كّ ُک َ‬
‫هغبل آُ پقزي ًجْك‪ .‬چْى ثلاى هْ‪ٙ‬غ هٍیل کَ ّیگی هْرْهْ ثب ٍلطبى عٌگکوكٍ‬
‫ثْكًل‪ ،‬اّ ٍْال کوك اى هْرْهْ کَ ّوب چَ گًَْ ایَزبكٍ ثْكیل ّ ٍلطبى چَ گًَْ‬
‫ایَزبكٍ ثْكیل های ایْبًْ ٍلطبى ُو كّ ها هَزقق كاّذ ّ گلذ‪ :‬عبی هٖبف‬
‫ًلاًَزَایل؟ ّ ُو كّ اهیو ها گٌبٍ کبه کوك‪ ّ.‬چْى ثَ ؿيًیي هٍیل ٌّیل کَ پبًيكٍ هّى‬
‫اٍذ کَ ٍلطبى ثکٌبه آة کْزیِب ها آهبكُکوكٍ ثْك‪ .‬اّهفبى كه هلب ثْك یيک ثب‬
‫هواّل هـْل هوبّهذ کوك ّ ثَ ّکَذ‪ .‬چٌگیيفبى چْى ّاهق ّل کَ ٍلطبى ثبهلاك‬
‫فْاُل هكذ ّ اى آة ثَ گنّذ پیِ كٍزی ًوْك ّ كه ّت هاًل‪ٍ ،‬ؾوگبٍ پیِ ّ پٌ‬
‫اّ كوّ گوكذ؛ ّ لْکو هـْل اى عْاًت ثوّ هؾی‪ّ ٜ‬لًل ّ چٌل ؽلوَ ثو پٌ ُن‬
‫ثبیَزبكًل ثو هضبل کوبًی‪ ّ .‬آة ٌٍل ثو هضبل ىٍ کوبى ثْك‪ .‬چْى آكزبة ‪ٛ‬لْع کوك‪،‬‬
‫ٍلطبى فْك ها كه هیبى آة ّ آرِ كیل‪ .‬کَ ٍلطبى ها چٌگیيفبى كوهْكٍ کَ ثَ ریو‬
‫ًيًٌل‪ٍ ،‬ؼی ًوبیٌل کَ اّ هاكٍزگیو کٌٌل‪ .‬اُّ َکوهَلغبآ ّ ُهْلوُْهَلغبآ‪ 1109‬ها كوٍزبك رب اى‬

‫‪1106‬صع اصل‪:‬هْتْهْهلجاع؛جاهغ التْاعیز‪525\1،‬‬


‫‪1107‬ت‪ً:‬وی صاعًض‬
‫‪1108‬ت‪ً:‬ضاعًض‬
‫‪1109‬صعاصل‪:‬هْتْهْهلجاع؛جاهغ التْاعیز‪525\1،‬‬

‫‪262‬‬
‫کٌبهٍ هؼوکؼَ اّ ها ثلّاًیل‪ .‬ایْبى ُو كّ ٍؼی کوكٍ اًلّکٌبهٍ لْکو ٍلطبًوا كه‬
‫ًْهكیلٍ‪ .‬ثؼل اى آى لْکو هـْل ؽولَ کوكًل ّ ثوهیوٌَ کَ فبى هلک كاّزيكًل ّ‬
‫ثیْزو ایْبى ها ثَ هزل آّهكًل‪ ّ .‬فبى هلک ثو فبٍذ پوّبّه هٌِيم ّل‪ .‬لْکو هـْل‬
‫ٍو هاُِب[‪ ]B333‬گوكزَ ثْكًل ّ اّ ها كه هیبًَ ثَ هزل آّهكًل‪ ّ .‬كٍذ چپ ها ًیي‬
‫ثوكاّزٌل‪ٍ .‬لطبى كه هلت ثب ُلزٖل هوك پبی ثلْوك ّ اى ثبهلاك رب ًین هّى ثب چٌبى‬
‫لْکوی ػظین هوبّهذ کوك‪ ّ .‬چْى كل اى عبى ثو گوكزَ ثْك اى چپ ّ هاٍذ هی‪-‬‬
‫كّاًیل ثو هلت ؽولَ کوك؛ ّ چْى یبٍبم ًجْك کَ اّ ها ثَ ریو ًيًٌل‪ ،‬ؽلوَ ثو ّی رٌگ‬
‫هیکوكًل‪ ّ .‬اى ٍو رْاًبیی کَ كاّذ عٌگِبی هوكاًَ هیکوك چْى كاًَذ کَ ثب کٍْ‬
‫هوبّهذ کوكى ّ ثب كهیب هٖبكهذ ًوْكى اى کلبیذ كّه ػول ثبّل‪ ،‬ثو لْکو هـْل‬
‫ؽولَ کوك ّ ایْبًوا ثبى پٌ ًْبًل‪ُ ّ ،‬ن كه رک ثبى گْذ ّ ػٌبى ثو ربكذ ّ ٍپو اى‬
‫پٌ پْذ اًلافذ‪ ّ .‬چزو ّ َػلَن فْك ها ثو گوكذ ّ اٍت ها ربىیبًَ ىك ّ ُن چْى‬
‫ثوم اى آة ثَ گنّذ ّ ثلاى ‪ٛ‬وف كوّكآهل ّ ّوْیو ها اى آة پبک هیکوك‪ّ .‬‬
‫چٌگیيفبى اى ؿبیذ رؼغّت كٍذ كه كُبى ًِبك ّ اّ ها ثب پَواى هیًوْك ّ گلذ اى‬
‫پله پَو ثبیل کَ چٌیي آهل‪.‬‬
‫‪1110‬‬
‫ثیذ‬

‫ًَ اى ًبهلاهاى پیْیي ٌّیل‬ ‫ثَ گیزی کَی هوكرو ىّ ًلیل‬

‫ّ چْى اى ایي عٌگ گبٍ كٌب فْك ها ثَ ٍبؽلی فالٓ رْاًَذ ثوك‪،‬كاًَذ کَ‪ّ1111‬‬
‫لْکوُب ّ كزٌِب ثی ّوبه كه هلب‪ 1112‬ثیبیل لْکو هـْل چْى كیلًل کَ اّ فْك ها ثو‬
‫آثيك فْاٍزٌل کَ اى ػوت اّ فْك ها كوا آثيًٌل‪ .‬چٌگیيفبى هبًغ ّل‪ ّ .‬لْکویبى‬
‫ٍلطبى ها روبم ثَ هزل آّهًل ّ كوىًلاى ًویٌَ اّ ها ثب ا‪ٛ‬لبل ّیو فْاهٍ روبهذ‬
‫ثکْزٌل؛ ّ ًبىًیبى ؽوم ها ثَ ربهاط ثجوكًل‪ ّ .‬چْى فواًۀ ٍلطبى اکضو ىه ّ ًول ّ‬
‫عْاُو ّ هوٕؼبد ثْك آى هّىگلزَ رب روبهذ كه آة ٌٍل هیقزٌل؛ ثؼل اى آى‬
‫چٌگیيفبى كوهْك رب ؿْإبى كوّك هكزٌل ّ آى چَ هوکي ثْك ثیبكزٌل ّ ثو آّهكًل‪ّ ،‬‬
‫چْى اّلغبُب‪ 1113‬ها روبم کوكًل ثو ػبكد هؼِْك كوّك آهلًل‪ ّ .‬ثؼل اى آى ثال یًْبى‬
‫اى هْم عالیو ثوّكّه پبی ًْیبى ُو كّ ها ثب لْکوی روبم ثو ػوت ٍلطبى عالل‬
‫اللِّیي ثلهیبی ٌُل كوٍزبك رب اّ ها ‪ٛ‬لت كاهًل ایْبى رب هیبًَ ٌُلٍّزبى ثَ گوكزٌل ّ‬
‫آًوا هوواللیي کوهبًی كاّزَ ثْك یکی اى اهوای ٍلطبى ثواى هَزْلی ّلٍ ثْك ّ‬

‫‪1110‬ت‪ -:‬تیت‬
‫‪1111‬ف‪ -:‬صاًـت کَ‬
‫‪1112‬ف‪ -:‬صع هلا‬
‫التْاعیز‪527\1،‬‬ ‫‪1113‬ف‪:‬اّطِاع؛ت‪:‬اّهِاع؛جاهغ‬

‫‪263‬‬
‫کِْ ثَیبه کوكٍ هزْعَ هْلزبى ّلًل چْى كه هْلزبى ٌٍگ ًجْك‪ ،‬ػولُب ثَبفزٌل ّ‬
‫آى ٌٍگ هٌغٌین ثو کوكٍ ثو هّی آة اًلافزٌل ّ ثَ هْلزبى ثوكًل‪.‬چْى آًغبهٍیلًل‬
‫هغبًین ثو کبه کوكًل ّ ًيكیک ثْك کَ ثَزبًٌل‪ .‬ؽواهد ُْا هبًغ هوبم آهل‪ّ ّ.‬الیذ‬
‫هْلزبى ّ لُُْب ُّّه‪ ّ 1114‬پو ّب ُّه ّ هلکلْه‪ 1115‬کِْ ّ ؿبهد کوكًل ّ اى آة ٌٍل‬
‫گنّزَ ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى پیٍْزٌل‪.‬‬

‫تاریخ سلطاى جاللالذّیي‬

‫چْى ٍلطبى عاللاللیي اى آة ثگنّذ ّ ثَالًْیبى ّ ُكّهثبًْیبى ها ثو ػوت اّ هّاًَ‬


‫كاّذ‪ ،‬فْیْزي كه ثِبههًْیي‪1116‬ییل کَ كه هؾوم ٌٍۀ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ ّاهغ ّلٍ ثْك‬
‫ثَ عبًت ثبالی آة ٌٍل هواعؼذ ًوْك‪ّ ،‬اّگزبی ها ‪ٛ‬وف ىیوكوٍزبك رب آى ّالیذ ها‬
‫هَقو گوكاًل‪ ّ ،‬ؿيًیي ها هزل ّ ؿبهرکٌل‪ ّ .‬هؾزوكَ ها ثجالك ّوم كوٍزبك ّ كیگواى‬
‫ها ثَ یک ثبهگی ثَ هزل آّهًل ّ ِّوُب ها فواة گوكاًیلًل‪ .‬ثٌلگی چٌگیيفبى ایلچی‬
‫كوٍزبك کَ اگو كوهبى ّْك‪ ،‬ثوّم ّ ٍیَزبًوا هؾبٕوٍ کٌن‪.‬چٌگیيفبى كوهْكکَ ُْا‬
‫گوم ّل رْ ثبى گوك رب كیگو لْکوُب عِذ هؾبٕوٍ ثلوٍزن‪ .‬اّگزبی ثواٍ گوهَیو ثبى‬
‫گْذ‪ ّ .‬چٌگیيفبى آى ٕؾوایی کَ هـْالى آًوا پوّى گْیٌل هوبم كوهْك هٌزظو‬
‫ثالًْیبى‪ّ ّ ،‬الیزی کَ كه آى ؽلّك ثْك روبم ثَزل ّؿبهد کوك‪ .‬چْى ثالًْیبى ثَ‬
‫كّهثبی ًْیبى‪ 1117‬ثوٌٍلًل اى آًغب کْچ کوك‪ ّ ،‬چْى ثولؼَ کًْبّى هُْهؿبى هٍیل‪،‬‬
‫اّکزبی آًغب ثقلهذ پیٍْذ‪ ّ ،‬آى ىهَزبى كه ؽلّك ثْیَکجْه هوبم کوكًل‪ ّ ،‬ؽبکن‬
‫آًغب‪ٍ ،‬باله اؽول‪ ،‬کوو اًویبك ثو هیبى ثَذ ّ اى روثیذ ػلْكَ لْکو آى چَ هوکي ثْك‬
‫ثغبی آّهك‪ ّ .‬ثَجت ػلًْذ ُْا پْو لْکو هًغْه ّلًل ّ چٌگیيفبى یبٍبم كاكکَ‬
‫ُو فبًَ ثَ ُو یک ٍو چِبه ٕلهي ثوًظ پبک کٌٌل‪ .‬اهزضبى كوهبى ًوْكًل‪ .‬ثؼل اى آى‬
‫چٌگیيفبى چْى کبه ٍلطبى هؾول ّ پَوُ ٍلطبى عاللال ّلیي یکَْ کوكٍ ثْك‪ ،‬یکی‬
‫هوكٍ ّ كیگوی آّاهٍ ّلٍ‪ ّ ،‬عجَ ّ ٍْكای ها عِذ كزؼ ّالیذ ٍلطبى اى اهاى ّ‬
‫آمهثبیغبى ّ ػوام ّ ّوّاى كوٍزبكٍ‪ ،‬اى اى هؼٌی فب‪ٛ‬و آٍْكٍ کوكًل ّ روبهذ‬
‫ِّوُب هَزقلٔ کوكٍ ثْكًل ّ ّؾٌکبى ها ثٌْبًلًل‪ ّ .‬چْى لْکویبى ٕؾذ یبكزٌل‬
‫اًلیَْ هواعؼذ هٖ ّون كوهْك کَ اى هاٍ ٌُلٍّزبى ثجالك رٌگوْد هّاى ّْك ّ چٌل‬
‫هٌيل ثَ هكذ‪ .‬فجو هٍیل کَ رٌگوْد یبى ثبى گْزَاًل‪ً ّ .‬یي آى کَ کُِْب ٍقذ ّ‬
‫ثیَُْب ثَیبه كه هاٍ ثْك ّ ُْا ًبٍبىگبه ّ ػلي ّ آثِبی ػلّذاًگیي‪ ،‬هواعؼذ ًوْك رب‬

‫‪1114‬صع اصل‪:‬تِاّعص؛جاهغ التْاعیز‪528\1،‬‬


‫‪1115‬صع اصل‪:‬هٌکوْى‬
‫‪1116‬ف‪ً -:‬یي‬
‫‪1117‬صع اصل ‪:‬صعیا؛جاهغ التْاعیز‪529\1،‬‬

‫‪264‬‬
‫ثَ كَوّب ُّه آهلًل ّ روبهذ پَواى ّ ًْیبًبى‪ 1118‬ثِوبى هاٍ کَ آهلًل ثبىگْذ‬
‫چٌگیيفبى ثؼل اى كزؼ ثال ربعیک كه ثیچیي ییل کَ ٍبل ثْىیٌَ ثبّل‪ّ ،‬اهغ كه هؾوم‬
‫ٌٍۀ اِؽلی ّ ِػْویٌ ََْ ٍِ ّ‬
‫ذ ِهبیَ‪ ،‬اى كَوّب ُّه ػيم هواعؼذ ثَ هوبم إل ّ یْهد هلین‬
‫ثَ اه‪ٚ‬ب هٍبًیل ّ هْعجزؼغیل كه آى ثبة‪ّْٕ ،‬ل فجو ػٖیبى ایل رٌگوْد ثْك ثَ‬
‫ّاٍطَ اهزلاك ه ّلد ؿیجذ هزوككهای ّلٍ ثْكًل‪ ّ ،‬كه هاُِبی کُِْب ثبهیبى هّاى ّل‪،‬‬
‫ّ اؿوّهی ها کَ كه ؽلّك ثـالى گناّزَ ثْك کْچ كوهْك ّ اى عیؾْى گنّزَ‪ ،‬آى‬
‫ىهَزبى كه ًْاؽی ِّو ٍووهٌل هوبم کوك‪ ّ .‬چْى اى آًغب هّاى ّل روکبى فبرْى‪،‬‬
‫هبكه ٍلطبى هؾول‪ ّ ،‬ؽوهِبی اّ ها كوهْك کَ كه پیِ کْچ هیهًّل ّ ثَ آّاى ثلٌل‬
‫ًْؽَ ثو ٍلطبى هؾول هیکٌٌل رب لْکو ّ ثوایْبى هیگنهًل‪ ّ ،‬اى آًغب چْى ثَ كالکذ‬
‫هٍیل‪ ،‬روبهذ پَواى ّاالعُْچی ثقلهَ پله عوغ ّلًل ّ اى آًغب هْهیلزبی ٍبفزٌل‪ّ .‬‬
‫ثؼل اى آى هْ‪ٙ‬غ کْچ کوك‪ ،‬هٌيل ثَ هٌيل ثَ آَُزگی ّ آٍبیِ هیهكزٌل رب ثیْهد ّ‬
‫هوبم إلی فْیِ هٍیلًل‪ ّ .‬چْى ؽکبیذ چٌگیيفبى ثَ ایٌغب گلزَ ّل‪ ،‬ایي ىهبى ثویَ‬
‫اؽْال عجَ ّ ٍْثلای آؿبى کٌین ّ ثگْین‪ .‬کَ ثؼل اى آى کَ ٍلطبى هؾول كه عيیوٍ‬
‫هبىًلهاى ًوبًل‪ٍ ّ ،‬لطبى عاللاللیي ثَ فْاهىم هكذ ّ ثَ ٍجت ًبهْاكوی اهوا ّ‬
‫‪1119‬‬
‫ثواكهاى ثبى گوكیل‪ ّ ،‬كه هاٍ ثب لْکو هـْل کَ عْم عْم ثو ػوت عجَّ هیآیٌل‬
‫ثِن هٍیلًل ّ عٌگ کوكٍ ثَ ًیْبثْه هكذ ّ اى آى عب ػبىم ؿيًیي ّل‪ّ ]B336[،‬‬
‫ثواكهاى اّ اّىالم ٍلطبى ّ آمٍلطبى ثب اهوا ثِن کَ اى فْف فجو ّْٕل هؾلّك‬
‫فْاهىم‪ ،‬هزؼبهت ٍلطبى هیآهلًل‪ ،‬ثو كٍذ ُوبى لْکو کَ ثَ ٍلطبى هٍیلٍ‬
‫ثْكًل‪،‬کْزَ ایْبى ُو كّ اهیو چَ کبه کوكًل ّ ثَ کلام ّالیذ ّلًل‪ ،1120‬رب آى ىهبى‬
‫کَ اى هاٍ هپچبم ثَ یْهد إلی ثَ ثٌلگی هٍیلًل‪ .‬چْى ٍلطبى عاللاللیي اى ًیْبثْه‬
‫ثگویقذ ّ هزْعَ ؿيًیي ّل‪ ،‬عجَ ٍّْثلای ایلچی ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى كوٍزبكًل کَ‬
‫ٍلطبى هؾول ّ پَوُ عاللاللیي ثگویقذ ّ ثلاى ْٕة آهل‪ .‬ایي ىهبى هب كل اى‬
‫اؽْال ایْبى كبهؽ گوكاًیلٍ‪ 1121‬ثوْعجی کَ ؽکن یولیؾ ًبكلاٍذ ثَ هله اهکبى یک كّ‬
‫ٍبلی ثَ كزؼ ثالكی کَ كه پیِ اٍذ هیبم ًوْك‪ ،‬اى هاٍ كه ثٌل ّ هپچبم ثَ هیؼبكی کَ‬
‫ثَ ؽکن یولیؾ هؼیي ّلٍ‪ ،‬اًْبهللا ثَ عبًت هـْلَزبى رْاًین آهلى‪ ،‬آى ها هْد فلای‬
‫ثيهگ ّ كّلذ چٌگیيفبى كاًل‪ ّ ،‬ثؼل اى آى ًیي ثَ ُو ّهذ عِذ ٍْاًؼ هٖبلؼ‪،‬‬
‫ایلچیبى كوٍزبًلی‪ ّ ،‬ثَ ٍجت آًکَ ّالیبد هـْل ٌُْى هواه ًگوكزَ ثْك ُیچ ایلچی ثب‬
‫کن اى پبًٖل کٌ ٍْاهًوكزی‪ ّ .‬چْى آؿبى كزؼ ثالك ػوام کوكًل‪ ،‬اّل فْاه ّ ٍوٌبى‬
‫ثَزلًل ّ اى آًغب ثِْو هی آهلًل ّ کْزي ّ ؿبهد کوكًل ّ ػبىم هن ّلًل ّ هوكم آًغب‬

‫‪1118‬ف‪ًْ -:‬یاًاى‬
‫‪1119‬ت‪:‬هی آهضًض‬
‫‪1120‬ت‪:‬ؿتضًض‬
‫‪1121‬ت‪:‬گغصاًیضین‬

‫‪265‬‬
‫‪1122‬‬
‫ها ثکلی ثکْزٌل ّ کْكکبى ها اٍیو کوكًل‪ ّ ،‬اى آًغب ثِولاى هكزٌل‪ٍ .‬یّل هغلاللیي‬
‫ػالال ّلّلَ ایل ّل ّ اى هوکت ّ هلجْصبد ّ پیْکِْب ثوكّ ّؾٌَ هجْل کوك‪ ّ .‬اى آى عب‬
‫چْى ٌّیلًل کَ كه هغلٌ گوُّی اًجٍْ اى لْکویبى ٍلطبى عوغ ّلٍاًل‪ ،‬هولم ایْبى‬
‫ثِکزگیي‪ٍ 1123‬الػ ّ ُکْچ ثُْهبفبى هزْعَ ایْبى ّلًل ّ ُوَ ها ًیَذ گوكاًیلًلّ اى‬
‫آًغب ثَ ىًغبى آهلًل ّ ا‪ٙ‬ؼبف كیگو ِّوُب هزل کوكًل؛ كه آى كیبه ًگناّزٌل؛ ّ ثبىثَ‬
‫هيّیي هكزٌل ّ ثب هياّاًَ عٌگی ٍقذ کوكًل ّ ِّو ثَ هٖل ّ هِو ثَزلًل؛ ّ‬
‫هيّیٌیبى ثَ هبػلٍ كه اًلهّى ِّو ثَ کبهك عٌگ هیکوكًل رب اى عبًجیي پٌغبٍ ُياه‬
‫آكهی کْزَ ّلًل‪ًْ ّ ،‬اؽی ا‪ٛ‬واف ثالك ػوام ها ثیْزو هزل ّ ؿبهد کوكًل‪ ّ .‬چْى‬
‫ىهَزبى كه آهل‪ ،‬ثَ ؽلّك هی كه فیل ثيهگ ثْكًل‪ ّ.‬كه آى ّهذ چٌگیيفبى ثَ ؽلّك‬
‫ًقْت ّ روهل ثْك؛ ّ آى ٍبل ٍوهبیی ثَ اكوا‪ٛ ٛ‬بهی ّل‪ .‬ایْبًوّی‪ 1124‬ثَ‬
‫آمهثبیغبى آّهكًل ّ كه ُو هْ‪ٙ‬غ کَ ثو گنه اكزبك‪ُ ،‬وبى ّیٍْ هؼِْك ها هزل ّ‬
‫ربهاعجَ عبی هیآّهكًل‪ ّ .‬چْى ثَ رجویي هٍیلًل ؽبکن آًغب اربثک اّهًگ پَو عِبى‬
‫پِلْاى‪ .‬پٌِبى ّل ّ کٌ كوٍزبك ّ ‪ٛ‬لت ٕلؼ کوك ّ هبل ّ چِبه پبی ثلوٍزبك‪ .‬ثَ‬
‫هٖبلؾذ هواعؼذ ًوْكّ ػبىم اهاى ّلًل رب ىهَزبى آًغب ثبٌّل ّ گنه ایْبى‪ 1125‬ثو‬
‫‪ٛ‬وف گوعَزبى ثْك‪ .‬كٍ ُياه هوك گوعی ثواثو آهلًل ّ عٌگ کوكًل‪ .‬کَ چٌبى هٌِيم‬
‫ّلًل ّ ثیْزو کْزَ ّلًل ّ ثَ ٍجت آى کَ كه ؽلّك گوعَزبى هاُِبی رٌگ ّ ثیَْ‪-‬‬
‫ُبی ٍقذ كیلًل‪ ،‬ثبى گوكیلًل ثَ ػيم هواؿَ‪ .‬چْى ثبى ثَ كه رجویي هٍیلًل‪ّ ،‬الی‬
‫آًغب ّوٌال ّلیي ‪ٛ‬ـوایی‪ ،‬هبل كوٍزبك رب ها‪ٙ‬ی ّلًل ّ ثَ گنّزٌل ّ ِّو هواؿَ ها‬
‫هؾبٕوٍ کوكًل‪ ّ ،‬ثَ ٍجت آًکَ كه آى ّهذ ؽبکن آًغب ىًی ثْك کَ كه هّییي كى‬
‫ًَْزی‪ ،‬كه ِّوکَی ًجْكکَ هوبّهذ ًوبیل رب رلثیو کٌل‪ ،‬كٍذ ثَ عٌگ ثوكًل‪ّ .‬‬
‫هـْالى[‪ ]A333‬اٍیواى هَلوبًوا كه پیْکوكٍ ثْكًل‪ .‬رب هٖل ثبهّ کٌٌل‪ُ ّ .‬و کلام‬
‫کَ ثبى هیگْذ اّ ها هیگْزٌل‪ .‬چٌل هّىی ثلیي ًو‪ ٜ‬عٌگ کوكًلػبهجذ االهو‬
‫ثبٍزیال ثَ گوكزٌل ّ ّ‪ٙ‬یغ ّ ّویق ها ثکْزٌل؛ ّ ُو آى چَ ؽول آى آٍبى ثْك‪،‬‬
‫ثجوكًل ّ ثبهِب ها ثَْفزٌل ّ ثْکَزٌل؛ ّ ػبىم كیبهثک ّ اهكثیل ّلًل‪.‬چْى آّاىٍ‬
‫کضود لْکو هظلواللیي ُکْکجُوی ٌّیلًل‪ ،‬ثَ عِذ آى کَ عوبلاللیي اَیجََ‪ 1126‬اى ثٌلگبى‬
‫فْاهىهْبى‪ ،‬ثب عوؼی كیگو كزٌَ اى ٍو گوكزَاًل ّ ّؾٌَ ُولاى ها کْزَ؛ ّ‬
‫ػالءال ّللَ ها ثَجت ایل ّلى گوكزَ ّ كه هلؼَ کویذ اى اػوبل لْههؾجًْ کوكٍ؛‬
‫ایْبى ثبى ثغبًت ُولاى هكزٌل‪ُ ّ .‬و چٌل عوبلال ّلیي اَیجََ ها ثَ ایلی پیِ آهل‪،‬كبیلٍ‬

‫‪1122‬ت‪:‬هذوض‬
‫‪1123‬صع اصل‪ً:‬یکی؛جاهغ التْاعیز‪532\1،‬‬
‫‪1124‬ف‪ -:‬عّی‬
‫‪1125‬ف‪ -:‬ایلاى‬
‫‪1126‬صع اصل‪:‬جالل آیٌَ؛جاهغ التْاعیز‪533\1،‬‬

‫‪266‬‬
‫ًلاك‪ ّ .‬اّ ها ثب ًْکواى اّ ِّیل کوكیل ّ ِّو ها هؾبٕوٍ کوكًل ّ ثگوكزٌل ّ هزلی‬
‫ذ ِهبیََ‪ .‬ثؼل اى رقویت ُولاى ػبىم ًقغْاى‬ ‫ػبم کوكًل‪،‬كه هعت ٌٍۀ صَوبً ََْ َػ َْ َو َّ ٍِ َّ‬
‫ّلًل ّ آًوا ثَ گوكزٌلّ ؿبهد کوكًل؛ ّ كه آفو اربثک فبهُْ ثَ ایلی كه آهل‪ ّ ،‬اّ‬
‫ها آل روـبء پبییيٍ چْثیي كاكًل ّ اى آًغب ػيم اهاى کوكًل‪ ّ .‬ثیْزو ایي اّ ثَ گوكزٌل ّ‬
‫هزل ّ ؿبهد کوكًل ّ اهكثیل ها ُن چٌیي‪ ّ .‬اى آًغب ثَ ِّو ثَیلَوبى هكزٌل ّ ثَ هِو ّ‬
‫اٍزیال ثَزلًل ّ فوك ّ ثيهگ ها ثَ کْزٌل‪ .‬ثؼل اى آى هٖل گٌغَ کوكًل کَ هؼظنرویي‬
‫ِّوُبی اهاى ثْك‪ ّ .‬آى ها ًیي ثَزلًل ّ روبم فواة کوكًل؛ ّ اى آًغب هّ ثَ‬
‫گوعَزبى آّهكًل‪ ّ .‬ایْبى لْکو روریت کوكٍ‪ ،‬هَزؼل عٌگ ثْكًل‪ .‬چْى ثَ یکلیگو‬
‫هٍیلًل‪،‬عجَّ ثب پٌظ ُياه هوك كه گَّْ پٌِبى ّلٍ ثْك‪ٍْ ّ ،‬ثلای ثب لْکو پیْوكزَ‪،‬‬
‫ُن كه اّل هٖبف‪ ،‬هـْالى پْذ ثو کوكًل ّ گوعیبى كه ػوت هیآهلًل‪ .‬عجَ کویي‬
‫ثگْبك ّ ایْبى ها كه هیبى گوكزٌل ّ ثَ یک لؾظَ ٍی ُياه گوعی ثکْزٌل‪ ّ ،‬اى آًغب‬
‫هّی ثَ كه ثٌل ّ ّوّاًٌِبكًل؛ ّ ثوگنه‪ِّ ،‬و ّوبفی ثَ هؾبٕو ثَ گوكزٌل ّ هزل‬
‫ػبم کوكًل ّ اٍیو ثَیبه ثوكًل‪ ّ ،‬چْى گنّزي اى كه ثٌل هزؼنه ثْك‪ ،‬پیِ ّوّاى ّبٍ‬
‫كوٍزبكًل کَ چٌل کٌ ثلوٍذ رب ٕلؼ کٌین‪ ّ ،‬اکبثو هْم فْك كٍ کٌ ها ثَ كوٍزبك‪.‬‬
‫ایْبى یکی ها ثکْزٌل ّ كیگوآى ها گلزٌل کَ اگو هاٍ هب ها اى ایي كه ثٌل ًوبییل‪ّ ،‬وب‬
‫ها ثَ عبى اهبى كُین ّاال ّوب ها ًیي ثکْین‪ ّ .‬ایْبى اى ُن عبى كلیلی کوكًل‪ ،‬رب ثَ‬
‫گنّزٌل چْى ثْالیذ ایْبى هٍیلًل‪ ،‬اّل ثَ اَ ّالى هٍیلًل‪ ،‬هوكم آًغب اًجٍْ ثْكًل ثَ‬
‫ارلبم هپچبهبى ثب لْکو هـْل هٖبف كاكًل ُیچ یک ؿبلت ًیبهلًل‪.‬آى گبٍ هـْالى ثب‬
‫هپچبهیبى پیـبم كاكًل کَ هب ّ ّوب یک ‪ٛ‬بیلَ ّ اى یک عٌَین ّاَالًیبى اىهب ثیگبًَاًل؛ هب‬
‫ثب ّوب ػِل کٌین کَ یکلیگو رؼوٗ ًوٍبًین ّ اى ىه عبهَ آى چَ كل فْاٍ ّوب ثبّل‬
‫ثلُین‪ ،‬ایْبى ها ثب هب گناهیل؛ ّ هبلی ّاكو ثَ كوٍزبكًل‪ .‬هجچبهیبى ثوگْزٌل ّ هـْالى ثو‬
‫االًیبى ظلو یبكزٌل ّ آى چَ هولّه ثْك‪ ،‬اى هزل ّ ؿبهد ثزولین هٍبًیلًل‪ ّ ،‬هجچبهیبى ثَ‬
‫اػزوبك ٕلؼ‪ ،‬ایوي كه ّالیذ فْیِ هزلوم ّلًل‪ .‬هـْالى ًبگبٍ ثوٍو ایْبى هكزٌل ّ‬
‫ُو کَ ها یبكزٌل ثکْزٌل ّ ثَ ا‪ٙ‬ؼبف آى چَ كاكٍ ثْكًل ثبى گوكزٌل‪ ّ .‬ثؼ‪ٚ‬ی اى‬
‫هج چبهیبى کَ ثوبًلًل ثجالك هًّ گویقزٌل‪ ّ ،‬هـْالى کَ كه آى ّالیذ کَ ُوَ هوؿياه‬
‫ثْك‪ ،‬هْالم کوكًل‪ ّ ،‬اىّآًغب ِّوٍْكای هكزٌل‪ ،‬ثَبؽل كهیبُی[‪ ]B333‬کَ هزٖل‬
‫اٍذ ثَ فلیظ هَطٌطٌیَ‪ّ ،‬آى ِّو ها ثگوكزٌل ّ اُل آًغب هزلوم ّلًل‪ .‬ثؼل اى آى‬
‫هٖل ثالك هًّ ّ هجچبم کَ هبًلٍ ثْك کوكًل‪ .‬ایْبى هَزؼل گْزَ ثْكًل ّ لْکو ثَیبه‬
‫عوغ کوكٍ‪ ،‬هـْالى چْى ؿلجَ ایْبى كیلًل‪ ،‬ثبى پٌ ًَْزٌل‪ .‬هجچبم ّ هًّ پٌلاّزٌل‬
‫کَ اى فْف ثبى پٌ هیًْیٌٌل‪ ّ .‬كّاىكٍ هّىٍ ها كه ػوت ایْبى ثوكزٌل‪ً .‬بگبٍ لْکو‬
‫هـْل هّی ثبى کوكًل ّ رب هغزوغ ّلًل فلوی اى ایْبى ثکْزٌل‪ ّ ،‬یک ُلزَ عٌگ‬
‫کوكًل ػبهجذ هجچبم ّ هًّ هٌِيم ّلًل‪ ّ ،‬هـْل ثوػوت ایْبى هیهكزٌل ّ ِّو ُب‬
‫ؿبهد هیکوكًل‪ ،‬رب اکضو ِّو ّ ثالكایْبى ها اى آكهی فبلی کوكًل‪ ّ ،‬اى كزؼ ثالك‬

‫‪267‬‬
‫ثوكزٌل ّ ثَ ثٌلگی چٌگیيفبى پیٍْزٌل‪ ،‬کَ اى ّالیذ ربىیک ثبى گْزَ ثْك‪ .‬ربهیـ‬
‫چٌگیيفبى اى كزؼ ثالك ربىیک هواعؼذ ًوْكٍ كه ثیغیي ییل کَ ٍبل ثْىیٌَ ثبّل‪،‬‬
‫ذ ِهبیََ ‪ُ،‬غوی‪ 1127‬كه هاٍ ربثَزبى ّ ىهَزبى کوك‪ّ ،‬‬ ‫هْاكن ٌٍۀ اِؽلی َّ ِػْویيَ َّ ٍِ َّ‬
‫چْى ثَ ؽلّك اّهكُّبی فْیِ هٍیل‪ ،‬پَواى اّ یکی كّاىكٍ ٍبلَ ّ یکی ًَ ٍبلَ‬
‫ثْكًل ّ ثَ اٍزوجبل آهلًل‪ ّ ،‬ثَ ارلبم كه آى ؽبل فوگُْ ىكٍ ثْك ّ آُْیی كه آى‬
‫هْ‪ٙ‬غ ایوبىُْی‪ 1128‬ثَ ٍوؽل ّالیذ ًبیوبى هویت اى آى عبًت آة ُیلَ‪ً ،‬يكیک‬
‫ّالیذ اّیـْه‪ ّ .‬ػبكد هـْل چٌبى اٍزکَ اّل ًْثذ کْكکبى ّکبه کٌٌل‪ ،‬اًگْذ‬
‫ثيهگ ایْبى ها عبهیْی کٌٌل یؼٌی ثَ گّْذ َّذ‪1129‬چوثِ ثوبلٌل‪ .‬چٌگیيفبى‬
‫ثٌلٌ فْك عبهیْی کوكٍ ّ هْثیالی هبى اًگْذ ثيهگ چٌگیيفبى ها ًوم گوكذ ّ‬
‫ُْال[گْ]فبى ٍقذ ثَ گوكذ‪ .‬چٌگیيفبى گلذ ایي ؿبربه‪1130‬اًگْذ هوا روبم کوك‪ّ .‬‬
‫چْى اى آًغب هّاًَ ّلًل ّ ثَ هْ‪ٙ‬غ ثْهبٍیْعیوْ‪1131‬كوّك آهلًل كوهْك رب اهكّ‬
‫ثيهگ ىهّیي ثيكًل ّ عویؼذ ٍبفزَ ّ ‪ُْٛ‬ی ثيهگ کوكٍ‪ ّ .‬چْى ىهیي آى هْ‪ٙ‬غ‬
‫ٍَذ ثْك‪ ّ ،‬فبک ثو هیفْاٍذ‪ .‬كوهْك رب ُو کٌ ثَ ؽلّك اهكُّبی فْك ٌٍگ كه‬
‫اًلاىًل‪ .‬عولَ ٌٍگ كه اًلافزٌل‪ ،‬هگو اُّرچیًْیبى کَ ثواكه اّ ثْك کَ ػْٗ ٌٍگ‬
‫چْة كه اًلافذ‪ ّ ،‬ثلاى ٍجت اّ ها كه گٌبٍ آّهك‪ُ ّ .‬ن كه آى چٌل هّى ثَ ّکبه ثو‬
‫ًَْزَ ثْكًل ّ اّرچیًْیبى ثَ عوگَ هاٍذ ًوكزَ ّ پبهۀ ثبهپٌ هبًلٍ‪ .‬ثلیي كّ‬
‫عویوذ اّ ها ُلذ هّى كه اهكّ ثگناّزٌل‪ .‬چْى اّ ػو‪ َٙ‬كاّذ کوك کَ ُوگبٍ اّ‬
‫هي ثؼل گٌبٍ کٌل‪ ،‬اّ ها ٍِواهیْی‪ً1132‬کٌٌل‪.‬اّ ها هؼبف كاّذ ّ هاٍ كاك؛ ّ كه ثِبه‬
‫ذ ِهبیََ‪ ،‬كه اّهكُّب فْك كوّك آهل‪ ّ .‬آى‬ ‫ّاهغ كه ٕلو ٌٍۀ اِصٌی َّ ِػْویيَ َّ ٍِ َّ‬
‫‪1133‬‬
‫ربثَزبى كه فبًَ فْك ثْك یبٍبهِب كوهْك‪ ّ .‬چْى ٌّیلٍ ثْك کَ رٌگوْریبى یبؿی‬
‫ّلٍاًل‪ ،‬لْکوُب هورت كوهْكٍ‪ .‬ػيم آًغب كوهْك‪ ّ .‬الَّالم ربهیـ پبییيگبٍ ٌٍۀ اِصٌی َّ‬
‫ذ ِهبیََ چٌگیيفبى ثَ هٖل ّالیذ هبّیي کَ آى ها رٌگوْد هیگْیٌل‪ ،‬ثو‬ ‫ِػْویيَ َّ ٍِ َّ‬
‫‪1134‬‬
‫ثبّل؛ ّ‬ ‫ًَْذ چـزبی ها كوهْك کَ ثو عٌبػ لْکو‪ ،‬پٌ پْذ اّهكُّب ثغب‬
‫عْچی ّكبد یبكزَ ثْك ّ اّگزبی كه فلهذ پله ثْكٍ‪ ّ ،‬رْلْیفبى ثَ ّاٍطَ آًکَ‬
‫گلذ ٍُوهُوزٌی ثیکی‪ 1135‬ها آثلَ ثو آهلٍ ثْك‪ ،‬هّىی چٌل ثبى پٌ هبًلٍ ّ ثؼل اى آى ثَ‬

‫‪1127‬ف‪ُ -:‬جغی‬
‫‪1128‬صعاصل‪:‬الواعؿْی؛جاهغ التْاعیز‪535\1،‬‬
‫‪1129‬ف‪ -:‬كـت‬
‫‪1130‬ف‪:‬ػیاع‬
‫‪1131‬صعاصل‪:‬تْتثاهْدیوْ؛جاهغ التْاعیز‪536\1،‬‬
‫‪1132‬صع اصل‪:‬كِغتیلی؛جاهغ التْاعیز‪536\1،‬‬
‫‪1133‬ت‪ -:‬یاى‬
‫‪1134‬ف‪ -:‬تَ جا‬
‫‪1135‬صع اصل‪:‬هْهْهیٌی تیک؛جاهغ التْاعیز‪537\1،‬‬

‫‪268‬‬
‫ثٌلگی چٌگیيفبى پیٍْذ‪ ّ .‬كه آى هّىُب پَواى اّگزبی ‪ُ ،‬کْرَبى ّ ُگیُْک ها یبهی‬
‫گوكاًیلٍ‪ ،‬پوٍیلٍاًلکَ ثَ عِذ رْویق ّ ٍیْهؿبهیْی چیيی هیكُل یب ًَ؟ كوهْك‬
‫کَ هوا چیيی [‪ً]A333‬یَذ‪ُ .‬وچَ َُذ ثَ رْلْی رؼلن كاهك کَ فلاًّل فبًَ ّ‬
‫یْهد ثيهگ اٍذ‪ ،‬اّ كاًل‪ ّ .‬رْلْیفبى عبهَ ّ ُو گًَْ چیيُب عِذ ایْبى كاكٍ ّ‬
‫ع ّلرْهْچبم‪ّ 1136‬ؾٌَ ُواد‪ 1137‬ثَ گیْک كاكٍ ّ گلزَ کَ رواهًغی َُذ‪ ،‬اّ آُ اى‬
‫ثوای رْ روریت هیکٌل‪ ّ .‬چْى ثْالیذ رٌگوْد هٍیلٍ ثیْزو ِّوُب گوكزَ‪ .‬چْى‬
‫هبیغٍّْیغْ ّ هبچْكاههی ّ ِّو ُكه ِهگبی ها هؾبٕوٍ کوكٍ ّ آرِ كه آى ىكٍ كه‬
‫ّهذ ؽوم‪ ،‬پبكّبُآى ّالیذ ّیلههًْبم کَ اّ ها ثَ ىثبى رٌگوْد لِیُْاى گلزَاًل؛ اى‬
‫ِّو ثيهگ کَ هوبم اّ ثْكّ ًبم آى ِّو ثَ ىثبى رٌگوْد ایویوی ثْكٍ‪ ّ ،‬ىثبى‬
‫هـْالى ایویویب ثب پٌغبٍ رْهبى هوك ثَ هٖبف لْکو هـْالى ثیوّى آهل‪ .‬چٌگیيفبى‬
‫ْهاًآهلٍ ّ یـ روبهذ گوكزَ ثْك‪.‬‬‫ثواثو اّ هكزَ اٍذ؛ ّ كه آى ؽْالی ثَیبهی اى هَوا ُه َ‬
‫چٌگیيفبى ثو ٍو آى یـ ایَزبكٍ ثْك ّ كوهْكٍ کَ پیِ رو ثورو ثیٌلاىًل ّ رب ثو ٍویـ‬
‫ثوًّل ّ فطب ًکٌٌل ّ كه آى هٖبف فلن ثَیبه ثوزل آهلٍ‪ .‬چٌبى کَ ٍَ کٌ هوكٍ ثو‬
‫ٍوایَزبكٍ‪ ّ .‬پیِ هـْالى چٌبى هووّه اٍذ کَ ثَ ُوكٍ رْهبى کْزَ یک هوكٍ ثَ ٍو‬
‫ثبیَزل‪ ،‬ثؼل اى آًْی ُلّه ُؿْ‪ُ1138‬يیوذ کوكٍ ثبى كه ِّو هكزَ‪ .‬چٌگیيفبى كوهْك کَ‬
‫چْى اّ ثلیي ٕلذ ٍو ّکَزَ ّل‪ ،‬هي ثؼلاّ ها هْی ًجبّل‪ ّ .‬ثلّ الزلبد ًبکوكٍ اى‬
‫آى ِّو گنّزَ‪ ّ ،‬كیگو ِّوُب ّ ّالیبد گوكزَ ثغبًت فزبی هكذ‪ ّ .‬كه اّل ثِبهایذ‬
‫ذ ِهبیََ‪ ،‬ثَ هْ‪ٙ‬غ اّیوْى ‪ٛ‬بالى‬ ‫الس ِػْویيَ َّ ٍِ َّ‬
‫ییل کَ ٍبل ٍگ ثبّل‪ ،‬هْاكن ٌٍۀ صَ َ‬
‫هْلْم‪ 1139‬هٍیلٍ‪ ّ ،‬كه آًغب ًبگبٍ ثب ؽبل فْك اكزبكٍ‪ ،‬کَ فْاثی ثْكٍ‪1140‬کَ ثو‬
‫ًيكیکی اعل كاللذ هیکوكٍ‪ ّ .‬اى ِّياكگبى ییَْگب پَو عْچی هََبه ؽب‪ٙ‬و ثْكٍ‪.‬‬
‫اى ّپوٍیلٍ کَ پَواى هي اّگزبی ّ رْلْیفبى كّهًل یب ًيكیک‪ ّ .‬ایْبى كه ؽوکذ‬
‫لْکو ثْكٍاًل‪ .‬گلزَاًل کَ كّ ٍَ كوٌٍگ كّهًل‪ .‬كه ؽبل هوك ثَ ‪ٛ‬لت ایْبى كوٍزبكٍ‬
‫ّ ؽب‪ٙ‬و گوكاًیلٍ‪ ّ.‬كیگو هّى ثبهلاك چْى آُ فْهكٍاًل‪ ،‬ثب اهوا اّ ؽب‪ٙ‬واى هغلٌ‬
‫ها گلزَ کَ هوا ثب پَواى فْك كهكی ّ هْْهری ّ هاىی ًِبًی َُذ‪ ّ .‬هیفْاُن کَ‬
‫ٍبػزی كه فلْد‪ ،‬آى ٍوای اٍواه ثب یکلیگو ثگْین ّ كه آى ثبة کیٌگبط کٌین‪ّ .‬وب‬
‫لؾظَ كّه ّْیل رب فلْد ٍبىین‪.‬‬

‫‪1136‬صعاصل‪:‬هْتْجام؛جاهغ التْاعیز‪537\1،‬‬
‫‪1137‬صع اصل‪ُ:‬ؼاٍ؛جاهغ التْاعیز‪537\1،‬‬
‫‪1138‬صعاصل‪:‬هل عهْ؛جاهغ التْاعیز‪537\1،‬‬
‫‪1139‬‬
‫تْها‪538\1،‬‬
‫جاهغ التْاعیز‪:‬آعُ‬
‫‪1140‬ت‪:‬تَ صیضٍ‬

‫‪269‬‬
‫تاریخ کیٌگاج ّ ّصیت‬

‫چْى اهوا‪1141‬هوكهبى كّه ّلًل‪ ،‬چٌگیيفبى ثب پَواى ثِن كه فلْد ثٌَْذ‪ّ 1142‬‬
‫ثؼل اى آى هْػظذ ّ ًٖیؾزلواّاى گلذ‪ :‬کَ ای كوىًلاى فلق ثلاًیل کَ ّهذ ٍلو‬
‫آفود ّ كه گنّزي هي ًيكیک گْزَ‪ ّ ،‬هي ثَ هْد یيكاًی ّ ربییل آٍوبًی هولکزی‬
‫ػظین ثَی‪ ٜ‬کَ اى هیبًَ آى یکَبلَ ها َُذ عِذ ّوب كوىًلاى هَزقلٔ ّ پوكافزَ‬
‫گوكاًیلٍاین‪ .‬اکٌْى ّٕیّذ آى اٍذ کَ ّوب ثَ ككغ كّوٌبى ّ هكغ كٍّزبى‪ ،1143‬یک كل‬
‫ّ یک هّی ثبّیل رب هّىگبه كه ًبى ًّؼوذ گنهاًیل ّ اى هلک روزغ یبثیل‪ .‬اّگزبی‬
‫هبآى ها ّالیالؼِل گوكاًیل ّثؼل اى روبم ّٕیّذ‪ًٖ ّ ،‬یؾذ كوهْك کَ ّوب ثب ٍو‬
‫هولکذ ّ الٍْوّیل کَ هلک هؼطل ّ هِول اٍذ ّ هي ًیي هیفْاُن‪ 1144‬کَ ّكبد‬
‫هي كه فبًَ ثبّل ّ ثَ عِذ ًبهٌبهًْ هیهّم‪ ]B333[ .‬ثبیل‪ 1145‬ثؼل اى هي یبٍبم ها‬
‫كیگوگْى ًکٌیل‪ ّ ،‬چـزبی ایي عبی ؽب‪ٙ‬و ًیَذ‪ .‬هجبكا کَ چْى هي كه گنهم ٍقي‬
‫هوا كیگو کوكٍ‪ ،‬كه هلک رِوبچبهیْی کٌل‪ّ .‬وب ها هیثبیل هكذ‪ .‬كه آى فلْد ایي‬
‫ٍقٌِب روبم کوك ثؼل اى آى ایْبى ُو كّ ها ّكاع کوك ّ ثبى گوكاًیل ثب ٍو هولکذ ّ‬
‫گیبً ًِبك‪ .‬ربهیـ چٌگیيفبى‪ 1146‬ثؼل‬‫الًْ كوٍزبك‪ ّ ،‬فْیْزي ثب لْکو هّی ثغبًت ًٌَ ِ‬
‫اى روبم ّٕیّذ ّ هّاى گوكاًیلى پَواى‪ ،1147‬هزْعَ ًٌگیبً ّل ّ پبكّبُبى آى‬
‫ِّوُب هزؼبهت هیآهلًل ّ ایل هیّلًل‪ ّ .‬چْى ثَ هْ‪ٙ‬غ لیًّْبى‪ 1148‬هٍیل کَ ٍو‬
‫‪1149‬‬
‫ْهچَ چْى ٌّیلٍ کَ‬ ‫ُْهچَ ّ ًٌگیبً ّ رٌگوْربٍذ ّ پبكّبٍ ُع َ‬ ‫ؽل ّالیذ ع َ‬
‫چٌگیيفبى هیهٍل‪ ،‬ایلچیبى ها ثب پیِ کِْب كوٍزبكٍ‪ ،‬اى آى عولَ ‪ٛ‬جلَ هوّاهیل ؿلزبى‬
‫ِّْاه‪،‬گلزَ کَ هب ایل هیّْین‪ .‬چٌگیيفبى كوهْك ُو کَ ها ٍْهاؿ گُْ َُذ‪،‬‬
‫هوّاهیل ثلٌُل‪ .‬ؽب‪ٙ‬واى کَ ًلاّزٌل گِّْب ها ٍْهاؿ هیکوكًل‪ ّ ،‬روبهذ ها‬
‫هوّاهیل‪1150‬ثَ كاكًل‪ٌُْ ّ ،1151‬ى ثَیبهی ثوبًل‪ .‬كوهْك کَ هّى ثقِْ اٍذ‪ ،‬عولَ‬
‫ها ثَ پبّیل رب هوكم ثوچیٌٌل‪ .‬ثَ ّاٍطَ آًکَ هوة ّكبد فْیِ هیكاًَذ ثلاى الزلبری‬
‫ًٌوْك‪ ّ ،‬اى آى هوّاهیلُب ثَیبهی كه هیبى فبک گن ّل‪ .‬رب ه ّلری ثو آهل كه آى هْ‪ٙ‬غ‬

‫‪1141‬ت‪ -:‬اهغا‬
‫‪1142‬ت‪:‬تٌلـتٌض‬
‫‪1143‬ت‪ّ -:‬عكغ صّؿتاى‬
‫‪1144‬جاهغ التْاعیز‪ً:‬وی سْاُن‪539\1،‬‬
‫‪1145‬ت‪:‬كوا‬
‫‪1146‬ت‪ -:‬تاعیز چٌگیؼساى‬
‫‪1147‬ف‪ -:‬اى‬
‫‪1148‬جاهغ التْاعیز‪:‬آالكاى‪539\1،‬‬
‫‪1149‬ت‪ -:‬اؿت‬
‫‪1150‬ف‪ -:‬هغّاعیض‬
‫‪1151‬ت‪:‬تَ صٌُض‬

‫‪270‬‬
‫عَزٌلی ّ كه هیبى فبک هیكیلًل‪ .‬ثؼلاى آى ّی ُله ُؿْ‪ 1152‬پبكّبٍ رٌگوْد اًلیَْ کوكٍ‬
‫کَ چٌل ًْثذ ثب چٌگیيفبى یبؿیگوی کوكم ّ ُو ثبه ّالیذ هوا کِْ ّؿبهد هی‪-‬‬
‫کٌل‪ .‬هي ثؼل هٖلؾذ هٌبىػذ ّ هٌبهْذ ًیَذ‪ .‬ثَ ثٌلگی آهل ّ الزوبً اّ ها هجنّل‬
‫كاّذ‪ .‬اّ یک هبٍ هِلذ فْاٍذ رب اّلغبهیْی کٌل‪ .‬چٌگیيفبى كوهْكٍ کَ ػبه‪َٙ‬‬
‫كاهم ٕجو کٌل رب ثِزو ّْم‪ ّ .‬رْلْی چوثی‪ 1153‬ها گلزَ کَ هالىم ّ ّوبّل اّ ثبُ‪،‬‬
‫ثلاى هْعت پیِ گوكذ ّ هالىهذ هیًوْكٍ‪ّ .‬ثیوبهی چٌگیيفبى‬
‫هّىثوّىٍقزوهیّل‪ .‬ربهیـ چٌگیيفبى كه آى ثیوبهی چٌگیيفبى هوكى‪ 1154‬فْك ها‬
‫هؾون هیكاًَذ‪ .‬اهوا ها ّٕیّذ کوك کَ ّاهؼۀ هوا اظِبه هکٌیل ّ هطؼب گویَ ّ‬
‫ىاهی هکٌیل رب یبؿی ّاهق ًگوكك‪ ّ .‬چْى پبكّبٍ ّ اُل رٌگوْد ثَ هْػل ثیوّى آیٌل‪،‬‬
‫ایْبى ها عولَ ًبچیي کٌیل‪ ّ .‬پبًيكُن هّى اى هبٍ ریو ٍبل فْک‪ ،‬هْاكن هه‪ٚ‬بى ٌٍۀ‬
‫ذ ِهبیََ اىعِبى كبًی ثَ گنّذ ّ رقذ ّ هولکذ ها ثَ اهّؽ ًبهلاه‬ ‫اَهثَ َغ َّ ِػْویيَ َّ ٍِ َّ‬
‫ثَ گناّذ‪ .‬اهوا ثوّكن كوهْكٍ پٌِبى كاّزٌل رب آًوْم ثیوّى آهلًل ّ روبهذ ها ثکْزٌل‬
‫ّ ٌٕلّم اّ ها ثوكاّزَ هواعؼذ ًوْكًل‪ ّ .‬كه هاٍ ُو آكویلٍ ها کَ هیكیلًل هی‪-‬‬
‫کْزٌل رب ثَ اهّكُبی فْیِ هٍبًیلًل‪ ّ .‬روبهذ ِّياكگبى ّ فْاریي ّ اهوا کَ ًيكیک‬
‫ثْكًل عوغ ّلًل ّ رؼيیذ كاّزٌل‪ ّ .‬چٌگیيفبى هّىی كه ّکبه ثْك كه هْ‪ٙ‬ؼی یک‬
‫كهفذ رٌِبهٍزَ ثْك‪ .‬اّ ها ْٕهد آى كهفذ فُْ آهل ّ ٍبػزی كه ىیو آى كهفذ‬
‫كوّك آهل ّ اًلهّى ّی كوؽی یبكذ‪ .‬كوهْك کَ هْ‪ٙ‬غ هلكي هوا الین اٍذ‪ ،‬آًوا ًْبى‬
‫کٌٌل‪ .‬كه ّهذ رؼيیذ کَبًی کَ آى ٍقي اى ّی ٌّیلٍ ثْكًل ثبى گلزٌل‪ِّ .‬ياكگبى ّ‬
‫اهوا ثَ هْعت كوهبى آى هْ‪ٙ‬غ افزیبه کوكًل ّ هیگْیٌل کَ ُن كه آى ٍبل کَ اّ ها‬
‫آًغب ككي کوكًل‪ ،‬كه ٕؾوا كهفذ ّ ػلق ثی اًلاىٍ ثوهٍذ‪ ّ .‬ایي ىهبى كه آى ثیَْ‬
‫كهفزبى اًجٍْ اٍذ کَ هغبل گنه كه آى ًوبًلٍ‪ ّ ]A333[،‬آى كهفذ اّلیي ّ هْ‪ٙ‬غ‬
‫هلكي اّ ها ثبى ًویٌّبٍل؛ رب ثؾلی کَ هُو ِ‬
‫‪1155‬‬
‫ٍو آى ًویثوًل‪.‬‬
‫هلین ًیي هاٍ ثَ ِ‬ ‫ُّهچیبى‬
‫ّ اى كوىًلاى پَو کِزو ثب كوىًل اّ ّ كیگو اّالك اّ کَ كه آى ّالیذ ثَ هبًلًل‪ ،‬هلكي‬
‫ُوبى عب اٍذ؛ ّ كیگوكوىًلاى ّ اّهّؽ‪ 1156‬ایْبى هلكي كه كیگو هْا‪ٙ‬غ كاهًل‪ّ ،‬‬
‫كه چِبه اهكّی ثيهگ پَواى چٌگیيفبى ُو هّىكه اهكّی رؼيیذ هیكاّزٌل‪ّ .‬‬
‫چْى فجو ثَ ا‪ٛ‬واف ّ هْا‪ٙ‬غ كّه ّ ًيكیک هٍیل‪ ّ ،‬ػيا هیكاّزٌل‪ ّ .‬چْى ‪ٛ‬بیلَ‬
‫ثَ ؿبیذ كّه رب هویت ٍَ هبٍ ثَ هكذ هزؼبهت هیهٍیلًل ّ هواٍن ؿيا اهبهذ هی‪-‬‬
‫وعؼُْىَ ‪.1157‬چْى ربهیـ‪1158‬چٌگیيفبى اى‬ ‫کوكًل‪ُ :‬کلُّ َّی ُبلِک اِ َّال َّعََِ َّاِلَی َِ رُ َ‬

‫‪1152‬صع اصل‪:‬تیضّعػْع؛جاهغ التْاعیز‪541\1،‬‬


‫‪1153‬ت‪:‬هْی‬
‫‪1154‬ف‪ -:‬چٌگیؼساى هغصى‬
‫‪1155‬ف‪:‬هغّدیاى‬
‫‪1156‬ف‪:‬اّالؽ‬
‫ى‬
‫َُْ‬
‫َؼ‬ ‫ِ ُ‬
‫تغج‬ ‫ِیَ‬‫‪1157‬ف‪ -:‬ا‬
‫ِل‬

‫‪271‬‬
‫اثزلای رَ ُْلَ ِی ییل کَ ٍبلقوگُْ اٍذ ‪ّ ّ ،‬اهغ كه می الوؼلۀ ٌٍۀ ف َ‬
‫‪1160‬‬ ‫‪1159‬‬
‫َوٌ ّ‬
‫ْوّ ٍِزَّ ِوبیََ رب اًزِبی هبهب‪1161‬ییل کَ ٍبل فْک ثبّل‪ ،1162‬هْاكن ٕلو ٌٍۀ اَهثَ َغ‬ ‫ِػ َ‬
‫ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ‪ ،‬ه ّلد ًَ ٍبل ثبّل‪ ،‬كه اثزلای ربهیـ هنکْهػبىم هوبلک روکَزبى ّ‬
‫ایواى ىهیي ّلٍ‪ ّ ،‬كه ِّ ٍبل کَ آى کبه روبم ّلٍ‪ٍ ،‬بل ُلزوکَ ٍبل هوؽ ثبّل‬
‫هْاكن ٕلو ٌٍۀ اِصٌَی َّ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ‪ ،‬ثِبهگبٍ ثَ اهكُّب هٍیلٍ‪ ّ ،‬ثبى ثَ عٌگ‬
‫ّالیّذ رٌگوْد کَ یبؿی ّلٍ ثْكًل ثو ًَْذ‪ٍ ّ ،‬یْم ٍبل اى آى ػيیوذ کَ ٍبل‬
‫فْکجْكٍ‪ ،‬كه هیبًَ پبییي ّكبد کوكٍ‪ ،‬روبهذ گلزَ ّل‪ .‬ایي ربهیـ هؼبٕواى اّ كه ایي‬
‫ًْبءهللاُ ّؽلٍ‪ 1163‬ال َؼوی ُي‪ .‬ایواى ىهیي ّ ّبم ّ هٖو ّ هـوة ّ‬‫ّ‬ ‫ًَ ٍبلجوهبػلٍ ثگْین اِ‬
‫ثبّل‪ّ ،‬اهغ‬ ‫‪1165‬‬
‫ؿیو ُن کَ كه ایي ًَ ٍبل آفواى اثزلای رَ ُْلَ ِی ییل کَ ٍبل فوگُْ‬
‫‪1164‬‬

‫كه ٕلو ٌٍۀ اَهثَ َغ َّ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ‪ ،‬رب اًزِب کَ هؼبٕو ثْكٍاًل ّ ًْاكه ؽْاكس کَ‬
‫كه ایي ه ّلد ّاهغ ّلٍ ثو ٍجیل اعوبل افزٖبه ّ ایغبى ربهیـ‪1166‬كه ثـلاك كه ایي‬
‫ه ّلد هنکْه فلیلَ آل ػجبً الٌبٕواللیي هللا ّ اهْه فالكذ اّ هٌزظن ّ هَزوین ثْك‪ّ .‬‬
‫كه ػوام ّ فواٍبى ٍلطبى هؾول فْاهىم ّبٍ هَزْلی ثْك ّ اؽْال اّ ایي اثزلای ًَ‬
‫ٍبل هنکْه رب ٍیْم ٍبل کَ كه عيیوۀ آثَکْى‪1167‬هبىًلهاى ًوبًل‪ ،‬كه ُویي ربهیـ‬
‫چٌگیيفبى گلزَ ّل‪ ّ ،‬اى آى پَوُ‪ٍ 1168‬لطبى عاللال ّلیي رب آى ىهبى کَ اى آة ٌٍل‬
‫ثَ گنّذ کَ چِبهم ٍبل اى هلد هنکْه ثْك‪ُ ،‬ن چٌیي كه اصٌبی آى ربهیـ ّوػ كاكٍ‬
‫ّْك‪ .‬اهب آى چَ ثؼل اى آى ثْك چٌبى اٍذ کَ چْى ٍلطبى عاللال ّلیي اى آثجَ گنّذ ّ‬
‫اى كٍذ لْکو چٌگیيفبى فالٓ یبكذ‪ ،‬كه هیبى آى ثیَْ یک كّ هّى رْهق ًوْك رب‬
‫هویت پٌغبٍ هوك کَ كه هّىگبه ایْبى ها كوا آة ًلاكٍ ثْكًل ثلّ پیٍْزٌل ّ فجو كاكًل‬
‫کَ عوؼی اى ٍْاه ّ پیبكٍ ثو كّ كوٌٍگی هٌيل گبٍ ٍلطبى ثَ كىكی ّ كَبك هْـْل‪-‬‬
‫اًل‪ٍ .‬لطبى إؾبة ها كوهْك رب ُو یک چْة كٍزی ثجوًل ّ ًبگبٍ ثو ٍو ایْبى‬
‫ّجیقْى ثوكًل ّ ثیْزو ها ُالک کوكًل ّ چِبهپبی ّ ٍالػ ایْبى ها ثَزلًل‪ ّ ،‬عوؼی‬
‫كیگو اى ُو گَّْ ثَ ایْبى هلؾن ّلًل‪ ّ .‬ثؼ‪ٚ‬ی ثو اٍت ّ ثؼ‪ٚ‬ی ثو گبّ ٍْاه‬
‫ّلًل‪ ّ .‬فجو آهل کَ اى لْکو ٌُل هویت ثَ چِبه ُياه هوك كه ایي ؽلّكاًل‪ٍ .‬لطبى‬

‫‪1158‬ت‪ -:‬تاعیز‬
‫‪1159‬جاهغ التْاعیز‪543\1:‬‬
‫‪1160‬ف‪ -:‬کَ ‪....‬اؿت‬
‫‪1161‬ف‪:‬هْ‬
‫‪1162‬ف‪ -:‬کَ ؿال سْک تاكض‬
‫‪1163‬ف‪ّ -:‬دضٍ‬
‫‪1164‬صع اصل‪:‬هْ؛جاهغ التْاعیز‪544\1،‬‬
‫‪1165‬ف‪:‬گْؿلٌض؛ت‪:‬سْک؛جاهغ التْاعیز‪544\1،‬‬
‫‪1166‬ت‪ -:‬تاعیز‬
‫‪1167‬صع اصل‪:‬آتکْى؛جاهغ التْاعیز‪545\1،‬‬
‫‪1168‬ت‪:‬پـغاًق‬

‫‪272‬‬
‫ثب ٕلّ ثیَذ هوك ثو ایْبى كّاًیل ّ اکضو ها ثَ ّوْیو ثگنهاًیل‪ ّ ،‬لْکو فْك ها اى‬
‫آى[‪ ] B333‬ؿٌیوذ ٍبى ثبى كیل کوك‪ ّ.‬چْى فجو اًِيام ٍلطبى ّ اًزؼبُ کبه اّ ثَ‬
‫ٌُلٍّزبى هٍیل‪ ،‬اى کٍْ ثاللَ ّ هکبلَ‪ُ ِّ 1169‬ياه ٍْاهعوغ ّلًل ّ هٖل ٍلطبى‬
‫کوكًل‪ .‬ثب ٍْاهی پبًٖل کَ كاّذ‪ ،‬پیِ ایْبى ثبى هكذ ّ هٖبف كاكّ ثیْزو ها‬
‫ًیَذ گوكاًیل؛ ّ ثؼ‪ٚ‬ی پیِ اّ آهلى ّ لْکو اّ هویت ٍَ ُياه ّلًل‪ .‬آى گبٍ هزْعَ‬
‫كُلی‪1170‬گْذ‪ .‬چْى ثَو ؽل هٍیل‪ ،‬هٍْلی ها پیِ ٍلطبى ّوٌاللیي كوٍزبك کَ‬
‫چْى كه ٍْاثن هّىگبه ؽن عْاه صبثذ گْزَ‪ ،‬اگو اى عبًجیي كه ٍوّا اّ ‪ٙ‬وّا‬
‫هؼبًّذ ّ هظبُود یکلیگو هّك‪ ،‬هٌبٍت ّ هوّد ثبّل؛ ّ الزوبً رؼییي هْ‪ٙ‬ؼی‬
‫کوك کَ هّىی چٌل هوبم کوك‪ ّ .‬چْى ّ كْه ثطِ ّ ّ‪ٍ ٜ‬لطبى كه عِبى هِْْه‬
‫ثْك‪ٍ ،‬لطبى ّوٌال ّلیي چٌل هّى كه ثبة عْاة رؤهل هیًوْك‪ ّ ،‬اى ّفبهذ ػبهجذ اّ‬
‫هیاًلیْیل ّ اى رَل‪ٍ ٜ‬لطبى هیروٍیل‪ ّ .‬آفو االهو هٍْلی ها ًیَذ کوك ّ ثيهگی‬
‫ها ثب ًيلِبی الین پیْکُِبی هٌبٍت ثَ كوٍزبك ّ روِیل هؼنهد کوك کَ كه ایي ؽلّك‬
‫ُْای هْاكن کَ هٌبٍت هياط ٍلطبى ثبّل ًیَذ‪ .‬کَ هالین های ٍلطبى اكزل‪ ،‬اى ؽلّك‬
‫كُلی هْ‪ٙ‬ؼی رؼییي هّك رب ٍلطبى چٌل آًکَ اى كٍذ ‪ٛ‬ـبىّبٍ‪ 1171‬هَزقلٔ گوكاًل‬
‫اّ ها هَلّن ثبّل‪ٍ .‬لطبى چْى ایي ٍقي ٌّیل‪ ،‬ثبىگوكیل ّ رب ؽلّك ثاللَ ّ هکبلَ آهل‪.‬‬
‫آًغب كْعی لْکو كیگو ثْی پیٍْزٌل‪ ّ ،‬ؿلجۀ ٍْاهاى اّ هویت كٍ ُياه ّل‪ ّ .‬اى آًغب‬
‫ربطاللیي هلک فَ لَچ ها ثَ کٍْ عْكی كوٍزبك رب آى ها ربفزي ّ ؿبهد کوكًل ّ ؿٌیوذ‬
‫ثَیبه آّهكًل‪ ّ .‬پیِ های کْکبه‪ٌٍ ،‬گی‪ ،‬كوٍزبك ّ فطجۀ كفزو اّ کوك‪ ّ .‬اعبثذ‬
‫ًوْك‪ .‬پَو ها ثب لْکو ًجوك ٍلطبى كوٍزبك‪.‬آى پَو ها هُزلُؾ فبى هٍْْم گوكاًیل‪ّ .‬‬
‫ؽبکن ّالیذ ّل ّ اهیوی ثْك هجبچَ‪ً 1172‬بم‪ ّ ،‬كه ٍلطٌذ هیيك هیبى اّ ّ های کْکبه‪،‬‬
‫ه ّلری هٌبىػذ ّ ػلاّد هبین گْذ‪ ّ .‬كه یک كوٌٍگی ِّو اّ ثَ کٌبه آة ٌٍل‪،‬‬
‫لْکوگبٍ كاّذ ثب ثیَذ ُياه هوك‪ٍ .‬لطبى اّىثک ًبهی ها ثب لْکوی ثَ هٖل اّ‬
‫ثلوٍزبك‪ .‬اّىثک ثب ُلذ ُياه هوك ّجیقْى ثو ٍو اّ ثوك‪ ّ .‬لْکو هجبچَ ثَ اّل‬
‫ؽولَ هزلوهَ ّ هٌِيم گْزٌل‪ .‬هجبچَ ثَ کْزی ًَْذ ّ هلؼَ اکوّثکو کَ كه عيیوٍ‬
‫اٍذ هكذ‪ .‬اّىثک كه لْکوگبٍ هجبچَ اىاکوّثکو‪ 1173‬هٌِيم گْذ ّ ثَ هْلزبى ّل‪.‬‬
‫چْى ُْا گوم ّل‪ٍ ،‬لطبى ػيم ییالم کٍْ عْكی کوك ثَ ؽلّك ّثاللَ ّ هکبلَ‪ ّ .‬كه‬
‫هاٍ هلؼَ‪ 1174‬ثَیوام‪ 1175‬ها ؽٖبه كاك‪ ّ .‬كه آى عٌگ ریوی ثو كٍزَلطبى ىكًل‪ .‬هلؼَ‬

‫‪1169‬صعاصل‪:‬تٌکالَ؛جاهغ التْاعیز‪545\1،‬‬
‫‪1170‬ف‪ -:‬صُلی‬
‫‪1171‬ف‪ -:‬كاٍ‬
‫‪1172‬صع اصل‪:‬هغاجَ‬
‫‪1173‬ف‪ -:‬اػ اکغّتکغ‬
‫‪1174‬ف‪-:‬هلؼَ‬
‫‪1175‬ت‪:‬تـی‬

‫‪273‬‬
‫ثَ گوكزٌل ّ اُل آى ها ثکْزٌل‪ ّ ،‬اى آًغب ثبىگْذ ّ گنه اّ ثو ظبُو هْلزبى ثْك‪.‬‬
‫ایلچی ثَ هجبچَ كوٍزبك ّ ًؼل ثِب فْاٍذ‪ .‬هجبچَ ثَ هٖبف ثیوّى آهل‪ ّ ،‬ثؼل اى‬
‫یکيهبى چبلِ‪ٍ 1176‬لطبى ثَ ُيیوذ ثوكذ ّ اُّچَ آهل‪ .‬اُل آًغب ثَ عٌگ ثیِ آهلًل‪.‬‬
‫ٍلطبى آرِ كه ِّو ىك ّ ثوعبًت ٌُلٍّزبى هكذ‪ .‬كقواللیي ٍبالهی اى هجل هجبچَ‬
‫ؽبکن آًغب ثْك ّالچیي فزبیی کَ ٍو لْکو اّ‪ .‬الچیي ثْك پیِ اُّهفبى کَ هولهۀ‬
‫ٍلطبى ثْك ثَ عٌگ ثیوّى آهل ّ کْزَ ّل؛ ّ اّهفبى‪ِّ 1177‬و ها هؾبٕوٍ کوك‪.‬‬
‫چْى ٍلطبى ثوٍیل‪ ،‬كقواللیي ٍبالهی ثب ریغ ّ کلي ثَ فلهذ آهل‪ٍ .‬لطبى كه ِّو‬
‫هكذ ّ یکوبٍ هوبم کوك ّ كقواللیي ها[‪ ]A330‬ثٌْافذ‪ ّ ،‬اهبهد ٌُلٍّزبى ها ثو‬
‫ّی هووه کوك‪ ّ ،‬ثو عبًت كیْل‪ ّ1178‬كهو یلَ هّاى ّل‪ .‬ؽجْی کَ ؽبکن آى ّالیذ‬
‫ثْك ثَ گویقذ ّ ثَ عيیوٍ هكذ‪ٍ .‬لطبى كه آًؾلّك كوّك آهل ّ فبًفبًوا ثب لْکوی‬
‫ثَ هٍن ربفزي ثَ ًِوّال كوٍزبكٍ رب ّزو ثَیبه ٍّلطبى كه كیْل ثَ هْ‪ٙ‬غ هلؼَ‪،‬‬
‫هَغل ثٌیبك ًِبك‪ ّ .‬كه اصٌبی آى ؽبل اى عبًت ػوام فجو هٍیل کَ ثواكهُ ٍلطبى‬
‫ؿیبس ال ّلیي كه ػوام روکي یبكزَ ّ اکضو لْکو آى ثالك ُْای فلهذ ٍلطبى عاللال ّلیي‬
‫كاهًل؛ ّ ثوام ؽبعت‪ِّ ،‬و کوهبى كه هؾبٕوٍ گوكزَ‪ٍ .‬لطبى اى آًغب ثَ هاٍ هکواى‬
‫كه ؽوکذ كوهْك ّ ثَ عِذ ػلًْذ ُْا ثَیبهی اى هوكم كه هاٍ رلق ّلًل‪ ّ .‬چْى‬
‫فجو ّْٕل ثَ ثَوام ؽبعت هٍیل‪ًُ ،‬يلِب كوٍزبك ّ اٍزجْبه ًوْك‪ ّ .‬چْى ثوٍیل‬
‫الزوبً هجْل كفزوی کَ كاّذ کوك‪ٍ .‬لطبى اّ ها كه ًکبػ آّهك ّ کْرْال هلؼَ‬
‫گْاّیو یَغ ثي ّغبعال ّلیي هبٍن کَ ثب ثوام ؽبعت یبؿی ثْك كوّك آهل ّکلیل هلؼَ ثَ‬
‫ٍپوك‪ٍ ّ .‬لطبى كه فَ وٌ َّ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ ثَ هلؼَ هكذ ّ آًغب ىكبف ٍبفذ‪ .‬ثؼل‬
‫اى كّ هّى ثَ ػيم ّکبه ّ هطبلؼَ ػلق فْاه ثو ًَْذ‪ .‬ثَوام ؽبعت ثَ ثِبًَ كهك‬
‫پبی رقلق ًوْك‪ ،‬كه هاٍ ٍلطبى ها اى رووٗ‪ ّ 1179‬روبػل اّ اػالم كاكًل‪ .‬كاًَذ کَ‬
‫اى رقلّق ىایل‪ .‬یکی اى اهوای فبٓ ها ثبى پیِ اّ كوٍزبك ّ گلذ چْى ػيیوذ‬
‫ػوام ثَ ىّكی هٖون فْاُل پیٍْذ‪ ،‬ثوام ؽبعت ًیي‪ 1180‬ثَ ّکبه گبٍ آیل رب چْى‬
‫ٕبؽت رغوثَ اٍذ رقٖیٔ كه ا ّّل ػوام اّ‪ّ 1181‬اهق اٍذ‪ ،1182‬ثب اّ هْْهد‬
‫کوكٍ ثو كْم ْٕاة كیل اّ پیِ گوكزَ آیل‪ .‬ثوام ؽبعت كهعْاة گلذ‪ :‬هْعت‬
‫رقلق‪ ،‬كهك پبی اٍذ ّ هٖلؾذ آى کَ ٍلطبى ها ػيیوذ ُو چٌل ىّكرو ثَ اه‪ٚ‬بء‬
‫ٍویو ٍلطٌذ ًْبیل ّ ایي ػوَٕ چْن ّ ارجبع اّ ثو ًزبثل‪ّ ،‬‬ ‫ِ‬ ‫هٍبًٌل کَ گْاّیو هووِّ‬

‫‪1176‬ف‪:‬دال؛ت‪:‬ساى؛جاهغ التْاعیز‪547\1،‬‬
‫‪1177‬صع اصل‪:‬اّجٌاى؛جاهغ التْاعیز‪547\1،‬‬
‫‪1178‬ت‪:‬صیْاى‬
‫‪1179‬ت‪:‬تواعض‬
‫‪1180‬ف‪ً -:‬یؼ‬
‫‪1181‬ف‪ -:‬اّ‬
‫‪1182‬ف‪ -:‬اؿت‬

‫‪274‬‬
‫ایي هلؼَ ّ هلک ها اى کْرْالی ّ ّىیوی ًبگيیو ثْك‪ ّ ،‬اى هي هْلنرو کَی ًجْك‬
‫چْى ثٌلٍ هلیون هْی كه فلهذ آى كهگبٍ ٍلیل کوكٍاین‪ً ّ ،‬یيایي هلک ها ثَ ّوْیو‬
‫هَزقلٔ گوكاًیلٍام‪ ،‬اگو ٍلطبى فْاُل کَ ثب هلؼَ هواعؼذ ًوبیل‪ ،‬هیَّو ًقْاُل ثْك‪.‬‬
‫هٍْل ها ثبى گوكاًیل ّ ثوبیبی ؽْن ٍلطبى ها اى هلؼَ ثیوّى کوك ّ ثلوهْك رب‬
‫كهّاىٍُب ها ثو ثَزٌل‪ٍ .‬لطبى چْى عبی ّ هوبم ّػ ّلد اًزوبم ًلاّذ ثو هاٍ ّیواى‬
‫هّاى ّل ّ ثَ اػالم ّْٕل فْیِ هٍْل پیِ اربثک ٍؼل كوٍزبك‪ .‬رب پَو فْك ها‬
‫ٍلـو ّبٍ ثب پبًٖل ٍْاه ثَ فلهذ ثَ اٍزوجبل كوٍزبك ّ ػنه گلذ کَ فْیْزي ثلاى‬
‫ٍجت ًزْاًَزن آهل کَ پیِ اى ایي هـلطۀ کَ کلبهد آى هوکي ًیَذ ثو ىثبى هكزَ کَ‬
‫ُیچ آكویلٍ ها اٍزوجبل ًکٌن‪ ّ .‬ػنهاّ ثَ پنیوكذ ٍّلـو ّبٍ هااػياى ّ اکوام روبم‬
‫کوك‪ ّ ،‬چْى ثَ ِّو كَب اى ٍوؽ ّل ّیواى ثوٍیل‪ ،‬اربثک اًْاع ًيلِب کَ كوا فْه‬
‫چٌبى عِبى ثبّل‪ ّ ،‬پیْکِْب الین ُو ٍلطبى اى ىه ّ عْاُو ّ اصْاة ّ كّاة ّ‬
‫هلجٍْبد ّ ىهّاك فبًَ ّ ثبهگبٍ ّ آالد ّواثقبًَ ّ هطجـ ّ ثو ٍو ُو کبهی ؿالهبى‬
‫فلهذ اى روک ّ ربژیک ّ ؽجْی ّ ٌُلی هورت گوكاًیلٍ ثلوٍزبك‪ ّ ،‬كه هْإلذ اّ‬
‫هؿجذ‪ً1183‬وْك؛ ّ ُكهّی گواًوبیَ کَ كه ٕلف فبًۀ اربثکی روریت یبكزَ ثْك‪ ،‬كه ػول‬
‫ٍلطبى هٌؼول ّل؛ ّ ثلاى هٖبف هظبُود[‪]B330‬اى عبًجیي هؾکن ّل‪ ّ .‬ثو چٌل‬
‫هّى هؼلّك كه آى ؽلّك هوبم کوكٍ‪ ،‬هاٍ إلِبى ثوگوكذ‪ ّ .‬كه هْ‪ٙ‬ؼی کَ آى ها‬
‫رقذ ٍوؿ فْاًٌل‪ً ،‬يكیکی ٍو ؽل إلِبى اربثک ػالءال ّلّلَ ّاللیي اربثک ٍبم ثْك‬
‫کَ كفزوىاكٍ ػالءاللّلَ گوّبٍق ثي كواهوىثي ػالءاللّلَ‪ 1184‬هب‪ٙ‬ی اى آل ثْیَ‬
‫ثْك ّ كه هؾوٍّۀ هیجل هوین ثْكی‪ ،‬ثب ًُيلِب ّ پیْکِْب پبكّبُبًَ ثَ فلهذ ٍلطبى‬
‫آهل‪ ،‬ثَ عِذ آى کَ هوكی پیو ثْك‪ٍ ،‬لطبى اّ ها پله فْاًل ّ پِلْی فْك ًْبًل ّ‬
‫اربفبى لوت ًِبك‪ ّ ،‬اّها یک ُياهؿالم روک ىهّیي کووثَزَ‪ ،‬روبهذ چبثک ٍْاه‬
‫ثِبكه ثْكًل‪ّ .‬ثؼل اى آى فْیْزي اکضو اّهبد ثب پبًٖل ٍْاه هالىم ٍلطبى هیثْك‪،‬‬
‫ٍلطبى اّ ها ثَ ایبلذ ّ اهبهرِْو إلِبى هٍْْم گوكاًیل ّ كه آى كهگبٍ ثـبیذ‬
‫هزوکي ّ هْهّو ثْك‪ .‬فطبة اّ اى كیْاى ٍلطٌذ هغلٌ هكیغ‪ ،‬پله‪ ،‬اػ ّيی‪ ،‬فبهبًی‪،‬‬
‫هؼظوی ًّْزٌلی؛ ّ اربثکبى یيك کَ ثواكه پله‪ 1185‬ثواكهىاكگبى پله اّ ثْكًل ُو‬
‫ِّود ّاػزجبه کَ كاّزٌل اى ّ یبكزٌل؛ ّ كاهاالهبهۀ اّ هلیٌَ هیجل ثْك ّ ّٖذ ّ ٍَ‬
‫ٍبل كه آًغب ثؼ‪ٚ‬ی اّهبد ًیي كه یيك پبكّبُی کوك؛ ّ ُْزبك ّ چِبه ٍبل ػوو‬
‫یبكذ‪ ّ .‬كه ٌٍۀ اَهثَ َغ َّ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ ِّیل ّل‪ .‬چْى‪ٍ 1186‬لطبى ثَ كاهالولک‬
‫إلِبى هٍیل ّ فجو یبكذ کَ ثواكهُ ؿیبساللیي ثب اهکبى ّ اػیبى كّلذ كه هی‬

‫‪1183‬ف‪ -:‬عؿثت‬
‫‪1184‬ف‪ ّ -:‬الضیي‪....‬ػالءالضّلَ‬
‫‪1185‬ف‪ -:‬تغاصع پضع‬
‫‪1186‬ت‪ :‬تغ جولَ‬

‫‪275‬‬
‫اٍذ‪ .‬عویلٍ ثب چٌل ٍْاه گيیلٍ ثَ هٍن هـْل‪ ،‬رْؿِبی ٍلیل ثو اكوافزَ‪ً ،‬بگبٍ ثو‬
‫ٍوایْبى هكذ ّ ؿیبسال ّلیي ّ ثؼ‪ٚ‬ی اهوا ّ لْکو کَ فبیق ثْكًل هزلوم ّلًل‪.‬‬
‫ٍلطبى اى هّی اِّلبم ثَ هبكهُ كوٍزبك کَ كه ایي ّهذ کَ كزٌَُب هبین ّ كّوٌبى اى‬
‫ا‪ٛ‬واف ؿبلتاًل‪ّ ،1187‬هذ هٌبىػذ ًیَذ‪ .‬ؿیبساللیي هَزظِو ثب فْآ فْك‬
‫ثقلهذ ثواكه آهل‪ٍ .‬لطبى اّ ها ثَ ًْافذ ّ ُو کٌ اى اهوا ها هورجَ هؼِّیي گوكاًیل‬
‫ّ ػوبل ها ثب ٍو کبه كوٍزبك ّ عولَ ثوهضبل هٌْْه كاك ّ اى ؽ‪ْٚ‬ه اّ ثبى هولکذ‬
‫ها اٍزوبهزی ظبُو ّل‪ .‬هٌْی‪ ّ1188‬هلثو هلک اّ ًْهاللیي هٌْی ثْك‪ ّ .‬اّ ها كه ؽن‬
‫ٍلطبى هٖیلٍ ایَذ هطلغ ایي اٍذ‪:‬‬
‫‪1189‬‬
‫ثیذ‬

‫ثیب عبًب کَ ّل ػبلن كگوثبهٍ فُْ ّ فوم‬


‫ثَ كوِّ فَوّ اػظن‪ ،‬اُلُؾ فبى عاللال ّلیي‬

‫ّ كه اّایل ِّْه ٌٍۀ اِؽلی َّ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ ػبىم ّْرو ّل رب هْالم آًغب کٌل‪ّ ،‬‬
‫كه هولهَ ایلچی پِلْاى ها ثب كّ ُياه ٍْاه ثَ كوٍزبك ّ كه آًواٍ ٍلیوبًْبٍ ثَ فلهذ‬
‫اّ هٍیل ّ فْاُو فْیِ ها ثَ ٍلطبى كاك‪ ّ .‬هلد یک هبٍ كه ِّوّبثْه کَ كه هلین‬
‫ِّو هؼظن ثْك ّ هٍوی ىیبكد ًوبًلٍ هوبم کوك‪ .‬اهوا ّ اربثکبى اّ ثَ فلهذ آهلًل‪ّ ،‬‬
‫‪1190‬‬
‫چْى اٍجبى كوثَ ّلًل ؽبال هزْعَ ثـلاك گْذ ثَ اًلیَْ آًکَ فلیلَ الٌبٕواللیي‬
‫هللا‪1191‬اّ ها كه ثبة ككغ اػلا هلك كُل‪ ،‬اػالم ّْٕل ّ اًلیَْ ها هٍْل كوٍزبك‪ّ .‬‬
‫فلیلَ چًْوًغِ پلهُ ّ ع ّلُ كه فب‪ٛ‬و كاّذ هُّْزِوْه ها اى ثٌلگبى فْك ثب ثیَذ‬
‫ُياه هوككوٍزبك رب ٍلطبى ها اى ًْاؽی هوبلک اّ ثواًل‪ ّ.‬ثَ عبًت اهثیل کجْرو‬
‫هّاى کوك رب هظلوال ّلیي کْکجوی ثب كٍ ُياه ٍْاه ثوّك ّ ٍلطبى ها اى هیبًَ ثو‬
‫گیوًل‪ .‬هّْزوْه پیْبى ّْٕل لْکو اهثیل ثَ کضود ّ ػ ّلد فْك ّ هلّذ هلك ٍلطبى‬
‫هـوّه گْزَ ثَ هكذ‪ .‬چْى ٍلطبى ًيكیک هٍیل ثَ هّْزوْه پیـبم كوٍزبك کَ‬
‫هوْٖك‪ 1192‬هب اى[‪ ]A333‬هجبكهد ثلیي عبًت پٌبٍ ّ اٍزیوبى اٍذ ثَ ظ ّل َِظلیل‬
‫فلیلَ‪ ،‬عِذ آى کَ فٖوبى هْی كٍذ ثو آّهكٍاًل ّ ثو ثالك اٍزیال یبكزَ‪ُ ّ ،‬یچ‬
‫لْکوی ها ‪ٛ‬بهذ هوبّهذ ایْبى ًَ‪ .‬اگو اى فلیلَ ثَ هجْل اعبثذ هلكی یبثین ّ ثَ‬
‫روریت اّ هَزظِوّْین ّ ككغ آى هَزْلیبى کبه هي اٍذ‪ .‬هّْزوْه ثلاى الزلبد ًکوك‬

‫‪1187‬ف‪ -:‬اًض‬
‫‪1188‬ت‪ -:‬هٌلی‬
‫‪1189‬ت‪ -:‬تیت‬
‫‪1190‬ت‪:‬الضّلَ‬
‫‪1191‬ف‪ -:‬هللا‬
‫‪1192‬ت‪:‬تصْع‬

‫‪276‬‬
‫ّٕق کبهىاه ثو آهاٍذ‪ٍ ّ .‬لطبى ها ًیي هؾبهثذ ‪ٙ‬وّهی ّل‪ ّ ،‬لْکو اّ‬
‫ػْولْکو ثـلاك ًجْك‪ .‬رؼجیۀ کوك ّ كْعی ها اى كه هکبهي ثلاّذ ّ فْك ّ پبًٖل‬
‫ٍْاه ٌٍَ ًْثذ ثو هلت ّ عٌبػ ایْبى ؽولَ کوك ّ هّی ثگوكاًیل‪ .‬آى ایْبى رْٖه‬
‫ُيیوذ کوكًل ّ ثو ػوت اّ هیهكزٌل‪ .‬چْى ثَ هْ‪ٙ‬غ کویي هكزٌل‪ ،‬لْکو ٍلطبى اى‬
‫هکبهي ثیوّى آهلًل ّهلبی ایْبى كوّ گوكزٌل‪ ّ .‬هّْزوْهكه هیبًَ کْزَ ّل ّ لْکو‬
‫هٌِيم رب ثـلاك هكذ ّ آة هّی كاهالقالكذ‪ 1193‬ثویقذ‪ٍ .‬لطبى ثواٍ َكهُْم ثواًل ّ‬
‫آرِ ربهاط كه آى ّالیذ ىك ّ روبم آى ًْاؽی ّ ثَ رکویذ ثَ گنّذ‪ .‬عبٍٍْبى‬
‫هٍیلًل هظلواللیي ُکْ ُکجوی ثب لْکو اهثیل هیهٍیل ّ كه هولهَ ؽولی هّاى کوكٍ کَ‬
‫رب ثَ ؽیلذ ًبگبٍ ثو ٍال‪ٛ‬یي کویي هکو‪1194‬گْبیل‪ٍ .‬لطبى ثب ٍْاهی چٌل هجبهى ربفزي‬
‫ثوك ّ ًبگبٍ ثو ٍو هظلواللیي هٍیل ّ اّ ها كٍذگیوکوكًل‪ٍ .‬لطبى ػلْ ّ اؿوبٗ‬
‫كوهْك‪ ّ .‬هظلواللیي اى ٕبكهاد اكؼبل ثب فغبلزی روبم اٍزـلبه کوك ّ اظِبه رؤٍق‬
‫ًوْك ثٌبثو آًکَ رب اهوّى ثو هؾبٍي افالم ٍلطبًی ّؽلن ّ اػزوبك اّ ّهْف ّ ا‪ٛ‬الع‬
‫ًیبكزَام‪ٍ .‬لطبى ثَ اىای هؼنهد‪ٍ ،‬قٌبى پبكّبُبى هاًل ّ اّ عِذ آًکَ كه ىهبى اّ‬
‫كزٌَ ّ هاُيًی ّ كَبك کوكى هٌلكغ ّلٍ ثْك هلػ اّ ثَ ا‪ٛ‬واف هّاى کوك‪ ّ ،‬ثَ اًْاع‬
‫فلغ ّ رْویلبد اّ ها هقْٖٓ گوكاًیل ّ اعبىد هواعؼذ كاك‪ .‬هظلوال ّلیي ثب ِّو‬
‫هكذ ّ ثب فلهبد ثَیبه اى ُو عٌٌ رووة عَذ‪ٍ .‬لطبى اى ًْاؽیله ؽلّك‬
‫آمهثبیغبى ّ اهاى هّاى گْذ‪ ّ .‬كه آى ّهذ اربثک اّىثک‪ ،‬پَو عِبى پِلْاى‪،‬‬
‫ؽبکن رجویي ثْك‪ ،‬هٌکْؽَ‪ ،‬فْك هلکَ فبرْى كفزو ٍلطبى ‪ٛ‬ـول ٍلچْهی‪ ،‬ها ثَ‬
‫گناّذ ثَ هلؼَ الٌغن‪1195‬گوكذ‪ٍ .‬لطبى كه ٌٍَ اِصٌَی َّ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ ثَ ظبُو‬
‫رجویي كوّك آهل ّ ثَ هؾبٕوٍ هْـْل ّل‪ .‬هّىی هلکَ ثو ثبهّ هكذ ّ ٍلطبى ها‬
‫ثلیل ثو ّی ػبّن ّل فْاٍذ رب ىى اّ ّْك‪ .‬كػْی آى کوك کَ ُّْو هوا ‪ٛ‬الم كاك‪.‬‬
‫هب‪ٙ‬ی هْامال ّلیي ؽلاكی َهؽ َوَُهللا ػلیَ چْى كاًَذ کَ هي ّّه اٍذ ًویٌّیل‪ .‬ػياللیي‬
‫‪1196‬‬
‫هيّیٌی پله هب‪ٙ‬ی هؾیاللیي گلذ کَ اگو هوا ثَ ه‪ٚ‬ب هوو ّه کٌٌل هي آى هْإلذ‬
‫ثَ اروبم هٍبًن‪ .‬اّ ها هب‪ٙ‬ی ٍبفزٌل هلکَ هاثَ ىًی ثَ ٍلطبى كاك ِّّو‪ 1197‬ثَپوك‪ّ .‬‬
‫ٍلطبى كه ِّو آهل‪ ّ ،‬اُبلی رجویي هواٍن رٌِیذ ثَ اهبهذ ثوٍبًیلًل‪ .‬چْى فجو آى‬
‫ؽبل ثَ اربثک اّىثک هٍیل ثوكْه آى ؿَٖ عبى ثَ كاكّ هلک اربثک ٍپوی ّل؛ ّ‬
‫اى عْاًت ؽْن ّ فلم هّی ثَ فلهذ ٍلطبى ًِبكًل‪ .‬ثب ٍی ُياه هوك هّی ثَ ثالك‬
‫گوط ًِبك ّ ثَ اًزوبم آى کَ ًقغْاى ّ هوًل ّ ثؼ‪ٚ‬ی اى آى ّالیذ ها ؿبهد کوكٍ‬

‫‪1193‬ف‪:‬سلیلَ‬
‫‪1194‬ت‪ -:‬هکغ‬
‫‪1195‬صعاصل‪:‬عاًجَ؛جاهغ التْاعیز‪:‬الٌجَ‪552\1،‬‬
‫‪1196‬ف‪ -:‬هْاصلت‬
‫‪1197‬ت‪ -:‬كِغ‬

‫‪277‬‬
‫ثْكًل‪ٕ .‬جبؽی كه ك ّهٍ گوعی ثوٍو گوعیبى كوّك آهل‪ ّ ،‬ایْبى هَذ ّجبًَ ثْكًل‬
‫اكزبكٍ ثی فجو لْکو اٍالم ثو ایْبى كٍذ ثوكی[‪ً ]B333‬وْكًل‪ُ ّ ،‬وَ ٍوّهاى‬
‫ایْبى ّلٍْ ّ ایْاًی ها ثب عوؼی كیگو اى اػیبى گوط كه ٍالٍل ّ اؿالل کْیلًل‪ّ .‬‬
‫ّلٍْ عضخ هْی كاّذ ّ رْاًبیی‪ .‬چْى اّ ها پیِ ٍلطبى آّهكًل‪ ،‬كوهْك کَ کغبٍذ‬
‫ْٕلذ رْ کَ گلزَ ثْكی کَ ٕبؽت مّاللوبه گياه کغب اٍذ رب ىفن ّوْیو آثلاه ّ‬
‫ٌٍبى آرِ ثبه ثیٌل؟گلذ‪ :‬ایي کبه كّلذ اٍذ ّ ثَ كٍذ‪ٍ 1198‬لطبًی ثو آهل‪ ّ ،1199‬كه‬
‫ؽبل ایوبى آّهك ّ هَلوبى ّل‪ٍ ّ .‬لطبى کبهواى رجویي هٍیل‪ ّ ،‬ایْاًی ّ ّلٍْ ها‬
‫اػياى ّ اکوام كوهْك رب كه كزؼ گوط هؼبّى ثبّل‪ ّ ،‬هوًل ّ ٍلوبً ّ اهّهیَ ّ‬
‫اٌّْیَ ثبیْبى كاك‪ ّ ،‬لْکو ثَیبه اى ٍْاه ّ پیبكٍ آهبكٍ کوك‪ّ ّ .‬لْۀ ایْاًی ثو هياط‬
‫ّهذ ٍقٌِب گلزَ ثْكًل ّ روجّلِب کوكٍ ّ ثَ هْاػیل ػوهْثی ٍلطبًوا هـوّه گوكاًیلٍ‪،‬‬
‫ثٌبثو آى ٍقي ایْبى ثوٖل گوط هّاى ّل‪ ّ .‬ایْبى كه فلیَ لْکوی گوعی ها فْاًلٍ‬
‫ثْكًل ّ كه کویي ًْبًیلٍ‪ّ .‬قٖی ٍلطبى ها آگبُی كاك‪ٍ .‬لطبى ثؼل اى رؾوین ایْبًوا‬
‫ُالک کوك ّ هبٕل آى عوبػذ ها ثگْذ‪ٕ .‬جؾی ثهٍو ایْبى هٍیل ّ اکضو ها ثَ هزل‬
‫آّهك‪ ّ ،‬ثؼ‪ٚ‬ی ثَ گویقزٌل‪ٍ .‬لطبى ثَ ِّو لْهی هكذ ّ اهبى كاكّ ثو هلؼَ ػلی آثبك‬
‫ثی رؼوٗ ثگناّذ ّ رللیٌ ّ روبهذ آى ّالیذ ها ثَ گوكذ ّ ثؼ‪ٚ‬ی کلیَبُب ها‬
‫فواة گوكاًیل ّ ثغبی آى هَبعل ها ثٌیبك ًِبك‪ً .‬بگبٍ ُهٌِیبى فجو آّهكًل کَ‬
‫لْکوهـْل ثَ هٖل ٍلطبى عاللال ّلیي اى عیؾْى گنّزَ هیهٌٍل‪ ّ .‬ثقواٍبى آهلًل‪.‬‬
‫ٍلطبى ػبىم ػوام ّل‪ .‬چْى ثَ إلِبى هٍیل‪ ،‬ىیبكد اى ٕل ُياه ٍْاه ّ پیبكٍ اى‬
‫إلِبى ثلكغ ایْبًوّاى کوك ّ لْکوُب ها رؼجیَ كاك ّ هیَوٍ ثَ ثواكه ثیّكب ٍلطبى‬
‫ؿیبس ال ّلیي ٍپوك‪ ّ،‬فْك كه هلت ثبیَزبك ّ اى آى عبًت‪ ،‬ثبعْ ًْیبى ّ ثبهًْْیبى‬
‫ّ ِا ٍَبى ‪ٛ‬ـبى ّ ربیوبٍْ ربیٌبل ثب لْکو هـْل كه هوبثلَ آهلًل ّ ثو كه ّالیذ إلِبى‬
‫هٖبف كاكًل‪ .‬ؿیبساللیي ػلی هؿن ثب ایلچی پِلْاى ػٌبى هّی ثو ربكذ ّ ُيیوذ ّلٍ‬
‫ثَ لوٍزبى هكذ‪ ّ .‬چْى لْکو ثو یکلیگوؽولَ کوكًل ّ كٍذ هاٍذ هـْل‪ ،‬كٍذ‬
‫چپ ٍلطبى ها ثو گوكذ ّ رب لوٍزبى ثلّاًیل؛ كٍذ چپ ٍلطبى كٍذ هاٍذ هـْل ها‬
‫ثو گوكذ ّ رب فْاه هی ثلّاًیل ّ ُیچ کلام ها اى یکلیگو فجو ًجْك‪ ّ،‬لْکو ُب ثَ ُن‬
‫ثو آهل ّ ٍلطبى كه هلت هبًلٍ ػلن اّ اى عبی ًوكذ ّ اى عْاًت ثو ّی هؾی‪ّ ٜ‬لًل‪.‬‬
‫ّ اربثک هکيال ّلیي اثْاللزؼ ػالال ّلّلَ ٍیل کَ لوت اّ آربفبى ثْك‪،‬كه آى عٌگ ِّیل‬
‫ّل‪ٍ ّ .‬لطبى عٌگِبی ٍقذ کوك رب اى هیبًَ ثَ گویقذ ّ ثَ عبًت لوٍزبى اكزبكّ كه‬
‫كهٍ ٍقذ هوبم کوك ُيیوٌٌبى ثب ّی هیپیٍْزٌل‪ ّ .‬اُل إلِبى ثؼ‪ٚ‬ی ثو آى ثْكًل‬
‫کَ ٍلطبى ها اًلافزَاًل‪ ّ ،‬اّ كه هؼوکَ كه هیبى کْزگبى اٍذ؛ ّ ثؼ‪ٚ‬ی ثو آًکَ اّ‬
‫ها كٍزگیو کوكٍ ثوكٍاًل‪ً .‬بگبٍ هجّْواى آهلًل کَ ٍلطبى هیهٍل‪ ّ .‬اُبلی ِّو اٍزوجبل‬

‫‪1198‬ت‪ -:‬تَ صؿت‬


‫‪1199‬ت‪:‬کغص‬

‫‪278‬‬
‫کوكًل ّ فوهیِب ًوْكًل‪.‬چْى ًيّل کوكثَ عِذ آًکَ ثب اکضو ؽْن ٍلطبى‪ 1200‬كه فْن‬
‫ثْك‪ ،‬كوهْك رب فبًبى ّ ٍوّهاى کَ كه هّى هٖبف روٖیو کوكٍ ثْكًل هوٌؼَ ىًبى‬
‫ثوٍواًلافزٌل ّ گوك ِّو ّ هؾالّد ثگوكاًیلًل؛ ّ عوبػزی کَ كه ػلاك اهوا ًجْكٍاًل‬
‫ّ آًوّى هوكیِب[‪ً ]A333‬وْكٍ‪ ،‬روبهذ ها لوت فبًی یب هلکی كاك ّ فلؼذ ّ رْویق‬
‫كوهْك ّ هوو ثّلهگبٍ گوكاًیل‪ ّ .‬ایي ؽبكصَ كه هه‪ٚ‬بى ٌٍۀ اَهثَ َغ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوؤیََ ثْك‪.‬‬
‫ٍلطبى ثؼل اىآى ثغبًت رجویي هكذ ّ ثَ اٍزؼلاك هكزي ثگوعَزبى هْـْل ّل‪ .‬اؽْال‬
‫ٍلطبى ؿیبساللیي پیوّىّبٍ کَ پَو كّم ٍلطبى هؾول فْاهىهْبٍ ثْك ثؼل اى ّكبد‬
‫پلهُ ّ اًِيام ثواكه ّغاللال ّلیي اى هلؼَ هبهى کَ كه آًغب هزْاهی ّلٍ ثْك ثیوّى‬
‫آهلٍ ػبىم کوهبى ّل‪ ّ ،‬پلهُ پیِ اى آى ًبهيك اّ‪1201‬کوكٍ ثْك‪ .‬کْرْال گْاّیو ثلّ‬
‫الزلبد ًٌوْك ّ اى آى عب ثَ ػوام آهل؛ ّ ثواكهُ ٌُلٍّزبى ثْك‪ ّ .‬كه ػوام عوؼی‬
‫یبّگیبى لْکو ثوّ عوغ ّلًل ّ هاُِب ثو ایْبى هیكاّزٌل؛ ّ ثوام ؽبعت ّ اؿْل‬
‫هلک ًیي ثلّ پیٍْزٌل ّ ثَ هٖل اربثک ٍؼل ّ فواثی هلک كبهً هّاى ّلًل رب‬
‫كاهالولک ّیواى ثزبفزٌل‪ ّ .‬اربثک ٍؼل ثَ اٍن ّکبه ثَ هلؼَ ٍلیل هكزَ ثْك؛ ایْبى‬
‫چِبه پبیبى کَ كه هوبلک كبهً یبكزٌل ثواًلًل ّ ثبى گْزٌل‪ .‬هیبى ثوام ؽبعت ّ ّىیو‬
‫ربطال ّلیي کوین الْوم گلذّگْیی اكزبك‪ .‬ثوام ؽبعت فْن کوكّ ثب لْکو فْك هزْعَ‬
‫ٌُل ّل ّ كه هاٍ کوهبى ها ثَزل ثوْعجی کَ كه رْاهیـ آل هوافزبی هجضْد گْزَ ّ كه‬
‫آى كیبه هوبم کوك‪ ّ .‬ؿیبساللیي كیگو ٍبل ثبى ػبىم كبهً ّل‪ ّ،‬اربثک ٍؼل ِّو‬
‫ثگناّذ ّ ثوكذ‪ .‬لْکو اّ ؿبهد کوكًل ّ اى آًغب ثَ فْىٍزبى هكزٌل ّ ثب هظلواللیي‬
‫ؽبکن آًغب هٖبلؾَ کوكٍ ثبىگْزٌل ّ ثؼل اى آى كه هی عوغ اى لْکویبى هـْل‬
‫ؽب‪ٙ‬وثْك ًبگبٍ ٍلطبى عاللاللیي ثوٍیل‪ .‬ربهیـ آى‪1202‬چٌبى اٍذ کَ پلهُ ثَ ّهذ‬
‫هواعؼذ اى ػوام اّ ها هبین هوبم فْك آًغب ثگناّذ‪ .‬اهوای ػوام كم ػٖیبى ىكًل‪ّ .‬‬
‫پله‪ ،‬اّ هلك كوٍزبك ّعولَ ها ثگوكذ ّ ثؼل اى هلهد ػلْ کوك ّ هٌبٕت ّ اهطبػبد‬
‫ثو ایْبى هووه كاّذ‪ .‬روبهذ هؼزول اّ ّلًل‪ ّ .‬ػوبك الولک ٍبّعی ّىیو ّ هلثو‬
‫هلک اّ ثْك‪ .‬ثَ گبٍ هواعؼذ ٍلطبى اى هبّهاءالٌِو اّ ها ثَ كوٍزبك رب ٍلطبى اّ ها‬
‫ثَ ػوام آّهك‪ّ ،‬هکياللیي ثَ اٍزوجبل هكذ‪ ّ .‬چْى آًؾبل كٍذ كواُن ًلاك ٍلطبى‬
‫ثغيیوۀ آثَکْى هكذ‪ ّ ،‬هکيال ّلیي ثب هؼلّكی چٌل ثَ هاٍ کوهبى ثیوّى آهل‪ٛ ّ .‬بیلَ‬
‫اى ٍپبٍ هلک ىّىى ثو اّ عوغ ّلًل‪ ،‬اّ كه ِّو هكذ ّ فيایي هلک ىّىى ثَ‬
‫لْکویبى ثقْیل ّػبىم ػوام ّل‪ .‬چْى ثَ إلِبى هٍیل‪ ،‬هب‪ٙ‬ی هکي ال ّلیي ثزوٍیل ّ‬
‫فْك ها پّْیل‪ٍ .‬لطبى ًیي هوبم كه ِّو ٕالػ ًلاًَذ‪ ،‬فیوَ ثو ٕؾوا ىك لْکویبى‬
‫كه ِّو هكزٌل‪ .‬اُل ِّو ثَ اعبىد هب‪ٙ‬ی ؿْؿب کوكًل ّ اى ثبهِب كٍذ ثَ ریو ّ‬

‫‪1200‬ت‪:‬ؿلطاى‬
‫‪1201‬ت‪ -:‬اّ‬
‫‪1202‬ف‪ -:‬اّ‬

‫‪279‬‬
‫ٌٍگ ثوگْبكًل‪ ّ .‬هویت ُياه کٌ هوزْل ّ هغوّػ ّلًل‪ .‬ثلاى ٍجت ٍلطبى ػبىم‬
‫هی‪ّ 1203‬ل‪ ّ .‬چٌل گبُی رْهق ًوْك‪ .‬چْى لْکو هـْل ربیوبً ّ ربیٌبل ثوٍیلًل‪ ،‬اّ‬
‫ثو هلؼَ كیوّى کٍْ هكذ‪ .‬ثؼل اى ِّ هبٍ هؾبٕوٍ اّ ها كوّك آّهكًل‪ ّ ،‬ػبهجذ االهو‬
‫اّ ها ثب هزؼلوبى روبم ِّیل کوكًل‪ّ .‬الَّالم ّ ّالیذ آمهثبیغبى ّ هّم [‪ٍ ]B333‬لطبى‬
‫ػياللیي کیکبًّ ثي کیقَوّ ثي هلیچ اهٍالى ها ثْك ّ كه ایي ٍبلِب هنکْه ثَ‬
‫هوٗ ٍکزَ‪ّ1204‬كبد یبكذ‪ .‬ثواكهُ ػالءاللیي کیوجبك ها کَ كه هلؼَ هؾجًْ ثْك‬
‫ثوّى آّهكًل ّ پبكّبُی ثٌْبًلًل پَو اّ ‪ٛ‬لل ثْك ػن اّ ٕبؽت‪1205‬اَهىَ ًَ الوّم‬
‫هقبللذ ًوْك؛ هلک اّوف ٕبؽت افال‪ ٛ‬هیبى ایْبى هٖبلؾذ کوك‪ .‬كیبهثک ّ آى‬
‫ًْاؽی ٍلطبى ثلهاللیي لْلْ پبكّبٍ هؼزجو ّلٍ ثْك كه ایي ٍبلِب هلؼَ ًٍْ ها‬
‫هؾبٕوٍ کوكٍ ثَ ٍجت آًکَ ٕبؽت آًغبّ اى آى هلؼَ ػظن‪ 1206‬ػوبكاللیي‪ ،‬ىًگیثي‪-‬‬
‫اهٍالًْبٍ رجویي پیِ اربثک اّىثک هكزَ ثْك‪ ّ،‬اربثک اّ ها اهطبػی كاكٍ ّ هالىم‬
‫فْك گوكاًیلٍ‪ ،‬ثو ایي‪ 1207‬عولَ ه ّلری اّها ؽٖبه كاك هیَّو ًْل‪ .‬ثلهاللیي لْکو ها‬
‫ثگناّذ ّ فْك ثب هْٕل آهل‪ .‬چْى اُل هلؼَ ه‪ٚ‬طو ّلًل آى ها ثَپوكًل‪ّ .‬الَالم‪.‬‬
‫رجویيّ آمهثبیغبى اربثک اّىثک ثي عِبى پِلْاى ها ثْك ّ اؽْال اّ ّ ػبهجذ کبهُ‬
‫كه‪ٙ‬وي ربهیـ ٍلطبى عاللال ّلیي ّوػ كاكٍ ّل‪ ،‬رکواه ًویهّك‪ .‬كه ٌٍغبه‪ّ 1208‬‬
‫کْکجو‪ ّ1209‬آى ًْاؽی هظلواللیي کْکجو هلک ثْك‪ ّ ،‬اؽْال اّ ّ ػبهجذ کبهُ رب‬
‫ٍلطبى عاللاللیي ّ گوكزَ ّلى ّ فالٓ یبكزي‪ّ 1210‬وػ كاكٍ ّل‪ ّ .‬ثَ ٌٍغبه هطت‪-‬‬
‫اللیي هؾول ّ ػوبكال ّلیي ىًگی ؽبکن ثْك ّكبد یبكذ؛ پَوُ ها ٌِّْبٍ ًبم ثغبی اّ‬
‫ثٌْبًلًل؛ ّ كیگو ِّوُب آًغب پَواى هلک ػبكل ثْكًل‪ ّ .‬هلک هؼظن اى كوىًلاى‬
‫هلک ػبكل ثْك‪ّ .‬بم هلک کبهل ثْك؛ ّ كهكبهً اربثک هظلواللیي ٍؼل ثي ىًگی ثْك‬
‫ّ ه‪ٚ‬بیبی اّ كه ربهیـ ٍلطبى عاللاللیي ّ ؿیبسال ّلیي گلزَ ّل‪ ّ .‬کوهبى هلک‬
‫ّغبعال ّلیي ها ثْك‪ .‬چْى ثوام ؽبعت ٌُلٍّزبى هیهكذ‪ ،‬كه آى ؽلّك هیگنّذ‪.‬‬
‫کوه بًیبى ثَ ‪ٛ‬وغ ثٌلگبى فزبیی کَ فلم ّ ؽْن اّ ثْكًل ثو ٍو اّ هكزٌل‪ُ ّ ،‬و چٌل ثَ‬
‫هلاهاگلذ هي هیگنهم ثب ّوب هٖلؾزی ًلاهم‪ًٌْ ،‬یلًل‪ ّ .‬اّ ثب هْم فْك عٌگی هوكاًَ‬
‫کوك ّ ایْبًوا ثَیبهثکْذ ّ هلک ّغبعال ّلیي ها ثَ هزل آّهك ّ ِّو ها ثَزل ّ هلؼَ‬
‫ها ؽٖبه كاك رب ٍلطبى عاللاللیي ثوٍیل ّ ثَ ؽیلذ ّ ؿله چٌبى کَ یبك کوكٍ ّل هلؼَ‬

‫‪1203‬ف‪ -:‬عی‬
‫‪1204‬ت‪:‬ؿکتَ؛جاهغ التْاعیز‪:‬ؿل‪556\1،‬‬
‫‪1205‬ت‪:‬اػ‬
‫‪1206‬ف‪ -:‬ػظن‬
‫‪1207‬ت‪ -:‬ایي‬
‫‪1208‬صع اصل‪:‬ؿٌجاب؛جاهغ التْاعیز‪558\1،‬‬
‫‪1209‬جاهغ التْاعیز‪557\1،‬‬
‫‪1210‬ت‪:‬صاصى‬

‫‪280‬‬
‫ًیي ثلٍذ كوّ گوكذ ّ ؽبکن ّل‪ ّ .‬چْى رْاهیـ چٌگیيفبى آى چَ كه کزت ّ‬
‫‪ْٛ‬اهیو رْاهیـ هـْل هضجذ ثْك ثؼ‪ٚ‬ی ثطوین اعوبل ّ ثؼ‪ٚ‬ی ثوٍجیل رل‪ٚ‬یل ًّْزَ‬
‫ّل فْاٍزن کَ ُن ثوآى عولَ کَ هْوّػ ًّْزَاین هغول آى ؽکبیبد ّ اؽْال ها کَ‬
‫كه هلد ػوو اّ ّاهغ ّلٍ ثو هضبل ربهیقی ػلی ٍجیل االیغبى ثبى گْین رب کَبًی کَ‬
‫فْاٌُلکَ ثيّكی کلّی ؽکبیبد ّ اؽْال ها هغول ثلاًٌل ّ ثو کویذ ػوو اّ ّ ٍبل‬
‫ّالكد ّ ٍبل ّكبد هطلغ ًّْل ّ هؼلْم کٌٌل کَ كه ُو ه ّلد ّ ٍبل ثَ چَ کبه‬
‫هْـْل ّلٍ ثَ هعْع هطبلؼَ هغوْع هؾزبط ًگوكك‪ ّ ،‬آى ثو ایي ّ‪ٙ‬غ اٍذ کَ‬
‫هضجذ هیّْك‪ .‬ػلی ٍجیل الزل‪ٚ‬یل ّالَّالم ًيك هـْالى چٌبى هووه ّ هِْْه اٍذ کَ‬
‫چٌگیيفبى ها ُلزبك ّ كّ ٍبل روکی ػوو ثْك‪ ّ ،‬كه رٌگْى ییل کَ ٍبل فْک ثبّل‬
‫كه ّعْك آهلٍ‪ ،‬ثَ ّالیذ رٌگوْد ّكبد یبكزَ؛ ّ ٌٕلّم اّ ها كه ایٌَبل هْاكن‬
‫چِبهكُن هه‪ٚ‬بى ٌٍَ اَهثَ َغ َّ ِػْویيَ َّ ٍِزَّ ِوبیََ ُغوی ثَ اهكُّبی اّ هٍیل ّ اظِبه‬
‫ّاهؼۀ کوك‪ ّ ،‬اػوبل ًغْهی ثَ هِووی‪1211‬ؽَبة کوكٍ‪ ،‬هؼلْم ّل‪ ]A333[،‬کَ‬
‫هبهب‪1212‬ییل کَ ٍبل ّالكد اّ ثْكٍ‪ ،‬كه میالوؼلۀ ٌٍۀ رَِ َغ َّ اَهثَؼیيَ َّ فَ و ََ ِوبیََ ّاهغ‬
‫ّلٍ‪ ،‬چٌبى چَ ُلزبك ّ پٌغن ٍبل هووی ّكبد یبكزَ؛ ایي رلبّد عِذ آى اٍذ کَ‬
‫ٍبلِبی روکی ها ّوَی هیگیوًل ّ ُو ٍی ٍبل روویجب‪ 1213‬ثب هووی یک ٍبل کن آیل‪.‬‬
‫ّ ُو چٌل ثَ روکی ُلزبك ٍَّ ٍبل ثبّل‪ ،‬اهب چْى ثَ هیبًَ ٍبل ثْعْك آهلٍ‪ُ ّ ،‬ن كه‬
‫ایي هیبًَ ٍبل ّكبد یبكزَ‪ُ .‬ن ٍبل ّالكد ّ ُن ٍبل ّكبد ًبهَٖ ثْكٍ‪ .‬ثلیي ‪ٛ‬وین‬
‫هؼلْم ّ هؾون ّلٍ کَ ثَ هْعجی کَ پیِ ایْبى هِْْه اٍذ‪ ،‬کَ هلد ػوو اّ ثْكٍ‬
‫اٍذ ُلزبك ّ پٌظ ٍبل هووی‪ُ ،‬لزبك ّ ٍَ ٍبل ّوَی کَ ًبهٖۀ ثَ اػزجبه ٍبلِبی‬
‫ىهبًَ ّوَی ثبّل ُلزبكّ كّ ٍبل آًچَ اؽْال ه ّلد اّ‪ 1214‬ثطوین اعوبل ٍبل هؼلْم‬
‫اٍذ ّ ثؼ‪ٚ‬ی اى ایي ه ّلد آى اٍذ کَ پلهُ كه ؽیبد ثْكٍ‪ ّ ،‬اّ كه ٍي ‪ٛ‬لْلیذ‬
‫ثْكٍ‪ ّ ،1215‬ثؼ‪ٚ‬ی آًکَ اؽْالِ ه‪ٚ‬طوة ثْكٍ‪ ،1216‬هغوْع آى هووه‪ ّ 1217‬ىهبى‬
‫هیثبّل‪ ّ.‬اثزلای ایي ٍیيكٍ ٍبل هنکْه‪ ،‬هبهبییل‪ٍ 1218‬بل ّالكد چٌگیيفبى ثْك‪ّ ،‬اهغ‬
‫كه هبٍ می الؼولۀٌٍۀ رَِ َغ َّ اَهثَؼیيَ فَ و ََ ِوبیََ ّ اًزِبی آى ُن هبهبییل کَ ٍبل فْک‬
‫ثبّل‪ّ ،‬اهغ كه هثیغ االفو ٌٍِبِصی َّ ٍِزّیيَ َّ فَ و ََ ِوبیََ‪ ّ .‬كه ایي هلد پلهُ یِیَُْگب‬
‫ثَِب ُكه ّكبد یبهزَ ثْك ّ چٌگیيفبى کْكک ثْك ّ پبكّبٍ اهْام فْیِ ّ ٕبؽت كّلذ ّ‬

‫‪1211‬ف‪ -:‬تَ هِوغی‬


‫‪1212‬ف‪ :‬هْ‬
‫‪1213‬ت‪:‬تغکی‬
‫‪1214‬ف‪ -:‬اّ‬
‫‪1215‬ف‪ -:‬تْصٍ‬
‫‪1216‬ف‪ -:‬تْصٍ‬
‫‪1217‬ف‪ -:‬هوغع‬
‫‪1218‬ف‪ -:‬هاها ییل‬

‫‪281‬‬
‫فلاًّل ّْکذ‪ ّ .‬ثیْزو اهْام هِیبد ّ ًیُو ُّى‪1219‬کَ فْیْبى ایْبى ثْكًل‪ ّ ،‬كیگو‬
‫هـْالى ّ ارجبع ّ اّیبع اّ‪ .‬چْى كه آى ىهبى كهٍي ‪ٛ‬لْلّیذ ثْكٍ ّ آى پله علا‬
‫ًَ‪ ،1220‬اى ّی اؽْال کلی ًول ًکوكٍاًل‪ ،‬ثلاى ٍجت ایواك ًویهّك‪ .‬اثزلای هلربیي‬
‫الس َّ ٍِزّیيَ َّ‬
‫ثیَذ ُّلذ ٍبل‪ ،‬ثْكٍ کَ ٍبل هُْ ثبّل‪ّ ،‬اهغ كه هثیغ اآلفو ٌٍۀ صَ َ‬
‫فَ و ََ ِوبیََ‪ ّ ،‬اثزلای آى ٍبل پبهً ییل کَ ٍبل یْى ثْكٍ‪ّ ،‬اهغ كه ٕلو ٌٍۀ رَِؼیيَ َّ‬
‫وٌ ِهبیََ‪ُ ّ .‬ن كه اّایل ایي ه ّلد چْى ییَْگب ثِبكه ّكبد یبكزَ ثْك‪ ّ ،‬چٌگیيفبى‬
‫فَ َ‬
‫اى ّ کْكک هبًلٍ‪ ّ ،‬اهواّ اهْام ثَیبه هـْل ّ فْیْبى پلهُ ثب ّی ؿله کوكًل ّ‬
‫ثَ اٍجبة ّ ػللی کَ ّوػ كاكٍ ّل‪ ،‬اى ّی ثوگْزٌل افزالل ثَ ؽبل اّ هاٍ یبكذ ّ‬
‫ىؽوذ ّ هْوذ ثَیبه اى ُو ًْع کْیل‪ ّ .‬ثؼل اىآى ه ّلد فلای رؼبل اّ ها هْد‬
‫ثقْیل ّ اؽْال اّ هٌزظن گْذ ّ ثَ پبكّبُی ّ فبًی ثوٍیل؛ ّ عِذ آى کَ اؽْال اّ‬
‫كه ایي هلد ه‪ٚ‬طوة ثْكٍ‪ ،‬هلّٖل ٍبل ثَ ٍبل كه ‪ٙ‬ج‪ً ٜ‬یبّهكٍاًل‪ ،‬اهب کلیبد آى‬
‫ؽکبیذ هغوال آهلٍ‪ ّ .‬آى چٌبى اٍذ کَ چْى پله اّ ییَْگب ثِبكه پبكّبٍ اهْام هـْل‬
‫ثْكٍ‪ ،‬اى آهبّایٌی ّ ّؼت کَ اعلاك ایْبى هٌْؼتاًل ارجبع كاّزَ ّ ثب ثَیبهی اى اهْام‬
‫اّاى آى عبًت عٌگ کوكٍاًل ّ ایْبى ها ثَ هِو هطیغ ّ هَقو گوكاًیلٍ‪ ّ ،‬لْکو ّ‬
‫رجغ ثَیبه كاّزَ‪ ّ،‬چْى ّكبد یبكذ ثیْزو آى هْم هیل ثَ عبًت هْم ربیچیْد کوكٍاًل‬
‫ّ اى چٌگیيفبى ثوگْزَ پیِ ایْبى هكزَ‪ ،‬هبكهُ اّلْىایکَ‪1221‬آًکَ ٍؼیِب ًوْكٍ ّ‬
‫ثؼ‪ٚ‬ی ها هبًغ ّلٍ‪ ّ .‬چٌگیيفبى كه آى ٍبلِب اى اهْام ربیچیْد ّ كیگو آهبّایٌی ّ‬
‫اهْام عْهیبد ّ هوگیذ ّ ربربه ّؿیوُن ثَ اًْاع ىؽوبد كیلٍ ّ ثک ّواد ُو هْهی ها‬
‫گوكزَاًل ّ ثَ ًْع ٍججی اى كٍذ ایْبى فالٓ هییبكزَ‪ ّ ،‬چْى ٍؼبكد ّ كّلذ اّ‬
‫هووه‪1222‬ثْك[‪ ]B333‬ثَ رلهیظ ؽبل اّ هْد هیپنیوكزَ؛ ّ ىّكرو ثب ربیچیْد عٌگ‬
‫کوكٍ ّ ایْبى ها ىكٍ‪ ّ ،‬ثکواد هؼبّكد ًوْكٍ رب اکضو آى هْم ها ًیَذ گوكاًیل‪ّ ،‬‬
‫ثؼ‪ٚ‬ی ثَ ایلی كه آهلًل‪ ّ .‬ثَ ًيكیک اهْام ًیوّى ّ ربربه ّ هوگیذ ّ عوغ هقبللبى ثَ‬
‫ربًی ؿبلت هیّل ّ لْکو اّ ىیبكد هیگْذ رب كه‪1223‬آفو ایي هلد ثیَذ ّ ُلذ‬
‫ٍبل هنکْه هْی ؽبل ًجْك‪ .‬اؽْال هغول اّ كه آى ّهذ ثلیي ‪ٛ‬وین ثْكٍ‪ ّ ،1224‬ثؼل‬
‫اى آى چْى هْی ؽبل ثْكٍ‪ ،‬هلّٖل ٍبل ثَ ٍبل‪ ،‬هؼلْم اٍذ‪ .‬ثیَذ كّ ٍبل‬
‫آفو‪1225‬اثزلای ایي ه ّلد یبىكٍ ٍبل‪ ،‬رّْوبى ییل کَ ٍبل فوگُْ ثبّل‪ّ ،1226‬اهغ كه‬

‫‪1219‬ف‪ -:‬هیات ّ ًیغّى‬


‫‪1220‬تک‪ :‬تضیي جِت جضاگاًَ‬
‫‪1221‬صع اصل‪:‬اّتاکْى؛جاهغ التْاعیز‪562\1،‬‬
‫‪1222‬صع اصل‪:‬هؼظع؛جاهغ التْاعیز‪562\1،‬‬
‫‪1223‬ف‪ -:‬صع‬
‫‪1224‬ف‪ -:‬تضیي طغین تْصٍ‬
‫‪1225‬ف‪ -:‬تیـت صّ ؿال آسغ‬
‫‪1226‬ف‪ -:‬تْكواى‪...‬تاكض‬

‫‪282‬‬
‫هثیغ االّل ٌٍۀ اِؽلی َّرَِؼیيَ َّ فَو ََ ِوبیََ ُغوی‪ ّ ،‬اًزِبی آى ُُْ َکبه ییل ٍبل‬
‫گبّ‪ّ 1227‬اهغ كه عوبكی اآلفو ٌٍۀ اِؽلی َّ ٍِزَّ ِوبیََ ثلیي رلٖیل ثْك‪:‬کَ مکو هیهّك ّ‬
‫ربهیـ چٌگیيفبى كهایي ٍبل چِل ّیک ٍبلَ ثْك‪ ،‬اىعٌگ عبءگوجْا ثواكه اًّگفبى‬
‫پبكّبٍ ِک َوایِذ ّ هْم رًُْگوبیِذ کَ ّؼجَ اى ِک َوایِذاًل ثو ّی عوغ ّلٍ ثْكًل‪ ،‬ثو فالف‬
‫اًُّگفبى یکی ّلٍ‪ ّ 1228‬كزٌَُب هیاًگیقزٌل‪ ،‬هواعؼذ ًوْكٍ ثْك‪ ّ ،‬كه یْهد هؼِْك‬
‫ّ اهكُّبی فْیِ هوین گْزَ‪ ّ1229‬ثَ ػیِ ّ عو ِؼیّذ هْـْل ثْك‪.‬‬
‫ربهیـ‪1230‬چٌگیيفبى ها كه ایي ٍبل ؽبل ّ کبه ه ّْد روبم یبكزَ ثْك ّ ثغبیی هٍیلٍ‪ .‬کَ‬
‫اًّگفبى پبكّبٍ کوایذ کَ پبكّبُی ثيهگ هؼزجو ثْك‪ ،‬اى ػغي ّ ا‪ٙ‬طواه پیِ ّی‬
‫آهل ّ اى ّی اٍزولاك ًوْك ّ ثلّ اٍزظِبه عَذ‪ ،‬ثَ ّاٍطَ آًکَ ثَ ٍجت‬
‫روب‪1231‬چبهیْی هلکْ اّلًْ ثواكهاى ّ ارجبع فْیِ ها کْزَ ثْك ّ یک ثواكه اَه َکَ‬
‫هَوا اى ّی گویقزَ ثْك ّ ثَ پبكّبٍ ًبیوبى ایٌبیچ فبى الزغب ثوكٍ‪ ّ ،‬ایٌبیچفبى لْکوی‬
‫كوٍزبكٍ ّ اًّگفبى ها كّاًیلٍ ّ گویياًیلٍ ّ هولکذ اّ ها ثَ ثواكهُ اَه َکَ هَوا‬
‫رَلین کوكٍ‪ ّ ،‬اًّگفبى پیِ گْهفبى هوافزبی هكزَ ّ چْى‪ 1232‬آًغب ًیي ایوي ًجْكٍ‪،‬‬
‫هواعؼذ ًوْكٍ‪ ،‬ثَ ّالیذ اّیـْه ثیوّى آهلٍ ّ چٌل ٍو ثي كاّزَ ّ ّیوایْبى هٌبػذ‬
‫هی کوكٍ‪ ّ ،‬ثلاى ثیٌْایی ّػغي پٌبٍ ثَ فلهذ گْهفبى ثوكٍ‪ ّ ،‬كه ثِبهایي ٍبل اژكُب‬
‫ثَ هْ‪ٙ‬غ گْ ٍَ ُگْی ًبّّه ثلّ پیٍْذ‪ ّ .‬گْهفبى ثوّ هؽن آّهكٍ ّ ثَ هبل ّ‬
‫لْکوهلك ُب کوكٍ‪ ّ ،‬اّ ها ثبى ثَ پبكّبُی هٍبًیلٍ‪ ّ .‬اى آى ًْثزی كیگو ػن ایي‬
‫اًّگفبى هولکذ ثَ هِو ثگوكزَ ثْك‪ ّ .‬اّ ثَ ییَْگب ثِبكه الزغب کوكٍ ّ اّ هولکذ‬
‫اى ػوِ ثبى ٍزلٍ ّ ثبّی كاكٍ‪ُ ّ،‬ولیگو ها اًَلٍَ‪1233‬هیگلزٌل ثؾکن آًکَ ٍبثوَ آى‬
‫ًْثذ ًیي پیِ اّ آهلٍ‪ُ ،‬هْؿبی ییل پبییي گبٍ‪ 1234‬ایي ٍبل ثب پبكّبٍ ایي هْم هوگیذ‬
‫رْهزب ثیک عٌگ کوك ّ اّ ها ثْکَذ ّ ُو آًچَ اى آًغب ثَ ؿبهد آّهكٍ ثْك روبهذ‬
‫ثَ اًّگفبى كاك رب ثلاى رْاًگوّل‪ ّ .‬هللا اػلن ّالؾکن‪ّ 1235‬غوٍ چٌگیيفبى ثلیي‬
‫هْعت کَ هلٖلوی گوكك چٌگیيفبى ثي ییَْگب ثِبكه ثي ًْیبى ثِبكه ثي هزل فبى ثي‬
‫ثْهیَ فبى ثي ثبی ًیکوْه ثي هبیل ّ فبى ثي كّ رْهیي ثي ثْهبثي ثْى ثقوفبى ثي االى‬
‫هْفبى اکٌْى ربهیـ چٌگیيفبى ثَ هْعجی کَ كه ربهیـ عِبًگْبی ثْك‪1236‬آى چَ‬

‫ُْکا‪....‬گاّ‬ ‫‪1227‬ف‪-:‬‬
‫كضٍ‬ ‫‪1228‬ف‪-:‬‬
‫گلتَ‬ ‫‪1229‬ف‪-:‬‬
‫تاعیز‬ ‫‪1230‬ت‪-:‬‬
‫توا‬ ‫‪1231‬ف‪-:‬‬
‫چْى‬ ‫‪1232‬ف‪-:‬‬
‫اًضٍ‬ ‫‪1233‬ف‪-:‬‬
‫پاییؼ گاٍ‬ ‫‪1234‬ف‪-:‬‬
‫الذکن‬ ‫‪1235‬ف‪-:‬‬
‫تْص‬ ‫‪1236‬ف‪-:‬‬

‫‪283‬‬
‫هوْٖك ثْك كه عبهغ الزْاهیـ عوغ ّل اکٌْى مکو كوىًلاى ّ اّالك کَ ثؼل اى ّ كه‬
‫هوبلک ایواى هَزْلی ّلٍ ّ ثورقذ ٍلطٌذ روکي یبكزَ ثؾَت االعوبل ْٕهد‬
‫رؾویو هیثبیل اگوثَ هلٖل هْـْل هیّْین هغلّل اى ؽل هیگنهك ّ‪ 1237‬ىفین هیّْك‬
‫هوْٖك اٍذ‪ 1238‬ربهیـ‪ 1239‬اّگزبی هبى ثَ ؽکن ّٕیذ ّالی ػِل ّل ّ ثَ ؿبیذ‬
‫ػبكل ّ ىیوک ّ ٍقی ثْكّ إّبف اّ ثَیبه اٍذ[‪ ]A333‬اى عولَ یک كّ ؽکبیذ‬
‫ثو ٍجیل رجوک ًّْزَ ّْك‪ .‬اّال کوم اّ چٌبًجْك کَ ٍپبُیبى ها عوغ کوكی ّ اعٌبً ّ‬
‫ًول ّ ُو چَ كه فيایي ثْكی رْكٍ کوكی ّ گلزی ُوکٌ ُو هله کَ هیرْاًل ثوكاهك‬
‫ُو کٌ ثوله فْك ثوكاّزی اگو كه آى ثوكاّزي یک ّٕلَ هفذ اى ّ اكزبكی چْى‬
‫ثبىگْزی کَ آًوا ثو گیو ّ گلزی یک ثـل كیگوثوكاه کَ آكهی ثَ عِذ یک ّٕلَ ثبى‬
‫گوكك كهیؾ ثبّل كیگو چٌبى كه رْاهیـ كیلم کَ ّقٖی اى ّیواى ثَ پبی رقذ اّگزبی‬
‫هبآى آهلٍ ػو‪ َٙ‬كاّذ کوك کَ اى ّالیذ كبهً آهلٍام ّ ُياه ثبلْذ هوٗ كاهم‬
‫ّىى ّ كوىًل كه گوّ کوكٍام ّ ثَ اهیّل آى آهلٍ کَ پبكّبٍ هوٗ هوا اكا کٌل چْى‬
‫اّگزبی هبآى اؽْال اّ ها هؼلْم کوك كوهْك کَ كّ ُياه ثبلْذ ثلّ كٌُل ّ ىه ها ّ‬
‫ً ّْاة گلزٌل اّ ُياه ثبلْذ ػو‪ َٙ‬كاّذ کوكٍ ّ الزوبً ًوْكٍ ّ ؽ‪ٚ‬ود كّ ُياه‬
‫ثبلْذ هیكوهبیٌل کلبیذ كیْاى ها ًوٖبى كاهك كه عْاة گلذ اّ ُياه ثبلْذ هوٗ‬
‫كاهك ّ پبًٖل كوٌٍگ اى ػوام آهلٍ ّ پبًٖل کَ ثبى هّك اّ ها ثَیبه افواعبد ّاهغ‬
‫ّْك اهغَ ثقوط کٌل هوٗ اّ اكا ًْْك اّ ها ّ ُياه ثبلْذ ثلٌُل‪ .‬کَ اّ ُياه‬
‫ثووٗ كُل ّ ُياه فوط ًوبیل‪ .‬ؽکبیذ‪ 1240‬كه اهْام هـْل هْلی چٌبى ثْك کَ ُو‬
‫کَی کَ كه هّىآة ثٌْیٌل کَ ثبهاى هیآیل عبهّ یبٍبم چٌبى ثْك کَ ُو کٌ کَ كه‬
‫هّى ثَ آة ثٌْیٌل اّ ها ثکٌْل ّ كه آفو هّىی اّگزبی هبآى ّ چـزبی ُو كّ اى‬
‫ّکبه ثبى هیآهل ثَ ّقٖی ؿویت آى ‪ٛ‬وین ًویكاًَذ ّ كه آة كه آهلٍ ثْك چـزبی‬
‫اّ ها ثَ كیل هِو کوكًل ّ كوهْك کَ اّ ها ٍیبٍذ کٌیل اّگزبی هبآى كوهْك کَ اکٌْى‬
‫ّت اّها ًگبٍ كاهیل كوكا ٕجبػ كه كیْاى اّ ها پوٍیلٍ‪ٍ 1241‬یبٍذ كوهبین اّ هاآى‬
‫ّت ًگبٍ كاّزٌل كه ّت اّگزبی پیِ اّ كوٍزبك کَ كوكا کَ رْ ها ثَ كیْاى یَو ُؿْكه‬
‫آّهًل رْ ثگْی کَ هي هوكی ؿویجن ایٌغب هٍیلٍ ّ پٌظ ثبلْذ كاّزن كه آة اًلافزٌل‬
‫چْى هّى ّل ّ كیْاى هظبلن ًِبكًل آى هوك ها كه آّهكًل چـزبی اى ّ ثبى فْاٍذ‬
‫ًوْك کَ چوا عبه ّ یبٍبم ًٌْیلٍ اّ گلذ هي هوكی ؿویجن ّ یبٍبم ّ هٍْم ّوب ها‬
‫ًویكاًن ّ اى كًیب ّی پٌظ ثبلْذ ىه‪ 1242‬كاّزن ّ كه ایي آة اكزبك هكزن کَ ثیوّى‬

‫هی گظعص ّ‬ ‫‪1237‬ف‪-:‬‬


‫هوصْص اؿت‬ ‫‪1238‬ف‪-:‬‬
‫تاعیز‬ ‫‪1239‬ت‪-:‬‬
‫دکایت‬ ‫‪1240‬ت‪-:‬‬
‫پغؿیضٍ‬ ‫‪1241‬ف‪-:‬‬
‫ػع‬ ‫‪1242‬ف‪-:‬‬

‫‪284‬‬
‫آّهم ؽبکن ٍلطبى اٍذ اّگزبی هبآى كوهْك کَ اّ ها ثجوًل کَ اهغَ فْك ثبى عْیل آى‬
‫ّقٔ ها ثَ لت آة آّهكًل اّ كه آة هكذ ّ پٌظ ػلك ثبلْذ ثیوّى آّهك اّ ها ثبى‬
‫پیِ آّهكًل اّگزبی هبآى كوهْك کَ هوكیـویجی اٍزْ عِذ هبل فْك ایي گَزبفی کوكٍ‬
‫اّ ها ثکبًّل ّ آى پٌظ ثبلْذ ثلّ كاك ّ پٌظ ثبلْذ كیگو اًؼبم كوهْك هَٖ کوم ّػلل‬
‫ّ ًیک ًلٌ پیِ اى آى اٍذ کَ كه ایي هغلل گٌغل الوَٖ اّ ًیي كّاىكٍ ٍبل پبكّبُی‬
‫کوك ّ كه ِّْه ٌٍَ اصٌی ّ فوَیي ّ ٍزوبیَ ثَ عْاه ؽن پیٍْذ‪.‬‬

‫سلطٌت هٌگْخاى‬

‫چْى اّگزبی فبى ّكبد کوك هٌگْفبى ثغبی اّ ثٌَْذ هوكی ػبكل كاًَزَ ثْك ّ‬
‫ُوبى هٍن ّهٍْم ثواكه[‪ ]B333‬اّگزبی پیِ گوكذ ّ اّ ًیي هلد پٌظ ٍبل ٍلطٌذ‬
‫هاًل ّ كه ٌٍَ ٍجغ ّ فوَیي ّ ٍزوبیَ ّكبد یبكذ‪.‬‬

‫سلطٌت ُالکْخاى‬

‫چْى اّ ّكبد کوك‪ُ ،‬الکْفبى ثَ عبی پلهُ ًَْذ ّ چْى ٍَ ٍبل ثَ گنّذ ثَ‬
‫ػوام آهل ّ كه ثـلاك ّاهؼَ فلیلَ هّی ًوْك‪ٍ ًَ ّ .‬بل ٍلطٌذ هاًل ّكه ٌٍَ صوبى ّ‬
‫ٍزیي ّ ٍزوبیَ ّكبد یبكذ‪.‬‬

‫سلطٌت اتاق‬

‫چْى ُالکْ ّكبد یبكذ اثبهب ثغبی اّ ثٌَْذ ّ ُللٍ ٍبل ٍلطٌذ هاًل ّ كه ٌٍَ‬
‫فوَیي ّصوبًیي ٍّزوبیَ ّكبد یبكذ‪.‬‬

‫سلطٌت سلطاى ادوذ‬

‫چْى اثبهب ّكبد یبكذ ٍلطبى ثغبی اّ ثٌَْذ ّ كّ ٍبل پبكّبٍ ثْك ّ ّكبد یبكذ‪ .‬كه‬
‫ٌٍَ ٍجغ ّ صوبًیي ّ ٍزوبیَ‬

‫‪285‬‬
‫سلطٌت ارغْى‬

‫چْى ٍلطبى اؽول ّكبد کوك اهؿْى اؿْل ثَ ٍلطٌذ ثٌَْذ ّ ُلذ ٍبل پبكٍبٍ ثْك‬
‫ّ كه ٌٍَ صوبى‪ ّ 1243‬رَؼیي ّ ٍزوبیَ ّكبد یبكذ‪.‬‬

‫سلطٌت الجایتْ سلطاى‬

‫کیقبرْ ثغبی اّ ثٌَْذ ّ چِبه ٍبل پبكّبٍ ثْك ّ كه ٌٍَ صوبى ّ رَؼیذ ّ ٍزوبیَ‬
‫‪1244‬‬
‫ّكبد یبكذ‪.‬‬

‫سلطٌت تایذّ‬

‫چْى اّ ّكبد کوك ثبیلّ ثغبی اّ ثٌَْذ ّ یک ٍبل پبكّبٍ ثْك ّ اّ ها ثَ هزل آّهكًل‪.‬‬

‫سلطٌت سلطاى غساى‬

‫چْى ثبیلّ ها هزل کوكًل‪ٍ .‬لطبى ؿبىاىفبى ثغبی اّ ثٌَْذ ّ كٍ ٍبل پبكّبٍ ثْك‬
‫ّبُی ثؼلل ّ كاك ّفلن كه ىهبى اّ فُْ ّهذ ثْكًل ّ چْى ّهذ ّكبد اّ هٍیل‬
‫الغبیزْ ثواكه فْك ها ّالی ػِل کوك ّ كه ٌٍَ رَغ ّ ٍجؼوبیَ ّكبد یبكذ‪.‬‬

‫سلطٌت الجایتْ سلطاى‬

‫چْى ٍلطبى ؿبىاى فبى ّكبد یبكذ الغبیزْ ٍلطبى ثپبكّبُی ثٌَْذ ّبُی ّغبع‬
‫ثبکوم ثْك ّ إّبف اّ كه ا ّّل رْاهیـ عِبى گْبی مکو هكزَ ّ اّ كّاىكٍ ٍبل پبكّبٍ‬
‫ثْك ّ كهٌٍَ اؽلی ّ ػْویي ّ ٍجؼوبیَ ّكبد یبف‬

‫سلطٌت سلطاى اتْ سعیذ‬

‫چْى الغبیزْ ٍلطبى‪ّ1245‬كبد یبكذ‪ٍ .‬لطبى اثٍْؼیل ثِبكهفبى ثَ ٍلطٌذ ثٌَْذ ّ‬


‫پبكّبُی ػبكل ّکوین كاًْوٌل كهّیِ ًْاىثْك ّ ُغلٍ ٍبل پبكّبُی کوك‪ ّ .‬فْاعَ ‪-‬‬
‫هّیل ّ پَو اّ فْاعَ ؿیبس اللیي هؾول هّیل ّىیو اّ ثْك چْى كه ٌٍَ رَغ ّصلیضي‬

‫‪1243‬ت‪:‬اعتغ‬
‫‪1244‬ت‪ -:‬ؿلطٌت ‪.....‬یاكت‬
‫‪1245‬ت‪ -:‬ؿلطاى‬

‫‪286‬‬
‫‪1246‬‬
‫ّ ٍجؼوبیَ کَ ٍلطبى اثٍْؼیل ثِبكه ّكبد یبكذ فْاعَ ؿیبساللیي ثی آًکَ ثب اّ‬
‫هْْهد کٌل اهثب فبى ها کَ اىفْیْبى ٍلطبى اثٍْؼیل ثْك‪ 1247‬ثَ ٍلطٌذ ثٌْبًل اهیو‬
‫ػلی پبكّبٍ کَ فبلْ ٍلطبى اثٍْؼیل ثْك‪ .‬كه ؿ‪ٚ‬ت هكذ کَ ثب اّ هْْهد ًکوكٍ‬
‫ثْكًل ّ لْکو ثی هیبً عوغ کوكٍ ثو كه رجویي آهل‪ .‬فْاعَ ؿیبس ال ّلیي ًیي لْکو‬
‫ثیوّى کْیل ّعٌگی ػظین ّل ّ فْعَ ؿیبس اللیيهّیلی ّ اهثبفبى هاُو كّ ِّیل‬
‫کوكًل ّ ه ّلد پٌظ ٍبل پبكّبٍ ثْك‬

‫سلطٌت هْسیخاى‬

‫هٍْیفبى‪1248‬ها ثَ عبی اّ ثٌْبًلًل ّ ُن كه اّل ٍبل اّ اًِيام یبكذ ّ ٍلیوبى فبى‬


‫پبكّبٍ ّل ّاّ ًیي هلد كٍ ٍبل كههیبى ثْك ّ ثؼل اى ّ ُو کٌ اى ُو ‪ٛ‬وف كه هی‪-‬‬
‫آهل رب ًيّل هْکت ُوبیْى پبكّبٍ عِبى گیو ٍلطبى ٍؼیل هـلْه هطت الؾن ّ اللًیبء‬
‫ّال ّلیي اهیو ریوْه کْهکبى ه ّّػ هللا هّؽَ اکٌْى ‪ٙ‬بثطَ ربهیـ ثَ ىهبى ؽ‪ٚ‬ود‬
‫عِبًگْبیی هٍیلٍ اگو ػوو اهبى كُل ربهیـ آى ؽ‪ٚ‬ود ّ ّبُياكگبى اّهَٖ پبكّبٍ‬
‫هّی ىهیي ّبُوؿ ثِبكه ّ ّبُياكگبى‪ً1249‬جْزَ ّْك اًْبءهللا رؼبلی‪.‬‬

‫‪1246‬ت‪:‬اهغا‬
‫‪1247‬ف‪ -:‬تْص‬
‫‪1248‬ف‪ -:‬هْؿی ساى‬
‫‪1249‬ت‪ -:‬كاُؼاصگاى‬

‫‪287‬‬

You might also like