Professional Documents
Culture Documents
Doğan Kuban - Mimarlık Kavramları
Doğan Kuban - Mimarlık Kavramları
YAYIN
YEM Yayın - 4
Mimarlık Kavramları
Tarihsel Perspektif içinde MimarlıOın Kuramsal SözlüOüne Giriş
KUSAN .
Demirbaş Eşya Defterine Kaydı
Tarihi: .... .�6 ...................
.. �4.c:z4......
/\J !1marası: . .
-r: S. l �t
mima r l ık
kavramları
tarihsel
perspektif
içinde
mimarlığın
kuramsal
sözlüğüne
giriş
�
YAYIN
yapı-endüstri merkezi yayınları
Önsöz
5
İçindekiler
ÖN SÖZ 5
GİRİŞ 7
1. FİZİKSEL ÇEVRE 9
XI. SONSÖZ 80
EKLER 81
A. TÜRKİYE'DE ÇAGDAŞ MİMARLIGIN GELİŞİMİNDE
KURAMLA PRATİGİN SINIRLARI ÜZERİNDE GÖZLEMLER 83
B. ULUSAL MİMARLIK ÜSLUBU ÜZERİNE 89
C. MODERN VE POST-MODERN KURAM VE ELEŞTİRi ÜZERİNE
GÖZLEMLER 92
BİBLİYOGRAFYA 99
DİZİN 1 03
Giriş
8
1. Fiziksel Çevre
Çevre (environment) kavramı, özellikle son yıllarda, büyük "İnsan'ın dünya yüzünde var
bir önem kazanmış ve dünya aydınları arasında sürekli ola lığını sürdürebilmesi çevre ile
rak günlük tartışma konusu olmuştur. Uzun yüzyıllar insan uygun bir etkileşim içinde ol
masına bağlıdır. Gerçekten de
lar çevrelerine istendiği şekilde değiştirilebilecek bir ham
insanın davranışsa/ yapısını bu
madde, bazen de romantik bir seyir konusu olarak bak
etkileşim sağlar."
mışlardır. Günümüzün insanı kendisini çevresinden ayrı dü Terence R. Lee
şünemeyeceğini, geleneksel davranışların sağlıklı bir çevre
Do we need Theory?" Architec
yaratmak için yeterli olmadığını görüyor; doğal ya da in
tural Psychology, RIBA Publica
san yapısı bütün fiziksel çevre ile kendi yaşantısı arasın
tions, Landon 1969, s.20
da organik bir bağ olduğunu, kendisinin, daha büyük bir
organizmanın bağımlı bir parçası olduğunu öğreniyor. Bu
uygar!ık yolunda yeni bir aşamadır, ve bu düşünceye bağlı
gelişmeler de henüz çok sınırlıdır. Oysa insan doğal çev
reyi kendi yaptıklarıyla değiştirmeye başlayalı binlerce yıl
oluyor.
İnsanoğlunun çevresini düzene sokması Taş Çağının ka
ranlıklarında başlıyor. Doğanın sağladığı sığınaklar yeterli
olmayınca, kendisinin yapıcılığı başlıyor. Daha sonraları ai
lenin veya daha büyük grupların çeşitli faaliyetlerini barın
dıran yapılar, belli düzenler içinde bir araya geldikleri za
man.kişinin boyutunu aşan, meydan, sokak, mahalle gibi
büyük yerleşme öğeleri ortaya çıkıyor. Bu öğeler sadece
boyut ve biçimleriyle değil, yarattıkları boşluklarda insan
lara sağladıkları faaliyet olanaklarıyla kimlik kazanıyorlar.
Bir bakıma, simgeleşen fiziksel çevre günlük yaşantıyla
adeta eşdeş oluyor. Böylece içinde yaşanan yapının birey
için bir i l k kabuk, onu çeviren daha geniş çevrenin toplum
için bir ikinci kabuk olduğu söylenebilir.
Bu çevre, toplumun ekonomik ve politik yaşantısının yapı
sını, teknolojik olanaklarını ve kültürel ve sosyal eğilimle
rini de yansıtıyor. Doğal vt;ya yapma, fiziksel çevrenin bir
sahne gibi yaşantımızı sınırlandırdığını, yönlendirdiğini, bel
ki de bir ölçüde tanımlaöığını gözleyebiliyoruz. Orman için
de veya deniz kenarında, dağda veya ovada, köyde ya da
büyük kentlerde yaşayarüarın, bahçeli evlerde ya da gök
delenler arasında ömrünü geçirenlerin fizyolojik yaşantı
larının aynı olmadığı saptanmıştır. Böylece insanın dışın
da kaygısız izlenen bir çevre yerine etkin olarak insanı sa
ran, kişi ve toplumun olumsuz kararlarını, onların yaşantı
larını olumsuz yönde etkileyerek geri yansıtan bir canlı çev
re bilincine ulaşılmıştır günümüzde. İnsanın çevreyi, çev
renin de bir ölçüde, insanı yarattığını öğrendik. Çevreyi
meydana getiren her öğe insanın yaşantısının koşulların
dan biri oluyor: ev, okul, gidip gelinen yol, pencereden sey
redilen peyzaj, cami, pazar, içlerinde geçen olaylara, in
san eylemlerine çerçeve oluyorlar.
9
Yerleşmiş bir toplumda bu öğelerin çoğunluğunu insan ya "Mimar çok değişik konularda
pıcılığının en büyük anlatımı olan mimarlık ürünleri oluş bilgili olmalıdır. Çünkü diğer
turur. Çevreyle birlikte düşünüldüğünde yapı, tek başına sanatların gördüğü işlevlerin
değerlendirilmesi onun yargı
olduğundan daha büyük bir önem kazanır; sadece belirli
sıyla olur. Onun bilgisi kuram
bir işleve, sadece birkaç kişiye hizmet eden bir eşya de
ve uygulamanın çocuğudur.
ğil, fakat bir büyük bütünün parçası olur. Böyle tanımladı
Uygulama bir çizilmiş tasarıya
ğımız zaman insan, yapı, çevre arasında daha organik, bir uygun olarak, gerekli malzeme
başka deyimle sürekli ilişkiler kuruyoruz. Bu da, zorunlu ile, sürekli ve düzenli çalış
olarak mimarlığın daha geniş bir ilişkiler çerçevesi için madır. Kuram ise oran (propor
de kavranmasını gerekli kılıyor. Daha zengin ilişkilerin be siyon) ilkelerini kullanışındaki
lirlenmesi, daha çok bilinçlenmenin, daha uygar bir tL!tu beceriyi ispat etmek ve tanım
mun ifadesidir. layabilmektir. Böylece yeterli
kuramsal bilgi olmadan uygu
Bütün bu kolay anlaşılabilir, fakat köklü ilişkiler, yapı olgu lama yapmaya kalkışan mimar
sunun hem herkesin sahip çıkabileceği kadar günlük ya emeklerine uygun bir yetki sa
şantıya yakın, hem de o oranda karmaşık kuruluşunu açık hibi olamaz. Sadece kuram ve
lamaktadır. Günümüzde mimara "çevre yaratan" olarak ba bilgiye sahip mimar da mimar
kılması, mimarlığın, eski çağlardan bugüne nitelik değiş lığın kendisiyle değil gölgesiyle
tirmesinden çok, onun hakkındaki değerlendirmelerin daha avunur. Her iki alanda dene
ileri bir aşamaya ulaşmasından ileri gelmektedir. Uygarlı yimli ve bilgili olanlarsa, iyi si
ğın bütün aşamalarında kültürel ve teknik ortam değişme lahlanmış askerler gibi,
amaçlarına ulaşır ve yetki sa
lerini en sadık şekilde yansıtan mimarlığın, insanlık tarihi
hibi olurlar."
nin en nesnel görüntüsü olmasının besbelli heyecan veri
Vitruvius
ci bir niteliği vardır.
Fakat bu gözlemden yararlanmak, ancak yapı ile çevre ara
sındaki i l işkiler bilimsel olarak ortaya konduğu ve daha iyi
yaşanacak bir insani çevre yaratacak yöntemler ve tavır
lar uygulama alanına getirilebildiği zaman söz konusu ola
caktır.
10
il. Genel Yapı Kavramı
nıldığı amaca uygun biçimde yapılmasıdır. liği, sanki bir büyü ile oluştur
maya çalışır. Kozmik yasaların
Bir su kabı n ı n , bir iskemlenin, bir küreğin ya da bir han sınırlı da olsa kendi içinde bir
garın yapacakları işe göre biçimlenişi, gerçi biçimle amaç bütün olarak hüküm sürdüğü
arasında değişmez bir uyum olduğunu göstermez; iskem bir minyatür dünya yaratır.
leler, su kapları çeşitli biçimlerde karşımıza çıkarlar. Fakat Böylece içindeki kiiinat'a
bu farklılık, iskemle için, üzerinde oturulabilmek, bardak ilişkin içgüdüleri tatmin
eder ... "
için, içine su almak gibi, ilk tanımlanan istekleri karşılaya
bilme zorunluluğuyla sınırlı olur. Bu yüzden biçimin, kul "Yaban İnsan, doğanın biçim
lanılma amacına, başka deyimlerle gereksinme ve işleve leyici gücünü, zaman ve ma
uygun olması gerekir. Bu t:ıağlılığın koşulları, ileride göre kanın bazı periyodik
düzenlerinde, bir çiçek deme
ceğimiz gibi, çok yönlüdür.
tinde, bir boncuk dizisinde, bir
bezemede, bir dansda ve ona
refakat eden sazın ritmlerinde
Amaç ve Malzeme ve bir küreğin suya dalıp çık
masında görür ve bundan hoş
lanır. Musiki ve Mimari (doğayı
Herhangi bir eşyayı tanımlarken, onun yapıldığı malzemeyi
taklit etmeyen sanatlar) böyle
de belirtmek gerekiyor. Sobanın ateşe dayanan, çatının su
ortaya çıktılar. Ve başka hiç bir
geçirmeyen, yastığın yumuşak, örsün- ise sert malzeme sanat onların düzenleyici des
den yapılmaları zorunludur. Bu gözlemden, herhangi bir teği olmadan yapamaz. "
eşyanın, kullanılacağı amaca uygun bir malzeme ile ya
Gottfried Semper, Der Stil in
pılması gerekliliği ortaya çıkar. Bu yapı ile malzeme ara den technischen und tekto
sında doğal ve dolaysız bir ilişkidir. Gerçi eşyalarda kul nischen Künsten. oder prak
lanma amacıyla malzeme arasındaki bağlantı kesin değil tische Aesthetik.
dir. Karmaşık bir yapı karmaşık bir malzeme kullanımını ge- İkinci baskı. Münih. 1978. s.21.
11
rektirebilir. Aynı amaca hizmet eden değişik malzemeden
eşyalar olabilir. Yine de bu i l ke, kullanılabilir olmanın ikin
ci gerekli koşuludur.
•
rek hasır yapmak, ya da demirle betonu bir araya getire
.
12
sızd ır. Fakat daha karmaşık düzenlerde strüktürü bir so "Strüktür kısaca öz (essence)
geliştirememişlerdi. Genel olarak toplumun sahip olduğu mirli makaralara bağlandı. Adı
. geçen sütunun durduğu yerde
teknik bilgi, yapım sınırlarını belirlemektedir. Tekniğin iler
gövdesi, boydan boya kadırga
lemesi, sadece eski malzemelerin daha elverişli koşullar
direkleriyle takviye edilerek, iki
altında kullanılmasını değil, fakat yeni malzemelerin orta yerden insan vücudu kalınlı
ya çıkmasını sağlayarak, yeni biçim ve strüktür olanakla ğında halatlara bağlandıktan
rını arttırmaktadır. sonra, bu halatlar da çelik ma
karalara takıldı. Daha sonra
nice güçlü ırgatlar, çark-ı felek
gibi dolaplar kurdular. Nice bin
Yapı Eyleminin Genel Tanımı acemioğlan k ';;roıan dolaba
girip ve Hıristiyan e ;)rı.e(inden
Yukarıdaki açıklamaları yapı eyleminin genel tanımını yap de nice bir Süleymani pehlivan
mak için şöyle özetleyebiliriz: bir ağızdan "Koma hay!" di
yerek ve adı geçen kalın halata
Yapı eylemi, istenen herhangi bir amaca uygun bir biçimi
sağlam bir yedek daha takarak
ve bu biçimi ayakta tutacak strüktürü, amaca uygun bir
'Allah, Allah' sesleri arasında,
malzeme ile, yapım tekniğinin olanakları içinde gerçekleş sütunu, dönen dingil gibi ko
tirmektir. İnsan eliyle yaratı1an fiziksel çevre yukarıda açık pardıkları zaman, makaralar
lanan etkinlikleri kapsayan bir yapıcılığın sonunda ortaya dan yıldırımlar gibi ateş sa
çıkar. Yapı eylemi 'mimarlık' denilen sanatsal etkinliğin te çıldı."
mel ilkelerini de içerir. Ne·var ki bu ilkelerin ötesinde bazı Hazırlayan S.Saatçi, Mimar
ölçütlerin saptanması mimarlığın daha açık bir tanımı için Sinan ve Tezkiret-ül Bünyan,
gereklidir. İst. 1989 s.83-84.
13
111.
Özel Bir Yapı Eylemi Olarak
Mimarhk
Mimarlık özel bir yapı eylemidir. İnsanoğlunun doğal bir Sokratla Fedra Artemis tapına
gereksinmesi olan korunma içgüdüsüne yanıt olarak baş ğının güzelliğini anımsarlar:
lamış olmalıdır. Korunma içgüdüsü bütün canlı varlıkları, "Fedra: Bu tapınağı yapan mi
doğal çevrenin yaşama ve gelişmeyi etkileyen koşullarına marla dost oldum. Megara'lıydı
uyabilmek için bir özel yapı eylemine zorluyor. Sığınmak, ve adı Öpalinos'du. Sanatının
örtülü bir yere girmek, saklanmak ve bir yuva yapmak ev gerektirdiği, bilgi ve çabaları
bana uzun uzun anlattı. Ve şan
rensel ve doğal olgulardır. Arıların, kuşların, karıncaların,
tiyede gördüğüm her şeyi açık
kunduzların ve daha pek çok canlının oldukça gelişmiş bir
ladı. Onun zekasında
yapım sürecine dayanan ilginç biçimli yuvaları var. Daha
neredeyse Orfeus'u bulu
büyük hayvanların ve ilkel insanların bu derecede geliş yordum. Çevremizdeki taş ve
miş bir yapı faaliyetine girişmediklerini ve doğal sığınak ağaç yığınlarının anıtsal gele
ları kullandıklarını görüyoruz. Büyük cüsseli canlılar için ceğini anlatıyordu bana. Bu
de sadece insanlar, toplumsal evrimlerinin belirli bir aşa malzemeler, tanrıça Artemis'in
masına geldikten sonra, büyük ölçüde bir yapı üretimini de kuşkusuz onaylayacağı, ya
gerçekleştiriyorlar. Bu üretim herhangi bir eşyanın üretil pının en uygun yerlerine onun
mesinde görül�rn süreç içinde yapılıyor: belirli bir gerek bir söz+iyle adanmışa benziyor
lardı. işçilerle konuşması bir
sinme, gereksinmeye uygun bir biçim tasarımı bu biçimi
harikaydı. Bu konuşmalarda
ayakta tutacak bir strüktür tasarımı, biçimi gerçekleştire
uykusuz gecelerin karmaşık
cek uygun malzeme ve teknik mimari yapıt için de söz ko düşüncelerinden hiç iz yoktu.
nusudur. Bu nedenle mimarlık dediğimiz özel yapı eyle Onlara sadece kesin emirler ve
minin hangi özellikleriyle farklı bir eylem alanı olduğunu sayılar veriyordu.
belirlemek için korunma içgüdüsüne dönmek gerekir. . .
Sokrates: Bu gerçekten Tan
rıya yakışır bir'tavır!"
Mimari mekanın tanımı, onun biçimsel olduğu kadar insan Tao Te King adlı kitabında dile ge
tirilmiştir. 1.0. 6. Yüzyılda Lao Tzu
yaşamına ilişkin özelliklerini de içermelidir. Bu açıdan me
"bir yapının gerçeği döşeme ve du
kanı aşağıdaki nitelikleriyle birlikte düşünmek gerekir: varlarında değil, içindeki
boşluk/ardadır" diyordu. Tao Te
Yapı mekanı sınırlanan boşlukla, sınırlayan öğelerin ortak King, Taoizm, Ankara, 1946, s. 7.
oluşturdukları bir olgudur. Sadece boşluk (ya da hacim) (Buradaki ifade İngilizce çeviriler
den esinlenerek yazılmıştır.)
değerleri,<3> ya da sadece sınırlarıyla bir mekanı tanımla
(3) Boşluk değerleri, örneğin derin
mak olası değildir.
lik, uzunluk gibi boyutlar hareket
yönü, aydınlık, vb.
Mekan hareketle belirlenir. f3oşluğun mimarinin ayırıcı öğe
si olması onun en gerçek yaşam değerlerinin ifadesi ol
masındadır. Canlı varlık hareketlidir. Hareket ise ancak boş
lukta olabilir. Böylece mekan içindeki potansiyel hareket
olanaklarına göre tanımla"nacaktır. Bu hareket sadece ya
pı içinde bir yerden bir yere gitmek şeklinde değil, aynı
zamanda içerdeki insanın bakışıyla yapı sınırlarına doğru
uzanan görsel bir harekettir.
16
öznel nitelikleri olduğunu kabul ediyoruz. Öznel oluş bi "Bir mimari üslıip, bir kültür ol
reye, çağa , bireyin içinde yaşadığı topluma ve o sırada için gunluk çağına eriştiğinde baş
layabilir. Güzel sanatların
de bulunduğu koşullara bağlı olarak değişen bir seçme po
onları ifade edebilmesi için fel
tansiyelinin varlığını gösterir. Kişi ya da toplumun herhan
sefe, din, politika ve bilimin
gi bir eylemine bağlı iki olgunun birbirinin aynı olması ola
- bütün bir Rönesans
nağı yoktur. Bu seçim başka alanlarda olduğu kadar, yapı düşü ncesinin- hazır olması ge
alanında da, yapı eyleminin nesnel niteliğini aşan, tanımı rekiyordu . . ,
zor değer yargılarına dayanır. Bu değer yargıları içinde
P.Frankl, Principles of Architec
uzun süreli, birey seçimini aşan ve tarihi evrim içinde top
tural History. M.I. T. Press,
lumsal değer yargıları niteliğini kazananlar, özel yapı ey Cambridge 1968, s.2
lemini mimarlık dediğimiz sanat eylemi haline dönüştür
mektedir.
Yapı eylemini sanat haline getiren, başka bir deyişle mi
marlık yapan şey, zorunlu olarak, yapı kavramını mimarlık
kavramından ayırmaz. Belirli bir amaca hizmet etmek için
yapılan bir yapının, estetik savlarla .Yapılanlardan nerede
ayrıldığını söylemek kolay değildir. üte yandan her yapıyı
sanat yapıtı olarak göcmek, onu bir beğeni konusu haline
getiren öznel seçimin niteliklerine bağlı olarak tanımlamak
da zordur. Herhangi bir yapıya sanat yapıtı niteliğini kazan
dıran, genellikle toplumun estetik anlayışı, güzellik anla
yışı denen yargı olmaktadır. Fakat bunu söylemekle este
tik değer yargılarının ne olduğu açıklanmış olmuyor. Bun
ların bireyden bireye, toplumdan topluma değişen nitelik
leri olduğu savı, değişmeyen evrensel nitelikleri olduğu savı
kadar güçlüdür. Mimarlık tarihi her iki yönde de, savunu
cuları haklı çıkartacak örneklere sahiptir. Herkesin üzerinde
anlaşabileceği tek nokta, yapı eyleminin salt nesnel istek
lerin belirlediği amaçları aşan bir yönde gelişmiş olması
dır. İnsan fiziksel çevresini yaratırken onu güzelleştirmek
istemektedir. Bütün biçimlendirme eylemlerinde, başarılı
olsun olmasın, insan gönlünce bir seçme yapmaktadır. Ya
pının biçimlendirilmesinde bu güzelleştirme isteği en ilkel
uygulamalarda da gözlenir. Bunun için 'Yapı'yı mimarlık
tan ayırmanın zor olduğunu söyleriz. Bilebildiğimiz
en eski çağlarda da, mimarlık dediğimiz fayda güden sa
nat eylemini buluyoruz.
Mimarlığı sadece bir iç mekan sanatı olarak kabul eden
sanat tarihçileri, gerçek anlamda mimarlığın bazen Pan
teon'la başladığını ileri sürmüşlerdir. İsviçreli sanat tarih
çisi S. Giedion, ilk mekan araştırmasının Mezopotamya'
da görüldüğünü, oradaki ilk tapınaklarla başladığını
ileri sürer<4>. (4) S. Gıedion, The Beginnings of
Bu yargı mimarlığı anıtsal yapı ile eşdeşleştirmekten ileri Architecture, Washıngton. 1964.
gelmektedir.
Gerçekte modern bir ev ne kadar mimarlık ürünü ise, ilkel
uygarlıkların konutları da benzer nitelikte mimarlık ürünü
olarak kabul edilebilir. Eski uygarlıkların çok az tanıdığı
mız konutlarını faydacı yanları ağır bastığı ve çağlarının tek
niği gelişmiş mekan yaratmaya elverişli olmadığı için ilkel
yapıcılık ürünü olarak görmek ve mimarlık saymamak, mi
marlığı çok dar sınırlar içine hapsetmek olur. Günümüzde
de, salt faydanın her zaman bilinçli olarak sanat düzeyine
ulaştığı iddia edilemez. Burada yapılabilecek ayırım, diğer
17
sanat dallarında da yapılabilecek ayırımdan ibarettir. Na
sıl eline kalem alıp bir yüzey üzerine bir şeyler karalayan "Basit ve doğrudan algılandı
çocuğun ya da amatörün eylemi resme yönelmiş bir ey ğında mimarlık ışık, gölge, me
lem ise, özel yapı eylemi de mimarlığa yönelmiş bir ey kanlar ve çizgiler kombi
lemdir. Bir amatör deseninden gerçek resmin bütün nite nezonudur. Bu bir kaç öğe mi
liklerine sahip bir sanat eseri çıkmasında var olan bütün marlık deneyiminin çekirdeğini
olasıklar bir yapının mimarlık eseri olmasında da vardır. oluşturur. Bu deneyimi ne
edebi hayaller, ne tarihi im
geler, ne bilinçli safsatalar ya
Yapının güzel olması, bir yandan belirli bir gereksinmeyi da bilimsel hesaplar saptaya
karşılarken öte yandan dış biçimi, iç sınırları, boşlukları, bilir, olsa olsa onu çerçeveler
rengi, yüzeylerinin dokusu ve ölçüleri, ışığı ve gölgesiyle ve zenginleştirirler... "
de hoşa gitmesi ve insan beğenisini doyurması anlamına
"... Mimarlık sanatı mekanlar,
geliyor. Çoğu kez bu beğeni, sadece saf estetik duyguları kütleler ve çizgilerin doğrudan
değil, fakat toplumsal ve simgesel değerleri yansıtıyor. Bu kavranan görüntüleriyle ilgi
bakımdan biçimlendirmenin öznel, salt faydayı aşan nite lidir. Ve bu görüntüler insan et
liklerini kapsıyor ve daha geniş bir fayda, daha geniş bir kinliklerine bağlıdır. Bu
gereksinme, daha genel bir işlev kavramı tanımlamayı ge mekanlarda dolaştığımızı hayal
rektiriyor. Bu geniş kapsamlı ve güzellik isteğini de içeren edebiİiriz. Bu kütleler kendimiz
gibi, iter ve itilirler. Bu çizgileri
gereksinme ancak toplum kültürünün tümü içinde bir an
izler ya da betim/ersek onlar
lam taşır. Nasıl saray sadece sultanın evi olmaktan fazla
bizim yolumuz ya da jestimiz
birşeyse, bir anonim büro cephesi de yapan, yaptıran, kul
olabilirler."
lanan ve seyredenin sadece ekonomik, ve işlevsel değil,
Geoffrey Scott, The Architec
sosyal ve kültürel eğilimlerini de çeşitli ölçülerde yansıtır.
ture of Humanism Doubleday,
Bu geniş sınırlar içinde ele alındığı zaman yapı, mimarlık
New York 1956, s.157.
dejiğimiz uygarlık eyleminin kendisi olur. O zaman anıt
sal bir cami ile bir gecekondu arasındaki farklılaşma, mi
marlık olgusunun meydana gelme niteliğinden ötürü de
ğil, amaç tanımının kapsamından ve olanakların sınırlılı
ğından ileri gelir. Öyleyse yapı yapmak ile mimarlık birbir
lerinden nitelik yönünden farklı değillerdir: Birisi diğerinin
doğal devamıdır; ya da farklı derinliklerde tanımlanan ay
nı etkinliklerdir. Mimarlık daha bilinçlenmiş bir yapıcılık
tır, denilebilir. Fakat Anadolu'nun bir köşesinde, bir köy
lü ustanın yüzlerce yıllık denemelerden süzülmüş biçim
lerle, bir küçük başyapıt ortaya koymasınınjkişisel bilinç
lenmeyi, özneİ beğeniyi aşan bir yanı vardır. Bu yapıcılık
uzun bir tarihi gelişmenin ve toplumsal bilincin ifadesidir.
Gerçekten de tarih içinde ne kadar geri gidersek gidelim,
özel yapı eyleminin bireysel yaratmayı çok aşan bir geliş
menin sonucu olduğunu gözleyebiliriz.
18
dış biçim, öznel öğeler ve başka verilerin yanyana gelme
siyle oluşmaz; herhangi bir eşya veya insani eylem gibi,
bileşenleriyle değil, bütünüyle var olur. Onun için bazı dü
şünü r ve eleştiricilerin, işlev, strüktür, malzeme, ya da me
kan özelli klerini ve çevre koşullarını ikinci plana iterek, mi
marlığın öncelikle politikayı, ırkı, tekniği, ya da ulusu ifa
de ettiğini savunmaları mimarları da bağnaz yorum ve uy
gulamalara sürüklemiştir. En güzel, en olumlu yapının han
gi öğeleri, hangi ölçüde yanyana getirdiği, işlevselliğin mi,
sim geselliğin mi, beğeni ölçütü olduğu her zaman geçerli
bir gerçek olarak söylenemez. İngiliz eleştirmen G. Scott'
un vaktiyle söylediği gibi, "estetik içgüdünün bazen işlev
ve yapımdan esinlenen özellikleri, bazen onlara karşı gi
den bir tutumu olabilir."• Gerçekten de, hiçbir insan eyle ,. G.Scott, The Architecture of Hu
mi tek bir bileşenin sürekli etkisi altında meydana gelme manism, s. 17.
miştir. Yapı da, çoğu kez çözümlemesi zor olan, çeşitli bi
leşenlerin katkısıyla gerçekleşir. Mimarlık tarihinde de, gün
cel eleştiride de doğru yorum, yapının oluştuğu ortamla
ilişkilerini sağlıklı olarak ortaya koymaya bağlıdır. Mimar
lık alanında bir yapının meydana gelmesindeki etmenler,
bütün diğer sanat kollarından daha çeşitlidir. Masa başın
da yazılan bir romanın yaratılma koşullarını çözümleme
nin bile ne kadar zor olduğu düşünülürse, faydacı yapı ey
leminin sanata dönüşümündeki etkileri ayıklamanın ne
denli karmaşık olacağı anlaşılabilir. Yaşadığımız çağa yak
laştıkça, yapı ile onu meydana getiren koşullar arasındaki
ilişkileri daha iyi görüyoruz. Fakat tarih çağlarının eski kat
larına doğru bu ilişkilerin gerçek çehresi, hele yapıldıkları
çağın insanları için taşıdıkları anlam, gittikçe karanlık bir
hal alır. Belki tarihte geriye doğru gittikçe yapı eyleminin
bileşenlerinin azaldığı düşünülebilir. Belki de bu nedenle
mimarlık estetiğinin kurucuları bu ilk çağ ürünlerinin ana
lizi üzerinde özellikle durmuşlardır. Hatta mimari etkinliğin
temel i l kelerini ilkel yapı çağlarında arama modasının hiç
bir zaman geçmediği de söylenebilir. Oysa her kültür aşa
masında yapı yapmanın doğasına bağlı tavırların dışında,
kişi ve toplum yaşamının değişik özellikleriyle belirlenen
ve ancak ürünle tanımlanan, ve kesin bir çözümlemesi bel
ki de olanaksız ölçütler mimari olguyu yönlendirmiştir.
19
iV.Toplum örgütlenmesi ve İşlev
Kavramı
a. Toplum olarak örgütlenmiş olan insanların karşılıklı iliş V.Scamozzi, /'idea dell'Architet
kilerinin gerektirdiği eylemler yapı gereksiniminin niteliği tura Universale, 1615, Bölüm
ni belirlemektedir: Aileye ev, ölülere mezar, dinsel eylem 1,3. kitap Giusta Nıcco Fasola,
ler için tapınaklar yapılıyor. Böylece yapının işlevi en ge Ragionamenti Su/la Architettura,
Citta di Castello, 1949, s. 79.
niş anlamı ile, sosyal örgütlenmenin ifadesi olmakta, bu
örgütlenme yapı tiplerini doğurmaktadır. Toplum örgütlen
mesi geliştiği yani uygarlık düzeyi yükseldiği oranda, yapı
çeşitleri artmaktadır. Bu örgütlenmenin en gelişmiş oldu
ğu büyük kentlerdeki farklı yapıları bugün bile küçük kent
ve köylerde bulma olasılığı yoktur.
b. Toplum kültürünün kendine özgü nitelikleri, yapı biçim
lenmesini, niceliksel gereksinmelerin ötesinde, saptayıcı,
önemli bir etmendir. İkisi de aileyi barındırdığı halde, bir
Japon'la bir İranlı'nın evi aynı değildir. Anadolu insanının
oturduğu ev, Anadolu'daki toplum hayatı ile açıklanabilir.
Etkinliklerinin farklı toplumlardaki tanımları birbirlerine ben
zedikçe, yapı programları da birbirlerine yaklaşır. Stadyum
ların, büroların her yerde birbirine benzemesi, uluslarara
sı ilkelere dayanılarak yapılmalarındandır. Fakat toplumların
özel eğilimleri, yapı programlarını aynı genel gereksinme
sınıfı içinde de olsa, etkiler. Her toplumun tarihi gelişme
sinin ortaya koyduğu gereksinmeler, bunları karşılayan yapı
programları ve bu programlarla uzun zaman süreleri için
de bütünleşmiş kültür özellikleri yapı üretimini yönlendi
rirler. Bunların bir kısmı kolayca belirlenebilir: Eski bir Türk
evinde odaların çok amaçlı düzeni ya da bir caminin, bir
eski hamamın düzenleri gibi; ya da daha ince uygulama
ayrıntılarını etkileyen özel kültürel eğilimler de vardır: Belli
renklerin ve ölçülerin yeğlenmesi gibi.
Kullanılan düzen ve biçimler bazen sınırlı gruplarca, ba
zen bütün toplumca benimsenir. Kullanılış yaygınlaşıp. sü
rekli oldukça, çağ üslupları ortaya çıkar. Gerçi toplum ta-
20
rafından tutulan biçimler bazen yabancı olabilir. Örneğin
bu yüzyıl başında İstanbul'da mimariye egemen olan Art
Nouveau, ithal edilmiş bir evrensel akımdır. Fakat böyle
bir uyarlama süreci, yine o toplumun kültürel eğilimlerini
yansıtmaktadır.
Gereksinmeler yapı eylemine yöneltir, fakat onu tek başı
na belirlemezler. Gerçekten de gerektiğinde, insan açık ha
vada, mağarada, çadırda da yaşayabilmekte, tQplantıları
nı açık meydanlarda yapabilmekte, çocuğunu bir ağaç ko
vuğunda dünyaya getirebilmekte, bir evi tapınak olarak bir
hangarı konser salonu olarak kullanabilmektedir. Demek
ki sosyal, ekonomik dinsel, bireysel ya da toplumsal olsun,
gereksinmelerin yapı tipini ve programını ortaya koyması
yapı biçimlerini bunların direkt sonucu olarak görmeyi ge
rektirmez. Bir başka deyimle barınma ve ailenin bir arada
oluşu mimari anlamda konutu tanımlamak için yeterli de
ğildir.
c. Yapıcının yaratıcı kişiliği, içinde yetiştiği toplum kültürü-
. nün etkisi altında oluşur: mimar, içinde yetiştiği toplumun
davranışlarından soyutlanamaz. Bunlardan bağımsız ola
rak bir yaratma olgusu, bir yaratıcı düşünülemez. Mimar
lık, toplumsal sanat sıfatını, sadece teknik ve ekonomik ne
denlerle değil, fakat toplum ve kişi yaşantısıyla içiçe ilişki
si nedeniyle, tanımlanmasının ayrılmaz bir özelliği olarak
taşır. Resim, heykel, müzik ve şiir de toplumun işa.retini
taşırlar; meydana gelmelerinde karışık sosyal ve psikolo
jik etkenler rol oynar. Fakat ressam, heykeltraş, müzisyen
için toplumun belirlediği sınırlamanın tanımı daha zordur.
Bir şiirin yazılması, bir resmin yapılması, sanatçıdan baş
ka kimsenin isteği ve ortaya koyduğu koşullar olmadan ger
çekleşebilir. Mimarlıkta bu özgürlük de yoktur. Cünkü ya
pım için gerekli ekonomik olanaklar genelde mimarı yapı
yı isteyene bağımlı kılar.
yalar, yapı elemanları, sıhhi bloklar yapılıyor; odalar, büro müzde karşıtını da doğur
lamalar var. Bütün bunlar işlev kavramının özel, gelişmiş Fakat daha 1920'de L e Corbu
görüntüleridir. sier Vers une Architecture adlı
kitabında "Mimarlık sadece
Yine de bu uygulamaların bilimsel nitelikleri hakkında şim fayda gütmenin ötesindedir.
dilik fazla inançlı olmamalıdır. Standardizasyon gerçek bir Mimarlık plastik bir olgudur... "
işlevsellikten çok, bir ekonomik zorunluluk, bir kütlesel üre diyordu.
tim zorunluluğudur. Gereksinmeler formül ve sayılarla ifa
de edildiklerinde bu sayısal sınırlamaların işlev kavramı
nın genel ve ideal yönleriyle çatıştığı görülür. Gerçekten
de 175 santim boyunda insanlar için düşünülen yapı öğe
si ya da eşya, insanların çoğunluğu için ideal değildir.
Standart iskemleler çok küçük bir azınlık için uygun yük
sekliktedir. Başka bir anlatımla ekonomik zorunluluklar iş
lev kavramını organik bir uyumdan soyutlama ve sınırla
ma yoluyla, katı faydacı bir niteliğe sokmuştur.
getirebilen kimliği işe karışmakta, toplumun psikolojik du adı verilen kilisesinde Gotik bir ki·
liseye Antik Mimariden esinlenmiş
raganlığı öncü sanatçıların çabalarıyla sarsılmaktadır. Ya
bir dış mimari düzen giydirmişti.
pı yöntem ve malzemesinin çok yavaş değiştiği çağlarda, Fakat ondokuzuncu yüzyıla gele·
bazı yeniliklerin doğrudan doğruya yaratıcı sanatçılardan ne kadar yapı tekniği. strüktür ve
geldiği de kabul edilebilir. biçim arasında çelişmeli uygulama
lar pek olmamıştı. Toplumun tek
Bu gelişmeler sürecini yakın geçmişte izlediğimizde, mo nik olanaklarıyla mimari ifadenın
dern teknolojinin verilerini yapı alanına sokanların mimar karşıtlaşması yönünden ondoku
lar değil, fakat mühendisler olduğunu görüyoruz. Betonar zuncu yüzyıl mimarlık tarihinde bir
me ve çelik strüktürlü yapıların gelişmesinde ilk deneme dönüm noktasıdır. Yirminci yüzyıl
leri onlar yapıyorlar. Bunun önemli nedenlerinden biri, ça da bu yabancılaşma sürecine tep
ki olarak. eskı üsluplarla ilişkiyi her
ğımızda yapıcılığın mimar ve mühendisler arasında bölün
noktada kesme gerekliliğini savu
mesidir. Tarih boyunca köprü, cami ya da saray yapanlar nan çağdaş mımarı akımlar doğ
arasında uzmanlık açısından hiç bir fark yokken 18. yüz muştur.
yıldan öteye, mühendisler mimarlardan ayrılmaya başla
mış ve bu ayrılık özellikle 19. yüzyılda yapı strüktürü ile bi
çimi arasındaki ilişkiyi olumsuz yönde, bir süre etkilemiş
tir. İçeriden çelik strüktürlü , dışarıdan Antik sütun nizam
larıyla süslenmiş yapılar, geçen yüzyılın teknikle kültürel
davranış arasındaki çelişkisini en iyi yansıtan görüntüsü
dür. Bugün sanayileşen ülkelerde değişik görüntülü de ol
sa, benzer çelişkiler yaşanmaktadır.
Tekniğin biçim sınırlarını belirlediği bir gerçektir. Ancak
Bessemer yönteminin ortaya koyduğu malzeme ile daha
güvenilir çelik strüktürler yapma olanağı gerçekleştikten
sonra günümüz kent siluetlerinin özgün'öğesi olan gökde
len, bir yapı türü olarak ortaya çıkabilmiştir.
Malzeme ve teknik koşullar tek bir mimari ürünün ortaya
çıkma sürecinden çok daha uzun ömürlü oldukları için, on
ları toplumsal veri olarak değerlendirmek zorundayız. Ta
rihi süreç içinde teknik, doğrudan doğruya yapı faaliyeti
nin amaçlarına uygun olarak meydana gelmiş olabilir; ör
neğin, Mezopotamya'da kerpiç bu şekilde bulunmuş olma
lıdır. Ağaç çatı, tonoz ve kubbe hep yapı eyleminin özel ko
şulları içinde ortaya çıkmışlardır. Bu özel koşulları, toplum
ların ulaştıkları uygarlık düzeyi saptar. Bu açıdan ele alındığı
zaman, çağımız ilginç gelişmeler gösterir. Günümüzde tek
nolojinin çok yönlü niteliği, özel ve genel yapı alanlarını,
şimdiye kadar akla gelmeyecek şekilde, birbirine bağla
maktadır. Benzer yapım sistemlerinin, benzer malzeme ile,
otomobile, gemilere, evlere uygulanmaması için bir sebep
yoktur. Paslanmaz çeliğin, alüminyumun, plastik malzeme
nin kullanılma alanları evrenseldir. Bu malzemelerin veya
yeni tekniklerin gelişmeleri, saf mimarlık alanının sınırları
dışında olmakta, toplum tarafından hazırlanıp mimarların
kullanılışına sunulmaktadır. Mimarlar için bu hızlı gelişme
nin ortaya koyduklarını izleme ve kullanmanın hemen he
men olanak dışı olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle de
geleneksel mimar tanımı, bir bakıma, anlamını yitirmiştir.
24
Toplums a l Değer Yargılarının Rolü
25
ğin yara
genel olarak kabul edilmiş uzun süreli bir gelene
ına bağlan abil ir. Belki de başyap ıtların ya
tılmam ış olmas
uygar lıkların sa
ratılm ası, özellik le M ısır. Yunan gibi eski
belirti ldiği g i b i , çoğu kez sürek lı g: ıışmel erın
natlar ı için
yetkin liğe eriştik leri çağla ra ras amak� tadır Çagım ızda bu
su reçte. uzun su
deney birikim ine geçmi şten degışı k bır
iletışım ıle ulaşılm ak
reli yoğun laşma ile değil, fakat yoğun
daha evrensele
tadır. Günümü z uygarlığ ının.her zamand an
ri
dönük niteliğiyle, bütün insan top l u m l a r ı n ı n kültürel bi
kimlerine dayanarak yetkin düzeye ulaştıracak sayısız ola
naklara sahip olduğu düşün ülecek olursa. her gün d ü n
y a n ı n b i r köşesinde büyük bir yapıt yaratılabilmesi i ç i n ge
rekli koşulların bir araya geldiği söylenebilir.
26
bildiği kadar, gereksinmelere uygun olarak biçimlendirir.
Fakat yapıyı kullanacak olanların yaşamları önceden bili
nemeyeceği için, insanlar yapıyı genellikle mimarın tasa
rımından farklı olarak kullanılırlar. Bir ev başlangıçta mi
marın iradesine uygun olarak döşense bile, bu kısa bir süre
sonra değişir. Mimarinin tasarımındaki kullanılış ile yapıyı
kullananların davranışları arasındaki farklar nedeniyle iş
levsel gereksinmeleri yerine getirmenin yanında insanın
mutlu olacağı bir ortam yaratma çabası göstermek mima
rın amacı olmalıdır. Bu onun, insanlara nasıl yaşamaları
gerektiğini öğreten, onları kendi yaptığı fiziksel çevrenin
kurallarına uymağa zorlayan biri değil, fakat onların ken
dilerinin ilgi duyup benimseyecekleri, içine yerleşmekten
zevk duyacakları, köşesine bucağına sahip çıkacakları or
tamı yaratan bir sanatçı ve yapıcı olması anlamına gelir.
Bunu yapabilmesi, bir oranda, çağının ve yapı sahibinin
düşünce ve duygularıyla uyum içinde olmasına bağlıdır.
Biçim
27
V. Geleneksel Yapım Malzemeleri
ve Yapım Teknikleri
Taş
lerdir. Maden Çağından öteye taş kesen aletlerin gelişmesi ki diğer yapılarla beraber büyük bir
külliye oluşturuyordu. Ve
taş mimarlığının daha ayrıntılı biçimlere ulaşmasını sağ
"merdivenli" " ya da kademeli deni
lamıştır. len tipte yapılmıştı.
İlkel taş yap ı n ı n diğer bir niteliği. kütlesel oluştur. Bu. mal
zemenin çok küçük parçalar halinde kullan ılamaması, yani
çok parçalılığa olanak vermemesıyle açıklanabil ir. Mısır mi
marisinin, bu kütlesel oluşa paralel olarak, büyük düz yü
zeyleriyle de kimlik kazandığı görülüyor. Fakat düz yüzey
ilkel taş mimarlığının ayrılmaz bir nıteliği değild ir. Örneğin
Hint mimarlık geleneğinde yine üstüste konmuş büyük taş
bloklarla meydana gelmiş yapılarda kütlesel karakterin ya-
30
nı sıra.düz yüzeylere hiç yer verilmediğıne ve bütün yapı
yüz ü n ü n zengın bir yontu bezemesi ıçin araç olarak kulla
nıldığı na tanık oluyoruz.
Ağaç
Ağacın, geçmiş uygulamalarda gözlediğimiz diğer önem ( 1 7) Dorik tapınaklar. eski Yunan
li bir özelliği, sonradan başka malzemelerle inşa edilmiş mimarisınin ilk üslubu olan ve dor
birçok mimari biçimin önceleri onun olanaklarıyla, onun kavimlerine bağlandığı ıçin o adla
damgasını taşıyarak meydana gelmiş olmalarıdır. Ege ve tanınan "Dor düzenı ' "nde yapılan
tapınaklardır.
Akdeniz bölgesindeki tapınak ve mezar yapılarında. örne
. {18) Güneybatı Anadolu"da kayala
ğin Dorik tapınaklardaım veya Güneybatı Anadolu da Lik
ra oyulmuş olan bu mezarlar 1.6.
8ı
ya mezarlarında11 ilkel ağaç örneklerin etkisi saptanmak 600-200 arasından kalan. ılgınc
tadır (Şekil 6 ). Mısır yapılarının özgün iç bükey kornişleri cephe düzenlı basıl odalardır.
33
ve d a i re prof i l l i s i l m e l e r i d e, vaktiyle b e l i rt i l d i ğ i g i b i , saz
g i b i b i t k i s e l malzeme i l e yap ı l a n daha i l ke l yap ı m te k n i k
l e r i n i n a n ı s ı olabi l i r (191 ( 1 9) A . Choisy. Histoire de l 'A rc
hitecture, 2 cılt. Paris 1 954. (ilk
Ağac ı n m a l z e m e o l a ra k taşa olan en büyük ü st ü n l ü ğ ü h a baskısı. 1 899).
fifl i ğ i , ç e k m e ve eğ i l m eye daya n m as ı d ı r. Bu öze l l i k ağa
c ı n b ü y ü k a ç ı k l ı k l arı g e ç m e kte taşa yeğ l e n m es i n i n n ede
n i d i r. Tavan ve döşeme m a l ze m esi ol arak ta r i h i m i m a r l ı
ğ ı n e n yayg ı n m a l z e m es i d i r. Y i n e çekm eye karşı daya n ı k
l ı l ı ğ ı n d a n d o l ayı kaba d uvarlarda bağ layıcı h at ı l o l arak k u l
l a n ı l m ı şt ı r. Ağ a c ı n e ğ i l meye karşı dayan ı k l ı l ı ğ ı n ı n y a p ı b i
ç i m i n i et k i l eyen b i r d i ğ e r görü ntüsü taş ı r m a(2oı s t r ü k t ü r l e
r e olanak sağ l a n m a s ı d ı r. B u b a k ı m d a n ç ı k m a l a r ı n taşırma (20) Taşıyıcı yapı öğelerinin duvar
ların veya ayakların üzerinden boş
l a r ı n doğal m a lz e m e s i d i r. Öze l l i k le Türkiye'd e ko n u t yapı
luğa doğru uzanma olgusunu
ları n ı n a n a malzemelerinden biri olan ağaç, saçak ve c u m anlatmak için mimari sözlükte
ba g i b i özg ü n y a p ı öğele ri n i n k u l l a n ı l ı ş ı n ı n yayg ı n b i r h a l e Fransızca "Portafo " (porte-a ta
g e l mesi n i n n e d e n i sayı l a b i l i r. ux) sözcüğü kullanılır.
Toprak
36
Yerli Evleri (Pueblo). New Mexico. ABD.
Yerkürenin orta kuşağında evrensel bır kullanımı olan toprak
malzeme yığma kerpiç olarak tarihin bütün yerleşme
dönemlerinde kırsal mimarinin özgün görünüşlü temel
malzemesidir
Kerp i ç i n f ı rı n l a n ı p t u ğ l a h a l i n e g e l m e s i , i n s a n ı n e l i n e taş
g i b i , daya n ı k l ı , ye n i b i r yap ı m a lzemesi veriyor. Ü ste l i k bu
m a l z e m e d i ğ e r l e r i g i b i b e l i r l i b ö l g e l e rd e d eğ i l , fakat h e r
yerde b u l u n a b i l e n e n ekono m i k m a l z e me d i r. B i r b a k ı m a ,
kerpiç ve t u ğ l aya fak i r i n m alzemesi d e den i l e b i l i r. B u öze l
l i k l e r i y l e ağac ı n kolay e l d e e d i l m e d i ğ i h e r yerde k o n u t ya
p ı s ı n ı n a n a m a l z e m e s i n i kerpiç ve t u ğ l a o l u şt u r m u şt u r.
D ü n y a n ı n orta k u ş ağ ı n d a k i b ü t ü n bölgelerde k ı rsal k o n u t
m a l z e m e s i kerpiçt i r .
37
Kabus 'un kümbedi. Gurga n . İra n . 1 0.yüzyıl.
Tuğla bütün kullanılrlığı iilkelerde masif yapıyı yaratmıştır
Özellikle yüksek yapı bunu gerektirir. Üç boyutlu eklemlenme
b u rada da taş yapıda olduğu gibi. Keskin geometrik etki
düzenini teşvik eder.
38
n unda , bütün doğal malzemenin işini gören homojen bir
yapı malzemesi olarak betonun ortaya çı kmasına u l aşıyor.
Taş, ağaç, tuğla, h arç, geçm işin bütün uygarl ı klarında ev
rensel bir k u llanma niteliği gösteren ve g ü n ü m üze kadar
değerle rini koruyan yapı malzemeleridir. Bunlara bakır, de
mir kurşun g i bi maden ler, bronz gibi alaşımlar, alçı, cam
ve çeşitli boyalar, pişmiş toprakla yapılan d iğer yapı mal
zemeleri n i de ekleyince, yakın zamanlara gelene kadar in
san ı n e l i n de, yapı eylemini yerine getirmek için bulunan
malzemelerin l istesi tamamlanmış sayı lır. Bu malzeme ile
piramitler, stu pa lar, tapınaklar, saraylar, camiler, kiliseler
ve bugün hala b i r ölçüde çevremizi meydana getiren ya
pılar yap ı l m ış, yan i bütün bir i nsan l ı k geçmi ş i n i n yapıcılığı
oluşm uştur.
Sanayi Devri m i , özellikle g ü n ü m üzde, yapay malzeme ala
n ı ndaki hızlı gelişmelerle bu geleneksel ve uzun ömürlü
l isteyi köklü olarak değiştirmiştir. B u g ü n kü malzeme bol
luğu ve ona paralel olarak , tekn i k olanakların artmasın ı n
g ü n ü m ü z m i marı n ı şaşırttığı söylenebi l i r. Yapay malzeme
kendisiyle birlikte şimdiye kadar al ışıl mamış bir detay in
celiği ve duyarl ı l ığ ı geti rmekted i r. Buna fabrikada seri ha
l i n d e ü reti m eklenince, çağdaş yapı bir yerde, makine gö
rünüşüne u laşrıaktad ı r. Yine de, g ü n ü müz mi marlığı nda
geleneksel malzeme önemini yitirmiş değ i l d i r. Taş, ağaç,
tuğla, yüzyı llardan kalma alışkanl ı klar nedeniyle olduğu ka
dar, çoğu kez yeni malzemeden daha ucuz oldu kları i ç i n ,
bazan doğal d o k u v e renklerinin güzelliğinden dolayı , çağ
daş ya·p ı c ı l ı kta kullanıl maktad ı r. Yap_ay malzemen i n ren k
ve desen lerinin doğal malzemeden esi nlenerek yapıldığı
da görü l mekted i r. Bugün halk yapıcıl ığını n dışında, gele
neksel malzem e n i n , e konomik zoru n l u luklardan çok, es
tetik nedenlerle ku l l a n ı ldığı bir aşamaya vard ı ğ ı m ız söyle
nebi l i r. Y i n e de bir zamanlar Le Corbusie r ' n i n " Kaba Be
ton" u b i r doğal malzeme gibi, bütü n dokusu ile kabul et
t i rmeğe çalışması türünden çabalar sonunda, yapay mal
zemenin de, doğal malzeme gibi sem pat i k bir kabule gi
derek kavuşacağı ö ngörülebilir.(22l (22) Le Corbusier (1887- 1 965) özel
likle Marsilya 'daki Unite d'Habita
Malzemenin yap ı msa! nitelikleri yan ı nda, görünüşü de mi
tion 'da ( 1 94 7- 1 952) Beton Brüt'ün
marı yakı ndan i lgilendiri r. Bununla birlikte malzemenin do öncülüğünü yapmış ve mimarlık
ğal dokusuna olan ilgi erken o rtaya çıkmamışt ı r. Mısır, Yu kamuoyuna modern yapay malze
nan uygarlıklarından kaları anıtlarda, bizi heyecan landıran menin tekstür ve renginin kabul
taş, mermer öğeleri n , zamanında sıva ve boya ile ört ü l ü edilebilirliğini kanıtlamıştı.
o l d u ğ u n u biliyoruz. Batı d ü nyası nda, Romalılarla, doğal
malzeme n i n kendi ren k ve dokusu için, bir ölçüde, değer
lendiril mesine başlanıyor. Son radan bu gelişme, Ayasof
ya gibi bir erken Bizans yapısının mermer d uvar kaplama
ları nda görüldüğü gibi, üstün bir kompozisyon tekniği için
de ilgi çekici bezemese! bul uşlara olanak sağ lamıştır. O
g ü nden sonra d oğal malzemeleri n , bu amaçlarla kullanıl
maları s ü regelm işt i r. Fakat ancak g ü n ü m üzde, doğal mal
zemelerin yap ı msa! ve strükt ü rel o lanakları önemini kay
bettikten son ra , estetik n iteli klerin ön plana ç ı ktığı n ı gö
rüyoruz.
39
V I . Gelene ksel Strü kt ü r
42
lik le dai re, kare ve çokgen planlı olur. Ayak ise, örtüden
gele n yükleri alacak şekilde çok karmaş ı k biçimlere sa
hip olab i l i r. Çokluk, taşıyıcı ayakların biçi mleri, Gotik b i r
yapıd a çok özg ü l olarak gözlenebileceği g i b i , ö rt ü n ü n b ü
tün düze n i n i yansıtabi l i r.
Aya kların da, d uvarlar g i b i , örtüye bağ l ı olarak biçimlen
mesi, geleneksel strüktü rde biçim yaratılması n ı kontrol
eden başlıca etmen lerden birinin örtü olduğ u n u göster
mektedi r. Başka bir deyi m le, mekan tasarı m ı , yatay s ı n ı r
landırman ı n gerekleri n e en az d üşey sını rlaman ı n koşul
ları kadar bağlı olmaktad ı r. Şekil 10. Ayak ve sütun.
Örtü Öğeleri
Kemer
Büyü k mekan tasarımlarına ulaşan yol, kemerin bulunma Şekil 12. ilkel kemer
Tonoz
Kubbe
D .
45
biçimsel kaynağının yukarıd � sözü edilen ağaç taşı rtma
örtü olduğu da ileri sürülmüştur. Gerçekten ılk kubbeler sta
tik bakımdan, kemer, tonoz s istemine değ i l , fakat düz at
kı sistemine daha yakın bir karakterded ir. Kubbesel örtü
biçi m i , başlangıçta örtülecek yapı n ı n daha çok daireye
benzeyen sınırlarına uymak zoru n l u l uğundan çıkmış ola
bilir. Bir ölçüde gelişmiş olan, örneğ in Ege tolosları g i bi
m ezar yap ı ları , taşırtma tekniğinde i nşa edilmiş, kon i k bi
çimde sahte kubbelerle örtül üd ü r <29ı (Şekil 1 6) .
Kubbenin statik açıdan gelişmiş şekli, b i r kemerin aksı çev
resinde dön mesiyle elde edilen ve onunla aynı statik özel
l i klere sahip ola n ı d ı r. Bu kubbe, beşik tonoz gibi
m es netlerinde sürekli bir taşıyıcı yüzeye gerek gösterir.
Bu yüzden de dairesel bir kaideye oturması gerekir. İ l k
an ıtsal u ygulamalarda, özellikle Roma çağ ı nda, kubbeler
46
d air ese l pla n l ı yapıların Qrtüsü ol muştur. Panteon bu uy
g ula man ı n u n l ü bir örneğidir(3°l. Fakat anıtsal m imarlığın
daha ilk aşamasında, insanlar dikdörtgen veya kare planlı
hacim leri esas alan bir mimarlık tasarımına ulaşmış olduk
la rı için kubbe başlangıçta elverişsiz bir örtü sistem i ola
rak görülmüş olabilir. Çünkü diğer eğrisel örtü tiplerine gö
re , kare ya d a d i kdörtgen bir altyapıya daha güç uymak
tad ır. Kubbenin, özellikle Ortadoğu'da, diğer örtü tiplerin
de n daha önemli bir yer tutması , biçi minden çok ku bbe
nin simgesel değerine bağlanabil i r. N e var ki kubbe n i n
örtü sistemleri içinde ayrıcalıklı bir konuma kavuşması, da
iresel bir örtü ile kare bir altyapı arasındaki geçit öğeleri
nin gel işmesi sonucunda gerçekleşebilmişti r.
Küresel-bingi (Pandantif)
47
in çapı i l e aynı çapl ı b i r
rımı ·ı k·ı şe kilde olab ilir: Kub ben ..
.. gu k aren ı n d ışına çı-
·
n örttu
··
n i
"
sel
..
tedir. İkinci d u ru mda, küresel-bingi örtüden ayrılm ıştır. B i r vela teriminin çevirisidir.
Türk Ü çgeni
Ku bbeli Y a p ı Üslupları
--- -- -.
��:.t,i'S:�.<��f..-;:i���:��
lnvalides, Paris, 1 7. yüzyıl.
A vrupa kubbeli yapılarının gelişmesi Kubbeye giderek yükselen
ve katlanan bir tambur üzerinde özellikle Barok dönemde,
kulesel bir nitelik kazandırmıştır.
49
Geleneksel strü ktürlerin bu çok sınırlı olanakları yan ında
betonarmenin, çel i ğ i n , sentetik malzemenin olanak verdi
ğ i çağdaş strü ktürler çeşitl ilik ve karmaşıklık bakımından
sanayi ö ncesi i l e karşılaştı ramayacağımız boyutlardadır.
N e var ki b u çeşitliliğe yan ıt veren· kavramsal bir söz
l ü k daha gelişmemiştir. Belki de yanlış olarak biz bugün
tarihten gelen kavramları çağdaş olguları anlatmak için de
kullan mağa devam ediyoruz .133> (33) Yeni bir eleştire/ sözlüğün or
taya çıkması geçmişi ve bugünü
kapsayan kuramsal bir düşüncenin
gelişmesine bağlıdır.
50
V l l . Yapı ve Beze me
51
Strasbourg Katedrali, batı cephesi. Fransa, 1 3. yüzyıl.
Gotik taş bezeme yapı yüzünü taç kapıları özellikle
danteladan yapılmış geometrik bir sarmaşık gibi istila eder.
52
ıer, ağaç parçaları tarafınd a n taşınan alçı yüzeylerle mey
dana geti r i l i r. Bazan duvar yüzleri bezeme için bir araç
ödevi ni görür. Ortaçağ kil iseleri n i n freskleriyle ya da mo
zayi klerle süslenen yüzeyleri, Selçuk taçkapıları n ı n , Go
tik taçkapıların oymaları , Rokoko çağ ı n ı n yap ı l a r ı ,
malzemenin doğal görüntüs ü n ü , hatta yapısal özel l i kleri
ni un uttu rup, yapı yüzeylerine tüm hayal gücüne dayanan
bir oyun d ü nyas ı n ı n istem lerini yansıtır.
Bezeme iki şekilde karş ı m ıza çı kıyor: Sanatçı ya malze
menin doğal renk ve dokusu ve yap ı m tekniğinin öze l l i k
leri nden yararlanarak yüzeyler üzerinde süs etki leri
yaratıyor; ya d a yapı öğelerini sonradan başka malzeme
ve bi çim lerle süslüyor. Bezeme tekniklerinin büyük bir ço
ğ u n l u ğ u bu sonradan ekleme yönte m i n e dayanır.
Yapı öğelerin i n kendi yap ı m sü reçleri içinde ortaya ç ı kan
bezemese! karakter çokluk taş , tuğla g i bi elemanların di-
54
ren k ve d o k u s u çok kez süs et k i l eri yarat m a k i ç i n yet e r l i
b u l u n m a k t a , yapı n ı n g e n e l b i ç i m i n i n ve d ü z e n i n i n este t i k
e t k i s i ö n p l a n d a , d üş ü n ü l m ekted i r . B u n u n l a b i r l i kte m i mari
tari h i n i n bir çok çağ l a r ı n d a görü l d ü ğ ü g i b i , yapı n ı n i ş l ev
sel ö ğ e l e r i n i n s ü s l e m e a m a c ı n a uyg u n o l a ra k b i ç i m l e n d i
r i l m es i isteği İ k i nci D ü nya Savaşı s o n ras ı n ı n b i r eğ i l i m i
olarak yeniden o rtaya ç ı k m ı ştır. Öze l l i kle post-modern ola
rak ad l a n d ı r ı l a n son d ö n e m , bezemeseli v u rg u l ayan e ğ i
l i m l e r i g ü ç l e n d i rm i ş t i r .
t
� '
•
ı
55
V l l l . G ü ze l l i k, Sanat ve M i ma rl ı k
Bireyin yaratı istemi n i n ifadesi olarak kabul edebileceği "Herhalde zevk almak, tam do
miz bir içg ü d ü , çeşitliliği ve tanımı ne şekilde olu rsa ol ğasını bilmesek bile, iradi ol
sun, güzel dediğimiz şeyi istemektedir. İ nsan psikolojisinin mayan bir düşünme biçimi ol
malı. Beğeni sahibi olmak için
bir beğenme ve seçi m yapma eğilimi var. Akl ı n katkısının
kendimizi iyi ve güzel olana
tartışma konusu olduğu bu beğeni ve seçime bağ l ı olarak
alıştırmalıyız. Bunu yapmak
sanat yapıtında "güzel" dediğimiz bir n itelik arıyoruz. En için iyiyi nasıl bulacağımızı bil
eski felsefe sistemlerinden bu yana filozoflar, sanat tarih meliyiz, seçmek zorundayız.
çileri,sanatçılar v e psikologlar sanatı v e güzeli ç o k kez ta Bu seçimde bize yol gösteren
n ımlamışlardır. Fakat binlerce y ı l l ı k kuramsal çabadan aklımızdır. Bir yapıya bakar 'ne
sonra, aşağıdaki sorular g üncelliklerini koruyorlar: kadar güzel yapı! ' diye duygu
lanırız. Bir sanatçı için bu içgü
G üzellik duygusu bir içgüdü olarak i nsanın biyolojik ve psi düsel yargı yeter değildir. O
kolojik yapısı n a mı bağl ıdır, yoksa b i r düşü nsel soyutla kendine 'niye bu yapı güzel? '
ma mıdır? G üzel ' e Benedetto Croce'nin önerdiği g i b i , bir diye sorar v e hoşuna giden
sezi ile m i varılır? Her oluş için başka mıdır, yoksa hep şeylerin analizini yapmaya ça
aynı mıdır? Bir tablo ile bir doğal peyzaj ö n ü nde d uyulan lışır. Böylece sıra kendisine ge
hisler arasında bir fark var m ıd ı r? Varsa bu fark tan ı m l a lince bu analizlerin sonuç/a
nabiliyor mu? Acaba güzel sadece i nsan yaratmasıyla il rından kendi sentezini çıkara
caktır. " Viollet-le-Duc, Entre
gili bir kavram mıdır, yoksa doğal biçimlerle insanın ya
tiens, L ecture 1, s.29.
rattığı biçimlerin ortak olarak uydukları kurallar mı söz ko
n usudur? Bütü n bu sorulara verilen yan ıtlar, astronomla
rın-evren i n niteliği hakkında verdikleri yanıtlar gibi tam ay
d ı n latıcı o lmayan deneysel açıklamalardır. Felsefi sistem-
1 e r i n g ü z e l t a n ı m l a r ı , k e n d i b ağ l a m l a r ı i ç i n d e
değerlendirilebilecek d üşünse l çabalardır. Bazı d ü ş ü n ü r
ler, bili msel bir estetik olabileceğ ini ve insa n ı n psikolojik
ve fizyolojik yapısıyla estetik izlenimler arasında bel irli bağ
lar kurulabileceğini savun muşlardır:örneğin bir çizginin biz
de uyand ı rd ığ ı g üzel l i k d uygusu n u n göz ü n onu izlerken
d uyduğu rahat l ı k veya sıkıntıyla orantı l ı olabileceğ i savu
n u lmuştur (40J·; insanda kendi fiziksel hareketlerinden ç ı k (40) Özellikle psikoloji alamnda sa
mış beğenme eği l i m l eri bulunduğu, yataylık, d üşeylik, natın bilimsel bir tammı için çaba
sarfedilmiştir. Psikanalize dayanan
hareket, durağanl ı k gibi biçimleri tan ımlamakta kullanılan
araştırmalar, Gestalt Teorisi ve ye
n itelikleri n , i nsanın kendi hareketlerinden esinlendiği i le ni deneysel yöntemler bunların
ri sürülm üştü r<41ı. Yine de bütün bu kuramlar, bazıları n ı n başlıcalarıdır.
gerçekten ilgi çekici v e ayd ı n latıcı olmasına karş ı n , sanat
biçimlerinin meydana gelişlerini ve beğeni l melerin i açık
(4 1) Bu konuda önce Alman este
lamak açısından yeterli olmamıştır. tikçisi Friedrich Theodor Visch er
İ nsanoğlu kültür tarihi boyunca birbirinden o kadar fark l ı geçen yüzyılda Einfühlung kura
mı ile ortaya çıkmıştır. Bak.· Worrin
oluşlara g üzel demekte, güzellik kavramı kişiden kişiye o
ger, Wilhelm, Soyutlama
denli değişmektedi r ki g ü zelin her d urumda yeniden ta Einfühlung Üslup Psikolojisi
nımlan ması g e reken bir n itelikte olduğu da savunu labil i r . Üzerine Bir Araştırma, İsi. 1 963.
B e l k i de g üzelin yaratılması, meydana gelmesini sağlayan (Çev. İsmail Tunalı).
56
koş u l ların b i r daha bir araya g e l meyecek olan i l işkilerin
de saklıdır. G üzel dediği miz yapılarda, bazı geometrik ku
rallara uyg u n l u k olduğu gösteri lebil i r. Fakat bu kurall ara
uyulduğu zaman niye güzel i n o rtaya ç ı kt ı ğ ı n ı kimse i nan
d ı rıcı olarak bir kanıta daya n d ı ramamışt ı r . Kuşkusuz her
a n değişen k u rallar altında meydana geliyorsa, n as ı l olup
da çeşitli kuşakların ayn ı yapıtı g üzel bulduğu sorusu or
taya çıkar. B u soruyu, yapıtı o rtaya çıkaran koş u l l a r ara
s ı ndaki i l işk i l erin sonraki çağ l a rda , onun k u l lanan ya da
seyredenler tarafından da h is s e d i l m esine ve a n l aşı l m ası
n a bağ l ı olduğunu söyleyerek yanıtlayab i l i riz. Esteti k ala
n ında etki l i ve ilginç kura m larıyla ü n l ü İtalyan d ü ş ü n ü r ü
Benedetto Croce, sanatı d ışarıdan değerlendiren herhangi
biri için önem l i olan ın "sanat ç ı n ı n yaratma anındaki du�
yuşunu yeniden duymak" o l d u ğ u n u i leri sü rerken bunu
an latmak iste m iş olabilir (421 . K uşkusuz toplu msal değer (42) Benedetto Croce { 1 866- 1 952):
yarg ı ları n ı n kuşaklardan kuşaklara geçmesi de, bu evren Estetik alanında önemli katkıları
olan İtalyan filozofu. (Bak: Bibli
sel beğeni sü reci n i n süre k l i l i ğ inde etk i l i olmaktad ı r .
yografya)
ıl
lı
57
Versay Sarayı, Fransa. 1 7. yüzyıl.
1 7. yüzyıl Klassisizmi ve Fransız aristokrasisinin ihtişam
tutkusu Roma İmparatorluk Mimarisinin yeni bir yorumuyla
birlikte bugüne kadar sürecek. geçmişe dönük eğilimleri
vurguluyor ve güçlendiriyordu.
58
--
T1
açık lamak istersek,ressamın özgürlüğ ü , bi r evi g ü m üşten,
taşıy ıcı sistemleri tüyden yapabilen m imarın özgürlüğüdür.
Müzikç i , k u rallar ve çalgı aletlerin i n çıkarttığı seslerle sı
n ırl ı d ı r ; fakat dağları m imari biçim ler haline getirmek, onun
özgü rl ü k s ı nı rları içindedir.
Bu sanat türleri nin yan ında strüktürel zoru n l u l uklar açısın
dan , m i marlığa en çok yaklaşanı yontu sanat ı d ı r. Yontu
nun ayakta d u rması için statik k u ral lara u y u l ması
gerek l i d i r . Ayrıca, üç boyutlu o l u ş u , hacimsel açıdan de
ğerlendirilişi onu m i marlığa yaklaştırmaktadı r . Fakat bun
ları n dışında , yontucu da m i marın sah i p olmadığı bir
özg ü rlüğe sahiptir. Yontu n u n yapıl ması doğrudan doğru
ya sanatçının isteği n e bağ l ı olabi l i r . Yontu zoru n l u iç boş
luklara sahip olmadığı için , heykel i n strükt ü r ü , yapı n ı n ki
g i b i , içinde yer alacak yatay boyutlu hacim lere göre de
ğ i l , heykel biçim i n i n isted iği yönde gerçekleşe b i l i r . Y i n e
bir benzetme yaparak yontucun u n özgü rl üğ ü n ü , b i ç i m yö
nü nden , temelleri çatısında b i r bina yapabilen b i r m i ma
rın k i ne benzetebi l i riz. G ü n ü m üzde sanatçı geleneksel
resim ve heyke l i n sorun ları n ı da aşm ıştı r . M alzeme, tek
n i k konu s ı n ı rlarını kald ırmış daha da özg ü r o l m uştu r .
Görüldüğü g i b i b u sanat türleri n i n h e r birinin meydana ge
lişinde, m i marl ıktan farklı ve daha özg ür b i r yan vard ı r .
Topl u m u n res i m , yont u , m ü z i k , şiir üzerindeki etkisi do
layl ı d ı r ; ancak sanatçı yoluyla olab i l i r . Önceden bel i r l i b i r
t i p , b i r p rogram v e zor u n l u bir tekn i k olmadan da ressam
ve yontucular yaratabil iyorlar.
Gerçekten de bir Picasso'yu veya bir Arp ' ı\43l s ı n ı rlandı (43) Hans Arp ( 1 88 7- 1 966).' Fran
ran koş ul lar, Le Corbusier'yi s ı n ı rlandıranlar yan ında pek sız ressam ve heykeltraşı.
59
sadece bazı meydana gelme benzerl ikleri n i n varlığı anla
m ı na gelir. Elde tutu lan b i r mücevher kutusu i l e bir ev ara
sında, insanı etkileme ve yararl ı l ı k bakım ından benzerlik
olacağ ı n ı düşün mek biraz zord ur.
Bütün bu sözü edilen farklar, m i mari eser karşısı nda du
yulan güzel l i k d uygusu i l e , bir tablo ya da yontu karşısın
d a d u y u l a n g üzel l i k d uygusu arası nda b i r fark olduğ u n u
kanıtlamaz; fakat bir fark olabileceğini düşündürür. M imar
lığı etkileye n , fayda güden etmenlerin çokluğ una bakarak
o n a sosyal sanat d e n m iştir .
Hatta m imari güze l l i ğ i doğu ran şeyi n i y i b i r strü ktür, doğ
ru bir işlev çöz ü m ü olduğu da çok söylen'm işti r. <45l (45) Mimarlık Kuramı tarihinde bu
düşüncenin en ünlü temsilcisi Gott
M imarlar da, değişik etki ler altında, bazen işlevi n veya ya
fried Semper'in temel yapıtı Der
p ı m ı n , bazen güzel oranları n , g üzel l i k yaratmanın m i mar Stil in den Technischen und Tek
l ı ğ ı n ana görevi olduğ u n u söylerler. Böyle önyargılarla tonischen Künsten Oder Prak
tasarıma başlayan m i marlar, yapıtlarında bazen işlevi ba tische Aesthetik. Ein Handbuch
für Techniker. Künstler und
zen strüktürü yansıtmaya çalışmışlar ve bu yoldan g üze
Kunstfreunde, Münih, 1863.
le varacaklar ı n ı d ü ş ü n m üşlerd i r . M i marlık tan ı m ı n da
üsluplar, strüktüre, süslemeye ya da işleve öncel i k ve ren
eğil i m lerle karşımıza çı kıyorlar. İ slam m i m arlığı bazı ların
ca bezemese/ olarak n itelen i r ; Goti kte strükt ü rü n ifadesi
birinci p landadır; çağdaş m i marlık işlevi baştacı etmiştir.
Sadece sanat yapıtı olma açısı ndan Croce'yi yineleyerek,
bütün varolan koşu lların sanatç ı n ı n malzemesi olduğunu
kabul edebiliriz. Asıl soru n , sanatç ı n ı n bu veri lerin hepsi
n e egemen olarak, kişisel bir görüşün bütünlüğü içinde,
varolan koşulların sentezi n i yapması ve uygu lamayı sanat
d üzeyi n e ç ı karmasıd ı r . B u sentezin başarılı sayı lm ası n ı n
belirli k uramsal güzellik ölçülerine ne derece bağl ı oldu
ğ u n u n h e n üz saptanmad ı ğ ı n ı ve kültürel b i r öznel l i k için
de yarg ı l a n d ı ğ ı n ı söylemek yan l ış olmaz .
Ölçü ve Oran
sanlarla orantılı olarak meydana gelmeleri gerekir. Yapı görünüyor ki mimarı mimar
yapan ilk şey proporsiyondur.
n ı n i n s a n a göre b ü y ü k l ü ğ ü k u ş k u s u z i ş l e v i n
Teknik, yapım. işlev ancak
gereksi n i mlerine bağ l ı olarak, doğru gerçekleşmed iği za
doğru oranlar sayesinde mima
man, bazen fiziksel , bazen psikoloj i k rahatsızlıklara neden
riyi sanat yapan araçlar olu
o l u r . Dar bir koridor, bas ı k bir tavan , uçsuz bucaksız b i r yorlar. · · Bruno Taut Mimari
salon , ölçüleriyle i nsanın psikoloj i k yapısında olumsuz et Bilgisi GSA yayını. İstanbul
kiler uyandırı rlar. Bu yüzden yapının " i nsana göre ölçü l ü " 1 938. s . 8
61
olmas ı , m i mari etk i n i n güzel olmasını sağlayan önemli
öze l l i klerden birisi olarak kabul edi l i r .
Ölçü kavram ı , i nsanla yapı aras ı nda o l d u ğ u g i b i , yapıyla
çevre arasında da söz. kon usudur. Yap ı n ı n fiziksel çevre
içindeki etkisi, yapı tasarı mının bir böl ü m ü n ü ol uşturur. Bir
meydan ortasına yerleştirilen anıt, b i r parkla içine kuru
lan pavyonlar arası ndaki boyutsal i l işkiler, ya da b i r Gotik
kated ral i n kent meydanı i l e olan i l işkisi "çevreye göre
ö lç ü l ü " olma kavram ı n ı n kapsamı içine g i rerler.
Ölçü kavra m ı n ı n üçüncü anlamı , yap ı n ı n kendi içinde öl
Şekil 22,Modulor ve Altın Oran.
ç ü l ü olmasıd ı r . Soyut olarak iki büyüklük arası ndaki sayı
sal i l işki veya bütü nle onu meydana geti ren elemanlar
arasındaki i l işki anlamına gelir. B u n u mimarlık sözl ü ğ ü n
de oran terim iyle anlatıyoruz. Orana m i mari güzel l i ğ i n tek
yaratıcısı olarak bakıldığı o l m uştur. " M i mari , proporsiyon
sanatıd ı r " şeklinde tanımlamalar yayg ı n d ı r (46) Mısır pi ra (46) Türkiye 'de uzun bir süre ka
m itlerinden Le Corbusier' n i n Modulor'una(47) gelinceye lan ünlü Alman Mimarı Bruno Ta
kadar çeşitli çağlarda bazı geometri k veya aritmetik dü ut Türkiye 'de yayınlanan Mimarlık
Bilgisi (İst. 1 938) adlı kitabında bu
zen ve oranları n , yapıların boyutlanması ve biçimlendiri l
tanımı uzun uzun açıklamaktadır.
m esinde uygulandıkları n ı görüyoruz (Şekil 22).
(4 7) Le Corbusier'nin insan boyut
Ü n l ü sanat tarihçisi H. Wölff l i n ' e göre, " oran eşitsizliğin larına bağlı oran sistemi, aynı ad
ve b u eşitsizliğe egemen olmanın ifadesidir" ve bir yapı altında kitap olarak yayınlanmıştır.
n ı n birbirine eşit olmayan öğeleri arasında boyutsal i l işki
leri açı k olarak tanı mlamayı gerektirir_(4B) İnsanlar çok eski (48) Wölfflin, H., Prolegomena zu
çağlardan bu yana evrensel ol uşlarla, matematik düzen einer Psikologie der Architectur
arasında bir bağ olduğunu düşün müşlerdir. Özel likle Grek Münih. 1 986.
d üşüncesi bu eğilimdeydi . Pitagorcular içi n , ister doğa, is
ter insan eliyle yarat ı l s ı n , her çeşit güzelin esası n ı mate
matik i l işkiler saptıyordu .
M i m arlar, oransal k u ralları, çokl u k bilinçli olarak uygula
mazlar. Fakat, 1 /1 , 1 /2, 1 /3, 2/3, 3/5, 5/8 gibi basit oran
lar, uyg u lama sonucu ortaya çıkmış olab i l i r . bu oranların
kullanılması herhalde kolay anlaşılabilir birimlere indirgen
melerine bağlıd ır. Modulor'a gelinceye kadar değeri n i ko
rumuş olan Altın Orad49l bile, bu basit sayısal oranların (49) İki uzunluk arasında en güzel
pratik boyutlamaya yaramalarının sonucu olarak görü ilişkiyi verdiği Antik çağdan beri ka
lebilir. bul edilen aritmetik oran.
Francesso d i G iorg io M arti n i ' n i n(54) v e Luca Pacioli ' n i n kitabı vardır.
63
çalışmalarıyla geliştirilm iştir. İtalyan Rönesansı'nın etkisiy
le, matematik esaslara dayanan güzellik form ülleri , son
raları öze l l i kle Fransa'da geniş bir uygulama alanı bul
m uştu r. ( 55ı (55) Vitruvius 'un Alberti Scamozzi,
Palladio gibi Rönesans Kuramcı '
larının izinde Fransız akademisyen
/eri arasında özellikle Blonde/
Birim Boyut (ModülP6l vardır. Ünlü yapıtı Cours d'archi
tecture, Paris 1 6 75-1 683 dır.
Oran uygulamasında yapının bütün boyutları için birim ola (56) Fransız modu/e sözcüğü La
rak kab u l ed ilen b i r oran anahtar ı n ı n , bir mod ü l ü n seçil tince modulus, modus (ölçü) kö
künden gelmektedir.
mesi eski çağlardan beri tanık olduğumuz bir uygulamadır.
Ku ramsal olarak Yunan tapınağ ı n ı n ölçüleri b i r sütun ça
p ı n ı n katlarıyla ifade olunabiliyor. Japon geleneğ inde ye
re serilen tata m i ' lerin oda boyutları için modül old uğunu
görüyoruz. H erhan g i b i r u z u n l u k biriminin k u l lanıl masıy
la boyutlama için bir b i r i m i n (modül) ortaya çıkmış oldu
ğunu söyleyebi l iriz. M i mari projeleri kare , altıgen , üçgen ,
grid' lere (57l ·göre çizmek bir mod ü l , bir oran uygulaması (57) Grid, gridiron (İngilizce). ızga
o l m aktadı r . B u b i ri mleri değişik yapı mekanları yaratmak ra, birbirini dik kesen çizgilerden
için araç olarak gören Wright g i bi büyük m i marları da bili meydana gelen sistem.
(58) Fra nk L /oyd Wrig h t
yoruz (58l. Çağdaş yapı ü retiminde prefabri kasyon birim
( 1 869- 1 959): Çağdaş mimarinin en
boyutlara göre d üzen lenmiş yapı yapma s ü recidir. (59) büyük ustalarından biri olarak ka
Çağdaş yapı larda eşit yapı öğeleri n i n kullanıl ması ekono bul edilen Amerikan mimarı.
m i k bir zoru n l u l u ktan i leri gelmekted i r . Betonarme ve çe (59)Prefabrication: Yapı yerine ha
lik yapılarda k u l lanılan birim boyutlar, bü rolarda, sanayi zır getirilen yapı öğeleriyle yapım
anlamına kullanılmaktadır.
yapılarında ku llanılan eşyalar, evrensel birimlere göre stan
dartlaşmaktadı r .
T e k b i r b i r i m i n s ı n ı rsız kullanılış ı mekanik ve soyut b i r t u
t u m d u r. B u n u n monoto n l u ğ u n u ortadan kald ırıp oran ve
birim uygulamalarını daha dinamik ve insan ölçülerine bağ
lı b i r şekle sokmak isteyen Le Corbusier ' n i n Mod u lor'u
öze l l i kle Akden i z Bölgesindeki çeşitli gelenekleri birleşti
ren ilginç bir deneme olmuştur. Fakat kendi okulu dışın
da yaygınlaşmamış ve uzun ömürlü olmam ıştır.
Mimarlık tarih i boyunca oran uygu lamaları kon usu nda ya
p ı l acak gözlemlerden şöyle b i r sonuca ulaşmak kab i l d i r:
Yapı tasarı m ı na matematik formüller uygulanm ıştı r, fakat
bu uyg ulama evrensel değild i r ve güzelliği zorun l u olarak
etkileyen bir n iteliği olmad ığı savu n u labi l i r .
Simetri
66
uygulamıştır. B i rçok büyük sanat çağlarında görülen bu
eğili m , soyut düzenlemeyi organik oluşmaya yeğ tutan akıl
cı bir dünya görüşünün ü rü n üd ü r .
67
I X . Kent ve M i marl ı k
İ l kel top l u m yaşantısı n ı n göze çarpan öze l l i klerinden b i r i , C/AM (Congres lnternatıonaux
68
Gök Tan rısına b i r Zigu rat d i ki p , üzerine tapınağı ';'.;8rleştir
mek ve etrafına ona h izmet edecek rah i pler için evter, ona
s u n u l acak hediyeler için depolar ve bütün b u n ları koru
mak için bir d uvar yapmak, sonra ona doğ ru uzanan yol
lar tasarlamak, d i n i olg u n u n etki l il i ğ i n i gösterir. Böylece,
başlangıçta ilkel toplumlarda ortak bulduğumuz davranış
ları yansıtan h ücre h ücre yanyana gelerek oluşan i l kel yer
leşme n i n , kent haline dön üşmesi , ti nsel ve simgesel
etkenleri içermekted i r (Şekil 24).
Her uygarl ı k , kentleri n i , toplu msal ve kültürel örgütleşme Şekil 24. Örtü sistemin homojen
s i n i n gereklerine göre meydana getirmiştir. Eski Yunan liği bu İran kent dokusuna yine
kent yapısı, Bizans Ortaçağı ' nd a devam etmemiştir. Av moleküler ve geometrik bir dü
rupa Rönesan s ı ' n ı n kurduğu kentler Osman l ı ü l kelerinde zen vermektedir.
görül m ez . Kentin g ittikçe daha geniş b i r biçimlendi rme is
temine uyacak fiziksel düzeyde bir bütün oluşturmas ı , top
l u m u n sosyal örgütleşmesi n i n b i r sonucu olarak ortaya
çıkar. Ortaçağdan bu yana b i r belediyesi olan ve su rlar
içinde sosyo-politik bir bütü n olan Avrupa kentleri ile baş
kentten idare edilen Osman l ı İ mparatorl uğu ' n u n geniş sı
n ı rları içinde, özel savunma gerekleri olmayan Anadolu
kentleri, sosyo-politik ve kültürel örgütleşmelerindeki ay
rıcalığı dokularında da gösterirler. Örneğ i n , kent idaresi
n i n gelişmiş varlığını gösteren b i r belediye yapısı Osmanl ı
kentinde yoktu r. Kentin meydanı da yoktur. Halkın bir ara
ya geldiği yer camidir. Kent idares i n i n halkla bütün leşen
varl ığının ifadesi olan bir planlama s ü reci , şu ya da bu şe
kilde, Rönesans İtalyası ' nda olabi l i r, fakat bizde olmamış
tır. Eğer kent hep söylendiği gibi uygarlığın en yoğu n
görüntüsü ise, kent gelişmesindeki gözlemlere dayanarak,
uygarl ı ğ ı n g itti kçe daha yoğ u nlaşm ış, incelmiş bir örgüt
leşme olduğu söylenebilir. Çevre hakkı nda artan bi li nçlen
m e n i n bu örgütleşmeyi kolaylaştıracağı da açı ktır.
G ü n ü m üzde kent örgütleşmesinin metropoliten alan(54l (64) Metropoliten alan, bir büyük
d üzeyin e , hatta ü l ke p lanlamasına kadar u zand ı ğ ı n ı , yeni kentle çevresinde ona ekonomik
u l us h ayatının tüm örgütlenmesine yöneldiğini görüyoruz. olarak bağlı geniş bir yerleşme
alanıdır.
Fakat uygarlığın bu aşamasında, şimd iye kadar olan ge-
Safranbolu, siluet.
Safranbolu tarımsal-kırsal yaşam kültürünün egemen olduğu
geleneksel küçük A nadolu kenti fizyonomisinin özgün bir
örneğidir.
69
lişmelerde ağırlığını duyuramamış bir etken, kişisel yaşantı,
büyük boyutlu planlamaların olumsuz yanları n ı ortaya ko
yarak, ses i n i duyurmaya başlıyor. Çağdaş insanlık sah
" Uzaya çıkan insan dünyayı
nesi n i yansıtan tüm gözlemciler, büyük kentlerde
dönen bir küre olarak görüyor.
kaybolan, yabancılaşa n , sağ l ı ğ ı n ı ve psikolojik dengesin i
Bitki örtüsü ve denizlerdeki al
yitiren i nsancıklardan söz ediyorlar. Bilinçlenme v e örgüt
gae 'nin etkisi ile dünya uzayda
leşm e n i n , bütün yeni teknik olanakları kullanarak artma
bir yeşil meyveye benziyor.
s ı , i nsanı m utlu kılmak için yetmiyor. B u n u n sonucunda Fakat daha dikkatli bakıldı
kentlerle ilgili yeni değerlend i rmeler yapıl ması gerekliliği ğında kara, kahverengi ve gri
ortaya çıkıyor. lekeler farkediliyor. Bu lekeler
kollarını yeşile doğru uzatı
Bütün ilerlemelere karşı n , çağdaş kentte, i nsanı mutsuz
yorlar. Bunların kentler ve
kılan nedir? Örgütleşme ussal, soyut bir s ü reçtir. Ancak
başka yapı etkinlikleri oldu
bilinenlere dayanarak kuru labi l i r . Oysa, toplum ları mey
ğunu algılıyor ve kendi kendine
dana getiren, uygarlı kları yaratan insanların yaşantıların soruyor; İnsan bir uzaysal has
dan ve kişiliklerinde henüz bilinmeyen çok yan vardır. Yapı talık mıdır?" Loren Eiseley
ve kent olgularını ilgilendirme açısından b u n ların başın
da kişi n i n doğa ile i l işkisi geliyor. İ nsan ı n biyoloj i k yapısı
n ı n istekleri, bütün d iğer eylem leri nin temelini oluşturur.
Çağdaş g e lişmelerin sonuçları ndan anlaşılabildiği kadar,
doğal çevre n i n çeşitli yapı eylem leriyle değişmesi ve do
ğal çevre ile i nsan yapısı çevre arası ndaki dengen i n , bi
rincisi aleyhine sürekli olarak bozulması, kişilerin fizyolojik
ve psikoloj i k sağl ı kları n ı da olumsuz olarak etki lemekte
d i r. H avası , suyu kirlenen , yeşili, canlı varlıkları yok olan
doğal çevre, biyolojik yapım ı zı n , belki henüz dayanabildi
ğ i , fakat kısa bir sürede dayanamayacağı , bir bozulma sü
reci içine g i rm iş, g ittikçe daha çok mekani k araçlara
bağlanan çağdaş insan yaşantıs ı , fizi ksel çevre ile i nsan
arası ndaki i lişkilerin yeniden düşünü lmesinin gerekip ge
rekmediği sorusunu ortaya ç ı karmıştır. Bu boz u l ma süre
c i n i n en büyük nede n i n i n , i nsan yerleşmeleri n i n uçsuz
bucaksız büyü mesi ve sanayinin kontrolsuz gelişmesinin
doğal çevre n i n i nsan sağlığını tehdit edecek ölçüde yoz
laşması n a yol açması olduğunu saptayabi l iyoruz.
71
X . Tarih Boyu nca Top l u m Y a p ı s ı
ve M i ma r l ı k M e s l e ğ i İ l işki leri
72
yapa n . a k ı l danışılan ustalar vardır. Bu u s t a l a r öze l l ı k l e ılk
t a r i h c a ğla r ınd a sara y ı n y a d a t a p ı n a ğ ı n m i m arları g i b ı . her
h a ld e s a dece yapıc ı l ıkla gec i n m i y o r l a r d ı .
B u y a rg ı l a r g e ç m i ş ı n d o ğ r u b i r yor u m u o l a r a k k a b u l e d i
l ı r s e . m i marın egemen s ı n ı f l a r ı n isi n ı g ö r m e k içi n . anıtsal
m i m a r i n i n ise d i nsel ve politik a m a ç l ı . d i n ı k r a l l a r ı ve s u l
t a n l a r ı yücelten t a p ı n a k . m e z a r v e s a r a y y a p ı m ı n da orta
ya ç ı ktığı ve çok u z u n bir s ü re öyle devam ettiği kolayl ı k la
g ö r ü l ür. Bu dur u m . Abbasıler çağında da böyled i r : Osman
l ı lar' da da. Rönesans'da da böyle olmuştur. Ondörd ü n c ü
Louis Fransas ı ' nda, hatta V i ktorya İ ngi lteres i ' nde de farklı
değildi. M i mari n i n m üşterisi konusunda tarih boyu nca de
ğişen bi rşey yokt ur. Derebey i n i n şatosu . yah u t Floransal ı
ya da Amsterdam l ı bankerin sarayı . sonuç o larak hep po
l i t i k g ücü -bu g üc ü n kaynağ ı ister ekonom i k o ls u n . ister
olmasın- ellerinden t utanları n . tapınaklar, cam iler k i lise
ler d e toplu m u n i nançlarını kontrol edenlerin verd iği iş
lerdir.
E ko n o m i k yat ı r ı m açısından büyük işler yapsa da nitelik
açısından m i mar, ressam , yontucu . m üzisyen ve şairden
çok, dokumacı. ayakkabı c ı , serami k ç i , bak ı rc ı gi bi. zena
atçılara yakın bir iş yapar. Mımarlık ya da ayakkabıcı l ı k
zevk i ç i n yapı lamaz. Gerçi b ü t ü n sanatlar toplu msal bir
yarar, bir istek sonunda ortaya çıkmışlard ı r . Fakat onların
k u l landıkları araç ( Medium)lar'a bağlı olara k , sonu nda on
ları sanat ç ı n ı n kişisel isteklerine daha çok uyan. ekono
m i k s ı n ı r koşulları daha özg ü r bir d u ru m a get i rmiştir. Or
taçağ ressamı kiliseyi süslemek, Ortaçağ m üzikçisi k i lisede
çalı n ma k için yapardı eserini çokluk. F i rdevs i , Şahname'yi "Sanat (Mimari) ile yaşam ara
Gazneli M a h m u d ' a ithaf etmekle. kuşkusuz geç i m i n i d e sındaki köprü yapı programıdır,
s ağ l ı yo rd u . Fakat b ü t ü n b u nlar k e n d i i ç i n bir şarkı beste yapının amacıdır " P. Frankl
bir gözle bakmaya yöneltti. Art Nouveau akımının Bırinci sergisi için yapılan ünlü çelik kule.
76
Dünya Savaşı·ndan önce Avrupa' n ı n çeşitlı ülkelerindeki
uygulayıcıları bu yeni yönelişin de başında gelen lerdi.
ramı, ya da felsefesi ortaya koymak değil, sadece kendi kili kaynaklarından biri olan Bauha
us'ın amaçları şöyle dile getirilmişti:
koşullarımızda mimarlık sorunsalına soyut düşünce düze
"Bauhaus bütün yaratıcı çabaları
yinde bakmaya başlamak ve bu soyut düzeyle uygulama
bütünleştirmek istiyor. Uygulamalı
arasında bazı köprüleri kurmaktır. sanatın bütün disiplin/erini -heykel,
86
Bir diğer sorun yaşantısal ve iletişimse! soruları kapsıyor.
Mimarinin gerçek yaşamsal boyutu, bütün tarih boyunca
mimardan bağımsız oluşmasıdır. Mimar olaya bir çok şey
ler kendi dışında saptandıktan sonra karışır. Kullanıcı mi
-
mari. iyi bir terzi. bir ayakkabıcı gibi arar. Bu bağlamda
sorun halkın mimarsız olabıleceğini bilmesi. mimarın ise
b u n u anlamamasıdır.
Çağdaş bir kentte "Çağdaş kent batı kentidir " yapı et
kinliğinin belediyece kontrolü demek halk tarafından kont
rolü demektir. Bu kontrol yapılmadığında suçu sadece ye
rel idarede bulmak doğru değildir. Sorun toplumun ortak
kültür ve bilincinin her alana yansımasıdır.
88
Ulusal Mimarhk Üslubu Üzerine
91
Modern ve Post-Modern Kuram ve
Eleştiri Üzerine Gözlemler
Modernizmin bir başka özelliğini de belirtmek gerekir: Yir "Makina çağımızın aracıdır. Et
minci yüzyılın önde gelen mimarları ondokuzuncu yüzyıl kilerini sosyal düzende gördü
seçmeciliğini tümüyle yadsımışlardı. Oysa seçmecilik mi ğümüz olguların nedenidir.
mari biçime tarihi yansıtan olarak bakıyordu. Tarih ise bü Yeni malzemeler, yöntemler
tün bilgileri biriktiren bir ölümsüz kaynaktı. Mimari biçim süreçler statik ve dinamik alan
bir işlevi olduğur kadar bir duyarlılığı yansıtan uygun bir lardaki bilgiler, planlama tek
kalıptı. Modernistler yeni biçimleri tarihten kopmanın ifa nikleri ve sosyal koşullar kabul
edilmelidir. Yapı, sanayileş
desi olarak gördüler. Bu biçimler yeni duyarlıklar ve sa
menin koşullarına uyarak
nata o zamana kadar bilinmeyen boyutlar getirecek ve yeni
hücre ve öğelerin çoğalma
anlamlar kazanacaklardı. Bunu söylerken mimarinin onu sıyla, dolaylı olarak meydana
yaratan teknikten bağımsız.olmadığını, hatta biçimin baş gelmelidir. Modüler sistemler,
ta gelen ödevinin teknolofinin yansıtılması olduğunu da deneysel yöntemler oto
vurguluyorlardı. Bir bakıma Modernizm'in formülünün on masyon kuralları 'preclsion'
dokuzuncu yüzyılda yapılmış bir işlev tanımına yeni biçim yaratıcı düşünceyi etkilerler... "
ler eklemek olduğu söylenebilir. Bunun en kesin temsilci İnsani ve estetik düşünceler
si Le Corbusier'dir. çağdaş düşünce ve yeteneğin
ödünsüz uygulanmasıyla yeni
Fonksiyonalizmin ünlü adlarının bir yandan yeni biçim ya bir itici güç kazanacaklardır. "
ratma çabaları, öte yandan endüstriyi tek egemen olarak Konrad Wachsmann Ulrich
görmeleri, daha orta boy mimarların yaptıklarının giderek Conrads, Programs and Mani
daha az yaratıcı sanat, daha çok üretim süreci ağırlıklı uy festoes on 20 th Century Archi
gulamalarıyla sonuçlanmış ve tek düze, genel geçer bir tecture, MiT Press Cambrldge,
mimari üslupla sonuçlanmıştır. Kentleşme, sanayileşme, MA 1975, s. 156.
95
nüfus artışı sayıyı ve piyasayı yapı üretimine egemen kılmış
tır. Mimarlık düşüncesi masa başında tutuklu kalmış, mi
mari süreçte sanayi tek karar verici olmaya yönelmiştir.
Böylece kuram masa başında yöntem araştırmasına dö
nüşmüştür. Giderek sistem analizi, bilgisayar teknolojisi,
davranış bilimleri ve dilbilimin kavramları mimariye akta
rılmıştır. Çağdaş eleştiri de bunun üzerine kurulmuştur.
96
Genelde Post-Modernizmin temsilcileri biçimle ekonomi
ve teknik arasında doğrudan bir ilişkinin söz konusu ol
madığını düşünmüşlerdir.
Yukarıda Post-Modernizmin artı-ürününün cömert bir kul
lanılışı simgelediğini söylediğim zaman bunu vurguluyor
dum. Kaldı ki bugün birbirlerinden bu denli farklı üslüp ve
yaklaşımların yanyana yaşaması, vaktiyle fonksiyonalist
lerin ve pozitivistlerin vurguladıkları üslüpla çağ arasında
kesin bir bağlılık olduğu varsayımının aFtık geçerli olma
dığını da gösteriyor. İletişim her şeyden güçlü bir ölçüt ola
rak ü s l ü b u n u n bir bilgilenme sürecine bağlı o l
duğunu, işlev v e strüktürle doğrudan ilişkisinin v e tek yön
lülüğünün geçmiş dönemlerde kaldığını düşündürüyor.
Geriye baktığımızda modernizmln de bir üslüp olduğunu
ve bugüne değin uzandığını görüyoruz. Üslüp dünyaya ve
mimariye bir bakışı yansıtıyor. Bu düşünce, az ya da çok
egemenliğini sürdürdüğü zaman tavırlar da ona göre bi
çimleniyor. Bu biçimsel· olduğu kadar, bir ilişkiler düzeni
ve mimarın ve ondan iş bekleyen toplumun davranışlarını
da içeren bir genel bakıştır. Oysa toplum genelde biçime
karşı, sanatçı gibi duyarlı değil. Onun duyarlılığını düşünce
den çok alışkanlıklar yönlendiriyor.
Mimar bir üslüp denemesi yaptığında onu topluma empo
ze ediyor. Bu da mimari ideoloji ile eşanlamlı. Modern,
Post-Modern ve ad koyabileceğimiz bütün tavırlar temel
de mimarın eylemi ile dünya arasındaki iliş kilere karşı bir
tutum sergileyen kişisel ya da grup halinde davranışlar.
Aslında Robert Venturi anonimin övgüsünü yaparken bu
peşin yargılı davranışları da yadsıyordu.
Bütün tez ve antitezler arasında, m imaride dilbilimci eği
limlerin bir ara kazandıkları öneme değinmek de yararlı
olur:
Mimarinin kendine özgü bir dil olduğu düşüncesinden mi
marinin strüktürü ile dilin strüktürü arasındaki benzerlik
ler sorununa geçilebilir.
Acaba bu iki strüktürün ve iki kurgunun benzer yapıları
var mıdır? Burada çağdaş linguistik biliminin kurucusu sa
yılan Ferdinand de Saussure'ün kuramı üzerine kurulmuş
ve özellikle Post-Modern kuramcı ve eleştirmenlerin bol
ca kullandıkları çeşitli kavramlardan fazla söz etmeyece
ğim. Yapının içeriğini, anlamını ve biçimini semantik bir
modele göre açıklamak, moda olan bir terimle 'okumak'
bazı eleştirmenler için bir aralık temel bir uğraş olur.
Yeni bir biçimin ortaya çıkışı ile birlikte onu anlatabilmek
için bir benzetme düzeni, bir metafor (mecaz) aranır. Bu
benzetme genel bir kabul görürse yaygınlaşır ve ortak bilgi
olur. Bu bilgi içerik biçim ilişkisini açıklar. Yani semantik
bir nitelik taşır. Bu mekanizmanın her zaman böyle oldu
ğunu düşünmek doğru değildir. Sıradan mimari hemen an
laşılır ve okunur. Bir üslubun sürekliliği içinde bir yapının
okunması ortak kültür özelliği sayılır. Oysa yepyeni bir bi
çimin okunması olanaksızdır. Genellikle yapının anlattığı
97
şey mimarinin sözcükleri olan mimari öğelerin alışılmış dü
zenler içinde karşımıza çıkmaları, yani bilinen bir sentaks
içinde yerlerini almalarıdır.
Yeni bir sentaks yeni bir anlam demektir. Bu anlam yeni
bir işlevi yansıtabilir. Genel olarak yapının simgeselliği de
bu işlevin uzun süreli varlığına bağlıdır. Bu süreç içinde
simgeleşebilen biçim statüsünü işlevin sosyal içeriğin
den alır. Venturi bir örtülü yer (decorated shed) ve bir sim
ge oluşun mimarinin varlığının temel bileşenleri olduğu
nu savunuyordu. Mimar belli bir amaca hizmet edecek ya
pıyı yaparken işte bu yeni simgenin potansiyelini taşıyan
bir eşyayı yaratmaktadır.
98
Bibliyografya
Kitabın 1 980 Baskısı için hazırlanan Bibl iyografya bu kez daha yeni
yayınlarla genişletilmiştir. Seçim mimarlık kuramı konusunda,
genelde kavramsal nitelikli kitapları kapsamaktadır. Süreli yayınlara
yer verilmemiştir.
99
Chang lh Tiao, A. The Existence of lntangible Content in
Architectonic Form based upon the Practicality of
Laotzu's Philosophy, Princeton, 1 956.
Collins, Peter Changing ldeals in Modern Architecture, London,
1 965.
Collins, Peter Architectural Judgement, Montreal, 1 971 .
Conrads, Ulrich Program and Manifestoes on 20 th-Century
Architecture. London, 1 970 (Almancası 1 964)
Colquhoun, A. Essays in Architectural Criticism, Cambridge MA,
London, 1 98 1
Cornell, E. ;flumanistic lnquiries into Architecture, Göteborg,
1 959.
Croce, Benedetto Problemi di Estetica, Bari, 1 923.
Dilgan, H . Keops Piramidine Dair Bazı Matematik Hassalar,
İstanbul, 1 957. (İ.T.Ü. Mim. Fak. Yayını).
Ettinger, J . Van Yaşanabilir Bir Dünyaya Doğru, İstanbul, 1 966, (Çev.
S. Batur, A. Yücel, İ.T.Ü. Mim. Fak. Yayını).
Fasola, Nicco Ragionamenti sull' architettura, Macri, 1 949.
Fischer, E . Sanatın Gerekliliği, İstanbul 1 968. (Çev. C. Çapan).
Frampton, Kenneth, ed., Modern Architecture and the Critical Present,
Architectural Design Profile London, 1982.
Francastel Pierre Art et Technique, Paris, 1 949.
Frank!, Paul Entwicklungsphasen der Baukunst, Leipzig. 1 9 1 4 .
Ghyka, Matila Le Nombre d'Or, Rites, et Rythmes Pythagoriciens,
Paris, 1 93 1 .
Giedion, Siegfried Space, Time and Architecture, Cambridge,
Massashusetts, 1 944, (İlk baskı).
Giedion, Siegfried Architektur und Gemeinschaft, Hamburg, 1 956.
Giedion, Siegfried The Eternal Present il: The Beginnings of
Architecture, Oxford and Princeton, 1 964.
Giovannoni, Gustavo Architettura di Pensiero et Pensieri di Architettura,
Roma, 1 945.
Girouard, M . Cities and People, New Haven, London 1 985.
Goodovitch, l . M . Architecturology, London, 1 968.
Göller, A. Zur Aesthetik der Architektur, Stuttgart, 1 889.
Gromort, G. Essai sur la Theorie de I ' Architecture, Paris, 1 946.
Gropius, Walter Architektur, Frankfurt/M. 1 956.
Gruen Victor The Heart of Our Cities, New York, 1 965
Gürel, Sedat Uzay Organizasyonunda Yeni Gelişmeler, İstanbul,
1 968. ( İ . T . Ü . Mim. Fak. Yayını).
Hali, Edward T. The Hidden Dimension, New York, 1 969 (Anchor).
Hamlin, T.F. Forms and Functions of Twentieth Century
Architecture, New York, 1 952, (4. cilt).
Hauser, Arnold A Social History of Art,London, 1 95 1 .
Hauser, Arnold The Philosophy of Art History, Cleveland, 1 969
(dördüncü baskı.)
Jacobs, Jean The Death and Life of Great Amerikan Cities, New
York, 1 961 .
Jencks, C. Meaning in Architecture, London, 1 969.
Jencks, C. The Language of Post-Modem Architecture, New
York. 1 977.
Baird, G . Kaufmann, E. Architecture in the Age of Reason, Cambrıdge
Mass. 1 955.
Kepes, Gyorgy Language of Vision, Chicago, 1 944.
Kostof. Spiro. The Architect, New York. Oxford 1 977.
1 00
Le Corbusier Vers une Architecture, Paris, 1 927
Le Corbusier Modulor,Boulogne, 1 950.
Lefebvre, H. La Production de l ' Espace, Paris, 1 974.
Lee, Terence Psychology and the Environment, London, 1 976.
Lethaby, W.R. Architecture, an lntroduction to the History and
Theory of the Art of Building, London - New York,
1 955.
Luning, P.N. The Language of Architecture, The Hague, Paris,
1 968.
Lurçat, Andre Formes, Composition et Lois d'Harmonie, Paris,
1 956.
Lynch, Kevin, The lmage of the City, Cambridge Mass, 1 960.
Lynch, Kevin What Times is This Place, Mass, London, 1972.
Monestiroli, Antonio L'architettura della Realta, Milano, 1 979.
Mumford, Lewis The Culture of Cities, New York, 1 938.
Mumford, Lewis Art and Technic, London, 1 952.
Mumford, Lewis The City in History, New York, 1 96 1 .
Nervi, Pier Luigi Scienza e Arte del Costruire, Roma, 1 954.
Neutra, Richard Survivaı Through Design, New York, 1 954.
Norberg-Schulz, Christian lntentions in Architecture, Cambridge. Mass. 1 965.
Norberg-Schulz, Christian Existence, Space and Architecture, New York,
Washington, 1971 .
Norberg-Schulz, Christian Meaning i n Western Architecture, London, 1 975.
Pane Roberto Architetture, e Arti Figurative, Venezia, 1 948
Özer, B. Yorumlar, İstanbul, 1986
Panofsky, Erwin Hümanist Bir Bilim Dalı Olarak Sanat Tarihi,
İstanbul, 1 968, (Çev. A. ve S. Batur; İ.T.Ü. Mim. Fak.
Yayını).
Portoghesi, P. Le İ nibizioni dell' Architectura Moderna, Roma, Bari
1 979.
Rapoport, Amos House Form and Culture, New Jersey, 1 969.
Raskin. E. Architecturally Speaking, New York, 1954.
Rasmussen,Steen Eiler Experiencing Architecture, Cambridge Miı.ss, 1 964.
Read, Herbert Sanatın Anlamı, Ankara, 1969, (Çevirenler: N. Asgari,
G. İnal).
Robertson, H. Mimari Kompozisyon Prensipleri, İstanbul, 1 949.
(Çev: Sermet Gürel; İ.T.Ü. Mim. Fak. Yayını).
Rodwin, L. The Future Metropolis, New York. 1 96 1 .
Rogers, Ernesto. N. Esperienza dell 'Architettura, Torino, 1 958.
Rowe, C., Koetter, F. Collage City, MiT Press, London, Cambridge, MA,
1 978.
Rudofsky, Bernard The Prodigious Builders, Noter Toward a Natura!
History of Architecture, New York, London 1 977.
Le Corbusier, Vers une Architecture, Paris, 1 927.
Rapoport, A. Human Aspects of Urban Form, New York, 1 977.
Ruskin, John The Seven Lamps of Architecture, London, 1 956.
(Everyman).
Saarinen, Eliel Form Araması, İstanbul , 1 967, (Çev: M. Gökdoğan;
İ.T.Ü. Mim. Fak. Yayını).
Schmarsow, A. Das Wesen der Architektonischen Schöpfung,
Leipzig, 1 894.
Schumacher, F. Grundlagen tür das Studium der Baukunst,
München, 1 949.
Scott, Geoffrey The Architecture of Humanism, London, 1 91 4.
101
Scully. Vincent, The Earth, the Temple and the Gods, New Haven,
1962.
Sedlmayr. H. Architektur Als Abbildende Kunst, Österreichische
Akademle der Wissenschaften , philosophische
historische Klass, 225/3, Wien, 1948.
Sedlmayr, H . Kunst und Wahrheit, Hamburg, 1 958.
Semper. Gottfried Der Stil in den Teschnischen und Tektonishen
Künsten, Vol. 1-11, München, 1 860-63.
Smith. E . B . The Dome, A Study in the History of ldeas,
Princeton, 1 950.
Sörgel, H . Architektu r-Aesthetik, München, 1 921 .
Sullivan. Louis Henry The Autobiography of an idea, New York. 1926.
Summerson J . Heavenly Mansions, New York, 1969.
Summerson, J . The Classical Language of Architecture, London,
1964.
Tafuri, M. Teoria e Storia dell' Architettura, Bari. 1 968.
Tafuri, M. La Sfera e i l Labirinto, Torino, 1 980.
Taut. Bruno Mimari Bilgisi, İstanbul, 1938.
Theodor Otto, W. Der Rau msatz, Stuttgart, 1959.
Torroja. E .. Les Structures Architecturales, Paris, 1 969.
Venturi, Robert Complexity and Contradiction i n Architecture, New
York, 1966.
Venturi. Robert Las Vegas'ın Ö ğrettikleri, Çev: Serpil Merzi
Özaloğlu.
Vitruvıus De Architectura, (london, 1940 Baskısı). Ten Book of
architecture. Dover, New York, 1 960.
Viollet-le-Duc, Eugene E. Entretiens sur I 'Architecture, Paris. 1 863.
Viollet-le-Duc, Dictionnaire Raisonnie de I' Architecture,
Vogt-Göknil. U. Architektonische Grundbegriffe und
Umraumerlebnis, Zürich, 1 951 .
Whiffen. Marcus, ed. The History, Theory and Criticism of Architecture.
(Papers from the 1 964, AIA-ACSA Teacher Seminarj,
Cambridge, Mass, 1 965.
Wittkower. Rudolf Architectural Principles i n the Age of Humanism,
London, 1 949.
Wölfflin. Heinrich Prolegomena zu einer Psychologie der Architektur,
München, 1886.
102
Dizin
A Boşluk değerleri, 1 5
Boşluk'un sınırlandırılması, 14, 1 5
Abbasiler, 73 Boya, 39
Açıklık, 33 Bronz, 39
Açıklık geçme, 43, 44 Bruno Taut, 92
Ağaç, 33 Burjuvazi, 73
Ağaç Mimarlığı, 33, 34, 35 Bürokrasi, 73
Ağaç (Ahşap) Çatı, 43 Bütünlük (üslupta), 61
Aile Ekonomisi, 72
Akademiler, 76 c
Akdeniz, 33, 64
Alberti, Leone Battista, 63, 75 Cam, 39
Alçı, 39, 54 Cami, Osmanlı, 5 1
Aldo Rossi, 95 Charles Moore, 93
Altın Oran, 5 1 , 62 Croce, 56, 57
(Bak: Oran) Cumba, 33
Aluminyum, 24
Amaç-biçim ilişkisi, 21 ç
Amaç-malzeme ilişkisi, 21
Amon-Ra Tapınağı, 29 Çağdaş Teknik, 40
Anadolu, 1 8 , 33, 43, 48, 52, 69, 72 Çapraz tonoz, 45
Ankara, 73 Çatalhöyük, 72
Antik Çağ, 30, 60 Çatı, ahşap oturtma, 41
Art Nouveau, 2 1 , 54 Çekme ve eğilme, 34
Atina, 25 Çelik, 24, 4 1 , 64
Arp, 59 Çelik, (Paslanmaz), 24
Avrasya, 45 Çelik, (Bessemer Yöntemi), 24
Ayak, 42 Çevre (insan yapısı). 9, 1 0
Ayakkabıcılık, 73 . . . . . Doğal çevrenin yok olması, 70
Ayasofya, 39, 42, 48 Çin Mimarisi, 35
Çini, 54
B Çok parçalılık, 30
Bağımlı Sanatlar, 59 o
Bağlantı sistemi, 29
Bağlı plan, 63 Davut Ağa, 75
Bakır, 39 De stili, 90
Bakırcılık, 73 Decorated shed, 95, 97
Barok, 53, 75 Demir, 39
Bauhaus, 83 Derebeyi, 73
Belediye (Avrupa'da), 69 Dinamik gruplaşma, 66
Beşik tonoz, 45 Doğal çevre, insan yapısı çevre ile ilişki, 70
Betonarme, 24, 39, 4 1 , 64 Dolmen, 29
Bilim-Amaç İlişkisi, 1 1 Dolgu duvar, 4 1 , 42
Biyolojik yapı (insanın), 70 Dokumacılık, 73
103
Dor üslübu, 33 İktinos, 25
Duvar {Taş duvar), 4 1 , 42 İletişim (communication), 25
. . . . . Roma, 31 İran, 47, 52
. . . . .Gotik, 31 İslam, 75
. . . . . Ermeni, 31 İşlev, 2 1 , 22, 23
Dünya Savaşı il., 55 İşlev, (amaca uygunluk), 21
Düz atkılı sistem, 43 .... . , Biçim seçimi, 21
Düz atkı (taş), 43 .... ., Kullanma sırası. 22
Düz atkı (ağaç), 43 İşlevsel yapı, 22
Düz kirişleme, 41 İşlevsellik (bkz: Fonksiyonalizm)
İtalya, 75
E
J
Ege, 33
Emekçi sınıf, 73 Japon Mimarisi, 35
Environment, 9 Jules Verne, 28
Einstein, 1 6 , 89 Jüstinyen, 48
Eisenman. 94
K
F
Kaba Beton, 39
Fabrika, 73 Kalfa, 74
Feodalizm, 73 Kakma, 54
Ferdinand de Saussure, 97 Karnak tapınağı, 65
Fibonacci Serisi Karyatid, 45
(Proportion), 62 Kemer, 37, 42, 44
Firdevsi, 73 Kenet, 29, 4�
Fonksiyonalizm, 26 Kent, 68
Fonksiyon, 21 Kent planlaması, 69
Fransa, 75 Kerpiç, 37
Kervansaray (Selçuk), 73
G Kilise
. . . . ., Gotik, 42, 51
Gaudi, 54 . . . . . , Roman, 63
Gazneli Mahmut, 73 . . . . . , Süsleme, 73
Gelenek, 24 Kireç, 38
Giorgio Martini, 63 Konrad Wachsmann, 95
Giedion, 1 7 Konstrüksiyon (bak: Yapım).
Giotto. 58 Konut, 20, 68
Gotik Mimarlık, 40, 4 1 , 45, 75 Konya, 72
Grid, 64 Korunma içgüdüsü, 1 4
Güzellik, 1 7, 1 8 Kubbe, 31 , 37, 45
Güzellik (Mimaride), 60 . . . . ., Sahte, 45
. . . . . , Bizans, 48
H . . . . . , İran, 48
. . . . . , Osmanlı, 48, 49
Harç, 39, 41 . . . . ., Roma, 44, 48
Harzem. 36 . . . . ., Rönesans, 48
Hatıl, 34, 4 1 , 42 Kurşun, 39
Hattat, 75 Kuzey Afrika, 52
Heilenistik Çağ, 75 Küçük Ayasofya, 48
Hint, 52 Küçük Sanatlar, 59
Hint Mimarlığı, 30 Küresel bingi, 47, 48
Hipostil salon, 65 Kütlesel oluş, 30
t-İ L
104
Leon Krıer. 9 4 . 96 . ... . . • Rönesans, 63
Lıkya. 33 . . . . . , Türk-İslam. 63
Louıs Ondördüncü. 73 ..... , Ad quadratum, 63
. . . . . , Altın Oran, 62
M . . . . . , Aritmetik bölen, 63
. . . . . , Armonik bölen, 63
Magara. 68 ..... , Geometrik bölen, 63
Malzeme (doğal), 39 . . . . . , Malzeme etkisi, 63
Malzeme ve Strüktür, 1 2 .....• Triangulation, 63
Malzeme ve Yapı, 1 1 Ortaçağ (Batı), 32, 40, 73, 75
Manastır tonozu, 45 Osmanlı Çağı, 68, 73
Megalitik Mimarlık, 29 Osmanlı Mimarisi, 40
Mehmet Ağa, 75 Otel, 73
Mekan ve aydınlatma, 1 5, 42 Ölçü
Mekan ve hareket, 1 5 . . . . . . Çevreye göre. 62
Mekan tasarım ı , 43 ... . . , İnsana göre, 62
Merkezi plan, 48 , Kendi içinde, 62
.....
1 05
Roma Mimarisi, 39 Taş. 29, 3 1 , 37
Rönesans, 73, 74, 75 Taş Çaı:)ı. 9, 72
Ruskin, 51 Taşırtma Yapım Tekniği, 34, 43, 46, 47
Taşıyıcılar, 29, 40, 42
S-Ş .... . , Tek, 42
.... ., Sürekli, 41
Saçak. 33, 63 .... . , Duvar. 4 1 , 42
Sakkara, 42 Taş oyma, 54
Sanat ve Mimarlık, 15. 1 6 Tatami, 64
Meskenler, 22 Teknoloji, 23, 28. 74
Sanatın Tanrısal Niteliı:Ji, 73 Tonoz. 3 1 , 37
Sanayi Devrimi, 39, 72 ..... , ilkel, 44
Sanı- Elia, 25 Tonoz-Bingi, 44
Saray (sanatta etki), 72 Toprak Malzeme, 36
Sasani Mimarlığı, 44 Tromp. (bak: Tonoz-Bingi),
Schelling, 29 Tuı:Jla, 36, 37
Scott, Geofrey. 1 9 Turizm, 73
Sedad H . Eldem, 83 Türk Üçgeni. 48
Selçuk Sultanları, 73 Türkiye, 74
Selimiye, Edirne, 50
Sentetik Malzeme. 39 Ü
Seramikçilik. 73
Servistan Sarayı, 44 Ülke planlaması, 70
Sınır öğeleri, 15, 32, 41 Üretim (kütlesel), 74
Sınırlı boşluk, 15, 1 8
Silex, 1 2 v
Simetri. 66
..... , Aksiyal, 66 Venedik Tüzüı:Jü 86
....., Camide, 67 Viktorya (Kraliçe), 73
..... , Grek Tapınaı:Jı, 67 Vitray, 47
..... , Çok maksatlı yapıda, 67 Vitruvius, 63
Sinan, 25, 75
Skandinavya Mimarisi (ahşap), 35 w
Sosyal Konut, 73
Standart, 22 Walter Gropius 84
Strüktür, 1 2, 40 Wölfflin, 62
. . . . . . Gotik. 60 Wright, 64
Stupa, 39
Sultanahmet C., 42, 50 y
Suriye, 43
Süleymaniye C. . 42 Yakındoğu, 72
Sürekli taşıyıcılar, 41 Yapı (genel), 1 5
Süsleme, 5 1 , 52, 54 ..... , ve amaç, 1 1
..... , Yapı öı:)elerinde, 54 Yapı Eylemi, 1 1
..... . Heykelsi, 54 Yapı ve Malzeme, 1 1
Sütun, 42 Yapım, 1 2
Sütun düzenleri, 24, 51 Yapım Amaçları,
Şair, 58 Yelken Tonoz, 48
Şato, 73 Yönsel Gerilim, (iç mekan), 66
Şehirci. 71 Yunan Mimarisi, 29, 39, 4 1 , 43
Şiir, 21 Yontu, 59
...... Mimarlıkla karşılaştırma. 58, 5� Yontucu, 59
Yurt, 45
T Yük, 42
106
Fotoğraf Kaynaklan
Strasburg Katedrali Batı Cephesi (Foto.Herald Busch, Pevsner, Avrupa Mimarisinin Anahatları)
Selimiye!Camisi (S.Çetintaş)
Safranbolu (B.Çetinor)
107