Professional Documents
Culture Documents
Özet
Bu makalede yapay zekânın gelişimi ve kabul görülmekte olan çeşitli bilimsel tanımlar
ele alınmaktadır. Ayrıca yaratıcılığın yapay zekâ ile olan ilişkisi bilişim teknolojisinin
gelişimi incelenerek sorgulanmakta ve güncel sanat çalışmalarındaki etkileri
incelenmektedir. Posthümanizm çağının insanoğlu için vadettiği gelecek tartışmalarında
yapay zekânın tarihsel süreci ve sanatla ilgili çalışmaları incelenmiş,
* Öğr. Gör. Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun Myo El Sanatları Bölümü, temel.tore@omu.edu.tr
Abstract
Humanity, who was introduced to the phenomenon of Humanism with the Renaissance, is
experiencing the age of Transhumanism, which can be defined as the transition to
Posthumanism, in which it will be involved in the near future. With this age, Artificial
Intelligence (AI) studies gained momentum and started to affect every area of our lives.
From our kitchenware to the car we use, artificial intelligence, which is included in every
technology, has also entered the artistic field, especially after 2014 and has shown serious
progress. Art products of artificial intelligence – considering the debates within art itself -
stand out in terms of whether they are really works or not, in terms of their artistic claims.
In fact, apart from the usual development of artificial intelligence (AI), which opens up
new areas in the original journey of art, science and technology of humanity, the human
side of art is considered; The direction of change and transformation in our perception of
art and life stands as an important subject of discussion.
In this article, the development of artificial intelligence and various accepted scientific
sciences are discussed. Moreover, the relationship between creativity and artificial
intelligence is questioned by examining the development of information technology and
examined in contemporary art works. Examining the historical process of artificial
intelligence and art studies in the future debates promised by the era of post-humanism
for human beings.
Giriş
Posthümanizm’e giriş yapmadan önce Transhümanizm’e zemin hazırlayan olgu olarak
Hümanizmi anlamak gerekir. Çünkü insanı ön plana çıkaran Hümanizm gibi Transhümanizm
savunucuları da her şeyi insan için yaptıklarını söylemektedirler. Bugünkü bütün bu
teknolojik gelişmelerin insanoğlunun faydasına olduğunu savunan Transhümanizmciler
ölümsüzlüğe yani Post- İnsan ırkına ulaşmak için her türlü teknolojiyi kullanmayı mubah
görmekteler.
Hümanizm ’in genel anlamı; insanlık aşkı, insaniyete muhabbet, insancıllık/insancılık,
renk, din, ırk ve mevkiini dikkate almadan sevmek anlamına gelmektedir. Hümanizm aklı
insan varlığını tek ve en yüksek değer kaynağı olarak görmüştür. Bireyin yaratıcı ve ahlaki
gelişiminin, rasyonel ve anlamlı bir biçimde, doğaüstü alana hiç başvurmadan, doğal yoldan
gerçekleştirilebileceğini belirtmiş ve bu çerçevede insanın doğallığını, özgürlüğünü ve
etkinliğini ön plana çıkaran felsefi akımdır diyebiliriz.
“Bir başka anlamda da hümanizm, antikçağ felsefesinin kaynaklarına ve anlaşılmasına
yöneliş ve onların yeniden bir değerlendirilmesi girişimi olarak ortaya çıkmıştır. Ancak
hümanizm esas ve yaygın anlamda, yeni meydana gelen modern insanın yeni dünya görüşü ve
yaşam anlayışı olarak anlam kazanmıştır” (Yıldız, 2020).
İlk belirtileri XIV. yüzyılın başlarında İtalya’da görülmeye hümanizm ve Rönesans, asıl
gücüne XV. yüzyılda ulaştı ve XVI. yüzyılın sonuna kadar da varlığını sürdürdü. İtalyan asıllı
Dante, Petrarca ve Boccacio hümanizmin ve Rönesans’ın ilk müjdecileridir.
Görsel 1: (URL1)
Transhümanizmin öncelikli olarak üç hedefi vardır. Birincisi, insan üstü yaşam süresini
uzatmak, ikincisi insan üstü zekaya ulaşmak ve üçüncüsü sağlık kalitesini en üst düzeye
çıkarmak. Post hümanistler, insanın bu arzusunu yerine getirmek ve ölümle girdiği bu savaşta
galip gelmesinde ona yardımcı olabilmek adına bilim ve teknolojinin imkanlarının sonuna
kadar kullanılması gerektiğini savunmaktadırlar.
Transhümanizm, logosundan da anlam çıkarılabileceği üzere Türkçe anlamı olarak; insan
üstü (people plus (+)) olarak tanımlanıyor. Evrim süreci boyunca insanlar sürekli gelişmeye
devam etmişlerdir, evrimin artık bir noktasından sonra ise, insanlığın daha üst bir seviyeye
ulaşması gerekir, bu da ölümsüzlüğün bulunmasıdır. Transhümanizm kavramsal olarak,
“gelişen teknolojilerle birlikte” insanın daha uzun yaşaması, kapasitesini geliştirip, artı bir
insan yaratması felsefi akımıdır.
“Transhümanizm düşünürleri, dini-gnostik “(Gnostisizm, Antik Mısır hermetizmini, Antik
Yunan ezoterizmini, İbrani geleneklerini, Zerdüştçülüğü, bazı Doğu geleneklerini ve dinlerini, Hristiyanlığı
eklektik bir tutumla sentezleyen, birçok tarikâtın benimsediği mistik felsefeye verilen genel addır.” Wikipedia )
temele dayanan insanın kendini aşma uğraşını modern bilim ve teknoloji vasıtasıyla hayata
geçirmeyi arzularlar. Posthümanizm insanına ulaşmak isteyen transhümanizm insanı,
homosapiens ve biyolojik insan değil, duruma göre tekno-biyolojik (robot-android) varlık olma
yetisi taşıyabilir. Transhümanizm savunucuları, geliştirilmiş insan olan trans-human’ı H+
(büyütülmüş insanlık) olarak niteler ve onu posthuman’ın evrimsel gelişimini arttıran bir
basamak olarak görür. İnsanlar, robotları, biyoteknolojiyi ve nanoteknolojiyi kullanarak
doğaya bağımlı olmayan insan türleri icat etme çabası içinde olacaklar; ayrıca kendilerini
zaman içerisinde, eşsiz fiziksel, entelektüel ve psikolojik kapasiteye sahip, potansiyel ölümsüz
ve sınırsız bireyler olan posthümanizm varlıklarına dönüştüreceklerdir” (Yaman, Zengin, 2019
s.544).
Yapay zeka, şu anda insanların bilgisayarlardan daha iyi yaptığı şeyleri bilgisayarların
daha iyi yapmasını sağlama çalışmasıdır. Bu amaçla yapay zekanın amaçları şu şekilde
sıralanabilir. Makineleri daha zeki yapmak(temel amaç), zekanın ne olduğunu anlamak ve
makineleri daha kullanışlı hale getirmek.
“Günümüzde gelinen noktada “Yapay Zekâ” elde edilen verilerden yola çıkarak kendi
kendine öğrenebilen ve gelişebilen bir sistem olarak tanımlanabilir. Ancak teorik anlamda bu
tanım geleceğe yönelik olarak daha yolun başında olduğumuzun bir ifadesidir. Çünkü yapay
zekâ araştırmacıları ileride gerçekleşebilecek olasılıkları da düşünerek konuyu üç aşama
olarak incelemektedirler” (Artut, 2019)
Ron Burnett’e göre, “Yapay zekâ yaratma çabaları büyük ölçüde, bilgisayarların
gücüne ve enformasyonu elinde tutma ve kullanma kapasitelerine bağlıdır. Yapay zekâ,
enformasyon işlemenin ve modellemenin bir metaforudur. Buradaki varsayım, bilgisayara
yeni enformasyon tanıtıldığında bilgisayarın bu yeni enformasyonu, işlemlerinin bir parçası
olan hâlihazırdaki modellere işleyebileceğidir. Bir dereceye kadar, bilgisayarın, aldığı
enformasyonun sınırlarının ötesine geçmek ve öngörülebilir sonuçlar kadar öngörülemez
sonuçlar da geliştirmek için ‘zekâ’sını yeterli ölçüde kullanacağı umulur” (Aslan, 2019).
4.1.1.Amper
Bir yapay zeka tarafından oluşturulan ve üretilen müzik albümü I AM AI Ağustos
2017 ‘de piyasaya çıktı. Amper yapay olarak zeki bir müzik bestecisi, yapımcısı ve
sanatçısıdır.
4.1.2.Magenta
4.1.3.DeepBach
18. yüzyıl Almanya ‘sında yaşayan Johann Sebastian Bach, bestelerinin eşsiz güzelliği
ve armonideki teknik yetkinliği ile barok dönemi müziğin en önemli temsilcilerindendir. Bach
‘ın eserlerinden yola çıkarak müzik alanında yapılan yapay zeka çalışmalarından biri
olan DeepBach, Sony Bilgisayar Laboratuvarlarında ortaya çıkmış ve geliştirilmiştir.
Çünkü DeepBach yapay zeka algoritması, Johann Sebastian Bach 300 ‘den
fazla kısa koral kompozisyon (polifonik ilahi) eserini ayrıntılı bir şekilde analiz etmiştir. Bach
‘ın eserleri Lutheran metinlere dayanır ve 1 melodi-3 armoniden oluşur. Bach’ ın eserlerinin
bu basit ancak kendine has mantıksal yapısı, yıllardır araştırmacıların ilgisini çekmiş ve
DeepBach ‘ın yapay zeka çalışmasına konu olmuştur. Algoritmanın görevi kendisine bir
soprano melodi verildiğinde Bach tarzında armoniler oluşturmaktı.
Çalışmanın sonuçları, %25 ‘ini profesyonel müzisyenlerin ve müzik öğrencilerinin
oluşturduğu 1200 ‘den fazla kişi üzerinde denendi. Katılımcılara farklı farklı armoniler
dinletildi ve dinledikleri armoninin Bach ‘a mı yoksa bir yapay zekaya mı ait olduğu soruldu.
4.2.1.Aaron
“1973 yılında Harold Cohen tarafından geliştirilmeye başlanan AARON isimli
bilgisayar yazılımı önceleri soyut resim çalışmaları üretmekteyken zaman içinde
geliştirilmeye devam edilerek temsili görüntüler ve figürler içeren çeşitli eserler meydana
getirmiştir. AARON, resim çizerken gerçek boya ve fırça kullanmasını sağlayan yazılım ile
entegre çalışan bir mekanizmaya sahiptir. Geliştirilen yazılım resim üretiminde insanlar gibi
geri bildirim yapısı içinde çalışmamakta ve verdiği tüm kararları bir önceki yaptıkları ile
değerlendirilerek almaktaydı. Bilgi kendiliğinden sistem içinde yer edinemediğinden temsil
edilebilmesi için uygun biçimde hesaplamalı yapılara dönüştürülmesi gerekmekteydi” (Artut,
2019).
Görsel 6. AARRON tarafından 1992 Yılında Yapılmış Renkli Resim Çalışmalarından (Artut, 2019).
“AARON aktif olduğu yıllar boyunca teknolojik anlamda sürekli gelişirken bir yandan
da bu gelişmelerin beraberinde birçok farklı şekilde resim çalışmaları üretmiştir. Ürettiği
resimler dünyanın önemli müzelerinde ve belli başlı sanat koleksiyonlarında yer almayı
başarabilmiştir. Ancak AARON’ın insanlarda olduğu üzere görüntü algılamaya ve işlemeye
yönelik herhangi bir teknolojik çözümü bulunmamaktadır. Bu yüzden ressamların kimi zaman
resme bakarak renk seçiminde verdikleri birtakım kararları aynı biçimde üretmemektedir.
Sonuç olarak AARON yazılımı herhangi bir bilince sahip değildir. Sonuç olarak o an resim
yapmakta olduğunu dahi bilmemekte ve yerine getirdiği görevleri gerçekleştirirken herhangi
bir haz duygusu dahi yaşamamaktadır. Cohen’e göre bir makinenin Rembrandt veya Picasso
gibi yaratıcı olabilmesi için benlik duygusunun oluşması gerekmektedir. Çünkü sanatçı
sosyal, duygusal, tarihsel, psikolojik etmenlerden beslenmekte bu deneyimleri kendi
benliğinde süzerek eserinde bulunan anlatı gücüne yansıtmaktadır” (Artut, 2019).
4.2.2Aıcan
AICAN, Rutgers Üniversitesi Sanat ve Yapay Zeka Laboratuvarlarında geliştirilmiş,
resim alanında başarılı sonuçlar ortaya çıkaran bir yapay zekadır. AICAN, resimlerdeki
mevcut stilleri ve estetik unsurlarını öğrenerek kendi yenilikçi görsellerini ortaya
çıkarabiliyor. AICAN ‘ın ortaya çıkardığı resimler oldukça fazla ilgi görüyor diyebiliriz.
İnsanlar AICAN ‘ın yaptığı resimleri insan yapımı eserlerden ayırt bile edemiyorlar. AICAN
‘ın yapmış olduğu çalışmalar dünya çapında açık arttırma ile satılıyor. Hatta bu resimlerden
bir tanesini 16.000 dolara alıcı bile bulmuştur.
(URL2)
Görsel 7. Yapay Zeka AICAN ‘nın Üretmiş Olduğu Resimlerden Bir Örnek
4.2.3.Gan ve Can
“Montreal Üniversitesi ‘nden Ian Goodfellow ve arkadaşları, 2014 yılında
yayınladıkları bir makalede, GAN (Generative Adversarial Network) adını verdikleri bir tür
yapay sinir ağını tanıttılar. GAN ‘lar temel olarak birbirinden farklı amaçlarla çalışan iki sinir
ağından oluşmakta, bunlardan ilki (üretici olan-generator) bir kalpazan gibi sahte veri
üretmeye çalışıyor, diğeri (ayırt eden-discriminator) ise bir dedektif gibi kalpazanın kendine
sunduğu veri ile asıl olan karşılaştırıp üretilen verilerin sahte olup olmadığını ayırt etmeye
çalışıyor. Ayırt edici sinir ağı (dedektif) insanlar tarafından çizilmiş gerçek resimleri
“görebiliyor“, üreticiden (kalpazan) gelen çizimler ile gerçek resimleri kıyaslayarak
farklılıkları listeliyor” (Pişkin, 2019)
Görsel 8.
Yapay Zekâ Ürünü, “Edmond Belamy’nin Portresi, 70 x 70 cm, 2018. GAN isimli yapay zeka
programın imzasını taşıyan “Portrait of Edmond de Belamy” adlı portre 432 bin 500 dolara
satılmıştır. (Pişkin,2019)
Görsel 9. Yapay Zekâ Tarafından Son Birkaç Yılda Üretilen Diğer Resimler (Aslan,2019).
4.2.4.DeepDream
“Google mühendislerinden biri olan Alexsander Mordvintsev de, benzetme
fikirleriden yola çıkarak DeepDream ‘i oluşturdu. Yani bu yapay zekaya gösterilen resimlerde
ne olduğunu ayırt etmesi üzerine eğitilmiş derin sinir ağlarına “bu resimde ne görüyorsan,
resmi gördüğün şeye daha çok benzet” diyorsunuz. Google ‘ın bu derin yapay sinir ağları,
orijinal resmi kendi gördüğü sandığı şeye daha çok benzetiyor. Google bu
işleme Inceptionizm adını veriyor. Şu an için daha çok hayvan resimlerini ayırt etmesi için
eğitildiyse de zamanla daha farklı nesnelere de benzetebileceği düşünülüyor. Google ‘un
ücretsiz kullanıma sunduğu bu hizmeti (DeepDream Generator) Pierre Auguste Renoir ‘un
Two Sisters or Othe Terrace eseri ile test edilmiş. Sonuçları gerçekten çok ilginç. Resmi
derinleştirdikçe kimilerine göre tatlı bir rüyanın, kimilerine göre bir kabusun daha da
derinlerine dalıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz” (Pişkin, 2019)
Görsel 12 (Aslan,2019)
Bu resimlere üstünkörü bakıldığında bile hemen, Rönesans’tan Kübizm’e oradan
Dışavurumcu sanata değin, bütün sanat dönemlerinin izlerini taşıdığı anlaşılmaktadır. Nitekim
yaratılmış bir imgenin fotoğrafından ya da biçim bozmaya dayalı (manipülasyon) bir cebirsel
algoritmanın ürettiği bu çalışmaların, özgünlüğü ya da insana ait kimi özellikleri taklit etme
noktasında, başarılı olsalar bile, sanat izleyicisine, hayatı anlama ya da anlamlı kılma
donanımına dair ne gibi katkılar sunabilir? Konuya ilişkin, Picasso, konuşmalarından birinde
şunları söylemiştir: “Önemli olan sanatçının ne yaptığı değil, ne olduğudur. Yaptığı elmalar
on kez daha güzel bile olsa, Cézanne, Jacques Emile Blanche gibi yaşayıp düşünmüş olsaydı,
beni hiç de ilgilendirmezdi. Bizi ona ilgi duymaya zorlayan şey Cézanne’ın kaygısıdır; işte
Cézanne’ın bize verdiği ders budur” Dolayısıyla her resim yapan kişinin sanatçı olmadığı
gibi, her üretilen görüntünün de sanat değeri olduğu söylenemez (Aslan,2019).
SONUÇ
Sanatın tanımı, günümüzde bile tartışmalı iken (ki bazı düşünürlere göre sanatı
tanımlamak imkansız), yapay zekaların ürettikleri sanat mıdır sorusuna cevap vermemiz çok
zor. Fakat sanatta aranılan teknik mükemmellik ve belki biraz da özgünlükse yapay zekanın
bizim yerimizi alması çok zor değil gibi görünüyor.
İnsana özgü hataları en aza indiren yapay zeka algoritmaları karşısında
sadece özgünlük ile direnmemiz gerçekten zor. Ancak sanatın psikolojik etkisini de dikkate
aldığımızda yapay zekaya karşı bir üstünlük kazanabiliyoruz diyebiliriz. Bir eserin
kusursuzluğundan daha çok kusurlu bir insanın elinden çıkabilmiş olmasını önemsiyoruz.
Acaba şair bunları yazarken neler yaşamıştı? Ressam bu sanat eserini uzun yıllar neden
tamamlayamadı? Bu şarkıdaki yaşanmışlıklar ne? İşte bu psikolojik etkilerin de sanatın bir
parçası olduğunu görüyoruz. Bu açıdan baktığımızda, aktaracak bir duygusu olmayan
günümüz yapay zekalarının bence sanatla bağı azalıyor ve ürettiklerinin bir sanat eseri
olmadığı ihtimalini oldukça arttırıyor.
Teknolojinin geldiği son nokta ve gelecekte olabilecekler de düşünüldüğünde;
kaçınılmaz olarak insan-makine işbirliğinden doğan (melez sanat) ki bunun, zaten uzun
zamandır örnekleri mevcut, yeni bir tür sanat mecrası olarak düşünülmesi gereken bir olgu
olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapay zekâ araştırmalarında ise gelinen aşama, geçtiğimiz
yüzyılın son çeyreğine göre, artık çok daha ileri boyutlara ulaşmış durumda.
Dolayısıyla bir noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor; sanatın bütün bileşenleri
düşünüldüğünde; bir imajın, insandan bağımsız olarak oluşturulup oluşturulamayacağı temel
anlamda bir sorunsal ise bu bir ölçüde başarılmış görünmektedir. Ancak, sanat yalnızca sonuç
odaklı bir süreç midir? Yoksa düşünüş, duygu, deneyim, özgünlük, başarı ve başarısızlıklar
gibi yalnızca sonuca odaklı (görüntü oluşturma bağlamında) olmayan, süreçler toplamı mıdır?
Burada; “Sanatım için hayatımı ortaya koyuyorum” diyen Van Gogh’un yapıtlarını hatırlamak
gerekiyor, çünkü Van Gogh’un sanat yaşantısı, tek tek her bir yapıtının toplamından daha
fazlasıdır. bilgisayar teknolojisinin bu tür olanaklarından, günümüzde sanatçılar
yararlanmaktadır ve yararlanmalıdır da; ancak sanatta gerçekliğe ilişkin alanı ıskalayarak
yalnızca programların sunmuş olduğu olanaklara odaklanmanın da hiçbir anlamı
olmayacaktır.
Giderek insandan yoksun bırakılmak istenen bir sanat anlayışına karşı, daha insani
olan alanları savunmak da bir tür sanatçı duyarlılığı ve duruşu bağlamında bir direnç alanı
olarak yer bulacaktır. Herhangi bir olay ya da bir olgu karşısında birbirinden çok farklı
düşünme biçimleriyle insanlar çoğu kez, insana özgü ve ön görülemeyen davranış veya
reflekslerle kendilerini ifade ederler; ancak yapay zekânın pragmatik çalışma sisteminin
önünde, en azından şimdilik, insana özgü nitelikleri ifade edebilme konusunda kat etmesi
gereken uzun bir yolunun olduğu da açıkça görülmektedir.
Nitekim yapay zekâ tarafından üretilen sanatın sınırları nereye kadar giderse gitsin,
belli bir gerçek var ki o da insanı, asla sanat yaratımlarından alıkoymayacaktır. Çünkü sanatı
değerli kılan şey, insanın; yaşayış, düşünüş, duygu ve bilme biçimi olarak ortaya çıkan
yaratım süreçlerinin toplamıdır.
Kaynakça Listesi
Yıldız, M.T., https://www.academia.edu/38074741/HÜMANİZM_VE_RÖNESANS
Erişim tarihi:17.01.2020
Yaman D., Zengin H.İ., “Post-Hümanizm Peki Ya İnsanın Ötesi”, “Post-lar Çağında
İletişim”, Konya. LitaraTürk Yayınevi, ISBN 978-605337-220-2 Eylül 2019, 537-545
(URL1).Transhümanizm Nedir? (v2.0)
https://medium.com/transhümanizm/transhümani̇ zm-nedi̇ r-dd0c07437ec7 (Erişim
tarihi:12.12.2019)
(URL2) https://digitalspaces.io/demos/gallery/ (Erişim tarihi:12.12.2019)
Sönmez, “Yapay Zeka İçerik”
https://web.itu.edu.tr/~sonmez/lisans/ai/yapay_zeka_icerik1_1.6.pdf (Erişim
tarihi:15.12.2019)
Artut S., “ Yapay Zekâ Olgusunun Güncel Sanat Çalışmalarındaki Açılımları”
İnsan&İnsan, Yıl/Year 6, Sayı/Issue 22, Güz/Fall 2019
Aslan E., “Yapay Zekâ Resimleri ve Sanatın Başkalaşan Mecrası Üzerine”
https://dergipark.org.tr/ , Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Sayı 42 , Ocak 2019 , 231 - 242
GSED 42 – DOI: 10.32547/ataunigsed.516382
Pişkin, O. “Yapay Zeka Sanatçılar” https://powerzeka.com/yapay-zeka/yapay-zeka-
sanatcilar/ (Erişim Tarihi: 08.12.2019)
Kahraman, E. “Bu romanı bir robot yazdı” https://www.techinside.com/yapay-zeka-
roman-yazdi/ (Erişim Tarihi: 08.12.2019)