You are on page 1of 77

fenahuyluspazo

 https://youtu.be/rhw0qb1kh64?t=33
31.12.2019 17:52 fenahuyluspazo
istanbul havalimanı'nda rüzgarın sorun yaratması
 istanbul'dan daha fazla uçağın rötar yaptığı moskova'da 35 kilometre hızla rüzgâr esiyordu,
istanbul'da ise 45 + kilometre, yeşilköy'deki havalimanı açık olsaydı yine aynı şey
yaşanacaktı. portland'da 10 kilometre hızla rüzgâr eserken uçaklar inemedi. istanbul'da dün
fırtına vardı tamamen, istersen maltepe merkez camiine yap havalimanını, yine aynı şeyler
yaşanacaktı.

katıksız birer davarsınız. istanbul havalimanının hiçbir teknik ve ilmî sorunu yoktur. yok pist
yönünü belirlerken bilimi dikkate almamışlar, kaç milyar avroluk yatırımı zaten tayyip istiyor
diye yaptı insanlar jashdhasdsa. beynine sıçtıklarım ya. sizin yaşamsal fonksiyonlarınızı ifa
edebilmeniz bile mucize.

istanbul havalimanına bok atan herkesin iq'su tenasül uzvunu besleyen toplardan hallice,
kusura bakmayın. iki üç yıl içinde ortalamalara bakarız fark var mıymış atatürk havalimanı ile
arasında. ama sizde utanmazlık olduğu için ölü taklidi yaparsınız yine.
31.12.2019 09:48 ~ 09:50 fenahuyluspazo
kapitalizm
 insanı hiç ölmeyecekmiş gibi yaşatan sistem. hâlbuki esas dava, insanı ölüme rağmen
yaşatabilen ilahî sistemi inşa edebilmektir.
30.12.2019 22:12 fenahuyluspazo
face id
 apple'ın "sizi şapkalı, gözlüklü, tıraşlı olarak da tanıyabiliyor eheheh" diye övündüğü sistem.

bu neyi gösteriyor? cihazın biyometrik verilerinizi depolayıp (neredeyse kesin bir şekilde)
aktardığını gösteriyor. face id kullanan adamdan sokakta biyometrik fotoğrafını isteyin,
vermez ama bunu kullanıp "çok ii sistem" filan diyebiliyor jhashdas. aynı şey parmak izi
okuyucuları için de geçerli. yarın bir gün bu data'ları bir yerlere satıp milyarları apple götürür,
sen de "allah allah bunlarda benim parmak izim nasıl var" diye hayrete düşersin hayatının bir
safhasında.

bunların hepsi hassas kişisel veridir. adamı ipe götürür. hem ip ne... ip ne...
30.12.2019 12:03 fenahuyluspazo
ahmet davutoğlu
 "yeni türkiye yolunda ikinci yarı" başlarken hiç de başkanlığa hayır demiyordun reis
jahdjasdas.

uza...
29.12.2019 22:14 fenahuyluspazo
gerçek olmayan genel kabul görmüş en yaygın bilgi
 tabiatta kanunların olduğu yanılgısı. tabiatta kanun manun yoktur. ilmî olarak yoktur.
29.12.2019 13:19 fenahuyluspazo
islam'da hırsızın elinin kesilmesi
 dinî hükümlerin hikmetini ve muhtevasını anlamak için ince şeyleri düşünebilen bir zihin,
akıl, feraset ve ilim gerekir. aynı zamanda da bu çağın saçma sapan kabullerinden
sıyrılabilecek kadar da cesaret. bu faziletlere sahip olmayanlar ilelebet islâmî kâideleri
anlamaktan aciz kalacaklardır. fakat ben size bir güzellik yapayım:

islâmiyet'te tüm cezalar bedenîdir. hapis cezası yoktur. günümüzden buna bakan dangalak bir
insan genelde şöyle der: "ıyyy çok vahşiii :/". bunun neye göre vahşi, kime göre vahşi olduğu
bir tarafa, ceza hukuku felsefesi açısından meseleye yaklaşan da bulunmaz.

hapis cezası, suçlunun toplumdan uzak tutulmasına ve içeride polis tarafından kötü muamele
görerek veya götüne jop filan sokularak "rehabilite" edileceği iddiasını taşıyan bir ceza
türüdür. 19. yüzyılda, bilhassa suçluların kürek mahkumu yapılması veya banyollarda
çalıştırılması usûlü, ilerleyen dönemde hapis cezasına dönüştü. bugün suçluların hapiste iyi
muamele gördüğü çok az ülke vardır, onlar da işi abarttığı için kimi evsiz filan tipler suç
işleyerek hapishaneye düşmeye çalışmaktadır. diğer birtakım ülkelerde ise hapse düşmek,
ölümden beterdir. hele ki "f tipi cezaevi" denilen yerde, birkaç metrekarede, bok kokusu
altında 25 sene yaşayacağınıza ölün, sizi idam etsinler daha iyi.

hapis cezasının problemi şudur: adil değildir. içeride adamı olan daha iyi muamele görür.
olmayan ayvayı yer. üstelik hapis cezası, "suçun şahsîliği" prensibine de aykırıdır. çünkü
adamı içeri atarsınız; karısı, çocukları, anası, babası; hepsi aynı acıyı ve elemi çeker, hepsi
cezalandırılır. kimi kocasından, kimi evladından, kimi babasından mahrum olur. hani suçlar
şahsîydi?

işte kafası çalışan her adamın anlayabileceği gibi islâmiyet, tüm suçların cezasını bedenî
olarak tespit etmekle tamamen eşitlikçi bir düzen getirmiştir. çünkü birine tokat atsan bir acı
duyar. başkasına atsan o da aynısını duyar. bedenî cezalar tamamen adildir. suçun şahsîliği
prensibine uygundur, zira sadece o kişi cezaya katlanır. ceza verildikten sonra da yoluna
gider. kimse kimseden mahrum kalmaz. caydırıcıdır, çünkü insanın bedenî bir eleme
katlanmasından ziyade, bir de onur ve şerefinin toplum önünde rencide edilmesi durumu
vardır.

dolayısıyla fikrî kapasitesi, "islâm'daki cezalar çok vahşi, çünkü 5237 sayılı türk ceza kanunu
öyle diyo" filan olan insanlarla bu meseleleri tartışmak zor.

ama aramızdaki fark şudur hanımlar ve beyler, bana itiraz eden herkes, o hususta haklı
olduğumu bilerek bana itiraz eder; fakat ben, sizin haksız olduğunuzu bildiğim için sizlere
itiraz ederim. çünkü ben hakikatim, siz değilsiniz.
29.12.2019 11:45 fenahuyluspazo
ak parti döneminde halkın alım gücünün artması
 ajsjdjhs hayatımda bu kadar zavallıca ve dangalakça bir yorum görmedim, ülkedeki ortalama
enflasyon son 15 yılda yüzde 10, ondan önceki on yıla bakın da nereden nerelere inmiş görün.
halkın alım gücü yüzde 80 enflasyon olduğu zaman değil de yüzde 10 olduğu zaman düşmüş
demek ki.

bi de geri zekalı sepeti tl olarak hesaplayıp dolara göre alım gücü hesabı yapmış ajshs.

ya gidin research methodology filan alın gözünüzü seveyim.


29.12.2019 11:22 fenahuyluspazo
yerli otomobilin tamamen yalan çıkması
 yerli: yerli üretim mal ve bileşenlere sahip ürün.

millî: fikrî mülkiyeti tarafınıza ait olan, kendi markanız olan ürün.

yerli ve millî araba: montajı, istihdamı, fabrikasyonu, bileşenlerinin hatırı sayılır bir kısmı
coğrafî olarak ülkenizde yapılacak, tarafınıza ait bir markaya mensup, üzerinde fikrî
mülkiyetinizin olduğu araba.

bunların hangisi yalan aq süper zekâları?

o kadar yerli meraklısıysanız şunu söyleyeyim, bu tasarımı türk mühendisleri tamamen


özelleştirip şu anki tasarımı ortaya çıkardı ki zaten tüm araçlar böyle tasarlanır ve yapılır,
üstelik şu aracın tasarım ekibinde dünyaca ünlü oto tasarımcısı mert günak da var. herif
mercedes c serisini tasarladı.

mercedes c serisi alman arabası değil mi şimdi?


işte cehape zihniyeti hakikaten budur, tayyip sizin götünüzü sikmekte haklı aq. bana şurada
küfür ettiriyorsunuz.
28.12.2019 17:03 ~ 17:04 fenahuyluspazo
star wars
 "mutlak kötü" karakterlerin aşırı güçlenip bir şekilde "mutlak iyi" davar sürüsüne yenilmeyi
başardığı gereksiz seri, her filminin senaryosu aynı ve insanı şaşırtan hiçbir halt olmuyor.

bunu izle, sonra git amirinin senden habersiz değiştirdiği dosya için üst yöneticiden azar işit.
hani nerede kötüler kaybediyor...
28.12.2019 16:13 fenahuyluspazo
teodise
 kur'an'da iki ayet-i kerime var, bir tanesi diyor ki: "iyilik de kötülük de hepsi allah'tandır",
beriki de şöyle söylüyor: "sana gelen her iyilik allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa
kendindendir."

bu ayetleri telif için ismail fennî şöyle söylüyor: "ince düşünüşlü, hakkaniyetli, ferasetli ve
büyükçe bir zâtın sana hayırlı bir işte kullanman için, örneğin bir hastane yaptırmak için para
verdiğini düşün. sen hakikaten bu parayı o minvalde sarf etsen, 'bu hastaneyi yaptıran benim!'
diyebilir misin? diyemezsin, çünkü parayı veren o büyük zâttır, hakikatte işi yaptıran odur,
sense bir âletten ibaret kalırsın. lakin sen bu parayı kumarda yesen, bu kötü ve fena işte o
büyük zâtın bir dahli olur mu? hayır. sana o bu parayı hastane yaptırman için vermiş, sense
kumarda yemişsin. işte bu ayetlerin izahı böyledir; insan iyi bir iş yaptı mı rabb'inin verdiği
akıl ve beden sermayesini emrettiği doğrultuda kullandığı için o'nun emrini tutmuş ve ancak
o'nun iradesinin gerçekleşmesinde bir âlet konumundan ibaret kalmıştır, tersi durumda ise faal
olan kendi nefsi ve ihtiyarıdır. rabb'ini dinlememiştir."

"her şeye gücü yeten ve mutlak iyi tanrı'nın kötülüklere neden müsaade ettiği" şeklindeki
asırlık gerzekçe geyiğin cevabı da işte bu kadardır. şu hayatta şer olması, insanda bulunan akıl
ve ihtiyarın(seçme kudreti) muktezâsıdır. dünyada kötülük olmasaydı, kimsede akıl ve irade
olduğu söylenemezdi. dolayısıyla kimse hareketlerinden ötürü mesuliyet taşımazdı. mesuliyet
taşımayan hareketin ise bir değeri olmadığından insan asla kendisini gerçekleştiremez,
istihkak ile cennete giremezdi. varlık ve kâinat âlemi, bomboş bir manasızlıktan ibaret kalırdı.
dolayısıyla dünyada kötülük olması, insanların irade ettiği gerçeğinin bir tezahürüdür. insan
olmanın bir sonucudur. imtihan dünyasının da bir gereğidir. kötülük olmasa, iyilik nedir
bilinemezdi; çünkü kıyasla çalışan insan aklında mukabili bulunmayan şey, idrak âlemimizde
yok demektir.

cennet burası değildir. ahirettedir. dünya cennet olsa, ahirete ihtiyaç kalmazdı. allah'ın varlığı
dahi bilinemezdi. dünyada kötülük olduğu için allah yok değildir, dünyada kötülük olduğu
için irade var ve bu iradenin hesabını soracak bir üstün merciiye ihtiyaç vardır; kötülük
problemi aslında bir problem değil, allah'ın varlığını tasdik eden bir şey. yüzyıllardır bu
konuda entelektüel faaliyet gösteren garb filozofları bu hakikati anlamaktan aciz kalmışlardır.
leibniz denen adam da yazdığı her şeyi imam gazzâlî'den kopya etmiş bir adamdır. ben hep
söylerim, batı felsefesi gazzâlî'ye düşülen şerhlerden ibarettir ehehe.
28.12.2019 16:08 fenahuyluspazo
ekşi'den kız düşürmeye çalışan hıyar
 (bkz: adam gibi adam)

ben yanlış bir şey göremedim. ben bin cilt kitap okuduysam bunu iki şeyden ötürü
okumuşumdur:

a) kendimi bilgi ile özgür kılmak, kendimi gerçekleştirmek, akademik çalışma yapmak

b) kadın tavlamak. evet... hayatın maksadı bu zaten, adam bir de sana uzun uzun mesaj atıp
enerji mi harcayacak, git kitap oku öğren. adam o kadar kitabı seninle mesajlaşmak için mi
okudu?

entelektüel erkekler olarak güzel kadınlardan başkasına mesai harcamayız. şahsen ben
harcamıyorum.

doğrusunu yapmış, aynen devam.


28.12.2019 01:19 fenahuyluspazo
recep tayyip erdoğan
 her büyük işte senin imzan...

saygıyla...
27.12.2019 16:38 fenahuyluspazo
devrim arabaları
 bir makine mühendisi olarak şunu söyleyebilirim ki bu araç kesinlikle adı komünizmi
çağrıştırdığı için yolda kaldı, allah yürütmedi.

profesyonel ve bilimsel görüşüm budur.


27.12.2019 15:31 ~ 15:32 fenahuyluspazo
istanbul boğazındaki tanker kazası tiyatrosu
 ahjhsdasa. arkadaşlar şu araştırmayı da erdoğan yaptırmış olabilir mi ashdjhsa.

istediğiniz kadar kudurun, boğaz'daki gemi trafiği çok büyük sorunlara ve problemlere gebe.
kanal istanbul buna çözüm olur mu, olursa nasıl olur hiçbir fikrim yok. bu açılacak kanalın
etrafına milyonluk şehir kurulmasına da en az sizin kadar karşıyım.

ama bu, en nihayetinde boğazdaki gemi trafiğinin çok riskli olduğu ve illa ki bir gün felaketle
sonuçlanacak bir kazaya sebebiyet vereceği gerçeğini de asla değiştirmiyor. bu sorun
çözülmek zorunda. kanal istanbul'la veya zartla zurtla.
27.12.2019 13:58 fenahuyluspazo
ahl'yi işleten tav'a 4 milyar tl ödenmesi
 üçüncü havalimanı erken açıldığı için dhmi işleticiden 889 milyon euro + kdv gelir elde
edecek. bu iki yıllık kira 25 yıl sonraya libor + 1,5 puan faizle ertelenmiş durumda. dhmi bu
parayı kırdırsa bile tazminat tutarını karşılıyor.

her şeyi bilen türk milleti yine mal mal konuşuyor.


27.12.2019 11:17 fenahuyluspazo
mustafa sabri efendi
 hayatımda okuduğum en zeki adamlardan bir tanesi, rahmetli bugün yaşasa alayınızın içinden
geçerdi. allah'ın varlığına ateist david hume'dan delil getiren bir kral.

adamın her kitabını okuduğumda dört hâneli iq'ya sahip olmama rağmen hayranlığımı
gizleyemiyorum. bir de veliyullah dihlevî ve imam gazzâlî için bunları hissetmiştim
okuduğumda. elmalılı filan hikâye...

mustafa sabri did nothing wrong.


26.12.2019 15:03 ~ 15:04 fenahuyluspazo
zeka
 insanda haddinden fazla bulunması hiç iyi bir şey değil. çünkü düşünebildiğim (ve tabiî ki
benim kadar zeki olmadığınız için sizin 3000 yıl arzda kalsanız hayatta düşünemeyeceğiniz)
şeyleri insanlara anlatmak istiyorum. ama üşeniyorum.

bu tatminsizlik ve kendisini gerçekleştirememe hâli benim burada bir şeyler yazmamın hâlen
tek sebebi, zira burada bir şeyler yazdıkça en azından üç beş okuyan çıkıyor diye
düşünüyorum; hâlbuki benim ölümsüz bir eser yazmak suretiyle beşeriyete yön vermem
gerekiyordu...

ne yazık ki hayat şu an 300 yıl öncesine göre çok daha eğlenceli ve yapmak istediğim çok şey
var. sizi irşad edecek vaktim pek yok. ancak mesai saatleri içerisinde yazıyorum bu sebepten
jahsdhjasa.

birkaç asır evvel önce yaşayacaktım ki "john stuart mill'in içinden geçen adam" filan diye
tavsif edilir, "el yozgatî'nin risaleleri güneş ışığından dahi daha parlak hakikatleri hâvîdir -
spinoza" filan gibi şekilde anılırdım.
26.12.2019 14:55 ~ 14:57 fenahuyluspazo
erkeklerle ciddi ilişki kurmanın aşırı zorlaşması
 kapitalist altyapının ve onun ürünü olarak hukuk düzeninin bir neticesidir. bu düzen içerisinde
mutsuz yaşayıp ölmek dışında hiçbir çareniz yoktur. çünkü bir sistemin en büyük arzusu,
kendisinin idâmesini sağlamaktır. bunu teminen çalışır. dolayısıyla, sistemin içerisinde
yaşayan insanların mutluluğu veya mutsuzluğu, onu çok da alâkadar etmez. netflix, free sex,
beş adaydan birini cumhurbaşkanı seçebilme imkânı filan veriyor ya size... yeter.

insanın tabiatının, fıtratının ve en doğal insiyakî dürtülerinin rağmına, sırf sistemin devamı
için oluşturulan bu düzende kadının kadınlıktan, erkeğin de erkeklikten çıkması kadar doğal
bir şey yok. şu hâlde, bu ikisi arasında da normal bir ilişki kurulması artık düşünülemez. izah
edeyim:

daima insanların hareketlerinin ve hayatının büyük oranda iki ilim tarafından


açıklanabileceğine - en azından büyük oranda - kâil olmuşumdur. bunlardan bir tanesi
biyoloji, diğeri ise iktisattır.

biyolojik olarak erkeğin doğadaki varlık sebebi, mümkün olduğunca çok dişiyi döllemektir.
bu sebepten ötürü, sadece tek bir orgazmda sayısı milyona varan sperm hücresi tenasül
uzvundan rahme bırakılır. erkek, kısa bir müddet sonra yeniden cinsî birleşmeye hazır hâle
gelir. sperm üretimi ve kalitesi yaş ilerledikçe azalsa da asla nihayet bulmaz. erkeğin nefsi
kadınınkinin aksine daima faal ve canlıdır, kadının nefsi erkeğinkinden şiddetli olsa da
mestûredir, yani örtülü, gizlidir. tahrikle uyanır. bu sebeple erkek, her yaşta ve her an doğal
durumunda üremek için hazır ve nazırdır.

kadında ise bu durumun tam aksini görürsünüz: kadında ayda bir yumurta hücresi üretilir. her
gebelik hayatını riske atar, art arda gebelikler ise geçmişte kadının ölümünü adeta mukadder
hâle getirirdi. yavrusunu dünyaya getirme sıkıntısı ve meşakkati, kadını ruhen ve fiziken çok
yıpratır. bu sebeple kadın, yavrusunun biricikliğine şiddetle inanır ve onu karşılıksız sever,
hissî ve merhametlidir. cenab-ı hakk, hamilelik meşakkatine artık bir yaştan sonra kadının
katlanması imkânsız olduğu için üreme yetisini kadından alır. tabiatıyla bu yaştan sonra
kadınlarda libido düşüklüğü ve sekse karşı bir lakaytlık görülür ki, bu hakikat kadınların regl
döneminde cinsî tahrike daha açık olması hakikatinden mülhemdir.

tabiatta câri olan bu kanunlardan çıkan netice nedir? erkeğin çok eşliliğe, kadının da tek
eşliliğe yatkınlığıdır. bunu isteyen dilediği kadar inkâr edip de "-miş gibi yapmak"ta
diretebilir. lakin hakikat laf ve sözle değişen bir şey değildir. bu böyledir. fıtratımız,
tabiatımız, durumumuz budur ve insan olduğumuz müddetçe böyle de kalacaktır.

bu ahvâl dahilinde insana düşen şey, kendi tabiatını tanıdıktan sonra bu şartlarda mutluluğu
arayacak bir yaşam tarzı geliştirmek, doğasını mükemmelleştirmekti. fakat insan, "-mış gibi
yapmak" yolunu seçti. birbirinin akranı ve birbirlerini ilgi çekici bulan kadın ve erkeklerin
birbirlerine cinsel çekim duymaksızın salt arkadaş olabileceklerine inanmak, kadınların iş
hayatında var oldukça tüm o hissî merhametlerini, feminenliklerini ve saire hayat gailesi
içerisinde yitirerek çocuklarını sabahın köründe işe giderken tanımadığı birilerinin eline
bırakarak yetiştireceklerini ve bu çocukların sağlıklı, annelerinin de mutlu olacağını
düşünmek, evde çocuklarına analık, kocalarına ise hanımlık yapması gereken, dünyanın çiçeği
ve süsü olan kadınların patronlarından azar işitip evde hır gür çıkaracağını gerçeğini göz ardı
etmek, artık erkeğe seks dışında ihtiyaç duymayan, mutsuz ve hayatın durmak için çok kısa
olduğunu düşünen "modern ve güçlü" kadınların, doğasına aykırı bir şekilde yok pozitif
ayrımcılık, yok nafaka, yok çocuk masrafı, yok tek eşlilik bilmem ne diye mesuliyetleri adeta
kat kat artan, eşlerinden zerre şefkat ve merhamet görmeyen erkeklerin delirmeden kalacağını
ve tüm bu maliyetlerine rağmen evlenmeye devam edeceğini varsaymak gibi yanlış bir takım
yollara tevessül etti. bunun başını da kapitalist sistem çekiyor. aslında kapitalist yaşam
tarzının nihâî gayesi zaten evlilik müessesinin sonunu getirmek de olabilir, çünkü en
nihayetinde bekâr çiftler, evlilere nazaran daha çok harcıyorlar. daha çok geziyor, daha çok
hediyeleşiyorlar. çünkü birbirlerine bağlı bir teminatları yok, istedikleri anda çekip giderler.
bunu önlemek için bekârlarda tasarruftan ziyade harcama eğilimi görülüyor. çünkü iktisadî bir
gerçektir ki marjinal fayda diye bir şey var. bir malı tükettikçe alınan haz azalır. ilişkide de
çiftlerin yaşadığı aynen budur. birbirlerinden sıkılırlar zamanla. kanundur bu. yapacak bir şey
yok. aslında var... ne var? tüketecek yeni bir şey bulmak! üç beş fantezi, yeni bir kayak tatili
filan ilişkiyi uzatabilir. fakat sonu umumiyetle mukadderdir. bir yuva içerisinde dostluk ve
karşılıklı sevgi, saygı geliştirememiş her çift, tutkularını tüketir ve ayrılır. hayatın acı
gerçeklerinden bir tanesi de ne yazık ki insanın bu nankör ve süflî, aşağılık tarafıdır.

kapitalizmin alâmet-i farikası, insanı toplumdan izole ederek yalnız bırakmasıdır. yalnız
insan, her türlü hataya meyillidir. bugün insanların eğitimi sözde "beşikten mezara kadar"
sürüyor. insan hiç durmamak, sürekli kendisini mesleği ve yaşamı ile alâkalı geliştirmek
zorunda-ymış. aksine vakti yok. zaman hızlı akıyor. sosyolog peter berger, "modern insanın
krizi, evsizlik krizidir" derdi. bugün insanın bir yuvası yoktur. yalnızdır. kaçacağı hiçbir yer
bulunmaz. problemin kaynağı da budur. ve bu problemin izâlesi adına kapitalizmin bulduğu
çözüm birtakım basit nimetlerden ibarettir: özgür ve bedava seks. netflix. sensible dünyadan
virtual dünyaya kaçış, yani online dünya, sanal gerçeklik. sinema. müzik. age of empires.
bilmem ne. bunların hepsi insan bir şeyleri ciddi ciddi düşünmeye başlamasın diyedir. hep
insanı uyuşturmak maksatlıdır. ama zevkle... zevkle uyuşursunuz. insan böyledir.

nereden baksanız 30 yaşlarına kadar süregelen öğrenim ve iş bulma süreci, bu yaşlara kadar
sayısız flört ve ilişki... insan ne kadar sağlıklı kalabilir? şu durumdan sonra biriyle evlense ne
kadar makul bir evliliği olabilir? mezkûr "evsizlik" hissiyatı insanları mutsuz kılıyor. çünkü
tabiatımıza uygun yaşamıyoruz. insan böyle bir mahlûk değildir. bilgisayar başında saatlerce
takım elbiseyle, kravatla oturup da mutlu olacak bir insan değildir. çünkü fizikî olarak buna
uygun bir şekilde yaratılmamıştır. insanı obez yapan, omurilik yapısını bozan bir iş, onu nasıl
mutlu edebilir? en başta, tabiatına ters olmakla beraber, sağlığına zarar veriyor. çocuğuyla
vakit geçiremeyen, çalışmak zorunda kalan bir anne, nasıl kendisini gerçekleştirmiş olabilir ve
saadete ulaşabilir?

bu suâlleri soran ve kapitalizm marifetiyle nihilist bir kültürü artık iyiden iyiye içselleştiren
insan, aslında refah seviyesi arttıkça insanlıktan da çıkıyor ve bu hâle geliyor. erkeklerle ciddi
ilişki kuramıyorsunuz, çünkü evlilik masrafları kafam kadar olmakla birlikte bir erkeğin en
doğal ve tabiî insiyâkı olan cinsellik dürtüsü hafife alınıyor. herkesin tabiatını inkâr ettiği ve
insanlıktan çıktığı bir çağda, erkek de bundan başka bir şey yapmıyor. evet, mümkün olduğu
kadar kadını dölleyemiyor ama bu sefer metres tutuyor, eskortla sevişiyor, tinder'dan kız
düşürüyor, aldatıyor, bilmem ne yapıyor; bu gün bunların aynını kadınlar da yapıyor, çünkü
onlar da feminenliklerini yitirerek adeta kadınlıktan çıkıp süflî birer erkek olmuşlar. erkekler
gibi yaşıyorlar.

o hâlde neden bunlardan birini bir erkek alsın? vajinası olan bir harun abi... merhamet var mı,
yok. şefkat var mı, yok. çalışıcam da çalışıcam.

e siktir git çalış işte. n'apıcan ciddi ilişkiyi?

şu hayatta hakikatin ve insanlığın, fıtratın tek ölçüsü şeriat-ı ahkâm-ı islamiyye olup insan bu
dine inanmasa fakat hayata dair söylediklerini kabul edip mümkün olduğunca buna uygun
yaşasa, şimdiki hâlinden daha mutlu olur. çünkü islâm, tamamen insan fıtratına ve tabiatına
göre düzenlenmiş bir tarz-ı hayat sunar ki, zaten hakikat de bu demektir. üstelik allah buna
ahiret saadetini de nasip eder, çünkü ankebut suresinde, "doğru yolu arayanları selâmet
yollarına kavuştururuz" mealinde bir ayet-i kerime vardır.
26.12.2019 14:23 ~ 14:35 fenahuyluspazo
devlet
 19. yüzyılın başlarındaki osmanlı imparatorluğu'nun sınırlarını gözleriniz önüne getirin. halen
gideri olan bu devletin yönetim merkezi istanbul'daki meşhur bab-ı âli'dir ve bu bürokratik
merkezde kaç memur çalışıp da devletin işlerini yürütür dersiniz? 1000 ila 1500 kadar.
osmanlılar gibi henüz o dönemde orta çağ'da avrupa'nın yaşadığı merkezîleşmeyi yaşamamış
bir devlet için normal olan bu sayının avrupalılar için geçerli olan katbekat fazlasını (10 ila 20
bin kadar) göz önüne alsak bile bugün türkiye gibi görece küçük olmasına rağmen yüzlerce
devlet kurumu ve 4,5 milyon kamu istihdamına sahip bir "modern" ülkeyi yakalayamaz.
neden?

aslında insanların şunu anlaması gerekiyor: beşeriyet, geçmiş yüzyıllarda bir hülyaya kapıldı.
hür ve eşit olarak doğan insanların birilerine kölelik ettiğini görüp adaleti aradı. bunda da
çözümü, herkesi bir tüzel kişiliğe itaat ettirmekte, böylece ehven-i şer olarak kullukta
insanları bir kılmakta buldu. "devlet" diye bir şey kurdu. bugünkü devlet, geçmişteki devlet
değildir. roma ile persler ile hatta osmanlılar ile dahi alâkamız yoktur. devlet bir kurum ve
kişilik olarak haklara sahiptir ve bu hakları anayasada teminat altına alınmıştır. devletin kendi
kendisini meşrulaştıran "var olma, yaşama hakkı" vardır. bu hakkı uğruna ferdlerin, bireylerin
yaşamlarından vazgeçmesini istemek gücünü ve hakkını da hâizdir. eskiden böyle değildi.
askerlik bir meslekti. köylünün savaştan, harbden haberi dahi olmazdı. askerler de "devlet"
için değil, babaları olarak yanlarında savaşan komutanları, imparatorları, sultanları ve geride
bekleyenleri için can verirdi. bugün başbakanı, cumhurbaşkanı için ölen hiç kimse var mıdır?

saçmalığa bakar mısınız? bugünkü sistemimizin ne denli dangalakça olduğunu üzerine


düşünen herkes anlayabilir. anayasa diye bir şey var. bunu insanlar yazmış. ve bu insanlar
anayasada insanların olduğu kadar devletin de hak ve yükümlülüklerini kayıt altına almış.
şunu söylemek istiyorum: benim haklarım anayasada yazıyor ve teminat altına alınıyorsa,
demek ki bir anayasa değişikliğiyle bu haklarım ortadan kaldırılabilir. çünkü bir hakkı
verenler, o hakkı almaya da kadirdir. bu durumun felsefî ve mantıkî neticesi budur. hâlbuki,
insana hakkı garb'da "author" denen rabb verir. ve ancak o kaldırır.

devlet denen aygıta tüzel kişilik tanıdıkça ve onu, onu yönetenlerin şahsından ayırıp hükmî bir
şahsiyet olarak kabul ettikçe, onu kendimizden özerkleştirdikçe, bilhassa gelişen teknoloji ile
birlikte "devlet", kendi kendine mana kazanan, araç değil amaç hâline terakki eden bir
leviathan'a dönüştü. hobbes'ın meşhur eserinde anlattığı ve istediği şey de zaten budur,
hobbes'ın rüyası bugün gerçek oluyor. "hikmet-i hükûmet" diye bir şey var ve senin aleyhine
olan şeyler, sen anlamasan bile "devlet"in lehine olacağı gerekçesiyle devleti idare edenler
tarafından yapılageliyor. neden? çünkü devleti yönetenler, bu süreç içerisinde devletin aracı
hâline geldi. devlet, yaşatılması gereken bir şey. insanlar, bireyler ve ferdler; erkekler,
kadınlar ve çocuklar da bu yüce ideale giden yolda feda edilmesi gerekebilecek birer âlet
konumuna indirgendi.

eski kitaplarda "siyaset" dendiği zaman, ahlâktan bahsediliyordu. politika, ahlâk ilminin bir
alt başlığıydı. çünkü "devlet" o zamanlar böyle sun'î bir kişilik değil, devleti yönetenin
hâkimiyetini tecelli ettiren bir güç aygıtından, organizasyondan ibaretti ki, devletin başındaki
adam iyi olursa devlet iyi ve halk müreffeh; kötü olursa devlet kötü ve halk fakir olurdu.
dolayısıyla siyaset demek, devletin başına nasihat edip onu ıslah etmek demekti. devletten
beklentiler az, insanların hürriyeti fazla idi. devletler milletin malına mülküne kolay kolay
çökmezdi. osmanlılarda dahi şer'î vergiler %2,5 ila %12,5 arasında değişir. bugün türkiye'de
asgari ücretli yüzde 15 gelir vergisi öder ki, oecd'nin en düşük direkt vergi ödeyen
ülkelerinden biri de biziz, düşünün dünyanın ahvâlini.

siyasetin ahlâktan, devletin de halktan ayrılmasının entelektüel saikleri bir tarafa, bunun nihâî
sonucu bireyin ortadan kalkmasıdır. bugün türkiye'de birkaç yüz tane devlet kurumu var.
hepsi bir alanı düzenliyor. hasta olup ilaç alsan, devlet hangi ilacı nereden ne zaman temin
ettiğini, bunu hangi hastalığa binâen yaptığını biliyor. insanlar bilmiyor. ama devlet, "devlet"
olarak biliyor. yüzlerce kurumda çalışan binlerce insan "eylem planları", "orta vadeli mali
planlar", "yıllık programlar", "performans raporları" filan hazırlıyor. hâlbuki bu plan ve
programlarda "sorun" olarak gösterilen şeylerin ekseriyetinin çözümü yoktur. cinayetler asla
engellenemeyecektir. fakirlik ilelebet bitmeyecektir. dünyanın kanunu budur. devlet her yere
elini kolunu atmasına kendince meşru bir sebep bulsa da gayesini asla
gerçekleştiremeyecektir.

peki yapılması gereken nedir? modern devlet yalnızca bir sonuçtur. bu sonucu ortaya çıkartan
altyapı, kapitalist ekonomik strüktürdür. insanı tabiatından koparıp teknoloji ve devlet
vasıtasıyla adeta esir eden ve netflix'le, xbox gaming'le filan uyuşturan bu kocaman sisteme
karşı fıtrî bir yaşamı savunmak zorundayız. bunu tatbik imkânsız olsa da...
26.12.2019 09:41 ~ 09:45 fenahuyluspazo
25 aralık 2019 imamoğlu kanal istanbul açıklaması
 erdoğan'ı manipüle etmek artık çok kolaylaştı. adama "yapamazsın" dediğin zaman inadı
tutuyor, yapacağım da yapacağım. hâlbuki bu tartışmayı sürdürmek kendisinin aleyhine.
yaptığın köprülerden bile insanlar geçemiyor. şu ekonomik ortamda 75 milyarlık ve kimseyi
neden gerekli olduğuna ikna edemediğin bir projeyi yapmak için inat etmek siyasî intihar
demektir. halk projelerden yoruldu. her projenin de birilerini beslemek için yapıldığına dair
yaratılan algı artık iyice oturdu ve yerleşti. bunu değiştirmeden yeni projelere girişmek
ahmaklıktır.
siyaset gündem üretmek ve algı yönetmek demektir. erdoğan ve akp bu kabiliyetlerini yitireli
çok oluyor. mesele kanal istanbul'un gerekli olup olmadığı değil, güç mücadelesi hâline
döndükçe kaybeden erdoğan olacak.

fakat her şeye rağmen aylık 20.000 dolar maaş verirlerse 2023'te kendisini ve partisini son kez
iktidar yapabilirim. halen geç değil.
25.12.2019 11:20 ~ 11:20 fenahuyluspazo
çok şeyden az bilmek vs az şeyi iyi bilmek
 hiçbir şey bilmemenin her türlü çakıp geçeceği versus.
24.12.2019 23:14 fenahuyluspazo
23 aralık 2019 ibb fayton kararı
 adalarda faytonlar yasaklanınca o kadar atın mutlu ve huzurlu bir şekilde kırlarda
koşturacağını düşünen bir grup var, o atları alacaklar, bir yere tıkacaklar, çok az bir kısmı
dışında diğer işe yaramayanlar bakımsızlıktan ölecek veya vurup öldürecekler. bir atın bakımı
ne kadar pahalı haberiniz var mı sizin?

sonra da atlar kurtuldu olacak...


24.12.2019 11:59 ~ 12:00 fenahuyluspazo
ertuğrul erdoğan
 ibb ve galatasaray gibi vasat takımlarda yaptığı stajın ardından fenerbahçe'ye gelmesi gereken
antrenör.

zamanında iki kere getirdik. bir tanesinde rezil olmuş bir takımla ergin'e koyup şampiyon
yapmıştı bizi. sonrasında da galiba spahija'yı getirmiştik. pianigiani dönemindeki berbat ve
rezil takıma tekrar getirmiştik yanılmıyorsam. o takımı velîler, nebîler bile biraz zor ayağa
kaldırırdı. bir şey yapamadı haliyle. galatasaray ekrem memnun ile kadın baskette başarılı
olunca, bizim özentiler ertuğrul'u kadın takımına getirmek istediler de adam istemedi.

başımızdaki sırp moruktan sonra sen gel, seninle mutlu yarınlara koşalım...
20.12.2019 09:26 fenahuyluspazo
jelko obradoviç
 bu sırp milliyetçisi moruk geldiği günden beri taraftara atar gider yapıp "fenerbahçe'nin 25
milyon taraftarı olması hikâye, bakın çemişgezekspor ile oynadığımız maça 5000 kişi geldi
sadece" filan demesini biliyordu, şimdi de kendi kurduğu 30 milyonluk takımla fenerbahçe'yi
euroleague'in en kötü takımı yaptı. şimdi de insanlara artistlik yapsa ya, şu maça neden
gelmedin, şunu niye böyle yaptın filan diye...
5 yılda 150 milyon euro para harcatıp da kurduğu takıma bak; sakat datome, ahmet
düverioğlu, bobby dixon, sloukas, kalinic denen yetenek fakiri, sakat oğlu sakat ve low iq'lu
vesely, belinden dönene kadar mevsim değişen ve yürürken dahi sakatlanan lauvergne... bu
oyuncuları alan kendisi. geçen sene sonunda hepsi sakatlanmış, bok gibi oynamış, mental
olarak çökmüş iken 3'er yıllık kontrat verdiren ve hepsine büyük paralar bağlatan da kendisi. e
neden ağlıyorsun o zaman? maç sonunda "antrenmanlarda çalışıyoruz" filan diyor bir de
jashdasa.

obradovic fenerbahçe'de çok büyük işler yaptı. çok iyi, mükemmele yakın takımlar kurdu.
bunu da bedavaya yapmadı, en büyük üç dört bütçeden birine sahip olarak yaptı. avrupa'da üst
üste şampiyonluklar gelmemesinin tek nedeni de nba'in avrupa'daki tüm iyi oyunculara artık
çökmesi. bjelica, bogdanovic, udoh, nunnally, guduric filan, avrupa'da çok önemli yıldızlar ve
rol oyuncuları bir veya iki sene içinde nba'e gidiyor. kadro istikrarı yok. aldığın oyuncular
yazı tura atmak gibi. bu sebeple bir sistemden filan ziyade, artık tempolu, pozisyon sayısını
arttırmaya yönelik bir oyun oynamak gerek. yetenekli oyuncuları takıma kazandırmak gerek.
kalinic'le filan set oynayayım deyince patlıyorsun, çünkü avrupa'da kalan avrupalıların hemen
hepsi artık yetenek fakiri. yetenekli larkin geliyor içinden geçiyor.

ama artık bu devir bitti. kendi sıçtı bu boku. öyle de kaçamaz. herkese rezil olup suçu
başkasına atamaz. kalacak, bu bokunu temizleyecek. miadını doldurmuş takıma "hayır
doldurmadı, ben bunlarla başarılı olacağım" diyorsan gereğini yapacak ve başarılı olacaksın.
20.12.2019 09:16 fenahuyluspazo
varlık vergisine halkın isyan etmesi
 fatih altaylı gibi medyadan saçma sapan bir şekilde cukkalanıp zengin olan, boğazda ev mev
alan tiplerin ağladığı mevzu. bu vergi gayet doğru bir vergidir.

üstelik altaylı açıkça yalan söylüyor. şayet kişinin tek evi bu bilmem kaç milyonluk evse,
atıyorum babasından miras kalmışsa, devlet onu vergiden muaf tutuyor.

devlet açıkça diyor ki, paranla yatırım yapacaksın. 50 tane beş milyonluk ev almayacaksın. bu
âdiler de itiraz ediyor. son 20 yılın en doğru vergisi bu. keşke 2002'de gelseydi.
19.12.2019 18:07 fenahuyluspazo
başörtülülere uygun olmayan meslekler
 getirisi, parası ve prestiji iyi olan, kemalistlerin bir asırdır çöktüğü her türlü meslektir.

çünkü bu mesleklere müslüman ve bu müslümanlığını başörtüsü ile sergileyen, onurlu ve


kimlikli kadınlar girerse milleti ezemezler eskisi gibi. hatta ezilebilirler de.
ama bak meselâ kat görevlisi, temizlikçi filan olabilirler kemalistlere göre. çünkü bu
meslekleri tabiatları gereği zaten "ezik" buluyorlar. o zaman kamusal alanda da olsanız
kemalist hâkimiyeti ve tasallutu tehdit etmiyorsunuz.

ama doktor mu, savcı mı, hâkim mi, avukat mı, uzman mı, müfettiş mi, müdür mü... yoo
dostum yo. yetki filan oldu mu sıkıntı.
19.12.2019 12:00 fenahuyluspazo
ersun yanal
 aykut hocamın maç başına 120 kilometre koşan, tarihin en iyi benficalarından birine sahayı
dar etmiş takımını alves ve emenike takviyesiyle devralamayınca bocalayan hoca.
19.12.2019 11:40 fenahuyluspazo
işsiz vatandaşa git peçete sat diyen vali
 gayet doğru söylemiş.

valinin kimseye iş bulmak gibi bir zorunluluğu yok. adam bir kamu görevlisi. hükûmeti
olduğu kadar devleti de temsil eden bir mülkî amir. sana nereden, nasıl iş bulsun? bir kere
bunu yapsa zaten kınanacak bir şey olur.

ama gel bak sana ben bir yol yordam öğreteyim, sen belediyeyi elinde tutan partinin
teşkilatına gideceksin. "ben size oy attım, iş bulamayacaksanız neden oy verdim" diyeceksin.
adını not aldıracaksın. sonra seni kamu işçisi yapacaklar. emekli olana kadar kafana göre
takılacaksın.

yanlış yere gidiyorsun yani.


19.12.2019 10:55 fenahuyluspazo
14 aralık 2019 tarihli resmi gazete
 bir göz attım, doğru ifadelere yer verilmiş gibi.

biraz okuyun de din öğrenin aq cahil köpekleri. sizin gibi mallar için resmî gazete'de dahi
yayınlıyoruz. külliye'de kur'an tilâveti yapıyoruz. daha ne yapalım?
19.12.2019 10:51 fenahuyluspazo
siyaset
 siyaset herkese göre değildir. politikadan herkes anlamaz. yufka yürekliler, bir olaydaki tüm
tarafları kendince haklı bulanlar, çok hissî olanlar, her hadiseden etkilenenler, mantığıyla
değil duygularıyla hareket edenler ve sair kimseler bu işi beceremezler.

hayat dediğimiz şey nedir? ben, hayatın insanın doğru bildiği şey uğruna amansız ve sonsuz,
tüm kurşunları bitene kadar verdiği mücadele olduğuna daima inanmışımdır. ve insanın
kurşunu da ancak ölünce biter. herkes bir şeyler bilir. ve bildiklerinin doğru olduğuna
inanarak, bu doğrultuda kanaatler hasıl eder. sonra da bunlar için savaşır, didişir, mücadele
eder. bunları hâkim kılmak için. çünkü hakikat, onun için inandığı ve hasıl ettiği mezkûr
kanaatlerden ibarettir. hayat budur. tabiat ve doğa da bu durumun insiyâkî bir yansımasıdır.
size söyleyeyim ki, din de budur. hazret-i ibrahim, hazret-i nuh; bunlar kavimleriyle,
liderleriyle, krallarıyla ve hatta aile efradlarıyla dahi mücadele etmişlerdir. hazret-i davud ve
süleyman, bunlar bizzat peygamber kraldılar. siyasetçiydiler. hazret-i isa, "ben barış filan
getirmedim, bilakis aile arasına ayrılık komaya geldim!" derken bu kavgadan bahsetmişti. ve
hepsinin reisi hazret-i muhammed mustafa aleyhissalâtü vesselâm efendimiz, "ben rahmet
peygamberiyim! ben harp peygamberiyim!" derken yine bu dediğimden farklı bir şeyden
bahsetmiyordu: hakikat uğruna verilen kavga.

kavgada, mücadelede, dövüşte bir rahmet vardır. çünkü hayat zaten bizzat budur. ancak bu
mücadeleleri göze alanlar yaşamış sayılır. hayat görüşünün düşmanıyla savaşmayı göze
alamamışsan, yaşamamışsın demektir.

her siyasetçiye, muktedire laf söyleyip de kendi konforlu alanında "ahlâk ticareti" yapanları,
kendini çok "müslüman" görenleri, "bizim bu taraklarda bezimiz yok" diye mücadeleden,
kavgadan kaçanları, sonra da ilk fırsatta "düşman"ından merhamet dilenecek kadar aptal
olacakları oldukça acınası ve komik bulmuşumdur. halen de buluyorum.

o kötü, bu şöyle, şu şöyle. "gel, kendin kurtar bu milleti" desen yapamaz. cesaret edemez.
bunun için ne eğitimi, ne azmi, ne kararlılığı ne de elinde olan nimetlerinden vazgeçecek
fedakârlığı vardır. ama siyasetçilere laf söyler. iki kişiyi tenkit edecek tweet atmaya çekinir.
ama politikacılara küfretmeyi kendisine revâ görür. her şey yanlıştır, doğru olan şey yoktur;
ama doğrusu nedir, onu da bilmez ve göstermez.

dostlarım! şayet bu hayat bir kavgaysa ve ancak kavgayı göze alabilenler şu hayatta bir şeyler
bırakabilmiş ise şunu bilin ki, sizin bu kavgayı verenler hakkında zerre bir söz söyleme
hakkınız yoktur.

en ufak bir zor kararı dahi alamayanların, bu dünyada yaşayanlar hakkında "şöyle yaptı böyle
yaptı" diye atıp tutması inanılmaz derecede acınası ve komiktir.

"anlar ki verir lâf ile dünyâya nizâmât


bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde
âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz,
şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde"
18.12.2019 16:39 fenahuyluspazo
diyanet'in 11 ayda 9.6 milyar harcaması
 aq geri zekâlıları, açıyorsunuz 2020 bütçe teklifini ekleriyle beraber sbb.gov.tr'den
okuyorsunuz, orada diyanet'in 2020 yılı bütçesi kalem kalem var. bakıyorsunuz "şu kadar
bakanlıktan daha fazla bütçesi olan" diyanet'in harcamalarına, aaa bi' de ne görüyorsunuz?
hepsi personel maaşıymış!

camilerin ısınma giderleri, harcamaları bile hep cemaatçe yapılır. diyanet tek kuruş para
vermez. cemaat tamir ettirir, faturasını öder. siz mülhid olduğunuz için bunları bilmezsiniz.
diyanet yalnızca personel istihdam eden bir kurum ve harcamaları da bundan ibaret.

bi de malın teki keşke diyanet açıklasa harcamaları diye yazmış. git bütçe teklifine bak, orada
görürsün.

iyi yapıyorlar. cami, istihdam demektir.


18.12.2019 12:02 ~ 12:03 fenahuyluspazo
ethem sancak
 adam bmc'yi katarlılarla kâr ortaklığı kurmak yerine yurt içinden finansman aradığını, beş
büyük iş adamına gittiğini ve bmc'yi savunma sanayii devi yapmak için ortaklık teklif ettiğini
(ki bunların birinin perakendecilik ve otelcilik yaptığı, birinin tekel konumundaki bir devlet
kuruluşuna çökerek, "en çok vergiyi ben ödüyorum eheheh" filan yaptığını, berikinin bir
metroyu 8 yılda bitiren bir inşaat şirketi sahibi olduğunu, diğerinin de matkap filan sattığını
biliyorsunuz, çok üretken şirketlerdir hepsi) ve adamların "maceraya atılıyorsun" diye
reddettiğini anlattı.

bunları da savunma sanayiine sahip çıkan çok güçlü ve istediği ihaleyi istediğine verebilecek
güçte bir cumhurbaşkanının olduğu bir yerde yapmışlar.

işte iş adamlarımız böyle. sonra da erdoğan neden bu ihaleyi şuna verdi oluyor. bu hırsız,
soyguncu ve alçak holdinglerin bu millete zerre faydası olmamıştır. bir bok üretmek yerine
risk yönetimi şirketi kurup paradan para kazanmayı seçmişlerdir.

sonra da erdoğan niye kızdı da bu ihaleyi bize vermedi. götünüze tekmeyi basıp malınıza
mülkünüze çökmek lazım hepinizin aslında da işte, 21. yüzyıl. üç yüz yıl evvel olsaydınız
kellenizi alıp malınızı müsadere etmiştik çoktan vatan hainleri.
17.12.2019 20:04 fenahuyluspazo
tasavvuf
 malum olanı meçhul olmaktan kurtaran ilimdir.
17.12.2019 19:53 fenahuyluspazo
17 aralık 2019 rekabet kurumunun google açıklaması
 bir şey olmaz, seve seve google ne dersek onu yapacak.

aksi durumun gerçekleşmesi imkânsız. türkiye'deki pazar da data setleri de hiçbir yerde yok.

bunların ilahı paradır. para ne derse onu yaparlar.


17.12.2019 17:02 ~ 17:03 fenahuyluspazo
son 8 yılda 516 bin suriyeli bebeğin doğmuş olması
 savaşmayıp sevişmişler işte. peace...
17.12.2019 16:38 fenahuyluspazo
hoşlanılan erkeğin bir sıcak bir soğuk davranması
 hormonlarla alâkalı bir şey.

insan duyguları ve davranışları bildiğin hormonlarla ilgili bir şey. misal seks sırasında
insanların kendilerini kaybetmelerinin tek nedeni, endoktrinal sistem vasıtasıyla salgılanan
hormonların insan beynine tesir ederek muhakemesini daraltması.

mevsim dönüşlerinde, yenilen yemeklere bağlı olarak vesaire bu tür hormonal etkiler tekrar
eder. erkek sizinle sevişmek istediği zaman bu hormonların etkisiyle size karşı sıcak,
istemediği zaman da soğuk davranır.
17.12.2019 15:02 fenahuyluspazo
17 aralık 2019 asgari ücret açıklaması
 2300 civarı idealdir.

işçi, emekçi iyi olan her şey; ekonomi için kötüdür. 2600 yap asgariyi, sonra işsizlik,
enflasyon diye ağla.

ücret piyasada belirlenir. piyasada o işi 700 tl'ye yapacak adam varsa, o iş 700 tl'ye yapılır.
asgari ücreti istersen 10 bin lira yap. sana getirisi kayıt dışı istihdam, işsizlik ve 700 tl'ye o işi
yapan bir suriyeli, özbek veya afgan olur. senin vatandaşın da kanepe kemirir evinde.

ekonomik sorunların, fakirliğin çözümü asgari ücrete zam yapmak değildir. ülkeyi
kalkındırmaktır.
17.12.2019 11:50 fenahuyluspazo
2020'de sgk ödemesinden çıkarılacak ilaçlar
 gayet doğru bir karar.

türkiye bütçesinin kara deliği sgk'dır. sgk giderlerini bir şekilde kontrol altına alabilmek
lazım. allah'ın köylüsünün ihtiyacı olmadığı hâlde kıçım ağrıyor diye bedavadan aldığı
majezik'i sen ödüyorsun, bi de burada bu kararı tenkit ediyorsun.

geçen gün 5 kutu ilaç aldım, 20 lira para verdim. ateş düşürücü, gargara, ağrı kesici, bilmem
ne. hiçbirine de ihtiyacım yoktu aslında. sırf doktor reçete etti diye aldım. bunların maliyeti
100 liradan aşağı değildir. 80 lira verginizden yedim ve hiç kullanmadım.
17.12.2019 11:46 ~ 11:48 fenahuyluspazo
google'ın türkiye'ye android ambargosu başlatması
 google blöf yapıyor, dünyada türkiye kadar elektronik ürün alıcısı hiçbir avrupa ülkesi yok,
çünkü bizim kadar genç ve tüketime aç, ruhu fakir bir nüfus avrupa'yı tarasan da bulamazsın.
alım gücü olmamasına rağmen her çıkan elektronik ürünü tüketen bir profil var bu ülkede.

ikinci olarak da google, türkiye'deki data set'lerine kafayı takmış durumda, öyle ağzı sulana
sulana bakıyor. 30-40 milyon adama online pazarlama yapabilmesine imkân tanıyacak yegâne
veri seti türkiye'de. bu yüzden android cep telefonuna indirdiğin sikik hepsiburada uygulaması
dahi senin hangi tür fotoğrafları twitter'da fav'lara attığının verisini dahi topluyor.

türkiye'de aşırı büyük bir pasta var. google hiçbir yere çıkamaz. geçenlerde fransa'dan 20
milyon euro ceza yediler, güçleri bize mi yetecek sanıyorsunuz? google'a "ananı sikim" de,
"yarabbi şükür" der. ayak yapmasınlar.
16.12.2019 14:34 ~ 14:35 fenahuyluspazo
adı ali hasan hüseyin olanlar karısını sıktırıyor
 içerisinde tek bi yanlış harf olmayan bir beyan.

ahlâklı olmasanız bile ahlâkçı olacaksınız.


15.12.2019 15:12 fenahuyluspazo
mevlananın vahiy aldığını söylemesi
 vahiy, ilham demektir. her allah dostu "vahiy" alır. ama bu "vahiy", peygamberin vahiy
alması gibi cebrail aracılığı ile sarâheten olmaz. vahyin türleri vardır. peygambere ayetlerle
ilgili vahyi cebrail getiriyordu. diğer bazı hususlar bazen de kalbine ilham olunuyordu.

velîlerin de kalbine ilham olur, mevlana'nın vahiy dediği budur, "bana ayet geliyor" demiş
değildir.
bir hadis-i şerifte, "benim ümmetimin âlimleri, benî israil'in peygamberleri gibidir" buyruldu.

lakin biz ne desek de cahil cühela takımı asla anlamaz.


15.12.2019 15:09 fenahuyluspazo
1.80 boy + 42cm kol + 95kg + motosiklet + bekar
 sevgilisini yatağından aldığım onlarca erkeğin dahil olduğu erkek tipi.

bunların bir de evli versiyonları var. onların da karısını yatağından alırım.


13.12.2019 14:48 fenahuyluspazo
türk
 âlemlere bir rahmet olarak gönderilen ve "ben rahmet peygamberiyim, ben harb
peygamberiyim!" buyuran, vâcib teâla ve tekaddes hazretlerinin son râsûlü hazret-i
muhammed mustafa aleyhissalâtü vesselâm'ın kapısında kul, ordusunda nefer olmaktan başka
bir meziyet yahut fonksiyonu hâiz olmayan ırk. etrak-ı bîidrak'ı çekilebilir kılan tek özelliği
ve hususiyeti budur: ehli sünnet ve'l cemaat itikadı uğruna tarih boyunca kanını akıtması, can
alıp vermesi. yoksa beş para etmez.

eğer bir gün, şayet bir gün adına "türk" denen bu kavim, bu vazifesinden istifa etmeye kakar
ve başka sanatlar, meziyetler, işlevler ifa etmekle mübâhî olmaya kalkarsa, allah bu milleti
kahr u perişan etsin, rezil ve mahv etsin, soyunu sopunu kurutsun, nefes aldırmasın, helâk
etsin, başından felaket ve musibeti eksik etmesin.

hatta ben dahi, gün gelir bu uğurda çalışırım, kesb ettiğim bu işle de ahirette övünürüm: "ya
rabb, senin dostun iken düşmanın olan bir kavim vardı, onları sen perişan ederken ben de
aleyhlerine çalıştım, düşmanına düşmanlık ettim, canımdan çok sevdiğim o kavme bunu
yaptım!" derim.

şeyhülislâm mustafa sabri efendi'nin,

"tövbe ya rabbî tövbe türklüğüme,


beni türk milletinden addetme!"

dediği mısraları yakında aynen tekrar edecek gibiyiz.

çünkü gâvur türk... haşerâttan farksız bir şeydir. bir tür böcek.
13.12.2019 14:35 fenahuyluspazo
gelecek partisi
 davutoğlu bir eylem, icraat ve aksiyon adamı değil, bir "teorisyen" olduğu iddiasında ki, o bile
değil. cesaret, cür'etkârlık, sertlik, polemikçilik, karizma gibi en temel siyaset
enstrümanlarından yoksun. adı kirli, lekeli. önceden denemiş, başaramamış birisi. yüzü yeni
değil. ülkenin dış politikadaki ve iç siyasetteki en kötü döneminde bu ülkenin sorumlu ve
yetkili icrâî makamında o vardı. çıkıp referandumda delikanlı gibi "ben hayır diyorum" bile
diyemedi, feysbuk'tan "endişeli" postlar atmayı tercih etti.

abdullah gül, ali babacan, ahmet davutoğlu gibi tipler siyasetçi değildir. bunlardan olsa olsa
şimşekleri üstüne çeken bir adamın yanındaki ikinci adam olur, bir rakamın sağındaki 0
gibilerdir; tek başlarına bir kıymetleri yoktur, başlarındaki adamın yanında bir anlam ve değer
ifade ederler.

erdoğan'sız bu heriflerin hepsi çöp. hiçbir haltı beceremezler. bir de bunlar öyle yüzsüz ki;
erdoğan'ın sayesinde ekstra bir dönem vekillik yapan ali babacan buna hayır demediği hâlde
şimdi bikbikbik konuşuyor, siyasî kariyerini erdoğan'a borçlu olan abdullah gül, 2014'ten beri
küs olduğu adama karşı twitter'dan iki tane küçük eleştiri yapmak dışında herhangi bir cesaret
emaresi gösterebilmiş değil, ahmet davutoğlu "hocalık bakidir :)))))))) ben hocalık yapmak,
akademiye dönmek istioruummm :))" derken şimdi alabileceği max. %2 oyla birkaç sandalye
ve makam elde etmek için parti kuruyor filan.

denenmiş denenmez. sizin ağa babanız burada zaten. size millet ne diye oy versin?

bu ülkenin muhafazakâr siyasetçileri korkak, kaypak ve pespâyedir. hiçbirinde zerre mertlik


ve yiğitlik yok.
13.12.2019 10:58 ~ 11:00 fenahuyluspazo
hitabet
 italyancada "kelimeler dişil, icraat ise erkektir." minvalinde bir söz var.

konuşmak, sürekli bir şeyler söylemek çekicidir. insanları etkiler. fakat bu sözleri tatbik
edebilmek, işte bu çok zordur. bu sebeple güzel konuşan, fikirleriyle insanları etkileyen tipler
genellikle işin pratiğinde çuvallar, bir haltı beceremezler.

meselâ ali koç balonu...


13.12.2019 10:24 fenahuyluspazo
12 aralık 2019 birleşik krallık genel seçimleri
 tüm dünyada demokrasi, post ww2 sonrası dönemde halk iradesinin öyle çok da matah
sonuçlar vermediği anlaşıldığından ötürü, gizliden gizliye rafa kaldırıldı. bir sürü yeni kurum
kuruldu. insanların verdiği oylarla ilgili farkındalığı zaten son derece azken ve doğrudan
demokrasi dahi işlemiyorken, bu müesses nizamı kurgulayanlar, seçimlerden galip çıkan
hükûmetlerin çalışamaması için bin türlü önlem ihdâs ettiler. bizde 60 darbesi sonrasında
kurulan anayasa mahkemesi dahi aslında bunun bir tezahürüdür. tüm dünyada yüksek yargı,
iktidarın istediği neticeyi veren seçimlerden çıkan sonuçları engellemeye uğraşan, yani
demokratlarımızın deyimiyle "cahil halkın manipüle edilmesine mâni olmak adına çalışan"
vesayet odaklarıdır.

bu küreselci müesses nizama karşı çıkabilecek her adamı dünyada medya alay konusu ediyor,
sırf trump seçim kazandı diye cambridge analytica skandalı patlatıldı (trump facebook'a
reklam vermek için para harcadı çünkü ana akım medya organları adama yer vermiyor, sadece
taşak geçiyordu), seçimlere rusya müdahale etmiş propagandası yapıldı (obama yönetiminin
putin'e bir götünü açıp "buyur kardeş, götüm senindir" demediği kalmıştı hâlbuki), şimdi de
herifin başında azil soruşturması var. ingiltere üç yıldır brexit yapamıyor. sırf bu yapılabilsin
diye boris bin türlü ayak oyunu çevirdi ama "ingiltere yüksek yargısı" buna müsaade etmedi.
neden? çünkü halk iradesinin tecellisinin önündeki engellerden ve müesses nizamın
bekçilerinden biri de onlar. hukuk mukuk hikâye.

fakat insanlar artık bu numaraları yemiyor. solun insanlığa verebileceği hiçbir şey
kalmamıştır. zaten tarih boyunca da acı, elem, kan ve göz yaşından başka bir şey vermemiştir.
fakat propagandası vardı. şimdiyse bu propagandayı twitter'daki yaş ortalaması 20 filan olan
ergen kitle dışında yiyen de kalmadı.

dünyanın en gelişmiş ülkeleri muhafazakâr iktidarlar ile idare ediliyor, kanada da çok yakın
bir zamana kadar böyle idi. avrupa ve iskandinavya'nın yarısında bildiğin faşist partiler
yönetime ortak olacak kalibreye geldiler.

bunun en büyük nedeni, insanların bahis mevzuu ettiğim bu "müesses nizam" tarafından
siklenmemesi ve en nihayetinde, insanların da artık bunu anlamasıdır. demokrasi kadar yalan
bir din yoktur. herkes en büyük demokrasi havarisidir fakat sonuçlar işine geldiğinde. işine
gelmediğinde demokrasi dini hemen terk edilir. insanlar cahil olur, aptal olur, kandırılmış olur
filan. ama kendi kazansaydı oooo, halk iradesi tecelli edecekti.

müesses nizamın demokrasiye ve seçimlere bakışı budur. geçenlerde time dergisi bir post
atmıştı, "doğrudan demokrasi sadece önemsiz şeyler için kullanılmalıdır: meselâ eurovision
şarkı yarışması!" gibi bir şeydi.

işte insanlar bu nizamın içinden geçecek önümüzdeki yıllarda, görüceksiniz.


ki amma zırladınız aq ya, ingiltere muhafazakârı ılıktır. abd'lilere filan benzemez. herifler
lgbtiq+ birlikteliklerini yasalaştırdı, muhafazakâr partiye bak.
13.12.2019 09:45 fenahuyluspazo
aptamil'in ebeveynlere yönelik skandal tavsiyesi
 toplumda "cinsiyet rolleri" diye bir şey olmasının nesi kötü?

yani arkadaşlar, siz muhataplarınızı kendiniz gibi dangalak mı zannediyorsunuz? sosyoloji


ikinci sınıfında "gender theory" filan alan herkes aslında hiçbir ciddi ilmî birikimi olmadığı
hâlde bu toplara girip ahkâm kesebiliyor.

"toplumsal cinsiyet" dediğin şey nasıl oluşuyor? toplumu oluşturan insanlar kafa kafaya verip
"efendiler! yarın toplumsal cinsiyet rollerini ilan edeceğiz..." filan mı diyor? toplumsal
cinsiyet diye kavramsallaştırılan şeyin temeli, kadın ve erkeğin cinsî ve biyolojik
farklılıklarıdır. tarih boyunca kadınlar evden dışarı çıktıkları zaman ticarette kandırıldıkları,
kavgada dayak yedikleri ya da hayvan avlarken öldükleri için kadınların "toplumsal cinsiyet
rolü" evi idare etmek, eşleriyle vakit geçirmek, çocuklarını yetiştirmek üzere olmuş. erkekler
de geri kalan işleri yapmışlar. kadının default işi bu olunca kadınların eğitimi üzerine de
düşülmemiş, boşa yatırım olarak görülmüş. dolayısıyla kadınlar kadın gibi, erkekler de erkek
gibi, bu rollere göre yetiştirilmiş ve bunlar insanın tabiatına gayet uygun şeyler. bu
günümüzde değişti, çünkü kapitalizm çalışan ücretlerini küresel bazda düşürmek için
kadınları istihdama doğası gereği davet etti. kadınları şimdi okutuyor ve çalıştırıyor.
dolayısıyla kadınlar da hayatın zorluklarına göğüs germek ve erkeksileşmek zorunda kalıyor,
bu aslında dünyanın başına gelen en büyük felakettir. erkeklerin sığınabileceği, dünyanın süsü
ve çiçeği olan tek varlık olan kadınlar, artık hayattan kaçılan bir sükûn ve huzur adası değil,
adamın iflahını siken garip yaratıklar hâline geldiler, çünkü kadınlar açıktır ki çalışmak için
filan tasarlanmamış. bir kere regl filan oluyor bunlar, regl olan kadınla çalışın da mahlûkât
âleminden o an yok olmak isteyin. vücudu ve psikolojisi belli ki bu işler için müsait olmayan,
bu maksatla tasarlanmamış kadınlar "erkeklerle eşitlik" hülyâsı sebebiyle kadınlıklarını
işlerine feda ettiler ve dünya ayvayı yedi. şu anki ahvâlimiz tam olarak budur.

erkeksi ve maskülen bir kadın, kadın filan değildir. "elinden her iş gelmesine", iş hayatında
başarılı olmaya, matkap kullanmaya ve sair işlere feminenliğini feda eden bu kadının hayatına
"yeterli" olarak görüp alacağı erkek milyonda birdir. bu sebeple muhtemelen sonsuz bir dating
ve flört döngüsü içerisinde yaşayacak ve müthiş bir yoksunluk, ilgisizlik, sevgisizlik
içerisinde o çok başarılı iş hayatını antidepresan takviyesi ile sürdürürken mutsuz olacak ve
mutsuz ölecektir.

neymiş, kız çocukları arabayla oynasınmış, belki nascar yarışçısı olabilirmiş, olmasın
kardeşim istemiyoruz. kadın gibi kadın olsun kâfi. kadınların bu dünyada hiçbir şey
becermesine, başarmasına gerek dahi yoktur; erkeğin baş koyacağı bir diz vermesi yeterlidir.
geri kalan her şey ekstra. erkek çocukları bebekle oynasınmış, çünkü bir gün baba olabilirmiş.
ne alâkası var şimdi aq. zırt pırt ağlayan, hayatın zorluklarına göğüs geremeyen, beceriksiz ve
güçsüz, duygusal top statüsündeki erkekler mi yetişsin? sonra buna ilk yine bizim kadın
milleti ağlayacak "analık yapıyorum kocama" diye. erkek adam bebekle filan oynamaz...
tankla oynar, matkapla oynar, iş makinesiyle oynar, ev yapar ve yıkar. teşkilâtçı ve tatbikî
zekâ içeren oyunlar oynar. bebekle ancak kız çocukları oynar. şahsen oğlumun elinde bir
bebek görsem "sevgili necip fazıl, ablan hümeyra nur affedersin ama bir kadın, erkek adam
bebekle oynamaz" der, çocuğu tokatlar, bebeği de temsilî olarak salonda asarak idam ederim
ibret-i âlem olsun diye.

kadınların erkek gibi maskülen ve dominant, erkeklerin de kılıbık olduğu günümüz


dünyasının en büyük destekçisi kadınlar olduğu hâlde, mutsuz olacak olan yine kadınlar.
bunun farkında değilsiniz ama zamanla anlayacaksınız.

erkek çocuklarınızı erkeekkkk gibi, kız çocuklarınızı da birer hanımefendi gibi yetiştirin.
dünyaya yeni ruh hastası manyaklar hediye etmeyin. aptamil'in söylediği gibi yaparsanız
kızınız nascar yarışçısı olucam diye etrafındaki tüm erkekleri ve kendisini mutsuz eden bir
manyağa dönüşecektir. oğlunuz da duygusal bir top olacak, kadınlardan emir almadan hiçbir
işi beceremeyecektir.

sözlerimi büyük bir türk düşünürünün vecizesiyle bitirmek istiyorum;

"siz erkek görmemişsiniz, arka tarafa geçelim gösteriyim" - can yaman.


12.12.2019 09:47 ~ 09:49 fenahuyluspazo
kyk borçlarının silinmesi kanun teklifi
 bu borçlar tamamen silinmeli ve bir daha da kimseye "kredi" adı altında para verilmemeli.

devletin tahsil edemeyeceğini veya en azından tahsil ederken büyük sıkıntılar yaşayacağını
bildiği bir parayı borç olarak vermesinde hiçbir mantık yok. siz veriyor musunuz tahsil
edemeyeceğiniz borçları? hayır. bankalar veriyor mu? hayır.

peki devlet neden veriyor? çünkü bu topraklar vasatın hayatta kalması adına kurgulanmış,
herkesi fakirlikte eşitleyen bir sistem ile yönetiliyor da ondan. türkiye vasatların cennetidir.
12.12.2019 09:23 fenahuyluspazo
1998 yılında erdoğan'a sorulan ingilizce soru
 kızın çok basit bir ingilizce cümleyi 49 kere ağzında dolaştırmadan soramadığı, fakat buna
rağmen "ingilizce biliyorum" havası bastığı, mehmet ali birand'ın "ıııığıığığıığı" diye bu basit
cümleyi büyük bir güçlükle tercüme ettiği ve erdoğan'ın bok gibi bir takım giydiği sürreal bir
hadiseyi içeren suâl.
11.12.2019 16:10 fenahuyluspazo
mustafa kemal'in kudüs'ü ingilizlere teslim edişi
 kast edilen şayet çanakkale'de "ölmeyi emreden" mustafa kemal'in suriye'de "kaçmayı"
emretmesi ise gayet makul bir sorudur.

hele ki arabistanlı lawrence ile görüşüp kendi arap subaylarına "burası arap toprağıdır, türk
toprağı değildir; ordumu bu sebeple geri çekeceğim" dediği aşikâr ve belgeliyken.

bildiğin vatana ihanet suçu. bugün doğuda bir tümgeneral, atıyorum van'daki operasyonlar
sırasında "burası türk toprağı değildir, kürt toprağıdır; umarım kürtlerin de bir gün bir devleti
olur" deyip tümenini van'dan kayseri'ye nakletsin, bakalım n'olcak, bi' görelim.

ama bu hayalî tümgeneral her ne ise, atatürk de o olacak, kabul müdür?

kemalistler filan kudurabilir ama tarih onların tarafında değil, bizim tarafımızda. çok net bu.
bunların yediği herzeleri yazsan bin sayfalık kitap çıkar ama toplatıyorlar işte piyasadan.
11.12.2019 16:05 ~ 16:08 fenahuyluspazo
hüsnü özyeğin
 boru, hatta ne borusu, çöp veya bok, bildiğin bok (gübre) bile üretmeden zengin olmuş bir
adam. hayatı boyunca paradan para kazanmış; yatırım şirketlerine bakın leasing, bankacılık,
faktoring, sigortacılık, başka da bir halt yok.

bizim zenginimizin çapını iyi gösterir bir isimdir özyeğin, ne kadar istihdam yarattın, ne kadar
üretim yaptın, bunlara olumlu cevap veremez ama ne kadar para kazandın? eşek yüküyle...

zengine parası var diye düşman olunmaz ama böylesine olacaksın. kan emici vampirler,
bunlara suçlu muamelesi yapmak lazım.
10.12.2019 14:37 ~ 14:39 fenahuyluspazo
osmanlı devleti türk tarihinin en alt noktasıdır
 1934'te türk tarih kongresi'ne kayıp kıta mu'dan sonra filan sunulsa, "eh işte" denebilecek bir
tez olurmuş. 2019'da bu sözlere "eh" bile denmez.

şimdi şöyle bir şey var; tüm dünyada pozitif ilimlerle iştigal eden insanların götü inanılmaz
derecede kalkıktır. adam fizikçi, jeolog, biyolog veya başka bir şey; stephen hawking, richard
dawkins veya celal şengör; bu adamların hepsi müspet ilim adamı sıfatlarının yanında tarihçi,
psikolog, feylesof ve düşünür. çünkü eşeğin damar yollarını veya kuantum mekaniğini bilince
malumunuz olduğu vechile diğer özellikler default olarak yükleniyor.

türk tarihinden pirüpak hanedan-ı âl-i osman'ı çıkar; çapulcu ve yağmacı göçebe bir sürüden
başka bir şey kalmıyor.

osmanlı imparatorluğu, etrak-ı bîidrak'ın ilelebet bir daha asla ulaşamayacağı bir zirve
noktasıdır.

celal şengör, mürted bir zındık, bir mülhid olduğu için böyle düşünmek istiyor olabilir fakat
osmanlılar ne cahil idi ne de alt malt nokta filandı.
09.12.2019 15:53 ~ 15:54 fenahuyluspazo
sanna marin
 çirkin bir balon.

dilek imamoğlu bile bundan daha az balon, öyle bi balon bu. reis bununla muhatap bile olmaz,
tercümanına havale edip trump ile görüşmeye gider.
09.12.2019 12:03 fenahuyluspazo
whatsapp'ın gelir kaynakları
 nasa'nın sizin gibi andavalların ismini durup dururken "uzaya çıkarması"nın ardındaki gelir
kaynağı neyse, bunlardaki da o.

whatsapp'a kayıt olduğun an imei numarandan fotoğraflarına, kiminle ne kadar


konuştuğundan hangi keyword'lerin senin dikkatini daha çok çektiğine kadar bin tane veri
toplanıyor ve algoritmalardan geçirilerek değerlendiriliyor. sonra da "internet bana neden
penis büyütücü çıkardı :/".

o nasa'ya ismini gönderen herkes mal bu arada. babasının kıçındaki kılına kadar verdi
bilgilerini nasa'ya.
09.12.2019 11:54 fenahuyluspazo
2019 ekonomik krizi
 teknik olarak bitmiştir. doğalgazı açamayacak kadar cimri olmanız (ya da fakir)
makroekonominin bir sorunu değil.

"özel sektör kısa dönemli yükümlülüklerini çeviremeyecek. bankalardan yüksek faiz


dolayısıyla kredi alamayacak, çoğu firma konkordato ilan edecek. bankaların kârı düşecek,
batık kredileri sebebiyle bankaların bir kısmı batacak. sonra bankalardan kaçış başlayacak,
bankaların elindeki mevduat ve rezervler aşağı inecek. bu makroekonomik sıkıntılardan
dolayı merkez bankası faize yüklenip, para basarak gelir elde etmeye çalışacak. bunu
yaparken faiz yüzde 40, enflasyon yüzde 30 olacak. ekonomi resesyona orta vadede
çıkamayacak şekilde girecek, türkiye'nin ihracatı ithalata bağlı olduğu için câri açık da
beklendiği gibi düşmeyecek, ihracat da ithalata bağlı olarak azalacak. dolar 8, euro 10 türk
lirası olacak..." filan diyen anlı şanlı ekonomistlerimiz yine babayı aldı. bu yazılanların
neredeyse tamamen tersi gerçekleşti. 2018'in yaz aylarından itibaren yazılan çizilenlere bakın,
bir de şimdiki tabloya bakın: bu kriz oldukça makul bir şekilde yönetildi ve açıkçası, teknik
olarak da atlatıldı. borsayı tepetaklak ettiği için çok eleştirilen o "swap" hamlesi de oldukça
makul bir şeydi ki, bugün borsa da eski seviyelerini yakaladı. câri açık da rekabetçi kurun
etkisiyle artan ihracat sayesinde (bu 2009'da yoktu meselâ) sürdürülebilir seviyelere indi.
dolayısıyla buradan sonra yapılması gereken şey, buna bağlı bir şekilde, katma değer üreterek
büyümek. balon gibi üfleye üfleye sun'î büyütülürsek yine aynı şey yaşanır.

şimdi gelip şöyle böyle diyeceksiniz ama bok gibi yaşamanızın sebebi "2019 ekonomik krizi"
değil, türkiye'nin aldığı tüm mesafeye rağmen hâlen daha fakir ve dolaylı vergi geliriyle bütçe
yapmaya çalışan bir ülke olmasından kaynaklı. dünyada olmayan dolaylı vergiyi
ödüyorsunuz. çünkü devlet direkt gelirlerini tahsil edemiyor. hatta kdv'yi bile tahsil edemiyor.
memlekette herkes hırsız olunca böyle oluyor.

şu anki işsizlik rakamları filan hep ağustos verileri. yeni verilerle birlikte istihdamın da
arttığını, enflasyonun da buna rağmen kontrol altında tutulduğunu göreceksiniz. türkiye'de
yapısal işsizlik yüzde 7-8 civarındadır. ekonominin en iyi olduğu yıllarda dahi işsizlik bu
rakamın altına inmedi, orta vadede de asla inemez. yapısal işsizlik nedir? 600 bin öğretmen
mezun olurken 20 bin tanesinin atanacak olması sonucu talep & arz uyuşmazlığı neticesindeki
işsizliktir. çözmenin de imkânı kısa ve orta vadede yoktur. biri gelsin ben bu işi çözeceğim
desin, siktir lan derim.

dolayısıyla yüzde 10 bandındaki bir işsizlik türkiye için kısa ve orta vadede kötü değildir.
buna da erişilecek.
02.12.2019 15:53 ~ 15:54 fenahuyluspazo
sabahın altı buçuğunda kalkıp işe giden insanlar
 sabahın 6.30'unda kalkıp işe gitmekte hiçbir problem yok. hatta iyi bir şey de. benim gibi
tembel insanlar, cebrî bir kuvvet olmasa öğle 2'ye kadar yatar, kepaza bir hayat yaşayıp hiçbir
şey üretmeden, kendini gerçekleştiremeden, heba ve zâyî olmuş bir yetenek olarak ölür gider.
hitler, ikinci dünya savaşı'nın en hararetli günlerinde gecelere kadar oturup öğlelere kadar
yatan bir tipmiş. kurmay subaylarını da buna alıştırmış. neticesi, almanya yenildi işte...
sorun erken kalkmakta filan değil, insanın tabiatına aykırı, gayr-ı fıtrî ve manasız bir iş
yapmasıdır. sabahın köründe bilgisayar başına geç, mal gibi ekrana bak 8 saat. kimsenin
okumayacağı onlarca sayfalık raporlar yaz. dünyanın en gereksiz idarî işlerini yap. kamuda
bir personelin bir kat aşağıdaki daireye inmesi için 8 farklı evrak gidip geliyor sağa sola.
bunları yapmanın ya da yapmamanın kime, ne faydası var?

burada çok basit bir mantık var: insanın günde 8 saat bir ekrana bakması (bununla zorunlu
olması), ona fiziksel ve zihinsel olarak zarar veren bir şeyse, böyle bir iş yapmak onu nasıl
mutlu edebilir? açlık insanı mutlu eder mi? aynı şey tamamen. insan fiziksel olarak zarar
gördüğünde, fikrî olarak da sükûnsuzluğa düşer.

bugün insanlığın tüketemeyeceği kadar malı vardır. fakat sistem, bunların dağıtılmasına
müsaade etmiyor. fazlalığı yok ediyor. fakat buna rağmen örneğin "gdo'lu ürünlerle üretimi
artırıp açlığı bitirebileceğiz" diye propaganda yapıyor. alâkası yoktur. açlık, istenirse, bugün
dahi biter. çünkü üretim az değil, bilakis insan ihtiyacından fazladır. lakin üretim fazlasının
dağıtılması sistemi çökertir. sistemin idâmesi için birilerinin açlıktan ölmesi lazımdır.

kapitalizmin insanlığa sunduğu her nimet, onu uyuşturup atalete düşürmek içindir. netflix,
steam, spotify, futbol, seks, alkol, uyuşturucu, sinema, sınırlı demokrasi; bunların hepsi
insanlar meseleyi ayıkmasın diyedir. huxley'in "cesur yeni dünya"sı, russell'ın sağda solda
vaz'ettiği konuşmaları, hep bunları anlatır. huxley; insanların saçma sapan bir kültür (lgbtiq+
bilmem neleri, evrimsel kökenlerimiz, zaman yolculukları, punk, animeler vb.) içerisinde
hakikati bulamasınlar diye yaşatıldığı, uyuşturucu ve çeşitli eğlenceler vasıtasıyla hayattan
kendini kopardığı bir dünya tasvir etmiştir ki; tam da içerisinde bulunuyoruz.

insanlara köleliği sevdirdiler. çünkü birkaç ufak eğlenceye insan tav olur.

beşeriyetin ne bilgisayara, ne faksa, ne de cep telefonuna filan ihtiyacı yoktu. bunların


hepsinin inkişafı, insanın zararına olmuştur. cep telefonunun tek bir faydası yoktur. çünkü
insan tabiatına aykırı, özerk bir icâddır.
02.12.2019 14:07 fenahuyluspazo
14 şubat'ta sözlük kızlarına çiçek gönderiyoruz
 niye, allah'ın enayisi miyiz?

verilen her şeye karşılık alınan bir şey vardır...


30.11.2019 16:19 fenahuyluspazo
çocuk istiyorum ama koca istemiyorum
 çok açık ve net olduğum mevzu:

https://youtu.be/nxqj9ir5bka?t=112
30.11.2019 16:15 fenahuyluspazo
evli erkekleri ayartan kadınlar
 bomboş konuşulan mevzu. hayat böyle bir şey... yapacak bir şey yok. insanların belirli
fıtratları, tabiatları var; buna aykırı işler norm oldu mu, neticesi bazen bu oluyor.

ama ben şeyleri bekliyorum, "evrimsel olarak..." diye cümleye başlayan üçüncü sınıf çakma
sosyobiyologlar geldi mi, gelmedilerse gidiyorum...
29.11.2019 11:57 ~ 11:59 fenahuyluspazo
29 kasım 2019 güvenlik soruşturmalarının iptali
 hiçbir şeyi etkilemeyecek olan karar.

"güvenlik soruşturması" denen şey, kişinin kendisinin veya birinci derece akrabalarının terörle
iltisaklı olup olmadığını emniyetin ve kritik görevlerde de mit'in tetkik ettiği bir araştırma
faaliyetinden ibaret. bakılan yegâne şey de budur.

ama ben size şunu söyleyeyim, kurumlar isterse sizin hangi otelde kiminle saat kaçta buluşup
bir gece geçirdiğinizi dahi öğrenir. bunları değerlendirir ve sizi eler. "güvenlik soruşturması"
formu imzalamazsınız belki ama mülâkattan 20 verirler, elenir gidersiniz.

oldum olası bu teröristlerin devlet memuru olma fantezisini anlamamışımdır zaten. nerede
komünist, devrimci, hücre evinde gübreden bomba yapmış adam var; hepsi akademisyen,
öğretmen, vergi dairesi memuru, belediyede bilmem ne dairesi başkanı filan.
29.11.2019 11:51 ~ 11:52 fenahuyluspazo
türbanlı doktor
 15 günde bir hortlayan başlık.

bu hanımlar sizi almaz beyler, boşuna ilgilerini çekmeye çalışıyorsunuz.


29.11.2019 11:44 fenahuyluspazo
dini hükümleri yerleştireceğiz
 bu iktidarın yerleştireceği en en en en ve en islâmî şey, en fazla "katılım bankacılığı" filan
olur, gerisi faso fiso.

din bir üst yapıdır. iktisadî altyapı müsaade etmedikçe hiçbir haltı yerleştiremezsin. dolar iki
lira arttı diye tüm büyük belediyeleri kaybettin. zânileri kent meydanlarında sopala, alkollü
yerlere zabıtalarla gir bakalım neler oluyor.

islâmiyet'in en büyük prensibi gerçekçiliktir. hayallerde yaşamamaktır. şimdi ve burada,


elindeki fidanı dikmektir. bunu yapın. lüzumsuz konuşmayın.
28.11.2019 16:41 ~ 16:43 fenahuyluspazo
iskender evrenesoğlu
 peygamberin sahtesi gerçeği şöyle anlaşılıyor arkadaşlar:

peygamberlere kitap verilir. inanmayanlara karşı daima mucizelerle desteklenir. peygamber


inanmayanlarla mücadele eder; gerekirse can verir, can alır. bu kavim yine inanmaz, inatçılık
ederse, o kavim helâk olur. inananlar kurtulur ve yeni bir toplum kurulur. tüm peygamber
kıssaları bu kavga ve mücadeleyi hülâsa etmektedir. bilhassa haberimiz olan ulu'l azm
peygamberlerin kıssaları böyledir. bu sebeple eski tarihçiler, dünya 7 devirden ibarettir
demişlerdir; her ulu'l azm peygamberin bir devri vardır. bunlar "büyük devir"lerdir ve dünyayı
değiştirirler. hazret-i ibrahim, musa, isa, nuh, hazret-i peygamber; bunların hepsi dünyayı
tamamen değiştirmiştir. ahir zamanda gelecek mehdî de dünyayı tamamen değiştireceği için,
bu hususiyetlerin tahakkuk etmesi lazımdır.

hazret-i peygamberin gösterdiği onlarca mucize, kendisinin ve kitabının gaybdan verdiği


haberler, birkaç yüz çadırlık bedevî kabilelerinden endülüs'e kadar uzanmış koskocaman bir
devlet yaratması vs. işleri hep kayıtlıdır. hazret-i peygamber, tarihî tek peygamberdir;
vücudunun şurasındaki benini dahi kitaplar yazmaktadır.

burada evrenesoğlu birkaç bin müridiyle birlikte ölen yüzlerce sahte peygamberden,
mehdiden, mesihten biri. bir mucize göstermiş mi, yok. site kurup din tebliğ eden birinden
bahsediyoruz jahdjasdas, peygambere bak.

ateist davar sürüsü kendini çok akıllı zannediyor ama değiller maalesef. açın intişar-ı islâm
tarihi filan okuyun. peygamber neymiş, nasılmış o zaman anlarsınız.

bu mallar zannediyor ki peygamberlik şu demek: birisi çıkar ve ben peygamberim der. olay
biter. hayır, öyle değildir. peygambere inanmayanlar, hakikatte onun peygamber olduğunu
bilmelerine rağmen inanmazlar. salih peygamber kavmine taşın içerisinden deve çıkartmış,
kâfir kavmi de "vay be, sihre bak" demişlerdir.

bedir yayınlarından çıkan çok güzel bir eser var, molla cami'nin "şevahidü'n nübüvve" isimli
eserinin tercümesi.
açın okuyun, peygamber nedir, nasıl olur, öğrenin.

hazret-i peygamber abdulmuttalib oğludur, nebîdir ve bunda asla bir yalan yoktur.
28.11.2019 10:59 ~ 11:01 fenahuyluspazo
diyanet'in yoksulluk fetvası
 yanlış bir hutbe.

"fakirlik sizi vurduğunda, allah'a isyan edin, peygambere 'bedevi', kur'an'a 'çöl kanunu'
diyenlerin partisini seçin. kamu düzenini bozun, zenginleri öldürün. mallarına çökün ki allah
ve râsulü sizden razı olsun" demeliydi.

din; insanı her şart dâhilinde, âlemle bir sükûn ve uyum içerisinde yaşatan ilahî yasadır.
"fakirlere şükretmeyi öğretin ki zenginler kendini kurtarsınlar"mış, vay anasını, dünyanın
sırrını çözdün şu anda.

bu dünyada hiç kimse çocuk değil. diyanet veya âlimler çıkıp da "okuyun, iş bulun, çalışın,
para kazanın, yemek pişirin" filan diye insanlara hayatı yeniden öğretecek değil. "hırsızlık
yapın, sizden daha çok kazananı kıskanın, ayağını kaydırın, haset duyup öldürün,
beceremiyorsanız da kafanıza sıkın" diyecek de değil. hâline şükretmek hiçbir zaman daha iyi
bir hâle gelmek için çalışmaya ve bir şeyler başarmaya da mâni değildir.

maksadınız ne bağ, ne üzüm. bağcıyı dövmek. bağcıyı biraz zor döversiniz ama. bunu bilin.

diyanet'in bütçesi gözünüze girsin ayrıca. bütçesi tamamen memur, personel ücretlerinden
ibaret. bunlara zam geldikçe bütçe de artıyor.
27.11.2019 14:03 ~ 14:04 fenahuyluspazo
regl öncesi libidonun artması
 kediler de martta azıyor, kadınların ilgi çekmek için çevirmediği numara yok şu sitede.
26.11.2019 23:02 fenahuyluspazo
26 kasım 2019 galatasaray club brugge maçı
 fatih terim golün ardından tekbir getirdi.

islâm... öyle mucizevî bir rahmet eserisin ki, fatih terim'i bile sempatik gösterebiliyorsun. bu
dine inanmayalım da taşa mı dönelim be... sonuna kadar seninleyim.
26.11.2019 21:53 ~ 21:55 fenahuyluspazo
tanrının insanları imtihan etmesinin sebebi
 insanların "şöyle allah olmaz, böyle yapan tanrı olamaz" filan diye konuşmaları gariptir.
herkes bir tur ilahlık yapıp gelmiş veya vacib teâla ve tekaddes hazretlerinden ufak da olsa
vahy almış olsa gerek ki, allah'ın nasıl olup olmayacağı hakkında baya net fikirleri var. beyler,
hepiniz salaksınız.

uzun bir entry olacak ama artık bu tür sorulardan, komikliklerden sıkıldım. kâfirlere,
zındıklara ve mülhidlere, insanın yaradılışındaki metafizik her türlü konuda verdiğim bir ayar
entry'si olarak ele alınsın lütfen. entry'min adını, "es-savâiku'l-muhrika", yani "yakıcı
yıldırımlar" koyuyorum... ibn hacer'in ölümsüz eseridir...

ezelde, yani geçmişi olmayan geçmişte, allahü teâla varlık sahasındaki tek "şey" idi. hazret-i
peygamberin veciz ifadesiyle, "allah'ın olduğu ve o'ndan başka hiçbir şeyin olmadığı" bu
zaman diliminde, allah, sonsuz ilmi, rahmeti ve kudretiyle mahlûkâtı varlık sahasına
çıkarmayı diledi. çünkü varlık, bizzat rahmettir. var olmak, tabiî olarak iyidir, güzeldir. allahü
teâla, kendiliğinden, zâtı itibariyle var olduğu ve aynı zamanda da hüsn sahibi (güzel)
bulunduğu için, bizler var olmanın güzel olduğunu, ancak hüsn sahiplerinin var olabileceğini
anlıyoruz. dolayısıyla allahü teâla, aslında varlığı kendisi gibi vacib (mecburî) olmayan,
opsiyonel (mümkin) varlık mertebesindeki beşer âlemini gerçek varlık mertebesine çıkartarak
yaratmıştır. çünkü allahü teâla'da zâtı itibariyle güzele bir meyl vardır; kendi varlığıyla var
olmayı ve varlığı allah güzel kıldığı için ve yine kendisi de güzel olduğu için, varlığı güzel
kılarak "yaratım" işine başlamıştır. zaten allahü teâla'yı biz ancak eserleriyle tanırız, eğer allah
hiçbir şey yaratmasa idi, "allah" olmanın bir manası kalmazdı.

sanatkârlık, sanatını ortaya koymayı gerektirir. ressamın ressam olması için, kavramsal olarak
ortaya koyduğu bir resim olması gerekir. dolayısıyla allahü teâla, allah olduğu için, tanımı
gereği mahlûkâtı yaratmıştır. zındıkâ taifesi bu algıyı tersine çevirip baktığı için hata ediyor.
insanın varlığı, allah'ın varlığına bağımlıdır. insan var olduğu için "tanrı" diye bir şey
uydurmuş değildir, allah var olduğu için insan da vardır. allah'ın varlığı, aklî bir
zorunluluktur. çünkü her şeyin ama her şeyin varlığı, en nihayetinde geçmişte bir yerlerde
bağımlı oldukları sebeplerle beraber son bulur. senin, ananın, onun anasının, büyük ananın,
maymunun, dağın, taşın, dünyanın, kütleçekim kanunun ve evrenin. bir tek geride "bağımsız,
faal" yegâne varlık olarak allah kalır. allahü teâla'yı kabul etmemenin imkânı yoktur. ancak
ahmaklar bunu reddeder.

allahü teâla mahlûkatı halk edince, evvelâ arş'ını ve melekleri yarattı ki, kendisinin azâmeti ve
kudreti, ileride yaratacağını bildiği insanlarca bilinsin ve insanlar ileride "her şeyin allah
olduğuna, allah'ın her şeyde içkin olduğuna" inanıp da panteizm çukuruna düşmesinler, ayrıca
aynı allah'ın âlemi tertip etmesi gibi, dünyadaki işleri de tertiplemeyi öğrensinler. bu bir
misaldir. allahü teâla evreni de bir anda değil, aşamalar ile yaratmıştır; bunun hikmeti de
âlemde her şeyin teennî ile olduğunu insanlar buradan bakıp öğrensin, anlasın diyedir.

allahü teâla akabinde irade ile teçhiz ettiği beşeri yarattı. insanı da zayıf, rabb'ine ontik olarak
muhtaç bir şekilde yarattı. hazret-i adem'i hazret-i havva ile cennetine koydu. bilindik hikâye
neticesi cennetten çıkarıldılar. bundaki hikmet şudur: allah, irade ile yarattığı insanların
cennetine istihkak ile gelmesini arzu etmiştir. yani, hak etmek suretiyle. çünkü insan,
kendisini gerçekleştirebilecek, eserden müessire intikal edebilecek, rabb'ini tanıyabilecek,
bulabilecek, anlayabilecek, hissedebilecek ve en önemlisi, bunların hepsini sevk-i tabiîsinden
ziyade iradesi, bilinci, entelektüel faaliyeti ile yapabilecek yegâne mahlûktur. dolayısıyla
sahip olduğu bu akıl ve irade nimeti, onun imtihana tâbi tutulmasının gereğidir; nimet, külfete
tâbidir; şayet imtihan olmasaydı, akıl sahibi olmanın ne manası kalırdı? eşek niçin imtihana
tâbi tutulmuyor? çünkü aklı yoktur.

hazret-i adem'in cennetten çıkarılması, yine bir misaldir. şöyle ki;

büyük âlim ve şeyh ismail hakkı bursevî hazretleri, meşhur ruh'ul beyân isimli tefsirinde şöyle
söylüyor: "celvetiyye tarikatımızın mercii üftâde diye meşhur şeyh efendi buyurdular:
'adem'in cennetten çıkışının sırrı şudur ki, o, cennette kendi mertebesinin üzerinde bir tevhid
mertebesi gördü ve bunu allahü teâla'dan suâl etti. ona, "bu mertebeye ancak ağlamakla
ulaşabilirsin" dendi. bunun üzerine adem aleyhisselâm ağlamak istedi, fakat ağlayamadı.
bunun üzerine ona, "cennet ağlaşma yeri değil, bilakis sevinç ve sürûr mekânıdır" diye nidâ
edildi. bunun üzerine adem, cennetten dünyaya inmeyi istedi."

yani adem, dünyaya kendi isteği neticesinde bir günah işleyerek inmiştir; böylece dünyada
kendisini gerçekleştirmiş, tüm evlâd-ı beşeriyete misal olmuş ve affedilmiştir. hata etmiş,
tövbe etmiş ve derecesi yükselmiştir. allah katında hata edip tövbe eden kul kadar makbul
kimse yoktur, bir hadis-i şerifte "sizler hata işlemeyen bir kavim olsaydınız allah sizi helâk
eder, yerinize de hata eden fakat bunu anlayıp rabb'inden af dileyen bir topluluk getirirdi."
buyurulmasındaki hikmet budur.

allahü teâla, yarattıklarına benzemez. dolayısıyla sizin ilkokul öğretmeniniz değildir ve yine
bu sebeple, sizi ettiği imtihanı ilkokul hocanız gibi yapmaz. sizi bir sınıfa doldurup, aynı
anda, aynı saatte ve aynı soruları sorarak sınav yapan, ancak basit bir insan olan hocanızdır.
allahü teâla böyle basitlikte işler yapmaz. bu dünyada kimi insanın hipofiz bezi süratle çalışır
ve böylesi insanlar asâbi olduklarından, kontrollerini çabuk yitirirler. kimi insan cinsî
münasebetlere çok düşkündür, bir türlü doymaz. kimi oburdur. kimi cimridir. kimi yalancılığa
meyleder, her işi abartır. kimi allah'ın dağında, beş parasız bir hâlde doğar. kimi buckingham
sarayında dünyaya gelir. kimi peygamberdir, allah'tan vahy alır. kimi senin benim gibi
peygamberden 1500 yıl sonra doğar. bunların hiçbirinin imtihanı aynı değildir. ve bu bir
adaletsizlik de değildir.

çünkü, allah'ın âlemleri ve insanları halk edişi, bir lütuftur. kimsenin lütfunda "adaletsizlik"
aranmaz. insan aynı işi yaptığı yerde bir arkadaşına 5000 tl, kendisini 28 kuruş para
verildiğini görse, buna isyan etmekte, adaletsizlik olarak görmekte haklı olur. çünkü ortada bir
işin tahakkuku için verilen bir emek vardır. ama cami çıkışında bir dilenciye beş lira, diğerine
on lira verseniz, birisi gelip de "sen niye böyle yaptın?" dese, "ne garip adamsın" dese,
"manyak mısın" dersiniz. "keyfim öyle istedi, öyle verdim". burada adalet aranmaz, çünkü
emek yoktur; lütuftur, ihsandır. allahü teâla da ihsan ettiği her şeyi yine belli kâidelere,
gelecekte tahakkuk edecek hadiselere göre vermiştir; belki de büyüse büyük günahlar
işleyecek, mürted olacak bir çocuğu, küçükken kansere yakalattırıp öldürür. büyük günahlar
işleyip cehennemin dibine gitmektense, erken ölmek daha iyidir. peki her kâfir küçükken ölür
mü? elbette ki hayır. her kâfir küçükken ölse, cehenneme kimse gitmez, imtihan da abes
olurdu. o hâlde niçin biri küçükken ölüyor azâbdan kurtuluyor, ötekisi ise ölmüyor, büyüyor
ve geberip gittiğinde azâba duçar oluyor? bilemeyiz. belki de bu kâfir küçükken ölse, ana
babası da allah'a "sen bizim evladımızın canını aldın" diye isyan edip, zındık olacaklardı. bir
kişi yerine, iki kişi küfre düşecekti. bunun aksini kimse ispatlayamayacağı içindir ki, allahü
teâla'nın yaptığı hiçbir işe adaletsizlik denemez. görünüşteki zanlar, insanı umumiyetle
yanıltır. kur'an, "tam akıllı zâtlardan başkası bunu tezekkür edemez" buyuruyor. islâm ve
iman, ince bir zekâ ve akıl işidir. ancak çok akıllı insanlar bu tür konuları anlayıp işin içinde
çıkabilir. müslüman olan ve kalan insan, akıllıdır.

peki ey insanlar! siz var olmak için ne çaba sarf ettiniz? varlık sahasına kendi çabanız,
iktidarınız ve mücadeleniz sonucu mu geldiniz? yoksa, kendinizi bir anda "var" olarak mı
buldunuz? var olmasanız, bu işlerden haberdar olur muydunuz? şu dünyadaki en ufak bir
hazzı ve lezzeti tadabilir miydiniz? hakk teâla, sizi bir lütuf olarak yaratmıştır. çünkü bu
güzeldir. eğer o'nun emrini tutarsanız, yine sizi bir lütuf olarak ilanihaye sevdiklerinizle ve
sahibiniz allahü teâla ile birlikte olacağınız cennetine koyacaktır. yine bunun için allah'ı
teminata siz mi zorladınız? "sana inanırsak bize cennetini vereceksin!" diye ikna mı ettiniz?
allahü teâla bunların böyle olmasını dilemiş ve böyle yapmıştır, o'nu bir işe icbar edecek
hiçbir kuvvet de bulunmaz.

hülâsa: lütufta adalet aranmaz. var olmak bir lütuftur, kimsenin emeği değildir. dolayısıyla,
herkesin imtihanı da bir değildir. islâm kentinde avamın imtihanı dine sahih bir itikadla inanıp
inanmamak, kâfir ülkesinde avamın imtihanı bir allah'ın varlığını bilip bilmemek, âlimin
imtihanı ihlâslı olup olmamak, peygamberin imtihanı tebliği yapıp yapamamaktır. allah'a
inanmayan peygamber olur mu? onun imtihanı bambaşkadır.

peki allah'ın insana ibadeti emretmesindeki maksad nedir? bundaki hikmet de şudur: allahü
teâla bizi halk ederken, bize kendinden bir nefes üfledi. bu nefes, ruhumuzdur. yani hakikatte
hepimizde allahü teâla'dan ilahî bir parça, töz mevcuttur. hepimiz o mutlak varlığın
parçalarıyız bir anlamda. ve bizler, allah'tan ayrıldık. o bizi cansız bir bedene üfledi; ete,
kemiğe ve kana can kattı. lakin ruh, bundan müteessir oldu, zira rabb'inden ayrıldı. işte şimdi
o'nunla tekrar beraber olmak istiyor. buna sizler var oluş sancısı (ontik ızdırab) diyorsunuz.
insanların daima çok'tan bir'e doğru gitmek istemesi, yani cemaat hâlinde yaşaması, tek başına
dans etmeyi değil de diskoda dans etmeyi sevmesi, hep bu hissiyatı sebebiyledir. insanın
kendi varlığının farkına varma sürecinde yaşadığı bu tatsız his, allah'ta bir iken o'ndan
ayrılmanın neticesidir. insan ruhu ahirette rabbi'nin yanına vardığı zaman, var olmak artık
keder ve hüzün değil, mutluluk ve haz verecektir. çünkü izafî olmaktan kurtulup, mutlak
olmaya yaklaşacaktır. işte kendini gerçekleştirmek demek bu demektir. insanın fâniliğini
aşabilmesi de ancak ve ancak ibadet etmesine bağlıdır. çünkü iman, ibadetle elde edilir. imam
rabbanî hazretleri diyorlar ki:

"insanın yaratılmasındaki maksad, rabb'ine kulluk etmektir. ibadetin maksadı da yakîn imanı
elde edebilmektir."

yani insanın yaratılmasındaki amaç; insanın kendisini gerçekleştirebilmesi, fâniliği aşması ve


rabb'ine varmasıdır. bu amaca ulaşabilmesi ve kalbinin sükûn bulması, ontik ızdırabının
dinmesi için de yapması gereken ibadettir. biri diğerinin muktezâsıdır.

"dikkat edin, kalbler ancak allah'ı anmak ile sükûn bulur!" ayet-i kerimesi de tam olarak bunu
ifade eder.

işte, dostlarım, insanın aklına gelebilecek metafiziksel suâller sonsuzdur. lakin cevapları da
sonsuzdur. tanrı; tasavvur edilebilecek bir konsept değildir. düşünebilecek, idrak edilebilecek
bir mahiyeti bizce meçhuldür. bu sebeple "düşünerek" inanmak, komiktir. allah nesnelerden
bir nesne mi de o'nu bilmek, anlamak için kanıtlar arıyorsunuz?

bu dünyada insan gibi iradeli fakat aciz, biyolojik bir varlık var. bu ne demektir? bizim gibi
varlığı hiçbir şeyi değiştirmeyen, yokluğu ile varlığı bir, aynı olan bir mahlûk neden dünyada
mevcuttur? nedeni çok basittir: bilinçli bir eylem neticesinde yaratıldık. çünkü bizim gibi bir
aciz varlık var oluyor da, bizden çok daha üstün bir varlık var olamıyor, neden? sen varsan, o
hayli hayli vardır. çünkü allah'ın varlığı, aklî bir zorunluluk iken, senin varlığın zorunluluğa
bağlı değildir. var olup olmaman hiçbir şeyi değiştirmiyor. zaten çok da yoksun, bakma öyle,
80 sene taş çatlasa. belki ileride kök hücre ile 120 yaparız, hadi 1200 yapalım. o kadar ama...

işte, sadece bu hayat görüşünde ihtişam vardır ve hakikat de budur.


26.11.2019 15:35 fenahuyluspazo
25 kasım 2019 haluk bilginer'in emmy ödülü alması
 dizinin yapımcı şirketinin sponsor olduğu programdan ödül almış sjdjhd.

bilginer uluslararası tek aktörümüz belki de ama aldığı ödül bomboş bir ödül, çakma bir şey.
üzgünüm...
26.11.2019 09:38 fenahuyluspazo
tunceli belediyesinin kadınlara regl izni vermesi
 türkiye'de sosyal medya ve internetin gelişmesiyle birlikte saçma sapan bir kültür oluştu, bunu
eminim herkes fark ediyor da dile getirmeye cesaret edemiyor. yaşam kalitesi mısır, fakat
dertler finlandiya. öğretmenler polisten dayak yiyor; meb'in derdi çocuklara "ara tatil". ülkede
insan başına düşen doktor sayısı oecd'nin en kötüsü, sağlık bakanlığı'nın derdi şehir
hastanelerine çekeceği "sıcak reklam". türkiye'de bir çalışan yine oecd verilerine göre bir
almanın çalıştığı saatten 3'te 1 daha fazlasını mesaiye ayırıyor ama memleketin en sikko
yaşam kalitesine sahip yerlerinden bir belediye çıkıp kadınlara regl izni veriyor.

neden?

çünkü sosyal medya denen şey, insanları tamamen şova yöneltiyor. bir iskandinav ülkesinin
sosyolojik yapısı, demografisi ile mümkün olan şeyi getirip işin esasına hiçbir fayda temin
etmeyecek şekilde, sırf t24'te haber olsun, twitter'da şu kadar rt alsın ve sağa sola artistlik
yapalım diye getirip buralara ithal ediyorlar.

siz önce kürt kadınlarını berdelden, töreden kurtarın. sonra şehre iki tane iş kolu sahası
kuracak, gelir getirecek şeyler inşa edin. belli bi' noktaya gelin, ondan sonra kadınlara regl
izni denen şey çok tâli bir konu, rahatça çözülür, rahat olun.

ayaklar baş olunca işte böyle olur.

ha ben şunu da söyleyeyim, bu bozuk düzende kadınlar mümkün olduğu kadar az çalışmalı.
kadınlar ne kadar çalışırsa o kadar mutsuz olacaklar ve biz erkekleri de o kadar mutsuz
edecekler. regl izni, süt izni, doğurma izni, hafta sonu seksi izni, hepsi verilsin dibine kadar.
yapacak bir şey yok.
26.11.2019 09:19 ~ 09:21 fenahuyluspazo
neden sevgilin yok
 https://youtu.be/2euen7ricom
26.11.2019 08:58 fenahuyluspazo
insanımızın torpil konusundaki ikiyüzlülüğü
 türkiye'de torpil düşünüldüğü kadar pek yok. "torpil" ve "rüşvet", insanın hak etmediği şeyleri
elde etmek için araya soktuğu kişi veya verdiği paradır. hak ettiği bir işi elde etmek için araya
adam sokması veya para vermesi, "torpil" ya da "rüşvet" olmaz. başka bir şey olur. ne
bilmiyorum... belki etik dışı bir hareket? âdilik? şerefsizlik? ama torpil veya rüşvet değildir.

torpil, 1000 kişinin başvurduğu ilanda tüm aşamaları tamamlayıp son anda referans bularak
işe girmek demek değildir. bir ilanda mülâkata kadar gelen herkes, üç aşağı beş yukarı işi hak
eden adaylardır ve sınavların kendisinde bi katakulli olmadığı müddetçe hepsinin kalifiye
olduğu bellidir. bunların bazılarının referansı olması, bu insanların suçu değil. sorry.

torpil şudur: bir ehliyetiniz ve bilgi birikiminiz olmadığı hâlde, sadece birinin yakını vb.
olmanız hasebiyle, hak etmediğiniz bir işe getirilmeniz. atıyorum x kişisi beş yıllık memurken
daire başkan yardımcısı olabiliyorsa, işte bu torpildir. daire başkanı olamaz, çünkü asgari 10
yıl çalışma şartı vardır. veya saçma sapan bir yerlerde müşavir maaşı filan alırsanız,
cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesiyseniz, yine aynı şey câridir.

ya da nikah kıymadan evvel para isteyen yoksa kıymayacağını söyleyen memura para vermek
rüşvet olmaz. çünkü zaten evlenmek hakkınızdır. şartları tahakkuk etmeyen bir evliliği kağıt
üzerinde meşrulaştırmak için evlenmek amacıyla memura para verip şu nikahı kıy demek, işte
bu rüşvet olur.

yani aslında şunu demek istiyorum. torpil sandığınız çoğu şey torpil değil.
25.11.2019 22:48 ~ 22:49 fenahuyluspazo
ekrem buğra ekinci
 adamın attığı tweet inanılmaz komikti yalnız ashjdjashdas, bir sosyolog, iktisatçı, edebiyatçı,
butik sahibi, fizikçi ve tarihçi olarak son derece isabetli bir tespit olduğunu söyleyebilirim.
adama o topraklar dedesinden miras. isterse etrafını çitle çevirip mesire alanı yapar koca
ülkenin, size ne aq çarıklıları. senin evine ne yapacağına kimse gelip karışıyor mu? aynı şey...

bundan sonra böyle yapmak lazım. laftan anlamayana laf anlatmak boşuna, geyiğini çevir git.
reklamın iyisi kötüsü olmaz. her zaman şöhret insanın işine yarar. adamın youtube'da bile var
olan cülûs merasimine "padişah ingilizlere şehrin anahtarını veriyor" diyen davar sürüsüne
nasıl laf anlatacaksın ki?

"padişahın malı değil mi kardeşim, isterse babanı bile ingilize verir" de geç, keyfine bak.
25.11.2019 22:13 ~ 22:15 fenahuyluspazo
entelektüel erkek bulmanın oldukça zor olması
 paul johnson'ın "intellectuals" diye bi' kitabı var, bugün dünyada çok büyük adam sanılan
tiplerin ne kadar içten pazarlıklı, sapık ve mal olduğunu anlatıyor.

entelektüel erkek almayın hanımlar. kafanız zerre çalışıyorsa.

hoş, kendime de kurşun sıkıyorum ama... ben entelektüel değil, bir münevverim...
25.11.2019 21:40 ~ 21:41 fenahuyluspazo
kutsal kitaplarda kalbin düşünce merkezi sanılması
 milletin yine davarlığını konuşturduğu bir mesele olmuş bu başlık; davarlar arasında bir
yarışma tertiplense, bizim ekşici mülhidler davarları geçip o yarışmada birinci gelir. bunlar
böylesi davar işte, davardan daha çok davar.

dinleyin ulan develer, şimdi anlatıyorum;

âlem iki türlüdür: mahsusât (sensible - hissedilir) ve makulât (intelligible - akledilir). bunların
birini hislerimizle, diğerini ise aklımızla kavrarız. lakin bir noktada bu iki âlem iç içe geçer.
bu noktada iki kuvvet de birleşir ve müşterek hâle gelir. eski âlimler bu müşterek kuvvete,
"nefs-i nâtıka" derler ki, kur'an'da "kalp" olarak geçen şey de budur. dolayısıyla, dinî
metinlerde geçen "kalp"; o atan, kan pompalayan, sağ kulakçık, sol bilmem necikten filan
teşekkül eden et parçası değildir. söz konusu et parçasının adı, "yürek"tir. kalp ise, ruhânî bir
varlık olup insanın özünü, hakikatini temsil eder. kalbin dışını "can" (soul), içini ise "ruh
"(spirit) teşkil eder. insandaki "can"a yakın yere "göğüs", ruha yakın yere ise "gönül" denilir.
işte bu "gönül" denilen şey, kavrama yetisini hâizdir ki, türkçedeki "akıl vezirdir, gönül
padişah" deyimi de tam olarak bunu anlatır. gönül, beyindeki manevî hassa olan "akıl" ile
irtibatlı olduğundan; insanın şuurlu tarafının zahirî kısmını "akıl", batınî kısmını da "gönül,
kalp" oluşturur. bu sebeple kalbin doğrudan doğruya idrak ettiği şeylere dinî metinlerde
"vicdanîyât" denir.

hülâsa, buradan anlaşılacak şey şudur: insanlar bir şeylere ikna olarak bir şeylere inanmazlar.
önce inanırlar, gönülleri ve kalpleri bir işe meyleder; sonra da bu meyli haklı çıkarmak için
aklî tevillere girişir, argüman üretirler. dolayısıyla, evet, insan aklıyla değil, kalbiyle karar
alır. en basitinden insan, çok sevdiği insanların hata yaptığını kabul etmek istemez. çünkü
seviyordur işte... bin türlü te'vil eder: öyle yapmak istememişti, unutmuştur, bilmiyordu,
mecburdu, şöyleydi böyleydi diye. neden? nedeni bu işte tamamen...

bu söylediklerimizi ayetler ve hadisler de teyit eder. iki misal;


"müftüler sana fetva verse de kalbinden de fetva al", hadis-i şeriftir.

"o mabûd-i kadimdir ki, senin üzerine kur'an'ı indirdi. ondan bir kısmı muhkem âyetlerdir ki,
onlar o kitabın aslıdır. diğer bir kısmı da müteşâbih âyetlerdir. artık kalblerinde eğrilik
bulunan kimseler fitne aramak ve onu te'vil arzusunda bulunmak için o kitaptan müteşâbih
olanına ittiba ederler. halbuki, onun te'vilini allah teâlâ'dan başkası bilemez. ilimde rüsuh
sahibi olanlar ise «biz ona imân ettik, hepsi de rabbimizin cânibindendir,» derler. (bunları)
tam akıllı zâtlardan başkası tezekküredemez.", âl-i imran suresi, 7. ayettir.
25.11.2019 20:24 ~ 20:27 fenahuyluspazo
sp 15
 ekşicileri benden bile daha iyi aşağılayan bir dahi. komik yapıyor bi de bunu aq jhasdajasf.
25.11.2019 14:27 ~ 14:28 fenahuyluspazo
güçlü kadınların ortak özellikleri
 bekârlarının tinder üyeliği olması, anti depresan bağımlısı olmaları, aşık oldukları geri zekâlı
bir psikologlarının olması, twitter ve ekşi sözlük gibi bilimum platformda, yataklarına koşup
ağlamaktan evvel saçma sapan hikâyelerini anlattıkları bir fake hesaplarının olması, kamuda
çalışanlarının hamile kalınca bir buçuk sene işe uğramamaları (çünkü o sırada yeterince güçlü
olmuyorlar, güçlenince geri geliyorlar); ne kadar zengin, alımlı, evli & çocuklu olurlarsa
olsunlar en nihayetinde sükûnsuz bir yalnızlık içinde bulunmaları, eşlerinden sıkılmaya ve
boşamaya / aldatmaya meyilli olmaları (istatistikî veriler açıktır), çocuklarını kreş adı verilen
modernizmin simgesi zulüm yuvasına bırakıp koşa koşa patronlarının yanına gitmeleri, bana
sürekli asılmaları vb.... misaller ilanihaye devam ettirilebilir.

ey kahraman türk kadını! ama sen bunları düşünme... çalış, çalış ve çalış. çocuğunu kreşe
bırakıp doğru sabahın köründe işine git. seni bundan 500 yıl önce zorla sabahleyin evinden
alıp bir devlet dairesine dikseler, karşılığında eşek yüküyle para ödeseler de bu hoşuna
gitmezdi. çünkü bu işin bir propagandası yoktu. şimdi var. sen "güçlü" bir kadınsın. kocanın
veya ailenin kölesi değilsin. elbette ki çalışmalı ve kendini gerçekleştirmelisin. kazanacağın
parayla kendin vakit satın alabilir, tatile çocuğun ve ailen ile beraber gidebilirsin!

işte böyle söylemek lazım. "siz çalışın ki sistemin çarkları dönsün; anti depresan satalım, tatil
sezonları olsun, psikologlar para kazansın, erkeksileşin ve tahammülsüzleşin, evlenmeyin
bekâr kalın, çünkü bekârlar daha fazla para harcamaya meyilli olur, ne kadar çok kadın iş
gücüne katılıyorsa piyasadaki iş gücü temin ücretleri de aşağı iniyor, kreşler iş yapıyor, bir
sürü iş kolu oluşuyor" filan diye söyleyince işin tüm albenisi gidiyor.

evet, güçlü kadınlar... kadınlarımız... gerçi sizi de suçlamıyorum, yapacak bir şey yok, seve
seve çalışacaksınız. ama şu içerisinde bulunulan dünyanın ve sistemin absürdlüğünü fark
etmeyen herkes erkeğiyle kadınıyla tam bir ahmak.
25.11.2019 11:09 fenahuyluspazo
company of heroes 2
 beni birkaç haftadır uykusuz bırakan oyun.

senelerden beri steam kütüphanemde duran bu oyunu daha yeni yeni, iki aydır filan
oynuyorum. zamanında single oynarken saçma sapan bir bölümde "bununla mı uğraşıcam .s"
deyip bırakmıştım, sonra ek paketleri, ardenler taarruzu pack'i filan çıktı. onlara da baktım
biraz ama hep aynı şeyler, sıkıldım.

multi'si de ilk başta inanılmaz dengesizdi. tiger'a 12 anti tank ünitesi, 9 bazukalı riflemen
squad'ı ve 4 sherman, 3 cromwell ve 2 t-34 tankıyla saldırsanız dahi patlatamıyordunuz.
sovyet partizan birlikleri ölümsüzdü. hatta yeniden diriliyor bile olabilirler, bilmiyorum.
adamlar davalarına çok bağlı. iki tane stuka bombası haritayı darmadağın ediyordu.
ingilizlerin kurduğu tahkimatlara top, tüfek, bombardıman, tank hücumu; hiçbir işlemiyordu.
yani her ülkenin saçma sapan şekilde güçlü, açıkça nerf gerektiren birimleri vardı.

şimdi bunlar düzelmiş. sovyet partizanları dahi "her canlı gibi" ölümü tadıyor artık. tiger'lar
patlıyor filan. güzel oldu yani.

ha şu var, bu tür oyunlardaki başarı, tamamen haritaya anlık hâkim olma, hızlı mouse
kullanabilme ve micro management işine bağlı. oyunu tamamen değiştiriyor bu micro
management işi. iki bomba sallayıp tek squad ile üç squad'ı ebediyete yollayabilir, bir binaya
girmiş ve piyadeye kan kusturmakta olan machine gunner'ları flame thrower'lı saçma sapan ve
çok ucuz bir birimle kızartabilir, milyarlık tiger'ı beş tane, asgari ücrete talim eden bazukalı
riflemen ile haklayabilirsiniz. bundan sonra oyunun kaderi tamamen değişiyor, rakip kolay
kolay toparlanamıyor ve kaynaklara çökerek siz üst üste birim basabilmeye başlıyorsunuz.
dolayısıyla uyanık olmakta fayda var.

oyunu ilk başta ob west ile oynamaya çalıştım fakat benim defansif, tutumlu yapıma zerre
uygun olmayan, retreat & rush döngüsü etrafında heyecan dozu yüksek bir maça neden olup
kalp ritmimi bozan bir faction olması hasebiyle bundan vazgeçtim ve aristokrat ingilizler ile
oynamaya başladım. artık arada sırada kazanabiliyoruz şükür.

ingilizler ile oynamanın olayı çok basit: victory point'i oyunun başında bir infantry, iki de
vickers ile rush'lıyorsunuz. rakip ob west ise zaten sturmpioneers ile geliyor ve babayı alıyor.
ostheer ise mg 42 ve greanider'ler ile geliyor ve başka yerden destek atan olmazsa yine babayı
alıyor. bu rush'ı beceremezseniz sorun yok, flamethrower'lı bi araç var, ondan yapıp
garnizonları aleve boğuyorsunuz, bırakıp kaçıyorlar. early game'de bunu yapamazsanız ve
rakip ostheer ise oyunu ingilizler ile muhtemelen kaybedersiniz. çünkü late game'e kadar
saldırı gücü oldukça zayıf britanya'nın. ne tankı var ne hava hücumu. o yüzden rush'layın...

rush'ladınız mı, tamam, iş bitti. maçı kazandınız, çok net. bir ağaç, çalı çırpı ardına bofors
dikiyorsunuz, piyade ve light tank'ların filan içinden geçiyor. bu bofors tahkimatı, düşmanın
tüm ilgi ve alâkasını çekecek. mesela kesinlikle ve kesinlikle mortar team getirip patlatmaya
çalışacaklar. sen de mortar emplacement kurarak bunları vuracaksın. sonra bu arkadaş tankla
gelmeye çalışacak. iki tane de at gun koy, late game'e kadar iş bitti, ancak ondan sonra king
tiger'la veya becerebilirse stuka'larla filan oraları vurabilir. genelde bunu yapamıyorlar çünkü
kaynakları yetmiyor.

oyundaki en büyük sıkıntı birim çeşitliliği bence az. yakın muharebe yok. karşı karşıya dizilip
ateş ediyorlar. ve oyun motorunu beğenmiyorum hiç. tankla bir yeri vuruyorsunuz defalarca,
kimseye bir şey olmuyor. neymiş, tank infantry'e karşı hasar veremezmiş. bok veremez.

men of war baydı, yoksa bin basar şu oyun motoruna.


22.11.2019 10:25 fenahuyluspazo
iyi ateist cennete gidebilir
 adamın biri varmış. babasını çok sever, fakat hiç de dinlemezmiş. babası da oğlunu terbiye
etmeye çalışır, arada sever, arada azarlar fakat "uslanmasa da oğlumdur" dermiş. bir de
babasının babalığını ve haklarını dahi kabul etmeyen, asi bir adam varmış. aslında babasının
her dediğine harfiyen uyuyor, başkalarına onun istediği, söylediği, emrettiği gibi davranıyor
olsa da bunları babası dediği için değil, kendi böyle makul bulduğu ve gördüğü için
yapıyormuş. dolayısıyla her ne kadar babanın her emrine itaat ediyor gibi görünse de aslında
öyle bir durum yokmuş. bu adamın babası da oğluna kendisini ve haklarını kabul etmesi
gerektiğini, bunu yapmadığı takdirde emrettiği gibi davranmasının kendisine yarın karşısına
çıktığında bir işe yaramayacağını anlatsa da evlâdı bir türlü tınlamıyormuş. bunun babası da
"ne yaparsa yapsın, umurumda değildir" demiş, bırakmış.

dolayısıyla zındıklar, mülhidler, kâfirler ve ateistler; allah tarafından imanlılara bir lütuf
olarak verilecek cennete giremez, cehennemin dibini boylarlar. isterse dünyayı kurtarsın, bir
kıymet-i harbiyesi yoktur.

hah, belki allahü teâla bu kimselerin iyi işlerine karşılık, son nefesten evvel iman telkin eder
ve zahirde zındık olan bir adam, ahirette mümin olup ebedî saadete kavuşur, bu ayrı bir şeydir
ve ihsandır. böyle olabileceğini ismail hakkı bursevî hazretleri, meşhur tefsiri ruh'ül beyân'da
yazıyor.

buna güvenip de allah'a inanmayanlar ise ahmaktır.


22.11.2019 09:45 fenahuyluspazo
fenerbahçe'nin isim haklarının satılması
 kimse türkiye ligindeki saçma sapan takımlara bu paraları yatırmaz. yalan haber olduğu belli.
böyle bir şey olsa ali koç havada 8 takla atarak kabul ederdi.

fakat şu liverpool'u, ajax'ı filan tutan "romantik" futbol taraftarın da gına geldi. bu medeniyet
düşmanları, "futbol" deyince e-biletin olmadığı, tribünlerin yer için birbirini bıçakladığı,
yöneticilerin ona buna bedava bilet temin ettiği, mafya gibi insanların sağı solu idare ettiği,
statlarda sıçacak tuvaletin dahi olmadığı, biletlerin satılmadığı için 5 lira filan olduğu o iğrenç
80'ler 90'lar dünyasını anlıyor.

fenerbahçe asırlık kulüpmüş de, ismi değişemezmiş de filan. beyler; bu hayatta tek geçer akçe
vardır: o da paradır. bu hayatta her şey ekonomidir, her şey paradır. insanın partneriyle
geçirdiği zamandan aldığı hazdan tutun da toplumdaki suç oranına kadar her şey parayla,
ekonomiyle ilgilidir.

futbol eskiden zavallı kesimlerin bir eğlencesinden ibaretti. şimdi ise koskocaman bir sektör.
dolayısıyla seve seve, evet, seve seve bu arenada var olabilmek için gelir kaynakları
yaratacaksınız. isminizi mi satarsınız, bedeninizi mi, orası size kalmış.
22.11.2019 09:35 fenahuyluspazo
kadın
 bu canlıların sevdası yine sardı beni bu ara. artık demir sopayla vuracağız, başka çaresi
kalmadı.

fakat rabb'ime bin kereler hamd olsun ki kadın gibi estetik bir varlığa karşı meylim ve zaafım
var. ne bileyim; kumara, alkole, bonzaiye filan da zaafım olabilirdi. ne boş şeyler...
22.11.2019 09:24 fenahuyluspazo
kadın yönetici ile çalışmak
 aylardır devam ettirdiğim, aşırı eğlenceli şey.

amirinizin trabzonlu, üç kâğıtçı bir laz veya taşralı bir hanzo olmasındansa okumuş etmiş bir
kadın olması gayet güzel bir şey. her yaştan büyük veya küçük ya da akran dişi bireylerle her
şekilde doğal olarak iyi anlaşmak kabiliyetini hâiz bir erkek olduğum için kadınlar beni
tabiatıyla severler. huylarına gitmesini iyi bilirim. hiçbiriyle sorun yaşamıyorum.
kadın amirlerim bana elleriyle pasta yapıp yediriyor sağ olsunlar. ben de çocuklarıyla
oynuyorum. herkes mutlu...

bi' de beni evlendirmeye kafalarını takmamış olsalar...


22.11.2019 09:22 ~ 09:23 fenahuyluspazo
ikinci abdülhamit
 hakkında okuduğum her kitap, her eser, her anı; bu adamın, fransız capet'ler ile beraber tarihin
en büyük hanedanı olan pirüpak "hanedan-ı âli osman" soyundan gelmiş geçmiş büyük bir
velî, allah dostu, ferasetli ve ermiş bir padişah olduğunu ispat ediyor. zaten sultan hâmid, bir
diğer allah dostu olan şeyhinin ilhamıyla 31 mart vak'asında askerî güç kullanmayarak
saltanatının sonuna razı olmuştur, yoksa iq'su 3,5 ortalamalı çapulcu sürüsünü dağıtacak
askeri de adamı da var idi.

velînimetimiz, efendimiz sultanımız aleyhine en ufak söz söyleyenler dahi, mensup oldukları
sapık ittihatçı taifesi ile beraber cayır cayır cehennemde yanacaktır, buna eminim. çünkü
allah'ın dostlarına ve halifelerine düşmanlık, allah'ın ta kendisine düşmanlıktır. sizin taptığınız
o tipler, bu sultanın kesip attığı tırnak olamazlar.

bir diğer yüce şahsiyet de sultan vahidüddin'dir ki, çünkü o bir fıkıh âlimiydi. katakulliye
getirilmese memlekete çok hizmet ederdi...

hanedan-ı âli osman'dan deli, mason, sinirli filan çok adam çıkmıştır; fakat düşmanlarının
aksine beynamaz, gâvur, hain ve zındık tek bir adam dahi çıkmamıştır.
14.11.2019 18:57 ~ 18:59 fenahuyluspazo
8 kasım 2019 mevlid kandili
 sizi bilemem ama beni zavallılıktan, ahmaklıktan ve kölelikten kurtaran adamın doğduğu
mübarek gündür.

dolayısıyla zavallı, ahmak ve köle kalanların bugünden nasipsiz kalması kadar da doğal bir
şey yok, yukarıda yazmış işte lamba mamba diye.
08.11.2019 18:27 ~ 18:28 fenahuyluspazo
asgari ücretle 4375 yumurta alınıyor
 gayet makul bir indeks.

sizin çıkardığınız saçma sapan "yeni rakı indeksi"nden filan daha işe yarar en azından. türkiye
bunlara alışkındır. refahı ölçmek için "simit çay indeksi"miz filan da var.
7/24 saçma sapan ölçütlerle "ekonomi 2002 yılından daha kötü" diyen tiplere bak, indeks
beğenmiyorlar.
08.11.2019 18:26 fenahuyluspazo
6 kasım 2019 ypg'li ceren güneş'in öldürülmesi
 yazık, boşa gitmiş bir ömür daha...
07.11.2019 13:07 fenahuyluspazo
gelenekten modernliğe osmanlı
 bedri gencer, gerçek bir entelektüel. bir insanın entelektüelliği, meselelerin ve kavramların
derinine inebilmesinde, yaptığı analizleri kavramların arkeolojik anlamları üzerine bina
edebilmesinde yatıyor.

"- osmanlı neden çöktü?"

"- çünkü matbaaya gerici din adamları haram dediler, ondan."

şeklindeki her türlü sathî ve yanlış malumatın satıcısının bol olduğu türkiye'de bu hususiyetler
hiçbir zaman takdir edilemez. "dünyada milyonlarca din var, hangisi doğru?" diyen kişinin
aslında "din" mefhumunun ihtiva ettiği anlamı bilmemesi fakat kendini çok akıllı sanması
gibi, hemen her konuda aynı tavrı sergilemenin bir âdet olduğu ülkemizde, aynı islâm'da
modernleşme gibi bu çalışma da meraklıları ve üç beş akademik çevre dışında hemen hiçbir
akis uyandıramayacak.

bedri hoca alman bir şarkiyatçı olsaydı, tüm eserleri urducadan koreceye kadar çevrilmiş olur,
hocaya da kürsüler emanet edilirdi.

dünyadaki bazı şeylerden sadece ehli anlar. taklit elması kömürcüye versen, gerçek zanneder.
ülkemizde "bilim" denildiği zaman da olan şey aslında budur.

lakin "halk bilmezse hâlık bilir" düsturu ile hareket eden insanlar iyi ki varlar.
06.11.2019 16:48 fenahuyluspazo
karşı cinste tahammül edilemeyen özellikler
 güzel olmadığı halde zındık ve mülhid olması.

allah'sız kızların çirkin olmaya hakkı yoktur. güzel kızlarla biraz uğraşabiliriz. sizin hiç
şansınız yok.
05.11.2019 18:45 ~ 18:46 fenahuyluspazo
gidilen şehir ve oteli bildirme zorunluluğu
 ahahaha, faşizmmiş. olan şey sadece devletin elini kolunu daha evvel atamadığı yerlere,
tabiatı gereği atmaya başlaması.

siz ne zannediyorsunuz meseleyi bilmiyorum, değil devlet, elin kıçı kırık yemeksepeti
uygulaması bile gps aracılığı ile nerede hangi anda olduğunuzu, hangi aramaları yaptığınızı,
dolayısıyla nereye neyle seyahat edeceğinizi, telefonunuzun imei'sini, rehberinizle kiminle
hangi keyword'ler aracılığı ile konuştuğunuzu biliyor ve topluyor.

devlete ve "faşizm"e gelince... sgk'da bu işle alâkalı çalışanlar bilirler, her ilacın barkodunda
hususî bir numara vardır. meselâ bir fetö'cü kaçak diyelim. bu adam kalp hastası ve x ilacı
kullanıyor olsun, bunlar reçetelidir zaten. arananlardan kalp hastalığı bildirilmiş olanları
örneklem olarak seçersiniz. en son görüldüğü şehirle sınırlarsınız. sonra bu ilacı hangi
eczanelerden satın almış, onun takibini yaparsınız. şehirdeki o eczacıların önüne bir tane
seyyar satıcı kılığında polis koyar, fetö'cüyü tak diye enselersiniz.

devletin sizi takip etmek için böyle salak salak şeylere ihtiyacı yok. her haltı herkes biliyor
zaten.

edit: "kişisel verilerin mahremiyetine dikkat edilerek telekomünikasyon firmalarının


teknolojik imkânlarından yararlanılarak elde edilen verilerle yerli turist profilini ve turizm
hareketlerini ortaya koyan bir çalışma yürütülecektir." denilmiş. anonimleştirilen verilerin
istatistikî amaçlarla tutulmasından ibaret, "mustafa burada" diye değil, "15-40 yaş arası beyaz
yakalılar şu aylarda şuraya gitmişler" şeklinde. tamamen yasal.
05.11.2019 13:05 ~ 14:49 fenahuyluspazo
mutsuzluk
 zweig'in bu hususta yazdığı güzel bir pasaj vardır, içerisinde bulunulan iletişim asrının insanı
pençesi içine düşürdüğünü ve hiçbir şeye kaçmasına müsaade etmediğini anlatır. önceki
kuşaklar, hepimizden daha çok zorluk yaşamış, ıstırap çekmişlerdir; fakat her büyük
felaketten sonra bir yerlere sığınmayı başarmış, "bu da geçer elbet" demişlerdir. işte, ahir
zamanın en büyük problemi, insanların "bu da geçer yahu" diyememesidir; çünkü
geçmeyecektir, bunu bilir.

insanın yeryüzünün herhangi bir yerinde gerçekleşen her felaketi saniyesinde haber alması,
neticelerini öğrenmesi, ölümleri anında duyması, aslında onun düşmanı ve felaketidir.

insanlar kapitalizm asrından evvel çok daha mutlulardı. şimdi ise geviş getiren bir inek kadar
dahi sürûr ve sükûn içerisinde değillerdir.
04.11.2019 14:58 fenahuyluspazo
liberalizm
 dinsizliğe köprüdür.

liberalizm; dünyada objektif bir hakikat olmadığı, herkesin "doğru yanlış bir yol tuttuğu"
anlayışına dayanır. bu sebeple "ben hakikatim, doğruyum, ötelerden öte bir öte var" diyen her
yüce idealin düşmanıdır. fakat böyle bir maksadı olmayan, dünyevî bir şeyleri az buçuk
değiştirme gayesinde olan her şeyin de biricik dostu ve müttefikidir. sırf bu sebeple dünyadaki
bir kısım tipler; "kadın" ve "erkek" diye (xx) ve (xy) kromozomlu iki cinsiyet olduğunu,
biyolojiye rağmen inkâr eder ve "bunlar kültürel yapılardır, hakikatte cinsiyet yoktur" filan
derken, homoseksüellerin genetik meyillerinden ötürü gay olmak "zorunda" olduğunu ve
onları kınamanın, tedavi etmenin "bilimsel olarak anlamsız" olduğunu savunurlar. bu
"bilimsellik" onları haklı ve doğru kılar. yine bunlar evlilik kurumunun gereksizliğine kâni
oldukları hâlde, gayları evlendirebilmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. niçin? evrenin
temelinde yatan o "objektif hakikat" anlayışını yitirdikleri için. bu insanlar hiçbir değişime
direnemez, sadece onu meşrulaştırmak için eldeki alet ve edavattan faydalanır. bu değişim ne
kadar iğrenç, pespaye ve insanlık için zararlı; bunlar umurunda değildir. çünkü en nihayetinde
o yol, "yollardan bir yol"dur işte, hakikatte hangi yol doğrudur ki?

işte "liberalizm" zehri bulaşmış her beyin evvelâ "dinde telfik ve reform" safsatasına kayar,
sonra hadisleri inkâr etmek suretiyle bugüne ulaşan bir "saf islâm" hayal eder ve peygamberi
dinden dışlar, peygamberi dinden dışlayan adam bir noktadan sonra "yaw hadisler yalansa, bu
ayetleri de aynı adamlar bize ulaştırmış, belki onlar da yalan olabilir o zaman?!?!?!"
aydınlanmasına varır ve dine itikadını yavaş yavaş yitirir, bunun ardından peygambersiz, rabb
olmayan bir ilahın dini olan "deizm"e sarılır, sonra da rabb'lığı olmayan, evreni yarattıktan
sonra hiçbir şey yapmayan bir ilaha inanmanın yahut inanmamanın hiçbir şeyi
değiştirmeyeceğini gördüğünde "ateist" olarak bir zındık ve mülhid olarak dünyadaki
yolculuğunu zavallıca tamamlar.

insanı, evreni ve hayatı yalnızca dünyevî standartlara dayanarak açıklayan ideolojilerin,


bilhassa liberalizmin insan zihninde oluşturduğu tabiî seyir ve netice budur.

işte tam da bu sebeple liberalizm, dinsizliğe köprüdür.


04.11.2019 14:43 ~ 14:46 fenahuyluspazo
çocukluk
 çocukluğun en güzel tarafı, barındırdığı "zamansızlık" hissi olsa gerek. hiçbir şey hiçbir
zaman bitmeyecek gibidir... her şey askıda kalmış, ilelebet devam edecek gibi...

insan bunu kaybedince her şey bir garipleşiyor.


29.10.2019 20:06 fenahuyluspazo
christopher dawson
 her kaliteli insan gibi türk kamuoyunca meçhuldür.
29.10.2019 17:31 fenahuyluspazo
cumhuriyet kadını
 böyle paçoz, varoş bir şey sanırım.

esas asalet monarşi kadınlarında bulunur. literally...


29.10.2019 15:30 ~ 15:31 fenahuyluspazo
mustafa kemal atatürk
 insanların mustafa kemal'e düşmanlık etmesinin şaşılacak hiçbir tarafı yok. çünkü atatürk de
hayatı boyunca ona buna düşmanlık etmiştir. her sebebin bir de sonucu olur.

mustafa kemal kariyerine bir ittihatçı zabit olarak başladı. hareket ordusu adını alan sürüyle,
yani bulgar, rum ve sırp çeteleriyle sultanı tahttan indirip, yıldız sarayı'nı yağmaladı. gerçi
hakkını yemeyelim, yağmada ordu kumandanları bile vardı ama mustafa kemal yoktu. balkan
savaşlarında başarısız oldu. bolayır kolordusunu merkezden habersiz hücuma kaldırıp on
binlerce askeri telef edince görevinden alındı, divan-ı harb'e verildi. divan-ı harb, atatürk'ün
arkadaşı fethi okyar'ı askerlikten attı, mustafa kemal'i geri hizmetlere çekti. sofya'da askerî
atâşe yaptı. mustafa kemal bunun üzerine gücü yeniden kazanabilmek maksadıyla ittihatçı
düşmanı gibi rol kesip, padişaha yanaştı. sultan vahidüddin'in yaveri oldu. sultanın şahsî
çabalarıyla birinci dünya savaşı'nda yeniden görev aldı. çanakkale'den bir arkadaşına, "bu türk
askerleri çok gariptir; öl dersen ölürler. çünkü itikadlarınca cennette huriler onları
beklemektedir." diye mektuplar yazdı, sonra da askerlere "ben size ölmeyi emrediyorum"
dedi. keşke ölmeyi emrettiği askerleriyle de bu fikirlerini paylaşsaymış; adamlar belki
ölmezler, kaçarlardı. okumuş, yetişmiş bir osmanlı nesli, çanakkale harbinde heba oldu gitti.

çeşitli hadiseler sonrası, bu sefer suriye cephesine tayin edildi. general allenby düşman ordusu
kumandanıydı. mustafa kemal onunla görüşmüş, tanışan biriydi. suriye cephesinde
komutanlık yaparken defalarca arabistanlı lawrence ile görüştü, yine aynı şekilde çeşitli arap
subaylara da kendi fikirlerini anlattı: "buralar bizim toprağımız değildir, arap toprağıdır;
burada bizim savaşmamız boşunadır, askerimi geri çekeceğim" dedi. türk askeri suriye
cephesinde yüzlerce kilometre boyunca kaçtı, topukladı. çanakkale'de "ölmeyi emreden"
kumandan, suriye'de "kaçmayı" emretti. türk askeri iki emre de uydu. birinde öldü, birinde de
kaçtı. bugün süleyman şah'ın türbesi taşındı diye başımızdakilere hain, vatan toprağını
bıraktınız filan diyenler, buna ne der acaba...

en nihayetinde savaş bitti. mütâreke devri başladı. padişahın kızını isteyip alamayan mustafa
kemal, kabineye girmeye çalıştı. kabinede savaş bakanı olmak istedi. onu da elde edemedi.
sultan; güvendiği iki üç askerden bir tanesi yaveri olduğu için anadolu'ya onu göndererek
kendi kontrolünde bir hareket kurmak, böylece daha düzgün şartlarda barış yapabilmek
umudundaydı. mustafa kemal bunu bildiği için gitmek istemedi. istanbul'dan uzaklaşmak
istemiyor, iktidar çevresiyle yakın temasta kalmak istiyordu. padişah onu neredeyse zorla
anadolu'ya gönderdi. halide edib, mustafa kemal'i anadolu'ya göndermesi için padişahı
ingilizlerin ikna ettiğini yazar. bu sırada mustafa kemal, ingilizlerin "tutuklanacaklar"
listesinde üçüncü sıradaydı.

bu sırada anadolu'da alfred rawlinson diye bir ingiliz albay vardı. erzurum'da mustafa kemal
ile görüştü. mustafa kemal ona, istanbul'u tanımadıklarını, bu kongrenin ihtilâlci bir hüviyet
taşıdığını söyledi. bu sırada da padişaha bağlılığını bildiren ve teminat veren, telgraf üzerine
telgraf çekiyordu. işte bu albay, sonradan ingiltere genelkurmay başkanı wilson ile görüştü ve
mustafa kemal'i ve planlarını anlattı. bu wilson da 1913'te mustafa kemal ile tanışmış ve "bu
genç yarbay ileride hızla yükselecektir" demişti. aslında bu rawlinson denen subay,
"bağımsızlık için yedi düvele karşı dövüşen, ingiliz kuklası padişaha karşı türklüğü savunan"
mustafa kemal ve anadolu hareketine, tiflis'te hareketsiz vaziyette bulunan ingiliz ordusunun
gönderdiği silahları veriyordu. rawlinson, anılarında bu silahların "kaybolduğunu" yazar.
meşhur tarihçi toynbee ise, 1921'de siperleri gezerken kaybolduğu sanılan bu silahları türk
mevzilerinde gördüğünü, "the western question" isimli kitabında yazıyor.

sonrasını biliyorsunuz zaten...

arkadaşlar, kurtuluş savaşı denen şey nedir, siz bilir misiniz? işte şundan ibarettir. bu karikatür
1920 tarihlidir. savaş tanrısı mars, yani ingiltere, bir eline yunanlıları bir eline de türkleri
almış, birbirlerine vurarak savaştırmaktadır. birinin kahramanı mustafa kemal, öbürünün de
başka biridir işte. savaş tanrısı mars ise bu karikatürde ingiliz vergi mükelleflerinin üzerine
oturmuş, adamların ödediği parayla hem türklere hem de yunanlılara silah vermekte, yardım
etmektedir.

işte kurtuluş savaşı da atatürk de venizelos da ittihatçılık da cumhuriyet de budur. gerisi


sizlerin, bizlerin ve devletin hayal gücüdür.

"bir hakikat kalmasın âlemde allah'ım nihan!"


29.10.2019 15:11 ~ 15:19 fenahuyluspazo
lübnan cb bakan ve mv maaşının yarıya indirilmesi
 başbakan hariri istifa edecekmiş.

biz bunu bu başlıktaki evvel entry'mizde yazmıştık. yanılmadık... hiçbir zaman yanılmam.
29.10.2019 14:05 fenahuyluspazo
cem yılmaz'ın erdoğan'ın davetini geri çevirmesi
 erdoğan'ın abes işleri işte. cem yılmaz'ı filan davet etsen ne, etmesen ne. türkiye'de
kapıkule'nin öte tarafında kaale alınan tek sanatçı muhtemelen fazıl say'dır, belki azıcık da
haluk bilginer. bunları kafala yeter.

gitmiş bir de demet evgar gibi vasat oğlu vasat bi kadına filan davet göndermiş sjdjhs, bunlara
davet gönderirsen dalgalarını geçerler reyis, kusura bakma.
29.10.2019 13:27 fenahuyluspazo
dilek imamoğlu
 vasat ve vasat altı adam ve kadınlara resmen tapıyorsunuz. başka bir şey demiyorum.
29.10.2019 13:17 fenahuyluspazo
kadir mısıroğlu
 kemalizmin son 20 yıldaki tek başarısı, kadir mısıroğlu'nun 80 küsür yaşında, doğal olarak
vefat etmesi. bunu da kutluyorlar arada işte. bu vesileyle rahmetliye fatiha okuyalım, siz de
sırık gibi dikilin sağda solda, bakalım hangisi bir işe yarayacak, sayılı gün çabuk geçer...
29.10.2019 13:13 fenahuyluspazo
sevmek
 bu dünyadan birini sevmek demek, aslında yaşamak ve dolayısıyla ölümü unutmak demektir.
insan da unuttuğu şeyden korkmaz. fakat böyle insanların ölümü de insanı hayata küstürür.
allah böylelerini, çok sevilenleri yanına almak suretiyle imtihan eder.

bu sebeple fânileri değil, mutlak olanı sevmek gerekir. ondan sonra herkes yerini yurdunu
bildiğinde, insan fânileri de az çok sever.

zira bir hadis-i şerife göre, tüm insanlık ve mahlukât, allah'ın hâne halkı gibidir. onlara
zulmetmez.
27.10.2019 16:59 fenahuyluspazo
batı'nın doğu'ya üstünlüğünün sebebi
 batı, 1500'lerden beri, yani takribî beş asırdır bilgi takıntılı, kartezyen dünya görüşüne sahip
bir şekilde yaşıyor. böyle deyince pek bir şey anlaşılmayabilir lakin şöyle izah edeyim:

descartes, "düşünüyorum, öyleyse varım" demekle aslında varlığı bilginin türevi olmaya
indirgeyerek kartezyen bir dünya görüşü kurdu. hâlbuki, ondan önce durum tam tersiydi:
bilgi, insanın kâinatı kavrama biçiminden ibaretti. yani bilgi, varlığa yansıyan bir "şey"di,
izafîydi, reel olan varlıktı. descartes, bunların yerini değiştirdi; varlığı izafî, bilgiyi mutlak
hâle getirdi. bu sayede bugünün dünyasına giden yol açılmaya başlandı. nihâî bir kutsaldan
yoksun, büyüsü bozulmuş dünya, insanları içine hapseden bir demir kafese dönüşüverdi.
bununla beraber bacon, "bilginin kendisi bizzat güçtür" dedi. ondan birkaç asır evvel yaşayan
gazzâlî, "ilim insanın potansiyelini yansıtmasına yarayan bir kaynak, allah tarafından
gönderilen bir rehberdir; insan bu ilimle kendisini gerçekleştirir" diye yazıyor. yani bacon için
bilgi, self refential olarak değerli iken gazzâlî için yalnızca insan için kullanışlı olduğu
müddetçe değerlidir. çünkü her şeyi bilmek güzel sayılmaz: sahtekârlığı, âdiliği, yalanı,
dolanı, falcılığı vesaire... bunlar kınanmış ilimlerdir, bilene de iyi gözle bakılmaz. nitekim
hazret-i nebî "fayda getirmeyen ilimden rabb'ıma sığınırım" buyurmuş. demek ki ilmin ve
bilginin tek başına bir kıymeti yok, değeri tamamen araçsal. lakin bacon gibilere göre bilginin
bizzat kendisi bir amaçtır. kendi kendisini meşru kılar.

bu dünya görüşünün ikinci önemli noktası da "olan" ile "olması gereken"i kesin olarak
ayırmasıdır. her toplum için geçerli objektif bir ahlâk hiçbir zaman olmamıştır muhakkak
fakat her toplum için o an câri olan "etik" ilkelere ferdler bazında uyulması, herhâlde oldukça
önemliydi. tarihte hiçbir kimse çıkıp da "neden ahlâklı olmalıyız?" diye bir suâl ortaya atıp da
bunu yanıtlamaya kalkmamıştı. ta ki bu günlere kadar... insanlar için önemli olan şey o
bilinen "etik" ilkelere uyabilmek için kendisini nasıl eğitebileceği idi. şimdi ise insanlar
aslında ahlâk diye bir şey olup olmadığını filan tartışıyorlar. işte bunun sebebi, içerisinde
yaşadığımız sistemi vücuda getiren dünya görüşünün tamamen bu düalist prensibidir: bir
"olan" vardır, bir de "olması gereken". biz "olan" ile ilgilenmeliyiz. oradaki başarımızla...
çünkü elde bu vardır. işte bu durumun yan etkisi de tabiî olarak insanın "olan" ile ilgilene
ilgilene, "acaba hakikaten 'olması gereken' diye bir şey var mı?" diye bu noktada şüpheye
düşmesidir.

işte batı'nın şarklılara üstünlüğünün sebebi bu dünya görüşüdür. bu dünya görüşü ortaya
"bilim" denen metodolojiyi, her şeye müdahil olan, düzenleyici "modern devlet"i ve
ekonomiyi çıkarttı. bunların yarattığı askerî güç ve teknolojik harb de doğu'nun kadim
öğretilerinden neş'et eden dünyayı mağlup etti.

çünkü haklı da olsan kafana bomba yiyince ölüyorsun.

batı'nın neden böyle bir dünya görüşü kurduğu ise tamamen onun yaşadığı dinî ve tarihî
tecrübe ile ilgili bir şeydir. dinlerinin başarısızlığı, onların bu noktaya itmiştir.
27.10.2019 16:51 ~ 16:53 fenahuyluspazo
teyze kızı amca kızı dayı kızı hepsi caiz
 gayet doğru ve makul olan şey. din, gelenek, tarih ve hukuk buna insanlık tarihi başından beri
müsaade etmiş, halen de ediyor. bilim de ediyor. kardeş çocuklarının birbiriyle evlendirilmesi
dışındaki hiçbir kuzen evliliği diğer evliliklerden farklı bir sonuç doğurmaz. fıkıhta da kardeş
çocuklarının evliliği hadis-i şerif ile men edildiği için mekruh kabul edilir zaten.

o halde size bok yemek düşüyor, tenkit edilebilecek bir şey değil. ilerleyin. dinimiz, yine
mükemmelliğini kanıtladı...
27.10.2019 14:38 ~ 14:41 fenahuyluspazo
iyi kalpli aşırı duygusal sessiz efendi erkek
 bana biraz geri zekalı, fiziksel ve zihinsel olarak güçsüz gibi gelen birey. bakın erkek
demiyorum...
26.10.2019 16:47 fenahuyluspazo
özgür irademiz var mı sorunsalı
 kısa cevap: üzerine mesuliyet terettüp edecek derecede insan hürdür. çünkü mutlak anlamda
hür ve faal olan yalnız cenab-ı hakk olup, insanlar aslında istediklerini yapacak iradeye sahip
olsalar da ne istediklerini seçebilme hürriyetine sahip değillerdir. bunları insan zihnine ilkâ
eden allah'tır. lakin her insan zaaflarını, sevinçlerini ve hüzünlerini bilir, onlar üzerinde
düşünür, önceki eylemlerinden sonuçlarını görür. dolayısıyla, dünyada öleceğini bilen tek
mahlûk olan insan, yaptığı eylemlerden mes'ul olacak denli kendinden haberdar olduğundan,
bu minvalde "özgür iradesi" vardır.

uzun cevap: lüzumu yok.


26.10.2019 16:32 fenahuyluspazo
bir kadın olarak sus
 katıldığım bir toplantıda boş boş konuşan çift soyisimli bir ab uzmanı kadına demiştim bunu.

kadın bi' hamile kalmış, neredeyse bir yıl boyunca işe gelmediği gibi iş başı yaptığı günden bu
yana üç aydır filan da mesainin yarısında yok. sonra da gelip bikbikbik konuşuyor. dedim ki x
hanım, bu devlet size iki yıldır eşek yüküyle para ödemesine rağmen part time çalışan bir
üniversite öğrencisi kadar iş üretmediniz, kamuyu pervasızca sömürüyorsunuz, hadi bir
çocuğunuz olsa neyse, tam dört tane var; bunu dört kere yapsanız kariyerinizden beş yıl
gidiyor zaten. ben sizden daha kıdemliyim, bir kadın olarak susun ve şu metne imza atın, beni
kızdırırsanız soyisminize bir tane daha isim eklerim dedim.

iki ay evvel gerçekleşen bu vak'adan beri sanırım bana aşık.


26.10.2019 16:14 ~ 16:16 fenahuyluspazo
kadın
 hormonal aktivitelerden ötürü bir flört makinesi olduğum zamanlarda dünyada var edilmiş en
güzel ve estetik mahlûk olarak gördüğüm bir canlı iken, bu aktivite ortadan kalktığında
"şeylerden bir şey"den öte bir "şey" değil.

sanırım sıkıldım ben bunlardan iyice. neyse, yine de nezaketi elden bırakmayalım.
26.10.2019 15:59 fenahuyluspazo
feminizm
 zavallıların ve zavallılığın ideolojisi. kendi tabiatını inkâr edenlerin, gidecek yeri
olmayanların, mutsuzluğun ve mutsuzların, kendine âlemde bir yer bulmayanların...

tabiî bir de kapitalizmin ideolojisi, kadın "güçlü" olunca ekonomi de "güçlü" oluyor; varsın bu
kadınlar antidepresana mahkûm olarak yaşasınlar, çok da önemli değil. pedlerini gazete
kağıdına sarmasınlar yeter ki. orkid böyle buyurdu. ne ara sarıyorduysalar artık...
26.10.2019 15:48 ~ 15:49 fenahuyluspazo
fetö'ye yıllar önce de fetö diyebilmiş kişiler
 ordu göreve filan da demişlerdir, çok büyük bir numara yok ortada.
23.10.2019 10:40 fenahuyluspazo
lübnan cb bakan ve mv maaşının yarıya indirilmesi
 istifa etmemek için katakulli çeviren zayıf ve zavallı bir hükümetin "reform" tasarısı.

ben burada güçsüz ve zavallı, çaresiz ve kırılgan bir koalisyon hükümetinden başka bir şey
görmüyorum.

ki yaptıkları da hiçbir işe yaramayacak, protestolar dinmeyecek ve verdikleri tavizler


sebebiyle ordu eliyle istifa ettirilecekler, kabinedeki 20 ve meclisteki 400 adamın maaşının
düşmesi de hiçbir ekonomik değer oluşturmadığı için ekonomi iyiye de gitmeyecek.

büsbütün mallık yani. ben zaten gidecek olsam maaşıma zam yaparım. bu enayiler bi de
düşürmüş.

hükümetler halktan korkmamalı, halk hükümetten korkmalı. insanları memnun etmeye


çalışırsan asla edemezsin. fakir zengin olmak ister, zengin ise zengin kalmak. zengine vergi
koy, sermaye kaçar gider, istihdam düşer, işsizlik artar, millet yine isyan eder. sermayeyi
teşvik et, bu sefer "sermayenin adamı" diye yaftalan, "halk ağır vergiler altında eziliyor"
mavalı okunsun ve yine istifan istensin.

görüldüğü gibi bunun sonu yoktur. halkın kafasına vurup susturmak lazımdır. devlet yönetimi
ayak takımının patırtısı ile idare edilemez.
22.10.2019 17:20 ~ 17:24 fenahuyluspazo
basılınca 5. kat pervazına saklanan kadın
 (bkz: medeniyet göstergesi küçük detaylar)

bizi avrupa birliği'ne almayanlara girsin bu video... hepinizden çok avrupalıyız.


22.10.2019 15:28 fenahuyluspazo
z kuşağının diğer kuşaklar gibi koyun olmaması
 "enformasyon" çağında insanları uyuşturmak ve manipüle etmek çok daha kolay, eskiden
devletleri yıkmak için oraları işgal etmek gerekirdi, şimdi ülke gençliği paris'e döviz
kurundan ötürü gidemeyince iktidar değişiyor.

koyunun dik alası z kuşağıdır. hiçbir ideali ve yüce gayesi olmayan bir nesil, bunlar kadar
zavallı olan tek nesil kabil'in putperest nesliydi muhtemelen. sadece bir twitter account'u,
birkaç ingilizce bilim sitesi ve bir adet 256 mb gücünde bir bilgisayar bu salakları kandırmak
ve istediğimi yaptırmak için yeterli olur. isterseniz deneyelim...
22.10.2019 08:53 ~ 08:55 fenahuyluspazo
eğitim seviyesi arttıkça dinden uzaklaşılıyor
 alınan eğitim ile bir ilgisi yoktur.

yüksek eğitim eşittir daha iyi bir iş, daha çok para, daha güzel kadınlar, daha lüks ve kültürel
tüketim demektir. daha çok kapitalizm demektir. yani insana imana uyumamasını salık veren
daha çok etmen insanın hayatına girer.

insan; cahil, bencil, alçak, içten pazarlıklı ve hüsranda bir mahluk olduğu içindir ki,
umumiyetle bu telkinleri kabul eder ve bu günahları işlerler. bir müddet sonra da yaşadıkları
gibi inanmaya başlarlar. zındık, mülhid ve mürted olurlar.

işte mesele bundan ibarettir, kapitalist üretim ilişkisi dinsizdir, dine karşıdır. kapitalizmin
nimetlerinden daha çok faydalanmak demek, dinsizleşmek demektir. bu parametreyi her türlü
şey için uygulayabilirsiniz, internetin daha hızlı olduğu yerlerde daha fazla kafir vardır
muhtemelen mesela. daha hızlı porno indirdikleri için ateist oluyorlarmış...

dostlarım, bunların hepsi zavallıdır. getirin en tahsillilerini tokatlayayım.


21.10.2019 20:15 ~ 20:17 fenahuyluspazo
joker
 fena film değil.

filmde en çok hoşuma giden şey, arthur'un stand up gösterisi için şaka ararken gittiği şovların
birinde fıkraların herkesin güldüğü esprili kısımlarına gülmeyip saçma sapan yerlerine tek
başına, kimse gülmezken gülmesiydi. bir diğer enstantane de o şişko elemanı biçtikten sonra
dehşet içinde kalan cücenin "bunu neden yaptın?" sorusuna, "ne yaptım ki, ne oldu?"
gibisinden bir yanıt vermesiydi.

nihilist bir zihin için iyi ve kötü yoktur, her şey subjektiftir. joker tam bir 20. asır kahramanı.
sevildi, çünkü yapmaya cesaret edilemeyeni yaptı.
20.10.2019 13:59 fenahuyluspazo
neden tanrıya inanmıyorum
 zavallı bir nasipsiz olduğun için.

biz bunları anlattık. dinde cevabı olmayan soru yoktur. ha cevabı beğenmiyorsundur, o da
sana kalmış bir şey.
18.10.2019 10:51 ~ 10:53 fenahuyluspazo
17 ekim 2019 barış pınarı harekatının durdurulması
 abd heyeti adam olarak gelmiş ama madam olarak gitmiş jahdhasasd.

olumlu bir adım, bu anlaşmayla herkes kazandı. abd kazandı, çünkü köpekleri yaşayacak ve
trump pkk'lı müttefiklerini yalnız bırakmadığını, anlaşma için elinden geleni yaptığını kendi
kamuoyuna göstermiş olacak. türkiye kazandı, çünkü tsk bölgeden çekilmeyecek ve tek
kurşun atmadan 30 küsür kilometrelik, m4 karayoluna kadarki kısımda istediğimiz güvenli
bölge kurulacak, ypg buralardan çıkacak ve çatışmasızlık ortamı oluşacak.

plan işlemezse de trump, "bakın ben elimden geleni yaptım" deyip işin içinden çıkacak ve
kongre'nin çıkaracağı yaptırımlara vetoyu vuracak. türkiye de operasyona devam edip öyle
veya böyle güvenli bölgeyi kuracak ve bunun meşru olduğunu tüm dünya kabul etmek
zorunda kalacak. yaptırım da ambargo da yemeyecek. zaten metinde bu sebeple operasyon
için "pause" ifadesi kullanılmış.

ayn el arap ve menbiç de güvenli bölgeye katılacak ama onları rusya ile müzakere edeceğiz.

bu anlaşmaya bok atan, "r" filan diyenler açıkça söylüyorum ki geri zekâlı. bunların taptığı
ecevit de o kadar maldı ki tüm dünyanın meşru gördüğü operasyonu durdurup, sonra
ikincisine başlayıp tüm dünyadan ambargo yemeyi başarmıştı.

bakın biz tersini yapıyoruz, ecevit gibi mal değil çünkü erdoğan.
17.10.2019 21:23 ~ 21:27 fenahuyluspazo
2020 asgari ücreti
 "asgari ücret" diye bir uygulama olması saçmalık.

ücret piyasada belirlenir, bu da iş gücü arzı ve talebine göre gerçekleşir. şu an asgari ücret
2020 türk lirası. işveren bu parayı dahi vermek istemediği için çalışma bakanlığı ve
bünyesindeki kurumlar, işverene teşvik vermek için sigorta primlerini kendi kasasından
karşılıyor ve asgari ücretli çalışanların maaşlarından 100 lirasını kendisi ödüyor. tabiî şartları
karşılayan işletmeler için.

dolayısıyla sen istersen asgari ücret 5000 tl yap, işveren bu parayı ödeyemeyeceği için ortaya
çıkacak en tabiî netice işsizliktir.

benim ekonomi mantığıma göre bir hükûmetin yapması gereken tek şey, enflasyonla canhıraş
mücadele etmektir. geri kalanını piyasa ayarlar. türkiye'de baktığınız zaman yüzde 7 ila 8
civarı yapısal işsizlik vardır, bunu çözmenin de hiçbir yolu yoktur. türkiye'de işsizlik en iyi
şartlarda yüzde 9-10 aralığında kalacaktır. enflasyon yüzde 5'in altında kaldığı müddetçe
ancak bu oran tutturulabilir.

ha siz derseniz ki bu insanlar nasıl geçinsin, ben orasını bilemem. maaşını isterseniz dediğim
gibi 5000 tl yapın, karşılığında ekmeğe yüzde 200 zam filan görürsünüz ve enflasyon
sepetindeki ürünlerin artan fiyatı sebebiyle reel ücret yine piyasada şu an belirlenen ücrete
geriler, 5000 tl'ye şu an 2000 tl'ye aldığınız şeyleri alabilirsiniz.

asgari ücrete hedeflenen enflasyon oranı dışında asla zam yapılmamalı. hatta hiçbir ücrete.
17.10.2019 10:53 fenahuyluspazo
mehmet pişkin
 videosunu bir kere bile merak edip izlemediğim, insanların halen ne diye yıllar önce ölmüş bu
adam hakkında bu kadar "axxx :((" moduna girdiğini anlamadığım şahsiyet.

olacak şeyler olacaktır. hayatın gerçeklerini kabullenmek lazımdır. gerisi sonra gelir.
16.10.2019 15:30 fenahuyluspazo
kulağa en hoş gelen milli marşlar
 herhangi bir şekilde güfte söz uyumunu yakalayan her marş kulağa hoş gelir.

bu açıdan fonetiği en kötü millî marş, kesinlikle türk millî marşıdır. emeği geçenleri kutlamak
lazım. okunduğunda insan açıkçası utanıyor. çünkü doğru düzgün söylemek bile mümkün
değil. "ni-ğim milleeee-tiiii-miiinnn" diye bölünen söz mü olur?

bu sebeple hiçbir organizasyonda millî marşımızı doğru düzgün söylemeyi beceremeyiz. zira
bunu başarmak neredeyse imkânsızdır. britanya'nın, fransa'nın, almanya'nın, italya'nın,
rusya'nın ve nice milletin millî marşlarından pop veya rock parçası bile çıkıyor, bizimkini
doğru düzgün okuyamıyoruz bile.
15.10.2019 20:11 ~ 20:12 fenahuyluspazo
lüks lüks arabalardaki türbanlı türbanlı kadınlar
 servet düşmanı köpekleri üzen hanımlar.

islamiyet hiçbir yerde paçozluğu, ezikliği, açlığı ve fakirliği övmez. bilakis zenginliği, refahı,
ticareti, risk almayı, eylemi, girişimciliği, rahat yaşamayı teşvik eder. öyle ki hazreti
peygamber, dilencilik yapan bir adama borç temin ederek iş kurmuş, "allah'ın karşısına dilenci
olarak çıkmaktansa, böyle çıkmak daha iyi değil midir?" demiştir.

müslümanlar parayı kırdıkça bu köpekler üzülüyor. karın doktora hocasının sekreterliğini


yapmaktan ardakalan vaktinde şu hanımlara temizliğe gitsin de cebin para görsün, belki sana
antalya tatili de ayarlarız üç gün üç gece, sikik beyaz yakalı seni ajshs.

bundan sonra gülücem... çekecem gülücem.


14.10.2019 18:39 fenahuyluspazo
islam
 https://i.redd.it/7vny7bcbwo6z.jpg
13.10.2019 13:46 fenahuyluspazo
komünizm
 (bkz: lay religion)
13.10.2019 13:32 fenahuyluspazo
marketlerde domuz eti görmek istiyoruz
 on yıllardan beri görülebilen şey. hatta bizim bir anı var öyle, anam yanlışlıkla domuz salamı
almış da, "aa bu ne böyle" diye çöpe atacağı zaman şu sıralarda rabb'ına kavuşmuş olan ve o
an evimizde bulunan bir zat, "o et ziyan edilir mi, ver bakiyim" diye ısıra ısıra eti tüketmiş.

yani kıssadan hisse, eğer cizyenizi devletimize düzenli olarak ödeyen gayrı müslim tebaadan
iseniz, neden olmasın?
13.10.2019 13:26 ~ 13:28 fenahuyluspazo
hiç mutlu ateist görmemiş olmak
 siz buradaki zındık sürüsünün ettiği boş laflara takılmayın. dünyadaki zındıklık seviyesi
yukarıda ülkelere ve intihar ile anti depresan kullanım oranlarına bakmak bu iddiayı ilmî
olarak desteklemek için kâfidir. gerçi buradaki "mutluluk" kavramı biraz hatalı. onun dışında
iddiada bir sorun yok.
insan için başa gelebilecek en kötü şey, "nesnelerden bir nesne" olarak yaşamaktır, çünkü o
"nesne"lerin hiçbiri insan gibi değildir; hiçbiri doğru düzgün bilinçli faaliyette bulunamaz,
kendi benliğini idrak edemez, fânîliği aşmak ve ölümü anlamak gibi dertleri yoktur... ama
"nesne"lerdir işte. fakat insan; hem bunların hepsine sahip olup hem de aynı onlar gibi alelâde
bir "nesne" olduğunu kabul ettiği an, fıtrî olarak rahatsız olur. çünkü insan, yaradılıştan gelen
meyli sebebiyle, allah'a imana tabiî bir şekilde meftundur. insan bu tabiatına direndiği vakit
hissettiği sükûnsuzluk ve fıtrî rahatsızlığa "existential crisis" denir. bugün tüm ateistler de
köpek gibi bunu aşmak için bin tane kitap okur, fakat aşamaz. sürekli içer, çeker, sevişir; ama
unutamaz. anti depresan kullanır, fakat etkisi sun'î ve geçicidir. dolayısıyla bu nihilist
kültürün sonu, intiharı ciddi ciddi, ölçüp tartarak düşünmekle gelir. intihar eder etmezler, o
ayrı bir konu. fakat intiharı ciddi ciddi oturup düşünmemiş bir ateist yoktur.

din sosyologu peter berger, bu sorun için teşhisini "evsizlik hissi" olarak koymuştu. ateist
insan evsizdir. "ev" demek sükûn, huzur ve rahatlık hissinin bulunduğu yer demektir.
mülhidler bundan mahrumdur. bu "ev" hissini "yaşamak" ile aşmaya çalışırlar, lakin yaşamak
zaten haddizatında bu "evsizlik" hissini vücuda getiren eylemdir. insan, rabb'ından ayrı
kaldığı şu dünyadaki "yaşamak" hissinden, rabb'ına ve dinî faaliyete kaçmakla, zaten "ev"ine
gitmiş olur ve sükûn bulur. "evsiz" mülhid için bu dünya herhangi bir makuliyetin
bulunmadığı karanlık bir kapandır. objektif hiçbir değer, norm yoktur. insanın iradesi dahi
yoktur. yaprak gibi oradan oraya savrulmakta, geçen her an ebedî yok oluşuna dahi insanı
götürmektedir. hayata bakışı bu olan bir tipten nasıl dengeli, huzurlu ve makul bir insan
olmasını bekleyebilirsiniz? insanı ontolojik olarak meşrulaştıran tek şey, dindir ve dine
teslimiyet de insanın yegâne kurtuluşudur.

işte din, bu sebeple insanlara izdivâc etmeyi ve cemaate devam etmeyi salık veriyor. çünkü
insan, ontolojik olarak yalnızdır. bu yalnızlığını aşmasının tek yolu, kendine bir "ev"
edinmesidir. bu "ev" ilk manada dindir; ikincil manada ise hakikaten evlenmek ile teşkil
edilen "yuva" ve kardeşleriniz ile namaz kıldığınız "cami" anlamına tekabül eder.

camide zikir çeken cemaatle, yılbaşında diskotekte alkol alıp çılgınca dans eden grup arasında
mana bakımından hiçbir fark yok. hepsi fânîliği aşma temâyülünün eseridir, hepsi dinî
faaliyettir.

bu dünyada dinden gayrı bir şey yoktur. din, bu dünyayı kurmuştur ve bu dine inanmayanlar
dahi, bu dini sofistike bir şekilde yeniden dönüştürmek suretiyle yine bir "din" yaşamaktadır.
uyduruk bir dindir ama olsun...
bunun çok basit bir sebebi vardır: din, insandır; insan da dindir. insan var oldukça, din de var
olacaktır; ki, zaten ilk insan dinle var olmuştur.

insan kendinden kaçabilir mi? asla... o hâlde dinden de kaçamaz ve kaçamamaktadır. burada
atıp tutan zındıkların hiçbiri şu söylediklerime itiraz edemez. çünkü hakikat böyle bir şeydir;
muarızları dahi karşı çıkamaz, adamı aciz bırakır.

insanın bu dünyadaki hayatı bir trajediden ibarettir. fakat mümin için sonu vardır. ateist için
ise yoktur.
13.10.2019 13:15 ~ 13:23 fenahuyluspazo
bir kadını tamamen ele geçirmenin yolları
 dört adet yumurtayı geceden buzdolabından çıkartın. ardından bunları çıplak ayakla bastığınız
zemindeki fayansa kırın. ardından yere eğilin ve dilinizle yumurtaların akı ile sarısını
birbiriyle karıştırın. akabinde karışımdaki sadece sarı yerleri hüpleterek ağzınıza çekin ve
dilinizi dudaklarınıza sürün.

işte bu dudaklarla kadını öperseniz "tamamen ele geçirmiş" olursunuz.

olum manyak mısınız, ilişki dediğin mutlu olmak, kendini güvende hissetmek, özgür
hissetmek için yaşanır; böyle şeyler yapacaksan yalnız öl daha iyi hjasdjhas, şuna bak. ben
sevdiğime sevdiğimi söylemeyeceksem sevmemin ne manası var, istemezse istemez.
13.10.2019 13:01 ~ 13:02 fenahuyluspazo
thy'nin ilk türbanlı pilotu
 arkadaşlar, gördüğünüz gibi kemalistler ile uzlaşılmaz. kafalarına vurulur ve sesleri kesilir.
son 17 yılda, müslümanlar gasp edilen tüm haklarını bunları eze eze, kafalarına vura vura
almıştır. hiçbiri çıkıp da "şu konuda haksızdık" da dememiştir.

dolayısıyla bunlara laf anlatmaya çalışmak boştur. müslüman kadınlar bu laik devletin
kanunlarına göre istedikleri her işi yapmakta serbesttirler. buna kudurmanız hiçbir şeyi
değiştirmeyecektir.

gücü olan engeller. hodri meydan. deneyin de thy ground services'ta kürek mahkumu yapalım
sizi.

gücünüz yoksa da konuşmayın. ikileyin. sıkmabaş filan, anneniz duyarsa kızar bak.
13.10.2019 12:47 fenahuyluspazo
mustafa akıncı
 kıbrıs halkı da böyle düşünüyor, ab'ye girmek istiyorlar ve türkiye buna ayak bağı olduğu için
ülkemizi sevmedikleri gibi, erdoğan'dan da (çoğunuz gibi) nefret ediyorlar.

bence herkes mutlu olduğu şekilde yaşamalı. rumlarla birleşmek istiyorlar ise birleşsinler
kıbrıs cumhuriyeti altında, biz de milyarlarca dolar masraf etmekten kurtulur, uluslararası
alandaki kangren sorunlarımızdan birini çözmüş oluruz.
13.10.2019 12:26 fenahuyluspazo
nicki boklu
 "bir kadın olarak yediğim küfrün haddi hesabı yok" yazmış.

bir kadın olarak susarsan, küfür yemezsin.


12.10.2019 23:28 fenahuyluspazo
erkeğin en seksi hareketi
 deyte çıktığı kızı masada "bebeğim sen burada otur, ben bir vakit namazını kılıp geleyim"
demek suretiyle mekânda bırakarak camiye gitmesi.

geldiğinizde kadını hafif mayhoş bulursunuz. nedenini söylemiyorum, ayıp...


12.10.2019 22:05 fenahuyluspazo
reddit
 ezik olduğunuz için reddit'te size böyle davranılması çok normal.

şu tavırlarınız bile ezikçe. "avrupalılara derdimizi anlatmalıyız, ingilizce bilenler el atsın" ne


demek? "avrupalı üstün insana, batılı efendilerimize haklı davamızı anlatmalıyız", neden,
çünkü "avrupalı asla ikiyüzlülük yapmaz, haklı davamızı anlattığımızda bize hak
vereceklerdir", di mi? avrupalı senden üstün, salt rasyonel bir yaşam formu; ön yargıları,
aptallıkları asla olmuyor. o yüzden ona haklı davanı anlatarak meşruiyet devşirmelisin illa.

siz eşek olduktan sonra semer vuran çok olur gençler. avrupalıların saygısını kazanmak
istiyorsanız, onları efendiniz olarak telakki etmekten vazgeçin. bu "efendi ve köle"
ilişkisinden kurtulmanın yolu da yedi dil bilmek, ayda 10 bin dolar kazanmak, paris'in en
büyük beyaz yakalısı olmaktan filan geçmiyor gördüğünüz gibi, bir şahsiyetiniz olmasından
geçiyor. insanlara efendi muamelesi yapar, bunu hissettirirseniz, onlar da size kölesi gibi
davranır tabiatıyla.

size bi' sır vereyim: batı'da "ben erdoğan'cıyım, siz geri zekâlısınız, adamı anlamıyorsunuz, iki
yüzlüsünüz" derseniz adamlar inanılmaz derecede şaşırıyor, çünkü oraya gelen türkler hep
ezik ezik "turkey is not a democracy anymore :((" filan demişler, bunlar da onlara siktiri çekip
eğlenmişler tabiî, sonra da tezlerinizle ilgileniyor ve size saygı duyuyorlar.
neden? çünkü ezik olmadığınızı görüyorlar.

siz ise eziksiniz. ilelebet birilerinden siktir yiyeceksiniz.


12.10.2019 21:54 fenahuyluspazo
danimarka'da tartışılan fillerin emekliliği sorunu
 göçmenlerin değerli eşyalarına el koymayı içeren yasayı müzakere etmekten arda kalan
zamanlarda, böyle küçük medeniyet şovları yapmayı sever danimarka.

gerçi kuzey ülkelerinin hepsi şovu sever. "aa küçük çocukla oyun oynayan polis <3" dediğiniz
isveç, o çocuğu ve anasını siktir etti şovunu yaptıktan sonra ülkeden jahdsaj.

bize de zenginin malının çenesini yapmak kalıyor işte.


12.10.2019 19:20 fenahuyluspazo
avrupa birliği
 bu köpeklerden tiksindiğim kadar hiçbir şeyden tiksinmiyorum.

avrupa birliği, suriye savaşını kendi radikallerinden kurtulmak için bir fırsat olarak gördü.
türkiye'nin yakalayıp yolladığı ışid'cileri "gidip savaşsınlar, belki ölürler" diye tekrar serbest
bırakıp bölgeye gönderdiler. istihbaratları bile suriye'ye gidebilecek derecede radikalleşmiş
tipleri toplayıp suriye'ye gönderdi.

türkiye'yle de geri kabul anlaşmasını asla uymayacakları bir "vize serbestisi" şartına
bağlayarak imza ettiler. bizden istedikleri şey şuydu: bu adamlar gitsin ama geri dönemesin.
ya ölsünler ya da mülteci olarak sende kalsınlar. esad da umurumuzda değil, ne de olsa
radikalleri de öldürüyor. sınırının çok büyük olması, 4 milyon mültecinin sende kalması filan
umurumuzda da değil dediler.

işte bu "özgür dünyanın liderleri" adını almış; liberal ve solcu siyasetçiler tarafından idare
edilen avrupa'nın iğrenç siyaseti buydu. işlerine gelince "evrensel ve ebedî ilkeler" diye
mangalda kül bırakmazlar ama zihniyeleri bu.

şimdi de türkiye operasyonu durdursun istiyorlar, çünkü bunlar kansız, şerefsiz, haysiyetsiz
bir davar sürüsü. gün gelir, hesabı sorulur bunların hepsinin.
11.10.2019 15:48 fenahuyluspazo
şok marketlerin cuma günü öğlen kapalı olması
 "bir ateist olarak yadırgamadığım durum" filan diye konuşanlar oluyor, istersen yadırga aq.
size göre değil, allah'a göre iş yaparız...

şimdi uzayın.
11.10.2019 14:18 fenahuyluspazo
10 ekim 2019'dan sonra filistin'e üzülür müsün
 filistin elbette ki bu hareketi kınayacak. adamların tüm uluslararası tezleri bunun üzerine
kurulu çünkü. israil de filistin'de teröristler olduğunu ve orayı gitgide tazyik ederek yeni
yerleşim birimleri yapacağını söylüyor, biz de suriye'de teröristler olduğunu ve onları
temizleyerek mültecileri oraya yerleştireceğimizi söylüyoruz.

ne desinler? "biz terörist değiliz ama onlar terörist bla bla" diye edebiyat mı parçalasınlar?

filistin'in başında ben olsam, aynı şekilde bu harekâtı kınardım. akıl bunu emrediyor çünkü.

ve evet, filistin'in yanında durmaya da devam edeceğiz. siyasî icâblar gereği söylenmiş sözler
hiçbir kıymet ifade etmez. ki, fkö denen marksist köpek sürüsü de filistin halkını temsil
etmiyor.
10.10.2019 15:15 fenahuyluspazo
10 ekim 2019 rte'nin işid açıklaması
 gayet doğru, makul ve alelâde bir açıklamadır. buna ancak beyinsizler veya orrrrrrrrrrrrrospu
evladı fethullah'çılar itiraz edip, "suriye'ye deaş gelsin dediiiii" diye manipülasyon yapmaya
kalkar.
10.10.2019 15:11 fenahuyluspazo
lan bombayı atan sizsiniz
 aşağılık kompleksli kültür travestilerini üzen açıklama.

ya siz ne salak, ne davar, ne kompleksli adamlarsınız, gerçekten anlamıyorum. türkiye


2015'ten beri dünya kamuoyuna derdini anlatmaya çalışıyor. safe zone diyor, no fly zone
diyor, idlib çatışmasızlık bölgesi diyor, astana süreci diyor, ateşkes diyor, ypg/sdg'nin pkk ile
bağı var diyor, tonla belge gönderiyor, uluslararası toplantılarda konuşuyor, ediyor. sürekli
bunları dile getiriyor. "he canım he" diye sırtını sıvazlayıp gönderiyorlar. avrupalı, amerikalı
sanki bunu bilmiyor mu veyahut da bilmiyor muydu?

abd iki ay önceye kadar "sdg dediğimiz yapı sadece kürtlerden oluşmuyor ki, içinde araplar da
var, demokratik ve çok uluslu bir yapı, pkk ile ilgisi yok :)" masalını okuyordu, operasyon
sonrası fox'un manşeti: "turkey launches attack against us-allied kurds."

hani lan araplar nereye gitti? adamların generali utanmadan çıkıp diyor ki, "ypg'nin ismini sdg
yapmak bana dahiyane bir fikir gibi görünmüştü" filan, herkes her şeyi biliyor oğlum. insanlar
tayyip şöyle böyle diye bu kanaatlerde değiller, adamların çıkarı, pkk'yı semirtmekte.

sanki tüm dünya tayyip'e odaklanmış, genişletilmiş bilmem ne halt toplantısında erdoğan'ı
izliyor, erdoğan da orada "lan" demek gafletinde bulununca imajımız zedeleniyor.

köpeklik yapmayın iki dakika.

erdoğan çok güzel konuştu, keşke bir iki galiz hakaret ve küfür de etseydi.
10.10.2019 15:06 fenahuyluspazo
9 ekim 2019 barış pınarı harekatının başlaması
 dünyanın neredeyse yarısına atılan bir tokat.

bedelini ödetmeye çalışacaklardır. ama bu harekâtın mümessillerinin gösterdiği irade, tarih


boyunca unutulmayacak. bu harekât bölgede gelecek 20 yılı değiştirecek. ileride çok daha net
anlayacaksınız, ondan kudurdu dünyanın yarısı.
09.10.2019 17:38 fenahuyluspazo
demokrasi
 herkesin havarisi olduğu fakat işine gelmediğinde de hemen çöpe atmaya kalkıştığı modern
dünya dini. insanların işlerine gelen bir sonuç ortaya çıktığında "irade tecelli eder",
istemedikleri bir netice alındığında da yok oy verenler köylüymüş, aptalmış, bilmem neymiş
derler. lan olum bu nasıl iman? insan dinine azıcık iman eder? ilk fırsattan dinden dönen
adama nasıl mümin denir? ı-ıh, olmuyor.

demokrasi aşağı, demokrasi yukarı, demokrasi hede, demokrasi hödö. aha görüyoruz
demokrasiyi, iki yıldır brexit yapamadı adamlar. yaptırmıyor aq parlamentosu ve yargısı
çünkü. halk evet dedi, kurumsal britanya siyaseti ve bürokrasisi hiçbir şekilde buna izin
vermiyor. şimdi demokrasi nedir? bu kurumları aşıp geçmek, gerektiğinde yargı kararlarını
çiğnemek, halkın "evet" dediği bir şeyi gerçekleştirmek için lüzumlu olursa, böylesi bir
hareket demokratik olur mu? britanya yargısı ve parlamentosu, demokrasi ve halk düşmanı
monşerler midir?

demokrasi diye bir şeye hayatım boyunca inanmadım. demokrasilerde dahi demokrasi yoktur.
çünkü fırsatlar eşit ve adil değildir, ilelebet de olmayacaktır. trump'a ya da clinton'a oy
vermek, erdoğan veya kılıçdaroğlu'nu seçmek veya bunu partiler ve listeleri bazında yapmak
benim için fazla bir şey ifade etmiyor. sokaktaki adam aday olsa seçilebilecek mi? gerekli
teşkilatlanmayı ve maddî fonu sağlayabilecek mi? hayır. o hâlde bunun neresi demokrasi?
çoktan seçmeli bir sınav, yazılı imtihana göre daha kolaydır ama halen daha bir sınavdır, daha
fazlası değildir.

benim demokrasiden anladığım tek şey sınırlı hükûmettir. hükûmetlerin istedikleri her şeyi
yapamamasıdır. birilerinin çıkıp da adamların yapacağı her şeyin önüne set çekmesi değildir.
fakat dünyada ikincisi anlaşılıyor. ondan sonra da mes'ul hükûmetler istedikleri icraatları
yerine getiremeyince indirmesini biliyorsunuz. bir kişinin icraatlarından sorumlu olabilmesi
için bunlarda serbest olması lazımdır.

dünyanın artık köhnemiş parlamentolardan, aptal sürüsü vekillerden ve siyasî kararlar almakta
beis görmeyen yargı engellerinden kurtulmasının zamanı geldi. bu kurumlar hiçbir güncel
soruna çözüm üretemedikleri gibi iyice yolsuzluk mekanizması hâline geldiler.

yürütme, gerektiğinde güncel sorunlara radikal çözümler getirebilmelidir. bu sebeple iktidarı


pamuk ipliğine bağlı, ilk krizde gidecek şekilde olmamalıdır. demokrasiymiş... demokrasinin
ne olduğunu görmek isteyen seçilmiş başkan trump'ın ve brexit zaferi kazanmış muhafazakâr
parti'nin başına gelenlere baksın...
09.10.2019 13:19 fenahuyluspazo
ilk buluşmada pilavcıya gidilen erkeğe oç demek
 çocuk bunlar daha. neyin analizini yapıyorsunuz, sosyal medya böyle bir yer. ciddi ciddi
oturup konuşursan kim seni neden takip etsin?
09.10.2019 11:38 fenahuyluspazo
mardin'de kadınların elektrik panosunu sökme anı
 kyk borcu silinsin, şu borç yapılandırılsın, şuna şöyle para ödenmesin diyenlerin, engelli
dıdısının dıdısı üzerine araba alanların, kirayı elden tahsil edip vergisini ödemeyenlerin
vesaire vesaire diline pelesenk ettiği olay.

bu ülkedeki herkes imkanı nispetinde hırsızdır. devlet de bundan müstağni değildir,


başkasından alamadığı parayı senden tahsil etmeye çalışır.

hırsızlık, bu topraklarda bir hayatta kalma metodu. sizin de başka türlü, daha naif
hırsızlıklarınız vardır. kimse inkar etmesin.

kızmak anlamsız.
08.10.2019 22:57 fenahuyluspazo
selahattin demirtaş
 orta doğu'da cin olmadan adam çarpmaya çalışan basiretsiz politikacılarının akıbetine iyi bir
örnek demirtaş. bu işler öyle twitter'dan şakalar, komiklikler yapmaya benzemez, adamı öyle
bir benzetirler ki ancak içeriden duygusal konuşmalar yaparsın.

önümüzdeki operasyonun bu seher vakitlerinde, şu tweet'ini hatırlayalım. büyük anti


emperyalist liderimiz demirtaş, rakka'da bir metre ilerlemek için hava desteği isteyip şehri
yerle bir eden ypg'nin yine koalisyon uçaklarıyla aldığı yerle öğünerek, "öyle mal mal
bakacaksın" diye cumhurbaşkanına hakaret ettiği konuşmasına refer ediyor. esas şimdi n'oldu
knk?

eee demirtaş, bu işler böyledir. önce akıllı olacaksın oğlum. öyle bir rüzgâr tersine döndü, ben
buradan alır yürürüm, hazır batı arkamdayken diye düşündün ama bir şeyi hesaba katmadın:
kafanın zannettiğin kadar çalışmadığını. sen kimsin de bu ülkeye tuzak kuruyorsun aklınca...

köpeklerini kurtar kurtarabilirsen şimdi, içeride sikimsonik "marksist kuramın pratik analizi"
filan diye üçüncü sınıf sol literatürü kitapları okumaya devaaamm, biz de senin arkadaşları
harcayalım, şöyle oradaki tüm koridorun içinden geçelim de olur da çıkarsan baştan başlamak
zorunda kal jahdjas.
08.10.2019 13:31 ~ 13:33 fenahuyluspazo
ekrem imamoğlu
 topkapı habipler tramvay hattına kabataş tramvayı göndermiş, kapılar açılmıyor jahsdjahdas.

imamoğlu iyi de çevresi kötü. adam çok yalnız...


08.10.2019 13:09 ~ 13:09 fenahuyluspazo
fenahuyluspazo
 ilmin, sanatın ve hakikatin ışığını toplayarak, türk milleti üzerine yansıtan bir gönül eri,
mütefekkir ve eren.

dostlarım, sizler belki lâdinî ideolojilere, marksizme, dinsizliğe ve kemalizme hücum ederek
onları mahv ve perişan ettiğim için beni hâlen affedemiyorsunuz; fakat kardeşlerim, ben
şiîleri, ışid'cileri, vehhâbîleri, caner taslaman'cıları, suudî'ci nureddin yıldız'cıları da alt ettim!

biz şayet bir şeye laf söylüyor ve onunla münakaşa ediyorsak, o şey hakikati iğdiş eden bir
batıl olduğu için öyle yapıyoruz. keyfimizden değil... komünist tokatladığım kadar islâmcı da
tokatladım.
08.10.2019 13:01 ~ 13:03 fenahuyluspazo
8 ekim 2019 sol basının mide bulandırması
 yoo, gerçek sol budur. "gerçek sol" filan diye uydurulan şey bir masaldır. solcu, solculuğunun
gereğini yapıyor. aslında sosyalistliğin büyük bir aptallıkla mâlûl olduğu bir vakıadır. izah
edeyim:
dünyadaki entelektüeller arasındaki akıllılar muhafazakâr, salaklar ise sosyalist, sosyal
demokrat, komünist, marksist filan olur. bu bir realitedir. halk yığınları içerisinde sosyalistler,
allah'ın köylü muhafazakârlarından - tabiatıyla - daha bilgili, görgülü filan oldukları için sun'î
bir şekilde "çok akıllı oldukları" zannına kapılırlar. ama iş yüksek tabakaya geldiğinde, orada
işin rengi tamamen değişir. zizek filan gibi boş herifleri scruton gibileri itinayla daima
tokatlar. ama halk, zizek'i tanır, scruton'u bilmez. bu sebeple dünyada bir şekilde "sol"a dair
bir peri masalı alıp başını gitmiştir.

lakin, dostlarım, bunlar insanlık düşmanı aptallardır. bunun tüm dünya yeniden idrakine
varmaya başladığı için halklar, "bu aptallar geleceğine aşırı sağ gelsin" diyerek aşırı sağı
seçmeye başladı.
08.10.2019 12:44 fenahuyluspazo
ali babacan
 boş tenekenin teki. çünkü korkak. ikircikli hesaplar peşinde, tasması yurt dışı fonlarına bağlı
olan adamlardan hiçbir memlekete hayır gelmez.

halen daha "ali babacan gelirse yatırım gelir, işsizlik azalır" diyen var. türkiye şu an
hâlihazırda hayvan gibi yabancı doğrudan yatırım alıyor zaten. sorunumuz bu değil.
sorunumuz reel bir ekonomik problem de değil. sorun, türkiye'nin millî menfaatini
ilgilendiren konuların abd'nin ve avrupa'nın bölgede türkiye'ye karşı darbeler vasıtasıyla
kurduğu blokun (libya'da hafter, mısır'da sisi, suriye'de ypg, bunlara ek olarak yunanistan,
suudî arabistan, bae, kıbrıs ve israil) menfaatleriyle açık bir şekilde çatışması ve bu ülkelerin,
türkiye'yi politika değişikliğine itmek veya iktidarı değiştirmek amacıyla her türlü vasıtayı
mübah görmesi. türk lirasının yaşadığı aşırı değer kaybı, daha önceden buralara koyduğum
grafikte de görüldüğü gibi (şimdi bulamam onu) tamamen piyasa algısı kaynaklı. yani siyasî
riskler. ali babacan bismarck mı? ne yapacak, tüm dünyayı ikna mı edecek?

türkiye'de ekonomiyi düzeltmenin yolu şudur:

1) s-400'lerden vazgeçersin. abd'den patriot istersin. abd "ok mister" der fakat kongre'den
onay alamaz. "satmak istedik ama vermediler zaa xd" derler. öyle mal gibi kalırsın.

2) doğu akdeniz'deki sondaj ve gaz arama faaliyetlerini sonlandırır, karşı blokun statükosuna
tamam dersin. oradan çıkacak milyar metreküplük gaz yunan, kıbrıs, mısır ve israil
ekonomilerine ilaç olur, oradan avrupa'ya taşınır ve avrupa'nın rus ve iran gazına
mahkûmiyeti sona erer. aynı şekilde doğalgaz zengini katar da ekonomik krize itilir ve
muhtemelen orada bir darbe yapılmaya çalışılır.
3) fetö'yü istemeyi bırakırsın. dillendirmezsin. buradaki tutukluları da yavaş yavaş salarsın.
"darbeyi aslında abd ve fetö yapmamış olabilir :)" der, hiçbir boka yaramayacak sikko bir
araştırma komisyonu kurup içerideki davar sürüsünü tatmin edersin. davarları kandırmak çok
kolaydır çünkü.

4) pkk devletine evet dersin. "sdg, ypg değil ki :)" noktasından abd tam da şu an "kürtler
bizim müttefiğimiz, yeni israil olacaktı orası, o kadar uğraştık, trump yanlış yapıyor"
noktasına geldi. demek ki biz bunları söylerken ağlayan liboşlar boşuna ağlamış.

ha bak işte, bunları yaparsan ekonomin muhtemelen iyiye gider. ama bunların hepsi de (belki
ilk şık dışında, s-400 almanın bence de pek bir manası yok, kimse türkiye'ye bomba atmakla
uğraşmaz, pahalı metotlar bunlar bu devirde) millî menfaatlerine aykırı şeylerdir. ali babacan,
tam da bunları yapmak için türkiye'nin başına geliyor. türkiye'ye demokratik, müreffeh bir
gelecek vaat ediyor. ama köle olarak. başını kaldırdığında yine aynı şeyleri yaşayacağı, tarihin
hakkında tekerrür edeceği bir ülke olarak bunu vaat ediyor. gençlerimizin heyecanlı. kolayca
vize alıp paris'te tinder kullanabilecek, ucuza iphone alabilecekler. hayatın da manası bu değil
midir? bunu abdullah öcalan yapacağım dese, gider abdullah öcalan'a oy atar bunlar aq.

ali babacan öyle ilkeli bir adamdır ki, erdoğan kendisi vekil dönem kuralına yakalanmasın
diye kırk tane katakulli çevirdiğinde, o büyük demokratlığıyla "hayır, istemiyorum" dememiş,
paşalar gibi meclise girip koltuğunda oturmuş, reisin evet dediğine evet, hayır dediğine de
hayır demiştir. fakat ne zaman ki siyasî bir ikbal elde etme imkânı görmüş, kendisinden daha
korkak ve hımbıl arkadaşları abdullah gül ve ahmet davutoğlu filan ile isyan bayrağını
çekmiştir.

bu üçlünün bir şey hakkında fikrini adam gibi çıkıp söylediğini gördünüz mü? "şu yanlış, bu
doğru" dediklerini? "savaş kötüdür, savaşa karşıyım" demez hiçbirisi meselâ. "savaşta ölmeyi
kim ister ki? yaşatmak birincil hedefimiz olmalı" gibi yuvarlak konuşurlar. çünkü kor-kak-lar.
birisi "erdoğan çok ısrar etti, bu parti işleri bitince hocalığa geri döneceğim, benim yerim
akademi" dedi, şimdi yine siyasete girmek için ali babacan'a "beni de yanına al ltf pls .s" diye
yalvarıyor, ötekisi "yapısal reform, demokrasi, hürriyet" diye ortada gezdiği halde bakanlığı
döneminde bunların hiçbirisini yapmamış bir insan. abdullah gül'ün zaten ağzı var dili yok. en
fazla tweet atar kırk yılda bir.

ali babacan ekonomi bakanlığında neyi doğru yaptı ki şimdi de doğru yapsın?

bu balona oy veren aptaldır. çok açık konuşuyorum bak. git kılışdar'a at.
08.10.2019 11:24 ~ 11:27 fenahuyluspazo
7 ekim 2019 suriye operasyonu
 amipleri ortaya çıkartan operasyon.

hani lan beka meselesi yoktu? bunlar hep "saray'ın savaşı"ydı? suriye'de ne işimiz vardı?
erdoğan oylarını arttırmak için bilerek savaş çıkarıyordu? belediye seçimleriyle beka
meselesinin ne alâkası var dedikten sonra alınan belediye üzerinden "erken seçim" tartışmaları
çıkartan sanki babamdı. bunlar böyle. "meclisin bir önemi kalmıyor" diye referandumda hayır
oyu verin dediler, sonraki genel seçimde "başkanlıkta tayyip'e atsan da mecliste bize ver :)"
dediler. bunlar böyle yalancı, yavşak ve köpek.

trump, pkk koridorunu daha fazla korumayacağını ilan ettiğinde tüm abd, avrupa, iran ve
bilhassa israil ayaklandı. abd'li bir bürokrat, "kürtler ikinci israil olacaktı" diye açıklama yaptı.
trump, "türkler akıllı olmazsa daha evvel yaptığım gibi türk ekonomisini yine mahvederim"
dedi.

şimdi beka meselesi var mıymış, yok muymuş? erdoğan kafasından hayalî düşmanlar mı
üretiyormuş, yoksa gerçeği mi söylüyormuş? türkiye'ye ekonomik manipülasyon mu
yapılmış, yoksa cumhurbaşkanlığı külliyesinin günlük elektrik faturası yüzünden mi ülke
krize girmiş? tüm bunlar erdoğan'a ceza kesmek ve bir pkk devletine evet demesi için
yapılmış mı yapılmamış mı? bu pkk'yı koruyanlar, fetö'yü de korumuşlar mı korumamışlar
mı?

erdoğan savaştan medet umsa bu harekâtı mart'ta seçimlerden önce yapardı. erdoğan sizin
imgelerinizin uydurduğu gibi kötülükten tecessüm etmiş bir demon değil.

türk muhafeleti inanılmaz derecede dangalak. her dediğinde yanılıp da halen daha
konuşmakta bu kadar özgüvenli bir güruh dünyada herhâlde yoktur. saf değiller ama salağa
yatıyorlar. "güvenlikçi politikalar, orta doğu bataklığı, israf ekonomisi, abd ile ortak akil
zeminde buluşulmalı, savaşa hayır" filan bu iq özürlü eşhası tespit için kullanılabilecek basit
keyword'lerdir. yarın bir gün mimarlar odası, tabipler birliği çıkıp da sikimsonik açıklamalar
yapar, adım gibi eminim. salak değilseniz hainsiniz, hain değilseniz de salaksınız.

şunu iyi bilin: yanıldınız ve yanılacaksınız. erdogan did nothing wrong.

bir hadis-i şerifte buyruldu ki, "düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. allah'tan daima barış,
selâmet ve afiyet dileyin. fakat düşmanla karşılaşırsanız da sebat edin. bilin ki, cennet
kılıçların gölgesi altındadır."
08.10.2019 10:59 ~ 11:09 fenahuyluspazo
türkiye ekonomisini yok ederim
 "yaparsın ağam, yaparsın paşam..." demek suretiyle sırtını sıvazlamamız gereken söz.

o zaman yok etmez. böyle de bi delikanlıdır kendisi.


08.10.2019 10:44 ~ 10:44 fenahuyluspazo
in my great and unmatched wisdom
 seviyorum bu adamı...

bu manyakla anlaşmak çok kolay. şahsî dostluk kurar, ikna edersin. herif yüzyıllık abd
çıkarlarını, bürokrasiyi, askeri, pentagon'u, cia'yi, tüm kurumsal yapıları çöpe atar. adamların
kurmak ve semirtmek için yıllardır uğraştığı pkk koridorunu tak diye taca çıkardı, neden,
orada asker tutmak pahalıymış ajhsdjahdasdas.

işte deli tüccar. bu adamı tenkit edenlere bakmayın. akıllı ve hin abd'li politikacılar ağzımıza
sıçar, şehirlerimizde bomba üzerine bomba patlatırdı, nitekim yaptılar da. bu sadece iktisadî
yaptırım takılıyor en azından, elinden gelse f-35'leri de bize verecek.

deli bir abd başkanını, akıllı ve kurumsal olanlara yeğlerim. unstable imiş, sizin stable obama
dünyanın anasını belledi.
08.10.2019 10:40 ~ 10:43 fenahuyluspazo
40 yıl aynı pozu veren 4 kadın arkadaş
 hayat denen şey şu kadarcık işte. 40 yılda çürüyen bir bedenin var ama "allah var, yok, şöyle
böyle" diye geyik çevirecek gücü kendinde görüyorsun. bir hiç olduğun hâlde...

"zamana yemin ederim, insan şüphesiz bir hüsran içindedir."


08.10.2019 10:28 ~ 10:29 fenahuyluspazo
beka sorununun tam olarak ne olması
 beka sorununun ne olduğunu şu an tam da abd'nin tüm kişi ve kurumlarınca; senatörler,
kongre, demokratlar, cumhuriyetçiler, bürokrasi, pentagon, medya, think tank kuruluşları da
dahil olmak üzere, açıkça ve köpek gibi, sırf trump pkk'ya kol kanat germeyi "çok masraflı
olduğu" gerekçesiyle bırakacağını açıkladığı için yapılan canhıraş kavgaya bakarak
anlayabilirsiniz.

2015'te tüm türkiye'de bombalar patlatan da bunlardı. sırf erdoğan gitsin diye. 2016'da
darbeye teşebbüs ettiren de bunlardı. sırf erdoğan gitsin diye. 2018'de ekonomik operasyon
yapan da bunlardı (trump kendi söylüyor). yine sırf erdoğan gitsin diye. ve bugün, sırf
erdoğan gitsin diye, bu sefer de türkiye pkk'ya saldıracak diye türkiye'yi yaptırım ve nato'dan
atmakla tehdit edenler yine bunlar.

bugün "beka meselesi" dediğinde taşak geçerek, iphone pahalandı, doğalgaza zam geldi diye
erdoğan'ı verirsiniz, yarın imamoğlu gelir (jahdjashdas bok gelir tabi de işte lafın gelişi), beş
yıl iyi gider, sonraki beş yıl yine aynı döngüye girersiniz.

gerçi hepiniz her şeyin farkındasınız da işte salağa yatmak konforlu bir olay.
07.10.2019 20:33 fenahuyluspazo
7 ekim 2019 donald trump'ın türkiye tweeti
 türkiye'ye geçen yıl ağustos ayında ekonomik operasyon çektiğinin itirafıdır. siz de saray
yaptılar, ondan böyle oldu filan diyordunuz sjsjdhs.

diğer kanat da türkiye yerine pkk'yı müttefik olarak gördüğünü itiraf etmiş durumda zaten.

eee, kim haklı çıktı şimdi?


07.10.2019 20:01 fenahuyluspazo
bernie sanders
 her sosyalist gibi kötü niyetli ve aptaldır. twitter'da şöyle yazmış:

"uzun bir müddettir usa'nin orta doğu'daki askerî müdahalelerini sonlandırması gerektiğine
inandım. fakat bla bla işin içine türkiye ve pkk girince tabiî ki ilkelerimi çiğneyip, orospu
evladı bir sosyalist olmamın gereğini yaparak pkk'yı destekliyor ve abd'nin pkk'ya canlı
kalkan olması gerektiğini düşünüyorum. neden? çünkü bir sosyalistim ve varlık sebebim
orospu çocukluğu yapmaktır."

aynen bu satırları yazmış, inanmayan girsin baksın. kodumun atanamamış erk acarer'i seni.
07.10.2019 17:55 fenahuyluspazo
paul krugman
 aptalın teki. attığı son tweet'lere bakın anlarsınız. trump & erdoğan birlikteliği bunları köpek
gibi kudurttu.

sırf erdoğan'a çakmak için venezuela gibi kapalı ekonomileri yorumlamak için kullandığı,
açık ekonomiler için saçma sapan sonuçlar veren hatalı metodolojisini kullanıp enflasyonu
yüzde 80 bulduğu günden beri adamın katıksız bir davar olduğu ortaya çıkmıştı zaten.

trump'ın yarattığı ekonomik mucizeye de ancak "ileride krize girer ama :(" diye karşı çıkıyor.

bu iktisatçılar böyledir. bir sistem 10 sene tıkır tıkır işlese ekonomide başarıdır. ama bunlar
yarın kriz çıkacakmış gibi anlatıp 10 yıl sonra bir kriz patlayınca "ben demiştim" diye ortaya
çıkarlar.

bizde de çok var bunlardan. halen sıkılmadan ekonomi yorumu yapan yeşilada gibi.
07.10.2019 17:25 fenahuyluspazo
7 ekim 2019 tcdd zammı
 az olan zamdır, yüzde 50 civarı olursa ancak iki yıl önceki gelirini yakalıyordu devlet.

yıllardır yapılması gereken zamlar seçimler dolayısıyla yapılmadı. yht hattı senelerdir zararına
çalışıyor, devletin bütçe açığı 80 milyar. otobüs biletleri 100 lirayı aşmışken öğrenciler treni
56 liraya kullanıyordu, şu anda da 68 lira civarı oldu sanırım.

yapılmayan her zam, cebinizden daha çok para çıkması demektir.


07.10.2019 09:45 fenahuyluspazo
bir dine inanmadığı halde iyilik yapan insan
 öfff ne düşük iq'lu adamlarsınız ya, şu aptal ve çocukça geyikleriniz bir türlü bitmedi. dindar
vicdanı olduğu için değil, korkusundan yaparmış ama ateist, "insan olduğu için" iyilik
edermiş, ne demekse artık...

görüyor ve arttırıyorum: ateist, karşılığını bu dünyada görmek, en azından hakkında diğer


insanlar "ne büyük insan!" desinler diye iyilik eder, dindarlar ise allah'ın rızasını ahirette
bekleyerek iyilik eder.

biri bu dünyada karşılığını bekler, biri öbür tarafta. ahlaklı diye, elde edeceği bir menfaati elde
etmeyen, erteleyen kişiye derler.
07.10.2019 08:23 fenahuyluspazo
hayat
 hayat dediğimiz şeyin yaşanması, ancak onun tüm veçhelerini herhangi bir tenakuza
düşmeden, tam manası ile izah edebilen bir "hayat felsefesi"ne sahip olmakla mümkün olur.
dünyanın en nihilist insanları dahi, bu nihilizmlerini meşrulaştırmak noktasında bir hayat
görüşüne sahiptirler ve bu minvalde yaşarlar. dolayısıyla böyle bir görüşü edinmek elzem
olmakla beraber, herkesin cevap vermesi gereken ilk suâl, "hayat nedir?" suâlidir. sosyal
mânâda bir tanımı gerektiren her bir soru, sonsuz olasıklıdır. "saadet nedir?", "sanat nedir?",
"insan nedir?" soruları gibi. fakat bu tür sorulara yanıt aramanın ilk adımı, hayatın ne
olduğunu bilmekten ve öğrenmekten geçer.

evet, hakikaten hayat nedir? belki bu soruya cevap vermenin ilk adımı, hayatın zıddı olan
ölümü tanımaktan geçiyordur. gerçi "ölüm" bizce meçhul bir kavramdır. bunun bizdeki
karşılığı "vefat"tır. vefat, vefa'dan türemiştir. "din" ise lafzen "borç" manasına gelen deyn'den
gelir. allah'ın sıfatlarından bir tanesi de "ed-deyyân", yani "borç veren"dir. şu hâlde, "vefat"
demek, allah'tan bir emanet ve borç olarak canın, o emanete vefa göstererek allah'a tekrar
ödenmesi mânâsına tekabül eder.

tabiatıyla, hayat, insanın allah'tan aldığı iktisadî bir borçtur. eskiler; "fırsat, ganimettir" derler.
hayat, fırsat ve ganimettir. bir hiç iken insanın, lutfedilerek, borçlandırılarak yaratılması ve bu
borçla yaptığı yatırımın adıdır. bu "yatırım" ise, insanın içerisindeki fıtrî "fâniliği aşma
temâyülü"ne göre hareket ederek, kendisini gerçekleştirmekten ibarettir. bu fâni dünyadaki en
büyük zevk, inzâl anı, yani orgazmdır. çünkü insanın kendisinden bir birey dünyaya
getirebileceği, bir anlamda "fâniliği aşabileceği" tek eylem, sekstir; seksin nihayeti de
orgazm, inzâl ve meydana gelen soyun devamı çocuktur.

insanın aslında yaptığı en bayağı, süflî ve bedenî iş olan seksin dahi böyle ulvî bir anlamı
bulunur, çünkü bizim hayat görüşümüzün kendisi ulvî ve ilahî menşelidir. bu hayat görüşü,
dünyadaki yegâne din olan islâmiyet'tir.

geçmiş milletler, bir tanrı'nın varlığına inandılar. fakat o'nun hakikatini ve mahiyetini bir türlü
anlayamadılar. çünkü insan ilginç bir mahlûktur. bir yandan dünyaya bağlıdır, onu sever ve
ilelebet yaşamak ister. fakat bir taraftan da dünyada bir türlü mutlu olamaz, ömrü kısacıktır,
musibetler peş peşe gelir, insan hasbelkader mutlu oldu mu da onu muhafaza etme derdine
düşer, tabiatıyla o da gün gelir elden gider; sevilenler ölür, para biter, hastalığa duçar olunur.
bir türlü tatmin olamayan ve öleceğinin farkında olan insan, aslında varlığının bu dünyanın
ötesinde, metafiziksel bir anlam taşıdığını fıtrî olarak hisseder. dünyada öleceğini bilen ve
bunun tasasını yaşayan tek mahlûk, insandır. niçin? kimilerine göre evrim, kendinin farkına
varan insanın intihara teşebbüs etmemesi için dini yaratmıştır. hâlbuki evrim evrim
olabilseydi, insan gibi bir varlık vücuda getirmezdi. çünkü insanın varlığı, evrim teorisinin
tüm yasalarına aykırıdır. insan psikolojik bir varlıktır, bilinçli ve iradelidir, adeta bir sanat
eseridir; fakat kısacık yaşar. gereksiz bir masraf... insanın bilinci olması veya sadece insiyâkî
değil, iradî davranışlarda da bulunabilmesi, türünün devamına hiçbir katkı sağlamaz ve
sağlamamıştır. matematik bilmeyen bir caretta caretta kaplumbağası, insanın tüm vasıflardan
yoksun olduğu hâlde, çok daha dünyevî bir canlıdır ve insandan çok daha uzun süre yaşar.
insan bu yaratık üzerinde deney yapabilir. onun tüm muhtevasını anlayabilir. ama o kadar...
caretta caretta'dan evvel ölür. demek ki, insan dediğimiz yaratığı evrimin oluşturması için
hiçbir makul sebep ve kural yoktur. dolayısıyla insanın böyle "öteleri hissetmesi" evrime
yorulamaz, çünkü evrimin derdi dünyada hayatın devamı yahut insan türünün devamı olsaydı,
insanın "öteleri hissetmeyen", alelâde bir insan olması lazım gelirdi, lakin öyle değildir. ilkini
beceremeyen, ikincisini nasıl becersin?
işte, insanların bu âlem hakkındaki fıtrî hissiyatı, onları tanrı'ya imana götürdü. ama büyük bir
hata yaparak, tanrı'yı bir "ilk sebep" fikrine ircâ ettiler. yani "bu âlem vardır ve var olan her
şey gibi bir sebebe muhtaçtır ve bu ilk sebep öyle bir sebeptir ki, başka bir sebebe ihtiyaç
duymamalıdır, bu da tanrı'dır" dediler ve orada bıraktılar. hâlbuki böyle bir tanrı'nın varlığı ile
yokluğu hiçbir şeyi değiştirmez, bunu anlamadılar. buyurmayan, bildirmeyen, emretmeyen,
nehyetmeyen, dinlemeyen, faal ve aktif olmayan bir ilahın varlığı yahut ona tapınılması veya
bunların tam tersleri, hiçbir işe yaramaz. rububiyeti (rabb'lığı, dünyadaki hükümranlığı) inkâr
olunan bir tanrı'ya inanmanın hiçbir mânâsı olmadığı içindir ki, 18. asırdaki deizm
furyasından sonra 19. yüzyılda materyalizm ve ateizm zuhur etmiştir.

her ne kadar neticeleri yanlış olsa da bu insanların çıkış noktası doğrudur, gerçekten de
allah'ın varlığı, aklî ve hissî bir zorunluluktur. aklî bir zorunluluktur, çünkü hâlihazırda var
olan her şey var edilmeye muhtaçtır. insan da kaplumbağa da eşek de dünya da güneş de
evren de... bunların hiçbirisi kendi kendisine olmamış, bir anda ortaya çıkmış, yani halk
edilmiş, yaratılmıştır. bu aklî zorunluluğu aşabilen hiç kimse yoktur. keza aynı zamanda hissî
bir zorunluluktur, çünkü bilinen, görülen ve düşünülen tüm her şey; bir ilahın varlığı durumu
dışında anlamsızlaşır, ontolojik meşruiyetini yitirir. zaten allah'a literatürde vacib'ül vücud
denmesindeki espri de buradan gelir: allah'ın varlığı, varlığın var olmasıyla bilinir. eserin
varlığı, müessirin varlığına delildir. insanın varlığı da böyledir; insan olmasa dünyada ve
evrende "yaşam" bakımından hiçbir şey değişmezdi, belki tabiî kanunlar ifsâd edilmeyeceği
için dünyada yaşam daha uzun bir süre dahi hüküm sürebilirdi. böyle varlığı opsiyonel, hiçbir
şeyi değiştirmeyen, ortalama ömrü 80'i dahi bulmayan bir yaratığın "kendi varlığına kanaat
getirip" de allah'ın olmadığına kanaat getirmesi, hakikaten çok büyük bir dangalaklıktır.
buradaki doğru fikir silsilesi şudur: "ben varsam, allah hayli hayli vardır; o var ki, ben de
varım". çünkü insan aslında var mı yok mu, onu da tam olarak bilemiyor; descartes'in o ünlü
sözü, tam da bu muammadan türemiştir.

allah'ın varlığını deney tüplerinde ispatlamaya çalışmak veya "ancak böyle olursa inanırım"
demek, çok komik ve acınası bir davranıştır. çünkü "inanmak" ancak gâibe olur. bir hadis-i
şerifte, "rabb'ım. sen zahirsin! senden daha görünür olan bir şey yoktur! ve sen gizlisin!
senden daha gizli bir şey yoktur!" buyrulduğu vechiyle allah aklî bir zorunluluk olmasıyla
zahir iken görülememesi ve bilinememesi sebebiyle de gâib ve gizlidir. dolayısıyla o'na iman
da ilelebet gayba iman olarak kalacaktır. bunun izahı şöyledir:

ahd-i atik’te hazret-i musa aleyhisselâm allahü teâla ile konuşur ve o’na “seni kullarına nasıl
anlatayım?” der. allahü teâla hazretleri ise peygamberine, “ben… ben olanım!” diye mukabele
eder. bu ne demektir? üzerine düşünüldüğünde aslında mesele basittir: bir şeyi bilmek nedir?
o şey hakkındaki ilminizin, o şeyi tamamen kuşatması, kavraması, tüm mahiyetine nüfuz
etmesi demektir. bunun için bu şeyin nesneler dünyasına ait olması, gözlemlenmesi, tetkik
edilmesi, deneylerin konusu edilmesi gerekir. insan beyni dahi onlarca yıldır bu tür
deneylerde incelenmesine rağmen tam manasıyla bilinemeyen bir sırdır. beyinle ilgili her
araştırma, onun hakkında yeni şeyler ortaya çıkartıyor. demek ki, henüz beyni tam olarak
bilmiyoruz. ilmimiz, onu kuşatmaya yetmemektedir.

hâl böyleyken, tanrı’nın mahiyeti büsbütün nasıl kavranabilir? tanrı nasıl tamamıyla
bilinebilir? insanın tanrı karşısındaki konumu, teşbihte hata olmaz, farenin insan karşısındaki
konumu gibidir. bir farenin benliği nasıldır, bilemiyoruz. çünkü hayatımızda hiç fare olmadık.
fakat bir anlığına farenin, bir çeşit qualia’sı, yani benlik tecrübesi, “ben olma deneyimi”
yaşadığını varsayalım. bu deneyime dışarıdan şahit olduğumuz kadarıyla, farenin meselâ
insanın kendisi üzerinde deney yaptığına dair bir farkındalığı yoktur. fare bunu bilmeden,
anlamadan hayatını devam ettir ve en nihayetinde de ölür. çünkü sahip olduğu bilgi birikimi,
insanı kuşatamamaktadır. fare, insan nedir bilmez. insan olmak nasıl bir şeydir, anlamaz.
kendisini insanın yerine dahi koyamaz. böyle bir imkânı yoktur. işte, insanların tanrı
hakkındaki fikirleri de sırf bunlardan ibarettir. bazıları çıkıp der ki, "allah’ın varlığına
inanamıyorum. çünkü varlığını kavrayamıyorum. başı yokmuş, sonu yokmuş; bunu bir insan
nasıl anlar? anlamadığım, düşündüğümde delirecek gibi olduğum şeye nasıl inanayım?" işte
bu akılsız kafa şu inceliği anlayamıyor ki, tanrı dediğimiz kavramın tam da böyle olması
lazımdır ki o “tanrı” tabiatına sahip olabilsin. allah’ın tam olarak aklen anlaşılması, bilinmesi,
kavranması ve ilmen kuşatılması, aslında o’nun için bir eksiklik olurdu ve o, her eksiklikten
münezzeh olduğu için vaziyet böyledir. insanlar tarafından tam manasıyla kavranabilen bir
tanrı, tanrı değildir. başka bir şeydir. tam da bu sebeple tanrı’ya “ilk sebep” filan deyip geçen
felsefî görüşlerin, deistlerin tanrı’sı, bizim inandığımız allah değildir. onlar kendi dar
akıllarının birtakım kalıplarına sıkıştırdıkları, aslında çok da sallamadıkları bir figüre
inanırlar. buna da inanmayı bir süre sonra bırakırlar. aydınlanma döneminin filozofları hep
deist idiler. çocukları ise bugün ateisttir. deizmden sonra ateizmin gelişi, eşyanın tabiatı
gereğidir.

allahü teâla'nın varlığı aklî bir zarurettir demiştik. aklî zorunluluk, deneysel zorunluluktan
evvel gelir ve ondan daha güçlüdür. mantıksal bir çıkarım, "ateş pamuğa değdiğinde onu
yakar" önermesinden daha güçlüdür. çünkü, örneğin, ateşle temas eden pamuğun yanması,
insanın gözlemine göre pamuğun ateş sayesinde değil, sadece ateş değdiği sırada yandığını
gösterir. bu tevafuk (denk gelme), tefaul (etkileşim) manasına gelmez. dolayısıyla ateşin,
yanma eyleminin gerçek sebebi olduğunu söylersek, bu saf tecrübenin ötesine geçen bir iddia
olur. işte, bu iddiayı bize yaptıran şey, mantıkî kurallardır. dolayısıyla mantık silsilesi, deney
ve gözlemden daha güçlü bir hakikat içerir. bunu batı dünyasında ilk fark eden, david
hume'dur ve haklıdır.

işte, allah'ın varlığı bir kez böyle ortaya kondu mu, deizm de ateizm de çöpe gider. çünkü
allah, madem ki abes iş yapmaz, kendisini ortaya kor ve insanlara âlemle ontik uyumu
yaşayabilecekleri bir düzen (şeriat) gönderir. bunu da peygamber eliyle yapar. böylece
nübüvvet ispatlanır. nübüvvet ispatlandığı gibi din de ispatlanır. dünyadaki yegâne din
islâmiyet olduğu için islâmiyet de ispatlanır. ahiretin varlığı, insanın aklına hayaline
sığdıramadığı bir ilginç fikirdir. fakat üzerinde düşününce, varlığın ve hayatın varlığı kadar
ilginç de değildir. hıristiyanlıkta şeriat yoktur. dünyaya düzen getirmez. bu bir üstünlük değil,
korkaklık alâmetidir. isevîlerin tanrı'sı kullarından korkmuş ki, onlara düzen göndermemiş.
hâlbuki göndermiş, fakat pavlus gibileri evrensellik uğruna bunu tasfiye etmiştir. yahudilikte
şeriat vardır. fakat o da evrensel değil, ırkî bir dindir. bu ikisini birleştirip aralarını bulan,
yalnızca din-i mübin-i islâm'dır ki, bu dünyada şayet bir hakikat varsa, ki vardır, bu
islâmiyet'tedir. insanlara şeriat gönderilmesindeki hikmet şudur ki, zaman değişse de, tabiat
ve fıtrat değişmez. dolayısıyla din hükümlerinin de değişmesine gerek yoktur. bunlara
uyulamıyorsa, demek ki gayrı tabiî bir hayat sürülüyor demektir. bu da zaten toplumsal
cinneti getirir. bugün dünyada mutlu tek bir insan yoktur. herkes sürünmektedir. çünkü
nihilizm, boktan bir yaşam tarzı insanları esir aldı. kurtuluş, kadim tarz-ı hayata, fıtrata uygun
yaşama dönüştedir.

farenin kendisini insan yerine koyamaması gibi, insan da kendisini haşa vacib teâla ve
tekaddes hazretlerinin yerine koyamaz. bu sebeple o'na inanmak istemez. lakin yine de bizim
âlimlerimiz, hayatın sebebi ve mahiyetini şu basitlikte açıklamışlardır:

allahü teâla, ezelden beri var idi. ezel, geçmişi olmayan geçmiş demektir; yani zaman
kavramının ve boyutunun anlamını yitirdiği eskidir. işte o noktada allah, kendisi dışında
hiçbir şey olmadığı için yok olan "şey"lerin bilgi ve mahiyetini "olmadıkları gibi"
bilmekteydi. daha sonra da allahü teâla sonsuz rahmetiyle âlemleri ve âlemlerin nüvesi olan
insanı halk etmeyi diledi. bunu yaptı, çünkü "var olmak" bizzat hüsn ve güzelliğin adıdır. var
olmak, tabiî olarak iyidir, güzeldir. allahü teâla, kendiliğinden, zâtı itibariyle var olduğu ve
aynı zamanda da hüsn sahibi (güzel) bulunduğu için, bizler var olmanın güzel olduğunu,
ancak hüsn sahiplerinin var olabileceğini anlıyoruz. dolayısıyla allahü teâla, aslında varlığı
kendisi gibi vacib (mecburî) olmayan, opsiyonel (mümkin) varlık mertebesindeki beşer
âlemini gerçek varlık mertebesine çıkartarak yaratmıştır. çünkü allahü teâla'da zâtı itibariyle
güzele bir meyl vardır. cömert insanın cömertlik yapması gibi, allahü teâla da ilahî sıfatlarının
gereğini yapar. zira bu, bizim o'nu biliş şeklimizdir. zaten bu sebeple kur'an'da "yaptığınız iyi
işleri rabb'ınızdan, kötü işleri kendinizden bilin" denilir. nasıl ki çok cömert bir zât, size borç
para verip, "şununla git hastane yap, hayırlı iş işle" dese, siz de bunu yapsanız, "bunu yaptıran
ben değilim, şu kişidir" derseniz; ama bu parayı çarçur edince "bana bu parayı şu kişi şu iş
için vermişti de ben yedim, sebebi benim" derseniz, bu iş de aynen böyledir. yeryüzünde
yapılan tüm hayır allah'ın, tüm şer de sizlerindir.

mahlûkat yaratılınca, allah, insana özel bir paye vermeyi ve insanı kendi eserinden zevk
alacak, eserden müessire intikal edecek, kendisine iradesiyle kulluk edecek bir tabiatta
yaratmayı diledi. ona ruh üfledi. fakat ruh, ahirette beraber olduğu sahibi allah'tan ve diğer
ruhlardan ayrılmaktan hüzünlendi, üzüldü, sıkıldı. bu sebeple dünyada ontik bir ızdırâb
çekmeye mahkûm oldu. bu nedenledir ki insanlar daima birlikte oldukça sevinçli, yalnız
kalınca hüzünlüdürler. diskoda dans etmekten, cami cemaatinde beraber olmaya kadar, insanı
bu hüznünden ancak diğer ruhlarla birliktelik kurtarır. dolaysııyla insanın allah'a kulluğu,
tamamen insanın ihtiyacıdır. allah, insanları bir rahmet olarak yarattı; kâfiri de, mümini de.
aslında insan cehennemde de olsa cennette de olsa, sahibine dönmesi, onun için yok olmaktan
belki daha evlâdır.

en nihayetinde adem aleyhisselâm, cennetten bir zelle işleyerek çıkartıldı da beşeriyet ve


dünyadaki hayat, âlemde zuhur etti. hazret-i adem'in bu günahı işlemesinin izahı şudur ki
adem aleyhisselâm cennette gezerken yüksekte bir mertebe görmüş, bunu allah'tan suâl etmiş,
allah'tan "o mertebeye ancak allah uğruna ağlamakla erişilebilir" cevabını almış, ağlamak
istemiş fakat başaramamış, bu sebeple dünyaya gidip ağlamak istemiştir. allah da ona bu
muradını vererek, ondan bir zelle sâdır etmiş, bu zelle neticesinde adem dünyaya inip ağlamış
ve affolunmuştur. böylece allahü teâla, adem'i kullarına misal yapmış ve cennete ancak
istihkak (hak ediş) ile girilebileceğini adem şahsında âleme göstermiştir. adem'in de istediği
olmuş, o mertebeye erişmiştir. şaire "deme şu niçin şöyle, yerincedir ol öyle, bak sonuna sabr
eyle, mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler…" dedirten şey de budur. olacak şeyler
olacaktır. buna mâni olmanın da imkânı yoktur.

işte hayat budur. varlığı aklî bir zorunluluk olan allah'ın bir rahmet ve imtihan sebebiyle
yarattığı ve insanın kendisini gerçekleştirerek fâniliği hem maddî hem de manevî olarak
aşmak suretiyle rabb'ına borcunu ödediği, bu sayede istihkak ile cennete girerek, bir zamanlar
ayrıldığı allahü teâla'ya ve kardeş salih ruhlara yeniden kavuştuğu, böylece dünyadaki
ontolojik varlık ızdırâbını sona erdirdiği bir hikâyedir. varlık olmasaydı, bunların hiçbiri
olmayacaktı. ne büyük zulüm! bu hikâye, dünyadaki yegâne din olan islâmiyet vasıtasıyla
sürer ve insan ancak bu dinin şeriatına uymakla fıtrî olarak yaşar ve âlemle uyum içerisinde
kalır; yoksa kendi içinde ve dışarıda onunla bununla kavga eder, durur ve en nihayetinde de
sonsuz bir başarısızlık ve hüsran içerisinde ölür gider. işte hayata mânâ katabilen tek dünya
görüşü de budur. insan cennette ilelebet kalacaktır. yaşasaydı, bu dünyada da ilelebet yaşardı.
çünkü insanda rabb'ının bir ihsanı olarak ortaya eser koyma kabiliyeti vardır. insan sonsuz yıl
yaşasaydı; okunacak sonsuz kitap, seyredilecek sonsuz film, dinlenecek sonsuz müzik, sohbet
edilecek ve tanışılacak sonsuz insan olur, kimse de bu hayattan vazgeçmezdi. burada hayat
böyle olacaktı ise cennette, allah'ın sonsuzluğu ve kalpleri temizlemesi ile kim bilir nasıl
olacaktır...

bir hadis-i şerif'te, "insanın dünyadan gidişi de gelişi gibidir. nasıl ki yeni doğan bir bebek,
maişetinin temin edildiği yuvasından ayrılmak istemez, dünyaya gelirken ağlar ve inler, ölüm
döşeğindeki insan da ağlar, inler, dünyadan ve sevdiklerinden ayrılıp gitmek istemez. fakat
nasıl ki insan yavrusu, o daracık rahimden bu geniş, parlak ve ferah dünyaya çıktı mı eski
mekânını unutur gider, insan da bu belalı ve musibetli diyardan çıkıp da mevlâ'sını buldu mu,
dünyayı unutur." buyruluyor ki, hakikat de bundan ibarettir.

söylediğim her şeye itiraz edebilirsiniz. fakat bunu haklı olduğumu bilerek yaparsınız.
kâfirlerle mü'minler arasındaki fark budur. ben ise size, sizin haksız olduğunuzu bilerek itiraz
ederim.
06.10.2019 19:02 ~ 19:49 fenahuyluspazo
ürdünlü çocuğa öldüresiye vuran adam
 böyle eylemlerin sebebi çok basit, bu ülkede sosyal demokrat geçinen fakat dünyanın en
dangalak insanlarını bünyesinde toplamış, iğrenç bir parti var, onun bi tane de lideri var. hah,
işte, sebep o. hayvan kesmeyin, hayvanların muhakemesi var derler ama gidip çocuk döverler,
bunların sosyal demokratlığı ve ilericiliği sadece kâfirliğe dairdir.

https://pbs.twimg.com/…vsqz?format=png&name=900x900
https://pbs.twimg.com/…_o57?format=png&name=900x900
https://pbs.twimg.com/…1e0t?format=png&name=900x900
https://pbs.twimg.com/…aagbvu?format=jpg&name=large
06.10.2019 14:15 ~ 14:17 fenahuyluspazo
mansur yavaş'ın atatürk heykeli kararı
 doğru bir adım ancak yeterli değil.

kardeşim padişahın yaverinin amma heykelini yaptınız. biraz da bizzat padişahın kendisinin
heykelini yapsanıza?
06.10.2019 14:09 fenahuyluspazo
18-35 yaş arası gençliğin kapitalizmi bitirmesi
 yarrak gibi bir yazı.

kapitalizm öldü, çünkü dünya değişiyor. gelecekte de bu "18-35 yaş arası gençler"in istediği
dünyanın tam tersi bir dünya kurulacak: totaliter rejimler, demokrasilerden daha fazla iktisadî
çıktı ve refah üretecek. çünkü gelişen mikro işlemciler, kuantum bilgisayarlar, sibernetik
vasıtasıyla insan davranışlarının tahmin edilebilmesi gibi bilimsel gelişmeler sebebiyle tüm
ekonomik güç, merkezde toplanacak. demokrasiler bununla baş edemeyecek ve ya geri
kalacaklar ya da totaliter ülkeler haline gelecekler. sadece bu da değil, yapay zekânın
istihdamı düşürmesi sebebiyle oluşacak sosyal çalkantılarla bugün sarı yeleklilerle dahi baş
edemeyen demokrasiler başa çıkamayacak ama elinin altında ss'leri olan, bunları bastıracak.

geçtiğimiz yüzyılda komünizm ve faşizm, demokrasilerden çok daha başarılı ekonomik


büyüme yakaladı. ama merkezdeki karar alıcıların insanî zaafları, yozlukları veya yanlış
kararları sebebiyle battı. şimdi o merkezdeki geri zekâlı insanları çıkartın ve yerine binlerce
yıllık işlemi birkaç saniyede yapabilen kuantum bilgisayarları koyun.

n'oldu, fena girdi di mi? eheheh. babayı alacaksınız "18-35 yaş arasındaki gençler", totaliter,
iğrenç bir dünya kurulacak ve mal gibi içerisinde yaşayacaksınız. tinder'dan son
sevişmelerinizi yapın şimdiden. ileride merkezî atamayla olacak bu işler, devlet eliyle, nüfus
azlığı sebebiyle.
06.10.2019 13:53 ~ 13:55 fenahuyluspazo
aykut kocaman
 bok gibi kadrosuyla, santraforu olmadan, iki orta saha oyuncusuyla 4-4-2 oynayarak
kasımpaşa'ya üç tane salladı şimdiden.

bakın hoca böyle olur. öyle 15 oyuncu aldırıp "kanat oyuncularım sakat ühühüh" diyen ersun
yalan gibi düşük iq'lu adamlardan hoca olmaz.

anlayacaksınız yakında, seve seve de bu adam seneye bizim başımızda, siz de siktirin gidin
trabzon'u tutun hocanızla beraber.

fenerbahçe'mizi geri alacağız.


05.10.2019 16:03 fenahuyluspazo
erdoğan'ın kendi partisinin adını unutması
 erdoğan annesinin adını unutur, size koymayı unutmaz gençler. ümitlenmeyin.
05.10.2019 14:30 fenahuyluspazo
devlet bahçeli
 sağda solda en ufacık şeyde "mutlak kötülük... kötüsünüz... hiç götünüzü elletmemiş, kediniz
kumuna sıçarken hayvanın başını okşamamış kadar kötüsünüz" diyen tiplerin ölümünü umutla
beklediği kişi.

bunların ilk vukuatı da değil, nerede kendilerinden olmayan biri var, ölsün isterler.
inanmadıkları hakk teala'dan medet umarlar.

siz birer şerirsiniz, sırf kötülük için yaratılmış habis ruhlarsınız. arada hayırlı bir iş olsun diye
niyet edip bir araya gelirseniz dahi o iş sonunda şer olarak tahakkuk ediyor.

o denli kötüsünüz işte, mutlak kötülük budur.

ölümünün kafirleri sevindirmesi müslüman nezdinde büyük nimettir. herkes tarafından


sevilmek hem imkansız hem de matah bir şey değil. orospu çocukları seni sevse ne, sevmese
ne?
04.10.2019 08:40 fenahuyluspazo
kyk borçlarının silinmesi kanun teklifi
 devlet kredi almayanlara bugünkü bedel üzerinden, yasal faiziyle beraber yaklaşık 25-30 bin
türk lirası para verecekse olur dediğim mevzu.

yoksa sie. sürünün, bana ne. devlet benden alsın, sana versin... yok ya... zaten indirimli
akbilini ben ödüyorum, bilmem nerede 20 lira maliyetle menüyü iki liraya yediğinde aradaki
farkı ben ödüyorum, kaldırılan üniversite harcını ben ödüyorum. kyk'nı da mı ben ödiycem?
tekrardan sie...
03.10.2019 20:10 ~ 20:12 fenahuyluspazo
mehmet ali erbil'in 22 yaşındaki sevgilisi
 kız güzel değil ama şu bir hakikat ki, erkeğin ilacı kadındır. goethe gibi melankolik bir adam,
50 küsür yaşında 19'luk bir fıstığı ayıklamış ve "yeniden doğmuş gibiyim, ölüm filan
umurumda değil" demiştir ki, ne kadar hisli bir adam olduğuyla meşhurdur. yaşamak ve
ölümü unutmak isteyen, kadınlarla hemhâl olsun.

çünkü erkeğin kadına olan sevgisinin temelinde "fanîliği aşmak" fantezisi vardır, bu sebeple
seks, bir anlamda vuslattır.
02.10.2019 16:49 fenahuyluspazo

You might also like