You are on page 1of 25

Emre_1974tr (3.

Kısım)

Karıncalar ve Süleyman Peygamberin Ordusu

Neml Süresinde anlatılan olayda karıncaların Süleyman Peygamberi nasıl tanıyabildikleri konusu günümüzde
bazı kişilerce soruluyor. Cevaplayalım;

Süleyman'ın ordusu sadece insanlardan değil, cinlerden ve kuşlardan da oluşuyordu:

Kutsal Kuran
27:16 Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve şöyle dedi: "Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden
biraz verildi. Kuşkusuz bu, apaçık lütfun ta kendisidir."

27:17 Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları, Süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir
biçimde sevk ediliyorlardı.

27:18 Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza
girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp geçmesin."

21:79 Süleyman'a, doğru anlama yeteneği bağışladık. Her birine bilgi ve bilgelik verdik. Davud'un emrine
dağları ve kuşları verdik. Biz bunları yapmıştık.

Ayetlerde görüldüğü üzere Süleyman peygamber kuşlarla, cinlerle ve hatta dağlarla iletişim halindedir. Yani
doğa/tüm canlılar onu yakından tanımaktaydı. Kendisinin ve ordusunun adı/şöhreti o dönemde bütün
hayvanların dilindeydi. Ayrıca böylesine müthiş bir ordu hep birlikte hareket halinde gelirken herkes tarafından
kolayca tanınacaktır. Ve yine bu kalabalığın parçası olan kuşların tabiatta diğer canlılarla iletişimi de
unutulmamalı. Yani karıncaların bireysel olarak Süleyman Peygamberi tanıması da şart değil burada, ordusunu
tanıdıklarından dolayı, ezilmemek için yuvalarına çekiliyorlar.

Ayrıca yine Kuran'da, bazı insanlar dışında tüm canlıların sürekli olarak Allah'ı andıkları da bildirilmektedir.

Kısacası böceklerin, hayvanların ve tüm doğanın dilini bir gün teknoloji ile deşifre edersek sanılandan çok daha
fazla şey bildiklerini göreceksiniz.

Bu arada, evvelden, karıncaların ses kullanmadan hormonlarla işaretleştiği kabul ediliyordu. Ama Kuran'da da
belirtildiği gibi, karıncaların sesli konuştuğu ortaya çıktı günümüzde:

https://www.youtube.com/watch?v=pYdwdu3J5CA

Hatta konuşma dilleri çözülmeye bile başlandı:

https://www.science.org/content/article/shhh-ants-are-talking

Ve ilginçtir, Süleyman'ın sesini işittiği karınca da dişi idi. Ve ayrıca zaten işçi karıncaların hepsi dişidir:

https://www.miracles-of-quran.com/ants.html

Başka bir deyişle son buluşlarıyla bilim yine Kuran'ı doğruladı ve tüm dünyada bu konu konuşulmaya başlandı.

Selam ve sevgiler
Kuran çoktanrıcıların nüfusu azaltmaya çalışacağını söylüyor

Kutsal Kuran:

6:137 Aynen bunun gibi, müşriklerden birçoğuna, Allah'a ortak koştukları putlar öz evlatlarını öldürmeyi güzel
göstermiştir ki, hem onları yok etsinler hem de dinlerini karmakarışık hale getirsinler. Allah dileseydi bunu
yapamazlardı. O halde onları, düzdükleri iftiralarla başbaşa bırak.

14:46 Tuzaklarını kurmuşlardı ama Allah katında da onlar için tuzak var. Zaten onların tuzakları dağları yerinden
oynatacak türden olsa neye yarar!

2:205 Yanından ayrıldığında / işbaşına geçtiğinde yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe
koyulur. Oysa ki Allah, fesadı sevmez.

Selam ve sevgiler
Narsistik enerji vampirleri

Narsistik enerji vampirleriyle ilgili notlarımı derli toplu vereyim:

Felak
-De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin
kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”

Nas
-De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden,
insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.”

-Allah’tan başka dostlar edinenlerin örneği, kendisine ev edinen dişi örümceğin örneğine benzer. Gerçek şu ki,
evlerin en çürüğü (en güvensizi) dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi !(29:41)

Dikkat, tüm dünyada enerji vampirlerinin ve şeytanların enerjisel/telepatik saldırıları iyice artmış durumda, artık
her türlü felakete hazırlıklı olun.

Cern'de deney adı altında kötü varlıkların ve enerjilerinin dünyamızdaki etkinliklerinin arttırıldığı iddiaları var.

Enerji vampirleriyle görüşmeseniz bile, aynı binada oturmanızın bile sizi mahvedebileceğini söylemiştim. Bunun
dışında, kendisini düşünmeniz, zihninize getirmeniz de enerjinizi ve iyiliğinizi çalmasını (buna karşılık kendi
negatif enerjisini size aktarmasını) sağlayacaktır.

Ayrıca cinsel ilişkilerin görünmez enerji kancalarının takılmasını sağladığını belirtmeye gerek bile yok. Yani eğer
bir enerji vampiri ile, bir kerelik bile seks yaparsanız yine karanlığa adım attınız demektir.

Ve enerji vampirlerinin bazı türleri (farkında olarak enerji çalanlar) şeytani varlıklarla işbirliği içindeler. Onların
sizleri de ele geçirmesini sağlıyorlar. Tam birer tahrip ediciler. Hedefleri imtihanı kaybetmeniz.

Serbest seksin yasak olma nedenlerinden biri de bu olmalı. Kötü enerji ve varlıkların, dünyaya yayılıp insanlığı
avuçlarının içine almalarına engel olmak veya frenlemek. Örneğin batıda cinsel yolla başkalarına da geçip
hakimiyet sağlayan yıkıcı varlıklara Jezebel denmekte.

Malum varlıkların ve enerji vampirlerinin dünyada etkinliğinin artmasına neden olan diğer gelişmeler: İnternet
gibi teknolojiler nedeniyle iletişimin artması, radyasyon ve elektromanyetik kirliliğin artması, tabiatın bozulması,
savunma ve denge sistemlerimizin çökmeye başlaması.

Kısacası bugüne kadar iyilik ve iman yolunda yeterli olan veya sizi ayakta tutan şeyler, yaptıklarınız artık yeterli
olmayabilir. Daha fazla çaba göstermenizin ve de dikkatli olmanızın gerekebileceği karanlık ve zorlu bir döneme
girdik. Her açıdan...

İçinde bulunduğumuz zorlu dönemde "Allah'a tam teslimiyet" çok önemli; Bakara Suresi 112. ayet: Hayır, kim
iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve
onlar mahzun olmayacaklardır.

Narsistik kötülük/enerji vampirliği tıpkı bir örümcek ağı gibi dünyayı hızla sarıyor ve kollarını her yere uzatmaya
çalışıyor şu günlerde.

Hani filmlerde vampirler veya zombiler insanları ısırarak herkesi kendine dönüştürür ya, işte İblis sözde-
hakimiyetini sağlamak için bu sistemi uyguluyor, etkilediği narsist enerji vampirleri aracılığıyla zihinsel zehrini
topluma aşılıyor ve tüm insanlığı dönüştürmeye çalışıyor.

Tabii yine herkes hakettiğine kavuşuyor, sapmayı hakeden sapacak, içindekilerle yüzleşecek. Kurtuluşu
hakeden ise ama onlardan uzak durarak, ama namaz, iyilik ve diğer vesileler ile arınacak bu ağdan. Tabii
burada sonsuz seçiminizin ne olduğu önemli.
Narsistik enerji vampirlerinin sayısı ve arsızlığı sokaklarda da her geçen gün daha artıyor. Biz empatların
peşindeler ve etrafı kolaçan etmek için genellikle bisikletle yolculuk yapmaktalar.

Hollywood son 3 yıldır filmlerinde süper kahramanları ya öldürüyor ya da kötülüğe dönüşmüş hale getiriyor,
dikkat...

Dünyayı saran narsistik örümcek ağı daha da hızlanarak her yeri kaplıyor. Çember gittikçe daralıyor.

İblis ve onun insan uşaklarından olan narsistik enerji vampirleri az zamanları kaldığının farkındalar, bu yüzden
ellerinden geldiğince hızlı bir şekilde daha çok insanı tahrip etmek, toksik ağlarına dolamak ve kendileriyle
cehenneme çekmek için çalışmalarını yoğunlaştırdılar.

Bu şeytan ve uşaklarının genel olarak ağlak, hüzünlü ve öfke dolu karakterleri var. Korkularınızdan ve
merhamet duygunuzdan yararlanarak sizi ele geçirme veya imha etme eylemlerini gerçekleştiriyorlar.

Narsist enerji vampirleri empatların zıttıdırlar ve onları hedeflerler. Onların ışığının, enerjisinin, iyiliğinin,
imanının, kişiliğinin ve umutlarının peşindeler. Kendi kişiliklerini malum varlığa teslim ederek zombileşmiş
durumdalar ve karakter olarak tek tipler, kolektifler.

Aslında İblis'in onların üzerinde egemenliği yoktu ama bilinçaltından veya tamamen farkında olarak onunla
işbirliğine gidip bireyselliklerini ortadan kaldırmış durumdalar. Tek bir merkezden yönetilen, benlik duygusunu
kaybetmiş, o varlığın karakterini almış robotlarlar.

Tabii bir de bunların tamamen teslim olmamış, bazısında iç çatışma ve mücadele halinde olan, farklı
derecelerde cinlenmiş olan versiyonları da var. Ama malign türleri tamamen örümcek ağının yapısına katılmış
gözüküyorlar.

Narsistik enerji vampirleri kendilerinin Tanrı'dan bile daha zeki olduğunu düşünürler ve hatta panteist felsefe
içinde kendilerine tapınırlar. Çok dindar gözükenleri bile mutlaka şirk içindedir ve derine inince gerçekte kolektif
yapılarında benlikleri bile pek yoktur/kalmamıştır.

Enerji vampirlerinin diğer canlılardan enerji ve karakter emdiğini ve de telepatik etkilerinin olduğunu
söylemiştim. Yapacağınız küçük bir araştırmayla bilimin artık telepatinin ve enerji emiliminin gerçekliğini
keşfettiğini/ispatladığını çok rahat bir şekilde görebilirsiniz.

Bunlar artık paranormal falan değil, biyolojinin ve psikolojinin konusu ve doğal/fiziksel bedensel özellikler...

Bu arada Felak ve Nas Sureleri cin ve insan narsistlerin telepatik saldırılarına da dikkat çekmekte...

Ve malign narsistler kendilerindeki olumsuz özellikleri karşısındakilerde görürler, onlara yansıtırlar, hatta ayette
belirtildiği üzere kimisi bu davranışını ahiret yaşantısında da sürdürmeye kalkar: 38:62 "Nasıl oluyor da kötü
olarak saydığımız insanları göremiyoruz?"

57:13 O gün ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadınlar, iman edenlere şöyle derler: "Bize bakın da ışığınızdan bir
parça alalım." Şöyle denir onlara: "Arkanıza dönün de bir ışık arayın." Nihayet aralarına kapısı olan bir sur
çekilir. İçinde rahmet vardır onun. Dış tarafı ise bir azap.

Bu Hadid Suresi 13. ayetin İngilizce tercümesinde "ışığınızı emelim" ifadesi kullanılıyor. Kısacası; bu dünyada
enerjinizi, iyiliğinizi ve kişiliğinizi çalmaya çalışan kötü karakterli enerji vampirleri ahirette de son defa ve panikle
aynı yola başvurmaya kalkacaklar.

Ayetlerde anlatılan, hak ettikleri doğrultuda kalpleri/zihinleri mühürlenmiş kişiler de yine bireyselliklerini ve
benliklerini kaybetmiş, zombileşmiş tek tip narsistik karakterlerdir.

***

Malign narsistik enerji vampirleri (veya onların zombileşmiş zihinlerine hükmeden varlıklar) telepatik yanlarıyla
başkalarının düşünce ve duygularını çok iyi bilirler aslında, ama empattan farkları, karşısındakinin
mutluluğundan değil, çoğunlukla felaketinden haz duymalarıdır.
Narsistik örümcek ağı bir manyetik alan/enerji gibi her yeri hızla sarmaya devam ederken, ağlak ve öfke dolu
dişi karakterde olması sizi yanıltmasın, kadın erkek ayrımı yapmadan tüm insanları bünyesine katıp
dönüştürmeye çalışmakta.

Şu yazımda bahsettiğim şifalı gıdalar listesine sarımsağı da ekleyin. Filmlerde vampirlerle mücadelede
kullanılması boşuna değildi, kötü enerjilere karşı koruyucu ve arındırıcı etkisi var:
http://emre1974tr.blogspot.com/2012/04/insanlarn-ve-cinlerin-kotu.html

***

Star Wars serisi putperest/panteist ruhçu öğretiyi içeren bir masal anlatmakta. Evet bu bilim kurgu filmindeki
öykü pagan ama içinde uyarı olarak alabileceğimiz önemli işaretler de içermekte.

Özellikle narsistik enerji vampirlerinin karakteristik ve fiziksel özelliklerini "Sith"ler yoluyla sembolize ederek
sunmakta.

Bu sahnede Sith Palpatine kendine kurban olarak seçtiği ve dönüştüreceği Anakin'in (dönüşünce Darth Vader
olacak) zaaflarını telepatik olarak zaten biliyor ve onu yönlendiriyor:

https://www.youtube.com/watch?v=dATuq8O3920

Şu sahnede Sithlerin yaptığı el harekeretini gerçekte de ileri derecedeki narsist enerji vampirleri yapmakta. Ama
tabii ki filmlerdeki tarzında etkisi olmamakla birlikte bu avuç içini size doğru tuttuğu el hareketi uzaktan enerjinizi
emebilmesini ve hatta kendi toksik enerjisini ise size aktarmasını sağlamakta maalesef:

https://www.youtube.com/watch?v=T-NvFIK_beQ

Narsistik enerji vampiri özellikle siz arkanızı döndüğünüzde sinsice, göbeğini hoplatarak ve genelde sessiz
güler(videodaki 4:05 anındaki sahne):

https://www.youtube.com/watch?v=DSX9Q8-p5Mw

Bu arada Darth Vader'ın öfke ve hüzün anında etrafına enerjisiyle talepatik saldırıyla zarar vermesi de ileri
derece narsistlerin gerçek hayatta yapabildiği birşeyi abartarak da olsa göstermekte. Ve yine Darth Vader'ın
mekanik ve ürkütücü nefes alıp verişi de narsist öfkeli ve de hüzünlü solunumu abartarak da olsa bize gösterme
hedefinde.

***

Star Wars öyküsünde sunulan narsistik enerji vampirlerinin deşifresine devam edelim.

Bu arada, George Lucas'ın Yıldız Savaşları dünyasında Türkçe isimler de kullandığı bilinen birşey. Anakin'in ne
anlama geldiğini pek kimse çözemedi ama yine muhtemelen Türkçe bir isim. "Ana" ve "kin" kelimelerinin
birleşiminden doğuyor ve "en şiddetli kin", "en büyük kinci" gibi bir anlamı var. Zaten filmleri seyreden bu ismin
karakteri iyi şekilde yansıttığını bilecektir.

Şimdi aşağıda linkini vereceğim sahne Anakin'in karanlık tarafa geçişi diye adlandırılan sinir bozucu ve şiddet
içeren bir sahne bu yüzden herkese tavsiye etmem. Ben hangi saniyede ne olacağını bildiğimden gerekli
noktalarda gözlerimi kapatıyorum mesela...

Palpatine'nin 1:02 anında çıkardığı ses yine narsistik enerji vampirlerinin özellikle evde yalnızken çıkardığı
sesin türevidir. Ya da merdiven çıkarken falan zorlandıysa kalabalık ortamda da nadiren bu böğürme ve çığlık
karışımı sesi çıkarabilirler.

Narsistik enerji vampirleri sizin merhametinizden yararlanarak sizi avlamaya ve de aynı zamanda
korkularınızdan faydalanarak sizi ele geçirme veya imha etme işlemini gerçekleştirmeye çalışırlar demiştim.
Burada Anakin'in eşi Padme'yi kaybetme korkusunu kullanıyor Palpatine. Ve aynı zamanda bu sahnenin 3:19
anından itibaren kendini acındıracak konuma sokarak Anakin'in merhamet duygusundan da yararlanıyor ve
onun da kendisi gibi cinlenmesini, karanlığa geçişini sağlıyor. Narsist vampirlerin ağlaklığını burada da
görüyoruz. Zaten bu anlarda Palpatine'nin fiziksel olarak da gerçek şeytani bakışları ve de ürkütücü yüzü ortaya
çıkmıştır. Ve 4:18 anından itibaren işler istediği yönde gelişinde ağlaması yerini birden narsist gülümsemeye
bırakmıştır. Ve daha sonra da öfke dolu homurdanmasına ve gerçek ses tonuna...

https://www.youtube.com/watch?v=q0r4jNhG9Z4

Tabii burada Anakin Darth Vader'a dönüşürken kendisiyle yüzleşti yine. İçinde zaten hep var olan şey açığa
çıktı. Palpetine ise bu işin vesilesi oldu.

***

Kuran'da bahsedilen kötü insanların narsistik yanlarına bir bakalım:

Narsistler neyin doğru neyin yanlış olduğunun farkındadırlar aslında, ama kendilerini kural dışı görürler.

83:2 Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar.


83:3 Onlara vermek üzere tartıp ölçtükleri zaman, eksiltmeye giderler.

2:44 Halkı iyilik yapmağa çağırıp dururken kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitabı da okuyorsunuz? Aklınızı
kullanmaz mısınız?

Kendilerindeki kötülüğü karşısındakilere yansıtırlar, buna karşılık karşısındaki insandaki iyiliği ise kendilerinde
görürler.

83:32 İnsanları gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık bunlar." derlerdi.
38:62 "Nasıl oluyor da kötü olarak saydığımız insanları göremiyoruz?"

Kendi mazlum ve iyidir, buna karşılık karşısındaki suçludur ona göre:

26:19 - "Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!"

2:11 Onlara "Yeryüzünde yozlaşmaya ve çürümeye yol açmayın!" dediklerinde "Biz sadece düzeltmeye ve
iyileştirmeye çalışıyoruz!" diye cevap verirler.

40:37 "Göklerin sebeplerine ulaşırsam, Musa'nın tanrısına da ulaşırım. Ben onun yalancı biri olduğunu
düşünüyorum." Firavun'a, yaptığı işin kötülüğü bu şekilde süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı
hep kayıptadır.

En ünlü narsistlerden biri de İblis'tir. Kendini Tanrı'dan bile daha zeki ve doğru görmekte, dolayısıyla kibir
doludur. Adem'e secde olayında da aklı sıra Tanrı'ya akıl vermeye çalışmaktadır:

2:34 O vakit biz meleklere, "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş,
kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu.

38.76 İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."

Yine ayetlerde anlatılan bir diğer ünlü narsist Firavundur.

Firavun insanlara zulmetmekten keyif aldığı gibi, hiçbir zaman pişmanlık duymuyordu yaptıklarından. Zaten
yaşam gayesi diğerlerini köleleştirmek veya imha etmektir. Merhametsiz ve zalimdir:

2:49 - (Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva
görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir
imtihan vardı.

Firavun kendisini Rab/Efendi ve üstün varlık olarak görmekte, tıpkı diğer narsistik insanlar gibi:

79:24 Dedi ki: "Ben sizin en yüce rabbinizim."


7:123 - Firavun: "Ben size izin vermeden iman ettiniz ha!" dedi. "Şüphesiz bu bir hiledir, siz bunu şehirde
kurmuşsunuz, yerli halkı oradan çıkarmak istiyorsunuz, sonra anlayacaksınız!" 7:124 - "Ellerinizi ve ayaklarınızı
çaprazlama kestireceğim, sonra da bilin ki, sizi astıracağım."

Birisi iyi ve doğru birşey yaparsa öfkelenirler ve üzülürler. Çok kıskançtırlar.

7:126 - "Senin bize kızman da sırf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır. Ey Rabbimiz!
Üzerimize sabır yağdır ve canımızı müslüman olarak al." derler.

40:26 - Bir de Firavun: "Bırakın beni, öldüreyim Musa'yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi
değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum" dedi.

İstediğiniz kadar delil getirin, gerçeğe yönelmezler, yanlışı ve şirki benimserler. Kendilerini hep iyi, doğru yolda
görürler, durum tam tersi olduğu halde.

10:75 - Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u âyetlerimizle Firavun'a ve cemaatine gönderdik. İman
etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular.

43:47 - Musa onlara mucizelerimizi getirince onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.

7:176 - Dileseydik onu, o ayetlerle yüceltirdik. Ama o, sonsuza dek kalacakmış gibi, yerküreye bağlandı; iğreti
arzularına uydu. Onun durumu şu köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan dilini sarkıtarak solur, kendi haline
bıraksan dilini sarkıtarak solur. Ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneği işte budur. Bu hikâyeyi anlat ki düşünüp
taşınabilsinler.

Narsistik enerji vampirleri cinlerle bağlantı içindedir, bilinçaltından da olsa onlarla işbirliğindedirler:

26:221 - Size söyleyeyim mi, şeytanlar kime iner?


26:222 - Her bir dönek/iftiracı günahkâr üzerine iner onlar.
26:223 - Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.

Sonsuza dek imtihan edilcek olsalardı bile kötülüğü seçeceklerdir:

6:28 İşin doğrusu şu: Önceden gizlemekte oldukları karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi
mutlaka yineleyeceklerdi. Doğrusu onlar, tam yalancıdırlar.

Bakışlarından ve sözlerinden narsist karakteristik kolayca farkedilebilir:

47:30 Dileseydik onları sana mutlaka gösterirdik de sen onları yüzlerinden kesinlikle tanırdın. Zaten sen onları,
sözlerinin tarzından da tanırsın. Allah tüm yaptıklarınızı biliyor.

İkiyüzlü yani münafıklardır. Aynı zamanda başkalarının enerjilerinin ve ışıklarının peşindedirler bu vampirler:

57:13 O gün, ikiyüzlü erkekler ve kadınlar gerçeği onaylayanlara, "Bize bakın da sizin ışığınızdan alalım"
diyecekler. Onlara, "Geriye dönün de ışık arayın" denir. Aralarına, iç taraftaki merhametle, dış taraftaki azabı
ayıran kapılı bir engel konacaktır.

Başkalarını da saptırmaya ve kendileriyle birlikte cehenneme çekmeye çalışırlar:

29:12 İnkâr edenler, iman edenlere dediler ki: "Bizim yolumuzu izleyin, sizin günahlarınızı biz taşırız." Oysa
onlar, iman edenlerin günahlarından hiçbir şeyin taşıyıcısı değillerdir. Gerçek şu ki, onlar tamamen yalancıdırlar.

Felak ve Nas Sureleri cin ve insan narsistlerin telepatik saldırılarına da dikkat çekmekte:

Felak
-De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin
kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”

Nas
-De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden,
insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.”

***

Joker gibi İlluminati yapımı filmler kötüleri/narsistleri toplumun kurbanı olmuş ve de sözde dualite(zıtlıklar)
gereği birilerinin üstlenmesinin şart olduğu pis rolü üstlenmiş gizli kahramanlar gibi gösterir. Amaç kötülüğü ve
günahı yüceltmek ve insanları karanlığa yuvarlamak.

NARSİSTİK ARTÇI SARSINTI

Kuran 29:41 -Allah’tan başka dostlar edinenlerin örneği, kendisine ev edinen dişi örümceğin örneğine benzer.
Gerçek şu ki, evlerin en çürüğü (en güvensizi) dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!

Narsist enerji vampiri, hedeflediği kurbanları yıkım ağına sokan bir örümcek varlığı gibidir. Narsist dişlerini
zihninin derinliklerine sokar ve zehirini serbest bıraktığında, felç edici etkisi vardır ve de kurbanının hayat
enerjisini ona taktığı enerji kancasıyla emer. Enerji vampirindeki zehirli nörotoksin, kurbanları narsist ağa
dolaştırır. Empatı yani hedefledikleri iyi insanı kendi karanlık taraflarına çekmeye, ağlarının parçası haline
getirmeye, bu gerçekleşmiyorsa onu imha etmeye çalışırlar.

Narsistle yollarınızı ayırdığınızda artçı sarsıntısı, kişide kasıtlı olarak hedeflenen büyük bir cadılık/büyücülük
taktikleri dizisi gibidir.

Narsist tarafından hedeflenen kişi, kendini Narsisist ağının yıkıcı etkisinden kurtarmaya başladıktan sonra, aşırı
stres ve depresyonla karşılaşmalar yaşanabilir. Narsisti hayatınızdan atma aşamasından ve özgür olmak için
“savaştan” geçme şoku son derece streslidir.

Artçı sarsıntı, Narsistik kötülük ağına karşı yoğun savaşın yansımasıdır.

Bir narsistik enerji vampirinden tamamen uzaklaşıp onu hayatınızdan çıkarınca ve onun ağından çok uzaklarda
olduğunuzda artık güvende olduğunuzu düşünebilirsiniz.

Ama size enerji kancasını takmış bir cinlenmiş narsist gider ayak son ve de en yıkıcı kozunu oynar.

Ayrılışından kısa bir süre sonra narsistik vampirin ve de onu yöneten cinlerin üzüntüleri ve öfkeleri telepatik
olarak sizin yani empatın içinden/derinliklerinden yüzeye doğru belirgin bir şekilde yükselmeye başlar. Tam da
narsistik kişiden kurtulduğunuzu ve artık güvende olduğunuzu düşündüğünüz dönemde (hani korku filmlerinin
sonlarında iyi adamın herşeyin bittiğini düşünüp rahatladığı anda birden felaketle karşılaşabilmesi gibi) birden
kendinizi lanetli bir dönemin içinde bulabilirsiniz. Narsist vampir sizden uzaklaşmadan hemen önce sanki,
patlayacak ve sizi imha edecek şekilde senkronize edilen bir saatli bombayı üstünüzde bırakmış gibidir.
Hayatınızdan çıkmasının hemen ardından nedeni açıklayamayan kafa karışıklıkları, depresyon, sizde ve
sevdiklerinizde birden beliren sağlık sorunları ve ekonomik sıkıntılar, kazalar ve diğer felaketler kabus gibi
üstünüze çöken olaylardan sadece birkaçıdır.

Narsistik ağa manevi olarak saldırdığınızda (insan ve cin narsistleri kızdırdığınızda), ağ yapısı nedeniyle, iblisler
ağı boyunca bir sinyal gönderdiği için, çeşitli bölgelerden beklenmedik bir şekilde etkilenebilir,saldırılar olabilir.

Bir narsistle yollarınızı tamamen ayırdıktan ve coğrafya olarak da ondan uzakta yaşamaya başladıktan sonraki
ilk bir yıl çok kritik gözükmekte. Bu dönemde Allah'a tam teslimiyet, namaz ve iyilik gibi ibadetleri bolca yapmak,
ginseng gibi arındırıcı süper besinleri almak daha da önem kazanıyor.

Peki neden bu artçı sarsıntı yaşanabiliyor bazı empatlarda?

1- Bahsettiğim üzere cinlenmiş narsist sizden uzaklaşırken öfke ve üzüntü içinde şeytani ağdan da destek
alarak son kozunu oynuyor ve telepatik saldırı başlıyor. Zaten gerçek amacı en başından beri sizi mahvetmekti.

2- Narsist enerji vampiri empatın kişiliğini çalarken, kendi toksik enerjisini de ona aktarıyor ve dönüştürmeye
çalışıyor demiştik. Ağın yıkıcı ve dönüştürücü etkisini az veya çok bünyesine almış olan empat geçici bir süre
de olsa bazı narsist özellikler sergileyebiliyor. Cinlenmiş narsist hayatından çıktıktan sonra empatın içinde kalan
bu enerjinin kendiliğinden temizlenmesi aylar sürebiliyor. Ve bu arınma gerçekleşinceye kadar sıkıntılar
yaşayabiliyor. Bu yüzden bahsettiğim , ibadet ve diğer arınma çabaları süreçteki ilk bir yılda çok daha önem
kazanıyor.
3- Empat, narsist enerji vampiriyle temastayken onunla mücadele yöntemleri geliştirmiş, iç dünyasında da
sürekli ona karşı koymuştu. Ama enerji vampiri hayatından çıkınca, empat tehlikenin geçtiğini düşündüğünden
bu manevi mücadelesinde hemen gevşeklik gösterebiliyor. Ve bu da birden savunmasız hale gelmesine neden
olabiliyor. Ayrıca, bilinçaltında kalmış etkilerin su yüzüne çıkmasına veya etkilerini arttırmasına neden olabiliyor.

Selam
Kutsal Kur´an piyasadaki sahte İncillerin hatalar ın ı
düzeltir

Evet piyasadaki sahte İnciller ve sahte Tevrat insan yazımı birer hadis kitaplarıdır.

Buhari ne ise Markos, Lukka veya Yuhanna da odur. İnsan gözlemi hadis kitaplarılar.
Şimdi elimizdeki tek gerçek kutsal Kitap olan Kuran’ın piyasadaki sahte İncillerin hatalarını
nasıl düzelttiğine örnekler verelim.
Değiştirilmiş sahte İncil yani insan yazımı hadis kitabı şöyle der:
“Yine size derim: Devenin iğne deliğinden geçmesi zengin adamın Allah’ın melekûtüna
girmesinden daha kolaydır”.
Tabii Kuran helal yoldan elde edilmiş zenginliği ve zenginleri överek değiştirilmiş İncil(ler)in
bu sinsi propogandasını suratlarına çarpar. Ayrıca yukarıdaki değiştirilmiş incil sözünün de
gerçeğini yazarak yine değiştirilmiş kitapların ipliğini pazara çıkarır:
A’raf Suresi 40 Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var
ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar
cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.
Yani zenginler değil, büyüklük taslayanlar inkarcılar deve iğne deliğinden geçmedikçe
cennete giremeyeceklerdir.
Kuran, zenginliğin ve nimetlerin yanı sıra bilimi ve bu yolda çalışmayı da destekler. Ve
gerçekleri sunar. Zaten bu sayede İslam’ın ilk dönemlerinde Müslümanlar birdenbire
olağanüstü bir medeniyete ulaştılar.
***
Yine Hıristiyanlıktaki cennet inancı da ruhçuluk doğrultusunda şekillenmiştir.
Belki ilk bakışta bedensel ve maddi ahiret dünyasını kabul etmektedir değiştirilmiş İncil,
ama gerçekte pagan mistisizmdeki gibi, oradaki yaşam derviş-aziz yaşantısı gibi kabul edilir.
Yeme içme ve cinsellik-evlilik gibi nimetler olmayacaktır değiştirilmiş İncil`e göre:
Matta 22: 30 “Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki
melekler gibidirler.
Luka
20: 34 İsa onlara şöyle dedi: “Bu çağın insanları evlenip evlendirilirler.
20: 35 Ama gelecek çağa ve ölülerin dirilişine erişmeye layık görülenler ne
evlenir, ne evlendirilir.
20: 36 Bir daha ölmeleri de söz konusu değildir. Çünkü meleklere benzerler ve dirilişin
çocukları olarak Tanrı`nın çocuklarıdırlar.
Çünkü bilindiği üzere, ruhçuluğa göre maddi nimetler kötüdür ve insanoğlu dünya-ahirette
bu nimetlerden uzak kalmalıdır.
Bu kabuller yine tasavvuf gibi öğretilerle daha sonraları İslam dünyasına da aşılanmaya
çalışılmış, insanın ahiret yaşantısında tanrısallaşacağı, birleneceği ve maddi nimetlerden
ebediyen uzak kalacağı inancı ustaca işlenilmiştir.
Ama gerçekte ise Kuran`a göre tam tersine, nimetler insanlar için yaratılmış olağanüstü
hediyelerdir ve ahirette sonsuza dek insanlar bu hediyeleri deneyimleyecektir. İnsanoğlu
sonsuza dek insan olarak kalacaktır:
“Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet aldığı her şey var. ve siz orada süresiz kalacaksınız. “(Zuhruf Suresi
71. )

Cinsellikten satranca kadar aklınıza gelebilecek tüm nimetler vardır cennette:


–De ki “Allah`ın kulları için verdiği süslenecek şeylerle rızık olarak verdiklerinin temiz
olanlarını kim yasak edebilir?”yine de ki “bunlar dünyadaki inançlı kişilerindir.
ahirette ise yalnız onlarındır”. ayetlerimizi anlayanlara bu şekilde açıklamaktayız.
(Araf süresi 32. ayet)
***
http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/ruhculugun-hristiyanlktaki-tezahurleri.html
***
PİYASADAKİ SAHTE TEVRAT’A GÖRE BİR BABA KIZINI KÖLE OLARAK SATABİLİRMİŞ
Evet yanlış okumadınız, sahte Tevrat’a (hadis kitabı) göre bir baba borcuna karşılık kızını
köle olarak satabiliyor ve işin daha da kötüsü, Köleliğe satılan bir kız, sıradan bir erkek
kölede olduğu gibi altı yılın sonunda serbest de bırakılmaz.
MISIRDAN ÇIKIŞ 21
7 “Eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak. 8
Efendisi kızla nişanlanır, sonra kızdan hoşlanmazsa, kızın geri alınmasına izin vermelidir. Kızı
aldattığı için onu yabancılara satamaz. 9 Eğer cariyeyi oğluna nişanlarsa, ona kendi kızı gibi
davranmalıdır. 10 Eğer ikinci bir kadınla evlenirse, ilk karısını nafakadan, giysiden, karılık
haklarından yoksun bırakmamalıdır.
Neyse ki elimizdeki tek kutsal kitap olan Kuran piyasadaki sahte Tevrat’ın (hadis kitabının)
bu hatasını da düzeltir.
Ne kız ne de erkek kimse köle olarak veya başka birşey olarak satılamaz.
Bırakın kendisini, bir kimsenin kalemini bile izinsiz alamazsınız.
https://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/kuran-koleligi-kaldrmstr.html?
fbclid=IwAR3OswM88Bi5URhRLG1636OGpJ2hNQsJhEjpzlerjHIw8vPP8MBUvV6d1JI
***
Gerçekte bir hadis kitabı olan sahte Tevrat’ta Yusuf’un gelecekle ilgili gördüğü rüya
gerçekleşemiyor. Çünkü annesi kavuşamadan hayatını kaybediyor bu hadis kitaplarında:
Yaratılış 37:9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm”
dedi, “Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.”
Yaratılış 37:10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: “Ne
biçim düş bu?” dedi, “Ben, annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?”
Yaratılış 35:19 Rahel öldü ve Efrat –Beytlehem– yolunda gömüldü.
Yaratılış 43:26 Yusuf eve gelince, getirdikleri armağanları kendisine sunup önünde yere
kapandılar.
Yusuf’un rüyasında anne ve babası ve kardeşlerinin kendisinin önünde eğilmeleri
sembollerle gösteriliyor. Ama görüldüğü üzere sahte Tevrat’a göre annesi bu olayı
yaşayamadan bu dünyadan ayrılmış durumda. Ve böylece gelecekle ilgili kendisine
gösterilen bu bilgi tam gerçekleşememiş oluyor.
Ama Kutsal Kitap Kuran bu olayın gerçek halini anlatır.

Rabbin, peygambere gelecekle ilgili gösterdiği rüya elbette bir bilgi idi ve aynen
gerçekleşecekti.
Yusuf Suresi
12:4 Yusuf, bir zamanlar babasına: “Babacığım, on bir gezegeni, güneşi ve ay’ı
gördüm, onların bana secde ettiklerini gördüm” dedi.
12:100 Ana-babasını tahtın üstüne çıkardı. Hepsi, Yusuf’un önünde secde eder gibi
eğildiler. Yusuf dedi: “Babacığım, işte bu, benim önceden gördüğüm rüyanın
yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. O, bana çok güzel lütuflarda bulundu. Şeytan,
benimle kardeşlerim arasına yamukluk soktuktan sonra, O beni zındandan çıkardı.
Sizi de çölden getirdi. Rabbim, dilediği şeyde çok ince lütuflar sergiliyor. Alim olan
O’dur, Hakim olan O’dur.”
Evet Kuran Yusuf’un annesinin yaşadığını, ona kavuştuğunu ve ailenin diğer fertleriyle
birlikte onun önünde eğildiğini anlatarak rüyanın gerçek hayatta karşılığını bulduğunu
belirtir.
Ve yine hadis kitapları olan piyasadaki sahte İncillerin/Tevrat’ın bir hatasını daha düzeltmiş
olur..
***
Nuh Tufanı bölgeseldi ve sadece Nuh Halkını yok etti.
Allah sadece suçluları cezalandırır.
Ve bugün bilimsel kanıtlar da hep bölgesel su baskınlarına işaret eder.
http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/nuh-tufan-bolgesel-ve-tek-topluma.html
Ve Nuh sadece bölgesindeki hayvanlardan örnekler topladı gemisine.
***
Canlıların ruhları/hayaletleri yoktur.
Ruh vahiydir:
http://emre1974tr.blogspot.com/2011/07/islamda-canllarn-ruhu-hayaleti-yoktur.html
***
Hıristiyanlık yine Hinduizm ve diğer dinlerde olduğu gibi sonradan ruhçu paganizmin
egemenliği altına girip değişime uğramış, kaynağı bile değiştirilmiş, bugünkü halini almıştır.
Hatta adı bile sonradan değişmiştir.
Bu ruhçulukta zenginlik ve nimetler olumsuz şeyler olarak gösterilir.Ve durum böyle olunca
da, olağanüstü zenginliklere sahip Davut ve Süleyman peygamberler birer günahkar gibi
gösterilmeye çalışılmıştır Hıristiyanlıkta.
Cinlerin öğretisi olan ruhçu öğretiye göre dünya güzellikleri ve madde kötüdür ve bir leştir.
Bu yüzden dünya nimetleri ve zenginlik içerisinde yüzen kişiler bir şekilde “kirli” ve
“günahkar” olarak gösterilmeye çalışılır. Değişmiş İncil’de de bu olmuş, çok zengin olan
Davut ve Süleyman peygamberlere çeşitli iftiralar atılarak aslında zenginlik kötülenmek
istenmiştir. Hatta bu peygamberler tam bir peygamber bile sayılmamış, birer günahkar kral
gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Yabancı filmlerde de görmüşsündür belki, Davut ve Süleyman
peygamberler sözde günahkar ve isyankar birer kral olarak gösteriliyor. Etraflarında ise yarı
çıplak, ellerinde asaları olan fakir ruhbanlar-kahinler dolaşıyorlar. Sözde asıl peygamberler
bu sefil ruhbanlarmış gibi gösteriliyor ve sanki bu kahinler Tanrı’dan aldıkları ayetleri onlara
iletiyor gibi bir hava yaratılıyor. Çünkü ruhçu öğretiye göre erdemli ve iyi olmanın yolu
sefillikten ve dünya nimetlerinden el etek çekmekten geçiyor. Böyle olunca da
Hıristiyanlıkta, çok zengin ve nimetler içerisinde yaşayan Davut ve Süleyman tam
peygamberlerden bile sayılamıyor. Bu yüzden onlara büyük iftiralar atılıyor ve sanki gerçek
elçiler onlar değilmiş de çevrelerindeki kahinler gerçek peygamberlermiş gibi sunuluyor.
Kuran ise bu iftiraları yalanlar ve gerçekleri yazar. Bu elçiler hem çok zengin hem de en
erdemli insanlardandır.Allah’ın en sevgili ve cennetlik kulları arasındadırlar. Hatta Kuran’da
Süleyman peygamber, belki de en çok övülen ve cennetle müjdelenen insandır. Kuran’a
göre elçilerin daha bu dünyada cennetimsi bir yaşama kavuşmaları,onların Allah’ın sevgili
kulları olduklarını göstermektedir. İslam’a göre iyiler bu dünyada da güzellikleri yaşamaya
başlarlar. Ruhçu öğreti de ise bu durum tam tersinedir.
-Süleyman’ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarını
uydurdular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara
büyüyü öğretiyorlardı(Bakara 102’den alınmıştır)
Sad Suresi 30 Davûd’a Süleyman’ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah’a sığınır,
yakarırdı.
***
İsa Peygamber Musa ve Harun Peygamberlerin Yeğeniydi
Ve Sahte Tevrat’taki Yuşa aslında İsa’nın ta kendisi.
http://emre1974tr.blogspot.com/2018/03/isa-peygamber-musa-ve-harun.html
***
EVRENİN YAŞI DÜNYAMIZIN YAŞININ ÜÇ KATI
Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde/evrede yarattık. Ve
bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.(Kaf Suresi 38. ayet)
De ki: “Siz, yerküreyi iki günde/evrede yaratana gerçekten nankörlük edip O’na
ortaklar mı koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi’dir O.”(Fussilet Suresi 9. ayet)
Ayetler evrenlerin ve evrenimizin 6 günde/evrede, dünyamızın ise 2 günde/evrede
yaratıldığını söylüyor.
Yani evrenin yaşı veya yaratılış evresi, dünyamızın yaşından veya yaratılış evresinden 3 kat
fazla demektir.
Günümüzde bilim de benzer bir bilgi veriyor: evrenimiz 13,5 milyar yaşında iken dünyamız
4,5 milyar yaşında diyor….
Diğer bir deyişle bilim de evrenimizin yaşının dünyamızın yaşının 3 katı olduğunu belirtiyor
(4,5 X 3 = 13,5 eder).
Bana “ama bu oran sadece günümüzde geçerli” diyerek itiraz edenlere cevabım:
Evrenimiz/evrenler 6 günlük evredeyken, dünya 2 günlük evredeymiş, Kuran’ın indiği
dönemde evrenin yaşı dünyanınkinin 3 katı.
Ve bilimin de aynı şeyi söylemesi yeni bir mucizeyle tanıştırıyor bizi.
***
Sahte Tevrat’a göre erkek çocuk varsa kızlar miras alamaz
Piyasadaki sahte Tevrat’a (hadis kitabı) göre eğer ölen adamın erkek çocuğu varsa kız
kardeşleri miras alamıyor.
Çölde Sayım:
8 “İsrailliler’e de ki, ‘Bir adam erkek çocuğu olmadan ölürse, mirasını kızına vereceksiniz. 9.
Kızı yoksa mirasını kardeşlerine, 10. kardeşleri yoksa amcalarına vereceksiniz.
Evet yanlış okumadınız. Erkek çocuk varsa kız kardeşleri, yani kız çocuklar miras alamıyorlar.
Ama kutsal kitap Kuran piyasadaki sahte Tevrat’ın bu hatasını da düzeltir erkek çocukların
yanı sıra kızkardeşlerinin de miras alacağını söyler.
Bu arada sahte Tevrat’a göre çocuklar yoksa ölenin erkek kardeşleri, onlar da yoksa amcaları
miras alabiliyor. yani yine kadınlara (teyzeler vs) birşey yok.
Ve elbette ki Kuran bu hatayı da düzeltir ve yine kadınların da miras alacağını gösterir.
http://emre1974tr.blogspot.com/2014/08/miras-ayetlerinin-cozumu.html
***
Sahte Tevrat’a göre zinanın cezası recmdir yani idamdır.
Kuran bu hatayı da düzeltir. Hiçbir zaman zinanın cezası idam olmadı Allah’ın dininde .
Zinanın cezası gerçekte sadece cilde 100 sopadır:
Zina eden kadın ve zina eden erkeğin ciltlerine yüz vuruş vurun. Allah’a ve ahiret
gününe inanıyorsanız, Allah’ın dini konusunda bunlara acıma duygusu sizi
yakalamasın. Müminlerden bir grup da bunların cezalarına tanık olsun.
24-Nur Suresi 2

***
Sahte Bible şöyle der:
Sonsuza dek benimle İsrailliler arasında bir işaret olacak, çünkü altı gün içinde Rab gökleri
ve yeri yarattı, yedinci günde dinlendi ve yenilendi. [Çıkış 31: 17]
“Yenilenmiş” için kullanılan orijinal İbranice kelime, “nefesini kesmek, kendini yenilemek”
anlamına gelen “‘naphash’” tır.
Kuran’a göre, Tanrı bu insanı zayıflık ve halsizlik özniteliklerini göstermez. Bu nedenle,
Dinlenmeye veya Kendini yenilemeye ihtiyacı yoktur. Bu yanlış iddia Kuran tarafından
düzeltildi ve işin doğrusu yazıldı:
Kuran 50:38 Andolsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve
bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
***
Sahte İncil, Musa’nın, Yusuf ve İbrahim’in hikayelerinde Mısır’ın yöneticisine gönderme
yapmak için hep “Firavun” terimini kullanır:
Aynı gece firavun Musa’yla Harun’u çağırttı ve, “Kalkın!” dedi, “Siz ve İsrailliler halkımın
arasından çıkıp gidin, istediğiniz gibi RAB’be tapın. (Çıkış 12:31)
Firavun Yusuf’u çağırttı. Hemen onu zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini
değiştirdikten sonra firavunun huzuruna çıktı. (Yaratılış 41:14)
Firavun Avram’ı çağırtarak, “Nedir bana bu yaptığın?” dedi, “Neden Saray’ın karın olduğunu
söylemedin? (Yaratılış 12:18)
Eski Mısır hiyeroglifleri hakkındaki bilgimizdeki ilerlemeler, ‘Firavun’ kelimesinin Mısır’ın
‘per-aa’ teriminin, kelimenin tam anlamıyla “büyük ev” anlamına geldiğini ve kraliyet
sarayını betimleyen bir başlık olduğunu ortaya koydu. Ancak tarihsel olarak, “Firavun”, Yeni
Krallık döneminde, Mısır tarihinde çok daha sonra kralın unvanı olarak kullanılmaya
başlandı.
Bu, sahte İncil’in tarihsel olarak yanlış yaptığı anlamına gelir, “Firavun” kelimesini Yusuf ve
İbrahim’in hikayelerinde yer alan Mısır hükümdarına atıfta bulunmak için kullanmak hatadır.
Kuran ise yine olayın doğrusunu anlatır ve gösterir.
Musa dedi ki: “Ey Firavun!
Gerçekten de ben Alemlerin Efendisinden bir elçiyim”
Kuran (7:104)
Dediler ki: “Melikin (hükümdarın) su tasını kaybettik…”
Kuran (12:72)
– Yusuf’un çağındaki Mısır hükümdarı ile ilgili olarak, Kuran hep “Kral/Melik” unvanını
kullanır; asla Firavun demez
– Ve Musa’nın zamanını anlatırken Kuran, Mısırlı yöneticiye hep “Firavun” der ve asla Melik
olarak adlandırmaz.
Dolayısıyla, Kur’an’ın “Firavun” ifadesini kullanması, kelimenin değişmesiyle ilgili tarihsel
olarak bildiklerimizle uyum içinde. Şaşırtıcı bir şekilde, bu tarihi gerçekler, Mısır hiyeroglifleri
bilgimizin uzun zamandır kaybolduğu gibi, 7. yüzyıldaki Kuran Vahiyleri zamanında
bilinmiyordu. Eski Mısır hiyeroglifleri hakkındaki bilgiler, 19. yüzyılda Kuran’ın açığa
çıkarılmasından 1000 yıl sonra Rosetta Taşı’nın keşfi ile sonunda çözülene kadar tamamen
unutulmuştu.
Evet Kuran yine piyasadaki sahte İncillerin bir hatasını daha düzeltti.
Yusuf Peygamberin zamanında hükümdara asla Firavun denmezdi.
Musa peygamber zamanında ise Firavun denirdi.
Tıpkı Kuran’da anlatıldığı gibi.
***
Bilindiği üzere sahte İncillere göre dünya düzdür.
Kuran ise sahte İncil’in bu hatasını da düzeltir ve dünyanın yuvarlak , top/küre olduğunu
belirtir:
Kuran Naziat Suresi 30 Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde
yuvarlattı.
Buradaki devekuşu yumurtası anlamına gelen kelime “dahaha”.
Bu arada kelime hakkında Arapların yaptığı tartışmalardan örnek verelim(Arapların kendileri
kelimenin bu anlamda nasıl kullanıldığından bahsediyorlar):
http://www.answering-christianity.com/blog/index.php?topic=2380.0
ve
Kuran 39:5 Gökleri ve yeri gerçek ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine yuvarlar ve
gündüzü de gecenin üzerine yuvarlar. Güneşi ve ayı da emri altına sokmuş ve onların
her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. Kesinlikle, O Üstündür, Bağışlayandır.
Buradaki ilgili kelime ise “Yukawer “; “top haline gelmek” anlamındadır.
Ve böylece Kuran yine işin gerçeğini bize gösterir.
***
Piyasadaki sahte İncil’e göre yasak meyvayı yemenin asıl sorumlusu Havva’dır yani kadındır.
Ve bu ifade Hıristiyanlık ve yahudilikte kadınlara yönelik olumsuz klişeleşmenin kökenini
ortaya koymaktadır;
Yaratılış 12-13 Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim”
diye yanıtladı.
RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu.
Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.
Yaratılış16 RAB Tanrı kadına,
“Çocuk doğururken sana
Çok acı çektireceğim” dedi,
“Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın,
Seni o yönetecek.”
Ve pavlus da mektubunda erkek/Adem aldanmadı ama kadın aldandı der.
Kuran ise piyasadaki İncil’in bu hatasını da düzeltir ve cinsiyet ayrımcılığını oradan kaldırır:
Kuran 7:22 Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri
kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye
başladılar. Rableri onlara seslendi: “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, ben size,
şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?”
7:23 “Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize
acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız.”
Piyasadaki İncil öncelikli olarak kadını suçlarken, Kuran ise her ikisini de eşit derecede
sorumlu tutar ve asla önce kadının yasağı çiğnediğini veya olayın onun suçu olduğunu
falan söylemez.
***
Piyasadaki sahte Tevrat’a göre tecavüzcü kurbanıyla evlenmeli ve bu evlilik de ömür boyu
sürmek zorundaymış.
Yasanın Tekrarı 22
28. “Eğer bir adam nişanlı olmayan erden bir kızla karşılaşır, tutup onunla yatarsa ve bu
ortaya çıkarsa, 29. kızla yatan adam kızın babasına elli gümüş verecek. Kıza tecavüz ettiği
için onu karı olarak alacak ve yaşamı boyunca onu boşayamayacaktır.
Burada cezalandırılan kız olmakta, hem de ömür boyu tecavüzcüsüyle evli kalmak zorunda
olarak…
Ayrıca, sahte İnciller genel olarak da boşanmayı zina gibi görür.
Kuran piyasadaki İncillerin bu hatasını da düzeltir.
Kimse kimseyle evlenmek veya evli kalmak zorunda değildir:
Kuran 4:19 Ey iman edenler! Kadınlara, zor ve baskı kullanarak mirasçı olmanız size
helal olmaz. Kendilerine vermiş bulunduğunuz şeylerin bir kısmını çarpıp götürmek
için onları sıkıştırmanız da helal değildir. Kanıta bağlanmış bir fuhuş yapmaları hali
müstesna. Onlarla iyi ve güzel geçinin. Onlardan tiksindinizse olabilir ki, siz birşeyi
çirkin bulursunuz da Allah, ona çok hayır koymuş olur.
***
Piyasadaki sahte İncillere göre kız çocuğu doğurmak erkek çocuğu doğurmaya göre 2 kat
daha fazla kirleticiymiş:
Levililer
2 “İsrail halkına de ki: Bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, âdet gördüğü günlerde
olduğu gibi yedi gün kirli sayılacaktır.
5 Ancak, kız çocuk doğurursa, âdet gördüğü günler gibi iki hafta kirli sayılacaktır.
Kanamasından paklanmak için altmış altı gün bekleyecektir.
Kuran’a göre ise çocuklar güzel hediyelerdir, hem de kız ve erkek çocuk eşit derecede
güzellikte nimetlerdir.
Ve Kuran , kız çocuğu olduğu için öfkelenen kişiyi şöyle eleştirir:
Kuran
16:58 Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle taşarak yüzü
simsiyah kesilir.
16:59 Kendisine muştulananın utancından ötürü toplumdan gizlenir. Hakaret / eziklik
üzere tutsun mu onu yoksa toprağın bağrına mı gömsün onu. Bakın ne kötü hüküm
veriyorlar!
Kız ve erkek çocuk da hediyedir:
42:49 Göklerin ve yerin mülkü / yönetimi Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız
evlatlar bağışlar, dilediğine erkek evlatlar armağan eder.
***
Sahte İncil’e göre Musa’yla birlikte Mısır’dan kaçanlar milyonları buluyor.
Çıkış 12.
Halk Ramses’ten Sukkot’a doğru yola çıktı. Çocukların dışında, yaya olarak altı yüz bin erkek
vardı. Başka halklardan büyük bir topluluk da onlarla birlikte çıktı; ayrıca yanlarında davar,
sığır, pek çok hayvan vardı
Ve yine ifadelerden anlaşıldığına göre bu topluluk Mısır’ın işgücü ihtiyacını da karşılıyordu.
Eğer gerçekten böyle yüzbinler milyonlar bir gecede ülkeden ayrılsaydı o dönemin dünya
nüfusunun azlığını da gözönünde bulunduracak olursak tarih kitaplarına geçecek dehşet bir
göç olurdu. Böyle bir durum yok elbette.
Kuran yine işin doğrusunu yazar, Musa ve Harun’la birlikte yola çıkanlar küçük bir
topluluktu:
Kuran
26:52 Musa’ya: “Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz” diye vahyettik.
26:53 Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi:
26:54 “Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur.”
***
Sahte İncil’de ve sahte Tevrat’ta Tanrı evrenimizde yaşayan bir insan gibi, kısıtlı bir varlık gibi
gösterilir genelde. Kimi yerde melekler veya elçiler Tanrı ile karıştırılıyor kimi yerde de başka
şeyler…
Mesela;
Yaratılış 3
8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp
ağaçların arasına gizlendiler.
9 RAB Tanrı Adem’e, “Nerdesin?” diye seslendi.
Evet yanlış okumadınız. Burada sözde tanrı bahçede yürürüp seslenerek Adem ve eşini
arıyor. Adem ve eşi bahçede gezinen Tanrıyla saklambaç oynamaya kalkıyorlar.
Bu sahte Tevrat’ı ve sahte İncilleri yazan insanların asla anlayamadığı şey şu: gerçekte Allah
zamansız ve mekansızdır, evrenimizin dışındadır varlık olarak ve herşeyi bilir. Aynı anda
herşeyi görür, O’nun için geçmiş veya gelecek zaman diye birşey de yoktur ve gelecekte
yapacaklarımızı da daha bizi yaratmadan önce bile bilmektedir. Ne düşündüğümüzü ve
gelecekte ne düşüneceğimizi de bilir. Kusursuz ve sonsuzdur.
Kuran piyasadaki İncillerdeki Tanrı anlayışını da işin doğrusunu anlatarak düzeltir:
Kuran 58:7 Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da yeryüzünde olanları da bilir.
Üç kişi aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O’dur; beş kişi fısıldaşmaya
görsün altıncıları O’dur. Bundan az da olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla
beraberdir; nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara yapıp ettiklerini kıyamet
günü haber verecektir. Allah herşeyi bilmektedir.
***
Sahte Tevrat’taki Tanrı sözde, takipçilerine savaşta kadın, çocuk, hayvan dahil her canlıyı
öldürmek için katliam emri verir:
1. Samuel
15
2 Göklerin hâkimi Yehova diyor ki, ‘Amalek’e, İsrail’e yaptıklarının hesabını soracağım. Çünkü
İsrailoğulları Mısır’dan çıkıp gelirken yolda onlara karşı koydu. 3 Şimdi git Amalek’i vur,
onun her şeyini tamamen yok et. Hiçbirine acıma, kadını ve erkeği, çocuğu ve emzikteki
bebeği, sığırı ve koyunu, deveyi ve eşeği, hepsini öldür.’”
Kuran sahte Tevrat’ın bu iftirasını da düzeltir. Asla kimse masum birinin kılına dahi zarar
veremez.
Kuran’da Allah her zaman sadece saldırganların durdurulması gerektiğini, sadece nefsi
müdafaa savaşına izin olduğunu söyler ve de sabrı öğütler.
Kuran 2:190 Sizinle savaşanlarla ALLAH yolunda savaşın. Saldırgan olmayın. ALLAH
saldırganları sevmez. 2:192 Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz
Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
****

Sahte İncillerde peygamberler genelde günahkar ve sapmış gibi gösterilmeye çalışılıyor


demiştik. Harun da bundan nasibini alıyor ve ona da iftira atıyor sahte Tevrat. Gerçekte
Samiri'nin yapıp kendisinin ve çevresindeki insanların tapınmasını sağlamaya çalıştığı minik
buzağı putunu sanki Harun peygamber yapıyormuş gibi anlatmaktadır:

Mısır'dan Çıkış 32: Halk Musa’nın dağdan inmediğini, geciktiğini görünce, Harun’un
çevresine toplandı. Ona, “Kalk, bize öncülük edecek bir ilah yap” dediler, “Bizi Mısır’dan
çıkaran adama, Musa’ya ne oldu bilmiyoruz!” Herkes kulağındaki küpeyi çıkarıp Harun’a
getirdi. Harun altınları topladı, oymacı aletiyle buzağı biçiminde dökme bir put yaptı. Halk,
“Ey İsrailliler, sizi Mısır’dan çıkaran Tanrınız budur!” dedi. Harun bunu görünce, buzağının
önünde bir sunak yaptı ve, “Yarın RAB’bin onuruna bayram olacak” diye ilan etti. Ertesi gün
halk erkenden kalkıp yakmalık sunular sundu, esenlik sunuları getirdi. Yiyip içmeye oturdu,
sonra kalkıp çılgınca eğlendi

Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu iftirasını da düzeltiyor elbette. Gerçekte putu yapan ve


tapınan, etrafındakileri de saptırmaya çalışan Samiri idi. Buna karşılık Harun Peygamber ise
onların bu yaptığı kötü işe karşı çıkmış ve engellemeye çalışmıştı:

Kuran

20:85 Buyurdu: "Biz senden sonra toplumunu tam bir biçimde imtihan ettik. Samiri onları
saptırdı."
20:86 Bunun üzerine Musa, öfkeli ve ümidi kırık bir halde kavmine döndü. Dedi: "Ey
toplumum! Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmadı mı? Süre mi size uzun geldi yoksa
Rabbinizden üzerinize bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze ters
davrandınız?"
20:87 Dediler ki: "Biz sana kendi irademizle / malımızla karşı çıkmadık. Olay şu: Bize o
topluluğun süs eşyalarından bazıları yükletilmişti, onları kaldırıp attık; aynı şekilde Samiri de
attı."
20:88 Samiri onlar için, böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: "Bu, hem sizin
hem de Musa'nın tanrısıdır. Ama Musa unuttu."
20:89 Görmüyorlar mı ki; o buzağı onlara bir sözü geri çeviremiyor, kendilerine bir zarar
veremiyor, bir yarar sağlayamıyor.
20:90 Yemin olsun, Harun daha önce onlara şunu söylemişti: "Ey kavmim, siz bununla
imtihan edildiniz. Sizin Rabbiniz o Rahman'dır. Artık bana uyun, emrime itaat edin."
20:91 Onlar şöyle demişlerdi: "Musa bize dönünceye kadar ona tapıcılar olmakta devam
edeceğiz."
20:92 Musa dedi: "Ey Harun, onların saptıklarını gördüğün zaman seni ne engelledi de,
20:93 Benim ardım sıra gelmedin. Emrime isyan mı ettin?"
20:94 (Harun "Ey anamın oğlu!" dedi, "Saçımdan sakalımdan tutma! Gerçek şu ki, ben senin,
'Bak işte, İsrailoğulları'nın arasına ayrılık soktun; sözüme riayet etmedin!' demenden
korktum".

7:150 Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra
arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi?" Levhaları yere
attı, kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: "Ey annem oğlu! Bu
topluluk beni horlayıp hırpaladı. Neredeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana
güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."
Ve böylece yine Kuran bize olayın aslını anlatarak piyasadaki Tevrat'ın bir hatasını daha
düzeltmiş olur. Harun masumdu, buna karşılık suçlu olan, putu yapıp insanları saptırmaya
çalışan ise Samiri idi.

****

Sahte Tevrat'ta yine erkeklere, kadınlara göre daha çok değer biçildiğini görüyoruz:

Levililer 27 (3-7)
Bu değerler şöyle olacak: Yirmi yaşından altmış yaşına kadar erkekler için elli kutsal yerin
şekeli gümüş, kadınlar için otuz şekel. Beş yaşından yirmi yaşına kadar erkekler için yirmi,
kadınlar için on şekel. Bir aylıktan beş yaşına kadar oğlanlar için beş, kızlar için üç şekel
gümüş. Eğer altmış ya da daha yukarı yaşta iseler, erkekler için on beş, kadınlar için on
şekel.

Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu hatasını da düzeltir. Kadın ve erkek eşit değerdedirler.


Üstünlük sadece bireylerin takvasındadır:

Kuran 49:13. Ey halk, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi
ırklara ve boylara ayırdık. ALLAH yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. ALLAH
Bilendir, Haberdardır.

Kuran 42:49 Göklerin ve yerin mülkü / yönetimi Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız
evlatlar bağışlar, dilediğine erkek evlatlar armağan eder.

****

Sahte Tevrat'ta Tanrı'nın sözde, farklı öğretileri tebliğ etmeye kalkanların öldürülmelerini
istediği yazmakta:

Tesniye 13

5 O peygamber ya da düş gören öldürülecek. O, sizi Mısır'dan çıkaran, köle olduğunuz


ülkeden kurtaran Tanrınız RAB'be karşı gelmeye kışkırttı. Tanrınız RAB'bin yürümenizi
buyurduğu yoldan sizi saptırmaya çalıştı. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldırmalısınız.

6 “Öz kardeşin, oğlun, kızın, sevdiğin karın ya da en yakın dostun seni gizlice ayartmaya
çalışır, senin ve atalarının önceden bilmediğiniz, dünyanın bir ucundan öbür ucuna dek
uzakta, yakında, çevrenizde yaşayan halkların ilahları için, ‘Haydi gidelim, bu ilahlara
tapalım’ derse, 8 ona uymayacak, onu dinlemeyeceksin. Ona acımayacak, sevecenlik
göstermeyecek, onu korumayacaksın. 9 Onu kesinlikle öldüreceksin. Onu önce sen, sonra
bütün halk taşa tutsun. 10 Taşlayarak öldürün onu. Çünkü Mısır'dan, köle olduğunuz
ülkeden sizi çıkaran Tanrınız RAB'den sizi saptırmaya çalıştı. 11 Böylece bütün İsrail bunu
duyup korkacak. Bir daha aranızda buna benzer kötü bir şey yapmayacaklar.

12 “Tanrınız RAB'bin yaşamanız için size vereceği kentlerin birinde, içinizden kötü kişiler
çıktığını ve, ‘Haydi, bilmediğiniz başka ilahlara tapalım’ diyerek kentlerinde yaşayan halkı
saptırdıklarını duyarsanız, 14 araştıracak, inceleyecek, iyice soruşturacaksınız. Duyduklarınız
gerçekse ve bu iğrenç olayın aranızda yapıldığı kanıtlanırsa, 15 o kentte yaşayanları
kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları
kılıçtan geçireceksiniz. 16 Yağmalanan malların tümünü toplayıp meydanın ortasına yığın.
Kenti ve malları Tanrınız RAB'be tümüyle yakmalık sunu olarak yakın. Kent sonsuza dek
yıkıntı halinde bırakılacak. Yeniden onarılmayacak.

Kuran tabii ki piyasadaki bu sahte Tevrat'ın bu iftirasını da düzeltir. Hiç kimseye inancından
ve tebliğinden dolayı tokat dahi atılamaz:
Mearic Suresi 42 bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine
ulaşıncaya kadar.

En`am Suresi 112 İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık.
Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu
yapamazlardı. bırak onları, düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar;

Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik


yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet
yapanları sever. (60 Mümtehine Suresi)

Bakara Suresi 256 Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk
bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah`a
inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o
kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.

Herkes dilediğine inanmakta ve yaşamakta özgürdür ki, ahirette inancından dolayı sorumlu
tutulabilsin:

10:99 Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi inanırdı. Öyleyse, sen mi halkı inanmaları
için zorlayacaksın?

Kafirun Suresi
109:1 De ki: "Ey inkârcılar."
109:6 "Sizin dininiz size, benim dinim bana."

****

Kuran'da bahsedilen "gökler" evrenler anlamındadır. Bunu delilleriyle anlattım:

http://emre1974tr.blogspot.com/2016/05/goklerevrenler.html

Kuran çoklu evren modeli sunar. Ahiret evreni de bu göklerden yani evrenlerden biridir.

Rabbin Katı adı verilen ahiret evreninin dışındaki diğer tüm evrenlerin yani göklerin Big
Crunch ile yok edileceği anlatılır.

Burada da Kuran sahte İncilleri düzeltir. Sahte İncillerde bu dünya ile Ahiret Evreni (Rabbin
Katı) birbirine karıştırılmıştır.

Evet Kuran bir çok evrenin var olduğunu söyler. Ama aynı zamanda da bu evrenlerde de
birçok gezegenin yani yerin var olduğunu söyler:

Talak 12: Allah O'dur ki, yedi göğü ve yerden de onların benzerini/mislini yaratmıştır. Emir/iş
ve oluş onlar arasında sürekli iner ki, Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve Allah'ın bilgi
bakımından her şeyi kuşattığını bilesiniz.
İşte yer ile bahsedilen gerek bizim evrenimizdeki ve gerekse diğer evrenlerdeki yani
göklerdeki tüm gezegenlerdir.
İlgili yazımdan kısımlar vermeye devam edelim:

EVRENLER "BÜYÜK ÇATIRTI/BİG CRUNCH" İLE SONLANACAK

Evrenimizin ve diğer evrenlerin (Ahiret Evreni/Evrenleri hariç, çünkü o daima var olacaktır)
sonlanışı aynı anda yani birlikte gerçekleşecektir. Daha önce de söylediğimiz üzere, Kutsal
Kitabımızda belirtildiğine göre içe çökerek, "Big Crunch" ile meydana gelecektir bu durum:

Enbiya 104. O gün Evren'i kitabın sayfalarını katlar gibi düreriz.Ve onu yaratılışa ilk
başladığımız duruma iade ederiz. Bu, üzerimizdeki bir vaattir. Elbette, gerçekleştireceğiz.

Zümer
67. Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Oysaki kıyamet günü, yeryüzü
tamamen O'nun avucudur/avucundadır; gökler de O'nun sağ elinde/kudretinde dürülmüş
haldedir. Şanı yücedir O'nun; arınmıştır onların ortak koştuklarından.

Kasas Suresi 88: Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka.
O'nun yüzü dışında herşey helâk olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur ve O'na
döndürüleceksiniz.

Enbiya 104. ayette bizim evrenimizin çöküşü/preslenmesi anlatılırken, Zümer 67. ayette ise
başka göklerin/evrenlerin de aynı akıbeti yaşayacağı belirtilmekte.

Buna karşılık Kasas Suresi 88. ayette ise bizim evrenimizdeki her şeyin (evrenin kendisiyle
birlikte) mutlaka yok olacağı vurgulanmakta.

Hac 65: Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde O'nun emriyle akıp giden gemileri
sizin hizmetinize verdi. O'nun izni olmaksızın yerkürenin üstüne düşmemesi için göğü O
tutuyor. Allah, insanlara karşı elbette Raûf, Rahîm'dir,

Fatır 41. Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor. Yemin olsun, eğer çöküp
giderlerse, O'ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Halîm'dir O, Gafûr'dur.
Hac 65. ayette evrenimizin, Fatır 41. ayette ise tüm evrenlerin Big Crunch'a, yani içe çökerek
yok olmaya karşı Allah tarafından korunduğu belirtilmekle birlikte, dilediğinde bu içe
kapanmayı gerçekleştirebileceği de hatırlatılmakta.

****

Enbiya 19: göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir. Ve O'nun katındakiler, O'na ibadet
etmekten ne çekinirler ne de yorulurlar.

Rahman 29. göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iş ve oluştadır.
Nahl 49: göklerdeki ve yerdeki canlı şeyler de melekler de yalnız Allah'a secde ederler ve hiç
de büyüklük taslamazlar. İsra 55: Rabbin, göklerdeki ve yerdeki kimseleri de daha iyi bilir.
Yemin olsun biz, peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kılmışızdır. Davûd'a da
Zebur'u verdik.

Bu ve benzeri diğer ayetlerde tekrar ve tekrar gördüğümüz üzere, diğer evrenlerde de canlı
kimseler var. (Tabii bu ayetler bizim evrenimizin dünyamız dışında başka alanlarında da canlı
varlıkların olduğunu anlatıyor olabilir ayrıca).

Bunların bir kısmını melekler oluşturmakla birlikte, bir kısmını ise şehitler ve peygamberler
gibi cennette şimdiden yaratılarak yaşamaya başlayan özel insanlar/kullar oluşturmakta
(bunların dışında başka kimseler de sözkonusu gözüküyor).

İsra 44. Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O'nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki,
O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark edemezsiniz. O Halîm'dir,
Gafûr'dur.

****

Kısacası Kuran sadece birçok evren ve birçok gezegen var demekle de kalmıyor, bu diğer
evrenlerde ve gezegenlerde yaşayan canlıların da olduğunu açıkça söylüyor.
Zaten Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreninde sonsuz yaşamlarına çoktan başlamış olan
birçok canlı var. Peygamberler ve şehitler de bu aileye dahildir.

****

Ve Kuran böylece piyasadaki sahte İncillerin birkaç hatasını daha düzeltmiş oldu:

1- Ahiret yaşantısı bizim dünyamızda veya evrenimizde değil, Rabbin Katı (İndallah) adı
verilen Ahiret Evreninde olacaktır.

2- Bizim dünyamız ve evrenimiz diğer evrenlerle birlikte Big Crunch ile yok edilecektir. Bir
tek Rabbin Katı adı verilen Ahiret Evreni sonsuza dek yaşayacaktır.

3- Şu anda da peygamberler ve şehitler gibi aşırı iyi insanlar Ahiret Evreninde yaratılmış ve
yaşıyor durumdalar. Bu istisna insanlar kıyamet gününü beklemeden, ölür ölmez cennet
yaşamlarına bedenen başlamışlardır.

4- Ruhlar alemi falan yoktur. Ahiret Evreni de ve diğer evrenler de tıpkı bizim evrenimiz gibi
fizikseldir. Zaten ayetlerde bahsedilen ruh ifadesi de vahiydir(ayetlerde ruh; Vahiy, vahiy
meleği ve vahiy kitabı anlamlarında kullanılmıştır, kısaca ruh=vahiy).

****

Piyasadaki sahte Tevrat'ta sözde, Tanrı masum insanlara başkalarının günahlarını yükleyip
hesabını sormaya kalkıyor:
Mısır'dan Çıkış 20: 5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben,
Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını
çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.

Elbette kutsal Kuran piyasadaki Tevrat'ın bu iftirasını da düzelterek işin aslını bize öğretiyor.
Masum biri asla başkasının günahından sorumlu tutulmaz. Herkes kendi yaptıklarından ve
kendi karakterinden sorumludur:

Kuran 17:15 Kim doğru yola gelirse kendisi için yola gelmiş bulunur. Kim saparsa kendi
aleyhine sapar. Hiç kimse başkasının yükünü çekmez. Biz bir elçi göndermeden hiç kimseyi
cezalandırmayız.

****

Sahte Tevrat güneşin ve ayın ışığını şöyle anlatır:

Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.
[Tekvin 1:16]

İlginç olan, hem güneşin hem de ayın ışığını tanımlamak için "ışık" anlamına gelen aynı
İbranice "ma'owr" kelimesinin kullanılmasıdır. Bu kelime tam anlamıyla yorumlanırsa, o
zaman bilimsel olarak yanlıştır, çünkü güneş ve ayın ışık yayma konusunda benzer
olduğunu gösterecektir.

Gerçek şu ki, güneş kendi ışığını yayarken, ay bir ayna gibi güneşten gelen ışığı yansıtır.
Kuran'da güneş ve ay şöyle tarif edilmektedir:

25:61 Göğe takım yıldızlar vareden ve ona bir lamba ve parlayan bir ay yerleştiren çok
yücedir.

Kuran açıkça Güneşi ısı ve ışık kaynağı olarak tanımlarken, ay içinse sadece parlayan/ışığı
yansıtan anlamlarında bir ifade kullanarak yine işin doğrusunu gösterir.
ve böylece Kutsal Kuran, piyasadaki sahte Tevrat'ın bir hatasını daha düzeltir.

Selam ve sevgiler

You might also like