You are on page 1of 4

Benliğini Arayan Çocuk(Dibs’ in Dünyası) - Virginia Axline

 Kitabı okuyan hiç kimse insanın psikolojik büyümesinin, okul başarısının ya da


karmaşık herhangi bir beceri kazanımının yalnızca düz tekrarlarla veya basit tepki
örüntülerinin pekiştirilmesi ile gerçekleşebileceğini bir daha asla düşünmeyecektir.
 Eğer oyun, bir çocuğun kendini ifade etmesinin en doğal şekliyse neden biz ondan
klişeleşmiş bir tepki göstermesini bekliyoruz?
 Oyun odasındaki süre dolmak üzereyken ona buradaki oyun saatimizin neredeyse
bitmek üzere olduğunu ve sınıfa dönmemiz gerektiğini söyledim. Ona gitmek isteyip
istemediğini sormadım. Böyle bir seçeneği yoktu. Tekrar gelmek ister mi diye de
sormadım. Bunu istemeyebilirdi. Ancak bu, onun verebileceği bir karar değildi.
Annesiyle henüz görüşmediğim için, haftaya onu tekrar göreceğimi söylemedim. Bu
çocuk, benim gerçekleşmeme ihtimali olan vaatlerim olmadan da yeterince
örselenmişti. İyi vakit geçirip geçirmediğini sormadım. Daha yeni yaşadığı bir
deneyimi değerlendirmesi için onu neden sıkboğaz edecektim ki? Bir çocuk oyun
oynarken kendisini doğal olarak ifade edebilmişse, neden onu basmakalıp tepkiler
vermeye zorlayacak sorular soralım? Başkaları tarafından çoktan cevaplanmış
sorular bir çocuğun sadece kafasını karıştırır.
 Yarı yolda, sınıfının kapısı görüş alanımıza girdiğinde, ona kalan yolu kendi başına
gidebileceğini düşündüğümü söyledim. "Bu doğru" dedi. Elimi bıraktı ve sınıfa tek
başına gitti. Bunu yapmamın sebebi, Dibs' in giderek daha fazla kendine
yetebilmesi ve sorumluluk sahibi olabilmesini umuyor olmasıdır.
 Dibs için anlamlı olan tüm değişiklikler onun içinden gelmeliydi. Dışarıdaki
dünyanın yenilenmesini bekleyemezdik.
 Annesi onu gitmeye ikna edene kadar bekleme salonunda küçük çapta bir kıyamet
koptu. Çocuğun hareketleri onu telaşlandırmış ve utandırmıştı. Yaşanan durumdan
ben de hoşnut değildim ama sorunlarını kendi kendilerine çözebilmeleri için onları
başbaşa bırakmak dışında yapılabilecek bir şey yoktu. Orada kalıp izlesem veya
müdahale etsem durumu sadece daha da karmaşık hale getirmiş olurdum. İkisinden
biriyle müttefik ya da muhalif olmak istemiyordum. Onları yerdiğimi, desteklediğimi
veya reddettiğimi düşünmemelilerdi. Dolayısıyla kişisel bir müdahalede
bulunmadan oradan ayrılmak daha doğruydu.
 Çocuklar, güvenlik duygusunu, tahmin edilebilir, tutarlı ve gerçekçi kısıtlamalar
yoluyla edinir. Dibs' in hisleri ve hareketleri arasında bir ayrım yapabilmesini
istiyordum. Bunu bir parça başarabilmiş görünüyordu. Ayrıca bu bir saatin onun
hayatının sadece bir parçası olduğunu, bu seansın diğer tüm ilişki ve deneyimlerin
yerini almaması gerektiğini, görüşmeler arasındaki tüm bir haftanın da onun için
önemli olduğunu ona anlatabilmek istiyordum. Başarılı bir terapötik yaşantının
değeri, bana göre, bireyin seansa getirdikleri ve götürdükleri arasında kurulan
dengeye bağlıdır. Terapi eğer bireyin günlük yaşamında baskın ve kontrol edici bir
hale gelirse, o zaman yapılan işin yararından şüphe duyarım. Dibs' in kendi
sorumluluğunu alabilme becerisinin artmasını ve böylelikle psikolojik bağımsızlık
kazanmasını istiyordum.
 Dibs, oyuncakları bıraktığı gibi bulamadığı için üzgündü. Geçen seans, onların
yerinden oynamamasını istemişti ancak ona bu konuda söz verilmemiş ve bir
açıklama da yapılmamıştı. Bundan bilerek kaçınılmıştı çünküdış dünya durağan ve
kontrol edilebilir değildi ve bunu yaşayarak öğrenmek, tüm çocuklar için olduğu
gibi Dibs için de önemliydi. Şimdi dünyanın değişkenliğiyle ilgili somut bir kanıtla
karşılaşmıştı ve önemli olan, ona güvence vermeye çalışmadan, uzun açıklamalara
girişmeden ya da özür dilemeden, onu sözcüklere boğmadan duyduğu tepkiyle
çalışmaktı. Değişen bir dünyayla baş edebilmek için bunu yaşayarak öğrenmeliydi.
 Dibs seanstan çıkarken ona şunu sordum: "Buradaki mutluluğunun bir parçası
bile seninle birlikte çıkmıyor mu?"
 Bazen ebeveynlerin de yaptıkları şeyleri yapmalarının bir nedeni olduğu gerçeğini
aklımızda tutmamız çok güç olur. Oysa onların da kişiliklerinin derinlerinde, onları
sevmekten, anlamaktan, kendilerini çocuklarına vermekten alıkoyan bir nedenleri
vardır.
 Terapide soru sormak, eğer karşınızda kesin cevaplar verecek biri varsa işe yarar.
 Terapi nedir? - Diyebilirim ki buraya gelme, oynama ve istediğin şekilde konuşma
fırsatı anlamına geliyor. Olmak istediğin gibi olabileceğin bir zaman dilimi.
Kullanmak istediğin şekilde kullanabileceğin bir zaman. Dibs, ne demek olduğunu
biliyorum dedi. Rahatsız etmeyin demek, lütfen herkes içeridekileri yalnız bıraksın,
sadece bırakın ikisi olsunlar. Bu taraf, onlar var oluyorlar demek ve bu taraf da
diyor ki bırakın ikisi birlikte var olsunlar.
 "İyi günler" dedi Dibs oyun odasına girdiğinde. "Bir gün daha, beni tek yapmam
gereken şeyin, ne yapmak istiyorsam onu yapmak olduğu bu sihirli odaya getirdi."
 Sadece okyanuslar, nehirler ve su kaynakları hakkında bilgi veren değil, aynı
zamanda küreği alıp oğluyla kumdan kale yapan babasıyla, daha tatmin edici
yaşantılar deneyimlemek çocuk için önemlidir.
 Ancak, iç güçlerimizi kullanmayı öğrenirsek, güvenliğimizi kendimizle birlikte taşırız.
 Ve kuşlar Doğudan Batıya uçarlar ve ben de bir kuş olmak istiyorum. O zaman
duvarların üstünden, kapılardan uçarım.
 İnsanların verdikleri tepkileri belirleyen tek bir bağımsız deneyim veya duygu yoktur.
İnsanları güdüleyen ve onların belirli bir tepkide bulunmalarını sağlayan, çok kişisel
duygulanımlar, hedefler ve değerler topluluğu söz konusudur. Hikâyesine başlarken ne
demişti? "Söylenecek çok şey var. Ve söylenmeyecek de! Bazı şeylerin söylenmemesi
daha iyidir. Ancak söylenmemiş şeyler bazen yük haline gelir."
 Bu anlaşılamayan çocuklar, kendi doğrularına göre bir insan olabilmek için sürekli
çabalarlar.
 Çocuklar güven duygusunu, önceden tahmin edilebilen, tutarlı ve gerçekçi
sınırlamalarla kazanırlar.
 Dudağını ısırdı ve pencereye gitti. Duyguları incindiğinde, hassasiyet zırhını giymeye
hemen hazırdı.
 Bu çocukta kahkaha ve mutluluğa dair hiç bir iz yoktu.Onun için hayat, sıkıcı bir iş
gibiydi.
 Deneyim bize, dışımızdaki dünyanın, düşünce, tutum, duygu ve ihtiyaçlarımızın
yansımasından başka bir şey olmadığını öğretir. Bir başkasının neden belirli bir
şekilde davrandığını tam olarak kavrayamasak da onun bir kişiliği ve kendine ait bir
anlam dünyası olduğunu biliriz.
 Büyükannem bir keresinde bana Tanrı’nın cennetteki babamız olduğunu söylemişti.
...
Tanrı’nın Baba’ya benzemesini istemezdim. Çünkü bazen Baba’nın beni sevdiğini
zannetmiyorum.
 “Acelem yok,” dedi. “Şimdilik sadece varolacağım.”
 Bence tüm çocukların tırmanmak için kendi tepeleri olmalı. Ve bence tüm çocukların
gökyüzünde sadece kendilerine ait bir yıldızları olmalı. Ve bence tüm çocukların
kendilerine ait bir ağaçları da olmalı.
 "Onun haklı olacağını tahmin ediyorum," dedi Dibs. "Ama kendim deneyip
izleyeceğim ve sonucunu göreceğim."
"Bu, bir şeyleri keşfetmenin iyi bir yoludur," dedim.
 Kilitli kapılar küçük yaşında Dibs’te yoğun bir acıya neden olmuştu. Sadece evdeki
odasının kilitli kapısı değil, tüm kabul kapıları onu sevgiden, saygıdan ve çaresizce
ihtiyaç duyduğu anlayıştan mahrum ederek yüzüne kapanmış ve kilitlenmişti.
 Dış dünya üzerinde çoğu kez, çok az kontrolümüz vardır ve ancak iç
kaynaklarımızdan faydalanırsak, güvenliğimizi yanımızda taşıyabiliriz.
 Yalnız bir çocuktu. Belli ki dünya ona hiç de sıcak ve dostça görünmüyordu.
 Bir çocuk kendisini bir şeylere ne kadar yeterli olduğu konusunda ispata zorlandığında
sonuç genelde facia olur. Çocuğun sevgiye, kabule ve anlayışa ihtiyacı vardır.
Reddedilme, şüphe ve hiç bitmeyen sınavlarla yüz yüze kalırsa perişan olur.
 Bence psikoterapinin terapötik değeri, çocuğun kendisini yeterli ve sorumlu bir kişi
olarak hissettiği bir ilişki içinde, ona iki temel gerçeğin öğretilebilmesinde saklıdır.
Bu iki temel gerçek; başkalarının bir insanın iç dünyasını insanın kendisi kadar
bilemeyeceği ve sorumluluk duygusuyla birlikte yaşanan özgürlüğün ancak insanın
kendi içinde büyüyüp gelişeceğidir. Çocuk başka kişilere, onların haklarına ve
farklılıklara saygı duymayı öğrenmeden önce ilk olarak özsaygıyı ve kendisini
anladıkça gelişen haysiyet duygusunu öğrenmelidir.
 Bireye girişimde bulunması için fırsat verildiğinde, kendisini en güvende hissettiği
zeminde yapacağı bir eylemi gerçekleştirmeyi tercih eder.

23.09.2019
Fatih Pulat

You might also like