You are on page 1of 20

Bilgin Adalı

HEYECANLI KİTAPLAR
Bilimkurgu
Resimleyen: Kutlay Sındırgı

ZAMAN BİSİKLETİ - 2

GEÇMİŞTEN GELEN
KONUKLAR

20 Basım
Bilgin Adalı
Resimleyen: Kutlay Sındırgı

ZAMAN BİSİKLETİ - 2

GEÇMİŞTEN GELEN
KONUKLAR
1. Basım: 2004
20. Basım: 3000 adet, Ocak 2015

ISBN 978-975-07-0460-4
Yayın Koordinatörü: İpek Şoran © Can Sanat Yayınları Ltd. Şti., 2004
Düzelti: Fulya Tükel Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa
Kapak ve İç Tasarım: Gözde Bitir alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın
Tasarım Uygulama: Taner Börü hiçbir yolla çoğaltılamaz.

Kapak Baskı: Azra Matbaası; Can Sanat Yayınları Yapım, Dağıtım,


Sertifika No: 27857 Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.
Adres: Litros Yolu 2. Matbaacılar Yayıncı Sertifika No: 10758
Sitesi D Blok Kat: 3 No: 3/2 Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray, İstanbul
Topkapı, Zeytinburnu, İstanbul Telefon: (0212) 252 56 75 - 252 59 89 Faks: 252 72 33
www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com
İç Baskı ve Cilt: Ayhan Matbaası;
Sertifika No: 22749
Adres: Mahmutbey Mah.
Devekaldırımı Cad. Gelincik Sk.
Güven İş Merkezi No: 6 Kat: 3
Bağcılar, İstanbul
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR
hibi:
Bu kitabın sa
...
.. ................
................

3
Bilgin Adalı (1944-2012)

İlk büyük yolculuğumu Ay’a yaptım. Jules Verne’in


“Ay’a Yolculuk” kitabıyla. “İki Çocuğun Devriâlemi”
kitabını okuyarak tüm dünyayı dolaşıp serüvenden
serüvene koştuğumda, beşinci sınıftaydım. Kitapların
evreninde unutulmaz geziler yaparken bir de baktım
büyümüşüm. Bu kez gerçek yolculuklara çıktım.
Yurdumuzun hemen her yanını, dünyamızın da yarısını
dolaştım. Bir gün canım sıkıldı hep günümüzde
yaşamaktan. “Zaman Bisikleti” ile zaman içinde
yolculuğa çıktım. Sonra da gördüklerimi oturup
yazdım. Bir sürü kitabım oldu.

Yazarın yayınevimizden çıkan diğer kitapları:


ALEV KIZ ANİNNA (Aninna’nın Serüvenleri 1), BÜYÜK GÖÇ (Aninna’nın Serüvenleri 2),
ATLANTİS’İN ÇOCUKLARI 1, ATLANTİS’İN ÇOCUKLARI 2, ATLANTİS’İN ÇOCUKLARI 3,
DÜNYAMIZIN İLK ŞAFAĞI (Çatalhöyük Öyküleri 1), ATEŞİN ÇOCUKLARI (Çatalhöyük
Öyküleri 2), BOLLUK VE SAVAŞ (Çatalhöyük Öyküleri 3), ZAMAN BİSİKLETİ (Zaman
Bisikleti 1), ZAMANDA KAZA (Zaman Bisikleti 3), BİZİM SOKAKTA ŞENLİK VAR,
GENLERİN ŞİFRESİ, GEZGİN, GÜNEŞİ ARAYAN ÇOCUK, HAYVANLARIN ABC’Sİ, KARİYE
HAZİNESİ, KRALIN ADALETİ, MEZAR SOYGUNCULARI, SÜMBÜLLÜ KÖŞK, UZAYLILAR
GELİYOR, YAVRU ASLAN (Renklerin Kardeşliği 1), YAVRU KARTAL (Renklerin Kardeşliği
2), SARI KANARYA (Renklerin Kardeşliği 3), ZAMANA AÇILAN KAPI
GEÇMİŞTEN GELEN
KONUKLAR
İçindekiler

Karşılaşma, 7
Zamanın Kapısı Açılıyor, 25
Uygar Dünyanın Büyüleri, 35
Çuka Çok Dışarıda, 45
Dönüş, 54
Zaman İçinde Bir Başka Zaman, 59
Zaman İçinde Gezerken Gördüklerimiz, 66
Ayna Ayna Neredesin?, 73
Zaman İçinde Bir Deney, 80
Çuka’nın Büyüleri, 87
Hastalık Büyüsü, 96
Karşılaşma

Ýnanýlmaz güzellikte bir pazar günüydü. Sabah


er­­kenden kalkýp kendime bir kahve ha­­­zýrladým. Kitabý­
mý alýp bahçeye çýktým. Tam kahvemi içip kitabýmý
okuyarak keyifli bir pazar sabahý geçirmeye hazýr­
lanýyordum ki, karþý bloktan saygýsýz biri avaz avaz
açtýðý bir müzik parçasýný dinletmeye baþladý bana.
Belki ilk parçadan sonra hevesini alýr da vazgeçer
diye bekledim, ama ne mümkün! So­­nunda çaresiz;
kahvemi, kitabýmý alýp içeriye girdim.
Ýçeri girer girmez dikildi karþýma kýzlar.
“Karain’e ne zaman gideceðiz?” diye sor­du Yað­
mur.

7
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR

“Bu hafta gitmeyeceðiz,” dedim kararlý bir sesle.


“Son gidiþimizde yaþadýklarýmýzý unuttunuz mu?”
Karain’e son gittiðimizde, Çuka ve Anin’le kar­
þýlaþmýþtýk. Daha doðrusu, uzaktan maða­rayý inceler­
ken onlara yakalanmýþtýk. Bu iki kardeþle tanýþmak
doðrusu bizim için çok he­­yecan verici olmuþtu. Ama
onlarýn bel­ le­
ðinde bizden, bizimle karþýlaþtýklarý
sýrada gördüklerinden en küçük bir iz bile kalmasý,
zamanýn akýþýný da, tarihi de tümüyle deðiþ­tirebilece­
ðinden, onlarla karþýlaþ­mamýzdan birkaç da­­kika ön­
cesine gidip kendi zamaný­mýza öyle dönmüþtük. Yani
o karþýlaþmayý onlarýn bel­leðinden silmiþtik.
Yaðmur’la Damla günlerdir, onlarla kar­þýlaþtýðý-
mýz zamana dönmemizi istiyorlardý.
“Niye ille de tam o zaman?” diye sordum.
“Onlarý alýp bizim zamanýmýza getirmek içiiin...”
diye yanýtladýlar ikisi birden. Belli ki birlikte oldukça
düþünüp tartýþmýþlardý bu konuyu.
“Delirdiniz mi siz? Böyle bir þey yaparsak zamanýn
akýþý da, tarih de tümüyle deðiþir. Gü­­nümüzdeki her
þey, bildiðimizden çok farklý bir duruma gelebilir.”
“Amaaan babaaa, geçen sefer yaptýðýmýz gibi, on­
larla karþýlaþmamýzdan birkaç dakika öncesine döner,
kendi çaðýmýza öyle geliriz. Hiçbir þey deðiþmemiþ
olur,” diye karþý çýktý Yaðmur.
“Hem baba, düþünsene bir; bizim çaðýmýza gel­
mek onlar için de bizim için de ne kadar heyecanlý
olur,” diye atýldý Damla.

8
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR
Aslýnda böyle bir çað atlamanýn onlarýn üstünde
yapacaðý etkiyi ben de çok merak edi­­yordum. Ama
doðrusu, böyle bir iþe gi­­ riþ­
mekten çekiniyordum.
Düþünsenize, ilk çað­ larda yaþayan, ateþi bile yeni
keþfetmiþ bir top­­luluðun iki genç üyesini alýp bizim
çaðý­mýza getireceksiniz...
“Olmaz!” diye kestirip attým. “Hem anneniz de
izin vermez buna.”
“Aaa, niye olmasýn, doðrusu ben pek se­­vinirim,”
diye öteden söze karýþtý Elif.
Hoppalaaa... Karþýmda ikiyken üç oldular. Köpe­
ðimiz Bambi benden yana oy kullansa bi­­le, aile cum­
huriyetimizde üçe karþý iki ye­­nil­miþ durumdaydým.
Homurdana homurdana, “Bu konuda biraz düþün­
meliyim...” de­­dim.
Sonraki günler olaysýz geçti. Kimsenin, Anin’le
Çuka’yý bizim çaðýmýza getirme konusunda bir
giriþimi olmadý. Unuttuklarýný dü­­
þünmeye
baþlamýþtým. Cuma günü iþten dön­düðümde kýzlarý
karþýmda buldum.
“Gitmiyor muyuz?” diye sordu Yaðmur.
“Nereye?”
“Aman babaaa...” diye söze girdi Damla, “Kara­
in’e gidecektik ya! Biz her þeyi hazýrla­dýk bile.”
Ben bu gece kitap okumayý tasarlýyordum. Kýzlar
da oturup televizyonda, döndüre döndüre hep ayný
þeyleri anlatan o saçma dizilerden birini izleyecekler­
di herhalde. “Karain’e gitmek, televizyon dizisi izle­

9
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR

mekten daha ya­­rarlý olur onlar için,” diye düþündüm.


“Tamam gidelim, ama onlarý buraya getirmek fa­
lan yok. Bu da benim son sözüm. Yoksa bir daha ora­
ya asla götürmem sizi.”
Artýk öfkelenme­ye baþlamýþtým doð­ru­­su. Ben
böyle ke­­sin konuþunca, onlar da direnmekten vaz­
geçtiler.
“Hem ben hep ay­­
ný yýllara gitmekten sý­­
kýldým
artýk. Þöyle birkaç yýl sonraya gidelim de Ka­­rain’de
zaman içinde nelerin deðiþtiðini görelim.”
Bu düþüncem onlarýn da çok hoþuna git­miþti.
“Tamam babacýk!” diye sevinçle baðýrdý­lar.
Yaðmur, zaman bisikletini, her zaman git­tiðimiz
tarihten on yýl sonraya ayarladý. Oraya ulaþtýðýmýzda
Çuka yirmi iki, Anin de yirmi yaþlarýnda olacaklardý.
Eþyalarýmýzý aldýk, bisiklete kurulduk. Hooop...
göz açýp kapayana kadar günümüzden yüz bin yýl ön­
cesine, Karain Maðarasý’nýn önüne geldik.
Çuka’yla Anin’in evcilleþtirdiði köpekler çoðalmýþ,
kabiledeki insanlarýn sayýsý da art­mýþ olabileceðinden,
her zamanki yerimizden daha uzak, ama maðaranýn
her yanýný rahat rahat görebileceðimiz bir yer seçtik.
Son ge­­liþimizde olduðu gibi Çuka ile Anin’e yakalan­
mak istemiyordum.
Her zaman olduðu gibi, sabahýn erken sa­­atlerinde
gelmiþtik buraya. Kapýnýn önünde, miskin miskin
uyuyan altý-yedi köpekten ve sönmemesi için ateþin

10
baþýnda bekleyen ateþ nöbetçisinden baþka hiç kimse
yoktu. Ýlk ba­­kýþta, maðaranýn giriþi ve çevresi on yýl
öncesinden pek farklý görünmüyordu. Ama dikkatlice
bakýnca, ufak tefek deðiþiklikler göze çarpýyordu.
Öncelikle, Çuka’nýn yukarýdaki göletten
maðaranýn önüne su getirmek için kamýþ­
lar­
dan
yaptýðý kanal, þimdi daha bol su akýtýyordu. Çünkü o
ilk kamýþlar, baþka bir yerden ge­­ti­rildiði belli olan çok
daha kalýn kamýþlarla de­­ðiþtirilmiþti.
Bayýrýn altýndaki mýsýrlýkta þimdi daha bü­­yük boy
mýsýrlar vardý. Maðaranýn giriþine, birkaç ayý postu­
nun birleþtirilmesiyle yapýl­mýþ, kapý yerine geçen ko­
caman bir post asýl­mýþtý.
Giriþteki postun bir ucu kalktý, birkaç ço­­
cuk
fýrladý dýþarý.
Ýnanýlmaz güzellikte bir yaz günüydü. Gök­­­yüzü

11
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR

pýrýl pýrýldý.
Çocuklardan biri hemen kamýþ oluktan akan su­
yun altýna koþtu. Belindeki deri par­çasýný çýkarýp su­
yun altýna girdi. Doðrusu onun yerinde, o suyun
altýnda olmayý çok isterdim.
Çocuk deri parçasýný yeniden beline bað­larken,
birkaç yetiþkin çýktý maðaradan dýþa­rýya. Biri, maða­
ranýn giriþindeki postun bir ucunu yukarý kaldýrarak
içeriye ýþýk girmesini saðladý.
Az sonra, uzun boylu bir genç çýktý. He­­men tanýdýk
onu: Çuka’ydý.
“Ooo baba, þu yakýþýklýlýða bak,” diye fý­­ sýldadý
Yaðmur.
Gerçekten de, beline doladýðý ceylan derisi ete­
ðiyle, uzun siyah saçlarýyla çok yakýþýklý bir genç
olmuþtu Çuka. Maðaranýn giriþinin önünde durup
çevreyi saran daðlara, ormanlara uzun uzun baktý.
“Baba! Boynundaki kolyeyi gördün mü?” diye
fýsýldadý Damla.
Bu, domuz diþlerinden yapýlmýþ, insanýn boynunu
çepeçevre saran bir kolyeydi.
“Baþkanlýk kolyesi,” dedim.
Demek Çuka artýk kabilenin baþkaný ol­­muþtu.
Yatan köpeklerden biri kalkýp kuyruðunu sallaya­
rak Çuka’ya doðru gitti. Büyük, yaþlý bir köpekti bu.
“Bu, Dost adýný verdikleri köpek olmalý,” dedi
Damla.
“Eveet,” dedi Yaðmur, “bak þimdi, Ýkinci de geli­

12
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR
yor.”
Dost ile Ýkinci, Anin’in evcilleþtirdiði ilk köpekler­
di. Ötekiler, bunlarýn yavrularý ol­­
ma­­
lýydý. Dost ve
Ýkin­ci ile geçen geliþimizde karþýlaþmýþtýk.
Ýki köpek kuyruk sallayarak Çuka’nýn elini yaladý­
lar. Sonra, alýþkýn olmadýklarý bir þey varmýþ gibi uzun
uzun havayý kokladýlar.
Bizden onlara doðru hafif bir rüzgâr es­­
meye
baþlamýþtý. Hayvanlar, bildikleri tüm ko­­kulardan çok
farklý olan bizim kokumuzu almýþ olabilirlerdi.
Birden, Çuka’yla Anin’in bizi unutmasýný saðlamak
için zamaný tersine çevirirken unut­­tuðumuz bir þeyi
anýmsadým.
Köpeklerin bizi bulmalarýndan bir an ön­­
cesine
dön­­­­müþtük. Yani köpekler on yýl ön­­ce­ki karþýlaþ­ma­
mýzda bizim kokumuzu almýþ­
lar, bize doðru gel­
miþlerdi. Biz onlarý hiç önem­
sememiþtik. Düþün­
düðümüz tek þey, Çu­­­ka’yla Anin’in bizimle karþýlaþ­
týklarýný unut­
malarýydý. Oysa, daha önceden bizim
ko­­
kumuzu almýþ olan köpekler, ne olduðunu, ne­
­
reden geldiðini bilmeseler de, bu kokuyu
anýmsayabilirlerdi. Bilirsiniz, köpekler koku
uzmanýdýr.
Kýzlara bu kaygýmý anlatýnca, “Aman babaaa!”
dedi Yaðmur. “Sen de amma þeyler düþünüyorsun.”
“Hem köpekler kokumuzu alýp buraya doð­ru gel­

13
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR

meye baþlasalar, onlar gelmezden çok önce biz gitmiþ


oluruz,” diye ekledi Dam­la.
Tam o sýrada, genç bir kýz çýktý maðaradan. Üçü­
müz birden, “Aniiin!” diye fýsýldadýk heyecanla.
O da, kömür karasý saçlarýyla, uzun boy­lu, çok
güzel bir kýz olmuþtu. Ýlk iþ olarak gi­­­dip su içti, yüzü­
nü yýkadý. Üçümüz de büyülen­miþ gibi, yüz bin yýl
önce yaþamýþ –þu anda biz onun çaðýndayken yaþýyor
olan– bu güzel kýza bakýyorduk.
“Ablaaa, sana benziyor,” dedi Damla.
Gerçekten de andýrýyordu Yaðmur’u.
“O benim geçmiþ zaman ikizim,” dedi Yaðmur bö­
bürlenerek.
“Ne, nee?” diye sordu Damla.
“Geçmiþ zaman ikizim dedim.”
“Yani o ne demek diye soruyorum ben de.”
“Yüz bin yýl önce yaþayan Prenses Anin bendim,”
dedi Yaðmur.
“Öyle miii?”
“Kesin þu abuk subuk konuþmayý,” diye fýsýldadým,
“Çuka’nýn nerede olduðunu gören var mý?”
Biz hayran hayran Anin’i izlerken, Çuka ve iki
köpeði yok olmuþtu.
“Ben göremiyorum,” diye fýsýldadý Dam­la.
“Ben de,” dedi Yaðmur.
Doðrusu geçen geliþimizdeki gibi yaka­
lanmayý
hiç istemiyordum.

14
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR
“Hadi toparlanýn gidiyoruz,” diye seslendim kýz­
lara.
“Ama daha yeni geldik. Yarým saat bile olmadý,”
diye itiraz etti Yaðmur.
“Çuka’nýn bizi bir kez daha bulmasýný is­­
temi­
yorum,” dedim.
“Çiþini yapmaya gitmiþtir baba, þimdi dö­­ner,” de­
di Damla. “Hem bu sefer onlardan oldukça uzak­
tayýz.”
Niye bu kadar tedirgin olmuþtum ki. Kýz­larýn key­
fini kaçýrmamak için, biraz daha bek­
lemeye karar
verdim. Ama Çuka beþ-on dakika içinde geri dönmez­
se, zaman bisikletine atlayýp geri dönmeye
kararlýydým.
Maðaranýn önü, uyanýp kalkanlarla dolmaya baþ­
lamýþtý. Kabile halký, daha güçlü, da­­ha dinç gibi görü­
nüyordu. Çocuklar da, es­­kisine oranla çok daha gür­
büzdüler. Rüzgâr gibi koþturup duruyorlardý orta­
lýkta.
Sonra birden anladým: Çuka’nýn geliþ­tir­diði av­
lanma yöntemleriyle daha iyi besleni­
yorlardý artýk.
Gördüðüm deðiþiklik ondandý.
Anin, su içip yüzünü yýkamasýný bitirdikten sonra
deriden yapýlma bir torbanýn içine elma doldurdu.
Yere oturup çocuklarý yanýna çaðýrdý. Sanki bu oyunu
hep oynuyorlarmýþ gibi, çevresinde bir çember
oluþturup zýplaya zýplaya koþmaya baþladý çocuklar.

15
Bilgin Adalı GEÇMİŞTEN GELEN KONUKLAR

Koþma sü­­rerken, içlerinden biri çemberin içine girip


Anin’in önüne çöküyor, onun uzattýðý elmayý alýp ye­
niden koþmaya baþlýyordu. Çocuklarýn hepsi birer
elma alýncaya kadar sürdü bu oyun. Sonra çocuklar
çýðlýk çýðlýða daðýldýlar.
Anin, yerinden doðrulurken mutlulukla gülümsü­
yordu.
O an, saate bakmak geldi aklýma. On beþ da­­kika
geçmiþti ve Çuka görünürde yoktu. Kýzlara, “Toparla-
nýn gidiyoruz,” demek için dön­dü­ðümde, Çuka’yý tam
arkamda, dikkatle bi­­ze bakarken gördüm.
“Sakýn kýpýrdamayýn, yoksa köpekleri üs­­tünüze
salarým,” dedi.
Kýzlar da, ben de þaþkýnlýktan donakal­mýþtýk. Çu­
ka bizi bir kez daha yakalamýþtý. Doðrusu hiç hoþlan­
mamýþtým bu iþten.
O sýrada garip bir þey oldu: Dost, Çuka’nýn yanýn­
dan ayrýlýp benim yanýma geldi, elimi yalamaya baþ­
ladý. Hepimiz þaþýrmýþtýk.
“Siz dostsunuz,” dedi Çuka. “Köpek öyle diyor.”
Bizim için bir hafta, Çuka ve köpekleri için ise on
yýl arayla, ayný þeyleri yeniden ya­­
þýyorduk. Çuka,
zamaný tersine çevirdiðimiz için bizi anýmsamýyordu,
ama köpekler, bizim zamaný tersine çevirmemizden
önce aldýklarý, bildikleri her þeyden farklý olan koku­
muzu anýmsamýþlardý. Kötü bir amacýmýzýn ol­­
ma­
dýðýný biliyorlardý. Eðilip baþýný okþadým bu güzel

16
Bilgin Adalı
YAŞ
9
10
11 ZAMAN BİSİKLETİ - 2
+

GEÇMİŞTEN GELEN
KONUKLAR

Geçmiş zaman insanlarının yanına


gitmiştiniz. Peki, ya geçmiştekiler
sizin zamanınıza gelirlerse?

Çuka ile Anin’i hatırlıyor musunuz? Hani, Karain


Mağarası’nda yaşayan iki sevimli çocuk. Bu kitapta
zaman bisikletine atlayıp şimdiki zamana geliyorlar.
Televizyonla, arabayla, aynalarla ve binalarla tanışıyorlar,
büyüleniyorlar. Keyifli geçen bu ziyaret bitince kendi
zamanlarına dönüyorlar ve her şey eski haline dönüyor...
mu dersiniz? Ya Çuka, gelecekteki bir eşyayı gizlice
geçmişe götürmeye karar verdiyse?
Ya zamanın gidişatı değişirse?

ISBN 978-975-07-0460-4

You might also like