Professional Documents
Culture Documents
Servet-i Fünun
İletişim Yayınları/Perka A.Ş. adına
Sahibi Genel Yönetmen Tarihçesine Katkı
Zeki Murat Ekrem Işın 1 68
Son Sadrazam
TÜRKKAN BELGE Yeni Harfiere
Tevfik Paşa ve Oğulları (2)
Yayın Yönetıneni Arı inan Geçiş Döneminde
Mete TUNÇAY Servet-i Fünun'dan
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Bir Sayfa Örneği 1 71
Bülent ÖZÜKAN
Grafik Düzenleme
Ayla iŞLER Bir Belgenin Öyküsü
Görsel Malzeme Danışmanı Tarık Zafer Tunaya
Marianna YERASİMOS IV. CAvcı) Mehmed'in
Düzelti Bir Zeamet Beratı
Nejat BAYRAMOÖLU Doç.Dr.Mustafa Canpolat
sıvıya basılıp beş saat tutulur, sonra Bir vesile ile o zamanki Maarif Vekili
asılıp kurulu/urdu; daha sonra, boya Hasan Ali Yücel Beye Zincidere'deki ki
yı tam alması için renkli yünler aynı taplıktan söz ettim. Kitapların getirtilerek
s/VIya ikinci bir kere batmlırdı. Böy günün Türkçesine çevrilmesinin tercüme
le yapılan ünlü çifte boyanmış Tyre bürosuna kolaylık olacağını söyledim.
(yani, Sur) morunda yünün libresi Hasan Ali Bey'in emri üzerine kitaplar
(450 küsur gramı) 1 . 000 dinarius edi Kayseri'den getirtildi. O zamanlar Ulus
yordu. Hükümdar/ar, yöneticiler, ko Meydanında bulunan Maarif Veka.Jeti bi
mutanlar savaş alanında erguvan nasının altındaki kitaplığı sandıkları için
renkli toJ?alargiyerlerdi. Roma'da yö de bırakıldı. Başka kentlerde bulunan
neticilerin (magistrates), senatörlerin Rum okullarındaki kitaplar da aranma
ve atlılarm (Equites denilen soylu/ar) ya başlandı.
giysileri de erguvanf bordürlü olurdu. Ne yazık ki bir yangın Maarif Vekaleti
binasıyla birlikte binanın altında depo
•ERGUVAN edilmiş kitaplan da kül etti. Böylece bir
servet yok oldu.
RENGi •GREK Kitaplar Ankara'ya getirildiği tarihten
itibaren tercüme bürosuna verilerek Türk
Bizans'ın Osmanlı üzerinde önemli et ALFABESiYLE çe harflerine çevrilrnesine girişiimiş olsay
kiler yaptığı kanısında olduğum için, Os
manlı Tarihi ile birlikte Bizans üzerine de
TÜRKÇE dı belki bir miktarı yangından kurtulmuş
olurdu.
bilgi vermenizi arzu etmekteyim. "Ergu Zincidere kitaplığının Karaman
Derginizin 3 Mart sayısında Grek alfa
van" renginin Roma ve Bizans'ta impa Türkçesi konuşan Türk Ortodokslarının
besiyle Türkçe başlıklı yazı münasebetiy
ratorluk rengi olmasırun ve kutsallığının kültür düzeyinin yüksek olduğu gerçeği
le yararlı olur düşüncesiyle bir anırnı nak
anlamı nedir? Bu konuda, hiçbir yerden ni ortaya koyduğundan kuşku yoktur.
letmek istiyorum.
doyurucu bir bilgi edinemedim. Yardım
1 92 1 /22 yıllarında Kayseri'de Talas
cı olursanız sevinirim. İsmail Hüsrev Tökin, İstanbul
Amerikan Kolejinde Türkçe öğretmenli
Betül Kılıç, Eskişehir
ğim sırasında bağımsız Türk Ortodoks Ki
Erguvan, dilimizde bu adı taşıyan lisesi Başkanı Papa Eftim Efendi ile ta
ağacın (Cercis Siliquastrum) çiçeğinin nışmıştım. Kendisiyle zaman zaman gö
rengidir ki, ejliitunla kırmızı arasm rüşmeler yapmıştım. Bir konuşmamızda •"EY TÜRK
da bir tondadır. İstanbul'da Avusturya Lisesi'nin son sın
Roma'da ve Bizans'ta (ve hiilii Ka fında Latince ve eski Yunanca dersleri (o TiTRE VE
to/ik Kilisesinin kordinat giysilerinde
kullanılan) emperyal renk, maviye ça
tarihlerde bu dersler vardı) dolayısıyla
Grek alfabesini öğrendiğirni söylemiştim.
KENDiNE DÖN"
lan bir kırmızıdır ki, biz buna genel Bununüzerine Papa Eftim Efendisapa bir
likle "erguvan" diyoruz; ama çeşitli hazinenin yerini söyleyeceğim, bir daha Göktürk Yazısı dolayısıyla aklıma ta
özgün kaynaklar, bu rengi parlak oradan çıkmazsan demişti. Sözünü ettiği kıldı. Bir zamanlar, bazı çevrelerde pek
pembeden vişne çürüğüne kadar, ma hazine Talas'ın daha yukarısındaki Zin kullanılan, "Ey Türk, titre ve kendine
genta (ltalya 'da bir şehir adından, kü cidere'de bulunan Rum okulunun bod dön" sözleri, Orhun anıtlarında gerçek
pe çiçeği kırmızısı), menekçe, leyliik, rum katında bulunan büyük kitaplıktı. İlk ten v.ar mı?
mor (mauve) vb. diye anlatıyorlar. fırsatta okula gittim, kitaplığı gezdim. Figen Bakfilü, İstanbul
Asıl Latincede kullamlan purpura söz Pek geniş olan bodrumda duvar boyun
cüğü ise (lngilizcesi, purple), Yunan ca sıralanmış etajerler kısmen yaldızlı ciltli Orhon kitabelerinde "Ey Türk, tit
ca parphyra'dan gelmektedir ve bir kitaplada doluydu. Kitapların hepsi istis re ve kendine dön!" diye çevrilebile
tür kabuklu deniz hayvanının adıdır. nasız Grek harfleriyle yazılmış Karaman cek herhangi bir cümle veya ibare yok
Romaltların (görünüşünün çarpıcı Türkçesiydi. Bütün Batı edebiyat ve fel tur. Bu şekilde yanlış tercüme edilen
ltğı kadar, yapılmasının güçlüğünden sefe klasikleri Grek harfleriyle Türkçeye cümle, büyük bir ihtimalle, Bilge Ka
de ötürü) yüksek değer vererek, bir çevrilrnişti. Gördüğüm kitapların pek ço ğan kitabesinin doğu yüzündeki türük
erk ve varlık simgesi diye kullandık ğunun o tarihlerde Türkçeye çevrisi dahi bod(u)n rt.z ökün cümlesidir (satır
lan bu renk, purpura ile (murex ve yoktu. Bunları okuyanlar, kiliselerinde 19). Burada rt .z (ince r ve ince t) harf
buccinum gibi) benzeri bazı istiridye Türkçe ibadet eden, mukaddes kitapları dizisi okunamamışttr. Dizide z'den
türlerinden elde edi/irdi. Bu hayvan (Eski ve Yeni Ahit) Grek harfleriyle Türk önce bir harflik bir boşluk bulunmak
lar denizden çıkartılır çıkartılmaz, he çe olan Kayserili ve Karamanlı Rurnlar tadır. Burada z samlan son harf ölü
men kabuklannın açılması gerekirdi; dı . harfi olabilir. Bu doğru ise z'den ön
çünkü boyanın alındığı damar, ölün Seneler sonra Ankara'da bulunduğum ceki boşluğu geniz n'si ile doldurabi
ce kururdu. Bu damarlar ayrılınca, sırada Maarif VekaJetinin klasikleri ter liriz. Böylece kelime (e)rt(i)ngü "çok,
beş gün tuzlu suda tutulduktan sonra cüme bürosunda Almanca ve Rusça bö fazla, ziyadesiyle" olur. Bütün cüm
kaynatılırdı. Purpura'nın boyası çok lümünde görevlendirilmiştim. Büro hani le de "Türk halkı, çok nedamet ge
koyu olduğu için, daha parlak olan harıl Batı ve Doğu klasiklerinin tercüme tir!" diye tercüme edilebilir.
murex'in boyasıyla (çoğucası bir öl siyle uğraşıyordu. Halbuki bunların ço H. Namık Orkun söz konusu keli
çü, iki ölçü) karıştırılarak çekici bir ğu hatta hepsi Grek harfleriyle Karaman meyi, Thomsen gibi, ert.z okumuş ve
renge ulaşılırdı. Boyanacak yü nler bu Türkçesine çevrilmişti. cümleyi "Ey Türk kavmi, kendine
2
387
dön!" diye çevirmiştir (Eski Türk sanı-ab-ı ha) atı arama ö�küsu dolayt>ı)la
Yazıtları, /, s. 40). Bu tercüme, do •ÇEViRi Büyük ıskender'le de karı�tırılır. 2 Büyük
İ skender'in sam.
ğal olarak yanlıştır. Ökünmek fiili
"pişman olmak" anlamına gelir, HATALAR! Şemseddin Sami Reyin Aamus ai
Aitim'ında ( istanbul, 1308 [ 1 892)) ise �un
"dönmek" değil. Kitabelerdeki bodun
kelimesini "millet" diye çevirmek de
TARİHİNE KATKI lar yazılı (cilt 3, s. 2227-28): En büyük ci
hangirlerden Makedonyalı İskender bin Fi
yanlış olur. Eski Türkçe bodun'un an libos'un şarkiyyun indinde ma'ruf [doğu
lamı "boy/ar, kabile/er, halk"tır. Son sayınızın, "Onbirinci Emi r: Ta lular arasında tanınmış] lakabı olup, bir ri
"Millet" kavramı, bilindiği gibi, çok rih ve Toplum okuyacaksın" diyen şa vayette şark ve garbe hüküm sürdüğüğçün,
yenidir. kacı gazete il anlarında, bir de Musa' ve bir rivayette dahi tacının iki ucunda boy
Talôt Tekin nın resmi var. O resimde zarzor seçi nuza müşabih [benzer] iki çıkıntı bulundu
liyor amaMikclanj 'ınbu ünlü heyke ğuğçün bu vechile telkip olunmuştur [�an
linde, Musa boynuzlu olarak gösteril landırılınışur]. ("İskender" maddesine mü·
mişti r . Bunun nedenini açıklayabi li r racaaı·buyurula.)
Ziilkarneyn ismi Kur'an-ı Kerim'de da
•"İLK misiniz? Yoksa, Kur'an'da adı geçen
"çift boynuzlu "dan kasıt, Musa mı
hi mezkfır olup, bu isimle tesmiye olu,an
zatın melik [ kral) ve saltanat sahibi oldu
KIRAATHANELER'' dır? ğu ve cihangirlikle birçok yerler feth etıik
Sevim Kara, Urfa ten sonra, Çin'e dahi duhul ile [girerek) Ye
VE BASIN cüc Mecüc'e karşı bir büyıik sed yaptırdı
Michelangelo Buonarrotti'nin Musa hey ğı, zulrnete [karanlıklar evreninci giri:ı ii b-ı
TARİHİMİZE keli, eski bir çeviri yaniışına dayanmakta hayat çeşmesini aradığı, ve ancak bu çcş
dır. Kitab-ı Mukaddes'in bizim yanlış ola meyi bulamayıp, askerinin mukaddemesin
İLİŞKİN BİR NOT rak Tevrat dediğimiz (yanlış, çünkü Tev de bulunan Hızır['ın] bulduğu tevarih-i h
rat, Ahd-i Atik'in Hıristiyanlarca da ka lamiyyede mesturdur [ islam tarihlerinde
Tarih ve Toplum'un Mayıs 1 984 sayı bul edilmiş 39 kitabından sadece ilk beşi satırlanmıştır/yazılmıştır]. Zülkarneyn 'in
sında yer alan "Türkiye'de i l k kıraatha nin adıdır) Eski Ahit bölümü, vaktiyle Yu nübuvveti muhtelif ün fih [peygamberliği
nenin açılışı"na i lişkin yazıya ekli "Kıra nancaya, Ban dillerine çevrilirken vb. ikinci üstüne karşıt görüşler) olup, bazıları velii
athanede mevcut olan gazeteleri n defte sıradaki kitap olan Çıkış'ta geçen (Exodus, yerine kail olmuşlardır [crmişliğine inan
ri " çevrimyazısında, 'Türkçe' yayın or 34: 29-30), "Tanrı'yı gördüğü için yüzü mışlardır].
ganlarından birini n adı Mecmua-i ibran nün derisi parlıyordu" sözündeki I brani İbn Esir ve sair ıncşahir müverrihin (ünlü
cekaran (ışıldamak, parlamak) kelimesi, tarihçileri Kur'an-ı Kerim'de mezkfır olan
tebah olarak okunmuş ve okunuşun doğ
keren (boynuz) kelimesiyle karıştınldığı Zülkarneyn 'in İskender-i Ziılkarneyn-i Ru
ru olmayabileceği de gözönüne alınarak için, " ... yüzü boynuzluydu" diye çevril m'i'nin [lskender 'e Rumi. yani Romalt de
bir (?) işareti konulmuştur. miştir. Bu hata Rönesans döneminde an mek, Rumeli coğrafyası unlamına da o/su,
Doğrusu, "Mecmua-i Iber-i lntibah" laşılmış ve düzeltilmiş, ama bu arada baş garip bir anakroni::.m örneği!] kendisi ol
olacaktır. 1 279 ( 1 862) yılında, "Uyanık ka birçok sanaıçılar gibi Michelangelo da duğu iltizamıyla [görüşünü tutarak], 'cdd-i
lığın i bretleri " anlamına gelen bu ad al Musa'yı boynuzlu olarak göstermiştir. Yecüc'ün binasını ve zulmete duhulü dahi
tında bir dergi yayımlanmıştır. (Selim Aslında, boynuz tarihin ilk dönemlerin bu cihangire isnat etmişlerdir [yakışıırmış
Nüzhet [Gerçek] tarafından hazırlanan den beri bir güç simgesidir. Birçok mito lardır] . Diğer bazı müverrihler ise,
lojilerde, boynuzlu tanrılar ve cinler var İskender-i Rumi ve nıibuvvet ve velayeti
Matbuat Ceıniyeti 1933 Almanak'ı, Dev
dır. Vikingler ve Romalılar boynuzlu miğ muhtelif ün fih olan Zülkarneyn başka ol
let Matbaası, İst . , s. 242). ferler taşımışlar, Asyalı şamanlar törenler duğunu iddia ederek , Zulkarnevn 'in Hz.
Derginin basın tarihimiz açısından öne de boynuzlu maskeler takmışlardır. Şeyta İbrahim (aleyhisselam)'den evvel zııhur et
mi , ülkemizde i l k k ıraathaneyi açan nın boynuzları var diye, boynuzun adını miş [çıkmış] olduğunu beyan ediyorlar. Ye·
Cemiyet-i İ lıniye-i Osmaniye'nin çıkardığı Hıristiyanlık kötüye çıkarmıştır. Boynuzun men mülfıkundan [meliklerinden] olup,
Mecmua-i Fünun'la aynı yıl, bu "ilk der köftehorluk alameti olması ise, daha son Hint ve Çin'e kadar tevsi-i füıuhatla [te
gi"den kısa bir süre sonra yayımianmış raki bir gelişmedir. (Bu konuda, Yapıt der tihleri yayarak] zulmete duhulü dahi mer
olmasıdır. Bilindiği gibi , kimi kaynaklar gisinin 5. sayısında çıkan şu yazıya bakı vidir [söylenir].
nız: İ brahim Balcı, "Boynuz Simgesinin Bir taraftan Yemen'den böyle bir cihan
i l k dergi olarak 1 860 'da ( 1 272) çıkan
Tarihsel Süreç Içinde Evrimi.") gir zuhuru bilinmeyip, Sedd-i Yecüc addo
Vakayi-i Tıbbıye'yi gösteriderse de, bu
K ültür tarihinde bu gibi çeviri yanlışla lunan Çin'deki meşhur seddin dahi Çin hü
nun çağdaş anlamda bir dergi olmadığı rının önemli ve kalıcı etkileri olmuştur. Ba kümdarları tarafından tesis olunduğu ma
genelli kle kabul edilmektedir. zı bilginiere göre, Meryem Ana'nın baki lfım olduğundan; bir taraftan dahi isken
Söz konusu yazının 1 864 tarih ve 22 sa re iken Hz. lsa'ya hamile kaldığı dogması der-i Rumi'nin 1'1averaiınnehr'e ve Hind'in
yılı Mecmua-i Fünun 'dan aktanldığı göz da, böyle bir çeviri yaniışından kaynaklan şimaligarbi köşesine kadar gidip, daha öte
önüne alınarak, Mecmua-i iber'i lntibah' maktadır. ye tevsi-i fütuhat edemediği, ve zulmeıe gi
ın en az 20 sayı kadar çıktığı sonucuna va Öteki sorunuza gelince, elbette ki hayır! recek kadar kutb-u şimaliye takarrüp et
"Çift boynuzlu, (Zülkarneyn) sözü, Islam mediği [kuzey kutbuna yaktaşmadığı -
rılabilir. Çeşitli kaynaklarda Mecmua-i
yazınında iki kişi hakkında k ullanılır; ama demek ki, karanlıklar evreni ku�ey kulbu
Fünun 'dan çokça söz edilmesi ne karşılık
(birinin kimliği açık, ötekininse karışık nun öresindevmış.11 kendi zamanında ya
bu derginin adının hemen hemen hi-ç geç olan) bu iki kişinin de Hz. Musa'yla hiç zılmış tarihlerde mesbut [saptanmış] bulun
m em esi, ya sönük bir yayın organı olma bir ilgisi yoktur. I sterseniz, sorunuzu da duğundan, işbu Zülkarneyn denilen zatın
sından ya da dikkatleri çekmemiş bulun ha iyi cevaplandırmak için, başvurduğu kim olduğu ve ne vakit nerede zuhur etti
masından ileri gelmelidir. Basın tari himiz muz iki kaynağın dediklerini aynen akıa ği hakkında doğru bir fikir hasıl etmek pek
le i lgili birçok konu gibi , bu dergi de i lgi ralım: müşkül olup, bu ınesele milhim ve karan
beklemektedir. Tarih ve Toplum'un böy Türkçe-lngilizce Redhouse sözlüğü · lıktır. Hele Zıilkarnevn 'i Yemen mülfıkun
lesi konulara da eğileceğini umuyorum. ( 1 890), "Zu" maddesinde Zulkarneyn için dan addedip yine bi� ism-i Yunani ile (İs
şu açıklamayı yapıyor: (iki boynuzlu efen kender) tesmiye etmek [diye adlandırmak)
Alpay Kabacalı , İstanbul di) ı. Eski nebilerden H imyarlı Es Sa'b'ın kadar abes şey olamaz.
3
388
4
389
Okuyuculara
Mektup
B
işleyebilecegimiz umma.ktayız. Tevfik Paşa ve Ogulların
u sayımızla Tarih ve Toplum 'un ilk cildi tamamla dan Anılar, bu sayımızda devam ediyor.
nıyor. Dergimizin daha hice ciltler çıkmasını dileyerek,
altı sayıyı birarada içinde saklayabilece� bir cilt ku
tusu yaptırdık. Haziran ayı içinde satışa çıkaracagımız
B u ay, yepyeni dört konumuz var. Birkaç gün önce
24'üncü yıldönümünü yaşadı!Sımız 27 Mayıs 1960 ola
bu cilt kutularıyla birlikte, bir de 8 sayfalık Genel Di yına ait özgün bir belgeyi, hazırlayıcılarından Prof. Dr.
zin veriyoruz. Birinci cildimizdeki altı kapakla 456 say Tarık Zafer Tuna.ya sunuyor. Taner Timur da, okuyu
fada ne kadar özel ad ve kavram geçiyorsa., bu indekste cularımızın zevkle izledigi ilginç yazılarına bir yenisini
sıra.landı. Cilt kutularını satın almayacak okuyucuları kattı: Osmanlı gizli polis örgütünün geçen yüzyılda ya
mız, yönetim yerimize bir mektupla 50 liralık posta pulu
bancıla.rca kuruluşunun öyküsü. Gelecek sayıda sürdü
gönderirlerse, 8 sayfalık Genel Dizin'i adreslerine pos recegimiz Osmanlı Toplum Yaşayışıyla İlgili Belgeler
talayacagız. Bu arada, eksik sayılardan isteyenlerin de, Bilgiler yerine, bu kere, aynı yamalı bohça yapısında ha
sayı başına 300 liralık posta pulu karşılı/Sında, diledik zırlanan, ama dogrudan dogruya sosyal tarih sayılama
leri sayıyı bizden -ayni yöntemle edinebilecekler;ini be yacak bir At Tarihi bölümü veriyoruz. Arkadaşımız Ek
lirtelim. rem Işın, kültür tarihimizin en etkili ve uzun ömürlü
dergisi olan Servetifün un 'u sizlere kapsamlı bir biçim
Bu ayın yazılarına. göz atmaya, izninizle, arka kapak
de tanıtmaya çalışıyor. Buna, Orhan Şaik Gökyay hoca
tan başlaya.ca.gım. De/Serli sanat tarihçisi Ülker Ergin
mızın her zamanki sevimli sertligiyle hazırladıgı bir ki
soy hanımefendinin evinde, ilginç metinli, aile yadigarı
tap eleştirisini de katmca, Kitabiyat sayfalarımız doldu.
bir ferman bulundu/SUnu haber aldık ve resmini çektir
Dergimizin en sevilen köşelerinden Osmanlı Basının
dik. Fermanın divani yazısını da, arkadaşımız Mustafa
da Yüz Yıl Önce Bu Ay ve Çeşitli Alfabelerle Türkçe Ya
Ca.npolat sizler için çözdü. Dirlik sisteminin işleyişine
zılar bölümlerinde yeni haber ve bilgiler sunulmakta.
gerçekten ışık tutan bu belgenin dergimizde ya.yımla.na.
Geleneksel Eski Ha.ritamız ve Geçmiş Şölenlerden bir me
.bilmesini saglaya.n herkese çok teşekkür ederiz.
nü örnegimizle, Tarih ve Toplum 'un Haziran sayısının
Süreli yazılarımızdan ikisi bu sayıda sona. eriyor. içerigi tamamlanıyor.
Türkçülügün Tarihinden: Enver Paşanın Edebiyat-ı Müminlerin Ramazan-ı şeriflerini kutlarız. Yaz ayla
Umumiyye Mecmuası makaleleri üstüne bir de/Serlen rında dergimizi izlemeyi lütfen ihmal etmeyin. Yapabi
dirmeyi gelecek ay sunacagız. Gnomon ve Güneş Saati lecek olanlara, şimdiden iyi tatiller diliyorum.
yerine de, ileride Bilim: Tarihine ilişkin başka. konuları Mete Tunçay
saltanat sürdü; bahsettiğim zaafları yü İKBALLERİ 2 (Fethi Ahmet Paşanın oğlu- Mithat Paşayla
zünden erken öldü. birlikte Tairte boğdurulan-) Mahmut Celaled
Yılmaz Hasan, Ankara I. Nalandil (Seniha Sultan'ın4 annesi) din Paşanın eşi; derginizin ikinci sayısında,
II. Ceylanyar Geçmiş Zaman Olur ki başlıklı anılarını tanıt
Aşağıda adları yazılı havatinin [hatun II. Serfiraz5 tığınız Prenses Mevhibe ceıiileddin'in babaan
ların] hepsi Çerkez ve çoğu müteverrim nesi.
IV . Nergizev
[veremli] olur genç yaşta iTtihal-i darül IV. Gülustı1 (Mediha Sultan'la6 Vah-
3 Sonradan boşanmış ve olmayacak bir saygı
beka eylemişlerdir [ölmüşlerdirj.l dettin'in annesi)
sızlıkla, iki kere daha evlenmiştir.
V. Navekmisill
ABDÜLMECİD'İN KADlNLARI
II. Nesrin 4 (Halil Rıfat Paşanın oğlu -Asaf mahlası ile
I. Servetseza [Fatma Sultan'la M. Re
V. Şayeste eleştiriler yazan-) Mahmut Celiileddin Paşanın
şad'ın analığı]
I. Nüketseza eşi ve Prens Sabahattin'in annesi.
II. Tirimüjgan (Il. Abdülhamid'in an
nesi) 5 "Yıldız Kasrı'nda yaşar, canı istemezse pa
III. Şevkefza (V. Murad'ın annesi) JM. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları dişahı bile köşke almazmış. Bir aralık Beşik
VI. Düzdidil (Cernile Sultan'ın2 anne ve Kızları (Ankara: T. Tarih Kurumu Yay., taş'ta Küçük Fesli diye nam salan bir Ermeni
si) ı980), s. ı 39-50. Bu kaynakta verilen bilgilere çocuğuna tutulmuş, onun için çok para harca
IV. Perestil [ll. Abdülhamid'le Cemi göre, sarayda bebek ölümlerinin inanılınaya mış, rezaletleri dillere destan olmuş. " (Ibid. ,
le Sultan'ın analığı] cak kadar yüksek olduğu dikkat çekmektedir. s. ı 47) .
IV. Gülcemili (Refia ve Fatma Sultan'
Abdülmecid'in eşleri, elbette, burada sayı Ancak, Saraya adı verilen "Yıldız", bazı
larla M. Reşad'ın annesi) lan 1 8 kadından ibaret değildi. Öte yandan, kaynaklarda ileri sürüldüğü gibi Abdülınecid'in
v. Mahitab bunların çok azı, padişahın nikiihlı karısıydı. değil, Abdülaziz'in cariyelerindendi.
VI. Bezmara3 Yükselme döneminin başından beri, padişah
III. Verdieenan (Münire Sultan'ın an lar Türk ve tanınmış aile kızı almadıkları gibi, 6 Damat Ferit Paşanın eşi; ondan önce de ha
nesi, Mediha Sultan'ın analığı) gözdelerini de pek nikiihlamazlardı. riciye memuru Necip Beyin karısıydı.
5
390
ı::
oı. ·� ı:.
�
.&>
�
�
..,
]"'
.., s""
..14
.. c:ı
o � � =a
....
Prof. Dr.TALAT TEKiN
E-< Cl) o ı:Q• E-<
.. .. a
� � � � b
-lt -3. � ol. �
� � \ \ 9
\ )ı \ \
•\ �
�
t - •\ �
g
d
h
Manihey Alfabesiyle
Türkçe
"' ... .... 4\ V
..
" v
\ ' ' \ z
ı J çıkmış, dönüşünde tahta yeni çıkmış olan
Türklerin Göktürk (Orhon) alfabesin
�A. 'h den sonra kullandıkları alfabelerin bi(i Fars hükümdan I. Şapur'un himayesine
(belki de birincisi) de Mani veya Manihey mazhar olmuştur. Şapur, uzun iktidan sü
�\ �� Qt.\ �\ t
alfabesidir. Bu alfabe Maniheizıni kabul resince Mani'nin dinini dilediği gibi yay
·�=» .. o•• o' eden Türklerce 8. ve 9. yüzyıllarda kulla· masına müsaade etmiştir. Mani, I. Belı
y
nılmıştır. ram'ın hükümdarlı�ı zamanında Zerdüşt
� �
� --!1 k Maniheizın, Mani (Manes veya Manic· rahiplerinin saldırıianna u�amış, hüküm
haeus) adlı bir İranlı tarafından 3. yüz· darca hapsedilmiş, hapsedilciikten bir süre
� � � �
-1 }b yılda Babilonya'da kurulmuştur. Ana ta
rafından Fars kraliyet ailesine mensup
olan Mani (215/216-274?) gençli�inde
sonra da ölmüştür (274 veya 277).
Maniheizın, evrende birbirine zıt iki il
ke (hayır ve şer) bulunduguna, başlangıçta
� -.!ı _!ı � �,q kendisine bir melek göründü�ünü, bu me birbirinden tamamiyle ayrı olan bu iki il
le�in onu yeni dini kabule ve onu yay kenin dünyada, şerr'in marifetiyle, birbi
� 1\ ı maga davet ettiğini iddia etmiştir. Mani, rine karışmış oldu�na inanan bir dindir.
yeni dini yaymak için Hindistan gezisine Mani'ye göre kurtuluş hayr'ın serbest kal-
-1 � l l 6
J\ ..l\ � n 65 t•:tN�mLAliSGABE
us uı:s J:l .s m
OHUASTUAN 1 JfT,
4' .a-. n EIN �('NDENl!El\EN"'T�IS Dlilt MA:'\ICIIAlSt;IIEN TÜRKISCHE MANH'HAICA
AIJIJITOilES.
AUS CRO'l'SCHO. II
� _ı:ıe. CD. QQ. s iHWUHD.:N IN 'lliiiFAN (1'1ll!\t:.S.IS(;U.'J'I.ItKISTAN).
•o•
� '
:1-.S UCU'
O'
} c
·� ... "*4110 lU ..
ni:M Ufi.UIIiii.U.�OUI I:ll I:OHioQt.. ""1.1'1011 ıl\llf:MU. IJU
...
WI"'>COI<''U.U"•Iı. 1'WI �.UII!f" h""l
AU& UDi' ABHANDt.Ulıloa:N oat raıruasısctıiH AUDI.)IIIt 1»:11.
JfJ!l'OANCl llll. P'ti�IST. I.UJiBP. Na 1
WISIIı:HSCHAI"l'XM
.,. çn
U:a U;:l. .JIIIııl � k
BERLIN 1111�
BKIU.LN IDI I.
� � � � �,q
.. '� w. r
w(�\ s
Dr. A . von Le Coq'un Chuastuanift adlı kita un imzasını taşımaktadır. !Junuş şöyledir:
'- \-. \. \.. t
bının kapağı. Kitabın Türk Dil Kurumu kitap Herrn Professor Nöldeke in Eqrerbietung ge
lığında bulunan bu nüshasımn, bizce, büyük widmet, 6/4/ 1 1, vLecoq . Nereden nereye!
tarih/ değeri de vardır; çünkü bu nüsha müel
Manihey lifin ünlü oryantalist (semitist) Theodor Nöl A von Le Coq'un "Hoço 'dan Türkf(! !vfani
Alfabesi deke'ye ithaf ettiği nüshadır ve tabii Le Coq'- Metin/eri" dizisinin ikinci kitabının kqpağı.
6
391
"'
"'
ı
....
o
BANG und A . VON GA BA!N: Türkische Turjarı- Texte. lll.• Befliit /930'diın
7
392
··� � ;7\rl�tt�!"�
T. ll D. li8 IV. Vorılt·ı·•l"itc.
"�� � ... .. ı
8
393
���.ı�� �.���
.-U'iı-.1� �.�� ... .
..
,jj..�Ji;�"ti.. .�
b/iligin/ köng/ü/lte baru boşuyu-u-h
�....f"IJiıfit)..-.. ...a;t\aqa&aaQ' düşünce ile, cônü gönülden ve içtenlikle, kurtutmayı
� ....... ....,�
. ... --�
� ...........
.,.., �
� ... . ... ... .�� /qolmadım(ı)ı./ erser. neçe eksük
�· •. ,\la.. _� � niyaz etmedik ise, her ne kadar eksiğ(imiz)
iUN\-"'ıi()���
·
��
;7\�"� 0 ��ı //�<\lll U;:Lt�� 4
Asya halkları üzerinde büyük ekonomik Tanrım, ben Raymasi Ferzind günah(larım)dan
ve kültürel nüfuzu olan bir halktı. Bögü
Kağan'ın gerçek arnacı ne olursa olsun,
Uygurlar nüfuzları altındaki bölgelerde
birçok Maniheist tapınaklar inşa ettirmiş boşu/nu/ ötünür m(e)n m(a)nastar
ler, Çinlilerse bundan hiç hoşnut olma- ·
kurtutmayı niyaz ederim: Manastar
mışlardır.
Bögü Kağan'ın Maniheizmi kabul edi
şini anlatan Uygurca bir metin parçası gü
zel bir tesadüf eseri olarak günümüze ka hirz(a) . . . . biş y(i)g(i)rminç
dar gelmiştir. Uygur alfabesiyle yazılmış hirza •. . .. On beşinci.
iki yapraklık veya dört sayfalık bu metin
parçası W . Bang ve A . von Gabain �e.-� ''\�• .K� . . . . !!If\'\ s
tarafından Türkçe Turfan Metinleri'nin
kü/n sayu/ neçe y(a)vlaq saqınç
ikincisi olarak 1929 yılında yayımlanmıştır
Her gün nice nice kötü düşünceler
(W. Bang und A. von Gabain, Türkische
Turfan- Texte: I l , Berlin 1929). Bu metin
Bögü Kağan'ı dine davet eden Maniheist �...o�
o.... �cı-� .JJtc)� 0 /11/llllllllll/l/ll/� 9
rahiplerce kaleme alınmış Soğdca bir ra
s/aqınur bizi . neçe sözlemesig
pordan Uygurcaya çevrilmiş olmalıdır.
geçer aklımızdan (harf. düşünürüz); nice söylenmiyesi
9
T. l l ll. 17S V . Vurılı·rı<t·ıto· .
. . . �:-�d�;):'\� �.A.."'tc�\� •t...rl �-.!:::1
.
• ı
bir ay.y ç(a)hşap(a)t tutmaq /ke(e)rgek/
bir ay (siire ile) dini emirleri tutmak gerek
10
T. ll D. 178 V. RUckst•il•.
\i�.D..
"i �
·� -�- "'�
.. ·1'11(111
' ..... .. ışık/ı tanrılardan ayrıldı. O zamandan
zısı ile birçok yazma nüshası bulunan Hu anıg qılınçl(ı)ğ ş(i)mnu-u ögümüzni-i
astuanift'tir. Huastuanift bir "günah çı kötü arnelli şimnu(lar) aklımızı
kartına", "günah çıkartarak tövbe etme"
kitabıdır. Bu eser sırasiyle Radloff (Chu
astuanift, das Bussgebet der Manichiier,
\ '\�1/;'!'AI!'I · :iri .-��""\� •..._\"•�•.,ri.Oıo. 1
lı
396
SERVER TANİLLİ
yüzyıliann
gerçeği
ve •
•
nıırası
Güneş Saati
INSANLIK TARİHINE
GiRIŞ
I Dr . Yük . Müh .
İLK ÇAG A . NECATİ AKGÜR
12
397
13
398
14
399
rine şekiilendirilmiş olan saat çizgile den alınan bazı değerler dakika ola sağ ve sol yanlarındaki saat çizgileri,
ri , tam ve yarım saatleri belirlemek rak aşağıya çıkarılmıştır (Saniye ve yazıyla, bir, iki, üç, dört olarak be
tedirler. Daire çevresi , üzerinde iki saniye kesirieri alınmamıştır) . Bu çi lirtilmiştir. Ancak bunlar solda dör
bölüntü taşımaktadır. İçteki bölüntü, zelgede bulunmayan ara günler için de, sağda altıya değin gitmekte olup,
saat çizgileri aralarını on parçaya böl tahmini değerler alınmalıdır. altı çizgisi de yatay değildir. Ayrıca
mekle olduğundan, altı dakika okut sağ ve sol yanların çizgileri eşit ara
24 Aralık 1 2.00 Sıfır
maya yaramaktadır. Dış böl üntü ise, lıklı da değildir. Bu sağ sol yanların
2 Ocak 1 2 . 04
360 parçalı, derece bölüntüsüdür. Da benzemezliğinin nedenini, saatin, çubu
l l Ocak 1 2 .08
irenin ikinci yarımı üzerinde, Güne ğunun yerinden çıkmış olması dola
23 Ocak 12.12
şi , Ayı ve Yeri simgeleyen şekiller ile yısıyla, çalışır durumda olmaması yü
3 Şubat 12. 14
iki yanlı tanıtma yazısı (kitabe) bulu zünden anlayamadık . Ancak sol ya
nuyor. Ayrıca yine daire çevresi üze 1 1 Şubat 1 2. 1 4 27 . 88 Maks. nının (öğle öncesi bölümün) yatayda
20 Şubat 12.14
rinde, beşer derecelik bölümlemeler altı olacağı düşünülerek, bir Güneş
l l Mart 12. 10
içersinde yazılar görülüyor. Ancak saati; sağ yarıının ise 7 . 30'a değin gi
28 Mart 1 2.05 deceği düşünülerek, bir gnomon bö
biz, her iki yazıyı da okuyamadık. Sa
1 5 Nisan 1 2.00 Sıfır
at sağlam, fakat yönlendirilemediği lümlemesi olabileceği yolunda bir
24 Nisan ı 1 .58 tahmin yürütülebilir. Saat çizgileri
için çalışmaz durumda bulunmakta
1 4 Mayıs 1 1 . 56 07 . 93 Min. arası, uçlarda, dört kısa çizgi ile be
dır.
4 Haziran ı 1 . 58 şer parçaya bölündüğü için, bu saat
İstanbul'da gördüğümüz dördüncü 14 Haziran ı 2.00 Sıfır
masa Güneş saati, Beyazıt'taki eski oniki dakikayı ve tahminle altı ya da
28 Haziran 1 2.03 dört dakikayı okutabilecek durumda
Belediye Kütüphanesi bahçesinde bu 1 9 ,Temmuz 1 2.06 dır. Saat ufak bir yardım ve çaba ile
lunmaktadır. 1 93 5 ' de Ahmet Ziya 26 Temmuz ı 2.06 1 4. 28 Maks. çalıştırılabilecektir.
Akbulut tarafından yapılmıştır (Ay 2 A�ustos 1 2 . 06
nı yerde, yine aynı kişi tarafından ya BiTii
1 6 Ağustos 1 2.04
pılmış bir masa gnomonu bulundu 3 1 A�ustos 1 2.00 Sıfır KAYNAKLAR
ğundan, daha önce söz etmiştik). 1 5 Eylül ı 1 .55 A. Necati Akgür Aya Yolculuk, Remzi kita
Üzerinde beş dakika okutacak yol 6 Ekim ı ı .48 bevi, Istanbul ı 97 1 .
da bölüntülenmiş, iki ayrı saat bö 26 E kim ı 1 .44 M . Delambre, Histoire de I 'Astronomie An
lümlemesi taşımaktadır (Şekil 1 6) . Sa cienne, ı. cilt Paris 1 8 1 7 .
2 Kasım 1 1 .43 40.27 Min. . Cevat Rüştü Gürsoy, Kartoğrajya, I . cilt. An
at bölümlemesinin uç değerleri 4 . 3 5 9 Kasım ı 1 .44 kara Üniv. Dil ve Tarih Coğrafya Fak. yayı
v e 1 9.25'dir. Bölümlemelerden ilki ve 24 Kasım 1 1 .47 nı, Ankara 1 96 1 .
içeride bulunanı İstanbul yerel saati 3 Aralık ı 1 .50 Herodotos, Herodot Tarihi, Çev. Müntekim
ni göstermektedir. Bu, saat çubuğu 16 Aralık ı 1 . 56
Ökmen, Remzi kitabevi, Istanbul 1 97 3 .
Ali Kuşçu, Fethiye çevirisi (Mir'at ül-A.ıem),
izdüşüm doğrultusunun tam 1 2.00
Çev. Seyyid Ali, Matbaa-i Amire, Istanbul 1 239
üzerirıe getirilmiş olmasından anlaşıl Bu çizelgeye göre, 24 Aralık, 1 5 Ni [ 1 824] .
maktadır. Dışta bulunan bölüntü ise san, ı 4 Haziran ve '3 1 Ağustos gün Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Riyliz ui-Muhtar,
30° doğu boylamı (İzmit) saatini gös lerinde zaman denklemi sıfırdır yani Mirlit üi-Mfkat ve 1-Edvlir, Bulak matbaası,
termektedir. Çünkü içteki 1 2 . 00 çiz Kahire 1 303 hicri [ 1 886].
öğle saati 1 2.00'dir. Buna karşı örne
H.N. Russel-R.S. Dugan-J .Q. Stewart, Astro
gisi, buradaki 1 2 .05 çizgisi üzerine ğin ı 1 Şubatta bu değer + ı 4 dakika nomi, Cilt I , Çev. N . Gökdoğan- E . Ballı
gelmektedir. Bu özellik, saat düziemi 27 .88 saniye olup, bu günlerde (3-20 M .Hotinli, İst. Üniv. Fen Fak. yayını, Istan
üzerine kazınmış olan tanıtma yazı Şubat arası) Güneş saati çubuğunun bul 1 95 3 .
sında da belirtilmi�tir . Saat düziemi George Sarton, Introduction t o the History oj
gölgesi tam 1 2 . 00 çizgisi üzerine gel
Science, I . cilt, Baltimore 1 927.
üzerine, ayrıca, ·aletin (Güneşe göre diğinde {Güneş tam meridyendey Aydın Sayılı, Mısırlılarda ve Mezopotamyalı
çalışan bütün gnomon ve Güneş sa ken), kolumuzdaki saatin ı 2 . 1 4 (da larda Matematik, Astronomi ve Tıp, Türk Ta
atlerinin) göstermiş olduğu yerel sa ha doğrusu İzmit saatiyle 1 2 . 1 8) ol rih Kurumu yayını, Ankara 1 982.
atlerden, kullanmakta olduğumuz or ması gerekir. Strabon, Geographie (2. kitap) cilt 1 -2, kısım
Germaine Aujac, Societe d'edition "Les Bel
talama (vasatl) saate geçmek için, ye Bu özgün ve sanatlı Güneş saati, les Lett res", Paris 1 969.
rel saate eklenmesi ya da ondan çıka bugün yazık ki, çubuğu koparılmış Paul Tannery, Recherches sur I 'Histoire de
rılması gereken ve adına zaman denk olarak, çalışmaz durumdadır. I'Astronomie A ncienne, Paris 1 893.
lemi (eski deyimle ta 'dfl-i zaman) de Duvar Güneş saatlerine bir örnek , A. Süheyl Ün ver, A li Kuşcu Hayatı ve Eserle
ri. İst. Üniv. Fen Fak. yayını, İstanbul 1 948 .
diğimiz mıkdarları gösteren bir gra Balat Ferruh Kethuda Camii' nde bu A. Sühey1 Ünver, Türk Ince El Sanatları Tari
fik kazınmıştır. Benzeri bir grafik ve lunmaktadır. Saatin düşey m ermer hi Uzerine (Atatürk konteranslanndan ayrıba
açıklaması ile yılın 365 günü için ve levhası tam doğu-batı doğrultusona sım}, Türk Tarih Kurumu basımevi, Ankara
rilen ta'dil-i zaman değerleri cetveli, gelecek biçimde, duvara yerleştiril 1964.
Ch.de Villedeuil, La Grande Encyclopedie,
Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın Riyfız miştir. Düşey öğle çizgisinin altında,
"Gnomon" ve "Gnomonique" maddeleri.
u/ Muhtar ında da bulunmaktadır
' eski yazıyla, hatt-ı zeval (öğle düşe Cemal Yıldırım, Bilim Tarihi, Remzi kitabe
(şek. 46, s . 20 ve cetvel 3). Bu cetvel- yi) yazısı bulunmakta olup, bunun vi, Istanbul 1 983.
15
DEMOKRASi
TARTlŞMASlNDA:
Yeni Gündem
3 . sayısında ANA P ' ı araştırıyor :
• ANAP nedir , neyi temsil ediyor?
• Birşeylerin devamı mı, yeni bir başlangıç mı?
• Kalıcı bir olay mı , arızi bir çıkış mı?
17
402
şam görüştük. Paşa büyük bir merak de, Mustafa Kemal Paşa'yı görebil ufak tefek hatalar yapt ınız, çok za
la ' Padişahtan, babanızdan ne ha mek için bir fırsat bet<lemeye başla yiat verdiniz, ama harbi kazandınız.
ber? ' diye sordu. H içbir haber yok, dım. O fırsat da birkaç hafta sonra Emirlerinizi geri almadınız, tezinizi
ben İstanbul'dan kimseye haber ver geldi . 5 . Süvarİ Kolordusu tamamen müdafaa ettiniz, tebrik ederim' dedi
meden ayrıldım deçlim. Onun için bir Ruslar tarafından techiz edilmiş, hay ve 1 smet Paşa'ya hitaben 'Bu değerli
haber veremeyeceğimi , yalnız ikisinin vanlar, üni formalar, silahlar hepsi .erkan-ı harbinizi şimdiye kadar vazi
de sıhhatte olduklarını söyledim. Ruslar tarafından hediye olarak fesiz bıraktınız, Garp Cephesi 'nde
'Şimdi arzunuz nedir?' diye sordu ba Türkiye'ye gönderilmişt i . Rus sefiri münhal bir yer yok mudur?' İsmet
na. Cephede bir vazife, dedim. Garb Suriç [Aralof olmah-A . İ. ] , Azerbay Paşa cebinden bir defter çıkardı ve
cephesinde. Sonra oturduk yemek ye can sefiri Aralof [Abilof olmah-A . İ. ] , 1 6. Piyade Fırkası'nın erkan-ı har
dik ve sabahın saat 3 'üne kadar şu Gürcistan sefiri, Dağıstan sefiri, vel biye reisliğinin boş olduğunu, fakat
radan buradan sohbet ettik . Paşa hasıl ne kadar Rusya'ya ait sefir var o fırkaya hiçbir erkan-ı harp zabiti
' Memnun oldum' dedi ve bizden ay sa, hepsini bu kolorduyu görmeleri nin, kumandanının pek aksi olmasın
rıldı . için davet etmişlerdi . Güzel bir resm-i dan dolayı gitmek istemediğini, ama
Ertesi sabah Milli Müdafaa Vekili geçit yapıldı. Resm-i geçİtte bir vazi ben istersem o fırkaya gidebileceğimi
Kazım Paşa'ya gittim. Beni küçük sü ferİı olmadığı için, ben seyircilerin söyledi. 'Kumandan kimdir?' dedim.
vari mektebi tabya hocalığına tayin arasında duruyordum . Mustafa Ke ' Aş ir Bey' dediler. Miralay Aşir Bey
ettiklerini öğrendim. Bu haber üzeri mal Paşa önümüzden geçerken, iki benim harbiye mektebinden sınıf ar
ne ben , cepheye gitmek istediğimi, adım öne gelerek selam verdim ve kadaşımdı. Onun için görevi kabul et
buraya Ankara'da hatalık etmek için ' Paşa Hazretleri maruzatım var' de tim . Ondan sonra Mustafa Kemal Pa
gelmediğimi , onu İstanbul'da da ya dim. ' H a siz burada mıydınız? ' dedi. şa beni yemeğe alakoyd u . Yemekte
pabileceğimi Kazım Paşa'ya anlattım. 'Evet ' dedim, 'size anlatmak istiyo İsmet İnönü, Fırka Kumandanı Zeki
'Öyleyse' , 'ben Mustafa Kemal Pa rum, maruzattın var . Niçin burada Bey, Fahrettin Altay Paşa da vardı.
şa'ya haber vereyim' diyerek telefon bulunduğumu ve resm-i geçİtte bulun Ben böylece 16. fırka erkan-ı har
etti . Paşa hazretleri ' Şayan-ı takdir madığıını anlatmak istiyorum . ' ' Pe bi olarak savaşın nihayetine kadar gö
dir. Cepheye gönderin' cevabını ver kala . Saat 5'te gelin görün beni ' de rev yaptım. Fırkamız Bolvadin'den,
mış. di. Öğleden sonra saat 5'te oturduğu Akhisar, Balıkesir, Gönen, Çanakka
Bu suretle H üseyin H üsnü Bey ile yere gittim ve meseleyi anlattım. Şöy le'ye kadar olan ınıntıkada görev yap
beraber trenle Sivrihisar'a gittik. le böyle benden şüpheleniyorlar de tı."
Trenden araba ile Garp Ordusu 'nun dim. ' Böyle şey olmaz. Yarın ben bir
karargahının bulunduğu Akşehir'e . harp oyunu tertibedeceğim. Siz de bu İsmail Hakkı - Ali Nuri Okday kar
hareket ettik. Garp Ordusu Kuman lun un uz' dedi. Ertesi gün Paşa 'nın deşlerin gelecek sayıda vereceğimiz
danı İsmet Paşa Akşehir'de idi . oturduğu evde bir masada harita ha mektuplarına geçmeden önce, 18 Ma
Erkan-ı harp kumandanı da bizim zırlanmışt ı . Türk ve Yunan orduları yıs 1 922 tarihinde Şehzade Abctürra
Kel Asım. Sonradan Gün Asım oldu, nın durumunu gösteriyordu . Bana him Hayri ' nin Anadolu' daki İ smail
yani Asım Gündüz. Ben İsmet Paşa' Türk ordusunun başkumandanlığını, • Hakkı Beye yazdığı bir mektubu gö
dan kabilse bir alay kumandanlığı ri bir miralaya da Yunan ordularının relim:
ca ettim . Bir süvari alayının kuman başkumandanlığını verdi, Mustafa
danı olarak harbe iştirak etmek isti Kemal Paşa. Ben binbaşıydım, kar Aziz dostum İsmail Hakkı Beyefendi ,
yorum, dedim. İsmet Paşa ' Hiç mün şımdaki miralay. Herhalde dedim, Mektubunuzu memnuniyetle okudum.
hal olmadığı için, şimdilik sizi 5 . Sü miralay harbi kazanacak . Bu harb Vedalaşmadan harekete mecburiyelinizi
varİ Kolordusuna gönderiyorum' de oyunu dört saat sürdü. Oyun esnasın pek haklı görürüm. Yakında bir süvari
alay kumandanlığına tayininiz haberi son
di. Fahrettin Altay Paşa'nın maiye da M . Kemal Paşa beni birkaç defa
derece beni memnun ett i . Bütün ümid-i
tine. Ben de teşekkür ederek, ertesi azarladı 'Yanlış yapıyorsunuz, geri al
haliisımız sizlerin muvaffakiyetindedir.
gün hareket ettim . Sultan Dağı 'nı ge emrini ' diye . Ben de cevaben 'Müsa Daima en samimi kalble Cenab-ı Haktan
çerek, Yalvaç' tan Karaağaç'taki 5 . ade ederseniz Napolyon'un bir sözü ordumuzun, iiierne yegane hakkımızı işit
Kolordu 'nun karargahına vas ıl ol vardır : Ordre, contrordre, desordre, t i recek kuvvetimizin muzafferiyetini te
dum. Oraya vardığımda Fahrettin verilen bir emir geri alınıp da başka menni ediyorum . Ah Azizi m , oraya gel
Paşa : 'Şimdilik İstirahat edin, sonra bir emir verilirse felakettir. Karmaka mek benim için bir bahtiyarlıktır, borç,
sizi bir yere tayin ederiz' dedi . Üç ay rışık olur demekt ir. Onun için emir bir vazife. Lakin ne yapayım ki, gel di
geçti , vazi fe vermediler. Yalnız ara sı lerimi geri atmıyorum . Bence ben yen yok . Esasen harekiit-ı milliyemizin ilk
ra ufak manevralar oluyor, beni ha doğru hareket ediyorum' dedim. İzmir işgalinde vücub-i zühurunu en ev
vel kemal-i azın ve cesaretle söyleyen ge
kem tayin ediyorlardı . Bütün iş bu. 'Çok zayiat verdin' dedi. 'Ziyanı yok.
ne ben değil miydim? Emin Bey arkada
Tabii ben de sıkıldım. Orada bulunan Zayiat vereyim de harbi kazanayım' şımızın topçu müfettişliğine tayini habe
bir doktor bana mahremane dedi ki: diye cevap verdim . rine çok memnun oldum . Kıymetli silah
' Siz padişahın damadı, sadrazarnın daşımız bu suretle layık olduğu yerini al
oğlu olduğunuz için size vazife vermi Akşam saat 8 ' de harp oyunu sona mış oluyor.
yorlar' . Ben fevkalade meyus bir hal- erdi. Mustafa Kemal Paşa bana 'Siz Şehzade Abdürralıim Hayri
18
403
.. .
f,I � L/1#
Beyefendi, 20. 1 2.32 [ 1 9 1 6]
1 "'· _ ,, . /. ,.. • t •• •• , : . Hanımefendi hazretleri tarafından gön-
('�""' • r;:.ı,>-�.;.,1� .P � (�
-_.,N,I'
1 derilen mekt ubu aldım . Teşekkür ederim.
J/..:,..; ' -i.=':....;.
.
.. w;.c
..
�� ..
('.n
..
... 'tt.;::.
.
. vJ-.;
. "' Ziit ınızın Sekizinci Orduya tayin edildiği
""ı .. " t 4 � · ·/ • •
mektup münderecaıından i tidlal eııim.
�.JJ/ � ... ... ;,t, ,,'(fo:·t:..iv l!:.� .J� ·- <.-.:'. Cevat Paşa hazretleriyle Sekizinci Ordu ka
4,.. ...- . . / , ,._,
_..,
.,.- ,!ü,. W'.-
" -: ',, ,ı;)"'-:"/ �"- <'� rargahına Tu l-i Germ'e (?) geldiğim gün si
<;-..',;)";2,,r;��·�_, .,�_,.. ......:, --: � zi çok gözledim i e de maateessüf görüşe
medik. Cenab-ı Hak 'tan nıuvaffakiyetınizi
�,ı�/A:' #.J �
· ;,:���� t· ve yakın zamanda görüşmemizi temenni
ederim.
Şam'da Onikinci Sahra Topçu Alayı Ku
mandanı Şehzade Abdürrahim Hayri
IQ
404
[herkesi bezdirdiği] gibi , bir tı.irlü bitme halde kralın zaman-ı avdeti nıuayyen ol siz özel araştırınama (haber almama)] na
yen harb, ahaliyi maddi ve manevi envaı madığını söyledi. Yenizelos siyasetinin ne zaran , Yunanın Berlin sefir-i sabıkı Teo
mahrumiyetlere, felliketlere sevketmiştir. kadar sakinı [yanlış] olduğu nihayet va tokis bura sefaretine telgraf yazdırmış,
Artık herkes sulh ve İstirahat istiyor. Va kayiin [olayların] herşeye takaddünı ey bizim ile mükaleme etmek istiyor imiş.
tan ve vatan perverlik iyidir, lazımdır, fa lediğini ve Yunanistan ' ın menafi-i [çıkar Keyfiyer tahakkuk ederse sefaret-i seniy
kat bir iki kere har b neyse, fakat boyuna ları] devlet-i aliyenin [yüksek Osmanlı ye vasıtasıyla arzederim ve talimat isterim.
muharebe! yağma yok ! Ne altta kaldı ne devletinin] dostluğun u tenıinde olduğunu Bu akşam umur-i siyasiye [siyasal işler]
listte l Karılarımızı bıraktık harbe gittik, söyleyerek , krala ihtiranıat-ı nıahsusanıı müdir-i umumiyesi Mösyö Lago'yu gör
geldiğimizde cümlesinin karnını şişmiş [özel saygılarınıı] ve tebrikat-i sanıimiye düm. Kont Sforza'nın İngiltere'yi mute
bulduk. Fransız rrudır, İ ngiliz midir , Sırp mi takdim ettim. Elyevm nezd-i · krallde dil [ılımlı] mesleğe sevkedebiidiğini bu
mıdır? bilmiyoruz" diye gülünç, gülünç [henüz kralın katında] sefirim. Yunanis istidad-ı hazıradan [iyi gelişmeden] istifa
olduğu kadar beliğ ve feci bir surette tan i le resmen muharib olmadık. Bu cteye şitab [yararlanmakta acele] etmek
vazıyet-i malıalliyi [yerel durumu] ve vaziyeı-i gayr-ı tabiiyeye hitam vermek ar liğimizi söyledi . Hariciye nazırını yarın
endişe-i milliyi tasvir ettiler . zu ederlerse [bu normal olmayan duruma göreceğim. Netice-i mükalemeyi [görüş
Birindisi'ye muvassalatta [varışta] otel son vermek isterlerse] hükumet-i Osma menin neticesinil arzederim.
de Kral Konstantin'in baş ecüier 'si Prens niyeden aynı hüsn-i mu k abeleye maruz Dersaadet 'ten esna-yı harekette arzey
İ psianti'yi gördüm. Birkaç saat sonra bir kalacaklarına [iyi karşılığın sunulacağınal Iediğim vechile [İstanbul ' dan ayrılırken
Yunan vapuru ile Yunanistan'a dönüyor emin olsunlar. Devletler Yunanistan'ı İz söylediğim gibi] tekmil hukuku, yed-i
idi. Zavallı idanıa mahkum idi . İ skelede mir' den ve Trakya'dan çıkarınadan Yu müeyyed-i ulyalarına tevdi ediyorum [bü
uzun uzadıya görüştük. i htimal Kral da nanistan bu mesaili [meseleleri] suret-i tün hakları yüce, güçlü ellerine emanet edi
belki gizli olarak orada idi . Çünkü arala dostanede halletmeye çalışmalıdır dedim. yorum]. Nimet külfete göredir, fehvasınca
rında pek telaşlı bir hareket var idi. Her- İstihbarat-ı hususiye-i çakeraneme [değer- [kavramında] hakk-ı acizanemdeki eser-i
(1881-1977)
mevkiindeki açılış törenine görev yapmıştır.
gönderilen heyet üyesidir. 1 9 1 3 'de l l . Balkan Savaşı'nda Gelibo
1 907'de Albay olur. İtalya Kralı Yil lu müstakil Kolordusu Ku
torio Emanuelle'ye Hanedan maııdanlığı emir subayı ol
ı Al-i Osman nişanını vermek muştur.
Sadrazam Tevfik Paşa'nın oğlu İs üzere Roma'ya giden heyet
mail Hakkı Okday 28 Ekim 1 88 1 'de tedir.
Atina'da doğdu. Annesi İ sviçre asıllı 1 908'de Alman imparatoru I I . Wil
Afife (Eiisabeth Tschumy) Hanımdır. helm'i Korfu adasında selam
Öğrenimi: 1 887- 1 893'te Berlin'de lamak ve Aya Saran 'da San
Wilhelm Gymnasium, 1 894- 1 895 ' de ti Quaranta'ya ava davet et
Berlin 'de Französisches Gymnasium, mek üzere İzzettin yatı ile Ar
1 896- 1 899'da İstanbul' da Galatasaray navutluk sahillerine gönderi
Li sesi, 1 900- 1 90 3 ' de İ stanbul'da len heyettedir.
Mekteb-i Fünun-i H arbiye, 1 9 1 0- 1 909- 1 9 1 0' da Rütbe Tasfiye Kanunu
1 9 14'de Berlin ' de Prusya Yüksek uyarınca, albaylıktan
Harp Akademisi . teğmen rütbesine inmiş
Özel olarak da Gala•asaray tarih tir.
öğretmeni M. Charvet'den iki sene Berlin'de İmparatorun
" Devletler Hukuku" dersi almıştır. i k inci Hassa Süvari
1 903 'de Harbiye Mektebinden mezun Dragon alayında Al
olan İsmail Hakkı Okday man üniformasıyla ve
irade-i seniye ile Kolağası rüt Alman üstteğıneni rüt-
besiyle Sarayı hümayunda besiyle takım subayı
hünkar yaveri olarak göreve takım subayı olarak bil
başlar. fi 'il hizmet etmiştir .
1 904'de Binbaşı olur. Hicaz demiryo 1 9 1 0- 1 9 1 l 'de Berlin Prusya Yüksek
lunun Maan mevkiindeki açı H arb A k ademisinde
lış törenine heyetle katılır . öğrenimini sürdürmüş
1 905 'de Yarbaylığa yükseltilir. Alman tür.
veliahtı Wilhelm'in Berlin'de Alman 50 . Topçu Ala Son Osmanlt Sadrazamr A lunet Tevfik
ki düğününe giden heyette yında takım subayı ola Paşamn oğullan ismail Hakkr ve A li
bulunur. rak 3 ay staj ve istihba Nuri (Okday) kardeşler 1915 yrl111 da
Bağdat demiryolunun Ereğli' rat için 3 ay süreyle Kilyas 'ta bir istirahat anrnda.
20
405
lütf-ü kadirane-i seniyyelerine muntazırım rak 6.000 lira borca girdim. Bunun mü
(yüksek, kadirşinas lütuflarınızın ortaya kafatını hükumet-i seniyye bendenizi Fe
e Sabık Dahiliye Nazırı
çıkmasını bekliyorum] . Buraya Osman rid Paşa'nın bile tayin etmek üzere gön Reşid Be� in
Nizami Paşa'nın gönderileceğini işittim. derdiği bir memuriyetten mahrum etmek Tevfik Paşaya İki Mektubu
M üşarünileyh [adı geçen kişi] Berlin'den le mi verecek? Zir-i riyaset-i fahimanele
bigayr-ı hakkın aziedilmişti [haksız ola rinde [yüksek başkanlığınız altında] mü
rak işinden atılmıştı]. Tekrar oraya iza şekkil bir heyet-i celilenin [oluşmuş bir
mı [gönderilmesi] bir nevi intak-ı haktır yüksek kurulun] bu derece büyük bir hak Sabık Dahiliye Nazırı Reşit Bey,
[hakkın yerine getirilmesidir] . Burada 1 ,5 sızlık yapacağını tasavvur edemem. Artık Tevfik Paşa'nın hükumeti kurmakla
senedir yaptığım mevki, hasıl eylediğim işe adam aramak zamanıdır. Efendimiz görevlendirildiğini duyar duymaz, ye
münasebat, ihzar ettiğim [hazırladığım] bu ciheti pek ziyade takdir buyurursunuz. ni sadrazama yazdığı 1 9 Ekim 1 920
zeminlerden ne için kolaylıkla istifadeye Hem millet babası, hem de pir-i mesleği tarihli bir mektupla kendisini tebrik
imkan ve fimabad [bundan sonra] bura niz itibarile. etmiş ve ondan Paris Sefirliğine tayi
da pek ziyade faaliyete ihtiyac-ı kat'i mev Efendimize açıkca arz-ı hal ediyorum nini rica etmiştir. Aslı Türk Tarih Ku-
cut iken [kesin ihtiyaç varken] , buraya [halimi bildiriyorum] ve mübarek dest-i . rum u Arşivindeki Tevfik Paşaya ait
başka birisini göndermek doğru olur mu şeriflerinden kemal-i hörmetle takbil eder
belgeler arasında bulunan bu mektup
bilmem. Bendeniz 1 9 1 6 senesinden beri [kutsal ellerinizden saygıyla öper] hak-i
enva-yı müşkilata [çeşitli zorluklaral me pa-ye [ayağınızın toprağınal yüz sürerim.
tan başka, yine Reşit Beyin Son Sad
halike [tehlikeli işlere] göğüs verdim . İ ki Şevki Bey veya Nuri Bey vasıtasıyla bir razama yazdığı 24 ve 30 Kasım 1 920
defa hayatım bahasına Rusya Bolşevikleri kelimelik emr-i devletlerine intizar eyle tarihli iki mektubu daha vardır ki,
nezdine gittim ve birbuçuk seneden beri rim [beklerim] efendim. hayli ilginç oldukları için , onları da
de burada bu kadar uğraştım . Netice ola- Galib buraya aynen alıyoruz:
Bulgar Barış Heyetinin ınİh din'in başyaveri olmuş ve 1 926'da askerlikten ayrılmış ve Dışiş
mandarlığını da yapmıştır. Münih'e Bavyera kralı Lud leri Bakanlığı'na girmiştir. 4 .
1 9 1 3- 1 9 1 4'de Berlin'de Yüksek Harb wig'e Hanedan-ı A l-i Os Siyasi Şube M üdürü olmuş
Akademisinde öğreni man nişanını götüren heyette tur.
mine devam etmiş ve bulunmuştur. 1 927- 1 928 Anvers Konsolosu.
bitirmiştir. Cülus-i H ümayunu tebliğ et 1929'da Çeşme'de Muhtelit Mübadele
1 9 1 4- 1 9 1 5 'de Karadeniz Mevki-i M üs mek üzere Almanya'ya, Komisyonu k ıyınet takdiri
tahkem Alman murah Avusturya'ya ve Bulgaris heyetinde Türk delegesi .
haslığı yaveri ve kur tan'a gönderilen heyet üyele 1 930- 1 93 l 'de Dışişleri Bakanlığı Mat-
may subayı ohnuştur. rindendir. buat Umum M üdürlü
Bu arada da kurmay sı 1 9 1 9'da Saray-ı H ümayun Maiyet-i ğü I. Şube müdürü.
nıfına nakledilerek, kı seniyye kurmay subayı ve 1 932- 1 933 Moskova Başkonsolosu.
demli yüzbaşılığa yük hünkar yaveridir. 1 934- 1 936'da Filibe Başkonsolosu .
selmiştir. 1 920'de Versailles Sulh Konferansı' 1 937 'de Dışişleri Bakanlığı Matbuat
na asker! murahhas olarak Umum M üdürlüğü Tercüme
1 9 1 5- 1 9 1 6' da Irak ve İran'daki 6. Or
katılmıştır. ve Matbuat Şube Müdürü.
du kumandanı Mareşal
1921 'de ise Londra Sulh Konferansı' 1 938- 1 939'da Bari Başkonsolosu
von der Goltz Paşa'nın
na İstanbul heyetinde a keri 1 940'da Basra Konsolosu . Basra'da
yaveri ve kurmay suba
murahhastır. Türk askeri menzil noktası-
yı olarak görevlendiril
1 922'de Anadolu'daki Milll Ordu'ya nın tesisine memur edilmiştir.
miştir.
katılmıştır. 1 94 1 'de Dışişleri Bakanlığı Cemiyet-i
1 9 1 6'da Batı Trakya'daki 2. Bulgar Ilgın'da S. Süvari Kolordusu Akvam Dairesi Baş. yardım
ordusunda Osmanlı İ rtibat kurmay subayı cısı
Kurmay subayı olmuştur. 1 6 . Piyade tümeni kurmay Dışişleri Bakanlığı Ticaret
16.8 . 1 9 1 6'da Sultan Vahideddin'in kı başkanı olmuş ve yarbaylığa Dairesi reisi.
zı Fatma Ulviye Sultan yükselmiştir. istiklal Madal 1 942'de Dışişleri Bakanlığı istihbarat
ile evlenmiştir. (2 1 Ey yası almaya hak kazanmıştır. Dairesi Reisi
lül 1 92 l 'de irade-i se 1 923 'de İstanbul'da Genelkurmay Dışişleri Bakanlığı Konsolos
niyye ile boşanmıştır.) Başkanlığı tercüme dairesin luk Dairesi Reisi
1 9 1 6'da İstanbul Karargah-ı Umumi de şube müdürü olmuştur. ı 943 - 1 944'de Viyana Başkonsolosu
Harekat Şubesi birinci kısım 1 924- 1 925'te Ankara'da genelkurmay olmuş ve 6 ay süreyle
amiri olmuştur. istihbarat dairesi birin Almanya'da enterne
1 9 1 7'de İstanbul -Karadeniz- da I . Or ci şube müdürü olmuş edilmiştir ( l l . Dünya
du i stihbarat kısmı amiri ol ve İzmir'de Atatürk'ün Savaşı).
muş ve Alman imparatoru I l . kurduğu harp oyunu 1 945- 1 947' de Maslahatgüzar derece
Wilhelm'in İstanbul'u ziyare tertib heyeti üyeliğini de si ile Atina Başkonsolo
tinde onun milımandarlığını yapmıştır. su
yapmıştır. 1 9. 1 2 . 1 9 1 2'te Ali Paşa'nın km Hati 1 947'de yaş haddinden emekliye ay
1 9 1 8 ' de binbaşılığa yükseliilmiştir. ce Gerhunde Hanımla rılmıştır.
Veliahd Mehmed Vahided- evlenmiştir. 1 0. 1 0 . 1 977'de vefat etmiştir.
21
406
22
407
Gelecek sayıda devam edecek. Son Sadrazam Tevfik Paşa Versai//es 'da
23
Cumhuriyet Dönemi
Türkiye
Ansiklopedisi
• •
Heykel;
Iktisadi Gelişmenin Evre/eri,
Meriç Hızal, Prof.
Iktisadi Politikalar, iktisudi
Tamer Başoglu.
Duşünce ve Politika
Hukuk Düzeni: Adalet ve Tartişmaiarı, Rant
Yargr, Devlet Guvenlik Ekonomisi, Tasarruf
Mahkeme/eri, Cezaevleri, Sorunu; Tevfik Çavdar,
Af, lstıkliil Mahkeme/eri, Prof. Dr. GündUz Ökçlln,
Sıkıyönetim, Sansür, Türk Dr. Çağlar Keyder,
Basmmda Sansur; Prof. Dr. Prof. Dr. Asaf Savaş
Y ı l dızhan Yayla, Aıilla Sav, A k a ı , Dr. Ayşe Trak,
Sellihaıı i n Keyman, lsmeı Prof.Dr. Zeyyaı
Kemal Karadayı, Doç . Dr . Haıipoglu, Nihai Tuncer.
Meıe Tunçay, Doç.Dr.
Bulenı Tanör, Al pay
Kabaca l ı .
İstanbul Üniversitesi
Komisyonu'nun
28 Mayıs Bildirisi
• •
27 Mayıs 1 960 günü Ankara'ya Genel Kurmay Başkanlığı'nda alın heyecanla, sanki yaşamaya çalışır gi
çağrıldık. İstanbul'dan eski tip bir as dığımız büyük salonu kalabalık bir bi anlatmaya çalışırdım . Ama hiçbir
keri uçakla yola çıktı k . Uçağın kol subay grubu doldurmuştu. Bizi sıcak ihtilal eylemi içine girmemiştim. O
tukları yoktu. Yanlan sıra biçimi otu bir ilgiyle karşıladılar. Bu gurubun anda sanki teoriden uygulamaya çağ
racak yerlerle çevrilmişt i . İstanbul Milli Birlik adını aldığını henüz bil rılmıştım.
Üniversitesi'nden çağrılan bizler ye miyorduk . İçlerinde tanıdığımız tek
di kişiydik : Ord. Prof. Sıddık Sami kişi Korgeneral Cemal Madanoğlu' Olup bitenleri keşfetmek için etra
Onar, Ord. Prof. Hıfzı Ve/det Veli ydu . fıma bakınıyordum. Sıddık Sami
dedeoğlu, Prof Hüseyin Nail Kuba Onar hoca, rahatsız uçak yolculuğu
İzmir'de bulunan Orgeneral Cemal
lı, Prof Ragıp Sarıca, Prof. Naci nu unutmuştu. Kısa tümcelerle duy
Gürsel henüz gelmemişti, bekleniyor
Şensoy, Prof Tarık Zafer Tunaya ve gularını belirtti . Hıfzı Veldet hoca da
du . Bir süre sonra geldi Paşa. Uzun
Doçent İsmet Girit/i. Uçakta o zaman heyecanlıydı . O da, şimdi hatırlaya
masanın başına oturdu . Kısa konuş
tanışmadığırnız kimseler de vardı. Pi mayacağım bir konuşma yaptı . En
malar başladı. Ben konuşmadığıını
lotlar ve mürettebat imzalarımızı top çok anımsadığım Prof. Kubalı 'nın
hatırlıyorum .
luyorlardı. Kağıt bulamayanlar uçak uzun konuşmasıdır. Fakat yirmi dört
la ilgili dergi sayfalarında buldukları Böyle anların heyecanı d a bir baş yıl sonra, ne söylediklerini anımsamı
boş yerlere imzamızı attırıyorlardı. ka oluyor . Mesleğimin 2 3 . yılınday yorum. Yalnız bir ara gizli uçuş ya
Uzun, çok uzun gelen ve bazıları dım . Derslerimin konusu gereği hep pan Amerikan uçaklarından söz et
mızı hasta eden bir uçuştan sonra Gü İ ngiliz, Amerikan, Fransız devrimle mişti. Ragıp hacayı uçak sarsmıştı ve
vercin lik (Etimesut) hava alanına in rini anlatmış, bu tarih olaylarının bel çok rahatsızdı . Hepimizi dinledikten
dik, merasimle karşılandık ve doğru gelerini akutmuş ve yorumlamıştım. sonra Gürsel Paşa konuştu. Hoşgel
ca Genel Kurmay Başkanlığı ' na git Bütün merakım, ilgim, araştırmala diniz sözlerinden sonra yaptığı kısa
ti k . Yol boyunca "tezahürat" yapı rım ve sevgim Türk Devrim Tarihi konuşmasından şu türnceler gayet iyi
lıyordu. üzerinde toplanmıştı. Hem de bunları aklımda kalmış:
25
410
"Biz iiniversiteye inanıyoruz. Ha Sıdd ı k Sami bey bize dönerek , 27 neş yüzü görüyor ve yayınlanıyor. Ye
yir iman ediyoruz. Sizlerden yeni bir Mayıs hareketinin anlamını dile get i tarihsel oluşlar bakımından çok k ısa
anayasa yapmamz1 istiyoruz. Hiçbir ren "bir şeyler" yazdığını söyledi . Bir sayılan bu dönemin iniş çıkışları ara-.
müdahalefikrinde de/Iili::;. Yalmz, ya an yine kağıtlarına döndü . Son t üm sında yerini almış bulunuyor.
pacağuuz bu anayasada iki şeyin ol cesini tamamladı . Bize uzat t ı .
Bunlar ı , tarih el belgelerin açı klan
nıasml istiyoruz. Din istismamu ya Kağıtlar Ankara Palas antet ti idi ve
ınası ve gelecek kuşakların inceleme
saklayan hükümler bulunsun ve ikinci yazı esk i_ Türkçeydi . Ok umam ızı ve
sine sunulması için yazıyor ve 27 Ma
bir meclis olsun . " " ilave edeceklerimiz" varsa eklerne
yıs hareketiyle ilgili bu ilk yazım ı ,
A k şam Ank ara Palas ' t a konuk mizi isted i . Yelidede hocayla onun
mümkün merıebe yorunısuz olarak
edild i k . Otel kapısı ö.nünde arabalar karşısında kağıtları heyecanla okuduk
kaleme alıyorum .
dan indiğimiz zaman, görevli inzibat ve biz de esk i Türkçe çı kmalar yap
erlerinin hepimizin ellerini öpüp boy t ı k . Kağı tlar elden ele dolaştı. İ şte 28 May1s Bildirisi' n i n öyküsü
numuza sarıldıkları bugün gibi göz budur. Unuttu klarım olmal ıd ı r . Bu
Genel Kurmay Başkanlığı ' ndaki
lerimin önünde . nu da o zamanı yaşayanlar her zaman
aynı salona gitt i k . Metin ok undu.
Galiba ertesi sabah erken kal kan ek leyebilirler. Daha sonra, üsiGbunu
Üzerinde pek az -belki anımsayama
lardan bi riydi m . İ l k kez girdiğim ve ve dilini ağdalı bulan arkadaşlar, met
dığım birkaç sözcük değişikliği- ya
bir gece geçirdıJim Ankara Palas 'ın nin daha Tü rkçe ve daha anlaşılır ol
pılarak kabul edildi . Sunuş satırları ,
koridorlarında et rafıma bak marak masını istediler. Görevi , bu işlerin us
imza sat ırlarını saptayan değişiklik
dar bir merdivenden otel lobisine tası olan Yelidede hocamız üstlendi.
lerle Ord. Prof. Yelidedeoğlu tarafın
doğru İnıneye başlad ım. Ye aynı bildıri daha değişik bir di lle
dan eklenmişt i r .
Merdivenin tam ucunda, yüksek kamuoyuna aktarıld ı .
arkalık lı bir kolt uğa oturmuş, elinde Prof. Onar'dan yazdığı kağıt ları ,
ki kağıtlara eğilerek bir şeyler yazan tarihsel bir anı olarak saklamak üze Ben d e dünyada t e k olan Bildiri'
Sıdd ı k Sami hocayı gördüm. re i stedim . O da kabul et t i . yi , kendi k üçük arşivimin gölgesi için
İndiğimde Yelidede hoca da gel Klişesini gördüğünüz belge metin den çık ararak görevimi yapt ığım ka
mişt i . leri , yirmi dört yıl sonra ilk kez gü- nısındayı m.
28 Mayıs Bildirisi
Milli Birlik Komitesi ve Türk Silahlı kilii t Hukuku Profesörü H üseyin Nail adi ve siyasi bir hükümet darbesi saymak
Kuvvetler Başkumandanlığı tarafından KUBAL I , Istanbul Hukuk Fakültesi İda doğru değildir. Devlet, Hukuk, Adalet,
yeni bir anayasa ön projesi hazırlamak re Hukuku Profesörü Ragıp SARlCA, İs Ahlak, Amme menfaati ve amme hizme
üzere Ankara'ya çağırılarak görevlendi tanbul H ukuk Fakültesi Esas Teşkilat H u ti fikrini temsil etmesi ve amme haklarını
riimiş olan İstanbul Üniversitesi Rektörü kuku Profesörü Tarık Zafer TUNA YA, koruması gereken siyasi kudret maatees
ve H ukuk Fakültesi İdare H u kuku İstanbul Hukuk Fakültesi İdare Hukuku süf aylardan, hatta senelerden beri bu ma
Ord. Profesörü Sıddık Sami ONAR, Is Doçenti İsmet G İRİTLİ 'den kurulmuş hiyetini kaybetmiş, şahsi nüfuz ve ihtiras
tanbul Hukuk Fakültesi Dekanı ve Ceza olan komisyon, rektör Sıddık Sami larla zümre menfaatini temsil eden mad
H ukuku Profesörü Naci ŞENSOY, İstan ONAY 'ın başkanlığında toplanarak aşa di bir kuvvet haline gelmiştir. Her şeyden
bul H ukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ord. ğıdaki esasları tesbit etmiş ve Milli Birlik evvel hukuka bağlı sosyal bir kuvvet ol
Profesörü H ı fzı Veldet VELİDEDEOG Komitesi Başkanlığı'na sunmuştur: ması lazımgelen Devlet kudreti, bu ihti
LU, İ stanbul Hukuk Fakültesi Esas Teş- Bugün içinde bulunduğumuz durumu ras ve nüfuzun tahakkuk vasıtası haline
getirilmiştir. Bunun içindir ki siyasi kud
ret, asıl Devlet kuvveti olan Ordusuyle,
Adliyesi ve barolariyle, vazifesine bağlı
nLCUf PALAS. Al'it:''4 lık göstermek isıiyen memurlariyle, üni
1'1.LifO"'oo 1 o51 o ( ) versiteleriyle, umumi efkarın mümessili
olan basını ve öteki sosyal müessese ve
kuvvetleriyle her türlü manevi bağlantı
sını kaybederek Devletin öz ve ana mü
esseselerine ve Türkiye'nin dünya Devlet
ler camiasında medeni bir devlet olarak
layık olduğu yeri muhafaza etmesi bakı
mından olağanüstü değer ve ehemmiyet
te olan ATATÜ RK inkılaplarına karşı
düşman durumuna düşmüştür. Vatandaş
Iara, muhalefete, memurlara, basma ya
pılan tazyik, üniversite gençliğine ve üni
versitenin, 30 ve hatta 40 senelik meslek
hayatını idrak etmiş ve eski hocalarına ve
büyük bir istikbal vaadederek yetişmiş ve
26
-l l ı
yetişmekle olan yeni öğretim üyelerine ve
yardımcıianna ve talebelerine karşı hare A NKA R A Ti.LCIAF , f'Al.AS, ANit�....
TllliFON 1 6 5 1 0 ( 5 )
kete geçmiştir. Şöyle k i : Kendi men faal PA L A S
ve ihtirasına bağlanınayı kabul ederek ANKARA - TÜRKIYE
___ J_ / 19_
PA L A S
TUUON 1 6 5 1 0 ( '; )
mokrasinin en esaslı varlık şartı olan si
ANKARA - TORKIYE
yasi hayatı felce uğratamaması için gerekli
bütün esasları ihtiva etmesi lazımdır.
Bu prensipler üzerinde komisyon üye
leri kendi aralarında olduğu gibi, Milli
Birlik Komitesi Başkanlığı ve Türk Silahlı
Kuvvetler Sayın Başkumandanlığı ile ta
mamen müttefiktir. 28 Mayıs 1 960. -
.,.,... , h-O . ·/! :,_, j u l ..ı: � � (; ,� L �;;;("..> ı �. Lv) �·� _, <>'"--' • _..u
:
,. '- , \ � \ ,.ı � >')l
BAŞKAN
..
C,;.- -;. ı:•
. 1 ••
•/ '
,
• :J:• • (.•/, '
. ..
·, �':.' o�> ; ;...... ;} ; u..,� ';d: �
•
tri:: '
İstanbul Üniversitesi :. ?,
' ;.. ' ..-
Rektörü Ord . Prof. 1., ,.. 1 �
S oddok AR
�
TEtCRAF , PALAS, ANUJ.A
A NK A R A TELI,ON 1 6 5 1 0 (5)
PA L A S
� -
ANKARA - TORKIYE - _/ _] 19 -
ÜYE
. 1
Istanbul H ukuk Fakültesi
Dekanı ve Ceza Hukuku w..;...->� aJ ' � , <>fo� � •P r �:?o/ ; �� u : j4, , v-� ,; � > , -;
Prof. Naci ŞENSOY
·- r
. ....,. . �·->i'
�; � �
�.;> , } � , � > �),__.. ; 1 �...-
ÜYE
İstanbul H ukuk Fakültesi
Medeni Hukuk cr' ,}-.._ı ....·..;... ..,> � ,_J- 1 ..)P;
ürd . Prof. H ı fzı Veldet
V E L İ DEDEOGLU
?f��
ÜYE
İstanbul Hukuk Fakültesi
Anayasa Prof.
H üseyin Nail KUBALI
���
ÜYE
ÜYE
İstanbul Hukuk Fakültesi
Anayasa Profesörü
Tarık Zafer TUNA YA
------
TUCI.Af PAlAS, ANKAilA
�
:ı..:-
A NK A R A
PAL A S
TILEFON 1 6 5 1 o C D
____)____) 19 -
ÜYE - -
İstanbul HuKuk Fakültesi
İdare H ukuku Doçenti
İsmet G İ R İ T L İ
=ıc"'-l�cr� \f
414
Osmanlı
ğun başlıca şekli olmuştur.
Casusluğun tarihi çok eski olmak
la beraber, örgütlenmesi nisbeten ye
nidir. Batı' da, mutlak monarşiler ça • •
30
415
bitenleri küçümsemişler ve XIX. yüz rak söylenebilir ki, XIX. yüzyılda, gi
yıla kadar Batı'da devamlı elçilikler derek artan bir biçimde, Osmanlı
kurmamışlardır. Fransız düşünürü Devlet aygıtı ve ordusu, Batılı diplo
Voltaire, XII. Charles isimli eserin matların, uzmanların ve ajanların
de, Osmanlı Devleti'nin kendini be kontrolü altına girmiştir. Bunlar, Av
ğenmişlik içinde Batı'ya temsilci gön rupa düzenini de tehdit eden ihtilalci
dermediğini ve bu yüzden dış politi hareketlere karşı9 veya denetim altın
kasının tam bir cehalet içinde oldu da bir Osmanlı bütünlüğü konusun
ğunu yazar. 6 Oysa, daha XVI I . yüz da, yer yer Osmanlı iktidarına da yar
yılın ikinci yarısından itibaren, Os dım etmişlerdir. Çelişkiler içinde ge
manlı Sarayı ile ilgili ayrıntılı bilgiler lişen bu "yardımlar" , Osmanlı " re
ve dedikodular, Batı gazetelerinde ha formları"nın daha iyi anlaşılması için
ber olarak çıkmaktadır. Osmanlılar değişik bir yaklaşımla incelenmelidir.
Batı ile ilgili bu bilgisizliklerinin acı O dönemin devlet adamları bu duru
sını, özellikle gerileme devrinde çek mun elbette ki farkındaydılar. Rakip
mişlerdir. Bu dönemde İ stanbul'da lerini, koruyucu devletler ve elçilerle
1-. büyük devletlerin elçilikleri, drago birlikte düşünüyorlardı. Mustafa Re
manları, ticari ve askeri uzmanları ve şid Paşa, bu desteklerden fazlasıyla
yerli ajanlarıyla birlikte, birer iktidar yararianınakla beraber, bunun yarat
mihrakı haline gelmiş ve " Şark Me tığı sistemden yine de şikayet ediyor
selesi" adı altında asıl siyasal müca du . Bir muhtırasında, Reşid Paşa
dele bunlar arasında geçrneğe başla şunları yazmıştı: "Bir vezir memleke
mıştır. Burada Türkiye'de egemen ta tin iyiliği için çalıştığı vakit, yabancı
rih görüşünde hala süregelen bir yan ajanlar ustalıkla onun rakiplerinin et
lışın altını çizmek isterim. Osmanlı rafını sarıyor; bir yandan kıskançlık
lar asker! planda başarısızlıklara uğ larını tahrik ederek, öte yandan da
ramağa başlayınca, Batılı devletler as sultan nezdinde bir sürü entrika ile,
ker! uzmanlar gönderrneğe ve bu rubunda bin türlü şüphe yaratıyorlar
Ingiliz Elçisi Strwfort Catming alanda "reform" lara öncülük etme dı . " 10 İ şte böyle bir durumun sonu
ğe başlamışlardır . Gerçekten Baron cu olaraktır ki, Osmanlılarda istihba
de Tott, Moltke gibi subaylarından rat örgütü, yabancılar lehine kurul
Toplumsal bilimler ilerledikçe ve çe Osmanlı ordusunda, Batılı asker! muştur. Bu örgütlenmenin hikayesi
şitli ülkeler arasındaki temas olanak yöntemlerin öğretilmesi açısından ya ne başlamadan önce, Osmanlılarda iç
ları arttıkça, yabancı memleketlerle il rarlı oldukları doğrudur . Ancak istihbaratla ilgili birkaç şey söylemek
gili İstihbaratın büyük bir kısmı !ega! unutmamak gerekir ki, bu subaylar istiyorum.
yollarla toplanınağa başlanmış ve ca sadece asker değil, aynı zamanda dip
susluk , başka yollarla edinilemeyen, lomat olarak ikili bir işieve sahiptiler.
sır teşkil eden bilgilere inhisar ettiril Amaçları, Osmanlı ordusunun savaş
miştir. Örneğin, yasal alanda, Batılı yeteneğini artırmak; fakat aynı za
Iann Osmanlı toplumu ile ilgili ola manda onu kendi ülkelerinin ulusal "NAKL-İ KELAM "
rak kaleme aldıkları yüzlerce " Seya çıkarları yönünde kullanmaktı . Yüz OSMANLl DA DA
hatname"leri düşünelim. Aslında yıllarca Osmanlı ordusunu baş düş MUTEBER MESLEK
misyoner, tüccar, asker, maceraperest man olarak görmüş Avrupalı uluslar, DEG İ L D İ
vb. gibi çeşitli kimseler tarafından ya neden şimdi onu güçlendirrneğe çalı
zılan bu seyahatnameler, kısmen bi şacaklardı? Baron de Tott gibi, Türk İçine kapalı bir toplum olan ve sa
rer " istihbarat raporu" gibi kaleme lere karşı antipatİsini ortaya koymuş vaşlar ötesiride dış dünyaya büyük bir
alınmışlardır. Bunların birçoğu prens bir kişi, neden Osmanlı modernleşme ilgi göstermeyen Osmanlılarda, iç is
Iere ithaf olunmuş olup, içlerinde sine katkıda bulunacaktı? 1 930' ların tihbarat, yönetici zümre arasındaki
planlar, askeri ve stratejik bilgiler ih başta gelen Nazi teorisyenlerinin, Ge kavgalara bağlı olarak büyük bir yer
tiva edenler de az değildir. Hatta bun neral Moltke'yi ilk temsilcileri arasın tutuyordu. Osmanlı merkez! iktidarı;
lardan Türklere karşı bir savaş planı da görmeleri boşuna mıdır?7 Bunla-· saray ileri gelenleri, güçlü paşalar, et
ile bitenler de vardır. Ayrıca bu gibi rın dışında, Avrupa'da idama mah kili ulema, yeniçeri ve sipahi ağaları,
geçici misyonlar dışında, Batılılar kum olduğu için kaçarak Osmanlı nüfuzlu tüccar ve sarraflar gibi birey
XVI . yüzyılın ortalarından itibaren Devleti'ne sığınmış ve sözde müslü sel iktidar milırakları arasında oluşan
İstanbul'da devamlı diplomatik tem man olmuş Humbaracı Ahmed Paşa ve devamlı değişen çeşitli ittifaklar
silcilikler kurarak, İstihbaratı kurum (Comte de Bonneval) gibi macerape dan doğuyordu. Bu milırakların hep
sallaştırmışlardır. Osmanlılar ise, il restierin gerçek rolünü de yeniden si, rakiplerinin tüm eylemlerinden ha
kel ve bağnaz bir inatla, Batı'da olup gözden geçirmek gerekir.8 Genel ola- berdar olmak ve acı sürprizlerle kar-
416
�J-� .
ahlaksızlığını ortaya koymuşlardır. 1 1
A bdülhamid dönemi hafiyeleri (1909 'da yapiimış kar/posta/lar) (üslleki iki resim); karşı sayfa
da Hafiye Başı Selim Melhame Paşa ve "firar "ına ilişkin haber: FİRA Rİ SELİM MELHAME
�-u�_TAN V? yEziR Merkum [adı geçen} Mekteb-i Sultani [Galatasaray} Müdür vek{ı/etinde bulunduğu sıralarda bir
OLUMLERININ yolunu bularak hizmet-i devlete girmiş ve takip ey/ediği hafiyelik mesleği sayesinde makamat-ı
NEDENi HEP GİZLİ {ıfiyeyi ihraza [yüksek makamlara geçmeye] kadar muvaffak olmuştur. Merkum bilcümle Beni
f \ KALDI
I�-
Melhameyi [M. soyunu] birer suretle kayırdığı gibi hafiyeliğin gavamızını [sırlarını} tamamiyle
-�
,� C İ V İ N İ S EFENDi
K i M DiR?
t
rilmişti. Osmaniı Devleti bu konular riçe'nin elmaslarını çalmasının uydur
İNGiLiz ELÇİSİ da hazırlıklar yaparken, Paris Türk ma olduğu kuvvetle muhtemeldir.
STRATFORT elçiliğindeki müşavir Sefels Soldenhof Mavrayani Paşa, kurulan örgütün
CANNING'İN Efendiye, Vidocq'un tecrübelerinden çalışmalarına örnekler de veriyor.
TELKİN LERİ yararlanması önerilmiştir. Bu şekilde Ancak bu çalışmaların, çoğu kez doğ
geniş bir rapor hazırlanmıştır. Bu ra rudan siyasetle bir ilgisi yoktur. Bir
Mavrayani Paşa, kitabında Os por, elçi Canning'in Osmanlı polis şe takım tanınmış paşaların, sarrafların,
manlı gizli polisinin İngiliz elçisi fi olarak uygun gördüğü ve Mustafa diplamatların evlerinin ve özel hayat
Stratfort Canrıing'in telkini ile kurul Reşid Paşa'nın da kabul ettiği Civi Iarının sıkı bir şekilde izlenmesiyle il
duğunu yazmaktadır. Osmanlılar, nis Efendiye takdim edilir. Civinis gilidir. Örgütün antenleri Pera ko
başlangıçda gizli polis örgütü fikrine Efendi kimdir? naklarından, Sarayın haremine kadar
418
'
tığı gizli ziyaretlerde, ancak gecenin yor. Başka bir gizli polis adayı da, yi
l l ' ine kadar kalabiliyor . Oysa, kon AHMET RASİM ne yeniçeri kırırınndan kaçmış Ahmed
tes hanım, sarraf dostu gittikten son � AŞ�.· �� N İLGiNÇ Bayraktar isimli bir asker. O da son
ra, gerçek dostlarını çağırıyor ve sa OYKUSU taları yükselerek zengin bir çiftçi olu
bahlara kadar eğleniyorlar. Civinis yi yor. Rüşvetle Sultanın emlakinin
ne raporlarını tanzim ediyor ve yöne Mavroyani Paşa, gizli polis örgü " koruyucusu" görevini de elde edi
tici kadrolar, kahkahalar arasında bi tü kurulurken, bu işe aday olan bazı yor ve Bosna'da uçsuz bucaksız tar
ribirlerine hep sarraf efendinin hika başka kimseleri de anlatmaktadır. laları fakir yerlerden gelen gündelik
yelerini anlatıyorlar. Sarraf rezil olu Bunlardan Ahmed Rasim Paşa'mn çi işçi ordularına işletiyor. Kendi böl
yor ve kontes Marsilya'mn yolunu tu hikayesi de ilginçtir. Ahmed Rasim gesinde, Tanzimat'dan sonra kurulan
tuyor. Ne var ki, bu gibi öyküler sa Paşa, Yeniçeri kırımından, Rum ka tarımsal zaptiyenin şefi oluyor. Can
dece birtakım yöneticileri ve sarraf rısımiı kadın kıyafetine sokarak ka ning' in, gizli polis kurmayı kabul et
ları rezil etmekle kalmıyor, bizzat giz çırdığı bir yeniçerinin oğluydu. Kaç tirdiğini öğrenince, Bab-ı Ali'ye mü
li polisin de aleyhine oluyor ve Os tıktan sonra, Atina'ya yerleşiyorlar ve racaat ederek "gizli ve siyasi nitelik
manlı idarecileri, "bazı şeylerin bilin Ahmed Rasim orada tamamen Hıris teki" kendi polis örgütünü öneriyor!
memesi, bilinmesinden daha iyidir" tiyan inanca göre yetiştiriliyor. Bir sü Ahmed Bayraktar, Ahmed Rasim'in
diyerek örgütü kapatıyorlar. re sonra İstanbul'a dönüyorlar ve Ah babasıyla komşu ve arkadaş imiş . Bu
Mavroyani Paşa, gizli polis örgü med Rasim, dragoman olarak işe baş konuda Mavroyani Paşa, başka bir
tünün kurulduğu ve kapatıldığı yılları lıyor. Sonra hızla yükselerek Paşa' bilgi vermiyor.
34
419
1
Makedonya'da Ortodoks kilise ve R. Darnton, " Dossiers Secreıs sur les Ecriva Avusturya polisi, Yunan ihtilal şairi Riıı:as'ı Os
manastırlarıyla meşhur Aynaroz'a ins des Lumii:res "I 'Histoire, .No :64, 1 984. manlılara teslim etmiştir. Rigas Belgrad kale
ı Nizamülmülk, Siyasetname, (I stanbul, 1 954)
. sinde öldürülmüştür (İ stanbul, 1 979, s. 27).
da, Bosnalı Hasip Efendi adında bir s. 9 1 .
ıo F. E. Bailey, British Policy and the Turkish
ajan yerleştiriliyor. O sırada Make 3Mustafa All, "Fusul' Hal Vakd, Usul Haraç R,eform Movenıent (Londra, 1 942). Muhtıra
donya'da bir ayaklanma var. Yorgi ve Nakd"; B . N . Manuscrits Turcs Suppl. No: Fransızca olarak, ekierde veriliyor. s . 273 .
ve Stavro adlarında iki Rum ayaklan 858, s . 3. 11
Nabi, Conseils de Nabi Efendi iı son Fils
manın liderliği için çatışıyorlar. Ha 4 F. Babinger, Mahomet II, Le Conquerant et A boul Khair (Paris, 1 857). Eser eski Türkçe
son Temps (P�ris, 1 954), s. 609-6 1 2 .
sip Efendi, Stavro'dan yana tavır ala metinle birlikte basılmıştır; bak . o kısım, s. 60.
5 Giovani Paolo Marana, L 'Espion du Grand 12
rak kavgayı körüklüyor ve sonra iki Haz. Z. Danışman, Naima Tarihi, (Istanbul
Seigneur (Paris, 1 684). 1 968), Cilt: I V , s. 1 895.
sini de yakalatarak İstanbul'a yolla
6 Voltaire, Histoire de Charles XII (Paris, 1 3 [S. Mavrogenis] La Po/ice Secrete en Turqu
tıyor . Bir de rapor düzenleyerek , 1 968 baskısı) s. 1 72 ie (Paris, 1 89 1 ve 1 892).
Mustafa Reşid Paşa'ya yolluyor. Bu 7 A. Rosenberg, Der Mythus des 20. Jahrhun 14 Tarihi Cevdet, cilt V (İstanbul, 1 309), s. 63 ,
raporda, Hasip Efendi, "Bu siyasi derts (München, 1 932), s. 5 1 2-5 1 3 . 64.
polisi icad eden Lord Redcliffe Can
B Humbaracı Ahmed Paşa, kendisini idama 15 Fouche, Fransız ihtilalinin "terreur" döne
ning ve İngiltere kraliçesine teşekkür mahkum eden Avusturyalıların koyu bir düş minde yükselmiş, sonra da uzun süre görev
etmek gerek" demeyi de ihmal etmi manıydı. Tüm diplomatik raporlarında, Os yapmış korkunç bir polisti.
yor . Reşid Paşa, raporu elçi Can manlıları Avusturya'ya karşı tahrik ediyordu. l6 Mavrayani Paşa'run, aynı tarihlerde Fran
ning'e de gösteriyor. Hasip Efendiyi Raporların bir nüshası da gizlice Fransa'ya yol sa'da basılan sıtma hastalığı ile ilgili kitabın
kaymakamlığa terfi ettiriyor ve bir de
lanıyordu. Kendi adına, iki kez sahte hatıra �
da sıfatları şö le sayılıyor: "Senatör (Ayan üye
lar yayınlanmıştır. Müslümanlığı da samimi si), sultanın özel doktoru, imparatorluk has
nişan veriyorlar. yetsizdi. Bak. Salih Münir, "Bonneval Pacha", tanelerinin müfettişi vb . , vb . , vb." Bu üç kez
Revue d'Histoire Diplomatique, 1908. Ayrıca, tekrarlanan "vb"ler, herhalde Paşa'nın gizli
Mavroyani Paşa'nın anlattıklarının S.Gorceix, Bonneva/ Pacha, Pacha iı Trois Qu kapaklı işlerini ifade .ediyor.
en önemlilerini nakletmiş bulunuyo eues, Paris, 1 95 3 .
17 Stanley Lane Poole, The Life of the Right
rum. Görüldüğü gibi, bunlar arasın 9Ergun Hiçyılmaz'ın Belgeler/e Teşkilôt-ı Honorable Stratfort Canning, iki cilt (Lond
da "sansasyonel" bilgiler pek yoktur. Mahsusa adlı kitabında belirtildiğine göre, ra, 1 888).
Mavroyani Paşa, gizli polisin tarihi
ni yazmamıştır. Hatta herhalde bil
diklerinin çoğunu da yazmamıştır.
Sadece, olaylı ve küçük düşürücü bir
biçimde bazı çarpıcı örnekler vererek,
NISAN
Osmanlı gizli polisinin nasıl işlediği
ni anlatmıştır. İşin ilginç yönü, Mav
royani Paşa, bu eseri Fransa'da ya
yınlattığı zaman, Osmanlı Sarayı' nda
I l . Abdülharnid'in özel hekimi olarak
görev yapmaktadır. ı6 Sadece, eseri KiTAP iKi/OÇ
imzasız olarak yayıniatmak tedbirini
, Sal ah B i rsel • Em re Kongar • Dan te • Edgar Alla n Poe •
almıştır.
Baudela i re • E n i s Satur • ö me r Mad ra • Stefan Zweig •
Mavroyani Paşa'nın eserinin öne Meh m et G ü re l i • Alain Resn ais • Jean Luc Godard •
mi, Osmanlı Devleti'nin iktisadi ve si Bal kan Nac i lsli myeli • Sevi n Okyay • Eray Canberk •
yasi bağımsızlığını kaybederken, na Ferai Tı nç • Serdar I ş ı n • Richard Brautigan • Gü rel
sıl polis örgütüne bile egemen olama Yontan • Nejat Bayramoğ l u • Haydar Erg ü len • Kaan
dığı ve bunu bile yabancı bir elçinin
Özbayrak • S ü h a Tokta n • Woody Alien • A h m et Altan •
önerisi ve yardımıyla kurduğunu, ba
Sina Akyol • Füsu n Tü lek • Malla rme • M eh met Altan •
şına da bir yabancıyı getirdiğini gös
termesi açısındandır. Bilindiği gibi, Pierre Louys • Talat Gü re l i • Tan O ra l • Sempe • Boris
İngiliz elçisi Stratfort Canning'in ha V ian
yatı, kendi notlarına dayanılarak ,
Stanley Lane Poole tarafından Hazi ran 1 984
yazılmıştır. 1 7 Elçi, notlarında, Os
manlı " reform"ları konusunda çok
iddialı bir üslup kullanmakta ve bun
ları hep kendi eseri gibi sunmaktadır. PARDAYANLAR VE MiCHEL ZEVACO
Fakat iki ciltlik bu eserde gizli poli EDGAR ALLAN POE • ALAI N RESNAIS
sin kuruluşu anlatılmamaktadır. Her
halde, büyük elçi, bunu da Osmanlı özel bölümleri
lara kabul ettirdiği " reform"lar ara
sında saymaktan biraz utanmıştır.
17. YÜZYIL BAŞLARlNDA
OSMANLI İMPARATORLUGU
.,.
18.YÜZYIL BAŞlNDA
İSTANBUL BOGAZI
1714 ve 1728 seneleri arasında muhtelif zamanlarda
o W T Y s basılan ve Hollandalı baritacı Johann Babtist
Homann tarafından çizilmiş olan bu İstanbul Boğazı
haritası, çok nadir bulunan haritalardandır.
X 1 U Haritacılık yönünden ilginç noktaları şunlardır:
1) İstanbul'un üstüilde yer alan "Romania" isminin
bugün Romanya diye bildiğimiz devletle bir ilgisi
olmayıp, Çingenelerin yani Frenkçe "Romany"lerin
kesif olduğu yöreyi göstermektedir. Bizde de Edirne
Çingenesi çok meşhurdur.
2) Keza Anadolu şakasında "Bithinia", başkenti
Bursa olan eski bir krallıktır.
3) Planda gösterilen yegane mezarlık, Haliç
sırtlarında çok geniş bir alanı kaplayan Musevi
mezarlığıdır. (Sepultura ludaeorum)
4) Gerek İstanbul gerekse Beyoğlu veya Anadolu
yakasında göste�ilen binalar ve Boğaz'daki yerleşme
alanlarının isimleri ve yerleri bilinenlerden çok
farklıdır. Unutmamak lazımdır ki, Homann hiçbir
zaman İstanbul'u görmemiş, bilgileri ya daha önce
yayınlanan haritalardan yahut ta İstanbul'a gelmiş
olan gemici ve seyyahlardan edinmiştir.
5) Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi ayrı bir
çerçeve içinde kuşbakışı olarak verilmiştir. Birçok 17.
ve 18. asır haritacısının kullandığı bu yöntemde
ilginç olan Uludağ (M. Olimpia) ve Çanakkale
vilayetindeki .1\azdağı 'nın (M.Ida) tasviridir.
6) Gemicilerin istifade etmesi için çizilmiş olan bu
harita kıyılarına yakın yerlerde deniz derinliğini
.\ göstermektedir .
.
.... �.. - -: ":. .J ' . .,. .
.. .
... ..... .
r •.: .J
•
. op..- ' �
- -- - -- -----
� �4,. .J.. c ... .-�..:..• ..r ... J
...·;:,;. J ,:,.J.,,o.� ;� J.&.o:- �- 1 c:-:/ J �.Jj
. -..- -_._;.".: :::..J.: � :;,·...�J ,i ;ı r... .::' : . .,.j ..:r 4·_ ... ').1 -=-� ;,_.. · , �·.,;, -·�, J: ·-- J 1;-.: � ,· :
.:.4;.- .:r � ; )�· ..
.. '"'ı
r. �-· .. -)-' J ..'1 J
-:a� :.· "-:-:.. i c. ;J Jf r�J ..:;- ·-- ı.J. j'.t'�
� � J.""_:..' � ·J--·� _; ,�� _;.. .. ,..:., ,;..- , � , )_.. ·-:" 4
.
•r� _·,; , _,:J: .,;-.;.�.ı �..-·r. .:__� · ./�J .:;;..ı t r" :._; ... - �- K - .,._ _;.., .,;., )�
TARİK/Matbaa ve malıal-i idaresi: Bab-ı Ali Caddesinde 54 numaralı hane-i mahsusdur. Füniin ve edebiyata ve menafi-i amıneye
mutazammın muharrerat ve · makalata ve ağraz ve şahsiyattan ari her nev'i mübahese ve mülahazata sahifelerimiz daima küşadedir. Evrak
ve muharrerat-ı varidenin tehir ve adem-i dercinden dolayı matbaa mes'ul olmayacağı gibi dere olunmayan rnekatih ve evrakı istirdat iddiası
dahi katiyen mesmii ve makbul olamaz. Posta ücreti verilmemiş mektuplar kabul olunmaz. Bir nüshası bir guruş mecidiye . . .
Yüzyıl önce bu ay
8
423
uyarınca] bir sene evvel sefarete ihtar Yova [lowa ?] bankalarının dahi tatil-i te ve akşamüstü avdetlerinde bu dehşetli fa
olunduğu gibi şehr-i hal-i efrencinin [için diyat ettikleri [ödemeyi durdurduklanı ciayı karısı gördükte haykırmağa başla
de bulunulan M iladi ayın] başında New York'tan 28 Mayıs tarihiyle keşide ması üzerine çocukların katili kocası idü
muahede-i mezkfirenin münkaziye olacağı oluilan bir telgrafnamede iş'ar olunmuş ğünü [olduğunu] söylemekle merkılın ahz
ihtar olunmuştur. . . (4 Haziran 1 884) tur. ı girift olunarak [tutularak] zabıtaya gö
Memalik-i Müctemia reis-i cumhur-u türülmüş ve orada zalim herif, mücerred
D Şeb-i Vetadet-i Hümayfin [Padişahın beslemeğe kudreti olmadığından naşi za
e�bakı General Grant, izhar-ı iflas eden
doğduğu gece] : bir bankada şerik [ortak] bulunduğundan vallı çocukları birer birer telef etmiş ol
Dün gece şehrimiz mustağrık-ı envar duğunu ikrar etmiş. (8 Haziran 1 884)
mumaileyh dahi müflisln zümresine geç
[ışıklara boğulmuş] bir halde bulunup her
miştir.
tarafta müstail olan [yanan] gı1na-gı1n İLAN VE REKLAMLAR
[renk-renk] kandillerin şuaları [ışınları] General Grant, Amerika muharebesin
de terneyyüz edip iki defa cumhur riyase D Zaptiye Nezaret-i Celilesinden:
aks-endiiz-ı esrnan idi [çarpıp duran de
tine intihab ve memuriyet-i mühimme-i Tebdilhava zımnında Bursa ve Çeşme
ğerler idi ] . Lakin bu nur-u zahiriden da taraflarına gidecekler hakkında suhulet
ha büyük bir nfu-u manevi kulub-u esdak mezkfiresinden sonra devr-i iilem seyahati
tarikiyle Dersaadet'e dahi gelıniş idi. Mu [kolaylık] olmak maksadına binaen ve
da [pek çok kalptel şaşaa-engiz [parlak
maileyh işbu iflas maddesinde sahtekar muvakkaten mürfir tezkeresi istihsalinde
lık yaratan] ve nümayan [görünür, mey
lık ile dahi maznun bulunup tevkif olu devair-i belediyye muamelatından istisnası
dandal idi. Şöyle ki: tabiiyyet-i cihan
nacağı mütevatirdir [söylenmektedir] . Ge şehramaneti celilesiyle bilmuharebe karar
kıymet-i hazret-i tacİdaride bulunan her
neral Grant'ın Amerika ve İngiltere'de ba laştırılmış olduğu malum olmak için iliin-ı
hamiyyetmend-i vatan veliyy-ini'met-i bl
zı dostları kendisine muavenet-i nakdiy keyfiyyete ibtidar kılındı. (3 Haziran
minnetimiz padişahımız efendimiz hazret
ye [para yardımı] azminde bulunmuşlar 1 884)
lerinin rfiz-u-şeb [gece-gündüz] hayır ve
selamet-i devlet ve memleket 'uğrunda dır. (7 Haziran 1 884) D Adiiye ve Mezahib [Mezhepler]
sarf-ı mesai buyurmakta olmalarına ve Nezaret-i Celilesi'nden:
memleketin hangi tarafından olursa olsun Hukuk mektebinde kariben [yakında]
teb'a-i şahanelerinden en haklr bir ada imhitanları icra olunması musaınıneo
mın duçar-ı rencişi [incinme, eziyet gör olan birinci sınıf şakirdanından ikinci sı
me] mesmu-u şahane oldukta [padişah ta nıfa geçeceklerin yerlerine girmek isteyen
rafından duyulduğunda] derhal merhem-i kirnesneler evvela hüsn-ü siret eshabından
merhametle çaresazlık ve hatır-nevazlık olduklarına muteber ve mutemed iki ze
[gönül alıcılık] iltizam buyrulmakta idü vatın mühürlerini havi şehadetnameyi ve
ği!nü tahatturla [hatırlayarak] böyle bir saniyen perlerlerinin isim ve şöhret ve si
padişah-i merhamet penah ve şehinşah-ı ni [yaşı] ve mahall-i veladeti [doğum ye
adalet. . . ri] ve i karnetlerini ye hangi mekteplerden
Ey şehinşah-ı cihan Abdülhamid hangi dersleri tedris ettiklerini mübeyyin
Ömr-ü ikbalin senin olsun mezld [uzun] kendi hatlarıyla yazılmış Türkçe bir
Bu veladet-i leyle-i mes'fidesi [bu tercüme-i hal varakasını, saniyen yedie
mutlu doğum gecesi]
General Grant rinde bulunan mektep şehadetnameleri
Halka verdi şevk ve şadl-i cedid [yeni ve . . .
bir sevinç] D Amerika'da Syracuse şehrinde bir . . . ve icra olunacak duhfil imtiham tah
Ma'delette [adalette] , merhamette, rm [yazılı] ve şifahl [sözlü] olacaktır. Tah
meyyitin [ölünün] derisinden ayakkabı
rirl irntihanda evvela Türkçe bir makale
lfitufda imiil ettirildiği bazı gazetelerde mervidir
Zatını hiilk eylemiş [yaratmış] Mevla kaleme aldırılacak, saniyen Arapça veya
[rivayet edilmektedir] . Şöyle ki: Ray ka
ferld [eşsiz] hud buna mukabil Fransızca birkaç iba
nalı tatbir olunduğu [temizlendiği] sırada
Halledersin . müşkülat-ı devleti re yazdırılarak Türkçeye tercüme ettirile
bir mağrukun [boğulmuş] cesedi zuhur
Fikretin [düşüncen] mümtazdır, re'yin rek, salisen [üçüncü olarak] hesap ve coğ
ederek muayene olunmak üzere Mekteb
[görüşün] sedld [doğru] rafya ve Tarih-i Osmanl'ye [Osmanlı ta
i Tıbbiyeye gönderilmiştir. Mağruk mer
Taht-ı all-bahtta [çok talibii tahtında] rihine] dair cevablar yazdırılacaktır. . . (4
kumun derisinden esmer ve parlak renk
iclal ile [kudretle] Haziran 1 884)
te sahtiyiin yapıldığı işitilip Tıbbiye mu
Daim etsin zatını Rab mecld [şan ve allimlerinden bir zatın mezkı1r deriden bir D Erkekler ve Çocuklar İçin:
şeref sahibi] çift pabuç imalini sipariş ettiği bir debbağ Her nev'i hazır esvab mağazası Gala
tarafından haber verilmiştir. Bu haber ta'da Yeni Cami Caddesinde Tünel kari
DIŞ HABERLER Syracuse ahalisinde mucib-i helecan ol binde [yakınında] numara 8 Mösyö S . . . . . .
D New York (Amerika) 4 Haziran: muştur. (8 Haziran 1 884) mağazası Osmanlı muteberam tarafından
Müçtemie-i Amerika Memaliki'nin reis D Amerika'da Georgia vilayetinde zür güzel tanınmış olup iliina da lüzum yok
intihabı tehiyyaatı [hazırlıkları] başlamış radan biri altı nefer eviadını kati etmiş ise de Ramazan-ı Şerif ve Bayram'ın hu
tır. Avam Fırkası " Chicago" beldesinde tir, şöyle ki: Merkılın karısıyla tarlada iş lfilü [gelip çatmasıl hasebiyle Viyana'da
tecemmü etmiştir [toplanmıştır]. Mütevef lemekte iken öğlene yakın "Evde birşey bulunan büyük mağazası tarafından Der
fa reis-i cumhur General Garfield zama unuttum" diyerek avdetle hanesine gidüp saadet'te S . . . . . . şubesine külliyetti yeni
mnda vükeladan olan Mösyö (Blan [?])'ın evvel emirde bir kızcağızın kafasına bal moda elbise irsal olunmuştur. Mezkfir el
intihabına zamamn müsait olduğunu New ta ile vurup bl-ruh bırakmış, badebu [da biselerin fiyatınca yeni bir iskonto konul
York matbuatı ve hususen New York He ha sonra] feryad figan eden diğer çocuk muş olduğu gibi gerek nefaset ve metanet
rald gazetesi yazmıştır. (6 Haziran 1 884) larını dahi tutup, kimisinin kafasını du ve gerek ehveniyetce teşrif edecek rağbetlu
vara çarparak ve kimisini boğazlayarak ve müşterilerimiz memnun kalacaklarından,
D Amerika'da banka iflaslarının henüz tepeleyerek telef ettikten sonra bila fütur gelip temaşa buyurmalarını rica ederiz.
arkası alınınayıp Crawford Country ve ve teessür'tarlaya gidip işine devam etmiş (28 Haziran 1 884)
ATlN
E. Isenbügel ve E. Sieferle, "The Horse ", The
Blue Book for the Veterinary Profession, 2 1
(Farbwerke Hoechst und Behringwerke, 1 97 1 ),
s. 6 1 - 7 1 'den çevrilmiştir . .
Ar
latanın, Kırgızların gezgin bir atası mı, da hayatta kalriıak için amansız bir savaş
yoksa, Oldowaya vadisinde, kamplarının veren taş devri insanı tarafından, bu at
etrafında gizlice dolaşan çakallara yemek binlerce yıl en yaygın bir biçimde avlan
lerinden artan kemikleri atarak bugünkü dı. Macon yakınlarında Solutre kayalık YETiŞTiREN
köpek nesli ile bağıru oluşturan bir grup larında ve yaklaşık 4.000 kilometrekare İLK UL US
toplayıcı mı olduğunu, hiçbirimiz bilemi lik bir alanda bir buçuk metre kalınlığın HİTİTLERDİ
yoruz. Aynı şekilde, terkedilmiş bir onag da bir katman yığınsal yaban atı kemiği
(yaban eşeği) ya da kertag (Kırgızca As bulundu. Bu, uzun dönemler boyunca At üstüne ilk yazılı kalınu olan Cemdet
yatik ilkel yaban atı) tayına acıyarak ilk önemli miktarda atın sistematik olarak Nasr bulgularındaki daha geç bir döne
evcil binek hayvanı nesiini karnı tok başı avlandığının dramatik bir kanıtıdır. Mag me ait Sümer yazıtlarında at "dağ eşeği"
pek bir taş devri avcısının mı başıattığını dalene avcılarının ren geyiği boynuzları olarak tarif edilir ki, bu da eşeğin Orta
kesin olarak söylemekten uzağız. na oydukları yabani at şekilleri ve çok sa doğu'da daha erken evcilleştirildiğini gös
Yabani köpeğin taş devri avetsının yol yıda ortataş devri resimleri, o çağın insan terir. M .Ö. 4000-3000 yılları arası bir ta
daşı olma süreci, muhtemelen rahat, zor larının avladıkları hayvanlar hakkında ne rihte, insanlar atı kullanmaya başladılar.
kullanmadan ve uzunca bir süre birlikte çok şey bildiklerini gösterir. 20.000 yıl ön Günümüzdeki çeşitli at nesilleri, ilk evcil
olma şeklinde geçmiştir. Atın evcilleştiril ce seçilmiş bazı tapınaksal mağaraların leştirilen yabani atların da boy ve şekil yö
mesi ise, ata bağımlılığın zorlu bir çaba duvarlarına insanların yaptıkları resimler, nünden birçok değişik cinsi kapsadığıru
sonunda kabul ettirilmesiyle gerçekleşmiş kuşkusuz av büyüsünün bir parçasıdır. Bu ortaya koyar. Bu teori Lascaux'daki gibi
olmalıdır. Bu, büyük ölçüde at ile köpek durum önemli sayıda hayvanın giderek azınan ve cüce hayvan resimleriyle �stek
arasındaki psikolojik farklılıktan ötürü azalmasına ve Dicle-Fırat arasına göçebe lenmektedir. Daha yeni bulgulara göre,
dür. Grup halinde yaşayan hayvanlar ola çömlekçi köylülerin yerleşmesine kadar mezolitik dönemden sonra bütün yaban
rak her ikisinin de üst düzey otoriteyi, do devam etti (M.Ö. 7000) . M . Ö . 5000 yıl atları Przewalski adı altında sıruflandırı
layısıyla insan otoritesini de kabul ettik- larında Mezopotamya'run geç neolitik dö- Iır ve bunların ilk evcilleştirilmelerinin
40
•
\
HI
kü hiçbir yerde bahsi geçmez. Kısa bir sü
re sonra Hammurabi 'nin oğlu Samsuilu
na, şimdiye değin hiç görmediği korkunç
bir savaş aracı olan Hititler'in atlı savaş
arabalarına karşı savaşmak zorunda kal
dı. 1 1 7 yıl sonra (M.Ö. 1 594) Hitit Kralı
Mussili'nin orduları Babil'i harabeye çe
virdi. Türkistan bölgesinden gelme Hint
Avrupa kökenli Hititler ilk at yetiştiren
ulustular. Atlı savaş arabasının icadına
kadar, üzerinde yaşadıkları uçsuz bucak
sız stepler ve hareketli atları Hititler'in bü
yük mesafeler aşma rüyasını beslemiş ol
malıydı. H ititler aynı zamanda K.ikkuliş
adı ile bilinen ve at idaresi konusunda ge
lecek nesillere Hitit harfleriyle yazıdar bı
rakan en eski hippolojisti (at bilimciyi) de
yetiştirdiler. Hititterin komşusu Hurriler
ise gem 'i icat edip, atın kontrolunun sağ
lanmasına katkıda bulunarak muharebe
tekniğini geliştirdiler .
•
L KİTLER
A T ÜZERİNDE
YAŞARDI
O günden sonra değişik nedenlerle, at
daima ilgi odağı oldu. Babil'i fetheden
Hurriler ve Asurlular savaş için atlı ara
banın denetimini sürekli olarak geliştirdi
ler ve önemli ölçüde at yetiştirdiler. Da
ha sonraki 2000 yıl boyunca, uygarlığın
gelişmesine paralel olarak çıkan kanlı ça
tışmalarda, at çekim hayvanı olarak ha
yati bir önem taşıdı. Eski ve orta dönem
Mısır'ı gibi henüz atı bilmeyen uluslar, sa
vaşlarda atla karşılaşıp korku içinde kal
dılar. As ur savaş arabalarının gelişine
dek, Mısır'da Tutmosis ve Amenophis dö
nemlerinde (M. Ö. 1 580) ve 1 9. Hanedan
da, Ramses ve Sethos devrinde at bilin
miyordu . Türkmenistan steplerinin yüce
ruhlu bir avcısının, yanından geçen bir
atın yelesinden yakalayıp hayvanın ken
Tut-enkh-A mun 'un (18. hanedana mensup Mısır firav�nu) savaş arabas1 (1. 0. 1352-43)
dini üzerinden atma tepkilerini bir oyun
oynarmışçasına alt edip üzerine atlayarak,
kah korku kah zevkle hızlı hareket duy
herhalde Orta Avrupa'da gerçekleştiği insana ilk tanıtan,. destanda olduğu gibi gusunu ilk kez tadıp, bu deneyi tekrarla
varsayılır. Yine de, bu evcilleştirme çok Gılgamış mıydı, yoksa domuz ve köpek yarak at binme sanatını icad ettiği efsa
geniş bir bölgede ve değişik zamanlarda besledikleri bilinen göçebe çobanların, Si nesi arkeolojik araştırmalar sonucu doğ
uzun bir süreç sonucu olmalıclır. Evcilleş nantropus Pekinensis'in torunları mı atı rulanmamıştır. Thomas Huxley'in "Eo
tirme sonucu her zaman meydana gelebi faydalı bir hayvan olarak bilmekteydi? hippus'un üstünde Eohomo" özgün res
len değişimler ve türlerin kendi içindeki M .Ö. 2000 yılında düşüşlerine kadarki mi ciddi olamaz, çünkü elli milyon yıl ön
değişkenlik bugün bildiğimiz değişik ırk dönemi ve Hammurabi ile birlikte Büyük ce, atın Eophippus döneminde insan he
ların oluşumunu büyük ölçüde belirlemiş Babil İmparatorluğu olarak yeniden do nüz Tarsius (yarı maymunun gelişme dü
tir. Atın ilk kez hangi tarih döneminde eh ğuşlarını kapsayan Sümer-Akat hanedan zeyi) aşamasındaydı . Atın önceleri bir çe
lileştirildiğini belki hiç bir zaman kesin ları çağında bir zamanlar çok değer veri kim hayvanı olup ancak çok sonraları bi
olarak söyleyemeyeceğiz. Gerçekten atı len atın unutulduğu görülmektedir, çün- nek hayvanı olarak kullanıldığı oldukça
41
426
açıktır. Teli Halaf kazılarında bir Hurri ve mekana hükmetme rüyasını gerçek desidir. Homeros (M.Ö. 850) atı insanla
süvarİsinin ilk temsili resmi M.Ö. 14. yüz yaptılar. Küçük atları hala vahşi türlere karşılaştırmaya değer bulmuştu:
yıldan kalma bir kabartmadadır. Atlı or benziyordu . Atlar yarı vahşi bir halde tu
dulardan ilk kez, I . Nebukadnezar döne tuluyor, beslenmek üzere kendi başlarına "Ahırda günlerce arpayla beslenmiş
minde (M.Ö. 1 2 . yüzyıl) sözedilmektedir. bırakılıyor, böylece daha kolay idare edi bir at
Böylece Asur İmparatorluğu'nu yaratan liyordu. At yetiştirirken hız, rahatlık ve nasıl ipini koparır da dört nala
Asurnasirpal ve Tiglatpilser'in hayli ha dayanıklılık gibi yabani at niteliklerinden koşarsa ovaya,
reketli ve etkili atlı birlikler gücü her ya başka bir şey aranmıyordu. güzel akan ırmakta yıkanmadan
na korku saldı. O günlerden beri at binen edemez hani,
B
uluslar tarih sayfalarına hakim oldular. kurumludur, başı diktir, omuzlarına
Bugün atlı savaşçı bir ulusun prototipieri dökülmüştür yelesi,
olarak bilinen İskitler, Asya'nın uzak kö diyecek yoktur çalımına, çayırlara
şelerinden gelip Harran kalesini fethede
ÜTON götürür onu çabucak dizleri.
rek, yaklaşık 608'de Asur İmparatorlu MİTOLOJİLERDE A TlN Priamos'un oğlu Paris de öylece
ğu'nu tümüyle yakıp yıktılar. Bütün yön ÜSTÜN BİR YERİ VARDlR Pergamos kalesinden aşağı iniyordu
taşa taşa . . .
lere yayılarak Çin'i işgal ettiler, yakın do
ğuyu ele geçirdiler. At ilk kez İskitler'de Savaşta atiarına çok bağımlı ve onlar (A.Erhat-A.Kadir çevirisi)
bir savaşçının özel malı olmayıp gerçek bir la birlikte olan insanlar barış zamanında
komünal mülkiyet sözkonusuydu. İskit da atlarıyla yakından ilgiliydiler. Dolayı Bu arada Alpler'in kuzeyinde, uzunca
ler atı yalnızca savaşmak için değil, üstün sıyla, spor atlarının da erken bir dönem bir süre daha az asil at soyları yaygındı.
de yaşamak için de kullandılar. Atiarını de yetiştirilmeye başlanmış olması kuvvet Mezar bulguları, bu bölgede atların tık
le muhtemeldir. Böylece yeni bir soy baş naz, küçük soydan ve 1 3 5 - 1 5 5 cm arası
ehlileştirmeleri ve at kullanmaları çok sa
latıldı. İsa'nın doğmuş olduğu dönemler yükseklikte olduğunu göstermektedir. Bu
yıda madeni eşyada ve altın hayvan fri
zinde görülür. Kısrakları sağdılar ve sü den, dünyanın her yanında at yetiştirilme rada da savaş arkadaşı olarak saygı gör
tünden peynir ve sarhoş edici kımız yap si ve idaresine ilişkin metinler ve resimler mekteydiler. Yeni savaş yöntemleri geliş
tılar. Eğeri geliştirdiler, deri bir halka şek vardır. Yeni Mısır İmparatorluğu'nda atlı tiren Cermenik akıncılar, kuşkusuz, Ro
ve savaş arabalı karma bir ordu oluşmuş ma'nın gıpta ettiği müttefikleriydi . Örne
linde üzengiyi buldular. Yakın doğudaki
savaşlar sırasında kendilerinden at birnne tu. Kısa zamanda diğer ülkelerin de tak ğin Tenktarianların atları öyle eğitilmiştİ
lit ettiği, sürekli iyileştirilerek günümüze ki, savaş sırasında binici yere indiğinde at
yi öğrenen Yunanlılarla karşılaştılar;
değin varlığını sürdüren bir diğer gelişme binicisini takip ederdi. Öte yandan sılevi
M .Ö. 680'lerde at yarışları Olimpiyat
oyunlarında yer almaya başladı . Hep at de, Asur örneğini izleyerek, yedek hay örneğinde bir piyade her zaman bir süva
larla birlikte anılan Araplar, atı Asurlu vanların değiştirildiği istasyonların kulla rİnin yanında savaşırdı; piyade atın yele
larla yaptıkları savaşlarda tanımış olma nıldığı bir posta sisteminin kurulmasıydı. sine asılır, savaş başka tarafa yöneldiğinde .
lılar. At Batı Avrupa'ya, batıya doğru göç Eskiden Mısır'da at bilinmemesine rağ oraya doğru birlikte sürüklenirdi .
eden Hint-Avrupa kökenliler, muhteme men, yeni imparatorluğun küheylanları Her ulusun mitolojisinde at üstün bir
len Keltler yoluyla geldi . Savaş arabasını oldukça revaçtaydı; Hazreti Süleyman ve rol oynamıştır. Taş devrinin mağara re
çeken atlar gibi binek atları da hemen he Davud atiarını buradan aldılar. At yetiş simleri, avianan hayvan üzerindeki gücü
men sadece halklar arasında sürüp giden tirme hedefleri daha kesin belirlenmiş ve kalıcılaştıran bir av büyüsü müydü, yok
savaşlarda kullanıldı. Savaşa uygunluğu diğer ülkelerden, diğer insanlardan meş sa tapınılan hayvanın temsili miydi, bu
nu sağlamak için silahiara ve savaş biçi hur atları ele geçirme çabası başlamıştı. gün kesin olarak söyleyemiyoruz. Hindu
mine göre özel boy ve mizaçta at cinsleri Örneğin Libya atlarının son derece hızlı lar'da, Yunanlılar'da, Romalılar'da ve
yetiştirildi. Savaş, atçılıkta da yeni geliş olduğu söyleniyordu. Büyük İskender at özellikle Cermenik halklarda at, tanrıla
meleri başlattı . Sümerler'in 'dağ eşekle larını Kyrenia haralarından aldı. Cannae rın gözde yoldaşıydı. Yunanlılar'da şafak
ri'nden Birinci Dünya Savaşı'nın süvari savaşını, Anibal'ın Numidia suvarileri be pembe atlar gibi görünürdü; çünkü güneşi
alaylarına dek, atın hız, manevra kabili lirledi. Partlar ve Persler, Asurluların atlı arabalarıyla tanrılar çekerdi; Wotan'
yeti ve dayanıklılığı gibi özel nitelikleri sa meşhur at geleneğini sürdürerek eski çağ ın vahşi savaşçıları fırtına ve bora saçar
vaş için faydalılığını belirledi. Böylelikle ların en korkulan atlı ulusu oldular. O dö lardı, Poseidon'un ak yeleli atları denizin
mevziler hızla değiştirilebilir, aniden düş nemde melezleştirme çok iyi biliniyordu. dalgalarıydı� İskitler ile ilk karşılaşmala
manın karşısında belirip dört nala giden Makedonyalı Phillip'in Partlar'dan ve İs rı Yunanlılar arasında Kentauros (insan
mızraklı ve zırhlı alaylarla yıkıcı psikolo kitler'den 20.000 kısrak ithal ettiği söyle başlı, at biçimindeki mitolojik yaratık) ef
jik etkiler yaratılabilirdi. M . Ö . 400 yılla nir. Büyük İskender'in atı Bukephalos bu sanesinin yayılmasını sağladı . Tanrıları
rında meşhur Yunan hippolojisti Ksenop melezleştirmenin bir ürünü idi . hoşnut etmek amacıyla at kurban edilme
hon savaşa uygun atların nasıl eğitilece Giderek at bir savaş aracı olmaktan çık ye başlandı. Büyük olasılıkla, Hint
ğini anlattığı "At Binme Sanatı" kitabı tİ. Süvariler atları ile kişisel ilişkiler kur Cerınen kökenli at kurban etme adeti Cer
nı yazdı. O dönemde bile, at önceki dö maya başladılar; bir çok süvarinin ünle menik kabilelerde ve özellikle kuzey böl
nemlerin yaban atma çok az berıziyordu. rini bu güne dek sürdürmelerini sağlayan gelerinde varlığını sürdürdü. Kuzey tan
Çevre ve özenli bir seçim sonucu özel at çok sayıda at o döneme aitti . Hızlılıktan niarına adanan, özellikle beyaz atlar kut
cinsleri geliştirildi. Atların ana yurdu olan başka şimdi ateşli bakışlar, hareket zera sal korularda muhafaza edildi. Atlar Wo
Orta Asya stepleri at sırtında büyük nü feti gibi dışsal görünümler ve karakter - tan'a ve sekiz ayaklı Sleipnir'ine, güneş
fus göçlerinin başlangıç noktası oldu. Bu özellikle çarpışmada cesaret-, değeri be tanrısı Freyer'le Blôdhughufi'ye V,_e par
radan yola çıkan Huing-nu ve Hun bir lirliyordu. Hindistan'da kısrağı Bukepha layan ışık tanrısı Baldur'a ve özel atı Sil
likleri, kollar halinde Çin'e saldırıp, han los'un öldüğü yerde İ skender tarafından fintrop'a kesilerek etleri kurban yemeğin
tal atlarıyla onların atiarına karşı koya kurulan Bukephala kenti ve bir Roma ya de yenildi. Kafatasları, başkalarını da
mayan Han imparatorları hanedanını yık rış atının ahırının üzerindeki mozaik ya kurban etmeye hazır oluşun görülebilir
tılar. Hunlar buradan başlayıp, arkaların zıt " Vincas, non vincas te amamus Poly ifadeleri olarak evlerin çatılarına yerleş
da ölüm ve yıkım bırakarak Avrasya'ya doxe ' ' at ile binicisi arasında yepyeni bir tirildi. Kendilerine atları çok yakın hisse
yayıldılar. Öncelleri İskitler gibi, H unlar ilişkinin ve klasik antikite insanının özel den Vikingler de hippolojik terimleri ge
da kısa zamanda at-adamı oldular. Atla liği olan asaJet ve biçim güzelliği arayışı miciliğe uygulayarak, uzun gemilerini 'de
rı sayesinde ilk defa Hunlar hareketlilik na cevap veren bir hayvan sevgisinin i fa- nizatları' olarak adlandırdılar.
42
427
bilecekti. Bu tür at binme, o günlerin se
yircileri etkileme arzusunu karşılamaktay
dı. Dar alanlarda zor hareketler yapıp sü
rücüsünü heybetli gösteren yeni at cins
leri geliştirildL Meşhur süvari ve at hey
kellerinin bu döneme ait olması rastlantı
değildir. At sürücüsünün gösterişini ta
mamlayan bir araç olarak önemini son
radan yitirmesine rağmen, yüzyılımıza ka
dar askeri ve sivil amaçlarla en önemli ta
şıma ve ulaşım aracı olmayı sürdürdü. Bi
rinci Dünya Savaşı'nda süvari hücumla
rının çöküşü, atın bütün geleneksel alan
Iardan önlenemez ortadan kalkışını getir
di. Teknolojinin hızlı gelişimi, makinanın
artan egemenliği ve daha büyük, daha et
kili motorlar atı gereksiz kıldı.
Atın sokaklardan çekilmesiyle, insan
tarihinin uzun, bazen kanlı, ama yine de
romantik ve kültürel bakımdan verimli bir
çağı son buldu. İnsan atla olan yakın iliş
kisi nedeniyle bilinçli ya da bilinçsiz, ken
dini doğaya bağlı hissetti, büyük ölçüde
A navatanı Asya· olan ilkel yaban atı (Equus caballus prevewalski) ona bağımlı olduğunun farkına vardı. Bu
günkü "uygar" dünyamızda, yalnızca et
Erken Cermenik dönemin ilk yazılı ka bir yerden su içmediler. Bu kısraklar soy üretmek, spor ve statü sembolüne duyu
lıntıları olan Merseburg büyü usulleri bir lulukları Kur'an'da övgüyle anlatılan lan gereksinim -motorlu arabalar artık
tayın yaralanması ve iyileştirilmesi ile il meşhur Arap atı cinsinin anaları oldular. bunu sağlamaktan uzaktır- at yetiştiri
gilidir. Belirsiz sayıda tür ve soya bölünen atlar, ciliğini ayakta tutuyor. Dolayısıyla atın
orta ve geç Ortaçağ'da tüm yeryüzünde şanlı dönemi bitmiş ve makinaların ruh
" Phol ende Vodon vuorun zi holza
yaygın olarak kullanıldılar. Başlangıçta suz çağı başlamıştır. Atın gözden uzak
dı1 uuart demo Halderes volon
ki amaçlara uygun bir biçimde sava�ların laşmasıyla, binlerce yıldır bu hayvanla ya
sin vuoz birenkit"
sonucunu belirlediler. Yaygın (ekstansif) kından ilişkili eski kültürün de ölmeme
Vol ve Votan ormana gittiler
tarımın yolunu açtılar, iletişimi sağladı sini umalım. Yine de insan ve at arasın
Baldur'un tayının
lar. Şarlman'ı Aachen'a, Tarık'ı Cebeli daki eski, nerede ise mistik beraberlikten
ayağı çıktığında
tarık'a, Frenk imparatorlarını Alpler'den bir şey kaldı: Makina sesleri ile dolu ra
Cermenik kuzeyin Hristiyanlaşmasında, Roma'ya, Haçlıları Kudüs'e, süvarileri hatsız edici teknik dünyada sessiz ve fark
at etinin kurban ,ve yiyecek olarak kulla turnuvalara, Cortes'in adamlarını Mek lılaşmış bir varlıkla ilişki kurma arzusu.
nılması, yeni dinin yayılmasına bir engel sika'ya, Türkleri Viyana'ya, Otuzyıl Sa Atlarla daha yakın ilişki kurmak yönün
oluşturdu. Atların kesilmesi eski tanrıla vaşları boyunca taburları oradan oraya, de bir eğilim, son zamanlarda giderek
ra kurban vermeyi kapsadığından, Papa Napolyon'un askerlerini de Rusya'ya ve güçlenmekte ve spor ya da statü sembolü
III. Gregor Almanlar'ın apostolu Winf Moskova'ya taşıdılar. Hiçbir hayvan ne olarak at binenleri kapsamaktadır. Kişi
red'e şöyle dedi: " Bazılarına yaban atı, bu kadar yaygın olarak kullanılmış, ne de nin kendini atlarla meşgul ediyor olma ve
daha birçoklarına da evcil at yeme izni insanlık tarihine bu denli belirleyici bir at sırtında hareket duygusundan zevk al
verrnişsiniz. Bundan böyle, aziz kardeşim katkıda bulunmuştur. Fakat at salt yük ma rüyasının gerçekleşebilmesi, at sahibi
Bonifacius, bu konuda hiç kimseye, hiç kaldırmaya ve insanları çok uzun mesa olmayı popülerleştirmektedir. Bu etkinlik
bir biçimde izin vermeyi niz . " felere taşımaya ya da savaşı sürdürmele ler için İzlanda'dan ve diğer yerlerden, ba
Fakat İzlanda'da b u tür putperest adet rine yararnakla kalmamıştır; binicisinin kımı kolay olduğu için sağlam, bodur at
ler 1 000 yılına kadar hoş görüldü. İzlan ününü ve özgüverrini yüceltmeye de kat lar getirilmektedir. Güdülenme farklı ol
dalı memurlar atlarıyla birlikte gömüldü kısı büyüktür. sa da, tekerlek gerisin geriye, bugünün
sağlam at cinsleri gibi bakımı ve binişi
A
ler. Atların eski efendilerine Valhalla'ya
dek yoldaşlık etmeleri ve orada da hizmete zahmetsiz türler isteyen göçebe at yetişti
devam etmeleri istenmekteydi . Bugün bir riciliğine dönmektedir. Yaşarnası için yük
generalin ya da bir devlet adamının tabu T NESLİ selen yaygın bir talebe karşın, at kaçınıl
tunun ardınadn atının yürümesi, bu put KAÇINILMAZ OLARAK maz olarak nesli tükenıneye mahkum ev
cil hayvanlar İistesindedir. Yarış atlarının
perest adetin bir uzantısı olsa gerek .
İsa'nın döneminde ve izleyen yüzyıllar
TÜKENECEKTİR yetiştirilmesi, atların bir zamaniarkİ bü
da, Moğolistan'ın uçsuz bucaksız bozkır Bu tarihe kadar at binme ve. arabaya yük dönemlerinin son bir yansımasından
larında çok sayıda at sürüsü başıboş gez koşma, sonuca ulaşma yolunda bir araç ibarettir.
meyi sürdürürken yabani at batıda o ka ken, Rönesans'ın sonlarında İtalya'da ge Canlıların tarihinde aşırı genleştirme,
dar nadirdi ki, öldürülmelerinden Nibe lişen yeni bir sanat, at birrrneyi amaçlaş türterin sonunu hazırlamıştır. Eohippus'·
lungen destanında özel olarak sözedilir. tırdı. Bu asil hayvanın denetimi ve bütün dan Equus cavallus'a uzun bir gelişirnin
O zamanda bile, Avrupa'nın ve Ortado karakteristik hareketlerinin gösterişi, es son halkası olan günümüz atı, yani vücu
ğu 'nun at soyları yaban atalarıyla çok az tetik bir zevk ve sonunda bir moda oldu. dunun tüm ağırlığını üçüncü ayak parma
benzeşiyordu. Örneğin Arap atları o denli Bu yeni sanat ilk kez Frederi co Grissone' ğının ucunda taşıyan ve dolayısıyla sık sık
soylulaşmışlardı ki, 622'de Mekke'den nin "Gli Ordini di Cavalcare" (Napoli orasından sakatianan at, muhtemelen fi
Medine'ye Hicretinde Muhammed'in ya 1 550)'sinde anlatılır. Turnuvalar dönemi lojenetik çıkınazın sonuna varmıştır,
nındaki beş kısrak sıcaktan kavruldukla bitmişti ve ortaçağ koşu takımlarından
rı halde Muhammed izin verene kadar hiç- kurtulan at yeniden serbestçe hareket ede- Çeviren: MAHMUT BOYNUDELİI<
43
428
Fransa'da
Yeni Bir At Müzesi
Dünyada birçok at müzeleri vardır. mesi tümüyle özel nitelikte bir at mü
Bunların en büyüğü, ABD'ndedir: zesi kurmaya razı etmiştir. Bienaime,
Lexington'daki Kentucky H orse yarım milyon dolar harcayarak binayı
Park . 1 982'de, yeryüzündeki at mü eski haline getirecek şekilde onarmış,
zelerine bir yenisi katıldı. Bu, Oran sergilenen cins cins atları, maket,
des Ecuries de Chaintilly'deki Musee manken, giysi ve takımları sağlamış
Vivant du Cheva/'di (Yaşayan At tır. Ahırlar, bir kubbe altında birle
Müzesi) . şen yüzer metre uzunluğunda iki ka
Boğazına düşkün olanların, kendi nattan oluşmaktadır. Ayrıca, birçok
adını taşıyan kremasıyla tanıdıkları, gösteri ve sergi odaları da vardır. Do
Fransa'daki Chaintilly (krem şantiyi ğu kanadında Fransa'daki bütün tür
- creme Chaintilly) kentinde, 1 8'inci leri temsil eden canlı aygırlar, batı ka
yüzyılın ilk yarısında Conde Prensle nadında ise özel giyimli mankenler
rinin şatosunun adını alarak yaptırı yer almaktadır.
lan muazzam bir bina, geçen yüzyı
lın sonlarında yasal mirasçısı kalma
yınca, şatoyla birlikte I nstitut de
France'ın malı olmuştur. Şatoda bir
güzel sanatlar müzesi kuran Enstitü,
devasa akımları bir türlü kullanama
mış, ancak İkinci Dünya Savaşından
sonra özel bir binicilik klübüne (Cerc
le Hippique de Chaintilly) kiralamış
tır.
Bu klübün başarılı öğretmenlerin
den Yves Bienaime adlı bir genç, ken Aifüzenin kurucusu,
di hesabına birçok klüpler kurup zen XV. Louis dönemi
biniş giysileriyle,
gin olmuş, iki yıl önce de, Sosyalist canlandırdığı
Fransız hükümetini burada, resmen yapının önünde, at
Institut de France'a bağlı, ama işlet- sırtında.
44
429
(İstanbul: Türkiye Jokey Klübü Aygırlar kaba işlerde kullanılmış ve nihayet hiç
Yay., 195 8), denecek paralara satılmış . . . Aralarından Go
158 s., 750 kr. dolphin Arabian işte bu su arabasına düşmüş ...
Hayvan yedi yaşında ve zaptı güç . . . isıeklisi
Yazarının " 'At'a Senfoni' yahut atın ne satacaklar . . .
romanı . . . tari h i , felsefesi, her şeyi için Groke deli gibi elini cebine atıyor ve küçük bir
de . . . " diye "Takdim" ettiği bu yapıtın ye ağız yoklamasından sonra, dünyalar değerin
di bölümü var : deki bu atı tam 75 franga, üç buçuk altına sa
tın alıyor. Hemen Londra'ya . . . Fakat at ger
( ! ) A tm Manası çekten zaptedilir gibi değildir. Ne yapsın? .. At la
(3) A t, Ke/ôm ve Sanat alakah Roger Williams isimli bir adama, aldı
(3) Tarih Boyunca A t ğından daha yüksek bir paraya devrediyor. Ye
(4) "Safkan " ni sahibi de atı dilediği işde kullanamıyor, bir
(5) Onlarda Yarış türlü iradesine tabi kılamıyor ve İ ngiltere'nin
(6) Bizde Yarış en büyük at müşterilerinden, yetiştirici ve ya
rıştırıcı, Kralın hazine !ordu Godolphin'e, 25
(7) istikbalde A t
İngiliz lirasına satıyor. Artık atın ismi, Godolp
Necip Fazı! merhumun b u kitabı, ga hin Arabian . . . Lord, şahane atı, Cambridge ka
sabasında, meşhur Üniversiteye dört mil me
rip bir edebiyat , inceleme, mistisizm , ku
safedeki, kendisine ait Gog-Magog şatosu hii
mar tutkusu bileşimidir. Kendisi sunuş'
riisına veriyor ve emrediyor:
unda, bu eserin dünya at edebiyatında eş "-Bakalım, deneriz! Şimdilik tecrübe aygın
siz olduğunu ileri sürer ki, muhtemelen diye kullanınız! " '
doğrudur. Gerçekten, At 'a Senfon i müş
terek bahis ve doping'ten söz ettiği gibi, Hiiriida, kendilerince pek itibarda Hobgoblin
isimli bir aygır vardır; ve zavallı Arap prensi
Allah ve Peygamber Kehlmı' nda At'tan
at, işte bu aygınn yüzü suyu hürmetine tecrü
da söz eder. İşte onun, " Halikin sevdiği, be aygırlığı edecektir.
övdüğü ve üzerine yemin ettiği at" hak Tecrübe aygırlığı dünyanın en elemli işı . .. Kıs
kında, Kur'an-ı Kerimden (Adiyat süre rağa daha evvel onu gösterirler; eğer kısrak is
si) örnek gösterdiği dört ayet: (s. ı 9) tekli çıkarsa onu götürüp öbürünü getirirler.
istekli çıkınazsa çifteleri tecrübe aygın yt:r , göğ
" Kasem olsun, soluk soluğa koşanlar sü ve suratı parçalanır, böylece emniyette bek
üzerine . . . liyen asıl aygıra bir şey olmaz. Demek ki, tec
Tırnaklarıyle taştan kıvılcım rübe aygın, yemek iyiyse kendisi yiyemeden
fışkırtanlar üzerine . . . başkasına teslim eden, kötüyse ve yenerniyecek
Sabah vakti düşmanı basıp' etrafı toz gibiyse cezasını bizzat çeken korkunç bir maz
lum . . . K ısrağı o tahrik edecek , kendisi de bu
dumana boğanlar üzerine . . .
arada kaynayıp köpürecek, fakat nimete baş
Peşinden doğruca düşman saflarının kası konacaktır. Onu, tecrübeden sonra bok
içine dalanlar üzerine . . . "
suna kapatacaklar ve yanına bir teselli kısrağı
olsun verıniyecek lerdir.
Ve üç hadis-i şerif meali: (s.20-2 1 )
Gog-Magog hiiriisında, bir de Roksana isimli
" H ayr, atların alınlarına dilher bir kısrak vardır; ve işte at dünyasının
nakşedilmiştir . ' ' en hazin ve muhteşem aşk macerası, şahane
Arap aygıriyle bunun arasında geçecektir. Ara
1. Bir kubbe altında birleşen yüzer metre " Uğursuzluk (uğurla beraber) üç
da, sahte ve nazlı zampara Hobgoblin ise, ka
uzunluğunda iki kanattan oluşan ahır/ann şeydedir: Kadın, ev ve at . . . "
derin karşısına çıkarttığı Arap efesi at yüzün
kemer/i koridorlan boyunca otlar/o çeşitli "Dünya saadeti atların sırtındadır . " den hayatını verecektir.
jokeyler ve at binme kılıklt mankenler yer
almaktadır. Roksana'yı vuslat yatağı noktasına çıkarıyor
2. Ahır/ann arkasında avlu/ar, önündeyse GODOLP H I N-ARABIAN ' I N lar. Gelsin tecrübe aygın Godolphin Arabian . . .
yarış alanı görülüyor. Boğazına düşkün MACERASI Gerilerde de, hakiki' güveyi Hobgoblin, bir an
olan/ann, kendi adını taşıyan kremasıyla
sonra gerdeğe girmek üzere bekliyor. Aşık ı ol
tanıdıklan Chaintilly (krem şan/iyi) ' Groke isimli bir İ ngiliz I 73 ı sularında Paris' duğu Roksana'yı öpüp sevdikten ve fevkaliide
te doıaşadursun . . . Bir gün gözüne ne çarpsa istekli olduğunu gördükten sonra efe aygır, bir
kentinde, 18. yüzyılın ilk yarısında Conde
iyi? .. Bir su arabasını çeken, beygir mevkiin de bakıyor ki, arkasında sahte ve nazlı zampa
Prenslerinin adını alarak yaptm/an
de harikuliide bir at. . . Kestane dorusu, sağ ön ra . . . Bir fışkırışta seyisinin elinden kurtuluyor,
muazzam şato gölün kenarında.
ayağı hafif sekili, cidago kemiği nahiyesi yük
3. Kubbe altında bir şölen. adamı yere seriyor ve doğru Hobgoblin'in üze
sek , boynu fevkaliide bükük ve kabarık , başı rine . . . İki at aras:nda efsanevi bir çarpışma . . .
çok güzel, omuzları uzun ve adaleleri yaygın Adamlar daha koşup ayırınağa vakit bulaına
ve kuvvetli . . . I ,50'den epey yüksek . . . Her ha dan, efe aygır rakibini öldürüyor ve kan revan
linden kuvvet ve heybct tütüyor. .. Bakımsız va içinde, bir atılışta Roksana'yı enseleyip m ura
ziyetine ve hor işine rağmen, dilenci k ılığında dına eriyor.
bir kral gibi edası "benim ! " diyor ve su ara Dünyanın en büyük atları ve "safkan"ın impa
basında birtakım taşkınlıklar yapıyor, şahlan ratorlar kolu, kendisini, işte bu visale borçlu
mak istiyor. Sanki kendisini bu hale mahkum dur.
edenleri parçalama k sevdasında . . . s . 80-8 1
430
Osmanlı
(Askeri Baytar Mektebi Islah ve Teksir-i
H ayvanat H ı fzüssıhha Muallimi)
İ hsan Abidin Osmanlı Atları ( [ İstanbul:]
Matbaa-i A mire, 1917), Teksir ve Islah-ı
Hayvanat Koleksiyonu, sayı: 3 ; [Giriş + ]
228 s . + kuşe kağıda basılı 47 resi m .
Kitabın t ü m metninin sonunda, "Nişan
taşı, 1 1 1 2/32 (1332-1916) kaydı, M ukad
dime'nin altında ise 8/ 1 2/ 1 9 1 7 tarihi var
dır. Buna göre, basıtması bir yıldan fazla
süren kitap, 1 9 1 7 yılının sonunda yayım
Janmış olmalı.
Timarli Sipahi (Mizrak Davran vaziyetinde)
[İthafiye]
Başkumandan Vekili ve Harbiye
Nazırı Ferik
Enver Paşa Hazretlerine:
Hayvanat-ı ehliyyeden istihsal edilen
menafi-i mihanikiyye ve gıdaiyyenin İstik
malinin müdafaa-i milliyyede haiz oldu
ğu k ıyınet ve ehemmiyet evamir-i
mubahat-ı kumandaniyyeleriyle de [ko
mutanlıklarınm yasal buyruklarıyla da]
müeyyet [doğrulanmış] bulunduğundan,
bu gayeyi istihdaf eden [amaçlayan] bir
m a k satla ve nezaret-i celilelerinin
muavenet-i nakdiyyesiyle [para yardımıy
la] saha-i intişara vaz' edilen [yayın ala
nına konulan] bu naçiz eserimi bir nişane-i
şükran ve mahmedet olmak üzere nam-ı
ali-i fahimanelerine ithaf eylemekle kesb
i fahr ve mübahat eylerim [övünç ve kı
vanç duyarım] .
Birinci Ordu Menzil Serbaytan
Binbaşı- Muallim İ hsan Abidin
Mukaddime
Osmanlı Atları namı altında saha-i in
tişara vaz' edilen bu eserin muhteviyatı
[içindekiler] yalnız memalik-i şahane
uruk-u feresiyyesine münhasır [Osmanlı
ülkesinin at ırklarıyla sınırlanmış] değil
dir; memleketimiz ensal-i hayvaniyyesinin
[h. nesillerinin, kuşaklarınını ıslah ve tek
siri [iyileştirilmesi ve çoğaltılması] usülle
rinin vaz' ı nda esas ittihaz edilmiş
h ükümat-ı ecnebiyyenin [yabancı hükü
metlerin; devletlerin anlamında] teşkila
tıyla, Ziraat Nezaret-i celilesinin [yüce ba
kanlığının] damızlık olarak intihap ve tav
siye ettiği muhtelif faideli mahsullerin
evsaf-ı umumiyyesinden [ürünlerin genel
niteliklerinden] de bahs edilmiştir.
. . . (s. 3)
Atları
[İçindekiler]
(I) iktisad-ı Hayvani
(II) Türkiye'de Islah-ı Hayvanat Tarih
ve Teşkilatı
(III) Irklann Tayini
(IV) Anadolu Irkları
(V) Arap Hayvanatının Menşe ve Hiil-
i l-lazırı
(VI) Arap Taht Irk veya Kabileleri
(VII) Araplarda Hayvan Yetiştirme
(VIII) Beygirlerin Tarihi
(IX) Ecnebi Haralar Teşkilatı
Macaristan Fransa
Avusturya Almanya
Uzunyay/o ırkı: (Çerkes koşumlu) /zmir, Edirne ve Istanbul'da manialı yarışta birinci
Bulgaristan İngiltere
gelmiştir.
Romanya Rusya
(X) Çifteler Çiftliği Haray-ı Hümayu
nu
e TÜRKİYE'DE
ISLAH-I HAYVANAT
TARİH VE
TEŞEBBÜSATI (s. 7-8)
47
maktadır. Evail-i Saltanat-ı Seniyyede
[Osmanlı saltanatının başlarında] ise hü
kumet Hayvanat Ocakları teşkilatıyla
usül-ü bilavasıta, has, zeamet ve tırnar gi
bi imtiyazat ile usül-ü bilvasıla da tatbik
edilmiştir.
halka yönelik bir bilimsel çalışması: Türk Doğu atları ve soğukkanlı Batı atları . kalacak değerde, eleştirel bir basımını (İs
ler ve A t (Ankara: Vet. Fak. Yay., 1 952), İkinci gruba, özellikle ortaçağda ağır zırh tanbul: Kültür Müsteşarlığı Yay . , 1 973),
66 s. lı şövalyeleri taşımak için geliştirilen, son hazırlamış olan Orhan Şaik Gökyay, bu
Kitap, "Atı Sevelim" başlıklı bir Giriş' ra tarımda kullanılan ve yakın zamanla yapıtta işlenen motifler üstüne yaptığı
le sekiz bölümden oluşuyor: ra kadar büyük toplar çektirilen Macar açıklamalarda, "At" konusunu aa yet
1 . Türk Tarihinde A t kadanaları gibi iri at cinsleri girer: Fla kinlikle işiernekte ve notlarında başlıca
2. Türk Sanatında A t man, Brabant, Ardenne, Percheron, Bo kaynakları göstermektedir (s . CDXXVI
3 . A t Irkları ulonnais, Bretagne, Shire, Clydestale, CDX L I I I).
4. Türk A tları Suffolk vb. Safkanlar (İngiliz atları da
hil) geriye kalan bütün binek atları, ilk I. İnançlarda At
5 . Türkiye'de A tçılık Teşkillitı
gruptan dır. a) Yas, ölü aşı ve gömme törenlerinde
6. A rap A tı at
7. İngiliz Atı İhsan Abidin, kitabında (s. 60 vd.),
Anadolu'daki at ırklarını iki ana grupta b) Kurban olarak at
8. Tırısçı Irklar
toplamaktadır: Turan (Mongol veya c) At ve and
Proto-Mongol) ırkı ve Arya ırkı. Eskiden ç) Atla yorum
HALK EDEBiYATlNDA AT I l . Efsanelerde ve Destanlarda At
"Afrika ırkı" denilen birinci gruba, Türk
menistan, Kırgızistan, Hindistan, Çin, Ja a) Atın nereden geldiği üzerine
KÖROÖLU'NUN KIR ATI
ponya, İran, Irak , Kürdistan, Yemen, b) Gölden çıkan aygır efsanesi
(Sivas'ta alınmış cönkten) c) Başka efsanelerde ve destanlarda at
Nubi, Mısır, Trablusgarp, Tunus, Ceza
yir ve Fas'ta yaşayan başlıca üç at kabi ç) Ad koyma ve at
Ey alın akşamdan takdım yeınini, d) Atların adları
Öykesinden kOt küt gever geınini, Iesi girmektedir: Kuzey İran'ın Tekke, Or
ta Asya'nın Türkmen ve Kuzey Afrika' l l l . Halk Edebiyatında At
ÜstOne binenler sOrsOn deınini,
nın Berber tahtları. Eskiden "Asya ırkı " a) Atla ilgili deyimler ve atasözleri
Kızıl elma gözlü kır atım benim.
denilen ikinci grup, Turan ırkından daha b) At. üzerine şiirler
lnişe gidince ceylan inişli,
Yokuşa gidince keklik sekişli, sonra ortaya çıkmİştır. Ariler tarafından
Karakuş oyunlu, Bozkurt bakışlı, ehlileştirilip yayıldıkları için kendilerine e ATlN DONLARI [at renkleri]
Kız yeleli, alma gözlü kır atım benim. bu adın verildiği atlar, şimdi genel at nü
Şemli belden aştığıını görmüşler, fusunun onda dokuzunu oluşturmakta Ağ/A k: beyaz donlu at
Kır atıının sekişinden bilmişler, dır. Arap atları gibi, çoğu Avrupa atları A l: kırmızı donlu at
Şu gelen koç Köroğlu demişler, A laca: iki ya da daha çok renkli at
da Aryandır. Anadolu'da bu iki temel ır
Kız yele, elma göz, kır atım benim. Boz: açık toprak rengi at
kın çeşitli çaprazlanmalarıyla bir takım
(S. 25) Doru: vücudu kırmızımsı, kuyruk ve
ikincil ırklar oluşmuştur:
DiVAN EDEBiYATlNDA AT bacak uçları siyah at
I - Arap taht hayvanları
Kır: beyaz ve koyu renkli kılları karı
I l - Irak ve Kürt hayvanatı
NEF'İ DİVANINDAKİ BİR I I I - Çukurova hayvanatı şık, kırçıl donlu at
RAHŞİYE (At övgüsü) IV - Uzunyayla (Çerkez) hayvanları - Demirkırı: kırın koyusu donlu at
V - Alelumum Anadolu hayvanatının Konur: kara-sarı karışığı donlu at
Zelı-i semend-i mülayim ki büsn-i reftarı Kuba: al-sarı karışığı donlu at
Unutturur dil-i uşşaka cilve-i yarı yaylada büyük, dağda küçük nümunele
Kula: vücudu sarımsı; yele, kuyruk ve
Olurdu halk-ı cihan sernilıade-i revişi rı.
bacak uçları siyah at
Ger olsa bir sanem-i dilrObada etvarı Selahattin Batu ise, Anadolu atları için
Nigahı gerrıze-i huban gibi tecessOs eder
Yağız: kara donlu at
(İhsan Abidin'den 35 yıl sonra) şöyle bir
Hiram-ı dilkeşine dil veren giriftarı
sınıflama yapmaktadır (s . 35-42):
Ne güzel yumuşak huylu at. Yürüşündeki gü I - Yerli tip
zellik ôşıkların gönlündeki sevgilinin salınma I I - Çukurova tipi
e REKLAMLARDA VE
larını bile unutturur. Bu hareketleriyle bir de
insanların sevdiği cinsten bir güZel olsaydı, bü
I I I - Arap tesirinde kalmış tip PROPAGANDA DA AT
IV - Yerel tipler : Ünlü bir İskoç viskisinin markası White
tün cihan halkı onun yürüyüşüne baş koyar
dı. Bu atın çekici salınışına yakalanmış birinin 1 . Uzunyayla Horse [beyaz at] olduğu gibi yurdumuz
bakışları, güzelierin gamzesi gibi kıpır kıpırdır. 2. Malakan da da İ mar Bankası rekHimlarında at'tan
3. Midilli yararlanmaktadır. Doğru Yol Partisi,
-der tarif-i esban şehsüvar-i zaman Hınıs kolu kısası "süvari" sözünü kullanarak at'ı anıştır
Hazret-i Sultan Murad han ba ferman-ı alişan- Arıkan Arap maya çalışmaktadır. Bu at ise, eski AP'
-bir örnek- Canik atı. nin atıdır. Adalet Partisi, Demokrat Par
Bareke'llah zehi rahş-i hOmayun-sima İsmet Zeki Eyüboğlu, Anadolu Uygar ti'nin devamı ve kalıtçısı olduğunu vur
Ki komuş namım sultan-ı cihan Bad-i Saba lığı adlı yapıtında, atın -şovence ders ki gulamak için, Demokrat sözcüğünün halk
Ne saba saika dersem yaraşır sür'atde taplarında ileri sürüldüğünün tersine arasında Demirkıral diye söylenmesinden
Ki seğirdirken ana sayesi olmaz hepma · Orta Asya'dan gelmediği, Anadolu kö
Tanrı korusun ne görkemli yüzlü bir at
yararlanarak , kendisine bu �imgeyi seç
kenli olduğu (Sümerlerden Hititlere geç miş; daha doğrusu, 27 Mayıs'tan sonra
Yeryüzü sultanı Sabah Yeli demiş adına
tiği) görüşünün kültürel kanıtlarını ver Fuat Köprülü'nün kurduğu, ama yürüte
Yel değil, ona hızlılık ta yıldırım desem yaraşır
Koşarken gölgesi bile ayaktaş ol(a)maz ona. mektedir (İstanbul: Der Yay . , 1 98 1 ), s. mediği Hür Demokrat Parti'den devral
(S. 29) 292 vd. mıştı.
51
e SOLAK AT,
TAVUKKARALI AT
ARKA AYAKLARI BEYAZ
OLDUGU İÇİN UÖUR
SAYILAN AT...
e ATlN YÜRÜYÜŞLERİ
Adeta: atın çapraz ayakları hemen hemen
aynı zamanda yere basınakla birlikte, dört
nalının düzensiz aralıklarla sesinin işitil
diği yürüyüşü
Dörtnal: atın en hızlı yürüyüşü. Önce
iki arka ayağın birbiri ardından yerden ke
sildiği, sonra iki ön ayağınyine birbiri ar
dından kalktığı, sıçramalı koşma biçimi.
Atın vücudu ileri atılırken dört ayağı r-
'
�
den havada kalır.
Eşgin!Eşkin: atın bir çeşit hızlı yürü
yüşü
Rahvan: adeta ile tırısın ortası. Atın
çapraz değil, aynı yandaki ayaklarının bir
A hmet Feridun 'un
likte hareket ettiği ve iki nal sesi işitilen
Sefer-i
Zigetvar' ında yürüyüşü
Kanuni'nin naşının Tırıs: atın adetadan hızlı, iki nal sesi işi
götürülmesi. tilen yürüyüşü
52
437
e DiYALEKTiK MADDECi
EVRiM KURAMINDA AT e BATl YAZlNlNDA AT
aOYOK nYATRO ve ISTANaUL
"Gerçeklikte, insan , ancak milyonlar (BMJiijk Tj�Cro'4o J1 Ş11bot 1971 Chı:mcı okfO:ntUw:la" Ui�r.,.J
Nnll IKUPIJI
ca yıl süren bir evrimden sonra büyük bir At konusu , J . Swift'ten P. Shaffer'e
beyine ve bir çift ele sahip oldu. Gelecek kadar, Batı edebiyatında da önemli bir yer K U HEYLAN
te, hayvanlar da gelişmeye devam edecek tutmuştur. Jonathan Swift'in Gulliver'in (IOUUil
(OYUN, IKI IIOLOMl
tir. Ben, iki el geliştirme yeteneğine yal Seyahatleri adlı satirik yapıtında (bak. İr
nızca insanın sahip olduğuna inanmıyo fan Şahinbaş, çevirisi, MEB Yay . , 2 . bas . ,
rum . Atlar, inekler, koyunlar da evrim e 1 958, İ kinci cilt, B l . 3), Yahoo denilen
uğrayamaz mı? Yalnız maymunlar mı ev ahmak insanlar, Houyhnrn'lerin, yani
rim geçirebilir? Üstelik , tüm maymun tür akıllı atların egemenliği altına girmişler
leri içinde yalnız bir türün evrim geçirip dir . Peter Shaffer'in psikanalitik bir ya lıtUITIN DYIART IDffıl APtAl
AI.AH mtANG W. AU PM. . uıwıı tAOAk
ötekilerin böyle bir yeteneği olmaması pıt olan Küheylan ' ında da, oyunun kah FRANK STMNO IADMT"rtN kiUÇ
DOfiA. STM.NG NilMIN IAIIIOVA
mümkün müdür? Bir milyon yıl sonra, on ramanı Tanrı saydığı atın etkisinden kur HESTHfR SALOMON oOlGCbt KUIW
JILl hlA80N GOL AIYA&J
milyon yıl sonra at lar, inekler, koyunlar tulmak için, bir gece altı atın birden göz HAIIIn' DALTON UYA 1Jt.U11U
HEN"AE tuN.lY AlmJI(
hala bugünkü gibi mi kalacak? Ben, de lerini oyar. (Şu sıra sahnelerimizde tem (otHÇ Illi' Ani) SEQiıdN oOVDf 1111M0GuJ
ALTl 0'1'\JNCU AT LOIPt 0CUıc.AN
sil edilmekte olan Wolfgang A madeus tın.IU.T OO.:ÇD
ğişmeye devam edeceklerini sanıyorum. IUIItWıl OOkALI
Atlar, inek ler, koyunlar, böcekler hepsi Mozart oyununun yazarı P . Shaffer'in CIZMI Atq
....... CIOuoY
değişecektir. " Equus adlı tiyatro eseri, Sevgi Sanlı tara
'1EJI ASISTAN! AıTAlıiAN OZIIN
fından Küheylan diye dilimize çevrilip IWW<ET WT -
I<ONO()yfy - AIWIT
1 975 yılında Devlet Tiyatrolarında oynan IUfl.Oz - Olm
Mao Tse- Tung, "Talk on Questions o f Phi mıştı . )
losophy" [Felsefe Meseleleri Üstüne Konuşma]
( 1 8 Ağustos 1 964), Mao Tse-Tung Unrehear
sed, der. Stuart Sch ram, Harmondsworth: Pen
guin 1 975, s. 220-22 1 .
Türklerin
Menşeine
[Kökenine]
Dair
T Ü RK AKV AM-I MÜTEKADDİME
V E MÜTEE H H İRESİ [ÖNCEKİ VE
SONRAKİ TÜRK KA V İ MLERİ]
Hasan Enver
(Tatar) tabir-i cedidi [yeni deyimi] ile
(Tatar) tabir-i kadlmi beyninde [arasın
da] büyuk bir fark vardır. Kadim Ta
tarlar Çin'in cihet-i Şimaliyye ve (Bay
Mecmuası Yazıları
ler k i , bunların en meşhurları olmak
üzere (Sarmatlar) (Cetler)i, (Daklar)ı,
(Misyenler)i ve (Traklar)ı zikr eyledik .
54
439
Ve yine biilada görülmüş olduğu üze ğundan, tabir-i mezkurun bilii-kayd-ı biyye gerek !isan-ı asliden ve gerek yek
re, (Trak) kelimesini Yunanller gerek istimali ciiiz değildir. diğerlerinden ziyade tebiiüd eylemişler
aynıyle (Skit) kelimesi gibi ırk ve cins imdi biz deriz ki: Evailde ırk-ı esve dir.
ismi olmak üzere istimiii etmişler ve ge de mensup olan insanlar yalnız Afrika' Din hususunda dahi akviim-ı cenu
rek Tuna havalisiyle Rumili'de sakin da bulunmayıp Asya'nın kısm-ı cenu biyye mütemadiyen tarik-i tebeddül ve
olan Garp Türklerini bu nam ile iriie ey bisinde dahi mevcut idi . Fakat mürur terakkide [değişme ve ilerleme yolunda]
lemişlerdir. u zaman ile ırk-ı ebyazı teşkil eden As devam edip peyder-pey edyiin-ı
Trak tabirinin · (Türk) kelimesinden ya'nın akviim-ı şimaliyyesi cenuba doğ muhtelife-i malfimeyi [bilinen türlü din
münharif [sapma] olduğuna asla şüp ru inerek siyiilüleri pey-der-pey teb'id et leri] tesis ve tiimim etmişlerdir [yaymış
he edilmemelidir. mişler [yavaş yavaş uzaklaştırmışlar] ve lardır] .
Anacblu ahalisinden (Skit) ve (Trak) nihayet ül-emr [sonunda] cümlesini Velhasıl beriihin-i kiitı'a [kesin delil
ırkına mensup bir takım akvam ve ka terk-i vatan ile sevahilin [kıyıların] öte ler] ile sübut olduğu üzere, Asya'nın
baili Strabon zikreder, fakat biz şimdiye sinde bulunan adalara ilticaya mecbur akviim-ı şimaliyyesi ile akviim-ı cenu
kadar onlardan bahsetmedik, yalnız en eylemişlerdir. Anın için bu adalarda biyyesi bidayette beyaz olan aynı bir ır
mühim olan Skit akviimını zikretmek el'an mevcut olan siyiihiler Afrikalı ol ka mensup oldukları halde ikiimin te
Ie iktifa eyledik. mayıp esasen As yalıdırlar. Bunlardan sirinden dolayı mürur-u zaman ile şimii
(Skitler) hakkında b u kadar Hindistan'da bulunmuş olanların bir lller ile cenubiler beyninde cismen, mii
malilmat-ı esasiyye edindikten sonra, kısmı (Dasyon) ve bir kısmı da (Negri nen ve lisiinen büyük bir fark hiisıl ol
ba'demii Türk ırkıyla diğer ırk-ı kadl tos) tesmiye olunur. muş ve cenubilerin terakkiyatı şimiile
meyi , yani eski Türkler ile siiir milel ve İşte bu suretle Asya-yı cenublde si doğru icrii-yı tesire başlayarak şimali
akviim-ı kaöımeyi mukayese edeceğiz ve yahllerin yerine ırk-ı ebyaza mensup lerin alıval-i içtimaiyyesini ve hatta li
beynlerinde bir münasebet-i ırkiyye akviim-ı şimaliyye kiiim olmuştur. Fa sanlarını ve dinlerini kısmen veya kii
olup olmadığını taharri eyleyeceğiz. kat beşeriyeti uruk-u muhtelifeye [çe milen tebdil ve tagyir eylemiştir.
Fakat Türk ırkıyla uruk-u siiireyi şitli ırkiaraj ayıran arnil-i daimi yani ik imdi Asya'da viiki olan bu hal Av
[öteki ırkları] birbiriyle mukayese et lim icrii-yı tesirden bir an hiili kalma rupa'ya dahi teşmil edilecek olur ise,
mezden mukaddem, evvelemirde bu dığından, Asya-yı cenubide tavattun et gayet mühim ve birçok muammiiların
ırklar beyninde esasen bir münasebet-i miş [yerleşmiş] olan beyaz insanlar miftahı [anahtarı] olan şu hakikat te
asliyye-i umumiyye bulunduğunu izah mürur-u zaman ile esmerleşmeye ve si zahür eder: Maddiyat, yani insanlar ve
edeceğiz. yahlaşmaya başlamış ve nihayet ül-ernr kan, şirnalden cenuba ve maneviyat ya
simii ve renkleri malum ve ırk-ı ebyaza ni efkiir, edyan [dinler] , elsine-i müte
I RK-I ESVED İLE AKVAM-I mensup olan Asya akvam-ı cenubiyye kernrnile edebiyat velhasıl medeniyet bi
CENUBİYYE [SİYAH IRK İLE si peydil olmuştur. Hindiler, Araplar, liikis cenuptan şimale doğru gitmiştir.
GÜNEY KA VİMLERİ] Acemler ve ila ahire bu kabiledendir Biz makalemizde bu esası bir düstur gi
ler. bi daima istimal edeceğiz.
Biilada görüldüğü üzere en kadim Bu akviim-ı cenubiyyeye kadim Yu İşte bu nazariyeye tevfikan, evailde
müellifin-i Yunaniyye, Garptan Şarka nanller (Etiyopyen) dedikleri gibi, ırk-ı ebyazı teşkil eden ve kiimilen eski
doğru mümtedd [uzanan] ve (Kafkas) Türkler (Kirmen)3 veya (Kirman) ve Türklerden mürekkep olan Asya
ile (Himalaya) silsile-i cibiillerini muh Acemler dahi (Püşti)4 namlarını ver akvam-ı şimaliyyesi dünyanın her cihe
tevi olarak bir kuşak gibi Asya kıtasını mişlerdir. tine yayıldıkları gibi cenuba doğru da
vasatından ikiye bölen (Toros)1 silsile Akvam-ı şimaliyye şimiilen ekseriya hi inmişlerdir. Fakat cenuba doğru
i ci biilinin cihet-i şimaliyesine (Toros' müncemid [donmuş] bir halde bulunan inenler medeniyetin müessisleri olan
un beri tarafı) ve cihet-i cenubiyyesine Bahr-i muhlt-i şimaiT ve siii r taraflardan akviim-ı muhtelife-i cenubiyyeyi ve As
(Toros' un öte tarafı) isimlerini vermiş kara ile muhiit [çevrilmiş] cesim ve fa ya elsine-i kadime-i edebiyyesiyle Yu
ler ve bu dağların ve suret-i umumiy kat münferİt bir kıt'a içinde kendi ken nan!, Latin ve Avrupa elsine-i hazıra
yede dünyanın cilıet-i şirnaliyyesinde sa dilerine tı11 - i müddet [uzun süre] yaşa sının esaslarını ihziir eylemişlerdir. Av
kin olan beyaz insanlara (Skit) ve cihet-i mışlar ve bedeviyyet [göçebelik] ve be rupalılar bu lisanlarından Türkçe ile
cenubiyyesinde sakin olan siyah insan şeriyetin hiil-i ibtidiiisinde [ilkellik du !isan-ı Arabiyi ihriic ederek diğerlerinin
lara (Etiyopiyen)2 namlarını tahsis et rumunda] kalmışlardır. Akvam-ı cenu kiiffesine (Hint ve Avrupa lisanları) na
mişler idi. (Strabon) der ki (Toros) biyye ise her taraftan muviisalat, mu mını vermektedirler ki, bu tabir asla
silsile-i cibiilinin kendisi yüksek oldu hiiberiit, müniikaliit ve gunagun münii doğru değildir. Elsine-i mezkurenin en
ğu için bu dağları Asya'nın kısm-ı şi sebatı teshil ve temin eden [kolaylaştı muviifık ve en sahih olan ism-i müşte
maliyyesine dahil etmek ve kıt'a-i mez ran ve sağlayan] bunca denizierin ve da reki (ırk-ı ebyaz lisanları)dır. Irk-ı eb
kurenin kısm-ı cenubiyyesini bu dağla ima tesir-i küllisi [toplu etkisi] olan ik yaza mensup bilcümle milel ve akviirnın
rın cenup eteklerinin nihayetinden bed' limin sayesinde tebeddül [değişme] ve lisanlarıyla Türkçe beynindeki münase
ettirmek iktizii eder [başlatmak gere terakkiye başlayarak gitgide kesb-i me bat makalemizin lisan kısmında ariz ü
kir] . deniyet eylemiştir. amlk beyan edilecektir .
Eski müellifin-i Yunaniyyenin bu na Hal-i içtimilide viiki olduğu gibi, li Mütekaid Erkan-ı Harbiyye
zariyesi ilm-i ensiib [nesepler, soylar] san hususunda dahi akviim-ı şimaliyye Periki Enver
nokta-i nazarından pek doğru ve bizim ve cenubiyyenin !isan-ı asli-i müştereki
dahi fikrimize pek muviifıktır. Şu ka [asıl ortak dili] mürur-u zaman ile bir
dar ki, (Etiyopyen) tabirinin kadim Yu 1 (Tor) eski Türkçede (dağ), (tepe) ve (yük
çok şube ve nev'lere ayrılarak teşaüb ve
sek mahal) maniilarınadı r .
naniler indinde hem ırk-ı esvede ve hem tenevvü' eylemiş [şubelenmiş ve çeşit
2Manası yanık yüzlü demektir.
ırk-ı ebyazın esmer ve siyah renkli ak Ienmiş] ise de elsine-i şimaliyye [kuzey 3Eski Türkçede (Kir) geri ve arka, (men) ve
viimına şümullü olup, zamanımızda ise dilleri] gerek !isan-ı asliden ve gerek bir ya (man) adam demektir.
bu niim yalnız Afrika'da Mısır'ın cenu birlerinden nisbeten az tebiiüd eyledik 4Cenubl manasına olan bu kelime Afgan
bundaki zencilere tahsis kılınmış oldu- leri [uzaklaştıkları] halde elsine-i cenu- kavim ve lisanını dahi iş'ar eder.
5 'i
440
56
Burada kadim Yunanllerin Pelajlar EYLEMİŞ [ÇAPRAZLANMIŞ]
ile Hindistan'dan gelmiş ahalinin tesa OLAN "KOKONLAR"
lübünden hasıl olmuş denilmesi pek ga (Kokon) kavminin (Skit) yani Türk
riptir. Avrupalıların böyle her mesele olduğunu gerek (Strabon) ve gerek Stra
ye Hintlileri karıştırmaianna biz (Hint bon' u n eserini tercüme eden (Amede
cilik illeti) namını veririz. Halbuki Tardiyö) tasdik eder. (cilt 4, sahife 520.)
hakikat-i halde, hiçbir H i ntli garba Bu kadim kavim hakkında Strabon '
doğru hicret etmemiş ve hususiyle Yu da mevcut olan mevadd ber-vech zir be
nanistan'a gelmemiştir. Böyle bir vaka-i yan olunur:
mefrı1zaya [varsayılan olaya] sebep ise (Omer)in iş'arında defiiat ile zikr olu
!isan-ı Yunanlde Hint kadim lisanı olan nan (Kokonlar) ba'de tamamiyle ta
(Sanskrit) kelimelerinin bulunmasıdır. bedid olmuş [ortaya çıkmış] pek kadim
Biz bu mes'eleden makalemizin !isan
bir kavimdir. (cilt 2, Sahiefe 58, 489;
kısmında ariz ü amlk bahsedeceğiz. cilt 3, sahife 57, 7 3 . ı 85 , 1 79.)
H ülasa.- (Strabon ile bilcümle ye
(Kokanlar)ın kadim Yunanistan'da " Pelajlar bir barbar lisanı tekellüm
ni Avrupa müelliflerinin efkarına göre,
bulunmuş oldukları nevahi [bölgeler] ederler idi, fakat bunlar Atina'nın bu
Yunanistan'ın ahali-yi kadimesi Yunan
hakkında malı1mat: cilt 2, sahife 1 ı 8 , lunduğu (Attika) nahiyesinde (Elen) ol
lı olmayan akvam ile (Pelajlar)dan mü
1 1 9. duktan sonra eski llsanlarını tebdil et
teşekkil olduğu ve binaenaleyh kavm-i
"Yunanllerden evvel Yunanistan ber mişlerdi r . " (cilt ı , kitap ı , madde 5 7 . )
Yunaninin aslı basit olmadığı anlaşılır.
zahının1 her iki tarafında dahi (Dri "Elen" kavmine gelince bunlar mev
Bundan maada, Y unanllerin Avrupa
yoplar), (Kokonlar), (Pelajlar), (Lelek cut olalıdan beri hiç şüphesiz yalnız
kıt'asında kfun Yunanistan'�a vücud
ler) ve sair Barbarlar2 sakin idiler; (cilt kendi llsanlarını tekeli üm eylemişlerdir.
bularak ba'de Anadolu sevahiline ve sa
2, sahife 56.) (Elenler) Pelajlardan ayrıldıktan sonra
ir mahallere gitmiş oldukları umurniyet
(Omer)in kavlince (Kokonlar)ın Yu bidayette kesb-i zaaf etmişler ise de, fa
le kabul edilir. Halbuki biz bu nokta
nanistan'daki meskenleri (Nestor) nam k a t b a ' de b i r t a k ı m k a b a i l v e
da, bu nazariyeden ayrılırız: Bizce ka
babadır ve hükümdarın dahil-i mema barbarlar3 ile birleşerek tezyid-i kuvvet
dim Yunanller, Hintliler ve Acemler gi
liki idi. (cilt 2, sahife 1 03 , 1 1 8. ) eylemişlerdir [güçlerini çoğaltrnışlardır] .
bi, Asya kıt'asında yani Anadolu'da te
(Strabon) Yunanistan kokonlarını iki Zaten barbarlar4 olan (Pelajlar) layı
şekkül eylemiş ve ırk-ı ebyaza mensup kısma tefrik eder. (cilt 2, sahife ı ı 2, kıyle terakki edememişler idi. " (cilt ı
bir kavm-i cenubl olup bu kavim Iisa
1 1 8, ı ı 9.) kitap madde 58.)
nıyla beraber Yunanistan'a gitmiş ve
(Peloponez) Şibh-i ceziresinin cihet-i " Pelajlar5 Atina kalesinin inşasında
oradaki akvam ile tesalüp eyleyerek ma
Garbiyyesinde kain (Elid) nahiyesindeki istihdam olunmuş olduklarından ken
lUm olan (Elen) milletini meydana ge
ahali-yi kadimenin cümlesine bir vakit dilerine mükiifaten (Emet) dağının ete
tirmiştir. Yunanller hakkındaki şark
Kokon narnı verildiği ve nihayet bu ğinde bir hali [boş] arazi verilmiş idi.
tradisyonları10 dahi bunu teyid eder ve
nam yerine (Elid) ismi kaim olduğu . Bade muhtelif suretlerle rivayet olunan
merhum Vefik Paşa Lehçe'sinde der ki:
(cilt 2, sahife ı 1 8, 1 36.) esbaba mebni aralarında müniiferet
" Yunan zaman-ı kadlmde Anadolu'
Anadolu Kokonları atfen zik r olun [nefretleşme] hasıl olarak Atinalılar Pe
dan Rumili'ye geçmiş taifenin bir şubesi muş olan Anadolu Traklarının Şarkın lajları tard ve teb'id etmişlerdir . " (cilt
olup Mora'ya inmiş ve ondan mürur-u da ve Karadeniz sahilinde sakin idiler ı , madde ı 3 7 . )
zaman ile Akdeniz sevahiline dahi ya ve meskenlerinden (Partenius) suyu ce " Atina'dan kovulan Pelaj lar (Lİm
yılmıştır. " Binaenaleyh Yunanllerin es reyan edip, başlıca nehirleri de (Tieüm) ni) adasına gelmişler ve Atinalılardan
ki Türkler ile münasebet-i ırkıyye-i hu
idi . (cilt 2, sahife 484, 485 .) ahz-i sare [öç almak için] kıyam eyle
susiyyesini anlayabilmek için evvelemir
Kokonların Yunanistan'da bulun mişlerdir. ' ' Atİnalıların her bir haline
de kadim Yunanistan'da Yunanller ile dukları en kadim zamanı dört bin sene vakıf olduklan için Serinelere rakib ola
tesalüb eylemiş olan akvamı ayrı ayrı
tahmin etmekteyiz. Halbuki bu tarih rak [teknelere binerek] gizlice Yunanis
nazar-ı tedkike almak icab eder. lerde Moğol milleti Çin hududunda tan'a viisıl olmuşlar ve (Diyana) mahfi
Mütekaid Erkôn-1 Harbiyye şüphesiz teşekkül bile etmemişti. Husu desinin bir yevm-i mahsusunda (Brun
Periki Enver siyle Yunanistan ile kadim Çin hudu ron) nam mahalle, panayıra gidecek
du beynindeki ba'd ü mesafe hesap edi olan Atina kadınlarının yolunda pusu
Edebiyat-ı Umumiyye Mecmuası lecek olur ise, Türklüğün esası bir uçta ya yatarak bir takımlarını kapıp ada
No: 30-6ı 30 Mart ı 9 ı 8 değil, belki vasatta olması lazım gelir. larına avdet etmişlerdir. Bu kadınlardan
(Pelajlar)- Lisan-ı Yunanlde (Pelaj) peyda olan çocuklar Pelajlara Atina
kelimesinin aslı (Epelasgos) olduğuna lıların lisanları ile adat ve ahlakını öğ
57
442
lar Traklar gibi akvam-ı Türkiyye züm Kadmos'un ahfadı ile ahali-yi beldeyi Bu yazı dizisinin önceki sayılardaki baş
resine dahil olurlar. teb'id eylemişlerdir . Fakat bunlar bir lıca eksik ve yanlışları kapsayan
(Strabo n ' a Nazaran Pelaj lar). müddet sorıra tezyid-i kuvvet ederek va
"Yunanllerden evvel Yunanistan'da tanlarına avdet etmişler ve buradan bar
berzahın her iki tarafında dahi (Driyop barları kovmuşlardır . " (cilt 2, sahife DÜZELTİM TABLOSU
lar), (Kokonlar), (Pelajlar ) , (Lelekler) 2 ı 8, 2 ı 9).
ve sair barbarlar sakin idiler . " (cilt 2, Bu ibare, Pelajlar ile Trakların bir İlk sayı sayfa, ikincisi sütun, üçüncüsü pa
sahife 56.) birine yakın iki kavim ve belki aynı bir ragraj, dördüncüsü sattr numarasıdır.
" Efor'un kavlince ilk Pelajlar asker kavim olduklarını ve ırk-ı Yunaniye Yanlışlar düz, doğrular ilalik harflerle di
idiler . " (ci lt ı , sahife 366.) mensup olmadıklarını namütenahi zilmiştir.
' ' Pelaj kavmi esasen seyyar ve göçe edille-i saire [sonsuz sayıda başka ka I 6- I -3-5 : Hintiiiere 1 Hintiiiere isôl eyle-
be olduğu için kudret ve kuvvetin en ali nıtlar] ile birlikte isbat eder. yerek [götürerek} cinslerine
derecesine viisıl olduktan sonra seriaı:ı "Bu suretle teb'id edilen [kovulan] 1 6-2-4-5 : vukuu 1 vuku
1 6-2-4-9 : isabet 1 isbat
sukı1t eylemişlerdir . " (cilt 3, sahife 77 .) Pelajlar Atina'ya iltica ederler ve (İmet)
1 7-2-1-2 : hazırlıkları 1 haslan
Pelaj ların cengaver ve göçebe olma dağının eteğine konarlar. Traklar ise
1 8- 1 -7-7 : "Kut"un manası 1 "Kut "un bir
ları kendilerinin Türk olduklarını ayrı (Fosid) nahiyesinde (Parnas) dağına ka mônôst
ca teyid eder. dar çekilir ler . " (cilt 2, s ahife 3 I . ) 1 38-2-2- I : arazisinin evvel 1 arazisinin ku
M üellifin-i kad'i'menin yazdıklarına " Ba'de (Lapitler) Pelajları Tesalya' rumazdan evvel
nazaran Pelajlar (Attika)6 nahiyesine da mağlfip ederek bir kısmını İtalya'ya 1 38-3 - 1 - 3 : latif çam 1 ces/m çam
kadar gelmişler ve onların geçici kuş gitmeye mecbur etmişlerdir." (cilt 2, sa I 38-3-3-(sondan 7) : Asya kıt'asırun 1 A sya
lar gibi daima hareket etmek üzere sey hi fe 295 .) ktt 'asmm da
yar halini gören Yunanller kendilerine 1 39-3 - 1 -6 : Sogol 1 Sogd
Pelajlar İtalya'da (Ajila) şehrini te 222- 1 -2-2 : olan Türklerdir 1 olan eski
(Pelajlar) yani (Leylek) lakabını vermiş sis ve (Erkolanom) ile (Pompeya) şehir Türklerdir
lerdi r . " (cilt ı , sahife 367 . ) lerini Osoklardan sonra işgal etmişler 222-2-3-4 : Turan kıt'ası Şimalen 1 Turan
(Entiklid)in kavlince Pelajlar (Lim dir . " (cilt 1 , sahife 365, 4 1 1 .) ktt 'ası ise Şimalen
ni), (İmbros) ve civar adaların7 ilk se "(Menekrat) nam müellifin kavlince 223- 1 - 1 - 1 : eylemiş Türk 1 ey/emiş olan
kenesidirler. " (ci lt ı , sahife 367 .) Anadolu'da ( İ yonya) yani Y unan · Türk
"Pelajlar Kokanlar gibi bir göçebe ve kıtası9 sevalıili ile bu sevahilin karşısın 223-1 -4-8 : bu Türk 1 bir Türk
serseri hayatı geçirmişlerdir." ( cilt 2, sa 224-2-4-9 : ııhlakını 1 ahlôktm ihlôl eyledik
da bulunan adaların kaffesinin sekenesi
hife ı ı 8 . ) 224-3-1 -(sondan 8) : zevceleri, aileleri 1 zev-
Pelajlar idi . " (cilt 3, sahife 76.)
"Umumiyetle kabul edilmiş olduğu celeri, çocuktan, aileleri
Strabon'un muhtelif mahallerinde 297- 1 -3-(sondan 5) : esarette gören 1 esaret
üzere Pelajlar pek kadim bir kavim Pelajların Y unanller aleyhinde (Truva) te bağ/1 gören
olup bütün Yunanistan'da ve başlıca muharebesinde bulunmuş oldukları 297 - 1 -4-1 : Büyük 1 Yörük
(Tesalya)da (Eölid) tesmiye olunan muharrerdir ki, b u husus atide görüle 298-1 -2-2/3 : ahali-yi vasiası [kalabalık hal
kıt'a-i arazide sakin olmuşlar idi. (Ar ceği üzere Türklük nokta-i nazarından kı] / havali-yi vasiast [geniş yö
gos) namını dahi alan bu kıta (Çayağ mühim bir vesika teşkil eder. releri}
zı) tesmiye olunan (Köstem) nehrinin "Zaman-ı kadimde Avrupa kıt'ası 298-1 -3-3 : Tar 1 Tor
menbaı ile (Termopil) ve (Pindros) dağ 299- I -8-2 : (Trakya) 1 (Truva)
nın nukat-ı muhtelifesinde seyr-ü hare
ları arasında mahdutdu r . " ( cilt ı , sa 299-2-3 - 1 : Dezöhri 1 Dezöbri
ketlerini yazdığımız göçebe Pelajlar, 299-2-3-3 : evvelden 1 evvelen
hi fe 356). Kokanlar ve Lelekler (İliyad)10 da Tru 299-son satır: melamet-i tab' 1 metanet-i tab '
ümer Pelajların (Girid) adasında da valıların imdadına gelmek için boğazı 300-2-2-(sondan 2) : Asya'da (Daki) 1 As-
hi sakin olmuş olduklarından bahseder. (yani Çanakkale Boğazını) geçmeye ya 'da (Day), (Daki)
(cilt ı , sahife 366.) mecbur olmamış olan akvam sırasında 300-3-2- I I : ecl-ül-ihtisar 1 /i-ecl-ül-ihtisar
' 'Sakız Adalılar kendilerinin (Tesal zikr olunmuşlardır. Yani zaten Anado 383-1 -2- 1 /2 : Aksa'yı Şark Türkleri kadim
ya Pelajı) evlatları olduklarını iddia lu'da sakin idiler. " (cilt 2, sahife 540.) Moğollar ile kadim olan Tatar
lar kendilerini 1 A ksay-1 Şark
ederler. " (cilt 1 , sahife 76.)
Türkieni olan kadim Moğollar
' 'Tradisyonun8 bildirdiği Trak (Ta Mütekaid Erkôn-ı Harbiyye ile kadim Tatarlar kendilerinin
miris) (yani Türk-Temir) nam hüküm Feriki Enver 383- 1 -4-5 : Lisan-ı Tür! Ilisan-ı Türk/
darıo makarr-ı saltanatı olan (Aynaros)
şibh-i ceziresinin kadim ahalisi (Limni)
ceziresinden gelmiş Pelajlar idi . " (cilt
2 , sahife 83 ,84.)
"(Efor)un kavlince (Dodon) Hatef
ler mabedi Pelajlar tarafından tesis edil
miştir ve bu kavim Yunanistan'ın c·n
kadim sahipleridi r . " (cilt 2, sahife 67 . )
" Birçok müellifler (Epir) (Cenub' ıKorent berzahı ulaşması] , balada zikr edilen Pelajların vü·
Arnavutluğun nam-ı kadimi) kıtasının 2Bu kelime burada Yunan! olmayan ecnebi rüdundan evveldir.
dahi Pelajların daire-i hakimiyyetine da demektir. 7Bu adalar Trakya sevahilindedirler.
hil olmuş olduğunu iyice tefhim ve tas 8Biz beyneimiJel kabul edilmiş olan bu ke
3Burada dahi bu kelime (ecnebi) manasına
dik etmek [bildirmek ve onaylamakl limenin olduğu gibi lisanımızda dahi istimiii
dır.
olunması taraftarıyız.
fikriyle kıta-i mezkı1re ahalisinin Pelaj 4Burada Barbar kelimesi Bedevi ve Göçebe
9Bu kıt'a İzmir şehri bizasından başlayarak
olduklarını yazmışlardır. " (cilt ı , sahife manasınadır .
Rodos ceziresi karşıianna kadar mümtedd
366.) 5Bu Pelajlar en kadim olanlar değildir. olur.
"Pelajlar Traklar ile birleşerek (Teb) 6Atina'nın bulnduğu nahiyenin ismidir. Bu 10(Truva) muharebesine dair (Omer)in yaz
şehri üzerine yürümüşler ve buradan rada bahs olunan Pelajların vürüdu [gelişi, mış olduğu eserin ismi.
58
Evliya Çelebi
Seyahatnamesi 'nin Yeni
Bir Yayını
Orhan Şaik Gökyay
El'liya Çelebi Seyahatnamesi, (hazır
layan) İ smet Parmaksızoğlu, Kültür
\'e Turizm Bakanlığı, Ankara, Başba
k a n l ı k Basımevi , Nisan 1 9 8 3 ,
X X I I I + 350 sayfa
döndüm. Devşirebiidiğinı yenıişleri ( ! ) ztlan başa gelir' demektir. Ama yanlış bu Kitabını rahatça okumamız için ( ! ) onu
okuyucuya sunuyorunı . kadarla kalmıyor ki. Dilimizde kullanıla bu hale koymuş olan yazar. .
Şunu hemen söyleyinı ki bunlar bu otuz gelen bu kadar basit iki Arapça kelime el Evliya Çelebi, Osmanlıcayı, daha açık
iki sayfayı dolduranların hepsi değildir; mukadder ke eyne deye okunınuş ve say söylersek, Arapça ve Farsça'yı, bu dilleri
bunlar, okuyucunun kitap hakkında bir fanın altındakı çık ınada 'Kader acaba medreselerde öğrenmiş olup da gerçekten
fikir edinmesine yarayacağını unıduğunı nerde?' deye Türkçesi ( ! ) verilmiştir. Ev bilenler kadar biliyor değildir. Ama çev
yeterli tanıklardır. liya Çelebi'yi çağımtz Türkçesine uydur resinin, zamanının bilginlerinin eserlerin
1 . Türkçe. Bol bol dua ve sena ile uğ maya ( ! ) kalkan bir kişinin, Arapçadan den, onlarla meclislerde bulunmaktan do
raşmaktayını (s . 2) . Yaznıada: Esniye-i bu kadarcık olsun nasibi olması gerekmez layı bu dilin öyle yabancısı da değildir.
nıevffire-i müşerrefeye ragıb ve müliizim mi? Hem bu nasıl Arapça? Bunun Arap Onlar gibi 'seci' meraklısıdır. Onun için
olup (7b). Yardım dilek edüp (s.2). Yaz çaya uyan yanı var ını? Oysa gibi demek mü/Ctk-fü/Ctk demiştir. Fü/Ctk burada ' fe
nıada: Yardtm taleb edüp (7b) . Bunun olan 'ke-nin dilimizde bugün de kullanı lekler' değildir. Aslında ' fülk' kelimesi
Türkçesi l stirdat isteyip' değil midir? lışı seyrek değildir: Ke'l-evvel (eskisi gi nin ' fülilk' deye bir çoğulu da yoktur. Li
Yaznıada: Hazret-i risalet yeşil alemi di bi), ' ke-zalik (bunun gibi) ve daha başka man ve deniz karinesiyle anlıyoruz ki Ev
binde, yüzünde nikabıyle (7b)nin çağtmtz ları. Ama eyne (nerede) demek olduğuna li ya Çelebi ' fülil k ' ü burada fülk ' (kayık ,
Türkçesi 'yeşil sancağı yüzü ile örtülü' göre ve yazarın okuyuşuna göre ke gemi) kelimesinin çoğulu olarak kendi
nıüdür?(s. 3 ) . 'K utlu ayağı, k utlu yüzü, eyne'nin Türkçesi 'nerede gibi' olmalıdır, bulmuştur; ama 'mülilk ' kelimesine pek
kutlu sarığı (s.4). Ve daha başka yerlerde eğer bundan okuyucunun bir anlayacağı a'la uygundur. Ona göre de, Istanbul, hiç
de, mübarek, şerif kelimeleri hep ' kutlu' olacaksa, o da rahatça ( ! ) . bir anlamı olmayan 'fe/ek denizlerinin tlı
deye karşılanmıştır. Mübarek ve şerif Yazınada 'sana dahi takdir olan nasi man (!) durağı değil, 'içinde gemilerin
Türkçeye o kadar yabancı bir sıfat mıdır bin elbette gele' (8"), basmada ' sana ay yüzdüğü denizierin bir limanıdır.' Bu ta
ki bir yana atılıp tek bir ' kutl u ' sözcüğü rılan elbette gele' (s. 7) deye Türkçeleşti nık bize, bir yazarın eserini sadeleştirme
ne saplanılmaktadır. Hele bir yerde yaz rilmiş. Bu cümleyi şöyle-böyle anlamak ye ( ! ) kalkışmadan önce onun dilini ve üs
madaki 'dest-i şerif'i (7b) 'saygm e/'e çe tan geçti k , hiç anlamıyoruz? Bunun sağ lilbunu tanımak, ama iyice tanımak ge
virmek Türkçe mi oluyor(s. 6) . Gönlünı lam, anlaşılır Türkçesi '(ezelde) Allahın rektiğini anlatmış olmalıdır.
genişleyip ruhsal rahatltğa kavuştum(s.6). sana verdiği kısmet elbette sana gelecek Kitapta kabul yüzü görüp(s. 1 0) deye ve
Yaznıada ise 'inşirah-ı sadr ve zevk-ı de tir' olacaktır. rilen karşılığın aslı yazınada 'ricası hayyiz
rilna nail oldunı '(7b). Bunun okunur ve Bir inci de şu: Mihnetli günler geçirdi i kabulde vaki olup'dur(9b). Yazarın
anlaşılır Türkçesi, bence 'içim açıldı ve ğimiz savmaa köşesinde yaztyt bilmekle yaptığı ise yazmadaki cümlenin Türkçe
gönlünı ferahladı' değil midir? kimi tarihleri inceleyerek . . . (s. 7). Burada ye uymayan çevirisinden başka bir şey de
Evliya Çelebi'de geçen sözcüklerin kar geçen savmaayı, kitabın sözlük bölümü ğildir. Onun_bunun yerine neden 'ricası
şılığını bir sözlüğe bile bakmadan, ya da ne bakarak 'dervişlerin erbain çıkarmak kabul edilip' deyemediğini biz anlamıyo
bakıp orada tutan veya tutmayan karşı için çekildikleri yeraltı odası' deye mi an ruz. Nitekim, yazınada 'cin ve perilere em
lıkları alıp cümlenin orasına burasına ya layalım? Yoksa Kamus Çevirisi'ndeki redüp'(9b) yerine cin ve perilere buyruk
mayarak Türkçe yazmış olduğumuzu mu ' Hristiyan rahiplerine mahsus ibadetgah edüp diyor da yazar bir türlü 'buyurup'
sanıyoruz, sormak gerek. olan vahdethane(I I I ,325) deye mi? Kaldı deyemiyor.
Yazmada k i ' d ü ş ü ın ü tabir ettir ki burada ikisi de değil . Evliya Çelebi'nin Kimi kez, Arapça ve Farsça kelimele
dinı'(7b) bir yerde 'düşümü yorumlandtr Erbain çıkardığını bilmiyoruz. O bu ke .rin çevirisi bile olanıayan Türkçesizlik ler
dtm' (s.6). Bir başka yerde, hemen birin limeyi burada 'vahdethane, inziva köşe kitabı boydan boya kaplamaktadır. İşte
cisinin arkasından 'düşümü ona da yorum si' yerine kullanmıştır. Nitekim savmaa bir tane daha: ' Bir gün bu Yuvan içki ile
/atttrdtm' demek Türkçe midir? Dilimiz küncünde (yalnızlık köşemde) diyor. Ama safa ederek(s. 1 0). Yazınada 'bir gün Yan
de 'yordurdum' :yaşayıp dururken . asıl yanlış şurada: Yazmadaki 'savmaa ko ibn Madyan ayş ii nuş ediip '(9b).
Yaznıada rıdvan u 'Ilahi Taliiii aleyhim küncünde genelne-i kitaba malik olup iba Yazarken kimi kez Evliya Çelebi'nin
ecmafn(7b), basmadaki 'yüce Allah hep resinin yaztyı bilmekle d eye türkçeleştiril yazmasından da ayrılmaktadır. Yazmada
sini Rtdvan cennetinde barındırsın'nıı de mesidir. Bir kitabı okurken, ilk okuduğu ki ' keştiler bağlamak için demir halkalar
nıektir?(s.6). Yoksa 'yüce Tanrı hepsin muz cümlenin ondan sonra gelenle bağı vardır, durur(9") yerine 'halkaları gör
den razı olsun'nı udur? Üstelik Rtdvan nı kuramıyarsak o zaman burada olduğu mek ihtimali vardır' ( s . l 3) diyor.
60
445
'Eski İslamboliye ile kentler yüZü ve ke !erin kitabelerinde gördüğümüz, bir ben tir. Burada pek yeri olmayan el-mededi
fe/er öğüncü(s. 15) ne demek ola? Yazma zetmeden, bir mecazdan öte geçmeyen yazarın nereden aldığını, öteki okuyucu
da ise 'Eski İslamboliye'yi ve şehr-i ler miiü 'l-hayatı(12") 'bengi su'yu söylüyor. lar gibi biz de bilemiyoruz.
yozu ve Kala-i Yoruzu ' (9")denmektedir. Yoksa 'hayat suyu' deye Karakulak, Sır 2. Açıklamalar. Bu kitabın eksik olan
Eski eserleri günümüzün çağına getirme makeş gibi herhangi adı-belli bir sudan önemli yönlerinden biri de hiç açıklama
'
de, okuyamadığı yerleri uydurmak da söz etmiyor. yapılmaması, ya da yapılmak istenenierin
yepyeni bir metod olacak ziihir! Iri direk(s. 26) . Yazınada 'amud-ı ya yanlış, yahut yetersiz olmasıdır. Oysa
'Yedi yüz değirmenli'(s. 1 6)'nin geçtiği iili'(12b). 'İri' ile 'yüksek' sıfatları arasın bu açıklamalar okuyucuya bilmediği ve
yer yazınada 'yediyüz germiibe ılıca/a daki ayrılığı, okuyucuya karşı söz konu merak ettiği neler öğretebilir? Bu soy eser
rı'(9b)dır. Burada 'hamam' demek olan su etmekten insan çekiniyor, doğrusu. Iere asıl eklenmesi gerekli olan bu açıkla
'germabe' (değirmen) deye verilmiştir. Küçük bir göl gibi ince ve tatlı suyu malardır. Bu yoldan biz dilimizi zengin
Oysa, bundan sonra gelen 'ılıcaları' ya · olan (s.26). Yazınada misal-i buhayre bir leştiririz; geçmişte sahip olduğumuz de-
zarı uyandırmak gerekti, bunlan yazarken yah-pare ab-ı rakikı vardır(1 2b). Bunun
uyuyor idiyse. Türkçesi şudur: Küçük bir gölü andırır, larımız yeniden can bulur. Bunlar olma
'Ebü'l-Feth Mehmed yapısıdır'(s . 1 6). buz gibi, hafif bir suyu vardır. yınca bu tür yapıtlar sakat doğmuş sayı
Yazınada 'Ebü'I-Feth Sultan Mehmet bi Bu kuş havanın etkisiyle(s.27). Yazma lır. Dediklerimizi aşağıda birkaçını verdi
nası kal'ateyndir( l oa). Bu son kelime at da ise bambaşka: Mürg-ı bfreg, tesir-i ğimiz tanıklar doğrulayacaktır, umarım.
lanmıştır. Bir de nedense, yazar, Fatih vefk i/e(l 2°). Türkçesi de 'huzur içinde Namazın selamını verdikten sonra(s.4).
Sultan Mehmed'den esirgediği sultanlığı, olmayan kuş vefkın etkisiyle' demektir. Hangi namazın? Namazda sela.m vermek
IV. Sultan Murad'a bir de Hanlık ve Ga Revg 'daima refah ve nimet ve huzur ve ne demektir? YG>k. Karnet eylemek(s.5).
zi/ik katarak vermiştir. vüsatte olmak' manasındadır (Kamus Çe Sözlükte şu açıklamayı buluyoruz: Nama
'ol son bulmayacak olanın aceb hük virisi, III, 483). Vefk ise herhalde malum za çağrı için müezzinin okuduğu dua. Bu
müdür'(s. 17) sözünden okuyucu rie anla dur. Burada havanın etkisi ise, hiç akla mudur kamet? İl kin bu bir dua değildir,
yacak? Üstelik, yazmadaki 'sun '-i lemye gelmez. Çünkü, Istanbul gibi her saat ka ezan gibi doğrudan namaza bir çağrıdır.
zel'i de bulup göremerliğine göre? rayelden lodosa kadar türlü yönlerden Dua olsaydı okunurken ellerimizi göğe,
'Bütün bey ve kadılar buyruğuna bo rüzgarların estiği bir şehirde, hem de gök:; Allaha açardık. Camide namaza hazır
yun eğdikten sonra' (s. 1 8 ) . Yazınada ise !ere yükselen bir direk üzerindeki kuş ha olan cemaatin, namazın farzını kılmak
beylerden ve kadılardan hiç söz edilme vanın etkisiyle yılda-bir değil, her dakika üzere imarnın arkasında saf bağlamadan
mektedir. Orada 'dünyanın bütün hü ötüp duracaktı. Direğin eteğinde olan kü önce müezzinin çağrısıdır ki ' karnet getir
kümdarları boyun eğdikten sonra denil lah biçimindeki kubbenin tepesindeki de mek' denir. Kametin sözlerinde ezanda
mektedir, aslı da şudur: 'Bi't-temam likten (s.27). Yazınada ise, killah biçimin kinden fazla olarak 'kad karnet es-saliit'
müh1k-i iifiik fermanına ram olduktan deki kubbenin değil, doğru olarak ' ki/ar vardır ki bu da 'namazın farzına hazır
sonra'( l l "). kubbesinin ( 1 2b) denmektedir. 'Hiç kuş olun' demektir.
'İstanbul'u taht yeri edinmek gerekti kusuz kılıleleri olup'(s.28). Yazınada ise Segiih makamının sözlükteki açıklama
ği hissine varmakla'(s . 1 9). Yazınada şöy 'bilii-teşbih kıblegiihlarıdır'( 1 2b). Biliiteş sı şudur: Segiih beşiisi ile hicaz dörtlüğü
le: Istanbulu tahtgah edinmek içün bina bih'in 'kuşkusuz ' demek olduğunu yalnız nün şeddinderl oluşan mürekkep ma
sına şüru ettikde(l l8). burada görüyoruz. Sözün gelişinden an kam(s. 5). Bu açıklamayı aniasa anlasa,
· 'Çan koydurarak hazır eyletti'(s. 1 9) . laşılır ki bunun Türkçesi 'benzetrnek gibi belki klasik Türk musikisinin üstadların
B u 'eyletti' burada biraz kekre değil mi? o/sm' onların kıbleleridir. dan biri anlayacaktır. Geri kalan bizler bu
' Edemez def' kazayı sakınmağıla kim 'Elinin ve dişlerinin etleri dökü açıklamaya bakıp kalacağız.
se' dizesi anlamı bozularak 'edemez der -i lüp(s.29). Yazınada 'elinin ve bedeninin Bundan sonra, yazardan, kısacık da ol
kazayı. . .' deye yanlış okunmuştur. etleri dökülüp'( l 3b). Üstelik, yazınada sa açıklama bekleyen birtakım yerler gel
'Baş-eğmez nflf kurşunla kaplı kub 'bedeninin' kelimesi ayrıca harekelenrniş mektedir: Ayetü 'l-kürsi, sözlükte, Kur'
be'(s.21). Yazınada 'bir kubbe-i sernigı1n, tir de. 'Şam yöresine döneyazdı(s.30). anın Bakara Suresinde 255 . ayetine veri
nsas-ı nilgun ile mestiır'( l l b). Nereden Yazınada 'Şam cinine döneyazdı' ( l 3b). len özel ad(s.5), deyip kesilmiş. Bu yeter
çıktı bu 'baş-eğmez kubbe?' Kubbenin ne Üç bin yetişmemiş gözleri açılma
_ .pıi mi? Bunun namazlardaki yeri nedir?
olduğunu bilen, ya da ömründe bir kulı mış(s.30). Yazınada 'üç bin adet ma'sum Niçin bunca ayetten bu ayet okunur? Ne
be görmüş olan kimse, hayalinin de yar ların(1 3b). 'Ma'sum' sözcüğü, bugünün zaman okunur? Anlamı nedir? Sübhanal
dımıyla, buradaki ' sernigu'un. 'baş okuyucusu için yeter de artardı; yazar bu /ah, Elhamdülillah, A llahuekber, yalnız
eğmez' değil, 'baş-aşağı' olduğunu kav nu daha da açmak istemiş, bir de 'gözleri anlamlarıyla değil, ne zaman, namazın
rayacaktır. Yani daha açık söylemek İs açılmarnış'ı eklemiş. Bizim bildiğimiz ka neresinde söylenir? Bunu yalnız müezzin
tersek 'sahan kapağı' gibi baş-aşağı de dar, bütün insan yavruları 'gözleri açık' mi okur? Yoksa cemaate bir hatırlatma
mektir. doğmaz mı? Ancak kedi ve köpek yavru mıdır? Tekbir getirmek, sadece Bayram
Dona denilen değirmenlerde(s.22). As larının gözleri doğdukları zaman kapalı namazlarında okunan ve Tanrıya yüce ad
lında 'Dona değirmenleri nam mahalde' dır ve günler sonra açılır; ne deyelim? lanyla(?) edilen bir dua(?)dır, bunlar? Bü
( ı 2"). Biraz dikkatli, biraz da bilgili bir 'Parmak getirip'(s.32). Doğrusu 'par tün bunlar bir milletin genel kültürü için
kimse, kimi yabancı dillerde Tuna'ya mak götürmek' (parmak kaldırırtak)dır. de yer almış unsurlar değil midir? Bunla
'Donau' dendiğini kestirecek ve bu yan Yazar bunu bilmediğinden mi? Gerekli rı bilmeyen bugünün bir bölük okuyucu
Iışı yapmayacaktır. bulmadığından mı? Her nedense kitabı suna açıklamak gerekmez mi? Bunları ve
'Bu değerlendirdiğimiz yerlerden '(s.22) nın sözlük bölümüne almadığı gibi açık daha başka konularda açıklanması gere
Kişi okuctuğunu anlamadan yola çıkınca, lamarnıştır da. ken benzerlerini çıkannca, Evliya Çelebi'
yazmadaki 'bu takrir ettiğimiz'i(12") iba Bunları. . . hepsi (s.32). Yazmada: Ebe den okuyucuya kalan nedir?
resindeki takriri 'söylediğimiz, dediğimiz, veynleri(1 3b); ' işitmem'(s.3 1 ) ; yazınada Sözlük bölümünde segiih makamı var
sözünü ettiğimiz' anlamına doğru okuya 'işitmeyim'; 'ma'surnlann kanına girer gi da azziil makamı neye yok? Bizim bildi
cak, takdirin burada yeri olniadığını kav bi o/asın(s.32). Yazınada: ma'sumların ğimize göre çünkü böyle bir makam yok.
rayacaktı. kanına girersin( 1 3b). Viiveylii ve el Bunun yazmadaki doğrusu Gazzii/ maka
'Hayat suyunu kente indirip'(s.24)de meded(s.32). Yazınada: Vaveylii ve viive mı. Bu da 'gazelhan makamı ' demektir,
nedir? Evliya Çelebi, hemen herbirinde ledil deyü ( 1 4"). Doğrusu da budur, an onların okuduğu makamda demektir(Ste
çeşit çeşit sular akan hemen bütün çeşme- lamı da 'vah yazık, vah yavrum' demek- ingass, s . 887). Üç sure, yani izalciie ile
61
446
( s . 5 ) . Yazınada �siire-i izii ciic'(7h). İ nsan yok , Yazmadaki doğrusu Daymeran ruz(Bkz. ilk otuz iki sayfanın birçok yer
bir defa Kur'an-ı Kerimc bakmaz mı? Bıı dır(7ıı). Yaban fesleğeni . fesleğen,demek lerinde). Hele bu kelimeyi, yazmanın as
namaz siirelerinden birinin ilk kelimesi de tir(Kamus Çevirisi , l l ,493). lındaki beyan eder yerine 'beyan eydür'
ğil mi? Arapçada harf-i ta'rif ile başlayan Yazmadaki 'giiniigiin' kelimesi Kitap koymak neyin nesi? Liman yerine niçin
bir fiil var mı? Bu yanlışlar tek değil, da ta ' kütaküt' deye okunmuş, anlamı ne? ' ılıman' ? 'hazır etti' yerine ' hazır ey/elli'
ha da var. Kur'an-ı Kerimde doğrusu 'sc Bunu bir dizgi yaniışı olarak almayı dü ve daha benzerleri. Evliya Çelebi'de, bu
ünebbiüke' olan kelime 'seünebbieke' şek şünemiyorum, benzeri bir yığın yanlışla gün de hepimizin dilinde yaşayıp giden
linde okunmuştur. ra bakarak. 'mübarek , şerif' gibi ayrı anlamlardaki
Seba 'f-mesiini için sözlükle 'yedi balı Kuşkudan ve kuruntudan beri ol(s .6). bütün sözcüklerin yerine, bunları atıp hep
çe' deniyor; nereden çıktı bu karşılık? Oy Yazınada ise 'gıll ü gışden beri ol' denil 'kutlu ', hatta ( k itabın türlü yerlerinde)
sa ' mesiini, Kur'an-ı Kcrlmin mecmuuna mektedir. 'Gıll' kişinin içinde gizli olan 'saygm '. Acaba 'o' yerine 'ol' ; 'ki'
ıtlak olunur; üst üste tekrar olunan ayet, kin(Kamus Çevirisi , I V, I O); 'Gışş' bir kim yerine 'kim ' ; 'o arada' yerine 'anda'
yahut murad Sure-i Fatiha'dır, namazın seye munafıkça öğütle hıyanet etmek, demekle Evliya Çelebi 'nin üsliibunu kay
rekatlarında tekrar olunduğu için (Kamus içinde olanın aksini ortaya koyup hıyanet betmemiş mi oluyoruz? ' İçinde' yerine 'iç
Çevirisi,IV ,894). Açıklamaların kimisi de etmek ,demektir(Kamus Çevirisi, l l , 1 1 07). re' ; 'dışarı' yerine 'taşra' ; 'sanki' yerine
olduğu yerde bırakılmıştır. 'Heyyee esba Bunun kuşku neresinde? Kuruotu neresin 'san' ; 'deye' yerine 'deyü'; 'emr edüp' ye
behu(s. 1 4,çıkma, l 4) : Hadis-i Süyiiti, ay de? Özüne güven duyan bir kimse oldu rine 'buyruk edüp' demekle olup bitiyor
nı eser,55 deyip nokta konmuş. Bu, ha ğundan(s.9). Oysa bunun yerine yazma mu bu iş? Sonra asıl anlamları verilmesi
disin tamamı mı? Anlamı ne? O yok. da miidemmag(8b) kelimesi var. Bu da gereken kelimeler olduğu gibi bırakılıyor:
Talii Seretan olsun deyü(s. 1 9). Yazma 'muazzam vezninde ahmak ve naclana ıt Sağianıt rasin yaparak (s.22), murassa' taç
da: Tali-i imareti Seretan olsun( l l ") ne lak olunur' (Kamus Çevirisi , I I J ,482). lu kemerbestc( .24), 'sayha urup(s.27) ' ,
aniayalım bundan o yok . Yazarın Mülki zira(s. 1 9) deye yanlış Destilr-ı şahi(s . 32); Vaveyla v e el
M urassa' taçlu kemer-beste kullar da okuduğu bu sözcüğün doğrusu 'mefikf zi meded(s.32) ' ; 'müstecab(s. 32)' kelimele
hi(s. 24). Yazmanın metoini olduğu gibi ra' dır. Farsçası 'gez-i melik ve gez-i şahi' rini yerlerinden kımıldatmamakla okuyu
alan yazar, sözlük bölümünde kemerbes dir. Türkçesi 'melik arşını'dır. 95 santim cuya Evliya Çelebi'nin üsliibunu tattırmış
teyi ' bir sanat veya tarikatta varlığını is uzunluğunda bir ölçüdür. ını oluyoruz?
batlama olayı' deye vermiştir. Soralım, bu Yazınada geçen somaki, zenburi, ruha Sonra ne olduklarını bilmediğimiz bir
bir olay mı? Metindeki anlamı da bu de mi, yerekani ve beyaz mermer m üceila se çok isim , tamlama v.b. trem-i zfıtü 'l
ğil . Burada ' kemerbeste' kul,uşak demek riimed amudlar üzere( ! l b) gibi mermer imiid, Dahme-i Efrasiyab; Havamak ya
tir. Garip heykeller ve aynafar koya çeşitlerinin hiçbiri sözlüğe alınmamış pısı; merecü'l- Bahreyn . . .
rak(s.26). Yazınada bu 've temsiliit-ı ga tır(s . 2 1 ) . Yukarıda da söylediğimiz gibi, Sonuç. i mdi söyleyeceğimiz son söz,
ribe ebniyefer ihdas edüp( l 3'). Nasıl olup hiç bir açıklama yapılmadan, anlamları bugünlük, şudur: Yazarın kitabını ralıat
da ebniyefer, cümlede yeri olup olmadı verilmeden olduğu gibi bırakılmış olan bu ltk!a -çala-kalem dememek için rahatlık
ğına bakılmadan , rahatça ayna/ara çev yerler Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bir la diyorum- yazdığında hiçbirimizin şüp
riliyor. hazine gibi saklanan bütün bu nesneler, hesi yoktur. Ama onun bizi düşünerek (!)
Ejrasiyab çadırt gibi(s.27). Yazmada: bizim kültürümüzün taşları değil midir? amaçladığı gibi, bu kitabı rahatlıkla oku
misiil-i dalıme-i Efrasiyab( l J h) . Dalıme Bu cümlede, yazınada bütün bu merrner yacağımıza sayfalar dolusu şüpheler var
sözcüğünü 'çadır' deye alan yazar zahmet Ierin sıfatı olan 'mücellii(parlak)' yalnız dır. Daha doğrusu okurken neler çektiği
edip bir sözlüğe baksaydı bunun ' me ' beyaz mermer'e aitmiş gibi anlaşılmıştır. mizi Allah bilir. Bu kitaptan bize, dilimi
zar,türbe' demek olduğunu kolayca bu Kitapta bir de ' feres' balığı görüyo ze, kültürüroüze ne yarar olmuştur? Ev
lacaktı. ruz(s. 23). Doğrusu yazınada olduğu gibi liya Çelebi Seyahatnamesini, hiç bir keli
Yazar 'burada Yunanca kimi yakarış açıkça 'mersin'dir( l l b) . İnsan yazmaya mesine dokunmadan yayımlamak bence
lar vardır ki elde olmayan nedenlerle alı bakmasa, yazarın bizim bilmediğimiz yeni daha uygun düşerdi . Bari bir okuyucu çı
namadı, asılları için bak, diyor ve bizi Ev bir tür balık ürettiğini sanacaktır. kar, meraklı ve Evliya Çelebi'yi tanımak
liya Çelebi seyahatnamesinin İ kdam ya Yazarın sonıra taşt deye okuduğu(s.27) isteyen bir okuyucu . Anlamadıklarını,
yınına gönderiyor(l ,cilt,s. 1). Bu bizim için kelime yazınada seng-i somparadır( 1 2•). üşenmeden sözlüklere, ansiklopedilere
bir teklif-i ma lfıyutiikdır. Çünkü biz il Bu da bildiğimiz 'zımpara taşı'dır ki bu başvurarak çözmeye çalışan, bu yolda
kin Yunanca bilmiyoruz; sonra Arap harf nunla cam kesilir, kılıçları ve hançerleri emeğini esirgemeyen bir okuyucu . Bula
lerini okuyamıyoruz; okuyabilseydik ve bilemek ve pariatmak için· kullanılır, sert madıklarını bir erbabına sormaktan çe
anlayabilseydik ne deye ' Evli ya Çelebi Se bir taştır. Hatta dişleri temizlerneye de ya kinmeyen bir merakl ı . Hiç şüphe etmiyo
yahatname ini rahatça okumamızı sağla rar. Farsçası sünbfıdedir(Steingass,699; rum k i , elimizdeki bu kitabı anlamak,
mayı .üstlenmiş olan' ( ! ) yazarın şu üzerin Burhan-ı Kat ı ' , 36 7 ) . Katına koğu yanlışlarını, doğrularını arayıp bulmak
de bu kadar durduğumuz kitabını anla rup(s.32). Türkçede böyle bir sözl.? k var için çekeceği zahmetleri n , sıkıntıların çok
maya çalışalım? mı? Yazınada doğru olarak: H uzuruna daha azına katlanmak yeterdi.Elde ede
3. Kelime/er. Yazar, seyahatnamenin ktğtrup( 1 3b). Anlamı da 'çağırmak' de cekleri kendinin olurdu . Ama şimdi: Kim
aslındaki kelimeleri ya hiç okuyamamış, mektir. çıkacak da bu kitabı, bütün bu yanlışlar
ya hiç anlayamamış, ya da arilamadığı 4. Üs/up. Yazar, kitabının başında se deryasını kulaçlayarak geçmek cesareti
halde birtakım karşılıklar uydurmuştur. yahatnamenin o kendine has üslubunu ni gösterecek?
Anlamadığım kestirdiği yerlerde de bun kaybetmemek istediğini, üsliibuna fazla Kitabının bilimsel olmadtğmt daha baş
ları olduğu gibi bırakmıştır. Biz, bunla müdahelede bulunmadığını söylediğine lamadan yazar bize söylemiştir. Peki bi
rın tanıklarını hem kitaptan, hem de söz göre(s. XV) bu üsliibu nasıl koruduğunu limsel olmadığına göre, bu ilk otuz iki say
lük bölümünden alarak veriyoruz. Ensar, görmek yerinde olur. fanın sonuna geldikten sonra bu kitaba
sözlüktc 'yardımcının çoğulu' deye veri O, Evliya Çelebinin 'beyan eder, dedi, ne ad koyacağız, nasıl bir sıfat bulacağız?
liyor . Öyle mi? Arapça bir kelimenin söyledi' deye yazdığı yerlerde, nedense ( ! ) Bilimsel olmadtğt meydanda. Bilemiyo
Türkçe çoğulu var demek. Siyah cerdefi doğru olarak, arka)'lk Türkçede görüldü rum ne diyeceğimi. Ama okuyacakların
adam. Yazar bu kelimeyi yanlış olarak ğü üzere aytll ve kimi kez de yanlış ola arasından birkaç arif kişi çıkar, bulduğu
cerde okuyor(s.3). Doğrusu 'çerde'dir, rak ayt1 diyor. Peki o zaman bu kökten sıfatı bize de söyler, umarım. Gel gelelim,
anlamı da 'yüzün,yahut bedenin deri gelen aydur yerine yanlış olarak hep iy bu söylediklerimi kim anlar, kiminle söy
si, rengi' demektir. Seymeran(s.5) sözlüktc dür yazdığım anlamakta güçlük çekiyo- leşelim, ben asıl onu merak ediyorum .
62
-------
1 9.
Yüz yıl Osmanlı nif Paşa'nın da aralarında bulunduğu
Cemiyet-i i lmiye-i Osmaniye' nin çıkart
.,._., Jl ,, ••• ,
:��B_:;L�: .j�_/:
.
. .
l l\ 1 896- 1 90 1 yıllarına ait Servet-i Fünun
koleksiyonlarında bugün bile önemlerin
den hiçbir şey kaybetmeyen incelemelere
na atanan Phebus (Febüs) Efendi'nin her
iki türde de başarılı çalışmaları dergi say
falarında görülmektedir. Abdülhamid de
rastlanır. Hüseyin Cahid'in " Hikmet-i fotoğraf sanatına yakın ilgi duymuş,
Bedayi'e Dair" ( 1 898) genel başlığı altın imparatorluktaki imar hareketlerini fo
da topladığı on altı makalelik estetik di toğrafla belgelettirdikten başka, Servet-i
.,.r�, .JI-ı �·•.,.
....... � �� '
l'f•A zisi; Cenab Şehabeddin'in "Tedkikat-ı Fünun'a bazı resimleri bizzat kendisi "ira
Edebiyye" köşesinde çıkan " Esalib-i İz de" ile vermiştir. Ahmed İhsan " Matbu
mine" ( 1 896), " Esallb-i Milel" ( 1 896), at Hatıraları"nda bu ilginç olaya değine
na yeterli bir bütün olarak değerlendiren " Esallb-i Nisvan" ( 1 896) ve bunlara ek rek resimlerin hangi amaçla verildiğini an
bu kuşak, kısa sürede tepkileri üzerine olarak "Yeni Elfaz" ( 1 897), "Yeni Ta' latmaktadır. Avrupa ve Amerika'nın ikin
çekmiş ve en sert eleştiriyi 1 4 Mart birat" ( 1 897) ve "Felsefe-i Evzan" (1901); ci sınıf popüler gazetelerinden alınan bu
1 897'de Sabah gazetesinde "Dekadanlar" Tevfik Pikret'in " Lisan-ı Şiir" ( 1 896), resimlerden birisi "Papa'nın kafes için
makalesini yayımiayan Ahmed Midhat' "Evzan-ı Arı1z" ( 1 896), "Te'sir-i Evzan" de ruharn ayin yapması"dır. Veriliş ne
dan almıştır. Ancak batıyı tanıma ve bu ( 1 898), " Ecnebiler ve Türkçemiz"i ( 1 898) deni ise " Bazı Avrupa gazeteleri padişa
bağlamda her yeniliğe açık olma düşün ile Halid Ziya'nın "Yeni Lisan" ( 1900) bu hın saraydan çıkmamasını, sarayın kar
cesini temel ilke sayan A. Midhat, ertesi incelemelerden bazılarıdır. şısındaki camide husus! mahfilde saklan
yıl (4 Aralık 1 898) Tarik gazetesinde ya Basım tekniği açısından Servet-i Fünun dığını muaheze eylediği için Papa'nın se
yıml-a dığı " Teslim-i Hakikat" ile Osmanlı matbuatma önemli yenilikler ge nede bir defa yaptığı kafesli ayin-i resmi
Edebiyat-ı Cedide'nin modern tutumunu tirmiştir. Bu yenilikterin başında fotoğraf yeyi buna cevap" saymasıdır. Bundan
destekler. sanatının dergi yayımcılığında kullanımı başka Abdülhamid, zenci bir harem ağa
Servet-i Fünun, Edebiyat-ı Cedide ku yer almaktadır. 1 9. yüzyıl dergileri için fo sını idama mahkum etmesinin batı gaze
şağının sözcüsü olduğu dönemde, gele toğraf, görsel malzeme olmanın ötesinde, telerinde olay yaratması üzerine, Servet-i
neksel kültürü ve edebiyatı savunan diğer çağın teknolojisini simgeleyen başlıbaşı Fünun'da "Amerika'da zencilere linç ce
dergilerle de polemiğe girmiştir. Şeyh Vas na bilimsel bir olgudur. Söz konusu yüz zası yapılışı" fotoğrafını yayımlatarak ırk
fi, Faik Esad, Müstecabizade İsmet, Meh yılın ikinci yarısı için, fotoğraflı dergi ve ayrımı güttüğünü ileri sürenlere dolaylı
med Celal, Halil Edib gibi eski edebiyat gazetelerin dönemi demek doğru olur. Es yoldan cevap vermiştir.
yanlısı kişilerin yazılarını yayırolayan ki gravür tekniğinin biraz da oryantalist Dergide tefrika edilen bazı önemli ro
Hazine-i Fünun, Resimli Gazete ve lrti renklerle yansıttığı doğu kültürü, fotoğ mantar da resimlendirilmiştir. İlk Jules
kaa gibi dergiler bu grup içinde yer alır rafla asıl çehresini görüntüiemiş ve batı Verne çevirilerinin resimli fantazyası oku
lar. Ama bu grubun başını çeken Baba dünyasına bu pencereden daha net bir ba run ilgisini arttırdığından, Recai-zade Ek
Tahir'in Musavver Malumat'ı Servet-i Fü kış açısıyla yaklaşabilmiştir. rem'in "Araba Sevdası" ressam Halil Pa
nun'u yozlaşmış, bireyci bir edebiyata ku E. Caranza'nın 1 852 yılında çektigi fo şa'nın çizgileriyle yayımlanır. Halit Ziya'
cak açınakla suçlayarak gelenekçi kesimin toğraflar, İstanbul'un ilk görüntüleridir. nın "Mai ve Siyah"ı içinde de Diran adlı
en güçlü temsilcisi olmuştur. Baskı tek Daha sonra James Robertson'ın Kırım' genç bir desinatör çeşitli iliüstrasyonlar çi
niği açısından Servet-i Fünun'la eş düzey da objektifiyle saptadığı sahneler dünya zer.
de olan bu dergi Abdülhamid'in yakın fotoğrafçılık tarihine ilk savaş fotoğraf I l . Meşrutiyetin getirdiğj sahte özgür
desteğini görmekte ve sahibi Baba Tahir' ları olarak geçerken resim basma tekni lük havası matbuatın yeniden canlanma
de Yıldız Sarayı'nın üzerine titrediği en ğini geliştiren stüdyolar da imparatorluk sına neden olur. 1 908 öncesi yayımlanan
der yayıncılar arasında sayılmaktadır. başkentinde açılmaya başlamıştır. Belge günlük lkdam, Sabah ve Tercüman-ı Ha
Yalnızca dışardan gelen eleştirilerle de sel fotoğrafçılık 1 9. yüzyıl dergilerinde baş kikat'ın yanında pek çok gazete ve dergi
ğil, kendi özeleştirisi ile de dikkati çekmiş köşeye otururken Abdullah Biraderler ve toplum hayatına katılır. Kamil Paşa yan
tir Servet-i Fünun. Bu özeleştiride kısmen Phebus Efendi gibi saray fotorafçılığına Iısı Yeni Gazete 'nin karşısında, Hüseyin
gelenekçi kesimin etkisi olmuşsa da, asıl yükselen kişiler de özellikle portre çekim Cahid'in Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım
belirleyicisi, modern edebiyatın iç sorun leriyle basının ve kamuoyunun konu üze Bey'le çıkarttıkları Tanin, İttihat ve Te
larını bir kurallar bütünüyle saptama ar rindeki yakın ilgilerini tatmin etmektedir rakki organı gibi yayın yapar. Ancak Tev
zusudur. Ahmed Şuayıb'ın 7 Haziran ler. fik Fikret politikayla bu denli yakın uğ
1 900 tarihli 482. sayıda çıkan yazısıyla İstanbul'da yayımlanan ilk fotoğraflı raşmayı kişiliğiyle bağdaştıramadığı için
başlayan özeleştiri, Edebiyat-ı Cedide'nin gazete ve dergiler azınlıklar tarafından çı Tanin 'den ayrılır. Bu dönemde Meşruti
aşırı duygucu eğilimini odak alırken yıl kartılmışlardır. Mahmud Sadık Bey'in yetin idealleri de gazete isimleri olmuştur.
lar önce Beşir Fuad'ın "Victor Hugo" ki Mir 'at-ı Alem 'i ise ilk Türk resimli der Millet, Hürriyet, Ittifak ve lstiklô/ gibi
tabında işlediği bu sorun da yeniden gün gisidir. Bu dönemde fotoğraf klişeleri pro pek çoğu Tanin çizgisini sürdürür. Bu ara
deme gelir. Beşir Fuad'ın Ahmed Şuayıb testan Amerikalılara ait "Bible House" da Fuad Bey'in Karagöz adlı mizalı ve ka-
64
449
rikatür dergisi de keskin eleştirileriyle dö
nemin matbuat hayatında kendisinden söz Servet-i Fünun'un Tarihçesi
ettirir. Recaizade Ekrem
ı 908'de günlük nüshasını kaldıran
Servet-i Fünun, edebiyat ve sanatı daha
ön plana çekmeye çalışır. Nitekim arala
rında Hamdullah Suphi, Yakup Kadri,
Fuad Köprülü, Refik Halid, Ahmed Ha
şim ve Ali Canip'in de bulunduğu bir grup Recaizade Mahmut Ekrem Edebiyatçı, 0847-1914):
yazar ilk toplantılarını Hilfıl gazetesi m!lt Edebiyatçı, öğretmen, yüksek bürbkrat,
baasında yaptıktan sonra " Fecr-i Ati bakan, fıyfın {ızfısı (senatör).
Enetimen-i Edeblsi" imzalı manifestola Namık Kemfıl ile Tevfik Fikrei
rını 24 Şubat ı 9 ı o tarihli Servet-i Fünun' kuşaklan arasmda yer almıştır.
un 977. sayısında yayımlarlar. Dergi, böy Edebiyat/o ilgili çalışmalarına divan
lece Edebiyat-ı Cedide'nin ardından ikinci edebiyatı yolunda şiirler yazarak başladı.
bir yazar kuşağına da sayfalarını açmış Namık Kemal A vrupa 'ya gittikten sonra onun
olur. yer.Tasvir i Efkar'da makaleler yazdı (1867).
-
a l labc l ı a kikaten türk alfabesi - d i r .!l; •.�_ , J ı , !lıoo�:l .:.lA:l i .J; 'J ,ı .r"ı.. �r,)ı,>
kat'i-d i r , tiirk m i l le t i n ı n bütün !htiya
çlaı ı ;ı ı te'm i ıı etmeye k h a ! i- d i r . ,;,...(..:.:_,ıı... t�� !l,_,., s• ..ı.i t... , ;.,�_A,
'}'� .J\.:.IJ', ..J_,:-·1:-1 � -�._1 ) J, ._,.I;JI
3
ııın i � l ıilı ı nı
Sarf ve ı nı ta kaidel erı J ı sa-
, ! n kl şıil! ı ı ı , m i l l i sevkhl
•
� "'ı ı liıtr �
e·�,>tıll (����' �;tosi
fakhip ederek teklıam ü l edecek - tır. · .S-':Id;,l j� !l _;r)ı� t'JJ.:.� .:.,l�-1._1
Deyırmen dere 2 'Eyliil 1 928
M uhakkak - tır ki yeni h a rfler - le ���.ii ;n_, .sııa.ı .!llı!\:1"' .:."' Y..ı....!l ı ,:
l i � ıi ı ı a ve i m l ilya ilk şeklini vermek �1 $-11,: • ..ı:: J :- 1=-' �.)
• ..ı.i0' d:..,.; ) ı.J� J J;�.} ' ._;,ı... .) _,fo .
için lwıı ı i syomın projesi e n l· ısa ve _\:_\ .;, .J j • J... , l"·�.))i;j
.
_ _,ı.,ı ...:--,� \..ı:... ,[ J{:,· ı!l:i:Jw l"lJ ..:ı,l ..:.cL �\.L.., jl_;.t.· , r ,ır.iJI ;1.J(Ç
,..;, _,._ , .S. ' -'� J,J .....;_,ı. .,. ' ı$.);,... "'-.) J· ') �" ı!\; �- , .). ..:ı _,:; .:. J_,.· ),. )
__ • c...;c· ')l_,.:.. ı. ..:ıı... l t ..ı:.!l l ., ,p:_,.�, • .ı.;,�J'.
.!.1:_1 ..:ıL�� .:._..ı.:S' &. ..3'':"' l � ..;�
_
!';,- ' t.))J;.._J•- ·�).) !ı,.. ., •.x , , ..:: J . ..ı
.,1 ;,1 ' � •:..(J:.<:- ..:ı;; "��· '-- ,s. ı...
.:ı...U.J! I J;•�L
• - . . ) .;.:� .k<- 1}Ü, .; ıS""".. ;_ • ..ı."jl... J-j <.I:�L Jol:. _, J l.:. J4J'. J
... • ..ı:;;_,. �_ı, ":"',.rf ..:.: •jol.:.,ıs-- ,,:ı ..ıl _,:-'':-1
·�� <l..ı.) .:f"J'..J'. .!ll d:.._)ıl.;.. �·L. ..:ı l � C' t� , ..;_rı .:_,:.,ı . ı r.:ı� . j F ..;, ...; ı ;�ı .)..ı.'� l_, ..r_ ..ı." l ..Jl...J _,I J')l;' .U._ıl.l.; . ",;.· \
•
._;...:. � -". ..)-'4fiJ ._;,J.J:�I J'_ ..;(,J' • ..c.._I J" .:.t:_,, ..:ı-�:ı .,..:.... ..... ..�:� .:.t:-:.)1/� .jJ ��-.ı: .rı-- !1 ) ,. . . ...; . :>�.· \ �_�,, J(..,,
_
.
. ..;,;,.y • )ır..:. ')! ,, J;')l_,l ..; ;1 -'4� J � � .!l;llai �1 (�k ..:ı i". � �-l!A'-)J� 'll::
.;�� •-:!.4 .!) ı; d:._);_,.":"'.,... � r . Hi,_ ' J:-p ' );.,;- �s ' J.:.� J,o:- .�. t.. , ' • uoo�._l .,... _,;; ,; d.. " ;-�..1 d.<:- 1 �·IJ)I.·
. ..
I ) ..ı!.. .4 .
• r.>ı J�_J �� � ;o�o�� _, ı • ..�.__,._,> .�,ı
•
..;.JIS'.) )J).!l j:-_..:-!_ l .,.;r_� )! J.. 4)J' �Jiı.!!�l JAıj s.ı.... .cb v-) ....v s;. , v-ı�,
.
.:ı .ı:):,._.).,.... J:�· &._, .r· �� .ı,, :.
.,:. , � JJI .,c_ j J'_ .$-!.-", �-:_. .,ı,.. .) >)� · t )Y.��, _, tJJ:l� c._)Lul .s..iı J..) ..:ı-�:1
( ).) ) *� ' c..-ı.. _,M .,.� ).) ...r.=-10 d'�l • ı$.))\J )� \:_.:.1 ..;,�_,.. • "")... ,._ • t..li:�
";-'./ ı,S..ı .. .:. 1 p )_!.L.ol!,l JiJ4 .... _,_..ı�
J..) ' .:J.. ..;;lı. J• ;.--;) .S:J" .:,1, J:ı.4
ı,;)ii ) J j ,ı ..:ı;,_ .uı.....r_..ıl� ..;ı,.:;,l J_p ,J.. ..J� <.I:j � J..i • .ı: )i_,. 0!! ')1 d_':�;. .:,\,\
ı.!ll -� ,fJ .}-1 J')IJI 1_.;.�1 ..ı:."J:-�J;
. rı_,:�-_, ı ;ı,..ı� ...;li � .Jdb s ..cb
•
.).J.� J:l d':Ji..·0!!')1 'l)!..... d.S',_, !*' �. ·�1 . . . ;;_,.-:' rJ.� ..; _,� -". r J!I..ı.ı;i
..:· L·_.ı. .;_ J"'� .;� 51 ; '11:--•�i i\22 � J jr_ J •- JJ:- ' ı.>);� \..:.� ..::...
-'
..;)� -�,_, Jl _, ,. _, j .J. :__ _,\ j .J.:I \ , 'll:-'""� .; � "'.j�J...i .!l)_, ._,>_, ... .)..ıi�:l_, l J,:ı ,,
o ).J.�.. .:..) .!.1;.\:�··:ı..A .U.) ·� )� .,:>�� jJ)� • ).J.:�' .,)l...i "·' ).) .Jı>:'� ·:l�l 1-l&:..: Lil.lu Jij l ı!\:_;ı>_,; ..J\)j . ;, ..:._,;_,; .u...:..•L •
•.> fi;L ;_,.ı ..:ı..ı:._ ı,_r .!ip� '-f../ ..;)_, ;�:oe. 'll�J'_ . ....J=:-� • ..ı:).)J.) J:-1-.." .:ı:ı��
��-j 5 . j•}.� .ı. .J;.. Jj_,f" <.l:--�j� ";-'./
..;ıol!_,f" ..)l.j .5-:.,ı_,> J. L.:.�J[J .;� !"�..ıl )\
.
._r. ..:J i j i� p !l _,..,_;_,.ı��I..;)•:)L. ,.._j, _, . r ıY.r J, �, ıoo�: ')l_,ı ._,. . _?_,... ..:ı..ı:, ı
ı,;) , _? UA .:,I,JN'..)o)_,- .)J) J\ jf- • : A , ı _,... �J · .�·� J;U. ..:ı-�._ı .:.li:!IJ
.!.lıi.sJ.:.)L. s-:.,- ..:ı.,;j,. � );_,. .....,...
.. ':..Jt..
"'.Ji _,. ";-'./ ı.>..ıi.. J. � .,.;} _,... .;.1�'-:l-A
o •
..:.ı ,, ..r. J:'i.. ..:..�� · , ·ı.S�
ı.>}:.r'<· 1_..:.� • ).)4�)��... • , .r)·-:J..�..;)i J•":"'./ -
JC.�.$) )1� ..:.� l:- 'ı$} :>1.. _,.! •.)�1 J�JI ..;)(.:.il:.. c .:.1;1 L. , .1. .s"!...J_,I ı,�;f
..; ..=:1 . . · Jl'' ;..ıı ;,._ ,_;.ı, ' r l..:. � -
J j ,) ...ı::�- ..;)i_,. ";-'./ 1 ).) • �)� Jı;... l cl:._)=_,. ";-'./ ..;.)�� ...._ .":":�> ...;;ı ;: Jı..f U. • rı •=-!.' ? ı ,j_ ı ..;,._ -
..,.. ı..t ··�� ··:!--- .:fJoo�:' � .:ı .. �,J s; .:ı�-�..;.� •-14� � _,i.t ı • .J_,... ��.).f-1·
41:1 IS� .!),''�)� ) ._"Ç jl..U- � • ..;\:) .;.;J ..1
u ı. . • J .Il:..ı:): ı:> ..:.•' ..:ı_,fi�..i,ı ıi_,ı,i ;.:>)J_,.;_J� .!IJi_,.. s:- ı s.,J... :l---, � Jı' . : r ,J J'.J. J �-L.:.� jL._,ı 1""!- ...ı l ••
.:l J'"' 'll:• J J.. .:_-:1. .,". ı ).J.4j '} ..;c_ ; $'_,. •ı.S-'=:' ı '-•;;..J .,ı..,! � • ..c.il.l <!1� 1 f� u--'
_
)d� .i JJ .j')l_,l ,::,. 1 2 �' 1 6 - .
..j )i ,j .
) .J.:.:. J. J:.io.J ji _,..... ' )JJ �),)
•
,j,,) i ;l ..::.:ıl- . ..� (� 1 ,/ı�- J'. ,.C; � ! �)� 6 0 8 • ı ; . ·� ı� 5 2 2•
��J- .!.1.... -ı-.�;:ı... ..r. . J.... • ..ıibi J<.�:, : .S J 4_,- .!1 yJ _,r L.:.� ..:. ....�
j..ı.' j J'_ )i.J.. f ık,, · t -':' �Y." .Ef� �-,)
.
- ı M illet! cehaletten k u rlar J:'h. • ..ı:Alal d,.�,) .s. .u:;,J� \:. � .;:>,
ol!)' J·5 c ,-r, �:S L., ..;.� j i ,ı $'..;!i�J m a k i ç ! ıı kendi diline uymayan arap
.
.U.i- .. .;, ..ı:.·,ı._ , ..;,� ..;c l ...; ı.. ....ı... J _,A!L )oL' .;.), ;..�.ı:IJ'_ .,t:: ı � . . ..; ,;
.,u:-1 harflerini terk edip la t ı n .e�a�uıdan
.
70
455
Iabını yaratan kıymetli başın sarı saçları 2- Komisyonun teklif ettiği alfabe ha
Yeni Harfiere Geçiş nı gördüm; hazır olanlara iltifat ederek, kikaten Türk alfabesi-dir kat'i-dir, Türk
milletinin bütün ihtiyaçlarını te'min etme
Döneminde Servet-i el vererek ilerlediler, sağdaki büyük icti
ma salonuna geçtiler; orası dolu idi. İ s ye kafi-dir.
Fünun' dan Bir Sayfa tanbul'da bulunan mebbuslar ve Türk ir 3- Sarf ve imla kaldeleri lisanın islahı
ran inkılabının tarihi eelsesine davet edi nı, inkişiifını, milli sevki takip ederek te
Örneği len yaşlı ve genç muharrirlerimizin çoğu kamül edecek-tir. Muhakkak-tır ki yeni
orada idi . Türk matbuat aleminin en harfler-le lisana ve imiaya ilk şeklini ver
Sene: 1928, Sayı: 16731199. , Cilt: 64. , s.258 emekdan vefakar arkadaşım Mahmud mek için komisyonun projesi en kısa ve
Sadık, gazeteci ve muharrirler grubunun en ameli-dir.
İSTANBUL POSTASI ayakta bir tarihi gibi hiç burnundan dü Milleti cehaletten kurtarmak için; dili
Değirmendere 2 Eylül 1 928 şürmediği gözlüğünün arkasından etrafı ne uymayan Arap harflerini terk ile latin
Derince İstasyonunda tehaJükle içine at na bakıyor, harfler inkılabı eelsesinin san esasından harfler almaktan başka çare
ladığım Ankara treni beni İstanbul'a doğ ki dimağında taşıdığı matbuat tarihine yoktur, sözü öyle bir hakikattir ki, bunun
ru süratle götürürken Türk inkıUibının en kayd ediyordu. isabetini ve ehemmiyetini en muhafaza
mühim safhası olan " harflerin değişme İşte Servet-i Fünun edebiyatı devresinin kar olanlar bile kısa bir zaman sonra iti
si" meselesinde kararlar ittihaz etmek asrl romancısı Halid Ziya Bey, şair Celal rafa mecbur kalacaklardır.
üzere Dolmabahçe Sarayı'nda Büyük Ga Sahir, tatlı muharrir Fazıl Ahmed beyler Çünkü Türkler ancak şimdi terakki
zi'nin huzuru ile akd edilecek tarihi irfiin ve sonra hem mebbus hem muharrinler bulmuşlardır. Gazi Paşa hazretleri siyah
eelsesine iştirak eyleyeceğim için son de den çok eski dostum koca Ahmed Rasim tahtaya yazılmış olan üç esas hakkında iti
rece seviniyordum. Ve i kide bir de beni Bey, Bab-ı ali yokuşunun yarım asırlık ka raz eden var mı diye sordu, her taraf ka
Dolmabahçe Sarayı'ndan çağıran cebim lem faaliyetinin timsali gibi sandalyesin bul cevabını verdi ve ben o saniyede son
deki telgrafı çıkarıp derin bir hürmet ve de oturuyor. Servet-i Fünun Fecr-i ati'si derece seviniyordum, Türk milletini bir·
şevkle tekrar okuyordum. Telgrafı sabah nin en ruhlu uzvu Hamdullah Suphi Bey takım sakat an'anelerle bağlıyarak Ilerle
leyin saat on buçukta Değirmendere'de al kendisine yakışan ipek gibi yumuşak ve mekten men eden mazi hatalarının en bü·
mıştım; hemen hazırlanmak, karşı sahile beyaz saçlarıyla loş salonda uzaktan göze yüğünü Dolmabahçe Sarayı'nda gömmü�
Tütünçiftliği'ne geçmek, orada İstanbul' çarpıyor. Ruşen Eşref ve Falih Rıfkı bey bulunuyorduk ve içimden bir coşmak ge
dan gelen Adana trenine girip Derince ler Edebiyat-ı Cedide'yi takibeden edebi liyordu.
mevkiinde Ankara katariyle teliiki oldu yat mektebinin canlı alemdan olarak do Söz aldım; Arap harflerinin Türk mat
ğu anda bir vagondan diğer vagona atla laşıyorlar. Ve daha birçok yaşlı ve genç haacılığını nasıl her türlü terakkiden alı
mak . . . Bunların hepsi bir saat bile sürme muharrirler, dostlar, aşinalar dolu . . . On koymuş olduğunu izaha başladım . Önü
mişti. Bütün helecanım iki katarın teliiki ları muhabbetle dolaşan gözlerim her de müzdeki Teşrin-i evvelde yüzüncü sene
anında istifade edememek korkusu idi. fasında, ilk sıradaki inkılap dahisinin sa sine gelen Türk matbaacılık sanatı harf
Kendimi Ankara katarının yemek salo rışın başı üstünde duruyor ve sonra kar ler nokta-i nazarından ilk başladığı yer
nunda bulduğum zaman derin bir nefes şımıza konulmuş olan siyah tahtanın den bir hatve ileri gidememiştir; ilk önce
almıştım , ellerimi oğuşturuyordum. Saat önünde bize yeni alfabemiz, yeni grame Türkçe harfler yapmak isteyenlerin gör
iki buçukta H aydarpaşa'da, üçte köprü rimiz hakkında mesleki tarifler eden dil dükleri müşküllerden hemen hiçbirisinin
de olacağız, ne ala diyordum. encümeni azalarına bakıyoruro ve dinli yüz senede ortadan kaldırmaya muvaffak
Dolmabahçe Sarayı'nın heybetli merdi yorum. İmianın ikinci derecede teferrua olamamışlardır; şimdi Arap harflerini or
venlerinden çıktım; yukarıda birçok aşİ tına, mesela (-dır) edad-ı haberinin latin tadan kaldırınakla bütün o zorlukları bir
na simalar vardı. Matbuat cemiyet reisi harflerinde nasıl yazılacağı hakkında mü çırpıda söküp atıyoruz. Arap harfleri 522
miz Hakkı Tarık Bey, dil komisyonunda nakaşalara çokluk alakadar olmuyorum. parçasıyla, iki metre murabbaı yer tutan
aza olan eski ve yeni meslek arkadaşlarım Bence mühim ve yüksek mesele latin harf kasasıyla; alttan, üstten ve havalı dedik
ve birçok muhterem mebbuslar . . . İşte İs lerinin kabulüdür. O kabUl olunduktan leri çürük ilave parçalarıyla matbaacılığın
met Paşa hazretleri, çok sevimli ve afif ba sonra dilimizin nasıl yazılacağını mutla düşmanıdır. Arap yazısıyla güzel harita
kışıyla konuşuyor. Lozan Konferansı'nın ka tanzim eyleyeceklerdir ve bu zaman işi yapılmaz. Yeni tertib ve tab' makineleri
altı ay süren tekmil devrelerinde maiyet dir. Dilimizi Arapça harflerin girdabından işçi adedini son derece azalttığı halde
lerinde bulunmakla bahtiyar olduğum kurtaralım da ondan sonrası kolaydır di Arap harfleri yüzünden bu yeni makine
başvekil paşa beni gördüğü zaman gülen ye düşünüyorum. leri Türk matbaacılığına sokmak kabil de
ve iltifat eden tatlı çehresiyle sordular: Hayli uzun süren teferruat müzakere ğildi . Arap harfleriyle ufak kıt' ada şehir
- Arap harfleri matbaalarımızda kaç leri bitti; İsmet Paşa hazretleri hakiki bir planları, seyahat planları yapmak ihtimal
parçadır? devlet adamı olduğunu bir daha isbat et haricindedir; Arap harfleri sebebiyle gü
- Paşam, beş yüz kadar olmalı . . . ti , münakaşaları tatlı ve pratik bir neti zel bir lı1gat kitabı yapılamaz. Kelimeler
- Yok! Ben rakkam isterim. ceye bağladı, Arap harflerinin terki lüzu cümlenin gelişi ile okunur olduğu için lı1-
İki dakika sonra, telefonla matbaam mundan bahs ederken matbaacılığa temas gat kitaplarında kelimelere mutlaka ha
ja baş mürettibimden aldığım maıumatı eyledi ve matbaalardaki eski harflerin reke koymak lazımdır, bu da tab' huru
�aşaya veriyordum: adedini verirken, ismimi zikr etmek lüt fiyle son derece zor, masraflı ve sakli bir
- 1 6 veya 1 2 punto olan düz yazılar 522 funda bulunmakla beni minnettar etti. şeydir. Ben artık dediğim gibi coşmuş
oarça. Rık'a 608 parça! Çünkü bu tarihi ictimada selahiyettar idim. Bu zalim harfler yüzünden kırk se
İsmet Paşa gülerek söyledi: ağızdan söylenen nutukta matbaacı sıfa nedir matbaacılık hayatımda çektiğim
- Yeni aifaberniz 29; ne büyük fark ! tıyla ismimin söylenınesi beni çok müte müşkilleri birer birer sayıyordum; yapı
Arap harflerinin yüz senelik Türk mat- hassis etmiş idi . İsmet Paşa nutkunun so lan inkılabın matbaacılık ufkunda doğur
'aacılığını nasıl meflüç bıraktığını anla nunda hazırladığı esasları okudu ve o duğu halas güneşini seliimlıyordum ve ya
ıyordum ve muhterem başvekil paşa çok maddeler latin harfleriyle siyah tahtaya zık ki otuz yaş daha genç değilim , yeni
Hı<katle beni dinlemek lütfunda bulunu yazıldı: harflerle matbaacılık yapmak zevk ve sa
ordu . . . Bu esnada bulunduğumuz deni- 1- Milleti cehaletten kurtarmak için adetinden hakkiyle istifade eyleyemeyece
te nazır balkorrlu sofarun sol tarafındaki kendi diline uymayan Arap harflerini terk ğim diyordum.
apı açıldı; Büyük Gazi'nin zeka saçan edip latin esasından Türk harflerini ka
avi gözlerinin parıltısını ve Türk inkı- bill etmekten başka çare yok-tur. Ahmet lhsan
71
456
(Tuğra) Yüce kattan çıkan kutsal sultanlık nişanı ve dünyayı hükmü altına alan,
Şah Mehmed bin İbrahim Han el muzaffer daima Tanrının yardımıyla gücü her yana erişici, parlak hakanlık tuğrasının
1 . N işiin-ı şerif-i iili-şiin-ı siimi-mekiin-ı sultani ve tugrii-yı garrii-yı cihan hükmü şöyledir ki:
sitan-ı hakiini nüfize bi'l-avni' r-rabbiini hükmi oldur ki: Asker sınıjim gözetip gönendirme ve savaşçıları koruyup ağırlama yüce
2. çün riayet ü ikram-ı zümre-i sipiih ve himayet ü ihtiriim-ı ashiib-ı gazve, orunlu sultanların cömertlikleri gereğidir. Öyleyse Zaruşad Sancağın
hiitime-i kerime-i seliitin-i iiü-ciihdur. Binilen alii ziilik ZiirGşiid sanca da, Safla bucağında, Berker adlı köy ve öteki köylerden 22.000 akçe
ğında Safla niihiyesinde Berker niim kariye ve gayrından yigirmi iki bin zeiimel iyefiğinde bulanan Veli ölmüş ve kırk yıldan artık bir süredir
akçe zeiimete ıssız ve ören olup, sahipsiz kaldığı adı geçen liviinın alaybeyince bildi
3. mutasarrıf olan Veli fevt olup ve kırk seneden müteciiviz hiili ve ha rildiğinden, (bu zeiimel) elinde alayından 20. 000 akçe zeiimet ve 2. 000
rabe olup mahiGI olmağıla li vii-yı mezbGr alaybeğisi iliim itmeğin, elin akçe terakki için buyruk bulunan kara kaşlı, kara gözlü, orta boylu,
de alayından yigirmi bin akçe zeiimeye ve iki bin akçe terakkiye emri şam yüce hükümdarlık belgisini yücelten, yaşça başça kendisi gibi olan
olan kara kaşlu kara gözlü Iann önderi olan Şahin 'e 1074 yılı, zilkade ayının başmda verilmiş ve
4. orta boylu riifi-i tevki-i refıü-ş-şiin-ı hiikiinl kıdvetü'l-emasil ve'l-akriin zeiimet verilme yazısı yazılmıştır. (Buraları) baymdırlaşllrnıak ve zeli
Şiihin'e sene erbaa ve seb'in ve elf zi' l-kade-sinün gürresinden tevcih metinin bulunduğu sancakta oturan alaybeyinin bayrağı altında sefere
olun up tahvil mektGbı virilmeğle şen ve abiidan itmek ve zeiimeti olduğı gitmek koşuluyla, Vefat eden Veli 'nin zeiimet verilme yazısı başlangı
sancakda sakin alaybeğisi cındaki ve terakkisi karşılığını adı geçen -değeri ar/sm- Şahin 'e, Kars
5. bayrağı altında sefere gitmek şartıyla müteveffa Veli tahviiinden ib Beylerbeyi, büyük emirlerin enıiri -baht açıklığı sürsün- Yusuf'un biti
ıidii ve terakkisi bedelin mezkGr Şiihin-zide kadruhu-ya tevcih olunup ve tezkeresi gereğince verdim. Bugünden sonra hizmet görevlerini ve Tan
emirü'l-ümeriii'l-kiriim Kars Beğlerbeğisi Seyyid YGsuf-diime ikbalunu n 'nın yardım ettiği beğeni/en çalışmaları yerine getirmede hakanlık defteri
nun biti ve tezkeresi mGcibince virdüm ki gereklerini eksiksiz yürütüp uygulasın; ve zeiimetindeki halk onu su ba
6. zikr olunur ve şerh kılın ur ( . . . . . . . . ) ve buyurdum ki ba'de'l-yevm tahte şı olarak bilip, ona başvursunlar: Bu konuda hiç kimse engel olmaya
yedide olup tasarruf kılup şol ki vezii'if-i hidemiit-ı mebrGre-i mevfGre kalkmasın. Böylece bilsin/er, kutsal belgeye güvensinler.
ve mesai-yi meşkGre-i
7. mansGrede ber-mGcib-i defter-i hakaniyi bi-k usur mer'i ve mü'eddi
Beratın arkasındaki kayıt
k ıla ve zeiimeti halkı mGmiiileyhi su başı bilüp müracaat ideler. Ol bab
da bir ferd miini olmaya. Şöyle bileler, alarnet-i şerife itimiid kılalar. "tahrfren fi gurre-i şehri zi 'l-kade ti'ş-şerije
sene erbaa ve seb'in ve elf"
Be-mekan-ı Kostantaniyye 1074 yılı kutsal Zilkade aymın başında ya
El-mahrGsati' l-mahmiyye zılmıştır. (26 Mayıs 1664)
- .... -
F. MU HTAR KAT I RCJOGLU
J
Bu ay istanbul'da 26 Ağustos 1 340 [ 1 924] tarihinde, kendisini otel ve lokanta olarak tanıtan Tokatliyan'da
Pari Belediye Heyeti şerefine verilen ziyafetin yemek ve şarap listesini sunuyoruz sizlere:
- Tavuk ezmesi, kremalı çorba.
- Ince börek (Fransızcada " Boğaz Meltemi" diye geçiyor).
- Levrek haşlaması; sos olarak erimiş tereyağla hazırlanmış levrek havyarı verilmektedir.
- File minyon; mantar soslu.
D I N ER - Kuşkonmaz; hafif limonlu bir sosla.
- H indi palazı kızartması. "Trüfl" tabir edilen nadide bir çeşit mantarla pişirilmiş, yanında da mevsim sa-
latası.
011 rı ,...- la
- Fıstık lı pilav.
. .. 1 . .
de ortalama yalnız 1 2.000 şişe imal edildiğini söylemek kafidir. Hindi palazı ile servis edilmiştir.
··�r.·�..
.
- Beaune de St. Marceaux Brut /91 1: 1 9 1 1 senesinin ( 1 3 senelik) tatlı bir şampanya .
. ,. .
- Muhtelif likörler.
72
ct
�$..
- "·t�:.../
• ı4 . . ..i""'/
lııı� ......
. 'i'•,/;�
•
�··,.�
..
, �.
':. '..1-t,""�
. '1-T
•
Kı. :
..
•
.
'...--.'> -- '
•
.....
. ..-..:
.
-': . .
-'W�
.