You are on page 1of 25

citation

Deliçay, Tahsin. “Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması: Kur’an-ı Kerim örneği,”
Journal of Faculty of Theology of Bozok University. 2,2 (2012/2), pp. 37-61.

Harf-i cerlerin fiile anlam


kazandırması: Kur’an-ı Kerim
örneği* arf-i cerlerin fiile ayrı ayrı

Tahsin DELİÇAY
H manalar kazandırması, na-
hivciler tarafından bilinen
bir husustur. Fiil müccerred
Doç. Dr., Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
halde iken bir mana taşıdığı gibi
bazı harf-i cerlerle de daha farklı
Özet anlamlar ihtiva eder.
Yalın haldeyken bir anlam taşıyan fiil, harf-i cer Harf-i cerlerin bu fonksiyonu
alınca farklı anlamlara gelebilir. Bu çalışmada bilinmeden, lügatte fiilin sade-
Kur’ân-ı Kerîm’de harf-i cerle anlamı değişen
ce yalın haldeki anlamının göz
fiiller tespit edilmiştir. İlgili ayetlerin mealleri
önünde bulundurulması duru-
verilmiştir.
munda, ibareye yanlış anlam
Anahtar kelimeler Fiil, harf-i cer, Kur’ân-ı
verilmesi ihtimali söz konusu-
Kerîm, anlam değişikliği.
dur. Arapça ibareler için söz ko-
nusu olan bu durum dolayısıyla
Kur’ân-ı Kerîm için de geçerlidir.
Gerek böyle bir yanlışa düşmeme, gerekse –özellikle– Kur’ân-ı Kerîmde
harf-i cerlerin fiillere kazandırdıkları manaları daha kolay ve kısa yoldan öğ-
renme duygu ve düşüncesi, bizi böyle müstakil bir çalışmaya sevk etmiştir. Bu
sahada kâfî ve vâfî başlıbaşına bir çalışmanın bulunmaması gözönüne getirildi-
ğinde, bu çalışmanın ne denli bir önemi hâiz olduğu ortaya çıkacaktır.
Çalışmada Muhammed Fuad Abdulbâkî’nin el-Mu’cemu’l-Müfehres li-
elfâzı’l-Kur’ân-ı Kerîm’i esas alınarak el-Müfredât, es-Sıhâh, Lisânu’l-Arab,
el-Kâmûsu’l-Muhît, Tâcu’l-Arûs, el-Muncid, el-Mu’cemu’l-Vasît, el-Mu’cemu’l-
Arabiyyu’l-Esâsî ve Kur’ân-ı Kerîm Lügatı gibi lügatlar baştan sona taranmış-
tır. Böylece Kur’ân-ı Kerîm’deki yalın manasının yanı sıra harf-i cerle farklı an-
lam kazanan fiiller tespit edilerek kazandıkları yeni anlamları verilmiştir. Daha
sonra da ilgili ayetlerin kısa mealleri verilmiştir.
Bu sahada yazılmış müstakil eserler olmaksızın böyle bir çalışmanın ilk defa
ele alınması, çalışmayı zorlaştırmakla beraber, konunun Kur’ân-ı Kerîm’le irti-
batlı olması, bu zorluğu yenmede en büyük güç kaynağı olmuştur.
Arap Gramerinde Harf-i Cerlerin Yeri
Mu’cemu Kavâidi’l-Arabiyyeti’l-Alemiyye adlı sistematik nahiv kitabında
harf-i cerlerin Arap dilindeki yeri şöyle tespit edilmiştir.01
Arapça’da kelime; isim, fiil ve harf diye üç kısma ayrılır. Harfler, hurûfu’l-
mebânî ve hurûfu’l-meânî olmak üzere iki bölümde ele alınmıştır. Harf-i cerler ise,
hurûfu’l-meânînin isimler üzerinde amel eden kısmına girer. Bu izahlar, aşağıdaki 1
ve 2 no’lu şemada sistematik bir halde verilmiştir.
 01.  el-Dahdâh, Antoine, Mu’cemu Kavâidi’l-Arabiyyeti’l-Âlemiyye (Beyrut: 1990), s. 7-17.
*
Bu makale, “Harf-i Cerler ve Kur’ân-ı Kerîm’de Geçen Fiillere Kazandırdığı Manalar”
(Hazırlayan: Tahsin DELİÇAY, HRÜ, SBE, Şanlıurfa, 1995) adlı yüksek lisans tezinin
özetidir.
Tahsin Deliçay

38

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 38


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

39

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 39


Tahsin Deliçay

Arap Dilcilerine Göre Harf-i Cerler


َ ْ‫ُك ْن َك َما أَن‬
.‫ت‬
Birgivî’nin Avâmil’inde harf-i cerler 5 – ‫مذ‬, ‫منذ‬
20 olarak verilmiştir.01
Mücerred isim olur.
،‫ حىت‬،‫ الكاف‬،‫ يف‬،‫ الالم‬،‫ على‬،‫ عن‬،‫ إىل‬،‫ من‬،‫الباء‬ ِ ‫ما سافـرت م ْذ الشَّه ِر الْم‬
.‫اضي‬ َ ْ ُ ُ َْ َ َ
،‫ عدا‬،‫ خال‬،‫ منذ‬،‫ مذ‬،‫ حاشا‬،‫ تاء القسم‬،‫ واو القسم‬،‫رب‬
Harf-i cer olur.
.‫ لعل‬،‫ كيمه‬،‫لوال‬
ِ ‫ت األ‬
.‫َخ ِري‬ ِ ‫السب‬ ِ
Abbas Hasen de en-Nahvu’l- ْ َّ ‫َما َرأَيـْتُه ُمْن ُذ يـَْوم‬
vâfî’sinde ise harf-i cerleri, 20 adet ola- 6 – ‫رب‬ ّ
rak şu şekilde verilmiştir.02 Teksîr manasınadır.
.‫احتَ َم َل البَالَء بِ َسبَب‬ ِِ ٍ
،‫ مذ‬،‫ على‬،‫ عن‬،‫ يف‬،‫ حاشا‬،‫ عدا‬،‫ خال‬،‫ حىت‬،‫ إىل‬،‫من‬ ْ ‫ب َْمسود َعلَى َجاهه‬
َّ ‫ُر‬
،‫ لعل‬،‫ الباء‬،‫ الكاف‬،‫ التاء‬،‫ الواو‬،‫ كي‬،‫ الالم‬،‫ رب‬،‫منذ‬ Taklîl manasınadır.05
.‫مىت‬ .‫ناع ٍة نَافِ َعة َم َار ْستها‬
َ ‫بص‬
ِ َّ ‫ر‬
ُ
Arap Gramerinde Harf-i Cerlerin 7 – ‫ حتى‬: İntihâu’l-gaye manasınadır.
Manaları ِ ‫عال حت الْم‬
.‫وت‬ َ ّ َ َ َ‫أ َْعبُ ُد اهللَ ت‬
1 – ‫كي‬: Ta’lil içindir. Bu harf-i cer 03
8 – ‫ حاشا‬: İstisnâ içindir.
‫’ما‬ya dahil olup ‫ َكْي َمه‬şeklinde kullanılır.
.‫اشا َس ٍري‬ ُ ُّ‫قَ َام الط‬
َ ‫الب َح‬
‫ت؟‬
َ ‫صْي‬
َ ‫َكْي َمه َع‬ 9 – ‫ خال‬: İstisnâ içindir.
2 – ‫لعل‬: Zâide benzer bir harf-i cer ِ ‫هلَك‬
.‫الع ِام ِل بِعِْل ِمه‬
َ ‫العالمو َن َخال‬
َ َ َ
40 olup tereccî içindir04 (Ukayl lehçesine
10 – ‫عدا‬: İstisnâ içindir.
göre).
ِ ِ‫الع ِاملو َن َع َدا الْ ُم ْخل‬
.‫ص‬ َ ‫ك‬ َ َ‫َهل‬
.‫لَ َع ّل اهللَ تـََعاىل يـَ ْغ ِف ُر َذنِْب‬
11 – ‫ لوال‬: Tahdîd (teşvik) içindir.
3 – ‫متى‬: Umumiyetle ibtidâ manası-
nadır. }‫ {لَ ْوَل تَ ْستـَ ْغ ِف ُرو َن اللَّهَ لَ َعلَّ ُك ْم تـُْر َحُو َن‬Nahl, 27/46
ِ ِ ِ 12 – ‫ واو القسم‬: Kasem içindir.
.‫ين‬ َ ‫الص ْف َح ِة األ‬
َ ‫ُول َح َّت نايَة الع ْش ِر‬ َّ ‫اب َم َت‬ ِ
َ َ‫أت الكت‬
ُ ‫قـََر‬
4 –‫الكاف‬ }‫الَ ِكي ِم‬
ْ ‫آن‬ ِ ‫{والْ ُقر‬Yâsin, 36/2
ْ َ
Teşbih manasınadır. 13 – ‫ تاء القسم‬: Kasem içindir.06
ِ ‫اَ َّلذكاء َكالْ َكه ِر‬
.‫باء‬ ْ ُ
}‫ين‬ ِ ُّ
َ ‫َصنَ َام ُكم بـَْع َد أَن تـَُولوا ُم ْدب ِر‬ َ ِ‫{وتَاللَّ ِه َلَك‬
ْ ‫يد َّن أ‬ َ
Enbiyâ, 21/57
Ta’lil manasınadır.
}‫{واذْ ُك ُروهُ َك َما َهدا ُك ْم‬ 14 –‫إلى‬
َ Bakara, 2/198
Tevkîd manasınadır. Muğni’l -lebîb adlı kitabda, ‫ إىل‬harf-i
}ٌ‫س َك ِمثْلِ ِه َش ْيء‬
َ ‫ {لَْي‬Şûrâ, 42/11
cerine şu manalar verilmektedir.07
a – İntihâu’l gaye.
İsti’lâ manasınadır.
 01.  Birgivî, Takiyyuddîn Muhammed b. Pîr
ِّ ْ‫ثَّ أَِتُّوا‬...{
}...‫الصيَ َام إِ َل الَّ ْلي ِل‬ ُ Bakara,2/187
Ali er-Rûmî, Avâmil (Mecmûatu’l-Mutûni’n-  05.  Abbâs Hasen, en-Nahvu’l-Vâfî (Kahire:
Nahviyye Maa’ş-şurûhi ve’l-Havâşî’nin trs.), II, 431 vd.
içinde. İstanbul: 1969) s. 163-164.  06.  el-Dahdâh, Antoine, Mu’cemu Kavâidi’l-
 02.  Abbâs Hasen, en-Nahvu’l-Vâfî (Kahire: Arabiyyeti’l-Âlemiyye (Beyrut: 1990), s.
trs.), II, 431 vd. 21-26.
 03.  Birgivî, Avâmil (İstanbul: 1969), s. 164.  07.  İbn Hişâm, Muğni’l-Lebîb (Mısır: 1302),
 04.  Birgivî, Avâmil (İstanbul: 1969), s. 164. s. 74-76.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 40


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

ِِ ِ ْ ‫من الْمس ِج ِد‬...{


ِ 3/123
}...‫صى‬ َ ْ‫الََرام إِ َل الْ َم ْسجد األَق‬ َْ َ
İsrâ, 17/1 g – Bedel manasına.
ِِ
b – Maiyye manasına. ‫ورْكبانَا‬
ُ ً‫غارةَ فـُْرسانا‬َ ‫ت ِل ب ُم قـَْوماً إ َذا َركبوا َشنُّوا ا ِإل‬
َ ‫فـَلَْي‬
ِ
}...‫َنصا ِري إِ َل اللَّه‬ h – Mukâbele manasına
َ ‫م ْن أ‬...{
َ Saff, 61/14
.‫ف‬ ٍ ْ‫اِ ْشتـريتُه بِأَل‬
c – Tebyîn manasına. ََ
ََّ ِ‫ب إ‬
}...‫ل‬ ُّ ‫َح‬ ı – ‫ عن‬gibi mucâveze manasına.
َ ‫الس ْج ُن أ‬
ِّ ‫ب‬ِّ ‫ال َر‬
َ َ‫ {ق‬Yûsuf, 12/33
d – ‫ الالم‬manasına. }‫اسأ َْل بِِه َخبِ ًريا‬
ْ َ‫ف‬...{Furkân, 25/59
ِ ‫َح ُد َإل‬
.‫اهلل ُسْبحانَه‬ j – İsti’lâ manasına.
َْ ‫أ‬
e – ‫ يف‬manasına. }...‫اب َم ْن إِ ْن تَأْ َمْنهُ بِِقنطَا ٍر‬
ِ َ‫{وِمن أ َْه ِل الْ ِكت‬Âl-i
ْ َ
}...‫لَيَ ْج َم َعنَّ ُك ْم إِ َل يـَْوِم ال ِْقيَ َام ِة‬...{En’âm, 6/12 imrân, 3/75
f – İbtidâ manasına. k – ‫ من‬gibi teb’îd manasına.
‫ت بِال ُكوِر فـَْوقَها‬ }‫ب ِبَا الْ ُم َقَّربُو َن‬
ُ ‫عْيناً يَ ْشَر‬...{
َ Mutaffifîn,
َّ ‫أَيُ ْس َقى فَال يـَْرَوى‬
‫إل ابْ ُن‬ ُ ‫ول َوقَ ْد عالَْي‬
ُ َ‫ق‬
83/28
‫أ َْحََرا؟‬
.‫أي مين‬ l – Kasem olarak.
g – ‫ عند‬manasına.
ِ ِ‫أُقْ ِسم ب‬
.‫اهلل‬ ُ
‫الس ْل َس ِل؟‬
َ ‫الرحيق‬ ََّ ِ‫ َوِذ ْك ُره أَ ْش َهي إ‬،‫َّباب‬
ِ ِ َّ ‫ل ِمن‬ ِ ‫أ َْم ال سبِيل َإل الش‬
َ َ
m – Gâye olarak.
h – Tekîd içindir. ّ ‫}؛ أي‬...‫َح َس َن ِب‬
.‫أيل‬ ْ ‫{وقَ ْد أ‬
َ Yûsuf, 12/99
ِ ‫اج َع ْل أَفْئِ َد ًة ِّم َن الن‬
}...‫َّاس تـَْه ِوي إِلَْي ِه ْم‬ ْ َ‫ف‬...{ n – Tekîd olarak.
41
İbrâhîm, 14/37 }‫يدا‬ ِ ِ‫وَك َفى ب‬...{Fetih, 48/28
ً ‫اهلل َش ِه‬ َ
15 –‫الباء‬
Muğni’l-lebîb’de ‫ الباء‬harf-i cerine şu 16 –‫على‬
manalar verilmektedir.01 Muğni’l -lebîbde, ‫ على‬harf-i cerine şu
a – İlsâk manasına. manalar verilmektedir.02
ِ ‫وامسحواْ بِرُؤ‬...{Mâide, 5/6
}...‫وس ُك ْم‬ İki şekilde gelir:
ُ ُ َ َْ
b – Ta’diye manasına. Birincisi, harf olması. 9 manası var-
}...‫ب اللّهُ بِنُوِرِه ْم‬
َ ‫ َذ َه‬...{Bakara, 2/17 dır.
c – İstiâne manasına. a – İsti’lâ manasına.
.‫ت بِال َقلَ ِم‬ ِ ‫و َعلَيـها و َعلَى الْ ُف ْل‬...{Mu’min,
}‫ك ُْت َملُو َن‬
ُ ‫َكتَْب‬ َ َْ َ
d – Sebebiyye manasına. 40/80
}...‫إِنَّ ُك ْم ظَلَ ْمتُ ْم أَن ُف َس ُك ْم بِ ِّاتَ ِاذ ُك ُم الْعِ ْج َل‬...{Ba- b – ‫ مع‬gibi musâhabe manasına.
kara, 2/54 }...‫ال َعلَى ُحبِّ ِه‬
َ ‫وآتَى الْ َم‬...{
َ Bakara, 2/177
e – Musâhabe manasına. c – ‫ عن‬gibi mucâveze manasına.
}...‫اهبِ ْط بِ َسالٍَم‬...{
ْ Hûd, 11/48 ‫ضاها‬ َ ‫مر اهلل أ َْع َجبَِن ِر‬
ُ ‫لَ َع‬ ‫لي بَنو قُ َش ٍْي‬
َّ ‫ت َع‬
ْ َ‫إ َذا َرضي‬
f – Zarfiyye manasına. .‫أي َع ِّن‬
}...‫صَرُك ُم اللّهُ بِبَ ْد ٍر‬
َ َ‫ولََق ْد ن‬...{
َ Âl-i imrân, d – ‫ الالم‬gibi ta’lîl manasına.
 01.  İbn Hişâm, Muğni’l-Lebîb (Mısır: 1302),  02.  İbn Hişâm, Muğni’l-Lebîb (Mısır: 1302),
s. 101-106. s. 142-146.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 41


Tahsin Deliçay

.‫} أي هلدايته إياكم‬...‫ولِتُ َكبـُِّر اهللَ َعلَى َما َه َدا ُك ْم‬...{ Baka- ٍ ‫َْت ِزي نـَْفس َع ْن نـَْف‬
}...‫س َشْيئًا‬ ‫{واتـَُّقوا يـَْوًما َل‬
َ ٌ َ Ba-
ra, 2/581 kara 2/48,123
e – ‫ يف‬gibi zarfiyye manasına. c – İsti’lâ manasına.
ِ ‫ {وَد َخل الْم ِدينَةَ َعلَى ِح‬Kasas,
}...‫ني َغ ْفلَ ٍة‬ }...‫فَِإَّنَا يـَْب َخ ُل َع ْن نـَْف ِس ِه‬...{Muhammed,
َ َ َ
28/15 47/38
f – ‫‘ من‬in muvâfıkı olarak. d – Ta’lîl manasına.
ِ ‫ين إِ َذا ا ْكتَالُوا َعلَى الن‬
}‫َّاس يَ ْستـَْوفُو َن‬ ِ َّ }...‫يم ِلَبِ ِيه إَِّل َع ْن َم ْو ِع َد ٍة‬ ِ ِ ِ ‫{وما َكا َن‬
َ ‫{الذ‬Mutaffifîn َ ‫است ْغ َف ُار إبـَْراه‬
ْ ََ
83/2 Tevbe, 9/114
g – ‫’ الباء‬nın muvâfıkı olarak. e – ‫’ بعد‬nin mürâdifi olarak.
ْ ‫ول َعلَى اللَّ ِه إَِّل‬
}...‫الَ َّق‬ َ ُ‫يق َعلَى أَ ْن َل أَق‬ ِ ِِ ِ
ٌ ‫{ َحق‬A’râf, َ ‫صبِ ُح َّن نَادم‬
}‫ني‬ ْ ُ‫ال َع َّما قَل ٍيل لَي‬
َ َ‫{ق‬Mu’minûn,
7/105 23/40
h – Ta‘vîd için zâid olması. f – Zarfiyye olarak.
ِ ‫إِ ْن َل َِي ْد يوماً على من يـت‬
‫َّك ْل‬ ‫َبيك يـَْعتَ ِم ْل‬
َ ‫إِ ّن الْ َكرميَ َوأ‬ .‫سج ِد‬
ِ ‫ضربت زيداً ع ِن الْم‬
َ َْ َ َ َ َ َ ُ ََ
ِ ‫أي من يـت‬
.‫َّكل َع ْليه‬َ َ g – ‫‘ من‬in mürâdifi olarak.
ı – İstidrâk ve idrâb manasına. }...‫{وُه َو الَّ ِذي يـَْقبَ ُل التـَّْوبَةَ َع ْن ِعبَ ِاد ِه‬
َ Şûrâ,
ِ‫ علَى أنَّه الَ يـيأَس ِمن ر ْحة اهلل؛‬،‫وء صنِيعِه‬ ِ ‫ فُال ٌن الَ ي ْدخل اجلنةَ لِس‬42/25
َ َ ْ ُ َْ َ َ ُ َّ ُ َ
.‫أس‬ ‫ي‬
ُ َْ ‫ـ‬ ‫ي‬ ‫ال‬ ‫لكنه‬ ‫أي‬ h – ‫’ الباء‬nın mürâdifi olarak.
İkincisi, ‫ فوق‬manasına isim olması. }‫{وَما يـَْن ِط ُق َع ِن ا ْلََوى‬
َ Necm, 53/3
42 }...‫ك‬ ِ
َ ‫ك َزْو َج‬ َ ‫ك َعلَْي‬ ْ ‫أ َْمس‬...{Ahzâb, 33/37 ı – İstiâne manasına.
el-Burhân’da, ‫ على‬harf-i cerine şu ma- .‫يت َعن الْ َق ْوس‬ ُ ‫َرَم‬
nalar da ilave edilmektedir.01 j – Ta’vîd için zâid olması.
a – İzâfet ve isnâd manasına. .‫الدر ِاه َم َع ِن ِديا ٍر‬
َّ ‫ذت‬ ُ ‫َخ‬ َ‫أ‬
}...‫وت‬ ‫ي‬ ‫ل‬َ ‫ي‬ ِ َّ‫الي ال‬
‫ذ‬ ْ ‫ى‬ ‫ل‬
َ ‫ع‬ ‫ل‬ َّ
‫ك‬‫و‬ ‫ـ‬ ‫ت‬‫{و‬Furkân 25/58
ُ َُ ِّ َ َ ْ ََ َ İkincisi, harf-i masdariyye olması-
b – ‫ عند‬manasına. dır.
}...‫ب‬
ٌ ْ‫{وَلُ ْم َعلَ َّي َذن‬Şuarâ َ ‫أ َْع َجبَِن أَ ْن تـَْف‬
َ 26/14 .‫ َع ْن تـَْف َع َل‬،‫عل‬
17 –‫عن‬ Üçücüsü, yön manasına isim olma-
Muğni’l-lebîb’de, ‫ عن‬harf-i cerine şu sıdır.
manalar verilmektedir.02 3 şekilde gelir.
3 vecih üzeredir. a – Üzerine ‫ من‬gelmesidir.
Birincisi, harf-i cer olması. 10 mana- ِ ‫ِمن عن َيِين تَارةً وأ‬
‫َمامي‬ َ َ َْ ْ ِ ‫فـَلَق ْد أ ََرِان لِ ِّلر‬
َ‫ماح َد ِريئَة‬
sı vardır. b – Üzerine ‫ على‬gelmesidir. Bu da
a – Mucâveze manasına. nâdirdir.
.‫ت َع ِن الْبـَلَد‬
ٌ ‫َسافـَْر‬ ‫وح‬ ِ ‫علَى عن َيِ ِين مَّر‬
ٌ ُ‫َوَكْيف ُسن‬ ً‫ت الطّريُ ُسنَّحا‬ َ َْ َ
b – Bedel olarak. ‫طيع؟‬
ُ َ‫مني ق‬
ُ َ‫َوالي‬
 01.  Zerkeşî, el-Burhân fî Ulûmu’l-Kur’ân c – Mecrûrunun ve müteallakı-
(Beyrut: trs.), s. 284-285.
 02.  İbn Hişâm, Muğni’l-Lebîb (Mısır: 1302),
nın fâilinin tek müsemmâya iki zamir
s. 147-150. (şeklinde) olmasıdır.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 42


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

ِ ‫الرو‬
‫اح ِل‬ ِ ِ ‫ ود ْع عْنك نـهباً ِصيح يف حجراتِه و‬nalar da ilave edilmektedir.02
َ َّ ‫ديث َما َحديث‬
ٌ ‫لك ْن َح‬ َ ُُ َ َْ َ َ
18 –‫في‬ a – ‫ عند‬manasına.
ِِ ِ ِ ْ‫ولَبِث‬...{Şuarâ, 26/18
Muğni’l-lebîb’de, ‫ يف‬harf-i cerine şu َ ‫ت فينَا م ْن عُ ُم ِرَك سن‬
}‫ني‬ َ َ
manalar verilmektedir.01 b – ‫ بعد‬manasına.
a – Zarfiyye manasına. ِ ْ ‫صالُهُ ِف َع َام‬
}...‫ي‬ ِ
َ ‫وف‬...{Lokmân,
َ 31/14
Mekânî, c – ‫ عن‬manasına.
.‫ت ِف الْ َم ْس ِج ِد‬
ُ ‫أَ َك ْل‬ }...‫فـَُه َو ِف ْال ِخَرِة أ َْع َمى‬...{İsrâ 17/72
Zamânî, 19 – ‫الالم‬:
.‫ت ِف البَا ِر َح ِة‬ ِ
ُ ْ‫ن‬ Muğni’l–lebîb’de, ‫ الالم‬harf-i cerine şu
Mecâzî. manalar verilmektedir.03
.‫الص ْد ِق‬
ِّ ‫النَّجاةُ ِف‬ a – İstihkâk manasına.
b – ‫ مع‬manasına musâhabe olarak. ِ ‫هلل والعَِّزِة‬
.‫هلل‬ ِ ُ ‫اَ ْل‬
َ ‫مد‬ َ
.‫} أي معهم‬...‫ال ْاد ُخلُوا ِف أ َُم ٍم‬
َ َ‫{ق‬A’râf, 7/38 b – İhtisâs manasına. İki zât arasın-
c – Ta’lîl olarak. da vâkî olur.
ِ ِ ِ ِ‫اجلنَّةُ ل‬
}...‫ت فَ َذلِ ُك َّن الَّ ِذي لُ ْمتـُن َِّن فِ ِيه‬ ْ َ‫{قَال‬Yûsuf,
.‫ين‬َ ‫نني َوالنّ ُار لل َكافر‬
َ ‫لمؤم‬ ُ َ
12/32 c – Milk manasına.
}...‫ض‬ ِ ‫ات َوَما ِف ْال َْر‬ ِ ‫السماو‬ ِ
d – İsti’lâ manasına. َ َ َّ ‫لَهُ َما ف‬...{Bakara,
}...‫َّخ ِل‬ْ ‫وع الن‬ ِ ‫ُصلِّبـَنَّ ُك ْم ِف ُج ُذ‬ َ ‫ َوَل‬...{Tâhâ,
2/255 43
20/71, Şuarâ, 26/49 d – Temlîk manasına.
e – ‫’ الباء‬nın mürâdifi olarak. .ً‫بت لَِزيْ ٍد ِدينارا‬
ُ ‫َوَه‬
.‫ت ِف َزيْ ٍد‬
ُ ‫َمَرْر‬ e – Şebîhü’t-temlîk manasına.
ِ ِ
f – ‫’ إىل‬nın mürâdifi olarak. }...‫اجا‬ ً ‫{واللَّهُ َج َع َل لَ ُك ْم م ْن أَنـُْفس ُك ْم أ َْزَو‬Şûrâ,
َ 42/11
}...‫فـََرُّدوا أَيْ ِديـَُه ْم ِف أَفـَْو ِاه ِه ْم‬...{İbrâhîm 14/9 f – Ta’lîl olarak.
g – ‫‘من‬in müradifi olarak. ِ ‫بت َزيداً لِلت‬
.‫َّأديب‬ ُ ‫ضَر‬ َ
ْ ‫لت ِف الن‬
.‫َّخ ِل‬ ُ ‫أَ َك‬
g – Tevkîdü’n-nefy olarak.
ِ ‫وَما َكا َن اللَّهُ لِيُطْلِ َع ُكم َعلَى الْغَْي‬...{Âl–i imrân,
}...‫ب‬
h – Mukâyese olarak. ْ َ
}‫يل‬ِ َِّ ِ ِ ِ ُّ ‫الي ِاة‬ 3/179
ٌ ‫الدنـْيَا ف ْالخَرة إل قَل‬ ََْ ُ‫فَ َما َمتَاع‬...{Tev-
be, 9/38 h – ‫’إىل‬nın muvâfıkı olarak.
ı – Ta’vîd olarak. }‫ك أ َْو َحى َلَا‬ َّ ‫{بِأ‬Zilzâl, 99/5
َ َّ‫َن َرب‬
».‫بت فِيه‬ ِ
َ ‫بت َمن َرغ‬
ُ ‫«ضَر‬
َ :‫بت» تريد‬
ِ
َ ‫يمن َرغ‬
ِ ‫«ضر‬
َ ‫بت ف‬
ُ ََ
ı – ‫’ على‬nın muvâfıkı olarak.
}...‫ان‬ِ َ‫{وَِيُّرو َن لِ ْلَ ْذق‬İsrâ, 17/109
j – Tevkîd olarak. َ
} ...‫ال ْارَكبُوا فِيها‬
َ َ‫{وق‬
َ
j – ‫’يف‬nin muvâfıkı olarak.
Hûd, 11/41 }...‫ط لِيـَْوِم الْ ِقيَ َام ِة‬
َ ‫ين الْ ِق ْس‬ِ
َ ‫ض ُع الْ َم َواز‬
َ َ‫{ون‬
َ Enbiyâ,
el-Burhân’da, ‫ يف‬harf-i cerine şu ma-  02.  Zerkeşî, el-Burhân fî Ulûmu’l-Kur’ân
(Beyrut: trs.), s. 302-304.
 01.  İbn Hişâm, Muğni’l-Lebîb (Mısır: 1302),  03.  İbn Hişâm, Muğni’l-Lebîb (Mısır: 1302),
s. 168-170. s. 208-216.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 43


Tahsin Deliçay

21/47 }...‫لِلَّ ِه ْال َْم ُر ِم ْن قـَْب ُل َوِم ْن بـَْع ُد‬...{ Rûm, 30/4
k – ‫ عند‬manasına. c – ‫’ أن‬il-meftûhatü’s-sâkine mana-
}...‫الَ ِّق لَ َّما َجاءَ ُه ْم‬ْ ِ‫ {بَ ْل َك َّذبُوا ب‬Kaf, 50/5 sına.
l – ‫ بعد‬manasına. }...‫ور اللَّ ِه بِأَفـَْو ِاه ِه ْم‬ ِ ِ ُ ‫ {ي ِر‬Saff, 61/8
َ ُ‫يدو َن ليُطْفئُوا ن‬ ُ
} ‫س إَِل َغ َس ِق اللَّْي ِل‬
ِ ‫َّم‬
‫الش‬ ِ ُ‫الص َلَة لِ ُدل‬
‫وك‬ َّ ِ
‫م‬ ِ
‫َق‬
‫أ‬ {İsrâ, 17/78 20 –‫من‬
ْ
m – ‫ مع‬manasına. Muğni’l-lebîb’de, ‫ من‬harf-i cerine şu
‫ول اجتِما ٍع ل نبِت ليلة معا‬ ِ ‫ فـلما تـفرقـنا كأن َِّن ومالِكا لِط‬manalar verilmektedir.02
َ َ ً َْ ْ َ َْ َ ْ ُ ً َ َ َْ ّ ََ ّ ََ
n – ‫‘ من‬in muvâfıkı olarak. a – İbtidâu’l-gâye manasına.
ِِ ِ ْ ‫من الْمس ِج ِد‬...{İsrâ,
ِ
ِ ‫الق‬
َ ْ‫يامة أَف‬
ُ‫ضل‬ ِ ِ َ ‫الدنـيا وأن ُف‬
َ ‫ك َراغ ٌم َوَن ُن لَ ُكم يـَْوَم‬ َ ْ‫الََرام إِ َل ال َْم ْسجد ْالَق‬
}...‫صى‬
َ َْ ُ ‫ض ُل يف‬
ْ ‫لَنَا ال َف‬
17/1
َْ َ
o – Teblîğ manasına.
ِ b – Teb’îd manasına.
.‫ت لَه‬ ُ ‫ وفَ َّس ْر‬،‫ت لَه‬ ُ ْ‫ أَذن‬،‫ت لَه‬ ُ ‫وقـُْل‬ ِ
}...ُ‫منـْ ُه ْم َم ْن َكلَّ َم اللَّه‬...{Bakara, 2/253
ö – ‫‘ عن‬ın muvâfıkı olarak.
ِِ ِ َّ َ َ‫{وق‬ c – Beyânü’l-Cins olarak. Çoğun-
}...‫ين َآمنُوا لَ ْو َكا َن َخيـًْرا َما َسبـَُقونَا إِلَْي ِه‬ َ ‫ين َك َف ُروا للَّذ‬
َ ‫ال الذ‬ َ
Ahkâf, 46/11 lukla ‫ ما‬ve ‫ مهما‬dan sonra gelir.
}...‫ك َلَا‬ َ ‫َّاس ِم ْن َر ْحٍَة فَ َل مُْ ِس‬ ِ ‫{ما يـَْفتَ ِح اللَّهُ لِلن‬ َ Fâtır,
p – Sayrûrat manasına. Lâmu’l
akîbet ve lâmu’l meâl de denir. 35/2
}...‫آل فِْر َع ْو َن لِيَ ُكو َن َلُ ْم َع ُد ًّوا َو َحَزنًا‬ }...‫{وقَالُوا َم ْه َما تَأْتِنَا بِِه ِم ْن آيٍَة‬ َ A’râf, 7/132
ُ ُ‫ {فَالْتـََقطَه‬Kasas,
28/8 d – Ta’lîl olarak.
44 ِ Nûh, 71/25
r – Kasem ve taaccüb manasına be- }...‫{مَّا َخ ِطيئَاتِِ ْم أُ ْغ ِرقُوا‬
raber olarak Allah ismine has kılınmış- e – Bedel olarak.
tır. }...‫الدنـْيَا ِم َن ْال ِخَرِة‬ ُّ ‫الَيَ ِاة‬
ْ ِ‫أ ََر ِضيتُ ْم ب‬...{ Tevbe, 9/38
‫اآلس‬ َّ
ُ ‫بُ ْش َمخٍّر به الظيَّا ُن و‬
ِ ِ ‫هلل يـَبـَْقى َعلى األيّ ِام ذو َحيَ ِد‬ f – ‫’ عن‬ın mürâdifi olarak.
s – Kasemden mücerred olan taac- }...‫اسيَ ِة قـُلُوبـُُه ْم ِم ْن ِذ ْك ِر اللَّ ِه‬ ِ ‫فـويل لِْل َق‬...{ Zümer,
ٌ ْ ََ
cüb manasına olup nidâda kullanılır. 39/22
.‫َّو ِاهي‬ ِ
َ ‫ ويَا لَلد‬،‫يَا لَْل َماء‬ g – ‫’ الباء‬nın mürâdifi olarak.
ş – Ta’diye manasına. }...‫ف َخ ِف ٍّي‬ ٍ ‫يـْنظُرو َن ِمن طَر‬...{ Şûrâ, 42/45
ْ ْ ُ َ
ِ ِ
}‫ك َوليًّا‬ َ ْ‫ب ِل م ْن لَ ُدن‬ ْ ََ‫ه‬ ‫ـ‬ ‫ف‬ ...{ Meryem, 19/5 h – ‫يف‬ ’nin mürâdifi olarak.
t – Tevkîd manasına. }...‫ض‬ ِ
ِ ‫أ َُر ِون َما َذا َخلَ ُقوا م َن ْال َْر‬...{ Ahkâf, 46/4
}‫العالَ ِمني‬ ‫ب‬‫ر‬ ِ‫ل‬ ‫م‬ ِ
‫ل‬ ‫س‬ ‫ن‬ِ‫ل‬ ‫نا‬
‫ر‬ ِ
‫ُم‬ ‫أ‬
‫و‬ ...{ ı – ‫’ عند‬nin mürâdifi olarak.
َ ِّ َ ْ ُ ْ
En’âm, 6/71 }...‫الد ُه ْم ِم َن اللَّ ِه َشْيئًا‬ ُ ‫ن َعنـْ ُه ْم أ َْم َوا ُلُ ْم َوال أ َْو‬ ِ
َ ‫لَ ْن تـُْغ‬...{ Âl-i
el-Burhân’da, ‫ الالم‬harf-i cerine şu ma- imrân, 3/116
nalar da ilave edilmektedir.01 j – ‫’ رمبا‬nın mürâdifi olarak. Bu ‫‘ ما‬ya
a – Tahsis manasına. bitiştiği zamandır.
}...‫َّب‬ ِ
ِّ ِ‫ت نـَْف َس َها للن‬ ْ َ‫إِ ْن َوَهب‬...{ Ahzâb, 33/50 ‫ض ْربَةً َعلَى َرأ ِْسه تـُْل ِقي اللِّسا َن ِم َن ال َف ِم‬ َ ‫ش‬ َ ‫ب الْ َكْب‬ ُ ‫ض ِر‬ ْ َ‫وإِنَّا لَ ِم َّما ن‬
b – Velâyet için. l – ‫’ على‬nın mürâdifi olarak.
 01.  Zerkeşî, el-Burhân fî Ulûmu’l-Kur’ân  02.İbnu Hişâm, Muğni’l-Lebîb (Mısır: 1302),
(Beyrut: trs.), s. 339 vd. s. 318-322.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 44


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

}...‫ص ْرنَاهُ ِم َن الْ َق ْوِم‬


َ َ‫{ون‬
َ Enbiyâ, 21/77
putperestler) o beldeye uğramışlar-
m – Fasl. İki zıd şeyin ikincisine da- dır.” (Furkân 25/40)
hil olur. 2– ‫ أخذ‬: Aldı.03 Tuttu. Elde etti. Helâk
}...‫صلِ ِح‬ ِ ِ
ْ ‫واللَّهُ يـَْعلَ ُم ال ُْم ْفس َد م َن ال ُْم‬...{
َ Bakara, etti. Yok etti. Öldürdü. Kahretti. Ga-
lebe etti. Alıkoydu. Esir aldı. Hapsetti.
2/220
Muâheze etti. Cezalandırdı.
n – Gâye olarak.
ِ ‫ذلك الْم‬ ِ ‫ على‬: Kınadı. Tenkid etti. Mâni oldu.
.‫وضع‬ َ َ ‫َرأَيـْتُه من‬ Menetti. Taahhüt etti. Yüklendi.
o – Umûm üzerine tansîs olarak. Bu ِ
da zâiddir.
‫ص ِري‬ ْ ِ‫َخ ْذ ُْت َعلَى َذل ُك ْم إ‬ َ ‫َوأ‬
“...ve bu ahdimi yüklendiniz mi?”
.‫َما جاءَِن ِمن َر ُج ٍل‬
(Âl–i imrân 3/81)
ö – Tevkîdü’l-umûm manasına. Bu
‫َخ َذ َعلَْي ُكم َّم ْوثًِقا ِّم َن اللّ ِه‬
َ ‫قَ ْد أ‬
da zâiddir.
“...Allah adına sizden söz aldığını...”
.‫َحد‬ٍ ‫ما جاءِن ِمن أ‬
َ َ (Yûsuf12/80)
el-Burhân’da, ‫ من‬harf-i cerine şu
3– ‫ أ ّدى‬: Ödedi. Edâ etti.04 Yerine ge-
mana da ilave edilmektedir.01
tirdi.
Mülâbese manasına.
‫ إلى‬: Ulaştırdı. Götürdü.
}...‫ض‬ ٍ ‫ض ُه ْم ِم ْن بـَْع‬ ِ ِ
ُ ‫ات بـَْع‬
ُ ‫ {ال ُْمنَاف ُقو َن َوال ُْمنَاف َق‬Tevbe, ِ َ ‫اب من إِن تَأْمْنه بِِقنطَا ٍر يـؤِّد ِه إِلَي‬
ِ ِ ِ
ُ‫ك َومنـْ ُه ْم َم ْن إِن تَأ َْمْنه‬ ْ َُ َُ ْ َ َ‫َوم ْن أ َْه ِل الْكت‬
9/67 ‫ت َعلَْي ِه قَائِ ًما‬ ِ ِ
َ ‫ك إِالَّ َما ُد ْم‬ َ ‫بِدينَا ٍر الَ يـَُؤِّده إِلَْي‬ 45
Harf-i Cerlerin Kuran-ı Kerim’de “Ehl–i kitaptan öylesi vardır ki, ona
Geçen Fiillere Farklı Manalar Ka- yüklerle mal emanet bıraksan, onu
zandırması sana noksansız iade eder. Fakat on-
1 – ‫ أتى‬: Geldi.02 Yaptı. lardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar
‫ ب‬: Getirdi. emanet bıraksan, tepesine dikilip dur-
‫ورٍة ِم ْن ِمثْلِ ِه‬
َُ‫س‬ ِ‫فَأْتُوا ب‬ mazsan onu sana iade etmez.” (Al–i
“Haydi onun benzeri bir sûre geti- imrân 3/75)
rin.” (Bakara 2/23) 4– ‫ أفك‬: Yalan söyledi.05 İftira etti.
‫ على‬: Uğradı. Rastladı. Karşılaştı. Bi- Aldattı.
tirdi. Sonuna vardı. Helak etti. ‫ عن‬: (Görüşünden) vazgeçirdi. Çevir-
‫َصنَ ٍام َلُ ْم‬ ٍ di. Sapıttı.Yalancı etti.
ْ ‫فَأَتـَْوا َعلَى قـَْوم يـَْع ُك ُفو َن َعلَى أ‬
“Orada kendilerine mahsus bir ta- ‫قَالُوا أ َِجْئتـَنَا لِتَأْفِ َكنَا َع ْن ِآلَتِنَا‬
kım putlara tapan bir kavme rastladı- “Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek
lar.” (A’râf 7/138) için mi bize geldin? dediler.” (Ahkâf
‫ولقد أتوا على القرية‬ 46/22)
“(Rasûlüm) andolsun (bu Mekkeli  03.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:
1301), I, 363.
 01.  Zerkeşî, el-Burhân fî Ulûmu’l-Kur’ân  04.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:
(Beyrut: trs.), s. 415 vd. 1301), IV, 300.
 02.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI,  05.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979),
2261. IV,1572.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 45


Tahsin Deliçay

5– ‫ أمن‬: Emin oldu. Güvenli oldu. du.


Korkmadı.01 ‫ عن‬: Yerine geçti.
‫ على‬: İtimat etti. Güvendi. ٍ ‫الَ َْت ِزي نـَْفس َع ْن نـَْف‬
ً‫س َشْيئا‬ ٌ
‫ف‬
َ ‫وس‬
ُ ُ‫ك الَ تَأ َْمنَّا َعلَى ي‬ َ َ‫َما ل‬ “...kimse, kimse yerine bir şey öde-
“Sana ne oluyor da Yûsuf hakkında yemez.” (Bakara 2/48,123)
bize güvenmiyorsun.” (Yûsuf 12/11) 10. ‫ تجاوز‬: Geçti. Aştı. Öne geçti.
6– ‫ آمن‬: Emniyette oldu. Emin kıldı. ‫ عن‬: Bağışladı. Müsâmaha etti. Göz
‫ب‬: İnandı. Tasdik etti. Güvendi. 02 yumdu. Affetti.06
ِ ‫الَّ ِذين يـُْؤِمنُو َن بِالْغَْي‬
‫ب‬ ‫جاوُز َعن َسيِّئَاتِِ ْم‬
َ َ‫َونـَت‬
َ
“Onlar gayba inanırlar.” (Bakara “...ve günahlarını bağışlayacağı-
2/3) mız...” (Ahkâf 46/16)
7– ‫ بدا‬: Zuhur etti. Ortaya çıktı. Gö- 11. ‫ جاء‬: Geldi.07 Yaptı. İndi. Meydana
ründü. Zahir oldu. Açık oldu. Kıra ve geldi. Gerçekleşti. Vârid oldu.
çöle çıktı.03 Bâdiyede ikamet etti. ‫ ب‬: Getirdi.
ْ ِ‫ت ب‬
‫الَ ِّق‬ ِ
Birinin zihninde bir görüş peyda َ ‫اآل َن جْئ‬
oldu. “İşte tam şimdi gerçeği ortaya koy-
ِ ‫ُثَّ ب َدا َلم ِمن بـع ِد ما رأَوا ْالي‬
ٍ ‫ات لَيَس ُجنـُنَّهُ َح َّت ِح‬
‫ني‬ du.” (Bakara 2/71)
ْ َ ُ َ َ َْ ْ ُ َ
“Bu kadar delili gördükleri halde, ‫َن قَ ْد ِجْئتُ ُك ْم بِآيٍَة ِمن َّربِّ ُك ْم‬
ِّ ‫أ‬
46 sonra yine de Yûsuf’u bir süre için “Size Rabbinizden bir mucize getir-
zindana atma düşüncesi ağır bastı.” dim.” (Al.i imrân 3/49)
(Yûsuf12/35) 12. ‫ أحسن‬: Bir şeyi iyi ve güzel etti.08
8. ‫تاب‬ : Günahtan vazgeçti.04 Kendi- Bir şeyi bildi. Yüksek kum yığını üze-
sinden meydana gelen şeyden pişman rine oturdu.
oldu ve hatasından döndü. ‫ إلى‬: İyilik etti. Güzel bir şey verdi.
‫ على‬: Allah tevbesini kabul etti. Lütûfda bulundu
َ ‫َح َس َن اللَّهُ إِلَْي‬
‫ك‬ ِ ‫وأ‬
‫اب َعلَْي ُك ْم‬ ْ ‫َحسن َك َما أ‬
ْ َ
َ َ‫فـَت‬
“Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de
“Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş
(insanlara) iyilik et.” (Kasas 28/77)
olur.” (Bakara 2/54
9. ‫ جزى‬: Ödedi. Yetti. İhtiyaç bırak-
madı. Fayda verdi. Mükâfatlandırdı.05 ‫ ب‬: İyilik etti. Güzel bir şey verdi. Lü-
tufda bulundu.
Karşılığını verdi. Mukâbelede bulun-
‫َح َس َن يب‬
ْ ‫َوقَ ْد أ‬
 01.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
1986), s. 30. “Doğrusu Rabbim bana çok şey
 02.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), V, lûtfetti.” (Yûsuf 12/100)
2071.
 03.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:  06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III, 870.
1301), IV, 304.  07.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
 04.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), I, 91. 1986), s. 146.
 05.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:  08.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
1301), IV, 314. 1986), s. 170.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 46


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

13 – ‫ حكم‬: Hüküm sürdü. Yönetti. mi korkuyorlar?” (Nûr 24/50)


İdare etti. Menetti.01 Ata gem taktı. 17 – ‫ حاق‬: Ovdu.
‫ ب‬: Hükmetti. ‫ ب‬: Kuşattı. Sardı. Düşürdü. İsabet
‫أَ ْن َْت ُك ُموا بِال َْع ْد ِل‬ etti.05
“...adaletle hükmetmenizi...” (Nisâ ‫السيِّ ُئ إَِّل بِأ َْهلِ ِه‬
َّ ‫يق ال َْمك ُْر‬ ِ
ُ ‫َوَل َي‬
4/58) “Hâlbuki fena düzen, ancak sahibi-
14 – ‫حل‬ ّ : Helal ve mübah oldu. Muh- nin başına geçer.” (Fâtır 35/43)
rim ihramdan çıktı. Bir yere inip kon- 18 – ‫ خسف‬: Ay tutuldu.06 Yer bat-
du. Yerleşti. Edası gerekli oldu. Evlen- tı. Çöktü. Su çekildi. Eksildi. Acıktı.
me câiz oldu. Çözdü.02 Eritti. Hastalıktan iyileşti. Zayıfladı. Yırtıldı.
‫ على‬: İndi.(Öfke gazap) gelmek. Yırttı. Kesti. Birine hoşlanmadığı ka-
‫يم‬ ِ ِ ِ çındığı şeyi yükledi.
ٌ ‫اب ُّمق‬ ٌ ‫َوَي ُّل َعلَْيه َع َذ‬
“... ve sürekli bir azabın kimin başına ‫ ب‬: Yere batırdı. Yere göçürdü.
‫ض‬ ِِ ِ
ineceğini...” (Hûd 11/39) َ ‫ف اللّهُ ب ُم األ َْر‬ َ ‫أَن يَْس‬
15 – ‫ أحاط‬: Duvar yaptı. Korudu. Hi- “...Allah’ın kendilerini yere geçirme-
maye etti. Görüp gözetti. Üzerine aldı. yeceğinden...” (Nahl 16/45)
‫ب‬: Bir işi bütün yönleriyle bilip kav- 19 – ‫ خضع‬: Boyun eğdi.07 Eğilip bü-
radı.03 Muttalî oldu. Kuşattı. Helâk küldü.
oldu. Menetti. ‫ ب‬: Yumuşak edalı konuştu. 47
ِ ِ ِ ‫ض ْع َن بِالْ َق ْوِل‬
ُ‫ت به َخطيئَتُه‬ ْ َ‫َحاط‬ َ ‫َوأ‬ َ ْ‫فَ َل َت‬
“...kötülüğü kendisini çepeçevre ku- “...çekici bir eda ile konuşmayın.”
şatırsa...” (Bakara 2/81) (Ahzâb 33/32)
ِ ِ ِِ ِ ِ ٍ ِ ِ
َ‫َوالَ ُييطُو َن ب َش ْيء م ْن ع ْلمه إالَّ بَا َشاء‬ 20 – ‫ أخلد‬: Geç kocadı. Bekâsını de-
“O’nun bildirdiklerinin dışında in- vam ettirdi. Kalıcı kıldı. Ebedî yaşattı.
sanlar O’nun ilminden hiç bir şeyi tam ‫ إلى‬: Bir şeye meyletti.08 Saplandı. Sa-
olarak bilemezler.” (255) kin ve rahat oldu. Alıştı. Bel bağladı.
16 – ‫ حاف‬: Baba çocuğunun bazısını ‫ض‬ِ ‫َخلَ َد إِ َل األ َْر‬ ِ
ْ ‫َولَكنَّهُ أ‬
kayırdı. “Fakat o, dünyaya saplandı...”
‫ على‬: Zulmetti.04 (A’râf 7/176)
ِ
ُ‫يف اللَّهُ َعلَْي ِه ْم َوَر ُسولُه‬
َ ‫أ َْم َيَافُو َن أَن َي‬ 21 – ‫ تخلّف‬: Geride bıraktı. Aklı geliş-
“…Yahut Allah ve Resûlünün kendi- medi. Ögrenci sınıfını geçemedi.
lerine zulüm ve haksızlık edeceğinden ‫ عن‬: Geri kaldı.09 Gitmedi. Yerinde
 01.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:  05.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
1986), s. 181. 1986), s. 196.
 02.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), IV,  06.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:
1672. 1301), III, 137.
 03.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,  07.  Zebîdî, Tâcu’l-Arûs (Mısır: 1888), V, 319.
1121.  08.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 469.
 04.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), IV,  09.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), IV,
1347. 1358.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 47


Tahsin Deliçay

oturup kaldı. “Allah hemen onların aydınlığını gi-


ِ‫ول اهلل‬ِ ‫أَ ْن يـتَخلَّ ُفوا َعن رس‬ derir...” (Bakara 2/17)
َُ ْ ََ
“...Allah’ın Resûlünden geri kalma- 26 – ‫ رغب‬: Bir şeyi sevip diledi. Öz-
ları...” (Tevbe 9/120) ledi. Üzerine pek düştü. Hırs gösterdi.
22 – ‫ خلى‬: Boş oldu. Boşaldı. Tek ba- ‫ عن‬: Yüz çevirdi.05 Vazgeçti.
‫يم‬ ِ ِ ِ َّ ِ
şına kaldı. Geçip gitti. Öldü. َ ‫ب َع ْن ملة إبـَْراه‬
ُ ‫َوَمن يـَْر َغ‬
‫ ل‬: Bir işi yalnız başına yaptı. “İbrahim’in dininden kim yüz çevi-
Temâyül gösterdi. Teveccüh etti. rir...” (Bakara 2/130)
‫يَْ ُل لَ ُك ْم َو ْجهُ أَبِي ُك ْم‬ 27 – ‫ ركض‬: Koştu ve sürat yaptı. At
“...babanızın teveccühü yalnız size seğirtsin diye binen ayaklarıyla tepti.
06

kalsın.” (Yûsuf 12/9) Vurdu. İtti. Kakıverdi.


‫ إلى‬: Baş başa kaldı.01 ‫ من‬: Kaçtı. Hezimete uğradı.
‫اطينِ ِه ْم‬
ِ ‫وإِ َذا خلَواْ إِ َل َشي‬
َ َْ َ ُ ‫ْسنَا إِ َذا ُهم ِّمنـَْها يـَْرُك‬
‫ضو َن‬ َ ‫َح ُّسوا بَأ‬
َ ‫فـَلَ َّما أ‬
“...şeytanları ile baş başa kaldıkla- “Onlar bizim baskınımızı hisseder
rında ise...” (Bakara 2/14) etmez derhal oralardan (azab bölge-
23 – ‫ دفع‬: Kuvvetle defedip, itip kak- sinden) kaçarlar.”(Enbiya 21/12)
tı.02 Uzaklaştırıp izâle etti. 28 – ‫ راود‬: Diledi.07 Kandırdı. Aldattı.
Ayarttı. Tuzağa düşürdü. Başvurdu.
‫ إلى‬: Mecbur etti. Geri verdi. Ulaştı.
48 Vardı.
Tartıştı.
‫ عن‬: Kadını nefsi (zinâ) için istedi.
‫فَ ْادفـَعُواْ إِلَْي ِه ْم أ َْم َوا َلُ ْم‬
Kadın erkeği nefsi (zinâ) için istedi.
“...hemen mallarını kendilerine ve-
Birinden bir şey istedi. Yumuşak dav-
rin...” (Nisâ 4/6)
randı. Hoş geçindi.
24 – ‫دافع‬: Üzerine düştü. Rekabet
‫َوَر َاوَدتْهُ الَِّت ُه َو ِف بـَْيتِ َها َع ْن نـَْف ِس ِه‬
etti.
“Evinde bulunduğu kadın, onun
‫ عن‬: Müdafaa etti. Uzaklaştırdı.03 Hi-
nefsinden kâm almak istedi.” (Yûsuf
maye etti. Geciktirdi.
12/23)
ِ َّ ِ ِ
‫ين َآمنُوا‬ َ ‫إ َّن اللَّهَ يُ َداف ُع َع ِن الذ‬ 29 – ‫ راغ‬: Meyletti. Şaşırtmak için sü-
“Allah iman edenleri korur.” (Hac ratle sağa sola koştu. Tilkilik etti.
22/38)
‫ على‬: Yönelip vurdu.
25 – ‫ ذهب‬: Gitti. Geçti.04 Öldü. ِ ‫ضربًا بِالْيَ ِم‬ ِ َ ‫فـَرا‬
‫ني‬ ْ َ ‫غ َعلَْيه ْم‬ َ
‫ ب‬: Giderdi. Götürdü. İzâle etti.
“Bunun üzerine yanlarına gelip sağ
‫ب اللّهُ بِنُوِرِه ْم‬ َ ‫َذ َه‬ eliyle vurdu.” (Sâffât 37/93)
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI, ‫ إلى‬: Bir şeye gizlice meyletti.08
2330.
 02.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:  05.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), I, 137.
1955), VIII, 87.  06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,
 03.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut: 1080.
1955), VIII, 87.  07.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 478.
 04.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), I, 129.  08.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), IV,

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 48


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

‫غ إِ َل ِآلَتِ ِه ْم‬
َ ‫فـََرا‬ dırırlar.” (Hac 22/72)
“Yavaşça putlarının yanına vardı.” 34 – ‫ سفع‬: Bir şeye nişan alamet koy-
(Sâffât 37/91) du. Tokat attı. Kuş dövüştüğü kuşa
30 – ‫ تزاور‬: Ziyaretleşti.01 kanatlarıyla vurdu.
‫ عن‬: Meyletti. Yöneldi. Saptı. ‫ ب‬:Yakalayıp şiddetle çekti.05
ِ ‫ات الْيَ ِم‬ ِ ‫َّاصيَ ِة‬
ِ ‫لَنَس َفعا بِالن‬
‫ني‬ ْ ‫إِ َذا طَلَ َع‬
َ ‫ت تـََز َاوُر َع ْن َك ْهف ِه ْم َذ‬ ً ْ
“Doğduğu zaman mağaralarının sa- “...derhal onu alnından (perçemin-
ğına meyleder...” (Kehf 18/17) den) yakalarız...” (Alak 96/15)
31 – ‫ سأل‬: İstedi.02 Sadaka istedi. 35 – ‫ سقط‬: Düştü. Sukut etti.06
‫ عن‬: Sordu. ‫ في‬: Pişman oldu. Hata etti. Şaşırdı.
‫َوالَ تُ ْسأَلُو َن َع َّما َكانُوا يـَْع َملُو َن‬ Zelle, hata sâdır oldu.
ِ ِ
‫ط َف أَيْديه ْم‬ َ ‫َولَ َّما ُس ِق‬
“Siz onların yaptıklarından sorguya
çekilmezsiniz.” (Bakara 2/134, 141) “Pişman olup da...” (A’râf 7/149)
‫ ب‬: Sordu. 36 – ‫ سلق‬: Kaynattı. Koştu. Bağırdı.07
‫اسأ َْل بِِه َخبِ ًريا‬ Yüzdü. Vurdu. Dürttü.
ْ َ‫ف‬
“Bunu bir bilene sor.” (Furkân ‫ ب‬: Sözle incitti.
25/59) ‫ْسنَ ٍة ِح َد ٍاد‬
ِ ‫سلَ ُقوُكم بِأَل‬
َ
32 – ‫ س ّخر‬: İstemediği bir şeyi teklif “...sizi sivri dilleri ile incitirler.”
49
etti.03 Ücretsiz iş teklif etti. Zorla yap- (Ahzâb 33/19)
tırdı. Boyun eğdirdi. 37 – ‫ سلّم‬: Teslim etti. Teslim oldu.
‫ على‬: Musallat etti. Munkâd oldu.08 Hükme râzı oldu. Kur-
‫َس َّخَرَها َعلَْي ِه ْم َسْب َع لَيَ ٍال َوثََانِيَةَ أَيَّ ٍام‬ tardı.
“Allah onu, artarda yedi gece sekiz ‫ على‬: Selamladı. Musâfaha etti.
gün onların üzerine musallat etti.” ‫فَ َسلِّ ُموا َعلَى أَن ُف ِس ُك ْم‬
(Hâkka 69/7) “...kendinize (birbirinize) selam ve-
33 – ‫ سطا‬: At gemi azıya aldı. Su çok rin.” (Nûr 24/61)
olup taştı. Adımlarını seyrek atarak 38 – ‫ أسلم‬: Teslim oldu. İnkiyâd etti.
yürüdü. Müslüman oldu. Sulh yaptı. Sulha gir-
‫ ب‬: Üzerine atlayıp mağlup etti.04 di.09 Terk etti. Yardım etmeyi bıraktı.
‫ين يـَتـْلُو َن َعلَْي ِه ْم آيَاتِنَا‬ ِ َّ ِ ‫ ل‬: İşini havale etti. Ismarladı. Verdi.
َ ‫ادو َن يَ ْسطُو َن بالذ‬
ُ ‫يَ َك‬
“Onlar, kendilerine ayetlerimizi  05.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,
okuyanların neredeyse üzerlerine sal- 1230.
 06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,
1320. 1132.
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 674.  07.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), IV,
 02.  Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Arabiyyu’l-Esâsî 1497.
(Tunus: 1988), s. 600.  08.  Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Vasît (Kahire:
 03.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 680. 1960), I, 446.
 04.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:  09.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), IV,
1955), XIV, 383. 1952.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 49


Tahsin Deliçay

Teslim etti. “Ve onu işimde ortak kıl.” (Tâhâ


‫َسلَ َم َو ْج َههُ هلل‬ 20/32)
ْ‫أ‬
“...kendini Allah’a veren...” (Nisâ 41 – ‫ شفع‬: Çift yaptı.03 Çift gördü.
4/125) ‫ ل‬: Bir aracı ile müracaat etti. Şefa-
‫ إلى‬: İşini havale etti. Ismarladı. Verdi. atçi oldu. Yardım istedi. Yardım etti.
Teslim etti. Dilek diledi.
‫َوَمن يُ ْسلِ ْم َو ْج َههُ إِ َل اللَّ ِه‬ ‫فـََه ْل لَنَا ِم ْن ُش َف َعاءَ فـَيَ ْش َفعُوا لَنَا‬
“...kendini bütünüyle Allah’a veren “Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı
kimse...” (Lokmân 31/22) ki bize şefaat etsinler.” (A’râf 7/53)
39 – ‫ استوى‬: Birinin gençliği kemâle 42 – ‫ شهد‬: Hazır bulundu. Gözü ile
vardı01 (Tam yiğit oldu). Olgunlaş- gördü. Bildi. Muttalî oldu.
tı. İki şey birbirine eşit oldu. Düzgün ‫ على‬: Kesin olarak haber verdi.04
oldu. Aleyhte şahitlik etti.
‫ على‬: İstilâ etti. Hâkimiyeti üzerine ‫ َو َش ِه ُدواْ َعلَى أَن ُف ِس ِه ْم‬... ‫َش ِه ْدنَا َعلَى أَن ُف ِسنَا‬
aldı. Yükseldi. Üzerine çıktı. “Kendi aleyhimize şahitlik ederiz...
‫استـََوى َعلَى ال َْع ْر ِش‬ ve kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.”
ْ َّ‫ُث‬
(En’âm 6/130)
“Sonra Arş üzerine istiva buyurdu.”
‫ ب‬: Yemin etti.
(A’râf 7/54)
50 ٍ ‫أَ ْن تَ ْشه َد أَربع َشهاد‬
‫ات بِاللَّ ِه‬
‫ي‬
ِّ ‫ود‬ِ ‫ال‬ َ َ َ َْ َ
ُْ ‫ت َعلَى‬ ْ ‫استـََو‬
ْ َّ‫ُث‬
“...dört defa Allah adına yemin ve şa-
“...(gemi de) Cudi dağının üzerine
hitlik etmesi...” (Nûr 24/8)
yerleşti.” (Hûd 11/44)
43 – ‫ أشهد‬: Bir şeyi huzura getirtti.05
‫ إلى‬: Yöneldi. Kastetti.
‫ على‬: Şahitlik ettirdi. Şahit tuttu.
‫الس َم ِاء‬
َّ ‫استـََوى إِ َل‬ ْ َّ‫ُث‬
‫َويُ ْش ِه ُد اللّهَ َعلَى َما ِف قـَْلبِ ِه‬
“Sonra (kendine has bir şekilde) se-
“Hatta böylesi kalbinde olana (sa-
maya yöneldi.” (Bakara 2/29)
mimi olduğuna) Allah’ı şahit tutar.”
40 – ‫ أشرك‬: Ayakkabıya bağ taktı.02
(Bakara 2/204)
(Bir işte veya alışverişte başkasını
44 – ‫ أشار‬: Bal sağdı.
kendisine) ortak yaptı.
‫ إلى‬: İşaret etti.06
‫ ب‬: Ortak koştu.
‫ت إِلَْي ِه‬ْ ‫َش َار‬
َ ‫فَأ‬
ً‫َوالَ نُ ْش ِرْك بِِه َشْيئا‬
“Bunun üzerine Meryem çocuğu
“O’na hiç bir şeyi eş tutmayalım...”
gösterdi.” (Meryem 19/29)
(Al-i imrân 3/64)
45 – ‫أصر‬ ّ : At vs. bir şey dinlemek için
‫ في‬: Bir işe ortak etti. Bir işe dâhil etti.
kulağını dikti. Süratle koştu. Devenin
‫َوأَ ْش ِرْكهُ ِف أ َْم ِري‬
 03.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI, 1238.
2385.  04.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 494.
 02.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), IV,  05.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 494.
1594.  06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 704.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 50


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

sütü kurudu.
َ ‫ص ْرُه َّن إِلَْي‬ ِ
‫ك‬ ُ َ‫ال فَ ُخ ْذ أ َْربـََعةً م َن الطَِّْي ف‬
َ َ‫ق‬
‫ على‬: Bir işe asılıp ısrarla üzerinde “...Öyleyse, dört kuş tut. Onları
durdu.01 kendine alıştır...” (Bakara 2/260)
ِ ‫وَل ي‬
‫صُّروا َعلَى َما فـََعلُواْ َوُه ْم يـَْعلَ ُمو َن‬ َُْ 50 – ‫ ضرب‬: Vurdu. Rızık aramaya çık-
“Bir de onlar, işledikleri kötülük- tı.06 Hareket etti. (Nabız) attı. (Para)
lerde, bile bile ısrar etmezler.” (Al-i bastı. (Akrep) soktu. (Damar yaraya
imrân 3/135) vurup) acıttı. (Şeref) elde etti.
46 – ‫ صفح‬: Enli kıldı. Tek tek arz etti. ‫ ل‬: Darb-ı mesel söyledi. Payın bir
‫ عن‬: Yüz çevirdi.02 Affetti. kısmını kendisine ayırdı. İsnat etti.
‫اص َف ْح َعنـْ ُه ْم َوقُ ْل َس َل ٌم‬
ْ َ‫ف‬ ِ ‫ال لِلن‬
‫َّاس‬ ُ ‫ض ِر‬
َ َ‫ب اللّهُ األ َْمث‬ ْ َ‫َوي‬
“Şimdilik sen onlardan yüz çevir ve “...Allah insanlara misal getirir.”
size selam olsun de.” (Zuhruf 43/89) (İbrâhim 14/25)
47 – ‫ أصفى‬: Sâfileştirdi. Berraklaş- ‫ عن‬: Bir şeyden yüz çevirdi. Vazgeçti.
tırdı. şâirin şiiri tavuğun yumurtası Mâni oldu.
kesildi. Kadın çok cimâ ederek erkeğin ِّ ‫ب َعن ُكم‬
‫ص ْف ًحا‬ َ ‫الذ ْكَر‬ ُ ُ ‫ض ِر‬ْ َ‫أَفـَن‬
menisini bitirdi.
“...sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı
‫ ب‬: Seçti. Tercih etti.03 geçelim?” (Zuhruf 43/5)
ِ
َ ‫َص َفا ُك ْم َربُّ ُكم بِالْبَن‬
‫ني‬ ْ ‫أَفَأ‬ ‫ على‬: (Toprağı) sürdü. Kalktı. Kaçtı.
“(Ey müşrikler) Rabbiniz, erkek Tuttu. İşini bozdu. (Vergi) koydu. 51
çocukları sizin için ayırdı da...” (İsrâ ‫ني َع َد ًدا‬ِ ِ ِ ‫فَضربـنَا علَى آ َذانِِم ِف الْ َكه‬
َ ‫ف سن‬ ْ ْ َ ْ ََ
17/40)
“Bunun üzerine biz de o mağara-
48 – ‫ اصطنع‬: İyi yaptı. Allah yolunda da onların kulaklarına nice yıllar per-
yemek hazırladı. Dostlar için yemek
de koyduk (uykuya daldırdık). (Kehf
yaptı. Ziyafet tertip etti. Edeplendirdi.
18/11)
‫ ل‬: Seçti.04
‫ في‬: Ticaret veya gazâ için yurttan
‫ك لِنـَْف ِسي‬ َ ُ‫اصطَنـَْعت‬ ْ ‫َو‬ çıkmak. Gitmek. Uzaklaşmak. Tut-
“Seni kendim için elçi seçtim.” mak. Menetmek. (Suda) yüzmek. Üf-
(Tâhâ 20/41) lemek.
49 – ‫ صار‬: Çok ses çıkardı. Bir şeyi ‫ض‬ِ ‫ضَربُواْ ِف األ َْر‬ َ ‫إِ َذا‬
kesti. “...yeryüzünde sefere çıkan...” (Al-i
‫ إلى‬: Yüzünü bir şeye döndürüp yönel- imrân 3/156)
di. Yaklaştırdı. Meylettirdi.05
51 – ‫ اطّلع‬: Hurma çiçek açtı. Ağaç
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 711. yapraklandı. Göründü. Okçunun oku
 02.  Me’lûf Lewis, el-Muncîd (Beyrut: 1986),
s. 427. hedefin üzerinden geçti.07 Kustu.
 03.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI, ‫ على‬: Bildirdi. İzhar etti. Ansızın üze-
2402.
 04.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,  06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), I, 168.
1246.  07.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,
 05.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 717. 1254.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 51


Tahsin Deliçay

rine çıkageldi. ‫ على‬: Yardım etti. Galip getirdi. Kadri-


ِ‫وَما َكا َن اهللُ لِيُطْلِ َع ُكم َعلَى الْغَْيب‬ ni yükseltti. Bildirdi.
ْ َ
“Bununla beraber Allah size gay- ‫لِيُظْ ِهَرهُ َعلَى الدِّي ِن ُكلِّه‬
ِ
bı da bildirecek değildir.” (Al-i imrân “Bütün dinlerden üstün kılmak üze-
3/179) re...” (Tevbe 9/33, Fetih 48/28, Saf
52 – ‫طوع‬ ّ : İtaate geldi. İtaat ettirdi. 61/9)
‫ ل‬: Kolaylaştırdı.01 İyi gösterip yar- ‫فال يظهر على غيبه أحدا‬
dım edip teşvik etti. İzin verdi. Rızâ “Sırlarına kimseyi muttali kılmaz.”
gösterdi. (Cin 72/26)
ِ‫َخيه‬ِ ‫فَطََّوعت لَه نـ ْفسه قـْتل أ‬ 56 – ‫ عبأ‬: Hazırladı. Yapıp karıştırdı.
َ َ ُُ َ ُ ْ َ
“Nihayet nefsi onu, kardeşini öl- Doldurdu. Kayırdı.
dürmeye itti ve onu öldürdü.” (Mâide ‫ ب‬: Önem verdi.05
5/30) ‫َما يـَْعبَأُ بِ ُك ْم َرِّب‬
53 – ‫ أظفر‬: Bir şeye tırnak batırdı. 02
“...Rabbim size niye değer versin?”
‫ على‬: Galip getirdi. (Furkân 25/77)
‫ِمن بـَْع ِد أَ ْن أَظْ َفَرُك ْم َعلَْي ِه ْم‬ 57 – ‫ عدل‬: Adil oldu.06 İnsaf etti. Doğ-
“O sizi onlara karşı muzaffer kıldık- rulttu. Düzeltti. Meyletti.
tan sonra...” (Fetih 48/24) ‫ ب‬: şirk koştu. Eşit muamele etti.
52 54 – ‫ ظهر‬: Bir şey gizliyken açığa çık- Aralarını denk tuttu.
tı.03 Üzerine çıktı. ‫َوُه ْم بَِرِّبِ ْم يـَْع ِدلُو َن‬
‫ على‬: Gâlip oldu. Bir işe vâkıf oldu. “Çünkü onlar Rablerine eş tutuyor-
Yardım etti. lar.” (En’âm 6/150)
‫ف َوإِن يَظْ َه ُروا َعلَْي ُك ْم‬ َ َْ ‫ي‬ ‫ك‬ 58 – ‫ اعتذر‬: Özürlü, mazûr oldu.07
“Nasıl olabilir ki. Onlar size galip ‫ إلى‬: Mazeretinin kabulünü istedi.
gelselerdi.” (Tevbe 9/8) Özür diledi.
‫إِنـَُّه ْم إِن يَظْ َه ُروا َعلَْي ُك ْم‬ ‫يـَْعتَ ِذ ُرو َن إِلَْي ُك ْم‬
“Çünkü onlar eğer size muttali olur- “...size özür beyan edecekler.” (Tev-
larsa...” (Kehf 18/20) be 9/94)
55 – ‫ أظهر‬: Bir şeyi aşikâr kıldı. Orta- 59 – ‫عرض‬ ّ : Enli kıldı. Eşyayı müba-
08

ya çıkardı. İzhar etti. İlan etti. Öğle dele sureti ile sattı.
04

vaktine girdi. Öğle vaktinde gezdi. ‫ ب‬: Ondaki kusuru ifade eden bir söz
Sırtının arkasına koydu. Aldırmayıp söyledi.
ihmal etti.
 05.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III, 1986), s. 481.
1255.  06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), V,
 02.  Me’lûf Lewis, el-Muncîd (Beyrut: 1986), 1760.
s. 486.  07.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 738.
 03.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 730.  08.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
 04.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 732. 1986), s. 494.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 52


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

‫ِّس ِاء‬ ِ ِ ِ ِِ ْ ‫والَ جنَاح علَي ُكم فِيما عَّر‬


َ ‫ضتُم به م ْن خطْبَة الن‬ َ َ ْ َْ َ ُ َ ‫ضواْ َعلَْي ُك ُم األَنَ ِام َل ِم َن الْغَْي ِظ‬
ُّ ‫َوإِ َذا َخلَ ْواْ َع‬
“Böyle kadınlara evlenme isteğinizi “...kendi başlarına kaldıklarında da
üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda ve- size olan kinlerinden dolayı parmak-
bal yoktur...” (Bakara 2/235) larının uçlarını ısırırlar.” (Al-i imrân
60 – ‫ أعرض‬: Göründü. Bariz oldu. Bir 3/119)
şeyi enli kıldı. Enli oldu.
‫ عن‬: Bir şeyden yüz çevirdi.01 Bıraktı. 64 – ‫ عفا‬: Sildi.05 Silindi. Gizlendi. Bir
Terk etti. Alıkoydu. Menetti. şeyi çoğaltıp uzattı. Birine gelip iyilik
‫ضوا َعنـْ ُه َما‬ ِ
ُ ‫َعر‬
ْ ‫فَأ‬ ve lütuf istedi. Çok oldu, az oldu.
“...onlardan vazgeçin.” (Nisâ 4/16) ‫ عن‬: Affetti. Bağışladı. Bıraktı. Vaz
61 – ‫ اعترف‬: Bildi. Tanıdı (Devleti geçti.
vs.yi tanıyıp diplomatik ilişkide bulun- ‫َو َع َفا َعْن ُك ْم‬
du). Boyun eğdi. İtaat etti. “...ve sizi bağışladı.” (Bakara 2/187)
‫ ب‬: İtiraf etti. Günahını ikrar eyledi.02 65 – ‫ عكف‬: Etrafında toplandı. Me-
Bir şeye delâlet etti. netti.
‫آخ ُرو َن ْاعتـََرفُواْ بِ ُذنُوبِِ ْم‬
َ ‫َو‬ ‫ على‬: Bir şeye bağlandı.06 Ayrılmadı.
“Diğerleri ise günahlarını itiraf etti- ‫َصنَ ٍام َلُ ْم‬
ْ ‫يـَْع ُك ُفو َن َعلَى أ‬
ler...” (Tevbe 9/102) “Onlar kendilerine mahsus bir takım
62 – ‫ عشا‬: Gece ve gündüz iyi gö- putlara tapıyorlardı.” (A’râf 7/138) 53
remedi.03 Gözü dumanlı oldu. Gözü 66 – ‫ عمل‬: İş işledi.07 Yaptı. İcra etti.
dumanlı adamın yaptığı tuttuğu gibi Hareket etti. Tasarruf etti. Vergi top-
yapıp tuttu. Akşam yemeği yedirdi. ladı.
Yöneldi. ‫ على‬: Bir işi bitirmede, yerine getirme-
‫ عن‬: Yüz çevirdi. Vaz geçti. Görüşü de gayret etti. Valilik yaptı.
zayıf olup göremedi. ‫يَا قـَْوِم ْاع َملُوا َعلَى َم َكانَتِ ُك ْم‬
َّ ‫ش َع ْن ِذ ْك ِر‬
‫الر ْحَ ِن‬ ُ ‫َوَمن يـَْع‬ “Ey kavmim! Elinizden geleni ya-
“Her kim Rahman olan Allah’ın pın.” (En’âm 6/135, Hûd 11/93, Zü-
zikrinden yüz çevirirse...” (Zuhruf mer 39/39)
43/36) 67 – ‫ عمي‬: Adamın gözü sonradan kör
63 – ‫عض‬ ّ : Sıkı sarıldı. Zaman şiddetli oldu. 08
Gözü tamamen kör oldu. Kalbi
geldi. kör oldu. Saptı.
‫ على‬: Dişleri ile ısırdı.04 ‫ على‬: Bir şey karışık oldu. Gizli örtülü
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,  05.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:
1084. 1955), XV, 72.
 02.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), IV,  06.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:
1402. 1955), IX, 255.
 03.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:  07.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
1301), IV, 364. 1986), s. 519.
 04.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:  08.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:
1955), V, 188. 1301), IV, 369.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 53


Tahsin Deliçay

oldu. let verdiğimiz kimseye itaat etme...”


‫ت َعلَْي ِه ُم ْالَنبَاء يـَْوَمئِ ٍذ‬ ِ (Kehf 18/28
ْ َ‫فـََعمي‬
“İşte o gün onlara bütün haberler 72 – ‫ غلظ‬: Kalın, sert, katı ve iri ol-
körleşmiştir.” (Kasas 28/66) du.05 Bir şey şiddetli ve zor oldu. Yo-
ğun oldu. Kuvvetlendi. Buğday başak
68 – ‫عمى‬ ّ : Birini kör yaptı. Birini kör
verdi.
buldu.
‫ على‬: Karıştırdı.01 Gizleyip sakladı. ‫ على‬: Sert ve katı davrandı. Şiddetlen-
di.
‫ت َعلَْي ُك ْم‬ْ َ‫فـَعُ ِّمي‬
‫َوا ْغلُ ْظ َعلَْي ِه ْم‬
“...bu size gizli tutulmuşsa...” (Hûd
11/28) “Onlara karşı sert davran.” (Tevbe
9/73, Tahrîm 66/9)
69 – ‫ أغرى‬: İnsanların arasını bozdu.
Fitne vs. sokarak birbirlerine kattı. 73 – ‫ فتح‬: Açtı.06 Bir şeyi açıp geniş-
letti. Aradaki anlaşmazlığı hükme bağ-
‫ ب‬: Teşvik ve tahrik etti. Kışkırttı.
Üzerine saldı.02 ladı.

‫َّك بِِ ْم‬ ‫ على‬: Öğretti. Yol gösterdi. İrşad etti.


َ ‫لَنـُْغ ِريـَن‬
Yardım ve imdat etti.
“...seni onlara musallat ederiz...”
(Ahzâb 33/60) ‫أ َُتَ ِّدثُونـَُهم ِبَا فـَتَ َح اللّهُ َعلَْي ُك ْم‬
70 – ‫ غفل‬: Bir şeyi örttü. Unutmaksı- “Allah’ın size açtığı hakikatleri tu-
54 zın ihmal sebebiyle terk etti. tup onlara söylüyorsunuz?” (Bakara
2/76)
‫ عن‬: Unutmaksızın ihmal etti. Gaflet
etti. Sehiv sebebiyle terk etti.03 74 – ‫ فتن‬: Madeni ateşte eritti.07 Bir
‫َسلِ َحتِ ُك ْم َوأ َْمتِ َعتِ ُك ْم‬ kimseye görüş veya dininden vazgeç-
ْ ‫لَ ْو تـَ ْغ ُفلُو َن َع ْن أ‬
mesi için eziyet ve işkence etti. Birini
“...siz silahlarınızdan ve eşyanızdan
saptırdı, azdırdı. Bir şeyi yaktı. Tecrü-
gafil olsanız...” (Nisâ 4/102)
be etti. Sınadı. Fitneye düştü. Birini
71 – ‫ أغفل‬: İhmal etti. Terketti. Gaflet
fitneye düşürdü. Aklını çaldı. Gönlünü
etti.04 Nişan koymadı. Gafil diye isim-
çaldı. Bir şey kalbe hoş gelip şaştı.
lendirdi. Boş vaktini aramayıp, meşgu-
liyet anında sordu. ‫ عن‬: Görüşünden vazgeçirdi.

‫ عن‬: Birini gafil kıldı. Dikkatini, ilgisi- ...‫ك‬ َ ‫َنزَل اللّهُ إِلَْي‬ َ ‫ض َما أ‬ َ ُ‫اح َذ ْرُه ْم أَن يـَْفتِن‬
ِ ‫وك َع ْن بـَْع‬ ْ ‫َو‬
ni başka yöne çevirip dağıttı. “...ve onlardan sakın ki Allah’ın sana
‫َوالَ تُ ِط ْع َم ْن أَ ْغ َف ْلنَا قـَْلبَهُ َع ْن ِذ ْك ِرنَا‬ indirdiği hükümlerin bazısından seni
şaşırtmasınlar.” (Mâide 5/49)
“Bizi anmak hususunda kalbine gaf-
75 – ‫فر‬ّ : Kaçtı. Sürat yaptı. Koştu.
08
 01.  Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Arabiyyu’l-Esâsî
(Tunus: 1988), s. 870.  05.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:
 02.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI, 1301), II, 410.
2445.  06.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:
 03.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak: 1301), I, 247.
1301), IV, 26.  07.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
 04.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut: 1986), s. 559.
1955), XI, 497.  08.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 54


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

Av tilkilik edip şuraya buraya kaçıp la cimâ etti.04


saptı. Denendi. Sınandı. ٍ ‫ض ُك ْم إِ َل بـَْع‬
‫ض‬ َ ْ‫َوقَ ْد أَف‬
ُ ‫ضى بـَْع‬
‫ إلى‬: Sığındı. “...bundan önce birbirinizle kaynaş-
‫فَِفُّروا إِ َل اللَّ ِه‬ tınız.” (Nisâ 4/21)
“O halde Allah’a koşun.” (Zâriyat 80 – ‫فوض‬ ّ : Kadını mihirsiz aldı. Ye-
05

51/50) rini tuttu.


76 – ‫ فرض‬:Kesti.01 Takdir etti. Tayin ‫ إلى‬: Bir kimseyi bir işe yetkili kıldı.
etti. Düşünüp tasavvur etti. Ulûfe ver- Havale etti. Bir işi bir kimseye ihale ve
di. Hayvan yaşlandı. Ferâiz fennini bil- sipariş etti.
di. Genişledi. Bollaştı. ‫ض أ َْم ِري إِ َل اللَّ ِه‬
ُ ‫َوأُفـَِّو‬
‫ على‬:Farz kıldı. “Ben işimi Allah’a havale ediyo-
ِ
‫ك الْ ُق ْرآ َن‬ َ ‫إِ َّن الَّذي فـََر‬
َ ‫ض َعلَْي‬ rum.” (Mü’min 40/44)
“Sana o Kur’an (ile ameli) farz kılan 81 – ‫ أفاء‬: Gölge yayıldı. Döndürdü.06
Allah...” (Kasas 28/85) ‫ على‬: Ganimetlendirdi. Ganimet ve
77 – ‫ فرط‬: Galip oldu. Çabuk oldu. hediye yaptı.
ِ
Süratli davrandı. Geçti.02 Tanesini َ ‫مَّا أَفَاءَ اللَّهُ َعلَْي‬
‫ك‬
ayırdı. “Allah’ın size ganimet olarak verdi-
‫ على‬: Ezâ verdi. Haddi mütecaviz söz ğini...” (Ahzâb 33/50)
söyledi. 55
82 – ‫ أفاض‬: Bir kimse su dökündü.
‫اف أَن يـَْف ُر َط َعلَيـْنَا‬‫ن‬َ ‫ا‬ ‫ن‬
َّ
ُ َ َ ََ ‫ـ‬ ‫ن‬ِ
‫إ‬ ‫ا‬ ‫ن‬
َّ‫ـ‬ ‫ب‬
‫ر‬ Kabı taşıncaya kadar doldurdu. Aşırdı.
“Rabbimiz! Doğrusu biz, onun bize Aktardı. Allah hayrı çoğalttı.
aşırı derecede kötü davranmasından ‫ في‬: Lakırdı vs.ye daldı.
endişe ediyoruz...” (Tâhâ 20/45) ‫يضو َن فِ ِيه‬ ِ
ُ ‫إِ ْذ تُف‬
78 – ‫ فرغ‬: Boş oldu. Boşalttı. Öldü.03 “...o işe daldığınız zaman...” (Yûnus
‫ ل‬: Yöneldi Kastetti. İlgilendi. 10/61)
‫َسنـَْف ُرغُ لَ ُك ْم أَيـَُّها الثـََّق َل ِن‬
‫ على‬: İkram etti. Su serpti.
“Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ‫يضوا َعلَيـْنَا ِم َن ال َْم ِاء‬ِ
ُ ‫أَ ْن أَف‬
ele alacağız.” (Rahmân 55/31) “Suyunuzdan biraz da bize dökün...”
79 – ‫ أفضى‬: Bir yer geniş oldu. Boş (A’râf 7/50)
oldu. Genişletti. Boşalttı. Boşluğa çık- ‫ من‬: Hacılar Arafat’tan Mina’ya indi.07
tı. Fakir ve muhtaç oldu. Gitti.
‫ إلى‬: Birine vardı. Ulaştı. Adam kadın- ٍ َ‫ضتم ِمن عرف‬ ِ
‫ات‬ ََ ْ ْ ُ ْ َ‫فَإ َذا أَف‬
1301), II, 112.  04.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI,
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III, 2455.
1097.  05.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:
 02.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak: 1301), II, 353.
1301), II, 391.  06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), I, 63.
 03.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:  07.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,
1301), III, 115. 1099.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 55


Tahsin Deliçay

“Arafat’tan indiğinizde...” (Bakara “Onların yaptıkları her bir (iyi) işi


2/198) ele alırız...” (Furkân 25/23)
83 – ‫ اقتبس‬: Birinden ateş istedi. Ateş 87 – ‫ قصد‬: Bir şeye teveccüh ve az-
yaktı. Ateş aldı. (İbare,metin vs.) İk- metti. Yöneldi. Yol düz oldu. Boyun
tibas etti. eğdi. Bir şey kırdı.05 şair kaside yazdı.
‫ من‬: İstifade etti.01 ‫ في‬: Yürüyüşünde mutedil, doğru,
ِ
‫س م ْن نُوِرُك ْم‬ ِ düzgün oldu. Nafakada ne israf ne de
ْ ‫نـَْقتَب‬
“...nurunuzdan bir parça ışık ala- cimrilik etmeyip mutedil oldu. Adalet-
lım...” (Hadîd 57/13) le hükmetti.
‫ك‬ ِ ْ‫واق‬
َ ِ‫ص ْد ِف َم ْشي‬
84 – ‫ أقبل‬: Geldi.02 Yakından geldi. َ
Önüne aldı. Yapıştı. Sağlam tuttu. Bol “Yürüyüşünde tabii ol.” (Lokmân
oldu. Cahil iken arif ve bilgin oldu. 31/19)
‫ على‬: Önem verdi. Çalıştı. Gerekli 88 – ‫قص‬ ّ : Atın gebeliği belirdi. Bir
olup aldı. Bir şeye başlayıp devam etti. şeyi kesti. Kırktı. Kulakların etrafını
kesti. Ölüm birine yakın oldu. İzini ta-
Yöneldi.
kip etti.
‫َوأَقـْبـَلُوا َعلَْي ِه ْم‬
‫ على‬: Birine bir haber anlatıp bildirdi.06
“(Yûsuf’un kardeşleri) onlara döne-
‫ك‬ َ ‫ص ُه ْم َعلَْي‬ ِ َ ‫ورسالً قَ ْد قَصصنَاهم علَي‬
rek...” (Yûsuf 12/71) ْ‫ص‬ ُ ‫ك من قـَْب ُل َوُر ُسالً َلْ نـَْق‬ َْ ُْ ْ َ ُ َُ
56 “Bir kısım peygamberleri sana daha
85 – ‫ ق ّدر‬: Miktarını beyan etti. Bir
önce anlattık, bir kısmını ise sana an-
şeyi hazırladı. Planladı. Rızkı taksim
latmadık.” (Nisâ 4/164)
etti. Tazim etti.03 Boynu kısa oldu.
89 – ‫ قضى‬: Yerine getirdi. (Hacetini
‫ على‬: Bir şeye güç yetti. Takdir ve
giderdi. Emretti. Hükmetti.07 Beyan
hükmetti.
etti. Bildirdi. Sağlam bir şekilde yaptı.
‫الَ يـَْق ِد ُرو َن َعلَى َش ْي ٍء ِمَّا َك َسبُوا‬
‫ على‬: Öldürdü. Aleyhinde hükmetti.
“Bunlar kazandıklarından hiç-
‫ضى َعلَْي ِه‬ َ ‫وسى فـََق‬َ ‫فـََوَكَزهُ ُم‬
bir şeye sahip olamazlar.” (Bakara
“Musa da düşman tarafından olanı
2/264)
yumrukla öldürdü.” (Kasas 28/15)
‫الَ يـَْق ِد ُر َعلَ َى َش ْي ٍء‬
‫ك‬ َ ُّ‫ض َعلَيـْنَا َرب‬ِ ‫لِيـَْق‬
“...hiçbir şeye gücü yetmeyen...”
“Rabbin bizim işimizi bitirsin.”
(Nahl 16/75, 76)
(Zuhruf 43/77)
86 – ‫ قدم‬: Bir memlekete geldi. Girdi.
90 – ‫ قال‬: Konuştu.08 Söyledi.
‫ إلى‬: Bir işi ele aldı. Yöneldi.04
‫ على‬: İftirâ attı. Yalan söyledi.
‫َوقَ ِد ْمنَا إِ َل َما َع ِملُوا ِم ْن َع َم ٍل‬
 05.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 524.
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III, 960.  06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,
 02.  Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Arabiyyu’l-Esâsî 1051.
(Tunus: 1988), s. 964.  07.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI,
 03.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 786. 2463.
 04.  Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Vasît (Kahire:  08.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:
1960), II, 719. 1955), XI, 572.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 56


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

‫ب‬ ِ ِ 95 – ‫ ألهى‬: Bir şeyi acizliğinden terk


َ ‫َويـَُقولُو َن َعلَى اللّه الْ َكذ‬
“Onlar (bile bile) Allah’a iftira edi- etti. Meşgul etti.05 Saz vs. şeyler din-
yorlar.” (Al-i imrân 3/75, 78) leyerek oyalandı. En güzel armağanı,
bahşişi verdi.
91 – ‫ قام‬: Ayak üzerinde kaldı. Kalk-
‫ عن‬: Meşgul edip unutturdu. Oyaladı.
tı.01 Dikildi. Düzeldi. Hak zahir ve sa-
bit oldu. Yükseldi. Yerine geçti (naib ‫ال َّل تـُْل ِهي ِه ْم ِتَ َارةٌ َوَل بـَْي ٌع َعن ِذ ْك ِر اللَّ ِه‬
ٌ ‫ِر َج‬
oldu). “Onları ne ticaret ne de alışverişin
kendilerini Allah’ı anmaktan alıkoy-
‫ ب‬: Bir işi yaptı. Yürüttü. İşi üzerine
madığı insanlardır.” (Nûr 24/37)
aldı.
96 – ‫ متع‬: Boşanan kadına müt’a ver-
‫َّاس بِال ِْق ْس ِط‬
ُ ‫وم الن‬
ِ
َ ‫ليـَُق‬ di. Uzattı.06 Ömrünü uzattı.
“...insanların adaleti yerine getirme-
‫ ب‬: Faydalandırdı.
leri için...” (Hadîd 57/25)
‫اجا ِمنـْ ُه ْم‬ ِِ ِ َ ‫َّن َعيـْنـْي‬
ً ‫ك إ َل َما َمتـَّْعنَا به أ َْزَو‬ َ َّ ‫الَ تَُد‬
92 – ‫ كتب‬: Yazdı.02 Telif etti. Tulum
“O kafirlerden bir takımını fayda-
vs.yi iki sırım ile dikti.
landırdığımız şeylere sakın gözünü
‫ على‬: Farz kıldı.
dikme.” (Hicr 15/88, Tâhâ 20/131)
ُ َ‫ب َعلَْي ُك ُم ال ِْقت‬
‫ال‬ َ ‫ت‬
َ ‫ك‬
َ 97 – ‫ م ّد‬: Bir şeyi yaydı. Gündüzün
“...savaş size farz kılındı.” (Bakara aydınlığı yayıldı. Döşedi. Uzattı. Al-
2/216) lah ömrünü uzun kıldı.07 Devam etti.
57
93 – ‫ استكثر‬: Bir şeyi çok saydı. Çok Arttırdı Birine mühlet verdi. Çekti.
buldu. Çoğu istedi. Bir şeyi çekip sündürdü. Birine yardım
‫ من‬: Bir şeyi çok yaptı.03 etti.
ِ ‫ال‬
‫نس‬ ِ
ِْ ‫استَ ْكثـَْرُْت م َن‬ ِ ‫ إلى‬: Bir şeye göz dikti. Tamah etti.
ْ ‫قَد‬
“...Siz insanlarla çok uğraştınız...” Gözünü kaldırıp sıkıca baktı.
ِ ِِ ِ َ ‫َّن َعيـْنـْي‬
(En’âm 6/128) ‫اجا منـْ ُه ْم‬
ً ‫ك إ َل َما َمتـَّْعنَا به أ َْزَو‬ َ َّ ‫الَ تَُد‬
94 – ‫كف‬ّ : Kör oldu. Âmâ oldu. Top- “O kâfirlerden bir takımını fayda-
layıp biriktirdi.04 landırdığımız şeylere sakın gözünü
‫ عن‬: Bir işten vazgeçti. Geri durdu. dikme.” (Hicr 15/88, Tâhâ 20/131)
Birini bir işten alıkoydu. Menetti. 98 – ‫ مرد‬: Azıp hadde tecavüz etti.
‫َّار َوَل َعن ظُ ُهوِرِه ْم‬ ِِ Benzerlerini aştı. Irzına dokundu. Par-
َ ‫َل يَ ُكفُّو َن َعن ُو ُجوهه ُم الن‬
lattı.Yumuşattı.
“...ateşi ne yüzlerinden ne arkala-
‫ على‬: Bir şeye devam edip, onu huy
rından önleyebilecekleri...” (Enbiyâ
edindi.08
21/39)
ِ ‫وِمن أَه ِل الْم ِدينَ ِة مردوا علَى النـَِّف‬
‫اق‬
 01.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut: َ ُ ََ َ ْ ْ َ
1955), XII, 496.  05.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI,
 02.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak: 2487.
1301), I, 125.  06.  Me’lûf Lewis, el-Muncîd (Beyrut: 1986),
 03.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 803. s. 745.
 04.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:  07.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 537.
1955), IX, 301.  08.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 538.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 57


Tahsin Deliçay

“Hem de Medine halkından mü- ‫ على‬: Okudu.05 Yazdırdı. Dikte ettirdi.


nafıklıkta ısrar edenler var.” (Tevbe Üzerinden uzun müddet geçti.
9/101) ِ ‫فَ ِهي تُْلَى علَي ِه بكْرةً وأ‬
‫َص ًيل‬ َ َ ُ َْ َ
99 – ‫مر‬ ّ : Geçti. Gitti. Bir şey acı
01
“...Kendisine sabah akşam okun-
oldu. makta olan...” (Furkân 25/5)
‫ على‬: Uğradı. 104 – ‫تميّز‬  : Bir şey diğerlerinden üs-
‫أ َْو َكالَّ ِذي َمَّر َعلَى قـَْريٍَة‬ tün oldu. Ayrılıp çekildi.06
“Yahut o kimse gibi ki, bir şehre uğ- ‫ من‬: Parçalandı. Çatladı.
ramıştı.” (Bakara 2/259) ‫اد تََيـَُّز ِم َن الْغَْي ِظ‬
ُ ‫تَ َك‬
100 – ‫ امترى‬: Bir şeyi yerinden çıkardı. “Neredeyse cehennem, öfkesinden
‫ في‬: Şüpheye düştü. Tereddüt etti. çatlayacak.” (Mülk 67/8)
02

‫ِبَا َكانُوا فِ ِيه يَْتـَُرو َن‬ 105 – ‫ مال‬: Meyletti.07 Saptı. Sapıp
“...onların şüphe etmekte oldukları eğildi. Meyilli yaptı.
şeyi...” (Hicr 15/63) ‫ على‬: Zulmetti. Hamle yaptı. Hücuma
101 – ‫ مسح‬: Bulaşık vs.yi gidermek geçti.
için sildi.03 El ile izini giderdi. Yeri ölç- ً‫فـَيَ ِميلُو َن َعلَْي ُك ْم َميـْلَة‬
tü. Yalan söyledi. Elbise sert olduğun- “...üstünüze birden baskın yapsa-
dan dizin iç yüzlerini sürtüp pişirdi. lar.” (Nisâ 4/102)
58
‫ ب‬: Meshetti. Su veya yağda ovuştu- 106 – ‫ نزل‬: Yukarıdan aşağıya indi.
rarak sürdü. (Hacılar Mina’ya geldi. Bir yere ko-
ِ ِ ِ
‫فَ ْام َس ُحواْ ب ُو ُجوه ُك ْم َوأَيْدي ُك ْم‬ nakladı. Misafir oldu. Sefer yaptı. Yol-
“Yüzlerinize ve ellerinize sürün.” culuk yaptı.
(Nisâ 4/43) ‫ ب‬: İndirdi.08 Bir iş (hastalık vs.)
102 – ‫ أمكن‬: Birine bir iş mümkün ol- başa geldi.
‫ني‬ ِ ُّ ‫نـََزَل بِِه‬
du.04 ُ ‫وح ْالَم‬
ُ ‫الر‬
‫ من‬: Birini bir şeye gücü yeter kıldı. “O’nu Cebrail indirdi.” (Şuarâ
‫فَأ َْم َك َن ِمنـْ ُه ْم‬ 26/193)

“Allah onlara karşı sana imkan ve 107 – ‫ نصر‬: Yardım etti.09 Zafer verdi.
kudret vermişti.” (Enfâl 8/71) Verdi.
‫ من‬: Kurtardı.
103 – ‫ أملى‬: Allah birine mühlet verip
ömrünü uzattı.  05.  Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât (İstanbul:
1986), s. 721.
 01.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:  06.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:
1301), II, 137. 1955), V, 412.
 02.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:  07.  İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab (Beyrut:
1955), XV, 278. 1955), XI, 636.
 03.  Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Vasît (Kahire:  08.  Me’lûf Lewis, el-Muncîd (Beyrut: 1986),
1960), II, 867. s. 802.
 04.  Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Arabiyyu’l-Esâsî  09.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:
(Tunus: 1988), s. 1147. 1301), II, 148.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 58


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

ِ ِ “Onlar, işledikleri kötülükten bir-


َ ‫نص ُرِن م َن اللّه إِ ْن َع‬
ُ‫صْيتُه‬ ُ َ‫فَ َمن ي‬
“Ben Allah’a isyan ettiğim takdirde birini vazgeçirmeye çalışmazlardı.”
beni ondan kim kurtarabilir?” (Hûd (Mâide 5/79)
11/63) 112 – ‫ انتهى‬: Bir şey sona erdi.05 Sona
108 – ‫ انتصر‬: Zalime karşı geldi. Galip vardı.
geldi. Zafere nail oldu. ‫ عن‬: Vazgeçti.
‫ من‬: İntikam aldı. 01 ‫َوإِ ْن َلْ يَنتـَُهوا َع َّما يـَُقولُو َن‬
‫صَر ِمنـْ ُه ْم‬ “Eğer diyegeldiklerinden vazgeç-
َ َ‫َولَ ْو يَ َشاءُ اللَّهُ َلنـْت‬
“Allah dileseydi, onlardan intikam mezlerse...” (Mâide 5/73)
alırdı.” (Muhammed 47/4) 113 – ‫أهل‬ ّ : Ay göründü. Hilale bak-
06

109 – ‫ نعق‬: Karga öttü. Müezzin tı. Yeni hilal görünmekle ay başladı.
ezanda sesini yükseltti. Bir kimse sesini yükseltip bağırdı.
‫ ب‬: Çoban koyunlara bağırıp bir şey- ‫ ب‬: Bir nimetin yanında veya hoşuna
den menetti. Azarladı. 02 giden bir şey gördüğünde Allah zik-
ِ ِ ِ ِ ِ َّ ِ َّ riyle bağırdı, yani “Bismillah” dedi.
ً‫ين َك َف ُرواْ َك َمثَ ِل الذي يـَْنع ُق بَا الَ يَ ْس َم ُع إالَّ ُد َعاءً َون َداء‬
َ ‫َوَمثَ ُل الذ‬ Kurban kesilirken kesilen zâtın ismini
“Kâfirlerin hali, bağırıp çağırmadan
yüksek sesle söyledi.
başka bir şey duymayan hayvanlara
‫َوَما أ ُِه َّل بِِه لِغَ ِْي اللّ ِه‬
haykıran bir çobanın haline ne kadar
da benziyor.” (Bakara 2/171) “Allah’tan başkası adına kesileni...”
59
(Bakara 2/173)
110 – ‫ نقر‬: Deldi. Gaga ile delik açtı.
Dilin ucunu damağa yapıştırıp ıslık 114 ‫ وضع‬: Bir şeyi bir yere bıraktı. Bi-
rini zelil kıldı. Çabuk yürüdü. Parılda-
çaldı. Vurdu. Ayıpladı. 03

dı. Doğurdu.07 İftira etti. Dövdü.


‫ في‬: (Boru vs.ye) üfledi. Taşa yazı
‫ عن‬: Kaldırdı. Alacaklısından alacağı-
yazdı.
nın bir kısmı eksildi. Suçu üzerinden
‫فَِإ َذا نُِقَر ِف النَّاقُوِر‬
attı. Vazgeçti.
“O Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya.”
(Müddessir 74/8)
‫صَرُه ْم‬ ْ ِ‫ض ُع َعنـْ ُه ْم إ‬َ َ‫َوي‬
“Ağırlıklarını indirir...”(A’râf 7/157)
111 – ‫ تناهى‬: Bir şey sonuna vardı.
115 – ‫ تولّى‬: Geri döndü. Birine yar-
Sona erdi.
dım etti. Sevdi. Bir şeye bağlı kalıp de-
‫ عن‬: İnsanlar birbirini kötülükten alı-
vam etti. İşi üzerine aldı. Velî edindi.
koydu.04 Su sakin olup gölde durdu.
‫ عن‬: Yüz çevirip terk etti.08
Alıkoydu. Menetti. Yasağı kabul etti.
‫فـَتـََوَّل َعنـْ ُه ْم‬
ُ‫اه ْو َن َع ْن ُمن َك ٍر فـََعلُوه‬َ َ‫َكانُواْ الَ يـَتـَن‬
“...onlardan yüz çevirdi...” (A’râf
 01.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), II, 829.
 02.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak:  05.  Zebîdî, Tâcu’l-Arûs (Mısır: 1888), X, 380.
1301), III, 295.  06.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), V,
 03.  Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît (Bulak: 1852.
1301), II, 152.  07.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III,
 04.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), VI, 1300.
2517.  08.  Zebîdî, Tâcu’l-Arûs (Mısır: 1888), X, 400.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 59


Tahsin Deliçay

7/79, 93) yararlı olacağı ümidindeyiz.


116 – ‫ ونى‬: Yağmur yağdırdı. Elbise- Bu çalışmaya, sıfatların (ism-i fail,
nin yenini sığadı. Terk etti. Vazgeçti. ism-i mef’ul, mastar vs.) da ilave edi-
‫ في‬: Bir işte âciz ve gevşek oldu.01 lip, daha şumullü ve daha fazla lite-
Usandı. Yorgun ve bitkin oldu. ratür kazandırılarak, istifade alanının
ِ
‫َوَل تَنِيَا ِف ذ ْك ِري‬ genişletilebileceği kanaatindeyiz.
“Beni anmak hususunda gevşeklik Abstract
etmeyiniz.” (Tâhâ 20/42) [The prepositions which give
117 – ‫ يئس‬: Kadın kısır olma çağına different meanings to the verbs:
vardı. Bildi.02 Tanıdı.
the case of the Qur’an]
The verb has one meaning in the nomi-
‫ من‬: Ümidini kesti. Ümitsiz oldu. native case but it contains different mea-
‫اهلل إالَّ الْ َق ْوُم الْ َكافُِرو َن‬
ِ ‫اهلل إِنَّه الَ يايـئس ِمن رو ِح‬
ْ َ ْ ْ َْ َ ُ
ِ ‫والَ تَايـئسوا ِمن رو ِح‬
ْ َ ْ ُ َْ َ nings with the prepositions. In this study,
“...Allah’ın rahmetinden ümit kes- the verbs in the Qur’an, which change the
meyin. Çünkü kâfirler topluluğundan meaning with the prepositions are exami-
ned. Also the meaning of the verses of the
başkası Allah’ın rahmetinden ümit
Qur’an relating to this subject are given.
kesmez.” (Yûsuf 12/87)
Key words Verb, preposition, Qur’an,
Sonuç
change in meaning.
Bu çalışmamızda, harf-i cerlerin
Kaynakça
60 farklı manaları olduğunu ve bazı fiille-
Kur’ân-ı Kerîm
rin bir takım harf-i cerlerle kullanılmak
Abbâs Hasen, en-Nahvu’l-Vâfî, Ka-
suretiyle değişik anlamlar kazandığını
hire: trs.
tesbit ettik.
Birgivî, Takiyyuddîn Muhammed b.
Bu anlam değişikliği; bazen lâzım
Pîr Ali er-Rûmî, Avâmil (Mecmûatu’l-
(geçişsiz), bazen ta’diye (geçişli),
Mutûni’n-Nahviyye Maa’ş-Şurûhi
bazen mutâvaat (dönüşlü), bazen de
ve’l-Havâşî’nin içinde), İstanbul:
mücerred manasıyla hiç alakası ol-
1969.
mayan çok farklı anlamlar şeklinde
Cevherî, İsmail b. Hammâd, es-
tezâhür etmektedir.
Sıhâh Tâcu`l-Luğa ve Sıhâhu`l-
Kur’ân-ı Kerîmi baştan sona tara-
Arabiyye I-VI (th. Ahmed Abdulgafûr
mak suretiyle harf-i cerlerle manaları
Attâr), Beyrut: 1979.
değişen bütün fiillerin tespit edildiği
Çanga, Mahmut, Kur’ân-ı Kerîm Lü-
bu lügat çalışmamızla, Kur’ân-ı Kerîm
gati, İstanbul: 1989.
fiilleri ilgilenen kişilerin kolaylıkla isti-
el-Dahdâh, Antoine, Mu’cemu
fade edeceği bir hale gelmiştir. Ayrıca
Kavâidi’l-Arabiyyeti’l-Âlemiyye, Bey-
bu çalışmanın, Arap dilindeki fiiller
rut: 1990.
alanında çalışma yapanlar için kısmen
Fîrûzâbâdî, Mecduddîn Muhammed
 01.  Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Vasît (Kahire:
1960), II, 1058. b. Ya’kûb, el-Kâmûsu’l Muhît, Bulak:
 02.  Cevherî, es-Sıhâh (Beyrut: 1979), III, 993.

Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2, 2 (2012/2), s. 60


Harf-i cerlerin fiile anlam kazandırması

1301.
İbn Hişâm, Ebî Muhammed Abdil-
lah Cemâluddîn b. Yusuf b. Ahmed,
Muğni’l-Lebîb I-II, Mısır: 1302.
İbn Manzûr, Ebu’l-Fadl Cemâluddin
Muhammed b. Mükerrem, Lisânu’l-
Arab I- XVI, Beyrut: 1995.
Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Arabiyyu’l-
Esâsî, Tunus: 1988.
Komisyon, el-Mu‘cemu’l-Vasît Kahi-
re: 1960.
Me’lûf Lewis, el-Muncîd, Beyrut:
1986.
Râgıb el-İsfehanî, Hüseyin b. Mu-
hammed, el-Mufredât fi Garîbi’l-
Kur’ân, İstanbul: 1986.
Zebîdî, es-Seyyid Muhammed
Murtazâ el-Huseynî, Tâcu’l-Arûs, Mı-
sır: 1888.
61
Zerkeşî, Bedruddîn, el-Burhân fî
Ulûmu’l-Kur’ân, Beyrut: trs.

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 2, No. 2 (2012/2), p. 61

You might also like