You are on page 1of 22

3

UZAKTAN ALGILAMA

Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
 Uzaktan algılamanın prensipleri kapsamında ısıl ışınım fiziğini tanımlayabile-
cek ve cisimlerin ısıl özelliklerini açıklayabileceksiniz.
 Örneklerden yararlanma becerisi kapsamında ısıl uzaktan algılama uygula-
maları ile bu uygulamalarda kullanılan ısıl algılama sistemlerini açıklayabi-
leceksiniz.

Anahtar Kavramlar
• Isıl ışınım • Radyometrik sıcaklık
• Siyah cisim ışınımı • Isıl görüntüleme
• Kinetik sıcaklık • Isıl uzaktan algılama sistemleri

İçindekiler

• ISIL IŞINIM
• YERYÜZÜ CİSİMLERİNİN ISIL
ÖZELLİKLERİ
Uzaktan Algılama Isıl Uzaktan Algılama • ISIL GÖRÜNTÜ VE YORUMLAMASI
• ISIL ALGILAYICI SİSTEMLER VE
UYGULAMA ALANLARI
Isıl Uzaktan Algılama

ISIL IŞINIM
1800 yılında astronom Sir Frederick William Herschel’in elektromanyetik spekt-
rumun kızıl ötesi bölgesini keşfetmesiyle ısının yeni bir iletim yolu bulunmuştur.
Isıl kızıl ötesi bölgedeki elektromanyetik enerjinin uygun algılayıcılarla ölçülüp
iki boyutlu raster görüntü formatında kaydedilmesiyle termogram olarak adlan-
dırılan ısıl görüntüler elde edilmiştir. Bu görüntülerin elde edilmesinde yansıyan
Güneş ışığına ihtiyaç duyulmadığından güvenlik ve gözetleme amaçlı kullanılan
gece görüş sistemlerinin temel elemanı olmuşlardır. Bu nedenle özellikle aske-
ri uygulamalara yönelik olarak 20. yüzyılın ortalarından itibaren bu sistemlerin
araştırılması ve geliştirilmesi hız kazanmıştır. Askeri olmayan kullanım potansi-
yeli ise daha çok jeolojik uygulamalara yönelik olmuştur. Jeolojik uygulamalarda-
ki etkin kullanıma bağlı olarak 1968 yılında alınan bir kararla belirli çözünürlük
ve ısıl hassasiyete sahip görüntülerin kullanımı serbest bırakılmıştır. Günümüzde
herhangi bir kısıtlama olmaksızın ısıl görüntüleme sistemleri değişik amaçlarla
bitki örtüsü, toprak, kaya, su, buz ve atmosferin yaydığı ısıl ışınımı ölçmek ama-
cıyla başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.
Elektromanyetik enerji ve spektrum kavramları detaylı bir şekilde Ünite 1’de
anlatılmıştır. Buna göre mutlak sıcaklığın üzerindeki her cisim, atomlarının tit-
reşmesi, dönmesi ve hareket etmesi sonucunda sahip olduğu kinetik enerjiye bağ-
lı olarak elektromanyetik ışınım yayarlar. Bu ışınımın büyük bir çoğunluğu elekt-
romanyetik spektrumun ısıl kızıl ötesi (3-14 µm) bölgesinde gerçekleşir.
Maddenin yapı taşı olan atom, içinde proton ve nötron bulunan bir çekirdek Fizyon, atom çekirdeğinin
ve bu çekirdek etrafındaki bir elektron bulutundan oluşur. Bu bulut içinde elekt- bölünmeye maruz kalmasını,
füzyon ise çekirdeğin
ronlar farklı enerji seviyelerine karşılık gelen farklı yörüngelerde bulunurlar (Şe- birleşimini tanımlar. Örneğin,
kil 3.1). Çekirdeğin fizyon veya füzyon gibi işlemlere maruz kalması durumunda uranyum çekirdeği gibi
ağır bir atom çekirdeğinin
bozunma meydana gelir. Bu bozunma sonucu oluşan yeni çekirdek, üzerindeki hemen hemen eşit kütleli
fazla enerjiyi Gama ışıması şeklinde dışarı vererek daha yüksek enerjili duruma iki parçaya bölünmesi veya
hafif elementlerin atom
geçer ve çekirdeğe daha yakın yörüngedeki elektronları uyararak daha yüksek çekirdeklerinin daha ağır
enerjili yörüngelere geçiş yaparlar. Bir elektronun ne kadar uyarılacağı verilen bir elementin çekirdeğini
oluşturmak üzere birleşmesi.
enerjinin miktarına bağlıdır. Ancak atom bu durumda kararsızdır. Kararlı hale Tüm bu etkileşimler
gelmek için daha yüksek bir enerji seviyesine çıkan elektron burada kalamaz ve sonrasında önemli ölçüde
tekrar eski enerji seviyesine dönerken yörüngeler arasındaki enerji farkı kadar bir enerji açığa çıkar.
enerjiyi foton olarak yayar. Yayılan bu fotonun enerji seviyesine göre çok özgül bir
dalga boyu vardır.
48 Uzaktan Algılama

Şekil 3.1 Maddeye ısı, ışık veya elektrik


Atomun yapısı. yoluyla enerji verildiğinde daha dış
yörüngede elektron geçişleri ve mo-
lekül içi veya arası titreşim ve dönme
hareketleri oluşur. Elektron geçişleri
benzer bir mekanizmayla ultraviyo-
le (morötesi) ve görünür bölgelerde
ışımaya neden olurken, moleküler
titreşim kızıl ötesi bölgede, dönme
etkisi de mikrodalga bölgelerde ışı-
maya neden olur.

Kinetik Isı
Ünite 1’de tanımlandığı gibi enerji, iş yapabilme yeteneğidir. Potansiyel ve kinetik
enerji olarak ikiye ayrılır. Potansiyel enerji, cisimlerin bir alanda bulundukları fi-
ziksel durumlardan ötürü depoladığı kabul edilen enerji (örn. barajlarda biriken
su), kinetik enerji ise cisimlerin hareketlerine bağlı olarak sahip oldukları enerji
(örn. rüzgar) türüdür. Buna bağlı olarak bir cismin moleküllerinin rastlantısal ha-
Sıcaklık ve ısı, ısıl enerji reketlerine bağlı olarak kazandığı enerji, cismin kinetik ısısı olarak adlandırılır.
ile ilişkili olan iki terimdir. Ünite 1’de açıklandığı gibi ısı, ışık veya elektriksel etkilerle kinetik ısısı dolayısıyla
Sıcaklık bir cisimdeki tüm
atomların veya moleküllerin sıcaklığı arttırılan bir cisim, sıcaklığıyla orantılı olarak kinetik ısısını sürekli bir
ortalama kinetik enerjisi şekilde elektromanyetik ışınım enerjisine dönüştürür.
olarak tanımlanır. Isı ise farklı
sıcaklıklara sahip cisimler Genel olarak ısı enerjisi bir ortamdan diğerine;
arasındaki ısıl enerji akışıdır. 1. İletim (Kondüksiyon): moleküler temas,
Örn. ocaktan yayılan ılık
hava nedeniyle hissedilen 2. Taşınım (Konveksiyon): ısıtılan malzemenin fiziksel yer değiştirimi,
ısı akışı. Isı birimi kaloridir. 1 3. Işıma (Radyasyon): elektromanyetik dalga
Kalori 1 gr suyun sıcaklığını
1 °C arttırmak için gerekli ile üç farklı şekilde transfer edilir. Işımayla ısı enerjisinin transfer edilmesinin
olan ısı miktarıdır. Celsius (C) en büyük avantajı herhangi bir ortama ihtiyaç duymadan boşlukta da oluşabilme-
sıcaklık ölçeğinde 0 °C suyun sidir (Güneş’te olduğu gibi). Yeryüzünün doğrudan ısınmasında tüm kızıl ötesi
donma ve 100 °C değeri de
kaynama noktasıdır. Kelvin (K) bölgenin payı %49’dur. Geri kalan kısmın büyük bir bölümü görünür bölgedeki
sıcaklık ölçeğinde 0 °K mutlak enerji sonucu oluşur.
sıcaklık olarak adlandırılır ve
moleküler hareketin durduğu
bir noktadır. Celsius ve Kelvin Isıl Kızıl Ötesi Bölge
ölçekleri 0°C = 273.15 °K
eşitliğiyle ilişkilendirilir. Elektromanyetik spektrumun 0.7 - 1000 µm bölgesi kızıl ötesi bölgedir. Bu bölge-
nin 0.7 - 3 µm alt bölgesi yansıtıcı kızıl ötesi olup Güneş kaynaklı elektromanyetik
İletim, enerji bir cisimden
diğer bir cisme geçtiğinde enerji baskındır. Işınım yoğunluğu, kaynakla algılayıcı arasındaki uzaklığın kare-
gerçekleşmektedir. Örneğin, sinin tersiyle orantılıdır. Ters kare olarak adlandırılan bu ilişkiye göre Güneş ile
sıcak bir cisme elimizi Dünya arasındaki uzaklıktan dolayı 3 µm’den sonra yansıtılan enerji yoğunluğu
değdirdiğimizde, ısı enerjisi
elimize iletilmekte ve elimiz önemli derecede azalır. Böylece, ısıl kızıl ötesi olarak adlandırılan 3 - 14 µm bölge-
ısınmaktadır. Metal cisimler sinde uydu algılayıcısı ile alınan baskın enerji, cisimlerin sıcaklıklarına bağlı ola-
ısı enerjisini mükemmel
bir şekilde ilettiğinden rak yaydıkları ışınım olur. Bu durumun tek istisnası, yüzeyin tam yansıma özelliği
iletken, tahta veya plastik göstermesidir. Bu durumda Güneş kaynaklı ısıl kızıl ötesi enerji bile yeryüzünün
malzemeler ise ısı enerjisini iyi
iletmediğinden yalıtkan olarak yaydığı enerjiden daha fazla olacaktır.
tanımlanırlar. Elektromanyetik spektrumda 3-5 µm aralığı, yansıtılan enerjiden ışıyan enerji-
ye geçiş bölgesidir. Normalde ısıl algılamalar gece ve gündüz yapılabilmesine rağ-
men, bu geçiş bölgesindeki algılamaların gece yapılması daha sağlıklı olacaktır.
Atmosfer diğer bölgelerde olduğu gibi ısıl kızıl ötesi bölgedeki enerjiyi de dü-
zenli bir şekilde geçirmez ve belirli dalga boylarında karbondioksit, su buharı ve
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 49

ozon nedeniyle yutulma bölgeleri mevcuttur. Isıl kızıl ötesi bölgede 3-5 µm ve 8-14
µm bölgeleri büyük ölçüde atmosferin geçirimli olduğu atmosfer pencereleridir
(Grafik 3.1). 9 - 10 µm dar aralığında oluşan ozon yutulmasından kaçınmak için
uydu ısıl algılayıcıları, 10.5 - 12.5 µm bölgesinde çalışacak şekilde dizayn edilirler.

Atmosfer pencerelerine yönelik bilgi 1. ünitede “Elektromanyetik Işınımın Atmos-


fer ile Etkileşimi” bölümünde daha geniş şekilde verilmiştir.
Ozon gazı atmosferin
Isıl algılamada 3-5 µm bölgesi, Wien Yer Değiştirme kanununa (lmaksimum= A stratosfer tabakasında
/ T; A = 2.898 x 10-3 mK) göre orman yangını, volkanik patlama, vb. gibi çok sıcak 10000 m den daha yüksekte
bulunduğu için hava taşıtları
cisimlerin algılanması için daha uygundur. Bu kanuna göre cisimlerin sıcaklıkları bu dar yutulma bandından
arttıkça en çok ışınım yaptıkları dalga boyu küçülmektedir. Diğer bir ifade ile etkilenmezler. Bu nedenle
hava taşıtlarındaki ısıl
ısıtılan bir demir parçası önce kırmızı, sonra sarı ve gittikçe mavi renge doğru algılayıcı sistemler 8 - 14 µm
renk değişimi gösterecektir. Çok sıcak olmayan yeryüzü cisimlerinin algılanması sürekli aralığında algılama
yapabilirler.
durumunda ise 8-14 µm bölgesi uygundur.

3000 °K ışıyan sıcaklığı olan bir tungsten filamentinin maksimum ışıma yaptığı dal-
ga boyu nedir? 1
Grafik 3.1
Isıl kızıl ötesi
bölgede atmosfer
pencereleri.

Ünite 1’de belirtildiği gibi, bir cisim fiziksel ve kimyasal özelliklerine bağlı
olarak üzerine gelen elektromanyetik enerjinin bir kısmını yansıtır, bir kısmını
geçirir ve bir kısmını da yutar. Gelen enerjiye göre oransal ifade edilen bu üç etki-
leşimin toplamı 1’dir. Çoğu yeryüzü cismi opak oldukları için geçirim söz konusu
değildir. Bu nedenle,
Yansıtım + Yutulum = 1 (3.1)
eşitliği geçerlidir. Cisimlerin ısıl özellikleri incelendiğinde, yutma ve ışınım
özelliklerinin birbirine paralel oldukları gözlenmektedir. Fizikte Kirchhoff ışınım
kanunu olarak adlandırılan bu olgu, ısıl dengenin olduğu bir ortamda bir cismin
yutulum değerini ışınım değerine eşitler. Bu kanuna göre (3.1) eşitliğinde yutu-
lum yerine ışınım yazıldığında;
Yansıtım + Işınım = 1 (3.2)
50 Uzaktan Algılama

ideal eşitliği elde edilir. Diğer bir deyişle, bir cismin yansıtımı arttığında ışını-
mı azalacaktır (veya yansıtımı azaldığında ışınımı artacaktır).
Ünite 1’de kısaca tanımlanan siyah cisim, malzemelerin kinetik ısı enerjile-
rine bağlı olarak yaptıkları ısıl ışınımı açıklamak için kullanılan teorik evrensel
bir modeldir. Bu modele göre daha sıcak olan bir malzeme diğer malzemelerden
bütün dalga boylarında daha fazla ışıma yapar. Siyah cisim mükemmel yutucu ve
mükemmel ışınlayıcıdır. Dolayısıyla siyah cismin yansıtım değeri sıfırdır ve enerji
ışıması Planck denklemine uygunluk gösterir. Gerçek cisimlerin ısıl ışıma yapa-
bilme yetenekleri, aynı sıcaklıktaki siyah cisim modeline göre oransal bir nicelik
olan yayım ile (ε) belirtilir. Siyah cisim için 1 olan bu değer bütün gerçek cisimler
için 1’den küçüktür. Tablo 3.1’de bazı malzemelerin yayım değerleri verilmektedir.
Bir cismin yayılımı ve yutulumu, yayım (ε) değeriyle doğru orantılıdır. Diğer bir
ifade ile yayım (ε) değeri yüksek olan bir cisim üzerine gelen enerjiyi daha fazla
yutar ve kinetik enerjisine bağlı olarak daha fazla ışınım yapar.

Tablo 3.1 Ortalama Yayım


Bazı cisimlerin yayım Malzeme
değerleri. (8-14 µm)
Temiz su 0.98-0.99
İnsan cildi 0.97-0.99
Sağlıklı yeşil bitki örtüsü 0.96-0.99
Nemli toprak 0.95-0.98
Mineralli kuru toprak 0.92-0.94
Cam 0.77-0.81
Parlak metal 0.16-0.21
Alüminyum folyo 0.03-0.07
Parlak altın 0.02-0.03

Genel olarak yayımı (ε) etkileyen temel faktörler,


• Cisimlerin renk tonu; koyu cisimler daha iyi yutucu ve daha iyi yayıcıdır.
• Yüzey pürüzlülüğü; dalga boyuna göre daha pürüzlü (kaba) olan yüzeyler
daha büyük yüzey alanına ve daha büyük yutulma ve tekrar yayma potan-
siyeline sahiptirler.
• Nem içeriği; nem içeriği fazla olan cisimlerin daha fazla yayıcı olma kapa-
sitesi vardır.
• Görüş alanı ve bakış açısıdır.
Planck’ın ortaya koyduğu siyah cisim ışınım modeli, uygun matematiksel dü-
zenlemeler ile Ünite 1’de kısaca tanımlanan “Stefan-Boltzman” ve “Wien Yer De-
ğiştirme” ışınım kanunları olarak elde edilir. Stefan-Boltzman kanununa yayım
(ε) katsayısının eklenmesiyle;

E = εσT4 (3.3)

eşitliği elde edilir. Siyah cisim için yayım (ε) 1 olduğundan, eşitlik Ünite 1’de
belirtilen şekilde (E = σT4) gösterilir. Eşitlikteki T sıcaklığı Kelvin ölçeğinde cis-
min kinetik sıcaklığıdır. Bu eşitliğe göre T kinetik sıcaklığındaki bir cismin yaptığı
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 51

ışınım miktarı, aynı sıcaklıktaki bir siyah cismin ışınım miktarının yayım (ε) katı
kadar olacaktır.
Isıl görüntülerdeki ışıyan sıcaklık değerleriyle cisimlerin gerçek kinetik sıcak-
lıkları arasındaki ilişki Stefan-Boltzman kanunuyla kurulur. Uygun fiziksel bir
yaklaşımla bu ilişki;

Tışıyan = ε1/4 Tkinetik (3.4)

olarak belirlenir (Tablo 3.2). Bu eşitlikteki kinetik sıcaklık gerçekte cismin


yüzey sıcaklığıdır. Çoğu durumda cismin kinetik sıcaklığı homojen bir dağılıma
sahip değildir. Örneğin yeryüzü, birbirinden farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere
sahip toprak ve kayaç katmanlarından oluşmaktadır. Isıl görüntülerdeki ışıyan sı-
caklık değerlerinden sadece yüzeye ait kinetik sıcaklıklar elde edilebilir. Buradaki
yüzey kalınlığı en fazla 50 µm olabilir. Bu duruma diğer bir örnek, büyük su yapı-
larının yüzey sıcaklıklarıyla hacimsel sıcaklıkları arasındaki farktır.

Kinetik sıcaklık Işıyan sıcaklık Tablo 3.2


Kinetik ve ışıyan
Cisim Yayım (ε) °K °C °K °C sıcaklık değerleri.
Siyah Cisim 1.00 300 27 300.0 27.0
Bitki Örtüsü 0.98 300 27 298.5 25.5
Nemli Toprak 0.95 300 27 296.2 23.2
Kuru Toprak 0.92 300 27 293.8 20.8

7000 °K ışıyan sıcaklığı olan bir ışık filamenti için (εfilament = 0.323) birim zamanda
birim yüzey alanından çıkan ışınım enerjisi nedir? 2

YERYÜZÜ CİSİMLERİNİN ISIL ÖZELLİKLERİ


Ünite 1’de açıklandığı gibi yeryüzü cisimlerinin (bitki örtüsü, toprak ve su) farklı
yansıtım özelliklerine benzer olarak, cisimlerden yayılan ısıl ışınım özellikleri ile
farklı cisimler birbirinden ayırt edilebilmektedir.
Algılanan ısıl enerji üç bileşene ayrılabilir (Şekil 3.2):
(a) doğrudan cisimden yayılan enerji (cismin yüzey sıcaklığı T ve yayım para-
metresi ε’nun fonksiyonu),
(b) atmosferden yayılıp cisimden yansıyan enerji (yüzey yansıtım parametresi
ρ’nun fonksiyonu),
(c) cisimle hiçbir teması olmadan atmosferden yayılan enerji

Şekil 3.2
Isıl ışınımın
bileşenleri.
52 Uzaktan Algılama

Farklı yüzey cisimlerinin ısıl özellikleri aşağıda verilmektedir:


Bitki örtüsü: Klorofil pigmenti içeren yeşil yapraklı bitkiler fotosentez işlemi
için ihtiyaç duydukları enerjiyi çoğunlukla görünür bölgeden özellikle de mavi ve
kırmızı bölgelerden sağlarlar. Sıcaklığı artan bitki enerji dengesine bağlı olarak ısıl
bölgede ışınım yapar. Buna karşın, yaprakları aracılığıyla terleyerek sürekli yutu-
lum gösterirler. Dolayısıyla bitki örtüsü kanopisinin sıcaklığı, geniş yüzey alanına
ve yüksek terleme oranına bağlı olarak değişim göstermektedir. Bu karmaşık ısın-
ma ve soğuma etkileşimleri sonucunda geceleyin bitki örtüsü kendisini çevrele-
yen topraktan daha fazla ışınım oranına sahiptir. Genel olarak bitki örtüsünün ısıl
özellikleri suyun ve toprağın ısıl özelliklerine nazaran daha karmaşık olduğundan
ısıl bölgede yapılan tarımsal uygulamalarda; (i) toprak sıcaklığı, (ii) algılayıcı açı-
sı, (iii) bitki örtüsü tipi ve (iv) bitki örtüsünün nem içeriği gibi hususların dikkate
alınması gerekmektedir.
Toprak: Toprağın ısıl kızıl ötesi bölgedeki davranışı, asıl olarak su içeriğiyle
belirlenir. Suyun iyi bir yutucu ve ışınlayıcı olması nedeniyle nemli toprağın daha
sıcak olması ve daha çok ışınım yapması beklenir. Ancak su içeriği fazla olan ze-
minler buharlaşma nedeni ile soğuyacaklarından ışınım oranları düşer. Diğer bir
ifade ile topraktaki su içeriği ne kadar fazla ise gün boyunca o kadar serin ve gece
de ılık olmaktadır. Kuru zeminler ise Güneş enerjisini yutup ısındıklarından ve
buharlaşma gibi bir nedenle de soğumadıklarından daha fazla ısıl ışınım yaparlar.
Su: Isıl kızıl ötesi bölgede suyun ışınım sıcaklığı tüm su kütlesini çok iyi yan-
sıtacak şekilde ölçülebilir. Genel olarak doğal su cisimlerinde enerji transferi
konveksiyon yolu ile 100cm veya daha fazla derinliklere kadar gerçekleşir. Sabit
bir yüzey sıcaklığına sahip olmasını sağlayan iç konveksiyonu olduğu için su ci-
simleri yüksek ısıl eylemsizliğe (gece ve gündüz oldukça uniform sıcaklık) sahip
gözükürler. Diğer bir ifade ile ısıl görüntülerde su cisimleri gün boyunca kendi-
lerini çevreleyen kara cisimlerine nazaran daha soğuk, gece ise daha sıcak görü-
Isıl iletkenlik, ısının bir cisim neceklerdir. Su kötü bir yansıtıcı ancak iyi bir yayıcıdır. Toprağa benzeyen bir ısıl
içindeki geçirim oranıdır. ivmeye sahiptir.
Kaya ve toprak gibi cisimlerin
ısıl iletkenliği düşük iken Kayaçlar: Kaya gibi katı cisimlerde enerji transferi kondüksiyon yoluyla ger-
metalinki çok yüksektir. Bu çekleşir ve ısı enerjisi yüzeye yakın kısımlarda (örn. 50-100cm) yoğunlaşır. Bu
nedenle bu malzemeler ısı
yalıtımında kullanılabilirler. durum gün boyunca oldukça yüksek, gece ise çok düşük sıcaklıklarda olmasına
Isıl kapasite, bir malzemenin neden olur. Diğer bir ifade ile kayalık alanlarda ısı farkı (∆T) oldukça yüksektir.
ısıyı depolama yeteneğidir. Zemin Materyalleri: Beton, asfalt, vb. materyaller hem gece hemde gündüz
Suyun ısıl kapasitesi diğer daha ılıktırlar. Bu tip materyallerin genelde gündüz Güneş ışınının iyi birer yutu-
bütün cisimlerden daha
fazladır. Isıl kapasitesi cusu olmaları ve oldukça yüksek ısıl kapasiteleri nedeniyle gün batımından son-
yüksek olan cisimler mevcut raki saatlerde bile kuvvetli ısıl ışınıma sahiptirler.
sıcaklıklarını daha uzun süre
muhafaza ederler. Metal Yüzeyler: Çıplak metal yüzeyler hem gece hemde gündüz düşük ısıya
Isıl eylemsizlik, bir sahiptirler.
malzemenin sıcaklık Grafik 3.2’de cisimlerin bir günlük sıcaklık değişimi incelendiğinde, en sıcak
değişimlerine karşı ısıl oldukları saatler öğleden sonra 14:00 -16:00, en soğuk oldukları saatler ise gece
tepkisidir. Isıl eylemsizliği
büyük olan cismin günlük yarısından sonraki saatlerdir. Toprağın bitki örtüsü ve suya göre daha fazla sı-
sıcaklık değişimi daha azdır. caklık değişimi gösterdiği görülmektedir. Bu durum toprağın ısıl eylemsizliğinin
Diğer deyişle bütün gün
boyunca daha üniform bir daha düşük olduğunu göstermektedir. Bitki ve suyun ısıl kapasitesi daha yüksek-
yüzey sıcaklığına sahiptir. Isıl tir. Su içeriği zengin olan nemli toprak özellikle günün en sıcak saatlerinde kuru
difüzyon, bir cismin yutma
ve ışıma fazları arasında ısıyı topraktan çok iyi ayırt edilebilmektedir. Gün doğumu ve batımına yakın saatlerde
içerisinde iletme yeteneğidir. ise ısıl bir denge sağlanmakta ve cisimler arasında anlamlı bir sıcaklık farkı gözle-
nememektedir. Bu noktalar ısıl geçiş noktaları olarak adlandırılmaktadır.
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 53

Grafik 3.2
Günlük sıcaklık
değişimi.

Atmosfer, sıcaklık ve yüksekliğin bir fonksiyonu olarak ısıl ışınım yapar. Yu-
tulum ve ışınımı belirleyen temel etkenler, değişken gazların konsantrasyonları,
askıdaki maddeler, karbon parçacıkları, duman, su buharı, bulut, sis, meteorolo-
jik koşullar, vb. anormal yeryüzü ısıl aktiviteleridir. Örneğin bir orman yangını,
yakınındaki atmosfer katmanının ısınmasına neden olacaktır. Alt katmanlardan
yayılan enerji, üst katmanlar tarafından yutulup tekrar yayınlandığından atmos-
fer için ısıl ışınım oldukça karmaşıktır. Atmosfer yeryüzüne ait ısıl ışınımı saçılım
ve yutulum etkileri ile daha soğuk gösterirken, ısıl ışıma etkisiyle daha sıcak gös-
terir. Bu nedenle ısıl analizlerde atmosfer etkilerinin uygun modeller aracılığıyla
dikkate alınması gerekir.

Aynı fiziksel özelliklere sahip üç küre 100 °C kinetik sıcaklığa sahiptir. Isıl kapasite-
leri farklı olan bu üç cisim bir mum kalıbının üzerine konulursa nasıl bir davranış 3
gösterirler?

ISIL GÖRÜNTÜ VE YORUMLAMASI


Isıl algılayıcı sistemler, gelen ısıl enerjiyi, cisimlerin kinetik sıcaklıkları ve yayım
(ε) katsayılarına göre ışıyan sıcaklığı olarak ölçerler. Kinetik sıcaklıklar, Güneş’in
konumu, atmosferin durumu, meteorolojik koşullar ve yangın gibi olağan dışı
etkilere bağlı değişkenlik gösterir. Yayım (ε) değeri ise, dalga boyuna, sıcaklığa,
renge, pürüzlülüğe, su içeriğine ve bakış doğrultusuna göre değişkenlik gösterir.
Isıl görüntülerin yorumlanmasında tek-bantlı veya yanlış renkli ısıl kızıl ötesi
görüntüler kullanılır. Tek bantlı ısıl kızıl ötesi görüntü diğer optik bölgelerden
(görünür ve yakın kızıl ötesi) alınan görüntüler gibi gri-renk tonlu bir görüntüdür
ve bu görüntülerin görsel yorumlanmasında dikkate alınan temel etkenler;
1. Ton (koyu renk = soğuk ; açık renk = sıcak)
2. Zaman (24 saat) dilimi (gündüz - gece)
3. Gölge (koyu renk = soğuk)
4. Büyüklük
5. Biçim
6. Doku
7. Birleşim ve bölge ilişkilendirmeleri
dir. Daha kısa dalga boyuna sahip optik görüntülerden farklı olarak ısıl gö-
rüntülerde renk tonu, cisimlerin yansıtımları yerine yüzeyin ışıyan sıcaklıkları
ile ilişkilidir. Genel olarak yeryüzü cisimlerinin analiz edildiği ısıl görüntülerde,
koyu renk tonu daha düşük ışıyan sıcaklığı, açık renk tonu ise daha yüksek ışıyan
54 Uzaktan Algılama

sıcaklığı gösterir. Spektrumun yansıtıcı bölgesinden alınan görüntülerin yorum-


lanmasında karşılaşılan en temel sorun üniform albedo değerine (benzer yansı-
tım) sahip alanlarda oluşmaktadır.
Meteorolojik amaçlı alınan Isıl algılamanın ne zaman yapılacağı da görüntü yorumlamasını etkileyen di-
görüntülerde sıcak olan ğer bir faktördür. Gün ışığının olduğu saatlerde, diğer bir ifade ile direkt Güneş
bölgeler koyu renk tonuyla
ve soğuk olan bölgeler ise ışığı altında, farklı ısıl özelliklere sahip cisimlerin ısınmalarında farklılıklar ola-
açık renk tonuyla gösterilirler. caktır ve bu etki topoğrafyaya bağlı olarak gölge etkisini ortaya çıkaracaktır. Bu
Böylelikle bu görüntülerde durum görüntülerde gölge altında bulunan alanların koyu (soğuk) renk tonunda
bulutlar açık renk tonuyla
gösterilmiş olurlar. gözükmesine neden olacaktır. Gün batımından sonra ışıyan ısıdaki kayıplar ısıl
eylemsizlik ve yüzey sıcaklıkları ile kontrol edilir. Aynı ısıl eylemsizliğe sahip ci-
simler için, çok sıcak yüzeyler çabuk soğuyacak ve topoğrafik etkiler kademeli
olarak etkisini yitirecektir. Diğer yandan yüzeyin nemi ve yoğun bitki örtüsü ısıl
görüntülerde farklı objeleri maskeleme özelliği olan faktörlerdir. Bu nedenle ısıl
görüntülerin kullanımı daha çok kurak ve yarı-kurak bölgelerde etkili olmaktadır.
Isıl görüntülerde farklı yeryüzü cisimlerinin görsel analizinde dikkate alınması
gereken hususlar aşağıda kısaca belirtilmektedir:
Atmosferik bileşenler: Küçük buz ve su damlalarından oluşan bulutlar ısıl ener-
jiye karşı opaktır. Diğer bir ifade ile ısıl enerji buluta nüfuz edemez, bunun yeri-
ne bulut tarafından yutulur ve tekrar ışınımlanır. Sıcaklıkları genellikle kendilerini
çevreleyen hava ile aynı değerde olup ısıl görüntülerde koyu-parlak değişken bir
görünüme sahiptirler. Şekil 3.3’te gösterildiği gibi Güneş enerjisi nedeniyle ısınan
yer yüzeyi (1) üzerindeki bölgeyi (2) de ısıtacak ancak sıcak hava belirli bir noktaya
geldikten sonra soğuyacak ve düşük ısısı nedeniyle aşağıya doğru hareket edecektir
(3). Diğer bir ifade ile yüzeye düşen bulut gölgelerinin kapladığı alanın ısısı daha
düşük olacağından ısıl görüntülerde bu alanlar koyu renk tonunda gözükeceklerdir.
Şekil 3.3
Bulut ve bulut
gölgesi arasındaki
ısıl akış.

Duman ise uzun dalga boylarına karşı geçirimlidir. Örneğin orman yangınla-
rında dumanın örttüğü arazi ısıl görüntülerde net bir şekilde görülerek yangının
merkezi tespit edilebilir. Ayrıca yangından sonra tehlike olasılığı içeren diğer sı-
cak noktalar belirlenerek yangının yayılma yönü hakkında bilgi edilebilir.
Rüzgar, leke ve çizgi desenli görünümler oluştururken temas ettiği cisimlerin
soğumasına neden olur. Yanıltıcı ısıl görüntülerin oluşmaması için rüzgarın ısıl
görüntülerde oluşturduğu dokular yeryüzü özelliklerinden ayırt edilmelidir.
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 55

Su: Isıl eylemsizliğine bağlı olarak su yapıları gündüz toprağa göre daha soğuk
(daha koyu renk tonu) bir yüzey sıcaklığına sahip olurken geceleri daha sıcak
(daha açık renk tonu) olurlar. Konveksiyon akımları su yüzeyinde rölatif olarak
üniform dağılımlı sıcaklık oluşturur.
Toprak ve kayaçlar: Toprak ve kayalarda konveksiyon olmadığı için Güneş kay-
naklı kinetik sıcaklık yüzeyde oluşur. Gece bu enerji ısıl ışınımla yayıldığından ve
konveksiyona bağlı olarak cisim tekrar ısınmadığından, toprak ve kaya, çevresinde-
ki su yapısından daha soğuktur. Toprak nem içeriğine bağlı olarak buharlaşmayla
birlikte soğuyacak ve ısıl görüntülerde koyu renkte görünecektir. Aynı buharlaşma
olgusu, jeolojik fay ve kırıkların ısıl görüntülerde tespit edilebilmesini de sağlar.
Ormanlar: Ağaç toplulukları gündüz görece koyu renkte görünürken gece
açık renkte görünürler. Yapraklarda oluşan terleme, sıcaklığı düşürdüğü için bitki
örtüsü topraktan daha soğuk (koyu renkte) görünür. Geceleri ise yüksek su içeriği
ve yaprak katmanlarının yalıtım etkisinden dolayı bitki örtüsü, kendisini çevrele-
yen topraktan daha sıcak (daha açık renk tonunda) görünür.
Metal Yüzeyler: Çıplak metal yüzeyler düşük ısıları nedeniyle hem gece hem
de gündüz koyu renk tonunda gözükürler. Parlak yüzeye sahip bu cisimler hava-
dan keşifte göz önüne alınan diğer maddelere göre daha düşük yayıma sahiptirler.
Bir önceki bölümde belirtildiği gibi, ısıl algılamada 3-5 µm çok sıcak cisimle-
rin algılanması, 8-14 µm ise çok sıcak olmayan yeryüzü cisimlerinin algılanma-
sı için uygun olan spektral bölgelerdir. Algılamada kullanılacak uygun spektral
bölgelerin dikkate alınması ısıl görüntülerde kontrast artırımını sağlar. Çok sıcak
cisimler 8-14 µm bölgesinde de algılanabilir. Ancak bu bölgedeki ışınım miktarı
normal sıcaklıktaki cisimlerin ışınım oranlarına yakın olacağından görüntülerde
ayırt edilebilme özelliği azalır. Örneğin, orman yangınının kaynağı olabilecek bir
sıcak nokta, bir gece aydınlatma lambasından ayırt edilemeyebilir.
Isıl görüntülerin doğru yorumlanması ve analiziyle,
• kaya tipleri ve yapıları,
• jeolojik fayların konumları,
• toprak tipi ve toprak nemi,
• sulama kanallarındaki kaçakların konumları,
• volkanların ısıl özellikleri,
• bitki örtüsü terlemesi,
• soğuk su kaynaklarının konumları,
• sıcak su ve gayzerlerin konumları,
• göl ve nehirlerdeki ısıl ayrışmanın özellikleri,
• su yapılarındaki doğal sirkülasyon örüntüleri,
• aktif orman yangınlarının merkezleri ve konumsal dağılımları,
• çöplük ve benzeri karbon temelli atık bölgelerindeki yüzeyaltı yangınları-
nın konumları,
vb. olarak belirlenebilir.
Jeolojik ve toprak tipi belirleme çalışmaları gibi birçok ısıl çalışma niteliksel
amaçlıdır. Diğer bir ifade ile cisimlerin mutlak kinetik sıcaklıkları ve yayım değer-
leri yerine, cisimlerin birbirleriyle olan sıcaklık farkları araştırılır. Diğer yandan
örneğin, bir nükleer enerji santralinden gelen atık suların yüzey sıcaklıklarının
belirlenmesi gibi bazı çalışmalarda ise mutlak sıcaklık değerlerinin belirlenmesi
için sayısal analizler yapılmalıdır.

Isıl uzaktan algılamanın gece yapılmasıyla gunduz yapılması arasında fark var mıdır?
4
56 Uzaktan Algılama

ISIL ALGILAYICI SİSTEMLER VE UYGULAMA ALANLARI


Isıl algılama sistemleri genellikle uçuş doğrultusuna dik yönde tarama yapan özel
bir tür çok spektrumlu tarayıcılardır. Kullanılan algılayıcı sistemler sadece spekt-
rumun ısıl kızıl ötesi bölgesine duyarlıdırlar. Optik ve yakın kızıl ötesi bölgede
kullanılan fotografik sistemler ısıl enerjinin tespitinde kullanılamazlar.
Temel olarak; bir ısıl algılayıcı sistem (i) optik-mekanik tarama sistemi, (ii) ısıl
kızıl ötesi enerjiye duyarlı detektör ve (iii) görüntü kayıt ve iletim sistemlerinden
oluşur.
Uçuş doğrultusuna dik yönde tarama işlemi dönel bir ayna sistemi aracılığıyla
sağlanır. Bu şekilde oluşturulan tarama satırları uydu platformunun ileri yönlü
hareketi sayesinde birleştirilerek görüntü oluşturulur. Optik-mekanik sistemle
toplanan ışınım enerjisi detektör düzlemine gelir. Isıl enerjiye duyarlı iki farklı tür
detektör vardır: Kuantum (foton) detektörü ve ısıl detektör. Uydu-bazlı uzaktan
algılama sistemlerinde yaygın olarak ısıl enerjinin detektör malzemesinde fotoe-
lektrik etki oluşturan kuantum detektörleri kullanılmaktadır. Gelen enerjinin de-
tektör malzemesinin sıcaklığını ve buna bağlı olarak elektriksel özelliklerini de-
ğiştirdiği ısıl detektörler ise spektral duyarlılığın dışında kalan (15 µm den daha
uzun dalga boyları) bölgede algılama yapabilmekte ancak atmosferik yutulma
nedeniyle yeryüzü cisimlerinin uzaktan algılanmasında kullanılmamaktadırlar.
Kuantum detektörleri, gelen enerjiye daha hızlı tepki verirler. Maksimum has-
sasiyet için, bu detektörlerin mutlak sıcaklığa yakın derecelerde (yaklaşık 70 °K)
soğutulmaları gerekir. Böylece detektör malzemesinin kendi sıcaklığından dolayı
ışınımladığı yanıltıcı fotonlar oldukça azaltılmış olur. Tablo 3.3’te en yaygın kulla-
nılan kuantum detektörleri listelenmiştir.

Tablo 3.3 Algılayıcı tipi Kısaltma Kullanıldığı spektral bölge (µm)


Yaygın olarak
kullanılan kuantum Civa katkılı Germanyum Ge:Hg 3-14
detektörleri. İndiyum Antimon InSb 3-5
Civa Kadmiyum Tellürit HgCdTe 8-14

Genellikle ısıl uzaktan algılama sistemleri yansıtılan enerjiyi algılayan sistem-


lere göre daha düşük spektral ve mekânsal çözünürlüğe sahiptirler. Bunun nedeni
ise ısıl kızıl ötesi bölgede enerji yoğunluğunun düşük olmasıdır. Üretilen görüntü-
lerdeki ışıyan sıcaklık değerlerinin olabildiğince doğru olmasını sağlamak için tek
bir pikselin karşılık geldiği coğrafi alan rölatif olarak daha büyük, spektral bant
sayısı daha az ve bant genişliği daha fazladır.

Isıl görüntüleme kameraları duvarların içini görebilirler mi ?


5
Isıl görüntülerin yapay uydu sistemleriyle uzaktan algılanması, 1960 yılında
meteorolojik amaçlı bir sistem olan TIROS sistemi ile başlamıştır. Bu sistem geniş
bulut örüntülerini ve atmosferik cephe hareketlerini gözlemlemek amacıyla fırla-
tılan oldukça kaba mekânsal çözünürlüğe sahip bir sistemdi. Genellikle Jeosabit
yörüngeye sahip olan meteoroloji uydularında en az bir bant ısıl algılama için
kullanılmaktadır (örn. NOAA’nın GOES sistemleri). Daha sonra, 1978 yılında bi-
limsel (daha çok jeolojik uygulamalara yönelik) amaçlı ilk ısıl sistem olan HCMM
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 57

(Heat Capacity Mapping Mission -Isıl Kapasite Haritalama Misyonu) sistemi fır-
latılmıştır. Aynı yıl Nimbus 7 uydusundaki CZCS (Coastal Zone Color Scanner -
Kıyı Bölgeleri Renkli Tarayıcı) sistemi de denizlerdeki yüzey sıcaklıklarını ölçmek
için yörüngeye oturtulmuştur. 1980 yılında NASA ve JPL bir hava aracı sistemi
olan TIMS (Thermal IR Multispectral Scanner - Isıl Kızıl ötesi Çok Spektrumlu
Tarayıcı) sistemini geliştirmiştir. TIMS sistemi, 1 µm genişliğinde 6 spektral bant
ile o yıllardaki en yüksek spektral çözünürlüğe sahip bir sistem olmuştur. Daha
sonra bu sistemin başarısına bağlı olarak 15 bantlı ATLAS (Airborne Terrestrial
Applications Sensor - Uçak-bazlı Karasal Uygulamalar Algılayıcısı) sistemi ge-
liştirilmiştir. 1982 ve 1984 yıllarında fırlatılan Landsat -4 ve Landsat -5 sistemle-
rindeki TM algılayıcısında 120m mekânsal çözünürlüklü bir ısıl bant mevcuttur.
1999 yılında fırlatılan EOS - Terra uydu sisteminin taşıdığı ASTER (Advanced
Spaceborne Thermal Emission and Reflection Radiometer - Gelişmiş Uydu-baz-
lı Isıl Yayım ve Yansıtım Radyometresi) algılayıcısının 90 m mekânsal çözünür-
lüklü 5 ısıl bantı ve MODIS (Moderate Resolution Imaging Spectroradiometer
- Orta Mekânsal Çözünürlüklü Görüntüleme Spektroradyometresi) algılayıcısı-
nın ise 1000 m mekânsal çözünürlüklü bütün ısıl spektrumu kapsayan 17 bantı
bulunmaktadır. EOS uydu mekânsal sisteminin taşıdığı tümüyle bilimsel amaçlı
ısıl bantları içeren diğer 2 algılayıcı sistemi olan CERES (Clouds and the Earth’s
Radiant Energy System - Bulut ve Yeryüzünün Işıyan Enerji Sistemi) ve MOPITT
(Measurements of Pollution in the Troposphere - Troposferdeki Kirlilik Ölçme-
leri), özellikle atmosfer ve iklim araştırmalarında kullanılmaktadır. 1991 yılında
geliştirilen 1 km mekânsal çözünürlüklü ERS-1 ATSR (Along Track Scanning
Radiometer - Hareket Yönüne Paralel Tarayıcı Radyometre) algılayıcısı ile deniz
yüzeyi sıcaklıkları +/- 0.3 °K doğrulukla ölçülmeye başlanmıştır. Bu sistemin de-
vamı olan ATSR-2 sistemi 1995 yılında ERS-2 uydusunda, daha geliştirilmişi olan
AATSR (Advanced Along Track Scanning Radiometer - Geliştirilmiş Hareket Yö-
nüne Paralel Tarayıcı Radyometre) sistemi ise 2002 yılında fırlatılan Envisat uy-
dusunda yer almııştır. 1999 yılında fırlatılan ve daha önceki Landsat uydu sistem-
lerinin daha gelişmişi olan Landsat-7 ETM algılayıcısındaki ısıl bantın mekânsal
çözünürlüğü 60 m dir. En çok kullanılan meteorolojik amaçlı NOAA uydusunda
yer alan AVHRR (Advanced Very High Resolution Radiometer - Gelişmiş Olduk-
ça Yüksek Çözünürlüklü Radyometre) algılayıcısı, deniz yüzeyi sıcaklıklarının
ölçülmesi ve bulut haritalaması amacıyla yaklaşık 1000 m mekânsal çözünürlü-
ğe sahip operasyonel bir sistemdir. Ayrıca yine EOS’un AQUA (2002) ve AURA
(2004) sistemlerinde de ısıl algılayıcılar vardır. Tablo 3.4’te en yaygın kullanılan
ısıl algılayıcılara yönelik örnek sistemlerin teknik özellikleri verilmektedir.
Sadece dünyamız için değil, diğer gök cisimleri (galaksiler, bulutsular, kuasar-
lar, vb.) ve özellikle Mars gezegeni hakkındaki birçok yararlı bilginin elde edil-
mesinde de ısıl kızıl ötesi bölgedeki analizlerden yararlanılmaktadır. Kızıl ötesi
spektroskopi yöntemi, astronomiden organik ve organik olmayan malzemelerin
tüm kimyasal analizlerinin yapılmasına kadar birçok yerde kullanılan çok önemli
bir enstrümantal analiz yaklaşımıdır. Bu yöntemin temelinde yatan olgu, kızıl öte-
si (özellikle ısıl bölge) enerjinin atomlar tarafından yutulma ve geçirilmesidir. Bu
özellikler her cisme özel ayırt edici özelliklerdir.

Son yıllarda kullanımı artan kızıl ötesi ısıtıcılar sağlıklı bir ısınma aracı mıdır?
6
58 Uzaktan Algılama

Tablo 3.4 Dalga boyu Mekânsal


Yaygın olarak Algılayıcı
kullanılan örnek ısıl (µm) çözünürlük
algılayıcılar. 3.8-4
6.5-7
GOES 10 km
10.5-11.0
11.5-12.5
3.5-4
NOAA- AVHRR 10.3-11.3 1 km
11.5-12.5
Landsat-TM 10.4 - 12.5 120 m
3.7
ERS-1 ATSR 11 1 km
12
Landsat-ETM 10.4 - 12.5 60m
EOS -ASTER 8-12
90m
(Terra) (5 bant)
daha çok
EOS- MODIS
8-12 1 km
(Terra/Aqua)
(16 bant)
8-12
TIMS (uçak) Uçuş yüksekliğine bağlı
(6 bant)

Işınımının çoğunu 9.5 - 10.0 µm aralığında yapan bir cismi algılamak için uydu /
7 uçak sistemlerinden hangisini tercih edersiniz?

Uygulama Örnekleri
Bir cismin ısıl ışınım özelliği üst yüzey tabakasını temsil eder. Ölçülen ısıl ışınım,
diğer yöntemleri destekleyici olabildiği gibi bağımsız olarak da yeryüzü cisimleri-
nin özelliklerinin tanımlanmasında kullanılır. Uzaktan algılamada büyük uygula-
ma potansiyeli olan ısıl görüntülerin genel uygulama alanları;
• Jeolojik yapıların tanımlanması,
• Toprak nemi çalışmaları,
• Hidroloji,
• Kıyı bölgeleri,
• Orman yangınları,
• Maden ve kömür yangınları,
• Sismoloji,
• Çevresel modelleme,
• Meteoroloji,
• İstihbarat ve askeri uygulamalar,
• Yapılardaki ısı kayıpları,
olarak özetlenebilir. Farklı uygulamalara yönelik örnek ısıl görüntüler kısa
açıklamalar beraberinde aşağıda verilmektedir.
Günümüzde birincil enerji kaynaklarının hızla tükenmesi nedeniyle birçok
ülke enerji ihtiyaçlarını kontrol altına alma ve enerjiyi etkin kullanma yöntemleri
geliştirmektedir. Ülkemizde de, başta sanayi ve konut sektörlerinde olmak üzere,
enerji tüketimleri her geçen yıl artmaktadır. Konutlarda kullanılan ve büyük bir
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 59

kısmı ısıtma ve soğutma amaçlı olarak tüketilen enerjinin; etkin kullanılabilmesi


için ısı yalıtımının doğru yapılması gerekmektedir. Yer-bazlı ısıl algılayıcı sistem-
ler ile bina zarfını oluşturan yapı elemanlarındaki (örn. duvar, pencere, kapı, çatı,
vb.) ısı geçişleri ve kayıpları izlenebilmektedir (Resim 3.1).
Resim 3.1
Binalardaki yapı
elemanlarının
gündüz (a) ve
gece alınan (b) ısıl
görüntülerindeki ısıl
ışınım farklılıkları.
(http://www.epogee.
co.uk/page.php?23)

Deniz yüzeyi sıcaklıkları, hava ve deniz yüzeyleri arasındaki ısı değişiminin


tahmin edilmesinde kullanılan ve özellikle oşinografi, meteoroloji ve iklim bilim-
leri açısından oldukça önemli bir jeofiziksel parametredir. Resim 3.2’de MODIS
algılayıcısının 2011 yılı Ocak ayı boyunca yaptığı gözlemlerden elde edilen deniz
yüzeyi sıcaklıkları gösterilmektedir. Deniz yüzeyi sıcaklıklarının ısıl görüntülerle
belirlenmesindeki en büyük problem, elde edilen sıcaklıkların en fazla onda bir
milimetrelik bir üst yüzey kesitine karşılık gelmesidir. Oşinografi açısından de-
niz yüzeyi birkaç santimetrelik bir kesittir. Soğumaya neden olan buharlaşma ve
ısınmaya neden olan Güneş ışınımı gibi etkilerden dolayı sıcaklıklar birbirinden
ortalama 1 °C farklı olabilmektedir.
Resim 3.2
Yeryüzünün 2011
yılı Ocak ayında
MODIS algılayıcısı
ile ölçülen deniz
yüzeyi sıcaklıkları.
(© NASA)

İstanbul Boğazı, Karadeniz’den alçak, Marmara Denizi’nden yüksek bir konum-


da yer aldığından Karadeniz’den Marmara Denizi’ne doğru sürekli yüzey akıntısı
oluşmakta ve bu durum zaman zaman gemiler için büyük tehlikeler yaratabilmek-
tedir. Resim 3.3’ te, 2000 yılında ASTER algılayıcısı ile elde edilen İstanbul’a ait
uydu görüntüsü verilmektedir. Orijinali görünür-yakın kızıl ötesi bölgeye ait olan
bu yanlış renkli görüntüde, denizler ısıl banta ait veriler ile değiştirilmiştir. Soğuk
bölgeler koyu mavi, sıcak bölgeler ise açık mavi renk ile gösterilmiştir. Siyah çiz-
60 Uzaktan Algılama

giler gemi dalga izlerini gösterirken, Boğazın derinliklerinden Marmara denizine


karışan soğuk su akıntısı görüntüde oldukça ilginç bir kontrast oluşturmaktadır.
Resim 3.3
İstanbul’un ASTER
algılayıcısı ile 2000
yılında elde edilen
yanlış renkli uydu
görüntüsü.
(Kara bölgeleri:
görünür-yakın
kızıl ötesi bölgeden
alınan veriler
Deniz: ısıl kızıl ötesi
bölgeden alınan
veriler (©NASA)

Termik santraller ısı enerjisini Termik santrallerde atık ısı boşaltımlarının su kaynaklarına yapılması, diğer
elektrik enerjisine çeviren bir deyişle ısıl kirlilik kaynaklarının çevreye yayılması ekolojik dengeyi tehlikeye
santrallerdir. Kurulum
maliyetleri düşük olmasına sokan önemli bir çevre sorunudur. Resim 3.4, bir termik güç santralinin ASTER
karşın kullanılan yakıtların algılayıcısı ile elde edilen yanlış renkli optik (a) ve ısıl kızıl ötesi (b) görüntüsü-
pahalı olmasından dolayı
termik santrallerden enerji nü göstermektedir. Optik verideki kırmızı renkler bitki örtüsü alanlarını temsil
üretmek oldukça maliyetlidir. ederken güç santrali parlak cyan rengi ile soğutma havuzu kenarında görülmek-
Termik santrallerin soğutma
suyu gereksinimi büyük tedir. Isıl görüntüde ise termik santral beyaz renkte görülmektedir. Santralin sıcak
olduğundan genellikle atık suyunu soğutma havuzuna vermesine bağlı olarak soğutma havuzundaki ısıl
nehir, göl veya deniz gibi
soğutma suyu kullanılabilecek değişim net olarak görülmektedir. Görüntüde soğutma havuzundaki bu ısıl de-
kaynaklara yakın yerde ğişimler, ısı kaybına bağlı olarak beyaz (en sıcak) renkten siyah (en soğuk) renge
kurulmaktadır. doğru değişen renk tonlarında (kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi) görülmektedir.

Resim 3.4
Bir termik güç
santralinin ASTER
algılayıcısı ile elde
edilen
(a) yanlış renkli
optik ve
(b) ısıl kızıl ötesi
görüntüsü.
(©NASA)
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 61

Yazları sıcaklığın 54 °C’yi bulduğu Kuzey Amerika’daki Ölüm Vadisi (Death


Valley), ABD’nin -Alaska dışındaki- en büyük ulusal parkıdır. Bu parkın ASTER
algılayıcı sistemi ile gece alınan ısıl görüntüleri ile topografik veriler birleştirilip
üç boyutlu ısıl görüntüsü elde edilmiştir (Resim 3.5). Çoğunlukla jeolojik amaç-
lara yönelik kullanılan bu görüntülerde cisimlerin yüzey sıcaklıkları eşit kabul
edilerek farklı minerallerin yayım parametreleri tahmin edilmeye çalışılmaktadır.
Resim 3.5
Amerika’da “Ölüm
Vadisi” bölgesine ait
topografik verilerin
ASTER algılayıcı
sisteminden
elde edilen ısıl
görüntüler (RGB:
Bant 13/Bant
12/ Bant 10) ile
birleştirilmesiyle
elde edilen üç
boyutlu ısıl
görüntüsü.
(©NASA)

İster doğal ister kasıtlı yolla meydana gelmiş olsun, kısa sürede çok büyük
ekolojik hasara yol açan orman yangınları; öncesi, esnası ve sonrası evrelerinde
günümüzde gelişen uydu teknolojileri ile başarıyla izlenebilmektedir (Resim 3.6).
Orman yangınına ait dumanların da görülebildiği aşağıdaki ısıl görüntüde kahve-
rengimsi renk tonunda gözüken alanlar yanmış orman alanlarını, kırmızımsı renk
tonundaki alanlar ise yanmakta olan alanları (yangının şiddetini) göstermektedir.

Resim 3.6
ABD, San
Bernardino şehri
yakınındaki
San Bernardino
dağlarında çıkan
orman yangınına
ait 26 Ekim 2003
tarihli ASTER ısıl
uydu görüntüsü.
(© NASA)
62 Uzaktan Algılama

Özet
Isıl ışınım fiziğini tanımlamak, Isıl görüntülerin yorumlanmasında tek-bantlı
1
Mutlak sıcaklığın üzerindeki her cisim, atom- veya yanlış renkli ısıl kızıl ötesi görüntüler kulla-
larının titreşmesi, dönmesi ve hareket etmesi nılır. Daha kısa dalga boyuna sahip optik görün-
sonucunda sahip olduğu kinetik enerjiye bağlı tülerden farklı olarak ısıl görüntülerde renk tonu,
olarak elektromanyetik ışınım yayarlar. Bu ışı- cisimlerin yansıtımları yerine yüzeyin ışıyan
nımın büyük bir çoğunluğu elektromanyetik sıcaklıklarını gösterir. Genel olarak yeryüzü ci-
spektrumun ısıl kızıl ötesi (3-14 µm) bölgesinde simlerinin analiz edildiği ısıl görüntülerde, koyu
gerçekleşir. renk tonu daha düşük ışıyan sıcaklığı, açık renk
Genel olarak ısı enerjisi bir ortamdan diğerine; tonu ise daha yüksek ışıyan sıcaklığı gösterir.
1. İletim (Kondüksiyon): moleküler temas, Isıl algılamanın ne zaman yapılacağı da görün-
2. Taşınım (Konveksiyon): ısıtılan malzemenin tü yorumlamasını etkileyen diğer bir faktördür.
fiziksel yer değiştirimi, Topoğrafyanın gölgeleme etkisi ve eğime bağlı
3. Işıma (Radyasyon): elektromanyetik dalga farklı ısınma özellikleri gündüz yapılacak algıla-
ile üç farklı şekilde transfer edilir. Işımayla
maları etkileyecektir. Ayrıca yüzey nemi ve yo-
ısı enerjisinin transfer edilmesinin en büyük
ğun bitki örtüsü ısıl görüntülerde farklı objeleri
avantajı herhangi bir ortama ihtiyaç duyma-
maskeleme özelliği olan faktörlerdir. Bundan
dan boşlukta da oluşabilmesidir.
dolayı ısıl görüntüler en çok kurak ve yarı-kurak
Gerçek cisimlerin ısıl ışıma yapabilme yetenek-
bölgelerde etkili olmaktadır.
leri, aynı sıcaklıktaki siyah cisim modeline göre
oransal bir nicelik olan yayım (ε) ile belirtilir.
Isıl uzaktan algılama uygulamaları ile bu uygu-
Siyah cisim için 1 olan bu değer gerçek cisim-
ler için 1’den küçüktür. Yayım (ε) değeri yüksek 3 lamalarda kullanılan ısıl algılama sistemlerini
olan bir cisim, üzerine gelen enerjiyi daha fazla açıklamak,
yutar ve kinetik enerjisine bağlı olarak daha faz- Uzaktan algılamada büyük uygulama potansiye-
la ışınım yapar. li olan ısıl görüntülerin genel uygulama alanları;
• Jeolojik yapıların tanımlanması,
Cisimlerin ısıl özelliklerini açıklamak, • Toprak nemi çalışmaları,
2 • Hidroloji,
Yeryüzü cisimlerinin (bitki örtüsü, toprak ve su)
yansıtım özelliklerine benzer olarak, cisimler- • Kıyı bölgeleri,
den doğrudan yayılan ısıl ışınım özellikleri ile • Orman yangınları,
farklı cisimler ayırt edilebilmektedir. Bitki ör- • Maden ve kömür yangınları,
tüsü kanopisinin sıcaklığı, geniş yüzey alanına • Sismoloji,
ve yüksek terleme oranına bağlı olarak değişim • Çevresel modelleme,
gösterir. Bu karmaşık ısınma ve soğuma etkile- • Meteoroloji,
şimleri sonucunda gece bitki örtüsü kendisini • İstihbarat ve askeri uygulamalar,
çevreleyen topraktan daha fazla ışınım oranına • Yapılardaki ısı kayıpları,
sahiptir. Toprağın ısıl kızıl ötesi bölgedeki dav- olarak özetlenebilir. Kullanılan ısıl algılama sis-
ranışı, asıl olarak su içeriğiyle belirlenir. Genelde temleri genellikle uçuş doğrultusuna dik yönde
su içeriği fazla olan zeminler buharlaşma nedeni tarama yapan özel bir tür çok spektrumlu tarayı-
ile soğuyacaklarından ışınım oranları düşer. Di- cılardır ve sadece elektromanyetik spektrumun
ğer bir ifade ile topraktaki su içeriği ne kadar faz- ısıl kızıl ötesi bölgesine duyarlıdırlar. Isıl kızıl
la ise gün boyunca o kadar serin ve gece de ılık ötesi bölgede enerji yoğunluğunun düşük olma-
olmaktadır. Genel olarak doğal su cisimlerinde sı nedeniyle kullanılan algılayıcı sistemlerinin
enerji transferi konveksiyon yolu ile 100cm veya mekânsal çözünürlüğü çok düşüktür.
daha fazla derinliklere kadar gerçekleşir. Sabit
bir yüzey sıcaklığına sahip olmasını sağlayan iç
konveksiyonu olduğu için su cisimleri gece ve
gündüz oldukça uniform sıcaklığa sahiptirler.
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 63

Kendimizi Sınayalım
1. Ateşe atılan bir demir parçası 0.65 µm dalga bo- 6. Aşağıdakilerden hangisi bir cismin ışıyan sıcaklığı-
yunda maksimum ışıma yapıyorsa, bu demir parçası- nın gerçek yüzey sıcaklığından farklı olmasının nedeni
nın görünümünde hangi renk baskındır? olan yayım parametresini etkilemez?
a. Kırmızı a. Pürüzlülük
b. Mavi b. Sıcaklık
c. Siyah c. Renk
d. Beyaz d. Bakış açısı
e. Mor e. Ağırlık

2. 7000 °K ışıyan sıcaklığı olan bir ışık filamentinin 7. Aşağıdakilerden hangisi ısıl uzaktan algılamanın
maksimum ışıma yaptığı dalga boyu kaç µm dir? başlıca uygulama alanlarından biri değildir?
a. 0.414 µm a. Deniz yüzey sıcaklıklarının belirlenmesi
b. 0.800 µm b. Zeminlerin yüzey pürüzlülüğünün belirlenmesi
c. 0.555 µm c. Jeolojik yapıların belirlenmesi
d. 4.000 µm d. Bulut haritalaması
e. 9.025 µm e. Orman yangını

3. Kinetik sıcaklığı 21 °K olan bir siyah cisim için bi- 8. Aşağıdakilerden hangi zemin tiplerinden hangisi
rim zamanda birim yüzeyinden çıkan ışınım enerjisi hem görünür bölgede hem de ısıl bölgede parlak renk
kaç Wm-2 dir? tonununa sahiptir?
a. 1.1 10-2 Wm-2 a. Nemli, organik madde ve mineral içeriği zengin
b. 1.1 10-4 Wm-2 b. Kuru, organik madde içeriği zengin ve mineral
c. 2.1 10-2 Wm-2 içeriği zayıf
d. 1.1 10-8 Wm-2 c. Kuru, organik madde ve mineral içeriği zayıf
e. 2.1 10-4 Wm-2 d. Nemli, organik madde yok ve mineral içeriği
zengin
4. Bir cisim, moleküllerinin titreşim hareketinden do- e. Kuru, organik madde ve mineral içeriği zengin
layı hangi ışınımı yapar?
a. Radyo dalgası 9. Cisimlerin kinetik sıcaklıklarına bağlı olarak yap-
b. Görünür tıkları elektromanyetik ışımayı modelleyen ve siyah
c. Morötesi cisim ışıma kanununu bulan bilim adamı aşağıdakiler-
d. Kızıl ötesi den hangisidir?
e. X ışıması a. Einstein
b. Planck
5. Isıl görüntüde yer yer aydınlık ve yer yer karanlık c. Schrodinger
görünen cisim aşağıdakilerden hangisidir? d. Feynman
a. Bulut e. Maxwell
b. Duman
c. Nemli toprak 10. Isıl görüntülerde cisimlerin ayırt edilebilmeleri
d. Yeşil bitki örtüsü için aşağıdaki zaman dilimlerinden hangisi uygun de-
e. Durgun su ğildir?
a. Öğleden önce
b. Öğleden sonra
c. Öğlen
d. Gece yarısı
e. Gün doğumu ve gün batımı civarı
64 Uzaktan Algılama

Okuma Parçası 1
MAX KARL ERNST LUDWİG PLANCK / orantılı olmalıydı. Bu düşüncelerle Planck matematik-
ALMAN FİZİKÇİ te çok yaygın; “varsayarsak ne olur” ilkesini kullanarak
Klasik fizikten modern fiziğe geçişi sağlayan “Kuantum bu iki varsayım doğru olduğunda siyah cismin neden
Kuramı”nın kurucusu olmakla tanınır. Hukuk profesö- tamamen mor renkler salmadığını açıklamaya çalışı-
rü olan babasının evinde delillerden çözüme ulaşan yordu. “Görünür spektrumun bir ucundaki mor ren-
akıl yürütmeleri dinleye dinleye yetişiyordu, bu temel gin frekansı, diğer uçtaki kırmızı renk frekansının iki
hem orta, hem yüksek eğitim kurumlarındaki öğrenci- katıydı. Enerji dilinde bu, mor ışık kuantası enerjisinin,
lik yıllarında, onu özellikle matematikte olağanüstü ya- kırmızı ışık kuantasının iki katı olması anlamındaydı.
pıyordu. Müziğe de son derece büyük bir ilgi duymakla Diğer bir ifadeyle mor ışık iki kez daha fazla enerjili
birlikte üniversitedeki öğretmenleri, akıl yürütmedeki idi. Eğer enerji, kuantalar halinde yutulup yayılıyorsa,
gücünü ve matematiksel düşünme yeteneğini kuramsal siyah cisim her dalga boyunu aynı miktarda yaymama-
fizikte kullanmasını öneriyorlardı. Gerçekten bu özen- lıydı. Alçak frekanslı ışın yayımı için az enerji gerekir-
dirici ve bilgili öğretmenlerinden, özellikle Helmholtz, di. Oysa yüksek frekanslı ışınların yayımı için daha çok
Clausius ve Kirchhoff yararlı ve yönlendirici oluyorlar- kuanta bulunması zorunluydu. Bu enerjinin toplanma-
dı. Helmhotz’un haklı desteği ile genç yaşta üniversi- sı, kuşkusuz daha güç oluyor, frekans yükseldikçe yük-
sek frekanslı ışın yayımı olasılığı azalıyordu. Örneğin
teye katılıyor ve 27 yaşında profesörlüğe yükseliyordu.
600 C derece sıcaklıktaki bir cisim küçük kuantada ışın
Berlin Üniversitesi’ne atandıktan sonra yaşlı öğretmeni
yaydığı için kırmızı görünüyordu. Bu nedenle “Mor
Kirchhoff ’un yıllar önce ele aldığı “Siyah cisim” ışınımı
Baskın”, olmuyordu; çünkü bu rengin gerektirdiği yük-
üzerinde duruyordu. Siyah cisim, her frekanstan ışığı
sek enerjinin toplanması güçtü. Isı yükseldikçe sağla-
yutan ve ısıtıldığında da her frekanstan ışık salması
nan enerji artıyor, böylece mor renk yayımı olanaklaşı-
gereken cisimdi. Kuşkusuz kuvvetli alandaki frekans-
yordu. Cisimler ısındıkça, görülen renklerin turuncu,
ların sayısı zayıf alandakilerden daha çoktu. Tıpkı bin
sarı ve sonra mavimsi olmasının nedeni buydu. Bu,
sayısından büyük tam sayılar sayısının, bin sayısından
Wien in deneylere dayanan gözlemlerinin de kurumsal
küçük tam sayılar sayısından daha çok olması gibi. O
açıklaması idi. Kuanta miktarı, frekans ile doğru oran-
halde, siyah cismin her frekanstan yayacağı ışınımlar-
tılı olduğuna göre, (Frekans/Kuanta) değişmiyor; yani
dan, yüksek frekanslı olanların sayısı, alçak frekansta-
sabit kalıyordu. Buna “Planck Sabitesi” deniyor ve (h)
kilerden, kıyaslanamayacak kadar çok olacağından ve
ile gösteriliyordu. Sonradan yapılan pek çok deneyler
yüksek frekanslılar spektrumun mor ucunda bulun- sonucu, (h) nin evrenin temel sabitelerinden (değiş-
duklarından siyah cisim ışınımının tamamı mor olma- mezlerinden) biri olduğu kabul ediliyordu.
lıydı. Böylece görünen ışınımın tamamı mor olacağı Zamanın ileri gelen fizikçileri bu açıklamaları kabul
beklendiğinden bu duruma “Mor Baskını” deniyordu. edemiyorlar, bunları bilen Planck bile, sonradan fi-
Ancak gerçekte mor baskını olmuyor, 1890 yıllarının zikte yeni bir devir açtığında birleşilen düşüncesinin,
fiziği neden veya nedenleri bulamıyordu. Wien ve doğada karşılığı bulunmayan matematik bir sonuç
Rayleigh siyah cisim ışın salınımlarının gerçek yayılı- olduğu endişesine kapılıyordu. Nihayet Einstein, ışı-
şını açıklayan formüller geliştiriyorlar; ancak birincisi nımın kuanta olduğunu gösteren fotoelektrik etki
yüksek ve ikincisi ancak alçak frekansları açıklayabili- olayını açıklayarak, Planck’ın kuramını ilk kullanan
yorlardı. “Işık salınımı, enerji yayılımı olduğuna göre,” oluyordu. Bir problem hakkında bu gibi varsayımlar
diyordu Planck “Wien ve Rayleigh’in varsaydıkları gibi yaparak, bunların hangi sonuca götüreceklerini, do-
enerji, sonsuz bölünebilir değildir. Nasıl madde parça layısıyla çözüm elde edilip edilmeyeceğini araştırmak
parça ise enerjinin de böyle olması gerekmektedir.” Bu yöntemini, birçokları gibi Planck da kullanıyor; hatta
enerji paketlerine de Planck, “Ne kadar” anlamında Einstein, aynı yaklaşımdan yararlanarak, özel görece-
“Kuantum” veya çoğul olarak “Kuanta” diyordu. Ayrı- lik kuramına ulaşıyordu. Planck, “Görecelik Kuramı”nı
ca, bir elektromanyetik ışınımın büyüklüğü, frekansı hemen benimsemekle birlikte, matematik ile fiziksel
ile (bir saniyede yükün yaptığı titreşim sayısı) doğru gerçeğe ulaşmış olacağına hala inanamıyordu. Ancak
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 65
Bohr, atomun yapısını açıklamak için kuantum kura- Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip Imar Yönet-
mını kullanıyor, o zamana kadar açıklanamayan kimi meliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”
olguları aydınlığa kavuşturuyor; hatta bilinmeyen kimi ile de kişi başına aktif yeşil alan miktarı, büyükşehir
atom parçacıklarının varlığını kuantum kuramına da- belediyeleri haricinde, belediye ve mücavir alan sı-
yanarak tahmin ediyordu. nırları içerisinde 10 m2, bu sınırların dışında 14 m2
1918 yılına gelindiğinde yeni kuramın önemi artık düzeyine yükseltilmiştir.
anlaşılıyor, “Klasik Fizik” ile “Modern Fizik” dönemi Ülkemizde kentlerde kişi başına aktif yeşil alan oranla-
onunla ayrılıyor ve yalnız Planck’a 1918 yılı Nobel Fi- rının belirlenmesi çok sayıda bilimsel çalışmaya konu
zik Ödülü sağlamakla kalmıyor, yeni bakış açısından edilmiş, böylece kentsel yeşil alan varlığı üzerine gö-
fiziksel olayları inceleyen Einstein ve Bohr için de onur rülen eksiklikler gündemde tutulmaya çalışılmıştır.
nedeni oluyordu. Örneğin, 2000 yılında yapılan bir çalışmada Antalya
kentinde kişi başına mevcut aktif yeşil alan miktarı 3,1
Kaynak: http://www.hikayeler.net/yazilar/109050/ m2 olarak belirlenirken; bu oran İstanbul’da 1,9 m2,
max-karl-ernst-ludwig-planck-18581947-alman- Isparta’da 3 m2 ve 2004 yılında Kayseri’de 5,4 m2 olarak
fizikci/ bulunmuştur. Avrupa kentlerindeki yeşil alan miktar-
ları ise ülkemiz kentlerindekinden oldukça yüksektir.
Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan Kentsel De-
Okuma Parçası 2 netim Raporu’nda, kentsel yeşil alanlar “kamu kulla-
KENTLERİMİZDE AKTİF YEŞİL ALANLAR nımına açık olan kent içerisindeki yeşil alanlar, örne-
YETERLİ Mİ? ğin parklar” olarak tanımlanmakta ve 1996 yılı için 32
Yerleşim yeri ihtiyacına bağlı olarak artan yapı ve yol Avrupa kentine ait kişi başına ortalama değer 26 m2
gibi yansıtıcı yüzeyler, endüstri ve motorlu taşıtlar ile olarak verilmektedir.
konut ısıtma sistemlerinden kaynaklanan gazlar kent- (kısaltılarak alınmıştır.)
sel alanların birer ısı adasına dönüşmesine neden ol-
maktadır. Bu sebeple kentler yakın çevrelerine göre 1,3 Kaynak: Prof. Dr. Zafer AYVAZ
ila 3,4 °C gibi daha yüksek sıcaklıklar sergilemekte- Ekoloji Magazin dergisi- Sayı 18 (Nisan - Haziran 2008)
dirler. (http://www.ekolojimagazin.com/?s=magazin&id=358)
Yeşil alanlar ise kentlerin ısı adası etkilerini azaltmak-
ta, kent ekosistemine, kentlerin fiziksel gelişmesine ve
günlük kentsel aktivitelere sağladıkları katkı ve ola-
naklarla insanlara daha konforlu çevre şartları sun-
maktadırlar. Yeşil alanların kentsel çevreye olan katkı-
ları bilinmekle birlikte, kent planlaması çalışmalarında
öncelikle konut açığının giderilmesi amaçlanmakta,
planlamada gereken önem verilmeyen yeşil alanlar da
zayıflayan fonksiyonları ile kentin ihtiyaçlarını karşıla-
makta yetersiz kalabilmektedirler.
Bu sorunun çözümlenmesi ve kentlerde yeşil alan ye-
terliliğinin sağlanabilmesi için yasa ve yönetmeliklerle
kişi başına yeşil alan miktarının belirlenmesi yoluna
gidilmiştir.
Ülkemizde kentsel yeşil alanlara standart getirilme-
si amacıyla ilk olarak 1972 tarihli İmar kanununda
kişi başına minimum 7 m2 yeşil alan öngörülmüştür.
Bu standardın kapsadığı yeşil alanlar, “İmar Planı
Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yö-
netmelik” ile “aktif yeşil alan” olarak tanımlanmış ve
kapsamı park, çocuk bahçesi ve oyun alanları olarak
belirlenmiştir. 02.09.1999 tarihli “3030 Sayılı Kanun
66 Uzaktan Algılama

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı


1. a Yanıtınız yanlış ise “Ünite 1” e ve bu ünitedeki Sıra Sizde 5
“Isıl Işınım” bölümüne bakınız. Isıl kameralar sadece bir cisimden yayılan ısıl enerjiyi
2. a Yanıtınız yanlış ise “Ünite 1” e ve “Isıl Kızıl “görür”ler. Diğer bir deyişle kameralar evin içerisinde-
Ötesi” bölümüne bakınız. ki ısıl enerjiyi değil, sadece evin dış yüzeyinin ısıl pro-
3. a Yanıtınız yanlış ise “Ünite 1” e ve bu ünitedeki filini algılarlar.
“Isıl Işınım” bölümüne bakınız.
4. d Yanıtınız yanlış ise bu ünitedeki “Isıl Işınım” Sıra Sizde 6
bölümüne bakınız. Kızıl ötesi ısıtma sistemi temelde ısı enerjisinin elekt-
5. a Yanıtınız yanlış ise bu ünitedeki “Isıl Görüntü romanyetik dalgalarla taşınması prensibine dayanır.
ve Yorumlaması” bölümüne bakınız. Doğrudan kızıl ötesi ışımaya maruz kalan yüzeyler
6. e Yanıtınız yanlış ise bu ünitedeki “Isıl Görüntü ısınır. Bu şekilde homojen olmayan bir ısınma duru-
ve Yorumlaması” bölümüne bakınız. mu çok sağlıklı değildir. Ayrıca hem gelen kızıl ötesi
7. b Yanıtınız yanlış ise bu ünitedeki “Isıl Algılayı- enerjinin frekansına hemde etkileşim süresine bağlı
cı Sistemler ve Uygulama Alanları” bölümüne olarak deri ve göz gibi organlarda sağlık problemleri
bakınız. oluşabilir. Kömür sobası ve kalorifer petekleri gibi sis-
8. c Yanıtınız yanlış ise “Ünite 1” e ve bu ünitedeki temler konveksiyonla ısı enerjsini taşırlar. Önce hava
“Yeryüzü Cisimlerinin Isıl Özellikleri” bölü- ısınır daha sonra ısınıp yükselen bu havanın aşağı yön-
müne bakınız. lü dağılmasıyla ortam ısıtılır. Dolayısıyla bu sistemler
9. b Yanıtınız yanlış ise “Ünite 1” e ve bu ünitedeki daha sağlıklı ısınma araçlarıdırlar. Ancak kızıl ötesi
“Isıl Kızıl Ötesi” bölümüne bakınız. ısıtıcılar konveksiyon sistemleri gibi havayı sirküle et-
10.e Yanıtınız yanlış ise bu ünitedeki “Yeryüzü Ci- mediklerinden toz, polen gibi alerjik maddeleri ortama
simlerinin Isıl Özellikleri” bölümüne bakınız. yaymazlar. Bu durum özellikle astım ve alerjisi olanlar
için büyük bir avantajdır.

Sıra Sizde 7
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı 9.5 - 10.0 µm aralığındaki enerjinin büyük çoğunluğu
Sıra Sizde 1 stratosfer katmanında bulunan ozon gazı tarafından
λmaksimum = A / Tışıyan yutulur. Uydu sistemleri bu tabakanın üzerinde yörün-
= 2.898x10-3 mK / 3000 K = 0.966 µm geye sahip olduklarından daha alçak uçuş yüksekliğine
sahip uçak sistemleri tercih edilmelidir.
Sıra Sizde 2
Tışıyan = ε1/4 Tkinetik olduğundan T4ışıyan = ε T4kinetik
olur.
E = σ T4 = 5.67x10-8 *(7000)4 = 136136700 Wm-2
1 watt (W) = 1 Joule/s (Js-1)

Sıra Sizde 3
Cisimler sıcaklıklarından dolayı mum tabakasını eri-
tip batacaklardır. Bu üç cisim ısıl kapasitelerine göre
A<B<C olarak sıralandığında, batma derinliğine göre
sıralamaları aynı (A<B<C) olacaktır.

Sıra Sizde 4
8-14 µm bölgesinde önemli bir fark olmaz. Ancak 3-5
µm bölgesinde Güneş’e ait yansıtılan enerjiden yeryü-
zünün yaydığı enerjiye geçildiği için bu bölgede gece
algılama yapılması daha uygundur.
3. Ünite - Isıl Uzaktan Algılama 67

Yararlanılan ve Başvurulabilecek
Kaynaklar
Rees, W.G. (2001). Physical Principles of Remote Sen-
sing (2. Baskı). Cambridge: Cambridge University
Press.
Schowengerdt, R.A. (2007). Remote Sensing: Model and
Methods for Image Processing (3. Baskı). New York,
NY: Academic Press (Elsevier).
Lillesand, T.M., Kiefer, R.W., & Chipman, J.W. (2003).
Remote Sensing and Image Interpretation (5. Baskı).
New York, NY: John Wiley & Sons.
Sabins, F. (1996). Remote Sensing: Principles and Interp-
retation (3. Baskı). New York, NY: W.H. Freeman.

Yararlanılan İnternet Adresleri


http://rst.gsfc.nasa.gov/Intro/Part2_25.html
http://neo.sci.gsfc.nasa.gov/Search.html?group=10
http://visibleearth.nasa.gov/view_rec.php?id=1716
http://visibleearth.nasa.gov/view_rec.php?id=2043
http://en.wikipedia.org/wiki/File:Thermal_column.svg
ht t p : / / a s t e r w e b. j p l . n a s a . g ov / g a l l e r y - d e t a i l .
asp?name=DV
http://giesn.uc.edu/hxliu/teaching/courses/g361/
note9.pdf
http://www.epogee.co.uk/page.php?23
http://www.atsr.rl.ac.uk/atsr/index.shtml
http://www.gis.unbc.ca/courses/geog432/lectures/lect
12/index.php

You might also like