You are on page 1of 3

ARAŞTIRMA ARAŞTIRMA ARAŞTIRMA

KONUSU SORUNU HİPOTEZİ

SORU:SOSYAL MEDYA
BAĞIMLILIĞININ
SOSYAL MEDYA
BİREYİN GÜNLÜK
BAĞIMLILIĞI SOSYAL MEDYA BAĞIMLISI
YAŞAMINA ETKİSİ
NEDİR? BİREYLER YAŞAMDAN
UZAKLAŞARAK HAYATI
KAVRAMA YETİLERİ OLUMSUZ
ŞEKİLDE ETKİLENİR. HAYATI
SORUN:BİREYİN
GÜNLÜK YAŞAMDAN KAVRAYAMAYAN BİREY DE
KOPMASI DEPRESYON,YEME
BOZUKLUKLARI,ANKSİYETE
BAŞLANGICI GÖZLEMLENİR

SOSYAL BİLİMLERİN TARİHİ

Sosyal Bilimler hayatın fizyolojik, biyolojik, kimyasal yönlerini araştıran doğa bilimlerinden farklı
olarak sosyal yaşamı ve insan davranışlarını araştırır. Kültürel, siyasal ve ekonomik yapılar, değerler,
normlar, sanat ve fikir dünyası sosyal bilimlerin araştırdığı konulardır.Sosyal Bilimler; Sosyoloji, Tarih,
Antropoloji, Psikoloji, Siyaset Bilimi, Hukuk, İktisat ve Beşeri Coğrafya gibi insana ve sosyal yaşama
ilişkin bilimlerdir. Sanat, siyaset, bürokrasi, ekonomi, dil, din, kültür, ahlak gibi konular sosyal bilimler
içerisinde birbiriyle ilişkili şekilde çok yönlü olarak incelenir. Batı Avrupa´da modern Sosyal Bilimlerin
18. yüzyıldan itibaren geliştiği söylenebilir. Coğrafi keşifler, Rönesans, Bilimsel Devrimler, Aydınlanma,
Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi, Kentleşme gibi süreçlerin yarattığı değişimleri anlamak ve ortaya
çıkan sosyal sorunlara çözüm arama çabaları sosyal bilimlerin doğuşuna yol açmıştır. Sanayi Devrimi
ve kentleşmenin neden olduğu alt-üst oluşa ve sosyal bunalıma çözüm arama çabalarına bağlı olarak
sosyal bilimler büyük gelişim göstermiştir. Özellikle sosyoloji için sanayi devrimi ve kentleşmenin
getirdiği bunalımın çocuğu denilebilir.1900 yılında şimdiki İstanbul Üniversitesi olan Darülfünun´un
açılışı ülkemizde sosyal bilimlerin gelişimi açısından en önemli dönüm noktasıdır. II.Meşrutiyet
Döneminde önemli fikir adamlarını bünyesine katan Darülfünun önemli bir atılım gerçekleştirmiştir.
1914 yılında Dünya´nın ilk Sosyoloji kürsülerinden birisi Ziya Gökalp tarafından bu Darülfünunda
kurulmuştur
FEN BİLİMLERİ
Plato'nun yüzyıllar önce başlattığı, "Geleceğin liderleri için en iyi eğitim nasıl olmalıdır?" tartışmasında
yer alan "iyi eğitim", bugün modern dünyanın anladığından çok farklı olmakla birlikte, temel
bilimlerdeki kavram ve kuramların çalışılması olarak anlaşılmaktadır.

Bilim tarihi son 70 yıllık dönemde bir akademik disiplin olarak gelişmesine rağmen çok uzun yüzyıllar
yıllar öncesinden başlar.

Fen bilimlerindeki oluşum süreci dört önemli dönemi kapsamaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir:

Mısır ve Mezopotamya uygarlıkları döneminde gelişen ampirik bilgi toplama dönemi.

Eski Yunanlıların evreni açıklamaya yönelik sistemleri kurdukları dönem.

Orta çağların Yunan felsefesi ile dinsel dogmaları bağdaştırma çabasına karşı İslâm biliminin etkin
olduğu dönem.

Rönesans sonrası gelişmelerin yer aldığı modern bilim dönemi.

Bu dönemlerden birinci tamamen, üçüncü kısmen doğuda yaşanmış; ikinci kısmen, dördüncü ise daha
çok batıda yaşanmıştı

İlk uygarlıklar Dicle-Fırat, Nil, İndus gibi büyük nehir vadilerinde belirmiş ve M.Ö yıllarında Sümerler'le
en parlak düzeyine ulaşmıştır.

Matematik, astronomi, tıp, tarih, mitoloji ve dinle ilgili bilgilerin bu tarihlerde oluştuğu bilinmektedir.
Aritmetik işlemler yapan, çarpım tablosunu kullanan, alan ve hacim hesapları yapan, π sayısının
değerini 3 olarak kullanan Sümerler'i Babiller izlemiştir.

M.Ö yıllarında Babiller matematik ve astronomide ilerleme göstermişler, tam sayılar için geliştirilen
sistemleri kesirlere uygulamışlar, karekök ve küpkökün nasıl hesaplanacağını bulmuşlar, ikinci ve
üçüncü dereceden denklem çözümleri için çizelgeler geliştirmişlerdir.

Aynı tarihlerde Mısırlılar hekimlik dışında hiç bir alanda Mezopotamya düzeyine ulaşamamışlardır.

Öte yandan, Mısır ve Mezopotamya uygarlıkları problemlerin çözümünde somut örnekler ve sayısal
değerleri kullanmışlar, ancak evreni anlama yönünde çaba göstermemişlerdir.

Değişken ve genellik gibi soyut kavramlar Yunan düşüncesinde ortaya çıkmıştır. M.Ö. IV. yüzyıldan
başlayıp M.S. III. yüzyıla kadar etkili olmuştur.

Bu dönemde astronomi, matematik, fizik, kimya, biyoloji ve tıp alanlarında önemli sayılabilecek
çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Matematik bu alanların arasından sıyrılarak özgün bir çalışma alanı
kimliğini kazanırken diğer bilim dalları felsefenin içinde gelişme göstermiştir.

Büyük İskender'in fetihleriyle birlikte Yunan uygarlığı Mezopotamya uygarlığı ile tanışmıştır. Bu
aşamada Yunan biliminde köklü değişiklikler olmuş, düşünceye dayalı bilimden, bağımsız gözlemlere
dayanan bilime geçilmiştir. Modern bilim anlayışına çok yakın olan bu dönem Helen Çağı olarak da
adlandırılır.

300 yıl kadar süren Helen döneminden sonra M.S. III. yüzyıldan itibaren yayılmaya başlayan
Hıristiyanlığın etkisiyle bilim Avrupa'da karanlık bir döneme girmiştir.
M.S. 13. yüzyıla kadar sürecek bu duraklama döneminde, Arapların bilime önemli katkıları olmuştur.
Başlangıçta Yunan bilimini izleyen Araplar bu katkıyı M.S tarihleri arasında gerçekleştirmişlerdir.

M.S. 622 yılından başlayarak İslâmiyeti yayma amacıyla başlatılan seferlerde Araplar, Yunan ve
Roma'nın bilim merkezlerine ulaşmışlar ve Ortaçağ karanlığında gizli kalan kitapları hızla Arapça'ya
çevirmişlerdir. Ayrıca, Araplar çeviriye dayalı bu çalışmaların yanısıra, özgün eserlerle de bilimin
gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Arapların özellikle matematik, tıp ve kimya alanında etkili
oldukları görülmüştür.

M.S. X. yüzyılda, geniş bir coğrafi bölgede Arapça bilim dili özelliği kazanmıştır. Ancak yüzyılın
sonundan itibaren zayıf düşen imparatorlukların çöküşüyle birlikte, İslâm dünyasında bilimin gerileme
başlamıştır.

Maddi nedenler daha çok ekonomik ve sosyal alandaki gerileme, servet dağılımındaki büyük
dengesizlikler; manevi nedenler ise eğitimin yetersizliği, din ve felsefe çatışması, bilgiye karşı ilginin
zayıflaması biçiminde ortaya çıkmıştır.

XV. yüzyılda, bilim Avrupa'da gelişen Rönesans ve Reform hareketlerinin etkisiyle yeniden canlanmış,
dinsel tutuculuğun kırılmasıyla bilimsel gelişmelere ortam sağlanmıştır

. XVII. yüzyıldan XX. yüzyılın başlarına kadar geçen zaman içerisinde fen bilimleri felsefeden birer birer
ayrılarak bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Aynı şe- kilde tıp ve sağlık bilimleri de felsefeden ayrılarak
bağımsızlığını kazanmıştır (bkz. Şekil 1).

You might also like