Professional Documents
Culture Documents
Guido Knopp - Lanet Savaş - Pencere Yayınları
Guido Knopp - Lanet Savaş - Pencere Yayınları
LANET SAVAŞ
"Barbarossa Harekatı"
Bu kitabın Yayın haklan
Pencere Yayınlarına aittir
C. Bertelsmann Verlag GmbH yayınevi, Münih 1 99 1
basımından çevrilmiştir.
Birinci Baskı: Şubat 2006
Kapak: Bahri Çakır
Baskı : Bayrak Matbası
Küçükayasofya Cad. Yabacı Sk. No: 2/1 Sultanahmet-İ stanbul
Tel : 02 1 2 638 42 02
PENCERE YAYINLARI: 1 98
LANET SAVAŞ
"Barbarossa Harekatı"
5
Önsöz
Benim Gözümden
7
edileceklerini düşünüyorduk. 1 5- 1 6 yaşın
daki bu stratejistlerin" arasında çok sayıda
Sezar, Napolyon ve Clausevitz mevcuttu.
Komutanlarıyla aralarındaki en büyük fark
da buydu muhakkak. 1 Mayıs 1 94 1 'de ha
yatımın ilk askeri resmi geçidinde, Kızıl
Meydan 'da moralimiz gayet yüksek olarak
yürümüştük.
2 1 Haziran günü oldukça hareketli geç
mişti. Çantalarımızı toplayıp, bizim takımı
Ryasan Ağır Topçu Okulu 'nun yaz kampı
na götürect>k olan büyük buharlı gemiye
binmek üzere yola çıkmıştık. Bizim için ar
tık uyduruk kurşun asker olmaktan çıkıp,
birer savaş makinesi olarak gerçek ordu ya
şamıyla yüzleşmenin zamanı gelmişti. Bü-
Valentin Fatin, SBKP
tün yolculuk boyunca hiç birimizin gözüne Merkez Komitesi
uyku girmemiş olması şaşılacak bir şey de- Enternasyonal Daire
ğildi. Gece boyunca duyulan silah sesleri, Başkanı ve Sovyetlerin
yaşlı geminin karnından gelen dizel moto- Almanya uzmanı.
runun gürültüsünü neredeyse tümüyle bas-
tıracak yoğunluktaydı. On saattir değil de, günlerdir yolda ol
saydık eğer, k ıyı ile telsiz bağlantımız olmadığından savaşın
başladığından haberimiz bile olmayacaktı. Kıyıya çıktığımız
noktada karşılamaya gelen hiç kimsenin bulunmayışı bizi şa
şırtmıştı. Unutulmuş muyduk? Ya da -kafamıza takılan aptalca
bir düşünce- subaylar pazar sabahı yataklarında kalmayı mı
yeğlemişlerdi? Çok geçmeden bir üsteğmen görünmüştü niha
yet. Boğuk bir tonda "Savaş başladı" diye güçlükle çıktı söz
cükler ağzından. Kısa bir duraklamanın ardından ekleyiverdi:
"Faşistler şafak sökerken topraklarımıza girdiler. Almanlar Ki
ev ve diğer şehirleri bombalıyorlar." Adeta donup kalmıştık.
Ardından gençler bağırmaya başlamışlardı. Hemen Mosko
va'ya geri dönmek ve cepheye gönderilmek istiyorlardı. Tabur
komiseri Pelyakov'un sert emri üzerine bağırışlar sustu: "Batar
yalar kıyıya, marş marş ! Çadırlar sökülsün ve yeni talimatlar
beklensin." Saatim sabah 6.20'yi gösteriyordu.
8
Ü lke insanlarının, ancak öğlen zamanı dönemin hükümet
başkanı Molotov tarafından radyodan yapılan açıklamayla bu
trajedi hakkında bilgileri oldu. Sovyet halkları için cehennemin
başlangıcı olan bin 4 1 8 gün ve gecelik süreç böylece başlamış
oluyordu. Anavatanm söz konusu olduğu savaş başlamıştı. "Za
fer ya da ölüm ! " Savaş, Sovyetler Birliği 'nde insanları bu ikisi
arasında bir tercih zorunluluğuna sürüklüyordu.
Hitler, Alman ordusunu Sovyetler B irliği topraklarına bir
imha hareketi için sürmüştü. 3 Haziran 1 94 1 'de ordu komutan
larına yaptığı konuşmada, Sovyetler Birliği'ne karşı yapılacak
olan savaşın en büyük özelliğinin batı ve kuzey Avrupa'daki
kurallara uygun savaşların aksine, Sovyetlerin Birliği 'nin tama
men yıkılmasının ve yok edilmesinin hedeflendiği bir savaş ol
duğunu açıklamıştı. "Doğu Planı" (Plan üst) diye adlandırılan
plana göre, önce bölgenin 22 milyon insanın bulunduğu bölü
mü ve en sonunda da Urallar'a kadar olan 80- 1 00 milyonun ya
şadığı tamamı Almanlaştırılacaktı. Burada yaşayan yerli halk,
özellikle de Slavlar, Avrupalı olmadıklarından yok edilmeliydi
ler.
Hermann Göring, 1 94 1 Kasımında İ talya Dışişleri Bakanı
Ciano ile yaptığı bir görüşmede şunları söylüyordu: "Bu yıl içe
risinde Rusya'da 20-30 milyon kişinin açlıktan öleceğini hesap
lıyoruz. Bu da çok isabetli olacak, çünkü, bazı halkların sayı
sında bir azaltmaya gidilmesi zorunludur." H itler, emrindekile
re, bu halkların varlığının yalnızca bir haklı dayanağı olabilece
ğini belirtiyor, bunu da 'ekonomik açıdan bizim için işe yarar
olmak' olarak açıklıyordu.
Bu yüzden, nasyonal sosyalistlerin yok etme istekleri ne yal
nızca askeri hesaplara dayanıyordu, ne de sadece Sovyet halkı
nın direnişine bir yanıttı. Hayır, bu soğukkanlı ve korkunç bir
planlama ve hesap kitap işiydi. Nasyonal sosyalist ölüm progra
mı en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Dünya görüşlerinin
ve ırkların çatışmasını esas alan bu savaş, korkunç bir gaddar
lıkla yürütülmeliydi. "Doğu Bölgesindeki B irliklerin Davranış
Düsturları" adı verilen talimatnameler bu konuda aydınlatıcı
bilgiler içermektedir. Sovyetler Birliği'ne yapılan bu tecavüzü
haklı göstermeye yönelik propaganda aracı olarak NS yönetimi,
9
önleyici tedbir saldırısı masalım uydurmuştu. Almanya'nın ve
tüm batı uygarlığının çıkarları doğrultusunda, planlı bir Sovyet
saldırısına karşı erken hareket edilmeliydi. Elbette, bu plan
anında masaya yatırılmadı.
Hitler, 1 941 Temmuz' unda Halder ve Jodl adlı generalleri
bir doğu seferi planı hazırlamaları için görevlendiriyordu. Aynı
zamanda Alman ordusunun üst düzey komutanlarına da bu
planların perdelenmesi için geniş çaplı önlemlerin alınması em
rini veriyordu. Bu da, "Barbarossa H arekatı"nın 21. talimatında
açık seçik belirtiliyordu: " Hedefimizin SSCB 'ye saldırmak ol
duğunun ortaya çıkmaması çok büyük bir önem taşımaktadır."
1 941 Mart' ından itibaren Almanlar ve onların uydularına yöne
lik geniş çaplı bir dezenformasyon kampanyası başlatıldı. Gü
ya, olası bir Sovyet saldırısına karşı savunma önlemleri alını
yordu yalnızca. Fakat, saldın tarihi ertelenmek zorunda kalındı
ğında Keitel, Almanların yaptığı hazırlıkların bundan sonra
"nasıl olursa olsun perdelenmesini" ve "ülkenin Rusya'ya doğ
ru olan hinterlantının (art bölgesi) korunması için alınan önlem
ler" olarak açıklanmasını emrediyordu.
Bugün bile halen önleyici tedbir savaşı tezini savunanlar bu
lunmaktadır. Ö nleyici tedbir savaşı yorumunda diretenler, bu
tür çabalar tarihçilerin bundan önceki tartışmalarında bertaraf
edilmiş olmasına rağmen, Alman saldırısını haklı çıkarmaya
yönelik açıklamalar bulmak için yoğun çaba sarf etmektedirler.
Birkaç Sovyet "uzmanının" da bu oyunda rol oynama yönünde
iştahları kabarmıştır. Kim bilir, belki de onlar da tarihin görün
tüsünü değiştirmek istemişlerdir. Tarihin baskı altına alınması
ile geleceğin baskı altına alınabileceği türünden müthiş bir ba
kış açısı! Çünkü Bolşeviklik, Mayıs 1 941 tarihli bir OKW (Al
man ordusu Wehrmacht'ın en üst komuta merkezi) açıklama
sında da belirtildiği gibi, "nasyonal sosyalist halkın ölümcül bir
düşmanıdır; Almanya bu yıpratıcı dünya görüşüne ve onun sa
vunucularına karşı savaşmalıdır. "
Yapılan korkunç eylemlerin sorumluluğundan kurtulmanın
en güvenli yolu, kendilerini bu eylemlerinden dolayı sorumlu
tutacak olanları ortadan kaldırmaktı. "Bir Alman askerine yan
bakan biri, hemen orada infaz edilecektir." Hitler ' in bu ve buna
10
benzer emirleri, "Barbarossa H arekatı " paragraflarında savaş
hukukuna uygun olarak düzenlenip (Keitel, 1 3 Mayıs 1 94 1 ),
savaş esirlerine, komiserlere ve sivil halka uygulanacak mu
amelelere yönelik emirlere dönüşüyorlardı. Guido Knopp bu
konuyu ayrıntılı ve çarpıcı bir biçimde ele alıyor.
Ben şu sebepten ötürü bu konunun üzerine gitmeyi gerekli
görüyorum : Sovyet popüler bilimsel literatüründe ve bazı anı
yazılarında Hitler 'in sözünde durmamasından ve "saldırının
aniliği"nden söz edilir. B irincisini itirazsız onaylamak müm
kündür. Ancak, "anilik" söz konusu olduğunda, bunun yalnızca
Stalin'in ve onun güdümündeki toplumsal bilincin bir fantezisi
olduğu apaçık ortadadır. Bu savı doğrulayacak yeterince kanıt
vardır:
1 8 Aralık 1 940'da Hitler "Barbarossa" Planı'nı onaylıyordu.
Sovyet gizli servisi, bundan yalnızca 1 1 gün sonra, Almanya'da
Sovyetler Birliği 'ne saldırılması yönünde karar alındığını ve bu
operasyon için gerekli hazırlıkların başlatıldığını bildiriyordu.
Konu ile ilgili raporda, uzun asker ve motorlu araç konvoyla
rından söz ediliyordu. Konvoylar Doğu Prusya, Polonya ve
Slovakya yönüne ilerliyorlardı. Berlin 'in yaydığı, Hitler 'in öte
den beri İngiltere'ye bir saldın planladığı yalanının inandırıcı
hiçbir yönü kalmadığı böylece ortaya çıkmış oluyordu. Bu du
rumda Stalin'e düşen görev, kuvvetlerini alarma geçirmekti.
Saldırının bir gün öncesinin akşamında Sovyet Genelkurma
yı, düşmanın hücum potansiyelini 45 yedek tümen tarafından
desteklenen 1 46 Alman tümeni olarak tahmin ediyordu. Daha
sonra ortaya çıkan verilerdeki gerçek sayı ise 1 54 Alman tüme
ni ve buna bağlı 45 destek tümeni şeklindeydi. Bu da, yalnızca
20 Haziran 'dan sonra Sovyet sınırlarını geçen Alman tümenle
rinin fark edilmedikleri anlamına geliyordu. Ana kuvvetlerin
dizilişi ve dağılımı ile ilgili elde edilen bilgiler de bundan daha
az doğru değillerdi. Bu nedenle, bir sürprizden söz etmek müm
kün değildir.
Stalin, Hitler tarafından faka bastırıldığını ve kendisinin o
keskin politik öngörüsünün bu kez tamamen iflas ettiğini açık
ça itiraf etmek istemiyordu. Sürekli olarak, nasyonal sosyalist
lerin entrika ve hilelerine dikkat çektiği ve kendi sadık adamla-
11
rını öne sürdüğünü belirterek, yükü omuzlarından atmak isti
yordu. Oysa, Stalin 'in sayısız özür dileme girişiminin asıl nede
ni apaçık ortadadır: Berbat tutumuyla Sovyetler B irliği 'ni fela
ketin eşiğine sürüklemiştir.
Sovyet tarafı için gerçekten sürpriz niteliği taşıyan tek şey,
Nazi felsefesinin ürünü olan "kuralsız savaş"tır. O güne kadar
ki bilinen bütün canilikleri gölgede bırakan bu barbarlık, hiç
kimsenin hayal bile edemeyeceği biçim ve boyutlara sahipti.
Bizim düşünce biçimimizi sınıfsal bakış açısı belirliyordu. Al
man askerleri, bizim için üniforma içindeki işçi ve köylülerdi.
Onlar kardeşlerimizdiler. Dolayısıyla, bizi öldürmek isteyecek
leri düşünülemezdi. Bu düşünce tarzı, üzerimizde uzunca bir
süre egemen oldu. Dehşetin yalnızca cephede değil, cephe dı
şında da hüküm sürdüğü bir savaş bizim için yeniydi. S ilahlı iş
galcilerin, analarının eteğine yapışmış çocukları bile hedef al
dıkları bir savaş hiç kimsenin aklının ucundan bile geçmemişti.
Şimdi o günlere ilişkin ortak anılarımız yeniden gözümün önü
ne geliyorlar. Hatırlıyorum da, radyo karşı tarafın ele geçirdiği
şehirlerin sayısını tam olarak vermeyi bir kez bile başarama
mıştı. Cafcaflı sözleri olan asker türküleri ise çok geçmeden
azalmaya başlamıştı.
Oysa siyasi derslerde, geçmişte yabancı işgalcilerin her de
fasında Rus topraklarından nasıl kovuldukları beynimize çivi
gibi çakılarak anlatılıyordu. K ızılordu mensuplarının, büyük
çarpışmalarda kendilerini feda edişlerine de methiyeler düzülü
yordu. Ve taçlandırıcı bir bitiş cümlesi olarak, şu sihirli cümle
telaffuz ediliyordu: "Biz haklıyız ve zafer bizim olacak."
Uzunca bir süre bizde, bu saldırının Hitler' in saldırısı oldu
ğu, Almanya'nın saldırısı olmadığı inancı egemen oldu. Yürüt
tüğümüz savaş Alman halkına değil, Nazizme karşıydı. Ancak
aradan belirli bir süre geçtikten sonra, ''Onların istediği, bir top
yekun yok etme savaşı, istediklerini onlara verelim" denmeye
başlandı. Tanrı 'ya şükür ki, tam bir soykırım mantığıyla gelişti
rilmiş olan Nazi yöntemleri aynen tekrar edilmedi. "Hitlerler
gelirler ve giderler, ama Alman halkı ve Alman devleti kalıcı
dır" ilkesi kabul görmüştü.
B izim durumumuzu belirten haberleri değerlendirmek ol-
12
dukça güçtü. Bir sansürcü sürüsü, halka ve askerlere ulaştırıla
cak haberleri elekten geçiriyorlardı. Yalnızca, savaşın uzun ve
zor bir savaş olacağı konusunda kimsenin şüphesi yoktu. An
cak, hiç kimsenin ağzından, saldırganca ilerleyen düşmana kar
şı yaptığımız direnişin işe yaramayacağı yönünde herhangi bir
söz duymamıştım. Rusya dayanacaktı ! Kendimizi savunup, bü
tün düşmanlarımızı yok edecektik. Bu inancımız bizi daha güç
lü kılıyor ve her gün karşımıza çıkan vahim durumları alt etme
mizde bize yardımcı oluyordu.
Çekoslovakya Devlet Başkanı Benesch, 1 94 1 yazının biti
minde, batıda Soyetler B irliği ' nden umudunu kesmeyen tek
devlet adamiydı. Diğerleri, bizim can çekişir bir halde üç, dört
ya da beş hafta daha dayanabileceğimize ilişkin tahminlerde
bulunuyorlardı . Bizden gelen her yaşam belirtisini dikkatle izli
yorlar, bir çoğu da Rusya'nın kaybetmesinin kendileri için han
gi sonuçlan doğuracağının hesabını yapıyordu. Konuyu derin
lemesine ele almak niyetinde değilim. Bu konunun kendi çerçe
vesinde incelenip değerlendirilmesi gerekir.
Gerçek oları şuydu ki, 1 94 1 yılında boğazımıza kadar fela
kete saplanmıştık. Bundan kötüsü olamazdı. Artık bizi daha kö
tüsünden yalnızca Tanrı koruyabilirdi.
Hitler ' in Balkan topraklarındaki ilerleyişinin sorunsuz ola
cağı düşünülüyordu. Ancak, Yunanlılar ve Yugoslavların kendi
özgürlükleri için ortaya koydukları direniş, Hitler' in planlarını
büyük ölçüde baltalıyordu. Eğer bu ülkeler de, Macaristan ve
Romanya'yı örnek alsalardı, B udapeşte ve Bükreş 'teki faşist
kümelenmelerde olduğu gibi, "beşinci kol" buralarda da işlerlik
kazanırdı ve Sovyetler Birliği' ne yapılan saldırı daha erken, ya
ni önceden planlandığı gibi 1 5 Mayıs 1 94 1 'de gerçekleştirilmiş
olurdu. Başkomutan von Brauchitsch 'in 644/4 1 numaralı direk
tifinde, Balkanlardaki taarruz için kullanılacak olan yedek kuv
vetlere izin verilmesinden ve "Barbarossa Harekatı"nın dört ile
altı hafta arasında ertelenmesinden söz edilmektedir. Bu süre,
Sovyet halkı için yaşamsal önem taşıyordu ..
Peki, ya Alman kurmayları temmuz ve ağustostaki zaferleri
fazla abartmamış olsalardı ne olurdu? Elde edilen başarıların
yarattığı zafer sarhoşluğu gözlerini kör etmişti. Akbelim, top-
13
rak ele geçirme hastalığı karşısında artık susmuştu. H itler, do
ğuya yapacakları ilerlemenin 194 1 yılı içerisinde bitirilmesi ge
rektiği yönündeki bütün tereddütleri bastırmış ve sonunda,
Moskova'ya yapılacak bir saldırıyı zaferin anahtarı olarak gö
ren askerlere baskı uygulamaya başlamıştı. Hararetli tartışmalar
yaşanıyordu. Moskova mı alınmalıydı, yoksa rota yeraltı ma
denlerinin bol olduğu güneydoğuya mı çevrilmeliydi? Ne Hit
ler 'in Moskova es geçilerek bu bölgelerin ele geçirilmesini ön
gören bakış açısı, ne Brauchitsch ve Halder adlı generallerin
bütün yedek kuvvetleri Sovyet başkentinin alınması için sefer
ber etmeye dayalı planları, ne de General Jodl'ın bu ikisini uz
laştırıcı formülü Alman İ mparatorluğu için başarı vaat ediyor
du. Stratejik açıdan, Hitler ' in Moskova'nın etrafından dolana
rak ilerlemeyi öngören konsepti, Sovyetler B irliği için en tehli
kelisiydi. Çünkü, kente yapılacak bir saldırı daha kolay savuş
turulabilirdi.
Sonuçta, Sovyet başkentine düzenlenen saldırı, Almanlar
açısından tam bir fiyasko ile sonuçlanmış oldu. Bu, aynı za
manda, uyguladıkları maceracı politikanın da sonuydu. Hitler
Almanya 'sı Moskova önlerindelçi karla kaplı alanlarda yalnızca
bir cephedeki muharebeyi değil, savaşı da tümüyle kaybediyor
du. Büyük Cermen Dünya İ mparatorluğu hayali de böylece ya
ra almış oluyordu. Bu nedenle, Moskova muharebesi İkinci
Dünya Savaşı'nın en önemli muharebesi oldu. Bu saldırganlı
ğın tamamıyla çökertilmesi artık an meselesiydi.
Faşist işgalcilere karşı direniş, Sovyet halkına 1 94 1 yılı içe
risinde 6 milyon ölü, kayıp ve esire mal olmuştu. Cepheye ilk
sürülen ordular tamamen dağılmışlardı. Yerine, sürekli olarak
yenilerinin eğitilmelerine ihtiyaç duyuluyordu. Endüstri potan
siyelindeki ağır kayba karşın, üretim kapasitesini koruyabilmek
için askeri malzeme üreten yeni imalathaneler yoktan var edil
di. Milyonlarca askerin silah altına alınması ve eğitilmesi gere
kiyordu. Sovyetler B irliği, bu büyük sınavı başarı ile geçmesini
bildi. Buna karşılık Alman ordusu, yitirilen Moskova muhare
besinden sonra bir daha asla en baştaki avantajlı konumunu el
de edemedi ve ne malzeme ne de personel açısından eski sevi
yesine ulaşabildi. Alman ordusunun odaklandığı ve bütün dona-
14
nımını ona göre yaptığı "Yıldırım Harbi" artık sona ermişti. Al
manya artık büyük zaferler kazanmayı hedeflediği değil, canını
kurtarmayı ön planda tutmak durumunda kaldığı bir savaşın
içerisindeydi.
Nitekim, yenilgiden sonra Mayıs 1 945'deki sorgusunda Ge
neral Jodl, Hitler'in savaşı yitirdiklerini daha 1 94 1 /42 kışında
anladığını itiraf ediyordu. Alman bilim insanlannın son zaman
larda yaptıkları araştırmalar da bunu doğrular niteliktedir. ABD
Başkanı Roosevelt'in en önemli danışmanı olan Harry Hop
kins, henüz 1 942 yılı başlarında buna dikkat çekiyordu: "Rusla
rın gelecek yıl içerisinde Almanları alt etmesi kuvvetle muhte
meldir."
Bunlar, Moskova'ya yapılacak saldın olasılığının gerçekli
ğine de uygun saptamalardı. 1 942 baharına gelindiğinde, Al
man orduları savaş yetenekleri açısından yeni bir güç kaybı içe
risindeydi. 3. Tank B irliği Komutanı Orgeneral Reinhardt, 8 tü
menlik kuvvetlerinin savaş gücünün ancak 7 tank bölüğüne
denk olduğunu belirtiyordu. 30 Mart 1 942 'de Alman ordu
karargfiluna, 1 6 tank tümeni içerisinde savaşa hazır sadece 1 40
tank bulunduğu haberi ulaşıyordu.
Buna karşılık, Kızılordu 'nun da aynı şekilde 1 942 başların
da askeri kaynaklarını neredeyse tükettiği de doğruydu. Ancak
Sovyetler B irliği ' nin güçlü müttefikleri vardı. Ve de onların
destekleri 1 94 1 'de Kızılordu kahramanlarını alkışlamakla sınır
lı kalmasaydı, milyonlarca insanın yaşamı kurtarılabilirdi.
Stalin daha 1 5 Eylül 1 94 1 'de, Britanya Başbakanı Winston
Churchill 'e 1 5-20 tümeni Sovyetler B irliği 'ne göndermesi ve
ülkenin güneyindeki bölgelerde konuşlandırması yönünde ısrar
ediyordu. İngilizlerin hiç olmazsa bu sayının yansını göndere
cekleri düşünülüyordu. Eğer böyle olsaydı, Reich Almanya'sı
run başı daha 1 942 yılında ezilirdi.
Britanya Başbakanı, Sovyet önerisini "tamamen mantıksız"
ve "saçma" olarak değerlendiriyordu. Churchill, Almanlarca iş
gal edilmiş olan petrol bölgelerini bombalamak için İ ngiliz
bombardıman uçaklarının Sovyet havaalanlarını kullanması
teklifine bile kulak asmıyordu. İ ngilizler ve Amerikalılar tama
men kendi dertlerine düşmüşler, Sovyetlerin kaygılarının ken-
15
dilerini ilgilendirmediğini düşünüyorlardı. Batılı güçler, kendi
leri herhangi bir çaba harcamadan Almanların yabancı toprak
larda tükenmesi ve böylece 1 -2 yıla kalmadan teslim olmaları
nın hesabını yapıyorlardı .
Tarihçiler v e politikacı lar, İ kinci Dünya Savaşı 'nın önlen
mesinin mümkün olup olmadığı gibi önemli bir soruya asla ya
nıt bulamayacaklardır. Savaşın tam olarak ne zaman başladığı
gibi ikinci derecede önemli bir diğer soru da yanıtsız kalacaktır.
Örneğin Çin açısından, İngiltere ve Fransa ile birlikte Alman
ya 'ya savaş ilan etmesiyle ya da Japonların Pearl Harbour sal
dırısıyla mı başlamıştır? Arnavutluk, Çekoslovakya ve Etiyop
ya açısından ise bir dünya savaşı belki de hiç yaşanmamıştır.
Bana göre, Nazilerin :ktidara gelişi Avrupa 'da bir savaşın
başlangıcının habercisiydi. Ancak bu savaşın ne zaman ve nasıl
başlayacağı henüz bilinmiyordu. 1 938'de H itler bir felaketten
geri dönüş için gerekebilecek en son köprüleri de atıyor ve so
nuçta; kesinlikle bir askeri çatışmaya sürükleyecek olan gözü
kara bir işgal politikası uygulamak ya da gerek düşünsel, gerek
mali ve gerekse başka açılardan iflas etmek gibi iki seçenekle
karşı karşıya kalıyordu.
Münih Konferansı 'na gelinceye dek Hitler her an durdurula
bilir ve geride derin bir iz ya da renk bırakmaksızın tarih sahne
sinden silinebilirdi. O zamanlar Sovyetler B irliği tarafından ba
tılı güçlere yoneltilen ortak güvenlik talebi, Nazilerin planlarına
yarayacak biçimde baltalanmıştı. Batı demokrasileri, bizimle
ortak çalışma yapacaklarına, saldırgan tarafı yumuşatma politi
kası uygulama yolunu seçmişlerdi. Onları böyle davranmaya
iten neydi? Ya Hitler ve Mussolini'nin yerine, Tanrı korusun,
solcular geliverseydi! SSCB 'yi ve onun bu yöndeki çabalarını
desteklemek, bu aç kurtlara Avrupa 'da hareket alanı s'ağlamak
qemekti. Demokrat Chamberlain ve Daladier ' in çizdikleri se
naryolarda Sovyetler Birliği 'ne iblisle eşdeğerde bir rol biçili
yordu. Münih 'ten sonra Hitler artık yalnızca güç kullanılarak
·durdurulabilir konuma geliyordu, siyasal yollar tükenmişti. En
etkili yol, hep birlikte hareket edilerek bu belanın defedilmesiy
di. Ancak bu yapılamadı. Bizimle batılı güçler arasındaki ide
olojik zıt kutupluluk, ortak çıkarlar için karşılıklı olarak birbiri-
16
ne yaklaşma arzusundan daha güçlüydü. Stalin, acaba bu ne
denle mi İngiltere, Fransa ve ABD'yi es geçerek Hitler ' i kendi
yöntemleri ile yumuşatma yoluna gitmişti? Bu kitapta yer alan
çok sayıdaki belge ve doğruluğuna güvenilir metinden ortaya
çıkan tek bir yanıt var: Hayır! Kendi oportünizmi ve emperya
list güçlerin elinde bir oyuncak konumuna düşme korkusu, Sta
lin' in 1 939 ' da antlaşma imzalamasına yol açıyordu. Göz ardı
edilmemesi gereken bir başka nokta da, Sovyetlerin o dönemde
ister hücum, ister savunma ağırlıklı olsun kesinlikle büyük bir
savaşa girecek durumda olmadığıdır. Stalin, 1 937- 1 938 yılları
arasında Kızılordu 'nun ileri kadroların ı tasfiye ve terhis ettiğin
de, ne yaptığını gayet iyi biliyordu. İkinci Dünya Savaşı 'nın ta
mamında yitirilenlerden fazla sayıda general ve albay, diktatö
rün kaprislerinin kurbanı oluyordu. Bu, özellikle altı çizilmesi
gereken bir noktadır.
Stal in 1 941 'de Hitler ile bir sürtüşmeye girmeyi gerçekten
istiyor muydu? Sovyetlerin silahlı kuvvetlerinin yeniden yapı
lanma süreci içerisinde bulunduğu bir dönemde, Kızı lordu 'nun
1 942 'den önce savaşma yeteneğine kavuşamayacağını bile bile,
Stalin nasıl olurdu da karşı tarafı savaşa kışkırtabilirdi? Tabii ki
tersi geçerliydi. 22 Haziran ' da savaşın gerçekten başladığına
inanmak istemeyen Stalin'in bizzat kendisiydi . Binlerce Alman
uçağı ve milyonlarca Alman makineli tüfek ve topu, mermi ve
bombalarını atmaya başladıktan sonra bile Stalin, Timoşenko
ve Şapoşnikov adlı mareşaller ile Jukov ve Vasilevski adlı ge
nerallere emin olup olmadıklarını, bunun yalnızca bir provo
kasyon olup olamayacağını soruyordu.
Savaş başladıktan 5-6 gün sonra S talin bunalıma giriyor,
Moskova yakınlarındaki yazlık köşküne çekiliyordu. Üst dü
zey parti üyeleri ve ülkenin ileri gelen siyasi yöneticileri düş
manın aldın için hiç zaman yitirmediğini hatırlatmak için ken
disine geldiklerinde, Stalin ' in müthiş bir şaşkınlığa düştüğü, o
sırada bizzat orada bulunan ve bu olaya tanıklık edenlerce ifade
edilmektedir. Belli ki, gelen heyetin " Halkın Babası"nı azlede
ceğinden ve mahkum edeceğinden korkmuştur. Ancak, Tanrının
işine bakın ki, tam aksine istibdat tahtına oturtulmuştur.
Akla gelen bir başka soru da şudur: Savaş ille de bu denli
17
kanlı, yıkıcı ve uzun mu olmalıydı? Daha önce de belirttiğim
gibi, Avrupa henüz 1 942' de ya da en fazla 1 943 yazına dek bu
kabustan kurtarılabilirdi. Ah gelin görün ki, tarihin yüzü kaçı
rılmış fırsatların bıraktığı çıban yaraları ile kaplıdır.
General Jodl'ın 1 945 'de yakınarak söylediği gibi, Rusya'ya
karşı savaşın ne zaman başladığı bilinmektedir, ancak nasıl biti
rileceğini kimse bilmemektedir. Hatta Adolf Hitler bile henüz
Ağustos 1 941 ' de şöyle demektedir: " B iz bir kapıyı araladık
ama, arkasında ne olduğunu bilmiyoruz."
B ilgece söylenmiş bir halk özdeyişi şöyle der: "B ir işe giriş
meden önce iyice düşün; eğer yeterince düşünürsen belki de bu
işi yapmaktan vazgeçersin." Politikacılar tüm zamanlatda bu
söze uysalar ve etik değerleri bir kenara atmasalardı, uygarlığı
mız kim bilir hangi düzeyde olurdu şimdi! Çünkü Sofokles bile
ta kendi zamanında şu uyanda bulunmuştu : "Eğer insanlara
hizmet etmiyorsa, akıl çok tehlikeli olabilir. "
1 941 ' i n e n aydınlık günü olan 22 Haziran, savaş kuşağının
bilincine en karanlık, en acı gün olarak kazınıyordu. Dullar ve
yetimler uzunca bir süre bu günde ağlaşıp durdular. Belli ki,
bütün güçlerini ve sağlıklarını saldırganlara karşı verilen savaş
ta yitiren milyonların yaraları ve bu yaraların izleri bu günün
yıldönümünde daha fazla sızlamaktadır. Yarım yüzyıl önce ya
şanan bu olayın nasıl başlayıp nasıl sona erdiğini anlatan her
belgeyi lütfen d ikkatle inceleyin. B öylesi kötü bir olayı baş
düşmanımızın bile yaşamasını istemeyiz. Rusya ayakta kalmayı
başardı. Çünkü, uğursuz 1 941 yılı gibi bir yılın bir daha yaşan
maması ve bir daha yeni bir savaşa asla izin verilmemesi yö
nünde kesin kararlıydı.
B iz, bugün bunun ne denli zor olduğunu biliyoruz. Ama şu
konuda da zihnimiz oldukça açık: Barış içinde bir gelecek ke
sinlikle bir hayal değildir, olanaklıdır. Ancak bu yalnızca bir
koşula bağlıdır: B ütün halklar sadece kendileri için, ayrı ayn ve
komşularına bedelini ödeterek elde edecekleri bir barış değil;
hep birlikte ortak ve güneşli bir gün kadar berrak bir barışı her
kes için eşit derecede istemelidirler.
Valentin Fa/in
18
Atlantik, Akdeniz ve Afrika'ya yayılmış Avrupa (1. 9. 1939 - 25. 3. 1941)
. �1ill1:�yl\(��=:,..,
.:liill t:�)':ın �
'=:J]r:r.rı.a·nı�"Vietf('�şı
==rJ r"f'lı"lı: ma:ıoa Ya ı..oıonr.:orı
............. 1 t ı93idan•O"J1l�S.nııtaır
-
19
Lebensraum Çılgınlığı
"Rusya kozu ... "
20
el sık.ışıyorlardı. Nasyonal sosyalistler ve komünistler, 28 Eylül
1 939 'da imzaladıkları bütünleyici bir antlaşma ile dostluklarını
perçinliyorlardı. Alman-Sovyet ilişkileri çok sıkı bir görünüm
arz ediyordu. Almanların doğudaki yı ldırım harekatını, kışın
verilen aradan sonra kuzeydeki ve batıdaki yıldırım harekatları
izliyordu. N isan 1 940 da Alman birlikleri Danimarka ve Nor
veç ' i işgal ediyorlardı. Belçika ve Hollanda Hitler ' in birlikle
rince zapt edilmişlerdi.
14 Haziran ' da ise Alman birlikleri Paris 'e giriyordu. 22 Ha
ziran ' da Fransız müzakerecileri Compiegne Ormanı 'nda ateş
kes anlaşması imzalıyorlardı. Almanların 1 1 Kasım 1 9 1 8 ' de
teslim oldukları aynı tren vagonunda, bu kez Fransızlar bozgu
na uğradıklarını beyan etmek zorunda kalıyorlardı. Kaiser or
dularının B irinci Dünya Savaşı ' nda 4 yılda işgal edemedikleri
Fransa'yı Hitler 'in kuvvetleri 6 hafta içerisinde zaptediyorlar
dı. Moskova ise, müttefıkini uslu uslu tebrik ediyor ve dostlu
ğunu kanıtlarcasına, Almanlar tarafından işgal edilen bütün ül
kelerle olan diplomatik ilişkilerini kesiyordu.
Hitler-Stalin Paktı, TAS S ' ın bildirdiği gibi, böylece bütün
sınavlardan başarıyla geçmiş mi oluyordu? Ya da Pravda 'nın
yazdığı gibi, SSCB ve Alman İmparatorluğu arasında bir "si
lahlı çatışma olasılığı" ortadan kalkmış mı oluyordu?
Alman tarafında Sovyetlere karşı yürütülecek olan bir sava
şın hazırlıklarının çoktan baş latılmış olması, bütün bunların
yalnızca Sovyet tarafının birer temennisinden ibaret olduğunun,
ancak gerçeklikle bağdaşmadığının bir kanıtıydı.
Aslında, Hitler' in savaş planlarında bir sonraki hedef İngil
tere ' ye yapılması öngörülen bir saldırıydı. Fransa'ya karşı elde
edilen zaferle birlikte Alınan İmparatorluğu, kıtanın en büyük
gücü haline gelmişti. Henüz 1 3 Ağustos 1 940'da Alman Hava
Kuvvetleri Luftwaffe, İngiliz askeri hedeflerine saldırarak ilk
büyük hava saldırısını gerçekleştiriyor ve "Deniz Aslanı Hare
katı" böylece başlamış oluyordu. Adanın bütününün istila edil
mesine yönelik hazırlıklar da son hızıyla devam ediyordu.
Daha İngiltere 'ye yapılacak bir çıkarmanın planlama aşama
sı nda, 24 Temmuz günü Kara Kuvvetleri Komutanı Walther
von Brauchitsch, Genelkurmay Başkanı Franz Halder'e bir soh-
21
Pakt imzalanmış. Alman-Sovyet Saldırmazlık Antlaşması ' nın tarafları,
antlaşma metnini imzaladıktan sonra birlikte görülüyorlar.
(Ön sıra, soldan: Ribbentrop, Stalin, Hilger, Molotov).
23
Ayn ı şekilde 31 Temmuz 1 940'da
H itler, ordunun yönetim kademesindeki
subayları Berchtesgaden yakınlarındaki
Obersalzberg'de toplantıya çağırıyordu.
Birinci gündem maddesi, bundan sonra
İngiltere 'ye karşı takınılacak askeri ta
vırdı. Fransa'ya karşı elde edilen zafer
den sonra H itler, İngiltere ' nin yapılacak
olan bir barış teklifini kabul edeceğin
den ümitliydi. Zaten Neville Chamber
lains 'dan yönetimi devralan Winston
Churchill de herhangi bir tepki göster
memişti. H i tler ' e göre bunun tek bir
açıklaması vardı: İngiltere' nin yeni baş
Alman orduları b a k a n ı R u s y a kart ı n ı o y n ayacaktı .
Başkomutanı Mareşal
"Führer", 3 1 Temmuz ' da dağ çiftliğinde
von Brauchitsch (sağ
daki) ve Genelkurmay
bunu şu sözlerle ifade ediyordu: "Rus
Başkanı General ya, İngiltere 'nin sıklıkla oynadığı koz
Ha/der "Barbarossa" lardan biridir. Rusya çökertilirse İngil-
planlarını hazırlarken. tere ' n i n son umudu da sönmüş ol ur.
B ö y lece, A lmanya hem Avrupa ' nı n ,
hem de B alkanların efendisi olur. "
Ayrıca, Stalin'in tutumu da, Rusya'yı Reich yönetimine kar
şı koz olarak kullanma yönünde İngilizlere cesaret verir nitelik
te değildi. 1 3 Temmuz günü Britanya Elçisi Cripps, başbakanı
nın emriyle "Almanya'ya karşı kendilerini savunabilmek için
ortak bir çizgi" bulrriak amacıyla Sovyet diktatörünü aradı. An
cak, Stalin ' in tepkisi olumsuzdu: "Ben Almanya' nın politikala
rını takip ediyorum ve önemli Alman devlet adamlarından bazı
larını da çok iyi tanıyorum. Almanların elde ettiği askeri başarı
ların, Sovyetler B irliği 'ni ve Sovyetlerin Almanya ile dostane
ilişkilerini tehdit ettiğini düşünmüyorum. Stalin, aslında müthiş
bir yanılgı olan bu tutumundan büyük bir gurur duyduğunu,
verdiği bu yanıtı dışişlerinden sorumlu halk komiseri Vyaçeslav
Molotov 'un Alman B üyükelçisi Schulenburg'a iletmesine göz
yumması ile kanıtlıyordu. Hitler de, böylelikle Churchill'in Sta-
24
Paris Almanların elinde. Fransız başkentinin Eyfel Kulesi' nden
görünüşü.
25
İngiltere'yi alt etmeyi başaramayan Alman uçakları Londra üzerinde.
26
yor ve yazılarında da her fırsatta buna değiniyordu. Konuşma
larında ise sıklıkla, bütün milletin günlük ekmeğini sağlama gü
vencesi yaratacak olan bir "Alman karasabanı"ndan söz ediyor
du. H itler ' in sürekli olarak işaret ettiği bir başka nokta ise, "va
tan toprağı " uğruna yapılacak zorunlu fedakarlıklardı. Bu Le
bensraum ideoloj isinin doğuracağı sonuçları da aynı şekilde
Kavgam 'da açıklıyordu: "Eğer Avrupa'da zemin ve toprak ka
zanmak isteniyorsa, bu ancak ve ancak faturası Rusya'ya çıkar
tılmak suretiyle gerçekleştirilebilir. Yen i i mparatorluk eski
inançlı şövalyesini, Alman karasabanına işlenecek vatan toprağı
sağlamak, millete de günlük ekmeğini vermek üzere, Alman
kılıcıyla yeniden harekete geçirmek zorundadır."
Bu satırlarda, bazılarının ileri sürdüğü gibi, hiç de öyle başarı
elde edilmesi durumunda bunun Doğu Avrupa'da barışı tesis
edecek olan "Büyük Cermen İmparatorluğu"nun habercisi ola
cağından söz edilmiyordu. Çünkü, Hitler 'in politikası savaşın
aralıksız olarak sürdürülmesine dayanıyordu: Siyasetin ve genel
olarak yaşamın daha ileri seviyeye çıkarılması için sürekli sa
vaş! Ve bu da savaşın bir yaşam biçimi olarak görülmesi anlamı
na geliyordu. Savaş doğal ve sıradandı; savaş sürekliydi; savaş
her alanda sürdürülmeliydi. Başlangıcı yoktu; barış antlaşması
diye bir şey yoktu. Savaş, yaşamın ta kendisiydi; en eski yaşam
tarzıydı.
Bu tam bir siyasal Darvinizm 'dir. Demek ki, savaş Hitler için
hedefsizdiyse, onun için söz konusu olan sürekli bir savaş idiyse
ve savaş yalnızca kendi başına bir değer ifade ediyorduysa; o
halde "doğudaki Lebensraum" yalnızca geçici bir hedefti, bir ilk
adımdı.
SS L ideri ve Alman polisinin şefi olan Heinrich Himmler,
daha sonraki hedefleri şöyle tanımlıyordu: Doğuya kendi yasa
larımızı dikte edeceğiz. İlerleyeceğiz ve giderek Ural 'a kadar
olan bölgeyi ele geçireceğiz. ( ... ) Bunun ardından bütün bir ge
lecek için sağlıklı bir ürün elde etmiş olacağız. B ununla tümü
müzün, yani bütün Cermen halkının, öncüsü, düzenleyicisi ve
yönlendiricisi olduğu bir Avrupa 'nın, gelecek kuşaklardaki ka
der mücadelesinde yeniden karşısına çıkması kaçınılmaz olan
bir Asya' yı yenebileceği koşullan yaratacağız."
27
Hasımlar:
Hitler, komutanları General Brauntisch (sol taraftaki) ve General
Ha/der (sağ taraftaki) ile harita üzerinde çalışırken. (üstte)
Stalin diğer Politbüro üyeleriyle 1 941 1 Mayıs törenlerini izlerken.
Hata olacaklardan habersiz mi? (altta)
28
Oysa, Hitler-Stalin Paktı, karşılıklı saldırmazlık garantisi ve
buna dayanan bir dostluk antlaşmasını içermiyor muydu?
NS propaganda mekanizması dışa karşı, doğudaki bu yeni
partnerle bir dostluğu vurguluyordu. Gerçekteyse, savaşın baş
langıcından itibaren açıkça propaganda yapılmasına izin ver
mediği halde, Hitler planından hiçbir zaman geri adım atma
mıştı. Bu antlaşma, onun için yalnızca bir ateşkes antlaşmasın
dan ve de doğuda Polonya'ya karşı yapacağı harekat ve batıda
ise Fransa ve Büyük Britanya'ya karşı başlatacağı savaşı daha
rahat gerçekleştirebilmek için gerekli bir araçtan başka bir şey
değildi.
Bu tür antlaşmalar, Hitler 'in gözünde basit birer kağıt parça
sından başka bir anlam ifade etmiyorlardı. Zaten o da bunu hiç
bir zaman gizlememişti. Kavgam 'da bunu açıkça ifade etmişti:
" S avaşı hedeflemeyen bir ortaklık, anlamsız ve değersizdir.
11
Yalnızca kavga için ortaklığa girilir.
Hitler 'e göre, Fransa zaferinden sonra kendi planını gerçek
l e şt i rme n i n zamanı çoktan g e l m i ş t i . Halder, 3 1 Te m m u z
1 940' da " Führer" i l e yaptığı görüşmenin ardından güncesine
şunları not ediyordu: "Sonuç : Çatışmaları takiben Rusya ' nı n
halledilmesi gerekiyor. Seferin başlangıcı: Mayıs 1 94 1 . Beş ay.
Hedef: Yaşama direncinin ortadan kaldırılması. Bir araya top
11
29
yordu. B u plana göre, Alman ordusu Rusya'yı üç noktadan iş
gal edecekti. Ana saldırı, kuzeyden ve Doğu Prusya üzerinden
Moskova'ya yapılacaktı. B u nunla eşzamanl ı olarak, güneydeki
bir kuvvet kolu Ukrayna'yı ele geçirecek ve Don Nehri boyun
ca i lerleyerek Moskova üzerine yürüyecekti. Ortadaki üçüncü
bir ordu kolunun ise direkt Moskova üzerine yürümesi öngörül
müştü. Sovyet kuvvetlerinin kuzey ve güney kanatlarının tama
men kuşatılıp çember içine alınarak yok edilmesinin öngörül
düğü büyük bir meydan muharebesinin, Kızılordu 'ya karşı kısa
sürede elde edilecek bir zaferi beraberinde getireceği düşünülü
yordu. Bu planda hemen göze çarpan bir nokta, planın Prusya
Alman askeri geleneğinden gelen ve bu geleneğin normlarına
göre düşünüp hareket eden bir stratej istin elinden çıkmış olma
sıydı. Markcs, Moltke' nin iflah olmaz bir hayranıydı. Onun ku
şatma ve yok etme stratejileri, 1 870/7 1 'de modem bir Cannae*
örneği olarak, Alman kuvvetlerinin Fransa'ya karşı zafer ka
zanmasını sağlamıştı. Askeri bakış açısıyla, bu plan akla yatkın
olmasına karşın, H itler bunu şu sözlerle reddetmişti: "Bu tama
mıyla karışık bir kafanın fantezisidir." Amatör stratejist, uzun
araştırmalar sonucu oluşturulan kuşatma stratejileri değil, şaşır
tıcı ataklar ve kısa yoldan ulaşılacak zaferler istiyordu.
Alman ordu yönetimi içerisinde de, özellikle varılacak hede
fin çok uzak olması ve bununla bağlantılı olarak ikmalde sorun
lar çıkacağı düşüncesiyle bu p l a n a i tirazlar vardı. E y l ü l
1 940 'dan itibaren Genelkurmay B aşkan Yardımcısı Korgeneral
Paulus, Lossberg' in "Fritz" adı altında başlattığı planları geliş
tirmeye başladı. Paulus, saldırıyı Ukrayna üzerinden dolambaç
lı olarak gerçekleştirmek yerine, bir an önce direkt Moskova'ya
yönlendirmek taraflısıydı. Paulus 'un taslağına göre saldın sü
rekli aralıklarla durdurulmalı ve böylece ikmal olanakları ga
ranti altına alınmalıydı. B unun için de yeni nakil yollarının ya
pılması ve mevcut alt yapının yeniden elden geçirilmesi kaçı
nılmazdı. Örneğin, demiryollarının hat genişliği Avrupa' dakile-
30
re uygun hale getirilmek zorundaydı. Hitler ' in, Alman ordusun
daki kurmayların güvenliği ön plana alan önlemlerine taham
mülü yoktu. O, savaşı kış bastırmadan önce sona erdirecek olan
cesur bir adımla doğuya ilerleme yanlısıydı. Bu saldın planları
nın hiçbirisi itibar görmedi
ve hemen Ağustos ayı içeri
sinde saldırının ilk hazırlıkla
rına başlandı.
B i r l i k l e r doğu s ı n ı r ı n a
kaydırı l d ı . B u da, General
Jodl'ın 6 Eylül 'de işaret etti
ği gibi, c iddi bir soruna yol
açıyordu: " Birliklerin bu ha
reketliliği, Rusya' da, kesin
likle bizim bir doğu saldırısı
hazırlığı içinde olduğumuz
i z l e n i m i n i uyandırmamalı
dır." "'->- -''°
- ..____.
::::�
�<l,. ..
1
Nasyonal sosyalist propa
ganda ve perdeleme meka- Alman Kara Kuvvetleri Komutanlı-
ğı' nın ilk planı, Operasyon Fritz".
31
Sovyet Dışişleri Bakanı Moloıov 1 2 Kasım 1 940' da Berfin ziyareti
sırasında. Bu dostça selamlaşma bir aldatmadan ibaret.
32
nizması çalışmaya başlamıştı. B alkanlardaki sınır boylarına as
keri yığınak mı yapılıyordu? Bu önlemler, "Romanya'daki pet
rol alanlarının korunmasına" yönelikti. Askeri birlikler Orta Av
rupa' ya mı kaydırılıyordu? Alman askeri ataşesi, Moskova:da
Sovyet askeri ataşesine bunun yalnızca "askeri birliklerde bir
kontenjan değişimi"nden ibaret olduğunu · söylüyor ve sınır
boylarındaki deneyimli askerlerin gereksinim duyulan başka
yerlere kaydırılması olarak izah ediyordu. Anti-Komintem bir
pakt mı oluşturuluyordu? Hayır, bu komünist Rusya'ya karşı
değil, aksine ABD 'ye karşı bir oluşumdu. Hitler her alanda giz
lice savaş hazırlıkları yaptırırken, Naziler dışarıya karşı sürekli
Kremlin ile dost olunduğu propagandasını yayıyorlardı.
1 2 Kasım 1 940' da Sovyetlerin dışişlerinden sorumlu halk
komiseri Vyaçeslav Molotov Berlin ' e geliyordu. Alman mes
lektaşı Joachim von Ribbentrop, meslektaşının kafasındaki soru
işaretlerini giderme çabası içerisindedir. Almanya' nın, Finlan
diya 'ya silah yığınağı yapması ve Romanya hükümetine garanti
sözü vermesi türünden siyasal manevraları, partnerleri Stal in ' i
kızdırmıştı. Bunun yanısıra, Hitler kendilerine en küçük bir ha-
33
ber vermeksizin İtalya ve Japonya ile ittifak imzaladığından,
Kremlin 'de bir hiçe sayılmışlık havası da hakimdi. Çünkü, Ber
lin-Roma-Tokyo miğferi, "Anti-Kominternpakt" adı altında -
adından da anlaşılacağı gibi- bir tehdit unsuru oluşturuyordu.
Yani , Sovyet tarafında kafalarda soru işaretlerinin uyanması
için yeterince gerekçe mevcuttu. R ibbentrop ve Molotov ara
sındaki ilk görüşmelerde "buz gibi bir hava" esiyordu. Hitler ' in
dışişleri bakanı güvensizliği giderici en küçük bir girişimde bu
lunmuyordu. Ribbentrop, sürekli İngiltere'ye karşı yaklaşmakta
olan zaferden dem vuruyor ve gelecekte Amerika'ya karşı elde
edilecek başarının hayalini kuruyordu. Molotov, bu büyük laf
larla ilgili düşüncelerini Sovyet Elçiliği ' indeki bir akşam ziya
fetinde açıkça dile getiriyordu. Bunun üzerine Ribbentrop yeni
den parlıyor ve atıp tutmaya devam ediyordu: "İngiltere 'nin işi
bitmiş sayılır." Bu sözlerin üzerinden az bir zaman geçtikten
sonra Almanlar bir bombardıman alarmı nedeniyle Rus konukla
rıyla birlikte dışişleri bakanlığının sığınağına kaçmak zorunda
kaldıklarında, bu kez Molotov soruyordu: "Peki öyleyse neden
biz şimdi bu sığınaktayız ve d ışarıda düşen bu bombalar kime
ait?"
Molotov, bu iğneleyici sorularına da herhangi bir yanıt ala
maz. Görüşmelerin Hitler' in de katıldığı daha sonraki etapları,
Ruslar açısından tam bir hayal kırıklığı içerisinde geçer. Alman
diktatör, sorulara belirsiz ve kaçamak yanıtlar vermektedir. Mo
lotov sorularında ısrarcıdır ve sözü sürekli aynı noktaya getirir:
Finlandiya'da neler olmaktadır? Balkanlarda ne yapılmak isten
mektedir? Anti-Komintempakt gerçekte kimi hedef almaktadır?
Molotov ayrıca, "tasarruf alanlannın sınırlandınlması"nı da ister.
Hitler işte tam da bu noktayı sürekli es geçmektedir. Zaten
Rusların keskin tavırları da onu her zaman sinirlendirmiştir.
Kendisine aynı soruların bıkıp usanmadan tekrar tekrar sorul
masına kesinlikle alışkın değildir. Artık "Führer"in canına tak
eder. Sonunda kestirip attığı, Alman tarafının protokollerinden
anlaşılmaktadır: "Konuşmanın bu noktasında Führer, zamanın
ilerlediğine dikkat çekerek görüşmelere hemen ara verilmesinin
en iyisi olduğunu, çünkü temel noktaların zaten yeterince ele
alındığını belirtmiştir."
34
Molotov ile yapılan görüşme tam bir göz boyamadan başka
bir şey değildi. Sovyet Halk Komiseri, "temel noktaların" ger
çekten açıklığa kavuşturulup kavuşturulmadığını bile anlaya
mamıştı. Çünkü Hitler, onun B erlin'e ayak bastığı gün çok gizli
ibaresini taşıyan 1 8 numaralı Führer talimatını çıkarıyordu. 1 2
Kasım 1 940 tarihli bu talimatname çerçevesinde Alman-Sovyet
görüşmelerinin taşıdığı anlam şuydu: "Görüşmelerden hangi
sonuç çıkarsa çıksın, Doğu Planı hazırlıkları için şu ana kadar
verilen bütün sözlü emirler aynen yerine getirilecektir. Ordula
rın hazırladığı operasyon planlarının ana hatları bana sunulup
onay alınır alınmaz, ilgili talimatlar hemen uygulanacaktır. "
Molotov 'un ziyaretinin ardından H itler, ordusunu derhal teyak
kuza geçirdi. Sovyetlere düzenlenecek saldırı için planlar za
man geçirilmeden masaya konulmalıydı.
35
nüsha hazırlatmı ş t ı . Planların ortaya
çıkmasıyla "ağır siyasal ve askeri deza
vantajların" oluşacağından korkuyordu.
Talimat çok hızlı bir biçimde ilgili bi
rimlere ulaştırıldı: "Alman ordusu, İn
g i l tere ile savaş biter bitme z süratle
Sovyet Rusya ü:lerine yürüyüp onları
ezmeye h az ı r o l m ak zorundadır
(Barbarossa Harekatı). Hazırlıklara he
men başlanacak ve 1 5 Mayıs 1 94 1 tari
hine kadar tamamlanmış olacaktır. En
önemli nokta, bir saldırı düşüncesinin
olduğunun dışardan anlaşılmamasıdır."
A lm an ord-u s u n u n " e m i r k o m u t a
z i n c i r i n i n e n tepesindeki k i ş i " o l a n
Führer, "21 Numaralı Talimat"ta Rusya
seferinin ana hatlarını teşkil eden ope
rasyonları tayin ediyordu. Ordu, üç ayn "Doğu Politikası ": Nazi
grup halinde "gözü pek operasyonlarla" propaganda mekanizması,
Rus ordularının tamamını yok edecekti. bu temayı değişik
Alman kurmaylarının daha önce hazır varyasyonlarla işliyordu.
(Propaganda afişinin
ladıkları planda öngörüldüğü üzere, ana
slganı: Doğu bölgesi,
savaş bölgesi i l k etapta Pripet ba
Birleşik Alman Doğusu
taklığının kuzeyiydi. Ordular, buradan
olarak birlikte savaşmakla
kuzeye ve orta bölgelere ilerleyerek Le yükümlüdür).
ningrad ' ı alacak ve Moskova üzerine
yürüyecekti. Taarruz istikameti Kiev olan güneydeki ordunun
görevi, Sovyetlerin endüstri potansiyelinin neredeyse yarısının
yoğunlaştığı bölge olan Donets Havzası'nı almaktı.
Finlandiya ve Romanya birlikleri tarafından desteklenmesi
düşünülen 1 20- 1 30 Alman tümeni, Hitler ' in savaşındaki bu en
büyük askeri operasyon için öngörülen kuvvetlerdi. "Operas
yonların nihai hedefi, Volga-Arhangelsk ana hattı üzerinde Rus
ya'nın Asya'da kalan kısmının karşısında koruyucu bir kalkan
oluşturmaktır." H itle r ' in hesaplarına göre, sekiz ile on hafta
arasında bu hedefe ulaşılacaktı.
Hitler, askeri karar mekanizmasının en tepesinde yer alan
36
kurmaylarına saldırının ana hat
larını açıkladıktan sonra, kanal
boyunda askerlerle Noel ' i kutla
mak için batı cephesine uçuyor
du. Alman askerleri, 1 8 Aralık'ta
başkomutanlarının kendilerine
" Noel armağanı " olarak torba
sında ne getirdiklerinden haber
sizdiler.
G e n e r a l l er, a l ı ş ı l ag e l m i ş
özenlilik v e istenilen gizlilik içe
risinde verilen görevi başarı ile
yerine getiriyorlardı. Levazım
21 Numaralı Führer Talimatı : Dairesi, A lmanların i lerlemesi
"Barbarossa Harekatı . " için gerekebi lecek endüstriyel
tesisleri ve u laşım için gerekli
donanımları sağlamıştı. Ordu karargahında artık birliklerin ha
reketi ve nasıl sevk edilecekleri planlanıyordu. Genelkurmay,
Rusya 'nın Avrupa tarafındaki bölümünde yer alan jeostratejik
bölgeler ü zerindeki çalışmalarını da yoğunlaştırmıştı. Arazinin
biçin:_ıi bitki örtüsü, iklim, su ve ulaşım yolları gibi değişik kri
terlere göre incelenerek, saldırının yapılacağı bölge hakkında
askeri açıdan bir hükme varılmıştı. .
3 Ş ubat 1 94 1 'de yapılan "Führer görüşmesi"nde, hazırlıklar
kapsamında diğer önlemlerin alınması da karara bağlandı. Al
man birlikleri, mart, nisan ve mayıs aylarında dört ayrı sevkı
yatla doğu cephesine nakledileceklerdi. Askeri hazırlıklar her
yerde son hızla devam ederken, Sovyetlere yapılacak saldırı
için gereken ön adımlar ise özenle ve generallerin herhangi bir
itirazı olmaksızın çoktan atılmıştı.
Askerler, Hitler ' in görüşlerine katılıyorlar mıydı? Ahlaki ge
rekçelere dayandırılan itirazlara rastlanmıyordu. Aslında, Sov
yetlere karşı yıldırım harekatları düzenleyerek bunların sonu-
37
Ericlı Mende
Devlet Bakanı , O Dönemde Yüzbaşı
cunda ani zaferler elde etme fikri devlet, parti ve ordu yöneti
minin üst kademelerinde bulunanların da aklına yatıyordu. Al
man ordusunun Sovyet topraklarına girmesinden sonraki ilk
gün lerde, Reich'ın basından sorumlu şefi, 23 Haziran 1 94 1 'de
yaptığı bir gündem beli rleme konuşması nda, o zamanlar Al
manya genelinde egemen olan büyükl ük kompleksine iyi bir
örnek teşkil eden şu cümleleri sarf ediyordu: "Führer, dört ay
süreceğini söylüyor. Ama ben size, yalnızca sekiz hafta sürer,
diyorum. Çünkü, nasyonal sosyalizmin manevi değerleri komü
nizminkilerden kat be kat yüksektir ve bu yüzden savaş alanın
da bu müthiş üstün yanı ile mutlaka en kısa sürede sonuca ula
şacaktır. "
Tarafl arın güç leri gerçekte birbirine kıyasla nasıl bir gö
rünüm arz edjyordu? Bu tür iyimser değerlendirmeler hangi te
mellere dayanarak yapıl ı yordu?
Alman ordusunun rakamlarına göre 3 milyon askerin yer al-
38
dığı 1 4 1 Alman tümenine karşı, Sovyet tarafında dört buçuk
milyon askerden oluşan 2 1 3 tümen vardı. Tank sayısı açısından
bakıldığında da 3 bin 350 Alman tankına karşılık, 4 bin tank ile
Kızılordu belirgin bir üstünlüğe sahipti. Gerçekteyse, Sovyetle
rin 1 2 binden fazla tankı vardı ki, bu da Alman kuvvetlerinin
dört katı demekti.
Ancak, Sovyet yapısı tankların bir çoğU gibi, yaklaşık 8-9
bin Sovyet uçağının da büyük bir bölümü eskimiş durumdaydı.
2 bin 200 uçağa sahip olan Almanlar, uçak sayısı bakımından
da oldukça geride olmalarına karşın, Hitler 'e göre üstün savaş
güçleri ile Göring ' in hava kuvvetleri belirgin bir hava üstünlü
ğü sağlayacaktı. "Führer", iki taraf arasındaki bu sayısal denge
sizlikten kaynaklanan bütün kaygıları şu tür sözlerle geçiştiri
yordu: "En kötü Alman piyadesi, en iyi yabancı piyadeden daha
üstündür."
Bu düşüncelerinde yalnız da değildi. Genelkurmay B aşkanı
General Halder, yaptığı bir analizde, Kızılordu 'nun sayısal ola
rak kendileriyle eşit olmadığı ve kendilerinden daha üstün ol
dukları sonucuna varmıştı. Ama, Halder' in de Almanların üstün
savaş güçlerine olan inancı tamdı. Generallerin itirazları daha
çok, Alman birliklerinin kat etmesi gereken yolun korkunç de
recede uzun olması noktasında yoğunlaşıyordu.
Brauchitsch, Hitler ile yaptığı konuşmalarda sürekli olarak
" Rus topraklarının derinliğine" vurgu yapıyordu . " Muazzam
Ordusu'' 1 8 1 2 'de Ruslardan çok Rusya' nın ağır koşullarına tes
lim olan Napolyon'un yazgısı onu ürkütüyordu. Alman general
lerinin, ilk planlarında ikmalin garanti altına alınması noktasına
özellikle dikkat çekmeleri bu yüzdendi. Ancak, daha önce de
belirtildiği gibi, Hitler bu planları ilk etapta ç0k karmaşık bul
muş ve dikkate almamıştı. Öyle görünüyordu ki, Napolyon'un
başarısızlığı Hitler' i etkilememişti. Tanklarının manevra yete
neğine güveniyordu. Napolyon 'un beygirlerle çeki len topları ile
bir karşılaştırma yapmak ne işe yarayacaktı? Alman ordusu,
motorize ve manevra yeteneği yüksek bir orduydu ve uzak me
safeleri aşmaya her zaman hazır durumda olduğu apaçık orta
daydı. Polonya ve Fransa seferleri de bunu yeterince kanıtlama
mış mıydı?
39
Orgeneral Dimitri Volkogonov
O Dönemde Teğmen
40
Hitler için bu da bir gerekçe teşkil etmiyordu. Ona göre, Kızı
lordu kış biter bitmez yenilgiye uğratılacaktı. Joseph Goebbels
ise güncesine kesin bir ifadeyle, "Napolyon örneği tekrar et
mez" diye yazıyordu. Gerçi, H itler ' in planlarına getirilen eleşti
rilerde bu noktalara işaret edilmiyor değildi, ancak komuta ka
demesindeki yüksek rütbeli askerler verilen görevleri özenle ve
itirazsız yerine getiriyorlardı. Prusya ekolü her ne kadar mantık
ve uz görü ile yoğrul muştuysa da, ki öyledir, -en azından Hit
ler ' in generalleri öyle idiler- bu özellikler büyük ölçüde baskı
altına alınmıştı.
Saldırıyı başlatma tarihi olarak öngörülen 15 Mayıs 1 94 1 gi
derek yaklaşırken, Yugoslavya'daki bir askeri darbe Hitler 'in
planlarını alt üst ediyordu.
41
sonuçlanıyordu. Bununla eş zamanlı olarak bir İngiliz kolordu
su da, saldırganlara karşı verdikleri savaşta Yunan birliklerine
destek vermek üzere Pire'ye gelmişti.
İngiliz ve Alınan birliklerin i n karşı karşıya gelmelerine ra
mak kalmıştı. Her iki taraf da Yugoslavya'yı desteklemek için
çaba harcıyorlardı.
Yugoslavya Veliaht Prensi Paul, H i tler ' in devamlı baskıları
sonrasında, 4-5 Mart tarihlerinde Obersalzberg 'de yapılan gizli
toplantıda Miğfer güçlerine katılmaya hazır olduğunu açıklı
yordu. Yugoslav Başbakanı Svetkoviç 25 Mart 'ta Viyana'da ka
t ı l ı m anlaşmasını imzalarken, H itler İtalyan Dışişleri B akanı
Ciano'ya, zafer sarhoşluğu içerisinde, "Bu Yunanistan 'a yapıla
cak saldırıyı daha da kolaylaştıracak" diyordu. Ancak, bundan
yalnızca birkaç saat sonra meydana gelen bir ol ay, H itler ' i n
planlarını altüst ediyordu: 26 Mart ' ı 27 Mart'a bağlayan gece,
ordunun bir kısm ı , Yugoslav hükümetini hedef alan bir askeri
darbe gerçekleştiriyordu. Başbakan, Belgrad 'a dönüşünde tren
den inerken dışişleri bakanı ile birlikte gözaltına alınıyor ve ar
dı ndan tutuklanıyordu. Kabineden gelen sert itirazlara karşın
Almanlarla birlik antlaşması imzalayan Veliaht Prens Paul ise
evinde göz hapsinde tutuluyordu. Hükümet darbesi kansız bir
biçimde yapılm ıştı. Simoviç 'in yeni yönetiminin dayanağı, yal
nızca ordunun büyük bir bölümünden i baret deği ldi . Özellikle,
ulusal bilince sahip olan Sırplar da H i tler' in Yugoslavya 'yı bir
uydu devlet haline getirecek olan paktına karş ıydı lar. Güçlü
diktatörün bir saldırmazlık teklifi i le yumuşatı labileceğini umu
yorlardı . Ancak, darbe haberin i n karşı tarafta ne tür bir kızgınlı
ğa neden olduğundan habersizdiler. Hitler bunu, doğrudan ken
disine yapı lmış bir saldırı olarak görüyor ve o kızgınlıkla 27
Mart 'ta 25 numaralı talimatı yayınlıyordu: " Yugoslavya'daki
askeri darbe, B alkanlardaki siyasal durumda değişikl ik yarat
mıştır. Yugoslavya, bundan sonra sadakat yemini etse bile düş
man olarak görülecek ve en kısa sürede yerle bir edilecektir.
Benim görüşüm, Yugoslavya'nın işgal edilmesi ve Yugoslav or
dusunun tamamen yok edilmesi yönündedir."
H itler ' in kızgınlığı, yalnızca kendisine yakınlaşm ı ş olan bir
yönetimin görevden uzaklaştırılmı ş olması ile sınırlı değildi.
42
İmparatorluk /makamında acilen top
lantıya çağırdığı Brauchüsch, Halder
ve R i bbentrop ' a kendisini en fazla
öfkelendiren noktayı şöyle açıklıyor
d u : " Belgrad ' taki h ükümet darbesi
yalnızc a Marita ' y ı değ i l , daha çok
B arbarossa 'yı da tehlikeye sokmuş
tur. " Daha önce 1 5 Mayıs olarak be
lirlenen saldın tarihi artık geçerliliği
ni y itirmişti. 25 numaralı talimatta
b u çok net bir biçimde belirtiliyordu:
" Barbarossa Harekatı 'na başlama ta
r i h i dört hafta i leri atılacaktır. " Ne
H itler, ne de sadık adamları bunun
A lman askerleri açısından hangi fe
l aketleri beraberinde getireceği n i n
farkındaydılar.
Aynı günün gecesi, General Jod
kurmay heyetiyle birlikte Yugoslav
ya 'ya girme planlarını hazırlamak zo.
runda kalıyordu. 28 Mart sabahı Al
İtalya' nın "Dııçe"si:
manların İtalya'da görevli askeri · ata
A lmanlar için zahmetli bir
ş e s i G e n e ra l v o n R i n t e l e n s a at
müttefik (1 941 'de
çekildiği samlıyor). 04.00'de, Mussolini ' ye iletilmek üze
re, Almanların partnerlerini Balkan-
larda bundan sonraki hareket planları
hakkında bilgilendirdikleri bir aide-memoire alıyordu. Hitler,
aynı zamanda Duçe'ye, İtalyan kuvvetleri için hangi görevi uy
gun gördüğünü de bildiriyordu. Amavutluk 'a karşı bundan sonra
başka bir eylem söz konusu olmayacaktı: "Elinizdeki bütün güç
lerle Yugoslavya'dan Amav utluk'a bütün geçiş noktalarını tut
manızın ve kuvvetlerinizi her yönden ve çok acilen takviye et
menizin büyük önem arz ettiğini düşünüyorum."
6 Nisan 1 94 1 'e gelindiğinde Alman tarık paletleri Yugoslav
toprakları ü zerinde dönmeye başlamıştı. Hava saldırılan ile iyi
ce çökertilen Yugoslav ordusunun geride kalan tamamının Sa
raybo na' da teslim alınması yalnızca on bir gün sürmüştü. Bu
43
arada, Alman uçakları "Führer"in bir emri ile başka bir göreve
sevk ediliyorlardı: B aşkent Belgrad' ı "seri saldırılarla" yerle bir
etmeye. Kent, Göring ' in bombardıman filolannın ölümcül al
çak uçuşlarını engelleyecek hava savunması olanaklarına sahip
olmadığı için herhangi bir direniş olmamıştı. Harekatın adı, an
lamına ve H itler' in hedefıne uygunluk arz ediyordu: "Cezalan
dırma Harekatı", hükümet darbesi ile aşağılandığı duygusuna
kapılan Alman diktatörün bir öç alması niteliğindeydi. Göb
bels 'in güncesinde adlandırdığı gibi, Yugoslavya gibi bir "se
zonluk devlet"in, Alman "Führer"ine karşı koyuşu cezasız kala
mazdı.
Yugoslavya'nın ve 23 Nisan 1 94 1 'den beri Akropolis üze
rinde gamalı haçlı bayrağın dalgalandığı yer olan Yunanistan ' ın
işgalinden sonra, Hitler 30 Nisan tarihli gizli bir talimatla Rus
ya 'ya yapılacak saldırının tarihini kesin olarak bel irliyordu :
" Barbarossa, 22 Haziran' da başlayacaktır."
44
Jose/Zoglmeier, Piyade Eri
45
Rus savaşı henüz daha bir masa başı oyunuyken (üstte)
Sonu gelmez kamyon konvoyları doğu cephesine ilerliyor/ar (altta ).
46
barıyla anında silahla infaz edilecektir. " B u uygulamaya karşı
oluşacak olası kuşkuları önceden bertaraf etmek içinse, Hitler
bu emrin neden gerekli olduğunu belirten şu açıklamayı getiri
yordu: "B irlikler kendilerini, kendilerine karşı kullanılacak sal
dırı araçlarının aynılarını kullanarak savunmak zorundadırlar. "
Naziler, komiserlerin n ihayette "Asya' nın barbarca savaş
yöntemlerinin en eski uygulayıcıları" olduklarını yayarak, ken
di vahşice tutumlarının bir meşru müdafaa olarak algılanmasını
sağlamak istiyorlardı. Hitler, henüz 30 Mart 1 94 1 'de iki yüzden
fazla yüksek rütbeli subayın önünde katil planlarını açımlaya
rak anlatmıştı. Bu toplantıda, herhangi açık bir itiraz olmamıştı.
Ancak kendi emrindeki astları, Mareşal von Brauchitsch 'i Hit
ler' i bu talimatları nedeniyle resmen protesto etmesi için zorla
mışlardı ama, Alman Orduları B aşkomutanı onların bu istekle
rini geri çevirmişti.
Yalnızca 6 Haziran günü, askerlerin savaş istençlerinin kırı
lacağı kaygısıyla komiserlerin özel durumları gereği asıl savaş
alanının dışında, gözden uzak bir yerde bir subayın vereceği
emirle infaz edilmelerini önermekle yetinmişti.
Askerlere, nasyonal sosyalizmin fikri sabit kafa yapısının
birer tetikçisi olarak nasıl kullanılacakları açıkça gösterilmeme
liydi. Oysa, General Keitel ' in 1 9 Mayıs 'ta birliği için yayınla
dığı talimatnamede bu bakış açısı hiçbir yanlış anlamaya mey
dan vermeyecek biçimde açıkça ifade ediliyordu: "Bolşeviklik,
nasyqnal sosyalist Alman halkının can düşmanıdır. Alman
ya'nın savaşı, bu bozguncu dünya görüşü ve onun yayıcılarına
karşıdır. Bozguncu Bolşeviklere, gönüllülere, sabotajcılara, Ya
hudilere karşı yürütülen bu savaş, gözü kara ve dinamik bir mü
cadeleyi ve her türlü aktif ya da pasif direnişin tamamıyla kırıl
masını gerektirir." Alman Orduları B aşkomutanlığı Hukuk Da
iresi ise, askerlerin daha sonra cezalandırılmaktan çekinerek
sert davranışlardan kaçınmaların ı engellemek için, 1 3 Mayıs
1 94 1 ' de şu talimatı çıkarıyordu: "Ordu mensuplarının ve onla
rın maiyetinde bulunan kişilerin düşman sivillere karşı davra
nışlarına yönelik, bu davranış askeri bir suç ya da cürüm teşkil
etse bile kovuşturma zorunluluğu bulunmamaktadır." Bu tür ta
limatlar, savaşın "üstün olmayan insan" olarak görülen Ruslar,
47
Beyaz Ruslar ve Ukraynalılara karşı nasıl yürütülmesi gerektiği
konusunda da fikir vericiydiler. Hukuk Dairesi, bunun savaş
mahkemelerinin yetki alanına girmediği görüşündeydi. H itler,
savaş esirlerine nasıl muamele edilmesi gerektiğini düzenleyen
Lahey Sözleşmesi'ni Rusya ile yaptığı savaşta rafa kaldırmıştı.
Bu, onun kendisini sivil dünyaya karşı her tür sorumluluktan
muaf saydığı bir savaştı. Bu savaşta insani değerleri çok küçük
ölçüde de olsa güvence altına alabilecek kurallar geçerli ola
mazdı.
B ununla beraber, Hitler, kendi generallerinin her açıdan faz
la yumuşak huylu olduklarını düşünüyordu. Ona göre, gerekli
sertlikleri göstermeleri söz konusu olduğunda onlara güvenile
mezdi. Rus asker ve sivillere uygulayacağı terörü gerektiği gibi
organize edebilmek amacıyla yeni organlar oluşturmaya başla
dı. Hem S S * hem de Alman polis teşkilatı kendisine bağlı olan
Heinrich Himmler ' e Rusya'da politik konularda sorumluluk
üstlenecek bir idare heyeti kurma görevi verildi. SS teşkilatına
bağlı özel gruplar ise yalnızca savaş alanında yetki sahibi olan
askeri karar mekanizmasından bağımsız olarak işgal edilen böl
gelerde "özel görevler" yapabilme yetkisi ile donatıldı. Gesta
po** şefi Heydri c h , 1 94 1 May ı s ' ı n d a G ü v e n l i k Po l i s i ve
S D ' n in*** yaklaşık 3 bin kişiden oluşan bu dört görevli timinin
komutanlarına sözlü olarak bütün Yahudileri öldürme emri ve
riyordu. Komünistlerin ileri gelenlerini ve Çingeneleri de kap-
48
Albrecht Linsen, Piyade Eri
49
''Reich ' ı ıı Mareşali " Hermann Görin g , say ı s ı z propaganda
konuşmalarından birinde kürsüde.
50
Kendi yorumlanyla asker fotoğraflan:
51
" Stalin tek başına karar veriyor"
52
Rolf Dahm, Piyade Eri
53
1
1-
Stalin' in en önde gelen casuslarından Dr. Richard Sorge, Sovyet gizli
servisine "Barbarossa Harekatı " ile ilgili çok önemli bilgiler gönderi
yordu; sağda onun Sovyet resmi hizmet kimliği görülüyor.
54
diktatörü buna kulak asmıyor ve Timoşenko '
nun çok sonra yakındığı gibi, b u önerilerini "ka
ba bir üslupla" geri çeviriyordu.
Prag ' da görevli Sovyet diplomatı Aleksand
rovskiy, Çek direnişçiler Stalin' e iletilmek üze
re Almanların harekat planları ile ilgili elde et
tikleri bilgileri kendisine sunduğunda, şu serze
nişte bulunuyordu: " Stalin, her konuda kendi
başına karar veriyor. Kendisine gelen hiçbir ile
tiyi kabul etmiyor. "
O günlerde, Alman komünistlerinin bütün
Avrupa ' y ı kapsayacak biçimde kurdukları .bir
Almanya' nın Mos
c a s u s l u k ağı o l an " R ote K a p e l l e " ( K ı z ı l
kova Büyükelçisi,
Werner von der Orkestra) gibi çok i y i işleyen bir istihbarat kay
Schulenburg, nağı da vardı ve Kremli n ' e sürekli olarak Al
Sovyet meslektaş man askeri birliklerinin hareketleri ile ilgili en
larını Almanların son durum bilgilerini içerir haberler gönderiyor
yapacağı saldırıya du.
karşı uyarıyordu. Hatta, Almany a ' nın Moskova B üyükelçisi
Wemer von Schulenburg bile, Hitler ' in yapaca
ğı saldırı konusunda Sovyetler B irliği 'ni uyaracak kadar ileri
gitmişti. "Özel ziyaretçi" sıfatıyla Sovyetlerin Berlin Büyükel
çisi Dekanosov ile görüşerek, kendisi için büyük bir riski göze
almıştı. 5 Mayıs 1 94 1 'deki bu görüşmede, Dekanasov ' a yakın
da bir. saldırı yapılacağı söylentilerinin gerçeğin ta kendisi ola
rak değerlendirilmesi gerektiğini çok açık bir biçimde ifade et
mişti.
Sonuç yine sıfırdı. Eskiden Beriya'nın vekili olan Dekana
sov, Kont von Schulenburg üzerinde kendisinin bu iş için resmi
olarak görevlendirilmiş doğru kişi olduğu izlenimi uyandırmak
istemişti. Ancak kesin olan bir şey vardı ki, Dekanosov, Schu
lenburg ' un bu uyarısı için başvurması gereken en son adresti.
Çünkü Beriya'nın yetiştirmesi olduğundan, bütün uyarılara bi
rer "moral bozucu provokasyon" gözüyle bakıyordu.
Sovyet diktatörünü uyarmayı İngilizler de denemişlerdi. 3
N isan ' da Britanya İmparatorluğu ' nun Moskova Büyükelçisi
Sör Stafford Crips, Stalin' e kendi başbakanının özel bir mektu-
55
Emanuel Selder, Piyade Eri
56
meslektaşından daha fazla bilgiye sahipti, çünkü, telgraf şu söz
lerle bitiyordu: "Saçma olduğu besbelli."
Almanların. hile konudan h aberdar olmaması, şaşılacak bir
d�m değildi. NS propaganda mekanizması çok iyi çalışmıştı.
Öyle ki, Goebbels sonuçtan oldukça memnun, güncesine şunla
rı yazabiliyordu; "Rusya sorunu giderek daha da bulanıklaşıyor.
· Dedikodu mekanizmamız harika çalışıyor. Berlin 'de bir sürü
harika söylenti yayılmasını sağladım. Şimdi Stalin Berlin 'e·gel
meye kalksa, karşılamak için kızıİ bayraklar bile dikilir. " B ir
diğer yanıltma ve kamufle etme girişimini ise başka bir yerde
şöyle anlatıyordu: "Dans yasağını şimdi kaldırmak benim işime
gelmiyor. Ama, eylemlerimizi kamufle etmek açısından bunu
yapmak gerekiyor. Dünya, bizim zafere doyduğumuza ve şimdi
dinlenmek ve dans etmekten başka bir düşüncemiz olmadığına
inanmal ı . " Tabii, Almanların hazırlandığı "dans," çok değişik
tarzda bir danstı.
Sovyetlerde ise herkesin yanıldığı söylenemezdi. Öyle görü
nüyordu ki, Stalin ' in generalleri o kadar da pasif değillerdi. 1 0
Nisan 1 94 1 'de yapılan bir alann tatbikatı, özellikle haberleşme
ağındaki korkunç hata ve eksikleri gözler önüne seriyordu.
Nisan sonuna gelindiğindeyse nihayet kısmi bir hareketlilik
sağlayacak olan i lk adım atı lıyordu: 1 m ilyon yedek, askere
çağrılıyordu. Stalin, dışarıya karşı Alman pakt partneri ile dost
luklarını öne çıkar):an beyanlarda bulunurken, içerde o da ülke
sini savaşa hazırlıyordu. 24 Ş ubat 1 94 1 'de S ovyet S avunma
Bakanı Timoşenko şöyle demişti: " B ütün Sovyet halkı, tarafsız
lık politikası başarıya ulaşmış olsa bile kendisini sürekli bir
düşman saldırısı tehlikesine karşı hazır durumda olmak zorunda
hissetmelidir."
Nihayet altı hafta sonra:, harp divanı batı cephesindeki Sov
yet birliklerinin alann durumuna geçirilmesini kararlaştırıyordu.
Her ne kadar, Hitler 'in ordularına saldın emri verdiğine inanma
sa da, Stalin ' in de tamamen hiçbir şey yapmaksızın beklediği
söylenemezdi. Mayıs başlarında harp akademisinin yeni mezun
larına şöyle sesleniyordu: "İlerde, bir savaş kaçınılmaz olacaktır.
Alman faşizminin kayıtsız koşulsuz yok edilmesi için hazır
olunması gerekiyor. " S iyasal Propaganda Merkezi 'neyse, gayet
57
Gerhard Grötz, Piyade Eri
Haziran 1 940' dan Şubat 1941 ' e kadar geçen süre içeri
sinde, Fransa' da San Goe kıyılarında sahil koruma birimi
olarak görev yaptık. Ardından Warthegau' ya sevk edildik.
Fakat o sıralar hiç birimizin kafasında fazlaca bir soru
i§areti uyanmamıştı . Ayrıca, o zamanlar Rusların bizim
Iran' daki petrol yataklarına gitmemiz için geçiş izni ver
mek istediklerine yönelik o "uydurma haberler" pek yay-
gındı. Sanırım bu kasıtlı olarak yapılan bir propagandaydı. Kendisinin usta
casusu onu bizim saldırı planlarımızdan haberdar ettiği halde, Stalin ' in
kendisi bile o zaman bir saldırı olacağına inanmamıştı. Biz bile ancak, 20
Haziran' a gelindiğinde Rusya'ya karşı bir savaşı olanak dahilinde görebil
miştik. Yani kimsenin bir şeyden haberi olmamıştı . A teş yakmamız, el lam
bası ile dolaşmamız ve gürültü yapmamız yasaklanmıştı. Artık bizim için
her şey apaçık ortadaydı: Bir savaşı n eşiğindeydik! Bunun farkına varmak
tabii ki, ilk başta bizim için bir şoktu . Daha Fransa' da yaşadıklarımızın et
kilerinden yeni kurtulmuştuk. Diğer yandansa, bu bizim için yeni bir serü
ven anlamına da geliyordu. Fakat bu noktada bir ayrım yapmak zorunda
yım: Evli olan ve memlekette kendilerini bekleyen eşleri ve çocukları olan
lar için bu savaş emri korkunç bir karardı. Çünkü, hiçbirimiz bu harekatın
ne kadar süreceğini bilmiyorduk. Yine de herkes kendince Führer' in doğru
karar verdiğini düşünüyordu. Bu, insanı adeta bağlayan bir güven duygu
suydu. Bunun da yine bir yıldırım harbi olacağına inanılıyordu. Fakat, çok
geçmeden bu kez öyle olmadığını anlayacaktık.
58
kaldırmak amacıyla, 1 3 Haziran 1 94 1 ' de TAS S 'ın günlük bül
teni için bizzat kendisi şu haberi kaleme alıyordu: "Almanya ile
bir savaşın başlayacağına ilişkin bütün söylentiler asılsızdır.
Yetkili Rus makamları, Almanların askeri yığınak yaptıkları ve
bir saldırı planladıklarına ilişkin bütün söylentilerin, savaşın
yayılıp uzun süre devam etmesinden çıkarları olan çevrelerin
basit bir oyunundan başka bir şey olmadığını açıklamaya ihti
yaç duymuşlardır. "
Büyükelçi Cripps Londra ' ya geri döndükten sonra savaş
çıkma olasılığının arttığı yönünde haberler yaydığı için, bu yazı
özellikle İngilizleri hedef alıyordu. Stalin ve TAS S ' a göre, bu
haberler, "Almanya'ya ve Sovyetler B irliği'ne düşmanca emel
ler besleyen güçlerin basit birer propaganda oyunuydu. " Stalin,
bir Alman saldırısının kapıya dayandığına inanmak istemiyor
ve bu yöndeki her türlü belirti ve uyarıyı görmezden geliyordu.
S ürekli, bunun tamamen kendi çıkarları uğruna onu Hitler 'e
karşı bir savaşın içine çekmek isteyen kapitalistlerin bir provo
kasyonu olduğunu düşünüyordu. B atı için kendisini ateşe atma
ya hiç niyeti yoktu. Sonuçta, Sovyet diktatörü açısından Hit
ler ' in iki cephede birden savaşmayı göze alması düşünülemez
di.
Bu durumdan gayet memnun olan Goebbels güncesine şu
notu düşüyordu: "Ruslar hipnotize olmuşçasına durmuş bizi iz
liyorlar ve bizden korkuyorlar. Fazlaca bir şey yaptıkları yok.
B ugüne kadar hiçbir halkın başına gelmedik biçimde ezilecek
ler. ( . . . ) Moskova resmi bir tekzip yayınladı: Reich ' ın saldın
planlan yaptığına dair ellerinde herhangi bir bilgi yokmuş. Bi
zim askeri manevralanmız başka amaçlarla yapılıyormuş. Hari
ka." Kısacası, bu yönde yeterince uyanlar ve dikkat çekme giri
şimleri olduğu halde; " B arbarossa H arekatı " baŞladığında ne
Kızılordu, ne halk, ne de Sovyet yönetimi buna tam anlamıyla
hazırdı.
S B KP'nin çok gizli arşivinde bulunan bir belgede -Politbü
ronun "Özel Dosyalar" diye adlandırılan belgeleri- Sovyet yö
netiminin kararsızlığı üzerine bulgulara rastlanmıştır. Sözil edi
len bu belge, daha sonra Stal i n ' i n yerine geçecek olan Georgi
Malenkov tarafından kaleme alınmış, 2 1 Haziran 1 94 1 tarihini
59
Bölüğüm ve bölük komutanı
62
F.W. Clıristians,
Deutsclıe Bank Teftiş Kurulu Başkanı ,
O Dönemde Teğmen
63
dırıya başlamasından ancak yanın saat önce ulaşıyordu. Aynı
zamanda damadı olan D ı ş i ş leri B akanı Kont C i ano, M u s
solini 'yi Riccione 'deki devlet başkanlığına ait tatil köşkünde
uykudan uyandırıyordu. "Duçe" buna tepki göstermişti : "Ben
emrimdeki görevlileri gece yarıları asla rahatsız etmiyorum,
ama Almanlar beni olur olmaz sürekli uykumdan ediyorlar."
" Duçe " , Alman partnerinin bu şaşırtıcı eyleminden, ken
disinin pek bir katılımı olmaksızın sadece haberdar oluyordu.
Avusturya'nın Mart 1 93 8 'de kendilerine katılmasına öfkelenen,
1 93 9 Mart ' ında Çekoslovakya ' nın geri kalan kısmının da hal
ledilmesine şaşıran ve Polony a ' y a yapılan saldırıyı ise son
dakikada öğrenen " Duçe", H itler ' in kendisini zamanında bil
gilendirmemesine giderek alışmıştı. Şimdi de itirazsıı kaderine
razı oluyor ve o da Sovyetler B irliği 'ne savaş ilan ediyordu.
Zaten H itler ona başka bir seçenek de bırakmamıştı. En azından
bu kez önceden haber verilmiş olması, Mussolini için tek teselli
kaynağıydı. Moskova yönetimi ise, Alman-Sovyet sınırında ne
olup bittiğini çok daha sonra öğrenecekti.
64
22 Haziran sabahı . Reich' ın Dışişleri Bakanı Ribbentrop, yerli ve
yabancı basının Bertin muhabirlerine Almanya' nın SSCB'ye karşı
düzenlediği saldırı hakkında bilgi veriyor.
65
Devamını okuduğunda, büyükelçinin benzi sararır. " Dostane
A l m an d ı ş pol itikas ı n a " karşı Sovyetlerin " bozgunc u l u k
girişimlerinden" söz edilmekte v e bunun bir izdüşümü olarak,
Kızılordu'nun bütün kuvvetleriyle sınm aşmak üzere Alman
s ınırına hareket ettiği belirtilmektedir. Von der Schulenburg,
bundan sonra olayların nasıl bir seyir izleyeceğini anlamıştı. B u
komik bile denilemeyecek gerekçelerin ardından, "varolan ant
laşmaların ihlali"ne işaret ediliyor ve bunu şu sert sözler iz
liyordu: "Bu nedenle Führer, Alman ordusuna, var gücüyle bu
tehdide karşı koymasını emretmiştir."
Aynı sualarda Berlin 'deki Sovyet Elçiliği' nde ise yeni bir
umut dalgası yayılmaya başlamıştı. O ana kadar sürekli Rib
bentrop ' tan bir randevu koparmaya çalışan Bereschkov 'a, Pa
zar gecesi saat üçe doğru Alman Dışişleri'nden bir telefon geli
yordu. Telefonda, Almanya Dışişleri Bakanı 'nın Sovyet büyü
kelçisi ile görüşmek arzusunda olduğu ve bakanın arabasının
elçiyi götürmek üzere hazır olduğu belirtiliyordu. B ereschkov,
bunun üzerine Dekanosov 'u uykusundan kalduu. Yorgun olma
sına rağmen Dekanosov, Almanya Dışişleri B akanı 'nın makam
aracı siyah Mercedes 'e binerken umutludur.
Ancak, Sovyet büyükelçisinin umutları çok kısa sürecektir.
Kısa bir selamlaşmadan sonra Dekanosov Moskova ' dan gönde
rilen yazıyı iletmek istediğinde Ribbentrop kafasını sallayarak
başka bir konu için kendisini oraya çağudığını belirtir ve ona
bir açıklamada bulunmak zorunda olduğunu söyler. Daha sonra
ardı ardına sualamaya başlar: Rusların Almanları sırtından han
çerlemek istediklerinden söz etmektedir. "Führer"in Alman hal
kını korumak için başka bir çaresi kalmamıştu. Ribbentrop,
sözlerini şöyle bitirir: " Birlikler iki saat önce Rus topraklarına
girmiş bulunuyor ve ben şimdi size resmen savaş ilan ettiğimizi
bildiririm."
Dekanosov donup kalmıştu. Yalnızca, bunun Almanya ' nın
sonradan pişman olacağı bir tecavüz olduğunu söylemekle yeti
nir. Ardından pasaportlarını ister ve Ribbentrop 'un elini sık
maksızın vedalaşır. Bereschkov, konyak yudumlamakta olan
Alman Dışişleri B akanı ' nın mahcup bir şekilde suskun kaldığı
nı anımsamaktadu.
66
Erich F. Sommer
Gazeteci-Yazar, Dönemin Dışişleri Bakanlığı Tercümanı
67
Valentin Bereschkov,
Berfin Sovyet Büyükelçiliği Başsekreteri ve Tercümanı
Kısa bir sessizlikten sonra Molotov sorar: "Bu bir savaş ila
nı mı?"
Alman B üyükelçi omuz silker ve sadece talimatları yerine
getird i ğ i n i ve tart ı şmak i s temed i ğ i n i söy ler. B un a k arş ı n
Molotov, öfkesini bağırarak dile getirir. Almanya, saldırmazlık
ve dostluk antlaşması imzaladığı bir ülkeye saldınnaktadır. Al
manların i leri sürdükleri gerekçeler içi boş birer bahaneden
ibarettir ve ortada barışçıl yöntemlerle çözülemeyecek hiçbir
sorun bulunmamaktadır. Sözlerini, durumu kabullenmiş bir ses
tonuyla şöyle bitirir: "My ne etogo zasluzivali ! -Biz bunu hak
etmt>dik! -"
68
B üyükelçi von der Schulenburg
onu sessizce onaylamaktan başka bir
şey yap amaz, çünkü H i t ler ' i n her
türlü gerekçeden yoksun bir önleyici
tedbir savaşı tezinden hareket ettiğini
o da bilmektedir.
K e n d i s i n i A lm a n - S o v y e t i l i ş
kilerin i n i y i leştiri lmesine adamış
olan von der Schulenburg ' un elinden
bu kez diplomatik belgelerini ve el
ç i l i k person e l i n i n ü lkeyi terk et
melerine izin verilmesini rica etmek
ten başka bir şey gelmez.
İki oyun sahnesi: Berlin ve Mos
kova. İki yerde de aynı oyun: Hitler
Almanya'sı S S C B ' ye hukuken (de
j ure) deği l , fi i len (de facto) savaş
ilan etmiştir. Çünkü gerek Ribbent
rop ve gerekse de Schulenburg, hem
Berlin'de hem de Moskova'da Sov
yetleri konu hakkında bilgilendirdik
lerinde, saldırı çoktan başlamıştır
bile.
Her iki kentin halkının ise henüz
h i ç b i r ş e y d e n h a b e r i y o k t u . Av
rupa 'da insanlar henüz yataklarında
uyumaktayd ı l ar. Londra ' da sabah
saat dörtte uyandırılan ve Alman sal
dırısından haberdar edilen Churrchill
ters tepki gösterir: " İngiltere 'ye bir
Alman saldırısı dışında hiçbir sebep
le beni uyandırmayın dememiş miy
Almanya' nın Sovyetler' e dim. "
saldırısından sonra İngiliz başbakanı yeniden uyu
Churchill, Stalin ' i m a y a h a z ı r l a n ı r k e n , B e r l i n ' de
'
kendilerine müttefik gazeteciler çoktan ayaktaydılar. Saat
olarak gösteriyordu. dördü geçtikten kısa bir süre sonra
69
Walter Stoll, Piyade Eri
70
salona girmesiydi. Ribbentrop biraz solgun bir vaziyette, Al
man kuvvetlerinin Sovyetler B irliği 'ne girdiklerini açıklıyordu.
Gerçekteyse saldın başlayalı neredeyse üç saat olmuştu. Açık
lamanın sonras ında, kısa bir sessizliğin ardı ndan salonda
bulunanların Alman diplomatlar ve Reich ile dost olan ülkeler
den gazetecilerin oluşturduğu küçük bir bölümünden cılız alkış
sesleri duyuldu. Ancak büyük bir çoğunluk şaşkındı. Saat beş
buçukta eski halk tipi radyoların başına oturanlar Hitler ' in açık
laması n ı okuyan Joseph Goebbe l s ' i n sesini duyuyorl ardı :
" B ugün, Reich ' ın ve Alman halkının kaderini yeniden asker
lerimizin eline teslim etmeye karar verdim."
Almanlar konu hakkında daha erken bilgi sahibi olmuşlardı;
çünkü m u h ab iri Berl i n ' dek i basın topl antı s ı n d a ortalarda
görünmeyen Sovyet haber ajansı TASS, ancak on ikiyi çeyrek
geçe D ışi şleri B akanı Molotov ' u n bir açıklamasını yayın
layabilmişti. Sovyetler B irliği halkına yapılan açıklama şöyley
di: "Sabah saat dörtte faşist Alman ve Rumen askeri kuvvetleri,
Sovyetler B irliği hükümetine gösterilen herhangi bir gerekçe ya
da yapılan bir savaş ilanı olmaksızın, ülkemize savaş açtılar. "
Moskova'da sıcak bir yaz günüydü. Alanları dolduran insanlar,
giderek artan yaz sıcağında hoparlörlerin önünde toplanmışlar
bu inanılmaz haberi dinliyorlard ı : Hitler Almanya'sı anavatan
larına saldırmıştı.
Berlin 'de ise Joseph Goebbels güncesine şu notu düşüyordu:
"Haklı ya da haksız, kazanmak zorundayız. Başka yolu yok. Ve
de bu haklı, ahlaki ve gereklidir. Kazanırsak, hangi yöntemleri
kullandığımız kimin umurunda olacak ki? Nasıl olsa çetelemiz
kabarık. Kazanmak zorundayız. Aksi taktirde, bütün halkımızın
ve özellikle biz baştakilerin olmak üzere tümümüzün, bütün
sevdiğimiz şeylerle birlikte hepimizin kökü kazınacaktır. . . "
71
Ani Hücum
72
Saldırı günü alacakaranlıkta. Saldırının başlamasından 15 dakika
önce Tankçı General Guderian ' ın kurmayları Brest' in kuzeyinde
B ııg Nehri kıyılarında.
73
Valentin Bereşkov
74
cephe de burada açılmıştı. Alman ge
nerallerinin, şeytanın vaftiz suyundan
korktuğu kadar korktukları, H itler 'in
onbaşı rütbesi taşıdığı yıl larda hata
olarak eleştirdiği, pek çok sıradan as
kerin ise acı dolu anılarından bildikle
ri durum yine tekrar edecekti: Reich
Almanya'sı, B irinci Dünya Savaşı'nda
Kilise de hayır duasını eksik olduğu gibi yine iki cephede savaşmak
etmiyordu. Katolik papaz, durumunda kalı yordu. Bu da, "Füh
saldırıdan kısa bir süre önce rer"in açık bir dille ifade ettiği bir em
bir sahra ayininde. riyle hayat buluyordu : "Ağır bir so
rumluluğun baskısı altında aylar süren
bir suskunluğun ardından, artık size,
askerlerime konuşma zam an.ı gelip
çattı. Yaklaşık 1 60 Rus tümeni sınırı
mıza dayanmış durumda. Haftalardır
bu sınırda sürekli ihlaller yaşanmakta
ve bu yalnızca bizimle sınırlı kalma
yıp, Romanya'da olduğu gibi kuzey
deki yüksek bölgelerde de görülmek
te. "
Bu düpedüz bir yalandı. A m a bu
Bekleme mevkiinde. Askerle
re müzikle moral veriliyor. tür iddialara uydurulacak kı lıflar da
her zaman hazırdı.
Mart 1 939 'da, "Çekoslovakya'nın
geri kalan bölümünün halled i l mesi"
olarak bil inen olayda ve daha sonra
Polonya 'ya yap ı l an saldırıdan sonra
Hitler, Reichstag 'da (parlamento) piş
kince bir açıklama ile karşı taraftakile
ri provokasyon ve sınır ihlali ile suçla
mış ve yaptıklarının, yaln ızca ateşe
ateşle karşı lık vermekten ibaret oldu
ğunu söylemişti. İşte şimdi de, Kızı
Saldırıdan bir önceki.akşam lordu 'nun işgale niyetli olduğunu söy
gereken emirler veriliyoı: leyerek yine kendi yaptığı saldırıyı
75
Emanuel Selder
76
haklı göstermeye çalışıyordu. Wehrmacht ' ın komuta merkezi
de, Hitler 'in iddialarım onaylamak zorunda kalıyordu. N itekim,
komuta merkezinin saldırıdan birkaç gün sonra kaleme aldırdı
ğı bir raporda şöyle deniyordu: "İlk beş günkü operasyonlar,
Sovyet Rusya ordusunun Orta Avrupa'ya bir saldın için hazır
olduğunu kanıtlamıştır."
Sovyetler B irliği 'nin, Reich Almanya 'sına karşı bir saldırı
planladığı yönündeki suçlama, hiçbir ciddi belgeye dayanmadı
ğından, bu soru bir spekülasyondan i leri gidememiştir. Kızılor
du, 1 94 1 'de yeniden yapılanma içerisindeydi. Sovyet orduları
çok çeşitli kademelere bölünmüş, ancak, silah sanayisinin son
hızla çalışıyor olmasına karşılık, silahlanma sorunu uzun bir sü
redir halledilememişti. Kremlin yönetimi, Almanya i le bir sava
şı ancak uzun vadede hesaba katabiliyordu. Ama Hitler bu işin
uzamasına hiç de taraftar değildi. Wehrmacht 'a yaptığı bir çağ
rıda, daha çok Sovyetler B irliıği 'ne karşı mücadelenin "derin
anlamı"na vurgu yapmayı tercih ediyordu: "Eğer dünya tarihi
nin bu en büyük cephesi açılırsa, yalnızca şu an bundan etkile
nen ülkelerin korunması değil, aksine bütün Avrupa uygarlığı
ve kültürünün kurtarılması söz konusu olacaktır.
Alman askerleri ! Böylece, zor ve sorumluluk gerektiren bir
mücadeleye girmek zorunda kalacaksınız. Çünkü; Avrupa'nın
kaderi, Reich Almanya'sının geleceği ve halkımızın varlığı o
zaman artık yalnızca sizin ellerinizde olacak."
"Deçcal" Hitler, konuşmasının sonunda yüksek dualarını bi
le esirgemiyordu: "Bu zor mücadelede Tanrı hepimizin yardım
cısı olsun. "
Cephelerde subaylar tarafından p e k d e hararetle okunma
mıştı, ama konuşma metni tam bir usta işiydi. Hararetli konuş
mak; ulusal gurura ve kültürel bilince, varan sevgisine ve onu
savunmaya hazır olmaya ustaca göndermeler yapan "Führer"in
işiydi. Ve tabii ki, Hitler Bolşevik tehlikenin yarattığı korkuyu
sürekli ısıtıp duruyordu. Bütün yalan lara ve yarım yamalak
doğrularına karşın, bir noktada kesinlikle haklıydı: "Bu esnada,
Doğu Cephesi askerleri, genişliği ve kapsamı açısından dünya
nın bu güne kadar gördüğü en büyük askeri yayılmayı gerçek
leştireceklerdir. " B al tık Denizi ağzından Karadeniz' e kadar
77
• Barbarossa Harekiltı" başlamadan
78
uzanan bölgede Hitler 'in kuvvetle
ri savaşa hazırlanıyorlardı. Bin 600
kilometre uzunluğundaki bu alanda
dünyanın en güçlü, en uzun ve en
ölümcül savaş cephesi u zanmak
taydı.
79
Erich Mende
80
Fe ldm a reşal Wilh elm Orgeneral Erich Feldmareşal G erd von
Ritter von Leeb. Hoepner. Rundstedt.
81
Halen General Olarak Görev Yapan Bernd Freytag von Loringhoven.
O Dönemde Guderian Karargahının Subaylarından.
82
Stalin 'in sınırdaki birliklerinin bir saldın olasılığını hesaba kat
madıklarından başka bir anlam taşıyamazdı.
Alman askeri araçları neredeyse hiç gürültü çıkarmaksızın
ve Sovyet tarafınca neredeyse hiç fark edilmeksizin sınıra ka
dar gelmiş ve mevzi almışlardı.
2 1 Haziran gecesi, önemli köprülerdeki patlayıcıları zararsız
hale getirmek ve Sovyet uç karakollarını devre dışı bırakmak
üzere 800 kilometre boyunca küçük hücum kıtaları oluşturulu
yordu. Özel komandolar, karanlıktan yararlanarak batı kıyı şeri
di boyunca köprü başlarına sokuluyor ve saldın için işaret bek
lemeye başlıyorlardı. Aynı sıralarda, kurmaylar başka bir soru
na çözüm üretmekteydiler: Sovyet uç karakollarının patlayıcıla
nnı ateşlemeleri olasılığına karşı, istihkam birlikleri köprüleri
acilen yeniden inşa etmek üzere dubalarla hazır bekletiliyordu.
Bunun dışında Wehrmacht, aslında İngiltere ' ye yapılacak bir
saldın için üretilen, ancak Doğu Cephesi'nde ilk olarak denene
cek olan bir başka özel silaha daha sahipti: Yüzemeyen, ama
nehir tabanında on beş metreye kadar su yüzeyinin altında iler
leyebilen, mürettebatına ve motoruna şnorkel benzeri bir boru
ile hava sağlama olanağı bulunan, su geçirmez dalabilir tank.
Bu dalabilir tanklar, sınırdaki nehirleri geçerek, düşman tankla
rının olası saldırılarına karşı koymak üzere köprü başlarında ilk
güvenliği sağlayacak olan kuvvetler olarak görevlendirilmişler
di.
Ha'{a Kuvvetleri (Luftwaffe) için de, aynı şekilde d_akikalara
göre planlar yapılmış ve kararlar verilmişti. Alman savaş uçak
lannın görevi, düşman uçaklarını daha yerdeyken savaşamaya
cak duruma getirmek ve uçuş pistlerini tahrip etmekti. Taarruzu
düşman uçaklanmn saldırısıyla zora sokmamak için, geniş sa
vaş alanının üzerindeki hava hakimiyeti Almanların elinde· ol
mak zorundaydı. "Rowehl Filosu"na bağlı uçaklar daha önce
den önemli bir keşif çalışması yapmışlardı. Heinkel 1 1 1 , Dor
nier 2 1 5 B2 ve Junkers 88 B tipi uçakların pilotları, -özel motor
lu bu uçaklarla 9 bin ile 1 2 bin metre aras·ında uçarak., o zamana
kadar ulaşılamamış yüksekliklere çıkabilmişlerdi. Böylylikle,
fark edilmeksizin Batı Rusya 'daki uçuş alanlannı özel filmler
yardımıyla fotoğraflamayı başarmışlardı. B uradan elde edilen
83
Alman bombardıman uçakları, zamanında hedeflerine varmak için,
saldırının başlamasından saatler önce Sovyet sınırına uçuyorlardı .
84
Ernst Glasner, Ölümü 1 943
85
motorlarını çalıştırıyorlardı. Sınırı çok yüksekten geçerek, Sov
yet güçlerince fark edilmeksizin saat 3. 1 5 'de görev bölgelerine
ulaşmak üzere gece uçuşu deneyimi olan bombardıman uçakla
rı görevlendirilmişti. Havaalanı başına üç Alman bombardıman
uçağı düşüyordu.
Göring ' in hava kuvvetlerinin, 2 1 Haziran ' ı 22 Haziran' a
bağlayan gece, yerine getirmeleri gereken başka bir görev daha
vardı. Uçaklar ayrıca, paraşütçüleri de köprü ve ulaşım bağlantı
noktaları gibi stratejik açıdan önem taşıyan görev yerlerine taşı
yacaklardı . Paraşütçüler, daha çabuk i lerleme sağlanması için
gerekli güvenlik önlemlerini almak ve gerektiğinde sabotaj ey
lemleriyle Sovyet savunmasını zayıflatmak üzere bu noktalarda
atlayış gerçekleştireceklerdi.
O gece, Almanlar ve müttefikleri bin 800 kilometrelik cep
he boyunca hazır bekliyorlardı. Luftwaffe uçakları, saldıracak
ları hedeflerin üzerinde dönüp duruyordu. Cephe önlerindeki
hücum kıtaları, köprüleri ani baskınlarla ele geçirmek, Sovyet
uç karakollarını halletmek ve daha önce döşenmiş patlayıcıları
etkisiz hale getirmek için ileri atılmak üzere hazır vaziyetteydi
ler. Toplar ateşe hazır halde namlularını hedeflerine çevirmiş
lerdi. 3 milyon insan, ateş emrini bekliyordu. Ormanlarda he
nüz sessizlik hüküm sürüyordu. Gecenin sessizliğini bozan en
büyük gürültü, şimdilik yalnızca B ug ' daki kurbağaların vırak
lamalarıydı. Ancak zaman durmuyor, ilerliyordu.
86
Köprünün ayaklarına yerleştirilmiş patlay ı c ı l ar yerlerinden
sökülüyor ve böylece ilk köprü hasarsız bir biçimde Almanların
eline geçmiş oluyordu.
Karşı kıyıya verilen kısa bir ışık sinyalinin ardından tanklar
nehir üzerinden hareket etmeye baş l ıyorlardı. Ayn ı senaryo,
800 kilometre uzunluğundaki sınır nehri Bug boyunca belki
yüz kez tekrarlanmı ştı. Diğer bütün köprülerde de şaşırtma
yöntemi aynı şekilde başarı ile uygulanmıştı.
Bu arada, Luftwaffe uçakları da hedeflerine varmışlardı. Sı
nır bölgesindeki Sovyet hava birliklerine ait uçakların, her yer
de daha karadayken yok edilmesi planı, başarıyla gerçekleştiril
mişti. Savunma durumundaki Ruslar, yalnızca bir iki yerde
alarm vermeyi başarabiliyor ve Sovyet pilotlarının çok küçük
bir bölümü uçaklarına ulaşabiliyorlardı. Ancak ulaşabilenlere
de genellikle uçaklarını çalıştıracak zaman kalmıyor ve çoğu,
Alman uçaklarının yoğun ateşi altında can veriyordu. Göring 'in
Luftwaffe 'si, daha ilk günde bin 800 Sovyet uçağını devre dışı
bırakıyor, Almanların kendi uçak kayıpları ise 35 olarak açıkla
nıyordu. Sovyet askeri havaalanlarından 66'sı tahrip edilmişti.
B u da, taarruz eden tarafa daha ilk günden sınırsız bir hava üs
tünlüğü sağlamıştı.
Tahrip edilememiş köprülerin üzerinden geçen ve cephenin
tamamında paletlerinin izine rastlanan tank grupları, sınır böl
gesinde konuşlandırılmış Sovyet askeri birliklerine doğru hü
cum ediyorlardı . Tankların bu ani saldırısını takiben, piyade tü
menlerinin hücumu başlıyordu. Kuzey Ordular Grubu, iki gün
içerisinde Wilna'ya ulaşmıştı. Orta Ordular Grubu 'na bağlı bir
likler de önüne geleni silip süpüren bir tempoda ilerliyorlardı.
General Model komutasındaki 3. Tank Tümeni , Brest'ten Bob
ruysk'e uzanan 440 kilometrelik mesafeyi, yalnızca altı gün gi
b i kısa bir sürede kat ediyor ve 27 Haziran günü ise 1 1 5 kilo
metre yol alarak, günlük yol kat etme rekorunu kırıyordu.
İlk adım başarıyla atılmıştı. Ancak, doğuya giden yolda baş
ka su engelleri de vardı . B aşlangıçtaki başarılı gidişat sekteye
uğramadığı taktirde, içerlerdeki diğer köprüler de sağ salim ele
geçirilebilirdi. General Brandeberg komutasındaki 8 . Tank Tü
meni ' ne de buna benzer bir görev verilmişti. Tümen, düşman
87
88
Soldaki sayfada:
Saldırı günü bir Alman tank
birliği Sovyet sınır
kapılarındaki tipik tahta
kemerlerin birinden içeriye
giriyor (sol üstte).
Tankçı/ar (sağ üstte).
Ö lülerin üzerinden
karşılıklı
ateş ediliyor (altta).
89
Gerhart Frey, Topçu
90
ise artık iş işten geçmişti. Böylece, Alman merkez karargahına
bir yeni başarı haberi daha ulaştırılmış oluyordu: "Dünaburg
kenti ve köprüsüne yapılan ani baskın başarılı oldu. Karayolu
köprüsü hasarsız durumda. Demiryolu köprüsüne ise patlayıcı
larla hafif zarar verildi, ama üzerinden geçiş yapılabilecek du
rumda."
Almanlar tarafından olabildiğince ileri bir noktaya kadar ele
geçirilen bu köprü başı, arkadan gelen piyade birliğinin saldırı�
sına kadar elde tutulabilecekti. "Pozisyonunuzu koruyun ! " B ir
çırpıda verilen ve kupkuru iki sözcükten oluşan bu emir, yüz
lerce kişinin ölümüne mal olmuştu. "Pozisyonunuzu koruyun ! "
B u iki basit söZcüğün ardında, kendi birliklerinin bir an önce
gelmesini ümit ederek, oldukça güçlü bir düşmanın dur durak
bilmeyen ataklarını göğüslemek gibi ağır bir gerçeklik yatıyor
du.
" Yıldırım Harbi"nin Almanlar açısından başarılı sayılacak
bu ilk günlerinde, cepheden gelen, halkı bu ilk zafere inandır
maya yönelik haberlere rağmen, yine de öyle "bin atlı akınlarda
çocuklar gibi şendik. . . " türünden bir durum olduğunu da kimse
iddia edemezdi. Saldıran taraf, daha ilk günden itibaren, Brest
örneğinde olduğu gibi güçlü bir direnişle karşılaşmıştı.
Brest, cephe gerisinde yer almasına karşın, kenti savunanlar
kent içindeki kalede s�rt ve başarılı bir direniş örneği sergili
yorlardı.
Henüz 2 y ı l önce y e n i de n S ovyet egemenl i ğ i n e g iren
Brest' in, sembolik bir anlamı da vardı: 1 M art 1 9 1 8'de Brest
Litovsk'da, Kaiser Almanya'sı ile Rusya'nın yeni komünist re
j iminin temsilcileri arasında ba
rış antlaşması imzalanmıştı.
Leni n ' in müzakere için gön
derdiği temsilcileri, Ekim Dev
rimi'nden sonra hiç olmazsa dı
şarıda barış ortamı sağlayabil
mek i ç i n Almanların öne sür
dükleri anlaşma koşullarını ka-
NS savaş gazetesinin bul ediyorlardı. Ancak bu kez -
22 Haziran 1 941 nüshası . Haziran 194 1 ' de- Ruslar ' ı n Al-
91
Marianne Roberts,
O Dönemde 12 Yaşında ( Önde, Beyaz Bluzlu)
92
Oysa hfila direnen küçük gruplar vardı. Subay kulübünde ve
diğer yerlerde daha sonralan bulunan yazılı belgeler, Almanlar
üstlerine zafer haberini geçtikten sonra da direnişlerin sürdüğü
nü kanıtlıyordu. Bu belgelerde şu tür ifadelere rastlanıyordu:
"Ölürüm, ancak teslim olmam. Elveda anavatan, Hazirari
1 94 1 . "
"Bu kiliseyi savunuyoruz ve boyun eğmemeye yemin ettik,
Haziran 1 94 1 . "
"Cesaretimizi kaybetmeyeceğiz ve öleceğiz."
"Bağışla bizi ey vatan. 20.7.4 1 . "
Fakat, vatan onları ilk etapta bağışlamıyordu. Sovyet halkı
nın, Brest direnişçilerinin yaşadıklarından haberi olması için 1 5
yıl geçmesi gerekiyordu. Sovyet gazeteci Sergei Smimov, an
ciık Stalin ' in 1 953 yılında ölümünden sonra, bu çok ümitsiz du
rumda bile direniş göstermiş olan askerlerin izini sürmeye baş
layabildi.
Smimov, Almanların eline esir düşen pek çok Sovyet dire
nişçisinin, savaşın hemen ardından Sibirya' daki Stalin kampla
rına gönderildiğini ortaya çıkarmıştı. Böylece, kale direnişçile
ri, Sovyet askerlerinin ümitsiz durumlarda A lman saldırısına
karşı gösterdikleri direniş gücü ve cesaretinin bir örneği olarak
çok sonraları "Brest kahramanları" adı altında Sovyet tarihine
geçtiler.
Bu mücadele ruhu ile başa çıkmak zorunda kalan bir başka
kuvvet de, Güney Ordular Grubu ' na bağlı tümenlerdi. Güney
den taarruz eden gruplar, Sovyetlerin en güçlü birlikleri ile kar
şılaşıyorlardı. Stalin, Alman saldırısının ağırlık noktasının bura
sı olacağını düşünüyordu ve bundan ötürü, Kızılordu ' nun en
yoğun asker yığınağı yaptığı yer burasıydı.
1 6. Tank Tümeni Komutanı Tümgeneral Hube, "Yavaş ama
emin adımlarla ilerl iyoruz" diyordu. " Yavaş ama emin adım
lar", çok sayıda kayıp vererek 10 günde 1 00 kilometre kat et
mek anlamına geliyordu. Öte yandan, Rundstedt ' in tank tüme
ni, yarma operasyonu görevini başaramamıştı. Ancak, saldırı
durmaksızın devam ediyordu. S ovyet birliklerinin bu durum
karşısında afal ladıkları bir kez daha ortaya çıkıyordu. Hitler ' in,
Stalin ' in 1 94 1 yazında Almanya 'ya saldırmak için hazırlandığı
93
Geri çekilmeye rağmen, amansız bir direniş vardı.
94
Bug Nehri kıyısında. Kızılordu askerleri, Almanların ele geçirdiği bir
köprü başına baskın düzenliyorlar.
95
yolundaki iddialarının ne kadar asılsız
olduğu da yine bir kez daha kanıtlan
mış oluyordu.
96
Grigori Makarov,
Brest'te Görev Yapmış Kızı lordu Askeri
Bütün bir garnizon susuz kalmıştı. Çünkü, Terespol Kulesi' ııin üzerindeki
su tankı, vurularak tahrip edilmiş durumdaydı . Elektrik santrali de isabet
aldığından, hiçbir yerde ışık yanmıyordu. Saldırıya, makineli tüfeklerle kar
şı koymaya çalışıyorduk. Daha sonra kimyasal silahlara sahip bir Alman
alayı bizi kuşattı ve göz yaşartıcı bombalar attı . Biz de aynı silahla karşılık
veriyorduk. Duman dağıldığında saldırının sonuçları ortaya çıkmaya başla
mıştı. Kalede çocuklar ve kadınlar da bulunuyordu. Küçük bir oğlan çocuğu
ölmüştü. Gazdan boğulmuştu. Annesi korumak amacıyla tüyle bir şapkayı
yüzüne kapatmıştı. Gavrilov onlara talimat verdi: "Köye gidin Almanlar
belki size dokunmazlar. " Kadınlardan biri eline beyaz bir çarşaf aldı ve yo
la koyuldular. Almanlar, gerçekten de anlam dokunmadılar. Bir kadın sıhhi
ye, yaraları sarmak için bizimle kaldı . Pek çok yaralı vardı , ancak hiç
dezenfektan yoktu. Bu yüzden yaralar çok çabuk açılıyor ve çoğu aldığı
yaralardan ötürü ölüyordu.
97
" Bunlar yalnızca birer provokasyon mu?"
98
Johann Danzer, Tanksavar Nişancısı
İlk gün verilen ilk molada, bizim bölükten bir arkadaş tü
fekle kendisini vurmuştu. Karabiner' ini dizlerinin arasına
sıkı_ştırarak namluyu ağzına dayamış ve tetiği çekmişti.
Onun için savaş, artık bütün zorluklarıyla sona ermişti.
Bölüğün yazıhanesinde vasiyetnamelerimizi yazdıktan
sonra, Kırım' daki dar yarımada geçidine gönderilmiştik.
Bir akşam, bölük habercisi geldi ve saldırının yarın sabah
saat 04.00' da başlayacağını söyledi. Saat 03.30 ile 04.00 arasında, 1 kilo
metre genişliğinde bir alana yayılan 140 top bataryası , yarım saat boyunca
aralıksız atış yaptı. ilk başlarda, barut dumanından başka bir şey göremi
yorduk, ancak daha sonra top mermilerinin ışıltısında ve ağaran günün ilk
ışıklarıyla birlikte Rus tarafındaki cehennemi fark edebildik. 3 7' lik tanksa
varın başında bir topçu ve beş askerdik. Saldırılarda topumuzu kendimiz
çekmek zorundaydık. Piyadelerle aynı tepedeydik, ancak onlara ayak uydu
ramadığımızdan dört piyade eri de çekme işinde yardımcı olmak üzere yanı
mıza verilmişti. Bu yüzden, bizim bu büyük grup, karşı taraf için iyi bir he
def teşkil ediyordu. ]}usların makineli tüfekle yaptıkları ilk yaylım ateşi bizi
tümüyle avlamıştı. Uç adamımız anında ölmüş, diğerleri ise ağır yaralan
mışlardı. Yara almadan kurtulan tek kişi bendim.
99
Lev Besimenski, Sovyet Tarihçi
1 00
bayların Stalinizm ' i tasfiye ha
reketinin bir sonucu olarak yı
kılmış oldu. Mareşal A. İ . Jere
menko ise, 1 965 ' de yayımla
nan anılarında şöyle yazıyor
du: "J. Y. Stal in, Devlet Başka
nı sıfatıyla Almanya ile imza
lanan antlaşmanın güveni lirli
ğine inanmıştı ve faşistlerin ül
kemi ze saldıracaklarına işaret
eden belirt i l ere kulak asma
mıştı. Bu yüzden de, sınırda
gerekli acil savunma önlemle
rinin alınması yönünde zama
nında karar verememişti . "
Moskova caddelerinde insanlar Bunun sonuçlarına ise sınır
sarsılmış, suskun ve çaresiz bir b i r l ikleri k atlanmak zorunda
şekilde savaşın başladığı kalacaklardı. 1 O. Ordu Komu
Jıaberiı1İ alıyorlar. tanı General Golubyov gibi di
ğer komuta kademelerindeki
subaylar da, kaçaklar ve casuslar aracılığıyla saldırının tarihini
önceden öğrenmişlerse de, aldıkları yüksek talimat gereği, yal
nızca şu emri verebilmişlerdi: "Bekleyin ! " Stalin 'in kendisi de
en sonunda gerçekle yüzleştiğinde, cılız bir tepki gösteriyor ve
Politbüro toplantısında askeri kurmay heyetine, savunma pozis
yonundaki Sovyet birliklerinin sınırı ke inlikle aşmamaları tali
matını veriyordu! Ardından da Kreml in'i terk ediyordu. Dikta
tör, bundan ancak on iki gün sonra, 3 Temmuz' da yeniden ka
m uoyunun karşısına çıkacaktı. Bu süre içerisinde, daçasında
(yazl ık vil lasında), kend i s ini yeni duruma hazırlamaya çalış
mıştı.
Savaşın bu ilk gününde, Sovyet yönetiminin hal k ı gece
meydana gelen bu olay hakkında bilgilendirmeye hazır duruma
gelmesi için saatler geçmesi gerekmişti. Savaşın başladığı ha
berini vennek, bu uğursuz görev, Dışi şleri B akanı Molotov 'a
düşmüştü. Moskovalılar kendilerini işin olmadığı sakin bir pa
zar gününe göre ayarl amışlardı. Molotov, saat l 2. l 5 'de şu söz-
101
Sovyet mareşalleri Timoşenko, Voroşilov ve Budiyeni (soldan sağa).
1 02
Dimitri Vo/kogonov
1 03
limatları nı dinliyordu. HummaJı bir koşuşturmaca başlamıştı.
Moskova halkı, dükkanlara hücum edip, başta gıda maddeleri
olmak üzere raflarda ne var ne yok satın alıyordu. Bankalar da
ha o gün kapılarına kilit vurmak zorunda kalmışlardı, çünkü ka
salarında para kalmamıştı. 22 Haziran gününün öğlen sonrasın
dan itibaren, başkentteki kamuya açık binaların üstüne ve park
alanlarına uçaksavarlar yerleştirilmeye başlanmıştı.
Moskova Hava Savunma Kuvvetleri Komutanı General Tu
lenev ' i n emri üzerine, Moskova metrosunun Beyaz Rusya is
tasyonu, siyasal ve askeri kullanım için boşaltılmıştı. Kremlin,
Kızıl Meydan'daki altın kaplamalı parlak kubbelerin üzerini,
kamufle etmek amacıyla kirli koyu yeşile boyatmıştı . Piyade
birlikleri kentin ortasından geçmeye başlamışlardı bile. Baş
kent, geceyi ilk kez karanlıkta geçiriyordu. Moskova, kendisini
savaşa hazırlıyordu.
1 04
Aleksander Goliko v
28 Haziran 194 / ' de Rovno çevresindeki çarpışmalar
sırasmda karısına yazdığı mektup:
Sevgili Toneçka!
Bu satırları okuyup okuyamayacağım bilmiyorum. Ama
bir şeyi çok iyi biliyorum: Bu benim sana son mektubum.
Şu an çok acı ve ölümcül bir savaş yürütülüyor. Ta11klan
nfü vuruldu. Faşistler çevremizi sardı. Bütün giin saldırıla
1 05
reve hazırdı. Bu sayı, Almanların Doğu Cephesi'ndeki toplam
tank sayısının neredeyse iki katına denkti. B ir Rus tank tümeni
en az 400 tanktan oluşuyordu. Guderian 'ın tank birliği, toplam
olarak 850 tanktan oluşan 5 tank tümenini kapsıyordu ve 400
k ilometre uzunluğundaki bir alana yayılmışlardı. Tankların ka
litesi açısından da, durum hiç de Almanların lehine görünmü
yordu. Örneğin, Pavlov' un komutasındaki yeni T-34 ve 66 ton
ağırlıklarıyla tam bir canavarı andıran KW tipi tanklar, Sovyet
lerin ürettiği en modern tanklardı. Bu tanklara karşı Alman
tanksavarlannın yapabileceği fazla bir şey yoktu.
Yalnız, B ialistok ve Lemberg cepheleri önemli bir dezavan
taja da sahipti: B u cepheler, Sovyet cephesinin çok uzağında,
derinlemesine batıya doğruydu. Genelkurmay B aşkanı Halder,
bu cepheler için güncesine "balkonvari" şeklinde bir not düş
müştü. Bu da Sovyetlere savunma için ideal bir zemin yaratı
yordu. Operasyona dayalı modern taarruz hareketlerinde hare
ketli birliklere komuta etmede usta bir asker olan Pavlov, Hal
der ' in de dediği gibi, "bu balkondan batıya sıçramış ve süvari
birliklerini anında ileri saflarda harekete geçirmeyi başarmıştı."
Sovyet ordu birliklerinin kademeleri, Almanlar açısından
Stalin 'in taarruz planlarını anlamada fikir verici bir özelliğe sa
hipti. Ama bu, bir tehlikeyi de içerisinde barındırıyordu: "Bal-
'\��§�!fl�lil!��
·x-�:l:�:.f1·=�!1����Fi.�-: :�:.-:�
·
�!:'.::: ��
it ! · :'
�f�B-�:�f{���:: : : : : : �������1�
·
. . ·ı � ti• • ı�i•
· :; · ·: - a·-:-·. · .:.;>:.:-::::: = · :.=- · '.·=-
-/ =:-.::
s ıhij iii ii �iö
- : -:.: ·'.: < : :·'. .: : '.·'. · bp· :: ::.ij,: ·:-:· ::'.(.#:R);.:··: "· · -��·••·•·•·•·.
.
i ti� hıag
.
en
- :;=
?Der Fülj.rat ,ett�fe �op� vor '.b�iSÇ�e\'VjStiSc,her Jılvasi�� .
. .• • •zw!ı ··�����· �t���··• i • ;f�� ı�ı�ı�r.sı���e;,· · ·• • ·• ·•
Alman propaganda mekanizması, Sovyetlere yapılan saldırıyı, "önleyi
ci tedbir savaşı " olarak haklı göstermek için büyük bir çaba saıfedi
yordu.
1 06
A lmanlar "sportif bir başarı " kazanmışçasına gururla yürüyorlar
(solda). Piyade taarruzu (sağda).
1 07
Bozuk yollarda ikmal sevkıyatı.
1 08
kanlar", Alman birliklerini üç yandan kuşatıyordu. Motorize
birlikler, bütün bir alana yayılabilecek ve hareket edilecek ka
nalları kesebilecek güce sahiptiler. Hitler, bu tür alan operas
yonları yapılmasını istemişti. B ialistok cephesinin kavşak teşkil
eden noktalarında, Alman taarruz anlayışına uygun ideal koşul
lar mevcuttu: Hızlı ve hareketli tank birlikleri, düşman cephesi
ni ortadan yarıp kıskaca alacak bir hareketle düşmanı kuşatarak
kavşak noktalarına saldıracak ve Sovyet birliklerini çembere
alacaktı. Kuşatma çemberi sağlamlaştırıldıktan sonra, içerde
kalan Sovyet birlikleri Alman p iyade tümenleri tarafından yıp
ratılarak bozguna uğratılabilirdi. Bu sırada tankların hücumu da
devam etmeliydi. Guderian da verdiği saldırı emriyle buna ben
zer bir operasyonu başlatmıştı. B i alistok ve Minsk'e yapılan
ç ifte saldırı, Doğu Cephes i ' ndeki ilk kuşatma operasyonlarına
başlangıç teşkil ediyordu.
Guderian' ın tank birliklerine bağlı 1 7. Tank Tümeni, 26 Ha
ziran ' da M i nsk ' in güneyine ulaşmıştı. Ayn ı sırada, Hoth ' un
grubuna bağlı olan 20. Tank Tümeni ise Beyaz Rus başkentinin
kuzeyinde savaşıyordu. Rusya seferinin başlamasından dört
gün sonra, bu iki tank birliği B ialistok ve Minsk' te savaşmakta
olan Rus birliklerinin arkasındaki kavşak noktasını kapatıyor
lardı. İçerisinde 43 tümenden oluşan dört ayrı Sovyet ordusu
nun bulunduğu bir ç�mber oluşturulmuştu.
Anlatırken çok kolay gibi görünen ve genelkurmay haritala
rında yalnızca bir iki küçük çizgi ile ifade edilen bu olay, ger
çekte eşine benzerine rastlanamayacak ölçüde büyük bir gücü
gerektiren bir eylemdi. B u hızlı savaş, istihkam birliklerince
hiçbir biçimde sağlamlaştınlmamış yollarda gerçekleşiyordu ve
kavurucu güneşin altında devasa toz bulutları oluşuyordu. Hava
filtreleri bu durumda hiçbir işe yaramıyor ve savaş araçlarının
çoğunun motoru iflas ediyordu .
İlk hafta içersinde, toz toprak ve teknik arızadan dolayı çalı
şamaz hale gelen tank sayısı, düşman tarafından vurulan tank
sayısından daha fazlaydı. Rusya seferinin başlarında düşmanı
savaşmadan kaçmak ya da direnmeden teslim olmak zorunda
bırakan hızlı zaferlerin, araçların bir gezinti temposu ile hare
ket etmeleri sonucu elde edilmediği açıktı.
1 09
Ukrayna' ya girişlerinde Almanlar birçok yerde dostça karşılandılar: Er
Karl-Heinz Böse!, fotoğraflarının altına, "Sevinç gösterileri ve Hitler
selamı ile karşılanıyorduk" diye yazıyordu (ortada ve yukarıda solda).
1 10
B unu gerçekleştiren, özellikle arkadan gelen Alman birlikle
riydi. Onların görevi, çember içinde sıkışmış olan düşmana bi
tirici darbeyi vurmaktı. Bunun gerçekleştirilmesi için de, tank
birliklerinin oluşturdukları bu çemberin, piyade tümenlerince
doldurulması şarttı . Askerler için bunun anlamıysa şuydu:
"Adına yol bile denilemeyecek kadar bozuk yollardan geçerek
saldırılar düzenlemek, aşırı sıcağa ve ağır yüke rağmen dur
maksızın ilerlemek, sık sık düşman ateşine maruz kalmak ve
sürekli olarak, önlerine çıkan her ormanlık bölgede pusu kur
muş düşman birlikleri tehlikesi ile karşı karşıya olmak.
Alman birliklerinin görevi , ulaşmaları gereken hedeflere
ulaştıklarında .da bitmiyor; bu kez de, her türden yarma girişi
mini önlemek için çemberi güçlendirme görevi başlıyordu. B u
tür yarma girişimleri sırasında inanılmaz sahneler yaşanıyordu.
Rus askerleri, hiçbir tarık desteği olmaksızın, "çember karakol
larının" bulunduğu mevzilere doğru ilerleyip, direkt Alman ma
kineli tüfek ateşinin kucağında buluyorlardı kendilerini. B ir Al
man askeri bu durumu şöyle anlatıyordu: "Ruslar, adamlarını
topçu desteği olmaksızın karşı saldırı için ileri sürüyorlardı ve
bu durum 1 0- 1 2 dalga halinde tekrarlanıp duruyordu. Bunlar,
kısmen eğitimsiz acemilerdi ve el ele, kol kola -tüfekleri sırtla
rında- bizim makineli tüfeklere doğru koşturuyorlardı. "
Sovyet subay v e komiserleri, askerlerini Alman hatlarına iş
te böyle sürüyorlardl>Bunlar, tereddüt içerisinde olan ve bunun
F. W. Christians
111
sonucunda Almanlarca katledilenlerin gerçekleştirdikleri, aske
ri açıdan tamamen mantıksız ataklardı. Yalnızca, zırhlı birlikle
rin geceleri yaptığı yarma hareketleri başarılı oluyordu. Alman
generalleri, " Rusları ormanlık bölgelerden ç ıkararak, bıkıp
usanmadan devam ettirdikleri yarma hareketleri için gerekli ze
mini ellerinden almalıyız" görüşündeydiler. Ancak piyadeler
burada, sertçe çarpışan ve iyi mevzilenmiş bir düşmanla karşı
karşıya kalıyorlardı. Sovyet birlikleri, B ialistok ve Minsk ara
sındaki oldukça sık bir ormanlık bölge olan Bialovieza Orma
nı ' nda kendilerini çok iyi kamufle ederek mevzi almış durum
daydılar. Sovyet direnişçileri , görünmeleri mümkün olmayan
bu alanda mevzilerine yerleşerek, adeta nefeslerirıi tutmuş, Al
manların atış menzillerine girmelerini bekliyorlardı. B u dakika
dan itibaren topçu ateşi hiçbir işe yaramayacaktı. Göğüs göğüse
bir mücadele başlayacaktı. Sovyet gözetleme noktalarının tek
tek "devre dışı bırakılmaları", yani, buralardaki gözcülerin öl
dürülmeleri gerekiyordu. Görüş alanı olmayan bu gözetleme
noktalarındaki askerlerin çoğu, sayısal üstünlüğe sahip düşma
na karşı koymaya devam ediyorlardı . Sovyet yönetimi "Ya dire
niş ya ölüm" parolasıyla savaşma emri vermişti. Halder, Sovyet
ordusunun bu savaşta hangi amaçla çarpıştığını anlamakta ge
cikmemişti: "Düşman B ialistok cenderesinde yaşamını kurtar
mak için değil, zaman kazanmak için çarpışıyor."
Sınırdaki mevziler düştükten sonra, cephe gerisinde çok kade
meli bir savunma organizasyonu yapabilmek için Sovyetlerin
zamana ihtiyacı vardı. General Halder, 3 Ternmuz'da, notları ara
sına şu satırları düşmekte çok aceleci davranmıştı: "Bütün itiba
rıyla baktığımızda artık şunu söyleyebiliriz ki, düşman, Bialistok
kavşağında e kuçük parçasına kadar halledilmiş olup, Rus ordu
larının çok büyük bir bölümü parçalanmış durumdadır. "
Halder, zaferi çok erken kutlamıştı. Bialistok ve Minsk 'te
çember içine alınan birliklerin, sistematik hareket eden Alman
birliklerine karşı hiçbir şansları yoktu, ancak çok sertçe karşılık
veriyorlardı. Direnişlerinin kırılma noktasına gelmiş olması,
özellikle komuta kademesinin o sıralarda çok büyük bir şaşkın
lık içinde hareket ederek, önce duraklayıp sonra birbiriyle çeli
şen emirler vermesinden ve sonunda da cephe üzerindeki haki-
112
Riclıard Zajac, İstihkamcı
1 13
Rusya ile savaşın birinci haftası dolarken , yaralı Almanların sayısı 30
bini bulmuştu.
1 14
" Bütün bir halkın büyük savaşı ... "
1 15
Else Fritz, Singen
Yıl 1 94 1 ' di. Nişanlım da, diğer birçok arkadaşı gibi Rııs
ya'ya gitmişti. 1 7 Temmuz' da oradan bana şunları yazmış
tı: "Yarın, 25 yıl önce aynı tarihte, babam Birinci Dünya
Savaşı ' nda öldürücü bir yara almıştı. " Yazısı, diğer mek
tuplarındakinden farklı olarak küçük ve titrekti. Bu tarih
ten korkuyordu. 1 8 Temmuz' da, aldıkları bir görevle, bir
kaç arkadaşıyla birlikte bir araziyi boydan boya geçmek
zorunda kalmışlar. Orada bir çukurda bir Rus saklanıyormuş ve ona ateş et
miş. Nişanlım başmdan vurulup ölmüş. Henüz evli olmadığımız için resmi
tebligat annesine yapılmıştı. Bense olayı telefonda öğreniyordum: "Theo şe
hit düştü." Onun olduğu gibi, benim de hayatım bitmişti. O 26, ben 21 ya
şındayçiım. Arkadaşları onu gömmüşler ve bana da bir fotoğraf göndermiş
lerdi. limen Gölü' nün kıyılarında bir yerde, kayın ağacından bir haç ve bir
demet kır çiçeği. Ona gönderdiğim mektuplar, üzer/erine "Büyük Almanya
için şehit düştü" şeklinde bir kayıt düşülmüş olarak geri gelmişlerdi. Savaş
sürüyordu.
1 16
Almanlardan kaçış.
karşı karşıya geldiği bir savaş değildir. Aynı zamanda bütün bir
Sovyet halkının faşist Alman birliklerine karşı savaşıdır. "
S BKP Merkez Komitesi, 29 Haziran 'da, iyi bir propagan
dacılık örneği sergileyerek, Hitler Almanya'sına karşı yürütülen
savunma savaşını, "anavatanın büyük savaşı" olarak açıklıyor
du. Stalin de, 3 Temmuz'daki konuşmasında, bu milliyetçi söy
leme başvurmuştu. Diktatörün bu söylemi çok yeniydi ve Sov
yet vatandaşlarının alışık olmadığı türdendi. Dinleyicilere "yol
daşlar" olarak değil, "kardeşler ve bacılar" olarak sesleniyordu.
Artılc komünist enternasyonalizmi pek kullanılmıyor, o zamana
kadar daha çok hakaret edi lerek kullanılan bir kavram olan
"ulus" kavramına, kurtarıcı olarak başvuruluyordu. Amaç, yeni
bir toplum ruhu yaratmak ve düşmana topluca karşı koymaktı.
Düşmana karşı koyma görevinin yalnızca düzenli askeri birlik
lerin üzerine yıkılmaması, "her an ve her yerde" partizan savaş
ları verilmesi yönünde çağrı yapan ve düşmanın ilerleyişini ön
lemek için köprülerin ve yolların havaya uçurulmasını isteyen
Stalin, temel olarak şu talepte bulunuyordu: "Derhal, bütün ça
lışmalarımızı savaşa göre ayarlamak zorundayız. Her şey cep
heye ve düşmanın paramparça edilmesi amacına uygun olarak
düzenlenmelidir. Taşınması mümkün olmayan her değerli şey,
mutlaka tahrip edilmelidir. "
1 17
Günther Sengpiel, Araç Sürücüsü
1 18
Savaşın ilk haftalarında esir Minsk'te komünist parti
düşen askerler. militanlarının tutuklanışı.
1 19
Josef Fritsclı, Piyade İkmal Birlij?i
1 20
ki hedefi gözlerine kestirmişlerdi. 28 ve 29 Haziran günlerinde,
Hoth ve Guderian ' ın tank birliklerinin oluşturduğu kıskacı ta
mamlıyorlardı. Minsk ' in güneyinde Beresina'ya doğru saldırı
ya geçmişlerdi. Geri çekilmekte olan Napolyon ' un Muhteşem
Ordusu, tam burada, ünlü Kayın nehirciğinin yakınında, mahvı
na sebep olan yenilgiye boyun eğmek zorunda kalmıştı. Neh
ring' in tanklarına düşen görev, Fransız ordusunun başına gelen
lerin Beresina üzerinden geçerken Alman birliklerinin de başına
gelmemesi için orada bir köprü ayağı oluşturmaktı.
Beresina'nm stratejik ve sembolik anlamı, Sovyetlerce çok
iyi biliniyordu. Dinyeper' in bir kolu o lan bu nehri geçtikten
sonra, Almaı'i tankları için Moskova 'dan önceki en büyük kent
olan Smolensk'e giden yolda hiçbir engel kalmayacaktı. 29 Ha
ziran 'dan bu yana başansız Pavlov ' un halefi olan General Jere
menko, birliklerine şu emri veriyordu : "Beresina üzerindeki ge
çiş noktalan ne pahasına olursa olsun tutulsun ve Almanlar
nehrin kıyısında durdurulsun."
Varolan koşullar Almanlar açısından oldukça elverişsizdi.
Nehring'in 1 8 . Tank Tümeni , yaklaşık 1 00 kilometre düşman
bölgesini ortadan yararak geçmek zorundaydı. Komutana göre,
bir tür "intihar komandosu" harekatıyla, tamamen yalnız başına
yapılmak zorunda olunan bir operasyon söz konusuydu. Alman
öncü komandoları, iyi istihkam edilmiş Sovyet savunma hatla
rına geldiklerinde yeni silahlarla tanıştılar: General Jeremenko,
T-34 tipi yeni tankları bölgeye sevk etmeyi başarmıştı. Yaklaşık
5 cm kalınlığındaki zırhıyla, Alman tanksavar ateşinin bu tarık
lara etki etmesi imkansızdı. O ana kadar çok başarılı olan 37
mm' lik tanksavar toplarrnın mermileri, T-34' ün çelik gövdesine
çarpıp duruyorlardı. O zamarıa kadar oldukça etkili olan bu si
lah, askerler arasında artık, "tank tıklatma aracı" olarak anılma
ya başlamıştı. Bu tam yerinde bir alaycı yakıştırmaydı, ancak
ardında ölümcül bir gerçeği de barındırıyordu. Alman birlikleri,
Sovyetlerin bu mucize silahına karşı kendilerini nasıl savuna
caklardı? T-34'ü alt edebilecek olan silah hangisiydi?
Almanların, bu yara al maz tankların nasıl durdurulacağını
çözmeleri için bir iki hafta geçmesi gerekmişti. Paletlere yapı
lan nokta atışlarıyla şimdilik en azından onlan durdurabilmeyi
121
Willi Pötter, Motosikletli Haberci, 1 2 . Tank Tümeni
Stalin' in oğlunu -sanırım adı Jakov' du- götü_rmek üzere iki refakatçi su
bay ile bir arazi aracı hazırlanması emredildi. iki motosikletli asker de ara
ca eşlik edecekti. Bu motosikletlilerden biri de bendim. Kolorduda kısa bir
bilgilendirmeden sonra ordu karargahına doğru yola koyulduk.
Ordu karargahında esir ilk olarak temizlendi ve kendisine şarap, beyaz ek
mek, tereyağı ve sucuk ikram edildi. Ayrıca ayakkabı ve bir de Alman askeri
paltosu verilmişti.
Biz devir teslim görevini yerine getirmiş olduğumuzdan, yeniden tümene
geri döndük. Yaşadığım bu olayı tabii ki ebeveyn/erime de yazmıştım. Bir
kaç hafta sonra, onlar da bana resimli bir magazin dergisinden kestikleri
bir sayfayı postalamış/ardı. Dergi sayfasında, Stalin' in oğlunun Berfin' deki
havaalanında çekilmiş fotoğrafını görünce çok şaşırmıştım. Yazıda ise şöyle
deniyordu: "Boş yeı:e kan döküldüğünü gören Stalin' in oğlu, Almatı birlikle
rine teslim oldu . " işte bir kez daha bir yalanla karşı karşıya idim. Oysa,
Stalin' in oğlu yakalanmamak için kendisine sivil bir kıyafet uydurmuştu. Bu
ne demek oluyordu. Savaş devam ediyordu ve daha ne yalanlar söylendiği
nin anlaşılması için uzun yıllar geçmesi gerekecekti.
1 22
Partizan kurşunuyla ölen bir asker.
1 23
1 24
Soldaki sayfa:
Telsiz baş111da demlen irken . . .
Ö nemli olan ulaşı labilir olmak!
(üstte).
Soluklanmak için verilen kısa bir
mola , mektup yazmak için iyi bir
fırsat (altta).
1 25
Savaşın korkunç yiizii: Ö lü Sovyet askerleri. Çamuru aşayım derken
vurulmuş, yanmış, korkunç akibetlere uğramışlar.
1 26
Erich Mende
1 27
Alman askerleri arasında korku ve dehşet
yaratan silahlar: "Stalin Orgu" (üstte) ve
"Molotov Kokteyli" (solda).
1 28
vetlerinin bulunduğu bir düşman toprağında ilerlendiği düşü
nüldüğünde, bu yine de oldukça yüksek bir tempoydu. Yanıt
bekleyen bir soru da, Beresina' daki önemli köprülerin tahrip
edilmeden ele geçirilebilmeleri için bu temponun yeterli olup
olamayacağıydı.
Alman öncü komandoları, 1 Temmuz'da Bobruysk, Beresi
na ve Borisov 'da nehre ulaşıyorlardı. Burada, çok sert bir dire
nişle karşılaşıyorlardı. Borisov' da, Sovyetlerin bir tank okulun
da eğitilmiş çok seçkin birlikleri savaşıyordu. B urada da Sovyet
tarafııtın aldığı tek ve kesin b i r emir vard ı : " Ya direniş, ya
ölüm ! " Ancak, köprüleri ve mevzileri tutma görevini başaramı
yor ve ölüyorlardı. Alman komandoları, büyük kayıplar verme
lerine rağmen, bir köprü başını ele geçirmiş, takviye gelinceye
dek elde tutabilmek için, durmaksızın saldıran Sovyet askerleri
ne karşı burayı savunmaya çalışıyorlardı. Daha sonra, Sovyet
birlikleri Almanların giderek şiddetlenen yoğun topçu ateşine
maruz kalıyorlar ve topluca kırılıyorlardı. Köprü de böylece,
sapasağlam Almanların eline geçmiş oluyordu. Sovyet tarafı
nın, kısa bir süre sonra gerçekleştirecekleri bir karşı saldırı için
köprülerini kullanmayı düşünmüş olmaları mı, yoksa köprünün
havaya uçurulması için gerekli emrin yine zamanında verilme-
1 29
miş olmasının mı bu sonucu doğur
duğu anlaşılamamıştı. 3 Temmuz ge
cesi, Guderian ve Hoth ' u n tankları
üç koldan Beresina 'ya giriyorlar ve
Ruslar bir yenilgi de burada yaşıyor
lardı.
B ir sonraki hedef, y i ne tarihsel
bir öneme sahip olan, l 8 1 2 'de Gene
ral Kutusov komutasındaki Çar or
du larının Napolyon ' u n M uhteşem
Ordu 'sunu yendikleri S molensk 'ti.
Kentteki birliklerin komutanları, bu
kez top yekun bir savunma için emir
almışlardı. Timoşenko ve Jeremenko
Sovyet kuvvetlerini yeniden organi
ze edip, daha doğrusu yeni ordular
oluşturup oraya evk edinceye kadar,
düşmanı orada tutmaları gerekiyor
du. Yeni Sovyet komuta merkezi, Al
manları durdurabilmek için Dinye
per kıyılarına toplam 42 tümen yığı
yordu. Aynı sualarda, Orta Ordular
Grubu 'na bağlı 1 0. ve 1 8 . tank tü İlk günlerde şehit düşenler.
menleri güneyden, 20. ve 7 . tank tü
men leri ise kuzeyden S molensk ' e Yerel gazetelerde savaşta
saldınyorlardı. Ancak Sovyetler Ro ölenler için verilmiş
gatschev, Mogilev ve Orşa 'da çok ölüm ilanları.
güçlü savunma mevzi leri ol uştur
.._. .,.,, )4. .. -..
... ...
muş lard ı . B aşarı lı da olu yorlard ı , ... e;�� .... �=-=��
..� .....
.....
çünkü, Almanlar bu Dinyeper geçit S"elk �ııaıauıı !4rf·ljci113 .ec
� w t. a. � - - - -.....-
lerini, alışageldikleri üzere ilk saldı °" � *- ......
-.. .... � � ;tı. 4wı. .,.._..
.,_ ...._ __ � ... ...,._.. .
==-:-�-w� bd �� ..
rıda ele geçirememişlerdi. Uzun sü .... .._. " .... ... :ı... -. >.-..c
1 30
Tarihte Rusya'ya karşı düzenlenen büyük çaplı seferlerin yazılı olduğu
bir tahta. Tarihten ders mi çıkarılıyordu acaba?
1 32
Bitkin düşmüş askerler (üstte).
Birliklere henüz mürekkebi kurumadan dağıtılan gazetelerde yalnızca
:afer haberleri yer alıyordu (altta).
1 33
İşgal altındaki bölgelerde Yahudilerin durumu: Özel birlikler bölgede
(üstte); burada da sarı "Yahudi yıldızı " taşınması zorunlu (altta);
1 34
Almanlar burada da aynı savaş yön
temine başvuruyorlardı : Savunma po
zisyonundaki taraf, saldırıyı güneyden
bekliyorken ve kuvvetlerini daha çok
orada yoğunlaştırdığı sırada, işgalci ta
raf güneydoğudan saldırıyordu. Topçu
birlikleri öldürücü darbeyi vurduktan
sonra, tank destekli Alman hücum kıta
ları Dinyeper kıyısındaki kente saldırı
ya geçiyordu. Topçu ateşi sonrasında
Sovyet direnişçilerinden sağ kalanlar -
düzenli ordu birlikleri, işçi milisler ve
güvenlikten sorumlu polislerden oluşu
yorlardı- evlerde mevzilenerek, endişe
içerisinde kendilerini savunmaya çalı
şıyorlard1.
A l m an l ar, sokak ç a t ı şmalarında
adım başı sert direnişlerle karşılaşıyor
lar ve çok sayıda kayıp veriyorlardı.
Ama sonunda, 16 Temmuz' da son dire
niş de kınlıyor ve Smolensk Almanla
rın eline geçiyordu. Ancak, bu saldırıy
la elde edilen tek sonuç bu değildi.
Smolensk ve Orşa arasında, bölgeye
yeni sevk edilen güçlü Sovyet birlikleri
Yahudiler aşağılanıyor de sarıl arak yeni bir çember harekatı
(üstte) ve yerlerinden başlatılmıştı. Ön saflardaki Alman tank
edilip sürgüne gönderi birlikleri, 1 5 Sovyet tümenini arkaların
liyor/ar (altta). dan dolanarak kıskac<ı almışlardı. Artçı
piyade birlikleri bu kıskacı daha da sağ
lamlaştırmıştı. Yeni bir dram yaşanıyordu. Sonuçta, Kızılordu
burada da 300 bin askerini ve 3 binin üzerinde de tank ve topu
nu kaybetmişti. B u , iki hafta içerisinde yaşanan ikinci büyük
felaketti.
Der V ölkische Beobachter gazetesi, zaferi müjdeliyordu:
"Stalin orduları yeryüzünden silindi ."
Ancak, Almanları yeni bir sorun bekliyordu : Esirler ne ola-
1 35
Werner Sclımidt, Kıta Komutanı
1 36
Askerin günlük yaşantısından kesitler:
Ukrayna halkı na yemek dağ ı tırke n ,
"anacık" v e "babacık" çiftçi kulübeleri
nin önünde, cephe askerleri balesi.
1 37
Zafer Yanılsaması
1 38
Ericlı Mende
1 39
Yevgeni Dolmotovski,
O Dönemde Askeı� Bugün Yazar
Esir alınmamızın ardından, Sovyetler Birliği içerisinde çok kötü bir esir
kampına sürüldük. Kampın adı, Umanskaya Yama idi. Sonraki yıllarda bir
çok insanın burada açlıktan ölmesi nedeniyle Niirnberg davalarında da adı
geçmişti. Günde en fazla bir kereye mahsus olmak üzere, bulaşık suyunu an
dıran oldukça sulu bir çorba veriliyordu. "Todt" adlı organizasyonun züp
pece tavırlara sahip olan üyeleri tarafından gözetim altında tu[ulııyorduk.
Kollarında gamalı haç işareti taşıyorlardı ve çok acımasızlardı . insanlar al
dıkları yaralardan, açlıktan ya da yorgunluktan ölüyorlardı.
Ben henüz şanslı sayılırdım . Yirmi günden daha az bir süre bu kampta
kaldıktan sonra, başka çarem kalmadığından kaçmıştım. Açlıktan ölmek ya
da izimi sürenlerin kurşunlarıyla can vermek arasında herhangi bir fark gö
remiyordum. O zamanlar daha 24 yaşındaydım ve yaralı olmama rağmen
kaçacak gücüm vardı. Beni kurtaran , Ukraynalı bir çiftçi kadın oldu. Beni
son nefesine kadar oğlu olarak gördü, ben de onu ikinci annem olarak ka
bul ettim. Çiftçi kadın, kendi hayatını tehlikeye atarak beni evinde sakladı.
Yaralarımı temizledi ve çeşitli bitkilerle iyileştirdi. Toplam iki subay ve iki
kaçağın yaralarını iyileştirmişti. Beni sağlığıma kavuşturduktan sonra, üze
rinde doğu istikametindeki saldırı hattının işaretlenmiş olduğu bir okul ha
ritası verdi. Bu haritanın yardımıyla , neredeyse seksen gün işgal altındaki
bölgede ilerledim. Cephe hattını geçtikten sonra, resmi kayıtlara ölü olarak
geçtiğimi öğrenecektim. Hatta, Moskova' daki Yazarlar Birliği' nde bir daki
kalık bir saygı duruşu ile anılnıışım . .
1 40
ranti altına alınmış görünü
yordu.
B u sayı lar en azından,
bundan sonra da başarıyla
yola devam edileceğine da
ir inancı artırıyor ve Alman
birliklerinde kısmen de olsa
büyük bir yankı uyandırı
yordu.
Almanya'ya sık sık,
Smolensk 'teki 1 7 . Tank Tü
men i ' nden b i r astsubayın
evine yazdığı türden haber
ler geliyordu : " Dünyanın
bugüne kadar hiç görmedi
ği şekilde birbirimize sıkıca
kenetlenmiş olarak Mosko
va'nın hemen önlerindeyiz.
Bu büyük tarihi olayın ger
çekleşmesine çok az bir za
man kaldı."
Joseph Goebbels doğu seferi için Nasyonal sosyalist pro
özel olarak "Doğu Cephesi Marşı " paganda mekanizması göre-
"
besteletmişti. vini gerektiği biçimde yeri-
' ne getiriyordu. Goebbels ' in
emriyle, "Doğu Cephesi Marşı" adıyla bir de marş bestelenmiş
ti. Almanlar, marşın nakarat bölümünü, Alman Propaganda Ba
kanı 'nın Berlin Spor Sarayı 'nda yaptığı sayısız cengaverce ko
nuşmadan tanıyorlardı. Eylül 1 93 8 'de, Südet Krizi ' nin en hara
retli zamanında, fanatik kitlelerce haykırılan bir slogandı bu:
"Emret Führer, yürüyoruz ardında. " Bu parola şimdi, Rus or
manlarında çınlayan coşturucu bir marşa dönüşmüştü:
141
Gomel' de Sovyet
esirler (üstte).
B i r S ovyet tankçısı
teslim oluyor (solda).
Sağdaki sayfada:
Kiev' deki kuşatma
savaşının ardından
650 bin Kı:ılordu
askeri esir
düşüyordu ( üstte).
1 42
1 43
İsabet almış T-34 tipi bir Sovyet tankı.
1 44
İlerleme şimdilik devanı ediyor.
1 45
Kızılordu da, her ne kadar saldırıya uğrayan taraf olmanın
özelliklerini içerse de, coşturmada Almanlarınkinden geri kal
mayan bir marş besteletmişti. "Kutsal Savaşın Türküsü" adı ve
rilen marş, Stalin'in 3 Temmuz 'da "ulusal savaşın" başladığını
resmen ilan ettiği ve "bacıları ve kardeşleri", anavatanlarını "fa
şist saldırıya" karşı savunmaya çağırdığı radyo konuşmasına
uygun olarak yazılmıştı. Ancak askerler, sonunun belirsiz oldu
ğu bu ümitsiz duruma rağmen direniş gösterseler bile, Kızı lor
du 'nun bu budanmış haliyle Almanların yoğun ateşine karşı da
ha fazl a dayanmasının mümkün olmadığı apaçık ortadaydı .
Bizzat Stalin ' in emriyle uygul anan " kendi topraklarını ateşe
verme politikası" sonucunda, H itler ordularının kendi gereksi
nimleri için kullanabilecekleri her şey tahrip edilse bile, Alman
ların ilerleyişi yine de durdurulamazdı. Dışarıdan yardım gel
mesi acil önem kazanmıştı.
1 46
"Toprakları yakma" taktiği.
1 47
Erich Merkle, Asker
1 48
Ateşe ara verildiği sırada mektup yazan asker. Yanında ise, gerektiğin
de hemen fırlatılmaya hazır el bombaları.
1 49
Rudolf Schocke, Asker
1 50
·.. ��.
X..ı.ı:sıt.
,·w.·
·
'\
:
Güneybatı Cephesi ·�
(Budlyenl)
<t.
. 31
... ... ... .. .. .. s�� ...ı
- 21 t!.?�·ıM 1g.ı\ ılıb.lfl'fl.> te():'•t hallı
-- S i cır,,TJ11Z 1g.:11��;jU�'l;ı:•ı
� - . .- . 1 E,'!tı: ıs.ıı ".-ı.,U ceçr.-ı tıaıtı
•n••••• J� t)'ll! 1g.:ı1 ı:ıbln•1•ttcl'lt!l.�rll
<F=::J 5r..-)'!!tıtn11 Mı11 !ilkl·rıl.:ırı
@ s�·.�-e:!!Uln �l':W.�·�ıış:ı:ı�r
:s• 'f' 11""'
151
Ağustos 1 941 . Hitler ve Mussolini, Göring' i Rastenburg yak111111daki
ana karargahı "Avcı Çiftliği"nde ziyaret ederlerken .
yordu: " Herhalde bundan daha aptalca bir yer, aransa bile bulu
namazdı. Yapraklı ağaç ormanında çamur deryasını andıran ba
taklık arazi, kum zemin ve durgun göller. Bu iğrenç yaratıklar
için ideal bir ortam. " Nemli soğuk barınaklardan ve klima siste
minin hava akımından mesai arkadaşları da ş ikayetçiydiler. Hit
ler, bunlardan etkilenmemiş görünüyordu. Onun açısından ke
sin olan şuydu: "Bu ana karargah, tarihsel bir anıt olacak. Çün
kü, biz burada yeni dünya düzenini kurmuş bulunuyoruz. "
Onun için e n önemlisi, "bütün seferin e n zor kararı" olan bir
karar vermekti : Tank kuvvetleri, !'Barbarossa Harekatı" çerçe
vesinde önceden planlandığı gibi Sovyet başkentine mi saldır
malıydı, yoksa daha önce başka hedeflere ulaşmak daha mı
mantıklıydı?
Hitler kararsızdır: Bolşevikliğin asıl kalesi Leningrad değil
midir? Ekim Devrimi ' ne burası beşiklik etmemiş midir? Mos
kova, yalnızca bir yer adı değil midir? Güney bölgesi için de
başka düşünceler geliyordu aklına: Coğrafi bir hedefin fethedil
mesi değil, önemli olan düşmanın askeri kuvvetlerinin yok edil
mesidir. Ele geçirilmesi gereken , başkent değil, düşmanın en
düstri potansiyelidir!
1 52
Ağustos 1 941 . Hitler, Güney Ordular Grubu' nu denetliyor. (üstte)
Ağustos 1 94 1 . Brauchitsch , Hiıler ve Ha/der Kurt lni' nde: Mosko
va'ya mı, Kiev'e mi? '(altta)
153
Çarpışmalara ara verilen
zamanlarda askerin günlük
yaşantısından örnekler:
Banyo sefası, "bit avı", "
silahların incelenmesi",
okuma, oyun ve yerli halkla
kurulan bağ/aı:
1 54
1 55
Bern Freilıerr Freytag von Loringlıovetı
1 56
önemlisi de Sovyet yönetimi açısından bir sembol teşkil ediyor
olmasının Moskova'yı çok değerli kıldığına işaret ediyorlardı.
Hitler ' i yine kendi argümanları ile ikna etmeye çalışıyorlar ve
daha önceki konuşmalarını hatırlatarak, askeri kuvvetlerin yok
edilmesini öncelikli hedef olarak ortaya koymuş olduğuna dik
kat çekiyorlardı. Stalin asıl şimdi son kuvvetlerini , başkenti sa
vunmak üzere Moskova önlerine çekecekti. Görünen oydu ki,
H itler ikna olmuştu.
Yeni bir talimatla, 3. Tank B irliği 'nin bir bölümünün Le
ningrad 'a saldıracak şekilde yönlendirilmelerini durduruyor ve
yol ların ikmali güvenceye alacak şeki lde sağlamlaştırılması
için bakım v� onarım çalışmalarını başlatarak, birliklerin soluk
almasına olanak tanıyordu. B unun üzeıine rahatlayan Halder,
güncesine şu notu düşüyordu: "Bu çözüm, kaygı içerisindeki
her askerin, son günlerdeki bu kabus şeklindeki baskıdan kur
tulmasını sağladı. Nihayet, yeniden bir umut ışığı belirdi."
Ancak bu umut ışığı kısa zamanda sönecekti. Bundan yal
nızca birkaç gün sonra, 4 Ağustos'ta Hitler, komuta kademesin
deki yüksek rütbeli subayların, Orta Ordular Grubu Komutanı
Feldmareşal von B ock'un ana karargahında toplanmalarını em
rediyordu. Hitler, alışılmadık bir yönteme başvurarak generalle
ri farklı odalara aldırmıştı ve yanına da ayrı ayrı çağırıyordu.
Strauss, Kluge Hoth ve Guderian sınava çekilen öğrenciler gibi
tek tek "Führerlerinin" karşısında dikiliyorlar ve H itler her biri
ne tek ,tek bundan sonraki yeni hedefini anlatıyordu.
Bu konuşmanın sonucunda Guderian kısaca şu tespitte bulu
nuyordu: " Önce Leningrad. Daha sonra Moskova'yla mı yoksa
Ukrayna'yla mı uğraşılacağı henüz tam olarak karara bağlan
madı. Hitler, en son çözüme meyilli gibi görünüyor. Roman
ya' nın petrol yataklarına karşı Sovyetler B irliği 'nin uçak depo
su olan Kırım Yarımadası 'nı devre dışı bırakmak istiyor."
Orta Ordular Grubu 'nun dağılımı, hiilii önceden planlandığı
ölçüde gerçekleştirilmiş değildi. Moskova 'ya ilişkin kesin karar
henüz verilmediğinden, generaller, hiila küçük bir telsiz mesajı
geleceği umudunu taşıyorlardı. Cephedeki bundan habersiz as
kerler içinse durum apaçık ortadaydı : Tanklarının üzerine " İ sti
kamet Moskova" diye yazıyorlardı. Başka 'nereye olacaktı ki?
1 57
1 8 Ağustos 'ta, Brauchitsch "Führer"e, Ordu Komuta Merke
zi 'nin Moskova 'ya saldırının yeniden düşünülmesi gerektiğini
savunan bir yazıl ı önerisini ulaştırıyordu. 1 5 Ağustos 'ta H it
ler ' in kesin emriyle ilerleme durdurulmuştu. Bu durum, Wehr
macht Komuta Merkezi 'nin savaş günlüğünde, "Moskova isti
kametine doğru yapılacak saldınlann durdurulması" şeklinde
yer almaktadır.
Alman birlikleri bu kısa soluklanmadan sonra yeniden sava
şın kaderini belirleyecek saldırıya hazırdı. Halder ve B rauc
hitsch, savaşın kaderini belirleyecek bu emrin çıkacağı yönün
de umutluydular. Ancak, H itler başka bir karara varıyordu. As
keri danışmanları ile arasındaki uzun süre saklı tutulan derin
uçurum, sonunda ortaya çıkıyor ve yüksek düzeyde yazılı ola
rak da ifade buluyordu. 2 1 Ağustos tarihli "Führer Talimatı"nda
bu durum şu satırlarla ifade ediliyordu: "Orduların operasyon
l ara devam edilmesi yönündeki önerisi, benim bakış açımla
bağdaşmamaktadır. Kış bastırmadan önceki en önemli hedef,
Moskova'nın alınması değil, aksine; Donets kıyısındaki endüst
ri ve kömür bölgesinin, Kın m ' ın zapt edilmesi ve Kafkaslardan
Rusya'ya petrol akışının önüne geçilmesidir. Kuzeyden Lening
radla olan bağlantıların kesilmesi ve Finlilerle birleşmektir."
Evet, Moskova 'ya değil, Kının ve Leningrad üzerine yürün
meliydi ! Halder ve B rauchischt dehşet içerisindeydiler, Ge
nelkurmay Başkanı istifa etmeyi düşünüyordu. Ancak, Brauc
hischt böylesi bir adım atmayı uygun bulmuyordu. Elini ateşe
bir başkası soksun diye düşünüyordu. Bu kişi; o ana kadar sa
yesinde büyük başarılar elde edilen, 2. Tank B irliği ' nin efsane
vi komutan ı General Guderi andı . " Hızlı Heinz" , saldırıların
Moskova üzerine kaydırılması için Hitler ' i ikna etmeliydi.
Guderian, d iğer tüm generaller gibi, şimdi son darbenin
Moskova'ya indirilmesi gerektiğine kesinkes inanıyordu: "Eğer
Moskova'ya vannak yerine ilk olarak Kiev 'e yönelirsek, kışın
hüküm sürdüğü bir coğrafyada saplanıp kalmamız kaçınılmaz
olur." Nova Borissov 'daki ana karargahlarında Halder tarafın
dan Hitler ' in yeni hedefleri hakkında bilgilendirilirlerken, Orta
Ordular Grubu 'nun komuta kademesindeki üst düzey subayla
rın tümü bu noktada görüş birliği içerisindeydi ler. Kırım ve Do-
1 58
Tankçı General Guderian 23 Ağustos 4 J ' de "Kurt İni"ne doğru yol
alıyor. Amacı, Hitler' i kararından caydırmak.
1 59
H. Ungermann, Topçu
1 60
Hitler, alışılmışın dışında sessizce bunları dinliyordu. Gude
rian sözlerini bitirdikten sonra Hitler yerinden kalkıyor ve bü
yük Rusya haritasına yöneliyordu. Wehrmacht ' ın Ordular B aş
komutanı Jodl da Guderian 'ın sunumunu dinlemişti ve bunun
ardından nelerin geleceğini iyi biliyordu: B irinci Dünya Sava
şı 'nın onbaşısı H itler, 2. Tank Kolordusu ' nun komutanı orgene
rale, modem bir savaşın nasıl yürütülmesi gerektiğini anlatıyor
du.
"Führer" sözlerine genel bir suçlama ile başladı: " Benim
generallerim savaş ekonomisinden hiçbir şey anlamıyorlar."
B unu, Donets kıyılarındaki endüstri potansiyelinin, Ukray
na'daki tahıl ye Kafkaslardaki petrolün Stalin ' in elinden alın
masının gerekliliği üzerine uzun bir konuşma izledi. Son olarak
da, bundan sonra saldırılacak hedeflerin kategorik ve kesin sıra
lamasını belirliyordu. Korkulan başa gelmişti; önce Kırım ' a
sonra Moskova'ya saldırılacaktı.
Guderian ' ın görevi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Görüşme
de yer almasına özellikle izin verilmeyen Halder 'e, çabalarının
nasıl sonuçlandığını anlattığında, Genelkurmay B aşkanı onu te
selli ediyordu: "Tasalanmayın Guderian. Führer 'in talimatlarına
karşı çıkılmaz. O daima haklıdır."
Ukı;ayna 'nın merkezinde Rusya ' nın eski başkenti, bir mil
yon nüfuslu ticari metropol ve Rus Ortodoks Kilisesi 'nin de
merkezi olan Kiev yer alıyordu. Zengin bir geleneğe sahip ve
güzel bir kent olan Kiev, önemli bir Yahudi bölgesi olan Po
dom 'u da içinde barındırıyordu. Savaşsa hiçbir şey gözetmiyor
du; ne insanları, ne de kentin güzelliklerini. Kent sakinleri ken
dilerini savunmak için hazırlıklara başlamak zorundaydılar.
Kiev çevresindeki Sovyet birliklerinin komutanı, daha önce
Almanların saldıracağına dikkat çeken generallerden biri olan
Orgeneral Mihail P. Kirponos 'du. B ir Alman saldırısına karşı
hazırlıklıydı ve adamlarını daha 22 Haziran' dan önce kentin sı
nırlarındaki savunma hatlarına yerleştirmişti. Ancak, daha son
ra Moskova ' nın emri üzerine hatları boşaltmak durumunda kal-
161
G. Nesterenko,
Moskova' daki Komııtanlık Çalışanlarından
1 62
Mareşal Jııkov, ilk haftalardaki yenilgilerin ardından bir yedek cephe
nin komutanlığıııa süriilmüştii.
1 63
Mareşal Budiyeni (solda), Mareşal Ti
Jukov'un halefi Mareşal moşenko (sağda) ile içinde bulundukla
Şapoşnikov. Genelkurmay rı tehlikeli durumu görüşüyor: Geri çe
Başkanlığı görevinde. kilmek mi, bulundukları yeri tutmak mı?
1 64
Kiev saldırısı öncesi: Mevzilenmiş piyadeler.
1 65
Üstte solda: Piyade
saldırıyor.
Altta: Harabenin
sessiz tanıkları:
Yanan evlerin
bacaları.
1 66
Sefer kargaşasında yemek atıştıran askerler.
1 67
Almanların ileri kanatları birbirle
rinden 600 kilometre uzaklıktaydı
lar. Ancak, Alman tanklarının bu
uzun mesafeyi kapatmak için bir
kapanma hareketine g irişmeleri
durumunda, bu, iki kanat arasında
sıkışıp kalacak olan Sovyet birlik
lerinin sonu demek olurdu. Alman
Wehrmacht' ı da zaten bunu şöyle
kodlam ıştı : Kuzeydeki tanklar için
beyaz "G", güneydeki tanklar için
beyaz " K " . " G " ve " K " harfleri
"Guderian" ve " K leist"ı simgel i
yordu. 1 . ve 2. tank birlikleri ayrı
ayrı harekete geçecek ve Kiev çar
pışması 1 0 Eylül 'de kader aşama
sına gelecekti.
B udiyeni ve Kirponos da kendi
birliklerinin ne tür bir tehlike ile
karşı karşıya olduklarının farkın
daydılar. B u ikili, hemen ardından
k a r ş ı s a l d ı r ı y a geçeb i l mek i ç i n
çembere alınma tehdidine geri çe
kilme ile karşılık verilmesi için de
falarca izin istediler. Sonunda Bu
diyen i , 9 Eyl ül ' de geri çekilme
emrini verdi ve birlikler, " p l anlı
bir geri çekilme" için hazırlıklara
başladılar. Ancak tam o sırada "en
yüksek makamdan " , bi zzat S ta
lin ' in kendisinden yeni bir emir
alıyorlardı.
Dik kafalı Sovyet diktatörü sü Alman tarafında da yiiz binlerce
rekli olarak Kiev ' de komuta edrn yaralı vardı ve çoğunlukla yara
subay l arla görüşme hal indeyd i . sı ağır olanlar kdavi edifehifi
"Votst"un Kremlin' deki bürosuna yordu. Çadırlar "ameliyathane "
koydurttuğu yalnızca kendine özel görevi görüyorlardı .
1 68
Dimitri Volkogonov
1 69
Askerler için cephe postacıl ığı yapan Johann Alois Me
yer ' in, kansı Klara ve oğlu Horst'a yazdıkları.
Johann Alois Meyer, 476. Piyade Alay ı , 5. Bölükteydi. 1 8
A ğ u st o s 1 94 2 ' de R e ş e v ' d e k i k u ş at m a d a ç ar p ı ş m a l a r
esnasında öldü ve Moskova'nın güneydoğusundaki Mari
no'da gömüldü.
Doğu, 18 Mayıs 1 94 1 :
Bazen, ayrılığın bıı denli uzun olduğu böylesi koşullarda kadınların kendi
leri için sevgili ve değerli olan şeyleri unuttukları düşüncesine kapılıyorum.
Ha ayrıca, böyle bir şey bir kadın için suçtur. Koşullar nasıl olursa olsun,
seııden asla böyle bir şey beklemiyorum . . . Eğer onu asla unııtmazsaıı, kocan
sana minnettar kalacaktır. . .
Doğu, 3 0 Haziran 1 94 1 :
Sevgilim, b u ayın 22 'sinden bıı yana benim için oldukça tasalannıışsındıı:
Ama ben şu ana dek çok şanslıydım. Çünkü, eğer ıılu Tanrı isteseydi şu an
dünyada olmayabilirdim. Bu nedenle, babamı için dua etmeyi sürdürün , böy
lece o beni yeniden size geri gönderecektir. Bu gün üç hafta sonra ilk izin gü
nümüz. Durumun bugüne kadar nasıl bir görünüm arz ettiğini bizim gibi sen
de dün radyodan öğrenmişsindir mutlaka. Umarını hep böyle devam eder ve
en kısa zamanda sonuçlamı:
Doğıı, 5 Temmuz 1 94 1 :
Dün senden 14.6.41 tarihli bir mektup. annemle babamdan da içerisinde
jambon ve bir paket sigara olan bir paket aldım. Ete nasıl saldırdığımı gör
meliydin. Paket, tanı da çok mağdur durumda olduğum bir zamanda geçti
elime, akşam saat 1 l 'de. On beş saattir yoldaydık ve öğleden beri hiçbir şey
yememiştik.
f?oğu, 5 Ağustos 1 94 1 :
l/k başta senin isim gününü v e evlilik savaşımızın ikinci yıldöniimünü kut-
1 70
lamak istiyorum. Umarını, bundan sonraki iki yıl içerisinde, geçen iki yılda
kinden daha fa:la birlikte oluru:. Ama her şeyden önce, yeniden bir araya
gelecek olursak, suf bunun için kadere şükretmeliyiz.
Doğu, 13 Ağustos 1 94 1 :
Sizden yine birkaç gündür daha fazla mektup almaya başladım. Yakında ye
niden seyrekleşir. Ne de olsa bu Rus domuz ağılında ulaşım koşulları çok kötü.
Doğu, 1 7 Eylül 1 94 1 :
Orada hiçbir şeyin yolunda gitmediğini yazıyorsun. Sevgili karım, çünkü
senin hiçbir hedefin yok. Ne olursa olsun, sinirlerine hakim olmalısın. Bizim
buradaki durumumuz çok farklı, ancak, her şeyi yaparız da, sinirlerimizin
bozulmasına asla müsaade edemeyiz. Ayrılığımız bir yıl daha sürecek de ol
sa, başım dik tut. Asıl olan tek şey, benim kesinlikle geri döneceğinıdir.
Doğu, 1 Ekim 1 94 1 :
Umudunu paylaşıyorum, çünkü Bolşeı·iklerin bozguna uğraması yakınd11:
Ama ulu Taım'ya dua edelim de, son anda bir aksiliğe kurban gitmeyelim. . .
Tanrı 'ya dua et, b u savaş e n kısa zamanda son bulsun . . .
Doğu, 3 Ekim 1 94 1 :
. . .çiinkü çok zor saatler geçirdim. Koruyucu meleğim bu kez de benden yanay
dı. Ah bir kez olsun şu uluslararası kuruluşlar bizim lehimize karar verseleı:
Doğu, 4 Ekim 1 94 1 :
Sevgilim, sen de Führer' in diinkii konuşmasını dinlemişsindir mutlaka. Ben
bizzat dinleyemedim, ama çok iyimsermiş konuşması. Biz askerlere yaptığı
çağrıda, sal'aşın kaderini tayin edecek olan çarpışman111 2 Ekim ' de başlamış
olduğunu söylüyor. Kış bastırmadan burada her şey bitmiş olacak. Bu da, bu
ayın sonuna kpdar her şe)'in sona ereceği an/amma geliı: Tanrı'ya dua et, ki
böyle olsun. Ozellikle de buradan sağ salim dönmemiz için dua et Tanrı'ya.
Doğu, 13 Kasım, 1 94 1 :
Sevgilim. oğlanın fazla yaramazlık etmesine izin verme. Eğer şımarırsa,
poposuna bir iki tane şap/at gitsin. Bir şey olmaz.
171
hinde Stalin 'e bir kez daha düzenli olarak geri çekilme emri
vermesi ricasında bulunuyordu. Ancak S talin aynı sertliğini ko
ruyordu: "STAV KA' nın izni olmadan Kiev teslim edilmeyecek
ve köprüler havaya uçurulmayacak. Kiev Sovyet'tir, Sovyet ka
lacak. Geri çekilmeye kesinlikle izin vermiyorum. Beklenecek
ve savunmada kalınacak, gerektiğinde ölünecek. Stop."
Teslim bayrağını çeken Kirponos ise şöyle karşılık veriyor
du: "Talimatınız anlaşılmıştır. Stop. Görüşmek üzere."
Bu emir, yüz binlerce Kızılordu askeri için idam fermanı ni
teliğindeydi. 1 . ve 2. Tank gruplarına ait öncü tanklar, birbirle
rinden yalnızca birkaç kilometre uzaklıktaydılar. Savunma du
rumundaki Sovyet askerlerini arkadan kuşatıp kıskaca almaları
an meselesiydi. Guderian ' ın Tank B irliği 'ne ait öncü Alman
tankları, 1 4 Mayıs'ta şöyle bir emir alıyorlardı: " Düşmanı orta
sından yararak geçin ve Kleist' ın Tank Grubu 'nun öncü birlik
leri ile bağlantı sağlayın."
B u pazar gününün öğlen sonrasında ilk Alman tankları Loş
vitza'da Sovyet hatlarını yarıyorlardı. Yarbay Rinschen ve Yar
bay Wartm ann, K iev ' in yaklaşık 200 kilometre doğusunda,
sembol ik bir el sıkışma ile iki tank birliğinin buluşmasını onay
lamış oluyorlardı. Böylece, 1 35 bin kilometrekarelik büyük bir
kuşatma çemberi oluşmuş oluyordu; B avyera'nın iki katı bü
yüklüğünde bir alan, her yanından kuşatılarak tamamen kapatıl
mıştı ve yedi Sovyet ordusu kapana kısılmış durumdaydı. Bun
dan kısa bir süre sonra Guderian 'ın karargahına şu telsiz mesajı
geçiliyordu: " 1 4 Eylül 1 94 1 saat 1 8 .20, 1 . ve 2. Tank birlikleri
nin buluşması sağlandı."
Ancak, sağlanan bağlantı henüz çok c ı lı zdı ve daha çok
sembolikti . Hala boşluklar vardı. İki tank bölüğü, geri püskür
tülen Sovyet birliklerinin arasından geçerek karşılaşmışlardı.
Oysa, Kızılordu'nun son anda çemberi kırarak Kiev'e çekilebil
mesini engellemek, kuşatma çemberinin güçlendirilmesine bağ
lıydı.
Guderian, güçlü bir yarma harekatının, S tal i n ' in orduları
için hala bir savunma olanağı anlamına geldiğini biliyordu. 1 7
Eylül ' de S talin ve STAVKA' dan, "bir geri çekilme harekatı ile
1 72
Sovyet karşı saldırısı.
1 73
Karanlıktan yararlanılarak Alman tankları için mayın döşeniyor.
1 74
Sahne görevini üstlenmiş bir tank: Cephedeki askerlerin önünde sahne
alan Rus şarkıcı Aleksandrovskaya.
1 75
alan Sovyet birliklerinin büyük bölümü, umutsuzca sıkışıp kal
mışlardı. Beş Sovyet ordusu, Kiev-Çerkassi-Priluki üçgeninde
sıkışmışlardı. B unu, Völkischer Beobachter gazetesinin de kısa
bir süre sonra yazdığı gibi, "tüm zamanların en büyük yok etme
savaşı" izleyecekti. Kirponos 'un ordu komutanı General Tupi
kov, henüz 1 4 Eylül ' de bütün sorumluluğu üzerine alarak, Ki
ev ' den Moskova ' ya, Stalin 'e, şu telsiz mesaj ını göndermişti:
"Sizin de taktir edebileceğiniz gibi, felaketin birkaç gün içeri
sinde baş göstermesi beklenmektedir.''
O gün, Almanlar Kiev ' in çevresinde ölümcül tuzakların ı
kurmuşl ardı bile ve S ovyet birliklerini çevreleyen kuşatma
çemberini gittikçe daraltmaya başlamışlardı. Ardından Alman
taarruzculan sert bir direnişle karşılaşıyorlardı . Topçu birliği,
Fransa seferinin tamamında attığı kadar top mermisini dört gün
içerisinde harcamıştı. Alman Hava Kuvvetleri Luftwaffe, ara
lıksız saldın uçuşları yapıyor ve ölümcül yükünü Ukrayna baş
kenti ve kuşatma çemberindeki Sovyet birliklerinin üzerine bo
şaltıyordu. 14- 1 9 Eylül tarihleri arasında beş gün boyunca orta
l ık cehenneme dönmüştü. Ardından, Alman 6. Ordusuna ait iki
piyade tümeni Ukrayna başkentini zaptetmişti.
Ancak, direniş buna karşın yine de uzunca bir süre kırılama
dı. Kiev, Almanların başına bela olacaktı. Sokak barikatları, pu
sular, evlerden yürütülen çatışmalar bekliyordu saldırganları ve
her iki taraftan da kurbanların kanı dökülecekti. Boşaltılmış ev-
1 76
Üstte: Kiev' in alınışından son!er bile ölümcül bir tehl ike arz
ra e d i y orlard ı . Art arda yaşanan
çektirilen hatıra fotoğrafı .
B ir tabela ormanının önünde patl amal ar, Alman askerlerinin
poz veren A lman askerleri. parçalanarak ölmelerine neden
oluyordu. K iev ' de ve cephenin
Altta: Kiev' de dostça karşıla d iğer bölü mlerinde, Almanları
ma. Ancak, A lmanların kente
ölüme gönderen gizli bir Sovyet
girişi sırasında gösterilen se
vinç kısa sürecekti. silahı vardı: Etkisiz hale getirile
meyen ve sokak çatışmaları bit
tikten sonra da bir tehdit unsuru
olan uzaktan kumandalı bomba
lar.
26 Eyl ül'de H itler yeni hede
fini gösterdikten ve Guderian ' ın
tank birlikleri Kiev 'e saldırıları
nı arttırdıktan bir ay sonra, sava
şın o zamana kadarki en büyük
kuşatma çarpışması sona eriyor
d u . Kiev çarpışması, Kı zılordu
için eşi benzeri görülmemiş bir hezimetle sonuçlanmıştı. Sov
yetlerin 5 ayn ordusu tamamen yok edilmiş, diğer iki ordusun
dan ise geride yalnızca önemsiz birkaç kısım kalmıştı .
Yalnızca Tümgeneral Borisov komutasındaki 4 bin askerden
1 77
Almanların esir
kamp la rında n g örii n t üler.
Binlerce Kızı/ordu üyesi
dövüliip vuruluyor ya da
öldürülüyordu. Binlercesi
salgın hastalıklardan ya da
açlıktan öliiyordıı. ·
1 78
oluşan bir süvari birliği kuşatma çemberi dışına çıkabilmişti.
Bu katliamdan sağ kurtulanları ise karanlık günler bekliyordu.
Wehrrnacht Komuta Merkezi 'ne göre, 665 bin kişi esir alınmış
tı. Sovyet tarafının verileriı'ıde ise bu rakam 450 bin olarak yan
sıtılıyordu. Bin askerden oluşan kendi karargah kuvvetleri ile
Alman hatlarına saldıran Sovyet komutanı Orgeneral Kirponos
öldürülüyordu. Yine üst düzey komutanlardan olan Budiyeni ve
üst düzey parti üyesi Kruşçev ise son anda kaçıp kurtulmayı ba
şarıyorlardı. Stalin, eski silah arkadaşlarını esir düşme zilletin
den kurtarmak ve aynı zamanda da Almanları Ekim Devri
mi'nin bir kahramanını ele geçirme zevkinden mahrum etmek
istemişti.
Başarı üstüne başarı kazanan Almanlar, yalnızca yarım mil
yonun üzerinde kişiyi esir almakla kalmıyorlar, resmi rakamla
ra göre 3 bin 7 1 8 top ve 884 tankı da ele geçiriyorlardı. "Völ
kisclıer B eobachter" gazetesi olayı, "Bir milyonluk ordu yok
edildi" başl ığı ile duyuruyor ve "Görülmemiş bir zafer" alt baş
l ığı ile kutluyordu.
1 79
de ettikleri ve öldükleri ormanın önlerinde 1 . Tabur'un şehitleri
yatıyor. Dört subay, bir doktor yardımcısı ve birçok astsubay ve
erat. Bu, zafer yolundaki ilk büyük kabristan. Bunlar çelik gibi
askerler. B ugün daha da çelikleşti ler. Sovyetler Bi rliği'ne karşı
savaşmak oldukça zor bir iş. Ama, her bir asker bil iyor ki, Al
manya'nın varlığını sürdürebilmesi için buna göğüs germek zo
rundalar. "
Gazetelerdeki sayısız ölüm haberi, Rusya ile savaşta Alman
tarafından da büyük sayıda kurban verildiğinin birer gösterge
siydi. Bunun üzerine, nasyonal sosyalist propaganda mekaniz
ması "kahramanca ölüm" mitosunu yaratıyordu. Yas ilanların
da, askerler B olşevikliğe karşı direnişçiler olarak onurlandırılı
yorlardı: "Führer ve anavatan için şehit düştü." Ancak ordu ko
mutanlığının istatistiklerinde askerlerin kaderi ile i lgili sayılar
oldukça endişe vericiydi: 1 1 6 bin 908 ölü, 4 1 9 bin 647 yaralı,
24 bin 484 kayıp.
Bunlar, saldırının başlama tarihi olan 22 Haziran'dan 30 Ey
lül'e kadar geçen süre içerisindeki zayiat raporlarından elde
edilen bilgilerdi . Kızılordu ' nun büyük çaptaki zayiatı ile karşı
laştırıldığında oldukça düşük bir rakam söz konusuydu. Ama,
Alman askerlerinin "Führer"lerinin istekleri doğrultusunda bun
dan sonra yapacakları görevler göz önünde bul undurulduğunda,
bu rakamlar Alman ordusunun komuta merkezini alarma geçi
recek nitelikteydi. Nitekim, Genelkurmay Başkanı Halder gün
cesine şu notu düşüyordu: "Yeniden sağlığına kavuşanlar dışın
da, yerlerinin doldurulması mümkün olmayan 200 bin adamı
mızı yitirdik."
Özellikle de 17 bin 884 subayın kaybı, askeri açıdan olduk
ça ağır bir sonuçtu. Onların yerinin doldurulması imkansızdı.
Wehrmacht Komuta Merkezi O KW, ordu gücündeki toplam
kaybı yüzde 1 6,2 olarak belirliyordu. Üç ay süren bu sefer son
rasında askeri malzeme kaybı da düşündürücü orandayd ı: Luft
waffe bin 200 uçağını kaybederken, tank birlikleri güçlerinin
ancak yüzde kırkını korumakta idiler. Orta Ordular Grubu, mo
torlu araçlarının üçte ikisini yitirdiğini bildiriyordu, bazı piyade
tümenleri ise savaş güçlerinin üçte birini yitirmiş durumdaydı
lar. 20. Tank Tümeni ' nin elinde yalnızca 44 tank kalmıştı. Ka-
1 80
3. Tartk Grubu Kôfuutd�ı
:'.:..
: •. ( -:::.-;·
'
:l
. r
Tank Grubu Askerlerw· .: : ·: ·<
, . > ·;; ·• · '' .' ;; ·· : :;;·;-k
::; ;. . -._;·_-::...
: :
: '.-:·.:;-:.-;.·
:: : : ; :::: : : :: -. -: :.:: • -: ; ; . :: �
_;_.: ::� • • ... ; .
:
-
. .• . .
.:
'/İ-_ :=: :
:::·:=.-·. -·->·-.·;::'.;:
: : ::=�-
_ -_ =� -
• . . - .... :::::_ g
• - -.- - • : f�t;�i �:�;: ;:; :;:::: ·
- -_ ·:::
_
:
:_
:
�L :::=:=: :
:
· : ;.·: .::::::::·:::::: :::::-: :::·::: · _ . _.:=::·=··:=: < :;:.:-.-- ·>=·=·>=
tık. Stalin'in çekirdek orduları darmadağın edilm� GüÇlü tank o,rdusu bu< .
yük ölçüde bozguna uğrattfdı. Kızıllar, kafaları ka�lştırırcasiJıa aksini iddia
etseler bile, Moskova'ya giden kapı açıldı; onlarm bunu yeniden kapatmai;..
·
lan mümkün değil, Jlyemen-Merkine, Olita, Vilna/Smoreviçe, Zeslav, Ples- ·>
çenice; Düna-Sıisna, OHa ve Beşenkovitçi; Wite�sk, GordOdok, Nevel ve .
Veı.ıuki, Senno, Dobromysl. Demidov, Veliş, Y�evo ve Rattşino sizin z�� '
ferinizin kilometre fa§lan. Kuzeyde Minsk kuşatj.tja�ı, yukarı Düna kıyısuı.C?
da ve Vitebsk yakınmda ilerleyen Kızılordu'nllii: bozguniı , uğratılmaSı v.�>
geri .kalan kısmının Ş molensk'in doğusunda· sıkıŞtırı�ması. hep sizin başarı�··
. nızdır. Topyekun sal�ll'ı harekiltı çerçeve�inder şµe son olarak d üşinamtj \.
kurtulmak "iÇin yapaÇagl- safdıpya karşı göğiis: gerinenizi emretmek duru?
m undayım. Bu da sizi bekleyen başka - l:ıi r görey, Vop ve güneybatı Bye
lôy'daki mevzilerinizi muzaffer olarak terk edeceksi n i z: Fü hrer bizim .
???.?? {Almanca metinde de söru işaretleri var,-Ç�v.) ve k ısa bir m<:>fa:· ver,,J
mem izi emretti. Kendisi� 4.8.4l tarihinde ordu- �f:kez. karargahında, Duna\'
üi§dnden yaptığımız saldırının beklentilerinin fizerinde olduğunıt jfade\.
.: ederek iki eliyle elimi sJktığmda, bun.o onun siz �stfe rlerine bütün yüreği ilf
�![;teşekkü._ri! 9larak lc'Pul �ttiflı: Be"jı .�e Ç!!�aı�tfüi.b �ayaıııkhlığınl�/l(a hf t
r�manhğofri ve benirif komutaiıfa .oıan giiveriinit;JÇin siti yörekt.en teşekH:
kur ediyorum. TeşekkUrum ayrıca bu z9rlu savaŞ ;cephesinin deı:inlikl�rin� < ·--
·1.! ! !i ;;):\:i;[i�j�i �
. .
' lulı r. .
• \ . . :
;,�(�?.� !
·
• ·.·.
! aşasi � :
::::;.;:·::: "•\::}::·
;.: ��� :·-:-:-:-·.-.- •
.
• -··:�-· ·
. :· ·.·.·. ·.·.
'
· :;.:- . :;:;::;:: ;: ;:
:
:
, :-. fi: :: I.m::;�:
·-:-:-:-;.·-;-;.:-·-;-:-:·:-:·: ·
· :: :
�; �o ı, � g�f�P.�t.�i ·
: :{ �;::: =�:=�(- . : :-:::�k:;::::::;<:::.
: -' :::: : :
_:;:- -:-:
:
y
181
meyen materyalden yapılma tanklara sahipler. Bizden de bazı
arkadaşlar ölü ya da yaralı olarak savaş alanında kaldılar. Bu
savaş gerçekten korkunç bir şey. "
B u tür mektuplar memlekette endişeleri arttırıyordu. Sürekli
olarak halkın nabzını tutan ve böylece o zamana kadar aşırı
inançlı havayı tespit edebilen gizli servis, bu kez şu tespitte bu
lunuyordu: "Doğudaki savaştan gelen haberler, kendi kayıpları
mızın yüksek oluşuyla gölgelenir olmuştur. Özellikle başta ka
dınlarda olmak üzere, bu durumun büyük bir etki yarattığı göz
lenmektedir. " 6 Ağustos 1 94 1 tarihinde yerel bir Berlin gazete
sinde yer alan bir örneğinde olduğu gibi, duaların cesaret arttı
rıcı olmaları beklenmektedir:
1 82
Cepheye yapılan büyük çaplı ikmal, lojistik bir meydan okun, ı ıiteli
ğiııde: Akaryakıt, ekmek, gazete ve sigara.
1 83
Dr. Paul Linke,
Birlik Doktoru
1 84
kııkçııydu. Kendisi benim arkadaşımdı . Neşeli ve sürekli şakalar yapan biriy
di. "Fakat Binbaşım . . . " diye kekeledi ve karşı taraf onun sözünü sert bir şekil
de kesti: "Teğmen Fuclıs! Şu an tek bir kelime bile duymak istemiyorum! Gi
din ve derhal emri yerine getirin!" Ben, toplantı resmen biter bitmez hemen
yerimden fırladım ve arkadaşım Fuchs' a, "Otto, ben de seninle geliyorum!"
dedim. Çünkü aklıma tam da o anki duruma uygun müthiş bir plan gelmişti.
Komiserin hapsedildiği ağıla giderken, yolda arkadaşıma aklımdan geçenleri
anlattım : Teğmen Fuchs ve Rus komiserini birkaç saat önce bulduğum ölü
Rus' un yattığı dar geçide götürdüm. Oraya vardığımızda Fuchs' a bu cesaret
gerektiren plammı anlattım: Rus komiseri ölü arkadaşının elbisesini giyecek,
ölüye ise komiserin üniformasını giydirip defnedecektik. Ancak daha önce ta
bancayla iki üç el ateş etmemiz gerekiyordu. Daha sonra komiser karanlık çö
kene kadar geçitte bekleyecek ve kendi tarafınm hatlarına geçmek üzere yola
çıkacaktı . Komiser hiç itiraz etmedi, aşağı yukarı "teşekkür" anlamında
"spassivo" diyerek yanıt verdi. Çabucak elbiselerini değiştirdi ve ölü Ruş_' u
gömmek için küreğin sapını kavradı . Bu arada biz de yere iki el ateş ettik. Olü
asker tepeden tırnağa komiser üniforması içinde gömüldükten sonra komise
re, "Şimdi sizi burada yalnız bırakıyoruz ve bol şanslar diliyoruz. Siz de bili
yorsunuz ki, bu olay bir duyulursa ikimiz de kurşuna diziliriz. Ancak, subaylık
onurumuzu korumak için bu riski göze almaya değer. Biz savunmasız tutsak
lara ateş etmeyiz. Eğer bir Alman tutsakla ilgilenmeniz gerekirse, belki bu anı
hatırlarsınız" dedim. Bunun üzerine komiser esas duruşa geçerek elini şapka
sına götürüp selam durdu ve kırık bir Almanca ile, "Ben unutmayacak!" diye
cevap verdi.
Yeniden karargaha döndüğümüzde Teğmen Fuchs komutana kısaca ..bilgi
verdi: "Emir yerine getirilmiştir!" Binbaşının cevabı ise şöyle oldu: "Uzgü
nüm Fuchs, bunu ben de istemiyordum. Ben de yalnızca aldığım bu zorunlu
emri size havale ettim!"
1 85
Hitler bunun, sonunda Rus İ mparatorluğu 'nu darmadağın et
mek ve Alman göçmenler için yeni koloniler kazanmak ama
cıyla Bolşevikliğe karşı bir yok etme savaşı olduğunu daha sa
vaşın başında açıkça belirtmişti. Nasyonal sosyalistlerin derdi,
komünizmin baskısı altındaki insanları kurtarmak değil, tama
men yok etmeye dayalı ve işgale yönelik bir savaştı. İ şgal edil
miş doğu bölgesine atanan Reich ' ın çiçeği burnunda bakanı
Alfred Rosenberg, şöyle bir saptamada bulunuyordu: " B iz, ' za
vallı Rusları ' Bolşeviklikten kurtarmak için bir savaş yürütmü
yoruz. Bölünmemiş bir Rusya'nın oluşturulması ve S talin ' in
yeni bir çar olarak gösterilmeye çalışılması, bu yüzden başarıya
ulaşamamaktadır. "
Nasyonal sosyalistler, Rusya'nın geleceğini kafalarında na
sıl tasarladıklarını, Sovyetler B irliği 'nin Avrupa' daki kısmından
Urallar ' a kadar olan bölgede ayrıntılı bir " Cermenleştirme"
programı olan "Genel Doğu Planı"nda ortaya koymuşlardı .
Otuz yıl içerisinde tamamen gerçekleştirilmesi düşünülen bir
plandı bu. H i tler, geleceği n bu doğu kolon ilerin i hammadde
kaynağı ve pazar olarak kullanmaya başlamadan önce, bu bölge
Sovyet halkından "arındırılmış" olmalıydı. H itler dev boyutlu
bir kitle katliamı planlıyordu, Yahudi halkına uygulanan türden
Holocaust' un bir ikincisini. Wehrmacht "kızıl tehlikeyi" doğuya
doğru püskürtürken, Alman cephesinin gerisinde ise acımasız
bir katliam yaşanıyordu. Daha önce bu askeri savaş için, " Kızı
lordu mensubu dün de dost değildi, bugün de dost olamaz" şi
arını kullanan Hitler de, rakibi gibi aynı şekilde insan onurunu
hiçe sayarak sivil halkın katledilmesini emrediyordu.
Generallerinin aksine Hitl er, kitle katliamlarını "askeri bir
zorunluluk" olarak gerekçelendiriyordu: " Savaş, ancak Rus
ya'da bulunan Wehrmacht'ın tamamına tayın sağlanırsa devam
ettirilebilir. "
B u yüzden de, "gereksiz kaşık düşmanlarının" doyurulması
na son verilmesi Naziler açısından en doğru adımdı. H itler,
böyle bir adımın doğuracağı sonuçların da farkındaydı: "Böyle
ce, kuşkusuz milyonlarca insan açlıktan ölecektir."
Ancak, işgal altında yaşayan insanlar yalnızca açlıktan ölme
tehdidi altında değillerdi. Ağır savaş koşullarında hayatta kal-
1 86
mayı becerenler de, güvenlik servisi ve Gestapo'nun işgal altın
daki bölgelerde uyguladıkları ideolojik terör eylemlerinin acı
masızlığı ile karşı karşıya idiler. Letonya'nın Libau bölgesinde
ki SS ve polis gücünün sıradan bir bölge sorumlusu olan Fritz
Dietrich tarafından büyük bir özenle kaleme alınan bir tutanak,
görevli SS birliklerinin hiddetinin hangi boyutlara vardığının
·
Tarih, infaz, kişi sayısı. Sürekli aynı tablo. Dietrich, tıpkı bir
muhasebeci gibi günlük olarak infazları ve kurbanların sayısını
not etmişti. Günlük olarak tutulan bu defterdeki tarihler, 1 7
Aralık 1 94 1 'e kadar geliyor ve sonrasında her şeyi açıkça orta
ya koyan çok özlü birkaç cümlecikle son buluyor: "Yahudi ak
siyonu sonuçlandı. Toplam olarak 2 bin 746 Yahudi kurşuna di
zildi. Yalnızca Yahudilerin infazında mermi harcandı. 6 bin
atış. " ,
Cephe gerisinde bu türden birçok kitlesel katliam gerçekleş
tirildi. Savaş esirleri, komünistler ve toplama kamplarından ka
çanlar da yeni kurbanlardı. Raporlarda, insanla hayvan arasında
hiçbir fark gözetilmiyordu. Örneğin, bir infaza ilişkin notta şu
ifadeler kullanılmıştı: "Son günlerde 47 köpek ve 42 kedi, ku
duzla mücadele kapsamında ateş edi lerek öldürüldü." SS üyele
rinin insanlık onurunu ayaklar altına aldıklarını bundan daha iyi
hiçbir şey anlatamaz. Yukarıdakinin benzeri listeler yalnızca Li
bau 'da tutulmadı. Doğu cephesinde ilerlemekte olan normal as
keri birliklerin ardından onların boşalttığı yerlerde özel birlik
ler, Hitler 'in 3 Mart 1 94 1 tarihinde verdiği şu talimat doğrultu-
1 87
· •· jj��i:: .
Saatler süren bir "sürek avın
dan" sonra, bir SS birliğinin
Lfl��ı�tdiii��şi$:�.
mensupları, Yahudi kurbanları
nın ardından fotoğrafı çektir
mek üzere poz veriyorlar.
l i f J@Çli'un tqeW in t�_hrip edilmesi . _ · •- ·_ .
. ..•.••_.•_.·• .
/• plık.kl!tdfilti _ birif'-pQrundan .. f . -. .•_··•_ .•-·_•__ ._ Reich' ın liderlerinden SS' ci
·
;-::::::'. :::::::;::::::=::::::::.:::::�.:: .;:: ;:::::;:;.<·:-:-
• ·.·.-.-.·.·-:-:-·:.. :::. :;:-:-:
· .;::;:;::;:::: -:
Rlt1)���
• • • •·��i4r��:.&ı��t.�füb�::�k��eJJ�::·.
ilflf��;11���!i
\liil;gü ıileriııde keritin Yahudileri teıniz-;-'.(
l�o,pit Tuplam olarak (grad_a
görev ; yap�n · -·�
ŞŞ!w m�n9,o_ birliğiı:lin j
ve.ı; leri ne. · gqft!-)
�t��(k�<:fıil; Yl\�!�şµs ;35 b,�n _ipsau_:
: ı ı ���?IJ���;J.�������rs·•
1 88
sunda görevlerini yerine getiriyorlardı: "Yahudi-Bolşevik ay
dınların kökü kazınsın."
Reich' ın SS lideri Heinrich Himler, Güvenlik Polisi ve SD
timlerinden dördünü cephe gerisinde "özel görevler" yapmak
üzere görevlendirmişti. 3 bin kişiden oluşan bu grubun görevle
r i n i n n e l e r o l d u ğ u n u , SD ş e fi H e ydrich F ü h rer ' e M a y ı s
1 94 1 ' de şöyle açıklıyordu: " B ütün Yahudilerin , bütün Asyalı
azınlıkların, bütün komünist eylemcilerin ve Çingenelerin öldü
rülmesi ."
Görevli grupların l iderleri, "özel görevlerin i " tamamen in
sanlık onurunu çiğnemeye dayalı yöntemlerle yerine getiriyor
lardı. B u dürt gruptan birinin komutanı olan Otta Ohlendorf,
kendi grubunun 1 94 1 yılının sonuna kadar gerçekleştirdiği kur
şuna dizme eylemlerinin sayısını yaklaşık 90 bin olarak açıklı
yordu. İ lk yıl içerisindeki yalnızca Yahudi kurbanların sayısı
yarım milyondu; 500 bin erkek, kadın ve çocuk.
Hitler, Rusya'ya karşı yürütülen savaşın "normal" bir savaş
olmayacağını önceden açıklamıştı. Bu, " Yahudi-Bolşevik pis
liklerin" temizleneceği bir savaş olacaktı. Ö zel görevleri yerine
getiren bu grupların kanlı eylemleri, Hitler ' i n planlarını uygula
maya başladığının göstergesiydi. Ancak, H itler ' i n " Yahudi ve
Slav alt ırklarına" katliam çılgınlığının uygulayıcıları, yalnızca
Himrnler ' i n özel k�mandoları değildi. H itler, bunların yanısıra
görev yapmakta olan askerleri de kullanıyordu. Alman general
leri atasında da birkaç çapsız yaltakçı vardı. B u özel görevler
yapan gruplar, Wehrrnacht içerisinde de itibarlarını yükseltmek
için çaba sarf ediyorlardı: " Özellikle Wehrmacht'ın yüksek ko
muta merkezlerinde büyük bir itibar uyandırmanı n keyfini yaşı
yoruz. Ne de olsa, söz konusu olan Yahudi sorunu ve bu konu
da kesinlikle tolerans yoktur. "
Wehrmacht komutanları yalnızca özel komandoların katli
amlarına göz yummakla kalmıyorlar, zaman zaman SD birlikle
ri ile ortak çalışmalar da yürütüyorlardı. Sovyet sivil siyasi ko
miserleri, yargısız infazlar için bu komandolara teslim ediliyor
lardı. Aktif ya da pasif olarak direniş gösteren herkes anında
kurşunlanarak infaz ediliyordu. Wehrmacht' ın yüksek komuta
merkezi OKW, kendi birliklerine, özel komandolara veri len
1 89
emirleri aratmayacak talimatlar veriyordu. Örneğin, 8 Eylül ta
rihli bir talimatta şöyle deniyordu: " Bolşeviklik, nasyonal sos
yalist Almanya 'nın ölümcül düşmanıdır. En ufak bir karşı koy
mada tereddütsüz ve atılganca saldınlacaktır. Özellikle Bolşe
vik bozguncuların karşı koymaları, aktif ya da pasif direniş
göstermeleri söz konusu olduğunda süngü, dipçik, ateşli silah
ayırt etmeksizin anında yok edilmeleri emredilir. "
Askerlerin sivil halka karşı işledikleri suçlar cezalandırma
kapsamının dışında bırakılıyor, savaş mahkemeleri ve yetkili
diğer mahkemeler feshediliyordu.
Hitler ' in 6 Haziran 1 94 1 ' de çıkardığı " Komiser Emri" ise
bu gelişmelerin tırmandığı en acı noktayı teşkil ediyordu. Bu
emre göre, Kızılordu'ya bağlı siyasi komiserlerin , "anında si
lahla temizlenmesi esastı."
Ancak, H itler' in talep ettiği bu türden hareket biçimlerine
karşı içerden de direnişler baş gösteriyordu. Bu nedenle Feld
mareşal von Reichenau 1 0 Ekim 1 94 1 'de çıkardığı bir emirle
askerlerin "kafalarını netleştirmeyi " düşünmüştü: "Birliğin B ol
şevik sisteme karşı tavır ve hareketlerinin nasıl olacağı konu
sunda halen kafalarda pek çok soru işaretleri vardır. Bu askeri
seferin en önemli hedefi, Avrupa kültür ortamındaki Asya etki
sini tümüyle kırmaktır."
Doğudaki insanlık dışı uygulamayı protesto edenlerden biri
de Savunma Şefi Amiral Canaris'ti. Sovyet tutsaklara uygula
nan insanlık dışı muameleleri 15 Eylül 1 94 1 'de Hitler 'e bildiri
yor, ancak bu girişimi başarısızlıkla sonuçlanıyordu. İ ki gün
sonra ise 39. Tank Kolordusu 'nun komutanı General Schmidt,
" Komiser Ernri "nin kaldırılmasını talep ediyor, ancak onun bu
talebi de geri çevriliyordu. 1 7. Tank Tümeni askerleri de aktif
bir direniş örneği göstererek tutsak komiserlere ateş etmeyi red
dediyorlar, ancak tutsaklar Himmler 'e bağlı komandolar tara
fından kurşuna diziliyorlardı.
Bu tür protestolar, H i tler ' i n Wehrmacht ' ı n bu tür görevler
için uygun olmadığı düşüncesini daha da güçlü kılmıştı. Sivil
halka karşı uyguladığı katliam savaşında en güçlü silahı olarak
elinde yalnızca özel komando birlikleri kalmıştı. Bu özel birlik
ler, verilen her emri yerine getiriyorlar, sorgusuz sualsiz öldürü-
1 90
·;·: :;.;·;·;-.:;::::::::.;·:·
f�;ı;t���Ii111JIİ
' . gerektiği gibi ceialandırılmafarı karŞl�!�data111 bir ajilayjŞ :Şajl !bi ol(Jlalid. if. �fr>::
� diğer.. hedefse:; Wehrmachi1m ardıri.(laÇbugüne kadarki d e.p�yföılerimizden� �n.:::ı:· :::
taşıldığı üzere '.4�Hn'ıa \:'.ahudiler taraf1 fi�n :Ç!ka.i-i13.n a_yajil� �
ıardi _mikr:op�;.3 �
�liil���ft��ll�tfiltltlt
Alman· halkını Asya-Yahudi tehlikesliıden sol'\stna dek ku rtarmak olan tarihi .
. .:::> ·:;::: . .
g_ore\'imizi aÖc?k bu şekilde yerine getire.bfüdz.
:�: ..��-��: ·=·: ,::·:;:�;;_:;-;::;::::::::=::. :�:� .. --�
�:
. ::.::
, '
:;: · :
.
. -:::::·: ·- .·. . .··�; : :·: ·
·� v ..
•.·.••·
:..:·:::
ı ın:;.won Reidıeiıau .. f�diiiateşaf ···· ': ,, . . ,,. :\::' ·: ·1,
: :, ··· ····
.
, � aştro ı : :uıü
:� : )�l =:�:\: .· ·:·=�- ·.:;=: -- ·-.=:=::� :X'.�:=/G:-:-'. :::::·. :+· · =: :=: �t��\U( ·· � ;� ��t\�}-
�:� : / , J'{ :::
·
·:::.· .· :.·. \:r:··;;;:\
-��f�. ,;�.\'.; ;; ::�. :.,-;·:*=· · ,_:=. ::{: :
.
Ji,� �[�:
.
:· •
i:
.
191
Hans Kessel, Zırhlı Araç Bombacısı
1 92
Babi Yar' da kitlesel katliam: Rus Yahudileri, öldürülmelerinden önce
soyunmaya zorlanıyorlardı
1 93
Ludmilla Sheila Poliştşuk, Babi Yar ' da Hayatta Kalanlardan
1 94
basıncaya dek sürdü. Ancak bitecek gibi görünmüyordu. Hala
hayatta olanlar, geceyi birbirlerine bağlı olarak boş salonlarda
geçiriyorlar, içlerinden bazıları sabah dinlenmiş özel birlikler
tarafından savunmasız olarak katledilene kadar başka bir yere
nakledileceklerine inanıyorlardı. Katliam tam 36 saat sürmüştü
ve ardından SS üyeleri izleri yok etmeye girişmişler, geçidi
dinamitle havaya uçurmuşlardı.
Taş yığınları arasında, 3 3 bin 77 1 Yahudi yatıyordu; katiller,
Alman disiplinine yakışırcasına bir de defter tutmuşlardı. 33
bin 77 1 kurban ve 1 50 cani. B abi Yar, o günden itibaren bütün
Sovyetler B irliği 'nde Alman can iliğinin bir sembolü olmuştu.
Tahminlere göre, yalnızc a K iev ve çevresinde 200 bin i nsan
kurşuna dizilerek, dövülerek ya da gaz verilmek suretiyle öl
dürülmüştü. Babi Yar, bu türden eylemlerin gerçekleştirildiği
çok sayıdaki yerlerden yalnızca birisiydi.
Bazı Ukraynalıların Alman işgalcilerin yardımıyla komünist
baskıdan kurtulup özgürlüğe kavuşma umutları böylece ölüm
cül bir yanılgıyla son bulmuş oluyordu. Moskova'nın baskısı
altındaki Ukraynalılar ya da Yahudiler için bir kurtuluş savaşı
vermek H i tler ' i n umurunda b i le değ i l d i . SS özel koman
dolarının bu barbarlıkları, Wehrmacht açısından da kötü sonuç
lara yol açmıştı. B azı bölgelerde yerli halk Alman askerlerini
kendilerini Stalinizm ' in boyunduruğundan k urtaracak kur
tarıcılar olarak tuz've ekmekle karşılamışlardı. Şimdiyse bun
lardan pek çoğu Stalin 'in çağrısına uyarak direnişe katılıyorlar
dı.
1 95
Fritz Zimmermann
Topçu
Karargah batar
yasında Pache adlı
bir bekçi vardı ve
saldırı sırasında
e vlere g irmiş v e
gen ellikle Yah udi
kadınlarının altın dişlerini sökmüş
tü.
Uzun süredir Kiev'de bulunuyor
duk. Daha sonra Kiev' in çevresini
dolanarak P ripe t bataklıkları n ı
geçip Harkov yönüne doğru iler
ledik. Kiev yakınlarındaki bir taş
ocağında 30 bin Yahudi' nin SS' [er
tarafından öldürüldüğünü duyduk.
Bir asker, kollarında bir Rus kızını
taşıyordu. Sarhoş malzemeci onlara
doğru geldi ve kıza ateş etti. Bun
dan dolayı asla yargılanmadı .
Ardından Byelgorod' un doğusun
da küçük bir köye geldik. Günün
birinde, birkaç Rus kaçağa rast
ladık. Alayın emir subayı, karargah
batarya s ı n ı a rayarak R usları
kuşuna dizmek için birkaç gönüllü
olup olmadığını sormuş. Gerçekten
de birkaç gönüllü çıkmıştı. Rusların
keçe çizmeleri, pamuklu ceketleri ve
pantolonları çıkarılmıştı . Sonrasın
da kurşuna dizildiler. Bu olay sivil
halktan Rusların gözlerinin önünde
meydana geldi. Bazı arkadaşlar o
zamanlar şöyle diyorlardı : "Eğer
İ van A lmanya ' ya gelecek olursa
Tanrı bize acısın! "
Ben bugün bile şunu söylüyorum:
Partizan savaşından kareler:
"Eğer bazı a n neler ve kadın lar,
oğulların ı n ve kocaları nın savaş Bir delikanlı annesi ile
sırasında o zamanlar neler yaptık vedalaşıyor; Bir Alman
ları nı bilseler, bugün bile onlar ikmal konvoyuna düzenlenen
adına utanırlar! saldırı ; Bir görev bitiminde
yaralılar taşınıyoı:
1 96
ta geçmeden hava değişmeye başlamıştı. Sovyet birliklerinin
başsız kalarak dağılmalarından söz etmek mümkün değildi.
Topraktan olup olmadığı bir yana, heykel dimdik ayaktaydı.
K ı z ılordu askerleri, düşman d a bile saygı uyandıracak bi r
cesaret ve sertlikle savaşıyorlardı.
Ama saldırganların işini bitiren yalnızca Rus orduları değil-
di. Alman birlikleri, işgal ettikleri bölgelerde "yakılmış toprak
ların" etkileriyle karşı karşıya kalıyorlard ı . Stalin, 3 Tem
m u z ' daki bir radyo konuşmasında halka, i lerleyen Alman
Wehrmacht' ının işine yarayacak her şeyi yok etmeleri çağrısın
da bulunmuştu. İş yalnızca bununla da bitmiyordu: Almanlar
sürekli olarak- işgal altındaki bölgelerde partizan saldırılarını
hesaba katmak zorundaydılar. S ovyet yönetimi, her fırsatta hal
kı düşmana karşı sertçe direnmeye çağırıyordu. Stalin, 3 Tem
muz' da şunu çok açıkça ifade etmişti: "Faşist Almanya'ya karşı
yürütülen bu savaş, alışılagelmiş türden bir savaş olarak görül
memelidir."
TASS haber ajansı, 3 Ağustos'ta, Ukraynalı Parti Sekreteri
Nikita Kruşçev ve Güneybatı Cephesi Başkomutanı Semyon
B udiyeni tarafından imzalanmış bir çağrı yayınlıyordu. Parti ve
ordunun partizanlara bu ortak mesaj ında şöyle deni liyordu:
"Eline silah alabilecek durumdaki herkese sesleniyoruz: Par
tizan birliklerine katılın. Düşmanın yok edilmesi için yeni mev
r
ziler oluşturun. Onlatn ulaşım yollarını kesin. Tahıl depolarını
havaya uçurun, ürünleri yok edin. Zafer yakındır."
B ir çok Sovyet çiftçisi bu çağrıya uymuştu. Alman birlikleri
nereye gitseler yıkıntılarla karşılaşıyorlardı: Yanan evler, sökül
müş fabrikalar, yağmalanmış s ilolar, yıkık köprüler. Tahıl ürün
leri kullanılmaz duruma getirilmiş, hayvanlar öldürülmüştü.
Hitler, doğu ordularının büyük bir bölümünü, işgal ettikleri böl
gelerden sağlanacak ürünlerle besleyeceğini umut etmişti. An
cak "yakılmış topraklar" bu yöndeki umutlarını boşa çıkarıyor
d u . B u n u n l a da kal m ı y o r, i k m a l bağ l a n t ı l ar ı da s ü r e k l i
kesiliyordu. Sağlamlaştırılmış a z sayıdaki yol d a sağlam kal
mamıştı; bombaların açtığı kraterler ve atılmış köprüler, par
tizanların birer eseri olarak karşılarına çıkıyordu.
Paul T. K. Ponomarenko, 1 94 1 Temmuz 'u içerisinde mer-
1 97
Partizanlar tarafından konulmuş mayın tuzağı.
1 98
Walter Neustifter, Piyade
1 99
Partizan Oleg Borkanyuk' wı
Eylül sonlarında karısına yazdığı mektup:
Sevgilim ,
Yarın "işe" gidiyoruz. Daha önce sözünü ettiğimiz zaman
geldi çattı. Şu an bizim yaşadığımız türden bir savaş, daha
önce tarihte yaşanmadı. Çok zor ve uzun sürecek olan bir
savaş bu. Pek çok insanın yaşamını elinden alacak ve be
raberinde pek çok yıkımı da getirecek. Savaşın ne şekilde
yürütüleceğini söylemek zor, ancak, şunu kesinlikle söylemek mümkün: Za
fer bizim, yalnızca bizim olacak. En büyük dileğim, zafer kazandığımız am
yaşamak. Ama bu arada Oleçka'ya ve kendine dikkat et. Sakın Oleçka'yı her
ne koşulda olursa olsun başkalarına verme! Bir arada daha mutlu olursu
nuz! Onu olabildiğince iyi yetiştir! Ona, bir babası olduğunu ve büyük so
rumluluk gerektiren bir görevle insanlığın en büyük hastalığ111a, Alman faşiz
mine karşı savaştığım anlat. Ah belki de şimdi yürümeye başlamıştır ve ko
mik sözler söyleyerek konuşmaya çalışıyordur. Onu ne kadar görmek, duy
mak, onunla bir dakika olsun birlikte olmak isterdim . . . Ama, onunla ve se
ninle daima birlikte olacağım zamanlar da gelecek. Mutlu olacağız.
20 1
Siviller, rehine olarak alınıp götürülüyorlardı .
202
Kurşuna dizilmiş bir sivilin bağrı yamk aile üyeleri.
203
Leningrad Kuşatması
204
dar bol m iktarda ekmek geçiyordu ve hepsini tüketemiyorduk.
B u y ü zde n, kim se bu soruna odakl anm a m ı ş tı . " 1 94 1 Ey
lül ' ünün başlarında, ne tür bir felaketin yaklaşmakta olduğunu
kimse tahmin edemezdi.
Eski adı Petersburg olan "kuzeyin Venedik ' i " Leningrad,
çarlık zamanından kalma barok saraylarıyla bir kültür metropo
lü ve halen Sovyetler B irliği ' n in gizli başkenti durumundaydı.
Bu büyük imparatorluk, her ne kadar Moskova'dan yönetiliyor
duysa da, Leningrad 'ın Stalin'in gözünde sembolik bir anlamı
vardı. Ekim Devrimi 'nin ağırlık. noktası burasıydı; 1 9 1 7 ' de çar
lık rejimine karşı Bolşevik ayaklanma buradan başlam ıştı; Le
n in ' in komünist partisi, verdiği kanlı savaşlarla Rusya' nın ta
mamına buradan yayılmıştı. Stalin, bu kentin, nefret ettiği "fa
şistlerin" eline düşmesini istemiyordu. Bitler, kenti yerle bir et
meye kararlıydı. Ancak, Stalin de buna karşılık neredeyse her
şeyi göze alıp Leningrad' ı savunmaya hazırdı.
Leningrad ve Moskova' daki merkez karargahlar arasında bir
haberleşme trafiği, buradaki çarpışmaların ne kadar acımasızca
yaşandığını gözler önüne seriyor. Kent savunmasını yürütenler,
çaresiz ve şaşkın bir biçimde Stalin'e, Almanların Sovyet kes-
205
Volossova yakınlarındaki trafik levhası yığını, Alman askerlerinin
eğlence konusu.
206
giderek daraltılıp Leningrad' da tamamlanması düşünülüyordu.
3. Tank Birliği nin desteğiyle kente saldın başlamıştı.
Almanlar güneyden ve doğudan Leningrad'a ilerlerken, Fin
landiya kuvvetleri ise kuzeyden kente yaklaşıyor, Vyoborg ve
Svir'e saldırıyorlardı. Kızılordu için tek geçiş noktası olarak
doğuda Ladoga Gölü kıyısındaki Schlüsselburg yolu kalıyordu.
Ancak Alman birlikleri, 8 Eylül ' de doğuya doğru olan bu
son bağlantı hattını da kırmı şlardı. Son savunma mevzisi de
düşmüş, Leningrad ' a uzanan yol açılmıştı. Neva kıyısından
kente bakan Alman birlikleri ; Kolpino tank tabyalarını, İsaak
Katedrali 'nin kubbelerindeki zırhlı kulübeleri, Amiralliğin kule
başlarını ve Peter Paulus Kales i 'ni fark etmekte zorlanmamış
lardı. Onları sonuca götürecek taarruzu başlatmak için hazırlık
larını tamamlamakla meşguldüler. Nasyonal sosyal ist basın
şi mdiden zafer haberleri verirken, Berlin Radyosu ise olayı
şöyle duyuruyordu: " Leningrad' ın düşmesine yalnızca birkaç
saat kaldı."
Ancak, tam o sırada, "dur" emri geliyordu. Hitler, taktiğini
değiştirmişti. Daha önce "Barbarossa Harekatı" planları çerçe
vesinde kentin alınması Kuzey Ordular Grubu için belirlenmiş
bir hedefken; şimdi, saldırılmaması, tersine kuşatılıp ateş altın
da tutularak açlığa mahkum edilmesi emrediliyordu.
Wehrmacht'ın komuta merkezine şu talimatı veriyordu: "Le
ningrad' ı tamamen abluka altına alalım ve mümkün olduğunca
topların ve uçakların desteğiyle kenti vuralım."
B u taktik, 6 ve 8 Eylül tarihlerindeki hava saldırıları ile daha
da gün yüzüne çıkıyordu. Leningrad'ın fethinin durdurulması,
kesinlikle Almanların geri çekildikleri anlamına gelmiyordu.
Kentin kurtarılacağı ya da merhamet gösterileceği anlamı da çı
karılmamalıydı bundan. Bu daha çok, Leningrad önlerine sürü
len tanklara Hitler'in başka bir yerde ihtiyacı olmasından kay
naklanan bir durumdu. Güneydeki zaferden sonra yeni hedefin
adı Moskova'ydı. H itler'e göre, Leningrad için artık kurtuluş
yoktu. Yaklaşan kış ve açlığın kente öldürücü darbeyi vuracağı
kesindi. Belirlediği hedeflerinden daha fazla sapmalar yaşama
yı göze almak istemiyordu. Sovyet başkenti, kış bastırmadan
önce düşmeliydi ve bunun için de 3. ve 4. tank gruplarına ihti-
207
Lev Beynıenski, Sovyet Tarihçi
Garip bir olay: 1 963 'te Hislaviçi köyünde, eski ve yıpranmış bir cephane
çuvalı içerisinde rulo halinde sararmı ş bir yaprak bulundu. Satırları nere
deyse tamamen okunmaz durumda olan bu küçük metin, genç bir Rus askeri
olan Stepan Kzutov ' u n vasiyetnamesiydi. Kendisi, Smolensk saldırısında
y a ra l a n ı p e s i r a l ı n m ı ş t ı . B u s a t ı r l ar ı n k a l e m e a l ı n d ı ğ ı t a r i h i s e
1 0. 1 0. 1 94 1 'di:
"Değerli Rus insanları, hemşehrilerim, bizi unutmayın. Bizler .faşist vah
şetine karşı savaştık. Ancak, bizim için her şey bitti. Yaralı olarak esir alın
dık. Kan revan içerisindeyiz ve açlıktan ölüyoruz. Bize kötü muamelede bu
lunuyor/ar ve zorla Poçinki'ye götürüyorlar. Bundan sonra neler olacağını
bilmiyoruz. Çoğumuz açlıktan ve kaçmaya çalışırken çoktan öldü bile. Rus
toprakları üzerinde hayatta kalan insanlar olacaktır herhalde. Bu notu bu
lan herhangi bir görev birimine, bir köy sovyetine ya da kolhoza veya bir
arşive teslim etsin. Bu alçaklar herkesi öldüremezler ya. Bizden sonra yaşa
yacak o/anim; insanların vatanları için savaştıklarını ve onu öz anaları gibi
sevdiklerini hatırlasınlar. Biz yenilmeziz. "
Sıradan b i r askerin yeni l mezl iğe olan inancı . . . Öyle anlaşılıyor k i , bu
inanç daha sonra çığ gibi büyümüştü. Mektubun üzerinde güçlükle okunabi
len bir de adres vardı. Ancak yine de, belirtilen adresin, bu genç Kızılordu
mensubunun köyü Galamino olduğu anlaşılabilmişti. Stepan Kzutov ' u n ,
gerçekten d e bu köyde tanınan b i r i olduğu ortaya çıkmıştı. Kzutov, Smo
lensk ' te ölmemişti. Almanlara esir düştüğü doğruydu. Ama daha sonra
Fransa'ya kaçmış ve orada direnişe katılmıştı. 1 944/45 yıllarında Fransa'nın
kurtuluşu için verilen savaşta yer almıştı. Savaş bittiğinde ise evine dönmüş
ve 1 968 'de bura�a ölmüştü. Bu askerin yazgısı, küçük bir mucizeyi andır
maktadır adeta. Ozellikle savaş zamanlarında, sık sık mucizeler gerçekleşir.
208
Taarruz: Leningrad çevresindeki abluka giderek daralıyor.
209
Stalin hattında Almanların eline geçen bir sığınak. Karargaha, konu
hakkında bilgi aktarılıyor.
210
leningrad kuşatması sırasında bekleme pozisyonundaki Alman
askerleri.
211
Walter Broschei
212
Rolf Dalım
213
Almanlar Leningrad önlerinde. Peki Ruslar ne yapıyor?
olarak yarım kilo ekmek. Bu pek çok kişi açısından ilk başlarda
yeterli bi{ miktardı. Yevgeni Sergeyeviç Lyapin gibi pek çok sı
radan insanın, Badayev depolan imha edildiğinde bile endişe
edilecek herhangi bir açlık tehlikesi olduğunu düşünmemeleri
şaşılacak bir durum değildi.
Ancak, imha edilen ve kısmen de boşalan gıda depoları dol
durulamadığında kenti nasıl bir tehlikenin beklediğini yetkililer
gayet iyi bili yorlardı. Açlık tehlikesini bertaraf etmek üzere
Moskova'daki Beslenme Bakanlığı'ndan Dirnitri V. Pavlov gö
revlendiriliyordu. Bakanın en başta gelen resmi görevlerinden
biri ise karneye bağlı gıda maddeleri dağıtımmı daha da kısıtla
maktı.
2 14
Leningrad' a yapılacak bir bombardıman öncesinde ölçüm çalışması.
215
Uçaksavarlar Alman bombardıman uçaklarına karşı gece görevinde.
216
Sovyet avcı uçakları Leningrad semalarında güvenliği sağlama
çabasında.
mıştı geriye. İ nci l ' deki bir ifade olan "günlük ekmek" deyimi,
böylece gerçek bir anlam kazanıyordu.
Karneye bağlanan yiyecek dağıtımının miktarı giderek daha
da düşürülmek zoruQda kalıyordu. Bir işçi, 1 5 Ağustos ' a kadar
hala 400 gram ekmek alıyorken, bu miktar önce 300, en sonun
da da 250 grama indirilmişti. B una karşın, yine de kasım başla
rında elde yaklaşık olarak sadece iki hafta yetecek kadar stok
vardı.
Durumun kötüye gitmesinin bir başka nedeni de, ekmeğin
kalitesinin her geçen gün düşüyor olmasıydı. İ lk başlarda yeni
ürün buğday kullan ılırken, çok geçmeden büyük fırınlar depo
ları boşaltmış ve daha sonraları kalitesiz buğday ve ek ya da
katkı maddeleri de kullanılır olmaya başlamıştı. B aşlarda ek
meğe yalnızca yüzde 1 0 oranında pamuk karıştırılırken, sonra
ları buna selüloz, saman, çam tahtası ve kemik tozu da eklen
mişti. İşçiler kıymık toplamak zorunda kalıyorlar, fabrikalar ise
yenilecek kıvamdaki talaşları gönderiyorlardı; sonunda Lening-
217
Karneleriyle günlük ekmeklerini almak için kuyrukta bekleyen
kadınlar.
218
A çlık tehlikesini aza indirgeme çabaları: Leningrad' daki İsaak Ka
tedrali önünde sebze ekimi.
219
Niko/ai Yepiçin,
De11iz Subayı
220
Çiftçiler, savunma fonu için para topluyorlaı:
22 1
9 Aralık 1 941 ' de Leningrad A lman birliklerince kuşatılmıştı. Kent, aralık
sız bombalandı . Aynı akşam Maestro Eliasberg yönetimindeki Radyo Senfo
ni Orkestrası, filarmonide Beethoven' in Dokuzuncu Senfoni'sini çalryordu.
Konser yayını, radyo üzerinden Londra'ya aktarılıyordu. Maestro olayı şöy
le anlatıyor: "Konserin başlamasından önce kararlaştırılan saatte gelmeyen
müzisyenlerin bize gelirken yolda hayati tehlikeyle karşı karşıya oldukları
anlaşılıyordu. Konser tam zamanında başladı. Uçüncü parça başlarken si
renlerin uğultusunu duymaya başladık ve hemen ardından ise yakınlara dü
şen bombaların ve uçaksavarların gürültüsünü. Bütün bina sallanıyordu.
Bu gürültülerin eşliğinde orkestra senfoniyi sonuna kadar çalmış bitirmişti.
Ardından spiker, Jngiltere' deki dinleyicilerimize iyi geceler diledi. "
222
Günce tutmak, insanları günlük sorunlardan uzaklaştıran uğ
raşılardan yalnızca bir tanesiydi. Yazmak istemeyenler, bunun
yerine sinemaya gidiyorlardı. Örneğin, "Domuz B akıcısı Kız ve
Çoban "ın oynatıldığı Molodiashni Film Tiyatrosu 'na . . . İsteyen
Leningrad Filarmonika Orkestrası ' m n konserlerini ya da şiir
dinletilerini ziyaret ederken, pek çoğu da dükkanlarını açık tu
tan kitapçılarda kitapları karıştırmakla zaman geçiriyordu. Sos
yal yaşam, pek çok alanda sanki hiçbir şey olmamışçasına de
vam ediyordu.
Çocuklar oturup kağıtları keserek ya da y ırtarak yiyecek
markalarını and ıran küçük parçacıklara ayırıyorlardı. Bu, an
lamsız gibi görünen, ancak geçici bir süre için de olsa açl ığın
unutulmasını sağlayan bir uğraştı . Bazıları da sıkıntılarını da
ğıtmak için yürüyüşe çıkıyorlardı . Nevski Bulvarı 'ndan bitkin
bir biçimde geçip giden insanların yoksun lukları hal lerinden
açıkça belli oluyordu. Genç kızlar yaşlı kadınlan andırıyorlardı.
Vücutları gücünü yitirmişti. Bazen, açlık çekenlerin karınla
rı, bir yetersiz beslenme belirtisi olarak büyüyor ve şişiyordu.
Bir çoğunun adale lifleri ve damarları belirginleşmeye başla
mış, ciltleri ise yaşlılarınki gibi solgun ve kırışık bir hal almıştı.
Yüzlerine bakan herkes, iskorbütten* kaynaklanan mor lekeleri
ve buna ek olarak da, en ufak bir kırpmanın bile gözlenmediği
ve herhangi bir tepki verecek durumda olmayan donuk gözleri
hemen fark ediyordu. Çok geçmeden, insanlar yalnızca karney
le dağıtılan günlük ekmeklerini almak için sokağa çıkar oldular.
Bunun dışında yapılacak her hareket onlar için bir eziyete dö
nüşüyordu. Hatta doktorlar, felç belirtisi ve aşı n hareketsizlik
durumlarında küçük gezintiler salık verseler bile, bir çoğunun
bunu gerçekleştirmek için yeteri derecede gücü yoktu.
Ö len kurbanların sayısı artıyordu. Artık doktorlar da ev zi
yaretlerine gitmez olmaya başlamışlardı; açl ığa karşı ne yaza
caklardı ki? Eğer bir yere doktor gel iyorsa, bu daha çok ölüm
tutanağı düzenlemek içindi. Ancak, halen hayatta olanlar çok
büyük değere sahip olan yiyecek karnesiyle daha fazla gıda
223
Kış, Alman askerlerini Leningrad önlerinde de faka bastırmıştı.
224
Daniil Granin, Yazar, O Dönemde Savaş Gönüllüsü
225
Evine dönerken güçsüzlük nedeniyle yolda yığılıp kalan biri (üstte).
leningrad' da bir alışılagelmiş günlük bir ölüm vakası: Kirovski köp
rüsünden geçmekte olan bir cenaze alayı (altta).
226
lardı; çünkü, bu yapıştırıcı maddelerin patates unundan yapıldı
ğı söylentisi yayılmıştı. En sonunda da toprak bile, özellikle
yalnızca B adayev Deposu'ndaki "toprak", rağbet gören bir be
sin maddesi oluvermişti. B unun nedeni de, söz konusu depo 8
Eylül 1 94 1 ' de Alman bombaları ile alevler içerisinde kalıp yan
dığında içerisinde bulunan şekerin büyük bir bölümünün eriyip
toprağa karışmış olmasıydı. Bu siyah toprak kütlesinden Sovyet
kimyacıları kuşatma sırasında tatlı çeşitleri imal etmişlerdi.
Fazla zahmete girmek istemeyenlerse biraz kumlu ve tatlı olan
bu toprağı emiyorlardı. Açlık düzeyi arttıkça, hazmı zor olan
maddelerin tüketilme oranı da yükseliyordu. İ şlenmemiş hardal
tanelerinden tavada kaygana yapmaya çalışan pek çok kişi öl
müştü. Acı tanecikler, korkunç kramplar sonucunda ölen bu aç
insanların yapışmış olan bağırsaklarını yırtıyordu.
Yine de onları daha da kötüsü bekliyordu. Kış kapıya dayan
mış, açlık sorununa bir de soğuk eklenmişti. Vücut fonksiyon
larının bu mevsimde de devam ettirilebilmesi için organizma
nın gereksindiği fizyoloj ik koşullar mevcut değildi. Genç bir
kızın yakındığı gibi; "Eğer mide boşsa, insan ne giyerse giysin
ısınamıyor."
Eylül ayında 7 litre olan karneyle gazyağı dağıtımı, ekimde
kesilmişti. Kömür bittiğinden elektrik idaresi de işletmelerini
kapatmıştı. Böylece a.J:1ık ne elektrik, ne ışık, ne de enerji vardı.
Genellikle kendilerinin kurduğu ve içerisinde her tür maddenin
yakılabildiği küçük sobalar olan B urshuikaslar ile ısınmaya ça
lışıyorlardı. Bu sobalarda paçavralar, eski ayakkabılar, döşeme
parkeleri, döşekler ve tabii kitaplar yakılıyordu.
Ancak, ana yakıt maddesi Alman bombardıman uçaklarınca
yıkılan tahtadan evlerdi. Fakat, bir çok Leningradlının yakacak
bulmak için harcayacak gücü kalmamıştı ve hasarlı pencereler
den ısıtılmamış odalara dolan soğuğa savunmasız bir şekilde
teslim oldukları yataklarında donarak ö lüyorlardı . Açlık ve so
ğuğun getirdiği bu "felçli" durumu Yelena Skrayabina günce
sinde şöyle anlatıyor: "Ölmek bugün o kadar kolay ki. İ nsan
önce her şeye karşı ilgisini yitiriyor, ardından yatağa uzanıyor
ve bir daha ayağa kalkmıyor. " Günlük yaşamda açlıktan kay-
227
Kentin ortasında kurulmuş bir barikat: Buradan itibaren cephe bölge
si başlıyor (üstte).
Kuşatma sırasında ölüler kentin sınırlarına getiriliyordu (altta).
228
Yevgeniya Demidova, Hemşire
229
Su dağıtımı kesintiye uğramış. Sıı, kalın tabakalar halinde donan top
rak zeminden büyük çaba saıfedilerek çıkarılmak zorunda.
230
Denizciler, Leningrad önlerindeki cepheye gidiyorlaı:
23 1
Konvoylar neredeyse hiç durmaksızın "yaşam yolu " üzerinde yol
alıyorlar; bazı yerlerde buz üzerinde su birikintileri var. (üstte).
Sağdaki sayfada : "Yaşam yolu ": Üzerinden geçilerek binlercesi kur
tarıldı, binlerce kişi buradan götürülerek kentten tahliye edildi.
ğunda ayn bir mezarlık tahsis edilmişti. Komite kaç adet mezar
açıldığını, kaç ölünün gömüldüğünü günlük olarak partiye ra
por ediyordu. Piskaryovskoye Mezarlığı ' nda, 1 94 1/42 kışının
ilk aylarında günde ortalama 2 bin ölü gömülmüştü. Ölüm artık
günlük sıradan bir olay haline gelmişti.
Acılar her geçen gün daha da arttığında, kuşatma her geçen
gün daha fazla kurban almaya başladığında kafalar giderek da
ha da karışıyordu. Bütün bunlar ne içindi? Bunca açlık, soğuk
tan donma, ölüm ne içindi? Teslim olmak ve siperlerin ötesinde
süngü lerinin ucuna taktıkları ekmekleri açlıkla boğuşanlara
gösterip, tam bir alaycı üslupla propaganda bildirilerine, " Hop
güm PTT, Leningrad girdi sepete" diye yazan A lmanların şart
larına uymak daha iyi olmaz mıydı?
Leningradlılar, teslim olmanın da kendileri için bir kurtuluş
olmayacağını bilmiyorlardı. H itler ' in, kentin yoğun bir abluka
altında tutulması ve halkın açlığa mahkum edilmesi yönünde
232
Yevgeniya Demidova, Hemşire
233
234
Üstte: Aşırı soğuk
kuşatmayı yapan
· tarafı da olumsuz
yönde etkiliyordu.
Sağda: Leningrad
önlerindeki balçık
çukurlarında bekleyiş.
Soldaki sa)fada:
Sinyavski Tepeleri' e
taarruz: Kızı/ordu
askerleri Leningrad
çevresindeki
kuşatmayı yarmaya
çalışıyorlar.
235
4. Ordu 'nun yeni komutanı general Meretskov, Sibirya'dan
takviye olarak gönderilen taze kuvvetler ve "mucize s i lah"
olarak nitelendirilen Sovyet tankı T-34 ile 5 Aralık'ta karşı sal
dırıya geç iyordu . Çok geçmeden, k ı ş savaşı için daha i y i
donatılmış olan Kızılordu, 8 Aralık'ta önemli bir demir yolu
bağlantı noktası olan Tiçvin' i geri alıyordu. Ancak, Leningrad
henüz kurtarılamamıştı.
Kentte yaşayan insanların durumunu felaket derecesinde
güçleştiren kış, aynı zamanda şöyle bir şans da yaratmıştı: Buz
tutmuş su yolları üzerinden ikmal bağlantı ları sağlanması.
Ladoga, eksi kırk .derecede donuyordu. Ölçüm ekipleri, Kasım
ayından beri buz kalınlığının gereken kıvama gelmesini bek
lemişlerdi. 1 7 Kasım' da nihayet beklenen gerçekleşmişti: Buz
üzerinde yol açma çalışmaları artık başlayabilirdi. Üç gün sonra
kalın buz zemin üzerinde ilk nakliyat başlamıştı.
İlk olarak daha hafif olan atlı taşımacılıkla bu tehlikeli yol
culuğa başlanırken, kuşatma altındaki Leni n grad ' a karşı
k ı y ıdan yapılan un nak liyatında çok geçmeden kamyonlar
görev almaya başladılar. Almanlar istedikleri kadar kara yol
larını tutmaya devam etsinler, Leningradlılann "yaşam yolu"
dedikleri göl üzerinden geçen bu yol, kuşatmanın yarılmasına
olanak sağlıyordu. Alman tarafı bu olasılığı hesaba katmamıştı.
Kentin ihtiyaçları, donmuş göl yolu üzerinden sağlanabiliyor
du. Tabii ki, bu yol üzerinden yalnızca en acil ihtiyaçlar karşı
taraftan bu yana getirilebiliyordu ve açlık kesinlikle tam olarak
alt edilememişti. Ancak hiç olmazsa tümüyle yok olma teh
likesi önlenebilecekti.
20 bin asker ve sivil bu nakliye yolunda çalışıyorlardı . At
arabaları, kamyonlar ve kızaklar Leningrad 'a yiyecek taşıyor;
geri dönerlerken de ağır y aral ı ları, çocukları ve hastaları
Leningrad ' dan ç ıkararak güvenli bölgelere götürüyorlardı .
Kısa, ama tehlikeli b i r yolculuktu b u . B uzla kaplı alanın her
yanı kesinlikle düz değildi. Güçsüz düşmüş olan kadınlar ve
çocuklar arabaya tutunacak durumda değillerdi. Kar ve buz fır
tınaları genellikle motorların açık alanda donmalarına neden
oluyordu ve Alman uçakları nakliye seferlerini bombalıyorlar
dı. Araçlar sürekli olarak Alman bombalarının buzda açtığı bir
236
Leningrad' daki mezarlıkta dikilen anıt,
' yüz binlerce kurban için son
bir dinlenme yeri.
237
Kent, ancak 1 8 Ocak 1 943 'te kurtarılabiliyordu. O dönemdeki
resmi makamlar, açlıktan ölenlerin sayısını 500 binden fazla
olarak belirlemişlerdi. B ugünkü tahminlere göreyse bu sayı çok
daha yüksekti: Leningrad kuşatması 1 m ilyondan fazla insanın
yaşamına mal olmuştu. Ama Hitler amacına ulaşamamıştı. Ne
onun halkın d ireni ş i n i kırmaya, ne de askeri birliklerin i n
Leningrad ' ı yerle bir etmeye güçleri yetmişti. Alman birlik
lerinin 1 6 ay boyunca kentin ikmal yollarını kesmelerine kar
şın, insanlar hayatta kalmayı başarmışlardı.
Açlıktan ölen yüz binlerce Leningradlının son dinlenme yeri
olan Piskarov Mezarlığı, bugün bir anıtmezar n i teliğinde.
Buradaki bir yazıtta şu sözler yazılı: " Kimse unutmasın; hiçbir
şey unutulmasın." Ayrıca, o günlerde tutulan çok sayıdaki gün
ce de yaşananların unutulmamasını sağlamaktalar. Leningrad
Kent Müzesi ' nde arşivlenen bu günceler, kentin bu karanlık
günlerine ışık tutmaktalar. B urada ayrıca 1 1 yaşındaki bir kızın
kuşatma sürerken aldığı notları içeren doksan yaprak da koru
ma altında. Tanya Saviçeva, aynı Anne Frank gibi, küçük bir
kızın kendi kendine açıklaması aslında imkansız olan yaşadık
larını bir deftere yazmıştı. Sona yaklaştığındaysa, gücü yalnızca
kısa notlar almaya yetebilmişt i :
238
Tanya Saviçeva'nın Güncesi
11 yaşındaki çocuk,
ailesinin başına gelenleri
yazmıştı.
"Shneya 28 Aralık
1 94 1 ' de saat
1 2 .JO'da öldü "
239
Namlunun ucundaki Kremlin
240
Moskova Çarpışması 1
Sovyet Askeri Kuvvetler!
� Vyasma savunma hattı
MMlı. Moşlıaisk savunma hattı
� Moskova savunma hatları
(@'� Kuşatma çemberleri
24 1
Valentin Bereşkov
A. Maluçin, Gazeteci
16 Ekim, Moskova için kötü bir gündü. Daire biçimindeki park alanında
ve caddelerin tümünde insanlar ve yüklerle dolu tramvaylara, kamyonlara,
at arabalarına rastlanıyordu. Tren istasyonuna doğru hareket halindeydiler.
Onların yanısıra, savaş gönüllüleri ile dolu bir kamyon konvoyu ilerliyordu.
Aynı şekilde, yeni oluşturulan 25 komünist tugayı ve birkaç bölük de vardı.
Kasan istasyonunda peronlar insanlarla dolup taşıyordu. Trenlerin hazır ol
masını bekliyorlar ve trenler durduğunda vagonlara hücum ediyorlardı .
Trenler yalnızca yolcu vagonlarından değil, yük vagonları ve hatta metro
vagonlarından oluşuyordu. Tümü tek bir yöne, doğuya gidiyordu. Trenler
çoğunlukla hat güvenliği sağlanmaksızın ve birbirlerine çok yakın olarak,
aralarında yalmzca gözle görülebilecek kadar bir mesafe bırakılmak sure
tiyle yollarına devam ediyorlardı.
242
g i derek daralıyordu. Rus E y l ü l ü ,
sonbahar fırtınalart i l e i l k uyansım
yapmıştı. İlk yağmur dalgaları Al
man operasyonların ı engellemişti.
M oskov a ' y a bir saldırı düzenlene
cekse bu artık daha fazla geciktiril
memeliydi.
24 E y l ü l 1 9 4 1 ' de g eneral l er,
S molensk ' teki Orta Ordular Gru
bu ' nun savaş yönetim merkezinde,
"35 numaralı Führer talimatı"nın uy
gulanma aşamasındaki aynntılar üze
rinde konuşuyorlardı. B itler, 6 Ey
lül ' de bu talimat çerçevesinde hedef
lerini kaba hatlarıyla şöyle belirle
m işti: "Orta Ordular Grubu, mümkün
o lduğunca erken bir tarihte (Eylül
sonu), düşmant genel olarak Vyasma
yönünde yok etme hedefi çerçevesin
d e s a l d ı r ı y a g e ç m e k üzere T i
m oşenkonun ordular grubuna karşı
bir operasyona hazır olacak . . . Orta
Ordular Grubu, ancak Timoşenko
h a l le d i l d i kten sonra M oskova ' y a
doğru hareket edecek. " 1 9 Eylü l ' de
de buna ek olarak şu talimatı veri
yordu: "Timoşenko' nun ordular gru
buna karşı yapılması planlanan saklı
n, ' Tayfun ' kod adı altında gerçek
leştirilecektir."
Moskova' nın ana 2 E k im ' de artık " Tayfu n " i ç i n
caddelerinden birinde start veriliyordu. "Führer" o günkü
tanklar için barikatlar emrinde Alman askerlerine, sonucu
kuruluyor (üstte). belirleyecek bu saldırıda bir kez daha
Moskova halkı cepheden güçlerini gösterme çağrısında bulu
gelen yeni haberleri n uyordu: " Askerlerim, kış başlama
okuyor (altta). dan önce düşmanı paramparça ede-
243
Tahkimat alanları topçu desteğiyle güçlendiriliyor.
/
244
M. Mironova, Oyuncu
'245
yi savuşturmak için yine "son bir kez"
şiddetli bir biçimde güçlerini kullanmala
rını istiyordu. B u hücum saldınsı, cephe
nin tümünü kapsıyordu. Alman planları
nın üç ağırlık noktası vardı:
General Strauss komutasındaki 9. Or
du, 3 . Tank Grubu ile birlikte kuzeyden
Kalinin ve Moskova-Volga Kanalı üze
rinden Moskova'ya hareket edecekti. Gü
neyden Tula üzerinden Moskova'ya sal
dırına görevi ise 2. Tank Grubu ' nun göre
viydi. Ardından, Hoth ve Guderian'ın ön
cü tankları Sovyet başkentinin doğusunda Düşmanlık
Propagandası:
buluşacaklar ve Moskova kuşatma çem
Stalin, "canavar"
berin i tamamlayacaklardı. B ununla eş za olarak gösteriliyor.
manlı olarak, General Hoepner komuta
sındaki 4. Tank Grubu' nun desteğiyle Kluge ' ni n 4. Ordu 'su,
Sovyet cephesini Moskova yönünde ortadan yarmaya çalışa-
·
caktı.
Alman kuşatma savaşlarının başarı tarihini taçlandırması
beklenen ve kılı kırk yararak hazırlanmış bu plan çerçevesinde,
Orta Ordular Grubu ' nda 78 tümen göreve hazır bulunuyordu.
Feldmareşal von Bock, bu aşamada üç tank grubunca destekle
nen üç Alman piyade ordusuna komuta ediyordu.
Sovyet tarafındaki rakipleri olan generaller Konyev, Jukov
ve Timoşenko ' nun emrindeyse 1 9 ordu hazır bulunuyordu.
Wehrmacht ' ı n yüksek komuta kademesi O K W ' deki Alman
stratej istleri, "Tayfun"un hazırlı k aşamasında her iki tarafın
güçlerinin yaklaşık olarak birbirine denk olduğundan hareket
etmişlerd i. Ama hesapl arını yaparken, ellerindeki personel
mevcudunun uzun vadede yeterli olmayacağını ise göz ardı et
mişlerdi. Hitler "Tayfun"un başlaması yönünde emir verdiğin
de, birlikleri 1 O haftadır şiddetli ve çok sayıda kayıp verilen
çarpışmaların ortasındaydılar. Düşman topraklarında 800 kilo
metreden fazl a bir mesafeyi neredeyse hiç ara vermeksizin,
ama daha da önemlisi, eksilen asker ve materyalin yerine yeni
leri takviye edilmeksizin savaşarak kat etmişlerdi. B irliklerin
246
çoğu sayı olarak budanmış ve bitkin durumdaydı, bazıları ise
nerdeyse tamamen "duman olmuştu". 24. Tank Kolordusu ko
mutanı General Leo Freiherr Geyr von Schweppenburg, üstü,
Orgeneral Guderian 'ı askerlerin durumu hakkında ikinci kez
uyarıyordu: " Bünyemizdeki tümenlerde personel ve materyal
gücü, ancak birleştirilmiş ve savaş gücü arttırılmış alaylara
denk düşecek düzeydedir. "
"Büyük Almanya" adlı piyade alayında, bölük sayısı 35 kişi
ye düşmüştü. 3. Tank Tümeni ' ne bağlı bir tank alayında ise sa
vaşabilecek durumdaki savaş aracı sayısı 40 'ın biraz üzerindey
di. Yakıt, cephane ve bakım malzemeleri stoku ancak ihtiyaca
cevap verecek kadardı. İkmal ise gereken düzeyde değildi.
Tank birliğinin ne tür güçlüklerle karşı karşıya olduğunu
Guderian 'ın kendisi de pekaHi biliyordu. Ancak Hitler 'in ana
karargahına defalarca uyarılarda bulunmuş olmasına karşın, bu
uyarılar dikkate alınmamıştı. Eylül bitiminden itibaren sürekli
olarak, yaklaşan kış mevsimini gözeterek kışlık malzeme tale
binde bulunmuş, ancak bu talepleri de aynı şekilde sonuçsuz
kalmıştı. İşte bu yüzden, o da kendi emrindeki generallerin uya
nlarına çaresizliği ifade eden alaycı bir üslupla karşılık veriyor
du: "Ama Bay von Geyr, piyadeyi ön saflarda tek başına ölüme
terk etmek istemiyorsunuzdur herhalde." Ancak Geyr, zayıf du
rumdaki tank birlikleri ile "Yıldırım Harbi" doktrinine uygun
olarak piyadeye nasıl destek sunabilirdi ki? Bu koşullar altında,
Feldmareşal General von Manstein 'ın, " B ir tank birliğinin düş
manın gerisindeki güvenliği, ancak sürekli hareket halinde ol
masıyla sağlanabilir" düsturuna uygun olarak nasıl hareket edi
lebilirdi ki?
Tankların hareketliliği yalnızca i kmale bağlı değildi. En
önemlisi, alanın manevraya uygun olmasıydı ve bu noktada
Hitler planlarında önceden kestirilmesi güç olan bir risk faktörü
söz konusuydu: Hava koşulları.
"Kapustiza" ne zaman başlardı? Korkulan bu çamur periyo
du, adeta bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlar sonrasında
meydana geliyor ve zemini sağlam olmayan her yolu dipsiz bir
balçık deryasına çeviriyordu .Termometreyi eksi 50 dereceye
düşüren kış, kar fırtınaları ve soğuğuyla ne zaman bastıracaktı?
247
Prusyalı General Moltke, " Hava koşullarına bağlı olarak
operasyonlar düzenlenemez, özellikle de bu mevsimde" deme
miş miydi? Bu tür sorular, "Führer"in iyi ısıtılan ana kararga
hında görmezden geliniyordu. Yeteri derecede kışlık giysi yö
nündeki ısrarları ise Goebbels, o kendine özgü alayctlığı ile ge
çiştiriyordu: "Kış mı? O zaman biz çoktan Leningrad ve Mos
kova'nın sıcak mekanlarında oturuyor olacağız."
H itler ' in Paladinleri* hiçbir konuda kesin likle uzlaşmaya
gerek duymuyorlardı. "En kötü Alman piyadesi, en iyi Sovyet
piyadesini alt eder. " Zafer sarhoşluğunun bir ifadesi olan bu
cümle her tür sayısal azlığı, Alman birliklerinin her türden ye
tersizliğini bir kalemde silip atıyordu. Hitler'e bu noktada yar
dımcı olacak yeterince gerekçe de vardı. Daha kısa bir süre ön
ce Kiev ' de üstün bir başarı elde edilmemiş miydi? Sovyet ordu
larından yedisi yok edilmemiş miydi? Bu zaferlerin kazanılma
sında Hitler, generallerine karşı tutum takınmış ve sonuçta ba
şarılı olmamış mıydı?
de, Büyük Karl 'm 1 2 kahraman şövalyesine verilen addır, ancak burada
daha çok 'dalkavukları' anlamında kullanılmaktadır (çev.)
248
�...
.ı.. .....,..ı.. 'N<i<4a;.,,ı..ı.. �"'!l><'k
»1- A<M- ' »·�·�,...y.-ı <'I• ::.ı::=,�::"""� ;'" l»;:l)o...��.{. .... :)o.y,...... :ııo.:�·
BEOBACf!TER ...
-.- -··-·-··
- -
-;- .-.-. -:
-
. . · '"
249
Dietrrich Mock, Karargah Askeri
Cepheden gönderilen bir mektuptan
250
sı da inanmışlık ifadesi tezahüratlar ve "Sieg-Heil"* nidalarıyla
sık sık kesintiye uğratılıyordu. Hitler, Alman piyadelerinin ba
şarılarından övgüyle söz ettiğinde ve ayn ı zamanda düşman
hakkında yaptığı atıp tutmaları tam bir alaycılıkla bir biri ardın
ca sıraladığında dakikalarca alkışlanacağından gayet emindi:
"Yıldırım harbi söz konusu olduğunda, Alman askerleri elde et
tikleri başarıların şimşek gibi işler olarak nitelendirilmesini hak
ediyorlar, çünkü tarihte onları bugüne kadar ileri taarruzlarda
hiç kimse alt edemedi. En fazla, o da geri çekilme durumun
dayken, birkaç İngiliz alayı dışında."
Askeri açıdan bakıldığında, Alman birliklerinin elde ettikleri
başarıların etkileyici olduğu kesindi. Ama, o güne dek kimse
Hitler kadar Wehnnacht'ın askeri başarılarıyla böylesine usta
lıkla oynamamış, kimse Alman askerlerini onun kadar kendi
insanlık dışı hedefleri uğruna böylesine egoistçe kullanmamıştı.
6 Ekim 'de 39. Tank Alayı'nın öncü grupları Bryansk'a giri
yordu. Yeni saldırının başlamasından yalnızca dört gün sonray
sa, hedeflenen mesafenin ilk etabına ulaşılmıştı. B aşarı haberle
ri ardı ardına geliyordu. 1 0. Tank Tümeni, düşman bölgesinde
250 kilometrelik bir öncü ilerlemesi gerçekleştirmeyi başarmış
tı. 7 Ekim ' de ise 3 . Tan k Grubu ' nun öncüleri 4. Tank Gru
bu'nun savaş araçları ile birleşiyordu. Her iki tank grubu, Sov
yet birliklerini kıskaca alarak sıkıştırmıştı. B aşarının sırrı bu
kez şurada yatıyordu; Almanlar, düşman hatlarını kimi yerler
den yararak ilk önce düşman kuvvetlerini önemli noktalarından
kuşatmışlar ve ardından düşmanın gerisinde birleşmişlerdi. B u
defa, kuşatma çemberi nihai olarak tamamlanmadan önce son
bir gedik açılması pekala olasıydı: Vyasma ve Bryansk kuşat
maları birbirinden ayn olarak ikiye bölünmüşlerdi. Tam bir tak
tik ustalık sergilenmişti. General Jodl, 8 Ekim'de şu notu düşü
yordu : "K uzeyden M ariupol, doğudan B ryansk ve batıdan
Vyasma olmak üzere üç ayn kuşatma gerçekleştirdiğimiz taktir
de, artık bu savaşı kesin ve abartısız olarak kazandık demektir."
25 1
Smolensk saldırısı sonrasında
demir haçla ödüllendirilen
askerler (solda üstte).
Bir Rus savaş esiri yolu tarif
ediyor (sağda üstte).
Taarruz sırasında nehirden
geçiş (solda altta).
Bir sahra hastanesinde ağır yaralı
bir Kızı/ordu askeri (sağda altta).
252
Temkinli gözlemciler bile sayısal veriler karşısında etkilen
meden edemiyorlardı: Vyasma kuşatmasında, Sovyet başkentini
savunma görevi yüklenen 6 ordu bünyesindeki 50 tümen çem
bere alınmıştı.
Vyasma ve Bryansk'a çifte saldırı başlamıştı. B unların Al
manların İkinci Dünya Savaşı'ndaki son başarılı kuşatma ope
rasyonları olması bekleniyordu. Wehrınacht 'ın, Alman ordusu
nun yüksek komuta kademesi OKH ' nin isteği doğrultusunda eş
zamanlı olarak yerine getirmesi gereken iki görev vardı: Kuşa
tılan askeri birlikleri yok etmek ve buna paralel olarak Mosko
va'ya saldırmak.
1 3 ve 1 4 Ekim ' de, Kızılordu' nun karşılaştığı bu yeni fela
kette son noktaya geliniyordu. Vyasma ve B ryansk'ta kıskaca
alınan birlikler teslim olmuşlardı. Bölge savaş araçlarıyla dolup
taşmıştı. Sovyet esirler, ucu bucağı görünmeyen uzun konvoy
lar halinde batı yönünde bir meçhule doğru yol alıyorlard ı .
Wehrınacht raporunda, yaklaşık olarak 663 b i n kişinin esir alın
dığı ve bin 242 adet tank ile 5 bin 4 1 2 adet topun ele geçirildiği
belirtili yordu.
Aralıksız olarak birbirini izleyen başarı haberlerinin etkisiy
le adeta küstahça bir rahatlık git gide yayılıyor, neredeyse tam
bir alışılmışlık havası esiyordu. Nasyonal sosyalist basın ise Al
man zaferlerinin gerektiği gibi kutlanması için çaba sarf ediyor
du. Bu son gelişmeyi; "Sovyet ordularının sonu acı oldu" ifade
siyle duyuran "Völkischer Beobachter" gazetesi, "B olşevikliğin
askeri olarak sonunun geldiğini" bildiriyordu. Propaganda ça
lışmalarında, doğudaki savaşın kazanıldığı vurgulanıyordu. Re
ich' ın basından sorumlu şefinin 1 3 Ekim günü için belirlediği
' günün parolas ı ' da bu doğrultudaydı: "Bu savaş askeri olarak
bitmiştir. B undan sonra yapılması gereken işler, gerek içte ve
gerekse dışta, dana ziyade siyasal bir karakter taşımaktadır."
Reich ' ın basından sorumlu şefi Otta Dietrich, dünya basını
na SSCB 'nin vurulduğunu ve Rusya seferinin zaferle sonuçlan
dığını açıklamaya kadar götürüyordu işi. Almanlar bir büyük
muharebeyi daha üstün başarıyla bitirmiş ve yine bu başarıyı da
savaşın kesin sonucu olarak kutluyorlardı. Acaba ya}'ılma za
mansız mı olmuştu? Ama ne de olsa, Kiev fiyaskosu da dahil
253
Alois Kellner, Piyade
254
Meçhule giden yolun başı: Esir kamplarına götürülmeyi bekleyiş.
"Ne yapmalıyız?"
255
Natalya Shirova, Fabrika İşçisi
256
Sch/eswig bölgesindeki bir maden ocağının avlusunda Sovyet savaş
esirleri (üstte).
yYasına ve Bl)•ansk'taki kuşatma savaşlarının sonrasında esir konvoy
!arımn ucu bucağı görünmüyordu (�o/da).
Esir alınmış Kızı/ordu kadınları (sağda).
257
yere taşınamayan evraklar yakılıyor, Krem
lin ' deki sanat yapıtları ise Urallar 'ın ardına
götürülüyordu. Askerler son olarak Lenin'in
naaşını da Kremlin duvarının yanındaki mozo
leden alıp güvenli bir yere götürdüklerinde, ar
tık bir çoğu için duracak zaman değildi. Panik
giderek yayılıyor, onbinlerce kişi işyerlerini
terk ederek düşman tehdidi altındaki kentten
kaçmaya çalışıyorlardı. Kamusal toplu taşıma
araçları, bu yoğunluğu kaldıracak güçte olma
dıkları için faaliyetlerini durdurmuşlardı. Ka
raborsacılık, durumu daha da kötüleştiriyordu.
B ankalar ve gıda maddeleri satan dükkanlar
kapılarına kilidi asmak zorunda kalıyorlardı.
Yağma, artık sıradan güncel bir olay haline Zorunlu işçi .
gelmişti. Askerler firar etmeye başlamışlardı. olarakfişlendı .
Fısıltı gazetesi ise yayınlarına devam ediyordu: Güya bir hü
kümet darbesi olmuştu ve bunun üzerine Molotov intihara kal
kışmıştı. Stalin tutuklanmış, ordu yönetime el koymuştu. Mos
kova'nm tamamında kargaşa hüküm sürüyordu.
Stalin başkentte kontrolü yeniden sağlamaya çabalıyordu.
Devlet Savunma Komitesi, 1 9 Ekim 'deki oturumunda kentin
terk edilmeyip savunulması yönünde karar alıyordu. Ertesi gün
asılan afişlerde, Stalin 'in 'olağanüstü hal' ilan ettiği bildiriliyor
du. Pravda'nın manşet haberi şu başlığı taşıyordu: "Gaflet ruhu
aşılacak".
O günden itibaren artık savaş hukuku geçerliydi. Düzen, çok
ağır cezaların caydırıcılığı altında yeniden sağlandı. İ syancılar,
karaborsacılar ve fırariler hemen olay yerinde kurşuna dizilebi
liyordu. Kent bir kale olarak ilan edildi, Moskova artık bir cep
he kentiydi.
Bryansk ve Vyasma'da yaşanan felaket kendini göstermeye
başladığı sıralarda, 6 Ekim günü önemli bir karar alınmıştı. Sta
lin, Mareşal Golovanov 'u Kremlin 'deki bürosuna çağırmış ve
bu kritik durumla ilgili olarak ona şunları söylemişti: "Çok zor
bir durumla karşı karşıyayız. Almanlar savunma mevzilerimizi
aştılar. Ne yapmalıyız, ne yapmalıyız?"
258
1 5 yaşındaki Katya Susanina, 1 94 1 sonbaharında zorunlu çalışmaya tabi
tutuldu. Kızılordu, 1944'de bir Beyaz Rus kenti olan Liosno'yu geri aldı
ğında, askerler tuğladan örülme bir ocağın içine gizlenmiş olan aşağıdaki
mektubu buldular:
Sevgili Babacığım!
Bu mektubu sana Almanların zorunlu çalışma yerinden yazıyorum. Eğer
sen bu mektubu okursan ben o zaman hayatta olmayacağım. Senden bir ri
cam var: Bu zalim A lmanları cezalandır. Bu, ölmekte olan kızının sana son
vasiyetidir.
Birkaç kelime de annem üzerine yazayım. Eğer geri dönersen onu arama.
Faşistler onu vurdular. Gelip seni sorduklarında, subayın biri yüzüne kırba
cı inqirdi. Annem buna dayanamadı ve gururla, "Vurarak beni kokutamazsı
nız. inanıyorum ki, kocam gelecek ve siz pis işgalcileri buradan söküp ata
cak" dedi. Subay, annemin ağıma kurşun sıktı . . .
Baba, ben bugün 15 yaşıma bastım. Ş u a n beni görecek olsaydın, kızını
tanıyamazdın. Çok zayıfladım, gözlerim çukurlaştı. Saçlarımı kökünden kes
tiler, ellerim ve kollarımın canı çekildi, sanki birer kütük gibiler. Göğsüme
vur:dukları için de, öksürdiiğümde ağzımdan kan geliyor.
iki yıl önce 13. doğum günümü hatırlıyor musun baba? O doğum günüm
ne kadar harikaydı! O zaman bana şöyle demiştin : "Kızım, büyü ve neşe
kaynağımız ol!" Gramofon çalıyordu ve kız arkadaşlarım doğum günümde
beni kutluyorlardı, en sevdiğimiz şarkıyı söylüyorduk. . .
Oysa şimdi, aynaya baktığımda; yırtılmış elbisem bir paçavrayı andırı
yor, boynumda suçlulara asılan cinsten bir numara, tıpkı bir ceset gibi ipin
ceyim ve gözlerimde tuzlu gözyaşları. 15 yaşıma girmişim de ne olmuş san
ki? Kimin umurundayım? Burada aynı durumda bir sürü insan var. Açlar ve
kurt köpeklerinden korkuyorlar. Her gün birileri götürülüp öldürülüyoı:
Evet baba, ben de bir Alman baronunun kölesiyim. Scharlen adlı bir Al
man' ın yanında çamaşırcı olarak çalışıyorum. Çamaşırları yıkayıp yerleri
siliyorum. Çok çalışıyorum ve günde iki kez Rosa ve Klara ile birlikte -bun
lar adamın domuzları- aynı yemlikten yemek yiyorum. Baron böyle emretti.
Klara' dan korkuyorum. Bu çok iri ve açgözlü bir domuz. Bir keresinde, yem
lik(en bir patates almaya çalışırken neredeyse ısırıp parmağımı koparacaktı.
iki kez kaçmaya çalıştım, ama kahya beni buldu. Daha sonra bizzat baro
nıın kendisi elbisemi yırttı ve beni tekmeledi. Bayılmışım. Sonra üzerime su
sıktılar ve bodruma attılar beni.
Beyler A lmanya'ya gidiyor. Beni de yanla
rında götürecek/ermiş. Ama ben, vatan topra
ğında ölmenin en iyisi olacağına karar ver
dim. Yalnızca ölüm beni bu korkunç dayaklar
dan kurtarabilir.
Bana yaşama olanağı tanımayan bu kahro
lası zalim Almanların elinde daha fazla köle
olarak kalmak istemiyorum! . .
Baba, benim v e annemin öcünü al. Hoşça
kal baba, ben ölüyorum.
Kızın Katya Susaııina . . .
Maria Mironova, Oyuncu
260
F. W. Christians
26 1
Hans Johann Stolle, İstihkamcı
8 Kasım 1941 ' de şehit düştü
262
Tula hattına geri çekilmişlerdi. Jukov, coğrafık koşullan kullan
mayı düşünerek bu hamleyi yapmıştı. Lama, Moskva, Koltşa ve
Luşa gibi küçük nehirler Moshaisk hattı çevresinde koruyucu
bir engel oluşturuyorlardı. Jukov, stratejik öneme sahip noktala
ra o ana kadarki hatalardan ders çıkarmış olan deneyimli cephe
subaylannı atamıştı. Aynı zamanda, emir komuta zinciri de da
ha somut bir hale getirilmişti. B unun yanısıra, Jukov da Stalin'e
sürekli olarak doğudaki ihtiyaç fazlası kuvvetlerin buraya kay
dırılması yönünde baskı yapıyordu. Çünkü, Almanlar her geçen
gün daha da ilerliyorlardı. 1 3 Ekim 'de Kaluga düşmüş, bir gün
sonraysa Wehrmacht Kalinin' i fethetmişti. Cephe, artık Mosko
va'nın yalnızca 1 30 kilometre uzağındaydı. Tek tük de olsa, Al
man zuhlı araçlan savunma hatlarını delmeyi ve Moskova'nın
banliyölerine girmeyi başarmışlardı. Moskova yakınlarındaki
Chimki istasyonunda yer alan yanmış bir Alman tankı, savaşın
bitimine kadar, Orta Ordular Grubu 'nun ne kadar ilerleme kay
dettiğini hatırlatan bir sembol olmuştu. Aynca, birliklerinin ço
ğu o sıralarda halen Bryansk ve Vyasma kuşatmasında çarpış
makta olan Alman kuvvetleri, Moskova önlerinde son noktayı
koyacak bir yarma harekatını gerçekleştirebilecek güçte değil
lerdi.
Savunma halindeki Ruslar, bu süreyi Moskova çevresindeki
mevzilerini güçlendirmek için kullanıyorlardı. İlk olarak, işçi
milis grupları oluşturulmuş ve büyük bir hızla eğitilmiŞlerdi.
Direniş Komitesi, sadece dört gün içerisinde toplam 1 00 bin
adamı silah altına almayı başarmıştı. Silahlanmanın son hızıyla
devam edebilmesi için, milisler askeri görevlerinin yanısıra yü
rüyen bantların başında da çalışıyorlardı. Moskova'daki fabri
kalar, 1 94 1 yılının yalnızca son iki ayında bütün Sovyet fabri
kalarında 1 940 yılı boyunca üretilenden daha fazla sayıda ma
kineli tüfek üretmişlerdi.
Eldeki bütün askerlere cephede gereksinim duyulduğu için,
öncelikle kadınlar Moskova çevresinde bir savunma kalesi ör
mek amacıyla kazma küreğin sapına yapışmışlardı. H itler 'in
tank ve askerlerini durdurmak üzere 360 kilometre boyunca
tank çukuru açılmış, 1 00 kilometrelik tümsek engeli, 30 kilo-
263
Vassili Prosorov, Üniversite Ö,�rencisi
265
y a ' dan getirilmiş taze kuvvetler,
büyük çapta ilk kez B orodino 'da
kullanılmış olan o çok korkulan T-
34 tipi tanklar ve de bütünüyle kent
çevresindeki y e n i dar s a v u n m a
çemberine odaklanmış milisler çıkı
yordu. Jukov da, kuşku i çindeki
Stalin 'e her halükarda şu güvenceyi
veriyordu: "Bizim Moskova'yı eli
mizde tutup tutamayacağımız gibi
bir soru artık anlamını yitirmiştir."
266
flYCTb aAOJıtı'fOM�CT !At
Deutsche no.ı ao�rnr MYJKECTDtlo!Hı.ı� O�f.J
ttlıU!M� SE.MO<MX !1PfMO B l
::.<
Solda ten!
::::: cıe
��
Oetu:l::�::�:l!":: hl C{!IH��hi�od 1s: wJ:h..
·��$ f.:.r�ef<:$ ;-ı;.· :;a�H rmn,��·�v,ırnl:ı'n.
267
göklere çıkarıldığı cep romanları elden ele dolaşıyordu. Lothar
Olias da bu yönde iyimserlik içeren şarkılar söylüyordu: "Bu
büyük savaş bir gün biter." B u büyük savaşın büyük bir zaferle
sonuçlanacağı yönünde Alman propaganda mekanizması hiçbir
kuşkuya fırsat tanımaksızın çalışıyordu.
Sovyetler de psikoloj ik savaş yönetiminde etkili araçlara sa
hipti. Kızılordu Hava Kuvvetleri'ne bağlı uçaklardan atılan bil
dirilerde, Alman askerlerine, "Ellerinizi Moskova'dan çekin"
uyarısında bulunuluyor ve şöyle deniliyordu: "Moskova, bugü
ne dek hiçbir zaman hiç kimse tarafından fethedilebilmiş değil
dir. Sevgili Moskova'sını korumak için başını kaldıran Sovyet
halkının gücünü ve azmini kıracak ne bir tank, ne de bir top
vardır."
Bu bildiriler, kararlılıkla yü
rütülecek bir savunma savaşına
işaret ediyordu. Doğu seferinde
baştan beri görev alan ve Kızıl
ordu 'nun son derece sert direni
şini yaşamış olan askerler, bun
ların içi boş birer tehdit olmadı
ğını şu tür sözlerle ifade ediyor
lardı: "Moskova Paris değil. Bu
kent, son karış toprağına kadar
savunulacaktır."
Moskovalılar kararlılık mi
tinglerinin en önemlilerinden bi
rine Ekim Devrimi 'nin 24. yıl
dönümünde tanık olmuşlardı .
Stalin, kaybedilen muharebelere
karş ın 7 Ekim ' de Kızıl Mey
dan 'daki geleneksel geçit töre
ninin iptaline yanaşmamıştı.
Cilalı bir propaganda
Moskova 'nın hava savunma malzemesi: Stalin, dünya
birlikleri güçlendirilmek zorun kamuoyunun gözleri önünde
daydı . Ö neml i askeri l iderler Ekim Devrimi' nin yıldönümü
cepheye gittiklerinden, törenin nedeniyle askeri birliklerin
açılı şını Budiyeni yapmıştı. Ge- yaptı,�ı geçit törenini denetliyor.
_
268
Stalin, 7 Kasım 1 941 ' de lenin ' in mozolesinden seslenerek, Sovyet
halkını direnmeye çağırıyor.
269
Tank sürücüsü İvan Kolozov' un 25 Ekim 1 941 ' de
nişanlısına yazdığı mektup:
Sevgili Varya'm!
Hayır, artık birbirimizi bir daha göremeyeceğiz.
Dün bir faşist ordu kolu ile savaşıyorduk. Tank isabet aldı ve içerisinde
patlama meydana geldi. Vasili öldü. Ben ağır yaralıyım.
Vasili Orlov' u kayın ormanında defnettim. Ormanda hava oldukça aydın
lıktı . Vasili, bana tek bir söz bile söylemeden öldü. Güzel Soya'sına ve b.Jr
köpük gibi zarif sarı Maşenkası ' na iletilecek tek bir söz söylemeden. Uç
tank sürücüsünden bir ben kaldım. Karanlıkta ormanın içine sürdüm tankı.
Bütün gece kendimi yedim bitirdim ve çok kan kaybettim. Göğsüme sapla
nan ağrı şimdi geçti ve kendimi çok rahatlamış hissediyorum.
Ne yazık ki, hepsini halledemedik. Ama, gücümüzün yettiğince elimizden
geleni yaptık. Bizim arkadaşlar düşmanı süpürttü. Artık bizim topraklarımı
za ve ormanlarımıza giremezler! Sen olmasaydın Vmya, yaşamak için asla
böyle direnemezdim. Bana her zaman yardımcı oldun; Halçin-Gol' da ve bu
rada. Doğruymuş; seven kişi insan,lara karşı her zaman iyi yürekli olurmuş.
Sana çok teşekkür ederim aşkım! insanoğlu yaşlanır ama, gökyüzü sonsuza
dek gençtir, tıpkı senin o karşılarında yeterince büyülenmeye vakit bulama
dığım gözlerin gibi. Onlar asla yaşlanmayacak, onlar asla solmayacak. Za
man akacak, insanların yaraları sarılacak, yeni kentler kurulacak, yeni
bahçeler yapılacak. Yeni bir yaşam başlayacak, yeni şarkılar söylenecek.
Ama bizim, yani tank sürücülerinin üzerine söylenen şarkıyı asla unutma.
Güzel çocukların olacak, daha seveceksin. Ve ben, bu yaşamdan senin
sevginle çı,yrıldığım için mutluyum.
Senin lvan Kolozov' un.
270
A lman askeri birlikleri, aralıksız süren yağmurların başlamasının
ardından cephenin tamamında çamura saplanmışlardı.
27 1
Asker, koşum hayvanı
ya da zırhlı araç
fark etmiyor, her şey
çamura batıyordu.
272
Askeri kuvvetlerin birleşerek "çamur talihsizliği"nden kurtulmaya
çalışmaktan başka çareleri yoktu.
273
" Ah buzlanma bir başlasa ... "
274
Ludwig Freiherr von Heyi, Keşif Kolu Komutanı
275
şekilde devam etmesi mümkün değildi. Şu söz o günlerde orta
ya çıkmıştı: "General Çamur Stalin Baba'ya yardım ediyor. "
Bu durum, feci sonuçlara yol açmıştı: Alman tümenleri, ha
va koşullarının kendilerini esir aldığı yerde durup mevzi almak
ve bu kez onlar Sovyet saldırı !arına karşı kendilerini savunmak
zorund8 kalıyorlardı. Artık ölümcül bir mevzi savaşı başlıyor
du.
Alman tankları ve diğer paletli araçlarının hareket edemeye
cek biçimde çamura saplanıp kaldıkları sırada, Kızılordu, geniş
paletleriyle çamurlu zeminde de i lerleyebilen modern T-34
tankların ı cepheye sürüyordu. Prokovskoye ve Skirminovo
köyleri arasında sıkışıp kalan 1 0. Tank Tümeni 'nde olduğu gi
bi, pek çok Almarı birliğinde verilen kayıp sayısı oldukça yük
sekti. Tümgeneral Fischer kendisine en son muharebe gücünü
bildirdiğinde, birliğe komuta eden general dehşete düşüyordu:
"Amarı Tarının, bu yalnızca takviyeli bir keşif koluna denk bir
güç."
Tula yakınlarında savaşan 3 . Tank Tümeni 'nin bünyesinde
ekim sonlarında savaşabilecek yalnızca 40 tank kalmıştı ve bu
sayı ilk baştaki ana mevcudun dörtte biri bile değildi. Almanlar,
pek çok kayba mal olan bir eli kolu bağlanmışlık durumu yaşı
yorlardı. Askerlerin çoğunun bir tek dileği vardı: "Ah bir buz
lanma başlasa! " Buzlanma başlasa, yolların zemini yeniden
sertleşecek ve hareketi yeniden olarıaklı kılacaktı. Ondan sonra
artık son darbe indirilir ve Moskova tamamen düşerdi.
O zamana kadar Almanların beklemekten başka çareleri
yoktu. Ne zaman geleceği önceden tahmin edilemeyen bu iklim
olayı üç hafta sürerdi. Karşı tarafın iyi kullanabileceği üç hafta.
Kızılordu bu süre içerisinde Moskova çevresinde savunma
mevzileri inşa etmekteydi. Daha da önemlisi; Moskova'nın ar
kasında uzarıarı bölgede demiryolu bağlantıları çamur mevsimi
olmasına karşın aksaksız iş gördüklerinden, Orta Asya ve Sibir
ya' dan Moskova önlerindeki batı cephesine daha güçlü ve taze
kuvvetler sevk edebilecek kadar zaman da kazanmıştı. Sovyet
ler 'in 1 942 Şubat' ına kadar savaşa sürdüğü yeni birlik sayısı
1 1 7 idi. Oysa Almarılar buna karşılık yalnızca 9 yeni tümen
o 1 uşturabilmişlerdi.
276
Solda üstte: Tabelaya göre, hala ta
arruz hali söz konusu.
Solda ortada: Alman askerleri espri
güçlerini halli yitirmemişlerdi. Yön
tabelalarına "deniz manzarasına gi
der", "helaya gider, kokuyu takip et"
türünden kelime oyunları da içeren
esprili sözler yazıyorlardı.
Solda altta: "Uzaklarda evlenme tö
reni". Yurttan binlerce kilometre öte
de evlilikler gerçekleştiriliyordu.
Üstte: Tıraş olmaya genellikle çok
az zaman kalıyordu.
A ltta : Bir A lman sığınağında yeni
bir taarruz emrini beklerken dinle
nen askerler.
277
Alman piyadesi taarruzda.
278
" Bekleme zamanı sona erdi"
279
Kış savaşı koşullarında ilerlemek çok fazla çaba gerektiren bir işti.
280
Erich Mende
28 1
Ernst Jauernick, Piyade
mişti. Bir sonraki hedef kent Klin ise Kızıl Meydan'dan yal
nızca 80 kilometre uzaklıktaydı. Almanlar, planlandığı gibi
cephenin ortasında iki koldan kademesi iyi olan savunma siste
mine saldırıyorlardı. Sovyet mevzilerindeki engeller ve tank
çukurları aşılmıştı.
General Jukov, 27 Kasım günü büyük bir haritanın başın
da, yardımcısı Konyev ile gelinen son durumu konuşuyordu.
İ şte tam bu sırada, cephenin kuzey bölümünden bir felaket ha
beri geliyordu önlerine: "Düşmanın 3. Tank Ordusu 'na bağlı
kuvvetler, Yahroma 'da Moskva-Volga kanalını aşarak köprü
ayağı inşa ettiler. Yarma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmak
tayız."
Jukov, bu kanalın Moskova'ya giden yolda son engel oldu
ğunu biliyordu. Eğer düşman bir köprü ayağı inşa ederse bu
Moskova'nın ölüm fermanı olurdu.
İ ki Sovyet alayı, Manstein 'ın saldırıya geçen kuvvetlerine
282
Sovyet T-34 tankları son hızla cepheye gidiyorlar.
283
Kızı/ordu askerleri tahkim edilmiş bir mevzii yeniden ele geçiriyorlar.
284
Sovyet öncüleri pusuya yatmış bekliyorlar (üstte).
Durum tersine dönüyor. Bu kez Alman askerleri mevzilerini terk edip
teslim oluyorlar (altta).
285
nanımlan bu hava koşullarına göre ayarlanmamıştı. Kürklü pal
to yerine kısa kumaş paltolar, deri eldiven yerine incecik eldi-.
venler ve tüylü başlık yerine basit şapkalar giyiyorlardı. En
korkuncu da ayakkabılardı: Ayağa tam oturan ve yaz aylarında
iyi iş gören çivili konçlu çizmeler. Ancak kışın bu metal çiviler
soğuk için ideal birer iletken görevi yapıyorlardı; çok dar ol
duklarından içlerine pamuk, kağıt ya da keçe koymak da müm
kün değildi. Kızılordu askerlerinin giydikleri keçeden çizmeler,
Wehrmacht' ın elinde yoktu. Kısacası, Alman Ordusu hiçbir bi
çimde bir kış savaşına hazır değildi. Mevsim koşullarına uygun
giysilerin ikmali çok geç yapılmıştı ve ancak personelin yüzde
otuzuna yetecek kadardı. Örneğin, 24. Tank Kolordusu bünye
sindeki her bölük ya da bataryaya yalnızca 6 adet kürklü palto
düşüyordu. Bu da, her beş topçuya bir kürklü palto düşeceği
anlamına geliyordu.
Donanların sayısı giderek artıyordu. Neredeyse her iki as
kerden biri, elleri ya da ayaklarındaki donma nedeniyle hiçbir
yardımda bulunamayan revirlere başvuruyordu. Kışlık ayakka
bı gibi, donma nedeniyle oluşan yaralara karşı i laç da yetersiz
di. Nazi yönetimi, kendini üstün görmenin cezasını şimdi çeki
yordu. Hitler, Doğu Ordusu'na zamanında kışlık giysi gönderil
mesini önemsiz olarak nitelendirmişti. Dalkavukları ise "Füh
rerlerinden" de cahildiler. Goebbels, kış yardımı isteyen gene
rallere, kaygılarının tamamen yersiz olduğunu, çünkü birlikleri
nin kışı sıcak mekanlarda geçireceklerini söylemişti.
Oysa askerler şimdi açık arazide korunmasız olarak kar fırtı
naları ve soğuğun önüne atılmaktaydılar. Donmakta olan asker
ler için tek umut ışığı, fethettikleri yerleşim birimlerinde zaruri
ihtiyaç ların ı karşılayabilecekleriydi. Ama, Stalin ' i n 1 7 Ka
sım 'da verdiği sonuçları çok ağır olan bir emri vardı: "Asıl çar
pışma hattından 40 ile 60 kilometre uzaktaki Alman birlikleri
nin bulunduğu bütün yerleşim birimleri tamamen tahrip edilsin
ve yakılsın. Belirtilen uzaklıktaki bu yerleşim birimlerinin tah
rip edilmesi için hava kuvvetleri seferber edilecek, topçu birlik
leri ve bombardıman araçları büyük çapta kullanılacak ve keşif
görevi ise kayaklı birlikler ve partizanlara verilecektir. "
Bu, "yanan topraklar" politikasının bir devamıydı. İ şgalciler,
286
General İvan Pafilov
Sevgili MuroçkaF
Sevincimi seninle paylaşmak istiyorum.
Mura , sen_d� radyodan defa larca duymuşsundur,
gazeteler askerlerimin ve subaylarımın kahramanlıklarını
yazıyor. Başkentimizi ,,u ı,ı.wıuyor olmak ne büyük onur, ona
layık olacağız. Muro.J.;a, nasıl askerlere ve subaylara sahibim bilemezsin.
Onlar gerçek birer ) ıırtsever ve düşmanı başkentimize sokmamak ve bu
yaratıkları tümüyle yok etmek gayesiyle aslanlar gibi çarpışıyorlar. Kahrol
sun faşizm!
Sevgili Mura, bana yazma konusunda oldukça cimrisin. Son zamanlarda
senden yalnızca bir tek mektup aldım. Sı.k sık yaz, biliyorsun evden mektup
almak insana çok iyi .geliyor. Yaz. Seni ve çocukları; Shenya, Viva, Galoçka
ve qenim sevgili Ma�oçka' mı öpüyorum. Herkese selamla1: ..
Opücükler, senin !. Panfi/ov' un.
287
Partizanlaı� savaşı büyük bir öfke ve acımasızlıkla sürdürüyorlardı :
Bir partizan saldırısı sonucu tahrip edilmiş bir yük treni.
288
18 yaşındaki Moskovalı öğrenci
Soya Kosmodemyaskaya (sağda)
Ekim 1 94J 'de "Komsomol"
tarafından Partizanlara katılmak
üzere gönderilmişti. Bir at ahırını
yakmak isterken Alman askerleri
tarafından yakalanmış ve
işkenceye maruz kalmıştı. Buna
rağmen hiçbir bilgi vermemişti.
29 Kasım 1 941 ' de asılarak idam
edildi. Ocak 1 942 'de "Pravda"da
yayımlanan bir yazı, Soya'yı
vatan savunmasının bir sembolü
haline getirmişti. Daha sonraları,
"Sovyet kahramanı " olarak tarihe
geçiyordu.
289 •
üzerine koymak suretiyle sorunlarını çözmeye çalışıyorlardı.
En önemlisi ayaklan sıcak tutmak ve eğer hayatta kalmak iste
niyorsa silahların tutukluk yapmasını önlemekti. Çünkü Sovyet
kuvvetleri artık genellikle şimşek gibi aniden saldırıyorlardı.
Çamur periyodu başladığında, bazıları buzlanmanın yolları
yeniden araçların ilerlemesine uygun bir duruma getireceğini
umut etmişti. Soğuğun böylesi korkunç sonuçlar doğuracağını
kimse aklına bile getirmemişti. Ancak bütün bu zorluklara kar
şın, Almanlar yavaş adımlarla ama durmaksızın her geçen gün
Moskova'ya biraz daha yaklaşıyorlardı. Kent çevresinde oluş
turulan yarım çember giderek biraz daha daralıyordu. 1 28. Top
çu Birliği komutamnın emir subayı Teğmen Weber, 2 Arahk'ta
evine şunları yazıyordu: "Başkentin topların atış menziline gir
mesine yalnızca 12 kilometre kaldı."
Hitler ' in birlikleri başkente en fazla Chimki yakınlarında
yaklaşmışlardı. Alman öncü komandoları Moskova banliyöle
rinden sadece 8 kilometre uzaklıktaydılar. Kremlin'e ise yalnız
ca 1 6 kilometre kalmıştı.
290
ele geçinnişti ve Sovyet topçusu da iyi kamufle edilmiş ve sağ
lam inşa edilmiş mevzilerden ateş üstünlüğüne sahipti.
Alman avcıları, buna rağmen Sovyet mevzilerini devre dışı
bırakıyorlardı. Ö lümcül bombardıman 8 gün sürmüştü ve ardın
dan Sovyet kuvvetleri geri çekilmişlerdi. Sivastopol'a uzanan
yol açılmıştı.
Derken , Odessa da Almanların eline geçiyordu. Kızılor
du ' nun bir felaketin eşiğine yuvarlanması son anda engelleni
yordu: Karadeniz Filosu, Sovyet ordularından birini kuşatılan
Odessa'dan son anda çıkarmayı başarmıştı. Almanlar, ikinci bir
Dünkirchen olayı yaşıyorlardı. Zamanında İngiliz birlikleri bu
kanal üzerinden kurtarıJmışlardı, şimdi de Sovyet birlikleri elle
rinden kurtuluyordu.
Yarımadanın haki mini belirleyecek son çarpışmanın Kı
nm'ın güney yakasında gerçekleşmesi öngörülüyordu. Sivasto
pol'un alınması için yürütülen savaş, bir sonraki yıla kadar sü
recekti. Alman ve Sovyet tarafının her ikisi de, Sovyetlerin
dünyanın en güçlü deniz kalesi haline getirdiği bu köprü ayağı
nın stratejik öneminin farkındaydı.
Ancak Almanların askeri gücü, Alman cephesinin arkasında
kalan bu kenti almak için yeterli değildi. Alman birlikleri, sava
şarak kentin kuzeyindeki hisarlara kadar gelmişlerdi. Ama o
noktada Stalin Tabyası 'nda durmak zorunda kalıyorlardı. B u
işin sonunu getirecek olan son hamleyi yapamıyorlardı.
Güney Ordular Grubu 'nun ikinci bölümüyse güneydoğudan
saldırmıştı. Hedef, Don kıyısındaki Rostov 'du. l . Tank Birli
ği'nin görevi, üretim kapasitesinin Alman ekonomisi yararına
kullanılabilmesi için Donets Havzası 'ndaki endüstri bölgesini
ele geçirmekti. Eğer Kiev'de elde edilen zafer ve bu arada yiti
rilen zaman Orta Ordular Grubu için bir anlam ifade ediyorduy
sa, bu taarruz hemen başlamalıydı. Hitler, Kızılordu 'ya karşı
zaferin asıl Sovyetler Birliği endüstrisinin kalbi olan bu bölge
nin alınmasından şonra kazanılmış olacağına inanıyordu. Ona
göre, bu uğurda ağır kayıplar verilmesi de göze alınmak zorun
daydı. Çamur, taarruz dalgasını sekteye uğrattığında, Alman
birlikleri güneydeki önemli ulaşım bağlantılarının olduğu yer
lerde bulunuyorlardı: 1 . Tank Ordusu Mi us, 1 7 . Ordu ise Do-
29 1
A natoliy Çernyayev, Mihail Gorbaçov' un Danışmanı
O Dönemde Bir Piyade Birliğinde Takım Komutanı
292
Savaşın yüzleri.
Bir molada dinlenmeye çalışan gergin ve bitkin Alman askerleri.
293
Genç bir partizan .
294
Saı•aşta Çocuklar.
Bombardıman yaşamak,
evsiz ve öksüz kalmak
pek çok Rus çocuğunun
yazgısıydı.
295
Sefillik içindeki mülteciler: Milyonlarca insan doğuya kaçıyordu.
296
sadakate kurban etmemiş kimi generallerde giderek artan bir
huzursuzluğa yol açıyordu. Hitler'in onlara dikte ettirdiği ve
uzunca bir süre itirazsız kabul ettikleri stratejinin zayıf noktala
rının farkına, giderek daha fazla sayıda ordu komutanı varıyor
du. Ancak, acaba geriye dönüş mümkün müydü? Bu soruya ilk
yanıtı güneydeki operasyonlar verecekti.
"General Çamur"un yol açtığı zorunlu ara, Sovyet tarafınca
en iyi şekilde kullanılmıştı. Kleist'ın tankları Don kıyılarındaki
hedefleri olan Rostov ' u 2 1 Kasım 1 94 1 'de alıyorlardı, ama
Kafkasya'ya açılan bu kapıdan İngilizlerin Stali n ' in orduları
için yaptıkları ikmal yardımları da akıyor ve dolayısıyla bu ka
pının Almanlar Lçin daha fazla açık kalması mümkün görünmü
yordu. Don Nehri üzerindeki köprüler havaya uçuruluyordu.
Buna ek olarak, Sovyet direnişçileri tarafından her yanına ma
yın döşenmiş olan Rostov·kenti de, "Hitler' in değişmez fedaile
ri" olan SS tümeni için teh l ikeli bir mıntıkaya dönüşmüştü.
SS 'ler kente, evlerden yürütülen son direnişi de kırmak üzere
girmişlerdi. Cephenin bu bölümünde komutayı elinde bulundu
ran Sovyet komutanı Timoşerıko, Rostov 'un stratejik öneminin
farkındaydı. Bu yüzden, Almanları geri püskürtmek için var gü
cüyle harekete geçmişti. Ü ç Sovyet ordusu, güneybatı cephe
sinde karşı taarruza geçiyordu. Alman birlikleri kuşatılma tehli
kesiyle karşı karşıya kalıyorlardı ve 1 . Tank Ordusu tamamen
yok olma tehdidi altındaydı. Ellerindeki kuvvetler 1 1 5 kilometre
uzunluğundaki bu cephede yoğunlaşan Sovyet saldırılarını dur
durmak için yeterli güce sahip olmadığından, Feldmareşal von
Rundstedt bu durumda en doğrusunu yaparak geri çekilme emri
ni veriyordu. Aynı gün, Hitler büyük bir kızgınlıkla şu telgrafı
çekiyordu: "Bulunduğunuz yerde kalın. Geri çekilmek yok."
Ertesi günse, "Führer" ordu komutanlarını yanına çağırıyor
du. Hitler 'in geri çekilme emri veren general lere suçlamalar
yönelttiği bu görüşme, Brauchitsch için hiç de hoş bir gelişme
olmamıştı, durum hayra alamet değildi.
Bu özel görüşmenin sonuçları üzerine Genelkurmay Başka
nı Halder güncesine şu notu düşüyordu: "Geri çekilmeme emri,
ne yazık ki, ordunun başkomutanı tarafından Führer 'in isteği
doğrultusunda verildi."
297
Erich Mende
298
Alman tankları ı·e piyadeleri ilerliyor: Moskom'yı illa ki almak için
son çabalar.
299
Sonun B aşlangıcı
300
Dimitri Volkogonov
301
Makineli tüfek birliği siper almış bekliyor; Saldıran taraf savunmacı
durumuna düşüyor (üstte).
Şehit düşmüş Kızı/ordu askerlerinin yanmdan geçip giden bir Alman
bölüğü (altta).
302
Krasnaya Polyana, 3 Aralık 1 94 1 . İleri kaydırılmış bir �arakolun
makaslı dürbününden Moskova önlerindeki daçalar görü,nüyor.
303
Feldmareşal Fedor von Bock'un savaş güncesinden
304
kını seviyesine gerilemişti, alaylarsa ancak bir bölüğe denk dü
şecek güçteydi. Alman askeri birlikleri haftalardır aralıksız sa
vaşmışlardı, elde takviye için yedek kuvvet de kalmamıştı. Sa
vaşacak güce sahip askerlerin sayısındaki bu azalma yalnızca
çarpışmalarla bağlantılı değildi. Donarak ölme sonucu ortaya
çıkan kayıpların sayısı daha fazlaydı: 1 1 0 bin asker, soğuğun
kurbanı olarak ölmüşlerdi.
"Bataryamda ayak parmaklan ve topukları donmamış kimse
kalmadı" diyordu bir onbaşı, evine yazdığı mektupta. Ancak,
yalnızca donmuş ayaklarla bu işten sıyrılamayanların sayısı da
bir hayli fazlaydı. Rus kışında sıfırın altında 50 derecede ko
runmasız olarak boş araziye sürüldüklerinden, sayısız asker do
narak ölmüştü. Her yerde sıcak elbise kıtlığı yaşanıyordu. Ka
muflaj elbisesi olmadığından yatak çarşafları kamuflaj paltosu
na dönüştürülmüştü, ama bunlar vücudu ısıtmaya yaramıyordu.
Yer donmuştu. Hendek kazmak mümkün değildi; dondurucu
rüzgara karşı yalnızca karlar atılarak açılan siperler korunma
imkanı sağlıyordu.
"Bize neden kış malzemeleri verilmediğini anlamak müm
kün değil. Eğer böyle devam ederse, aynı Napolyon 'un başına
geldiği gibi bir sürü insan donacak. Sanının, onlar 1 8 1 2' de biz
den daha iyi donanıma sahiptiler. Neredeyse herkes yırtık ço
raplarla dolaşıyor, kimsenin kulağı soğuktan koruyacak kulak
koruyucusu yok. Diğer birliklerde de durum aynı. B izim sorun
larımızla çok az ilgileniyorlar. Tarih 1 94 1 , 1 8 1 2 değil." Bir ik
mal taburunda görevli bir onbaşı, evine yazdığı mektupta böyle
diyordu. Soğuğa bir de açlık eklenmişti. Rus kışı, gıda madde
lerinin buz kalıpları haline gelecek şekilde donmasına yol açı
yordu. Ekmek, ancak nacakla vurularak kesilebiliyor ve dilim
ler tek tek ateşte ısıtılmak zorunda kalıyordu. Donarak kaskatı
kesilmiş tereyağı parçaları ise ancak emilebiliyorlardı. Askerle
rin başı ishalle dertteydi. Doğu Prusya'daki sıcak karargahların
daki ordu yönetiminin bu konudaki kendini beğenmiş tutumu,
onlara pahalıya mal olmuştu. Ü lke genelinde toplanan kışlık
giysiler, zamanında cepheye ulaştırılamamıştı.
İkmal yolları her defasında partizan birliklerince kesiliyor
305
Tuhaf bir sürpriz: Kızı/ordu, Araç motorları, açık beıızin
mayınlı köpekleri devreye ateşiyle süriişe ha:ır duruma
sokuyor. getirilmek zorundaydı.
306
F. W. Christians
307
Pavel Ossipov, Asker
308
T-34 tankları, Sovyet karşı saldırısında önemli bir hücum gücüydü.
309
Üstte: Rus piyadeleri,
tankların koruması alt111da
ormandaki bir Alman
mevzisine saldırıyorlar.
3il
Solda: Sovyet
başkentini
tanklara ' karşı
korumak üzere
oluşturulmuş
kilometrelerce
uzunluktaki
savunma
engelleri.
3 12
Halk, Moskova metrosuna inerek hava saldırılarından korunmaya
çalışıyordu.
313
yordu. Almanların Sovyet başkentini en fazla tehdit ettiği yı:�
olan engebeli Klin bölgesinde, Wehrmacht en büyük tehlikeyle,
bölünme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bu iş için gerekli kuv
vetler; Sibirya 'dan taze kuvvetler, bir kış savaşı için iyi hazır
lanmış ve iyi donanımlı elit birlikler, haftalardır bölgeye sevk
edilmekteydi. Sovyet üst düzey komuta kademesi, yalnızc� Si
birya' dan 34 tümeni nihai savaş olan "Mosko,·a çarpışması" na
sürecek durumdaydı. Sovyet başkentini Aiman kıskacından
kurtarmak ve saldırganlara karşı saldırıda bulunmak üzere 1
milyonun üzerinde asker bölgeye gelmi�ti .
Sovyet tarafının elinde başka avantajlar da vardı: Mosko
va 'da üretim son hızıyla devam ederken ve kısa ikmal yolların
dan cephedeki birliklere sürekli malzeme akarken, Alınan bir
likleri cephede kendilerine gönderilecek ikmal malzemelerini
bekliyorlardı.
Gittikçe artan ve her geçen gün daha da etkili olan partizan
saldınlarının yanısıra, Sovyet paraşüt avcıları da Alman ikmal
bağlantılarını kesintiye uğratıyorlar ve cephe gerisindeki birlik
lere rahat vermiyorlardı. Sovyet Hava Kuvvetleri de daha etkili
saldırılar gerçekleştiriyor, özellikle uçak kabinlerindeki silahlar
' ,. t11,· ağın alt kısımlarına yerleştirilmiş Stormovik makinelileri
n i n tahrip bombalan Alman tarafına çok sayıda kayıp verdiri
yordu. Aynı sıralarda yerkürenin diğer yansında, Avrupa'daki
savaş için bir anlam taşıyan, ancak Moskova çevresindeki bu
savaş açısından düşünüldüğünde hiçbir anlamı olmayan bir baş
ka olay daha yaşanmaktaydı.
314
0ii' A�� da l<'Glıftn uıit Rooeorvdt
315
İkmal malzemeleri, kızaklarla cepheye getiriliyorlardı. Kızıl
Meydan'dan geçen ikmal kızakları.
3 16
A natoliy Çernyayev, Gorbaçov' un Danışmanı
O Dönemde Takım Komutanı
3 17
Siperlere çekiliş. A lman askerleri her geçen gün dalıafazla savunma
konumuna düşüyorlardı.
318
Moskova Çarpışması 2
- 5-eAralık 1!>!1cıplı€ haıl;ıı
1 �<ıi: 1942
e�st11<:k Nisan 1942 son�''
. ·-ı,.--,-- <F=:J ônemliSovıe! laarruı!an
y Sol')'tl havı iııdkme birfı�erinin
18·24 Ocak �2 arısı har!i<lt�n
_..... ooemli Alır.aıı k.ıı1 ııaırruı1ırı
Kızılordu'nun karşı
saldırıya geçmesi:
5-6 Aralık 1941
'\
319
Kontes Charlotte von der Schulenburg
320
Alman askerleri, yorgan ve çarşaflarla az da olsa kendilerini kamufle
etmeye çalışıyorlardı.
32 1
Für .sie İlibt as keln Wledetseheo
· mehr zu Welhnachten
x�l' �w.s�r:.�ı::J-�·
:<.« ,.,...<:hf»> �l<c-h'.<' u""r.- <->a :J�fa>
1�#:'..t:t.. t;M- ..-<J):'.-·h ...:�� �:<"");.oy :<9l".<'::.x<:<-�:. !)�('n
fc...'<0> .:i:<'Y �:<">>::<-r, ı:c"1 ""�c,.:wt t:<'Ut'4 <;c- �"'t:. ;hs:ı
-��M,.J.. :-:;..;. . «•->'-:« h> ·fot< (!'..4<';.s; i:�fOt>='xc:-: ���a
<>i:�·- V�·ik. �"'-" --:!•<., ;•t·a�:· c:hı:',ı ·ı<>::w1� .�:t.:.ı> ::»L
li<-t S�<->u:<-> ' '('C<t':\!:c�: 'JJl'ı("· \Ym<-.'< l-!1-:'l:i. -:>,J>; .: x:1ct
':Y<_��ı;.:;- l':V<��x '\\'f�<=...;. J)�'tl; �:-. r,(l'�1>sS.�c::: f'<�.:'.! a.::
!�<1!\·���������t�>;..:�=<>�x:�� ����j�
·
::�f;, :7�
M.JY.:'N.�.1. :.09 W l.,\.NG.t - �XJMtu:ni _ '.·�ı.t�
>:({'>:
"$(1:;,o;\ X}«"J::\h; Jh:j tt�I',
.::..ı:u.... ·tlm<>f ..::d >::c., c-h:<- el�� cç.,�f::�s� <!�<d·
1'�;)X<) :fy.');:<'f.'< «-f:-;, �;� (V�t(..::� -J:((•J Y>»>Xtk :.Al
t\"et:cw.c°'">h�::'°:«-:<� lı::C': »:t�..:on. ı::<•"<'hMt�_.· .i,.:.?.;<::rn
m� m:: -ti:c: rl�n..
o�·:;ı; ıwu.�� �t)t(>tc·;·� 1>::s>.l.i ).)l)"l(�...rn?.
.
;:fo ��<
�l\:A"f. :M�<.r {U )�)'.{> t;,, :� )::UollCC'l:;.-1• A<\!'AN ;nı.ı
SSS$"f!"i J,�rm."< �O�K. 1.:�·o..: »l:-,.")� ":�-·>�:er� '!.�:,
f'«:: *xt•m?;<,Mt·mmı
322
yaydı. Cephe generalleri, geri
çekilmeden yanaydılar. Gücü
tükenmiş birliklerinin, yer yer
cephenin derinliklerine yayıl
mış olan saldırı mevzilerini
tutabilecek durumda olmadık
larının farkındaydılar. Mevzi
lerden yal n ı zca kısmen geri
çekilmek savunmayı kolaylaş..
tıracağından, doğu ordularının
korkunç bir yenilgiye uğrama
sı önlenebilirdi. 5 Aralık günü
von Bock, başkomutanlığın da
onayıyla taarruzu durdurma
Alman propaganda
emri veriyordu. Böylece, za
mekanizması da aktifti: Sovyet
birlikleri için düzenlenmiş geçiş ten apaçık ortada olan bir ger
tezkeresi de içeren bir bildiri. çeklik, resmi olarak da onay
lanmış oluyordu: Alman aske-
ri birlikleri artık daha fazla
ilerlemeyeceklerdi. Arıcak ası l sorun buna karşın hala çözüm
lenmiş değildi. Almanlar, Sovyet saldırılarını nasıl karşılaya
caklardı? Geri çekilerek mi, yoksa eldeki mevzileri tutarak mı?
Genelkurmay Başkanı 'nın güncesinde akıllarının başlarına
geldiğine işaret eden satırlar yer alıyordu. Halder, 7 Aralık'ta şu
notu düşmüştü: "Bugün yaşananlar yine sarsıcı ve utanç verici.
Ordular komutanı von Brauchitsch ·adeta bir postacıdan başka
bir şey değil. Hitler, onun kanalıyla ordu komutanlarıyla ilişki
kuruyor. Ama en korkuncu, en üst yönetim kademesinin askeri
birliklerimizin içinde bulunduğu durumdan habersiz oluşu ve
büyük kararların alınma aşamasında küçük yamalar yapmakla
yetinmesi."
323
Peter Biewer, Asker
324
A lman askerleri 88 milimetrelik bir uçaksavar topunu mevzisine
götürmeye çalışıyorlar.
325
Anton Gründer, Sıhhiye
326
Pavel Ossipov
Erich Mende
327
Buz gibi dondurucu geceden
sağ çıkamadılar (solda).
Pekçoğu soğuktan
ölüyordu (üste).
328
; -�:·. �·-·.
::: �-::;:�; ·j:�;:}:::�::;:;:: ·:;:�:: •' t;::�:� ..t
:::;�;��)� ·?;���!Ji�i�ii�i���fil'.)f:: .;:;.·t
f!t !l�:jf!
. . ·� s
',
·
� d • sürpm bı; blÇimd �:!
rak ortaya çıkan hakıffl;ye, ihtiyaÇl�tı gidermedelci;giiçl�kıer,· fü!�ijri hi�a J
:�
·:.:,.
�: �:�;�ı;;��:Te�t�:�1��ii:r2'���r�(j�....����Çit����� iJ=!,�������·!�;�*·!•·:
· nacaktır/<
·.
,,:=:" ·.
:::
·
\---"?). •••,
. · • ··• ·•·
"'• Y · .
. : .....,..........,
..
· · .::..::: ::::=:::::::: ::::
:�:·
; :-: i:}i:;J�{:;, :·
... •·•' · ·· · · ·••··
·
329
Geri çekilirken mayın döşeyen bir A lman istihkamcısı.
3 30
Ağaç kütükleri gibi yol kenarlarına üst üste yığılmış ölü Kızı/ordu
askerleri.
Sovyet askerlerinin yattığı toplu mezar. Her iki tarafın kayıp sayısı da
ürkütücü boyutlardaydı .
33 1
Sovyetler B irliği ' ne karşı ani bir tecavüz olan "Barbarossa
Harekatı", İ ngiltere'ye "Deniz Kurdu Operasyonu" adı altında
yapılan saldın tamamlanmadan başlamıştı. Şimdiyse Hitler, as
keri kuvvetleri Moskova önlerinde durdurulduğu ve Kızılor
du 'nun saJdınlarına ümitsizce karşı koymak zorunda kaldıkları
bir sırada, dünyanın bu en büyük endüstri ülkesine savaş ilan
ediyordu.
332
Hans Johann Kröhl, Araç Sürücüsü
Tarih 9 Aralık 1 941 ' di. Moskova önlerinde küçük bir kentçik olan İst
ra' daydık. Yüksek rütbeli bir subayın şoförü olduğumdan, alayın kurmayla
rıyla birlikte ben de isabet almış harap evlerde kalıyordum. O gün, askeri
hastanedeki yaralı bir subaya gelen mektubu götürmek üzere Moshaisk' e
geri dönmem yönünde bir emir almıştım. Birkaç kilometre sonra benimle
birlikte gelen subay, "Bundan sonra karşılaşacağımız evlerden birinde du
ralım ve bir temiz yıkanalım " dedi. Çamaşır torbam elimde, çok geçmeden
zarar görmemiş bir ev, bir çeşme ve çalışmakta olan bir tulumba buldum.
Saklanmış partizanlar olabilir korkusuyla evi ararken, yıkanma ve yemek
pişirme olanaklarının bulunduğu küçük bir antreden geçerek bir merdiven
sahanlığından bolca kitabın olduğu büyük bir odaya vardım. Beni asıl şa
şırtan, kitapların tümünün A lmanca olmasıydı! Asıl yapmam gereken işleri
unutarak kitaplara QÖZ gezdirmeye koyulmuştum. Bu, liseden sonra kitap
larla ilk karşılaşmamdı, hem de savaşın ortasında. Okumaya daldığım sıra
da, yanı başımda küçük bir gürültü duydum. Elim hemen tabancama gitmiş
ti, ama bu yöndeki tüm emirlere karşın, ben yine de yıkanacağım diye ta
bancayı kılıfının içinde arabada bırakmıştım! Bir mahzen kapağı yavaş ya
vaş açılmış ve karşıma silah namlusu yerine, benimkilerden de daha fazla
korktuğu anlaşılan bir çift göz çıkmıştı. Karanlıktan elli yaşlarında bir ka
dın çıkageldi ve bana akıcı bir A lmanca ile şöyle dedi: "iyi günler. Size bir
kaç kitap armağan etmeme izin verir misiniz? Nasıl olsa, geri çekilmekte
olan A lman askerleri önümüzdeki günlerde evimizi yakacaklardır zaten. "
Bense ona itiraz ettim v e ardından Yahudi bir profesör olduğu ortaya çı
kan bir kadınla lise mezunu, üstüne üstlük hem de SS gücüne mensup bir Al
man arasında geçen uzun bir sohbet başlamış oldu.
Bir çeyrek saat sonra, benim astsubay aniden kapıda belirmişti ve acele
etmem yönünde beni uyarıyordu. Bu Rus kadın, giderken bana gözyaşlarına
boğularak Goethe ve Schillir' den çok güzel ciltleri olan iki şiir kitabı ver
mişti. Kendisinden kitabın arka tarafına adresini yazmasını rica etmiştim.
Yanıtı kısa ve özlüydü: "Hayır. Bu benim ölmeme, sizin de başınızın belaya
girmesine yol açabilir. " Ve emirlere uygun olarak belinde tabanca taşıyan
astsubaya son bir bakış fırlattıktan sonra selam vermeksizin yeniden geldiği
karanlık mahzene indi.
333
ayrılığı vardı. " Başkomutan" , ordu başkomutanının uygunsuz
taleplerini reddediyordu. B unun yerine, 1 8 Aralık'ta cephedeki
subaylara deklare edilen yeni bir emir kaleme aldırıyord u .
1 736/4 1 numaralı "Gizli Komuta Maslahatı" t a m b i r dehşete
yol açıyordu. " Führer" şu emri vermişti: "Komuta erkinin, ko
mutanların ve subayların da bizzat katılımıyla, birlikler, bulun
dukları mevzilerde yarılan düşmana karşı kanatlardan ve geri
den fanatik bir direnişe zorunlu kılınacak."
Bu, Rusya seferi boyunca verilmiş en tartışmalı emirlerden
biriydi. O ana kadar askerlerini, askeri açıdan anlamsız olan
"karşı durmak ya da ölmek" parolası ile ölüme sürükleyen Sta
lin 'di. Ş imdiyse Alman diktatörü bu çılgın yönteme başvuru
yordu. Hitler, bu şekilde gereksinim duyduğu zamanı kazanma
yı ve batıdan takviye kuvvetleri cepheye sürmeyi umuyordu.
Ancak bütün askeri uzmanlar, taze kuvvetlerin bölgeye sürül
mesinin haftalar alacağı konusunda görüş birliği içindeydiler.
Bu da, doğu cephesindeki askerlerin, haftalarca sonunun belli
olmadığı bir savaşın ortasına düşmek zorunda kalacakları anla
mına geliyordu. Hitler 'in kötü bir ün yapmış olan bu "Kal Em
ri", Wehrrnacht'ın o ana dek verdiği en büyük kayıplara yol açı
yordu. Hitler bir karış toprağı bile kaptırmak istemediğinden,
binlerce kişi, ileri kaydırılmış mevzilerinde ölüyorlardı.
334
Heinrich Rotard, Asker
* Lilli Marleen şarkısı, İkinci Dünya Savaşı'nda her cephedeki her ülkeden
askerin şarkısı olmuştu. Sözleri, aslında Birinci Dünya Savaşı sırasında 1 9 1 5 yı
lında Hans Leip adlı Alman askeri tarafından yazılmış olan şarkı, 1 937'de Nor
beıt Schulze tarafından bestelenir. Lilli ve Marleen adlarında iki kıza yazılan bu
efsanevi şarkının sözlerinin 48 dile çevrildiği söyleniyor. Buradaki örneğinde de
olduğu gibi, şarkının sözleri yere ve koşullara göre de uyarlanmıştır. Nazi Pro
paganda Bakanı Josef Goebbels bile 'kahramanca' bulmadığı bu şarkının yayıl
masını engelleyemez ve propaganda malzemesi olarak kullanma yolunu seçer.
Ancak şarkı, yalnızca Alman askerlerinin şarkısı olmaktan çıkar ve düşmanlık
ların, kanın, göz yaşının önüne geçerek enternasyonal bir asker türküsü haline
gelir (çev.)
335
başkomutanı olmaya karar verirken, içinden yükselen bir sese
kulak vermiş ve sorumluluk bilinciyle hareket etmiştir."
Yeni başkomutan, kendi adamlarının olduğu iç görüşmeler
de yeni görevini ne kadar hafife aldığını saklamaya gerek gör
müyordu: "Herkes birazcık operasyon yönetebilir" diyordu Hit
ler. Ona göre ordu başkomutanı nasyonal sosyalist bir anlayışla
yetişmiş olmalıydı ve bu görev için bizzat kendisinden daha
iyisi olamazdı.
Brauchitsch görevinden uzaklaştırılan ilk general değildi.
Daha 1 2 Aralık'ta, Orta Ordular Grubu Komutanı Feldmareşal
Fedor von Bock da görevini Vyasma kuşatması kahramanı
Hans Günther von Kluge'ye devretmek zorunda kalmıştı. Hit
ler'in, Moskova saldırısının başarısızlığını yükleyebileceği gü
nah keçileri arayışı bunlarla da sınırlı kalmıyor, devam ediyor
du.
Hitler 'in emirlerini itirazsız yerine getirmeyen görevinden
alınıyordu. Kırım ve Kertiş yarımadasının güneyindeki kıstak-
3 36
Feldmareşal von Brauchitsch azlinden hemen sonra.
337
Bir A lman devriyesi, eksi 45
derece soğukta dış görevde
(üstte).
Esir olarak götürülen A lman
askerleri (solda).
338
Wilhelm-Peter Engels, Topçu
1941 Noel' inden kısa bir süre önce geri çekilme emri
gelmişti. Kutsal Noel akşamı, isabet..almış bir evde açık bir
pencerenin önünde oturuyordum. Ustüm başım lime lime
yırtık dökük, aç susuz bir halde bir kuru ekmeğin kenarı
elimde ateşin önündeydim. Çok korkunç bir soğuk vardı.
Giysilerim kısmen paçavralardan oluşuyordu. Ayaklarımda
oldukça dar olan süvari çizmelerim vardı. Eğitim pantolo
numun paçaları çizmelerimin içine sokuluydu. Bacağımlq_ pantolonumun
arasına ise soğuk nedeniyle kağıt topakları bastırmıştım. Uniformamın ce
k-etinin üzerinde ince bir üniforma pardösüm vardı. Ellerimi ise yırtık olan
yün eldivenlerim ne kadar koruyabilirse o kadar koruyordu. Napolyon aklı
ma geldi ve öngörü açısından ondan aşağı kalmayan bizim komuta mercile
rine lanet okudum.
339
Pavel Ossipov
Almanların ayın 24' ünden 25' ine kadar Noel' i kutladıklarını biliyorduk.
Kurtarılan bölgelerde bulduğumuz Noel ağaçları ve haç şeklindeki takılar
bize buna dair ipucu veriyordu. Bu tür kutlamalar, doğal olarak karşı tarafa
teyakkuz imkanı sağlıyordu ve biz bu süre içerisinde hızla ilerlemeye çalışı
yorduk. Ancqfç, günde 15 kilometre yol kat etmek birliklerimiz için oldukça
yorucuydu: Once ateş açıyor ve ardından kendimizi gizleyeceğimiz çukurlar
açıyorduk. Ardından, bir iki saat piyadenin gelmesini bekliyorduk. Piyade
geldiğinde onları takip ediyor, yeniden ateş ediyor ve yine siperlere çekili
yorduk. Bu böyle tekrar edip gidiyordu. Yeni yıl gelmişti, ancak bizim kutla
ma yapacak zamanımız yoktu. Yürürken sıkıca silahlarımıza yapışıyordıık
ve uyuma işini bile yürürken yapıyoı�duk. Moskova savunmasında askerler
işte böyle savaştılar.
340
Savaşta verilen bir mola. Eve birkaç satır yazmak için uygun bir
zaman.
34 1
Memleketten uzaklarda. Cephede 1 941 asker Noeli.
342
.-· · ,.
343
dudan yaka paça atılıyordu. Hitler, birkaç gün içerisinde doğu
cephesinin önemli ordu komutanları n ı değ i ştirmişti : Von
Rundstedt, Güney Ordular Grubu'nun komutanlığını bırakmak
zorunda kalıyor, von Bock ise Orta Ordular Grubu Komutanlı
ğı 'ndan uzaklaştırılıyordu. İ ki başarılı tank generali, 2. ve 4.
tank gruplarının komutanları Hoepner ve Guderian azledilmiş,
35 kolordu ve tümen komutanı görevlerinden uzaklaştırılmış
lardı. Ordular başkomutanlığını ise Hitler' in bizzat kendisi üst
lenmişti.
Brauchitsch, Rundstet, Bock, Guderian, Hoepner gibi görev
den alınan generallerin hepsi de Hitler'e, farklı biçimlerde de
olsa kesin olarak karşı çıkmışlardı. Yerlerine getirilenlerinse bu
özellikleri eksikti. "Führer"in emirlerini itirazsız yerine getiri
yorlardı. Feldmareşal Kluge, Hitler' in bu büyük gürültü kopa
ran "durma" emrine harfiyen uyulmasını istiyordu: " Herkes ol
duğu yerde kalacak. Bunu yapma
yan, cephede kapatılması imkansız
bir gedik açılmasına neden olur. Tü
menlerden ayrılmak ancak benim ki
şisel onayımla mümkündür."
Güney Ordular Grubu ' nun yeni
komutanı General von Reichenau
Hitler'e oldukça sadık bir görüntü
çiziyordu. "Nazi Generali " olarak
nam salan von Reichenau, askerlere
yaptığı Noel konuşmasında bu ününe
göz yaşartacak derecede layık ifade
lere başvuruyordu: "Rusların iradesiz
birer aracı olan komiserleri, yeterin
ce uzun bir süredir tanıyorsunuz. Her
tür kötülüğü yapacak karakterdedir
ler. S izin de bunu tam olarak bilme
Orgeneral Erich Hoepner.
Kayıp vermemek için niz açısından, bu kızıl vahşilerin eli
birliklerine geri çekilme ne düştüğünüzde sizleri nelerin bek
emri verdiğinden, Hitler lediği gerçeğini bildirmeye kendimi
tarafından yaka paça yükümlü hissediyorum. Çok sert de
ordudan atılmıştı. olsa, her çarpışmada bunu aklınızdan
344
F. W. Christians
345
Albrecht Linsen, Piyade
146
Moskova önlerinde buz gibi soğukta kaskatı kesilen asker cesetleri.
347
Sonun başlangıcı: Alman askerleri, kışı geçirecekleri mevzilerine
çekiliyorlar.
348
Ölen askerlerin istirahatgahları - Savaşa karşı birer uyarı anıtı.
349
Sonsöz
Bu kitap, televizyon gece gündüz Körfez Savaşı 'ndan gö
rüntüler geçerken oluştu. B u tüyler ürpertici bir paralellikti.
Ben tank saldınlarını yazıyor, esir konvoylarını ve dönemin sa
vaş suçlarını anlatıyordum ve aynılarını bugünkü haber bülten
lerinde izliyordum. Ancak, aynı olan yalnızca görüntülerdi, sa
vaşın kendisi değil. "Barbarossa Harekatı", yapılan çarpışmalar
göz önüne alındığında, bugünküyle bir benzerlik taşımayan kri
minal bir terör eylemiyken, buna karşılık; "operation desert
starın" (çöl fırtınası harekatı), bir ülkenin kurtarılması için BM
ile dayanışma içerisinde sınırlı bir zaman ve alanda yürütülen
bir savaştı.
Aslında Hitler ' in gamalı haçlı seferi de sınırlı olacaktı. Tem
muz 1 94 1 'de Genelkurmay Başkanı Franz Halder gibi olaya
şüpheyle yaklaşanlar bile, "Barbarossa"nın en geç Noel'e kadar
mutlaka tamamlanmış olacağını hesaplıyorlardı. Ama gerçekte,
dünya tarihinin en uzqn, en kıyımlı savaşı oldu. Yeryüzünde
hiçbir savaş bu kadar kurbana mal olmamıştı ve bu katliam, on
larca yıldır Ruslarla Almanlar arasında bir kan ve gözyaşı deni
zi olarak duruyor. Ancak şimdi, 50 yıl sonra, bu iki halk bu sa
vaşı ilk kez birlikte anlatacak duruma gelebildiler.
Tarih, ironinin büyükannesidir. Çünkü bu kitap, A lman
ya'nın birleştiği, Sovyetler B irliği 'ninse parçalandığı bir sırada
oluşturuldu. Kaybeden devlet, bütün ekonomik sorunlara karşın
bir barışı kazanmış, dönemin o çok güçlü muzaffer gücü ise
çoktan kaybetmiş gibi görünüyor.
Ama, "zaferler" ve "yenilgiler" üzerine kurulu bir düşünce
350
tarzının bundan sonra fazla bir yardımı dokunamaz. Düne ait
bu paçavrayı, tarihin çöp sepetine atıyoruz.
Çünkü iki halkın birbirine yaklaşmasının, beraber olmasının
önünde hiçbir engel yok:
Ve aynı konu üzerine ve hatta "Barbarossa" konusunda, bu
rayla orası arasında karşılıklı bilgi aktarımından daha doğal ne
olabilirdi ki? Silahlarla değil, sözlerle yapılan kavgalar barışa
hizmet eder, öyle değil mi?
Bu kitap, "Lanet Savaş" adlı altı bölümlük bir televizyon di
zisi için yapılan araştırmalar, görüşmeler, röportajlar ve belge
ler sonucunda ortaya çıkan gerçek bir Alman-Sovyet yapıtıdır.
Sovyet televizyonu ve Alman İ kinci Kanalı tarafından Aac
hen 'dan Görlitz'e, Brest'ten Vladivostok'a milyonlarca izleyi
ciye ilk kez birlikte ve ortaklaşa sunulan bu programda; savaşın
nasıl geliştiği, Hitler ' in ne istediği, hasmı Stalin'in nasıl defa
larca bu saldırı için uyarıldığı ve bu uyarıları dikkate almadığı,
Alman Wehrmachtı 'nın nasıl ilk başlarda yıldırım harbi uygula
dığı ve bunun sonucunda Aralık 1 94 1 'de Moskova önlerinde
tam da Kremlin'i namlunun ucuna hedef olarak almışken bir
daha asla telafi edemeyeceği bir yenilgiye sürüklendiği göste
rildi. Böylelikle yalnızca Rusya savaşı bitmiş olmuyor, aksine
İkinci Dünya Savaşı da bütünüyle sona ermiş oluyordu. Hitler
de artık bir daha stratejik saldırı yapamaz duruma geliyordu.
'
Ama "savaş içinde savaş" biçimindeki asıl savaş, Temmuz
1 94 1 'den Aralık 1 94 1 'e kadarki yarım yıl içerisinde yaşanmış
tı: Gaspçı Hitler için, İ kinci Dünya Savaşı asıl Sovyetler B irliği
saldırısı ile başlıyordu. Çünkü bu onun savaşıydı ve sivil dün
yayı tamamen göz ardı ederek sürdürebileceğine inanıyordu.
Ulaşılacak amacın adı, "doğudaki Lebensraum" (doğudaki ya
şam alanı) idi. Kullanılacak yöntem, Urallar 'a kadar uzanacak
olan bir "Büyük Cermen İ mparatorluğu" için toprak yağmala
maktı. Hedeflenen, milyonlarca Rus, Beyaz Rus ve Ukraynalı
nın ölmeleriydi. Ama Yahudilere uygulanan Holocaust'un aksi
ne, bu burada o derece büyük çaplı gerçekleştirilemedi.
Filmin ve kitabın ağırlık noktasını, çoğu yaşamlarında ilk
kez o dönemi kamuoyu ile paylaşan, döneme ve olaylara tanık
lık etmiş Ruslar ve Almanlar oluşturuyor: Adı sanı duyulmamış
35 1
eski askerlerin yanı sıra tanınmış yazarlar, iş adamları, siyaset
çiler ve oyuncular. Almanya çapında yapılan bir çağrı ile elime
bugüne dek yayımlanmamış binlerce mektup, fotoğraf, günce
ulaştı. O dönemden hayatta kalmış bütün askerlere, kadınlara,
çocuklara bugüne kadar genellikle sakladıkları yazıları ve özel
anılarını açıkladıkları için teşekkür ediyorum. B unlar, onlarca
yıl bodrumlarda ve depolarda saklanmışlardı. Ö zellikle eski Al
man Demokratik Cumhuriyeti'nde, bu tür belgelere sahip ola
na, hele de alenen gösterene iyi gözle bakılmazdı. "Kırk yıl bo
yunca güncelerimi çatıda saklamak zorunda kaldım" diye yazı
yordu Chemnitz'ten bana, Wemer Z. Devamında, "Eh, artık o
yaşadığım korkunç şeyleri sadece kendime saklamaktan kurtu
lacağım" diyordu.
Yüzlerce özel, hatta çok özel belge, savaşın insan yaşamına
nasıl saldırgan bir etkide bulunduğunun ve nasıl değiştirdiğinin
birer kanıtı. "Asil bir savaş" var mı acaba gerçekten? Bütün kir
liliğine karşın, yüz binlerce kişi tersi için çabalasa da, buradaki
çarpışmalar "temiz" kalabilir mi?
Elimizde kurşuna dizilmeler, asılmalar ve işkencelere ilişkin
sarsıcı fotoğraf ve belgeler var. Ancak, Alman ve Sovyet insan
larının karşılıklı ilişkilerinde savaşa rağmen insan kaldıklarına
ilişkin aktarımlar da var.
Mükemmel metin örneklerinden dolayı Rudolf Gültner 'e;
belgeler konusundaki özverili çalışmaları için Stefan Braubur
ger'e, Angelica von Hase'ye ve Gabriella Toth 'a; deneyimlerin
den süzerek getirdiği eleştirileri ve yardımları için Lev Bey
menski 'ye ve özellikle de kendi yaşadıklarından yola çıkarak
yazdığı akıl dolu önsöz için Valentin Falin'e teşekkür ederim.
Son olarak dört saptama:
Bu bir önleyici tedbir savaşı mıydı?
Hayır. Elimizdeki bütün bilgilere dayanarak biliyoruz ki,
Stalin 1 942 ilkbaharınd an önce bir savaş olasılığını hesaba kat
mamıştı. Sovyet diktatörünün orta ya da uzun vadede Alman
İmparatorluğu 'na yönelik bir saldırı planı olup olmadığı ise ta
mamen spekülatif bir konu olarak kalmak durumunda. Bundan
bağımsız olarak, Hitler 'in Sovyetler B irliği'ne karşı savaşıysa
nasyonal sosyalizmin kan ve toprak politikasının ana hedefiydi.
352
"Barbarossa Harekatı" son derece tehlikeli bir oyun muydu?
Evet. B u , 1 94 1 Kasım' ından itibaren artık kazanı lması
mümkün olmayan zamana karşı bir yarıştı.
Hitler bu savaşı kazanabilir miydi?
Hayır. Moskova yaklaşık olarak Eylül 1 94 1 'de bile fethedil
miş olsaydı, bu uzun vadede işe yaramayacaktı.
Rusların Moskova önlerinde başarılı olacağı önceden belli
miydi?
Evet. H itler, "point of no return" (geri çekilmeme nokta
sı)'na kadar Wehrmacht'ın gücünü, cezasını sonradan çekecek
derecede abartmıştı.
Moskova yakınlarındaki bir ormanda hala bu savaştan kal
ma enkazlar bulunmaktadır: Rus ve Alman tankları, onlarca yıl
dan beri orada karşılıklı olarak çürümekteler. Sanki savaş daha
yeni başlamışçasına namlularını gökyüzüne dikmiş duruyorlar.
Aralık 1 94 1 'de Moskova için yapılan savaşta birbirlerine ateş
etmek zorunda kalan insanlar, bu tankların içerisinde öldüler;
halklarımızın tarihinde en acı verici bölüm olarak kalacak olan
bir savaşın adsız kurbanları olarak. Bu insanların ne bir mezarı
oldu, ne de bir anıtı. Bu kitap işte bu insanlara adandı.
Bu kitaptaki altı bölümde, sapkın düşüncelerin esiri olmuş
insanların neler yapabileceğini göstermek zorundaydım. İ nanı
yorum ki, ölen bu tankçıların torunları artık birbirlerine ateş et
mek zorunda kalmayacaklar. Şüphesiz, bu kitaptaki bazı fotoğ
raflar kabuk bağlamış yaraları yeniden kanatacaktır. Ancak,
doğrulara dayalı tarih yazımı gerçeğe gözlerini kapayamaz.
Bu kitap, bir barışma nişanesi olarak çok yakında Sovyetler
Birliği ' nde yayımlanacak. Bu da yüreklendiriyor insanı.
Mesajlar: Bundan sonra artık Alman ve Sovyet halkları bir
birine bir daha asla ateş etmesin. Bir daha asla kentler ve ülke
ler yakılıp yıkılmasın, milyonlarca insan yerinden yurdundan
edilmesin, eziyet görmesin, katledilmesin. Yeryüzü yanmasın,
savaşlar olmasın.
Guido Knopp
353
KRONOLOJİ
1939
1 7.4. Alrnan-Sovyet ilişkileri diplomatik düzeyde başladı.
23.8. Aylarca süren gizli pazarlıklardan sonra, Alman-Sovyet
Saldınnazlık Sözleşmesi (Hitler-Stalin-Paktı) ek bir
protokolle imzalandı.
1 .9. Almanya Polonya'ya saldırdı ("Beyaz Harekat").
1 7.9. Kızılordu Polonya'ya girdi.
28.9. Alman-Sovyet Sınır ve Dostluk Sözleşmesi imzalandı,
Polonya'nın "yeni düzeni".
1940
1 1 .2. Alman-Sovyet Ekonomik Antlaşması imzalandı.
2.4. Hitler' in "Weserübung" Harekatı emri, Danimarka ve
Norveç ' in işgali.
9.5. Hitler'in batıya saldırı emri ("San Harekat"); Hollanda,
Belçika ve Fransa'ya girilmesi.
1 4:6. Alman birliklerinin Pari s ' i işgali.
22.6. Alman-Fransız Ateşkes Antlaşması Compiegne'de
imzalandı.
1 6.7. 16 Numaralı Talimat ("Denizkurdu Harekatı"), Büyük
Britanya 'ya çıkarına hazırlığı.
2 1 .7. Hitler'in Sovyetler Birliği'ne saldın hazırlıkları emri.
27.9. Alman İmparatorluğu, İtalya ve Japonya arasında üçlü
pakt imzalandı.
1 2. 1 0. Hitler " Denizkurdu Harekatı" çerçevesindekı planlan
askıya aldı, ingiltere 'ye yapılacak hava saldırısının
Luftwaffe açısından uygun olmadığına karar verildi.
354
29. 1 1 . Ordular Yüksek Komuta Kademesi'nde (OKH) Doğu
Seferi plan oyunları başladı, Komutan: General Paulus.
1 8 . 1 2. Hitler 2 1 Numaralı Talimat'ı imzaladı ("Barbarossa
Harekatı").
1941
1 1 .3 . Amerikan Ödünç ve Kiralama Yasası Başkan Roosvelt'in
imzasıyla yürürlüğe girdi.
30.3. Hitler iki yüz Wehrmacht komutarunın önünde ırk
ideolojisine dayanan doğuya yapılacak yok etme seferini
açıkladı.
6.4. Yugoslavya ve Yunanistan'a Alman saldırısı herhangi bir
savaŞ ilanı olmaksızın başladı.
5.6. H itler "Barbarossa Takvimi"ni onayladı, saldın için son
hazırlıklara başlandı.
6.6. Wehrmacht Yüksek Komuta Kademesi (OKW) "Komiser
Emri"ni çıkardı.
22.6. Sovyetler Birliği'ne Alman saldırısının resmi bir savaş
ilanı olmaksızın başlaması Wehrmacht 600 kilometre
genişliğindeki cephede 3 ordu grubu ile saldırıya geçti.
22./23.6. Romanya, İtalya ve Slovakya SSCB 'ye karşı savaşa
girdiler.
23.6. Grodno'nun alınışı.
24.6. Wilna'nın alınışı.
25./.26.6. Finlandiya ve Macaristan' ın SSCB'ye savaş ilanı.
26.6. Dünaburg' un alınışı.
29.6. SBKP Merkez Komitesi tarafından "anavatanı savunma"
savaşının ilanı.
30.6. Lemberg ' in alınışı.
1 .7. Bialistok kuşatma savaşı sona erdi.
6.7. Riga'nın alınışı.
8.7. Hitler Moskova'nın ve Leningrad'ın yerle bir edilmeleri
kararını açıkladı.
9.7. Minsk'teki kuşatma çarpışmaları sona erdi (Bialistok
savaşı ile birlikte toplam 324 bin Rus savaş esiri).
1 2.7. Almanya'ya karşı İngiliz-Sovyet Paktı.
355
1 6.7. Smolensk'in alınışı Hitler, Nazi parti yönetimine
SSCB'nin işgal edilen bölgelerinde paylaşım ve sömürü
planlarını açıkladı.
1 7.7. Alfred Rosenberg yönetiminde "İşgal Altındaki Dbğu
Bölgeleri İçin İmparatorluk Bakanlığı"nın oluşturuluşu.
1 8.7. Stalin, Büyük Britanya'dan ikinci bir cephe açmasını
rica etti.
2 1 ./22.7 Moskova'ya ilk hava saldırısı.
30.7. 34 Numaralı Talimat, Orta Ordular Grubu'nun savunmaya
çekilmesi öngörüldü.
2.8. Amerika'nın Sovyetler B irliği'ne malzeme yardımı
başladı.
5.8. Smolensk kuşatma savaşı sona erdi.
7.8. Stalin Sovyet Silahlı Kuvvetleri 'nin Başkomutanı.
8.8. Uman kuşatma savaşı sona erdi.
1 7.8. Novgorod ve Narva 'nın alınışı.
2 1 .8. OKH'da daha sonraki stratejiler konusunda görüş ayrılığı,
ordu komutanları Moskova'ya doğru ilerlenmesini
savunurken Hitler buna karşı çıkıyor.
25.8. Dinyeperopetrovsk'un alınışı.
28.8. Reval 'ın fethi.
1 5 .9. Leningrad'ın Sovyetler B irliği ile her türlü bağlantısı
kesiliyor.
1 6.9. Keitel 'ın işgal altındaki bölgelerde kurtuluş harekatının
acımasızca bastırılmasına ve tutsakların kurşuna
dizilmesine yönelik gizli emri.
1 9.9. Kiev 'in alınışı. 650 bin esir, Sovyet güneydoğu
cephesinin büyük bölümünün yok edilip tutsak alınması.
2 1 .9 . Stalino'nun alınışı.
29./30.9. Kiev yakınlarındaki Babi-Yar' da kitlesel katliam,
yaklaşık 35 bin Yahudi'nin SS özel komandoları
tarafından katledilmesi.
2. 1 0. Alman saldırılarının bütün bir doğu cephesinde yeniden
başlaması, Moskova saldırısının başlangıcı ("Tayfun"
Operasyonu) 1. Aşama.
356
7. 1 0. Hitler Moskova'nın herhangi bir teslim olma önerisinin
kabulünü yasakJıyor.
1 0. 1 0. Assowschen Denizi kıyısındaki savaşın bitişi. 1 0.0rdu
Başkomutanı Feldmareşal von Reichenau'nun doğu
bölgesindeki birliklerin hal ve davranışlarına ilişkin emri.
1 3 . 1 0. Vyasma kuşatma savaşı sona erdi.
1 6. 1 0. Sovyet yönetiminin idare merkezini Kuybişev'e taşıması
Odessa Olayı.
1 7 . 1 0. Bryansk'ın kuzeyindeki kuşatma savaşlarının sona ermesi.
25. 1 0. Harkov 'un alınışı.
7. l ı . Kınm'ın fethi tamamlandı, S ivastopol kuşatıldı.
1 5 ./ 1 7 . 1 ı . Moskova'ya saldırılar yeniden başlıyor, Sovyet
başkentine yönelik savaşın 2. aşaması.
16. l ı . Alman askeri birliklerinin Kerç ' i fethi.
1 7. l l . Usta savaş pilotu Orgeneral Emst Udet' in Alman hava
savaşının yönetimi konusundaki anlaşmazlık yüzünden
intihan.
25. l ı . Alman İmparatorluğu'nun Antikomintempakt'a
(Bulgaristan, Hırvatistan, Danimarka, Finlandiya, Çin -
Nanking-, Romanya ve S lovakya) katılması.
29. 1 l . Kızılordu' nun güneydoğu cephesindeki karşı saldırısı,
Rostov ' un geri alınışı.
30. 1 l . Stalin ' in Sovyet Genelkurmay Başkanı Mareşal
Şapoşnikov 'un Moskova önlerindeki karşı saldın
operasyon planını onayı.
6. 1 2. Almanların Moskova saldırısı başarısızlığa uğruyor.
Cephenin orta kesiminde Rus karşı saldırısı başlıyor.
8. 1 2. Japonya'nın ABD ve Büyük Britanya'ya savaş ilanı.
Pearl Harbour Çıkarması.
1 1 . 1 2. Alman İmparatorluğu'nun ABD'ye savaş ilanı.
1 9 . 1 2. Feldmareşal von Brauchitsch'in Hitler ile düştüğü görüş
ayrılığı nedeı;ıiyle Ordular Başkomutanlığından istifası.
Hitler, ordullın yönetme işini bizzat kendisi üstlendi.
357
AVRUPA
1 941 Arahk Başı
A T L A S O K YA N U S U
"Miğfer Güçleri"
li!lll Alman lmparatorlul)u ve imparatorluğa bağlı bölgeler
"Müttefikler"
� Sovyetıer Birliği
��Q'
Büyük Britanya ve kolonileri
Gl2El
Batılı Müttefikler tarafından
işgal edilmiş bölgeler
S O d - T effitorien
358
359
KAYNAKÇA
360
Ceci/, R.: Hitlers Griff nach RuB!and; Graz, Wien, Kötn 1 977.
Charles de Beaulieu, W.: Der VorstoB der Panzertruppe 4 auf Leningrad
bis 1 94 1 ; Neckargemünd 1 96 1 .
Cooper, M.: The Nazi War Agaınst Soviet Partisans 1 94 1 - 1 944;
New York 1 979.
Czollek, R.: Faschismus und Okkupation. Wirtschaftspotitisiche
Zietsetzung und Praxis des faschistischen deutschen
Besatzungsregimes in den battischen Sowjetsrepubtiken
wlihrend des Zweiten Wettkrieges; Bertin (Üst) 1 974.
Dal/in, A.: Deutsche Herrscahft in RuB!and 1 94 1 - 1 945. Eine Studie über
Besatzungspotitik; Düssetdorf 1 958.
Deist, W./Messerschmidt, M.!Volkmann, H.-E./Wette, W. : Ursachen und
. Voraussetzungen der deutschen Kriegspotitik; Stuttgart 1 979.
Dulugoborski, W. (Hrsg.): Zweiter Wettkrieg und sozialer Wandel.
Achsenmlichte und besetzte Llinder; Göttingen t 98 l .
Erickson, J.: The Soviet High Command. A Mititary-Politicat History
1 9 1 8- 194 1 ; London, New York 1 962.
Erickson, J.: The Road to Statingrad; London 1 975.
Fleischhauer, ! . : Die Chance des Sonderfriedens. Deutsch-sowjetische
Geheimgesprliche 1 94 1 - 1 945; Bertin 1 986.
Förster, J.: The Wehrmacht and and the War of Extermination Against the
Soviet Union. in: Yad Vashem Studies, Bd. 1 4, 1 98 1 , S. 7-34.
Gosztony, P. : Hitlers fremde Heere. Das Schicksal der nicht-deutschen
Armeen im Ostfetdzug; Düsseldorf, Wien 1 976.
Gosztony, P.: Deutschlands Waffengefıihrten an der Ostfront 1 94 1 - 1 945;
Stuttgart 1 98 l .
Guderiaıı, H.: Erinnerungen eines Sotdaten; Neckargemünd 1 960.
Haldeı; F: Kriegstagebuch. Tligtiche Aufzeichnungen des Chefs des
Generatstabs des Heeres 1 939- l 942, 3 Bde.; Stuttgart t 962- 1 964.
Haupt, W.: Der Kampf im Nordabschnitt der Ostfront, Heeresgruppe
Nord 1 94 1 - 1 945; Bad Nauheim 1 967.
Haupt, W.: Krim, Statingrad, Kaukasus. Bitderbericht der Heeresgruppe
Süd 1 94 1 - 1 945; Friedberg t 977.
Heiber, H. (Hrsg.): Goebbets-Reden, Bd. 2, 1 939- 1 945); Düssetdorf 1 972.
Herwarth, Hans v.: Zwischen Hitler und Stalin. Ertebte Zeitgeschichte
1 93 1 - 1 945; Frankfurt, Bertin, Wien 1 982.
Hesse, E. : Der Sowjetrussische Partisanenkrieg im Spiegel deutscher
Kampfanweisungen und Befehte 1 94 1 - 1 944; Göttingen t 969.
Hildebrand, K.: Deutsche AuBenpolitik 1 933- 1945. Kalkül oder
Dogma?; Stuttgart 1 980.
Hillgruher, A.: Hitlers Strategie. Politik und Kriegsführung 1 940- 1 94 1 ;
Frankfurt/Main 1 970.
36 1
Hillgruber, A.: Die Zerstörung Europas. Beitrage zur Weltkriegsepoche
1 9 1 4 bis 1 945; Bertin 1 988.
Hillgruber, A.: Deutsche Grol3macht - und Weltpolitik im 19. und 20.
Jahrhundert; Düsseldorf 1 977.
Hillgruber, A.: Sowjetische Aul3enpolitik im Zweiten Weltkrieg;
Königstein{fş.: Püsseldorf 1 979.
Hofer, W. (Hrsg.): Der Nationalsozialismus. Dokumente 1 933- 1 945;
Frankfurt/Main 1 982.
Hubatsch, W. (Hrsg.): Hitlers Weisungen für die Kriegsführung 1 939-
1 945 . Dokumente des Oberkommandos der Wehrmacht;
Frankfurt/Main 1 962.
Jackobsen, H.-A. (Hrsg.): Kriegstagebuch des Oberkommandos der
Wehrmacht, Bd. 1 ; Frankfurt/Main 1 965 .
Jiicke/, E.: Hitlers Weltanschauung. Entwurf einer Herrschaft;
Stuttgart 1 986.
Jochmann, W. (Hrsg.): Adolf Hitler. Monologe im Führerhauptquartier
1 94 1 - 1 944. Die Aufzeichnungen Heinrich Heims;
Hamburg l 980.
Jukov, K. G . : Erinnerungen und Gedanken; Stuttgart 1 969. (Anılar ve
Düşünceler. Çeviren: İshak Atasever, Sinan Yayınlan;
İstanbul 1 97 1 ).
Kaıpov, V. : Rul31and im Krieg 1 94 1 - 1 945; Zürich 1988.
Keegan, J.: Der Fal! Barbarossa; München 1 98 1 .
Klee, E. / Dressen, W. (Hrsg.): "Gott mit uns." Der deutsche
Vemichtungskrieg im üsten 1 939- 1 945; Frankfurt/Main 1 989.
Koh/, P. : "leh wundere mich, dass ich !ebe". Sowjetische Augenzeugen
berichten; Gütersloh 1 990.
Krausnick, H.: Kommisarbefehl und "Gerichtsbarkeitserlass B arbarossa"
in: Vierteljahrshefte für Zeitgeschichte, Hft. 4, Jg. 25, 1 977,
s. 683-738.
Krausnick, H. / Wilhe/m, H.-H.: Die Truppe des Weltanschauungskrieges.
Die Einsatzgruppen der Sicherheitspolizei und des SD 1938-
1 942; Stuttgart 1 98 1 .
Leach, B. A.: German Strategy Against Russia 1 939- 1 94 1 ; Boulder 1 983.
Mayer, A . J.: Der Krieg als Kreuzzug. Das Deutsche Reich, Hitlers
Wehrmacht und die "Endlösung"; Hamburg 1 989.
Mende, E.: Das verdammte Gewissen. Zeuge der Zeit 1 92 1 - 1 945;
München, Berlin.
Middeldoıf, E.: Taktik im Russlandfeldzug. Erfahrungen und
Folgerungen; Dortmund 1 956.
Milward, A. S.: Der Zweite Weltkrieg. Krieg, Wirtschaft und Gesellschaft
1 939- 1 945; München 1 977.
362
Moritz, E. (Hrsg. ) : Fail Barbarossa. Dokumente zur Vorbereitung der
faschistischen Wehrmacht auf die Aggression gegen die
Sowjetunion 1940- 1 94 1 ; Berlin 1 970.
Mülleı; N. (Hrsg.): Deutsche Besatzungspolitik in der UdSSR 194 1 - 1 944;
Köln 1 980.
Nekriısclı, A.: Genickschuss. Die Rote Armee anı 22.6. 1 94 1 ; Wien 1 969.
Paııl, W. : Erfrorener Sieg. Die Schlacht um Moskau 1 94 1/42;
Esslingen 1 975.
Philippi, A. / Heim, F. : Der Feldzug gegen Sovjetrussland 1 94 1 - 1 945;
Stuttgart 1962.
Piekalkiewicz, J.: Der Zweite Weltkrieg; Düsseldorf, Wien 1 985.
Piekalkiewicz, J.: Die Schlacht um Moskau; Bergisch Gladbach 1 98 1 .
Reinhardt, K. : Die Wende vor Moskau. Das Scheitem der Strategie
Hitlers im Winter 1 94 1 /42; Stuttgart 1 972.
Reitlingeı; G.: Ein Haus auf Sand gebaut. Hitlers Gewaltpolitik in
Russland 1 94 1 - 1 944; Gütersloh 1 963.
Ruhi, K. J. (Hrsg.): Unsere verlorenen Jahre. Frauenalltag i n Kreigs- und
Nachkriegszeit 1 939- 1 949 in Berichten, Dokumenten und
B ildem; Darmstadt, Neuwied 1 985.
Salisbury, H. E.: Die üstfront. Der unvergessene Krieg 1 94 1 - 1 945. Eine
Bild-Text-Dokumantation; Wien 1 98 1 .
Samsonow, A . M . : Die grosse Schlacht vor Moskau 1 94 1 - 1 942;
Berlin (üst) 1 959.
Schofıeld, C. (Hrsg.): Russland im Krieg; Zürich 1988.
Schtemenko, S. M.: Im Generalstab; Berlin (Üst) 1 970.
Seaton, A.: Der russisch-deutsche Krieg 1 94 1 - 1 945; Frankfurt/ Main 1 973.
Sella, A.: "Barbarossa". Surprise Attack and Communication. In: Joumal
of Contemporary 1 3 , 1978.
Shiliıı, P. A.: Die wichtigsten Operationen des Grossen Vaterllindlischen
Krieg 1 94 1 - 1 945; Berlin 1 958.
Stadtmü/ler, G.: Geschichtliche Ostkunde Bd il; München 1 963.
Stalin, J.: Ü ber den Grol3en Vaterlandischen Krieg der Sowjetunion.
Sowjetische Militiirverwaltung in Deutschland; Berlin 1 945.
Steinert, M. G.: Hitlers Krieg und die Deutrschen. Stimmung und
Haltung der deutschen Bevölkerung im Zweiten Weltkrieg;
Düsseldorf 1970.
Streim, A.: Sowjetische Gefangene in Hitlers Vemichtungskrieg. Berichte
und Dokumente 1 94 1 - 1 945; Heidelberg 1 982.
Streiı, C.: Keine Kameraden. Die Wehrmacht und die sowjetischen
Kriegsgefangenen 1 94 1 - 1 945; Stuttgart 1 978.
Telpııchowski, B. S.: Die sowjetische Geschichte des Grol3en
Vaterlandaschen Krieges 1 94 1 - 1 945; Frankfurt 1 96 1 .
363
Ueberschö.ı� G. R. Si Wette, W. (Hrsg.): ''Untemehmen Barbarossa". Der
deutsche Überfall auf die Sowjetunion 1 94 1 . Berichte,
Analysen, Dokumente; Paderbom 1 984.
Wagener, C.: Moskau 1 94 1 . Der Angriff auf die russische Hauptstadt;
Bad Nauheim 1 965.
Weber, R. W.: Die Entstehungsgeschichte des Hitler-Stalin-Paktes 1 939;
Frankfurt/Main 1 980.
Werth, A.: Russland im Krieg 1 94 1 - 1 945 2 Cilt; München, Zürich 1 967.
Westwood, J. D.: Eastem Front. The Soviet-German War 1 94 1 - 1 945;
New York 1 984.
Whaley, B.: Codeword Barbarossa; Cambridge 1 973.
Yoımg, P. (Hrsg.): Der gro6e Atlas zum Zweiten Weltkrieg;
München 1 974.
Zentner, K.: Illustrierte Geschichte des Zweiten Weltkrieges;
München 1 963.
Zentner, K.: Nur einmal konnte Stalin siegen. Lehren und Bilder aus dem
RuBlandfeldzug; Hamburg l 952.
Zom, G.: Nach Ostland geht unser Ritt. Deutsche Eroberungspolitik
zwischen Germanisierung und Völkermord; Berlin 1 980.
364
FOTOÖRAF KAYNAKÇASI
Kısaltmalar: Ü stte (ü), altta (a), ortada (o), solda (s), sağda (sğ)
365
1 28 (a), 1 33 (ü), 1 33 (a), 135 (ü), 142 (a), 1 43 (ü), 143 (a), 1 44 (a), 145
(a), 1 47, 149, 1 54 (üsğ), 1 55 (a), 1 66 (üs), 1 68 (a), 1 73 (ü), 1 73 (as), 1 74
(ti), 1 74 (a), 1 75, 1 82 (üs), 1 82 (üsğ), 1 82 (as), 1 88 (ü). 1 9 1 , 1 93 (a), 1 98,
202 (ü), 202 (a), 206, 209 (a), 2 1 0 (il), 2 1 5 , 2 1 6 (a), 244 (il), 267 (asğ),
27 1 (ti), 27 1 (a), 272 (il), 277 (üs), 277 (os), 277 (as). 277 (ilsğ), 277
(asğ), 278 (ü), 278 (a), 280 (ti), 280 (a), 284, 288 (il), 302 (il), 302 (a),
303, 306 (a), 3 1 O (ü), 326 (asğ), 328 (s), 330, 33 1 (ti), 338 (üsğ), 338 (üs),
342 (ti), 343 (s), 344, 347, 348.
Sven Simon Basın Ajansı, Bonn:
8.
Özel Arşivler:
36, 38, 40, 45, 49, 5 1 (üs), 5 1 (osğ), 5 l (üsğ), 56, 58, 60 (ü), 60 (os), 60
(osğ), 60 (as), 60 (asğ), 61 (ti), 6 1 (o), 61 (a), 63, 70, 76 (ü), 80, 85, 90
(ti), 90 (a), 92, 98, 1 00, 1 03, 1 05, 1 1 0, 1 1 1 , 1 1 6, 1 1 9, 1 20 (ti), 1 25 (üsğ),
1 25 (osğ), 1 25 (asğ), 1 27, 1 37 (üs), 1 37 (üsğ), 1 37 (a), 1 39, 147, 1 50, 1 54
(üs), 1 54(os), 1 54(as), 1 54(as), 1 54(asğ), 1 55, 1 60 (ti), 1 62, 1 64 (sğ), 1 69,
1 70, 1 79, 1 84, 1 92, 1 96 (s), 200, 20 1 , 2 1 2, 2 1 3 (a), 235 (a), 244 (a), 245
(a), 250, 252 (üs), 252 {asğ), 262, 264, 265, 26 1 , 266 (ü), 269 (ti), 275,
28 1 , 283 (a), 285 (ü), 289 (a), 298, 30 1 , 304, 306 (üs), 306 (üsğ), 307,
309 (ü), 320, 322 (s), 322 (sğ), 323, 327, 338 (a), 339, 345, 346.
Hans Schürer:
1 23, 209 (ü), 224, 252 (asğ), 257 (asğ), 293 (il), 295, 33 1 (a).
Süddeutscher Yayınevi:
65, 88 (üs), 1 07 (a), 1 65 (ü), 299, 3 2 1 (ü), 321 (a).
Ullstein Fotoğraf Servisi:
43, 50, 1 4 1 , 142 (ti), 145 (ü), 1 53 (ü), 1 65 (a), 1 66 (üsğ), 255, 266, 273,
325, 326 (ü).
ZDF (Alman İkinci Devlet Televizyonu) Arşivi:
22, 32 (a), 37, 52, 53, 67, 68, 73, 74, 76 (a), 82, 84 (ti), 84 (a), 9 1 , 94, 95
(a), 1 0 1 , 1 06, 1 1 3, 1 20 (a), 1 28 (ü), 1 30 (a), 1 3 1 , 1 56, 1 60 (a), 1 63, 1 64
(üs), 1 73 (asğ), 1 76, 1 9 1 , 1 96 (üsğ), 1 96 (osğ), 1 96 (asğ), 203, 2 1 1 , 2 13
(ü), 2 1 4, 2 1 6 (ü), 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9 220, 22 1 , 222, 225, 226 Ü), 226 (a), 228
(ü), 228 A7, 230, 23 1 , 232, 233, 237, 239, 243 (ü), 243 (a), 245 (ü), 249,
256, 257 (ü), 258, 260, 267 (üs), 267 (üsğ), 268, 283 (ü), 285 (a), 287,
292, 294, 295 (as), 296 (ti), 296 (a), 3 1 0 (a), 3 1 1 (a), 3 1 3, 3 1 5, 3 1 6, 3 1 7,
336, 34 1 , 343 (üsğ), 349.
366
Guido Knopp
STALİNGRAD -DERS VE UYARI
Çeviren: A. Önder Seçkin
1 9 A ğ u s tos ' t a A l m a n p a n ze r ve p iy a d e t ü me n l e r i n i n
Stalingrad' a geniş çaptaki saldırısı başladı. 8 Kasım'da Hitler
şunları söylüyordu:
"Volga ' y a gelmek istiyordum. Ancak belirli bir yere ve
şehire. Rastlantı olarak bu şehir Stalin adını taşıyor. Ancak sırf
bu nedenden dolayı oraya yürüdüğümü düşünmeyin. Çünkü
orası çok önemli bir noktadır. Onu almak istiyordum ve siz de
biliyorsunuz, biz buraya çağırıldık. Yani ona sahibiz. Orada
sadece birkaç küçük yer var."
Ancak "bu küçücük yerlerde" Kızılordu askerlerinin sert
d irenci y l e karş ı l aş t ıl ar. 1 9 K as ı m ' dan 22 K as ı m ' a kadar,
Kızılordu sokak savaşlarında tükenen 6. Ord u ' nun kanatlarını
yardı ve çembere aldı .. Hitler 'in emri: "Savunma mevzilerine
çekilmek . . . dayanmak! " olacaktı. Yetmiş beş gün boyunca bu
umutsuz savaş ev ev, sokak sokak devam etti.
Kasım ayında çember içine alınmış olan yaklaşık 250 bin
Alman askerinden 35 bin kadar yaralı ve hasta, nakledildi. 1 20
binden fazlası vuruldu ya da açlıktan öldü. 90 bini esir düştü.
Sadece 6 bini yurduna dönebildi.
B u kitabın ağırlık noktasında, yaşamlarında açıkça anılarını
anımsayan d ü z i nelerce tanık b u l u nuyor. B u nlar ara s ı nda o
zaman sıradan kadın, erkek - ve çocuk olan kişiler olduğu gibi,
tanınmış kişiler de var.
Stalingrad uyarıyor: B u lanet savaşta yenenler, yenilenler
den daha az acı çekmedi. B ir zamanların Sovyetler B irliği'nde
ki dul asker eşleri ve eski savaşçılar bu konuda pek çok trajik
öykü anlatırlar. Bu arada d ünyada Kab i l , D a ğ l ı k Karabağ
Bölgesi, Saraybosna, Güney Osetya, Filistin, Soweto vb. yeni
"Küçük Stalingrad"lar ortaya ç ıktı.
Abluka sırasında yürek parçalayıcı bir biçimde açlıktan ölen
Leningradlıların anısına Piskarov Mezarlığı 'nda bir yazıt bulun
m a k t a d ı r. Bu yazıtta "Kimse unutmasın, hiçbir şey
unutulması n" yazıl ıdır. B u s ö z Stalingrad 'da ölen Sovyet ve
Alman vatandaşları için de geçerlidir. Bu kitap onların anısına
sunulmuştur.
367