Professional Documents
Culture Documents
Dubrowsky
Dubrowsky
Aynı zamanda atalarımızın zamanında bile aslında çok primatif, otomatik ve tamamen doğa
yasalarına bağlı değiliz. Şarta bağlı değişkenlerle başa çıkma kapasitemiz her zaman var ve
illa nesiller arası bir değişimle gözükmek zorunda değil (kendi yaşam deneyimimiz içinde de
değişiyoruz). Kapalı, algoritmik bir yapımız yok, bir network tarafından işlenen bir bilgi onu
nelerin etkilediğine çok bağlı ve bunlardan bazılarının anatomik ve biyolojik kökenleri var
(sinaptik ve hücresel). Aynı nöral network birden fazla devrede işlev veriyor bu yüzden onları
anatomik olarak belli bir sonuca bağlamak da mümkün değil, kimyasal ve hormonal
konfigürasyonlar da önemli. Örnek olarak şizofrenik belirtileri olan hastalar ileriki zamanlarda
afektif patolojiler de gösterebiliyorlar, ya da afektif bir hastalık şizofreniye yol açabiliyor.
Burada hangi bileşenin adaptif olduğu ve altında ne gibi bir evrimsel neden olduğu
muğlaklaşıyor.
Sonuç olarak algoritmik anlayışın tersine, beyin yakın tarihteki olaylara ve koşullara göre
kendini yeniden şekillendirme kapasitesine sahip. Eğer algoritmik şekilde bilgi işlemcisi
olsaydık, algoritmamızın sınırları çok önceden belli olması gerekirdi ve belirli girdilerle belirli
çıktılar elde ederdik, bunun da değişmesi çok mümkün olmazdı. Ama 5. bölümde verdiği
deney örneklerinde nöronlar de-aktive edilince nasıl yakınındaki nöronlarda yeni bir
düzenlemeye gidildiği ve eksik işlevlerin paylaşıldığı anlatılıyor, aynı şekilde bu kısıtlama
kalkınca beyin eski haline de dönebiliyor. Bu da bizim çoktan belirli bir doğamız olmadığını
ama yeni deneyimlerle doğamızı yaratıp dönüştürebildiğimizi gösteriyor.