You are on page 1of 2

ŞAMANIN İZİNDE: ŞAMANİZM VE KADIN

OCA 25, 2015 | SASUN BAZARYAN | YORUM YOK | DÜNYA KÜLTÜRLERİ, YEŞİL RÖPORTAJLAR

Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünde Şamanlık üzerine doktora tezi hazırlayan Timur Davletov ile Çepeçevre’den Burak Avşar ve
Sasun Bazaryan Şamanlık ve Kam kültürü üzerine röportaj gerçekleştirdiler.
Röportaj dizisinin üçüncü bölümüdür. İlk röportaj, ‘Şamanın İzinde: Şamanizm nedir?’i okumak için tıklayınız. İkinci röportaj, ‘Şamanın izinde:
Şamanizm ve Doğa‘ı okumak içintıklaynız.
Sasun Bazarian: Şamanizm’in veya Şaman toplumlarının kadına bakış açısı nasıl? Bildiğimiz kadarıyla zaten insan toplumu 2000 yıldır,
batı kültürü özellikle bir alçak görmeyle ve narinleştirmeyle özdeşleştiriyorlar. Şamanizm’in buna bakış açısı nedir peki?
Timur B. Davletov: Bizim memleketimiz olan Hakas topraklarında 1970’lerde Sovyet dönemi arkeologları tarafından paleolitik döneme ait 35 bin
yıllık bir yerleşim yeri keşfedilmiş. Orada geleneksel göçebelerin kullandıkları çadırların prototipleri varmış; ama toprağın içinde. Ortada hem
pencere olarak hem de kapı olarak kullanılan bir delik var, yandan pencere yok. Günümüzde de Türk çadırlarında hâlâ pencere yok , sadece kapı
var ve üstteki o delik korunmuş. Ama eskiden o delikten giriyorlar, o delikten çıkıyorlarmış. Hatta eski Türk mitolojisinde kahramalar uykuya
yatarken oradan yıldızları sayıyorlarmış. O çadır aynı zamanda mikrokosmoz modelidir. O mikrokosmoz modelinin içinde tam o deliğin altında
ocak var, ateş var; ateş o modelin güneşidir ve çadırlar yuvarlığımsı olur, üçgen, dörtgen değil ve kapılar hep doğuya bakar. Kapıların doğuya
bakması güneş kültürüyle ilgili, güneşe önem veriyorsunuz, güneşin ilk ışınları yakalayabilmek için kapılarınız hep doğuya bakıyor. Eski Türk
yazıtlarında ileri manasına gelen ‘ilgerü’ kelimesi var. Doğu yönü ileri demekmiş ve batı ise geri. Durduğunuz zaman, yani yüzünüzü doğuya, ileri
verdiğiniz zaman, sırtınızı batıya verdiğiniz zaman çadırın içinde önünüzde ocak var, ocağın öbür tarafında kapı var, sol taraf kuzey oluyor kadın
tarafı, sağ taraf erkek tarafı oluyor. İkisinin arasında herhangi bir perde ya da duvar yok, yani ayrımcılık yok. İkisi iç içe. Ve çadırın,
mikrokosmozun içinde onları bir araya getiren ocaktır, güneştir. İki yarım dünyanın tam ortasındadır ve hiçbir şekilde onların arasında ayrımcılık
yoktur. Onlar bir arada olduğu zaman bir anlam ifade ediyorlar. Şamanlık’ın Türk dilleri üzerinde şöyle bir etkisi olmuştur bana göre: Biliyorsunuz
Türk dillerinde cinsiyet ayrımcılığı yok. Cinsiyet ayrımcılığının olamaması batılı araştırmacılar için, ya da başka araştırmacılar için geri kalmışlık ya
da gelişememişlik olarak algılanabilir; ama çağdaş şekilde yorumladığımız zaman cinsiyete dayalı bir öncelik ya da cinsiyete dayalı bir ayrımcılık
yok.
Burak Avşar: Latin dillerinde var ama bu; feminen, maskülen olarak var.
T. D.: Tabi, üç tane var; bir de orta cinsiyet var. Mesela tanrı dediğin zaman ya da tengri dediğin zaman orada herhangi bir cinsiyet önceliği yok;
kadın veya erkek gibi. Dilbilimsel olarak da cinsiyet önceliği yok. Mesela İngilizce’de ‘insan’ derken erkeği kullanmak zorundasın ‘man’ demeniz
lazım, ‘human’ da oradan geliyor zaten. ‘Kadın’ için ‘woman’ diyorsunuz. ‘Kişi’ yüzde 100 Türkçe’dir ve orada hiçbir cinsiyet önceliği yoktur,
cinsiyet ayrımcılığı yoktur. Ne kadın merkezli, ne erkek merkezli; ama her ikisini de kucaklayan bir kavramdır.

Şaman Kadın (Kaynak: www.old-pictures.net)

B.A.: Biz de şöyle bir okumuştuk galiba; hanım kelimesi etimolojik olarak zaten Orta Asya Türkçesi’nden geliyor. Yani Han’ın kendi
eşine Hanım demesinden geliyor etimolojik olarak. [Sasun] Cengiz Han’ın ben okumuştum böyle bir şeyini, bilmiyorum ne kadar doğru
ama.“Ben hanlar hanı Cengiz Han, bu da benim Han’ım” diyerek aslında kendi eşini tanıtıyor.
T. D.: Zaten eski Türk döneminde eğer kaan varsa hatun da vardır. Onlar ikisi bir arada geçerli. Ve Şamanlık’ta cinsiyet ayrımcılığı yoktur; Kam ya
da Şaman herkes olabilir; kadın da olabilir erkek de olabilir. Bu Şamanlık’ın çok önemli bir özelliğidir. Hiçbir şekilde “İşte şu gerekçeyle, bu
gerekçeyle, şu sakıncayla, bu bilmem ne kaygıyla, şunlar olamaz, bunlar olamaz” diye bir şey yok. Orada herhangi bir öncelik veya ayrımcılık yok
ama biz biliyoruz ki mesela tek tanrılı dinlerde kadınların din görevlisi olması zor. Olmamaları için binbir çeşit gerekçe gösteriliyor.
B. A.: Semavi dinlerde yok zaten.
S. B.: Ama benim bildiğim kadarıyla Antik Yunan’dan geliyor, Zeus’un Atena’yı kafasından doğurması efsanesi işte. Kadının doğurganlık
özelliğinin erkekte olmaması erkek için gocunacak bir şey; çünkü var etmek, tanrısal bir özellik ve erkek bunu elde edemediği için ilk
tanrısı bunu elde ediyor ve kadına dair ayrımcılık da zaten literatüre ilk Antik Yunan’da giriyor.
T. D.: Şamanlık’ta pozitif ayrımcılık var, ilk Kam kadındır ya da bazı efsanelerde ilk Kam’ı doğuran kişi kadındır. Dolayısyla ona öyle bir ayrıcalık
atfedilmiş ama araştırmacılar Şamanlar’ının bütün donanımlarının; kıyafet olsun, kullandıkları aletler olsun, analizini yaptığı zaman, kadınlara ait
olduklarını söyleyebiliyorlar. Ve Şamanlık çok tanrılıdır, tek tanrılı değil. Tanrıların içinde kadın tanrılar var, erkek tanrılar var. Zaten dilbilimsel
olarak da sizde böyle bir ayrımcılık yok. Yani siz ‘Umay’ dediğiniz zaman dilbiliimsel olarak hiçbir ayrımcılık yok orada ya da ‘tanrı’ dediğiniz zaman
hiçbir ayrımcılık yok orada. Hint-Avrupa dillerinde siz ‘tanrı’ dediğiniz zaman zaten hangi cinsiyetten olduğu belli dilbilimsel olarak, üç cinsiyetten
biri olmak zorunda. Tek tanrılı dinlerde kadınlar buna karşı çıkıyor mu, çıkıyor. Mesela Anglikan Klisesi’nde kadınlar “Biz de din görevlisi olmak
isitiyoruz. Bizim eksiğimiz ne? Hani eşitlik vardı?”diyerek mahkemeye başvurup 1992’de papazlık hakkını kazanıyorlar ama katolik dünyasında
kadınlar papaz olamıyorlar mesela, müslüman dünyasında zaten bu gündeme hiç gelmiyor; ama katolik dünyasında böyle bir girişim yapıyorlar,
başaramıyorlar. Budizm de aynı şekilde. Budizm’de hiçbir zaman dalaylama kadın olamaz ki, budizm daha hoş görülü gibi; ama onda da
misyonerlik var, tek tanrılı dinlerle benzerliği de budur, insanları doğru yola çağırması. Dalaylama budizmde hiç bir zaman kadın olmamıştır.
S. B., B. A.: Çok teşekkür ederiz.
T. D.: Ben teşekkür ederim.

You might also like