You are on page 1of 4

1.

İslam’ın Ortaya Çıktığı Dönemde Dünyanın Durumu ve Araplar

Hz. Peygamber'den önce dünyanın genel durumuna bakıldığında batıda Konstantinople (İstanbul)
merkez olmak üzere Anadolu, Balkanlar ve Mısır toprakları üzerinde güçlü bir Bizans varlığı
bulunmaktaydı. Roma'nın ikiye bölünmesinden sonra Doğu Romalılar Byzante toprakları üzerinde
Nev Rome adını verdikleri İstanbul'u başkent olarak kullanmışlardır. İstanbul'un üzerinde
kurulmuş olduğu Trakia topraklarının Byzante adı verilen bölgesinden dolayı Doğu Roma daha
sonraları Bizans olarak adlandırılmıştır. Doğu Roma'nın etki alanları Kuzey Afrika, Suriye,
Kafkasya, Armenia, Karadeniz'in kuzeyi ve Avrupa'yı içerisine almaktaydı. Bizanslıların doğudaki
en büyük rakipleri İranlılardır. Bu dönemde Doğu Roma'nın başında Iustinionus adında bir
hükümdar vardı ve eşi Theodora'yla birlikte ülkeyi yönetiyordu. Dönemin en güçlü hükümdarıdır.
Belissarios ve Narses adındaki komutanları sayesinde Kuzey Afrika ve İspanya toprakları
üzerinde istilalarda bulunmuştu. Bu hükümdarın ölümünün ardından iktidara II. Iustinus geçmiş ve
Hz. Peygamber bu hükümdar Doğu Roma'nın başında bulunduğu sırada dünyaya gelmiştir.
Irak, İran ve Azerbaycan toprakları üzerinde Mezopotamya merkezli Sasani devleti
bulunmaktaydı. Bu devletin merkezi Mezopotamya topraklarındaki Tisfun (Ctesiphon/Medâ'in)
şehriydi. Bu imparatorluğun etki alanları Kafkaslar, Yemen, Orta Arabistan, Afganistan, Kuzey
Hindistan, Toharistan, Soğdiyana ve Harzem topraklarını kapsamaktaydı. Devlet MS. 224 yılında
I. Erdeşir tarafından yine bir İran imparatorluğu olan Partları yıkarak kurulmuştur. Bu dönemde
devletin başında Sasanilerin en güçlü hükümdarı Enûşirvan (Ölümsü ruh) lakaplı I. Hüsrev
bulunmaktadır. Devlet bu hükümdar zamanında en parlak çağını yaşamaktadır ve siyasi, idari,
iktisadi ve kültürel anlamda Doğu Roma'dan daha iyi bir durumdadır. Hz. Peygamber'in dünyaya
teşrif buyurduğu sırada İranlıların başında bu hükümdar bulunmaktaydı.
Bu dönemde Sasaniler ve Bizans arasında bir dünya devleti olma mücadelesi yatmaktadır.
Bundan dolayı İranlılar Anadolu ve Suriye topraklarını alarak Akdeniz limanlarındaki liman
kentlerine ulaşmaya, Bizanslılar ise Sâsânîleri Irak topraklarından atarak Mezopotamya’daki
pazar şehirlerini ve Uzakdoğu ticaret yollarını ele geçirmeye çalışmaktaydılar. Bunun yanında
İranlıların Karadeniz'e ulaşarak burada liman elde etme çabaları bulunmaktaydı. Ayrıca her iki
ülkenin Kuzey Mezopotamya, Suriye, Armenia ve Kafkaslar üzerinde yoğun bir egemenlik kurma
mücadelesi bulunmaktaydı. Doğu Romalılar Uzakdoğuya ulaşabilmek amacıyla Kızıldeniz'i
önemsiyorlardı. Kızıldeniz ve Uzakdoğu arasındaki ticaret yolu üzerinde Yemen'in önemli bir
konumu vardı. Bundan dolayı her iki taraf Yemen'i ele geçirmek için mücadele etmiştir.
Orta Asya’da ise güçlü bir Göktürk imparatorluğu vardır. Bu devlet MS. 552 yılında Avar
İmparatorluğunu yıkan Bumin tarafından kurulmuştur. Göktürk İmparatorluğunun merkezi olan
Doğu Kutluk devletinin başında Bumin Kağan ve Batı Kutluk devletinin başında ise kardeşi İstemi
Yabgu bulunmaktaydı. Devletin merkezi Altaylardır. Bu dönemde Soğdiya, Toharistan ve
Afganistan toprakları üzerinde güçlü bir Akhun Devleti vardır. Bu devlet doğu batı arasında
uzanan önemli ticaret yollarına egemendir. İstemi Yabgu, ipek yollarını ele geçirmek amacıyla
Sâsânî hükümdarı I. Hüsrev'le iyi ilişkiler kurarak Akhun Devletini ortadan kaldırmışdır. MS. 557
yılında yıkılan Akhun devletinin toprakları MS. 567 yılına kadar Sasaniler ve Göktürkler
tarafından işgal edilmiştir. Bu yakınlaşmanın neticesinde İstemi Yabgu’nun kızı Fakim, Sâsânî
hükümdarı Hüsrev Enuşirvan ile evlenmiş ve bu evliliğin neticesinde Sâsânî tahtına çıkacak olan
Türkzâde lakaplı IV. Hürmüz dünyaya gelmiştir. Daha sonra Sâsânîlerle arası açılan İstemi Yabgu,
Bizans’la ittifak kurarak Sâsânîlere karşı cephe almıştır.
Bu dönemde Çin’de ise Sui Hanedanlığı iktidara gelmiştir. Bu dönemde Çin toprakları
üzerinde çok sayıda hanedan bulunmaktadır. Bu hanedanın başında bulunan Wen Sui Çin ülkesini
tek çatı altında toplamıştır. MS. 580 ve 620 arasında hüküm süren bu hanedanlık Orta Asya Türk
boyları ile yapılan savaşlar ve Çin isyanları sonucunda yerini güçlü Tang Hanedanlığına bırakmıştır.
Tang eski Çin'in en güçlü hanedanlığıdır.
Bunun yanında batıda İstanbul merkez olmak üzere Anadolu, Balkanlar ve Mısır toprakları
üzerinde güçlü bir Bizans varlığı bulunmaktaydı. Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından
sonra İstanbul merkezli Doğu Roma imparatorluğu Konstantinopolis adı verilen İstanbul şehrinin
üzerinde kurulduğu Bizante topraklarından dolayı bu imparatorluğa Bizans adı verildi. Bizanslılar
Suriye toprakları üzerinde bulunan Gassani Araplarının en iyi müttefikleri idiler. Gassanilerden
önce Suriye toprakları üzerinde Palmira merkezli Tedmür Arapları Bizanslılar tarafından ortadan
kaldırılmıştır. Daha önceleri Bizans’la ittifak halinde olan Palmira Arapları Odenatus’un bir
suikastla ortadan kaldırılması ve Zenobia’nın başa geçmesiyle bozulmuş ve Palmira Arapları
ortadan kaldırılmıştır. Bunun dışında Irak’ın kuzeyinde bulunan Hatara Arapları da Bizans’ın
Mezopotamya’daki en iyi müttefikleri idiler. Bunlar da Bizans’la olan iyi münasebetlerinden
dolayı Sasani hükümdarı I. Şapur tarafından ortadan kaldırılmışlardır.
Arap yarımadasının Kuzeyinde Suriye toprakları üzerinde Gassani Arapları hüküm
sürmekteydi. Bu bölgede Nebati adı verilen Arap alfabesi kullanılmaktaydı. Irak’ta Hire merkezli
Ben-i Lahmi Arapları bulunmaktaydı ve bunlar Süryani alfabesini kullanmaktaydılar. Bu Araplar
Hıristiyanlık dinini benimsemişlerdi. Arap yarımadasının güneyinde ise Himyer Arapları
bulunmaktaydı ve bunlar Himyeri adıyla kendilerine ait bir alfabeyi kullanırlardı. Araplar Irak ve
Suriye toprakları üzerine yapmış oldukları ziyaretlerde Nebati ve Süryani yazısını öğrenerek daha
sonraki asırlarda bunları geliştirip Nesih ve Küfi yazısını icat ettiler.
Bizanslıların Afrika’daki en iyi müttefikleri olan Etiyopyalılar (Habeşistan) Bizans’ın
teşvikiyle Arap yarımadasının güneyinde Yemen’deki Himyer Araplarını yenmişler ve burada
Habeşistan’a bağlı bir krallık kurmuşlardır. Bizanslıların bu kışkırtmalarındaki amaç Sasanilerin
kapatmış olduğu uzak doğuya giden kara yoluna alternatif olarak Hint Denizi ticaret yolunu
kullanmaktı. Yemen’i işgal eden Habeşlilerin başında İslam kaynaklarının Ebrehe olarak
bahsettikleri kral bulunmaktaydı. Bu kişinin Kâbe’yi yıkmak istemesi Fil Olayı’nın yaşanmasına
sebep olmuştur. Bu olay Hz Peygamberin dünyaya geldiği MS. 571 yılında gerçekleşmiştir. Hz.
Peygamber’in dünyaya geldiği bu yılda Bizans imparatorluğunun başında meşhur hükümdarları II.
Iustinus bulunmaktaydı.
Doğuda ise Irak toprakları merkezli Sasani imparatorluğu bulunmaktaydı. Bu imparatorluk
Irak, İran, Azerbaycan, Arap Yarımadasının doğusu, Afganistan topraklarını elinde
bulundurmaktaydı. Irak’ın güneyinde Hire merkezli bir devlet kurmuş olan Beni Lahmi Arapları
Sasanilerin en iyi müttefikleri durumundaydılar. Sasani müttefiği Beni Lahmi Arapları ile Suriye
merkezli Gassani Arapları sürekli olarak savaş halindeydiler. Bunun yanında Habeşlilerin
istilasına maruz kalan Yemen’deki Himyer Arapları Sasanilerle ittifak kurmuşlardır. Fil
Vaka’sının gerçekleştiği MS. 571 yılında Sasani hükümdarı İranlıların en kudretli hükümdarı olan
Enuşirvan (Ölümsüz ruh) lakaplı I. Hüsrev idi. Bu hükümdar kendi hanedanından Vehriz adında
bir soyluyu yedi gemi ile Yemen’e yollayarak burayı Habeşlilerden geri alıp kendilerine bağlı bir
Himyer krallığı oluşturmuştur.
Bu dönemde Sasaniler ve Bizans arasında bir dünya devleti olma mücadelesi yatmaktadır.
Bundan dolayı İranlılar Anadolu ve Suriye topraklarını alarak Akdeniz limanlarındaki liman
kentlerine ulaşmaya, Bizanslılar ise Sâsânîleri Irak topraklarından atarak Mezopotamya’daki pazar
şehirlerini ve Uzakdoğu ticaret yollarını ele geçirmeye çalışmaktaydılar.
Orta Asya’da ise güçlü bir Göktürk imparatorluğu vardır. Göktürk İmparatorluğunun merkezi
olan Doğu Kutluk devletinin başında Bumin Kağan ve Batı Kutluk devletinin başında ise kardeşi
İstemi Yabgu bulunmaktaydı. İstemi Yabgu, önce Sâsânîlerle iyi ilişkiler kurarak Akhun
Devletini ortadan kaldırmışlardır. Bu yakınlaşmanın neticesinde İstemi Yabgu’nun kızı Fakim,
Sâsânî hükümdarı Hüsrev Enuşirvan ile evlenmiş ve bu evliliğin neticesinde Sâsânî tahtına
çıkacak olan Türkzâde lakaplı IV. Hürmüz dünyaya gelmiştir. Daha sonra Sâsânîlerle arası açılan
İstemi Yabgu, Bizans’la ittifak kurarak Sâsânîlere karşı cephe almıştır.
Bu dönemde Çin’de ise Sui Hanedanlığı başta bulunmaktadır. Wen Sui tarafından iktidara
gelen bu hanedanlık ilk defa Çin ülkesini tek çatı altında toplamıştır. MS. 580 ve 620 arasında
hüküm süren bu hanedanlık Orta Asya Türk boyları ile yapılan savaşlar ve Çin isyanları
sonucunda yerini güçlü Tang Hanedanlığına bırakmıştır.

ARAPLAR
Araplar köken olarak Sami topluluklarındandırlar. Sam b. Nuh'un soyundan
geldiklerine inanılır. Araplara ilk olarak Asur kaynaklarında rastlanmaktadır.
Mezopotamya'nın güneyinde yaşayan topluluklardan Urbi, Arabi veya Arabaya şeklinde
bahsedilir. Burada yaşayan Araplar bayan hükümdarlar tarafından yönetilmekteydi. Araplar
iki gruba ayrılmışlardır. Eski Araplara Arab-ı Ba'ide adı verilmektedir. Bunlar günümüze
kadar ulaşmayan Arap topluluklarıdır. Bunlar Amalikalılar, Eski Cürhümlüler, Ad, Semud,
Tasım ve Cedis gibi topluluklardır. Günümüze kadar ulaşan Araplara Arab-ı Bakiye adı
verilmiştir. Arab-ı Bakiye de Kahtanî ve Adnanî Arapları olarak iki kısma ayrılmıştır.
Güney Mezopotamya'nın batısındaki Arap toplulukları içerisinde Kâhtan adındaki
birisi etrafındaki topluluklarla Yemen'e yerleşmiştir. Araplar burada çoğalmışlardır ve bu
Araplara Kâhtanî adı verilmiştir. Bunlara güneyli Araplar adı da verilmektedir. Sebe, Lâhm,
Cüzâm, Âmile, Gassân, Himyer, Ezd, Mezhic, Kinâne, Eş’ar, Enmâr, Evs, Hazrec,
Kelb Cürhûm, Yemen, Umman, Hadramût Arapları Kahtânî Araplarındandır. Adnânî
Arapları ise Hz. İsmail'in Cürhümlü bir kadınla evlenmesinden sonra soyundan gelen Adnân
adındaki birisinden adını alır. Hz. İsmail köken olarak Arap değildir, Babillidir. Hz. İsmail
Mekke'ye yerleştikten sonra kendisinin soyu Cürhüm Araplarıyla kaynaşmış ve Araplaşmıştır.
Bunlar sonradan Araplaştıkları için kendilerine Arab-ı Müsta'rebe adı verilir. Bu
topluluklardan olan Mudar, Temîm, Mead, Nizâr, Kays ve Kureyş Arapları Adnân
soyundan gelmiş olup Müsta’rebe Araplarındandırlar.
Arap Yarımadasının Hicaz ve Tihame adı verilen bölgelerinde üç büyük şehir
bulunmaktaydı. Bunlar Mekke, Medine ve Taif şehirleriydi. Mekke şehri Kureyş kabilesinin
elindeydi. Taif şehri Sakif kabilesinin merkeziydi. Medine’de Araplar ve Yahudiler birlikte
yaşamaktaydılar. Medineli Araplar Evs ve Hazrec adı verilen Yemen asıllı Kahtani
Araplarından oluşmaktaydı. Yahudiler ise Ben-i Kaynuka, Ben-i Kureyza ve Ben-i Nadir
adı verilen üç büyük Yahudi kabilesinden oluşmaktaydı.
Bu dönemde Arap Yarımadasında Yahudilik, Hıristiyanlık, Haniflik, Sabiilik,
Mecusilik ve Putperestlik en yaygın dinlerdendi. Yemen toprakları üzerinde yaşayan Araplar
Sabiilik dinine inanırlar ve yıldızlara taparlardı. Arap Yarımadasının doğusundaki Araplar
İran etkisinden dolayı Mazdeizme inanırlardı. Necran bölgesinde Hıristiyanlar çoğunluğu
oluşturmaktaydı. Yahudiler ise ağırlıklı olarak Medine ve Hayber bölgesinde yaşarlardı. En
yaygın olan inanç ise putperestlikti. Bunun yanında Hz. İbrahim’in dini olan Haniflik dinine
mensup insanlar da bulunmaktaydı. Hz. Peygamber’in dedesi ve babası Hanif dinine
mensuplardı. Bu dinin o dönemdeki en önemli temsilcileri Hz. Hatice’nin amcazadesi Varaka
bin Nevfel ile Kus bin Saide idi.
Arap yarımadasının Kuzeyinde Suriye toprakları üzerinde Gassani Arapları hüküm
sürmekteydi. Bu bölgede Nebati adı verilen Arap alfabesi kullanılmaktaydı. Gassaniler,
Hıristiyanlık dinini benimsemişlerdi ve Bizans'ın önemli bir müttefikiydi. Irak’ta Hire merkezli
Ben-i Lahmi Arapları bulunmaktaydı ve bunlar Süryani alfabesini kullanmaktaydılar. Bu Araplar
da Hıristiyanlık dinini benimsemişlerdi. Fakat kültürel anlamda İranlılara yakın olduklarından
dolayı Sasani devletinin müttefikiydiler. Arap yarımadasının güneyinde ise Himyer Arapları
bulunmaktaydı ve bunlar Himyeri adıyla kendilerine ait bir alfabeyi kullanırlardı. Hicaz Arapları
Irak ve Suriye toprakları üzerine yapmış oldukları ticari seferler sırasında Nebati ve Süryani
yazısını öğrenerek daha sonraki asırlarda bunları geliştirip Nesih ve Küfi yazısını icat ettiler.
Bunun öncesinde Suriye ve Ürdün toprakları üzerinde Palmira merkezli Tedmür Arapları
yaşamaktaydılar. Nebati yazısını ortaya çıkaran Araplar bunlardır. Roma'ın önemli müttefiki olan
Tedmürlüler, daha sonra Roma'ya karşı Sasanilerle ittifak kurunca Roma hükümdarı Aurelianus
tarafından MS. 273 yılında ortadan kaldırılmışlardır. Bunun sebebi Roma'nın müttefiki Palmira
hükümdarı Odenatus'un (Uzeyne) eşi Zenobia (Zeyneb) tarafından ortadan kaldırılmasından
kaynaklanmaktadır. Zenobia kocasını öldürdükten sonra oğlu Vehbüllat ile ülkeyi yöneterek
İranlılarla ittifak kurmuş ve Mısır'ı Romalılardan almıştır.
Bunun yanında Mezopotamya toprakları üzerinde Musul ve Tikrit arasında güçlü kalelere
sahip olan Hatara Arapları da Roma’nın Mezopotamya’daki en iyi müttefikleri idiler. Hatara
ARaplarının başında Melik Deyzen (Satiron) adında bir hükümdar vardı. Roma'yla olan iyi
münasebetlerinden dolayı Sasani hükümdarı I. Şapur tarafından MS. 238-242 yılında ortadan
kaldırılmışlardır.
Irak’ın güneyinde Hire merkezli bir devlet kurmuş olan Beni Lahmi Arapları Sasanilerin en
iyi müttefikleri durumundaydılar. Münzir adındaki hükümdarları meşhurdur. Bundan dolayı bunlara
Menazire adı da verilir. Sasani hükümdarları Lahmi krallarını bütün Arapların kralı olarak
görürlerdi. Doğu Romalılar ise Gassani hükümdarlarını bütün Arapların kralı olarak görürlerdi.
Sasani müttefiği Beni Lahmi Arapları ile Suriye merkezli Gassani Arapları sürekli olarak savaş
halindeydiler.
Bunun yanında Yemen'de bulunan Himyer devleti Doğu Romalıların Afrika'daki önemli
müttefikleri Etiyopyalılar tarafından MS. 525 yılında yıkılmıştı. I. Iustinus'un emriyle Etiyopya
hükümdarı Kaleb Ala Esbaha; Eryat ve Ebrehe komutasındaki 30 bin kişilik bir Etiyopya ordusunu
Yemen'e göndermiş ve burayı ele geçirmiştir. Bundan dolayı Himyerliler Etiyopyalıları ülkelerinden
çıkarmak için Sasanilerle ittifak kurmuşlardır.
Fil Vaka’sının gerçekleştiği MS. 571 yılında Sasani hükümdarı İranlıların en kudretli
hükümdarı olan Enuşirvan (Ölümsüz ruh) lakaplı I. Hüsrev idi. Bu hükümdar kendi hanedanından
Vehriz adında bir soyluyu MS. 575 yılında yedi gemi ile Yemen’e yollayarak burayı Habeşlilerden
geri alıp kendilerine bağlı bir Himyer krallığı oluşturmuştur.

You might also like