Professional Documents
Culture Documents
Siyer: 75
Eser Adı
İslâm Tarihi ve Medeniyeti -3- Emevîler
Proje Yürütücüsü ve Genel Editörü
Prof. Dr. Mehmet Şeker
Proje Yürütücüsü Yardımcıları
Prof. Dr. Adnan Demircan
Prof. Dr. Rıza Savaş
Doç. Dr. Tahsin Koçyiğit
Cilt Editörü
Prof. Dr. Adnan Demircan
Yazarlar
Prof. Dr. Âdem Apak, Prof. Dr. Adnan Demircan, Prof. Dr. Ahmet Önkal,
Prof. Dr. Ali Aksu, Prof. Dr. Casim Avcı, Prof. Dr. Hasan Kurt, Prof. Dr. İrfan Aycan,
Prof. Dr. İsmail Hakkı Atçeken, Prof. Dr. Mehmet Mahfuz Söylemez,
Prof. Dr. Mevlüt Koyuncu, Prof. Dr. Nadir Özkuyumcu, Prof. Dr. Nuh Arslantaş,
Prof. Dr. Ramazan Altınay, Prof. Dr. Ünal Kılıç, Doç. Dr. Fatih Erkoçoğlu,
Doç. Dr. Gülgûn Uyar, Doç. Dr. Mustafa Özkan
Yayın Editörü
Muhammed Ali Alioğlu
Kapak
Furkan Murat Buruneren
İç Tasarım
Mevlüt Sami Ertem
Son Okuma
Ar. Gör. Ömer Aras, Ar. Gör. İbrahim Konak
Muhammed Ensâr Sözgen
Baskı & Cilt
GÜL MAT MATBAACILIK YAYINCILIK SAN. TIC. LTD. ŞTI.
Maltepe mah. Fazlı Paşa cd. No:8/4 Topkapı-İstanbul
Tel: 0212 577 79 77 Sertifika No: 34712
1. Baskı: Ekim 2018
Takım Numarası: 978-605-2375-38-9 (Tk)
ISBN: 978-605-2375-41-9 (3.c)
Eserde yer alan metinlerin ilmî, akademik, dil, yazım ve üslup sorumlulukları bölüm yazarlarına aittir.
EMEV�LER
I�ÇI�NDEKI�LER
KISALTMALAR............................................................................................................11
CI�LT EDI�T� R� NDEN / Prof. Dr. Adnan Demircan..............................................13
a. Kartaca’nın Fethi.......................................................................................................271
b. Kâhine’ye Yenilmesi ve İ�frî�kıyye’de Berberî� Kâhine Hâkimiyeti.........272
c. Hassân b. en-Nu’mân’ın İ�kinci İ�frî�kıyye
Seferi ve Fetihlerin Tamamlanması.................................................................274
d. Mûsâ b. Nusayr ve Târık b. Ziyâd’ın Endülüs’ü Fethi................................275
VIII. EMEVÎ�LER DÖ� NEMİ�NDE GÜ� NDELİ�K HAYAT / Prof. Dr. Ramazan Altınay.........459
A. .Gündelik Hayat ve Kurumlar..........................................................................................459
1. Şurta (Emniyet Müdürlüğü) ve Ases (Gece Bekçiliği)....................................460
2. Hâciplik (Ö� zel Kalem Müdürlüğü / Sekreterlik)..............................................461
B. .Gündelik Hayatın Dî�nî�, İ�darî� ve İ�ktisadî�/Ticarî� Mekânları...............................462
1. Cami.....................................................................................................................................462
2. Dârü’l-İ�mâra (Saray).....................................................................................................465
3. Çarşı Pazar........................................................................................................................468
C. .Gündelik Hayatın Eğlenme, Dinlenme ve Vakit Geçirme Mekânları..............471
1. Meyhaneler.......................................................................................................................471
8 2. Beytü’l-Kıyânlar (Gazinolar/Pavyonlar)..............................................................472
3. Şarkıcı Evleri....................................................................................................................473
4. Kulüpler.............................................................................................................................473
5. Eşrâf Konakları...............................................................................................................473
İçindekiler ■
XI. EMEVÎ� DEVLETI�NI�N YIKILIŞI VE TEMEL Ö� ZELLI�KLERI� / Prof. Dr. Ali Aksu.....531
A. .Emevî� Devletinin Yıkılışı..................................................................................................531
1. Veliahtlık Mücadelesi...................................................................................................534
2. Kabile Asabiyeti Çekişmeleri....................................................................................538
3. Arapçılık Taassubu ve Emevî� Devleti’nin Mevâlî� Politikası.........................543
4. Siyasî� İ�htilaflar ve İ�syanlar.........................................................................................543
5. Bazı Halifelerin Sorumsuz Yaşantıları...................................................................545
6. Devletin Sınırlarının Genişlemesi...........................................................................546
B. .Emevî� Devletinin Temel Ö� zellikleri.............................................................................547
9
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
HARİTA-RESİM-PLAN-ŞEKİL
Resim 1: Celi Sülüs Pençe-i Al-i Aba Levhası.Hat:Kazasker Mustafa İzzet Efendi.............80
Resim 2: Matrakçı Nasûh’a (ö. 971/1564) ait Kerbela minyatürü ........................................97
Resim 3: Hüseyin ve kardeşi Abbas b. Ali’nin Kerbela’daki türbeleri. ............................... 110
Resim 4: İstanbul’un ortaçağa ait bir tasviri. ............................................................................... 210
Resim 5: Grek ateşinin (Greuva) 7.yüzyıla ait bir tasviri ......................................................... 213
Resim 6: Antik Kartaca’nın tasvîrî bir resmi.................................................................................. 273
Resim 7: İbn Havkal’in el-Mesâlik ve’l-Memâlik adlı
eserinde Horasan bölgesini gösteren harita............................................................... 295
Resim 8: Müsned yazısı ile oluşturulmuş bir tablet kalıntısı................................................... 370
Resim 9: Hicri 1.yüzyıla ait Hicazi hatla yazılmış Kur’an parşömeni................................ 371
Resim 10: Kûfe camii, 1915 tarihli fotoğraf................................................................................... 385
Resim 11: Miladi 1. yüzyılda yapıldığı sanılan Annaias Şapeli, Şam................................... 388
Resim 12: Ateşgede tapınağı kalıntıları, Şiraz-İran.................................................................... 390
Resim 13: 8.yüzyıl Emevi dönemi bir saray kalıntısı. Eriha-Filistin.................................... 395
Resim 14: Miladi 720-50 dönemlerine ait erken
dönem Kufi hattı Kur’an parşömeni............................................................................. 412
Resim 15: Tarihî bilim merkezi Cündişapur şehrinin günümüzdeki kalıntıları.............436
Resim 16: Emevi döneminin meşhur saraylarından Mşatta’nın Bergama müzesinde
sergilenen bir cephesi............................................................................................................ 467
Resim 17: Abdulmelik b. Mervan’ın resminin bulunduğu dinarın ön ve arka yüzü......490
Resim 18: Abdülmelik Dönemi İslâm Dinarı.................................................................................. 491
Resim 19: Medinetü’l-Ancere................................................................................................................ 504
Resim 20: Rüsâfe........................................................................................................................................ 505
Resim 21: Şam Emevî Camii.................................................................................................................. 507
Resim 22: Kubbetu’s-Sahra.................................................................................................................... 508
Resim 23: Busra Ömer Camii................................................................................................................ 509
Resim 24: Kusayru Amra........................................................................................................................ 510
Resim 25: Hamamu’s-Sarah.................................................................................................................. 514
Resim 26: Manastır Ribatı...................................................................................................................... 516
Resim 27: Suriye’nin Kanavât Şehrinde bulunan bir sarnıç.................................................... 525
(a): aleyhisselâm
AÜİFD: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
b.: ibn (oğlu)
Bk.: Bakınız
bt.: bt. (kızı)
byy: basım yeri yok
c.: cilt
CÜ� İ�FD: Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
DÜİFD: Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
DİA: Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
ed.: editör
EJd: Encyclopedia Judaica
göz. geç.: gözden geçiren
haz.: Hazırlayan
HUCA: Hebrew Union College Annual
İA: Milli Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi
İAD: İ�slâmî� Araştırmalar Dergisi
İ�İ�D: İslâmî İlimler Dergisi
İSTEM: İslâm Sanat, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi
JESHO: Journal of the Economic and Social History of the
Orient
JLA : The Jewish Law Annual
JQR n.s.: Jewish Quarterly Review, New Series
JQR o.s.: Jewish Quarterly Review, Old Series 11
m.ö.: milattan önce
nşr.: neşreden
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
12
CI�LT EDI�T� R� NDEN
A. Yazılı Kaynaklar
1. Temel Eserler
Emevî�ler dönemi, ilmî�, fikrî� ve siyasî� açıdan çok hareketli bir dönem-
dir. Bu dönemde kaleme alınıp günümüze ulaşan kitap sayısı az olsa da
İ�slâmî� ilimlerin temelleri bu dönemde atılmış; daha sonraki dönemlerde
yazılmış eserlere kaynaklık eden birçok kitap yazılmıştır. Abbâsî�ler döne-
minde ilmî� gelişmenin zirvede olduğu dönemde, Emevî�ler zamanında telif
edilen eserler en önemli kaynaklar olarak kullanılmıştır.
Emevî� Devleti’nin kuruluş süreci, Cahiliye döneminde Ü� meyyeoğulla-
rı’nın Hâşimoğulları’na rakip olmalarıyla başladıkları dönemle başlatıla-
bilir. Aile, Râşid Halifeler döneminden itibaren tarih sahnesinde ağırlığını
hissettirmeye başlamış; Hz. Osman’ın halifeliğinde ise siyasî� nüfuzunu ol-
dukça artırmıştır. Bu sebeple, devletin kuruluşu her ne kadar Muâviye’nin
hilafetiyle başlasa da Muâviye ve Mervân gibi halifelerin, daha önceki yıl-
larda da önemli siyasî� aktörler oldukları unutulmamalıdır.
Emevî�ler tarihi için birinci derecede kaynak olarak kullanacağımız
eserlerin önemli bir kısmı Abbâsî�ler döneminde kaleme alındığı için bu
dönemde yazılan eserlerin mevcut iktidarı meşrulaştırmak ve destekle-
mek amacıyla geçmişi karalamaya ne kadar başvurduklarını kestirmek
zor ise de Emevî�lere saldırının Abbâsî�ler döneminde iktidara yanaşma
yollarından biri olarak kullanıldığını unutmamak gerekir. Emevî�lere yö-
nelik eleştiri anlayışı, sonraki dönemlerde yaygınlaşarak devam etmiştir.
Bunun sebepleri arasında Abbâsî�lerin, -Bağdat’ın Moğolların eline geçme-
sine kadar 500 yıldan fazla, Memlûk devletinin yıkılışına kadar da 250 yıl-
dan fazla- 750 yıldan uzun bir zaman hilafeti ellerinde tutmaları olmuştur.
Abbâsî� halifeleri her zaman siyasî� nüfuzlarını muhafaza edememişlerse
de konumları, sahip oldukları resmî� tarih anlayışının âlimlerin çoğu ta-
rafından desteklenmesi için yeterli olmuştur. Süyûtî� (911/1505), Abbâsî�
hilafetinin yıkılışından iki buçuk asır sonra Mısır’da yaşadığı halde, muh-
temelen buradaki Abbâsî� halifesinin ağırlığının da etkisiyle Halifeler hak-
kında yazdığı kitabının başına Emevî�lerin hilafeti hususunda uyarıcı ve
Abbâsî�lerin hilafetini müjdeleyici hadisleri koymayı ihmal etmemiştir.[1]
Ö� te yandan Emevî�ler dönemi, siyasî� ve dinî� muhalefetin güçlü olduğu
bir dönem olarak dikkat çekmektedir. İ�lmî� alanda mevâlî�nin söz sahibi ol-
duğu, onların çoğunun ise Emevî�lere muhalif olarak tanındığı dikkate alı-
nırsa daha Emevî�ler zamanında oluşturulan literatürün –bazı iddiaların
aksine- devlet eliyle değil çoğunlukla muhalifler tarafından oluşturulduğu
16
söylenebilir.
[7] Köse, Saffet, “İ�bn Abdülhakem”, DİA, İ�stanbul 1999, XIX, 276.
Giriş / Emevî Dönemiyle İlgili Belli Başlı Kaynaklar ve Araştırmalar ■
[8] Bk. Fayda, Mustafa, “İ�bn A’sem el-Kûfî�”, DİA, İ�stanbul 1999, XIX, 325-326.
[9] Bk. Varol, M. Bahaüddin, “el-İmâme ve’s-siyâse İ�simli Eserin Müellifi İ�bn Kuteybe
midir?”, İslâmî Araştırmalar Dergisi, Cilt: 16, Sayı: 2, Ankara 2003, s. 308-321 21
[10] Nasr b. Müzâhim’in günümüze ulaşmayan diğer kitapları, Kitâbü’l-Gârât, Maktelü
Hucr b. Adî, Kitâbü’l-Cemel, Maktelü’l-Hüseyn b. Ali, Ahbârü’l-Muhtâr es-Sekafî, Kitâbü’l-
Menâkıb, Ahbâru Muhammed b. İbrahim ve Ebi’s-Serâyâ, Kitâbü’n-Nehrevân’dır (Terzi,
Mustafa Zeki, “Nasr b. Müzâhim”, DİA, İ�stanbul 2006, XXXII, 415).
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[11] Haricî�ler hakkında telif edilen, ancak günümüze ulaşmayan eserler arasında Câbir
b. Yezî�d b. el-Hâris el-Cu’fî�’nin (128/746) Kitâbü’n-Nehrevân, Ebû Mihnef Lût b.
Yahyâ’nın (157/774) Kitâbü Ehli’n-Nehrevân ve’l-Havâric, el-Vâkıdî�’nin (207/822)
Kitâbü’s-Sünne ve’l-cemâa ve zemmi’l-hevâ ve terki’l-Havâric, el-Heysem b. Adî�’nin
(207/822) Kitâbü’l-Havâric, Nasr b. Muzâhim el-Minkarî�’nin (212/827) en-Neh- 23
revân, el-Medâinî�’nin (235/850) Kitâbü’n-Nehrevân ve Kitâbu’l-Havâric, Ebû İ�shâk
İ�brâhî�m b. Muhammed b. Sa’î�d b. Hilâl es-Sekafî�’nin (283/896) Kitâbü’n-Nehrevân,
Ebü’l-Kâsım el-Munzir b. Muhammed b. el-Munzir b. Sa’î�d el-Kâbûsî�’nin (IV./X. y.y.
başları) Kitâbü’n-Nehrevân adlı kitaplar zikredilebilir.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[13] Aycan, İ�rfan- Sarıçam, İ�brahim, Emevîler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara
1993 (2. Basım, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1999).
[14] Sırma, İ�hsan Süreyya, Hilafetten Saltanata Emevîler Dönemi, İ�stanbul 1991 (3.
Basım, İ�stanbul 1991; 6. Basım, Beyan Yayınları, İ�stanbul 1993; 9. Basım, Beyan
Yayınları, İ�stanbul 1997).
[15] Wellhausen, J., Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara Ü� niversitesi
İ�lahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1963.
[16] Sallabi, Ali Muhammed, Emevîler Dönemi I, Ravza Yayınları, İ�stanbul 2009; Sallabi,
Ali Muhammed, Emevîler Dönemi II, Ravza Yayınları, İ�stanbul 2010.
[17] Aycan, İ�rfan, Muâviye b. Ebi Süfyân Hayatı ve Devlet Politikası, Danışman: Prof. Dr.
Hüseyin Gazi Yurdaydın, Ankara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
1990 (Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebi Süfyân, Fecr Yayınevi, Ankara 1990; 2.
Basım, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001).
[18] Çakır, Durmuş Ali, Hz. Muâviye’nin Rivayetler, Danışman: Prof. Dr. Ramazan Ayvallı,
Marmara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul 2006; Dural, Osman
Nuri, Muâviye b. Ebî Süfyân’a Yöneltilen Eleştiriler, Danışman: Doç. Dr. İ�smail Hakkı
Atçeken, Selçuk Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2007
[19] Kılıç, Ü� nal, Yezîd b. Muâviye, Danışman: Prof. Dr. Mehmet Ali Kapar, Selçuk
Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1999 (Tartışmaların Odağındaki
Halife Yezîd b. Muâviye, Kayıhan Yayınları, İ�stanbul 2001).
[20] Çağlayan, Bünyamin, Kerbela Mersiyeleri, Danışman: Prof. Dr. Mustafa İ�sen, Gazi
Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1997.
[21] Azizova, Elnure, Kerbela Vak’ası, Danışman: Prof. Dr. Mustafa Fayda, Marmara
Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul 2001; Orak Ergölen, Nuray, İ�slâm
Tarih ve Geleneğinde Kerbela, Danışman: Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak, Hacettepe
Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2002.
[22] Kılıç, Ü� nal, Mervân b. el-Hakem, Danışman: Prof. Dr. Ziya Kazıcı, Marmara
Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul 1995; Şulul, Faruk, Mervân b. el-Ha-
kem, Danışman: Doç. Dr. Adnan Demircan, Harran Ü� niversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Şanlıurfa 1997.
[23] Erkoçoğlu, Fatih, Abdülmelik b. Mervân ve Dönemi (65-86/685-705), Danışman: Prof.
Dr. İ�rfan Aycan, Ankara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2006 (Emevî
Devletinin Dönüm Noktası: Abdülmelik b. Mervân, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara 2011). 25
[24] İ�slâmoğlu, Niyazi, Velîd b. Abdülmelik ve Dönemi, Danışman: Doç. Dr. Adnan
Demircan, Harran Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şanlıurfa 1999.
[25] Ongunyurt, Erol, Süleyman b. Abdülmelik ve Zamanı (96-99/715-717), Danışman: Prof.
Dr. İ�smail Yiğit, Marmara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul 2001.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[26] Koyuncu, Mevlüt, Emevî Halifesi Ömer b. Abdülaziz ve Devri (717-720), Danışman:
Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız, İ� stanbul Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İ� stanbul 1987 (=İkinci Hazreti Ömer (Ömer bin Abdülaziz), Boğaziçi Yayınları,
� stanbul 1996).
[27] Işık, Abdülkadir, Ömer b. Abdülaziz›in Genel Politikası ve Aşağı Türkistan,
Danışman: Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, Selçuk Ü� niversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Konya 1991; Harbi, Osman, Ömer b. Abdülaziz’in Devlet İdaresi,
Danışman: Prof. Dr. Ali Yılmaz, Sakarya Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Sakarya 1997; Duman, Mustafa, Ö� mer b. Abdülaziz ve Zühd Anlayışı, Danışman:
Doç. Dr. Bünyamin Solmaz, Selçuk Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya
2003; Tokgöz, Murat, Emevî Halifelerinden Ömer b. Abdülaziz’in Hâricî ve Şiî
Mezhep Akımlarına Yönelik Siyaseti, Danışman: Doç. Dr. Metin Bozkuş- Doç. Dr.
Ü� nal Kılıç- Doç. Dr. Metin Ö� zdemir, Cumhuriyet Ü� niversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Sivas 2009; Ö� zdemir, Hatice, Ö� mer b. Abdülaziz’in Siyâsî� ve Sosyal
Gruplarla İ� lişkileri, Danışman: Prof. Dr. Ali Aksu, Cumhuriyet Ü� niversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Sivas 2010;.
[28] Fidan, M. Akif, Emevî Halifelerinden Yezîd b. Abdülmelik ve Dönemi (IX. Emevî
Halifesi), Danışman: Doç. Dr. İ�rfan Aycan, Ankara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara 2000.
[29] Atçeken, İ�smail Hakkı, Hişam b. Abdülmelik’in Halifeliği (105-125/724-743) ve
Şahsiyeti, Danışman: Prof. Dr. Ahmet Ö� nkal, Selçuk Ü� niversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Konya 1997 (=Devlet Geleneği Açısından Hişam b. Abdülmelik, Ankara
Okulu Yayınları, Ankara 2001); Süslü, Â� dem, Hişam b. Abdülmelik’in Orta Asya
Politikası ve Türkler, Danışman: Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, Selçuk Ü� niversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2001.
[30] Delice (Aksu), Ali, Mervân b. Muhammed ve Emevî Devletinin Yıkılışı, Danışman:
Prof. Dr. Ahmet Ö� nkal, Selçuk Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1999
(=Emevî Devleti’nin Yıkılışı, Kitabevi, İ�stanbul 2007).
[31] Teke, Cuma, Mervân b. Muhammed ve Dönemi, Danışman: Doç. Dr. Adnan Demircan,
Harran Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şanlıurfa 1997.
[32] Emevî�ler döneminin değişik yönleriyle ele alındığı doktora tezlerinden bazı-
ları şunlardır: Yiğit, İ�smail, Emevîler Devrinde İlmi Hareket (41/132-661/750),
Marmara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul 1981; Erkal, Mehmet,
İslâm Vergi Hukuku (Hulefâ-yi Raşidîn ve Emevîler Devri), Danışman: Prof. Dr. Salih
Tuğ, Atatürk Ü� niversitesi İ�slâmî� İ�limler Fakültesi, Erzurum 1981; Akyüz, Vecdi,
Emevîlerin Kuruluş Devrinde İslâm Amme Hukuku’nun Gelişmesi, Danışman: Doç.
Dr. Hayreddin Karaman, Marmara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul
1989 (=Hilafetin Saltanata Dönüşmesi, Emevîler’in Kuruluş Devrinde İslâm Kamu
Hukuku, Dergâh Yayınları, İ�stanbul 1991); Demircan, Adnan, Hariciler’in Siyasî
Faaliyetleri, Danışman: Doç. Dr. Ahmet Ö� nkal, Selçuk Ü� niversitesi Sosyal Bilimler
26 Enstitüsü, Konya 1993 (=Hariciler’in Siyasî Faaliyetleri, Beyan Yayınları, İ�stanbul
1996); Söylemez, M. Mahfuz, Emevîler Döneminde Kûfe, Danışman: Doç. Dr.
İ�rfan Aycan, Ankara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000 (=Bedevilikten
Hadariliğe Kûfe Ankara 2001); Altınay, Ramazan, Emevîler Dönemi Merkezi
Şehirlerde Müslümanların Gündelik Hayatı, Danışman: Prof. Dr. İ�rfan Aycan, Ankara
Giriş / Emevî Dönemiyle İlgili Belli Başlı Kaynaklar ve Araştırmalar ■
[53] Muhammed Bedî� Şerî�f, es-Sırâ’ beyne’l-Mevâlî ve’l-Arab, Mısır 1954; Cemî�l Abdullah
Muhammed el-Mısrî�, el-Mevâlî mevkıfu’d-Devleti’l-Ümeviyye minhum, Ammân
1408/1988; Mahmud Mikdad, el-Mevâlî ve nizâmu’l-velâ mine’l-câhiliyyeti ilâ evâ-
hiri’l-asri’l-Ümevî, Dımaşk 1988; Cemâl Cevde, el-Avdâ’u’l-ictimâ’iyye ve’l-iktisâdiyye
li’l-Mevâlî fî sadri’l-İslâm, Ammân 1409/1989; Abdülaziz Muhammed el-Lumeylim,
Vad’u’l-Mevâlî fi’d-Devleti’l-Ümeviyye, Beyrut 1414/1993.
[54] Necde Hammâş, el-İdâre fi’l-asri’l-Ümevî, Dımaşk 1980; Hâlid Câsim el-Cenâbî�,
Tanzîmâtü’l-ceyşi’l-Arabî el-İslâmî fi’l-asri’l-Ümevî, Irak 1984.
[55] İ�brahim Harekât, es-Siyâse ve’l-müctema fi’l-asri’l-Ümevî, Muhammediyye (Mağrib)
1990.
[56] Vesam Abdülaziz Ferec, Cüzeyf Nesim Yusuf, el-Alâkât beyne’l-İmbaraturiyyeti’l-Bi-
zantiyye ve’d-Devletü’l-Ümeviyye: hatta müntasıfı’l-karni’s-sâmin el-mîlâdî, el-Hey’e-
tü’l-Mısriyyetü’l-Amme li’l-Kitâb [Kahire] 1981; İ�brahim Ahmed el-Adevî�, el-Üme-
viyyûn ve’l-Bizantiyyûn, Feyyûm, 1994; Ula Abdülaziz Ebû Zeyd, el-Alâkâtü’d-devliyye
fî’l-İslâm: ed-Devletü’l-Ümeviyye devletü’l-fütuhat 41-132 H/661-750 M., el-Ma’he-
dü’l-Alemi li’l-Fikri’l-İ�slâmî�, Kahire 1996.
[57] Kalemavî�, Süheyr, Edebü’l-Havâric fi’l-asri’l-Ümevî, Matbaatü’l-Lecneti’t-Te’lif, 1945;
İ�hsan Nus, el-Asabiyyetü’l-kabeliyye ve eseruha fi’ş-şi’ri’l-Ümevî, Dârü’l-Yakdati’l-
Arabiyye, Beyrut 1964; Ahmed Muhammed el-Hûfî�, Edebü’s-siyâse fi’l-asri’l-Ümevî,
Beyrut, 1965 (?); Şevki Dayf, et-Tatavvur ve’t-tecdîd fi’l-şi’ri’l-Ümevî, Kahire 1973;
Abdülmüeymin Mahmûd Ahmed Ebü’l-Asl, Tatavvuru’ş-şi’r fî bilâti Abdülmelik
b. Mervân, Kahire 1394; Mikdad, Mahmud, Kıraat fi edebi’l-asri’l-Ümevî, Dımaşk
1413/1993; Seci’ Cemil Cebili, el-Beytü’s-Süfyânî fî’ş-şi’ri’l-Ümevî, el-Mektebetü’l-As- 29
riyye, Beyrut 1998/1419.
[58] Şurrab, Muhammed Muhammed Hasan, el-Medîne fî’l-asri’l-Ümevî, Dımaşk 1984;
Hammaş, Necdet, eş-Şâm fî sadri’l-İslâm mine’l-feth hattâ sukûti hilâfeti Benî
Ümeyye, Dımaşk 1987.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
kitap sayısı çok değildir. Gerlof Van Vloten (1903),[59] Julius Wellhausen
(1918),[60] Henri Lammens (1937),[61] G. R. Hawting[62] ve R.W. Hamilton[63]
gibi müelliflerin Emevî�ler dönemi ya da Emevî� halifeleriyle ilgili müstakil
kitapları vardır.
Wellhausen’in Emevî� dönemi siyasî� çatışmaları bağlamında Hâricî�ler-
le Şiî�ler hakkındaki kitabı da önemlidir.[64] Patricia Crone’un mevâlî�yi ele
aldığı doktora tezi yayımlanmıştır.[65]
Bunlardan başka Emevî�ler dönemi hakkında önemli makaleler ya-
yımlayan ya da çalışmalarında Emevî�ler dönemini ele alan birçok araştır-
macı vardır. Bunlardan Leone Caetani (1935),[66] G. Levi Della Vida (1967),
H. A. R. Gibb (1971), Laura Veccia Vaglieri (1989), W. Montgomery Watt
(2006), C. E. Bosworth ve Lawrence I. Conrad gibi oryantalistler ilk akla
gelenlerdendir.
C. Arkeolojik Kalıntılar
Kusay
Ümeyye Abdülmuttalib
Muâviye (1)
Osman Mervân (4)
Mervân (14) Velîd (6) Süleyman (7) Yezîd (9) Hişâm (10) Ömer (8) Muâviye (3)
31
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
32
Prof. Dr. İsmail Hakkı ATÇEKEN
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Bu iki kabile arasındaki rekabet İ�slâmî� dönemde farklı bir boyut ka-
zandı. Hâşimî�ler Hz. Muhammed’e (sas) diğer kabilelere göre daha olumlu
davrandılar. İ�çlerinden bazıları ilk Müslümanlar arasında yer alırken yeni
dine girmekte gecikenler de -amcası Ebû Leheb hariç- onu desteklediler.
Hz. Peygamber’in diğer amcası Ebû Tâlib başta olmak üzere Hâşimî�ler,
Mekke dönemi boyunca onun yanında bulundular. Mekke’nin fethine ka-
dar Müslüman olmamakta direnen Emevî�lerin büyük çoğunluğu fetih es-
nasında Ebû Süfyân başta olmak üzere İ�slâmiyet’i kabul ettiler.[2]
[2] Benî� Ü� meyye ile Benî� Hâşim arasındaki mücadele ve çekişme konusunda bk.
Makrî�zî�, en-Nizâ ve’t-tehâsum fîmâ beyne Benî Ümeyye ve Benî Hâşim (thk. Hüseyin
Mu’nis), Kahire 1988, s. 27-59.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
Ebû Süfyân Bedir Savaşı’nda başta Ebû Cehil olmak üzere birçok Ku-
reyş büyüğünün ölmesiyle Mekke müşriklerinin reisi oldu. Uhud, Hendek
gibi büyük savaşlar dahil olmak üzere Mekke’nin fethine kadar liderlik gö-
revini üslendi. Mekke’nin fethiyle birlikte Ebû Süfyân ve ailesi müslüman
oldu.[4]
[3] Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İ�stanbul, 1990, I, 99.
[4] Aycan, İ�rfan, “Ebû Süfyân”, DİA, İ�stanbul, 1994, X, 231.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Muâviye, Mekke’nin fethinden yaklaşık iki yıl sonra vefat eden Hz.
Peygamber’le uzun süre birlikte olamadı. Bu kısa süre içinde Hz. Peygam-
ber’in meclisinde bulunarak Hz. Peygamber’in tedrisinden geçti. Hz. Pey-
gamber döneminde onun en önemli faaliyeti kâtiplik görevinde bulunma-
sıdır. O zamanki Mekke ve Medine toplumundaki okur-yazar oranındaki
azlığı göz önünde bulundurursak Muâviye’nin Hz. Peygamber’e kâtiplik
yapması normal bir hadisedir. Hz. Peygamber okur-yazarlara büyük önem
vermekteydi. Bu yönde istidadı olanları teşvik ederdi. Bedir esirleri içe-
risinde okur-yazar olanların Medineli çocuklara okuma-yazma öğretme
karşılığında serbest bırakılması okur-yazarlara verilen önemi ortaya koy-
maktadır. Hz. Peygamber’in İ�slâm’ın yayılması amacıyla komşu ülke yöne-
ticilerine mektuplar gönderdiği bilinmektedir. Bu mektupları yazan kâtip-
ler içerisinde Hz. Muâviye’nin de bulunması muhtemeldir.
[20] Geniş bilgi için bk. İ�bn Kuteybe, el-Maârif, s. 194-197; Muhammed Hudarî�, ed-Dev-
letü’l-Ümeviyye, Beyrut, ts., II, 96-100; el-’Işş, Yusuf, ed-Devletü’l-Ümeviyye, 3. basım,
Dımaşk 1994, s. 129-135; Abdüşşâfî� Muhammed Abdüllatî�f, el-Âlemü’l-İslâmî fi’l-as-
ri’l-Ümevî, Kahire 1984, s. 104; Aycan, İ�rfan, Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebî
Süfyân, s. 99-179; Yiğit, İ�smail, “Emevî�ler”, Dİ�A, İ�stanbul 1995, XI, 87-88.
[21] Yiğit, İ�smail, “Emevî�ler”, DİA, XI, 87. 39
[22] Muhammed Hudarî�, ed-Devletü’l-Ümeviyye, II, 99.
[23] Emevî�ler dönemiyle ilgili yapılan araştırmalar hakkında bk. Atçeken, İ�smail Hakkı,
“Emevî�ler Dönemi Bibliyografyası”, İSTEM, yıl: 4, sy. 8, Konya, 2006, s. 283-308;
Türkiye’de yapılan çalışmalar için bk. Demircan, Adnan, “Cumhuriyet Döneminde
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Muâviye, halife olduktan sonra 20 yıl vali olarak bulunduğu Şam şeh-
rini hilâfet merkezi yaptı. Devletin kuruluş yıllarında Amr b. el-Â� s‘ı Mısır,
Muğî�re b. Şu’be‘yi Kûfe, Ziyâd b. Ebî�h‘i Basra valiliğine tayin ederek iç hu-
zuru sağlamaya çalıştı. Muâviye ile birlikte saydığımız bu kişiler tarihte
“Duhâtu’l-Arab“ (Arap dâhîleri) olarak anılmaktadır. Muâviye, becerikli
valilerinin aldığı sert önlemlerle ülkede bozulan asayişi yeniden sağladı.
İ�ç istikrar sağlandıktan sonra uzun süredir durmuş olan fetih hareketleri
yeniden başladı. Bizans üzerine ve İ�stanbul‘a seferler düzenlendi. Hora-
san, Maverâünnehir, Sind ve Kuzey Afrika bölgelerine çeşitli akınlar yapıl-
dı. 49 (669) yılında kara ve deniz kuvvetleri ilk İ�stanbul kuşatmasını ger-
çekleştirildi. Rodos ve diğer bazı adalar fethedildi. Doğuda Horasan’ın bir
kısmı, Toharistan ve Kuhistan zaptedildi. Ceyhun‘u geçen birlikler Buhara
ve Semerkant‘ı ele geçirdiler. Muâviye, kendisine samimi bir şekilde bağlı
olan Sûriye ordusunun gayretleriyle birçok yeni bölge fethetti.
(1923-2010) Emevî�ler Hakkında Yapılan Çalışmalar”, İSTEM, yıl: 9, sy. 17, Konya
2011, s. 49-97.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
[24] Harre olayıyla ilgili rivayetlerin değerlendirmesi için bk. Ö� nkal, Ahmet, “İ�slâm
Tarihçiliğinde Tarafsızlık Problemi”, İAD, sy. 6, Ankara 1992, s. 189-197.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[25] Muâviye b. Yezî�d hakkında bk. Atçeken, İ�smail Hakkı, “Muâviye b. Yezî�d Ü� zerine Bir
Araştırma”, SÜİFD, sy. 7, Konya 1997, s. 411-430.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
olarak da tavsif edilen bu isyan Irak’ta Emevî� iktidarını sona erdirmek üze-
reyken Haccâc, Deyrülcemâcim Savaşı’nda İ�bnü’l-Eş’as’ı büyük bir yenilgiye
uğrattı, ardından da onu tamamen bertaraf etti.
Hişâm’dan sonra işbaşına gelen II. Velî�d olarak bilinen Velî�d b. Yezî�d
(125-126/743-744), amcası Hişâm’ın aksine eğlence düşkünü ve sorum-
suz birisiydi. Hişâm’ın tüm valilerini azletmiş ve onun dolu olarak bıraktığı
46
[29] Hişâm b. Abdülmelik‘in halifeliği, icraatları ve kişiliği hakkında bk. Atçeken, İ�smail
Hakkı, Devlet Geleneği Açısından Hişâm b Abdülmelik, Ankara 2001.
[30] Atçeken, İ�smail Hakkı, “Puvatya (Balâtü’ş-Şühedâ) Savaşı ve Etkileri Ü� zerine Bir
Araştırma”, SÜİFD, sy. 8, Konya 1998, s. 256 vd.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
48
diğer bazı bölgelerden biat alarak halifeliğini ilan etmişti. II. Muâviye’ye
Şam’da biat edildikten sonra İ�bn Zübeyr ve Mekke halkının dışındaki böl-
gelerin biatleri Şam’a ulaştı. Buna karşılık II. Muâviye’nin halife olduktan
sonra Şam dışındaki bölgelerin biatlerini istemek için çeşitli bölgelere
mektuplar gönderdiği, ancak ölünceye kadar geçen kısa sürede cevapların
gelmediği belirtilir. Yirmi bir yaşında halife olduğu ve hastalığı sebebiyle
en fazla üç ay bu makamda kaldığı nakledilen Muâviye b. Yezî�d döneminde
Sûriye‘de iç karışıklıklar başlamıştı. Ö� zellikle Yezî�d b. Muâviye’den sonra
fitneler, kabile asabiyetçiliği ve iç çekişmeler Ü� meyyeoğulları’nın Süfyânî�
kolunun hükmünün sona ermesinde rol oynamıştır.[32]
Muâviye b. Yezî�d‘in halife olduktan kısa bir süre sonra halkı camiye
toplayıp onlara bir konuşma yaptığı bildirilmektedir. İ�lk dönem İ�slâm
tarihi kaynaklarında II. Muâviye’nin halka yaptığı konuşma ile ilgili ola-
rak farklı bilgiler verilmektedir. Bir rivayete göre Muâviye, bir gün halkı
camiye topladı. Allah’a (cc) hamd ve senâ ettikten sonra şunları söyledi:
“Ey insanlar! Ben zayıf birisi olmama rağmen sizin idarenizi yüklendim,
sizi idare konusunda âciz kaldım. Sizin için Ebû Bekir‘in halifeliğe aday
gösterdiği Ö� mer b. el-Hattâb gibi birisini aradım, ancak bulamadım. Ara-
larından halifenin seçileceği Ö� mer’in bıraktığı altı kişilik şûra heyeti gibi
kişiler aradım, onları da bulamadım. Bu durumda sizler bu işe daha uy-
gunsunuz, sizin işinizi kendinize bırakıyorum. İ�stediğiniz kişiyi kendiniz
50
[32] Rıyâd Î�sa, en-Nizâ beyne efrâdi’l-beyti’l-Ümevî ve devruhu fî sükûti’l-hilâfeti’l-Üme-
viyye, Dımaşk 1985, s.77.
[33] Dî�neverî�, el-Ahbâru’t-tıvâl (thk. Abdulmun’im Â� mir), Bağdat, ts., s. 258-261.
[34] Wellhausen, Julius, Arap Devleti ve Sükutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 80.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
[35] İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil IV, 130; İ�bn Tiktaka, el-Fahrî fî adabi’s-sultaniyye ve’d-düve-
li’l-İslâmiyye, Beyrut, ts., s.118; İ�bn Kesî�r, el-Bidâye ve’n-nihâye, Beyrut 1990, VIII,
238. 51
[36] Belâzürî�, Ensâbü’l-eşrâf, Bağdat 1936, IV, 64.
[37] Ya’kûbî�, Târîhu’l-Ya’kûbî, Beyrut 1960, II, 254. Ayrıca benzer bir rivâyet için bk. İ�bn
Ebi’d-Dem, et-Târîhu’l-İslâmî (thk. Hamid Zeyyân Ganim Zeyyân), Kahire 1989, s.
217-218.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[38] Rayyıs, M. Ziyauddin, İslâm’da Siyasî Düşünce Tarihi (trc. Ahmet Sarıkaya), İ�stanbul
1990, s. 266.
52 [39] Wellhausen, Julius, Arap Devleti ve Sükutu, s. 80.
[40] Hasan İ�brahim Hasan, Siyasî, Dinî, Kültürel, Sosyal İslâm Tarihi (trc. İ�smail Yiğit,
Sadreddin Gümüş), İ�stanbul 1987, II, 288-290.
[41] Rıyâd Î�sa, en-Nizâ, s. 80.
[42] Belâzürî�, Ensâb, IV, 62.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
[45] Brockelmann, Carl, İslâm Ulusları ve Devletleri Tarihi (trc. Neşet Çağatay), Ankara
54 1992, s. 63.
[46] İ�bnül-Esî�r, el-Kâmil, IV, 145
[47] Mes’ûdî�, Mürûcü’z-zeheb (thk. M. Muhyiddin Abdülhamid), Beyrut 1987, III, 94-95.
[48] Belâzürî�, Ensâb, V, 128;
[49] İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil, IV, 146.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
ordusu mağlup oldu. Bu kanlı savaştan sonra yeni halife Mervân b. Hakem,
Şam’a gitti.
Bir başka rivayete göre ise Hâlid, Mervân’a bir şey demeden onun yanın-
dan çıkmış ve annesi Fâhite’nin yanına giderek olanları anlatmıştı. Fâhite:
“Bu sözü benden başka kimse duymasın. O’nun hakkından ben gelirim.”
demişti.[61]
Rivayete göre karısı Fâhite bt. Ebû Hâşim b. Utbe, Mervân’ı bir yastık-
la boğarak öldürmüştür. Fâhite, Mervân’ın, oğlu Hâlid’in veliahtlığından
vazgeçip kendi oğullarına biat alması ve Hâlid’e çirkin sözler söylemesini
hazmedemeyerek yanında uyuduğu bir gün Mervân’ın yüzüne bir yastıkla
sıkıca bastırmış ve onu boğarak öldürmüştür.[62] Farklı bir rivayete göre
karısı Fâhite, Mervân’a zehirli süt içirerek onu öldürmüştür.[63] Mervân’ın
sadece oğlu Abdülmelik’i veliaht tayiniyle kalmayarak bir diğer oğlu olan
Abdülaziz’i de veliahtın veliahtı olarak tayin etmesi ve her ikisine biat al-
ması hukukî� bakımdan güçlüklerle dolu bir tasarruf şekli ve karmaşık bir
durumdur.[64]
Emevî� Devleti’ni âdeta ikinci defa kurarak güçlü bir devlet hale geti-
ren ve uzun saltanatı sırasında mutlak bir hükümdar özelliğine bürünen
Abdülmelik b. Mervân, babasının yaptığı gibi halifeliği kendi oğullarına
bırakmak istiyordu. Bu amacına ulaşmak için, babası Mervân tarafından
kendisinden sonra yerine geçmek üzere ikinci veliaht tayin edilmiş olan
kardeşi Mısır valisi Abdülaziz b. Mervân’ı veliahtlıktan feragat etmeye
zorladı. Abdülaziz, Abdülmelik’in bu isteğine olumsuz cevap verince iki
kardeş birbirine düşmek üzere iken Abdülaziz öldü. Abdülmelik bunun
üzerine oğulları Velî�d ve Süleyman’ı veliaht tayin etti.[65] Kendisinden son-
ra dört oğlu halife olduğundan, Abdülmelik’e “Ebü’l-Mülûk” (hükümdarlar
babası) denilmiştir.
[68] İ�bnü’l-Cevzî�, Sîretu ve menâkıbu Ömer b. Abdülaziz, s. 60; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil, V, 39;
Süyûtî�, Târîhu’l-hulefâ, s. 226-228.
[69] İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil, V, 40.
[70] İ�bn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut, ts., V, 336-337.
60 [71] İ�bnü’l-Cevzî�, Sîretu ve menâkıbu Ömer b. Abdülaziz, s. 60-61; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil, V, 40.
[72] Ya’kûbî�, Târîh, II, 299.
[73] İ�bnü’l-Cevzî�, Sîretu ve menâkıbu Ömer b. Abdülaziz, s. 61-62; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil, V, 41.
[74] Bakara 2/156.
[75] İ�bnü’l-Cevzî�, Sîretu ve menâkıbu Ömer b. Abdülaziz, s. 60-61; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil, V, 40.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
Hişâm öldükten sonra veliaht Velî�d b. Yezî�d‘in kâtibi olan İ�yâd b. Müs-
lim ve muhafızlar sarayın kapısını kapattılar. Aynı zamanda hazineyi de
mühürlediler. Hişâm’ın cenazesine su ısıtmak için bir kap bulamadılar
ve komşulardan ödünç istediler. Yine nakledildiğine göre Hişâm’ı kefen-
leyecek bir şey bulamadılar. Velî�d b. Yezî�d’in adamları hazineden Hişâm
için kefen dahi vermediler. Bunun üzerine Hişâm, bir hizmetçisinin veya
veziri Ebraş el-Kelbî�’nin kefenine sarıldı.[94] Çarşıdan yeni bir kefen satın
alındığı da nakledilir.[95] Hayatı boyunca uyguladığı sıkı para politikası sa-
yesinde devletin hazinesini dolduran Hişâm’ın öldüğünde başına gelenler
aile birliği bozulmuş, aynı aileden çeşitli kişiler halifeliği ele geçirmek
maksadıyla isyanlara teşebbüs etmeye başlamıştı. Mervân, hilafet merke-
zini Harran şehrine taşıdı. Emevî� saltanatının devamını sağlayan Sûriyeli
askerler de II. Mervân’a düşman kesilmişler ve ekseriyetle isyancıların
yanında yer almışlardı. Harran’a çekilmesinden sonra Sûriye’de çıkan
isyanları haber alan II. Mervân derhal bölgeye gitti. Mervân, Harran’da
ikametinin üzerinden üç ay bile geçmeden Hıms halkının isyan ettiğini
öğrendi. Hemen harekete geçerek Kelbî�lerin merkezi Tedmür’den yardım
alan Hıms’ı kuşattı. İ�syanı bastırdığı sırada bu defa Dımaşk’ta ve Taberî�-
ye’de ayaklanmalar oldu. Zap Suyu kenarında Abbâsî� ordusuna yenilen II.
Mervân, Abbâsî� kuvvetlerinin önünden el-Cezî�re‘ye ve ardından Sûriye’ye
kaçtı ve en sonunda Mısır‘da yakalanıp öldürüldü. Onun ölümüyle artık
Emevî� Devleti tarihe karışmış oluyordu.
[98] Veliahtlık sistemi için bk. Atvân, Hüseyn, Nizâmü velâyeti’l-ahd ve virâseti’l-hilâfe
fi’l-asri’l-Ümevî, Beyrut 1991, s.7-79; Kapar, Mehmet Ali, Halîfeliğin Emevîler’e Geçişi
ve Verâsete Dönüşmesi, İ�stanbul 1998, s.47-78; Akyüz, Vecdi, Hilâfetin Saltanata
Dönüşmesi, İ�stanbul 1991, s. 151-189.
[99] Bk. Varol, Mehmet Bahaüddin, “Emevî�ler’in Hz. Ali Taraftarlarına Hakaret
Politikaları Ü� zerine”, İSTEM, yıl: 4, sy. 8, Konya 2007, s. 83-108.
[100] Bu konuda fazla bilgi için bk. Şehristânî�, el-Milel ve’n-nihal (thk. Muhammed Fehmî�
Muhammed), 2. basım, Beyrut 1992, I, 38-39, 72, 137-138; Watt, W. Montgomary, 67
İ�slâm Düşüncesinin Teşekkül Devri (trc. E. Ruhi Fığlalı), Ankara 1981, s.11-75 vd.;
Onat, Hasan, Emevîler Devri Şii Hareketleri ve Günümüz Şiîliği, Ankara 1993, s. 10 vd.
[101] Onat, Hasan, Emevîler Devri Şii Hareketleri, s. 7.
[102] Mantran, Robert, İ�slâm’ın Yayılış Tarihi, s. 102.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[103] Emevî�ler döneminde mevâlî�nin durumu hakkında bk. Demircan, Adnan, İslâm
Tarihinin İlk Asrında Arap-Mevâlî İlişkisi, İ�stanbul 1996, s. 71-188; Atçeken, İ�smail
Hakkı, “Ö� mer b. Abdülaziz Dönemi Sonrası Emevî� İ�darecilerinin Mevâlî� Politikaları”,
SÜİFD, sy. 13, Konya 2002/Bahar, s. 69-88.
[104] Emevî�ler dönemi fetih hareketleri ve fetih siyâseti için bk. Abdüşşâfî� Muhammed
Abdüllatî�f, el-Âlemü’l-İslâmî fi’l-asri’l-Ümevî, s. 215-365; Cahen, Claude, Doğuşundan
Osmanlı Devleti’nin Kuruluşuna Kadar İslâmiyet (trc. Esat Nermi Erendor), Ankara
1990, s. 34-37; Mantran, Robert, İ�slâm’ın Yayılış Tarihi, s. 108-112; Yiğit, İ�smail,
“Emevî�ler”, DİA, XI, 94-95.
[105] Julius Wellhausen, Gerlof Van Vloten, Gerald R. Hawting, G. Levi Della Vida, Laura
68 Veccia Vaglieri, Lawrence I. Conrad.
[106] Philip Khuri Hitti, Claude Cahen, Andre Miquel, Robert Mantran, Marshall G. S.
Hodgson, Bernard Lewis, Hugh Kennedy, Reynold A. Nicholson, Ignaz Goldziher, E.
A. Belyaev, Carl Brockelmann, H. A. R. Gibb, W. Montgomery Watt, T. W. Arnold, Ira
M. Lapidus, Corci Zeydan, C. E. Boswort, Marius Canard, Ernst Honigmann.
Emevîlerin Siyasî Tarihi ■
69
[107] Emevî�ler dönemine oryantalistlerin farklı yaklaşımları hakkında bk. Atçeken,
İ�smail Hakkı, İslâm Tarihine Oryantalist Yaklaşım -Emevîler Dönemi Örneği-, Konya
2007, s. 288-289 vd.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
70
II. MUHALEFETLE İ�Lİ�ŞKİ�LER VE ÇATIŞMALAR
[1] Levi Della Vida, “Emevî�ler”, İA, IV, 241; İ�smail Yiğit, “Emevî�ler”, DİA, XI, 94.
[2] Ahmed b. Ebî� Yak’ûb el-Ya’kûbî�, Târîhu’l-Ya’kûbî, Beyrut, ts., II, 214; Ebü’l-Fidâ İ�bn
Kesî�r, el-Bidâye ve’n-nihâye, Beyrut 1974, VII, 150-151; Carl Brockelmann, İ�slâm
72 Milletleri ve Devletleri Tarihi (trc. Neşet Çağatay), Ankara 1954, s. 74; Henry
Lammens, “Muâviye”, İA, VIII, 440; İ�rfan Aycan, Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebî
Süfyân, Ankara 1990, s. 68; İ�brahim Sarıçam, Emevî- Hâşimî İlişkileri, Ankara 1997,
s. 286-288.
[3] Aycan, s. 141.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[4] Kerbela’da beş bin kişilik Emevî� ordusu içlerinde çocuklar ve kadınlarında oldu-
ğu seksen kişiye karşı orantısız güç kullanmakla kalmamış, öldürdüğü kimselerin
ölü bedenlerine işkence yapmaktan da geri kalmamışlardır. Benzer durum Yezî�d 73
b. Mühelleb’in isyanının bastırılmasından sonra da söz konusu olmuştur. Hatta adı
geçen şahsın daha önceden vefat etmiş olan akrabalarından bazılarının mezarları
kazılarak ölülerine işkence yapılmaya çalışılmıştır. Esasen bu konuda Emevî�ler dö-
nemi boyunca verilebilecek pek çok örnek mevcuttur.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[5] Zeyd b. Ali ve Yahya b. Zeyd’in öldürülmesi Abbâsî� propagandacılarına güzel bir fır-
sat vermiştir. Bunların öldürülmesinden sonra Abbâsî� propagandacıları Â� l-i Beyt’in
intikamını almak üzere harekete geçtiklerini söylemişler, olayı istismar ederek cid-
di oranda taraftar toplamaya muvaffak olmuşlardır. Yusuf el-Işş, ed-Devletü’l-Üme-
74 viyye, Dımaşk 1985, s. 290; Sarıçam, s. 352.
[6] Julius Welhausen, İ�slâmiyetin İ�lk Derinde Dini- Siyasî� Muhalefet Partileri (trc. Fikret
Işıltan), Ankara 1989, s. 116-117; Hasan Onat, Emevîler Dönemi Şiî Hareketleri
ve Günümüz Şiîliği, Ankara 1993, s. 73-74; Adnan Demircan, İ�slâm Tarihinin İ�lk
Asrında İ�ktidar Mücadelesi, İ�stanbul 1996, s. 309-335.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[7] Ethem Ruhi Fığlalı, “Hâricî�liğin Doğuşu ve Fırkalara Ayrılışı”, AÜİFD, Ankara 1978, s. 245.
[8] G. Van Vloten, Emevîler Döneminde Arap Hâkimiyeti, Şî�a ve Mesih Akideleri Ü� zerine
Araştırmalar (trc. M. S. Hatipoğlu), Ankara 1986, s. 45.
[9] Ethem Ruhi Fığlalı, “Hasan”, DİA, XVI, 282.
[10] Aycan, s. 208-225; Adnan Demircan, Hâricîlerin Siyasi Faaliyetleri, İ�stanbul 1996, s.
133-242.
[11] Geniş bilgi için bk. Ethem Ruhi Fığlalı, “Hâricî�ler”, DİA, XVI, 170-172.
[12] Bu konuda bk. M. Â� bid el-Câbirî�, İ�slâm’da Siyasal Akıl (trc. Vecdi Akyüz), İ�stanbul 75
1997, s. 479-488.
[13] İ�smail Yiğit, “Mevâlî�”, DİA, XIX, 425. Mevâlî�nin Emevî�lere karşı ortaya çıkan isyan
hareketlerine verdiği destekler konusunda geniş bilgi için bk. Adnan Demircan,
Arap-Mevâlî İlişkisi, İ�stanbul 1996, s. 158-180.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[17] Apak, İ�slâm Tarihi III, 257. Ayrıca bk. Câbirî�, s. 488-499.
[18] Gerek Emevî�- Hâşimî� gerekse Güney- Kuzey Arapları etrafında cereyan eden Emevî�
politik mücadeleleri için bk. Adem Apak, Asabiyet ve Erken Dönem İslâm Siyasî
Tarihindeki Etkileri, İ�stanbul 2004, s. 204-226; Ali Aksu, Emevî Devleti’nin Yıkılışı,
İ�stanbul 2007, s. 252-263; Ö� mer Ferrûh, Târîhu Sadri’l-İslâm ve’d-Devleti’l-Ümeviy-
ye, Beyrut 1970, s. 197-199.
[19] Hanedan mensupları arasında söz konusu olan mücadeleler ve Emevî� devletinin
yıkılışındaki yeri hakkında geniş bilgi için bk. Riyad İ�sa, en-Nizâ beyne efrâdi’l-bey-
ti’l-Ümeviyye devruhû fî sükûti’l-hilâfeti’l-Ümeviyye, Beyrut 1406/1985.
[20] Ö� mer Ferrûh, s. 199; Aksu, s. 245-252; Saim Yılmaz, Emevîlerde Veliahtlık (yayınlan-
mamış yüksek lisans tezi), İ�stanbul 1996.
[21] Emevî� idarecileri yanlısı olarak bilinen âlimler için bk. Mustafa Ö� zkan, Emevîler 77
Döneminde İktidar- Ulemâ İlişkisi, Ankara 2008, s. 211-221.
[22] İ�smail Yiğit bu grubu ümmetin birliğini korumak için itaati tercih eden pasif dini
muhalefet olarak nitelendirmektedir. “Emevî�ler”, DİA, XI, 89.
[23] Tarafsız ulemâ hakkında bk. Ö� zkan, s. 202-211; Câbirî�, s. 473-479.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[24] Ö� zellikle Muâviye ve oğlu Yezî�d’in bu maksatla muhaliflere yüklü miktarda para-
lar vermeleri hususunda örnekler için bk. İ�bn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut, ts.,
V, 66; Halî�fe b. Hayyât, Târîh, Riyad 1405/1985, s. 236-237; el-İmâme ve’s-siyâse,
Beyrut 1967, s. 211; Belâzürî�, Ensâbü’l-eşrâf, Beyrut 1417/1996, V, 338, 352-353;
Adnan Demircan, İ�slâm Tarihinin İ�lk Asrında İ�ktidar Mücadelesi, İ�stanbul 1996, s.
48-49; Ü� nal Kılıç, Yezîd b. Muâviye, İ�stanbul 2001, s. 96-113, 302.
[25] Mihne dönemleri içerisinde Emevî�ler döneminde yaşayan ve çeşitli sıkıntılara ma-
78 ruz kalan âlimlere de bu türden yazılan eserlerde genişçe yer verilmiştir. Bk. Ebü’l-
Arab et-Temî�mî�, Kitâbü’l-Mihan (thk. Vehb el-Cebbûrî�), Beyrut 1408/1988; Ebü’l-
Ferec el-Isfahâni, Mekatilu’t-Tâlibîn (thk. S. Ahmed Sakr), Beyrut 1415/1995.
[26] Ulemâ’nın Emevî� devlet yöneticileriyle ilişkileri hakkında geniş bilgi için bk. Ö� zkan,
s. 73-212.
B. Ehl-i Beyt ve Taraftarları
[2] H. Lammens, “Hucr b. Adî� al-Kindî�”, The Encycleopaedia of Islam (new edition)
Leiden 1971; III, 545
[3] İ�rfan Aycan bu anlayışa değinmekte ve olayı sadece ekonomik nedenlerle izah et-
menin mümkün olmadığını söylemektedir (Bk. İ�rfan Aycan, Saltanata Giden Yolda
80 Muâviye b. Ebî Süfyân, Ankara 2001, s. 175-176).
[4] Belâzürî�, IV/I, 243; İ�sfahânî�, Ebü’l-Ferec, (356/966), el-Eğanî (thk. Abdullah Ali
Muhanna), Beyrut 1995, XVII, 137; İ�bnü’l-Esî�r, III, 478.
[5] İ�bnü’l-Esî�r, III, 436.
[6] Muğî�re’nin yönetim anlayışı ile ilgili geniş bilgi için bk. Aycan, s. 169-170.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[7] Belâzürî�, IV/I, 244; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 138; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil, III, 479;
Nüveyrî�, 330.
[8] Bk. Belâzürî�, IV/I, 244; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 138; İ�bnü’l-Esî�r, III, 479; Nüveyrî�, XX,
330.
[9] Bk. Belâzürî�, IV/I, 244; İ�bnü’l-Esî�r, III, 479.
[10] Muğî�re, Hucr’a “Ey Hucr! Sultanın gazabına ve cezasına uğramaktan sakın. Sultanın
gazabı senin gibileri helâk etmiştir.” diyerek bu tavrından vazgeçmesini önermiştir
(Bk. İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 138; İ�bnü’l-Esî�r, III, 478; Nüveyrî�, XX, 330).
[11] Buhârî�, Ebû Abdullah İ�smail b. İ�brahim el-Cu’fî�, (256/869), Târîhu’l-kebîr, I-IX, Beyrut,
ts., VI, 533; Belâzürî�, IV/I, 242; Dî�neverî�, Ebû Hanife Ahmed b. Davud (282/895),
el-Ahbâru’t-tıvâl (thk. Abdulmünim Â� mir, Cemalettin eş-Şeyyâl), Kahire 1960, s. 223;
el-Askerî�, Ebû Hilâl b. el-Hasan b. Abdullah b. Sehl (395/1005), Kitâbü’l-evâil, Beyrut
1987, s. 204; Mesudî�, Ebü’l-Hasan Ali b. el-Hasan b. Ali (346/957), Murucü’z-zeheb 81
ve me’âdinü’l-cevher, Kum, 1984, c. I-IV, s. III, 34; İ�sfahânî�, el-Eğânî, c. XVII, s. 138;
aynı müellif, Mekâtilu’t-Tâlibiyyîn (thk. Ahmed Sakar), Beyrut 1987, s. 1000; Himyerî�,
Muhammed b. Abdulmün’im (749/1348), Kitâbü’r-Ravdu’l-mi’târ fi haberi’l-aktâr
(thk. İ�hsân Abbâs), Beyrut 1980, s. 152; İ�bnü’l-Esî�r, III, 468; Nüveyrî�, XX, 325.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
ilk kez Kûfe ile Basra bir şahsın sorumluluğunda birleşmiş oldu. Ziyâd, vali
olarak atanır atanmaz, Basra’da yerine vekil olarak Semûre b. Cündeb’i
bırakarak Kûfe’ye hareket etti.[12]
[17] Belâzürî�, IV/I, 246; Taberî�, Târîh, VI, 171; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 140. Dî�neverî�,
Amr b. Huveyris’in Hucr ve arkadaşları tarafından taşlandığını söylemekte, ama
nedenini aktarmamaktadır (Bk. Dî�neverî�, s. 223). İ�bn Arabî� ile Nüveyrî� ve diğer
bazı kaynaklar ise taşlanan valinin Ziyâd b. Ebihi olduğu yönünde fikir beyan et-
mektedirler (Bk. İ�bn Arabî�, el-Avasım ve’l-Kavasım, s. 220; Nüveyrî�, XX, 325). Ancak
Welhausen Ziyâd’ın Kûfe’de kısa bir süre kaldıktan sonra Basra’ya geri dönmesin-
den hareketle, şehirde bir isyan hadisesinin bulunmadığını, dolayısıyla bu taşlama
hadisesinin Amr b. Huveyris’e karşı yapıldığı kanaati taşımaktadır. Hasan Onat da
taşlananın Ziyâd olmadığı kanaatindedir Bk. Onat, s. 50.
[18] Avane ise Hucr ile Ziyâd arasındaki mücadelenin ilk kez namazdan dolayı patlak
verdiğini söylemektedir. Onun verdiği bilgiye göre Ziyâd’ın namazı uzatması üze-
rine böyle bir hadise baş göstermiştir. Ancak Avane’de Hucr hadisesi ile ilgili ay-
rıntılar bulunmamaktadır. Ona göre bu hadiseden hemen sonra Muâviye Hucr’un
zincire vurularak kendisine getirilmesini emreder, bunu üzerine de zincirlenerek
Şam’a gönderilir (Bk. Taberî�, Târîh, VI, 171-172).
[19] İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 140; İ�bnü’l-Esî�r, III, 479; Nüveyrî�, XX, 331.
[20] Kaynaklar Ziyâd’ın konuşmasının şu şekilde olduğunu belirtirler: “Azgıncılığın ve
isyanın son derece kötü ve vahim olduğu bilinen bir şeydir. Bu adamlar bir araya
gelmiş, kendilerini emniyette hissedip Allah’a karşı cesurca davranmağa başlamış- 83
lardır. Haberiniz olsun ki eğer bu hallerinizi düzeltmeyip de doğru yola girmezseniz
sizin anlayacağınız yollarla sizi ıslah etmesini bilirim. Eğer Kûfe’yi Hucr’dan temiz-
lemezsem ve ona kendisinden sonra gelecek nesillere ibret olacak bir tavırda bu-
lunmazsam adam değilim.” (Bk. Belâzürî�, IV/I, 246; İ�bnü’l-Esî�r, III, 479-480).
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[21] Emeviler döneminde Kûfe’nin emniyet teşkilatı hakkında geniş bilgi için bk.
Mehmet Mahfuz Söylemez, Bedevilikten Hadariliğe Kûfe, Ankara 2000, s. 202-208.
[22] Belâzürî�, IV/I, 246; Taberî�, VI, 173; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 140; İ�bnü’l-Esî�r, III, 480;
Nüveyrî�, XX, 331.
[23] Belâzürî�, IV/I, 246; Taberî�, VI, 173; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 140; İ�bnü’l-Esî�r, III, 480;
Nüveyrî�, XX, 331.
[24] Belâzürî�, IV/I, 246; Taberî�, Târîh, VI, 173; İ�bnü’l-Esî�r, III, 480; Nüveyrî�, XX, 332.
[25] İ�sfahânî�, ise “Ey Kûfeliler bir elinizle beni yaralıyor diğer elinizle de tedavi mi edi-
yorsunuz?” dediğini aktarmaktadır (Bk. el-Eğânî, XVII, 1).
[26] Belâzürî�, IV/I, 246; Nüveyrî�, XX, 332.
[27] Taberî�, VI, 173; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 141.
[28] İ�bnü’l-Esî�r, III, 480; Nüveyrî�, XX, 332.
[29] Belâzürî�, IV/I, 246; Bk. İ�bnü’l-Esî�r, III, 480.
84 [30] Taberî�, VI, 173; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 141; İ�bnü’l-Esî�r, III, 480; Nüveyrî�, XX, 332.
[31] Taberî�, VI, 172; İ�bnü’l-Esî�r, III, 480; Nüveyrî�, XX, 332.
[32] Belâzürî�, IV/I, 248; Taberî�, VI, 173; İ�bnü’l-Esî�r, III, 480; Nüveyrî�, XX, 332.
[33] Amr b. Hamık’ın hayatı ile ilgili geniş bilgi için bk. Ahmet Ö� nkal, “Amr b. Hamık”,
DİA, İ�stanbul 1991, III, 84.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
Ziyâd b. Ebih, isyancı gurubun başı olduğuna inandığı Hucr’u ele ge-
çirmek için her yolu denemekten vazgeçmiyordu. Nitekim Yemen kökenli
kabileleri harekete geçirerek Hucr’u getirip teslim etmelerini emretmiş-
tir.[39] Ziyâd’ın Yemenlileri harekete geçirmesinin sebebi Hucr’un da Ye-
men kökenli bir kabile olan Kinde’ye mensubiyeti olabileceği gibi, Ziyâd’ın
Hucr’u Yemenlilerin bir problemi olarak görmesinden ve Yemenlilere
kendi problemlerini kendilerinin çözmek zorunda olduklarını göstermek
istemesinden de kaynaklanıyor olabilir. Zira yukarıda da ifade ettiğimiz
gibi Ziyâd suçun bireyselliğine inanmamaktaydı. O cahiliye döneminden
kalma bir anlayışla bir bireyin işlediği suçtan kendisi ile birlikte kabilesi-
nin de sorumlu olduğunu savunuyordu.[40]
[34] Belâzürî�, IV/I, 248; Taberî�, VI, 174; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 141; İ�bnü’l-Esî�r, III, 480;
Nüveyrî�, XX, 332.
[35] Taberî�, VI, 174; İ�bnü’l-Esî�r, III, 480.
[36] Belâzürî�, IV/I, 250; İ�bnü’l-Esî�r, III, 481.
[37] Taberî�, VI, 176; İ�bnü’l-Esî�r, III, 481; Nüveyrî�, XX, 333.
[38] Taberî�, VI, 176; İ�bnü’l-Esî�r, III, 481. 85
[39] Bk. Belâzürî�, IV/I, 250; Taberî�, VI, 176; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 143; İ�bnü’l-Esî�r, III,
481.
[40] Ziyâd’ın yönetim anlayışıyla ilgili geniş bilgi için bk. Söylemez, s. 188.
[41] İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 144; İ�bnü’l-Esî�r, III, 481.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Ö� te taraftan Hucr ise sığındığı Rebî�a b. Nâcid’in evinde bir gece kal-
dıktan sonra, muhtemelen yukarıdaki haberi almış olmalı ki Muhammed
b. Eş’as’a haber göndererek, Ziyâd’dan kendisi için eman alınıp Muâviye’ye
[42] Belâzürî�, IV/I, 250; Taberî�, VI, 177; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 144.
[43] Taberî�, VI, 178; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 144.
[44] Taberî�, VI, 178; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 145; İ�bnü’l-Esî�r, III, 481.
[45] Belâzürî�, IV/I, 250; Taberî�, VI, 178; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 145; İ�bnü’l-Esî�r, III, 481.
86 Nüveyrî� ise hadiseyi özetleyerek Hucr’un kendi evinden Rebî�a’nın evine geçtiğini
aktarmaktadır (Bk. XX, 333).
[46] Belâzürî�, IV/I, 250; Taberî�, VI, 178; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 145; İ�bnü’l-Esî�r, III, 481;
Nüveyrî�, XX, 333. Dî�neverî� ise, Ziyâd’ın Kûfe’ye gelir gelmez Muhammed b. el-Eş’as’ı
tehdit ettiğini söylemesi hadiselerin akışına uymamaktadır (Bk. Dî�neverî�, s. 223).
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[47] Belâzürî�, IV/I, 250; Taberî�, VI, 180; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 146; İ�bnü’l-Esî�r, III, 482;
Nüveyrî�, XX, 333.
[48] Taberî�, VI, 180. Nüveyrî�, bu şahsın adını Hucr b. Zeyd şeklinde kaydetmektedir (Bk.
XX, 333).
[49] Belâzürî�, IV/I, 251; Taberî�, VI, 180; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 145-6; İ�bnü’l-Esî�r, III,
482; Nüveyrî�, XX, 333. Dî�neverî�, bu talebin bir tek Cerî�r b. Abdullah’tan geldiğini,
Cerî�r’in Hucr için güvence aldıktan sonra kendisini getirip valiye teslim ettiğini söy-
lemektedir (Bk. Dî�neverî�, s. 223).
[50] Belâzürî�, IV/I, 251; Taberî�, VI, 180; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 146; İ�bnü’l-Esî�r, III, 482;
Nüveyrî�, XX, 333.
[51] Belâzürî�, IV/I, 251; Taberî�, VI, 180; İ�bnü’l-Esî�r, III, 482; Nüveyrî�, XX, 333-4.
[52] Belâzürî�, IV/I, 251; Taberî�, VI, 181; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 146; İ�bnü’l-Esî�r, III, 483;
Nüveyrî�, XX, 334.
[53] Bk. eş-Şabuştî�, ed-Diyârât (thk. Korkis Avvâd), Beyrut 1986, s. 179; Keşî�, Ricâl 87
(thk. es-Seyyid Mehdî� er-Reaî�), Kum 1404, I, 250; Nüveyrî�, Nihayetü’l-ereb, XX,
334. Taberî� ile İ�sfahânî� Amr b. Hamık’ın Rufâa b. Şeddâd ile birlikte önce Medâin’e
kaçtıklarını daha sonra da Musul’a gittiklerini söylemeketedir. Bk. Taberî�, VI, 181;
İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 147.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[74] Belâzürî�, IV/I, 256; Taberî�, VI, 188; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 153; Nüveyrî�, XX, 335.
[75] Bk Belâzürî�, IV/I, 255.
[76] Belâzürî�, IV/I, 256; Nüveyrî� ise Hucr ile arkadaşlarını Şam’a götürenlerin, Vâil b.
Hucr el-Hadremî� ile Kesî�r b. Şihâb olduklarını söylemektedir. XX, 335.
[77] Bk. Dî�neverî�, s. 224.
[78] Belâzürî�, IV/I, 257.
[79] Belâzürî�, IV/I, 256; Taberî�, VI, 189; İ�bn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b.
Müslim ed-Dî�neverî� (276/889), el-Maârif (trc. Hasan Ege), İ�stanbul trs, s. 230;
İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 152; İ�bnü’l-Esî�r, III, 486; Himyerî�, s. 536; Nüveyrî�, XX, 336.
90 [80] Bk. İ�bn Arabî�, s. 220.
[81] Dî�neverî�, s. 224.
[82] Belâzürî�, IV/I, 262; İ�bnü’l-Esî�r, III, 486.
[83] Belâzürî�, IV/I, 257; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 154; Nüveyrî�, XX, 336.
[84] Bunun Humre b. Mâlik olduğu da rivayet edilmektedir. Bk. Nüveyrî�, XX, 336.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[85] Belâzürî�, IV/I, 257; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 154; Nüveyrî�, XX, 336.
[86] Belâzürî�, IV/I, 257; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 154; İ�bnü’l-Esî�r, III, 486; Nüveyrî�, XX, 336-7.
[87] Belâzürî�, IV/I, 257; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 154; Nüveyrî�, XX, 337.
[88] Belâzürî�, IV/I, 257; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 155; İ�bnü’l-Esî�r, III, 487; Himyerî�, s. 536.
[89] Belâzürî�, IV/I, 262; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 155; İ�bnü’l-Esî�r, III, 488. İ�bn Hazm, öl-
dürülenler arasında Umeyr b. Yezî�d b. Amr b. Şurâhil’in de olduğunu belirtmekte-
dir. Bk. Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Saî�d el-Endelusî�, (456/1064), Cemheretu
ensâbi’l-Arab (thk. Komisyon), Beyrut 1983, s. 427.
[90] İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 156; İ�bnü’l-Esî�r, III, 488; Nüveyrî�, XX, 338.
[91] Belâzürî�, IV/I, 258; Nüveyrî�, XX, 338. Şemir b. Abdullah bunun üzerine Musul’a yer-
leşti. Bk. İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 156.
[92] Belâzürî�, IV/I, 258, 259; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 157; İ�bnü’l-Esî�r, III, 488; Nüveyrî�, 91
XX, 338.
[93] Mes’ûdî� ise on dördünün de öldürüldüğünü söylemektedir. Bk. Mes’ûdî�, III, 12.
Hâlife b. Hayyât ise sadece dördünün adını zikretmektedir. Bk. Halî�fe b. Hayyât, Ebû
Amr, (240/854), Târîhu Hâlife b. Hayyât (thk. Süheyl Zekkâr), Beyrut 1993, s. 160.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
92 [94] Bk. Belâzürî�, IV/I, 257; Mes’ûdî�, III, 12; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 155; İ�bnü’l-Esî�r, III,
487; Himyerî�, s. 536; Nüveyrî�, XX, 337.
[95] Belâzürî�, IV/I, 262-63; İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVII, 158; İ�bnü’l-Esî�r, III, 490.
[96] İ�bnü’l-Esî�r, III, 490; Nüveyrî�, XX, 340.
[97] Belâzürî�, II, 103.
Prof. Dr. Ünal KILIÇ
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
2. Kerbela Olayı
problemi olmayan bir devletin başına geçti. Onu bekleyen tek sıkıntı ba-
bası döneminde de muhalefette bulunan kimselerin biatlerini almaktı.
[7] Ahmed b. Davud Ebû Hanife ed-Dineverî�, el-Ahbâru’t-tıvâl (thk. Abdülmünim Â� mir,
Cemaleddin eş-Şeyyal), Bağdat 1379/1959, s. 227; Ahmed b. Ebî� Yak’ûb el-Ya’kûbî�,
Târîhu’l-Ya’kûbî (thk. Abdülemir Mühenna), Beyrut 1413/1993, II, 154.
[8] Belâzürî�, Ensâbü’l-eşrâf, V, 313; Taberî�, IV, 250; Ebû Muhammed İ�bn A’sem el-Kûfî�,
el-Fütûh, Beyrut, ts., III, 8; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 15.
[9] Ebû Mihnef, Maktelü’l-Hüseyin, Bağdat 1977, s.10; Ya’kûbî�, II, 154.
[10] Ebû Abdullah Muhammed İ�bn Sa’d, et-Tabakatü’l-kübrâ, Beyrut, ts., V, 327; Belâzürî�,
Ensâb, V, 317; Dî�neverî�, s. 227; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 15.
[11] Bu rüyayla ilgili olarak bk. Ebû Mihnef, s. 36-37; İ�bn A’sem, III, 20-21. Ayrıca bk.
Algül, s. 130-131.
[12] Murat Sarıcık, “Kerbela Olayı’nda el-Hurr b. Yezî�d ve Hz. Hüseyin İ�le Mücadelesi”,
SDÜİFD, Isparta 1995, sy. II, s. 108; Hasan Onat, “Şiî�liğin Doğuşu Meselesi”, AÜİFD, 95
Ankara 1997, sayı XXXVI, s. 65-66.
[13] Sarıcık, s. 108.
[14] Ya’kûbî�, II, 156-157; Muhammed b. Hasan ed-Diyarbekrî�, Târîhu’l-Hamîs fî ahvâli
enfesi nefîs, Dâru’s-Sadr, ts., II, 297.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Hz. Hüseyin’in bu tür bir hareket için beklediği yardım vaatleri Kû-
fe’den gelmeye başladı. Muâviye’nin öldüğünü, Yezî�d’in iktidara geçtiğini
ve Hz. Hüseyin’in ona biat etmemek için Mekke’ye gittiğini öğrenen Kûfe-
liler, Hz. Ali’ye sempatisiyle tanınan Süleyman b. Surad’ın evinde toplana-
rak durum değerlendirmesi yaptılar. Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye davet etmeye
ve bu amaçla da ona davet mektupları göndermeye karar verdiler.[15]
Hz. Hüseyin, her şeyden önce Yezî�d’i meşru halife olarak görmediği
için kıyama kalkışmıştır.[19] Çünkü Yezî�d, İ�slâm’ın öngördüğü şûra, seçim
ve ehliyet prensiplerine riayet edilmeden veliaht tayin edilmiş, sonra da
[15] Ebû Mihnef, s. 17; el-İmâme ve’s-siyâse, II, 4; Belâzürî�, Ensâb, III, 373; Ebü’l-Ferec
Ali b. Hüseyin el-İ�sfahânî�, Makâtilu’t-Tâlibiyyîn (thk. es-Seyyid Ahmed Sakr),
Beyrut 1408/1987, s. 99; İ�brahim Vâsıf, Şehâdeti Hüseyin İ�bn Ali, Metin Matbaası
1327/1909, s. 7.
[16] Julius Welhausen, İ�slâmiyetin İ�lk Devrinde Dini- Siyasi Muhalefet Partileri (trc.
Fikret Işıltan), Ankara 1989, s. 98.
[17] Ebû Mihnef, s. 17-19; Ahmed b. Davud ed-Dî�neverî�, el-Ahbâru’t-tıvâl (thk.
Abdülmünim Â� mir, Cemaleddin eş-Şeyyal), Bağdat 1379/1959, s. 231-232; İ�bn
A’sem, III, 31-36; İ�sfahânî�, Makâtil, s. 99; İ�bnü’1-Esî�r, IV, 20-21; Şihabüddin Ahmed
b. Abdülvehhab en-Nüveyrî�, Nihâyetü’l-ereb fî fünûni’l-edeb (thk. M. Rıfat Fethullah,
�brahim Mustafa), Kahire 1395/1975, XX, 385-386.
96 [18] Ebû Mihnef, s. 18; Dî�neverî�, s. 230; İ�sfahânî�, Makâtil, s. 99; İ�bnü’1-Esî�r, IV, 20-21.
Ebû Mihnef, Kûfelilerin Hz. Hüseyin’den aramızda Allah’ın hükmü ve dedenin sün-
netiyle karar vermesi için ailenden (Ehli Beyt’ten) birini bize gönder.” diye talepte
bulunduklarını belirtiyor (Maktel, s. 18).
[19] Levi Della Vida, “Emevî�ler”, İ�A, İ�stanbul 1964, IV, 243.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
pasif gördükleri vali Numân b. Beşî�r’i ikaz etmişlerse de bir sonuç alama-
maları üzerine durumu Yezî�d’e bir mektupla bildirmişler ve ondan derhal
etkili bir vali görevlendirmesini istemişlerdir.[25] Bunun üzerine Yezî�d ta-
rafından görevden alınarak buraya Basra valililiğini de yürüten Ubeydul-
lah b. Ziyâd tayin edildi.
[25] Dî�neverî�, s. 231; İ�bnü’1-Esî�r, IV, 22; Nüveyrî�, XX, 388; İ�bn Kesî�r,VIII, 155.
[26] Ebû Mihnef, s. 22; Taberî�, IV, 258; Dî�neverî�, s. 231.
[27] Geniş bilgi için, bk. Ebû Mihnef, s. 28; Taberî�, IV, 259; İ�bnü’1-Esî�r, IV, 27.
[28] Ahmet TuranYüksel, İ�htirastan İ�ktidara Kerbela, Konya 2001, s. 70-71.
98 [29] Müslim’in kıyamında ona destek verenlerin sayısı hakkında değişik rakamlar zik-
redilmektedir. 4000, 18000 ve 30.000 rakamı zikredilmekle birlikte daha Ziyâde
4000 rakamı benimsenmiştir. Bu sayılarla ilgili değerlendirme için bk. Demircan, s.
206-210.
[30] Elli kişiden bahsedilir. Taberî�, IV, 277; İ�bnü’1-Esî�r, IV, 30; İ�bn Asem, II, 57.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
vasiyetini yapmak için izin istedi. Orada bulunan ve akrabası da olan Ö� mer
b. Sa’d b. Ebî� Vakkas’a vasiyetini bildirdi. Ondan bu vasiyeti kimseye söy-
lememesini istedi.[31] Müslim’in ricasına rağmen Ö� mer b. Sa’d, bu vasiyeti,
özellikle de göndermiş olduğu mektup gereği Kûfe’ye gelmek üzere yola
çıkan Hz. Hüseyin’in bu seferden vazgeçmesi yönündeki isteğini Ubeydul-
lah’a haber vermekten geri durmadı, hatta böyle bir hareketin ahde vefa-
sızlık olması gerekçesiyle vali tarafından azarlandı.[32]
[31] 1000 dirhemlik borcunun ödenmesi, kendisine öldürüldükten sonra müsle yapıl-
maması, başına gelenlerden Hz. Hüseyin’in haberdar edilmesi, ona Kûfelilere gü-
venmemesi ve Mekke’ye gidip orada ikamet etmesinin bildirilmesidir. Geniş bilgi
için bk. Ebû Mihnef, s. 32-33; Dî�neverî�, s. 241; Taberî�, IV, 282; İ�bn A’sem III, 64-65;
İ�bn Abdürabbih, IV,346-347.
[32] Ebû Mihnef, s. 34; Dî�neverî�, s. 241-242.
[33] Ebû Mihnef, s. 35-36; Taberî� (Ebû Mihnef kanalıyla), IV, 285Cemalüddin Ebü’l-
Ferec İ�bnü’l-Cevzî�, el-Muntazam fî tarihi’l-mülûki ve’l-ümem (thk. M. Abdülkadir
Atâ, Mustafa Abdülkadir Atâ), Beyrut 1412/199, V, 329. Yezî�d’in olanları duyduktan
sonra memnun olduğu hususunda bk. Ebû Mihnef, s. 35-36.
[34] İ�bn Kesî�r, VIII, 171; Sıbtu İ�bnü’l-Cevzî�, s. 221; Abbâs Mahmud el-Akkad, Ebü’ş-
şühedâ el-Hüseyin b. Ali, byy ts., s. 65.
[35] Akkad, s. 65.
[36] Belâzürî�, bu haberin Müslim tarafından ölümünden 20 gün önce yazıldığını söylü- 99
yor (Ensâb, III, 378).
[37] Muhammed Süheyl et-Takkuş, Târîh’d-devleti’l-Emeviyye, Beyrut 1416/1996, s. 45; Resul
Câferiyân, Masum İmamların Fikrî ve Siyasî Hayatı (trc. Ca‘fer Bayar), İ�stanbul 1994, s.
139; İ�brahim Beydûn, min Devleti Ömer ilâ Abdülmelik, Beyrut 1411/1991, s. 185.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[38] Ebû Ali el-Fazl b. el-Hasan et-Tabersî�, İ�’lâmü’l-verâ bi e’lâmi’l-Hüdâ, Beyrut 1985, s.
268; S.V. Ali Mir AhmedHusain The Saviour of Islam, �ran, ts., s. 159-160.
100 [39] Şehristânî�, s. 66; İ�brahim ez-Zincânî� el-Mûsevî�, Cevle fi’l-emâkini’l-mukaddeseti,
Beyrut 1985, s. 96.
[40] Nüveyrî�, XX, 405; Câferiyan, s. 113; Beydûn, s. 185; Akkâd, s. 65.
[41] Şemsüddin, s. 189; Ö� mer Ferruh, Târîhu Sadri’l-İslâm ve’d-devleti’l-Ümeviyye,
Beyrut 1986, s. 133; Câferiyan, s. 113; Mûsevî�, s. 96-97; Tâhâ Hüseyin, s. 990.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
Ubeydullah, 1.000 kişilik bir birliğin başına da Hür b. Yezî�d’i tayin et-
ti. Hür, görevi icabı Hz. Hüseyin’in geri dönmesine ve Kûfe’ye gitmesine
[51]
engel oldu. Bir anlamda Hz. Hüseyin’i bu iki yönün dışında mecburi bir
yöne sevk etti.
Hür’ün kararlı tutumu karşısında Hz. Hüseyin, başka bir yol tuttu;
önce Ninova’ya[52] sonra da Kerbela’ya giden Hz. Hüseyin ve taraftarları,
burada konaklamak zorunda bırakıldı. Onların buraya gelmesinden bir
gün sonra da, Ubeydullah’ın gönderdiği Ö� mer b. Sa’d komutasındaki birlik
buraya ulaştı. Hz. Hüseyin’in Kerbela’ya inişiyle ilgili olarak tercih olunan
tarih 2 Muharrem 61’dir (2 Ekim 680).[53]
[46] Belâzürî�, Ensâb, III, 379; Muhammed b. Ahmed b. Temim Ebü’l-Arab et-Temî�mî�,
Kitâbü’l-Mihan (thk. Vehb el-Cebbûrî�), Beyrut 1408/1988, s. 146.
[47] Demircan, s. 244.
[48] İ�brahim Beydûn, s.187; Muhammed Rıza, el-Hasan ve’l-Hüseyin, Beyrut 1407/1987, s.92.
[49] Kadisiyye, Kûfe’ye 15 fersah mesafede bir yerdir (Yâkût el-Hamevî�, Mu’cemü’l-
büldân (thk. Ferid Abdülaziz el-Cündî�), Beyrut 1410/1990, V, 331.
[50] Yüksel, s. 79.
102 [51] Mes’ûdî�, III, 70; Sıbtu İ�bnü’l-Cevzî�, s. 222.
[52] İ�bn A’sem, III, 94; 385; Nüveyrî�, XX, 423. Ninova. Kûfe arazisinde bir köydür (Bk.
Yâkût el-Hamevî�, IV, 391).
[53] Makdisî�, VI, 10; Julius Welhausen, İ�slâmiyetin İ�lk Devrinde Dini- Siyasi Muhalefet
Partileri (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1989, s. 107.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
Ubeydullah, Kûfelileri iyi tanıyan bir kimse olarak Hz. Hüseyin’in Kû-
fe’ye gelişiyle onların tekrar Emevî� Devleti’ne cephe alabilecekleri düşün-
cesiyle bir takım tedbirler aldı. [54] Bunun sonucunda da Kûfe eşrafı, onun
yanında yer aldı. Diğerlerinin kalpleri Hz. Hüseyin ile birlikte, ama kılıçla-
rı ona karşı oldu.
Hz. Hüseyin’in mecburi konaklamaya tabi tutulduğu Kerbela mevkiine
gelen Ö� mer b. Sa’d’ın komutasındaki 4.000 kişiyle birlikte Ubeydullah ta-
rafından Hz. Hüseyin’i durdurmakla görevlendirilenlerin sayısı 5.000’i bul-
du.[55] Hz. Hüseyin, Ö� mer b. Sa’d’ın gönderdiği elçiye, kendisini Kûfelilerin
çağırdığını, 18.000 kişinin biat ettikten sonra biatlerini bozduğunu, dönüp
gitmek istediğinde Hür b. Yezî�d’in engel olduğunu ve kendisini buraya ka-
dar gelmek zorunda bıraktığını anlattı ve “İ�zin verin geldiğim yere dönüp
gideyim.” dedi.[56] Ö� mer b. Sa’d, Hz. Hüseyin ile çarpışmak istemediği için bu
cevaptan memnun kaldı ve durumu Ubeydullah b. Ziyâd’a bildirdi. Ubey-
dullah ise Yezî�d’e biati önermesini ve kabul etmemesi halinde kafilenin su
ile irtibatını kesmesini istedi. Bunun üzerine kafilenin su ile irtibatı kesildi.[57]
Durumun vahametini anlayan Hz. Hüseyin, yanındakilere dönerek,
dileyenin ayrılabileceğini, çünkü şartların umduğu gibi olmadığını, Kû-
fe’de gelişmelerin aleyhlerine bir hal aldığını söyledi. Onun bu sözleriyle
kendisiyle birlikte yolculuğa çıkanları aldatmamayı istediği belirtilmekte-
dir.[58] Hz. Hüseyin’in bu sözleri üzerine yolda kafileye katılanlar ayrıldılar.[59]
Dolayısıyla Mekke’den Hz. Hüseyin’le birlikte yola çıkanların oluşturduğu
küçük bir grup kaldı.
Ö� mer b. Sa’d ile Hz. Hüseyin’in, gizlice birkaç kez görüştükleri ve bu
görüşmelerden birinde Hz. Hüseyin’in Ö� mer b. Sa’d’a üç teklifte bulun-
duğu rivayet edilmektedir. Bu teklifler şunlardır: Bırak da geldiğim yere
(Hicâz’a) geri döneyim. Yezî�d’in yanına gitmeme izin ver. Ona gideyim,
elimi onun eline koyayım. O da benim hakkımda dilediği gibi hüküm ver-
sin.[60] İ� slâm serhadlerinden birine gitmeme ve orada cihadla uğraşma-
ma izin ver.[61]
Harita 2:
Hz. Hüseyin ve beraberindeki-
1916 tarihli lerin tamamına yakının ölümüyle neticelenen Kerbela olayı Aşûrâ günü,
Kerbela yani 10 Muharrem 61 tarihinde (10 Ekim 680)[65] başladı ve aynı gün sona
ve çevre
bölgelerine erdi. Birbirine denk olmayan kuvvetler arasında gerçekleşen çatışma tam
ait bir harita bir drama dönüştü. Savaşa başlarken yirmi üç süvari kırk piyadeden olu-
[https://bit. şan Hz. Hüseyin’in askerleri kısa sürede azaldı.[66]
ly/2uDX2HE]
[62] Bunlardan bazıları şunlardır: Ebû Mihnef, s. 48-49; Belâzürî�, Ensâb, III, 389-390;
İ� bn A’sem, III, 103; İ� bn Abdürabbih, IV, 347; Ebü’1-Arab, s. 147; Nüveyrî�, XX, 424-
425.
[63] Nüveyrî�, XX, 429-430; Şemsüddin, s. 216; Câferiyan, s. 117.
[64] el-İmâme ve’s-siyâse, II, 6; Belâzürî�, Ensâb, III, 384.
[65] Ebû Mihnef, s. 49-50; İ�bn Kesî�r, VIII, 198.
[66] Fığlalı, “Hüseyin”, DİA, XVIII, 520. Savaş esnasında her iki tarafın mevcuduyla ilgili
değişik ve çoğu kere de mübalağalı rakamlar verilmiştir. Söz konusu rakamlarla il-
gili olarak bk. Ü� nal Kılıç, Tartışmaların Odağındaki Halife Yezîd b. Muâviye, İ�stanbul
2001, s. 264.
[67] Ebû Mihnef, s. 89; Belâzürî�, Ensâb, III, 409.
104 [68] Belâzürî�, Ensâb, III, 409; İ�bn A’sem, III, 137.
[69] Ebû Mihnef, s. 89; Belâzürî�, Ensâb, III, 411; Taberî�, IV, 348.
[70] Ebû Mihnef, s. 88; Taberî�, IV, 347-348. Algüle’e göre kadın ve çocuklara bile çeşitli
alçaklıklar yapabilen bir grubun, yetişkin bazı insanların ölü bedenlerine bunları
yapmış olması ihtimal dışı bir durum değildir. Bk. Algül, Kerbela, s. 153.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
Ö� mer b. Sa’d ve askerleri iki gün daha burada kaldılar; kendi taraf-
tarlarından ölenleri defnedip namazlarını kıldılar. Hz. Hüseyin ve taraf-
tarlarının cenazeleri ise ancak Ö� mer b. Sa’d’ın ordusunun Kerbela’yı terk
etmesinden sonra, o civarda bulunan köylüler tarafından defnedildi.[71]
[71] Ebû Mihnef, s. 89; Belâzürî�, Ensâb, III, 411; Taberî�, IV, 348; İ�bn Teymiyye, Mecmû’u-
feteva, (cem ve tertip M. b. Kasım), byy ts., IV, 507.
[72] Kesik başların Şam’a gönderilmeyip Kûfe’den sonra Medine’ye gönderildiğini söyle-
yenler de vardır. Bk. İ�bn Teymiyye, Fetevâ, IV, 507-508; İ�bn Teymiyye, Ra’sü’l-Hüseyin
(thk. es-Seyyid Cemî�lî�), Beyrut 1408/1988, s. 207-209; Ö� mer Süleyman el- Ukeylî�,
“Vak’atü Kerbela”, Mecelletü külliyeti’l-âdâb, Riyad 1986, sy. XIII, s. 477; Hezzâ b. Î�d
eş-Şemrî�, Yezîd b. Muâviye -el-Halifetü’l-müfterâ aleyh, Riyad 1993, s. 144-145.
[73] Ebû Mihnef, s. 101-108; Belâzürî�, Ensâb, III, 416; Taberî�, IV, 352.
[74] Ebû Mihnef, s. 113; Belâzürî�, Ensâb, III, 417.
[75] İ�bn A’sem, III, 148-149; Abdullah b. Es’ad b. Ali b. Süleyman el-Yafiî�, Mir’atü’l-cinân,
(Haşiye, Halil el-Mansûr), Beyrut 1417/1997, s. 109. 105
[76] Ebû Mihnef, s. 111-112; Belâzürî�, Ensâb, III, 417-418.
[77] Belâzürî�, Ensâb, III, 419; Taberî�, IV, 352-353.
[78] el-İmâme ve’s-siyâse, II, 7; Belâzürî�, Ensâb, III, 417-425; Taberî�, IV, 356-359.
[79] İ�bnü’1-İ�mâd, IV, 275; Nüveyrî�, XX, 475.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[80] Belâzürî�, Ensâb, III, 416-419; İ�bn Teymiyye, Ra’sü’l-Hüseyin, s. 175-210; İ�bn Kesî�r,
VI-II, 221.
[81] Bunlardan bazıları şu şekildedir: Gökyüzünün ağlaması, Şam ve Beytü’l-Makdis’te
kaldırılan her taşın altında kan görülmesi, yıldızların bir biriyle çarpışmaları,
Dünya’nın yedi gün durması, Güneş’in tutulması, Gökyüzünün altıgün süreyle kıp-
kırmızı olması vs. bk. Ebû Mihnef, s. 83-84; Belâzürî�, Ensâb, III, 413-425; Taberî�, IV,
106 347 vd.; Ebü’l-Arab, s. 153-154; İ�bnü’1-Esî�r, IV, 88-90.
[82] Muhammed Rıza, s. 103; Mûsevî�, s. 105.
[83] Cemî�li, s. 21-22; Muhammed Rıza, s. 103.
[84] Cemî�li, s. 22; Muhammed Rıza, s. 103; Muhammed Hudarî� Beg, ed-Devletü’l-Ümeviy-
ye (thk. M. Osmanî�), Beyrut 1406/1986, s. 460.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
• Hz. Hüseyin sonu belli olmayan bir harekete tüm aile fertleri-
nin canlarını tehlikeye atarak girişti. En azından işlerin vuzuha
kavuşmasına kadar yakınlarından bazılarını götürmemesi, aksi
halde olası bir savaşın tüm Ehl-i Beyt’in felaketine neden olacağı
şeklindeki ikazlarını da dinlemedi.[85]
Yukarıda sıralanan maddelerden Hz. Hüseyin’in, Kerbela olayında kı-
yama kalkışmakla değil de takip ettiği metot bakımından sorumlu sayıldı-
ğı anlaşılmaktadır.
Çok büyük bir askerî� güce rağmen Ö� mer b. Sa’d’ın Hz. Hüseyin’i canlı
olarak yakalamaması da düşündürücüdür. Onun bu gaye ile hareket ettiği
hakkında en küçük bir rivayet yoktur. Bundan başka hücumlar, hassaten
Hüseyin’e müteveccihen yapılabilirdi. Çoluk çocuğun öldürülmesine ge-
rek kalmazdı. Bunlar, İ�bn Ziyâd’ın orada yalnız Hüseyin’in şahsını bertaraf
etmek gayesi ile hareket etmediği, belki de daha hain planlar tasarlamış
ve tatbik etmiş olduğu izlenimini vermektedir.[87]
[85] Akkâd’a göre savaşa veya yolculuğa giderken çoluk çocuğunda beraber götürülmesi
bir Arap geleneği olduğu için bunda yadırganacak bir durum yoktur. Böylece ai-
lenin de katkısı sağlanmış olacaktı ve kurtuluşa hep birlikte erişilecekti. Bu adet
Peygamberimiz tarafından da uygulanmıştır. Ebü’ş-şüheda el-Hüseyin b. Ali, s. 87. 107
[86] İ�bn Temiyye, Fetevâ, IV, s. 505.
[87] Ahmed Ateş, “Hüseyin”, İ�A, IV, 639.
[88] İ�hsan Süreyya Sırma, Hilafetten Saltanata Emevîler Dönemi, İ�stanbul 1991, s.52.
[89] Ukeylî�, Kerbelâ, s. 477-478; Vekî�l, s. 245.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
c. Kûfelilerin Sorumluluğu
d. Yezîd’in Sorumluluğu
Şî�a’nın güçlenmesine yol açtı. Ö� nceleri nazarî� bir siyasî� görüş duru-
munda olan Şiî�liğin, bir akide halini almasına sebep oldu.[97]
110
[99] Sözlüklerde “Yezit, nefret edilen kimseler için kullanılan bir sövgü sözü”, Yezitlik,
“Yezit olma durumu, kötülük, hainlik” anlamında kullanılmıştır. Türkçe sözlük, s. 867.
[100] Ahmed b. Hanbel, Müsned, İ�stanbul 1413/1992, s. 20 vd.
[101] Fığlalı, İ�mamiyye Şî�ası, s. 105.
Prof. Dr. Ünal KILIÇ
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
3. Tevvâbûn Hareketi
[1] Ethem Ruhi Fığlalı, “İ�lk-Şiî� Olayları Tevvâbun Hareketi”, AÜİFD, Ankara 1983, XXVI,
s. 336; İ�brahim Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, İslâm Öncesinden Abbâsîlere Kadar,
Ankara 1997, s. 332. Â� dem Apak’a göre Tevvâbûn hareketi Kerbela Hadisesi’nin
yakın neticelerindendir. İ�slâm Tarihi III, İ�stanbul 2008, s.100.
112 [2] Hasan İ�brahim Hasan, Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi (trc. İ�smail Yiğit vd.),
�stanbul 1991, II, 89.
[3] Apak, s. 107.
[4] Abdullatif, M. Abdüşşafi, el-Âlemü’l-İslâmî fi’l-asri’l-Ümevî, Beyrut 1404/1984, s.
478-479.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
Ehl-i Beyt adına mücadele ettiğini söyleyen Muhtâr b. Ebî� Ubeyd es-Sekafî�
ile de hiçbir surette birlikte hareket etmek adına görüşmelerde bulunma-
mışlardır. Bununla birlikte Tevvâbûn hareketini yönlendirenlerin özellik-
le hilafetin Ehl-i Beyt’e bırakılması şeklindeki taleplerini dile getirmeleri[5]
onların Ali evladının menfaatlerini korumak gayesiyle ve onların Kerbe-
la’da uğramış oldukları haksızlıkların intikamını almak üzere harekete
geçtikleri şeklinde yorumlara yol açmıştır.
inanan bir grup Kûfeli gizlice harekete geçerek Irak’ta toplandı. Yapılan
çalışmalar sayesinde çok sayıda taraftar topladılar. Tevvâbûn grubu, hare-
ketleri esnasında başlarına Süleyman b. Surad el-Huzâî� adındaki sahâbî�yi
geçirmişlerdir. Söz konusu şahıs, Hz. Ö� mer dönemindeki Irak fetihleri es-
nasında Kûfe’ye yerleşerek, hilafeti boyunca Hz. Ali’nin yanında yer alan
ve Sıffî�n Savaşı’nda onun en hararetli destekçilerinden olan bir kişidir.[8]
Süleyman b. Surad, Yezî�d’in iktidara geçmesi üzerine Hz. Hüseyin’i Kû-
fe’deki muhalefetin başına geçmesi hususunda ikna etmek üzere mektup-
lar yazan,[9] buna mukabil Kerbela mevkiinde onu korumak için bir şey
yapmadığı için pişmanlık duyan ve bu pişmanlığının ancak Hz. Hüseyin’in
intikamının alınmasıyla kabul edileceğini düşünen bir kimseydi. Süley-
man b. Surad’dan başka Müseyyeb b. Necebe, Abdullah b. Sa’d b. Nüfeyl
el-Ezdî� ve Rifâa b. Şeddâd el-Becelî� de Tevvâbûn hareketinde adlarından
sıkça bahsedilen kimselerdir.[10]
[8] İ�bn Sa’d, VI, 26. Süleyman b. Surad’ın Cemel Savaşı’nda da Hz. Ali ile birlikte mü-
cadele ettiğini söyleyenler (Algül, s. 192; Apak, s. 108) varsa da daha ziyâde kabul
edilen görüşe göre o, Cemel’e iştirak etmemiş ve hatta bu sebeple Hz. Ali tarafından
azarlanmıştır.
[9] Ebû Abdullah Muhammed İ�bn Sa’d, et-Tabakatü’l-kübrâ, Beyrut, ts., VI, 26. Hz.
Hüseyin tarafından Kûfe’de çalışmalarda bulunmak üzere görevlendirilen Müslim
b. Akî�l’in buraya ilk geldiği esnada Süleyman b. Surad’ın evinde kalarak faaliyetle-
rini sürdürdüğü de ifade edilmektedir. Bu konuda bk. Asri Çubukçu, “Süleyman b.
Surad”, DİA, XXXVIII, 103.
[10] Belâzürî�, VI, 364-366; Taberî�, IV, 452; İ�zzüddin Ebü’l-Hasan İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil fi’t-
114 târîh, (nşr., C. J. Tornberg), Beyrut 1399/1979IV, 158-159.
[11] Taberî�, IV, 452; İ�bnü’l-Esî�r, II, 637; Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehe-
bî�, Târîhu’l-İslâm (thk. Abdüselam Tedmûrî�), Beyrut 1410/1990, V, 47. İ�bnü’z-
Zübeyr’in valisinin Tevvâbûn mensuplarına akıl verip yardım teklifinde bulunma-
sı herhalde onların mevcut durumlarıyla mücadelede başarılı olamayacaklarını
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
Tevvâbûn içerisinde yer alma sözü veren pek çok kimsenin yine
Ehl-i Beyt zürriyeti adına iktidarla mücadele etmek üzere eş zamanlı
olarak söylem geliştiren ve bunun için hazırlıklar yapan Muhtâr b. Ebî�
Ubeyd es-Sekafî�’nin[15] saflarına katılmasının sayının azalmasında rolü
vardır.[16] Bununla birlikte belki de 16.000 kişiden sadece 4.000 kişinin
sözünde durarak mücadele sahasına gelmesini bir Kûfe klasiği olarak
da değerlendirmek mümkündür. Zira Kûfeliler, ahde vefasız olduklarını
bir kere daha tekrarlamışlar; çabuk galeyana gelerek intikam yemini et-
mişler, Tevvâbûn içerisinde yer alarak Kerbela’nın öcünü almak için ge-
rekirse öleceklerine dair verdikleri sözden çabucak dönüvererek ‘Ehl-i
Kûfe bî vefa [Kûfeliler vefasızdır]’ söyleminin ne kadar doğru olduğunu
bir defa daha göstermişlerdir.
Yine aynı olayla ilgili olarak üzerinde durulması gereken bir konu
da bu olayın Şiî�liğin oluşumundaki yeridir. Bazı araştırmacılar Tevvâbûn
hadisesinin Şiî� karakterli bir isyan olduğunu söylemektedirler.[20] Bununla
birlikte söz konusu olayın gerçekleştiği dönemde dinî� bir kavram olarak
Şiî�likten bahsedilemeyeceği, dönemle ilgili bazı metinlerde geçen Şiî�lik
kelimesinin sadece taraftar, yandaş anlamında siyasî� bir muhtevada oldu-
ğu ifade edilmiştir. Şiî�liğin bir mezhep olarak şekillenmesi, yani Hz. Pey-
gamber’den sonra imametin nass ve vasiyetle Hz. Ali ve onun soyundan
gelenlere ait olduğu ve bunların masumiyetinin kabulünün daha sonraki
zamanlarda söz konusu edilebileceği söylenmiştir.[21] Dolayısıyla bu olayı,
Şiî� karakterli bir isyan olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır. Bu-
nunla birlikte yaptıkları vefasızlığın pişmanlığıyla ezilen, bu utançtan ve
günahtan ancak canlarını feda etmekle kurtulabileceklerine inanan, siyasî�
söylemlerden kaçınan ve daha çok Ehl-i Beyt sevgisini ve onlara yapılan-
ları dile getiren bu insanların Şiî�liğin tarihi oluşumu bakımından önemli
bir yerinin olduğu da inkâr edilemez.
[1] İ�bn Kesî�r, el-Bidâye ve’n-nihâye, I-XIV, Mektebetü’l-Meârif, 4. bs., Beyrut 1401/1981,
VIII, 290.
[2] et-Taberî�, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, thk. Muhammed Ebü’l-Fazl İ�brâhî�m, I-XI,
120 Dâru Süveydân, Beyrut, ts., V, 569; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil fi’t-târîh, thk. C. Johannes
Tornberg, I-XIII, Dârü Sâdır, Beyrut 1399/1979, IV, 168-169; İbn Kesîr, VIII, 249,
290; Hasan Yaşaroğlu, Muhtar es-Sekafi, M.Ü� . Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul
1991 (yüksek lisans tezi), s. 8, 9.
[3] Yaşaroğlu, s. 10; İ�smail Yiğit, “Muhtâr es-Sekafî�”, DİA, XXXI, 54.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
O sırada Ehl-i Beyt’in söz sahibi büyükleri olan Ali b. Hüseyin ve Mu-
hammed b. el-Hanefiyye’nin, Hz. Hüseyin’in katillerini cezalandıran Muh-
târ es-Sekafî�’nin başarısını nasıl değerlendirdikleri hususunda farklı bilgi-
ler bulunmaktadır.[19] Bir rivayete göre Ö� mer b. Sa’d b. Ebî� Vakkās’ın başı
126
[23] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Mustafa Ö� z, İslâm Mezhepleri Tarihi, ensâr, İ�stanbul
2011, ss. 133, 319, 804; Kocadağ, ss. 22-29.
Doç. Dr. Gülgûn UYAR
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
[1] Bu konuda geniş bilgi için bk. Gülgûn UYAR, Ehl-i Beyt İslâm Tarihinde 127
Ali-Fâtıma Evlâdı, İ�lahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2. basım, İ�stanbul
2008, s. 83-89.
[2] İ�bn Hibbân, Kitâbü’s-Sikât, Dâiretü’l-Maârifi’l-Osmaniyye, Haydarâbâd
1393-99/1973-79, V, 159-60; İ�bn Hibbân, Kitâbü Meşâhîru ulemâi’l-emsâr
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Zeyd b. Ali, aile çevresi içinde özellikle babası Ali Zeynelâbidî�n ve kar-
deşi Muhammed el-Bâkır’ın (114/732) terbiyesi altında yetişmiştir. Fakî�h,
kârî�, müfessir, muhaddis ve mütekellimdir. Ö� zellikle Ehl-i Beyt arasında
tevârüs eden ilim halkasında dördüncü tabakada yer almıştır.[6] Zeyd b.
Ali-Hüseyin b. Ali-Ali b. Ebî� Tâlib-Resûl-i Ekrem (sas) sened zinciriyle ri-
vayet ettiği hadislerinden müteşekkil bir Müsned’i bulunmaktadır.[7]
Zeyd b. Ali, içinde bulunduğu çevrede özellikle ilmi ve zühdü ile te-
mayüz etmişti. Ancak yaşadığı bazı olumsuz hâdiseler neticesinde siyasî�
otorite ile karşı karşıya gelmiş ve Emevî� idaresine baş kaldırmak zorunda
bırakılmıştır. Halife Hişâm b. Abdülmelik döneminde, 122 (740) senesin-
de Kûfe’de isyan etmiştir.[11]
[4] İ�bn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ (thk. İ�hsan Abbâs), I-IX, Beyrut 1377/1957, V, 324-
325; el-Bağdâdî�, Târîhu Bağdat ev Medinetü’s-Selâm, I-XIV, Dârü’l-Kitâbi’l-Arabî�,
Beyrut, ts., VII, 205.
[5] ez-Zübeyrî�, Kitâbü Nesebi Kureyş (thk. E. Lévi-Provençal), Dârü’l-Maârif, 3. basım,
Kahire 1982, s. 66-67; Salih Ahmed Hatî�b, İmam el-Zeyd b. Ali el-müfterâ aleyh,
el-Mektebetü’l-Faysaliyye, Mekke 1984/1404, s. 41; Eren Gündüz, Zeyd b. Ali Hayatı,
Eserleri ve İslâm Hukuk Düşüncesindeki Yeri, Düşünce Kitabevi, Bursa 2008, s. 39.
[6] Gülgûn Uyar, “Ali-Fâtıma Evlâdı Arasında Bilgi İ�snâdı”, Mârife, 8/3 (2008), s. 239-
258, s. 244.
[7] Zeyd b. Ali (122/740), Müsnedü’l-İmâm Zeyd (thk. Abdülaziz Bağdâdî�), Dârü’l-
Kütübi’l-İ�lmiyye, Beyrut 1981.
[8] Gündüz, s. 35.
[9] Cem Zorlu, Âlim ve Muhâlif, İ�z Yayıncılık, İ�stanbul 2011, s. 86.
[10] Bu isimler ve ona ait olduğu ileri sürülen eserler hakkında bk. Salih Ahmed Hatî�b, s.
44-70; Gündüz, s. 132-164.
[11] İ�bn Hazm, Cemheretü ensâbi’l-Arab (thk. Abdüsselâm Muhammed Hârûn), Dârü’l-
Maârif, 5. basım, Kahire, s. 52. el-Vâkıdî� tarafından 121/739 Safer ayında öldürül-
düğü söylenmekle birlikte meşhur olan Hişâm b. Muhammed’in de iddia ettiği gibi
isyan ettiği 122/740 senesi Safer ayıdır. Bk. Halî�fe b. Hayyât, Târîh (thk. Ekrem
Zıyâ el-Ö� merî�), Dârü Tayyibe, Riyad 1405/1985, s. 353; et-Taberî�, Târîhu’l-ümem 129
ve’l-mülûk (thk. Muhammed Ebü’l-Fazl İ�brahim), Dâru Süveydân, Beyrut, ts., VII,
160; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil fi’t-târîh (thk. C. Johannes Tornberg), Dâru Sâdır, Beyrut
1399/1979, V, 229, 242-243; İ�bn Kesî�r, el-Bidâye ve’n-nihâye, I-XIV, Mektebetü’l-
Maârif, 4. basım, Beyrut 1401/1981, IX, 327-328.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Ayrıca Hişâm, görüşme günü Zeyd’e biraz daha güçlük çıkartmak için
yüksek bir kata çıkmıştı. Bir hizmetlisine de yol boyunca gizlice Zeyd’i ta-
kip etmesini emretmişti. Zeyd, yapı olarak topluydu; bu sebeple merdi-
venlerden güçlükle çıktı. Bazı basamaklarda duruyor ve “Kim bu dünyayı
severse…” diye söyleniyordu.[17]
132
[15] Taberî�, VII, 163-164, 165.
[16] Taberî�, VII, 165; Muhammed b. Şâkir el-Kütübî�, Fevâtü’l-vefeyât ve’z-zeylü aleyhâ
(thk. İ�hsân Abbâs), Dâru Sâdır, Beyrut 1973, II, 35.
[17] Taberî�, VII, 165.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
O sırada Hî�re’de bulunan Yusuf, Zeyd’i takibe devam etti; hâlâ Kû-
fe’den ayrılmadığını öğrenince bu sefer tavrını sertleştirerek Kûfe’deki
âmili vâsıtasıyla baskı yapmaya başladı ve haber göndererek Zeyd’i git-
meye zorladı. Zeyd’in Kûfe’de bulunmasını gerektiren mazeretlerinden
biri de Talha b. Ubeydullah ile Medine’deki malları hususundaki anlaş-
mazlıktı. Â� mil, bu durumu Yusuf’a bildirmişti. Birkaç gün daha kalması-
na izin verildi. Ancak Hz. Ali taraftarlarının sürekli Zeyd’le irtibat içinde
olmalarından son derece rahatsızlık duyan Yusuf, geciktirmeden Zeyd’in
şehirden çıkarılmasını, eğer davası olduğunu söylerse ona vekâlet edecek
bir vekil tayin edilmesini emretti. Şehirden ayrılmak için hazırlık yaptığını
söyleyen Zeyd, bir müddet daha vakit kazanmaya çalıştıysa da, Yusuf’un
bu konudaki ciddiyetini anladı. Dört veya beş ay kaldığı söylenen Kûfe’den
ayrılan Zeyd, Kâdisiyye’ye geçti. Uzeyb’e gidene kadar Yusuf’un elçisi de
denetim amaçlı ona refakat etti.[19]
Kûfeli Şiî�ler ise Zeyd’i takibe devam ettiler. Zeyd’i Kûfe’ye geri dönme-
ye ve isyan hareketini başlatmaya râzı etmek için ellerinden ne geliyorsa
yaptılar; âdeta yalvardılar, ona sözler ve kuvvetli yeminler verdiler. Zeyd
onlara, babası ve dedesi gibi kendisini yalnız bırakmalarından ve teslim
etmelerinden korktuğunu söylemeye başlayınca, böyle yapmayacaklarına
134
dair yemin ediyorlardı.
[19] Taberî�, VII, 166, 167, 168-169, 170-171; el-Belâzürî�, Kitâbü Cümel min ensâbi’l-eş-
râf (thk. Süheyl Zekkâr, Riyâd Ziriklî�), Dârü’l-Fikr, Beyrut 1417/1996, III, 427.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
Zeyd b. Ali, isyan için kararlı bir şekilde Kûfe’ye döndükten sonra giz-
lenerek faaliyet göstermeye başladı. Kûfeli taraftarları, onu ziyaret ederek
biatlerini bildirmeye başladılar. Divanına kayıtlı taraftar sayısı 15.000 ki-
şiye ulaştı. Zeyd, Kûfe’de on küsûr ay kaldı.[23]
Zeyd b. Ali hareketinin başladığı ilk gece, biat edenlerden sadece 218
veya 300 kişi gelmişti. Bu durum Zeyd’in hiç beklemediği bir sonuçtu ve
onu son derece endişeye sevketmişti. Etrafındakilere, biat eden bu insan-
lar nerede diye soruyordu. Büyük Mescid’de mahsur kaldıklarını öğrendi-
ğinde, biatlileri için bu durumun bir mazeret olmadığını söyledi. Bu andan
itibaren şehrin içinde, sokak aralarında ve mezarlık bölgelerinde[29] cere-
yan edecek olan mevzî� çarpışmalar başlamıştı. Zeyd, Sâlim Mezarlığı’n-
dan Sâidiyyûn Mezarlığı’na geçti ve burada bulunan 500 Şamlı askerden
müteşekkil birliğe hücum ederek hezimete uğrattı. Kendisine biat eden-
leri etrafında toplamak için büyük gayret sarfetmişti. Künâse’de bir diğer
Şamlı birliği daha hezimete uğrattıktan sonra, Cebbâne taraflarına geçti.[30]
Zeyd b. Ali, Hâlid b. Abdullah Musallâsı tarafına doğru yöneldi ve Kû-
fe’ye girdi. Zeyd’in birlikleri arasında irtibatın kopması sonucu zor anlar
yaşayanlar olmuştu.[31] Zeyd b. Ali, mücadelesine devam ediyordu; ancak
taraftarlarının onu yalnız bıraktığını anlamıştı. Kûfe’de çarpışmalar sürü-
yordu; ancak sayılarının az olması Zeyd tarafında zâfiyet meydana getiri-
yordu. Bu sebeple, Büyük Mescid’de zorla alıkonan taraftarlarına ulaşmak
icab ediyordu.[32]
İ�lk çatışmalarda Şamlılar varlık gösteremediler.[33] Fakat hilâfet güç-
leri direnmeye çalışıyorlardı. Gece saatlerinde atılan bir okun, Zeyd’in al-
nının sol tarafına isabet etmesiyle de savaşın kaderi değişti. Bunun üze-
rine hep birlikte geri çekildiler. Zeyd’in yaralandığının farkında olmayan
Şamlılar onların, havanın kararmasından dolayı geri çekildiklerini düşün-
düler. Zeyd’le birlikte geri çekilen arkadaşları onu Harran b. Kerî�me’nin
evine taşıdılar. Tabib Şukayr, oku Zeyd’in alnından çıkardı; ancak çok geç-
meden Zeyd b. Ali vefat etti. Bu isyan hareketinin sonlanması demekti.
Vali durumdan haberdar olmadan önce, hemen Zeyd’in naaşını defnetme
telâşına düşüldü. Zira emniyet açısından mezarının kimse tarafından bi-
linmemesi gerekiyordu.[34]
Seleme b. Sâbit el-Leysî�, Zeyd b. Ali’nin nâşını çamur çıkarılan ha-
vuza götürüp defnetmeyi tavsiye etmişti. Bu görüş kabul gördü. Mezar
açabilmek için iki hendek arasını kazdılar. Çukuru gömülebilecek bir hâle
[29] Kûfe’nin ‘Cibâne’ denilen mezarlıkları, sadece cenaze gömmek için kullanılan yer-
ler olarak değil, aynı zamanda savaşa çıkılmadan önce askerlerin toplandığı, hatta
ganimetlerin dağıtıldığı, önemli günlerde biraraya gelinen bir toplantı yeri olarak
da kullanılmaktaydı. bk. M. Mahfuz Söylemez, Bedevîlikten Hadârîliğe Kûfe, Ankara
Okulu Yayınları, Ankara 2001, s. 70.
138 [30] Taberî�, VII, 182-183, 188.
[31] Taberî�, VII, 183-184.
[32] Taberî�, VII, 184.
[33] Taberî�, VII, 184, 185.
[34] Taberî�, VII, 186.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
C. Hâricîler
1. Kûfe Hâricîleri
[8] Demircan, Adnan, Haricîlerin Siyasî Faaliyetleri, Beyan Yayınları, İ�stanbul 1996, s.
137-143.
[9] Taberî�, VII, 459; İ�bn Sa’d, Muhammed (230/844), et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut
1405/1985, V, 358.
[10] Cûhâ, Bağdat’ın meralık alanında geniş bir bölgedir (Bk. Yâkût, Şihâbuddî�n Ebû
Abdullah Yâkût b. Abdullah el-Hamevî� (626/1229), Mu’cemü’l-büldân, Beyrut
1986, II, 179).
[11] Taberî�, VII, 459; el-Mes’ûdî�, Ebü’l-Hasan Ali b. el-Hüseyin b. Ali (346/957),
Mürûcü’z-zeheb ve me’âdinü’l-cevher (nşr. Barbier de Meynard, Pavet de Courteille),
Paris 1861-1877, V, 435.
[12] Taberî�, VII, 459; İ�bnü’l-Esî�r, V, 45.
[13] İ�bn Kuteybe ed-Dî�neverî�, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim (276/889), el-İmâme
ve’s-siyâse (thk. Tâhâ Muhammed ez-Zeynî�), Beyrut, ts., II, 99; Taberî�, VII, 459-460;
İ�bnü’l-Esî�r, V, 45; Mes’ûdî�, V, 434. 143
[14] İ�bn Kuteybe, İ�mâme, II, 99-100; İ�bn Abdürabbih, II, 401-403.
[15] İ�bnü’l-Esî�r, V, 48; İ�bn Kesî�r, IX, 212.
[16] Taberî�, VII, 460.
[17] Taberî�, VII, 481; İ�bnü’l-Esî�r, V, 69-70; İ�bn Kesî�r, IX, 245.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
2. Basra Hâricîleri
Ebû Bilal, önceleri iktidara savaş açmaktan çok, zâlim idarenin hük-
münden kaçmayı düşünüyordu.[35] Ebû Bilal Mirdâs, kırk kadar adamıy-
la[36] isyan ederek Â� sek’e[37] gitti. Yolda Abdullah b. Riyâh el-Ensârî�’yle
karşılaştı. Ebû Bilal’in dostu olan Abdullah, Ubeydullah’ın el-Cisr’deki
görevlisiydi.[38] Ebû Bilal’i isyan fikrinden vazgeçirmek için ikna etme-
ye çalıştıysa da başarılı olamadı.[39] Ubeydullah’ın ona karşı gönderdiği
ordu yenilgiye uğradı.[40] Bu yenilgi, Ubeydullah’ı Ebû Bilal üzerine daha
büyük bir kuvvet göndermeye itti. İ� ki ordu Dârebcerd’te[41] karşılaştı.
Cuma namazı vakti gelince Ebû Bilal’in önerisi üzerine namaz kılmak
için savaşa ara verildi. Namaz sırasında silahlarını bırakan Hâricî�lere
saldıran askerler onları kılıçtan geçirdiler.[42] Ordunun komutanı Abbâd
b. el-Ahdar et-Temî�mî�’nin namazı aceleyle kıldırıp onlardan önce bitir-
diği ve saldırıya geçtiği[43] ya da namazı yarıda keserek saldırdığı rivayet
edilmiştir.[44]
[33] Taberî�, VI, 231; Müberred, III, 248-249; İ�bn Ebü’l-Hadî�d, II, 9, 147.
[34] Taberî�, VI, 231.
[35] Müberred, III, 249; İ�bn Abdürabbih, I, 216; II, 398-399; İ�bn Ebü’l-Hadî�d, II, 147.
[36] Bk. Belâzürî�, I, 386b; Taberî�, VI, 231.
[37] Â� sek, Ahvâz nahiyelerinden Arrâcan’a yakın bir yerdir (Bk. Yâkût, I, 53).
[38] eş-Şemmâhî�, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ebî� Osman Saî�d b. Abdülvâhid (928/1522),
Kitâbü’s-Siyer, Cezayir, ts., s. 64.
[39] İ�bn Abdürabbih, I, 217; II, 399; Müberred, III, 250; Şemmâhî�, s. 64.
[40] Taberî�, VI, 231.
146 [41] Dârebcerd, Fâris bölgesinde bir şehirdir (Bk. Yâkût, II, 419).
[42] İ�bn Abdürabbih, I, 218; Şemmâhî�, s. 65; Belâzürî�, I, 387a; Müberred, III, 253; İ�bnü’l-
Esî�r, IV, 94.
[43] Belâzürî�, I, 387a; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 94; İ�bn Ebü’l-Hadî�d, II, 151.
[44] İ�bnü’l-Esî�r, IV, 94.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[62] Belâzürî�, V, 252; Taberî�, VI, 556; en-Nebhânî�, Muhammed b. Halî�fe b. Hamed et-Tâ’î�,
et-Tuhfetü’n-Nebhâniyye fî târîhi’l-Cezîreti’l-’Arabiyye, Beyrut- Bahreyn 1406/1986,
s. 251.
[63] Taberî�, VI, 556; Belâzürî�, I, 573a; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 196; Nebhânî�, s. 251.
[64] Taberî�, VI, 556; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 196; Nebhânî�, s. 251.
[65] Ya’kûbî�, II, 265.
[66] Taberî�, VI, 562.
[67] İ�bnü’l-Esî�r, IV, 196; Nebhânî�, s. 252.
[68] Müberred, III, 314.
[69] Taberî�, VI, 563.
[70] Müberred, III, 312; İ�bn Ebü’l-Hadî�d, II, 16-17.
[71] Taberî�, VI, 558; İ�bn A’sem, Ebû Muhammed Ahmed el-Kûfî� (314/926), el-Fütûh, 149
Beyrut 1406/1986, III, 205.
[72] Ahmed Emî�n, Fecrü’l-İslâm, 11. basım, Beyrut 1975, s. 261.
[73] Belâzürî�, I, 573b; İ�bn Ebü’l-Hadî�d, II, 19.
[74] İ�bnü’l-Esî�r, IV, 198.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[75] Belâzürî�, I, 574b; Taberî�, VII, 5; Müberred, III, 335; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 281.
[76] İ�bnü’l-Cevzî�, VI, 211a; Müberred, III, 335; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 281; İ�bn Kesî�r, IX, 52.
[77] İ�bn Ebü’l-Hadî�d, II, 25; İ�bn Haldûn, Târîh, III,185.
[78] İ�bn A’sem, III, 220.
[79] Taberî�, VII, 13; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 286.
[80] el-Belâzürî�, Ensâbü’l-eşrâf (thk. S. D. F. Goitein), Kudüs 1936, V, 335-336.
[81] Taberî�, VII, 13; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 286; İ�bnü’l-Cevzî�, VI, 235a-b.
[82] Taberî�, VII, 13; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 286.
150 [83] İ�bnü’l-Esî�r, IV, 287.
[84] Taberî�, VII, 56.
[85] Taberî�, VII, 55; Müberred, III, 349; İ�bnü’l-Cevzî�, Ebü’l-Ferec Abdurrahman b.
Nureddin Alî� (597/1200), el-Muntazam fî târîhi’l-mülûk ve’l-ümem, Süleymaniye
Kütüphanesi, Reisülküttab No: 715-718, VI, 235b.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
3. Yemâme Hâricîleri
120 kişiden ibaretti. Mervân b. Muhammed, 1.000 kişilik bir orduyu Har-
ran’dan onların üzerine gönderdi. Hazırlıksız yakalanan ordu karşılık ve-
remeden hezimete uğradı.[124]
[124] Belâzürî�, II, 43b; Taberî�, VII, 107-109; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 393-394.
[125] Belâzürî�, II, 43b; Taberî�, VII, 110; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 395.
[126] el-Müdebbic, Irak ve Musul arasında bir köydür (Bk. Yâkût, V, 76).
[127] Taberî�, VII,111; Belâzürî�, II,44a; İ�bnü’l-Esî�r, IV,396; İ�bn Kesî�r, IX,18; İ�bn Ebü’l-Hadî�d,
II,69.
[128] Belâzürî�, II, 44a; Taberî�, VII, 112; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 396-397; İ�bn Kesî�r, IX, 18; İ�bn Ebü’l-
Hadî�d, II, 69-70.
[129] Şehristânî�, I, 128.
[130] Wellhausen, s. 108.
[131] Belâzürî�, II, 47a; Taberî�, VII, 174; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 432; Makdisî�, VI, 32. 155
[132] Taberî�, VIII, 203.
[133] Taberî�, VIII, 208-209; İ�bnü’l-Esî�r, V, 337.
[134] Taberî�, VIII, 209.
[135] Taberî�, VIII, 213.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Abdullah b. Yahya, 129’da (747) Ebû Hamza’yı bir grup adamıyla be-
raber Mekke’ye gönderdi. Ebû Hamza Mekke’ye savaşmadan girdi.[148] Me-
dine valisi Abdülaziz b. Ö� mer b. Abdülaziz, halife Mervân’ın emriyle bir
ordu gönderdi.[149] 8.000 kişi oldukları rivayet edilen[150] Medinelilerin
yola çıktığını duyan Ebû Hamza, Mekke’ye bir adamını bırakarak onlara
doğru harekete geçti.[151] İ�ki ordu arasında Kudeyd mevkiinde meydana
gelen savaşta Medinelilerden pek çok kimse hayatını kaybetti (Safer 130/
Ekim 747).[152]
[155] Bk. Lakbâl, Mûsâ, el-Mağribu’l-İslâmî, 2. basım, Cezayir 1981, s. 153; Ebû Deyyâk, s.
197-198.
[156] Abdurrâzık, Mahmûd İ�smail, el-Havâric fî bilâdi’l-Mağrib hattâ muntasafi’l-kar-
ni’r-râbi’i’l-hicrî, 2. basım, Mektebetü’l-Hurriyye el- Hadî�se, byy 1986, s. 46-47;
Bâciyye, s. 24.
[157] Abdulmuttalib, Rıfat Fevzî�, el-Hilâfe ve’l-Havâric fi’l-Mağribi’l-Arabî, Kahire
1393/1973, s. 28.
[158] Sâlim, es-Seyyid Abdülaziz, Târîhu’l-Mağrib fi’l-’Asri’l-İslâmî, İ�skenderiye 1979,
s. 449; Bâciyye, Sâlih, el-İbâdiyye bi’l-Cerîd fi’l-’usûri’l-İslâmiyye el-ûlâ, Tunus
1396/1976, s. 25.
158 [159] Sâlim, s. 449; Abdulmuttalib, s. 28.
[160] İ�slâm Tarihi Kültür ve Medeniyeti, III, 103; Bâciyye, s. 25.
[161] İ�bn Haldûn, Abdurrahman (808/1406), Mukaddime (trc. Süleyman Uludağ),
�stanbul 1982, I, 497.
[162] İ�slâm Tarihi Kültür ve Medeniyeti, III, 103-104.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
Hâricî� hareketi, İ�frî�kıyye’de ilk defa 122 yılında (740) açık bir isyan
şeklinde göründü.[164] Hâricî�lerin bu sırada isyan etmelerinde askerlerin
önemli bir kısmının Sicilya’ya gönderilmiş olması etkili olmuştur.[165]
7. Umân Hâricîleri
Muharrem 65’de (Ağustos 684) yapılan Merc Râhıt Savaşı ile[60] Ab-
dullah b. Zübeyr’in Şam’daki nüfuzu katî� surette bitti.[61] Mervân b. el-Ha-
kem muzaffer bir şekilde Dımaşk’e girdi.[62] Mervân, Merc Râhıt Savaşı’yla
Suriye bölgesinde hâkimiyetini tesis eder etmez aynı yıl içerisinde Mısır’ı
aldı (65/684).[63] Bu arada Mısır’a yardıma giden İ�bnü’z-Zübeyr’in kardeşi
Mus’ab komutasındaki bir ordu daha yenilgiye uğratıldı.[64] Mısır’ın ele ge-
çirilmesi Mervân’a Abdullah b. Zübeyr karşısında bir mevzi kazanımının
yanı sıra bereketli toprakları ile de ordu hazırlanmasında hem Mervân’a
hem de kendisinden sonra hilâfete geçecek olan Abdülmelik’e büyük im-
kânlar sağladı.
Çok kısa bir süre öncesinde İ�slâm coğrafyasının hemen her yerinde
hâkimiyetini tesis etmesine rağmen İ�bnü’z-Zübeyr, bu kazanımlarından
Suriye ve Mısır’ı kaybetti. Bu arada Mervân b. el-Hakem kendisi Mısır’day-
ken eski Irak valisi Ubeydullah b. Ziyâd’ın komutasında 60.000 kişilik bir
orduyu Rebî�ülâhir (Kasım) ayında Irak’a gönderirken[65] Hubeyş b. Dülce
komutasında bir diğer orduyu ise Abdullah b. Zübeyr üzerine gönderdi.[66]
Medine’ye doğru ilerleyen bu ikinci ordu Vâdi’l-Kurâ’yı ele geçirdi. Bu du-
rum karşısında İ�bnü’z-Zübeyr Basra valisi Hâris b. Abdillah ve Kûfe valisi
Abdullah b. Mutî�’den asker göndermelerini emretti.[67] Medine’ye yakın
[55] Belâzürî�, VI, 283; Ya’kûbî�, II, 172; Taberî�, III, 383; İ�bnü’l-Esî�r, II, 619.
[56] Belâzürî�, VI, 274; Ya’kûbî�, II, 172; İ�bnü’l-Esî�r, II, 619.
[57] Belâzürî�, VI, 274; Taberî�, III, 384; İ�bnü’l-Cevzî�, Ebü’l-Ferec Cemaluddî�n
Abdurrahman b. Ali, el-Muntazam fî tevârihi’l-mülûk ve’l-ümem (thk. Süheyl ez-Zek-
kâr), byy 1996, IV, 91; İ�bnü’l-Esî�r, II, 619.
[58] İ�bnü’l-Esî�r, II, 619.
[59] Belâzürî�, VI, 274; Ya’kûbî�, II, 172; Taberî�, III, 384; İ�bnü’l-Esî�r, II, 619.
[60] İ�bnü’l-Esî�r, II, 619.
[61] Ali Hüsnü el-Harputlu, Abdullah b. ez-Zübeyr, Kahire, ts., s. 141.
[62] Ebü’l-Fidâ, Melik el-Müeyyed, İ�mâduddî�n İ�smail b. Muhammed, Târîh, (el-Muhtasar
fî ahbâri’l-beşer), (tlk. Mahmûd Deyyûb), Beyrut 1997, I-II, 204.
[63] Belâzürî�, VI, 286; Ya’kûbî�, II, 173; Mes’ûdî�, Ebü’l-Hasan Ali b. Hüseyin, Mürûcü’z-
zeheb ve me’âdinü’l-cevher (thk. Saî�d Muhammed el-Lahhâm), Beyrut 1997, III,
98; Kalkaşendî�, I, 126; ayrıca bk. Menbî�cî�, Agobios b. Konstantin, el-Müntehab min
Târîhi’l-Menbîcî (thk. Ö� mer Abdüsselâm Tedmûrî�), Trablus 1986, s. 77.
166 [64] Belâzürî�, VI, 286; İ�bnü’l-Cevzî�, IV, 195; İ�bnü’l-Esî�r, II, 261.
[65] Halife, s. 262.
[66] Belâzürî�, VI, 289; Bk. Ya’kûbî�, II, 172; Taberî�, III, 424; İ�bn Asâkir, XII, 87; İ�bnü’l-Esî�r,
II, 645, 646.
[67] Belâzürî�, VI, 289, 290.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[87] Belâzürî�, VI, 420; Taberî�, III, 471, 472; İ�bnü’l-Esî�r, II, 687; İ�bn Kesî�r, VIII, 298.
[88] Taberî�, III, 454, 455; İ�bnü’l-Esî�r, II, 675. Hasan Onat, Muhtâr hareketinin en önemli
özelliklerinden birisi olarak, ilk defa “Mevâlî�”nin siyaset sahnesinde yer almış oldu-
ğunu belirtmektedir. Bk. Emevîler Devri Şiî Hareketleri ve Günümüz Şiiliği, Ankara
1993, s. 141.
[89] Taberî�, III, 458-462; İ�bnü’l-Esî�r, II, 676-681. 169
[90] Belâzürî�, VI, 405, 427; Taberî�, III, 462; İ�bnü’l-Esî�r, II, 681; M. A. Shaban, Islâmic
History: A New İnterpretation, I, Cambridge 1971, s. 96.
[91] Belâzürî�, VI, 416, 417; Taberî�, III, 468; İ�bnü’l-Esî�r, II, 685.
[92] Belhî�, Ebû Zeyd Ahmed b. Sehl, Kitâbü’l-bed’ ve’t-târîh, Beyrut 1997, I-II, 248.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Muhtâr, Hâzir Savaşı galibiyeti ile Emevî�ler karşısında büyük bir başa-
rı kazanmıştı. Cezî�re’de birçok şehir Muhtâr’ın kontrolüne girdi.[96] Hâzir
Savaşı’nın kazanılması Muhtâr’ın Irak’taki otoritesini kuvvetlendirirken
yenilgiye uğrayan Emevî�lerin bir müddet için Irak harekâtlarını askıya al-
malarına sebep oldu. Muhtâr’ın galibiyeti ise İ�bnü’z-Zübeyr’i oldukça ra-
hatsız etmiş olmalıdır ki onun emriyle[97] Basra valisi Mus’ab vakit kaybet-
meden 67 (686) yılında Kûfe’ye Muhtâr’ın üzerine yürüdü.[98] Bunu haber
alan Muhtâr’ın gönderdiği bir ordu, Mezâr[99] mevkiinde[100] yenilgiye uğ-
radı. Müteakiben Harûrâ[101] mevkiinde yapılan savaşı da Muhtâr kaybetti
ve beraberindekilerle birlikte daha önce tahkim ettirdiği saraya sığındı.[102]
Kuşatma takriben dört ay sürdü. Bu arada Muhtâr yaptığı hurûc hareket-
leriyle kuşatmayı yarmaya çalışıyordu.[103] Yaptığı son saldırıda Muhtâr
hayatını kaybetti.[104] Sarayda bulunan 6.000 kişi Mus’ab’ın kuvvetleri-
ne teslim oldu.[105] Bu esirler serbest bırakıldıkları takdirde Abdülmelik
b. Mervân’a karşı mücadelede ön saflarda olacaklarını ifade etmelerine
rağmen Mus’ab’ın askerleri tarafından kılıçtan geçirildiler.[106] Bu katliam
İ�bnü’z-Zübeyr’in Kûfe’de hâkimiyetini tesiste olumsuz bir durum olarak
değerlendirilecektir.[107]
[93] Erbil ve Musul arasında bulunan bir nehir. Yâkût, II, 386.
[94] Dî�neverî�, s. 269.
[95] Belâzürî�, VI, 426; Dî�neverî�, 271; Taberî�, III, 481; İ�bnü’l-Esî�r, III, 7; Nüveyrî�, XXI, 43.
[96] Belâzürî�, VI, 427; Dî�neverî�, 271; İ�bnü’l-Cevzî�, IV, 219.
[97] İ�bn Kesî�r, VIII, 308.
[98] Belâzürî�, VI, 398.
[99] Kûfe yakınlarında bir arazi, Bekrî�, Ebû Ubeyd Abdullah b. Abdülaziz el-Endelûsî�, Mu’cem
mâ’sta’cem (thk. Cemal Talbe), Beyrut 1998, IV, 76. Yâkût el-Hamevî�, Mezâr mevkinin
Vâsıt ve Basra arasında yer alan Meysân (Basra ve Vâsıt arasında çok sayıda hurma
bahçesi ve köyün bulunduğu kûre ismi, Yâkût, V, 280) kasabasının yeri olduğunu burası
ile Basra’nın dört günlük mesafede bulunduğunu belirtmektedir. Ayrıca Abdullah b. Ali
b. Ebî� Tâlib’in kabrinin burada olduğu nakledilmektedir. Mu’cem, V, 104.
[100] Belâzürî�, VI, 430, 431; Taberî�, III, 485; İ�bnü’l-Esî�r, III, 10, 11; Bk. İ�bn Kesî�r, VIII, 309;
Julius Wellhausen, İslâmiyetin İlk Devrinde Dinî-Siyâsî Muhalefet Partileri (trc. Fikret
Işıltan), Ankara 1996, s. 140.
[101] Kûfe banliyosunda bir köy. Burasının Kûfe’den iki mil mesafede bir yer olduğunu
ve Hz. Ali’ye muhalefet eden Hâricî�lerin burada konakladıkları belirtilmektedir
(Yâkût, II, 283).
[102] Belâzürî�, VI, 439; Dî�neverî�, s. 280; Ebü’l-Fidâ, I, 271.
[103] Nüveyrî�, Şihâbeddî�n Ahmed b. Abdülvahhâb, Nihâyetü’l-ereb fî fünûni’l-edeb (thk.
Ali Muhammed el-Becâvî�), Kahire 1929, XXI, 51; İ�bn Kesî�r, VIII, 314.
170 [104] Taberî�, III, 496; İ�bnü’l-Esî�r, III, 18; Nüveyrî�, XXI, 52; İ�bn Kesî�r, VIII, 314.
[105] Belâzürî�, VI, 439-442; Taberî�, III, 489-492. Bk. Mes’ûdî�, Ebü’l-Hasan Ali b. Hüseyin,
et-Tenbîh ve’l-işrâf, Bağdat 1938, s. 270.
[106] Taberî�, III, 493.
[107] Belâzürî�, VI, 445; İ�bnü’l-Esî�r, III, 18.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[136] Rudolph Zilhaim, “Fitnetü Abdullah b. Zübeyr” (trc. Hüsâm es-Sağî�r), Mecelletü’l-
Mecma’i’l-’İlmî’l-Lüğati’l-Arabiyye, Dımaşk 1974, XLIX-4, s. 829-859. Bk. İ�brahim
Beydûn, el-Hicâz ve’d-Devletu’l-İslâmiyye, Beyrut 1995, s. 398-404. Julius Wellhausen
bu mealde şunları söylemektedir. “Hicâz Osman’ın katlinden beri ölü bir zaviye hali-
ne gelmişti ve yeniden siyasî� hayatın merkezi haline getirilemezdi. İ�bnü’z-Zübeyr hiç
şüphesiz bu gayeyi görüyordu; sayesinde yükseldiği hareket tarzına göre bu gayeyi
gütmesi de lazımdı. İ�ltica ettiği mukaddes mahalli, dünya önüne serildiği zamanda
174 terk etmemekle hilafetin ruhânî� tarafını tebarüz ettirmiş oluyordu. Fakat bunun
neticesi onun kendi adını taşıyan bu fitnede tamamıyla arka planda kalması oldu.
Mücadele isim olarak onun etrafında cereyan ediyor, fakat o buna iştirak etmiyordu;
netice de onsuz alındı. Arabistan içinde bile yıllarca Haricî� Necde’den bile daha az
nüfuz sahibi idi.” (Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 94).
Prof. Dr. Ahmet ÖNKAL
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
göre daha yüksekti.[4] Ekonomik sıkıntıya yol açan bu durumun uzun süre
devam ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Yezî�d b. Muâviye, Medine’deki mu-
halefet hareketini kırmak üzere daha sonraki yıllarda buğday fiyatlarını
düşürme vaadinde bulunacaktır.
[4] el-İmâme ve’s-siyâse ( İ�bn Kuteybe’ye nispet edilir) (thk. Tâhâ Muhammed ez-Zey-
176 nî�), Beyrut 1967, I, 176.
[5] İmâme, I, 176.
[6] Semhûdî�, Vefâü’l-vefâ (thk. M. Muhyiddin Abdülhamid), Beyrut, ts., I, 127-128.
[7] Mes’ûdî�, Mürûcü’z-zeheb, (nşr. C. Barbier de Meynard), Paris 1869, V, 160, Mes’ûdî�,
et-Tenbîh ve’l-işrâf, Kahire 1357 H., s. 263.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[8] Taberî�, Târîh (thk. Muhammed Ebü’l-Fazl İ�brahim), Beyrut 1967, V, 480.
[9] İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil fi’t-târîh, Beyrut 1965, V, 103.
[10] İ�bn Kesî�r, el-Bidâye ve’n-nihâye, Beyrut 1985, VIII, 218. 177
[11] Belâzürî�, Ensâbü’l-eşrâf (thk. Süheyl Zekkâr, Riyâd Ziriklî�), Beyrut 1996, V, 339;
Taberî�, Târîh, V, 481.
[12] İmâme, I, 177-178.
[13] Ahmet Ö� nkal, “Abdullah b. Hanzale”, DİA, İ�stanbul 1988, I, 104.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
178 [14] Taberî�, Târîh, V, 487; M. Sabri Küçükaşcı, “Harre Savaşı”, DİA, İ�stanbul 1997, XVI,
245.
[15] İ�bn Kesî�r, Bidâye, VIII, 232-233; M. Sabri Küçükaşcı, “Harre Savaşı”, DİA, XVI, 245.
[16] Taberî�, Târîh, V, 482-483.
[17] İmâme, I, 177.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[18] Ya’kûbî�, Târîh, II, 251; İmâme, II, 7; Makdisî�, Kitâbü’l-Bed’ ve’t-târîh, Bağdat, ts.,VI,
14; Taberî�, Târîh, V, 483; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 112; İ�bn Kesî�r, Bidâye, VIII, 218-219.
[19] İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 113.
[20] Semhûdî�, Vefâ, I, 129.
[21] Taberî�, Târîh, V, 487.
[22] İmâme I, 179-180; Belâzürî�, Ensâb, V, 346. 179
[23] Yâkût el-Hamevî�, Mu’cemü’l-büldân, Beyrut 1990, II, 287.
[24] Taberî�, Târîh, V, 486-487.
[25] İ�bn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut 1968, V, 146-147; İmâme, I, 185.
[26] Taberî�, Târîh, V, 495.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Peygamber’in kabrinden gelen ezan sesiyle tek başına namaz kılmış, Müs-
lim b. Ukbe onu öldürmek isteyince Hz. Osman’ın oğlu Amr ile Mervân
b. Hakem’in araya girmeleri, hatta onun “deli” olduğunu söylemeleri sa-
yesinde güç bela ölümden kurtulmuştur;[32] ayrıca bu hadiseler sırasında
Şam askerleri atlarıyla Mescid-i Nebevî�’ye girmişler, hayvanlar Hz. Pey-
gamber’in kabri ile minberi arasındaki Ravza’ya bevletmiş ve pislemiş-
lerdir.[33] Ancak bu rivayetlerde eleştiriye açık pek çok husus bulunmakta
olup Emevî�lere ve özellikle de Yezî�d’e duyulan nefret, kin ve düşmanlığın
bu tür rivayetlerin doğmasının temel faktörü olduğu açıkça görülmekte-
dir. Yalnız her dönemde bu nevi hadiselerde görüldüğü üzere bazı taşkın
ve kendini bilmez askerlerin zulme varan davranışlarda, yağmalama ve
tecavüzlerde bulunabilecekleri gerçeğini göz ardı etmemek gerekir. Ay-
rıca Müslim b. Ukbe’nin Medine halkını sindirmek ve muhalefeti kökten
kırmak adına tasvip edilemeyecek şiddet yöntemlerine başvurduğunu da
kabul etmek icap eder. Mesela bazı rivayetlere göre bu olayların ardından
Müslim, Medinelileri kayıtsız-şartsız Yezî�d’in köle ve cariyeleri oldukları-
nı, haklarında onun dilediği gibi hükmetme yetkisinde olduğunu kabul et-
meleri şartı ile biata zorlamış, Allah’ın Kitabı ve Resûlü’nün Sünneti üzere
biat edeceğini söyleyen bir müslüman ile, “Biz müslümanız; müslümanla-
rın lehine olan şeyler bizim de lehimizedir; onların aleyhinde olanlar bizim
için de geçerlidir. Binâenaleyh müslümanın hak ve sorumlulukları üzere
biat ediyorum.” diyen şahsı hemen oracıkta halkın gözü önünde öldürt-
müştü.[34] Müslim’i böylesi acımasız bir uygulamaya bu iki şahsın sadece
bu teklife tepkileri değil, aynı zamanda tavırlarında zımnî� bir muhalefet
hissetmesi ve onlar üzerinden halkı sindirme politikası sevketmiş olma-
lıdır. Nitekim Medineliler korku içinde Müslim’in şahsında Yezî�d’e biat ve
itaati kabul etmek mecburiyetinde kaldılar.
Hatta bazıları Harre Olayı’na Kur’ân’dan bir ayetin delalet ettiğini id-
dia etmiş ve Abdullah b. Abbâs’ın : “Eğer Medine’nin etrafından üzerleri-
ne varılmış olsa, sonra da kendilerinden fitne çıkarmaları istense mutlaka
buna girişip derhal yapmaktan geri kalmazlardı”[45] ayetinin te’vili 60’lı
senelerin başlarında ortaya çıktı.” deyip ayette geçen “…buna mutlaka
girişirlerdi…” lafzını “Burada Hâriseoğulları’nın Şam ordusunu Medine’ye
sokması kastediliyor.” şeklinde tefsir ettiğini nakletmişlerdir.[46]
el-İmâme ve’s-siyâse adlı eserde daha garip bir rivayet yer almaktadır.
Buna göre Abdullah b. Selâm, Muâviye zamanında Harre mevkiinde durmuş
ve şöyle demişti : “Yahudilerin değiştirilip tahrif edilmemiş kitabında (Gerçek
Tevrat’ta) bulduğuma göre burada bir topluluk öldürülecek. Bunlar kıyamet
günü haşrolundukları zaman kılıçlarını boyunlarına asacak ve Rahmân’ın
huzuruna gelip: “Ya Rabbi, biz Senin uğrunda öldürüldük!...” diyecekler.”[47]
[44] Beyhakî�, Delâil, VI, 473; Süyûtî�, el-Hasâisu’l-kübrâ (thk. Muhammed Halil Herrâs),
Mısır 1967, II, 498.
[45] el-Ahzâb 33/14.
[46] Beyhakî�, Delâil, VI, 433, 474; İ�bn Kesî�r, Bidâye, VI, 233.
[47] İmâme, I, 187.
[48] İ�bn Kesî�r, Bidâye, VIII, 231.
[49] Harre Olayı ile ilgili detaylı bilgi için bk. Ahmet Ö� nkal, a.g.m., s. 193-197; Mehmet 183
Bahaüddin Varol, “Harre Vakası”, SÜİFD, yıl: 1997, sy. 7, Konya 1997, s. 513-
534; Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Harre Savaşı”, DİA, XVI, 245-247; Mustafa Sabri
Küçükaşcı, Cahiliye’den Emevîlerin Sonuna Kadar Haremeyn, İ�stanbul 2003, s, 280-
283; Ü� nal Kılıç, Yezîd b. Muâviye, s. 300-349.
Doç. Dr. Fatih ERKOÇOĞLU
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi
[5] Taberî�, III, 527; İ�bnü’l-Esî�r, III, 58; L. Veccia Vaglieri, “İ�bn Al-Ash’ath”, EI2, (Leiden
1971), III, 715; Hakkı Dursun Yıldız, XXI, 32.
[6] Taberî�, III, 529; İ�bnü’l-Cevzî�, Ebü’l-Ferec Cemaleddin Abdurrahman b. Ali, el-Mun-
tazam fî tevârihi’l-mülûk ve’l-ümem (thk. Süheyl Zekkâr), byy 1996, IV, 270; İ�bnü’l-
Esî�r, III, 64.
[7] Taberî�, III, 573, 574; İ�bnü’l-Esî�r, III, 109-111.
[8] Taberî�, III, 574-576; İ�bnü’l-Cevzî�, IV, 327; İ�bnü’l-Esî�r, III, 113.
[9] Belâzürî�, Haccâc’ın hazırladığı bu ordunun mevcudunu 10 ila 12.000 olarak ver-
mekte ve bunların seçkin askerlerden oluştuğunu zikretmektedir. Ensâb, VII, 309.
[10] Taberî�, III, 617; İ�bnü’l-Esî�r, III, 138, 139.
[11] Belâzürî�, VII, 310; Taberî�, III, 618; İ�bnü’l-Esî�r, III, 139, 140. Shaban çok iyi techiz edil-
miş bu ordunun ismiyle ilgili olarak bunun son derece iyi techiz edilmesinden ziyâde
içerisinde bulunan insanlar ile ilgili olduğunu, zira Irak’ın seçkinlerinin bu orduda gö-
186 rev aldıklarını belirtmektedir. Bk. M. A. Şaban, Islâmic History: A New İnterpretation,
Cambridge 1971, s. 110. Muhammad al-Faruque de Şaban’ın Tâvûs ordusuyla ilgili
olarak söylediği şeyleri tekrarlamaktadır. Bk. “The Revolt of ‘Abd al-Rahmân ibn Al-
Ash’ash: Its Nature And Causes”, Islamic Studies, (Autumn 1986), XXV-3, s. 289, 290.
[12] Belâzürî�, VII, 310; Taberî�, III, 618; İ�bnü’l-Esî�r, III, 139, 140.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[13] İ�bn A’sem, Ebû Muhammed Ahmed el-Kûfî�, el-Fütûh, Beyrut 1986, VII-VIII, 84, 85.
[14] Belâzürî�, VII, 310; Taberî�, III, 618, İ�bnü’l-Esî�r, III, 139.
[15] Taberî�, III, 618; İ�bnü’l-Esî�r, III, 139.
[16] Bekrî� burasının Fâris’e bağlı kûrelerden (köy topluluğu) birisi olduğunu ve bu şehrin
isminin Farsça Ruhhaz’dan geldiğini ve Arapların Ruhhac dediğini nakletmektedir.
Bekrî�, Ebû Ubeyd Abdullah b. Abdülaziz el-Endelûsî�, Mu’cem mâ’sta’cem (thk. Cemal
Talbe), Beyrut 1998, II, 243. Yâkût ise burasının Kâbul (Kabil) kûrelerinden olduğu- 187
nu zikretmektedir. Yâkût el-Hamevî�, Ebû Abdullah Şihâbeddî�n Yâkût b. Abdullah er-
Rûmî�, Mu’cemü’l-Büldân (thk. Ferî�d Abdülaziz el-Cündî�), Beyrut, ts., III, 43.
[17] Belâzürî�, VII, 312.
[18] Taberî�, III, 622; İ�bnü’l-Esî�r, III, 143, 144.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[23] Belâzürî�, VII, 314; Taberî�, III, 623; İ�bnü’l-Esî�r, III, 145.
[24] Belâzürî�, VII, 315.
[25] Belâzürî�, VII, 319; Taberî�, III, 623, 624; İ�bnü’l-Esî�r, III, 145.
[26] Belâzürî�, VII, 319, 320.
[27] Belâzürî�, VII, 320, 321; Taberî�, III, 624; İ�bnü’l-Esî�r, III, 145, 146.
[28] Belâzürî�, VII, 321, 322; Taberî�, 624; İ�bnü’l-Esî�r, III, 146.
[29] Taberî�, III, 625; Mes’ûdî�, Ebü’l-Hasan Ali b. el-Hüseyin, et-Tenbîh ve’l-işrâf, Bağdat
1938, s. 272; İ�bnü’l-Esî�r, III, 146.
[30] Ahvâz’da Erdeşir b. Bâbek’in açtırdığı bir nehir, küçük Dicle manasında Araplar
Düceyl demektedirler. Isbahân toprağından çıkmakta ‘Abbâdân yakınlarında Fâris
denizine (Basra körfezine) dökülmektedir. Yâkût, II, 505.
[31] Belâzürî�, VII, 322; Taberî�, III, 625; İ�bnü’l-Esî�r, III, 146.
[32] Belâzürî�, VII, 323. Taberî�, Haccâc’ın 1500 asker kaybettiğini belirtmektedir. Târîh,
III, 625. Mes’ûdî� ise 8.000 asker kaybettiğini zikretmektedir. Tenbîh, 272.
[33] Halî�fe b. Hayyât, Ebû Amr b. Ebî� Hübeyre el-Leysî�, Tarîh, (haz. Mustafa Necî�b
Fevvâz-Hikmet Fevvâz), Beyrut 1995, s. 179; Belâzürî�, VII, 323; İ�bnü’l-Esî�r, III, 146.
[34] Bu isimde muhtelif yer adları bulunmaktadır. Bizi ilgilendiren ise Basra yakınla- 189
rında bulunan yerdir. Yâkût, III, 144. Taberî�, Haccâc’ın önce Ahvâz kûrelerinden
Destevâ’ya bağlı bir yer olan Rustâkbâz’a geldiğini buradan da Zâviye’ye gittiğini
nakletmektedir. Târîh, III, 625. Yâkût Rustâkubâz olarak kitabında yer vermiştir. Bk.
Mu’cem, III, 49.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[35] Belâzürî�, VII, 323; Taberî�, III, 625; İ�bnü’l-Esî�r, III, 146. Belâzürî�, Haccâc’ın Zâviye’ye
81 yılı Zilhicce ayının bitmesine 7 gece kala Perşembe günü (8 Şubat 701) geldiğini
nakletmektedir. Ensâb, VII, 324.
[36] Taberî�, III, 625; İ�bnü’l-Esî�r, III, 146.
[37] Belâzürî�, VII, 324; İ�bnü’l-Esî�r, III, 146.
[38] İ�bnü’l-Esî�r, III, 146.
[39] Taberî�, III, 627; İ�bnü’l-Esî�r, III, 147.
190 [40] Belâzürî�, VII, 328, 330, 332; Taberî�, III, 627-629; İ�bnü’l-Esî�r, III, 147, 148. Taberî� ve
İ�bnü’l-Esî�r, Haccâc’ın, Zâviye savaşında emân verdiği ve bunun üzerine savaş mey-
danında kendisine teslim olan 11.000 kişiyi idam ettirdiğini zikretmektedir. Târîh,
III, 648; el-Kâmil, III, 148. Savaş şartlarında mutlaka öldürülenler olabilir; fakat
İ�bnü’l-Eş’as isyanın daha tamamıyla bastırılmadığı düşünülecek olursa bu kadar
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
çok insanın emân verildikten sonra öldürülmeleri, Haccâc için ters tepki yapabilir-
di. Bu kadar yüksek rakamların kaynaklarımızda zikredilmesi, zamanla gelişerek
büyüyen bir Haccâc düşmanlığının varlığını bize göstermektedir.
[41] Halî�fe b. Hayyât, s. 178; Taberî�, III, 629; İ�bnü’l-Esî�r, III, 148.
[42] Deyrülcemâcim’in karşısında bulunan bu yer Lahm kabilesinden Kurre isimli bir
kişiye nispet edilmektedir. Kurre, Kral Münzir zamanında buraya bir yapı inşa et-
miştir. Bekrî�, Mu’cem, II, 201; Yâkût, II, 596.
[43] Kafatası anlamında cumcuma kelimesinin çoğuludur. Bekrî�, II, 188; Yâkût, II, 572.
Yâkût buna ilave olarak burasının Kûfe’ye 7 fersah (takriben 39 km) mesafede
yer aldığını belirtmektedir. Mu’cem, II, 572. Ayrıca geniş bilgi için bk. M. Streck,
“Deyrülcemâcim”, İ�A, (Eskişehir 1997), III, 575, 576; Nuri Ü� nlü, “Deyrülcemâcim”,
DİA, (İ�stanbul 1994), IX, 270.
[44] Taberî�, III, 629, 630; İ�bnü’l-Esî�r, III, 148. İ�smail Yiğit, İ�bnü’l-Eş’as isyanında topla-
nan 200.000 kişilik ordunun yarısına yakın kısmını mevâlinin oluşturduğunu be-
lirtmektedir. Bk. “Mevâlî�”, DİA, (Ankara 2004), xxıx, 424.
[45] A. A. Abd Dixon, The Umayyad Caliphate (65-86/684-705), (A Political Study), Londra
1971, s. 167; Faruque, XXV-3, 299.
[46] Belâzürî�, Ahmed b. İ�sa b. Ca’fer, Fütûhu’l-Büldân (thk. Abdullah Enî�s et-Tabbâ’, Ö� mer
Enî�s Tabbâ’), Beyrut 1987, s. 521; Dixon, s. 167; Faruque, XXV-3, 299. Bk. Vaglieri, 191
III, 719. Belâzürî�, Haccâc’ın bunlara kızarak bir kısmının evlerini yıktırıp, atiyyele-
rini azalttığını diğer bir kısmını ise sürdürdüğünü belirtmektedir. Fütûh, s. 521.
[47] Belâzürî�, Abdullah b. Abdülmelik’in 20.000 Şâmlı, Muhammed b. Mervân’ın ise
20.000 Cezî�reli askerle bölgeye sevk edildiğini nakletmektedir. Ensâb, VII, 336.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[48] Belâzürî�, VII, 335-337; Taberî�, III, 630; İ�bnü’l-Esî�r, III, 148-150. İ�bn A’sem,
Abdülmelik’in bunların dışında, Şâmlı birlikleri Irak topraklarından çıkaracağını ve
onların uygun gördükleri bir kişiyi de vali yapacağını teklif ettiğinden bahsetmek-
tedir. Fütûh, VII-VIII, 100.
[49] Belâzürî�, VII, 337, 338; Taberî�, III, 630, 631; İ�bnü’l-Esî�r, III, 149, 150.
[50] Belâzürî�, VII, 339, 340; Taberî�, III, 631; İ�bnü’l-Esî�r, III, 150.
192 [51] Belâzürî�, VII, 342; Taberî�, III, 638; İ�bnü’l-Esî�r, III, 156.
[52] Belâzürî�, VII, 342, Taberî�, III, 639.
[53] Taberî�, III, 639; İ�bnü’l-Esî�r, III, 156.
[54] Taberî�, III, 640; İ�bnü’l-Esî�r, III, 157, 158.
[55] Belâzürî�, VII, 346; Taberî�, III, 640; İ�bnü’l-Esî�r, III, 158.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
ve Haccâc’a göndermek için zincire vurdu. Bunu haber alan Rutbil, Büst’e
gelerek İ�bnü’l-Eş’as’ın serbest bırakılmasını sağladı.[56] İ�bnü’l-Eş’as, daha
sonra Rutbil’le birlikte onun ülkesine gitti. Türk hükümdarı Haccâc’ın
düşmanını misafir ederek ona ikramda bulundu. Bu arada Haccâc’ın
verdiği emânı kabul etmeyen ve savaşlarda yenilip dağılan Emevî� aley-
htarları Sicistan bölgesinde toplanmaya başladılar. Kısa süre sonrasında
sayısı 20.000’i[57] bulan muhalifler Zerenc şehrini kuşatma altına alarak
Rutbil’in ülkesinde bulunan İ�bnü’l-Eş’as’ın yanlarına gelmesi için haber
saldılar. Irak’a dönemeyeceklerini anlayınca Horasan’da bulunan kendi
kabilelerinin yanlarına gitmeye karar verdiler. Durumu İ�bnü’l-Eş’as’a bil-
dirdiler ve onu ikna edip Horasan’a gitmek için yola koyuldular.[58]
[56] Belâzürî�, VII, 346, 347; Taberî�, III, 640, 641; İ�bnü’l-Esî�r, III, 158, 159. Bu arada
Abdurrahman b. el-Eş’as’ın 82 (701) yılında Bişâbur’da kendi adına para kestirttiği
bilinmektedir. Bk. John Walker, A Catalogue of the Arab-Sassanian Coins, (Umayyad
Governors in the East, Arap-Ephtalites, Abbâsîd Governors in Tabaristan and Bukhârâ
Londra 1941, s. lxiv.
[57] Belâzürî� burada toplanan insan sayısını 20.000 Taberî� ve İ�bnü’l-Esî�r ise 60.000 ola- 193
rak vermektedir. Ensâb, VII, 348, Târîh, III, 641; Kâmil, III, 159.
[58] Belâzürî� ,VII, 348; Taberî�, III, 641, 642; İ�bnü’l-Esî�r, III, 159, 160.
[59] Belâzürî�, VII, 348, 349; Taberî�, III, 642, 643; İ�bnü’l-Esî�r, III, 160.
[60] İ�bnü’l-Esî�r, III, 166.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
zamanında 120 milyon dirhem olan vergi, Haccâc zamanında kırk mil-
yona kadar düşmüştü.[70]
[70] Belâzürî�, Ahmed b. İ�sa b. Ca’fer, Fütûhu’l-Büldân (trc. Mustafa Fayda), Ankara 2002,
s. 387; Kremer, s. 200; Van Vloten, s. 29.
[71] Taberî�, III, 629, 630; İ�bnü’l-Esî�r, III, 148.
[72] Bk. İ�smail Yiğit, “Mevâlî�”, DİA, Ankara 2004, xxıx, 424. 195
[73] Bk. Belâzürî�, VI, 439-442; Taberî�, III, 489-492; Mes’ûdî�, Tenbîh, s. 270.
[74] Julius Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 115-
117.
[75] Belâzürî�, VII, 312; Taberî�, III, 622; İ�bnü’l-Cevzî�, III, 366.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[76] Belâzürî�, Basralı ve Kûfeli 50.000 kişinin aileleriyle bölgede iskân ettirildiğini zik-
196 retmektedir. Fütûh, 576, 577; Ayrıca bk. Wellhausen, s. 189, 190; Khalil Athamina,
“Emevî� Hilâfeti Döneminde Arap İ�skânı” (trc. Saim Yılmaz), SAÜİFD, (2000), II, 204;
İ�rfan Aycan, Muâviye b. Ebî Süfyân, Ankara 1990, s. 265.
[77] Aycan, s. 265.
[78] Belâzürî�, VII, 313; Taberî�, III, 623; İ�bnü’l-Cevzî�, IV, 366; İ�bnü’l-Esî�r, III, 144.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
[1] Geniş bilgi için bk. Zehebî�, Ebû Abdullah Şemseddin Muhammed b.
Ahmed et-Türkmânî�, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, Beyrut 2004, III, 4231;
Hakkı Dursun Yıldız, “Yezî�d b. Mühelleb”, İA, (Eskişehir 1997), XIII, 413.
[2] Halî�fe b. Hayyât, Ebû Amr b. Ebî� Hübeyre el-Leysî�, Tarîh, (haz. Mustafa
Necî�b Fevvâz-Hikmet Fevvâz), Beyrut 1995, s. 168.
[3] Taberî�, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerî�r, Târîhu’t-Taberî, (Târîhu’l-ümem
ve’l-mülûk), Beyrut 1997, III, 602, 603; İ�bnü’l-Esî�r, Ebü’l-Hasan İ�zzeddî�n
Ali b. Ebü’l-Kerem eş-Şeybânî�, el-Kâmil fi’t-tarîh, Beyrut 1989, III, 128,
129. Bk. Belâzürî�, Ahmed b. İ�sa b. Ca’fer, Kitâbü Cümel min ensâbi’l-eşrâf
(thk. Süheyl Zekkâr, Riyâd Zirikli), Beyrut 1996, VII, 429-436; İ�bnü’l-
Cevzî�, Ebü’l-Ferec Cemaleddin Abdurrahman b. Ali, el-Muntazam fî
tevârihi’l-mülûk ve’l-ümem (thk. Süheyl Zekkâr), byy 1996, IV, 337, 338.
[4] Belâzürî�, VII, 304; Taberî�, III, 612; İ�bnü’l-Esî�r, III, 134, 135.
[5] Hasan Kurt, “Süfyâni Emevî�leri Sonrasında Horasan ve Mâverâünnehir
‘de İ�ç Mücadeleler (64-85/683-704)”, AÜİFD, Ayrıbasım, Ankara 2001, 199
XLII, 293.
[6] Julius Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara
1963, s. 203; Bk. A. A. Abd Dixon, The Umayyad Caliphate (65-86/684-
705), (A Political Study), Londra 1971, s. 112.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[14] Taberî�, III, 655, 656; İ�bnü’l-Esî�r, III, 171; İ�bn Hallikân, V, 243.
[15] Taberî�, III, 659; İ�bnü’l-Esî�r, III, 174.
[16] Taberî�, III, 663, 664; İ�bnü’l-Esî�r, III, 177.
[17] İ�bn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim, el-Maârif (thk. Servet Ukkâşe),
Kahire 1992, s. 400; Belâzürî�, II, 298; Wellhausen, 204; İ�rfan Aycan-İ�brahim
Sarıçam, Emeviler, Ankara 1993, s. 60. 201
[18] Hakkı Dursun Yıldız, XIII, 414.
[19] Ya’kûbî�, Ebû Yak’ûb Ahmed b. Ca’fer b. Vehb b. Vâdıh, Târîh (thk. Abdülemir
Mühennâ), Beyrut 1993, II, 208. İ�bn A’sem, 7 milyon dirhem olduğunu zikretmekte-
dir. Bk. Ebû Muhammed Ahmed el-Kûfî�, Fütûh, Beyrut 1986, VII-VIII, 154, 157.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[20] İ�bn Kuteybe, el-Maârif, s. 400; Belâzürî�, VIII, 284, 286; İ�bn A’sem, Fütûh, VII-VIII,
154-158; İ�bn Hallikân, V, 234; Zehebî�, III, 4231. Ayrıca bk. Yıldız, XIII, 414; Mahmûd
Şî�t Hattâb, XXXVIII, 18.
[21] İ�bn Hallikân, V, 234, 247, 248.
[22] Geniş bilgi için bk. Belâzürî�, Ahmed b. İ�sa b. Ca’fer, Fütûhu’l-büldân (thk. Abdullah
Enî�s et-Tabbâ’, Ö� mer Enî�s Tabbâ’), Beyrut 1987, s. 421, 422; Fatih Erkoçoğlu, Emevî
Devleti’nin Dönüm Noktası Abdülmelik b. Mervân, Ankara 2011, s. 370.
[23] Hasan Kurt, “Horasan ve Mâverâünnehir’de Haccac Ekolünün Çöküşü”, İ�AD, Ankara
202 2001, c. XIV, 3-4, 475.
[24] Belâzürî�, VIII, 288; İ�bn Hallikân, V, 250, 251.
[25] Belâzürî�, VIII, 288, 289.
[26] Belâzürî�, Fütûhu’l-Büldân (trc. Mustafa Fayda), Ankara 1987, s. 619.
[27] Halî�fe b. Hayyât, s. 200, 201; Belâzürî�, Fütûh, s. 483. İ�bn A’sem, VII-VIII, 212-220.
Muhalefetle İlişkiler ve Çatışmalar ■
geri döndü ve isyanı kanlı bir şekilde bastırdı. Burada Yezî�d’in 14.000
Türk’ü öldürttüğü nakledilmektedir.[28] Yezî�d daha sonra Rûyan ve Den-
bâvend’i de İ� slâm topraklarına dâhil etti. Bölgenin fethini gerçekleştiren
Yezî�d, bunu Halife’ye mektupla bildirdi. Halife’ye gönderilmesi gereken
ganimetin beşte biri olan dört ya da altı milyon dirhemlik pay gönderil-
medi.[29] Yezî�d, bu hareketiyle kendi sonunu hazırlamış oluyordu.[30] Ay-
rıca onun burada elde ettiği gelirlerden Şamlıları daha çok yararlandır-
dığı, kendi kabilesi Ezd’in de dâhil olduğu diğer kabileleri ve mevâlî�yi
göz ardı ettiği belirtilmekte, bu uygulamasının da aslında bölgedeki ga-
nimet ve fey dağıtımını, merkezî� yönetim lehinde düzenlemek için oldu-
ğu zikredilmektedir.[31]
[28] Belâzürî�, Fütûh, 482; Cürcân kalelerinin kuşatmasında 5.000 askerini kaybettiğin-
den, bölgede çok fazla katliam yaptığı zikredilmektedir. İ�bn Hallikân, V, 251.
[29] Belâzürî�, VIII, 290. Belâzürî� diğer kitabında Yezî�d’in halifeye yazdığı mektupta ya-
nında 25 milyon dirhem olduğunu bildirmişti. Fütûh, s. 485. İ�bn A’sem, 20 milyon
dirhem olduğunu söylemektedir. Bk. Fütûh, VII-VIII, 221.
[30] Yıldız, XIII, 414. bk. Fatma Odabaşı, Emevîler Döneminde Mühellebîler Ailesi
(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
�stanbul 1993, s. 34.
[31] Hasan Kurt, XIV, 3-4, s. 475.
[32] Belâzürî�, VIII, 292-294; İ�bn A’sem, VII-VIII, 237. 203
[33] İ�bn Hallikân, V, 253.
[34] Belâzürî�, Fütûh, s. 615; İ�bn Hallikân, V, 248.
[35] Belâzürî�, VIII, 287, 288. Bk. İ�bn Hallikân, V, 253. Aralarındaki husumetle ilgili olarak
başka bir rivayet daha nakledilmektedir. Bk. İ�bn A’sem, VII-VIII, 239, 240.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Durumu endişeyle izleyen Halife Yezî�d, kendisine isyan eden eski vali
Yezî�d b. Mühelleb’in üzerine 30.000 kişilik bir ordunun komutasında Mes-
leme ve 20.000 kişilik bir ordunun komutasında kardeşinin oğlu Abbâs b.
Velî�d’i gönderdi. Emevî� ordusunun toplamı 50.000 kişi idi. Abbâs, Şamlı-
lardan oluşan ordusuyla Hî�re’ye yerleşirken Mesleme ordusuyla Enbâr’da
karargâhını kurdu.[46] Yezî�d, oğlu Muâviye’yi Basra’ya yerine vekil tayin
ettikten sonra üzerine gelen Emevî� ordusunu karşılamak için Hz. Hüse-
yin’in şehit edildiği Kerbelâ yakınlarında Akr’a[47] yerleşti.[48] Ordusunun
sayısının ise 50.000 olduğu zikredilmektedir.[49]
Akr’da yapılan savaş sekiz gün sürdü.[52] 14 Safer 102’de (24 Ağus-
tos 720)[53] Mesleme’nin nehir donanmasının komutanı olan Vaddâh’a
teknelerle nehir üzerindeki köprüyü yaktırmasıyla savaşın kaderi değişti.
Bu hadise üzerine paniğe kapılan Iraklılar, fazla bir mukavemet göstere-
meden kaçışmaya başladılar. Yezî�d b. Mühelleb, bütün bu olumsuzluklara
rağmen kendisine sadık birkaç adamıyla birlikte ölünceye kadar kahra-
manca çarpıştı. Savaşta kardeşleri Habî�b, Hammâd ve Müdrik hayatlarını
kaybettiler.[54] Kesik başları meşhur komutan Mesleme’nin önüne getiril-
[44] Belâzürî�, VIII, 310; İ�bn A’sem, VII-VIII, 246, 247; Wellhausen, 149. Belâzürî� bu zik-
redilen yerlere kimlerin tayin edildiğini nakletmektedir. Bk. Ensâb, VIII, 310.
[45] Belâzürî�, VIII, 336; İ�bn A’sem, VII-VIII, 257.
[46] İ�bn A’sem, VII-VIII, 248. Mesleme ve Abbâs’ın ordularının çok çeşitli gruplardan
oluştuğu İ�bn A’sem tarafından zikredilmektedir. Bk. Fütûh, VII-VIII, 250. Belâzürî�
ordunun sayısı hakkında 70.000 ile 80.000 olarak iki ayrı rakam vermektedir.
Ensâb, VIII, 315.
[47] Belâzürî�, VIII, 319; Belâzürî�, Akr’ın Medâin ile Kûfe arasında bulunduğunu zikret-
mektedir. Ensâb, VIII, 319. Burasının Akru Bâbil olduğunu nakledilmektedir. Bk.
Yâkût el-Hamevî�, Sihâbeddî�n Ebû Abdullah Yâkût b. Abdullah er-Rûmî�, Mu’cemü’l-
büldân (thk. Ferî�d Abdülaziz el-Cündî�), Beyrut, ts., IV, 153; İ�bn Hallikân, V, 255.
[48] Yâkût, IV, 153; İ�bn Hallikân, V, 255.
[49] İ�bn A’sem, VII-VIII, 250.
[50] İ�bn A’sem, VII-VIII, 251. 205
[51] Belâzürî�, VIII, 325; İ�bn A’sem, VII-VIII, 251.
[52] İ�bn Hallikân, V, 257.
[53] Halî�fe b. Hayyât, Târîh, s. 208; Belâzürî�, VIII, 321.
[54] Belâzürî�, VIII, 321-323, 330; İ�bn A’sem, VII-VIII, 251- 255; İ�bn Hallikân, V, 257.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Onun, Irak’ı demir yumruğu ile idare eden Kayslı yönetici Haccâc’ı
fasıklıkla itham etmesi,[66] zaten Irak toplumunda yaptığı icraatlarıyla iyi
bir ün bırakmayan bu eski valinin düşmanları ve muhaliflerinin kendi ya-
nında yer almasına yardımcı olmuştu. Ö� zellikle isyanda Hz. Ali taraftarları
207
[63] Wellhausen, s. 213.
[64] İ�bn A’sem, VII-VIII, 255.
[65] Wellhausen, s. 213.
[66] İ�bn Hallikân, V, 256.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
olan İ�brahim b. el-Eşter’in oğlu Numân ve yıllar önce yine Irak’ta vukû bu-
lan ve başarısızlıkla sonuçlanan isyanın baş aktörü durumundaki Abdur-
rahman b. el-Eş’as’ın yakın akrabalarının ve diğer Iraklı asillerin varlıkları
bu durumu destekler mahiyettedir.
208
[67] İ�bn A’sem, VII-VIII, 246, 247; İ�bn Hallikân, V, 256; Zehebî�, Siyer, III, 4232.
[68] İ�madüddin Halil, İslâm Tarihi Bir Yöntem Araştırması (trc. Ubeydullah Dalar),
İ�stanbul 1985, s. 78-80. Bk. Fatma Odabaşı, s. 48.
III. KOMŞU DEVLETLERLE
İ�Lİ�ŞKİ�LER VE FETİ�HLER
hususunda halifeden izin almıştı. 649 yılında Kıbrıs’a düzenledikleri başarılı deniz
seferinden sonra müslümanların, 650 yılında Ermenistan’a üçüncü defa akın etmele-
ri, Balkanlarda da zor durumda olan Bizans İ�mparatoru II. Konstans’ı müslümanlar-
la barış yapmaya mecbur bıraktı. 31 (651) yılında barış görüşmeleri için İ�mparator
tarafından gönderilen strategos Procopius Dımaşk’a geldi ve burada vali Muâviye ile
bir miktar vergi karşılığında iki yıllık bir barış anlaşması imzaladı. Muâviye’nin ısra-
rı üzerine imparatorun amcasının oğlu (Herakleios’un kardeşi Theodoros’un oğlu)
Gregorios, müslümanlara rehin olarak bırakıldı. Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 66.
[5] Theophanes, s. 49.
[6] Theophanes, s. 48-50; Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 70-71.
[7] Emevî�ler döneminde gerçekleştirilen İ�stanbul kuşatmaları hakkında bk. E. W. Brooks,
“The Campaign of 716-718 from Arabic Sources”, Journal of the Hellenic Studies,
XIX (1899), s. 19-31; R. Guilland, “L’Expedition de Mesleme contre Constantinople
717-718”, Etudes Byzantines, Paris 1959, 89-112; Marius Canard, “Tarih ve Efsaneye
Göre Araplar’ın İ�stanbul Seferleri” (Çeviren: İ�smail Hami Danişmend), İstanbul
Enstitüsü Dergisi, II (1956), s. 213-259; Şahin Uçar, “Müslümanların İ�stanbul’u
Fethetmek İ�çin Yaptıkları İ�lk Ü� ç Muhasara”, Selçuk Üniversitesi Selçuk Dergisi, Yıl: 211
2 Sayı: 1, Aralık 1986, s. 65-83; İ�smail Yiğit, “Emevî�ler Zamanında Gerçekleştirilen
İ�stanbul Seferleri”, II. Uluslararası İstanbul’un Fethi Sempozyumu, İ�stanbul 1997,
s. 45-61; Casim Avcı, “Müslüman Arapların İ�stanbul seferleri”, 2005-2006 Fatih
Sempozyumları I-II, İ�stanbul 2007, s. 108-115.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
tarafından ziyaret edildiği, ayrıca kıtlık ve kuraklık mevsiminde yağmur duâsı için
buraya gelindiği ve olumlu sonuçlar alındığı ifade edilmektedir. Bk. Zekeriyyâ b.
Muhammed el-Kazvî�nî�, Âsâru’l-bilâd ve ahbâru’l-’ıbâd (nşr. Ferdinand Wüstenfeld),
Göttingen 1848, s. 207-208. Ayrıca bk. İ�bn Kuteybe, el-Ma’ârif (nşr. Servet Ukkâşe),
Kahire 1969, s. 274-275; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil fi’t-târîh (nşr. C. J. Tornberg), Beyrut
1979, III, 459.
[13] Theophanes (s.52) ve Nikephoros (Short History, nşr. ve trc. Cyril Mango, Washington
D. C. 1990, s.87) kuşatmanın yedi yıl sürdüğünü kaydetmekle birlikte bu, her iki
kronik yazarının kuşatmayı Kyzikos’un fethiyle başlatmalarından kaynaklanmak-
tadır. Bizantinistlere göre kuşatma dört (veya beş) yıl sürmüştür.(bk. Nikephoros,
Short History, çevirenin notu s. 194; Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi (Çev. Fikret
Işıltan) Ankara 1991, s. 116; Andreas N. Stratos, Byzantium in the Seventh Century
(Çev. Harry T. Hionides), Amsterdam 1975, IV, 29.
[14] Grek ateşi (Sıvı Ateş), bileşimi ve yapımı Bizans tarafından gizli tutulan patlayıcı bir 213
madde olup sifonlar yardımı ile küçük fıçılar içinde uzak mesafelere, düşman gemi-
lerine püskürtülüyor ve büyük bir yangına sebebiyet veriyordu. Geniş bilgi için bk.
Mikhail Psellos, Mikhail Psellos’un Khronographia’sı (Çev. Işın Demirkent), Ankara
1992, çevirenin notları, s. 255-256 (Ek IV).
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Yezî�d’in ardından çok kısa süreli halifelik yapan II. Muâviye ve Mer-
vân b. Hakem dönemlerinde Suriye’deki iç savaşın doğurduğu karışıklık-
lardan yararlanan IV. Konstantinos müslümanlarla yaptığı anlaşmayı boz-
muş ve Bizans kuvvetleri Malatya’yı tahrib etmişti. Müslümanlar Maraş’ı
dahi terketmeye zorlanmışlardı. Abdülmelik b. Mervân (685-705) Emevi
tahtına çıktığında Toros ve Amanos dağlarında yaşayan Merdeî�ler (Cerâ-
cime) İ�slâm devleti için problem olmaya devam etmekteydiler. Bu arada
Suriye’de korkunç bir veba salgını baş göstermişti. Irak’ta ayaklanan Muh-
târ es-Sekâfî� ile mücadele etmesi gerektiğini de dikkate alan halife Abdül-
melik imparator IV. Konstantinos’a elçi göndererek Muâviye döneminde
yapılan anlaşmanın yenilenmesini istedi. Anlaşmaya göre halife imparato-
ra daha önceden ödenen vergi miktarını artırıyor ve yıllık 365.000 dinar,
365 savaş esiri ve 365 iyi cins at ödemeyi kabul ediyordu (65/685).
içerisinde yer aldığı bir orduyu Suriye’ye gönderdi. Antakya kısa bir süre
için Bizans askerleri tarafından işgal edildi. Bu arada Amr b. Saî�d b. Â� s
da (Eşdak) Dımaşk’ta halifelik iddiasıyla ayaklanmıştı. Bütün bu olumsuz
şartlar karşısında halife Humeyd b. Hureys el-Kelbî� ile Kureyb b. Ebrehe
el-Himyerî�’yi kıymetli hediyelerle birlikte imparatora elçi olarak gönde-
rip barış istemek zorunda kaldı. Buna karşılık II. Iustinianos da magistria-
nos Pavlos’u elçi olarak halifeye gönderdi. Taraflar arasında on yıl geçerli
olmak üzere bir antlaşma imzalandı. Buna göre, daha önce Emevî�ler’in
Bizans’a ödediği haraca ek olarak Armenia, İ�beria (Gürcistan) ve Kıbrıs
vergileri iki devlet arasında eşit olarak paylaşılacaktı. Buna karşılık im-
parator da Cerâcime’yi Bizans’ın iç kısımlarına yerleştirecekti (70/689).
Ayrıca imparator bazı Rumları müslümanlara rehine bırakmayı da kabul
ediyordu.
Bir kaç yıl sonra II. Iustinianos’un Kıbrıs halkının büyük bir kısmını
Anadolu’ya nakletmeye ve Çanakkale’de kurduğu Iustinianopolis ile Arap
istilasından büyük zarar gören Kapıdağ yarımadasında yerleştirmeye
başlaması iki ülke arasında yeni bir siyasî� gerginliğe neden oldu. Bu uy-
gulamayı devlet menfaatlerine uygun bulmayan Abdülmelik’in uygulama-
dan vazgeçilmesi hususunda yaptığı teklif kendi üstünlüğüne güvenen im-
parator tarafından reddedildi. Bütün bu gelişmeler karşısında halife barış
antlaşmasını geçerli sayamayacağını bildirdi.
[17] Taberî�, VI, 436; Makdisî�, Ahsenü’t-Tekâsîm (nşr. M. J. De Goeje), Leiden 1877, s.
158; Ayrıca bk. Hugh Kennedy, “Byzantine-Arab Diplomacy in the Near East from
the Islamic Conquests to the Mid-Eleventh Century”, Byzantine Diplomacy, Ed. J.
Shepard-S. Franklin, Hampshire 1992, s.135.
[18] K. A. C. Creswell, “The Legend that al-Walî�d Asked for and Obtained Help from the
Byzantine Emperor. A Suggested Explanation”, Journal of the Royal Asiatic Society,
216 3-4 (1956) 142-145; Hamilton A. R. Gibb, “Arab-Byzantine Relations under the
Umayyad Caliphate”, Dumbarton Oaks Papers, XII (1958), 220-233; Selâhaddin
el-Müneccid, en-Nüzumu’d-Diblûmâsiyye fi’l-İslâm, Beyrut 1403/1983, s. 144
[19] Alexander A. Vasiliev, “Byzantium and Islam”, Byzantium, (ed. N. H. Baynes-L. B.
Moss), Oxford 1948, s. 318.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
[20] Oleg Grabar, “Islamic Art and Byzantium”, Dumbarton Oaks Papers, XVIII (1964), s. 82.
[21] Rivayetlerin ayrıntıları ve kaynaklar hakkında geniş bilgi için bk. Avcı, İslâm-Bizans
İlişkileri, s. 212-216.
[22] Theophanes, s. 79, 80; Uçar, Anadolu’da İslâm-Bizans Mücadelesi, s. 106; Hugh 217
Kennedy, “Byzantine-Arab Diplomacy in the Near East from the Islamic Conquests
to the Mid-Eleventh Century” Byzantine Diplomacy (ed. J. Shepard-S. Franklin),
Hampshire 1992, s. 135.
[23] Theophanes, s. 80; Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 78-79.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
III. Leon’un Mesleme’ye barış teklif ettiği, ancak bunun bir oyun ol-
duğunun farkında olan Mesleme’nin bu teklifi geri çevirip halifeden tak-
viye birlikler istediği kaydedilir.[27] İ�stanbul’u fethetmeden geri dönmeme
kararında olduğu anlaşılan Mesleme çeşitli aralıklarla gönderilen des-
tek kuvvetleriyle birlikte bir yıl boyunca başkenti kuşatma altında tuttu.
Ancak, lodos sebebiyle limandan ayrılan erzak ve malzeme gemilerinin
[28] Theophanes, s. 88-90; Taberî�, VI, 553; Uçar, Anadolu’da İslâm-Bizans Mücadelesi,
113-116; Aikaterina Christophilopoulou, Byzantine History II: 610-847 (Çev.
Timothy Cullen), Amsterdam 1993, s. 119-120.
[29] İ�bnü’l-Fakî�h,, Muhtasaru Kitâbi’l-büldân (nşr. M. J. De Goeje), Leiden 1967, s. 145;
Şeyhürrabve ed-Dımaşkî�, Nuhbetü’d-dehr fî ‘acâ’ibi’l-berri ve’l-bahr (nşr. M. A. F.
Mehren), Saint-Petersbourg 1866, s. 227.
[30] Bu hususta bazı örnekler için bk. Canard, “Tarih ve Efsaneye Göre Araplar’ın
İ�stanbul Seferleri”, s. 231-233; Yiğit, “Emevî�ler Zamanında Gerçekleştirilen İ�stanbul
Seferleri”, s.58, 61. 219
[31] Constantine Porphyrogenitus, De Administrando Imperio (ed. Gy. Moravcsik; çev. R.
J. H. Jenkins), Washington, D.C., 1967, s. 93.
[32] Makdisî�, Ahsenü’t-tekâsîm (nşr. M. J. De Goeje), Leiden 1877, s. 147.
[33] Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 146.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[34] Paul Lemerle, Bizans Tarihi (Çev. Galip Ü� stün), İ�stanbul 1994, s. 71.
[35] M. V. Levçenko, Kuruluşundan Yıkılışına Kadar Bizans Tarihi (Çev. Maide Selen,
Yayıma hazırlayan: Yaşar Selçuk), İ�stanbul 1999, s. 124.
[36] Auguste Bailly, Bizans Tarihi (Çev. Haluk Şaman), İ�stanbul ts. (Tercüman 1001
220 Temel Eser), I, 159.
[37] Geniş bilgi için bk. Avcı, s. 82, 114-126.
[38] İ�bn Asâkir, Târîhu Medînet-i Dimaşk (nşr. Ebû Sa’î�d el-Amrî�), Beyrut 1979, XXXIII,
417, 419; Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 83.
[39] Mes’ûdî�, III, 195; Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, s. 83.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
Harita 4:
Mâverâünnehir
ve Horasan
Bölgesi
[https://goo.gl/
UzvzyF]
1. Akınlar Dönemi
[4] Chavannes, Documents Sur Les Tou-Kıue (Turcs) Occıdentaux, Paris 1900, s. 136,
not.7.
224 [5] İ�bn Hayyât, Târîh (thk. Ekrem Ziya el-Ö� merî�), Riyad 1985, s. 222; Nüveyrî�,
Nihâyetü’l-ereb fî fünûni’l-edeb (thk. Muhammed Câbir Abdu’l-Â� l el-Hî�nî�), Kahire
1984, XX, 346; İ�bn Kesî�r, el-Bidâye ve’n-nihâye, Kahire, ts. VIII, 72; Zehebî�, Târîhu’l-
İslâm, Kahire 1368, II, 264; III, 44.
[6] İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil fi’t-Târîh, Beyrut 1965, III, 499.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
[7] Taberî�, Târîhu’r-rüsül ve’l-mülûk (thk. Muhammed Ebü’l-Fazl İ�brahim), Kahire, ts.,
V, 297 vd.; Belâzürî�, Fütûhu’l-büldân (trc. Mustafa Fayda), Ankara 1987, 596 vd.;
Narşahî�, Târîhu Buhârâ (thk. Emin Abdülmecid Bedevî�, Nasrullah Mübeşşir et-
Tırâzî�), Mısır, ts., s. 62; Hasan, “A Survey of the Expansion of Islam İ�nto Central Asia
During the Umayyad Caliphate”, Islamic Culture, XLIV, sy. 3, (July 1970), 167 vd.;
Balyaev, Arabs, Islams and the Arab Caliphate (Rusçadan trc. Adolphe Gourevitch),
Kudüs 1969, s. 177. 225
[8] Belâzürî�, s. 545.
[9] Yâkût, I, 354 vd.
[10] Kusem b. Abbas hakkında geniş bilgi için bkz. “Orta Asya’da Peygamber Ailesinden
Bir Sahabî� Kusem b. Abbas”, A.Ü� .İ�.F.D., XXXIX, (Ankara 1999), s. 565-579.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
şehirlerinde teslim edeceğine dair verdiği sözleri de her defasında bir ta-
rafa atıp yeni vaatlerde bulunarak rehineleri alıkoyup Medine’ye kadar
götürdü.[11]
Mâverâünnehir’e sefer düzenleyenlerden biri de, Yezî�d b. Muâviye ta-
rafından 61 (681) yılında Horasan ve Sicistan valiliğine tayin edilen Selm
b. Ziyâd’dır. Selm’den önceki Horasan valileri, Mâverâünnehir’e yazın se-
fer düzenliyor, kışın ise askerî� üsleri konumunda bulunan Merv-şâhicân’a
geri dönüyorlardı. Bu durumu fark eden Mâverâünnehir’in yerli hüküm-
darları, 61 (680) yılında aralarındaki çatışmalara son verip, Araplara kar-
şı hep birlikte savaşmaya karar verdiler.
Soğd Hükümdarı Tarhun 120.000 kişilik ordusuyla Harkan (veya
Harkan-rûd) nehrinin karşı yakasına karargâhını kurdu. İ�ki taraf arasında
çıkan çatışmada Tarhun öldürülürken ordusu da tamamen yenilgiye uğ-
radı. Canını kurtarıp kaçmaya çalışanlar da takip sonucu ortadan kaldırıl-
dılar. Rivayete göre, Selm’in ordusunun eline bol miktarda ganimet geçti.
Her bir süvariye bunlardan 2.400, piyadelere 1.200 dirhem düştü. Selm,
Horasan’ın hükümet merkezi Merv’de bir süre ikamet ettikten sonra muh-
temelen Bendun es-Soğdî�’nin başını çektiği bir isyanı bastırmak için tek-
rar Ceyhun nehrini geçip Mâverâünnehir topraklarına girdi. Burada çıkan
çatışmada Bendun öldürüldü.[12]
Muâviye b. Yezî�d’in 64 (683) yılında vefatıyla, birçok vilayette oldu-
ğu gibi Horasan’da da iç karışıklıklar ortaya çıkmıştı. Çünkü onun yerine
geçecek veliahdı olmadığı için Emevî�lerin Süfyânî� kolu, Muâviye b. Yezî�d
ile sona ermişti. Bu nedenle valiliğini onaylayacak bir halife bulunmadı-
ğından Vali Selm b. Ziyâd’ın otoritesi sarsılmış ve her kabile kendi başına
buyruk olmuştu. O da bu yüzden Horasan’ı terk etmişti. Kabileler İ�slâm
dünyasının büyük bölümünde hâkimiyeti ele geçirmiş bulunan Abdullah
b. Zübeyr’in hakimiyetini kabul etti. O da Abdullah b. Hâzim’i Horasan va-
liliğine tayin etti. Böylece Abdullah b. Hâzim, 65 (684) yılından itibaren,
Mekke’de halifeliğini ilan etmiş olan İ�bn Zübeyr’in resmen Horasan vali-
si oldu. Bunun sonucunda Horasan, Emevî� hâkimiyetinden çıkıp Zübey-
rî� hâkimiyetine girmiş bulundu. Abdülmelik b. Mervân 72 (691) yılında,
Abdullah b. Hâzim’e gönderdiği bir elçi ile kendisine biat etmesi halinde
Horasan valiliğinin yedi yıl süreyle emrinde olacağını bildirdi. Fakat Ab-
dullah b. Hâzim bunu kabul etmedi. Şahmî�ğd denilen yerde çıkan Arap-
lar arasındaki iç çatışma sırasında Abdullah b. Hâzim, Bahî�r tarafından
226
[11] Belâzürî�, s. 597; Taberî�, V, 304 vd.; İ�bn A’sem, el-Fütûh, Beyrut 1987, II, 313-316;
Narşahî�, s. 62 vd.; Yâkût, I, 355.
[12] Belâzürî�, s. 600 vd.; Taberî�, V, 471 vd.; Ya’kûbî�, Târîh, Beyrut, ts., II, 252; İ�bnü’l-Esî�r,
IV, 96 vd.; Narşahî�, s. 66 vd.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
[13] Belâzürî�, s. 602-606; Taberî�, VI, 176, 199. Nüveyrî�, XXI, 59, 132 vd.; Ziriklî�, el-A’lâm,
Kahire 1954-1959, IV, 215.
[14] Belâzürî�, s. 606; Taberî�, VI, 311-313; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 444 vd.; İ�bn Haldun, el-İber ve
dîvânu’l-mübtede’ ve’l-haber fî eyyâmi’l-arab ve’l-Acem ve’l-Berber ve men âsâruhum
min zevi’s-Sultâni’l-Ekber, Beyrut 1979, III, 45; Hasan, XLIV, S. 3, 172 vd.; Günaltay, 227
Müslümanlığın Çıktığı ve Yayıldığı Zamanlarda Orta Asyanın Umumi Vaziyeti, Ankara,
ts., s. 44.
[15] Taberî�, VI, 325 vd.; Ya’kûbî�, II, 276; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 453; Nüveyrî�, XXI, 201; İ�bn
Haldun, III, 46; Hasan, XLIV, sy. 3, 174; Günaltay, s. 45 vd.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[16] Tekin, Orhon Yazıtları, Ankara 1988, s. 17 vd., 46 vd.; Günaltay, s. 47; Atsız, “Kültegin”,
Türk Ansiklopedisi, Ankara 1980, XXII, 417; Kafesoğlu, s. 175.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
[20] Belâzürî�, s. 611; Ya’kûbî�, II, 286; İ�bn Hayyât, s. 300; İ�bn A’sem, IV, 162 vd.; Narşahî�, s. 69
vd. Taberî�, VI, 428 vd.; 431 vd.; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 528; İ�bn Kesî�r, IX, 80. Günaltay, s. 56 vd.
[21] Krş. Belâzürî�, s. 612; İ�bn Hayyât, s. 301; Taberî�, VI, 436 vd.; İ�bn A’sem, IV,164 vd.;
İ�bnü’l-Esî�r, IV, 533; Nüveyrî�, XXI, 285 vd.; Zehebî�, III, 237; Narşahî�, s. 71 vd.; Frye,
The Golden Of Persia, London 1988, s. 80.
232 [22] Taberî�, VI, 442 vd.; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 542 vd.; İ�bn Hayyât, s. 303; Dî�neverî�, el-Ahbâ-
ru’t-tıvâl (thk. Abdülmün’im Â� mir), Kahire 1960, s. 327; Makdisî�, Ahsenu’t-tekâsim fî
ma’rifeti’l-ekâlim, Leiden 1906, VI, 38; İ�bnü’l-İ�mâd, Şezerâtü’z-zeheb fî� ahbâri men
zeheb, Kahire 1350, I, 98; Narşahî�, s. 80.
[23] Taberî�, VI, 469 vd., 474.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
Kuteybe, yerli halkın İ�slâm dinini öğrenmesi için de bir takım girişim-
lerde bulundu. İ�badethane özelliğinin yanı sıra bir tebliğ ve kültür mer-
kezi niteliği de taşıyan camileri yaptırdı. Yerli halktan İ�slâm’ı öğrenmek
isteyenler bu yerlere gelmekteydi. O, Cuma namazlarına gelen yerli halka
para bile dağıttı.[25] Bu yolla onları İ�slâm dinini öğrenmeye teşvik etti. Ge-
rek fizikî�, gerekse psiko-sosyal çevre bakımından İ�slâm’ı kabule hazır hale
getirmeye çalıştı.
[24] Ya’kûbî�, II, 346; Taberî�, VI, 483 vd., 492-494, 500.
[25] Bk. Narşahi, s. 32, 73 vd., 80 vd.
[26] İ�bn A’sem, IV, 208, 210. 233
[27] Tekin, s. 19; Klyaştornıy, “Orta Asya Milletlerinin Araplar’a Karşı Mücadelelerine
Dair (Orhun Yazıtlarına Göre)” (trc. İ�smail Kaynak), Belleten, XXVI, sy. 104, (Ekim
1962), s. 764; Kafesoğlu, s. 176.
[28] Kafesoğlu, s. 177.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
99 (717) yılında Ö� mer b. Abdülaziz halife olunca yerli halkla fatih Müs-
lümanları kaynaştırmaya çalıştı. Artık bir gelenek halini alan Mâverâünne-
hir seferlerini sona erdirdi. Mevâlî� adı verilen yerli Müslümanları Arap Müs-
lümanlarla aynı statüye kavuşturdu. Savaşlara katılan mevâlî�ye ganimetten
pay verilmesini, hiçbirinden cizye ve haraç vergisi alınmamasını emretti.
Onlara maaş bağlayıp hanlar yaptırdı. Bu durum İ�slâm’ı din olarak kabul
edenlerin sayısının her geçen gün artmasına yol açtı. Gelirlerin azalacağı
endişesiyle bu artıştan rahatsız olan Horasan valisi Cerrâh b. Abdullah, on-
ların samimiyeti konusunda şüphesi bulunduğunu ve sünnet olmalarının
şart koşulması yönündeki isteğini Halife’ye bildirdi. Halife, Cerrâh’ın bu
hareketine kızıp “Allah, Hz. Muhammed’i (sas) sünnetçi değil, davetçi ola-
rak gönderdi.” diyerek ona tepkisini gösterdi.[29] Bu yolla Ö� mer b. Abdüla-
ziz yerli halkın kafasında dinde kardeşlik üzerine kurulan eşitlik ve adalet
kavramlarının ilk tohumlarını ekmiş oldu. Cerrâh, yine Halife’ye gönderdiği
mektuplardan birinde, bölge halkının fitne ve fesada düşkün olduğunu, bu
yüzden haklarından ancak kılıç ve kırbacın geleceğini belirtti. Bu ifadelere
son derece sinirlenen Halife, “Fitne ve fesat çıkarmaya onlardan daha yat-
kınsın.” diyerek Cerrâh’ı azarladı. Bir süre sonra da Halife, Cerrâh’ı valilikten
alıp yerine Abdurrahman b. Nuaym’ı görevlendirdi. Harac işine ise, yaptığı
görüş alışverişleri sonucunda bu konuda adaletli davranacağı kanaatine
vardığı Abdurrahman b. Abdullah’ı tayin etti.[30]
[31] Chavannes, s. 203 vd, 292; Kafesoğlu, s. 185. Hasan, “A Survey of The Expansion of
Islam into Central Asia During The Umayyad Caliphate III”, Islamic Culture, XLVII, sy. 235
1, (January 1973), s. 12.
[32] Bk. Taberî�, VII, 7-10, 15, 18, 21-28, 32 vd.; İ�bn A’sem, IV, 306.
[33] Bk. Belâzürî�, s. 625; Ya’kûbî�, II, 319; Taberî�, VII, 54 vd.; İ�bn Haldun, III, 87; Narşahî�,
s. 87; Nüveyrî�, XXI, 408.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[39] Bk.Taberî�, VII, 377; 403 vd.; İ�bn A’sem, IV, 339, 352 vd.
[40] Narşahî�, s. 91 vd.
[41] Krş. Taberî�, VII, 464; İ�bn Tayfur, Kitâbü Bağdad, Kahire 1949, VI, 75; İ�bnü’l-Esî�r, V,
453; �bn Haldun, III, 179. 237
[42] Taberî�, VII, 466; İ�bnü’l-Esî�r, V, 455 vd.; Nüveyrî�, XXII, 64.
[43] Narşahî�, s. 24; İ�bn Haldun, III, 207.
[44] Ya’kûbî�, II, 435 vd.; İ�bnü’l-Esî�r, VI, 195.
[45] Bk. Taberî�, VIII, 472-527.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[46] es-Sem’ânî�, el-Ensâb (thk. Abdullah Ö� mer el-Barûdî�), Beyrut 1988, III, 416.
[47] İ�bn Ebû Hatim, Kitâbü’l-Cerh ve’t-ta’dil, Beyrut 1952, VIII. 56 vd.
238 [48] Bk. Kurt, Orta Asya’nın İslâmlaşma Süreci, Ankara 1998, s. 186-268.
[49] Narşahî�, s. 82 vd.
[50] İ�bn Ebü’l-Vefa. el-Cevâhiru’l-mudiyye fî tabakâti’l-Hanefiyye, Haydarabad-Dekkan,
ts., II, 553.
[51] Bk. İ�bnü’l-Cevzî�, Kitâbü’l-Mevzûât (thk. Abdurrahman M. Osman), Medine 1966, II, 58-61.
Prof. Dr. Mevlüt KOYUNCU
Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Harita 6:
Emeviler Dönemi
Kafkas ve Hazar
Bölgesi Fetih
Güzergahları
[H.Mu’nis, Atlasü’t-
Tarihi’l-İslâm, s. 118]
kalacağını etrafa yaydı. Bu habere son derece memnun olan Hazarlar, Der-
bend’de almış olduğu tedbirleri kaldırdı. Çünkü Hazarlar, ikinci bir cephe-
de de savaş halinde idi. Fakat Cerrah akşam olunca orduya hareket emri
vererek Derbend yakınında bulunan Nehr er-Ran’da[38] karargâhını kurdu.
Ayrıca bilgi toplamak ve baskınlar yapmak üzere çevreye askerî� birlikler
gönderdi. Bu birlikler bol miktarda ganimet ve esirle döndüler.[39]
Halife Hişam 726 yılında Cerrah’ı bölge valiliğinden azl edip, yerine
İ�stanbul seferleriyle meşhur olan kardeşi Mesleme’yi tayin etti. Sa’id b.
Amr el-Haraşi’yi de öncü birliğin başına getirerek sefere çıkardı. Sa’id,
Azerbaycan’ın sınır şehirlerinden Versan’ı[45] kuşatıp ele geçirdi. Böylece
Hazarları bölgeden uzaklaştırdı.[46] Ya’kubî�, yanlışlıkla İ�bn Hakan’ın bu sa-
vaşta öldürüldüğünü, başının kesilerek halifeye gizlice gönderildiğini ri-
vayet eder.[47] Hâlbuki diğer kaynaklar, İ�bn Hakan’ın 108/726-727 yılında[48]
savaşa iştirak ettiğini, ayrıca 113/731-732 yılında ikinci defa savaşa katıl-
dığını ve bu savaşta öldüğünü bildirirler.[49] Böylece Ya’kubî�’nin rivayetini
şüphe ile karşılayabiliriz.
[43] Ya’kubî�, II, 315; Taberî�, VIII, 178; İ�bnü’l-Esî�r, V, 125; İ�bn Kesî�r, IX, 231; M.İ�.
Artamonov, s. 275-277.
[44] Taberî�, VIII, 182.
[45] Azerbaycan şehirlerindendir. Y. Z. Yörükan, s. 223.
[46] Ya’kubî�, II, 317; Belâzurî�, 290.
[47] Ya’kubî�, II, 317.
248 [48] İ�bn A’sem, IV, 288; İ�bnü’l-Esî�r, V, 141; İ�bn Kesî�r, IX, 256.
[49] Taberî�, VIII, 217; İ�bnü’l-Esî�r, V, 173-174.
[50] İ�bnü’l-Esî�r, V, 145.
[51] Taberî�, VIII, 196; İ�bnü’l-Esî�r, V, 155; İ�bn Kesî�r, IX, 259.
[52] M.�. Artamonov, s. 279.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
Sa’id b. Amr el-Haraşî�, orduya yeni bir çeki düzen vererek Hazarlara
büyük bir darbe indirmek üzere akınlarına başladı. Sa’id yolda ilerlerken
“Cihat” çağrısı yaparak ordunun sayısını ve gücünü artırdı. Sa’id, Hazar or-
dusunun dağınıklığından istifade ederek yol üzerindeki kale ve şehirleri
fethederek Berdea’ya kadar ilerledi. Sa’id burada bir müddet konaklayıp
orduyu dinlendirdikten sonra yeniden harekete geçti. Çünkü bu esnada
İ�bn Hakan, Versan’ı kuşatarak çevredeki şehirlere baskınlar düzenliyor-
du. Sa’id’in üzerlerine geldiğini öğrenen Hazar ordusu, kuşatmaya son
vererek geri çekildi. Bölgedeki Hazar mukavemetini ortadan kaldırmak
isteyen ve çevreden yeni askerî� birliklerle güçlenen Sa’id, kesin bir zafer
elde etmek üzere yoluna devam etti. Nihayet iki ordu Berzend’de[58] kar-
şılaştılar. İ�ki taraf da birbirlerine karşı direndi. Ancak Sa’id’in yaptığı
ateşli konuşmasının etkisinde kalan Müslümanlar var güçleriyle saldırıya
Büyük bir korkuya kapılarak geri çekilen Hakan, 40 bin kişilik bir or-
duyu Hezar Tarhan isminde bir komutanın emrine vererek yeniden taar-
ruza geçti. Durumdan haberdar olan Mervan, Kevser b. Esved el-Anberî�
başkanlığında bir askerî� birliği Hazarlara karşı gönderdi. Bu karşılaşma-
da da Hazarlar hezimete uğradı ve Hezar Tarhan da öldürüldü. Durumun
vahametini öğrenen Hakan, Mervan’a elçi göndererek barış teklif etti.
Mervân’ın gelen elçiye, ancak Hakan’ın İ�slâm Dininin kabul etmesi halin-
de saldırıyı durduracağını aksi halde savaşa devam edeceğini bildirmesi
üzerine, Hâkan İ�slâmiyet’i kabul edeceğini, kendilerine İ�slâmiyet’i öğrete-
cek kişilerin gönderilmesini istedi. Bunun üzerine Mervân, İ�slâm Dini’ni
öğretmek için Nuh b. Sâibü’l-Esed ile Abdurrahmân b. Fulân el-Havlânî�’yi
görevlendirdi. Hâkan, gelen bu iki mürşit ile yaptığı müzakereler sonunda
Müslüman oldu. Mervân, sadâkâtını gösteren Hâkan’ın ve bölge halkının
Müslüman olması üzerine onu kendi topraklarında bıraktı. Ancak Hazar
Hakanının Müslümanlığı fazla devam etmedi. Müslüman Arapların bölge-
den uzaklaşmalarından sonra eski dinine dönmüştür. Mervan 40 bin civa-
rındaki esirlerle geri dönerek Azerbaycan’nın kuzeyindeki el-Semûr ile eş-
Şâbirân arasındaki düzlük araziye onları yerleştirdi. Durumu halî�fe Hişâm’a
bir mektupla bildirip, elde edilen ganimetin beşte birini Şam’a gönderdi.[70]
Bölgeye yerleştirilen esirler kısa bir süre sonra isyan edip memleket-
lerine dönmeye çalıştılarsa da, başarılı olamadılar. Çünkü Mervan onları
yakalayarak kılıçtan geçirdi.[71] Mervan b. Muhammed 735-741 yılları ara-
sında bölgede Hazarlara karşı bazı başarılı savaşlar yaparak çevre insan-
larıyla anlaşmalar yapmış, bol miktarda ganimet ve esir elde edip bölgeyi
kesin olarak Müslümanların hâkimiyeti altına almıştı.[72]
252
[1] İ�bn Hurdazbih, Mesâlik, s. 87; Ya’kûbî�, Büldân, s. 357; İ�bn Fakî�h el-He-
mezânî�, Muhtasaru Kitâbi’l-Büldân, s. 78-79; Bekrî�, Mu’cem, I, 176;
Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem I, 324.
[2] İ�stahrî�, Mesâlik, s. 36-37.
[3] Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, I, 325. Ayrıca Bk. İ�bn Fakî�h el-Hemezânî�,
Mesâlik, s. 78-79.
[4] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 183; Belâzürî�, Fütûh, s. 227-228 (T.324-
325); İ�bnü’I-İ�zârî�, Muğrib, I, 9-10; Endelüsî�, Muhammed b. Muhammed 253
(Veziru’s-Serrac), el-Hulelü’s-sündüsiyye fi ahbâri’t-Tunusiyye (thk.
Muhammed el-Habib el-Hî�le), Beyrut 1984, I, 274-275.
[5] İ�bn Hurdazbih, Mesâlik, s. 87; İ�stahri, Mesâlik, s. 45; Talbi, “İ�frıkıyâ”, EI2,
III, 1049.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
254 [6] Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, IV, 583; İ�bn Hurdazbih, Mesâlik, s. 85-90; Ya’kûbî�, Büldân,
s. 342 vd.; İ�bn Fakî�h el-Hemezânî�, Muhtasaru Kitâbi’l-Büldân, s. 78 vd. İ�stahrî�,
Mesâlik, s. 36 vd.; Makdisî�, Ahsenü’t-tekâsim, s. 216; İ�bn Havkal, Sûretü’l-arz, I, 60-
62. Abdülaziz Salim, Mağribu’1-kebîr, II, 125-140.
[7] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 172-173; Belâzürî�, Fütûh, s. 227 (T. 323-324).
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
[8] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 183; Belâzürî�, Fütûh, s. 227-228 (T. 324-325); İ�bnü’l-
İ�zâri, Muğrib, I, 9.
[9] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 187; Belâzürî�, Fütuh, s. 227 (T.324); İ�bnü’l-İ�zâri, Muğrib,
I, 8-9.
[10] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 183; Belâzürî�, Fütûh, s. 227-228 (T. 324-325); İ�bn A’sem,
Fütûh, I, 357-361; İ�bnü’l-İ�zâri, Muğrib, I, 9.
[11] Bu sahâbiler şunlardır: Abdullah b. Sa’d b. Ebî� Serh, Abdullah b. ez-Zübeyr, Abdullah
b. Ö� mer b. el-Hattâb, Abdullah b. Amr b. el-Â� s, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud
ve Abdullah b. Ca’fer. Halî�fe b. Hayyat, Târîh, I, 164; Belâzuri, Fütûh, s. 227-228 (T.
324-325); Mâlikî�, Riyâdu’n-Nüfus, I, 15-16; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 8.
[12] İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, III, 89-90 (T. III, 95-97).
[13] İ�bn A’sem, Fütûh, s. 357-361.
[14] Ya’kûbî�, Târîh, II, 165; Mâlikî�, Riyâdu’n-Nüfûs, I, 17; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, III, 89-90
(T.III.95-97). 255
[15] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 183; Belâzürî�, Fütûh, s. 228 (T.325); İbnü’l-İzârî, Muğrib,
I, 9-10.
[16] Ayrıntılı bilgi için bakınız: Nadir Ö� zkuyumcu, Mısır ve Kuzey Afrika’nın Müslümanlar
Tarafından Fethi, Kültür Bakanlığı e-kitap.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[17] Cizye miktarının belli miktarda bir mal (Bk. İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 183), 300
kantar altın (Bk. Belâzürî�, Fütûh, s. 228, (T. 325) ve Taberî�, Târîh, IV, 256, Leiden, I,
2818), 100 bin rıtıl altın (Bk. Mâlikî�, Riyâdu’n-Nüfûs, I, 19) ve 2 milyon 520 bin dinar
(Bk. Ya’kûbî�, Târîh, II, 165; Taberî�, Târîh, IV, 256, Leiden, I, 2818 ve İ�bn A’sem, Fütûh,
I, 357-361) olarak tesbit edildiği de nakledilmiştir.
[18] İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 12-13; Mâlikî�, Riyâdu’n-Nüfûs, I, 27.
[19] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 183; Belâzürî�, Fütûh, s. 228-229 (T. 325-326); Kindî�,
Vulât, s. 12; Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 18; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, III, 91 (T. III, 97); İ�bn
Tağriberdi, Nücûm, I, 79-80.
[20] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 25-27.
256 [21] Taberî�, Târîh, IV, 317 (Leiden, I, 2907); İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 14; İ�bn Kesî�r, Bidâye,
VII, 172; İ�bn Tağriberdî�, Nücûm, I, 80, 91. Aynı Bk. İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, III, 91 (T. III,
97); Sa’d Zağlûl, Târîhu’l-Mağrib, I, 163.
[22] Bk. Nadir Ö� zkuyumcu, Mısır ve Kuzey Afrika’nın Müslümanlar Tarafından Fethi,
Kültür Bakanlığı, e-kitap.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
[23] İ�frî�kıyye’nin hangi tarihte yeniden Bizans hâkimiyetine girdiğine dair kaynak-
larımızda herhangi bir bilgiye rastlanılamamıştır. Ancak bu durumun halife Hz.
Osman’ın şehit edilmesinden sonraki yıllarda olduğu düşünülebilir. Ayrıca, burada-
ki potansiyel bir Rum varlığı ve yerleşik bir Bizans nizamı olduğu da dikkate alınır-
sa, Bizans’ın buraya sadece bir vali atamakla yetindiği şeklindeki bir fikir de makul
karşılanabilir.
[24] Mağrib tarihi araştırıcılarından Sa’d Zağlûl, İ�bnü’l-İ�zârî�’nin Hubâhiba olarak naklet-
tiği bu ismin Rumca “Gennadius” şeklindeki ismin Arapçalaşmış hali olabileceğini
ifade etmektedir. Bk. Târîhu’l-Mağrib, I, 168-169. Archibald Lewis ise, bu kişinin
Araplara iltica eden “Gennadius” olduğunu belirtmektedir. Bk. Bahriye, s. 94.
[25] Abdülaziz Salim, Mağribu’l-kebîr, II, 174.
[26] Sa’d Zağlûl, bu ismin de Rumca “Elethere” isminin Arapçalaşmış şekli olabileceğini
söylemektedir. Bk. Târîhu’l-Mağrib, I, 169.
[27] İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 18.
[28] Abdülaziz Salim, Mağribu’l-kebîr, II, 176.
[29] Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 110.
[30] İ�bn Abdülhakem, İ�bnü’l-İ�zârî� ve Mâlikî� onun üç defa İ�frî�kıyye seferine çıktığını bil- 257
dirmektedirler. Bu müelliflerden İ�bn Abdülhakem ile Mâlikî� onun 654-655, 660-
661 ve 670 yıllarında İ�frî�kıyye Seferi’ne çıktığını nakletmektedirler. Bk. Fütûh, s.
194; Riyâdu’n-nüfûs, I, 30, İ�bnü’l-İ�zârî� ise, bu tarihleri, 654-655, 661 ve 665 ola-
rak kaydetmektedir. Bk. Muğrib, I, 14-16; Halî�fe b. Hayyat, İ�bn Hudeyc’in iki defa
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
İ�frî�kıyye seferine çıktığını rivayet etmekte ve 665 ile 670-671 tarihlerini ver-
mektedir. Bk. Târîh, I, 241-242, 247-248; İ�bn Tağriberdî� de onun 670’de bir defa
İ�frî�kıyye seferine çıktığını nakletmektedir. Bk. Nücûm, I, 139, Belâzürî� ise, Muâviye
b. Hudeyc’in İ�frî�kıyye’de savaştığını tarih vermeksizin kısaca rivayet etmektedir. Bk.
Fütûh, s. 229 (T. 326).
[31] Sa’d Zağlûl, İ�bnü’l-İ�zârî�’nin “Nekfûr” olarak verdiği Bizanslı komutanın isminin,
“Neciphore” olabileceğini ifade etmektedir. Bk. Târîhu’l-Mağrib, I, 171.
[32] İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 18; Abdülaziz Salim, Mağribu’l-kebîr, II, 177.
[33] el-Karn: el-Karn hakkında İ�slâm coğrafyacılarından sadece Yahut el-Hamevî� bilgi
vermektedir. O da, el-Karn’ın İ�frî�kıyye’de bir dağ olduğunu ifade etmekle yetinmek-
tedir. Bk. Mu’cem, IV, 73.
[34] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 193-194.
[35] Sûse: Mağrib’de, Atlas Okyanusu sahilinde, kuzey, güney ve doğu olmak üzere üç
tarafı denizle çevrili ve Kayrevân’a 30 mil mesafede bir şehirdir. Bk. Ya’kûbî�, Büldân,
s. 348; Makdisî�, Ahsenü’t-Tekâsim, s.24, 55, 216, 226, 247; İ�bn Havkal, Suretü’l-Arz, I,
49-50; Yâkût el-Hamevî�, Mucem, III, 190-192.
[36] Celûlâ: İ�frî�kıyye’de, Kayrevan’a 24 mil mesafedeki eski bir şehirdir. Bk. Yâkût el-Ha-
mevî�, Mu’cem, II, 107-108; Endülusî�, Hulel, I, 241-246; İstibsâr, s. 119.
[37] Halî�fe b. Hayyât, Târîh, I, 247-248; İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 193-194, İ�bnü’l-İ�zârî�,
258 Muğrib, I, 16-18.
[38] İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 16. Nüveyrî� ise İ�bnü’z-Zübeyr’in burada savaştığını ve
Bizanslıların savaştan sonra kaçtıklarını bildirmektedir. Bk. Nihâye, XXIV, 20.
[39] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 193-194; İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 16.
[40] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 194.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
Amr b. el-Â� s’ın 25’de (645) Mısır valiliğinden azledilip, yerine Ab-
dullah b. Sa’d b. Ebî� Serh’in atanmasından sonra da, bölgedeki murâbıt-
lık görevine devam eden Ukbe b. Nâfî�, Abdullah b. Sa’d’ın 27’de (647)
gerçekleştirdiği İ�frî�kıyye seferine de iştirâk etmiştir. Hz. Osman’ın şehit
edilmesinden sonra Ukbe b. Nâfî�’nin faaliyetleri hakkında bilgi bulunma-
maktadır. Onun, bölgede yeniden askerî� seferlere çıkması Muâviye b. Ebî�
Süfyân’ın halifelik makamına oturduğu 41 (661) yılında olmuş ve Amr b.
al-Â� s’ın vefat ettiği tarih olan 43 (663) yılına kadar üç yıl sürmüştür.
[41] Bk. Nadir Ö� zkuyumcu, Mısır ve Kuzey Afrika’nın Müslümanlar Tarafından Fethi,
Kültür Bakanlığı, e-kitap.
[42] Lüvâte: Berka bölgesinde bir yerleşim alanıdır. Aynı isimdeki Berberî� kabilesine
izafeten bu yere de Lüvâte denilmektedir. İ�bn Hurdazbih, Mesâlik, s. 91-92; Ya’kûbî�,
Büldân, s. 343-344; Mes’ûdî�, Tenbîh, s. 90; Makdisî�, Ahsenü’t-Tekâsim, s. 220; Yâkût
el-Hamevî�, Mu’cem, IV, 367.
[43] Müzâte: Berka ve Trablusgarb bölgesinde meskûn bir Berberi kabilesinin ismidir.
Onların ismine izâfeten bu yer de aynı isimle anılmaktadır. Bk.. İ�bn Hurdazbih,
Mesâlik, s. 90; Ya’kûbî�, Büldân, s. 242-246; Mes’ûdî�, Tenbîh, s. 90; İ�bn Havkal, 259
Sûretü’l-arz, I, 87.
[44] Merâkıye: İ�skenderiye-İ�frî�kıyye yolu üzerinde, Berberî�lerle meskûn, Akdeniz sahi-
linde bir şehirdir. Bk. İ�bn Hurdazbih, Mesâlik, s. 91; Ya’kûbî�, Büldân, s. 339; Mes’ûdi,
Tenbîh, s. 21, Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, IV, 477.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
(veya Hurme) üzerine hareket etmiş, buranın halkını İ� slâm’a davet et-
miş, onlar da kabul etmişlerdir.[53] Buradan doğudaki Fevre[54] bölgesin-
deki pek çok kaleyi fethetmiştir. Ukbe onlarla da senelik 360 köle verme-
leri karşılığında bir anlaşma yapmıştır.[55] Buradan Zevî�le’ye yönelmiştir.[56]
Zevî�le’den tarihte “Tarî�ku’l-A’zam” diye bilinen yoldan İ� frî�kıyye’ye doğru
hareket etmiştir. Yolu üzerindeki bütün kaleleri fethetmiş, bugünkü Tu-
nus’un sınırları içinde kalan Kafsa’yı,[57] akabinde Kastiliyye’yi[58] de hâ-
kimiyeti altına almıştır.
[60] Halî�fe b. Hayyat, Târîh, I, 247; İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 196; Belâzürî�, Fütûh, s. 230
(T. 327); İ�bn Hallikan, Vefeyât, I, 55; İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 19-21; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil,
III, 465-466 (T. 472-473); İ�bn Haldun, İber, III, 10-11; İ�bn Tağriberdî�, Nücûm, I, 140;
Hüseyin b. Muhammed Versî�lanî�, Nüzhetü’l-enzâr fi fazli ilmi’t-târîh ve’l-ahbâr, 2.
Basım, Beyrut 1974, s. 95.
[61] İ�bnü’l-Esî�r, Ukbe’nin 50’de (670) Kayrevân’ı kurduğunu ve beş yıl boyunca kuru-
luş çalışmaları için burada kaldığını rivayet etmektedir. Bk. Kâmil, III, 466 (T. III,
472). Halî�fe b. Hayyat ise, Kayrevân’ın imar ve iskânının üç yılda tamamlandığını
nakletmektedir. Bk. Târîh, I, 247. Kayrevân’ın kuruluşu ve gelişmesi hakkında Bk.
262 Hasan Hüsnü Abdülvehhab, Varakât an Hadârati’l-Arabiyye bi-İfrîkıyyeti’t-Tunûsiy-
ye, Tunus 1965, I, 43-62; Hıdır, İfrrikıyye, s. 301-318; Idris, “Le Récit”, REİ, XXXVII,
fasikül I, 121-123.
[62] İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, III, 466 (T. III, 472).
[63] İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, III, 466 (T. III, 472); İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 21.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
Ebü’l-Muhâcir Dinâr’ın 59’da (679) ilk ciddi askeri seferi Kartaca üze-
rine olmuştur. Kartacalıları yenen Ebü’l-Muhâcir onların sulh talebini kabul
[71] Cezî�retu Şerî�k (veya Bâşû): İ�frî�kıyye’de, Sûse ile Tunus arasında bir köydür. Buraya
aynı zamanda Bâşû da denilmektedir. Köyün ismi, Şerî�k el-Absî�’ye izafeten verilmiş-
tir. Bk. Makdisî�, Ahsenü’t-tekâsim, s. 28, 56, 217, 227; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, II,
76. Bâşû için ayrıca Bk. Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, I, 470.
[72] Halî�fe b. Hayat, Târîh, I, 272; Zehebî�, Düvel, I, 42; İ�bn Tağriberdî�, Nücûm, I, 152.
[73] Evrebe kabilesi: Bir berberî� kabilesidir. Bk. İ�bn Hurdazbih, Mesâlîk, s. 90-92; İ�bn
Haldun, İber, VI, 89-97.
264 [74] Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 30; Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 33; Sa’d Zağlûl, Târîhu’l-Mağrib,
I, 190-191.
[75] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 33.
[76] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 34; İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 21-22; Versilani, Nüzhetü’l-
Enzâr, s. 95.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
[77] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 198; İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 23; Mâlikî� ise; bu konu ile
ilgili rivayetinde Ukbe’nin Ebü’l-Muhâcir’i zincire vurmasının yanında, onun mal-
larını da müsadere ettiğini ve 100.000 dinarına el koyduğunu nakletmektedir. Bk.
Riyâdu’n-nüfûs, I, 34.
[78] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 34; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 105-106 (T. IV, 103-105); İ�bnü’l-
İ�zârî�, Muğrib, I, 23-24; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 26.
[79] İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 24.
[80] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 198-199; Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 24; İ�bnü’l-Esî�r,
Kâmil, IV, 105-106 (T. IV, 103-105); İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 23-24; Abdülaziz Salim, 265
Mağribu’l-kebîr, II, 222.
[81] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 35-36; İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 24; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 26.
[82] Zâb: Mağrib’de büyük bir bölgenin ismidir. Tlemsan ile Sicilmâse arasındadır.
Kayrevân ile arası 10 merhaledir. En büyük şehri Tubne’dir. Bk. Ya’kûbî�, Büldân, s.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
tamamı ma’mur ve meskûn olmak üzere 360 köy ve şehir olduğunu bölge
Meliki’nin de Erbe[83] şehrinde oturduğunu öğrenmiştir. Bölge halkı ise,
İ�slâm ordusunun üzerlerine geldiğini haber alınca, Ukbe’nin önünden
kaçmışlar, kalelerine ve dağlara sığınmışlardır. Ukbe aynı gün Rumların
üzerine yürümüş ve şiddetli bir savaş sonunda onları mağlup ederek
Erbe şehrine girmiştir. Pek çok Rum ileri geleninin öldürüldüğü bu sava-
şın neticesi de büyük olmuş ve bölgedeki bütün yerleşim alanları Ukbe
b. Nâfî�’nin hâkimiyetini tanımışlardır.[84] Zâb bölgesinin fethedilmesiyle
Mağrib Sefer’leri için Müslümanların yolu açılmıştır.[85]
Ukbe’nin ikinci önemli başarısı da Tâhert[86] şehrini alması olmuştur.
Burası Rumların hâkimiyetinde olmakla beraber, Berberî�lerin de meskûn
olduğu bir yerdi. Rumlar, Zâb bölgesindeki yenilgilerinden sonra, bura-
da da İ�slâm ordusu karşısında duramaycaklarını anlayınca şehirlerinde
meskûn Berberî�lerden de yardım istemişlerdir. Berberî�ler Rumlar’ın bu
isteklerine olumlu cevap vermişler ve böylece İ�slâm ordusunun karşısı-
na büyük bir ordu çıkmıştı. Ancak yapılan savaşı Müslümanlar kazanmış,
şehir fethedilmiş, Berberî�ler ve Rumlar civar beldelere kaçarken, İ�slâm
ordusu da pek çok ganimet elde etmiştir.[87]
350, 352, 359; Makdisî�, Ahsenu’t-tekâsim, s. 28, 57, 216, 221, 231; Bekrî�, Mu’cem,
II, 904; Yâkût el-Hamavî�, Mu’cem, II, 904; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, II, 904, Leon
el-İ�frikî�, Vasfu İfrikıyâ, I, 31-32, 306, II, 138, 252, 253.
[83] Erbe: Mağrib’de, Zâb bölgesinde büyük bir şehirdir. Bk. Ya’kûbî�, Büldân, s. 351-352;
Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, I, 190.
[84] Mâlikî�, Riyâdu’n-Nüfûs, I, 36-37; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 105-106 (T. IV, 103-105);
İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 24; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 26-27.
[85] Sa’d Zağlûl, Târîhu’l-Mağrib, I, 196.
[86] Tâhert: Mağribu’l-Aksâ’da, karşılıklı iki şehrin ismidir. Biri eski Tâhert, diğeri yeni
Tâhert’dir. Kayrevân ile arası 15 günlüktür. Ya’kûbî�, Büldân, s. 353-359; İ�bn Rüste,
Kitâbu A’lâkı’n-Nefîse, 129; İ�stahrî�, Mesâlîk, 39, 45-46; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, I,
813-815.
[87] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 37; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 105-106 (T. IV, 103-105); İ�bnü’l-
İ�zârî�, Muğrib, I, 24-25; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 27; Sa’d Zağlûl, Târîhu’l-Mağrib, I, 197;
266 Lakbal, Mağrib, s. 42.
[88] Tanca: İ�frî�kıyye bölgesinin son şehridir. Akdeniz’e sahili olup, Septe ile arası yaya
olarak bir günlüktür. Şebtâ veya Septâ da denilen bu şehrin Kayrevânla arası bin
mildir. İ�bn Hurdazbih, Mesâlik, s. 88-89; İ�bn Rüste, Kitâbu A’lâkı’n-nefîse, s. 85, 98;
Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, III, 550-551; Leon el-İ�frikî�, Vasfu İfrikıyâ, I, 313-315.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
Akdeniz’deki adaların iyi tahkim edilmiş, Endülüs’ün fethinin ise zor ol-
duğunu söyledikten sonra, bölgedeki Rumlar ve Berberî�ler hakkında da;
«Rumları arkanda bıraktın, önünde hiç Rum yoktur. Sadece Berberî�ler
vardır. Onların sayılarını da ancak Allah bilir... Meskûn oldukları yer ise
Sûsu’l-Ednâ’dır.[89] Onlar, dinsiz bir kavimdirler, ölü eti yerler ve hayvanla-
rının kanlarını içerler. Hayvanlar gibidirler. Allah’ı inkâr ederler...» diyerek
Ukbe’ye bilgi vermiştir. Bunun üzerine Ukbe b. Nâfî� ordusunu Sûsu’l-Ed-
nâ’ya gitmek üzerine hareket etmiştir.[90]
Tanca Meliki Julien’in verdiği bilgiler doğrultusunda Sûsu’l-Ednâ üze-
rine yürüyen Ukbe b. Nâfî� burada kalabalık bir Berberî� ordusuyla karşılaş-
mıştır. Sûsu’l-Ednâ’nın başkenti mesabesindeki Mesâmide’de[91] yapılan
savaşı Müslümanlar kazanmışlar, pek çok Berberî� öldürülmüş ve esir alın-
mıştır. Kaçabilen Berberî�ler de civar beldelere ve çoğunluğu Sûsu’l-Ak-
sâ’ya sığınmışlardır.[92]
Ukbe b. Nâfî� Sûsu’l-Ednâ’yı hâkimiyeti altına aldıktan sonra, civar bel-
delere kaçan Berberî�lerin ardından süvarî� birlikleri göndermiş, kendisi de
Berberî�lerin çoğunluğunun kaçtığı Sûsu’l-Aksâ üzerine hareket etmiştir.[93]
Sûsu’l-Aksâ’da yaptığı savaşları da kazanan Ukbe, pek çok Berberî�yi
esir ve cariye olarak almış,[94] sonra da sahildeki Mâleyân’a[95] gelmiş ve At-
las Okyanusu’nun önünde atını durdurarak tarihe geçen meşhur sözünü
söylemiştir: “Ey Rabbim! Şayet deniz bana mani olmasaydı, senin dinini
müdafaa etmek ve sana karşı kâfir olanlarla savaşmak için Zü’l-Karneyn’in
yaptığı gibi ülkeler fethederdim.[96]
[89] Sûsu’l-Ednâ: Mağrib’de Atlas Okyanusuna sahili olan Sus bölgesinde bir yer ismidir.
Merkezi Tanca’dır. Berberî�ler meskûndur. Bk. Belâzürî�, Fütûh, s. 232 (T. 330); Yâkût
el-Hamevî�, Mu’cem, III, 188-190; Leon el-İ�frikî�, Vasfu İfrikıyâ, I, 113-143.
[90] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 38; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 105-106 (T. IV103-105); Nüveyrî�,
Nihâye, XXIV, 28.
[91] Mesâmide: Diğer ismi Tâmesnâ’dır. Bu yer ismini bir Berberî� kabilesinden almıştır.
Bk. İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 26; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, IV, 544.
[92] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 38; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 105-106 (T. IV, 103-105); İ�bnü’l-
İ�zârî�, Muğrib, I, 25-26; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 28.
[93] İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 105-106 (T. IV,103-105).
[94] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 38; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 105-106 (T. IV, 103-105); İ�bnü’l- 267
İ�zârî�, Muğrib, I, 26-27; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 28.
[95] Mâleyân: Coğrafya kitaplarında böyle bir yer ismine rastlanamamıştır.
[96] İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 105-106 (T. IV, 103-105); İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 26-27;
Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 28.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Dönüş yolu üzerinde Ukbe b. Nâfî�’nin ilk uğradığı yer bugün “Mâu
Feres”[97] olarak isimlendirilen yer olmuş, burada bir müddet konakla-
dıktan sonra Kayrevân’a sekiz günlük mesafede bulunan Tubne’ye[98] gel-
miştir. Tubne’de de bir müddet kalan Ukbe, ordusunu buradan gruplar
halinde Kayrevân’a göndermeye başlamıştır. Kendisi de, zincire vurduğu
Ebü’l-Muhâcir Dinar yanında olduğu halde az bir kuvvetle Tehûzâ’ya git-
miştir. Ukbe’nin buraya gelmesindeki amacı ise, hem Tehûzâ’yı[99] ve hem
de buraya yakın bir belde olan Bâdis’i[100] kontrol etmek ve Kayrevân’a
buradan gitmekti. Ancak Tehûzâ’da bulunan Rumlar, şehirlerini kuşata-
rak İ�slâm’a davet eden Ukbe’nin yanında az sayıda askeri kuvvet olduğu-
nu görünce, bunu bir fırsat bilmişler ve Berberî� Evrebe kabilesinin reisi
Küseyle’yi yardıma çağırmışlardır. O bu çağrıyı kabul etmiştir. Berberî�-
ler ve Rumlar birlikte Ukbe’nin üzerine saldırmışlardır. Bunun üzerine
Ukbe b. Nâfî�, Ebü’l-Muhâcir Dinar’ın zincirlerini çözdürmüş ve ona Kay-
revân’a gidip ordunun başına geçmesi ve yardım getirmesini emretmiştir.
Ebü’l-Muhâcir’in, hep birlikte Tehûzâ’dan ayrılıp Kayrevân’a gitme teklifi
karşısında, Ukbe burada kalıp şehid oluncaya kadar savaşacağını söyle-
miştir. Bunun üzerine Ebü’l-Muhâcir kendisinin de şehid olma arzusu ta-
şıdığını ve Kayrevân’a gitmeyip, sonuna kadar onunla birlikte savaşacağı-
nı ifade etmiştir.
[97] Mâu Feres: Ukbe b. Nâfî�, ikinci İ�frî�kıyye valiliği sırasında Mağrib seferine çıktığında
burada suları tükenmiş ve çölde şiddetli bir susuzluk ile karşı karşıya kalmışlardır.
Su bulma ümidiyle abdest alıp iki rek’at namaz kılan Ukbe, Allah’a dua edip susuz-
luklarını gidermesi için niyazda bulunmuştur. Bu arada onun atı, toprağı eşelemeye
başlamış ve eşelenen bu yerden su çıkmıştır. Bunu gören Ukbe ordusunda bulunan-
ları çağırmış, suyun çıktığı yeri kazdırmış ve nihayet buradan çıkan su ile ihtiyaç-
larını gidermişlerdir. Daha sonra buraya, suyu Ukbe’nin atının bulması sebebiyle
“Mâu Feres” demişlerdir. Bk. İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 195-196.
[98] Tubne: İ�frî�kıyye’nin Mağrib sınırında ve Zâb Nehri kıyısında bir şehirdir. Bk. Yâkût
el-Hamevî�, Mu’cem, III, 515, İ�drisî�, Sıfatu’l-Mağrib, s. 57, 91-92, 104.
268 [99] Tehûzâ: İ�frî�kıyye’nin Zâb bölgesinde yaşayan bir Berberî� kabilesinin ismidir. Bu
kabilenin meskûn olduğu yere de aynı isim verilmektedir. Bk. Makdisî�, Ahsenü’t-
tekâsim, s. 57, 221; Yâkût el-Hamevi, Mu’cem, I, 903.
[100] Badis: Zâb bölgesinde, Fas’a yakın ve deniz kenarında bir şehirdir. Bk. Makdisî�,
Ahsenü’t-tekâsim, s. 57, 221; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, I, 549-460.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
el-Belevî�, Ukbe’nin ölüm haberini alır almaz hemen Tehûzâ üzerine yürü-
mek istemiş, fakat ordusunda bulunan San’ânî� kabilesine mensup asker-
ler, Berberî� Kuseyle’nin 50.000 kişilik ordusunun karşısına 15.000 kişi ile
çıkamayacaklarını ileri sürüp Mısır’a kaçmayı yeğlemişlerdir. Bunun so-
nucu İ�slâm ordusunda bir panik havası başlamış ve Ukbe’nin Kayrevân’a
göndermiş olduğu ordunun çoğunluğu da San’ânî�lere tabi olup Mısır’a git-
miştir. Züheyr b. Kays el-Belevî� de yanında kalan az sayıda bir birliği tehli-
keye atmamak için Berka’ya çekilmek zorunda kalmıştır. Berberî� Küseyle
ise, kazandığı bu büyük başarı sebebiyle kendisine katılan diğer Berberî�
kabileleriyle birlikte Muharrem 64’de (Ağustos-Eylül 683), Kayrevân’a
girmiştir. Böylece İ�frî�kıyye’de beş yıl sürecek olan Küseyle hâkimiyeti de
başlamıştır.[101]
[101] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 39-45; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 107-108 (T. IV, 105-106);
İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 28-31; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 29-34. Ayrıca bkz: Halî�fe b.
Hayyat, Târîh, I, 314; İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 198-199; İ�bn Tağriberdî�, Nücûm, I, 269
158-160.
[102] Lakbal, Mağrib, s. 44.
[103] İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 107-108 (T. IV, 105-106); İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 31; Nüveyrî�,
Nihâye, XXIV, 32.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
yani Ukbe’nin öldürülmesinden bir yıl sonra da, 64’de (684) halife Yezî�d
b. Muâviye ölmüş ve yerine oğlu II. Muâviye geçmiştir. Ancak II. Muâviye,
ümmetin halifesi olmak yönünde kendisini yeterli görmediğinden, kısa
bir müddet sonra hilâfet makamından feragat ettiğini açıklamıştır. Onun
çekilmesinden sonra, Abdullah b. ez-Zübeyr Hicaz’da halifeliğini ilan et-
miş ve Şam bölgesi hariç, bütün valiler ona biat etmişlerdir. Şam bölgesin-
de ise Mervân b. el-Hakem, Cabiye’de 64’de (684) Ü� meyyeoğulları’nın bi-
atını alarak halifeliğini ilan etmiş ve Dımaşk’e girerek, hilafet merkezinde
duruma hâkim olmuştur. 65’de (685) halife olan Abdülmelik b. Mervân,
Mısır valisi olan kardeşi Abdülaziz’e bağlı olmak kaydıyla 69 (689) yılında
Züheyr b. Kays el-Belevî�’yi İ�frî�kıyye orduları komutanı olarak atamıştır.
Esasen Züheyr’in 65 (685) yılından itibâren ya da Ukbe b. Nâfî�’nin şehid
edilmesinden sonra bölgede komutan olarak bulunduğunu söylemek
mümkündür.
[104] Mems: İ�frî�kıyye’de Kayrevân’a yakın bir köydür. Bk. Makdisî�, Ahsenü’t-tekâsim, s.
217; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, IV, 642.
270 [105] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 46-47; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 108-110 (T. IV, 106-108);
İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 31-33; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 32-33; İ�bn Tağriberdî�, Nücûm,
I, 160.
[106] Belâzürî�, Fütûh, s. 231 (T. 328). Ayrıca Bk. İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 202-203; İ�bn
Tağriberdî�, Nücûm, I, 196; İ�bn Kesî�r, Bidâye, IX, 18; İ�bn İ�yas, Bedâiu’z-zuhûr, I, 121.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
a. Kartaca’nın Fethi
[117] Satfûre: İ�frî�kıyye’de, Kayrevân’a iki merhale mesafede bir şehirdir. Bk. İ�bn Havkal,
Sûretü’l-arz, I, 74; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, III, 387.
[118] Bace: İ�frî�kıyye’de bir dağ eteğinde bulunan ve halkı Berberî� olan, Kayrevân’a üç
merhale mesafede bir şehirdir. Tunus ile arası iki günlüktür. Bk. Ya’kûbî�, Büldân, s.
349; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, I, 455-457.
[119] Bune: İ�frıkıyye’de, Hazar limanı ile Benî� Mezğânnay adası arasında bir şehirdir.
Tarıma elverişli bir arazisi vardır. Bk. Maksidî�, Ahsenu’t-Tekâsim, s. 55, 216, 226.
[120] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 48-49; İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 369-373 (T. IV, 334 -337);
İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 34-35; Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 35.
[121] Bağâye: İ�frıkıyye’de, Maccâne ile Kostantiyye arasında büyük bir şehirdir. Lüvâte
272 Berberileri meskûndur. Bk. Ya’kûbî�, Büldân, s. 350-351; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem,
III, 473.
[122] Meskiyâne Vadisi: İ�frıkıyye’de, Beğâye’ye bir merhale mesafede bulunan bir şehir-
dir. Vadisi de aynı isimle anılmaktadır. Nî�nî� vadisi de denilir. Bk. Makdisî�, Ahsenu’t-
tekâsim, s. 56, 218; İ�bn Havkal, Sûretü’l-arz, I, 84.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
Resim 6:
Antik
Kartaca’nın
tasvîrî bir
resmi.
[https://bit.
ly/2uWmWFS]
[126] Sa’d Zağlû’l, Târîhu’l-Mağrib, I, 227; Mu’nis, Mağrib, s. 253-254; Fehmi, Bahriyye,
(Târîhu’l-bahriyyeti’l-Mısriyye), s. 302.
[127] Efârika: Mağrib’de yerli halk ile Arapların ve Rumların evlenmeleri neticesinde ye-
tişen yeni nesle verilen isimdir.
[128] İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 36-37. Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 53; İ�bnü’l Esî�r, Kâmil, IV, 371
(T.IV 336); Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 36.
[129] İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 37-38.
[130] Kâbis: Trablusgarb’a yakın Akdeniz sahilinde bir şehir olup, berberî� Lüvâte, Nefûse
ve Zevâve kabileleri ile Efârika meskûndur. Bk. İ�bn Hurdazbih, Mesâlik, s. 86, 87,
225; Ya’kûbî�, Büldân, s. 346-347; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, 3-5.
[131] Kastiliyye: İ�frıkiyye’de büyük bir şehirdir. Bu şehrin Mağrib’de Zâb bölgesinde de
olduğu söylenmiştir. Bk. Ya’kûbî�, Büldân, s. 350; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, IV, 97.
[132] Nefzâve: İ�frıkiyye’de Berberî�lerle meskun, Kayrevân’ın batısında ve altı günlük me-
274 safede bir şehirdir. Bk. Ya’kûbî�, Büldân, s. 350; Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, IV, 799.
[133] İ�bnü’l Esî�r, Kâmil, IV, 371 (T. IV, 336) Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 37. Versilanî�, Nüzhetü’l-
enzâr, s.103.
[134] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 200-202; İ�bnü’l Esî�r, Kâmil, IV, 371-372 (T. IV, 336);
İ�bnü’l-Izarî�, Muğrib, I, 37-38 Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 37.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
[135] Mâlikî�, Riyâdu’n-Nüfûs, I, 56; İ�bnü’l Esî�r, Kâmil, IV, 371-372 (T. IV, 336); İ�bnü’l-Izarî�,
Muğrib, I, 38 Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 37.
[136] Mâlikî�, Riyâdu’n-nüfûs, I, 57.
[137] Ayrıntılı bilgi için bakınız: Nadir Ö� zkuyumcu, Mısır ve Kuzey Afrika’nın Müslümanlar
Tarafından Fethi, Kültür Bakanlığı, e-kitap.
[138] Kindî�, Vulât, s. 57.
[139] Halî�fe b. Hayyat, Târîh, I, 356-357. İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 200; İ�bn Kuteybe,
İmâme, II, 49-50; İ�bnü’l- İ�zârî�, Muğrib, I, 39.
[140] İ�bn Salih, “Nassu cedîd”, s. 224.
[141] Tanca: Akdeniz sahilinde Şebtâ veya Septâ da denilen İ�frî�kıyye bölgesinin son şeh-
ridir. Bk. İ�bn Hurdazbih, Mesâlik, s. 88-89; İ�bn Rüste, Kitâbu a’lâkı’n-nefîse, s. 85, 98;
Yâkût el-Hamevî�, Mu’cem, III, 550-551.
[142] Belâzürî�, Fütûh, s. 232 (T. 330). 275
[143] İ�bn Abdülhakem, Jülien’in Sebte’de oturduğunu ve hâkimiyet alanının Tanca’ya ka-
dar uzandığını bildirmektedir. Bk. Fütûh, s. 205.
[144] İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 539-540 (IV 483-484); İ�bnü’l-Izarî�, Muğrib, I, 42; Nüveyrî�,
Nihâye, XXIV, 40.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Tanca’da vali olarak bırakılan Târık b. Ziyâd Sebte valisi Jülien’in lojis-
tik desteğini[145] aldıktan sonra, İ�spanya’nın (Endülüs’ün) fethi için Mûsâ
b. Nusayr’dan izin istemiştir.[146] O da halife Velî�d b. Abdülmelik’in muvâ-
fakatını almış ve öncelikle 92 (711) yılında Tarif b. Mâlik komutasında bir
keşif birliğini İ�spanya’ya göndermiştir. Bu birliğin İ�spanya sahillerine çı-
karak başarılı sonuçlar alması ve pek çok ganimetle dönmesinden sonra,
Târık b. Ziyâd’a bir mektup yazarak yedi gemi ve çoğunluğu Berberî� olmak
üzere 7.000 kişilik bir ordu ile Endülüs’e çıkmasını emretmiştir. Târık 5
Receb 92 (28 Nisan 711) Salı günü Sebte limanından İ�spanya’ya (Endü-
lüs’e) hareket etmiştir.[147]
[145] Sebte valisi Jülien, Endülüs hâkimi Rodrigo’ya itaat etmiş ve ona yıllık vergi öde-
mekteydi. Jülien Rodrigo’ya kızını göndermiş ve onun eğitim-öğretimiyle ilgilenme-
sini istemişti. Ancak Rodrigo, onun kızına göz koymuş ve hamile bırakmıştı. Jülien
de buna çok kızmış, Rodrigo’dan intikamını almak için Târık ile anlaşmıştır. Târık
onun samimi olduğunu anlamak için rehineler istemiş, o da oğlu olmadığı için diğer
iki kızını Târık’a göndermiştir. Bk. İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 205.
[146] İ�bn Kuteybe, İmâme, II, 60-62.
[147] Halî�fe b. Hayyat, Târîh, I, 406; İ�bn Abdülhakem, Fütûh, 205-206; İ�bn Kuteybe,
İmâme, II, 60-62; Taberî�, Târîh, VI, 468 (Leiden, II, 1235); İ�bn Hazm, Sîre, s. 334;
İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 557 vd. (T. IV503 vd.); İ�bn Hallikan, Vefeyat, V, 320; İ�bnü’l-
İ�zârî�, Muğrib, I, 43; Nüveyrî�, Nihaye, XXIV, 40 vd.; İ�bn Kesî�r, Bidâye, IX, 88-89;
İ�bn Tağriberdî�, Nücûm, I, 225; Süyûtî�, Hulefâ, s. 224. Bazı İ�slâm tarihi kaynakları
Müslümanların Endülüs’e ilk defa Osman b. Affan’ın halifeliği zamanında çıktığı-
276 nı da rivayet etmektedirler. Bk. Taberî�, Târîh, IV, 225 (Leiden, I, 2817); İ�bnü’l-Esî�r,
Kâmil, III, 93 (T. III, 99-100); İ�bn Kesî�r, Bidâye, VII, 158; Kalkaşendî�, Subh, III, 265;
İ�bn Tağriberdî�, Nücûm, I, 84; Süyûtî�, Hulefâ, s. 155; Endülüsî�, Hulel, I, 511.
[148] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 207; İ�bn Salih, “Nassu cedîd”, s. 224.
[149] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 207.
Komşu Devletlerle İlişkiler ve Fetihler ■
Harita 7:
Tarık b.
Ziyâd’ın
Endülüs
Fetihleri
[S. Mağlus,
Atlasu Tarihi’l-
Devleti’l-
Emeviyye, s.
181]
[150] İ�bn Abdülhakem, Fütûh, s. 207 vd.; İ�bn Kuteybe, İmâme, II, 64-66; Belâzürî�, Fütûh,
s. 232 (T.330-331); İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 576 (T. IV, 518); İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 43;
Nüveyrî�, Nihâye, XXIV, 40 vd.; İ�bn Kesî�r, Bidâye, IX, 88-89; İ�bn Tağriberdî�, Nücûm, I,
226; Halî�fe b. Hayat, Mûsâ b. Nusayr’ın Ekim-Kasım 711’de Tanca’ya geldiğini, son-
rada Endülüs’e çıktığını rivayet etmektedir. Bk. Târîh, I, 406; Endülüsî� ise, Mûsâ’nın
712-713 yılında Endülüs’e çıktığını bildirmektedir. Bk. Hulel, I, 521. Emevilerin yı-
kılışına kadar Endülüs’te gerçekleştirilen fetihler konusunda İ�slâm tarihi kaynakla-
rında bulunan rivayetler ve burada valilik yapanlar hakkında Bk. İ�bn Abdülhakem,
Fütûh, s. 204-225, Taberî�, Târîh, VI, 454, 468, 492, 496, 523 (Leiden, II, 1227, 1235,
1267, 1271, 1306); İ�bnü’l-Esî�r, Kâmil, IV, 556-559, 576 (T. IV, 499-511, 518);V, 22,
23, 136, 158, 172, 174-175, 181, 250-252, 337-339, 375-376 (T. V, 26-27, 115, 132- 277
133, 144, 145-146, 151, 209-211, 281-282, 310-311); İ�bn Hallikan, Vefeyât, IV, 370-
372; İ�bnü’l-İ�zârî�, Muğrib, I, 42-48 ve ikinci cild; Nüveyrî�, Nihaye, XXIV, 41 vd.; İ�bn
Tağriberdî�, Nücûm, I, 226, 222, 225, 226, 232, 251, 270. Endülüs’teki fetihler için
ayrıca bakınız: Mehmet Ö� zdemir, Endülüs Müslümanları I, Ankara 1994.
IV. EMEV�LER D� NEM�NDE TOPLUMSAL YAPI
1. Yönetim-Kabile İlişkisi
Muâviye, halifeliği ele geçirmesinden önce Hz. Ali’ye karşı giriştiği ik-
tidar mücadelesinde Kureyş asabiyetini merkezde tutmak suretiyle hem
Adnânî�, hem de Kahtânî� Araplarının desteğini almış, sonuçta bütün bir
Arap toplumuna dayanan sosyal bir taban elde etmeyi başarmıştı. Hede-
fine ulaşıp halifeliği üstlendikten sonra ise, tüm Araplar nazarındaki etki-
sini sürdürmek için, gerek Mudarî�, gerekse Yemenî� kabilelere mensup şa-
hısları devlet kademelerinde görevlendirmiş, buna karşılık idarede Emevî�
etkisini en alt düzeyde tutmaya da özen göstermiştir. Nitekim, halifeliği-
nin başlangıcında Mısır’ı Amr b. el-Â� s ve akrabasına, Hicâz’ı Emevî�lerin
farklı kollarına[7], Şam’ı Emevî�lerin yardımcıları olan Suriyelilere, Irak’ı
ise Sakî�flilerin kontrolüne vermiş ve böylece bütün Arapları içine alan
[4] Demirayak Kenan-Ahmet Savran, Arap Edebiyatı Tarihi Cahiliye Dönemi, Erzurum
1996, s. 77.
[5] Cevad Ali, el-Mufassal fî tarihi’l-Arab kable’l-İslâm, I-X, Beyrut 1993, I, 477; Apak,
Adem, Asabiyet ve Erken Dönem İslâm Siyasî Tarihindeki Etkileri, İ�stanbul 2004, s.
280 17-57.
[6] Ahmed Emin, Fecrü’l-İslâm, Kahire 1975, s. 34.
[7] Ya’kûbî�, Târîh, Beyrut 1960, II, 239; Taberî�, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk (thk.
Muhammed Ebü’l-Fazl İ�brahim), Beyrut, ts. (Dâru’s-Süveydân), V, 172, 232, 308-
309; İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil fi’t-târîh, Beyrut 1986, III, 228, 246.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
[8] Aycan, İ�rfan, “Emevî İktidarının Devamında Sakîf Kabilesinin Rolü”, AÜİFD, c. XXXVI,
Ankara 1997, s. 119-171.
[9] Ya’kûbî�, II, 254; Taberî�, V, 503.
[10] Ya’kûbî�, II, 255; Taberî�, V, 535. 281
[11] Taberî�, V, 531, 533.
[12] Taberî�, V, 530, 534; İ�bnü’l-Esî�r, III, 326-328.
[13] Ya’kûbî�, II, 255; Taberî�, V, 530-531, 533-534; İ�bnü’l-Esî�r, III, 328-329.
[14] Ya’kûbî�, II, 255-256; Taberî�, V, 533, 537; İ�bnü’l-Esî�r, III, 328-329.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[15] Dî�neverî�, el-Ahbâru’t-tıvâl (nşr. Ö� mer Faruk Tabbâ), Beyrut, ts., s. 286-288; Ya’kûbî�,
II, 266-268; Taberî�, VI, 174-175, 187-194.
282 [16] Ya’kûbî�, II, 272; Taberî�, VI, 164-165, 202, 209, 218, 412.
[17] Ya’kûbî�, II, 273; Taberî�, VI, 201, 202, 319; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 33.
[18] Ya’kûbî�, II, 285; Taberî�, VI, 393, 426.
[19] Taberî�, V, 424.
[20] Ya’kûbî�, II, 283-284; Taberî�, VI, 429,434, 449, 481-482, 493.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
siyasetinin ilk adımı, selefi Yezî�d zamanında Irak genel valiliğine getiril-
miş olan fanatik Kaysî� Ö� mer b. Hübeyre’yi 105 (724) yılında azlederek
yerine Hâlid b. Abdullah el-Kasrî�’yi görevlendirmek olmuştur.[32] Bu uygu-
lama, Irak’ta bir Kelbî�, bir Kaysî� vali şeklindeki fâsit daireyi kırmış, fanatik
Kaysî�likten mutedil Kaysî�liğe bir geçişle bölgedeki kabilecilik ateşini nis-
peten düşürmüştür. Kabilevî� dengeler gözetilerek her iki tarafın da deste-
ğinin alınması sebebiyle, Irak ve Horasan’da Hâlid’in valiliği döneminde
15 yıl (105-120/724-738) problemsiz bir süreç yaşanmıştır.[33] Gerçekten
de selefleri Süleyman ve Yezî�d dönemlerinde yönetimin adeta asabiyetin
icracısı durumuna getirilmesi, ülkede kargaşa sebebi olurken, Hişâm’ın
asabiyeti dengeleyici politika takip etmesi, toplumun asabiyet tansiyonu-
nu düşürmüş, ayrıca asabiyet yükünden nispeten kurtulan idarenin top-
lum nazarındaki gücü artmıştır.[34] Ancak Hişâm b. Abdülmelik, zamanla
bölgedeki politik dengeleri gözetmek adına Irak-Horasan bölgesini uzun
yıllar başarıyla idare eden Hâlid’i görevden almak durumunda kaldı. Çün-
kü bu bölgeye nüfus anlamında Kayslılar hâkimdi ve Emevî�ler için sadece
Yemenî�lere dayanarak burayı elde tutmaları mümkün görünmüyordu. Bu
sebeple idarî� alanda Yemenî�lere kaydığı düşünülen Irak bölgesine Ö� mer
b. Hübeyre gibi aşırı Kaysî� olan -eski Irak valisi Haccâc b. Yusuf’un am-
casının oğlu-[35] Yusuf b. Ö� mer’i tayin etti. (120/738).[36] Horasan’a ise 20
(738) yılında[37] yerine Kayslı Nasr b. Seyyâr’ı getirdi.[38]
[32] Ya’kûbî�, II, 316; Taberî�, VII, 26; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 192.
[33] Ö� zaydın, Abdülkerim, “Hâlid b. Abdullah”, Dİ�A, XV, 282.
[34] Mes’ûdî�, Mürûcü’z-zeheb (thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid), Mısır 1964, III,
223.
[35] Belâzürî�, Fütûhu’l-büldân (thk. Abdullah Enis et-Tabbâ, Ö� mer Enis et-Tabbâ), Beyrut
1987, s. 395. 285
[36] Ya’kûbî�, II, 317; Taberî�, VII, 142-154; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 235.
[37] İ�bnü’l-Esî�r, IV, 234.
[38] Dî�neverî�, s. 313-314.
[39] Ya’kûbî�, II, 331; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 268.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Adnânî�liği ile övünürken, Yemenlilerle alay etmesi onun açıkça bir kabi-
le bloğunun (Kaysî�) siyasî� temsilcisi konumuna düştüğüne işaret eder.[40]
Nitekim Yemenî� düşmanlığını tescil edercesine Hişâm zamanında Irak’ı
on beş yıl yöneten ve Kaysî�lerin baskısı sebebiyle önce azledilip ardın-
dan hapsedilen eski Irak valisi Hâlid b. Abdullah’ı Kaysî� Irak valisi Yusuf b.
Ö� mer’e 50 milyon dirhem karşılığında satmış, Yusuf da Yemenî� düşmanlı-
ğını Hâlid’i işkenceyle öldürmek suretiyle göstermiştir.[41]
Mudar kabileleriyle birlikte Dımaşk’ı ele geçirip kendisini halife ilan etti.
(127/744).[48] Bu şekilde Kaysî�ler, Yezî�d b. Velî�d’in Yemenî�lerin yardımıy-
la gerçekleştirdiği ihtilale, Mervân ile cevap vererek bir anlamda rövanşı
almış oldular.
[48] Dî�neverî�, s. 322; Ya’kûbî�, II, 337-338; Taberî�, VII, 300-309, 311-312.
[49] Taberî�, VII, 312.
[50] Taberî�, VII, 312-316; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 286-287. 287
[51] Taberî�, VII, 323-327; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 287-288.
[52] Ya’kûbî�, II, 338-339; Taberî�, VII, 327-329, 334-353.
[53] Dî�neverî�, s. 310-316; Taberî�, VII, 49, 88, 198.
[54] İ�bnü’l-Esî�r, IV, 299-302, 327-332.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
a. Irak
[55] Taberî�, VI, 378, VII, 344. Ayrıca bk. Apak, Asabiyet, s. 185-260.
[56] İ�sfahânî�, Kitabü’l-Eğânî (thk. İ�brahim el-Ebyârî�), Kahire 1970, XXVIII, 9480.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
kabilelerin her birinden eşit miktarda insanın göç etmiş olmalarıdır. Do-
layısıyla şehre hâkim olmak için bu kabileler arasında daha çok rekabet
veya dayanışma meydana gelmiştir. Kûfeliler ise Basra’ya nazaran çok
farklı menşeli kabileyi içinde barındırmalarına rağmen, onlar Emevî� ik-
tidarına muhalif kalma ortak paydasında birleşebildikleri için, Basra’ya
göre kendi içlerinde daha az sayıda çekişme yaşamışlardır.[57] Hâlbuki Hu-
lefâ-yi Râşidî�n döneminde özellikle Hz. Osman ve Hz. Ali zamanlarında
ülkenin en problemli merkezi Kûfe’dir. Anlaşılan şehir, bu özelliğini Emevî�
asrında komşusu ve rakibi Basra’ya terk etmiş görünmektedir.
Irak’ta dış sebeplerle zorunlu olarak bir araya gelen Rebî�a, Mudar
ve Yemen toplulukları daha sonraki hadiselerde tekrar dağılarak klasik
[67] Dî�neverî�, s. 264. Ayrıca bk. Wellhasuen, Julius, İslâmiyetin İlk Devrinde Dinî-Siyasî
Muhalefet Partileri, (çev. Fikret Işıltan), Ankara 1989, s. 129.
[68] Ya’kûbî�, II, 258-264; Taberî�, V, 47-66; İ�bnü’l-Esî�r, III, 377-340.
[69] Dî�neverî�, s. 289-295; Ya’kûbî�, II, 277-279; Taberî�, VI, 334-350, 357-393; İ�bnü’l-Esî�r, 291
IV, 77-82, 95-96.
[70] Taberî�, VI, 327-333, 337-354.
[71] Taberî�, V, 613-622.
[72] Taberî�, VI, 429-433, 449-440, 442-447, 454-464, 468-481, 483-484, 500-504.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
b. Horasan
Harita 8:
Horasan
bölgesinin
günümüz
haritasındaki
konumu
[https://bit.
ly/2LHvckl]
daha çok pay ayırması, diğer Mudar kolu Temî�mlilerin rahatsızlığına se-
bep oldu. Mudar asabiyeti yerine dar Kaysî� asabiyetini temsil eden İ�bn
Hâzim’e karşı ayaklanan Temî�mliler, Herât’ı ele geçirerek şehrin valisi,
aynı zamanda İ�bn Hâzim’in oğlu Muhammed’i öldürdüler. Bunun üzerine
Mudar içinde yaklaşık iki yıl süren Kays-Temî�m kabileleri arasında çatış-
ma meydana geldi. İ�bn Hâzim bu defa, daha önce Rebî�alılara yaptığı gibi
Temî�m’den de pek çok kişiyi öldürdü.[80]
294 [80] Belâzürî�, s. 584-585; Taberî�, V, 623-626, VI, 77-80; İ�bnü’l-Esî�r, III, 355.
[81] Belâzürî�, s. 586; Taberî�, VI, 176-177, 199-201; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 54.
[82] Belâzürî�, s. 586; Taberî�, VI, 319; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 81.
[83] Taberî�, VI, 319-320.
[84] İ�sfahânî�, IVX, 5156.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
Horasan’da diğer bir kabile kavgası, vali Nasr b. Seyyâr ile eyalette-
ki Yemenî�ler’in lideri Cüdey’ b. Ali el-Ezdî�’nin (Kirmanî�) liderliğindeki
topluluklar arasında gerçekleşti. Bu hadiselerde Rebî�alılar da Ezdliler
ile birlikte hareket ettiler.[88] Şam’da Velî�d b. Yezî�d (II. Velî�d) ile Yezî�d b.
295
[85] Belâzürî�, s. 599; Ya’kûbî�, II, 295-296.
[86] Belâzürî�, s. 594-595, 596-597; Taberî�, VI, 506-522; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 138-143.
[87] Taberî�, VII, 30-32; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 193-194.
[88] Dî�neverî�, s. 323.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
tekrar ayrı cephelere dağıldılar. Kısa süre sonra da bölge Abbâsî�lerin ihti-
lal merkezi haline geldi.[95]
c. Şam ve Cezîre
Şam’da ilk kabile mücadelesi Yemenli Kelbî�ler ile Mudarlı Kaysî�ler ara-
sında meydana geldi. Kelbî�ler Şam’ın en büyük kabilesi olup iktidardaki
Süfyânî�ler ile gerçekleştirdikleri akrabalık sebebiyle sürekli olarak Emevî�-
ler’in yanında saf tutmuşlardı. Dolayısıyla Mervân-Abdullah b. Zübeyr siyasî�
gruplaşmasında onlar ilkinin yanında yer aldılar. Zira Mervân’dan sonra
kızlarının oğlu olan Hâlid b. Yezî�d ilk veliahd tayin edilmişti. Şam’daki Kay-
sî�ler ise, Kelbî� tabana dayanması sebebiyle (özellikle Yezî�d b. Muâviye döne-
minde) kerhen destekledikleri Emevî�leri ilk fırsatta terk ederek, Kaysî�leri
etrafında toplayan Abdullah b. Zübeyr’e katıldılar. Bu şekilde Şam’da Muâvi-
ye döneminden beri devam eden birlik dağılmış; Ü� meyyelileri destekleyen
Yemenliler ve Abdullah b. Zübeyr’in tarafında yer alan Kayslılar şeklinde
siyasî� bölünme meydana gelmiştir.[96]
[95] Dî�neverî�, s. 323-329, 331-335; Taberî�, VII, 360-371; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 302-304. 297
[96] Taberî�, V, 531-533, 534-535.
[97] Taberî�, V, 534-535, 537.
[98] Taberî�, V, 537.
[99] İ�sfahânî�, XXVIII, s. 9470. Ayrıca bk. H. Lammens, “Kelb”, İA, VI, 548.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Harita 9:
Bilâdü’s-Şam
bölgesi. M.9-
10. yüzyıl.
[https://bit.
ly/2v0Ujr0]
[1] Demircan, Adnan, İslâm Tarihinin İlk Döneminde Arap Mevâlî İlişkisi,
�stanbul 1996, s. 21-22, 41-50.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Emevî� iktidarının ırkî� faktörleri öne çıkararak mevâlî�ye ikinci sınıf te-
baa muamelesi Araplarla mevâlî� arasındaki kırılmayı derinleştirdi. Kendi-
lerine yönelik küçümseyici bakış yanında devlet tarafından bazı haklardan
mahrum bırakıldığını gören mevâlî�, Müslümanlar arasında ayırım yapan
Emevî�leri İ�slâm hâkimiyetinin değil, Arap sultasının temsilcisi olarak gör-
meye başladı. Bu durum tabii olarak Emevî� toplumundaki İ�slâmlaşma faa-
liyetlerini sekteye uğrattığı gibi, aynı zamanda yönetim aleyhine gerçekleş-
tirilen faaliyetlere mevâlî�nin yoğun iştirakine sebep teşkil etmiştir. Nitekim
erken bir dönemden itibaren yönetimi ele geçirmek isteyen grupları des-
tekleyen mevâlî�, başta Ali evlâdı adına gerçekleştirilenler olmak üzere pek
çok isyana katılmış, sonunda Abbâsî� ihtilal hareketine sağladığı büyük des-
tekle Emevî�lerin yıkılışında önemli rol oynamıştır. Bundan dolayı pek çok
tarihçi, Emevî� idarecilerinin izledikleri politika ile mevâlî�yi kendilerine düş-
man ederek devletlerinin yıkılışına zemin hazırladıklarını düşünmüştür.[5]
[5] Bu konuda geniş bilgi için bk. Apak, Â� dem, Anahatlarıyla İslâm Tarihi III (Emevîler
Dönemi), İ�stanbul 2010, s. 255-260.
[6] Halî�fe b. Hayyât, Târîh (thk. Süheyl Zekkâr), I-II, Beyrut 1993, s. 203; İ�bn Kuteybe,
el-İmâme ve’s-siyâse (thk. Tâhâ Muhammed Zeynî�), Kahire 1967, II, 20; Dî�neverî�, s.
280-282; Ya’kûbî�, II, 263-264; Taberî�, VI, 93-116; İ�bnü’l-Esî�r, III, 382-388; İ�bn Kesî�r,
el-Bidâye ve’n-nihâye, Beyrut-Riyad, ts. (Mektebetü’l-Maârif-Mektebetü’n-Nasr),
VIII, 287-289. 303
[7] Halî�fe b. Hayyât, s. 215-216; İ�bn Kuteybe, II, 26-29; Dî�neverî�, s. 289-291; Ya’kûbî�, II,
277-278; Taberî�, VI, 334-338;İ�bn Kesî�r, IX, 35-36.
[8] Ya’kûbî�, II, 316-317; Taberî�, VII, 60-69.
[9] Halî�fe b. Hayyât, s. 272; Taberî�, VII, 96-99, 330-340; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 292-294.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[10] İ�bn Kuteybe, II, 111; Ya’kûbî�, II, 331-332; Taberî�, VII, 228-231; Mes’ûdî�, III, 225;
İ�bnü’l-Esî�r, IV,259-260.
[11] Muhammed Kürd Ali, Hıtatü’ş-Şam,Dımaşk 1935-1938, I, 165-169. Ayrıca bk.
Demircan, s. 158-181; Ali Delice, “Emevî�ler Devleti’nin Yıkılış Nedenleri Ü� zerine
304 Bazı Mülahazalar”, CÜİFD, Sivas 1999, sy. 3, s. 299-320; İ�smail Yiğit, “Mevâlî�”, DİA,
XXIX, 424-426.
[12] Belâzürî�, s. 576; Taberî�, V, 216-226; İ�bnü’l-Cevzî�, V, 212, 278; İ�bn Kesî�r, VIII, 29-30.
[13] Belâzürî�, s. 576; Ya’kûbî�, II, 222, 237; Taberî�, V, 250-252; İ�bnü’l-Esî�r, III, 225-226.
[14] Halî�fe b. Hayyât, s. 156, 159; Belâzürî�, s. 577; Taberî�, V, 285-285.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
Babası Abdülmelik’ten sonra hilafete geçen Velî�d, daha çok fetih ha-
reketleri üzerine yoğunlaştı. Onun idaresi esnasında Mâverâünnehir böl-
gesinde Araplar ile Türk topluluklar arasında kıyasıya bir mücadele ya-
şanmıştır. Kuteybe b. Müslim komutasında Müslüman ordular, 90 (709)
yılında Buhara’yı hedef alan bir harekât başlatmışlar, bunun sonucunda
Arapların yürüyüşünü engellemek için bir araya gelen Türk ve Soğd müt-
tefik orduları Kuteybe karşısında bir varlık gösterememişler, sonuçta Bu-
haralılar çok ağır şartlar altında Müslümanlarla barışa razı olmuşlardır.
Antlaşmaya göre Buhara’daki meskenlerinin yarısının Araplara terk edil-
mesi, ayrıca şehre bir Müslüman garnizonu yerleştirilmesi karara bağ-
lanmıştır.[17] Buhara’nın fethi, Müslümanlar için Semerkant’ın da yolunu
açtı. Araplar karşısında Buharalıların akıbetini gören Semerkant hâkimi
[15] İ�bn Abdülhakem, Fütûhu Mısr ve ahbâruhâ (thk. Charles Torrey), Kahire 1991, s. 305
194-196; Ya’kûbî�, II, 229; Taberî�, V, 240; İ�bnü’l-Esî�r, III, 230-231.
[16] İ�bn Abdürabbih, Kitâbü İ�kdi’l-ferî�d, Kahire 1965, IV, 399-400.
[17] Belâzürî�, s. 591; Ya’kûbî�, II, 285-286; Taberî�, VI, 439-440, 442-445; İ�bnü’l-Esî�r, IV,
110, 113-114.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[18] Dî�neverî�, s. 298-299; Ya’kûbî�, II, 287; Taberî�, VI, 445; İ�bnü’l-Cevzî�, VI, 294; İ�bnü’l-
Esî�r, IV, 114.
[19] Halî�fe b. Hayyât, s. 237; Belâzürî�, s. 592; Ya’kûbî�, II, 344; Taberî�, VI, 472-481; İ�bnü’l-
Esî�r, IV, 126-128.
306 [20] Belâzürî�, s. 593; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 162-163.
[21] İ�bn Kuteybe, II, 99-100; Taberî�, VI, 555-556; İ�bnü’l-Cevzî�, VII, 33-34; İ�bnü’l-Esî�r, IV,
155-157.
[22] Taberî�, VI, 546, 553; İ�bnü’l-Esî�r,IV, 151, 155; İ�bn Kesî�r, IX, 174, 184.
[23] İ�bn Abdülhakem, s. 213; Belâzürî�, s. 323-324.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
[24] Belâzürî�, s. 599-600. Bu konuda bk. Apak, Â� dem, “Emevî�ler Dönemi Türk Arap
İ�lişkileri ve Türkler ‘in İ�slâmlaşma Sürecinin Başlangıcı”, Türkler, IV, Ankara 2002,
s. 324-335.
[25] Hasan Kurt, Orta Asya’nın İslâmlaşma Süreci (Buhara Örneği), Ankara 1998; Kitapçı,
Zekeriya, “Emevî�ler Devrinde Orta-Asya Mahalli Türk Hükümdar ve Aristokratları
Arasında İ�slâmiyetin Yayılışı”, Belleten, sy. 51, Ankara 1987.
[26] Değerlendirmeler için bk. Vloten, Gerlof Van, Emevîler Devrinde Arab Hâkimiyeti,
Şîa ve Mesih Akideleri Üzerine Araştırmalar (trc. Mehmed S. Hatiboğlu), Ankara
1986, s. 37-40.
[27] Brockelmann, C., İ�slâm Milletleri ve Devletleri Tarihi (trc. Neş’et Çağatay), Ankara 307
1964, s. 81-84.
[28] İ�bnü’l-Esî�r, IV, 166.
[29] Halî�fe b. Hayyât, s. 254; İ�bn Abdülhakem, s. 214; Belâzürî�, s. 324; Ya’kûbî�, II, 313;
Taberî�, VI, 617.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
308
Prof. Dr. Nuh ARSLANTAŞ
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
C. Gayrimüslimler
yönetimi efendi değişimi olsa da, yeni yönetim, kötü bir efendinin emrin-
den iyi bir efendinin idaresine girmek anlamına geliyordu. Samirî�, Sabiî�,
Mecusî� ve diğer küçük azınlıklar da zimmî� statüsü ile İ�slâm hâkimiyetine
dâhil edilmişlerdir.
[9] Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 235;
Baron, A Social and Religious History of the Jews, New York 1957, III, 165. Bu po-
litika en iyi, huzurunda kendisine karşı ileri-geri konuşan birine müdahale etme-
yen Muâviye’nin “Bizimle mülkümüz (iktidar) arasına girmedikçe insanların konuş-
malarına engel olmam” sözünde kendini gösterir. Bk. Taberî�, Tarîhu’t-Taberî (nşr.
Muhammed Ebü’l-Fazl İ�brahim), Beyrut 1967, V, 336.
[10] Bk. Hamidullah, İslâm Peygamberi (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1990, II, 920; Ö� ztürk,
İslâm Toplumunda Hıristiyanlar, İ�stanbul 1998, s. 55.
[11] İ�bn Sa’d, V, 380; Ebû Ubeyd, s. 62, 66.
[12] Taberî�, V, 568.
[13] İ�slâm kaynaklarında Hâricî� lider Sehm b. Gâlib hakkında anlatılan bir olay, Yahudilerin
Emevî�ler dönemindeki durumlarını göstermesi açısından hakikaten dikkat çekicidir.
Muâviye zamanında İ�bn Â� mir’in Basra valiliği sırasında Sehm b. Gâlib liderliğinde
isyan eden Hâricî�ler ilk etapta sindirilmişlerse de, Ziyâd b. Ebî�h zamanında tekrar
faaliyete geçmişlerdi. Ziyâd zamanında Ahvâz ‘da topladıkları kuvvetle Basra üzerine
yürümeye karar veren bu isyancı zümre, yolda rastladığı bir gruba kim olduklarını
sormuş, onların “Biz Yahudileriz” cevabı üzerine kendilerini serbest bırakmışlardı
(Belâzürî�, Ensâbü’l-eşrâf (nşr. Max Schlonger), Kudüs 1971, IV/A, 148; İ�bnü’l-Esî�r, 311
el-Kâmil fi’t-târîh (nşr. C. J. Tornberg), Beyrut 1965, III, 417). Oysa aynı müsamaha
Basra yakınlarında “Biz Müslümanız.” diyen Ubâde b. Fürs ve arkadaşlarına gösteril-
memiş; o ve arkadaşları öldürülmüşlerdi. Bk. İ�bnü’l-Esî�r, III, 418.
[14] Taberî�, IV, 266.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[15] Ebû Ubeyd, s. 160; Belâzürî�, Fütûh, s. 182-183; Hamidullah, İslâm Peygamberi, II,
976.
[16] İ�lk dönem fetihleri sırasında yapılan anlaşma metinlerinde bu husus sıkça dile geti-
rilmiştir: “Sizler kanınız, malınız, kiliseleriniz hususunda güvenliktesiniz. Kiliseleriniz
tahrip edilmeyecektir. Ancak isyan durumunuz müstesna.” (Kudüs’ün anlaşma met-
ni). Bk. Ya’kûbî�, Tarîh, Beyrut 1960, II, 146-147.
[17] Bk. Mukaddesî�, Ahsenü’t-tekâsîm fî ma’rifeti’l-ekâlîm (nşr. M. J. de Goeje), E. J. Brill:
Leiden 1906, s. 414.
[18] Meselâ, Mecûsî�lerin oğul ve kızlar dâhil çok yakın akrabalarla cinsî� münasebet-
312 te bulunma şeklindeki âdetlerine (huvezvagdas) hem Hz. Muhammed dönemin-
de (Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 355) hem de Hulefâ-yi Râşidî�n ve Emevî�ler
döneminde herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır. Ö� mer b. Abdülaziz bu uy-
gulamayı valisi Adî� b. Ertâd vasıtasıyla Hasan el-Basrî� ‘ye sormuş; Hasan el-Basrî�
cevabında zimmet akdinin onlara kendi dinlerinde hür bir şekilde yaşamalarına
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
[28] Şeyzerî�, Nihâyetü’r-rütbe fî talebi’l-hisbe (nşr. el-Bâz el-Arî�nî�), Kahire 1946, s. 107.
[29] Ebû Ubeyd, s. 67; İ�smail Yiğit, “Emevî�ler”, DİA, IX, 93.
[30] Ebû Ubeyd, s. 75; Ö� ztürk, s. 242. Ö� mer b. Abdülaziz’in gayrimüslimler için yaptığı
düzenlemeler hakkında bk. Ebû Ubeyd, s. 67-73; Belâzürî�, Fütûh, s. 172; Wellhausen,
s. 144-145.
[31] Aycan, “Ö� mer b. Abdülaziz ve Gayrı Müslimler”, Dinî Araştırmalar, sy. 3 (1999), s. 65.
314 [32] Ebû Yusuf, s. 127; Ebû Ubeyd, s. 74-75.
[33] Ebû Yusuf, s. 127.
[34] Mustafa Fayda, Hz. Ömer Zamanında Gayr-ı Müslimler, İ�stanbul 1989, s. 176;
Bernard Lewis, İslâm Dünyasında Yahudiler (trc. Bahadır Sina Şener), Ankara 1996,
s. 47.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
[35] Hitti, Siyasi ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1980, II, 368; Şlomo
Dov Goitein, Yahudiler ve Araplar Çağlar Boyu İlişkileri (trc. Nuh Arslantaş, Emine
Buket Sağlam), İ�stanbul 2004, s. 97-98.
[36] Meselâ Talmud’un değişik yerlerinde Yahudiler, tebaası oldukları imparatorluğun
efendileri gibi giyinmemeleri ve onlara muhalefet etmeleri konusunda sıkça uyarıl-
mışlardır. Bk. Lewis, s. 47. 315
[37] Goitein, “Minority Selfrule and Government Control in Islam”, SI-Ex. Fasc: Memoriae
J. Schacht Dedicato, 31, s. 109; Elinoar Bareket, Fustat on the Nile, The Jewish Elite in
Medieval Egypt, Brill 1999, s. 22; Merlin Swartz, “İ�slâm’ın Doğuşunu İ�zleyen Yıllarda
Yahudilerin Durumu” (trc. Levent Ö� ztürk), SAÜİFD, 2 (2001), s. 475.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[38] Cevad Ali, el-Mufassal fî târîhi’l-Arab kable’l-İslâm, Beyrut 1976-1978, VI, 639-640;
Ö� ztürk, s. 61-64.
[39] Lewis, s. 28; Jacob Lassner, “Jews in Islamic Lands”, The Jewish Enigma içinde, ed.
David Englander, London 1992, s. 58. Sasanî�ler döneminde re’sü’l-câlûtluk görevi
verâset yoluyla (babadan oğula) geçtiği halde atanması ve onayı Kisrâ tarafından
yapılırdı. Bk. Morony, Iraq after the Muslim Conquest, Princeton-New Jersey 1984, s.
317.
316 [40] Baron, VI, 9; Morony, Iraq, s. 318.
[41] Uriel Rappaport-Isaac Levitats, “Dayyan”, EJd, V, 1390.
[42] Morony, Iraq, s. 318; Grayzel, A History of the Jews, Philadelphia 1952, s. 226.
[43] Baron, VI, 9; Morony, Iraq, s. 325.
[44] Ya’kûbî�, Tarîh, I, 177; Tahsin Yazıcı, “İ�spehbed”, DİA, XXIII, 176.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
Bir asra yakın bir süre ile İ�slâm dünyasını yöneten Emevî�ler döne-
minde münferit bazı olaylar dışında zimmî�lerin dinî� haklarına ve özerk
yaşamlarına yönelik teminatlara titizlikle riayet edilmiştir. Kaynaklara
zimmî�lerle yaşanan olumsuz olaylara dair bazı örnekler de yansımıştır.
67 (682) yılında Abdullah b. Zübeyr’e bağlı Basra valisi Mus’ab, huzu-
runda tartışan Necrân üskûfuna kızmış, elindeki asayı atarak kendisini
yaralamıştı. Valinin bu tavrına içerleyen üskûf, idarecilerin daha anlayışlı
olmasını söyleyerek huzurundan ayrılmıştı. Abdülmelik döneminde göre-
ve tayin edilen (67/686) Nesturî� Patrik Hananyeşû (I. Hemaiso), kilisenin
Nusaybin üskûfu Yuhanna el-Ebras’ın gayretleriyle görevinin yedinci yılın-
da patriklik makamından uzaklaştırılmıştı (74/693). Ancak Yuhanna’nın
[52] Bk. Ö� ztürk, s. 71-72; Aycan, “Müslüman Yönetimlerde Birarada Yaşama Tecrübeleri”,
s. 36-37.
318 [53] Gaonların bir güç olarak bu şekilde yükselmeleri, Talmud’un tamamlanmasındaki
rolleriyle, Sasânî� baskısından dolayı re’sü’l-câlûtsuz kalan cemaati gizliden gizliye
yönetmelerinde yatmaktadır. Bk. Baron, VI, 9; Morony, Iraq, s. 324.
[54] Lassner, s. 59; Morony, Iraq, s. 322.
[55] Morony, Iraq, s. 321; Eliezer Bashan, “Exilarch”, EJd, VI, 1028.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
[56] David, “Hasdai ben Bostanai”, EJd, VII, 1365; Morony, Iraq, s. 320. Daha sonraki
yıllarda, dışlanan bu aileden re’sü’l-câlûtluk yapanlar olmuştur. Ancak Bostanay’ın
İ�ranlı hanımından olan çocukları Yahudi tarihinde hep tartışılmıştır. XII. asra ait bir
Geniza dokümanında bunların “ne idüğü belirsiz bir aile olduğu”, Yahudiler tarafın-
dan hiç sevilmeyen bu aileden kurtuluşun ancak Mesihle mümkün olabileceği belir-
tilmektedir. Margoliouth’un neşrettiği bu Geniza dokümanı için bk. G. Margoliouth,
“Some British Museum Genizah Texts”, JQR o.s. XIV (1908), s. 303-320.
[57] Morony, “Religious Communities in Late Sasanian and Early Muslim Iraq”, JESHO
XVII (1974), s. 122.
[58] Morony, “Religious Communities”, s. 122. 319
[59] Baron, V, 15. Bu durum Natronay’ın ölümüne kadar devam etmiştir. Akademi men-
supları eski akademilerine ancak onun ölümünden sonra dönebilmişlerdir. Bk.
Meir Havazelet, “Natronai bar Nehemiah”, EJd, XII, 887.
[60] Lassner, s. 58.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
3. Adlî İşlemler
[61] Gelirlerden maksat, Yahudilerin İ�slâm devletine verdikleri cizye ve haraç dışında,
ayrıca cemaat içinde toplanan bazı âidatlardır.
[62] Heinrich Graetz, History of the Jews, Philadelphia 1891, III, 94; Morony, Iraq, s. 321.
Daha sonraki dönemlerde (Abbâsî�ler dönemi) re’sü’l-câlûtların seçiminde gaonlar-
dan başka, cemaatin ileri gelenleri ve zengin tüccarlar da söz sahibi olacaklardır.
Meselâ Yahudi cemaatı X. asırda Netira, Aharon ben Amram gibi sarayda etkinlik-
leri olan zengin sayrafî� aileler tarafından yönlendirileceklerdir. Konu ile ilgili bk.
Walter J. Fischel, Jews in the Economic and Political Life of Medieval Islam, London
1968, s. 1-44; Nuh Arslantaş, İslâm Toplumunda Yahudiler, İ�stanbul 2011, s. 329 vd.
320 [63] Fahrettin Atar, İslâm Adliye Teşkilatı, Ankara 1991, s. 84; Lewis, s. 124.
[64] Bk. Cevad Ali, VI, 640; Ö� ztürk, s. 62-63.
[65] Morony, Iraq, s. 318; Arslantaş, Emevîler Döneminde Yahudiler, İ�stanbul 2005, s. 80-
81.
[66] Ya’kûbî�, Târîh, II, 8.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
kırbaç gerektirecek bir suç işleyen Yahudiye mescitte kırbaç (celde) cezası
uygulattığı belirtilir.[81]
[81] Bk. Vekî�, Ahbâru’l-kudât, III, 69. Bu dönemlerle ilgili diğer uygulamalar için bk. Atar,
İslâm Adliye Teşkilâtı, s. 229-230; Arslantaş, Emevîler Döneminde Yahudiler, s. 81-82.
[82] Tevrat’a göre boşama hakkı sadece hanımında yakışıksız şeyler (ervat davar) bulan
kocaya ait kabul edilmiştir. Bk. Tesniye 24/1-4.
[83] Şerira Gaon, İgeret Rav Şerira Gaon (nşr. ve İ�branî�ceye trc. R. Nosson Dovid
Rabinowich), Kudüs 1991; İ�ng. trc. The Iggeres of Rav Sherira Gaon (trc. R. Nosson
Dovid Rabinowich), Kudüs 1988, s. 141, İ�ng. trc. 126. Değerlendirme için bk. Moshe
Gil, Erets-Yisrael bi’Tkufat ha-Müslimit ha-Rişona, Yeruşalayim 1983, I, 136; Robert
Brody, The Geonim of Babylonia and the Shaping of Medieval Jewish Culture, New
Haven and London 1998, s. 62. Bir responsada da aynı konudan bahsedilmiş-
tir. Bk. Mordechai A. Friedman, “Divorce upon the Wife’s Demand as Reflected in
Manuscripts from the Cairo Geniza”, JLA 4 (1981), s. 109, İ�ng. trc. 112. Sefer ha-İttur
isimli Orta Çağ’a ait bir Yahudi kroniğinde, bu içtihadın M. 651 yılında yapıldığı
belirtilir. Bk. Rabinowich’in notu. Bk. Şerira, İgeret, 126. dipnot.
[84] Jacob Mann, “The Responsa of the Babylonian Geonim as a Source of Jewish History”,
JQR n.s. 10 (1920-1921), s. 122. Bir başka responsada ise, İ�srail kızlarının kötü kül-
türün(!) (terbut ra’a/İ�slâm kültürü) etkisiyle, komşuları Müslüman kadınları örnek
alarak bu tür girişimlerde bulundukları kaydedilmiştir: “…שלא יצאו בנות ישראל לתרבות 323
רעה: Şe lo-yats’u banot Yisrael le-terbut ra’a…” Bk. S. Schechter, Saadyana, Geniza
Fragments of Writings of Saadya Gaon and Others, Cambridge 1903, s. 147 (TS 8J3
tasnifli doküman). Ayrıca bk. Friedman, “Divorce upon the Wife’s Demand…”, s. 109,
İ�ng. trc. 112 (TS AS 94.65+NS 217.20 tasnifli doküman).
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
5. Gayrimüslimlerin İskânı
[102] Halil Esamine, “Emevî�ler Döneminde Arapların İ�skânı” (trc. Nuh Arslantaş), Öneri
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 12 (1999), s. 271; Cengiz
Kallek, Asr-ı Saadet’te Yönetim-Piyasa İlişkisi, İ�stanbul 1997, s. 111.
[103] Lassner, s. 61; Goitein, Yahudiler ve Araplar, s. 99.
[104] Ebû Yusuf, s. 127.
[105] Lewis, s. 40; Sharon, s. 104.
[106] Sharon, s. 136. 327
[107] Belâzürî�, Fütûh, s. 187.
[108] Esamine, s. 272.
[109] Sharon, s. 136.
[110] Belâzürî�, Fütûh, s. 402; Zettersteen, “Sa’d b. Ebû Vakkas”, İA, X, 19.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Ancak hicretin ilk asrından itibaren her iki yerleşim birimi birleşmiş, şeh-
re çok sayıda Kıptî� yerleşmişti.[111]
[127] Baron, III, 120; Lewis, 77. Ayrıca bk. Goitein, Yahudiler ve Araplar, s. 100.
[128] Taberî�, V, 356.
330 [129] Bk. Belâzürî�, Ensâb, VII, 324-325.
[130] Taberî�, V, 356.
[131] Taberî�, V, 356.
[132] Mes’ûdî�, et-Tenbîh ve’l-işrâf (nşr. Abdullah İ�smail es-Sâvî�), Beyrut 1981, s. 281, 285,
286.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
Evs idi. Sercûn ve Ubeyd, Muâviye’nin ölümünden sonra oğlu Yezî�d için de
kâtiplik yapmışlardır. Sercûn’un oğlu Mansûr ise Mervân b. Hakem’in da-
nışmanı olmuştur.[133] İ�bn Batrî�k adında bir başka Hıristiyan ise Süleyman
b. Abdülmelik’in kâtipliğini yapmıştı. Halife Süleyman, Remle şehrinin
imârında işlerin takibi için onu görevlendirdiği gibi, idarî� alanda gerçek-
leştireceği yeniliklerin yapılmasını da ona havale etmişti.[134] Abdülmelik
zamanında Hıristiyan Athanasi (Athanasius) Mısır valisi Abdülaziz b. Mer-
vân’ın haraç divanıyla ilgili işlerini yürütüyordu. Maddî� açıdan çok zengin-
leşmesi yanında, bazı Hıristiyan kiliselerinin yapımına da ön ayak olmuş-
tu. Tâzeri b. Astî�n isimli Hıristiyan bir bürokrat da Halife Hişâm tarafından
Hıms divanına atanmıştı.[135]
[133] Belâzürî�, Ensâb, IV A, 136; Cehşiyârî�, el-Vüzerâ ve’l-küttâb (nşr. Mustafa Sakkâ vd.),
Kahire 1401/1980, s. 24, 32-33.
[134] Belâzürî�, Fütûh, s. 195; Mes’ûdî�, et-Tenbîh, s. 291; Cehşiyârî�, s. 48.
[135] Cehşiyârî�, s. 34, 60; Bar Hebreaus, Abu’l Farac Tarihi (trc. Ö� mer Rıza Doğrul), Ankara 331
1945, I, 189. Athanasi’nin serveti için bk. Bar Hebreaus, aynı yer.
[136] Cehşiyârî�, s. 29.
[137] Cehşiyârî�, s. 35.
[138] Taberî�, V, 523; İ�bnü’l-Esî�r, III, 323.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[139] Belâzürî�, Ensâb, IV, 289; İ�smail Durmuş, “İ�bnü’l-Mukaffa”, DİA, XXI, 130.
[140] Bk. Belâzürî�, Ensâb, IX, 95-96.
[141] Cehşiyârî�, s. 34.
[142] Belâzürî�, Ensâb, VII, 324-325.
[143] Belâzürî�, Ensâb, VII, 330.
332 [144] Cehşiyârî�, s. 99.
[145] Ebû Nuaym el-İ�sfahânî�, Kitâbü târîhi İsbahan: (Zikru ahbâri İsbahân) (nşr. Seyyid
Kisrevi Hasan), Beyrut 1990/1410, I, 62.
[146] Belâzürî�, Fütûh, 650; a.mlf., Ensâb, IV, 289; Durmuş, “İ�bnü’l-Mukaffa’”, DİA, XI, 130.
[147] Bk. Taberî�, VII, 21, 173.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
Suriye, Mısır ve Irak’ta divanlar biri Arapça, diğeri ise daha önce ver-
gi kayıtlarının tutulduğu yerel dil olmak üzere iki ayrı dilde tutuluyordu.
Bu divanlardan birinde Müslümanlara ait nüfus kayıtları ve atıyye bilgi-
leri, diğerinde ise vergi bilgileri yer alıyordu. Yerel dilde tutulan kayıtlar
Irak’ta Farsça, Suriye’de Rumca, Mısır’da ise Kıptî� dilinde tutuluyordu. Ana
dilleri olması sebebiyle bu kayıtlar Hıristiyan ve Mecusî� zimmî�ler tarafın-
dan tutuluyordu. İ�slâm dünyasında o döneme kadar bu dillerde tutulan
[169] Konu ile ilgili detaylı bilgi için bk. Hitti, II, 342-344.
[170] İ�bnü’l-Esî�r, V, 66; Hammâş, s. 354.
336 [171] Hitti, II, 369.
[172] Konuyla ilgili değerlendirme için bk. Seyyide İ�smail, s. 141.
[173] İ�rfan Aycan, “Ö� mer b. Abdülaziz ve Gayrı Müslimler”, Dinî Araştırmalar 3 (1999), s.
65.
[174] Seyyide �smail, s. 142; Aycan, s. 73-74.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
giriş yasağı, şehrin fethinden sonra Hz. Ö� mer tarafından kaldırılmıştır. Fe-
tihten sonra Kudüs’te kendilerine bir mahalle tahsis edilen Yahudiler, dini
vecibelerini ve bayramlarını rahatça yerine getirmeye ve kutlamaya baş-
lamışlardır.[183] Hz. Ö� mer zamanında kurulan Kûfe’ye kuruluşundan he-
men sonra (20/641 yılı) Arap, Yahudi, Mecusî� ve Hıristiyan unsurlardan
oluşan bir topluluğun yerleştiği bilinmektedir. Bunların ibadetlerini rahat
yapabilecekleri mabet inşa etmelerine herhangi bir engel çıkarılmamıştır.
Hî�re gibi eski bir Hıristiyan yerleşim merkezinin yakınına kurulması se-
bebiyle Kûfe çevresinde pek çok kilise bulunmaktaydı. Dönemin sonlarına
doğru şehrin merkezine Hâlid b. Abdullah el-Kasrî� annesi için bir kilise
inşa ettirmişti.[184] Amr b. el-Â� s tarafından Hz. Ö� mer zamanında kurulan
Fustat’da zamanla yakınında bulunan eski Hıristiyan yerleşim yeri Babi-
lon ile birleşmesi sonucu, önce banliyösü, ilerleyen zamanlarda da mer-
kezinde pek çok kilise ve sinagog inşa edilmişti.[185] İ�slâm dünyasındaki
Yahudi sinagoglarının bir kısmı tarih olarak eski zamanlara dayansa da,
çoğu, fetihler ve sonrasında, İ�slâmî� dönemde inşa edilmiştir.[186] Emevî�ler
döneminde müşrik Mecusî�lerin âteşgede inşa etmelerine de herhangi bir
engel çıkarılmamıştır; zira sonraki dönem Müslüman coğrafyacılar Me-
cusî�lerin yaşadığı yerlerde, özellikle de Fâris bölgesinde, sayılamayacak
kadar çok âteşgede olduğunu kaydederler.[187] İ�slâm dünyasında ihtiyaç
bulunması ve ruhsat alınması şartıyla[188] gayrimüslimlerin mabet inşa-
sına ya da deprem vb. doğal afetler neticesinde tahrip olanlarının tami-
rine herhangi bir engel çıkarılmamıştır. Muâviye’nin 679 yılında Urfa’da
depremden zarar gören Hıristiyan kilisesinin tamirine izin verdiği, bizzat
Hıristiyan kaynaklar tarafından nakledilir.[189]
[183] Fetih sırasında şehrin valiliğini yapan Hıristiyan Patrik Sophronius (560-638,
Kudüs) Yahudilerin Kudüs’e yerleşmesine şiddetle karşı çıkmıştı. Ancak Hz. Ö� mer,
Hıristiyan Patrik’in bütün karşı çıkışına rağmen, Taberiye’den getirttiği 70 veya
bazı rivayetlere göre 100 Yahudi aileyi şehrin güneyindeki mahalleye yerleştir-
miştir. İ�branice kaynaklarda geçen bu bilgi ile ilgili detaylar için bk. Nuh Arslantaş,
Yahudilere Göre Hz. Muhammed ve İslâmiyet, İ�stanbul 2011, s. 168-169.
[184] Belâzürî�, Fütûh, s. 402; Zettersteen, “Sa’d b. Ebû Vakkas”, İA, X, 19.
[185] Makrizî�, el-Hıtat, I, 304; Becker, “Kahire”, İ�A, VI, 74-83; Becker, “Babilon”, İ�A, II, 180.
[186] Seyyide �smail, s. 148.
[187] Meselâ bk. İ�bn Havkal, Kitâbü sûreti’l-arz (nşr. J.H. Kramers), Leiden 1938-39, s.
273. Emevî�ler dönemi Mecusî� ait ateşgedeleri için bk. Kara, Mecusîler, s. 219 vd.
[188] Emevî�ler döneminde bu şarta riayet edilmeksizin inşâ edilen bazı kilise ve ateş-
338 gedeler yıkılmıştır. Kiliseler için bk. Ö� ztürk, s. 120 vd.; Â� teşgedeler için bk. Kara,
Mecusîler, s. 233 vd.
[189] Bk. Theophanes, The Cronicle of the Theophanes (Annu Mundi 6095-6305- A.D. 602-
813) (İ�ngilizceye trc. Harry Turtledove), Philedelphia 1982, s. 54; Honigman, “Urfa”,
İA, XIII, 53.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
[202] Arthur Christensen, İran fî Ahdi’s-Sasaniyan (göz. geç. Abdülvehhab Azzâm; trc. 341
Yahya Haşşab), Beyrut 1982, 106; Kara, Mecusîler, s. 238-239.
[203] Bk. Christensen, İran fî Ahdi’s-Sasaniyan, s. 107-108.
[204] Ö� ztürk, s. 97.
[205] Arslantaş, Emevîler Döneminde Yahudiler, s. 141 vd.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Erken İ�slâmî� dönemde Arap dili, fıkıh, hadî�s ve tefsî�r gibi İ�slâmî� ilim-
lere daha fazla ağırlık verilmiş; fütuhât ve dini tebliğ sebebiyle ulûm-ı
dahîle (veya ulûmu’l-evâil)[207] adı verilen, yabancı dillerden tercümeler
vasıtasıyla giren ilimlerle pek fazla meşgul olunamamıştı.[208] Başlangıçta
kendilerine has pek az ilim, felsefe ve edebî� mahsullere sahip olan Müs-
lümanlar, yaratılışlarındaki canlı merak ve araştırma duygusu ile fethedi-
len bölgelerdeki milletlerin ilim ve felsefelerine erken dönemlerden iti-
baren ilgi duymaya başlamışlardı. Bu ilgide fetihlerle beraber Bizans ve
İ�ran topraklarındaki bazı önemli ilim merkezlerinin İ�slâm hâkimiyetine
girmesinin etkisi de büyüktür. Ancak ilmî� ve fikrî� hayatın henüz çocukluk
çağında olması sebebiyle, bu milletlerin eserlerinden tercümeler yoluyla
faydalanma yoluna gidilmiştir.[209] Tercüme hamlesinden önce bazı fikrî�
hareketlerin ortaya çıkmasında ve kültürler arası bilgi aktarımında ehli
zimmenin önemli etkisi olmuştur.[210]
Emevî�ler dönemi, felsefe başta olmak üzere astronomi, matematik,
tıp ve kimya gibi ilimlere ait eserlerin Arapçaya çevrilmesi ve böylece ilim
ve kültür ürünlerinin İ�slâm toplumunda yayılmaya başladığı dönem ola-
rak dikkat çeker. Sonraki dönemlerde artan özgün faaliyetler, Emevî�ler
döneminde yapılan bu tercümelere dayanacaktır.
Müslümanlar, değişik medeniyetlerle İ�skenderiye, Suriye, Cündişa-
pur gibi şehirlerde karşılaşmalarına rağmen, ilmî� çalışmalar daha çok
Emevî�ler döneminde ele alınan ilim disiplinlerinin ilki tıp olduğu gibi,
yapılan tercümeler arasında da ilk sırayı tıpla ilgili kitaplar almış;[215] ilk
tıbbî� eser de Yahudi tabip Mâserceveyh tarafından tercüme edilmiş-
tir. Mervân b. Hakem (684-685) zamanında Basra’da yaşayan bu Yahu-
di tabip, Râhib (el-Kıss) Ehrûn b. A’yun tarafından yazılan tıpla ilgili el
[216] Süryanî�ce bir kelime olan “künnâş” (veya künâş) “mecmua” ve “tezkire” manasında
olup o dönemdeki bazı ilmî� ve felsefî� kitaplar bu şekilde adlandırılmışlardır. Bk.
Kettânî�, et-Terâtîbü’l-idâriyye Hz. Peygamber’in Yönetimi (trc. Ahmet Ö� zel), İ�stanbul
1993, III, 85-86.
[217] İ�bn Cülcül, s. 61; İ�bn Ebû Usaybia, s. 232; Suessmann Muntner, “Medicine”, EJd, XI,
1187. Ancak İ�bnü’l-Kıftî� onun Ö� mer b. Abdülaziz zamanında yaşadığını ve kitabı da
onun isteği üzerine tercüme ettiğini belirtir. Bk. s. 88.
[218] Goitein, Yahudiler ve Araplar, s. 135; Akkavî�, s. 145. Ancak Kettânî�, Ehrûn b. A’yûn’un
kitabını Süryanî�ce olarak yazdığını kaydetmektedir. Bk. Terâtib, III, 85.
[219] İ�bn Ebû Usaybia, s. 232; İ�bnü’l-Kıftî�, s. 80; Baron, VIII, 243. Tıp kitaplarının büyük
mütercimi unvanı, dikkate değer çalışmalarıyla, Abbâsî�ler dönemi tabiplerinden
Huneyn b. İ�shak’a (264/877) ait olacaktır. Bk. Hitti, II, 480.
[220] İ�bn Cülcül, s. 61; İ�bn Ebû Usaybia, s. 232; İ�bnü’l-Kıftî�, s. 324.
344 [221] İ�bn Ebû Usaybia, s. 234; İ�bnü’l-Kıftî�, s. 325.
[222] İ�bn Ebû Usaybia, s. 233.
[223] İ�bnü’l-Kıftî�, s. 267; Baron, VIII, 243.
[224] Kara, Mecusîler, s. 197.
[225] Duri, İlk Dönem İslâm Tarihi, s. 145; Ö� ztürk, s. 448.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
[237] İ�bn Abdülhakem, s. 166. İ�bn Abdülhakem fetih sırasında şehirde 12 bin manavın
bulunduğunu kaydeder.
[238] Hz. Ö� mer zamanında Basra ‘da su temini için Basra kanalı açılmıştı (Belâzürî�,
Fütûh, s. 497). Yine halife Ebû Mûsâ’ya Ü� bülle nehrinin kazılması için emir vermişti
(Cehşiyarî�, s. 19). Enbâr şehrinde de dihkanların isteği üzerine bir nehir kazılmıştı.
Bu onların Sasanî�ler döneminden beri bir türlü kavuşamadıkları bir hizmetti Bk.
Hammâş, s. 246.
[239] Bu bağlamda Hâlid b. Abdullah el-Kasrî� Kûfe ‘de “el-Câmi” diye bilinen bir kanal
açtırmış; sel ve su baskınlarına karşı Dicle nehrinde de bentler kurmuştu (Belâzürî�,
Fütûh, s. 402; Taberî�, VII, 152; V, 143). Saî�d b. Abdülmelik Musul ‘da (Belâzürî�,
Fütûh, s. 247), Süleyman b. Abdülmelik de Remle’de (Belâzürî�, Fütûh, s. 135) kanal-
lar yanında kuyular açtırmıştı. Kazılan ana kanallardan küçük kanallar vasıtasıyla
diğer arazilere de su verilmeye çalışılmıştır (Hammâş, s. 252). Ziraî� faaliyetlerin
kolaylaşması için devlet eliyle açılanlardan başka, şahıslar tarafından açılanlar da
vardı. Bu kanallardan bazıları için bk. Belâzürî�, Fütûh, s. 499, 501-502. 347
[240] M. Streck, “Batiha”, İA, II, 335; Duri, İlk Dönem İslâm Tarihi, s. 146; Hammâş, s. 249.
Mısır ‘daki faaliyetler için bk. Hammâş, s. 249-250.
[241] Meselâ bk. Ebû Yusuf, s. 86.
[242] Ebû Ubeyd, s. 122; Ö� ztürk, s. 345.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Emevî�ler döneminde ticarî� hayatla ilgili dikkat çeken bir durum da, Ab-
dülmelik b. Mervân döneminden itibaren Batı ile olan ticaretin kesilmesidir.
İ�lk İ�slâm fetihlerinden itibaren Batı ile devam eden bu ilişkiler, Halife Ab-
dülmelik’in Arapçayı resmî� dil ilan etmesi ve ilk İ�slâm parasını bastırmasın-
dan sonra, Bizans döneminden beri, özellikle Mısır’da üretilen papirüs ve
Arap dünyasında “tıraz” olarak bilinen kumaşlardaki o güne kadar sürege-
len geleneksel işaret ve yazıların Arapçalaştırılması, Bizans tarafından tep-
kiyle karşılanmıştır. Ancak Bizans’ın bu tepkisine aldırmayan Abdülmelik’in
İ�slâm dünyasında Rum dinarlarıyla alışveriş yapılmasını da yasaklaması
üzerine[247] Bizans ve batı ile ticaret giderek azalmaya başlamış ve zamanla
da durma noktasına gelmiştir. Ticarî� ilişkilerin kesilmesi, batıdaki bazı mes-
lekten tüccarların ortadan kalkmasına ve yeni ticaret yollarının aranmasına
sebep olmuştu.[248] İ�lişkilerin kesildiği bu dönemde en kazançlı çıkan kesim
ise Yahudi tüccarlar olmuştur. Müslüman ve Hıristiyanlarla ilişki içerisinde
olan Yahudiler, doğu ile batı arasında yegâne ekonomik bağ haline gelmiş; o
dönem dünyasının bu iki büyük bloğunda dağınık vaziyette yaşayan dindaş-
larının da yardımıyla büyük kazançlar sağlamışlardır.[249]
[243] Hz. Muhammed’in Şam ve Yemen tüccarları ile Yahudi tüccarlar için verdiği güven-
ce için bk. İ�bn Sa’d, I, 289. Hulefâ-yi Râşidî�n döneminde Ebû Ubeyde tarafından
Ba’lebek gayrimüslimlerine tanınan haklar için bk. Belâzürî�, Fütûh, s. 177.
[244] Belâzürî�, Fütûh, s. 240; Ebû Yusuf, s. 138; Fayda, Ömer, s. 162.
[245] Amr b. el-Â� s ‘ın azadlısı Verdân Mısır’da (Belâzürî�, Fütûh, s. 304), Hâlid b. Abdullah
el-Kasrî� ‘nin Kûfe ‘de (Ya’kûbî�, el-Büldân, s. 311); Yusuf b. Ö� mer es-Sekafî� de Hî�re’de
(Belâzürî�, Fütûh, s. 384) pazarlar kurmuştu.
[246] Haccâc’ın Vâsıt şehrini kurduğunda her meslek grubuna ayrı yerler tahsis ettiği ri-
348 vayet edilir. Bk. Bahşel, s. 39. Ayrıca bk. Duri, İlk Dönem İslâm Tarihi, s. 149.
[247] Belâzürî�, Fütûh, s. 33; İ�bnü’l-Esî�r, IV, 417; Makrizî�, en-Nukûd, s. 36.
[248] Pirenne, Hz. Muhammed ve Charlemagne (trc. M. Ali Kılıçbay), Ankara 1984, s. 202,
214.
[249] Bk. Sharon, s. 135; Pirenne, s. 93, 97, 137; Cevad Ali, VI, 540-541.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
[267] Tespit edebildiğimiz yegâne örnek şudur: 119/737’de Hişâm b. Abdülmelik ‘in hi-
lafeti zamanında, Bizans’tan Urfa’ya gelen bir gayrimüslim, Yahudilerle büyücülük
yarışmasına girişmiş, onlardan sihir ve büyü yaparak atalarını diriltmelerini iste-
mişti. Bk. Bar Hebreaus, I, 196.
[268] Taberî�, V, 393. Bu re’sül-câlûtun Muâviye döneminde görev yapan Bostanay (618-
670) olduğunu tahmin ediyoruz.
[269] Taberî�, VI, 142.
[270] Taberî�, VI, 393.
[271] Taberî�, VII, 22. Bu şekilde, kehanetlerinin aksi zuhuru durumunda tevile imkân bu-
labilmek için kâhinler anlaşılması güç bir dili tercih ederlerdi. Bk. Mahmud Esad, 351
Tarih-i Dîn-i İslâm (yay. haz. Ahmed Lütfi Kazancı, Osman Kazancı), İ�stanbul 1995,
s. 149.
[272] Casim Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, İ�stanbul 2003, s. 166-167. Bizans kaynaklarında
geçen bilgi için bk. Theophanes, s. 93; Wellhausen, s. 153-154.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
a. Cizye
Hz. Muhammed, hicrî� 9. yılda nâzil olan cizye ayeti[277] ile Cerbâ, Ezruh,
Eyle, Dûmetülcendel; ertesi yıl Yemen, Bahreyn, Necrân, Maknâ, Teymâ
[283] İ�bn Sa’d, V, 380; Belâzürî�, Fütûh, s. 599; Wellhausen, s. 141; Morony, Iraq, s. 309.
[284] Taberî�, VI, 559.
[285] Belâzürî�, Fütûh, s. 313.
[286] Wellhausen, Hişâm ve sonraki Emevî� halifelerinin vergi konusundaki keyfî� tutumla-
rının Abbâsî�lerin başarısına katkı sağladığını belirtir. Bk. s. 166.
[287] Belâzürî�, Fütûh, s. 211.
[288] Taberî�, daha hafta dolmadan cizye yüklenen 30 bin müslümanın bu mükellefiyetten
kurtulduğunu; cizye ödemeyen 80 bin gayrimüslime de tespit edilerek vergi kon-
duğunu haber vermektedir. Bk. VII, 174. Durî�, Nasr b. Seyyâr ‘ın vergi reformunun
354 aslında Emevî� malî� politikasının Ö� mer b. Abdülaziz dönemine bir dönüş olduğunu
söyler. Bk. İlk Dönem İslâm Tarihi, s. 126.
[289] Bk. Claude Cahen, Doğuşundan Osmanlı Devletinin Kuruluşuna Kadar İslâmiyet (trc.
Esad Nedim Erendor), Ankara 1990, s. 47.
[290] Belâzürî�, Fütûh, s. 87, 89-90.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
Halife Velî�d döneminde, ilk İ�slâm fetihleri sırasında vergiden muaf tu-
tulan Cerâcime halkının bir isyan hazırlığında olduğu haberinin ulaşması
üzerine Mesleme b. Abdülmelik komutasında gönderilen bir ordu ile itaat
altına alınmış; askerlerden her birine sekiz dinar, ailelerine de iki müdd
buğday ve iki kıst zeytinyağı cizye konmuştu.[292]
b. Harâc
Emevî�ler döneminde gayrimüslimlerden alınan bir diğer vergi de
haraçtır. Hz. Muhammed ve Ebû Bekir zamanında toprak, fey olarak ka-
bul edilmiş; başta Yahudiler olmak üzere gayrimüslimlerin topraklarına
uygulanan statü, Hz. Ö� mer devri haraç uygulamalarına bir zemin teşkil
etmiştir. Toprağa haraç adı altında bir verginin konması, ilk defa Hz. Ö� mer
zamanında başlamıştır.[298] Hz. Ö� mer döneminde fethedilen toprakların
devlet tarafından nasıl idare edileceği hususu ortaya çıkmış; Halife, muha-
lif görüşlere rağmen Haşr sûresinin 6-10. ayetlerini delil göstererek Sevâd
bölgesinde fethedilen yerlerdeki toprakları ganimet statüsünden çıkara-
rak dağıtmamış; haraç ödemeleri şartıyla eski sahiplerinde bırakmıştı. Bu
konuda kaynaklar arasında ittifak vardır.[299] Bu uygulama, Sevâd bölgesi
ile sınırlı kalmamış; Şam gibi diğer bölgelerde de uygulanmıştır.[300]
Emevî�ler, Hulefâ-yi Râşidî�n dönemindeki malî� sistemi devam ettirmiş-
lerdir. Ancak gayrimüslimlerden alınan vergilerde bariz artırımların olması,
bu dönemin malî� idaresinin genel karakteristiği olmuştur. Hz. Ö� mer döne-
minde topraklara verginin adaletli bir şekilde konması amacıyla ölçülen
Sevâd arazisi, 105 (724) yılında Yezî�d b. Abdülmelik’in halifeliği sırasında
Ö� mer b. Hübeyre tarafından tekrar ölçülerek haraç vergisinde birtakım dü-
zenlemelere gidilmiş; ilk dönemlerde vergiden muaf tutulan bazı arazi ve
ürünlere de vergi takdir edilmiştir.[301] el-Cezî�re bölgesi haraçları Abdülme-
lik zamanında artırılmış, Dahhâk b. Abrurrahman’ı bölgeye gönderen Halife
ona, toprakları yakınlık ve uzaklığına göre yeniden vergilendirmesini em-
retmişti. Dahhâk, yakın olan 100 cerî�b ekin arazisine, 1.000 salkım üzüme
ve 100 zeytin ağacına bir dinar; uzak olan 200 cerî�b ekin arazisine, 2.000
salkım üzüme ve 200 zeytin ağacına bir dinar haraç koymuştu.[302] el-Cezî�re
için kararlaştırılan bu miktar, Şam ve Musul için de geçerli kılınarak yürür-
lüğe konmuştu.[303] Hişâm b. Abdülmelik zamanında Mısır’ın haraç âmili İ�bn
Habhab halifeye Mısır topraklarının daha fazla vergiye tahammül edebi-
leceğini belirtmiş, halifenin de uygun görmesiyle daha önce verilen haraç
miktarının her dinarına bir kırat daha ilave edilmişti.[304]
Emevî�ler döneminde Hz. Ö� mer zamanında yürürlüğe konan malî�
sistem bir süre devam etmiştir. İ�slâm’a girenleri ilk etapta cizye ve ha-
raçtan muaf tutan Emevî� idarecileri, İ�slâm’ın yayılması sonucu gelirlerin
tedricî� olarak azalması, Arapların satın alması sonucu haraç arazilerinin
özel mülkiyete dönüşmesi ve devlet arazilerinin hibeler sonucu giderek
azalması üzerine, bütçeyi birtakım ek vergilerle dengelemeye çalışmış-
lardır. Bunun bir neticesi olarak Mecusî�lerden Nevrûz ve Mihricân gibi
daha önce ilgâ edilen bazı eski vergileri tekrar zorunlu hale getirmeleri
[298] Ebû Yusuf, s. 59. Konuyla ilgili değerlendirme için bk. Fayda, Ömer, s. 80.
[299] Ebû Yusuf, s. 24-25; Ebû Ubeyd, s. 84. Toprakların ganî�met olarak dağıtılıp dağıtıl-
mayacağı ile ilgili görüşler için bk. Fayda, Ömer, s. 15-16; Hammâş, s. 187-188.
356 [300] Ebû Yusuf, s. 25.
[301] Ya’kûbî�, Tarîh, II, 313; İ�bn Kayyım, Ahkâm, I, 255.
[302] Ebû Yusuf, s. 81.
[303] Ebû Yusuf, s. 81.
[304] Makrizî�, Hıtat, I, 79; Hammâş, s. 184.
Emevîler Döneminde Toplumsal Yapı ■
İ�slâm tarihinde ticaret malları vergisini (uşur) ilk defa yürürlüğe koyan
idareci Hz. Ö� mer’dir.[317] Bu vergi Hz. Muhammed ile Ebû Bekir döneminde
mevcut değildi. İ�slâm fetihleriyle beraber devletin sınırlarının genişlemesi,
pek çok gayrimüslimin zimmî� statüsü ile vatandaşlığa girmesini sağlamış;
bunların ticarî� işlemleri, ayrıca komşu ülke tüccarlarının ticaret yapmak
için İ�slâm devletine gelmesi, ticaret malları vergisinin ortaya çıkmasına
sebep olmuştur.[318] Hz. Ö� mer’in ilk uşur memuru Ziyâd b. Hudayr, Kûfe’de
Müslümanlardan % 2.5 (kırkta bir), zimmî�lerden % 5 (yirmide bir), diğer
ülkelerden gelen gayrimüslim (harbî) tüccarlardan ise % 10 (onda bir) nis-
petinde vergi alırdı.[319] Hz. Ö� mer’in vergi oranlarını bu şekilde tespit etme
sebebi, müslüman tüccarların ticarî� üstünlüklerini koruma ve onları ticarete
b. Diğer Vergiler
c. Vergilerin Tahsili
Harâc vergisi daha çok mahsulden, yani aynî� olarak alınmaktaydı. An-
cak Mısır ve Şam bölgesi haracında olduğu gibi, verginin hem “aynî�” hem
de “nakdî�” tahsil edildiği de olmuştur.[351]
[344] Başlangıçta her şahıs için 1 dinar ve 1 cerî�b olarak kararlaştırılan Şam bölgesi ciz-
yesi, Hz. Ö� mer zamanında 4 dinar olarak artırılmıştı. Yine Hz. Ö� mer Şam, Irak ve
Mısır halkına servetlerinden dolayı Yemen halkından daha fazla vergi koymuştu.
Bk. Ebû Ubeyd, s. 61; Belâzürî�, Fütûh, s. 98.
[345] Belâzürî� Necrânlıların vergisini detaylarıyla anlatır. Bk. Fütûh, s. 90.
[346] Morony, “Religious Communities”, s. 121.
[347] Belâzürî�, Fütûh, s. 307.
[348] Belâzürî�, Fütûh, s. 216. 363
[349] Hirscberg, “Jerusalem”, EJd, IX, 1410.
[350] Bk. İ�stahrî�, s. 317; İ�bn Havkal, s. 493.
[351] Bk. Belâzürî�, Fütûh, s. 302.
[352] Cahen, s. 50; Yiğit, “Emevî�ler”, DİA, XI, 101.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[358] Makrizî�, Hıtat, I, 79; İ�skân faaliyetleri için bk. Esâmine, s. 276; İ�brahim Harekât, s. 250
[359] Makrizî�, Hıtat, I, 79; II, 493; Kasım Abduh, Ehlü’z-zimme fi Mısri’l-usûrü’l-vüstâ, 365
Kahire 1977, s. 44; Ö� ztürk, s. 297-298.
[360] Belâzürî�, Fütûh, s. 289; Taberî�, VII, 29.
[361] Grayzel, s. 266.
[362] Morony, Iraq, s. 331; Baron, V, 193.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
hareketini silahlı bir eyleme dönüştürdüğüne dair herhangi bir bilgi yer al-
mamaktadır; ancak Mecusî�liğin reformize edilmiş şekli olan bu yeni dinî� ha-
rekete İ�ran bölgesinden pek çok insan katılmıştı.[374] Emevî�ler başta Abbâsî�-
ler olmak üzere, yoğun isyanlar döneminde ortaya çıktığı için Bih-Â� ferî�d
hareketi ile ilgilenememişlerdi. Ö� te yandan bir reform hareketi olduğu için
Mecusî� din adamlarının (mûbed ve hîrbedler) büyük tepkisini çeken hare-
ket ve müntesipleri Abbâsî� valisi Ebû Müslim’e şikâyet edilmiş; mevcut ida-
reye (Abbâsî�) boyun eğmeye davet edilen Bih-Â� ferî�d, her ne kadar İ�slâm’ı
kabul etse de, ilerleyen süreçte eski iddialarından vazgeçmemesi sonucu,
Nişâbur’da idam edilmiştir.[375] Emevî�ler döneminde Mecusî�lerin yoğun ya-
şadıkları Irak bölgesinde başkaca bir isyandan bahsedilmemektedir; ancak
İ�bn Eş’as isyanında bazı Mecusî� ve Hıristiyanların isyana destek verdikleri
gerekçesi ile Emevî� valisi Haccâc tarafından cezalandırıldıkları belirtilir.[376]
Ö� zetle Emevî� idaresinde yaşayan Hıristiyan isyanlarında daha çok
vergilerin artırılması, Yahudi ve Mecusî� isyanlarında ise dinî� motifler ön
planda olmuş; bu isyanlardan bazıları devletin yıkılış dönemine rastladığı
için Abbâsî� idaresi tarafından bastırılmıştır.
[3] İ�laf ile ilgili geniş bilgi için bkz. Muhammed Hamidullah, “el-İ�lâf veya İ�slâm’dan
Ö� nce Mekke’nin İ�ktisadî�-Diplomatik Münasebetleri”, AÜİFD, IX (Ankara), 213-222;
Mahmud İ�brahim, “İ�slâm’dan Ö� nceki Mekke’de Sosyal ve İ�ktisadî� Şartlar”, Tarih
Risaleleri (der. ve trc. Mustafa Ö� zel), İ�stanbul 1995, 86-87. Ayrıca bkz. Ahmet Turan
Yüksel, İslâm’ın İlk Döneminde Ticarî Hayat, İ�stanbul 1999, 34 vd.
[4] Arap yazısı olarak da anılan Hirî� yazı Lahmi devletinin başkenti olan Hî�re’de doğ-
duğu için bu adı almıştır. Hicaz Arapları da yazıyı buradan öğrenmişlerdir, bkz.
Ahmed b. Yahya b. Câbir Belâzurî� (279/892), Fütûhu’l-Buldân (trc. Mustafa Fayda),
Ankara 1987,690, Ebû Hilâl b. el-Hasan b. Abdullah b. Sehl el-Askerî� (395/1005),
Kitâbu’l-Evâil, Beyrut 1987, el-Evâil, 57; Muhammed b. Abdullah ed-Dımeşkî� eş-
370 Şiblî� (796/1393), Mehâsinu’l-Vesâil fi Ma’rifeti’l-Evâil (thk. Muhammed Altuncu),
Beyrut 1992, 324, Yusuf Ğ� uneyme, “el-İ�lm fi’l-Hî�re 1.”, Maşrik, XXX (Beyrut 1932),
577; Ahmed Emin, Fecru’l-İslâm (trc. Ahmed Serdaroğlu), Ankara 1976, 48; Cevâd
Ali, el-Mufassal fi Tarihi’l-Arap Kable’l-İslâm, I-IX, Bağdat 1993, VIII, 155.
[5] Bkz. İ�brahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara 2001, 26.
Emevîlerde Eğitim-Öğretim ■
öğrenen Hz. Peygamber’in “Şayet aldığın okun kızgın bir halka olarak boy-
nuna takılması seni memnun edecekse onu kabul et.” diyerek Ubâde’yi
vazgeçirdiğini söylemektedir.[12]
A. Eğitim Kurumları
İ�slâm öncesi döneme ait olan bu kurum daha sonra Müslümanlar tara-
fından da benimsendi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi henüz Hz. Peygamber
döneminde Medine’de birçok küttâp bulunmaktaydı.[25] Bu kurum Emevî�-
ler döneminde de varlığını aynen korudu.[26] İ�lk Emevî� halifesi Muâviye
(41-60/661-680), ilköğretime en çok önem veren şahıs idi. Onun küttâba
verdiği önem ed-Dımeşkî� (ö. 796/1359) gibi bazı ilim adamlarının ken-
disini bu kurumun ilk banisi şeklinde takdim etmesine neden olmuştur.[27]
[22] Bkz. Ebû Ca’fer Muhammed b. Habî�b, el-Muhabber, Beyrut trs. 475.
[23] Hodâ Murâd Muradiyan, Keşver-i Hire der Kalemru-ı Şahinşahiy-ı Sâsâniyân ez 226
M. Ta 632 M., Tahran 1976, 11; ayrıca bkz. Cevad Ali, VIII, 298.
[24] Bkz. Ebû’l-Ferec el-İ�sfahânî�, el-Eğânî, I-XXIV (thk. Abdullah Ali Muhanna), Beyrut
1995, III, 101, 121.
[25] Başta Çelebî� olmak üzere bazı araştırmacılar İ�slâmî� dönemdeki küttapları ikiye
ayırmakta; ilkinde sadece okuma-yazmanın öğretildiğini, ikincisinde ise Kur’ân’ın
yanı sıra bazı dinî� bilgilerin de verildiğini söylemektedirler (bkz. Çelebi, 39; Kazıcı,
20; Mehmet Dağ-Hıfzurahman R. Ö� ymen, İslâm Eğitim Tarihi, Ankara 1974, 65). Bu
araştırmacıları söz konusu ayrıma yönelten temel saik ise bazı küttaplarda gayri-
müslimlerin öğretmenlik yapmasıdır (bkz. Kazıcı, 21). Ancak bu veri o dönemde
iki ayrı küttabın varlığını göstermekten ziyade Müslüman olmayan öğretmenlerin
öğrencilerine sadece okuma ve yazma öğrettiklerini, Müslüman öğretmenlerin ise
yazının yanında Kur’ân, hadis ve temel dinî� bilgiler de verdiklerini gösterdiği kana-
atindeyiz.
[26] İ�sfahânî�, el-Eğânî, V, 172.
[27] Bkz. ed-Dımeşkî�, Mehâsinu’l-Vesâil, 288.
[28] Ö� rnek olarak bkz. İ�sfahânî�, el-Eğânî, XV, 258. Bahattin Varol, küttapların Hulefa-i 375
Raşî�dî�n döneminde İ�slâm aleminin tamamına yayıldığını söylüyorsa da [ Bkz.
Bahattin Varol, “Hulefa-i Raşî�dî�n Dönemi Eğitim Ö� ğretim Faaliyetlerine Kısa Bir
Bakış”, SÜİFD, yıl: 2000, sayı: X, s. 485] bu büyük bir genelleme olup, Emevî�ler dö-
neminde dahi küttâbın bulunmadığı bazı yerleşim birimleri mevcuttu.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
2. Mabetler
Biz burada din eğitimi veren mekânlar bir başka ifade ile mabetler
üzerinde durmak istiyoruz. Eğitim-öğretim faaliyetlerinin icra edildiği
mabetler bağlamında önce, toplumun çoğunluğunu teşkil eden Müslü-
manlara din eğitimi verilen mescitlere, arkasından Hıristiyan vatandaş-
lara eğitim verilen kilise ve manastırlara, sonra Yahudilere eğitim verilen
kurumlara en son olarak da Mazdaistlere eğitim verilen ateşgedelere de-
ğineceğiz.
a. Mescitler
Hz. Ö� mer döneminde ise mescitler tamamen birer okul haline getiril-
diler. Buralarda her yaştan insan eğitilmeye başlandı. Nitekim Hz. Ö� mer,
emsar dediğimiz eyalet merkezlerine görevliler atamış, bunların mescitler-
378 de ikamet edip halkı eğitmelerini istemiştir. Kuşkusuz hemen her yerleşim
Ders halkaları arasında gidiş gelişler olurdu. Bazen hoca kendisini ye-
tersiz bulur, halkasını fesheder bir başka âlimin halkasına intisap ederdi.
Mesela: Talha b. Musârif (ö. 112/730)’in kendisine ait bir halkası mevcuttu.
Kur’ân dersleri veren Talha, bir süre sonra bu halkasını feshetmiş, Şa’bî�’nin
ders halkasına katılmıştır. Böylece etrafındaki insanlar dağılmışlardır.[51]
ders vermeye devam eder, yatsı namazını kıldıktan sonra da evine gider-
di.[55] Ebû’d-Derda ise sabah namazından sonra derse başlardı.
İ�kinci yöntem ise, hocanın bir konu hakkında konuşması, talebelerin din-
lemesi şeklindedir. Kur’ân, kıraat ve hadis eğitiminde bu yöntem en çok
başvurulan yollardan biri idi. Ö� zellikle Kur’ân öğreten hocalar kendile-
rine göre bir yöntem geliştirmişlerdi. Bazı hocalar sadece günde birkaç
ayet okuturlarken, kimisi günde iki kez, bazısı ise birkaç sayfa okutabil-
mekteydi. Ö� rneğin Ebû Mûsâ el-Eş’arî�, talebelerine günde sadece beş ayet
okuturken,[64] Yahya b. Vessab el-Esedî� (ö. 103/721) bir ayet, bir ayet,[65]
Müslim b. Cündeb (ö. 120/737’den sonra) sabahları otuz, akşamları otuz
ayet okuturdu.[66] Ali Asğar Hikmet, talebelerin günde beş ayet öğrenme-
leri yönteminin Hz. Ö� mer tarafından belirlendiğini ve kendisinden sonra
da devam ettiğini söylemektedir. Böylece daha sonraki dönemlerde “aşır”
olarak isimlendirilen ve her öğrencinin günde sadece on ayet okuması
şeklinde gelişen yöntem doğmuş oldu.[67] Kur’ân’ın hatmedilmesi duru-
munda sünnet olduğuna inanılan küçük bir hatim töreni düzenlenir ve
hatim duası okunurdu.[68]
• Mescid-i Nebevî�
İ�slâm tarihinde kurulmuş ilk büyük mescit olup, buraya ilk okul da
diyebiliriz. Peygamberimiz tarafından kurulmuş olan bu mescit medrese-
lerin kuruluşuna kadar hiç kesintisiz bu görevini sürdürmüştür.
• Mescid-i Haram
• Kûfe Mescidi
bu ders halkasında feraiz, meğazî� ve fıkhın yanı sıra şiir de okuturdu. İ�sa
b. Abdurrahman onu mescitte şiir okuturken gördüğünü söylemektedir.
Eş’as b. Sevvâr (ö. 136/753) Kûfe’ye geldiğinde bu ders halkasını gördü-
ğünü ve oldukça kalabalık olduğunu belirtmektedir. Haccâc b. Yusuf (ö.
95/713) ile Abdurrahman b. Muhammed b. el-Eş’as (ö. 85/704) hadise-
sinden sonra Kûfe’yi terkedip bir süre Medine’de ikamet eden eş-Şa’bî�, bu
geleneğini Medine’de de sürdürdü ve burada kendisine ait bir ders halkası
oluşturdu. Medine’de verdiği Siyer ve Meğazi dersleri büyük bir yankı bu-
lunca Abdullah b. Ö� mer (ö. 73/692)’in merakını celbetmiş, bir gün bu ders
halkasına uğrayarak, eş-Şa’bî�’yi dinlemiş ve şöyle demiştir: “Sanki bizimle
beraber yaşamış, biz bunları yaşadık ama o bizden daha güzel anlatıyor.”[82]
konusu cami, Şam’ın en büyük eğitim kurumu haline geldi. İ�bn Asâkir, Ve-
lid tarafından kurulmuş olan bu camide ders veren birçok bilgin bulun-
duğunu söyledikten sonra, bunların isimlerini de zikretmektedir.[91] Ü� nlü
muhaddis Abdullah b. el-A’la camide Yezî�d b. Abdülmelik (101-105/720-
724)’in hilafeti döneminde Yahya b. el-Hâris’in halkasında eğitim gördük-
lerini anlatmaktadır.[92]
İ�yad b. Ğ� anem (ö. 20/641) tarafından kurulmuş olan Basra Cuma Ca-
mii, kuruluşundan itibaren önemli bir eğitim kurumu olarak görev yap-
tı. Şî�râzî�’nin belirttiğine göre Hz. Ö� mer tarafından, içlerinde Abdullah b.
el-Muğaffel el-Müzenî� (ö. 59/679) ve İ�mran b. Husayn el-Huzaî�’nin de yer
aldığı on ilim adamı Basra’ya gönderildi. Bunlar söz konusu mescitte hal-
ka başta Kur’ân olmak üzere fıkıh ve feraiz dersleri de verdiler.[93] Hz. Ali
ve oğlu Hz. Hasan döneminde ise Basra’daki en büyük ders halkası Abdul-
lah b. Abbas’a aitti. Zehebî� bu iki halife döneminde, Abdullah b. Abbas’ın
Basra’da Kur’ân okuttuğunu ve Kur’ân’ı ayet ayet tefsir ettiğini söylemek-
tedir. Yine Zehebî�, İ�bn Abbas’ın ders halkasında birçok şahsın yer aldığını
ve onun Basra’da birçok talebesinin bulunduğunu da ilave etmektedir.[94]
b. Kiliseler
[91] İ�bn Asâkir’in zikrettiği bu âlimlerden bazıları Emevî�ler döneminde yaşamış iken
bazıları ise, Abbasî�ler döneminde yaşamıştır. Konu ile ilgili bkz. İ�bn Asâkir, II, 284.
[92] Bkz. İ�bn Asâkir, II, 284. 387
[93] Bkz. Ebû İ�shak eş-Şî�râzî�, Tabâkâtu’l-Fukahâ (thk. İ�hsan Abbâs), Beyrut 1970, 33.
[94] Bkz. Zehebî�, Tarih (61-80), 159.
[95] Bkz. Yâkût, Udebâ, III, 245.
[96] Bkz. Yâkût, Mu’cemu’l-Buldân, I-V, Beyrut 1979, V, 301.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
yüzyılda lıkla ilgili din eğitimi, gerekse okuma ve yazma, din adamları tarafından
yapıldığı kendi cemaatlerine verilmekte ve devlet yöneticileri buna müdahale et-
sanılan
Annaias memekteydiler.
Şapeli, Şam.
[https://bit.
Yine bu kiliselerin özellikle Nasturî� Rahiplerin riyasetinde olanların-
ly/2Ldze7I] da felsefe ve tıp eğitimi de verilmekteydi.
c. Ateşgedeler
Dönemin deyim yerinde ise iki süper gücü olan Pers İ�mparatorlu-
ğu’nun tamamı ile Bizans İ�mparatorluğu’nun önemli bir kısmının fethe-
dilmesiyle Müslümanlar, çok farklı kültür, ırk ve dinlerle karşı karşıya
geldikleri gibi birçok yeni bilim dalı ile de tanıştılar. Müslümanların karşı-
laştıkları ve ilgi duydukları bu yeni ilim dallarının içerisinde de hiç kuşku-
suz felsefe ve tıp ilimleri birinci sırada bulunmaktadır.[112]
göre başta Aristo’nun bazı eserleri olmak üzere ilk çeviriler de yine bu-
rada yapılmıştı.[113] Hâlid, İ�skenderiye’den getirdiği bilginlerden biri olan
Meryanus’tan özel kimya dersleri almaktaydı.[114]
Şam ve İ�skenderiye’nin yanı sıra felsefe eğitimi veren Nisibis (Nusay-
bin), Harran, Antakya ve Cündişapur medreselerinin de Emevî�ler döne-
minde varlıklarını aynı şekilde koruduklarını ve burada pozitif bilimlerin
eski yöntemlere dayalı olarak öğretildiğini söylememiz gerekir. Bu medre-
selerden Cündişapur’da özellikle tıp eğitimi verilmekteydi.”[115] Hilmi Ziya
Ü� lken, Cündişapur medresesinin Emevî�ler döneminde büyük bir terakki
gösterdiğini söylemektedir.[116] İ�slâm’ın erken döneminin en büyük tıp
eğitim merkezi ve hastanesinin bulunduğu bu medrese Abbasî�lerin orta
dönemine kadar eski ihtişamını muhafaza etti. Hatta Abbasî� halifesi Ha-
run er-Reşid (170-193/786-809) tarafından kurulan Bağdat bimaristanı
da buradan getirtilen hekimlerin gayretleri ile vücuda geldi ve oradaki
yöntemler uygulandı. İ�slâm öncesi dönemde Hicaz yarımadasının ünlü
tabipleri bu medreseden yetiştikleri gibi, Emevî�ler döneminde de burada
yetişen birçok ilim adamı bulunmaktaydı.[117]
Başta Cündişapur olmak üzere, dönemin medreselerinin büyük bir
kısmının eğitim dili Yunanca iken, Cündişapur, Harran ve Nusaybin’de
-eğitim dili olmasa dahi- Süryanice ile yazılan eserlerin de okutulduğu-
nu zikretmemiz gerekir. Çünkü burada eğitim verenlerin büyük bir kısmı
Süryani kökenli bilim adamları idi.
Adı geçen bu kurumlarda Müslüman çocukların veya Müslüman bilim
adamlarının eğitim gördüklerine dair elimizde çok ciddi bilgiler bulunma-
maktadır.
5. Saray
Saraylarda verilmekte olan eğitimi iki ayrı başlık altında ele alıp ince-
lemek gerekir. Bunların ilki geleceğin devlet ricalini veya bir başka ifade
[113] Hâlid b. Yezî�d ile ilgili geniş bilgi için bkz. Yâkût el-Hamevî�, Udebâ, III, 284; Şemsettin
Günaltay, “Kadim Felsefe İ�slâm Â� lemine Ne Şekilde ve Hangi Yollarla Girdi”, DFİFM,
IV, 208; İ�rfan Aycan, “Emevî�ler Dönemi Kültür Hayatında Bazı Beşeri Bilimlerin
Tarihsel Gelişimi”, Dini Araştırmalar, c. II, sayı: 6, Ocak-Nisan 2000 Ankara, 215 vd.
[114] Ö� mer Ferrûh, “el-İ�lm fi Asri’l-Emevî�”, Mecelletu Mecme’i’l-İlmiyyi’l-Arabî, sayı: 40,
Dımeşk 1965, 146.
[115] Bkz. Edward G. Browne, Arabian Medicine (Tıbb-ı İslâmi), (Farsçaya trc. Mesut
Recepniya), Tahran 1973, 53-54.
392 [116] Bkz. Hilmi Ziya Ü� lken, Uyanış Devrinde Tercümenin Rolü, İ�stanbul 1997, 62.
[117] İ�slâm öncesi dönemde Arabistan’ın en ünlü tabibi olan Hâris b. Kelâde (ö. 13/634)
Cündişapur’da yetişmiş olan bir doktordu. Konu ile ilgili geniş bilgi için bkz. İ�bn
Ebî� Usaybia, 167; Cündişapur medresesi hakkında bitme aşamasına gelmiş olan bir
çalışma yürütmekteyiz.
Emevîlerde Eğitim-Öğretim ■
ile devlet yöneticilerini yetiştirmek için verilen eğitim; ikincisi ise Emevî�
halifelerinin kendi bilgi ve kültürlerini geliştirmek için yaptıkları faaliyet-
lerdir.
Kendisi aynı zamanda bir fakih olan Abdülmelik b. Mervan ise, çocuk-
ları için hoca olarak Kûfe’nin ünlü fakihi ve bir dönem kadılık da yapmış
olan eş-Şa’bî�’yi seçti.[121]
Velid b. Abdülmelik
Salih b. Keysan Abdülaziz b. Velid
(86-96/705-715)
Ebû Ubeyde b. Muhammed b. Ammar
Abdülaziz b. Velid Velid b. Abdülmelik[IV]
b. Yasir
Süleyman b. Abdülmelik
Avn b. Abdullah b. Utbe b. Mes’ud Eyüp b. Süleyman b. Abdülmelik
(96-99/715-717)[V]
[I] Bkz. İ�bn Habib, el-Muhabber, 477. Zehebî� ise Salih b. Keysân’ın Medine’de Ö� mer b.
Abdülaziz’in çocuklarının hocalığını yaptığını, iyi bir tarihçi olduğunu ve adı geçen
halifeden ücret aldığını, daha sonra Ö� mer tarafından Velid b. Abdülmelik’e gönde-
rildiğini, Velid’in de onu oğlu Abdülaziz b. Velid’in hocası olarak atadığını belirttik-
ten sonra Salih’in iyi bir muhaddis, fakih ve tarihçi olduğunu söylemektedir. Bkz.
Zehebî�, Siyer, V, 454.
[II] Bkz. �bn Habib, el-Muhabber, 476.
[III] Hişam b. Abdülmelik’in çocuklarının hocası olan ez-Zührî�, bu hizmetine karşılık
olarak 7.000 dinar gibi büyük bir meblağ almaktaydı. Bkz. Ahmed Çelebi, İslâm’da
Eğitim Öğretim Tarihi (trc. Ali Yardım), İ�stanbul 1983, 243.
[IV] Bkz. �bn Habib, el-Muhabber, 477.
[V] İ�bn Habib, el-Muhabber, 477. Avn, Haccâc ile Abdurrahman b. Muhammed arasın-
daki hadisede Abdurrahman’ın yanında yer alan bilginlerden biridir. Haccâc’ın zul-
münden korkunca Muhammed b. Mervan kendisine güvence vermiş ve onu el-Cezi-
re’ye götürmüştür. Avn burada Mervan b. Muhammed’in oğlu Mervan’ın hocalığını
yapmaktaydı. Bkz. Zehebî�, Siyer, V, 104.
[VI] İ�bn Kuteybe, el-Meârif (thk. Servet Ukkaşe), Kahire 1992, 549.
[VII] Bkz. �bn Habib, el-Muhabber, 477.
394 [VIII] İ�bn Habib, Abdulvahid’in bu hizmetine karşı ücret aldığını, ancak halifeye bu üc-
retin çocuklarına öğrettiği Kur’ân’a karşılık olmadığını, çünkü Kur’ân okutmaktan
ücret almadığını, aldığı ücretin öğrettiği diğer şeylere karşılık olduğunu söylediğini
aktarmaktadır. Ancak İ�bn Habib, Abdulvahid tarafından öğretilen diğer şeylerin ne-
ler olduğunu söylememektedir. Bkz. İ�bn Habib, el-Muhabber, 476.
Emevîlerde Eğitim-Öğretim ■
Resim 13:
8.yüzyıl
Emevi
dönemi bir
saray kalıntısı.
Eriha-Filistin.
[https://bit.
ly/2MMWqqr]
[122] Bkz. İ�bn Kuteybe, Uyûnu’l-Ahbâr, II, 167; aynı bilgiler Çelebi tarafından da alınıp
kullanılmıştır. Bkz. Çelebi, 50.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
3. Müeddipler bir tek çocuğa değil, birden fazla çocuğa ders vermek-
teydiler.
4. Müfredat özel hocaların ilgileri veya uzmanı bulundukları konulara
göre belirlenmekteydi.
Din bilimleri ile uğraşan ulemanın, bilgilerini herkese eşit olarak da-
ğıttıkları ve bu hizmetlerine karşılık ne talebelerinden ve ne de devlet-
ten ücret aldıklarını yukarıda söylemiştik. Bunların genelde mescitlerde
kurdukları halkaları vardı ve kendilerine gelen hiç kimseyi geri çevirmez-
lerdi. Kendilerinden yararlanabileceklerine inanan herkes bu halkalara
katılırdı. Eğitim-öğretim faaliyetleri dışında ulemanın aynı zamanda hu-
kuki işlere de baktıkları olurdu. Kendilerine fetva danışan herkese fetva
verirlerdi. Verdikleri bu fetvalar resmi olmamakla beraber çoğu zaman
kadının hükmü kadar kesin ve bağlayıcı olurdu. Bu da dönemin din bil-
ginlerinin ağırlığını göstermesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Söz
konusu âlimler toplum içerisinde saygın bir yere sahiptiler.[132]
Emevî�ler döneminde ulema sınıfı ile devlet arasında da zimni bir ant-
laşma var gibiydi. Devlet siyasi hadiselere bulaşmadıkları, sadece dinî� ted-
risatla uğraştıkları sürece bu âlimlere asla karışmaz, bilgilerini halka ak-
tarmalarına mani olmazdı. Hatta zaman zaman teşvik ettiği dahi olurdu.
Ancak siyasi hadiselere bulaşmış veya devlet yönetimini eleştirmiş, hele
muhalif gurupların içerisinde yer almış olan bilginler ise kesinlikle affe-
dilmez, şiddetle cezalandırılırdı. Said b. Cübeyr ile Şa’bî� bunun en güzel
örneğidir. Bu iki büyük müfessir ve fakih Haccâc’a karşı Abdurrahman b.
Muhammed b. el-Eşas’ın yanında yer almışlardı. Abdurrahman yenilince
bunlar da Haccâc’ın zulmünden nasiplerini aldılar. Şa’bî�, Haccâc’dan özür
dileyince affedilmiş, Said b. Cübeyr ise acımasız bir şekilde öldürülmüş-
398 tür.[133] Buna benzer birçok örnek bulunmaktadır.
[134] İ�bn Kuteybe, kadı Sevar’ın, şahitlik yapmak için mahkeme salonuna gelen bir şahsa
mesleğini sorduğunu, öğretmen olduğunu öğrenince de “Ben Kur’ân’ı para ile öğ-
retmekte olan şahısların şahitliğini kabul edemem.” diyerek şahitliğini kabul etme-
diğini söylemektedir. Bkz. İ�bn Kuteybe, Uyûnu’l’-Ahbâr, I, 69.
[135] Bkz.Çelebî�, 36. 399
[136] Bkz. Câhız, er-Resâil, 199.
[137] Bkz. Câhız, er-Resail, 208.
[138] Bkz. Câhız, er-Resâil, 201-202.
[139] Zehebî�, Siyer, VI, 345.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Keza aynı dönemde bazı ilim adamlarının evleri bir tür akademik top-
lantıların yapıldığı mekanlar halindeydi. Buna Kûfe kadılarından Abdullah
b. Şubrume ve arkadaşları tarafından kurulmuş olan tartışma platformu-
nu örnek olarak zikredebiliriz. Fadl, İ�bn Şubrume (ö. 144/761), el-Hâris b.
Yezî�d el-Ukaylî�, Muğire b. Ka’ka’a b. Yezî�d’den oluşmakta olan bu platfor-
mun akşamları İ�bn Şubrume’nin evinde toplandığını ve fıkhî� meseleleri
ele aldıklarını belirttikten sonra bu tartışmaların zaman zaman sabaha
kadar devam ettiğini de ilave etmektedir.[159] Tamamı fakihlerden oluşan
bu tartışma grubuna dinleyiciler ve diğer ihtisas sahipleri alınmazdı. İ�bn
Sa’d (ö. 230/844) bu fıkıh platformunun diğer üyelerinin adlarını zikret-
meden sadece İ�bn Şubrume ile Hâris b. Yezî�d el-Ukeylî�’nin akşamları bir
araya gelerek davaları tartıştıklarını söylemektedir.[160] Bu durum tartışma
platformunun örneklerini gerçek hayattan aldıklarını, varsayıma dayalı
konuları tartışmadıklarını göstermesi açısından da önem arzetmektedir.
Evlerini ilmi bir merkez gibi kullananların yanında aynı şekilde işyer-
lerini de bir bilim mekanı haline getiren ilim adamları da bulunmaktaydı.
Dönemin ilim adamları devletten maaş almadıkları gibi büyük bir kıs-
mı öğrencilerinden de ücret almamaktaydılar. Dolayısıyla bunların geçim-
lerini sağlamak için ticaretle meşgul olmaları zaruriydi. Ancak ticaretle
uğraşırlarken de ilmi çalışmalarını sekteye uğratmamaya, ikisini bir ara-
da yürütmeye gayret ettikleri anlaşılmaktadır. Ebû Hanife bunun en güzel
örneklerinden biridir. Kaynaklarımızın bildirdiğine göre, Ebû Hanife’nin
Kûfe pazarında iki odalı bir dükkanı bulunmaktaydı. Dükkanının bir gö-
zünde talebelerine fıkıh dersleri verirken, diğer gözde ise ticaret yapmak-
taydı. Müşterisi geldiği zaman yan tarafa geçer satması gereken malı satar,
işi bitince de ders halkasına geri döner, kaldığı yerden devam ederdi.
2. Pazarlar
İ�slâmî� dönemde ise, Ukaz gibi İ�slâm öncesi panayırlar yerlerini yeni
kurulmuş olan İ�slâm kentlerindeki pazarlara bıraktılar.[165] Hulefâ-yi Ra-
[163] Bkz. Mücteba Uğur “Amr b. Huveyris”, DİA, III, 85. 403
[164] Bkz. İ�bnu’l-Cevzî�, es-Sıfât, III, 125.
[165] Şair Zi’r-Rumme örneği için bkz. İ�sfahânî�, el-Eğânî, XVIII, 39. Yâkût, bu uygulamanın
daha çok yabancı şairler tarafından gerçekleştirildiği kanaatindedir ( Bkz. Udebâ, II,
341).
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
3. İlim Meclisleri
4. Çöl
Araplar için hitabet, şiir ve gramer çok önemli idi. Câhız (ö.
255/869)’ın aktardığı şu hadise bunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır.
Çölde yaşayan bedevî�nin biri malını satmak için pazara iner ve pazarda
halkın mallarını satarken yaptıkları gramer hatalarını görür, hayret eder
ve şöyle der: “Hayret bir şey! bu kadar dil hatası yaptıkları halde hâlâ ka-
zanabiliyorlar?”[171] Bedevî�ye göre iyi konuşma, dili doğru kullanma hem
bir maişet kapısı hem de her şeyin esasıdır. Dilin bozulması dirlik ve dü-
zenin, kısacası dünyanın bozulması demektir.
hatta fakih ve müfessirler, en iyi dil okulu olduğuna inanılan, çöl mekte-
binden geçmişlerdir. Bunun birçok örneği bulunmaktadır. Me’mun (198-
218/813-833) döneminin ünlü şairlerinden Merv asıllı en-Nadr b. Şumeyl
b. Haraşete b. Yezî�d, Basra’da ilköğrenimi tamamladıktan sonra uzun yıllar
çölde yaşamış ve burada başta Ebû Hayr el-Arabî� ve Ebû’d-Dukeyş olmak
üzere birçok çöl şairinden şiir ve fesahat dersleri almıştır.[173] Yine ünlü dil
bilgini Amr b. Kerkere çölde yaşıyor burada öğrendiklerini hazarda yazıya
geçiriyordu. Yâkût, adı geçen şahsın Arap dili ile ilgili birçok inceliği bura-
da ezberlediğini söylemektedir.[174] Yine Halil b. Ahmed’e (ö. 175/791) bil-
diklerini nereden öğrendiği sorulduğunda hiç tereddüt etmeden çölden
öğrendiğini söylemektedir. Keza ünlü Arap dilbilgini Kisaî� de çölde uzun
süre kalmış ve burada öğrendiklerini en iyi kullanmış dilcilerden biri ola-
rak tanınmaktadır.[175]
408
Prof. Dr. İrfan AYCAN
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
çok azdırlar. Bunu ifade etmek için Cahşiyarî� “Araplar silahı kaleme tercih
ettiler.” demektedir.
1. Kur’ân ve Tefsiri
Bilindiği üzere Hz. Ö� mer, Hz. Ebû Bekir döneminde (632-634) ortaya
çıkan Ridde Savaşları’nda pek çok Kur’ân hafızının şehid edilmesi netice-
sinde harekete geçmiş ve Kur’ân’ın cem edilmesi hususunda devlet başka-
nı Hz. Ebû Bekir’i ikna etmişti. Kur’ân’ın cem edilmesi problemin bitme-
si için yetmedi. Zira Hz. Ö� mer ve Hz. Osman döneminde yapılan fetihler
sonucu İ�slâm coğrafyası olabildiğine genişlemesi, farklı etnik unsurların
devlet çatısı altında yerini alması, Arap olanlarla Arap olmayanların bir
arada yaşamalarını zorunlu kılmış, dolayısıyla Arapça’da bozulmalar baş
göstermişti. Çeşitli coğrafyalarda farklı kıraatleri önlemek ve farklı oku-
nuşlara sebebiyet vermemek amacıyla Hz. Osman döneminde bir komis-
yon kurularak Hz. Hafsa’da bulunan Kur’ân nüshası çoğaltılmış ve İ�slâm
coğrafyasının her tarafına dağıtılmıştır.
Doğulu ve Batılı bütün bilim adamlarının çoğu ilk Arap yazısının nok-
ta ve harekeden mahrum olduğunu söylemişler, Kur’ân’daki kıraat ihtilaf-
larının en mühim sebeplerinden biri olarak, bu yazının nokta ve hareke-
den mahrum olmasını göstermişlerdir.[4] Ancak yukarıda da arz edildiği
gibi önde gelen Müslümanlar ve devlet yöneticileri bu durumun rahatsız-
lığını duymuşlar ve tedbir alma yolunda çeşitli adımlar atmışlardır.
412 [5] İ�bn Nedim, Fihrist, Kahire 1945, s. 60; İ�bn Hallikan, Vefeyatü’l-Ayan, Kahire 1948-
1949. II, 216-217; Cerrahoğlu, s. 91.
[6] �bn Hallikan, I, 344.
[7] Cerrahoğlu. s. 92.
[8] Cerrahoğlu, s. 234-235.
Emevilerde İlmî Hayat ■
Başlangıçta tefsir ilmi, hadis ilminden bir kısım veya onun dalların-
dan biri olarak kabul ediliyordu. Ancak sahâbe ve tabiun devrinde Tefsir
ilmindeki bu hızlı gelişmeler onun bağımsız bir ilim dalı olmasını sağla-
mıştır. Yukarıda da izah ettiğimiz gibi gayr-ı Arap unsurların Tefsir ilmine
olan alakaları, geçmiş dönemdeki din ve kültür anlayışlarının da etkisiyle,
Kur’ân’ı Araplardan farklı anlamalarına sebep olmuştur. Bu anlayış farklı-
lıkları da tefsirde çeşitli ekollerin doğmasına yol açmıştır. Bu ekolleri Mek-
ke, Medine ve Irak ekolü olarak adlandırabiliriz.
2. Hadis Çalışmaları
[11] Cerrahoğlu, s. 224-226; Aydemir, Abdullah, Tefsirde İsrailiyat, Ankara 1979, s. 59-
60, 62, 67.
414 [12] Cerrahoğlu, s. 264-265.
[13] Mes’udî�, Murûc (Mısır 1952), III, 99-100.
[14] Algül, Hüseyin, İslâm Tarihi, İ�stanbul 1991, III, 150.
[15] İ�bnû’l-Esî�r, el-Kamil (trc. Beşir Eryarsoy, İ�stanbul 1987), V, 17.
[16] İ�smail Yiğit, “Emevî�ler İ�lim ve Kültür”, DİA , XI, 97-98.
Emevilerde İlmî Hayat ■
[17] Zehebî�, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ (thk. Şuayb el-Arnavut ve ark. I-XXV, Beyrut 1981),
IV, 424.
[18] H. Dursun Yıldız, “Abdülmelik”, DİA, I, 270.
[19] Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İ�stanbul 1988, II, 575.
[20] İ�bn Sa‘d, Tabakât, V, 330-409; İ�bn Kesî�r, el-Bidaye ve’n-Nihâye, IX, 199-202; Suyutî�,
Tarihu’l-Hulefa, 225-246; H. İ�brahim Hasan, İslâm Tarihi, I, 412. 415
[21] İ�bn Sa‘d, Tabakat, II, 134; geniş bilgi için bkz. Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ankara
1998, s. 34vd..
[22] Yiğit, s. 98; Aycan-Sarıçam, s. 130
[23] Fazlur Rahman, İslâm, (çev. Mehmet Dağ-Mehmet Aydın), İ�stanbul 1981, s. 60.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
3. Tarih Çalışmaları
İ�lk siyer ve meğazî� yazarları arasında Hz. Osman’ın oğlu Ebân b. Osman
(22-105/642-3-723-4), Zübeyr b. Avvâm’ın oğlu Urve b. Zübeyr (94/712), 417
[28] Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, XI, 574-575.
[29] Muhammed Hamidullah, Siretü İbn İshak’ın Mukaddimesi, Konya 1981.
[30] M. Zeki Terzi, İlk Siyer ve Meğazi Yazarları ve Eserleri, Samsun 1990, s. 15.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Ebân ile aynı dönemde yaşayan Urve b. Zübeyr daha genç yaşlarda
iken ailesinin aksine siyasete değil ilme ilgi duymuş ve Medine mescidin-
de derslere devam etmiştir. Ayrıca teyzesi Hz. Aî�şe’den dersler almıştır.[34]
Başlangıçta ağabeyi Abdullah b. Zübeyr’in Emevî�lere karşı vermiş olduğu
mücadeleye iştirak etmediyse de H. 63 yılında Emevî�lerin Medine’de orta-
ya koydukları utanç verici hadiseler, onun o güne kadar yazılı hale getirdi-
ği bütün çalışmalarını protesto amacıyla yakmasına neden olmuştur. Daha
sonra ağabeyi Abdullah b. Zübeyr’in Emevî�lerce öldürülmesinden sonra
Abdülmelik b. Mervan’a sığındı.[35]
[31] Horovitz, Y., el-Meğazi’l-Ulâ ve Müellifuhâ (Arp. trc. H. Nassar, Mısır 1948), s. 3.
[32] İ�bn Sa‘d, V, 210; Horovitz, s. 6.
418 [33] İ�bn Sa‘d, V, 210.
[34] Zehebî�, Nübelâ, IV, 421, 424.
[35] Fuat Sezgin, Tarihu’t-Turasi’l-Arabî, 1983, s. 70.
[36] Vakidî�, el-Meğazî (thk. Marsden Jones, I-III, Kahire 1964-66), Mukaddime, 20-21;
Katip Çelebi, Keşfü’z-Zunûn (I-II, İ�stanbul 1941), II, 747.
Emevilerde İlmî Hayat ■
İ�bn İ�shak’ın Hişam b. Urve ile aralarının açık olmasına sebep ola-
rak onun, Hişam’ın hanımı Fatıma binti Münzir’den (ö. 48/688) rivayette
İ�slâm öncesi Arabistan veya diğer ülkelerle ilgili bilgi veren müellifler
arasında Vehb b. Münebbih ve Ka’bu’l-Ahbâr gibi Yahudi orijinli kimse-
ler vardı. Vehb’in o dönemle ilgili verdiği bilgilerin doğruluğu konusun-
da çoğu kişinin kafasında herhangi bir mutabakat olmasa da, alanında
başta gelen bilgi kaynaklarından biri olmuştur.[57] Ka’bu’l-Ahbâr ise daha
Muâviye b. Ebî� Süfyân’ın Suriye valiliği esnasında sarayda danışmanlık ve
öğretmenlik vazifesi görmüştür.[58] Yahudi kökenli bu iki kişi sayesinde İ�s-
railiyat dediğimiz kıssalar, Müslümanlar arasında şuyû bulmuş ve İ�slâm
öncesi Araplarıyla ilgili bilgiler arasına karışmıştır.[59]
Sonuç olarak Emevî�ler döneminde diğer ilimler gibi tarih ilmi de ge-
lişme kaydetmiş, daha sonra telif edilen hacimli eserlerin kaynağını teşkil
eden müellifler bu dönemde yetişmiştir.
4. Hukuk Çalışmaları
Buna göre devlet bir yürütme müessesesi olarak şer’i hukuku mahallî�
hukuk otoritelerince tedvin edildiği şekliyle farklı bölgelere uyguluyor-
du. Fakat bu fıkıh külliyatı, eserleri bakımından birlik arzettigi halde hem
farklı mahalli tatbikattan hem de bazı âlimlerin içtihatlarından doğan
farklılıklardan ötürü, ayrıntılarda geniş ölçüde farklılıklar gösteriyordu.
Bir şehirdeki ilim adamları dahi fıkhî� ayrıntılarda ihtilaf halindeydiler.
Emevî�lerin iktidardan ayrılmasından sonra İ�ranlı bir mühtedi olan ünlü
edebiyatçı ve devlet katibi İ�bnü’l-Mukaffa (140/757) halifeye fıkhı sistem-
li bir hale getirmesi ve Kur’ân ile sünnet üzerinde kendi içtihadını yapma-
sı gerektiğini öğütleyen bir risale yazması buna en güzel bir örnektir.[73]
veya kadılar tayin etme işinde önemli adımı atmışlardı. Kadılık görevi,
Arap fütuhatının bir sonucu olan yeni şartlar altında Arap saltanatının
medeni merkezlerinde teşekkül eden İ�slâm cemiyetinde ve bu cemiyet
için ihdas edilmiştir. Bu yeni cemiyet için artık İ�slâm öncesi ve İ�slâm’ın ilk
devrindeki hakem usulü yeterli değildi. Dolayısıyla Arapların hakeminin
yerini İ�slâm’da kadı almıştır. Vali, görevlerinde bilinçli bir ayrım yapmak-
sızın, halife tarafından kendisine verilen yetki sınırları içerisinde kendi
eyaletinde idarî�, teşrî� ve adlî� tam bir otoriteye sahipti. O aslî� yetkisini hu-
kukî� katibi olan kadıya havale edebilirdi ve gerçekte de böyle yapıyordu.
Bununla birlikte vali, istediği herhangi bir davaya kendisi karar verme ve
şüphesiz dilediği vakit kadıyı azletme hakkını elinde tutuyordu.[75]
5. Kelâmî Tartışmalar
[78] Watt, M., İslâmi Tetkikler (trc. Süleyman Ateş, Ank. 1968), s. 15.
[79] E. Ruhi Fığlalı, İtikadî İslâm Mezhepleri, Ankara 1980, s. 27.
Emevilerde İlmî Hayat ■
neticesinde görüş ayrılığına düşülerek siyasi bir hizip olarak ortaya çıkan
Haricî�ler, görüşlerini meşrulaştırmak amacıyla dinî� argümanları kullan-
mışlar ve dinî� bir grup hüviyetine kavuşmuşlardır.
Şia, Ali b. Ebî� Talib’in Hz. Muhammed’den sonra nass ve tayinle halife
olduğuna inanan, imametin kıyamete kadar onun soyundan çıkmayacağı-
nı ileri süren, bu imamların masum olduklarını iddia eden toplulukların
müşterek adıdır.[87] Her ne kadar Şiî� müellifler bu hareketin başlangıcını Hz.
Peygamber’in vefatından itibaren başlatırlarsa da[88] bu hareket de diğer
hareketler gibi Müslümanlar arası iç çatışmalar neticesinde doğmuştur. İ�n-
sanların bu hareketi başa götürmeleri ve dinî� birtakım argümanları kullan-
maları, onu temellendirmek ve meşruiyet kazandırmak amacına yöneliktir.
Bazı araştırmacılar Şia hareketinin başlangıcını seri halinde birtakım siyasi
başarısızlıklara bağlarlar.[89] Hakikaten bu fikirleri iddia edenlere göre hi-
lafet konusunda Hz. Ali’nin, oğulları Hasan ve Hüseyin’in başına gelenlerin
başka bir izahı olmalıydı. Onlar imametin ele geçirilemeyişinin sebeplerini
başka yerlerde ararlar. Onların siyasi kıyamlarının ekseriyeti dramatik son-
la neticelenmiş olması nedeniyle Haricî�ler gibi net olabilmeleri sözkonusu
olamadı ve onlar inançlarda aşırı farklılaşmaya gittiler.
Araplar arasında müspet ilimlerden en çok bilineni tıp bilimi idi. An-
cak Arap Yarımadasında tıp eğitimi veren herhangi bir eğitim merkezi
yoktu. Hz. Peygamber döneminde yaşayan Hâris b. Kelede, kendisi Taifli
olup İ�ran’da bulunan Cündişapur tıp merkezinde tahsil görmüş daha son-
ra da Hicaz’a dönmüştür.
[102] Tabersî�, Ebû Mansur Ahmed b. Ali b. Ebî� Talib, el-İhticac, I/II (thk. Muhammed
Bakır el-Musevî� el-Horasanî�), Beyrut 1981, 235-238.
[103] İ�bn Ebî� Usaybia, Tabakatu’l-Etıbbâ, 175.
[104] S. Hüseyin Nasr, İslâm ve İlim (trc. İ�lhan Kutluer, İ�stanbul 1989), s. 176.
[105] İ�bnü’l-Kıftî�, Ahbaru’l-Ulema bi Ahbari’l-Hukemâ, Kahire ?, s. 67; İ�bn Ebî� Usaybia, s.
159; Hilmi Ziya Ü� lken, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü (İ�stanbul, 1935), s. 55-
62.
[106] Gülsüm Sezen, Cahiliyye Devrinden Emevîlerin Sonuna Kadar Müslümanlar Tıbbî
434 Gelişmeler (Basılmamış Y. Lisans Tezi), Ankara 1977, s. 82-83.
[107] İ�bn Ebî� Usaybia, s. 258.
[108] İ�bnü’l-Kıftî�, s. 169.
[109] İ�bn Hazm el-Endelüsî�, Cemheretü Ensabi’l-Arap (thk. komisyon, Beyrut 1983), s.
188; Yakut, el-Müktedab min Kitâbi Cemhereti’n-Neseb (thk. Naci Hasan, Beyrut
Emevilerde İlmî Hayat ■
1987), s. 85.
[110] Sezen, s. 83.
[111] Hitti, II, 399; İ�bn Ebî� Usaybia, 116, 125-126.
[112] Gülsüm Sezen, s. 84. 435
[113] Mayerhof, M., İslâm Medeniyeti Tarihinde Fen ve Tıp (trc. Ö� . Rıza Doğrul, İ�stanbul
1935), s. 8.
[114] Mayerhof, M., s. 9.
[115] Fazıl Halil İ�brahim, Hâlid b. Yezîd ve Siretuhu, s. 51.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[122] Belâzurî� (297/892), Ensabü’l-Eşraf (thk. İ�hsan Abbas, Beyrut 1979), IV, 227.
[123] Hoda Murad, Keşver-i Hire der Kalemru-ı Şahinşahiy-ı Sasanîyân (Tahran 1976), 98.
[124] H. �brahim Hassan, II, 228. 437
[125] Fazıl Halil İ�brahim, s. 53.
[126] Huart, Clement, Arap ve İslâm Edebiyatı (trc. Cemal Sezgin, Ankara 1971), s. 303.
[127] Kalkaşandî�, Subhu’l-A’şa (I-XV, Beyrut 1987), I, 431; Kettanî�, II, 211.
[128] Makrizî�, Hıtat (I-II, Beyrut ?), II, 405.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
İ�bn Asâl: (H. 46) Rum kökenli bir Hıristiyan olan İ�bn Asâl, Cündişa-
pur tıp merkezi ekolüne mensuptur. Şam’da elde ettiği büyük bir şöhreti
vardı. Muâviye b. Ebî� Süfyân’ın Şam’da uzun yıllar görev yapması, doktor
İ�bn Asâl’la arasında iyi bir diyalogun gelişmesine sebep olmuştur. Daha
sonra bu iyi ilişkiler sıcak bir dostluğa dönüşmüş ve İ�bn Asâl, Muâviye’nin
nedî�mi olmuştur.[129]
İ�bn Asâl, H. 46 yılında Benî� Manzum kabilesi mensuplarınca öldürül-
müştür. Sebebi, Suriye bölgesinde halk nezdinde büyük bir otorite elde
eden Abdurrahman b. Hâlid b. Velid’in İ�bn Asâl tarafından (tabiki Muâvi-
ye’nin emriyle) zehirlenmesi gösterilir. Çünkü İ�bn Asâl, müfred ve mürek-
keb ilaçlar hususunda son derece uzman bir kimse olup, öldürücü zehirle-
ri ve dozlarını çok iyi bilirdi. Rivayetlere göre Abdurrahman’ın Suriye’deki
önlenemez yükselişinin önüne geçmek isteyen Muâviye, Abdurrahman’ın
bir hastalığında tedavisi için gönderdiği İ�bn Asâl tarafından zehirlenerek
ortadan kaldırılmıştır.[130]
Ebul-Hakem ed-Dımaşkî�: (760) Yine Cündişapur tıp okulundan yetiş-
me Hıristiyan bir doktor olan Ebû’l-Hakem, aslında Hz. Osman döneminde
şöhrete ulaşmış bir hekimdi. Belki de Hz. Osman’la ilişkisini Şam valisi
Muâviye temin etmiş olabilir. Hz. Osman, muhasara altına alındığı zaman,
isyancılardan korkarak Şam’a kaçmış ve orada yaşamaya devam etmiştir.
Muâviye iktidarı elegeçirdikten sonra onu saraya davet etmiş kendisine
özel doktorluğu görevini vermiştir. Çeşitli hastalıklar konusunda uzman
olan Ebû’l-Hakem’in bazı hastalıklara başarılı müdahalelerde bulunduğu,
zehirler konusunda uzman olduğu, ilaçlar hususunda Muâviye’nin kendi-
sine güven duyduğu belirtilir.[131]
Muâviye, oğlu Yezî�d’i hac emiri olarak tayin ettiği sene yanında doktor
olarak Ebû’l-Hakem’i görevlendirmiştir. H. 55’li yıllardan sonra gerçekleş-
tiği tahmin edilen bu hadiseden Ebû’l-Hakem’in Müslüman olduğu çıka-
rılabilir mi bilemiyoruz. Ebû’l-Hakem, Abdülmelik b. Mervan’ın vefatında
onun başında bulunan hekimdi.[132] Buradan onun üst düzey yöneticilerle
ilişkisinin Muâviye’den sonra da devam ettiği anlaşılmaktadır.
Ebû’l-Hakem’in oğlu da doktordu. Yalnız onun tıp tahsili yapıp yap-
madığını veya bildiklerini babasından mı başkasından mı öğrendiğini
bilemiyoruz. Emevî�ler dönemini sonuna kadar yaşamış, Abbasî�ler’in ilk
dönemini de görmüştür. Oğlu İ�sa’yı da doktor yetiştirmiştir. O buna göre
105 yıl yaşamıştır. Ö� zellikle bu aile hukne, hacamat (kan aldırma) ve keyy
438
[129] İ�bn Ebî� Usaybia, s. 116.
[130] İ�bn Ebî� Usaybia, s. 171-172.
[131] İ�bn Ebî� Usaybia, s. 175; Fazıl Halil İ�brahim, s. 50.
[132] İ�bnü’l-Kıftî�, s. 123; İ�bn Ebî� Useybia, 175.
Emevilerde İlmî Hayat ■
Medine’de ilim tahsil ettiği yıllara tekabül eder. Mısır valisi babası Ab-
dülaziz’i ziyarete gidip geldiğinde ilim merkezlerini ziyaret eden Ö� mer,
Abdülmelik’le tanışmış olmalıdır. Ö� mer, devlet başkanı olduğu zaman İ�s-
kenderiye tıp merkezini Abdülmelik b. Ebcer’le anlaşarak Antakya ve Har-
ran’a taşımıştır. Abdülmelik, Ö� mer b. Abdülaziz’in doktorluğunu da yaptı
ve Ö� mer hastalandığında o çok yakın ilgi gösterdi.[140]
İ�skenderiye tıp okulunda tıp tahsil etmiş bir diğer tabip Yakup er-Ru-
havî�’dir. H. 61 yılında İ�skenderiye’ye giden Yakup, döndükten sonra Antak-
ya tıp okuluna hoca olmuş ve 11 yıl burada hocalık yapmıştır.[141] Emevî�-
ler döneminde ismine rastladığımız son doktor Ahmed b. İ�brahim’dir.
101/720-724 yılları arasında devlet başkanlığı yapan Yezî�d b. Abdülme-
lik’e doktorluk yapmıştır. Hakkında çok fazla bilgi verilmeyen Ahmed b.
İ�brahim’in tıp sahasında telif ettiği eserlerin olduğu belirtilir.[142]
Netice olarak Emevî�ler dönemi Müslümanların beşerî� ilimlerde bir
hazırlık ve alt yapı oluşturma dönemidir. Fetihler sonucu ele geçen top-
raklardaki kurum ve kuruluşlara zarar verilmediği gibi onların çalışma-
ları teşvik edilmiş, hatta alanlarında uzman olan pek çok kişi devlet baş-
kanından ve saraydan çok yakın ilgi ve alaka görmüştür. Ayrıca bu ilmî�
çabaların yaygınlaşması yolunda çeşitli adımlar atılmıştır.
440
[140] Fazıl Halil İ�brahim, s. 26.
[141] Fazıl Halil İ�brahim, s. 26.
[142] Fazıl Halil İ�brahim, s. 55.
Doç. Dr. Mustafa ÖZKAN
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslâmi İlimler Fakültesi
Sözü edilen toplumda inanç ve ibadetin yanı sıra sosyal ilişkiler, siyasal
yaşam, eğitim ve kültür hayatında dinin tezahürlerinin somut olarak gö-
rülmesi de bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
[15] İ�bn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim (276/889), el-Maârif, Beyrut
1970, s. 195; İ�bn Hazm, Ali b. Ahmed b. Saî�d ( 456/1064), el-Milel ve’n-nihal, I-II,
Mısır 1317, I, 60; İ�bn Hallikân, Ebü’l-Abbâs Şemseddin Ahmed b. Muhammed b.
Ebî� Bekir (681/1282), Vefayâtu’l-a’yân ve enbâi ebnâi’z-zemân, Beyrut 1977,
VI, 8; Zehebî�, nübelâ, V, 330; İ�bnü’l-İ�mâd, Abdulhayy Ebü’l-Felâh (1089/1678),
Şezerâtü’z-zeheb fî ahbâri men zeheb, Beyrut 1986, II, 51; Câbirî�, Muhammed Abî�d,
İslâm’da Siyasal Akıl (trc. Vecdi Akyüz), İ�stanbul 1997, s. 601.
[16] Bk. Halî�fe b. Hayyât (240/854), Târîhu Halîfe b. Hayyât, Riyad 1985, s. 213; İ�bn
Abdürabbih, Ahmed b. Muhammed (327/939) el-İkdu’l-ferîd, Beyrut 1965, IV, 371;
444 es-Süyûtî�, Celâleddin Abdurrahman b. Ebî� Bekir, Târîhu’l-hulefâ, Mısır, 1952, s. 196.
[17] Bk. İ�bn Habî�b, Muhammed (245/859), Kitâbü’l-Muhabber, Haydarabad 1942, s.
480-481; Taberî�, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerî�r (310/922), Târîhu’t-Taberî, Kahire
1977-1988, V, 458-459; İ�bn A’sem, Ebû Muhammed Ahmed (314/926), el-Fütûh,
Beyrut 1986, V-VI, 146.
Emevîlerde Dini Hayat ■
B. İktidar-Ulemâ İlişkisi
[18] Türkçe Sözlük (haz. Türk Dil Kurumu), I-II, Ankara 1998, I, 1063; Doğan, Durmuş
Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, İ�stanbul 1996, s. 532.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
mevcut yönetimin kuruluş tarzı, din anlayışı, dinle ilişki biçimi ve bu anla-
yışın bir sonucu olarak ortaya çıkan aşağıdaki icraatları olmuştur:
[19] Taberî�, V, 279; Avcı, Câsim, “Hilâfet”, DİA, İ�stanbul 1998, XVIII, 542.
[20] el-Askerî�, Hasan b. Abdullah b. Sehl (395/1005), Kitâbü’l-Evâil, Beyrut 1997, s. 178-179.
[21] el-Askerî�, 180; İ�bnü’l-Esî�r, III, 211.
[22] İ�bnü’l-Esî�r, III, 211.
446 [23] Taberî�, V, 279; İ�bn Kesî�r, VIII, 28.
[24] Ya’kûbî�, Ebû Ya’kûb b. Ca’fer b. Vehb (297/897), Târîh, I-III, Necef 1358, II, 204,
Taberî�, V, 269; Mes’ûdî�, Ebü’l-Hasan Ali b. Hüseyin (346/957), Mürûcü’z-zeheb ve
meâdinü’l-cevher, Mısır 1964, III, 12-13; Aycan, İ�rfan, Saltanata Giden Yolda Muâviye
b. Ebî Süfyân, Ankara 2001, s. 178-179.
Emevîlerde Dini Hayat ■
[36] Taberî�, VII, 170; Mes’ûdî�, III, 219; İ�bn İ�mâd, II, 92.
[37] Bk. Ö� zkan, “Emevîler Dönemi İktidar-Ulemâ İlişkisi, s. 145-202.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[40] Bk. Zehebî�, Nübelâ, V, 85; İ�bn Salâh, Ebû Ö� mer Osman b. Abdurrahman, Mukaddimetu
İbn Salâh fî ulûmi’l-hadîs, Beyrut 1978, s. 199; Ö� zkan, Emevîler Dönemi İktidar-
Ulemâ İlişkisi, s. 212-221.
[41] Bk. Vekî�, Muhammed b. Halef b. Hayân (306/918), Ahbâru’l-kudât, Beyrut, ts. 191.
[42] İ�bn Habî�b, s. 475-478; Ebû Nuaym, Ahmed b. Abdullah el-İ�sbahânî� (430/1038),
Hilyetü’l-evliyâ ve tabakâtü’l-asfiyâ, Mısır 1932, III, 361; el-İ�sfahânî�, Kâsım b.
Hüseyin b. Muhammed, Muhâdarâtu’l-üdebâ ve muhâdarâtu’ş-Şuarâ, byy 1287, I,
29.
[43] İ�bnü’l-Cevzî�, II, 213; İ�bn Kesî�r, IX, 306; Zehebî�, Nübelâ, V, 82.
[44] İ�bnü’n-Nedim, Muhammed b. İ�shak b. Ebî� Ya’kûb (385/995), el-Fihrist, Mısır 1348,
s. 60-61. 451
[45] Bağdâdî�, Ebû Bekir Ahmed b. Ali b. el-Hatî�b (463/1071), Târîhu Bağdâd, I-XIV,
Medinetu’l-Münevvere, ts., XII, 231; Şevkânî�, Muhammed b. Ali b. Muhammed,
Derrü’s- sehâbe fî Menâkıbi’l-Karâbe ve’s-Sahâbe, Dımaşk 1990, s. 742.
[46] İ�bn Sa’d, VII, 127 vd.; Zehebî�, Nübelâ, IV, 572; İ�bn İ�mâd, 51.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
1. Hâricîlik
[47] Bk. Aycan, “Emevî�ler Döneminde İ�lmî� Hayat”, Emevîler Dönemi Bilim, Kültür ve
Sanat Hayatı, s. 46-47.
[48] Fığlalı, “Hâricilerin Doğuşuna Te’sir Eden Bazı Sebepler”, AÜİFD, 1975, XX, 247.
Emevîlerde Dini Hayat ■
Hâricî�ler; genel olarak sert mizaçlı, inatçı, dinin tavizsiz bir şekilde uygu-
lanmasını isteyen, manadan daha ziyade lafza önem veren, kendileri gibi
düşünmeyenleri tekfir eden ve hatta bunların öldürülmesi gerektiğini dü-
şünen insanlardan oluşmuştur. Bunların Hz. Ali’nin yanı sıra çok sayıda
müslümanı öldürmeleri ve tekfir ettikleri Emevî� idaresine karşı çok sayı-
da isyan başlatmaları, söz konusu tespiti doğrular nitelikteki örneklerdir.
Hâricî�lî�k düşüncesinin fiilî� olarak ortaya çıkışına neden olan gelişme
ise, Hz. Ali ile Muâviye arasında çıkan Sıffî�n Savaşı ve daha sonra gerçekle-
şen Tahkim hadisesidir. Bilindiği gibi Sıffin Savaşı devam ederken, Emevî�
ordusu, Kur’ân’ın hakem kılınmasını ve savaşa son verilmesini teklif et-
miştir. Bu teklif, Hz. Ali ordusunda önemli bir yekûn oluşturan Hâricî�ler
tarafından kabul görmüştür. Ancak daha sonra aynı Hâricî�ler, “Allah’tan
başka hüküm verici yoktur.” diyerek, tahkime karşı çıkmışlardır. Onlar bu
çıkışlarıyla yetinmemiş, İ�slâm toplumunu parçaladıkları gerekçesiyle Ali
b. Ebî� Tâlib, Muâviye b. Ebî� Süfyân ve Amr b el-Â� s’ı öldürmeye karar ver-
miş ve sözü edilen gerekçeyle Hz. Ali’yi öldürmüşlerdir.[49]
Hâricî�ler özet olarak şu görüşleri savunmuşlardır: Hz. Ali ve Muâvi-
ye’nin iktidarı elde etme amacına dönük olarak çarpışmaları ve toplumun
parçalanmasına neden olmaları, doğru değildir. Kur’ân tavizsiz bir şekilde
uygulanmalıdır. Halî�fe olma hakkı belli bir aileye tahsis edilmemeli; hali-
fe olabilmek için gerekli sıfatları taşıyan her mü’min, halife olabilmelidir.
Zulmeden halifenin azli ve katli vaciptir. [50]
2. Cebrîye
[49] İ�bn Kuteybe, el-İmâme ve’s-siyâse, s. 130-131; Ya’kûbî�, II, 76; Taberî�, V, 68; İ�bn Asem,
III-IV, 193 vd.
[50] Bk. Aycan, “Emevî�ler Döneminde İ�lmî� Hayat”, Emevîler Dönemi Bilim, Kültür, s. 47.
[51] Kâdî� Abdülcebbâr, İ�mâmuddî�n Ebü’l-Hasan (415/1024), Şerhu usûli’l-hamse,
Kahire 1988, s. 324; Nesefî�, Meymun b. Muhammed (508/1114), Kitâbü bah- 453
ri’l-kelâm, Mısır 1914, s. 51; Şehristânî�, Muhammed b. Abdülkerim (548/1153),
el-Milel ve’n-nihal, Beyrut, ts. s. 85; er-Râzî�, Muhammed b. Hüseyin Fahruddin
(606/1209), İ�’tikadatu firâki’l-Müslimî�n vel-müşrikî�n, Mısır 1938, s. 68-69.
[52] Nesefî�, s. 51; Şehristânî�, s. 85; er-Râzî�, s. 68-69.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[59] Bk. Nevbahtî�, el-Hasan b. Mûsâ (300/912), Fırâku’ş-Şîa, Necef 1936, s. 6; Eş’ârî�,
Ebü’l-Hasan Ali b. İ�smail (324/936), Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, I-II, İ�stanbul 1928, I,
81 vd.; Malatî�, Muhammed b. Ahmed b. Ahdurrahman (377/987), et-Tenbîh er-red
alâ ehli’l-hevâ ve’l-bida’, Kahire 1326, s. 41-42; Bâkıllânî�, Muhammed b. et-Tayyib
(403/1013), et-Temhîd, Kahire 1947, s. 238; Bağdâdî�, el-Fark, s. 73; Şehristânî�, s.
114-115; er-Râzî�, s. 46.
[60] Rayyıs, s. 79.
[61] Eş’ârî�, I, 126; Bağdâdî�, el-Fark, s. 140; Şehristânî�, s. 203-204.
[62] Eş’ârî�, I, 16-17; Şehristânî�, s. 139.
[63] Malatî�, s. 41-48; İ�bn Teymiyye, Kitâbü’l-Îmân, Mısır 1325, s. 143.
[64] Malatî�, s. 47.
[65] �bn Hazm, I, 186.
[66] Hasan, İ�brahim Hasan, Siyasî, Dinî, Kültürel-Sosyal İ�slâm Tarihi (trc. S. Gümüş,
İ�smail Yiğit), İ�stanbul 1985, II, 107; Ebû Zehra, Mezhepler Tarihi (trc. Sıbgatullah 455
Kaya), Ankara, ts., s. 131.
[67] Ay, Mahmut, Mu’tezile ve Siyaset, İ�stanbul 2002, s. 174.
[68] Mevdûdî�, Ebü’l-A’lâ, Hilâfet ve Saltanat (trc. Ali Genceli), İstanbul 1972, s. 302;
Danışman, Nâfî�z, Kelâm İlmine Giriş, Ankara 1955, s. 63.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
4. Mu’tezile
Mu’tezile, İ�slâm tarihinde akılcılığı esas alarak, kelâmî� birçok konu-
da tezler ileri sürmüş ve etkisini uzun süre devam ettirmiş olan dinî� bir
mezheptir. Genel kanaate göre Mu’tezile’nin kurucusu, Vâsıl b. Atâ’dır.[69]
Rivayetlere göre, kebî�re (büyük günah işleyenin durumu) ile ilgili tartış-
maların sürdüğü dönemde, halktan birisi Hasan-ı Basrî�’ye gelmiş ve ona
kebî�renin konumunu sormuştur. Hasan, sorunun cevabını düşünürken,
orada bulunan talebesi Vâsıl: ‘el-Menzile beyne’l-menzileteyn,’ (Büyük
günah işleyen kişi ‘ne kâfir ne de mü’mindir, ikisi arasındadır.) cevabını
vermiştir. Bunun üzerine Hasan-ı Basrî�, Vâsıl’ı ders halkasından kovmuş-
tur. Vâsıl’ın Hasan’dan ayrılması anlamına gelen ‘i’tezele’ fiilinden gelen
Mu’tezile ismi, bu olayla ortaya çıkmıştır.[70]
Mu’tezile, Basra’da hicrî� I. asrın sonu, II. yüzyılın başlarında orta-
ya çıkmıştır.[71] İ�lk Mu’tezilî� âlimlerin başında Vâsıl b. Atâ, Ubeyd b. Amr
ve Dırar b. Amr gelmektedir.[72] Zikredilen âlimlerin en belirgin özelliği;
bunların yabancı kültür ve felsefeleri çok iyi bilmeleri, muhtelif felsefe
ve kültürlere karşı aklı etkin bir şekilde kullanabilmeleri ve iktidara olan
muhalefetlerini fiilî� olarak değil de fikir düzeyinde kavramlar üzerinden
yürütmeye çalışmalarıdır. [73]
Mu’tezile’nin Kaderiyye ile ilişkisinin mahiyeti, ihtilaf konusu olmuş-
tur. Ö� rneğin Ebû Hanî�fe[74] ve el-İ�sfereyânî�,[75] Mu’tezile ve Kaderiyye isim-
lerini ayrı ayrı zikretmişlerdir. Muhtemelen, insan fiilleri konusundaki
ortak görüşleri sebebiyle Mu’tezile ile Kaderiyye aynı ekoller olarak al-
gılanılmış ve bu isimler bazen birbirlerinin yerine kullanılmıştır.[76] Yal-
[69] Eş’ârî�, Kitâbü’l-Lum’a, Beyrut 1987, s. 155; el-Gurabî�, Ali Mustafa, Târîhu’l-fırâki’l-
İslâmiyye, Mısır 1948, s. 69; Koçyiğit, s. 70; Çağatay, Neşet, “Vâsıl b. Atâ”, İ�A, İ�stanbul
1986, XIII, 219.
[70] İ�bn Hazm, I, 60; Şehristânî�, s. 47-48.
[71] Abdülhamid, İ�rfan, İslâm’da İtikadî Mezhepler ve Akaid Esasları (trc. M. Saim Yeprem),
İstanbul 1981, s. 93; Topaloğlu, Bekir, Kelâm İlmine Giriş, İ�stanbul 1981, s. 170.
[72] Ay, s. 62.
[73] Şehristânî�, s. 45; Taftazânî�, Sa’duddin Mes’ûd b. Ö� mer (797/1395), Şerhu’l-Akâid
(trc. Süleyman Uludağ), İ�stanbul 1982, s. 11-12; Abdülhamid, s. 144; Atay, Hüseyin,
İ�slâm’ın İ�nanç Esasları, Ankara 1992, s. 138-139; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm
456 Tarihi, �stanbul 1986, II, 539.
[74] Ebû Hanî�fe, Nu’man b. Sâbit (150/767), Fıkhu’l-ekber (trc. Mustafa Ö� z), İ�stanbul
1981, s. 67.
[75] İ�sfereyânî�, Ebü’l-Muzaffer (471/1078), et-Tebsîr fi’d-dîn, Mısır, 1940, 15.
[76] İ�bn Hazm, I, 54; Mâturidî�, s. 401-403; Koçyiğit, s. 128; Ay, s. 41.
Emevîlerde Dini Hayat ■
sekreterlik) vb. gibi kamu işlerini yürütecek kurum ve görevliler, artık sa-
bit ve belirgin bir şekilde yerini almıştır. Aşağıda adı geçen kurumlardan
gündelik hayatta oldukça öne çıkan bazılarıyla ilgili Emevî�ler döneminde
gelişen gündelik olaylardan bahsedilecektir.
[1] Belâzürî�, Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü’l-eşrâf (thk. Süheyl Zekkâr,
Riyâd Ziriklî�), Beyrut 1417/1996, V, 154, 165; VII, 222; VIII, 71, 202, 369; Taberî�,
Ebû Ca’fer, Muhammed b. Cerî�r (224-310/839-923), Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk,
Beyrut 1407, III, 220, 227; İ�bnü’l-Esî�r, Ebü’l-Hasan Ali b. Ebü’l-Kerem Muhammed b.
Muhammed b. Abdilkerim b. Abdilvâhid eş-Şeybânî� (630/1232), İslâm Tarihi: el-Kâ-
mil fi’t-târih Tercümesi, (trc. Komisyon), İ�stanbul 1985, IV, 16; Nüveyrî�, Şihâbuddî�n
Ahmed b. Abdilvehhâb (677-733/1279-1333); Nihâyetü’l-ereb fî fünûni’l-edeb,
Kahire 1923-1955, XX, 375.
460 [2] Belâzürî�, Ensâb, VIII, 382; Taberî�, III, 207; Nüveyrî�, XX, 316.
[3] Belâzürî�, Ensâb, VI, 66; Taberî�, III, 178, 220-221; IV, 23, 55, 209; Vekî�, Muhammed b.
Halef b. Hayyân (306/918), Ahbâru’l-Kudât, Beyrut, ts., II, 10.
[4] İ�sfahânî�, Ebü’l-Ferec, Ali b. Hüseyin (356/967), Kitâbü’l-Eğânî (thk. Komisyon),
Beyrut 1963-1972, II, 248; XI, 267.
Emevîler Döneminde Gündelik Hayat ■
[5] İ�bn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dî�neverî� (276/889), Uyûnu’l-
ahbâr, Kahire 1925-1930, I, 16.
[6] İ�sfahânî�, XX, 413; Ebû Ubeyd, el-Kâsım b. Sellâm (224/839), Kitâbü’l-Emvâl (thk.
Muhammed Halî�l Hirâs), Kahire 1401/1981, s. 55; Vekî�, I, 300.
[7] Kettânî�, Muhammed Abdülhayy, et-Terâtibu’l-İdâriyye: Hz. Peygamber’in Yönetimi
(trc. Ahmet Ö� zel), İ�stanbul 1990-1993, II, 50-53; Abdülkadir Ö� zcan, “Asesbaşı”, DİA,
�stanbul 1991, III, 464.
[8] Nüveyrî�, XX, 315-316.
[9] İ�bn Kuteybe, Uyûn, I, 53; Ebû Ubeyd, 16, 55, 218, 530; Nüveyrî�, XIX, 144, 509;
İ�bnü’l-Esî�r, III, 157; Kalkaşendî�, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ali (821/1418), Subhu’l-aşâ
fî sınââti’l-inşâ (Muhammed Hüseyin Şemsüddî�n, Nebî�l Hâlid el-Hatî�b, Seyyid Ali
Nâbit), Beyrut 1987/1407, III, 296; Kettânî�, I, 101.
[10] Hasan İ�brahim, Hasan, Siyâsî-Dînî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi (trc. İ�. Yiğit, S.
Gümüş), İ�stanbul 1985, II, 139. 461
[11] Câhız, Resâilü’l-Câhız (thk. Abdüsselâm Muhammed Hârûn), Beyrut 1411/1991, II,
36, 78-79; İ�bn Kuteybe, el-İmâme ve’s-siyâse, 1909 byy 248; Uyûn, I, 90; Belâzürî�,
Fütûhu’l-Büldân (Ü� lkelerin Fetihleri) (trc. Mustafa Fayda), Ankara 1987, 595;
Ensâb, VII, 378-379; VIII, 81; İ�sfahânî�, II, 349; VI, 79-80; VII, 65-66, 122-126; VIII,
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
1. Cami
63; XVI, 42, 48; el-Â� bî�, el-Vezî�r el-Kâtib Ebû Sa’d Mansûr b. el-Hüseyin (461/1069),
Nesrü’d-dürr, I-VII (thk. Komisyon), Mısır 1981-1989, V, 18-19; er-Râgıb el-İ�sfahânî�,
Ebü’l-Kâsım Hüseyin b. Muhammed (502/1109), Muhâdarâtu’l-üdebâ ve muhâ-
verâtü’ş-şu’arâ ve’l-büleğâ, I-II, Mısır 1287, I, 130-131; İ�bnü’l-Esî�r, III, 458; IV, 16;
Kalkaşendî�, Subhu’l-a’şâ, I, 48; Nüveyrî�, VI, 87-91; XX, 375, 498.
[12] C. Zeydân, İslâm Medeniyeti Tarihi (trc. Zeki Meğamiz), İ�stanbul 1971, I, 364.
[13] Câhız, el-Bursân ve’l-Urcân ve’l-Umyân ve’l-Huvlân (thk. Muhammed Mürsî� el-Hûvlî�),
Beyrut 1987/1407, 211-212; İ�sfahânî�, II, 404-405.
[14] Câhız, Resâil, II, 53, 71; İ�bn Kuteybe, Uyûn, I, 72-92; Vekî�, II, 41.
[15] Belâzürî�, Ensâb, V, 36-37; VII, 229.
[16] Belâzürî�, Ensâb, V, 410, 412; VIII, 396, 420.
[17] Abdülaziz ed-Dûrî�, “Hükümet Kurumları”, İ�slâm Şehri (ed. R. B. Serjeant; trc. Elif
Topçugil), İ�st. 1992, s. 73.
[18] Vekî�, I, 303-304, 347; İ�bn Teymiyye, Takıyyüddî�n Ahmed (728/1328), Bir İslâm
462 Kurumu Olarak Hisbe (trc. Vecdi Akyüz), İ�stanbul 1989, s. 24, 29, 33, 50; İ�bnü’l-
Uhuvve, Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Kuraşî� (729/1329), Meâlimu’l-
kurbe fî ahkâmi’l-hisbe, Cambridge 1937, s. 7, 15-32; Nüveyrî�, VI, 291, 296, 304 vd.;
Muddazir Abdurrahim, Hukukî� Kurumlar, İ�slâm Şehri, (ed. R. B. Serjeant; trc. Elif
Topçugil), İ�stanbul 1992, s. 59-61.
Emevîler Döneminde Gündelik Hayat ■
[19] Belâzürî�, Fütûh, s. 498; Taberî�, II, 479; ed-Dî�neverî�, Ebû Hanî�fe Ahmed b. Dâvûd
(282/895), el-Ahbâru’t-tıvâl, Mısır 1330, s. 125.
[20] Can, Yılmaz, İ�slâm Şehirlerinin Fizikî� Yapısı (H. I-III/M. VII/IX), Ankara 1995, s. 103.
[21] İ�bn Havkal, Ebü’l-Kâsım en-Nasî�bî� (IV./X. yy.), Sûretü’l-Arz, Leiden 1939, s. 146; Ali,
Sâlih Ahmed, Hıtatu’l-Basra ve mıntıkatuhâ, Irak 1986, s. 64. 463
[22] Belâzürî�, Fütûh, 500; Taberî�, II, 480; Yâkût el-Hamevî�, Şihâbuddî�n Ebû Abdullah b.
Abdullah (626/1228), Mu’cemü’l-büldân, Dârü’l-Fikr, Beyrut, ts., IV, 492; I, 433.
[23] Belâzürî�, Fütûh, s. 404, 408; Albert Hourani, Arap Halkları Tarihi (trc. Yavuz Alagan),
�stanbul 2000, s. 82.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Camiler ilk zamanlarda sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda
siyasî� konuların görüşüldüğü, zaman zaman karara bağlandığı, öğretmen-
lerin ders verdiği mekân olarak eğitim ve öğretim faaliyetlerinin odak
noktası, şairlerin şiir inşâd ettiği yer, hâkimlerin muhâkeme edip suçlula-
rı cezalandırdığı yargı evi, halifeler ve yöneticilerin emirnâmelerini teblî�ğ
edip, kararlarını ilan ettikleri, onaylattıkları bir forum ve toplumsal ileti-
şim ve denetim aracı, yerleşim birimine İ�slâmî� kimliğini kazandıran, din
ve dünya işlerinin görüşülüp karara bağlandığı, İ�slâmî� bir dünya görüşü-
nün oluşturulduğu ulvî� bir mekân idi.[25]
Camiler gün boyu, hatta olağanüstü durumlar dışında gece sabaha ka-
dar da açıktı.[26] Hangi meşrepten ve tabakadan olursa olsun bütün Müslü-
manlar, ibadet etmek, duâ etmek ve dinlenmek için camiye gidebilirdi. Gece
teheccüd için camide devamlı bulunanlar olurdu. Ancak, bir gece Hâricî� li-
derlerden birisi Kûfe camiini basmış ve orada bulunanları öldürmüştü. İ�şte
bu olaydan sonra insanlar camide teheccüd namazı kılmayı bırakmışlardır.[27]
[24] Ekrem Işın, “19. yy’da Modernleşme ve Günlük Yaşam”, Tanzimattan Cumhuriyete
Türkiye Ansiklopedisi, İ�stanbul 1985, II, 535-572, II, 544.
[25] İ�bn Sa’d, Ebû Abdullah Muhammed b. Sa’d b. Menî�’ el-Hâşimî� el Basrî� (230/845), et-
Tabakâtü’l-kübrâ, I-VI, (tlk. Süheyl Keyyâlî�), Beyrut 1414/1994,V, 7-8; İ�bn Kuteybe,
Uyûn, I, 74; Belâzürî�, Fütûh, 404, 408; Vekî�, I, 145; II, 7, 225-226, 317, 415, 421, 427-
428; III, 69, 135; İ�sfahânî�, XVII, 2; XX, 198; Kalkaşendî�, Subhu’l-a’şâ, IV, 290-291;
Muhammed Hamî�dullah, İ�slâm Müesseselerine Giriş (trc. İ�hsan Süreyya Sırma),
İ�stanbul 1992, s. 64-75; Hourani, s. 156-157; Abdülaziz b. İ�brahim Ö� merî�, el-Hıraf
ve’s-Sınââtu fî’l-hicâz fî asri’r-rasûl, byy 1985, s. 178.
[26] Taberî�, II, 480; İ�bn Havkal, s. 435.
[27] İ�bn Kuteybe, el-Maârif, s. 477; İ�sfahânî�, XVII, 2; W. Durant, İslâm Medeniyeti (trc.
Orhan Bahaeddin), �stanbul, ts., s. 48-49.
[28] Belâzürî�, Ensâb, VI, 8-9, 17; VIII, 308; Mes’ûdî�, Ebü’l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali
464 (346/958), Mürûcü’z-zeheb ve meâdinü’l-cevher (thk. Muhammed Muhyiddî�n
Abdülhamî�d), Beyrut, ts., III, 93; Yusuf Huleyf, Hayâtü’ş-şi’r fî’l-Kûfe ilâ nihâye-
ti’l-karnî’s-sânî li’l-hicre, Kahire 1968/1388, s. 70; Hourani, s. 57.
[29] Abdülcebbâr Nâcî�, Dirâsât fî târîhi’l-müdüni’l-Arabiyyeti’l-İslâmiyye, Basra 1986, s. 162.
[30] Vekî�, III, 228; el-Â� bî�, V, 26; İ�bnü’l-Esî�r, III, 458; V, 238.
Emevîler Döneminde Gündelik Hayat ■
2. Dârü’l-İmâra (Saray)
Esasen İ�slâm din ve dünya ayırımı yapmadığı için, gerek cami ve gerek-
se dâru’l-imâre, hem dinî� hem de dünyevî� işlerin birlikte görüldüğü mekân-
lar olmuştur. Nitekim kurduğu yeni devletin başkanı olan Hz. Muhammed
(sas), devletle ilgili bütün işlerini camiden yürütmüştür. İ�şte, cami-dâ-
ru’l-imâre beraberliğinin temelinde Hz. Peygamber zamanında gerçekleş-
tirilen bu mekânsal birliğin yattığı düşünülmektedir.[36] Eskilerine nazaran
daha görkemli olarak yeniden yapılan ve saray hâline dönüşmeye başlayan
dâru’l-imâreler (saraylar), I./VII. asrın sonlarına doğru, zaman zaman şehir
merkezinden uzaklaşmış ve ilk dönemlerdeki cami-dâru’l-imâre birlikteli-
ği, Emevî�lerin sonraki dönemlerinde pek devam etmemiştir.[37]
[31] İ�sfahânî�, II, 215-216, 363-364; İ�bn Abdürabbih, Ebû Ö� mer Ahmed b. Muhammed
el-Endelüsî� (428/1037), Kitâbü’l-İkdi’l-ferîd (thk. Komisyon), Kahire 1940-1973,
VI, 14-15, 25.
[32] Şevkî� Dayf, Târîhu’l-edebi’l-Arabî: Asru’l-İslâm, Kahire, ts. s. 78.
[33] İ�bn Sa’d, V, 7; Belâzürî�, Ensâb, VIII, 200; İ�sfahânî�, VIII, 52, 64-65; Huleyf, s. 170.
[34] İ�bn Şebbe, Ebû Zeyd Ö� mer en-Nemî�rî� (173-262/790-875), Târîhu’l-Medineti’l- 465
Münevvere (thk. Fehî�m Muhammed Şeltût), Cidde 1394, I, 36.
[35] Vekî�, II, 5; İ�sfahânî�, XXI, 365-366; Mes’ûdî�, III, 147.
[36] Belâzürî�, Fütûh, s. 398.
[37] Can, s. 103.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Hz. Osman döneminde Şam valisi Muâviye, daha o zaman şehir mer-
kezinde yer alan kilisenin -I. Velî�d zamanında (86-96/705-715) Ü� meyye
Camii’ne dönüştürülecek olan katedral yanındaki[43] eski Bizans valile-
rinin sarayını, yeniden düzenleyerek kendisine ikâmetgâh yapmıştır. Bu
saray “el-Hadrâ” (Yeşil Saray) adıyla bilinir.[44] Böylece devletin başlan-
[38] K. Philip Hitti, Siyâsî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1980, II, 415-
417; Islam Art and Architecture, (ed. Markus Hattstein-Peter Delius), Könemann
2000, s. 58-80; Ernst Diez, Die Kunst Der Islamischen Völker, Berlin 1915, s. 5, 24-30.
[39] İ�bn Asâkir, Ebü’l-Kâsım Ali b. Hasan b. Hibetullah (571/1175), Târîhu Medineti
Dımaşk (thk. Komisyon), Beyrut 1995-2000, XII, 324, 326-327.
[40] İ�bn Kuteybe, el-Maârif, 319; Belâzürî�, Ensâb, VI, 140; Taberî�, II, 609-610; Mes’ûdî�, II, 344;
İ�sfahânî�, V, 126; Nüveyrî�, XIX, 436; Süyûtî�, Abdurrahman b. Ebî� Bekir b. Muhammed
466 Celâluddin (911/1505), Târîhu’l-hulefâ, Katar 1974, s. 144; Huleyf, s. 204.
[41] İ�sfahânî�, II, 348-349, 353-355; Huleyf, s. 208.
[42] Nüveyrî�, V, 55.
[43] Ö� mer Ferrûh, Târîhu sadri’l-islâm ve’d-devleti’l-Ümeviyye, Beyrut 1986, s. 209.
[44] İ�bn Asâkir, II, 257; LIX, 233.
Emevîler Döneminde Gündelik Hayat ■
dine karşı kayıtsız bir tutum takındıkları geleneksel bir kanaattir. Şüp-
hesiz, tarihî� kayıtlar bunu destekleyen bilgilerle doludur.[51] Ö� te yandan,
Abdülmelik b. Mervân’ın belirttiği gibi, kendilerinden Ebû Bekir ve Ö� mer
gibi bir hayat sürmelerini isteyen halk da bu konuda insaflı davranma-
maktadır. Çünkü şartlar ve insanlar değişmiştir. Yöneticiler, adı geçen
halifeler gibi bir hayat sürmemektedir, ama halk da onların yönettiği
halk gibi değildir.[52]
3. Çarşı Pazar
[51] İ�bn Kuteybe, Uyûn, I, 2; Belâzürî�, Ensâb, IX, 130; İ�bnü’l-Esî�r, V, 17, 219; Kalkaşendî�,
Meâsiru’l-İnâfe, I, 113; Hasan İ�brahim, II, 259; Hitti, II, 319.
468 [52] İ�bn Kuteybe, Uyûn, I, 9
[53] Bizans İ�mparatorunun bir günüyle krş: T.T. Rice, Bizans’ta Günlük Yaşam (trc. Bilgi
Altınok), İ�stanbul 1998, s. 64-66.
[54] Mes’ûdî�, II, 8; III, 39-41.
[55] Işın, “Gündelik Hayat”, II, 545.
Emevîler Döneminde Gündelik Hayat ■
[66] İ�bn Abdürabbih, III, 324-325; İ�bnü’l-Esî�r, II, 446; Kalkaşendî�, Subhu’l-A’şâ, IV, 337;
İ�bn Asâkir, XXVIII, 148; Dayf, s. 6; Mûsevî�, s. 67; Ali, Hıtat, s. 46, 110, 115; Mûsevî�, s.
70; Nâcî�, s.135, 140, 148.
[67] Miskî�n ed-Dârimî�, Dîvân (thk. Halî�l İ�brahim el-Atıyye, Abdullah el-Cebûrî�), Bağdat
1389/1970, 38; İ�sfahânî�, XVIII, 34; Dayf, s. 149, 250; Ali, Hıtat, s. 110.
[68] İ�bn Asâkir, XXVIII, 148; Hourani, s. 76.
[69] İ�bn Abdürabbih, VI, 249.
[70] İ�bn Kuteybe, Uyûn, I, 222; Tayyibe Sâlih eş-Şüzür, Elfâzu’l-hadârati’l-abbâsiyye fî
470 müellefâti Câhız, Kahire 1998, s. 17.
[71] Beyân, I, 155, 1948; II, 254; IV, 11.
[72] el-Â� bî�, V, 92; Ali, s. 110.
[73] Miskî�n ed-Dârimî�, s. 37; Belâzürî�, Ensâb, VII, 13; Dayf, s. 157.
[74] Dayf, s. 241, 244-245.
Emevîler Döneminde Gündelik Hayat ■
1. Meyhaneler
İ�slâmiyet içki ticaretini Müslümanlara yasaklamıştır. Ancak anlaşma-
lar gereği, bu işle uğraşmak Ehl-i Zimme’ye yasak edilmediğinden İ�slâm
şehirlerinde Ehl-i Zimme tarafından işletilen meyhanelerin bulunması
garipsenmemelidir.[75]
Emevî�ler dönemi, başta saraylar ve dâru’l-imâreler olmak üzere, içkili
meclislerin kurulduğu, toplumda eğlence çeşitlerinin ve içenlerin arttığı bir
dönemdir. Yezî�d b. Muâviye[76] ile başladığı söylenen bu süreç, Emevî� iktidarı
boyunca saraydan ve dâru’l-imârelerden başlayarak, şehirlere ve toplumun
her kesimine yayılarak sürmüştür.[77] Yezî�d’den sonra gelen Emevî� halifele-
rinden çoğunun içki içtiği, kaynaklarda kayıtlıdır.[78] Böylelikle, İ�slâm toplu-
munda saray geleneği kurulduktan kısa süre sonra içki, eğlence ve mü-
zik gibi eğlence araçları dolayısıyla dünyevî� yönüyle öne çıkan sarayda
içmek değil, aksine içmemek bir istisna teşkil eder hâle gelmiştir. Emevî�ler
döneminde oluşan dünyevî� saray geleneği, dindarlığı ile öne çıkan Ö� mer b.
Abdülaziz gibi bazı devlet başkanlarını adeta yok etmiştir.[79] Hicâz, Suriye,
Irak ve Horasan, kısacası Emevî� coğrafyasının hemen her yöresiyle ilgili
meyhane, içki ve zinâ haberleri kaynaklarda yer almaktadır.[80]
2. Beytü’l-Kıyânlar (Gazinolar/Pavyonlar)
Meyhaneler gibi, beytü’l-kıyânların da gayrimüslimlerle ilgisi vardır.
Ancak Müslümanlardan buraları eğlenmek için ziyaret edenlerin sayısı az
olmadığı gibi, bazılarının cariyelerini eğlence sektöründe kullandığı an-
laşılmaktadır.[81] Dârü’l-kıyân ya da beytü’l-kıyân kadın şarkıcıların şarkı
söylediği, insanları eğlendirdiği içki, yemek, şarkı, kadın vb. gibi çok çeşitli
eğlence araç ve biçimleri bulunan mekânların ismidir. Bu eğlence mekân-
larından bazıları küçük olup sadece yeme, içme ve müzikli eğlenceye yö-
nelik iken, bazıları büyük olup hemen her türlü eğlenceyi kapsardı.[82]
Beytü’l-kıyânlar doğrudan cariyelik kurumu ile ilgili olduğundan ve
Emevî� dönemi İ�slâm toplumunda cariyelik kurumu yaygın olarak bulun-
duğundan, bu dönemde beytü’l-kıyânlara rastlamak şaşırtıcı değildir. Zira
bazı cariye sahipleri, bütün nitelikleriyle kadının ticaretini meslek haline
getirmişler ve bu işten büyük miktarda paralar kazanmışlardır. Dönemin
kâdılarından İ�yâs b. Muâviye, sahiplerinin cariyelerini nasıl fuhşa zorla-
dıklarını, “aranızdan bazıları cariyelerine, ‘git fuhuş yap ve beni doyur’
demektedirler!” şeklindeki ifadeleriyle açıkça ortaya koymaktadır.[83]
Bazılarının ömrünü şehirlerdeki beytü’l-kıyânlarda geçirdiği, eğlen-
ceye düşkün birçok zenginin ve gençlerin servetlerini cariyeler uğrunda
tükettiği bilinmektedir. Bir kısmında her türlü eğlencenin ve fuhşiyyâtın
serbest olduğu bu mekânlarla ilgili kaynaklarda geçen bilgilerin çoğunun,
muhtemelen II. Velî�d dönemiyle (125-126/743-744) ilgili olduğu anlaşıl-
maktadır.[84]
3. Şarkıcı Evleri
Emevî�ler döneminde en yaygın eğlence mekânlarından biri de çok
sayıda bulunan erkek-kadın şarkıcıların evleriydi. Buralarda, enstrüman
çalıp şarkı söylemenin yanında raks, kıyafet baloları, içki, sohbet, yarışma-
lar, atışmalar vb. gibi çeşitli eğlenceler yapılırdı.[85]
4. Kulüpler
Bugünkü deyişle halk kulüpleri (endiyetü’l-kavm) olarak ifade ede-
bileceğimiz mekânlar İ�slâm’dan önce Arap şehirlerinde bulunduğu gibi,[86]
Emevî�ler dönemi şehirlerinde de mevcuttu. Her yaştan insanın girebildiği
halk kulüplerinin yanı sıra, olgun yaştakilere, gençlere, sadece eşrâfa (seç-
kin /elit kişiler) ve hatta mevâlî�ye ait kulüpler vardı. Buralarda düzen-
lenen çeşitli eğlencelerin ve sohbetlerin yanında şarkıcılar şarkı söyler,
bazen atışma ve yarışma yaparlar; satranç ve tavla oynanır, kitap okunur,
güldürü ustaları insanları güldürüp eğlendirirdi. Kıraathâne kültürümü-
zün prototipi belki de bu mekânlardır.[87]
5. Eşrâf Konakları
Müziğe ve müzisyenlere ilgi duyan aristokrat erkeklerin yanında,
aynı tabakadan bazı kadınların da müzikle ve müzisyenlerle yakından il-
gilendikleri, evlerinde ve bahçelerinde bazen özel, bazen halka açık kon-
serler düzenledikleri görülmektedir. Bu evler, parlak müzik yarışmaları
ve zaman zaman verilen halk konserlerine sahne olmuştur. Bu konserlere
katılım o kadar çoktu ki, bir defasında revâk gelenleri taşıyamamış ve çök-
müş, mümtaz bir şarkıcı misafirin ölümüne sebep olmuştur.[88]
212.
[85] İ�sfahânî�, VIII, 187-197, 200, 208-220, 226-229; Nüveyrî�, V, 42-43, 45-52.
[86] İ�bn Habî�b, Muhammed el-Bağdâdî� (245/859), Kitâbü’l-Münemmak fî Ahbâri Kureyş
(thk. Hurşit Ahmed Fârûk), Beyrut 1958/1405, s. 357-358.
[87] İ�sfahânî�, I, 276, 309-310; II, 345; III, 348; VIII, 315; XIX, 159; IV, 253, Dârü’l-Kütüb,
h.1350 byy; Râgıb İ�sfahânî�, I, 447; Nüveyrî�, IV, 30, 286; Hitti, II, 373; Dayf, s. 141. 473
[88] İ�sfahânî�, II, 317, 355-256; VIII, 343; Hitti, II, 425.
[89] Câhız, Resâil, IV, 129-132, 139; Câhız, Cimriler Kitâbı (trc. Yahya Atak), İ�stanbul
1999, s. 143; İ�bn Kuteybe, el-Maârif, s. 242; Belâzürî�, Ensâb, VIII, 393-394; Taberî�, II,
478; Vekî�, I, 368; İ�bn Havkal, s. 30-31, 236; İ�bn Şebbe, I, 149, 167-168; Mukaddesî�,
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
7. Hipodromlar
İ�slâmiyet, eski bir Arap geleneği olan at yarışlarını bir savaş egzersizi,
spor ve eğlence organizasyonu olarak onaylamış, Hz. Peygamber ve Râşid
Halifeler bu geleneği canlı bir şekilde sürdürmüşlerdir. Emevî� halifelerin-
den bazılarının ise en gözde tutkusu ve eğlence vasıtası haline gelen at
yarışları, Hz. Peygamber’in onaylaması ve teşvik etmesiyle her kesimden
halk arasında da yaygınlaşmıştır. Kaynaklarda Emevî� halifelerinin at yarış-
ları için muhteşem hipodromlar yaptırdıkları açıkça bildirilmekle beraber,
bunların fiziki yapıları ve özellikleri hakkında maalesef yeterli bilgiye sahip
değiliz. Büyük miktarda paralar sarf ederek halifelerce özenle inşa ettiri-
len bu hipodromların arkeolojik kazılar neticesinde gün yüzüne çıkarılarak
kaynakları destekleyecek bulguların elde edileceğini düşünüyoruz.[90]
8. Manastırlar
D. Eğlence Kültürü
1. Müzik
s. 82; İ�sfahânî�, III, 32; IV, 66, 398-399; VII, 89, 104-105; XV, 54, 330; XVIII, 63, 297-
298; XIX, 145, 212; XXII, 8-9, 212-213; Yâkût el-Hamevî�, I, 77, 182, 439; II, 139, 465;
IV, 42, 493; Bekrî�, I, 258-259; II, 1096; Nüveyrî�, IV, 241, 258-259; 265-266; XX, 235;
İ�bn Asâkir, LIX, 180.
[90] Buhârî�, Ebû Abdullah Muhammed b. İ�smail (193-256/809-870), el-Câmiu’s-Sahîh,
İ�stanbul 1992, “Cihâd”, 56, no:83, 84, 85; Câhız, Bursân, s. 24-25; “el-Hanî�n ile’l-
474 Evtân”, Resâil, II, 397; II, 173; “Kitâbü’l-Biğâl”, Resâil, II, 243; Belâzürî�, Ensâb, V, 58-
59; VIII, 83, 169, 179; Mes’ûdî�, III, 77, 217, 372.
[91] Geniş bilgi için bk. Altınay, Günlük Yaşam, s. 269-273.
[92] Kettânî�, II, 373-374; Akif Köten, “Asr-ı Saâdet’te Mizâh”, Bütün Yönleriyle Asr-ı
Saadette İslâm (ed. Vecdi Akyüz), İ�stanbul 1994, IV, 455-481, IV, 491-496.
Emevîler Döneminde Gündelik Hayat ■
Müziğin bir sanat dalı ve medeniyet unsuru olarak Hicâz Arap top-
lumuna tanıtılması Emevî�ler döneminde yaşamış ünlü müzisyenler sa-
yesinde olmuştur.[95] Bu dönemde müzik, genel olarak bütün bölgelerde,
özellikle Emevî� saraylarında/dâru’l-imârelerde yaygınlık göstermiştir. Hi-
câzlılar (özellikle Mekke ve Medineliler), eşrâfı ve sıradan halkıyla, zengi-
ni ve fakiriyle, âbidi ve zâhidiyle, muhaddisleri ve kâdılarıyla, dindar olanı
ve olmayanıyla müziğe büyük ilgi duymuşlardır.[96]
2. Şiir
Eski, canlı ve çok önemli bir Arap geleneği[99] olan şiir, sosyal ve siyasî�
şartlara bağlı olarak Emevî�ler dönemi toplum hayatında büyük bir rol
oynamaya devam etmiş, şairler özellikle iktidar ve muhalifler tarafından
el üstünde tutulan değerler olmayı sürdürmüştür. Bu dönemde şiir, aşk
ilanlarının yapıldığı bir araç olmasının yanında, kabileler ya da muhalif-
ler tarafından siyasî� bir argüman olarak da kullanılmıştır. Toplumda şiir,
günümüzde medyanın yaptığı tesiri icra etmiştir. Yöneticiler, keskin dilli
hiciv şairlerinden çekinip onlara para, mal vb. ne istiyorlarsa vermek zo-
runda kalmışlardır. Çünkü şiir en güçlü propaganda ve reklam aracıdır.
Şâirler, bir anda bir insanı ya da yöneticiyi göklere çıkarabilir veya yerin
dibine batırır ve sokağa çıkamaz hale getirebilirdi. Kısacası şiir, insanların
en önemli iletişim dili ve aracı olup evlenecek olanlar, birbirini beğenen-
ler elçiler vasıtasıyla ulaştırılan şiirlerle haberleşirlerdi.[100] Şiir bu işler
için çok etkili bir iletişim aracıydı.
3. Gece sohbetleri
Gece sohbetleri eski bir Arap geleneği olarak Muâviye’den itibaren
Emevî� halî�felerince de özenle sürdürülmüştür.[101] Gece sohbetleri Emevî�
devlet adamlarınca sadece bir eğlence ve vakit öldürme aracı değil, aynı
zamanda devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı, tarih ve kültürün,
her işin erbâbından öğrenildiği, geçmişin tecrübelerinden yararlanıldığı
kıymetli zamanlardı.[102] Gece sohbetlerinin konusu halifenin meşrebine
ve tutumuna göre değişirdi. Devlet işlerine düşkün olanlar gece sohbet-
lerinde daha ziyade bu konulara yoğunlaşırlarken, eğlenceye ve mizaha
düşkün olanlar da bu işlerin uzmanlarıyla meclis kurarlardı. Muâviye,
oğlu Yezî�d, [103] Abdülmelik b. Mervân,[104] Süleymân b. Abdülmelik[105] ve
özellikle Velî�d b. Yezî�d’in gece sohbetleri düzenledikleri bilinmektedir.[106]
Halî�feler saraylarda gece sohbetleri tertiplerken, vâliler de şehirlerinde-
ki dâru’l-imâralarda geceleri, yakın arkadaşları, şâirler, şarkıcılar, edî�pler,
[99] Zeydân, III, 41 vd.; Mahmûd Şükrî� Â� lûsî�, Bulûğu’l-ereb fî ma’rifeti ahvâli’l-Arab (thk.
Muhammed Behcet el-Eserî�), Beyrut, ts., I, 367; III, 82-90; Ahmed, I, 82; Hitti, I, 141-142.
[100] Belâzürî�, Ensâb, V, 156; İ�sfahânî�, II, 408-412; IV, 262-263; VI, 58; X, 160; XXI, 188, 344;
XXIV, 226-227; XVI, 34-35, 202; İ�bn Abdürabbih, V, 321-322; VI, 101; Nüveyrî�, IV, 66.
[101] Belâzürî�, Ensâb, V, 98.
476 [102] İ�bn Kuteybe, el-Maârif, s. 534; Mes’ûdî�, II, 85; İ�bn Abdürabbih, II, 107-108.
[103] İ�bn Abdürabbih, II, 70, 73.
[104] İ�bn Abdürabbih, II, 77-78, 80-81; V, 373.
[105] İ�bn Abdürabbih, V, 384.
[106] İ�sfahânî�, Eğânî, VII, 49.
Emevîler Döneminde Gündelik Hayat ■
[107] İ�sfahânî�, Eğânî, II, 326; VIII, 300, 316; İ�bn Abdürabbih, I, 300; Vekî�, II, 35.
[108] Vekî�, III, 79.
[109] Câhız, Beyân, 1968, I, 411; İ�bn Abdürabbih, II, 461; Câbullâh Şiblî�, “et-Ta’lî�m ve’t-Ter-
biye ‘Inde’l-Müslimî�n”, Dirâsât fî’l-Hadârati’l-İslâmiyye, Mısır 1985, I, 69.
[110] Belâzürî�, Ensâb, VIII, 204.
[111] Câhız, Hayavân, IV, 430; VI, 478; Resâil, I, 277; Belâzürî�, Ensâb, V, 299-300; IX, 127,
152, 162; Taberî�, IV, 235; İ�sfahânî�, VI, 91-92; VII, 46, 64; Tenûhî�, II, 338; eş-Şüzür, s.
138; Ö� merî�, s. 52; Batâyine, s. 42; Ahmed, I, 116.
[112] Câhız, Resâil, III, 33; Belâzürî�, Ensâb, V, 299-300, 309; İ�sfahânî�, I, 256-257; el-Â� bî�,
III,33-34; Mes’ûdî�, I, 189-191; III, 77; Nüveyrî�, IV, 244; IX, 247, 337; Kettânî�, II, 369-
371; Fehmî�, s. 71.
[113] İ�bn Kuteybe, Uyûn, I, 324; el-Maârif, 456; İ�sfahânî�, XIX, 179.
[114] Emevî� halî�feleri içinde satranç oynadığı bilgisine ulaşabildiğimiz ilk halî�fe Hişâm’dır.
Ancak 100 yıllarında Yezî�d b. Abdülmelik ‘in hilâfeti döneminde Abdulhakem b.
Amr b. Adullah b. Safvân el-Cumahî�, Mekke’de bir mekânı satranç, tavla vb. oyunlar
oynanması için hazırlamış olması, Kureyş’in devamlı satranç oynadığı mekânların
bulunması, daha ilk asırda halk arasında yaygınlaştığını göstermektedir. Belâzürî�,
Ensâb, VIII, 377; el-İ�sfahânî�, Kitâbü’l-Eğânî, IV, 253, Dârü’l-Kütüb, byy 1350; er-Râ-
gıb İ�sfahânî�, I, 447; Altınay, R., “Satranç”, DİA, XXXVI, İ�st. 2009, s. 178-181.
[115] Tespit edebildiğimize kadarıyla çevgân (polo) oyunu, muhtemelen II. Velî�d döne-
minde ilk defa İ�slâm toplumuna girmiştir. Rivâyete göre o, çevgân için özel bir oyun
alanı yaptırmış olup bu sahada çevgân oynardı. Belâzürî�, Ensâb, IX, 128. Hatalı bir 477
tespit için bk. Zeydân, V, 314.
[116] Geniş bilgi için bk. Altınay, Ramazan Altınay, “İslâm Mizahının Ortaya Çıkışı Ve İlk
Örnekleri I”, Nüsha Dergisi, yıl: 4, sy. 15, s. 77-96 (2004); “İslâm Mizahının Ortaya
Çıkışı ve İlk Örnekleri II”, Nüsha Dergisi, yıl: 5, sy. 16, s. 73-90, (2005).
Doç. Dr. Fatih ERKOÇOĞLU
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi
bir taç ile tasvir etmiş, bunun üzerine halife “Beni sanki Pers kralları gibi
taçlı övüyorsun” demiştir.[12]
[12] Khalil ‘Athamina, “The Ulemâ’ in the Oposition: the “Stick and Carrot” Policy in Early
Islam”, The Islamic Quarterly, Londra 1992, XXXVI, 156.
[13] Philip K. Hitti, History of Syria (includingLebanon and Palestine), Londra 1951, s.
479. Yedida Kalfon Stillman, Arab Dress, A Short History from the Dawn to Modern
Times, Leiden-Boston-Köln, 2000, s. 40. Belâzürî�, Abdülmelik’in cübbe ve ridâ giy-
diğini belirtmektedir. Belâzürî�, VII, 224.
[14] Mukaddesî�, Kostantiniyye’de Dibâc-ı Melik (Halis İ�pek kumaş) üretildiğini zikret-
mektedir. Bk. Mukaddesî�, Ebû Abdullah Şemseddin Muhammed b. Ahmed el-Beşârî�,
Ahsenü’t-tekâsîm fî ma’rifeti’l-ekâlîm, (ed. M. J. De Goeje), Leiden 1906, s. 147.
[15] Auguste Bailly, Bizans Tarihi, Tercüman 1001 Eser, byy ts., I, 79.
[16] Hitti, History of Syria, s. 479.
[17] Cheikh-Saliba, Byzantium viewed by the Arabs, Harvard � niversitesi, 1992, s. 166.
[18] Bk. Belâzürî�, VII, 248.
[19] Kraliyetin en önemli sembolü olan taht. Araplar serîr olarak kullanmaktadırlar.
Shaul Shaked, “From Iran to Islam: On Some Symbols of Royality”, Jerusalem Studies 481
in Arabic and Islam, Kudüs 1986, VII, 79.
[20] Amr b. Saî�d için bk. Belâzürî�, VI, 59; Ya’kûbî�, Ebû Ya’kûb Ahmed b. Ca’fer b. Vehb b.
Vâdıh, Târîhu’l-Ya’kûbî (thk. Abdülemir Mühennâ), Beyrut 1993, II, 189; Taberî�, III,
512; Mes’ûdî�, III, 113.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[21] Askerî�, Ebû Hilâl el-Hasan b. Abdullah b. Sehl, el-Evâil (haz. Abdurrezzâk Gâlib
el-Mehdî�), Beyrut 1997, 183; İ�bnü’l-Esî�r, Ebü’l-Hasan İ�zzeddî�n Ali b. Ebü’l-Kerem
eş-Şeybânî�, el-Kâmil fi’t-tarîh (thk. Mektebetü’t-Türâs), Beyrut 1989, III, 183.
482 [22] Julius Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 104.
[23] Speros Vryonis, “Bir Dünya Uygarlığı: Bizans”, Bizans, Cogito, sy. 17, Kış 1999, 39,
40. Bk. H. I. Bell, “The Administration of Egypt under Umayyad Khalifs”, Leipzig
1928, XXVIII, 279.
[24] Hitti, History of Syria, s. 424.
Devletin Yeniden Yapılandırılması ■
İ�lk İ�slâm fetihleriyle Müslümanlar çok geniş bir coğrafyaya sahip ol-
muşlardı. Emevî�lerin kurucusu Muâviye b. Ebî� Süfyân zamanında ise bu
sınırlar daha da genişlemişti. Her ne kadar Abdülmelik hilafetinin ilk yıl-
larını Mekke’de hilafetini ilan eden Abdullah b. Zübeyr’le uğraşarak ge-
çirmişse de onun öldürülmesiyle İ�slâm devletinin birliği yeniden tesis
edilmişti. Birliğin sağlanmasıyla fetih hareketleri başlamış ve özellikle
Abdülmelik döneminde Kuzey Afrika ve Ermenistan, İ�slâm topraklarına
dâhil edilmişti. Bu geniş coğrafyanın yönetimi, merkezde halife ve eyalet-
lerde valiler tarafından yapılmaktaydı.
[48] Aycan-Sarıçam, Emevîler, s. 108. Bk. Halife, s. 141. Bu arada Abdülmelik’in mühü-
ründe ([ )آمنت به مخلصاâmentü bihi muhlisan] yazılı olduğu zikredilmektedir. Mes’ûdî�,
Tenbîh, s. 273.
[49] Philip K. Hitti, Siyâsî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1995, I, 305.
[50] Hitti, History of Syria, s. 478.
[51] Belâzürî�, VII, 222; Taberî�, III, 534.
[52] Taberî�, III, 664; Cehşiyârî�, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdus, Kitâbü’l-Vüzerâ
ve’l-küttâb (thk. Mustafa es-Sakkâ, İ�brahim el-Ebyarî�, Abdulhafız eş-Şelebî�), Kahire
1938, s. 34.
[53] Toynbee, II, 320.
[54] Toynbee, I, 288; bu mealde diğer bilgiler için bk. II, 320, 321.
[55] el-Askerî�, el-Evâil, s. 173; Kalkaşendî�, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ali, Subhu’l-a’şâ fî sı-
na’ati’l-inşâ, (şrh ve tlk. Muhammed Hüseyin Şemsuddin), Beyrut, ts., XIV, 411-413.
Bk. Corci Zeydan, İslâm Medeniyeti Tarihi, (sad. Mümin Çevik), İ�stanbul 1976, I, 318;
Hassân Ali Hallâk, Ta’ribu’n-nükûd ve’d-devâvîni’l-Arabiyye fî’l-asri’l-Ümevî, Beyrut
1986, s. 99; Hüseyin Ali ed-Dâkûkî�, “Nizâmü’l-berî�d fî� hadârati’l-’Arabiyye”, el-Mev-
rîd, (Bağdat 1989), XVIII, 87.
[56] Bir fersah 3 mil, bir mil 3000 Hâşimî� zira’’ı idi. Kalkaşendî�, XIV, 412. Haşimî� arşını
486 için ortak değer 66, 5 cm dir. Walter Hinz, İslâm’da Ölçü Sistemleri (trc. Sevim Acar),
�stanbul 1990, s. 71.
[57] Kalkaşendî�, XIV, 411, 412.
[58] G. R. Hawting, The First Dynasty of Islam, The Umayyad Caliphate AD 661-750,
Londra 2000, s. 64.
Devletin Yeniden Yapılandırılması ■
[69] Aykaç, s. 125; Sydney Nettleton Fisher, The Middle East, A History, Londra 1959, s.
78, Hawting, The First Dynasty, s. 63.
[70] Sehâvî�, Şemseddî�n Muhammed b. Abdurrahman, el-İ’lân bi’t-tevbîh li-men zem-
me’t-tevârîh, Beyrut 1983, s. 97.
[71] Hawting, 64.
[72] Gutas, s. 28; Fisher, The Middle East, s. 78; Lapidus, İslâm Toplumları Tarihi, s. 107.
[73] Hallâk, s. 104.
[74] Barthold, V. V., “Caliph and Sultan”, The Islamic Quarterly, Londra 1963, VII-1, 2, 122;
Hallâk, s. 104. Toynbee, Abdülmelik b. Mervân’ın bir dil tekelini zorla kabul ettirdi-
ğini belirtmektedir. Tarih Bilinci, II, 326, 327.
[75] Nabia Abbott, Studies in Arabic Literary Papyri, Historical Texts, Chicago 1957, I, 3.
488 [76] Hallâk, 114. Bu arkeolojik malzeme “Aphrodito Papyri” olarak bilinmektedir.
Yunanca-Arapça ve Kıptice yazılmış papirüslerde 90 ve 96 yılların arasındaki Mısır
‘daki resmi haberleşme ve vergi kayıtlarını ihtiva etmektedir. Geniş bilgi için bk.
bk. Nabia Abbot, The Kurrah Papyri from Aphrodito in the Oriental Institute, The
University of Chicago Press, 1938.
Devletin Yeniden Yapılandırılması ■
[84] İ�lyâs Baytar, bu harflerin Yunan Ebced hesabına göre I=10 B=2 ye takabül ettiğini ve
bu iki harfin 12 sayısına karşılık geldiğini belirtmektedir. Bk. Tatavvuru’l-kitâbeti’n-
nukûş ala’n-nukûdu’l-Arabiyye (mine’l-cahiliyyeti hattâ’l-asri’l-hadîs), byy ts., s. 66.
[85] Cécile Morrisson haç motifi ile ilgili olarak şunları söylemektedir: “…Avrupa ‘da bu
dönem sikke sanatında haç motifinin çok önemli bir yeri vardır. Hatta VII. ile VIII.
Yüzyıllarda tek tema olmuş ve günümüze kadar bu rolü sürdürmüştür. Bizans sik-
ke ikonografisinin Hıristiyanlaşma evresine ait bilgilerimizi hemen hemen tamdır.
Haç betimi VI. Yüzyılın başından itibaren arka yüzün ana tipi olarak seçilmiş, II.
Justinianus’un sikkelerinde (685-695, 705-712) İ�sa betimi iki tipiyle birlikte yetkin
şekilde betimlenmiştir.” Bk. s. 50.
[86] Bizans paralarında bazen Heraklius’un kendinin bazen de o ve oğlunun beraber re-
simleri yer almaktadır. Bunlar ellerinde haça benzer birer asa tutmaktadır. Bk. İ�lyâs
Baytar, s. 65; Nâhıd Abdurrezzâk Defter, “Devâfi’u ve esbâbu ta’rî�bi’l-meskûkât”, el-
Meskûkât, Bağdat, X-XI, 18.
[87] İ�lyâs Baytar, en-Nukûdu’l-Arabiyye, s. 66-69. Bk. Philip Grierson, “The Monetary
490 Reforms of Abd Al-Malik”, Journal Of The Economic And Social History Of The Orient,
Leiden 1960, III-3, 244, 245; S. Gerö, “Early Contacts Between Byzantium and the
Arab Empire: A Review and Some Reconsiderations”, Proceedings of the Symposium
on Bilâd al-Shâm During the Byzantine Period, (15-19 Kasım 1983) (ed. Muhammed
Adnan Bakhit, Muhammed Asfour), Ammân 1986, s. 127, 128.
Devletin Yeniden Yapılandırılması ■
[88] “O, peygamberini doğru yol kanunu ve hak dini ile gönderendir, onu bütün dinler-
den üstün kılmak için; isterse müşrikler hoşlanmasınlar.” (Tevbe 9/33).
[89] Makrizî�, Takiyyuddî�n Ahmed b. Ali b. Abdülkadir, Kitâbü’n-nukûdi’l-İslâmiyye,
Konstantiniyye 1298/1880-81, s. 7; Michael Broome, A Handbook Islamic Coins,
Londra, ts., s. 10; İ�lyâs Baytar, en-Nukûdu’l-Arabiyye, s. 69.
[90] İ�lyâs Baytar, s. 70.
[91] Hawting, The First Dynasty, s. 64, 65. Cécile Morrisson para reformuyla İ�slâm para-
larında dini motiflerin ön plana çıktığını bu durumun Bizans’ta da yankı bulduğunu
belirterek şöyle söylemektedir: “Aynı tarihte (yaklaşık 692) Emevilerin “Abd Allah”
epithetli (sıfat) sikkelerine bir yanıt olarak Bizans sikkeleri üzerinde İ�sa betimi ve
“Ihs Crıstos Rex Reg-Mantıum et D(ominus) Iustınıanus Se(u)U(s) Christi= İ�sa’nın
hizmetkârı lejantı yer almıştır. Bu çekişmenin ilk olarak kim tarafından başlatıldı-
ğının yanıtı tam olarak verilemese de, karşıt görüşün kayıtsız olarak açıklanmasına
işarettir. Ve bir yüzyıl boyunca gümüş sikkelerin üzerindeki Bizans miliaresionu 491
(mil taşı), Ihs Xrıstus Nıca lejantlı ve haç betimi açık bir şekilde her yönden taklit
ettiği dirhemle savaşmaktadır.” Antik Sikkeler Bilimi Nümismatik, s. 59.
[92] Belâzürî�, s. 387; bk. Alfred Von Kremer, The Orient Under The Caliphs, Philadelphia
1977, s. 201.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[93] Ebû Yusuf, Ya’kûb b. İ�brahim b. Habî�b b. el-Ensârî� el-Kûfî�, Kitâbü’l-Harâc (trc.
Müderris-zâde Muhammed Atâullah Efendi; Sad. İ�smail Karakaya), Ankara 1982, s.
142; C. Zeydan, İslâm Medeniyeti Tarihi, 300; Muhammed Â� bid el-Câbirî�, Arap-İslâm
Aklı (trc. Vecdi Akyüz), İ�stanbul 2001, s. 331.
[94] Ebû Yusuf, s. 142. Bk. Abdülaziz ed-Dûrî�, “Landlord and Peasent in Early Islam”, Der
Islam, (Berlin 1979), LVI, 104.
[95] Yakın olan 100 cerî�b ziraat arazisine (buğday) 1 dinar
Uzak olan 200 cerî�b ziraat arazisine 1 dinar
Yakın olan 1000 adet bağ köküne 1 dinar
Uzak olan 2000 adet bağ köküne 1 dinar
Yakın olan 100 zeytin ağacına 1 dinar
Uzak olan 200 zeytin ağacına 1 dinar
olmak üzere vergi konuldu. Ebû Yusuf, Kitâbü’l-Harâc, s. 143. Ayrıca bk. Abdülaziz
ed-Dûrî�, “Nizâmü’d-darâib fî� sadri’l-İ�slâm”, Mecelletü’l-mecma’i’l-lüğati’l-Arabiyye,
Dımaşk 1974, XLIX-2, 54; Mustafa Demirci, İslâmın İlk Üç Asrında Toprak Sistemi,
İ�stanbul 2003, s. 334; Cerî�b; çoğulu ecribe ve cürbân olan bu tabir “vadi” anlamın-
da olup belirli büyüklükteki bir arazi parçası için kullanılmıştır. Hulefâ-yı Râşidî�n,
Emevî�ler ve Abbâsî�ler’in ilk dönemlerinde haraç vergileri ile halife ve emirlerin
iktâlarının miktarının tespitinde alan ölçüsü olarak cerî�b kullanılmıştır. İ�slâm dün-
yasında kullanılan diğer ölçü birimlerinde olduğu gibi bu ölçü de çeşitli devirlerde
492 bölgelere göre farklılıklar göstermiştir. Cerî�b= (61, 6 cm x 61, 6 cm.) x 3600 = 1366,
0416 m2’ dir. Bk. Mustafa Fayda, “Cerî�b”, DİA, İ�stanbul 1993, VII, 402.
[96] Mâverdî�, Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed, Ahkâmu’s-Sultâniyye, Beyrut 1994, s. 153;
Câbirî�, Arap-İslâm Aklı, s. 331.
[97] Mâverdî�, s. 267.
Devletin Yeniden Yapılandırılması ■
alınması yönünde sert tedbirler aldı. Buna göre kendi zamanında vergi
tahsilini yapan görevliler, emekliliklerine doğru sorgulandı. Sorgu son-
rasında zimmetlerine geçirdikleri paralar alınarak devlet hazinesine ko-
nuldu.[98]
[98] Gerlof Van Vloten, Emevî Devrinde Arab Hâkimiyeti, Şîa ve Mesîh Akideleri Üzerine
Araştırmalar (trc. Mehmed Saî�d Hatiboğlu), Ankara 1986, s. 22.
[99] Dî�neverî�, Ebû Hanife Ahmed b. Dâvud, el-Ahbâru’t-tıvâl (thk. Ö� mer Faruk et-Tabbâ’),
Beyrut, ts., s. 302.
[100] Â� dem Apak, Anahatlarıyla İslâm Tarihi III (Emevîler Dönemi), İ�stanbul 2010, s. 201.
[101] Kremer, 208-201. Wellhausen bu görüşün Kremer tarafından öne sürüldüğünü ve
de August Müller’in de aynen aldığını zikretmektedir. Arap Devleti ve Sükutu, s. 127.
Ayrıca bk. K. V. Zetterstéen, “Omer”, İA, Eskişehir 1997, IX, 464; İ�madüddin Halil,
Ömer b. Abdülaziz Dönemi ve İslâm İnkılabı (trc. Ubeydullah Dalar), İ�stanbul 1984,
s. 210-220.
[102] Wellhausen, s. 126, 127. 493
[103] Belâzürî�, Ahmed b. İ�sa b. Ca’fer, Fütûhu’l-büldân (trc. Mustafa Fayda), Ankara 2002,
s. 331.
[104] Kâsım b. Sellâm, Ebû Ubeyd el-Herevî� el-Ezdî�, Kitâbü’l-Emvâl (trc. Cemaleddin
Saylık), İ�stanbul 1981, s. 218; Belâzürî�, s. 318, 321, 323, 331.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Alfred Von Kremer hızlı İ�slâmlaşma ve Ö� mer’in maliye ile ilgili po-
litikalarının devlet hazinesinde ciddi kayıplara neden olduğunu ifade
etmektedir.[109] Wellhausen ise Ö� mer b. Abdülaziz’in vergi sisteminde al-
mış olduğu tedbirlerin şekli ve tarzı üzerinde kesin bir kanaate varmanın
güçlüğünü belirtmektedir.[110] Wellhausen, Alfred Von Kramer ve ondan
esinlenen August Müller’e göre Ö� mer b. Abdülaziz’in örnek aldığı kişi
Hz. Ö� mer’dir.[111] Onun Hz. Ö� mer’in sistemine dönmek suretiyle o zamana
kadar Emevî� idarecilerinin yapmış olduğu tahribatı ortadan kaldırmaya
çalıştığını da vurgulamaktadır.[112] Ne var ki Wellhausen, detaylıca ele al-
[105] Belâzürî�, Fütûh, s. 643. Ne var ki Ö� mer b. Abdülaziz döneminde İ�slâm’a giren bu
kişiler müteakiben Hişâm b. Abdülmelik döneminde irtidât edeceklerdir. Fütûh, s.
646. Geniş bilgi için bk. İ�smail Hakkı Atçeken, “Ö� mer b. Abdülaziz Dönemi Sonrası
Emevî� İ�darecilerinin Mevâlî� Politikaları”, SÜİFD, 2002, XIII, 69-88.
[106] İ� bn Sa’d, Muhammed b. Sa’d ez-Zührî�, et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut 1996, V, 192;
İ� bn Abdülhakem, Ebü’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdullah, Fütûhu Mısr ve ahbâ-
ruhâ, Kahire 1991, s. 156. Hî�re ahalisinden İ� slâm’a giren Yahudi, Hıristiyan ve
Mecûsî�ler üzerinden külliyetli miktarlarda cizye vergisi alınmasını uygun gör-
medi ve “Allah’ın Hz. Peygamber’i vergi toplayıcı olarak göndermediğini vur-
gulayarak bunlardan sadece zekât alınabileceğini söyledi. Ebû Yusuf, Kitâbü’l-
Harâc, 300.
[107] İ�bn Sa’d, V, 193; bk. Kâsım b. Sellâm, s. 69, 70.
[108] Abdülaziz Dûrî�, İslâm İktisat Tarihine Giriş (trc. Sabri Orman), İ�stanbul 1991, s.
48. Bk. Theophanes, 6210 yılı olayları içerisinde Ö� mer b. Abdülaziz’in İ�slâm’ı ka-
bul edenlerin vergiden muaf tuttuğunu zikretmektedir. The Chronicle, (An English
translation of anni mundi 6095-9305 (A.D. 602-813), with inroduction and notes.
Harry Turtledove), Philadelphia 1982, s. 91.
[109] Kremer, s. 208-201. Wellhausen, s. 127.
[110] Wellhausen, s. 127.
[111] Wellhausen, Hz. Ö� mer’in haracın, sahibi ister Müslüman olsun ister olmasın arazi-
ye bağlı olduğu ve İ�slâmı kabulün sadece cizyeden kurtaracağı, çünkü bunun baş
vergisi sıfatıyla şahsın durumuna tabi olduğu ve Müslümanlar muvacehesinde
494 şahıs ayırıcı özelliği olduğu şeklinde bir nizam tesis etmediğini ifade etmektedir.
Bunların her ikisi de aslında tamamıyla birbirinin aynı olarak köleler tarafından te-
okrasinin vatandaşları olan devletin çocuklarına ödenmesi icap eden haraç (vergi)
itibar olunuyorlardı. Bk. Arap Devleti ve Sukutu, s. 130.
[112] Wellhausen, s. 128, 129.
Devletin Yeniden Yapılandırılması ■
Konunun anlaşılması için kısaca ilk İ�slâm fetihlerindeki maliye ile ilgili
uygulamaları burada zikretmenin faydalı olduğunu düşünüyoruz. İ�slâm fe-
tihleriyle birlikte ele geçirilen topraklar haraç vergisi adıyla eski sahiplerine
bırakılmıştı. Devlet bu topraklardan elde edilen gelirleri belirli miktarlarda
fethe iştirak eden askerlere maaş olarak vermekteydi. Toprak vergisi haraç
ve kelle vergisi cizye gayrimüslimlerden alınıyordu.[115] Müslümanlar için ise
sadece mahsullerinden onda birinin ödenmesi esası bulunuyordu.[116] Buna
göre ilk uygulamalarda Arap bir Müslüman’ın sahip olduğu ya da gayri Arap
birisinin Müslüman olmasıyla birlikte sahip olduğu haraç arazisinden vergi
alınmamaktaydı. Bu durum akabinde bir taraftan Arapların köylüleşmesini
diğer taraftan ise vergi mükelleflerinin İ�slâm’a girmelerini teşvik ediyordu.
Bir diğer husus da ihtidalar, vergi verecek nüfusu azalan gayri Müslim ce-
maatin üzerindeki vergi yükünü artırıyordu.[117]
[113] Hz. Ö� mer’in uygulamaları için bk. Mustafa Fayda, “Hz. Ö� mer ve Fey”, AÜİFD, Ankara
1982, V, 194-202; ayrıca bk. “Hz. Ö� mer ve Ticaret Malları Vergisi veya Uşûr”, AÜİFD,
Ankara 1981, XXV, 169-178.
[114] Wellhausen, s. 128.
[115] Kâsım b. Sellâm bu iki vergiyi de fey gelirleri içerisinde değerlendirmektedir. Bk.
Kitâbü’l-Emvâl, s. 35.
[116] Ö� mer b. Abdülaziz haraç vergisinin toprağa, öşürün ise ürüne düştüğünü belirt-
mektedir. Bk. Kâsım b. Sellâm, s. 116, 117.
[117] Wellhausen, s. 128-131.
[118] Belâzürî�, s. 511, 542. Belâzürî� daha önce haraç toprağı olan arazilerin zamanla öşür
(zekât) toprağına dönüştüğünü ve Haccâc’ıın böyle olan arazileri haraç arazisine
dönüştürdüğünü zikretmektedir. Müteakiben Ö� mer b. Abdülaziz öşür toprağına
dönüştürmüş, ondan sonra da Ö� mer b. Hübeyre’nin tekrar haraç arazisine dönüş-
türdüğü belirtilmektedir. Fütûh, s. 532.
[119] Taberî�, III, 648; İ�bnü’l-Esî�r, III, 146; Wellhausen, s. 131, 132; Zetterstéen, IX, 464. 495
Wellhausen, Haccâc ‘ın bu hareket tarzının yeni olduğunu ve o zamana kadar kabul
eden uygulamaya uymadığını, bu yüzden de bu uygulamaya maruz bırakılan Arap
ve Mevâlî�nin ortak bir ağızdan feryadına sebep olduğunu zikretmektedir. Bk. Arap
Devleti ve Sükûtu, s. 132; bk. Dûrî�, s. 48.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
100 milyon dirhem idi. Haccâc zamanında ise kırk milyona düştü.”[120] ifa-
desinden anlaşılmaktadır. Wellhausen, bu sorun karşısında Ö� mer b. Ab-
dülaziz’in İ�slâm hukuku şuurunu zedelemeksizin bir çözüme ulaşmaya
çalıştığını belirtmekte, fakat gaye itibariyle Haccâc’dan çok da farklı bir
düşünceye sahip olmadığını zikretmektedir.[121] Ö� mer b. Abdülaziz es-
kiden olduğu gibi ister Arap, ister mevâlî�den olsun bir Müslümanın baş
ya da arazi vergisi ile mükellef olamayacağı uygulamasına döndü. Buna
rağmen devlet gelirlerinin azalmasının önüne geçmek için de -geçmiş uy-
gulamaları hesaba katmaksızın- 100 (718-719) yılında haraç arazisinin
Araplara ve Müslümanlara satışını yasakladı.[122] Bu arada Ö� mer, önceden
Müslümanlara satılmış olan arazilerden de, hem haraç hem de ürününden
öşür aldı.[123] Zira fey arazileri içerisinde ayrı bir kategori oluşturan savâfî�
arazilerinin Muâviye’den itibaren aile ve yakınlara dağıtılmak suretiyle
imtiyazlı bir Arap aristokrasisi oluşturulmuştu. Bu geniş toprak sahipleri-
nin, topraklarını fey arazilerinin aleyhinde genişlettiklerinden bu durum
maliyede ciddi bir kayba neden oluyordu. Satışın yasaklanmasıyla da ay-
rıca bu küçük toprak sahiplerinin, aristokrat Araplara karşı korunması
hedefleniyordu.[124]
bilgi için Bk. Cengiz Kallek, “Harac”, DİA, İ�stanbul 1997, XVI, 73).
[126] Yahya b. Â� dem, s. 87, 98; bk. Kâsım b. Sellâm, Kitâbü’l-Emvâl, s. 122, 191, 192. Bk.
Wellhausen, s. 138. Ebû Yusuf öşür arazisini haraç arazisine haraç arazisini de öşür
arazisine çevirmenin caiz olmadığını zikretmektedir. Bk. Kitâbü’l-Harâc, s. 223.
Wellhausen, Ö� mer’in ihtida eden haraç arazisi sahibi birisinin mülkünün ait olduğu
cemaate düşeceğini kabul ettiği anlamına geldiğini söylemekte ve böyle bir kim-
senin bu durumda kiracı olarak arazisinde kalabileceğini -ki kira vergi değildi- ya
da Haccâc’ın kendi zamanında müsaade etmediği gibi şehre göç etmekte serbest
olduğunu belirtmektedir. Arap Devleti ve Sükûtu, s. 132, 133.
[127] Dûrî�, s. 49, 88.
[128] Wellhausen, s. 138, 139.
[129] Belâzürî�, s. 622, 643. Dûrî�, Arapların fetihleri yalnızca kendilerinin gerçekleştirdi-
ğini ve bu sebeple fey’den yararlanmaya kendilerinin daha layık olduğunu düşün-
düklerini ifade ettikten sonra, bu durumun olağan şartlar altında pek bir şikâyet
konusu olmadığını, fakat Arapların Orta Asya’da Türk tehlikesiyle karşı karşıya
geldiği İ�slâm topraklarının doğu tarafında ve yine batı sınırında -Kuzey Afrika ve
daha sonra da Endülüs’te- durumun Mevâlî�den yardım almayı gerekli kıldığını be-
lirtmekte ve bu durumun sonucunda çok sayıda İ�ranlı ve Berberî�nin İ�slâm ordula-
rına katıldığını ve bunun da sürekli bir şekil aldığını söylemektedir. Ayrıca bunların
“atâ” ve “rızık” bağlanmadan savaşlara sadece ganimetlere iştirakle yetinmeyecek-
lerinin pek tabi olduğunu ve bu durumun ise asıl şikâyet kaynağını oluşturduğunu
zikretmekte ve Ö� mer b. Abdülaziz’in, bu durumu göz önüne alarak İ�slâm ümmeti-
nin unsurları arasındaki birliği pekiştirmek maksadıyla kendi siyaseti çerçevesinde 497
sorunu çözmeye ve Araplara olduğu gibi mevâli savaşçılara da “atâ” tahsis etmekle
onlara yapılan bu haksızlığı gidermeye çalıştığını belirtmektedir. Bk. İslâm İktisat
Tarihine Giriş, s. 61. Wellhausen, Arapların dışındakileri de kapsayan maaş istih-
kakı hususunun devletin maliyesini zarara sokabileceğini belirtmekte ve en büyük
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
sorunun gayr-ı Arapların maaş almalarından ziyâde bunların mirasçılarına pay ve-
rilip verilmediği olduğunu diğer halifeler gibi Ö� mer b. Abdülaziz’in de buna sıcak
bakmadığını ifade etmektedir. Arap Devleti ve Sükutu, s. 141.
[130] Wellhausen, s. 143. Bk. Dûrî�, s. 72.
[131] Wellhausen, s. 133. Demirci, s. 60. Wellhausen bu uygulamanın zamanla Haccâc’ın
metoduna dönüştüğünü ifade etmekte ve böylece haraç ve cizye arasında öncele-
ri olmayan bir farkın ortaya çıktığını söylemektedir. Buna göre cizye vergisi şahsa
bağlanmakta ve sadece gayr-i Müslimlere yüklenmekteydi, İ�slâm’a girdiğinde ise
kaldırılıyordu. Haraç ise araziye bağlıydı ve sahibi Müslüman da olsa vergisini öde-
mek zorundaydı. Arap Devleti ve Sükûtu, s. 133; Dûrî�, s. 88.
[132] Bk. Wellhausen, s. 137. Wellhausen, çok sonra Abbâsî� halifesi Mansûr iktidarında
bu soruna bir çare aramak zorunda kaldığını zikretmektedir. Bk. Arap Devleti ve
Sükutu, s. 137.
498 [133] Belâzürî�, s. 97, 98; Wellhausen, s. 142; Demirci, s. 152.
[134] Belâzürî�, s. 221.
[135] Belâzürî�, s. 106. Bk. Demirci, s. 134.
[136] İ�bn Sa’d, V, 194; Belâzürî�, Fütûh, 43; Süyûtî�, Celaleddin Abdurrahman b. Muhammed
b. Osman, Târîhu’l-hulefâ, (tlk. Mahmud Riyâd el-Halebî�), Beyrut 1996, s. 204.
Devletin Yeniden Yapılandırılması ■
gasp edilmiş olan araziler asıl sahiplerine iade edildi.[137] Böylece daha
önceki dönemlerde bir şekilde mağdur edilenlerin mağduriyetlerinin gi-
derilmesine çalışıldı.
Halifenin halka sıkıntı veren bir kısım vergileri kaldırdığı, verginin ara-
ziye göre ve makul ölçülerde insaf dairesi içerisinde alınmasına dair bir kı-
sım düzenlemeler yaptırdığı, ziraatı geliştirebilmek için de cizye muafiyeti
sağladığı bu emirle açık bir şekilde görülmektedir. Ayrıca onun haraç arazi-
leri ile ilgili yapmış olduğu uygulamalarının yanı sıra, “Her kim bataklık bir
araziyi ıslah ederse, o arazi onun olur.” ifadesinde[150] olduğu gibi, toplumun
tarımsal faaliyetlere sevk edilmesiyle ölü arazilerin ihyasına yönelik çaba
sarf ederek yeni arazilerin tarıma açılmasına gayret ettiği ortadadır.
Ö� mer’in devlet idaresinde görev alan vali ve diğer görevlileri sıkı de-
netlediği, valilerin hal, hareket ve tavırları ile bunların idaresi altındaki
halkın bu kişilerden memnun olup olmadıklarını takip ettiği anlaşılmak-
tadır.[151] Bir valisinin, “Burada öyle kimseler var ki, herhangi bir baskı yap-
madan, ödemeleri gereken haracı ödemiyorlar.” diye yazdığı mektubuna
cevaben, insanlara azap etmek için kendisinden izin istemesini garip bul-
duğunu, mektubu kendisine ulaştığında vergilerini kolaylıkla verenlerden
alması, zorluk gösterenlere ise yemin ettirmesi talimatını vermiştir.[152]
[1] Robert Mantran, İslâmın Yayılışı Tarihi, (VII.-XI. Yüzyıllar ) (trc. İ�smet
Kayaoğlu ), Ankara 1981, s. 93.
[2] Bernard Lewis, Tarihte Araplar (trc. Hakkı Dursun Yıldız), İ�stanbul
1979, s. 62-63.
[3] Andre Miquel, İslâm ve Medeniyeti (Doğuştan Günümüze) (trc. Ahmed 503
Fidan, Hasan Menteş), Ankara, 1991, I, 102, Lewis, s. 62, 63.
[4] Mantran, s. 94, Lewis, s. 63.
[5] Miquel, I, 63.
[6] Mantran, s. 94.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
A. Şehirler
B. Camiler ve Mescitler
[8] Ya’kûbî�, Ebû Ya’kub Ahmed b. Ca’fer b. Vehb b. Vâdıh, Târîhu’l-Ya’kûbî (thk.
Abdülemir Mühennâ), Beyrut 1993, II, 206; İ�bnü’l-Esî�r, Ebü’l-Hasan İ�zzeddî�n Ali b.
Ebü’l-Kerem eş-Şeybânî�, el-Kâmil fi’t-tarîh (thk. Mektebetü’t-Türâs), Beyrut 1994,
III, 190.
[9] Belâzürî�, Ahmed b. İ�sa b. Ca’fer, Kitâbü Cümel min ensâbi’l-eşrâf (thk. Süheyl Zekkâr,
Riyâd ez-Zirikli), Beyrut 1996, VII, 71.
[10] Belâzürî�, Ensâb, VIII, 71, 72; Belâzürî�, Fütûhu’l-büldân (trc. Zâkir Kâdiri Ugan),
İ�stanbul 1956, I, 10; Ya’kûbî�, II, 206; Taberî�, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerî�r, Târîhu’t-
Taberî (Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk), Beyrut 1997, III, 677; İ�bnü’l-Esî�r, III, 190;
Mukaddesî�, Ebû Abdullah Şemseddin Muhammed b. Ahmed el-Beşârî�, (375(985),
Ahsenü’t-tekâsîm fî ma’rifeti’l-ekâlîm, Leiden 1906, s. 81; Yâkût el-Hamevî�, Ebû
Abdullah Şihâbeddî�n Yâkût b. Abdullah er-Rûmî�, (626/1228), Mu’cemü’l-büldân
(thk. Ferid Abdülaziz el-Cündî�), Beyrut, ts., V, 103; Abdülaziz Salim, Târîhu devle-
ti’l-Arabiyye, Beyrut 1986, s. 707. Bu kaynaklarda, gösterilen ustaların sayısı arasın-
da farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca, Taberî�’de, Velî�d’in Medâin şehrinin mozaikle-
rini araştırılmasına dair emir verdiği hakkında bir rivayet de mevcuttur (III, 677).
[11] İ�bnü’l-Esî�r, III, 190.
[12] Kendisinden geniş bir mekâna açılan ve duvar içine oyulmuş, genellikle üstü ke- 505
mer ya da mukarnas ile örtülü girinti ya da hücre. Metin Sözen-Uğur Tanyeli, Sanat
Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İ�stanbul 1996, s. 173.
[13] Yılmaz Can, İslâm’ın Kutsal Mâbetleri (Kâbe, Mescidü’l-Harâm ve Mescidü’n-Nebî),
Samsun 1995, s. 58.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Plan 1: İ�lk olarak Ukbe b. Nâfî� tarafından yaptırılan Kayrevan Ulu Cami, Hişâm b.
Mescid-i
Nebevî’nin
Abdülmelik’in valisi Bişr b. Safvân tarafından genişletildi. Tunus şehrinde
Genişletilmesi, Hassân b. Numân’ın ilk olarak inşa ettirdiği Zeytûne Camii ise müteakiben
Emevîler vali Ubeydullah b. Habhab tarafından yıktırılarak genişletmek suretiyle
Devri.
yeniden yaptırıldı (114/732-33).[15]
[Creswell-
Allan’dan]
Emevî�lerin başkenti Şam’da Velî�d b. Abdülmelik tarafından yapımı-
na 87 (706) yılında başlanılan Şam Ü� meyye Camii [Resim 21], Velî�d’in
ölümüne kadar yedi sene sürdü, fakat tamamlanamadı. Caminin inşası-
nı tamamlayan halifenin kardeşi ve halefi, Süleyman b. Abdülmelik oldu
(96/714-715).[16] Caminin yapımında Bizans, İ� ran, Hint ve Mağribli us-
taların çalıştırıldığı zikredilmektedir.[17] Camiin yapımında kullanılmak
üzere Velî�d’in Kıbrıs ve Bizans’tan birtakım aletler ve mozaikler getirt-
tiği belirtilmektedir.[18] Şam Ü� meyye Camii, bazilikal planı,[19] transepti[20]
ve üçlü girişi ile kendisinden sonraki pek çok yapıya örnek teşkil etmiş-
tir.[21]
[14] Geniş bilgi için bk. Fatih Erkoçoğlu, “İ�mar Faaliyetleri”, Emevîler Dönemi Bilim,
Kültür ve Sanat Hayatı (ed. İ�rfan Aycan), Ankara 2003, s. 152, 153, 163-166.
[15] Erkoçoğlu, s. 165, 166.
[16] İ�bn Asâkir, Ebü’l-Kâsım Ali b. Hasan b. Hibetullah b. Abdullah eş-Şafi’î�, Târîhu medi-
neti Dımaşk (thk. Muhibbiddî�n Ebû Saî�d Ö� mer b. el-Ö� merî�), Beyrut 1996, II, 251.
[17] İ�bn Asâkir, II, 258; Mukaddesî�, s. 158.
[18] Mukaddesî�, s. 158.
[19] Mimarlıkta bir eksen boyunca simetrik olarak, uzunlamasına ve bir mihrap doğrul-
506 tusunda gelişmiş mekânlar ve planları niteler. Sözen-Tanyeli, s. 39.
[20] Kilisede Apsid’e (camide mihrab) yönelik uzunlamasına mekânı dik doğrultuda
kesen ve kilise planını bir haç’a benzer hale getiren uzunlamasın mekân. Sözen-
Tanyeli, s. 239.
[21] Nusret Çam, İslâm’da Sanat ve Mimari, Ankara 1994, s. 170.
Emevîlerde İmâr Faaliyetleri ■
[22] S. Kemal Yetkin, İ�slâm Mimarisi, Ankara 1969, s. 26. Bk. Nebi Bozkurt, “Kubbetü’s-
Sahre”, DİA, Ankara 2002, XXVI, 305.
[23] Yetkin, s. 26.
[24] el-Hanbelî�, Ebü’l-Yemen Mücî�ruddî�n, (928/1521), el-Ünsü’l-celîl bi Târîhi’l-Kuds
ve’l-Halîl, Necef 1968, I, 272, 273.
[25] Oleg Grabar, İslâm Sanatının Oluşumu (trc. Nuran Yavuz), İ�stanbul 1998, s. 74, 75.
Zira Mukaddesî�, Abdülmelik’in Kubbetü’s-Sahra’yı, Hıristiyanlarca kutsal addedilen
Kemâme kilisesinin ihtişamını ve heybetini görünce, Müslümanların bu eserin ihti-
şamına kapılıp da onların inançlarının kendilerinkinden üstün olduğu kompleksine
kapılmamaları için yaptırdığını zikretmektedir. Ahsenu’t-tekâsîm, s. 159.
[26] Burasının İ�slâmlaştırılması ve temellük edilişi ile ilgili olarak bk. İ�ra M, Lapidus, 507
İslâm Toplumları Tarihi, (Hz. Muhammed’den 19. Yüzyıla) (trc. Yasin Aktay),
İ�stanbul 2002, s. 108. Casim Avcı, İslâm Bizans İlişkileri, İ�stanbul 2003, s. 210.
[27] Grabar, s. 66.
[28] Grabar, s. 75.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
arada yürütülmesine imkân veriyordu. Ancak Hz. Ebû Bekir’in halifeliğin- [Fatih Erkoçoğlu
Arşivi]
de başlayıp Hz. Ö� mer’in halifeliğinde yoğunluk kazanan fetihlerle birlikte,
orduların sevkini kolaylaştırmak ve fethedilen bölgelerin muhafazasına
yönelik ordugâh şehirlerin kurulması zorunlu oldu. Bu şehirlerde mesci-
din hemen yanı başında oluşturulan yapıya emirlik sarayı anlamına gelen
“Dârü’l-imâre” denilmekteydi. Bu yapılar halifenin, valilik merkezlerinde
görev yapan valilerinin ikametgahları idi.[35] İ�nşa edilen valilik konakları,
mescide bitişik, fakat ayrı yapılar olarak teşekkül etmişlerdi. Zira valiler,
vakit namazlarında imamet vazifesini de ifa ediyorlardı.[36] Hz. Ö� mer’in
halifeliğinde kurulan ordugâh şehirlerde inşa edilen valilik binaları, muh-
temelen camilere oranla daha küçük yapılırken, Emevî�ler döneminde bu
yapılar mescitlere göre daha büyük yapılmaya başlandı.[37] Suriye vali-
si Muâviye b. Ebî� Süfyân da işlerini yürütebilmek için, Şam Ü� meyye Ca-
mii’nin yerine inşa edildiği eski kilisenin karşısına el-Hadrâ diye bilinen
sarayını yaptırmıştı.[38]
[34] Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1993, II, 826;
Cahiliye dönemi Mekke’sinde, siyasi ve idari işlerin görüşülüp ele alındığı Dârü’n-
nedve’nin, Kâbe’nin yakınında yer alması, Müslüman Arabların, ibadet mekânı ve
devlet işlerinin yürütüldüğü mekânın birlikteliğine yabancı olmadıklarını ortaya
koymaktadır. Yılmaz Can, “İ�lk İ�slâm Şehirlerinin İ�ki Ö� nemli Unsuru: Cuma Mescidi
Dârü’l-imâre ikilisi üzerine bir değerlendirme”, OMÜİFD, Samsun 1996, VIII, 128.
[35] Yılmaz Can, VIII, 124.
[36] C. Brockelmann, İ�slâm Milletleri ve Devletleri Tarihi, (trc. Neşet Çağatay), Ankara 509
1964, s. 77.
[37] Can, VIII, 131.
[38] Ya’kûbî�, Ebû Ya’kub Ahmed b. Ca’fer b. Vehb b. Vâdıh, Kitâbü’l-büldân, Leiden 1891,
II, 326; Ü� seyme el-Azm, el-Müctema’ fî asri’l-Ümevî, Beyrut 1996, s. 59, 60.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
D. Saraylar
[45] Creswell-Allan, s. 91
[46] Creswell-Allan, s. 95.
[47] Creswell-Allan, s. 104.
[48] Creswell-Allan, s. 93-95.
[49] Creswell-Allan, s. 1, 2.
[50] Creswell-Allan, s. 135.
[51] Yetkin, s. 35-37.
[52] Creswell-Allan, s. 149.
[53] Creswell-Allan, s. 164.
[54] Creswell-Allan, s. 179.
[55] Creswell-Allan, s. 201. 511
[56] Creswell-Allan, s. 212
[57] Creswell-Allan, s. 208; Hilmi Ziya Ü� lken, İslâm Sanatı, İ�stanbul 1948, s. 69; Yetkin, s. 48.
[58] Creswell-Allan, s. 214, 215.
[59] Creswell-Allan, s. 195.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
soyunma yeri, ikinci oda ılıklık, onun yanında yer alan oda ise sıcaklıktır.
Beşik tonozlu bir koridordan, dikdörtgen şeklinde bir salona geçilmektedir.
Muhtemelen burada bir su haznesi ve külhan bulunuyordu.[60] Sarayın kabul
salonu ve üç küçük odasının zemini mermerle kaplanmış, kabul salonunun
güneyindeki odalar ise mozaikle döşenmişti. Salonlarındaki duvarlar, re-
simlerle süslenmiştir. Duvarlarda yer alan resimlerde Emevî�lerce mağlup
edilen kralların (Bizans İ�mparatoru, Vizigot kralı, Sâsânî� İ�mparatoru, Ha-
beşistan Necaşî�si’nin) resimleri bulunmaktadır. Kemerler üzerinde musiki
aleti çalan, yarı çıplak, raks eden kadın resimleri ile bunların dışında av sah-
nesi olarak resmedilmiş figürler yer almaktadır. Bu resimler bin seneden
fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen hala fark edilir bir durumdadır.[61]
Kırsal kesimlerde tesis edilen bu yapıların her biri, cami, saray ve çe-
şitli ilave binaların oluşturduğu büyük bir yaşama alanına sahipti. Mütea-
kip devrelerde yapılan çalışmalarda Kusayru Amra, Mışatta, Hırbetül-Mef-
cer, Kasrü’l-Hayri’l-Garbî gibi birçok sarayın büyük tarımsal yerleşim
birimlerinin birer parçası oldukları anlaşılmıştır.[62] Kusayru Hallâbât’ta
yapılan incelemelerden elde edilen bulgular, buralarda iyi bir sulama sis-
teminin varlığını göstermektedir.[63]
Medine’nin iki mil kuzeybatısında yer alan Akî�k vadisi de,[79] hurma-
lıklarının ve pınarlarının insanlarca cazip bulunması nedeniyle[80] hem
Hulefâ-yı Râşidî�n hem de Emevî�ler döneminde sayfiye yeri haline gelmiş-
tir. Sa’d b. Ebî� Vakkâs, Saî�d b. Zeyd ve Saî�d b. el-Â� s gibi birçok ileri gelenin
bu vadide köşkleri bulunmaktaydı. Burayı bu kadar çekici kılan, Hicâz böl-
gesinde insanların nehir hayalini veren tek yer olmasıydı. Zira kışları da
yağmurlu olan vadide, nehrin akmaya başladığı haberi duyulur duyulmaz,
insanlar buraya hücum ederlerdi. Burası ilkbaharda, Medine şehrinin
eğlence ve gezinti yeri oluyordu.[81] Urve b. Zübeyr’e nispet edilen kasr bu-
güne kadar gelebilmiştir.
E. Hamamlar
İ�slâm dini, temizliği imandan bir parça sayarak verdiği önemi vur-
gulamıştır. Nitekim bir Müslümanın her gün beş vakit kılmakla mükellef
olduğu namaz ibadeti için abdest alması temizliğe verilen ehemmiyeti
açıkça yansıtan bir husustur. Ayrıca, gündelik ibadetlerin dışında gusl ih-
tiyacının da bir şekilde karşılanması gerekiyordu. Hz. Muhammed (sas)
döneminde Medine’de muhtemelen günlük
ibadetler de alınacak olan abdestler için
gerekli su, kuyulardan temin edilmekteydi.
Güsul abdesti için muhtemelen kışları su
ısıtılıyordu. Medine’de bir hamamın olup
olmadığı hakkında ise elimizde kesin bilgi-
ler bulunmamaktadır.
[81] Lammens, I, 247; Buhl, “Medine “, İA, İ�stanbul 1957, VII, 466.
[82] Belâzürî�, II, 175; Yâkût, I, 513.
514 [83] Belâzürî�, II, 186.
[84] Belâzürî�, II, 188.
[85] Belâzürî�, II, 187; Yâkût, I, 515.
[86] Salih Ahmed el-Alî�, “Hıtatu’l-Basra”, VIII, 288.
[87] Creswell-Allan, s. 165.
Emevîlerde İmâr Faaliyetleri ■
F. Kaleler
[88] Muhammed Hamidullah, Hz. Muhammed’in Savaşları, (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul
1991, s. 163, 182; Yılmaz Can, İslâm Şehirlerinin Fiziki Yapısı, Ankara 1995, s. 98
[89] Kur’ân’da geçtiği gibi Kâbe’ye yapılan bir saldırı, Yüce Allah tarafından bertaraf
edilmiştir (Fî�l 105/ 1-5)
[90] Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 572.
[91] Buhl, “Medine”, VII, 460.
[92] Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamber’in Savaşları, s. 114-130.
[93] Necdet Hammâş, eş-Şâm fî sadri’l-İslâm, Dımaşk 1987, s. 371.
[94] Buhl, VII, 465.
[95] Can, İslâm Şehirlerinin, s. 98. Basra şehrinde koruma maksatlı olarak bir sur bulun-
muyordu. Zira Basra şehri kurulurken öncelikle savaşçıların yerleştirilmesi ve civar
bölgelere yapılacak saldırıların düzenlenebilmesi amacıyla bir askerî� karargâh ola-
rak düşünülmesi söz konusu olduğundan idâreciler, şehri bir surla çevirme ihtiya- 515
cı hissetmediler. Bununla birlikte şehrin hızlı gelişimi de buna engel oldu. Ayrıca
kurulduğundan beri şehrin, Hâricî�ler ve Abdurrahman b. el-Eş’as’ın saldırılarının
dışında ciddi bir tehlikeye maruz kalmadığını da belirtmemiz gerekmektedir. Salih
Ahmed, “Hıtatu’l-Basra”, VIII, 302.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[96] 25 (645) yılında Bizans İ�mparatoru II. Konstanz’ın İ�skenderiye’ye geri almak
için yaptığı saldırıda şehirde çok az sayıda asker bulunuyordu. Bizans’ın saldırı-
sına karşı bu askerler herhangi bir mukavemet gösteremediler ve şehir yeniden
Bizanslıların eline geçti. İ�bn Abdülhakem, Ebü’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdullah,
Fütûhu Mısır ve ahbâruhâ, Leiden 1922, s. 175, 176.
[97] Ribât; Müstahkem Müslüman zaviyesi. İ�lk dönemlerde ribât, cihada hazır bulun-
durmak üzere binek hayvanların toplandığı yerdi. Sonraları ise ulakların (haberci
ve kurye) hayvan değiştirme konağı, kervansaray olarak da, buna çok yakın bir ma-
nada kullanıldı. Bununla birlikte bu tabir, bir nevi dini ve askerî� maksatla kurulmuş
yapılara isim oldu. Ifrî�kiyye’de ilk ribât, Manastır’da Abbâsî� valisi Harseme b. Ayan
tarafından yaptırıldı. Ribâtların en parlak devirleride Ağlebî�ler (IX. Asır) dönemi-
dir. Georges Marçais, “Ribât”, İA, İ�stanbul 1960, IX, 734,735.
[98] İ�bn Abdülhakem, s. 192; Belâzürî�, Fütûh, I, 360. Böyle bir uygulama ilk defa Hz.
Ö� mer zamanında yapılmış olup ilk ribat onun zamanında oluşturuldu. Antakya’nın
(15/636) fethi ile birlikte buraya bir miktar asker yerleştirilerek, bunlara aylıklar
tahsis edildi. Burada yerleşen ve görev yapan askerlere (Murâbıt) denildi. Belâzürî�,
516 I, 236; İ�bnü’l-Esî�r, II, 128.
[99] Belâzürî�, I, 205, 206; Mustafa Alemüddin, el-Müctema’i’l-İslâmî fî merhaleri’t-tekvîn,
Beyrut 1992, s. 65.
[100] Ahmed Muhtâr Abbâdî�-Abdülaziz Sâlim, Târîhu’l-bahriyyeti’l-İslâmiyye fî Mısr ve’ş-
Şâm, Beyrut 1981, s. 16.
Emevîlerde İmâr Faaliyetleri ■
G. Tersaneler
[111] Hasan Kurt, Orta Asya’nın İslâmlaşma Süreci, (Buhara Örneği), Ankara 1998, s. 61,
62.
[112] Yâkût, V, 358.
[113] Hasan Kurt, s. 62, 63.
[114] Belâzürî�, II, 147.
[115] Bk. Can, İslâm Şehirleri, s. 98.
[116] Ya’kûbî�, Kitâbü’l-Büldân, s. 322; Behşel, Eslem b. Sehl er-Rezzâz el-Vâsıtî�, Târîhu
Vâsıt (thk. Avvâd Corcis), s. 38; Mukaddesî�, s. 118; Yâkût, V, 402.
[117] Yâkût, V, 259; Saî�d Devecî�, “Hıtatu’l-Musul fî� ahdi’l-Ü� meviyye”, Sumer, Bağdat 1951,
518 VII-2, 226.
[118] İ�bn Şebbe, Ebû Zeyd Ö� mer b. en-Nümeyrî� el-Basrî�, Târîhu’l-Medineti’l-Münevvere,
(Ahbâru’l-Medineti’l-Münevvere), (thk. Fehim Muhammed Şeltût), Beyrut 1990, I,
271, 272.
[119] Buhl, “Medine”, VII, 466.
Emevîlerde İmâr Faaliyetleri ■
[120] Alâ b. Hadramî�’nin 17 (638) yılında İ�ran ‘ın İ�stahr bölgesine yaptığı çıkartmada
yaşanan olumsuzluklar ve yine 20 (641) yılında Alkame b. Mücezziz’in Kızıl Deniz
boyunca Habeşistan kıyılarından gelebilecek tehlikeleri savuşturmaya yönelik
deniz faaliyetleri sonucunda çok sayıda geminin batmış olması Hz. Ö� mer’in deniz
seferlerine sıcak bakmamasına neden oldu. İ�bn Haldûn, Ebû Zeyd Abdurrahman,
Mukaddime, (trc. Zâkir Kadiri Ugan), İ�stanbul 1991, I, 645; Ali Muhammed Fahmy,
“The Muslim Navy During The Days of The Early Caliphate”, The Islamic Rewiew,
Mart 1952, XL, 52; H. Kinderman, “Sefî�ne”, İA, İ�stanbul 1967, X, 311-315.
[121] İ�bn Abdülhakem, s. 162-163; Ya’kûbî�, Târîh, II, 46; Taberî�, IV, 100; Makrizî�, II, 139;
Kalkaşendî�, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ali, Subhu’l-A’şâ fî Sınaati’l-İnşâ, (şrh. Muhammed
Hüzeyin Şemseddin), t.y. 1987, III, 231; Faruk Mecid Lâvi, el-İdaretu’l-İslâmiyye fi
ahdi Ömer ibnü’l-Hattâb, Beyrut 1991, s. 231.
[122] Yâkût, II, 107.
[123] Belâzürî�, Fütûh, I, 295, 206.
[124] Belâzürî�, Fütûh, I, 189.
[125] A. A. Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, (trc. Arif Müfid Mansel), Ankara 1943, s.
270; Ayrıca bk. Hitti, II, 307, 308.
[126] Yâkût, IV, 162.
[127] Belâzürî�, I, 245, 246. 519
[128] Dakdûkî�, s. 251.
[129] Belâzürî�, Fütûh, I, 189.
[130] Belâzürî�, I, 189, 190; Yâkût, IV, 162.
[131] Salim, Trablus-Şâm, s. 37.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
H. Çarşı ve Pazarlar
[140] Abdülaziz ed-Dûrî�, İslâm İktisat Tarihine Giriş, (trc. Sabri Orman), İ�stanbul 1991,
s. 61; Mustafa S. Küçükaşçı, “Emeviler Dönemi Şehir ve Yerel Yönetim Hizmetleri”,
İslâm Geleneğinden Günümüze Şehir ve Yerel Yönetimler, (ed.: Vecdi Akyüz-Seyfettin
Ü� nlü), İ�stanbul 1996, II, 127.
[141] Küçükaşçı, II, 127.
[142] Küçükaşçı, II, 127.
[143] Pedro Chalmeta, “Pazarlar”, İslâm Şehri, (haz. R. B. Serjeant; trc. Elif Topçugil),
�stanbul 1997, s. 140.
[144] İ�bn Şebbe, I, 270, 271; Semhûdî�, Nureddin Ali b. Ahmed, Vefâu’l-vefâ b. ahbâ- 521
ri’l-Mustafa (thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid), Beyrut 1984, II, 750-753;
Chalmeta, s. 139.
[145] Belâzürî�, II, 72; Ya’kûbî�, Kitâbü’l-Büldân, s. 311; Chalmeta, s. 139, 140.
[146] Munci el-Ka’bî�, el-Kayrevan, byy 1995, s. 23, 24, 25.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
I. Hastaneler
J. Hapishaneler
[147] Ya’kûbî�, Târî�h, II, 214; Nebih Â� kil, Târîhu halifeti Benî Ümeyye, byy 1975, s. 233;
Arslan Terzioğlu, “Bî�mâristan”, DİA, İ�stanbul 1992, VI, 163; Terzioğlu, “Selçuklu
Hastanelerinde Tıp Eğitimi ile Deontoloji ve Avrupa’ya Tesirleri”, Tarih ve Toplum,
Kasım 1992, XVIII, sy. 107, s. 291); Ekmeleddin İ�hsanoğlu, Suriye’de Modern Osmanlı
Sağlık Müesseseleri, Hastaneler ve Şam Tıp Fakültesi, Ankara 1999, s. 1.
[148] Ya’kûbî�, II, 214; Nebih Â� kil, s. 233.
[149] Terzioğlu, “Selçuklu Hastanelerinde Tıp Eğitimi ile Deontoloji ve Avrupa ‘ya
Tesirleri”, 291.
[150] Buhârî�, Salât, 76; Ebû Dâvud, Akdiyye, 29; Tirmizi, Diyât, 20.
522 [151] Kettânî�, Muhammed Abdülhayy, et-Terâtibu’l-idâriyye (Hz. Peygamber’in
Yönetiminde Sosyal Hayat ve Kurumlar), (trc. Ahmet Ö� zel), İ�stanbul 1991, II, 57.
[152] Belâzürî�, II, 175; Yâkût, I, 513.
[153] Kettânî�, II, 55; Hamidullah, II, 934; Ali Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, İ�stanbul 1997; XVI, 55
[154] Belâzürî�, Fütûh, II, 112.
Emevîlerde İmâr Faaliyetleri ■
K. Mezarlıklar
Hz. Muhammed (sas) putperestliğe karşı cephe alıp insanların, tek ya-
ratıcıları olan Allah’a (cc) ibadet etmeleri gerektiğini vurgularken cahiliye
inançlarından yeni kurtulmuş insanları da eski inançlarına sevk edecek
alışkanlıklardan uzak tutmağa çalışmıştır. Bu mealde ilk önceleri Hz. Pey-
gamber (sas) mezarlıkların ziyaret edilmesini,[156] kabirlerin kireçle yapıl-
masını, kabir üzerine oturulmasını ve kabirlerin üzerine bina ve kubbe
yapılmasını yasakladı.[157] Hz. Peygamber (sas) mezarları ziyaret hususun-
da koymuş olduğu yasağa ilk kendisi uyarak annesinin mezarını ziyarete
dahi gitmedi. Fakat daha sonra Allah (c.c.) tarafından bu yasak kaldırılmış,
böylece Hz. Muhammed (sas) Müslümanların kabirleri ziyaret etmesine
izin vermiş,[158] fakat peygamber kabirleri bile olsa mezarlara karşı tazim
ve tapınma ifade eden fiil ve hareketlerde bulunmayı yasaklamıştır.[159]
yine de mezarların üzerine bina veya kubbe gibi yapıların yapıldığına dair
bu dönemle alakalı elimizde bilgi bulunmamaktadır.
[164] Kûfe için bk. Belâzürî�, II, 71; Ya’kûbî�, Kitâbü’l-Büldân, s. 361; Ayrıca bk. Yılmaz Can,
İslâm Şehirlerinin Fiziki Yapısı, s. 99. Kûfe’de her kabilenin kendilerinin ve reislerinin
isimleriyle anılan mezarlıkları bulunmaktaydı; Cebbânetü Arzem, Cebbânetü Bişr,
Cebbânetü Sâlim, Cebbânetü Murad, Cebbânetü Ezd, Cebbânetü Kinde, Cebbânetü
Saî�diyyî�n. Belâzürî�, Fütûh, II, 71, 75, 81, Ya’kûbî�, Kitâbü’l-Büldân, s. 361.
[165] Hişâm Cu’ayt, el-Kûfe, neş’etü’l-medînetü’l-Arabiyyeti’l-İslâmiyye, Beyrut 1993, s.
301; Salih Ahmed el-’Alî�, “Hıtatu’l-Basra”, VIII, 284.
[166] Sâlih Ahmed, VIII, 283.
524 [167] Ayhan Aytöre, “Türkler’de Su Mimarisi”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk
ve İslâm Sanatları Enstitüsü, Milletlerarası I. Türk Sanatları Kongresi, Ankara 19-24
Ekim 1959, Ankara 1962, s. 68.
[168] Â� dil Abdulhak Selî�m-Hâlid Muaz, Meşâhidü Dımaşki’l-Eseriyye, Dımaşk 1950, s. 16,
17.
Emevîlerde İmâr Faaliyetleri ■
lama sistemleri tesis etmişlerdi. Ö� zellikle Irak bölgesinde, bunların kont- [Fatih Erkoçoğlu
Arşivi]
rolü altında olağanüstü bir sulama sistemi oluşturulmuştu.[176] Bu sulama
sistemi sayesinde Irak bölgesinde çok büyük miktarda tarım arazisi sula-
nabiliyordu.
Irak bölgesinde tesis edilen Basra ve Kûfe şehirlerinin hem içme suyu
ihtiyacının karşılanması, hem de çevresindeki arazilere su temin etmek
için birçok kanal kazdırıldı. Bu kanallar, ya valiler tarafından halkın su ih-
tiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak ya da iktâ yolu ile sahibi oldukları
arazileri sulama maksadıyla özel şahıslar tarafından kazdırıldı.[177] Basra
şehrinde kazılan bazı kanallarını burada zikretmek istiyoruz:
Basra’nın içme suyu ihtiyacı ise kanallardan değil de tatlı suyun te-
mini için kazdırılan sarnıçlardan karşılanıyordu. Haccâc, İ�bn Â� mir, Ziyâd
ve Ubeydullah b. Ziyâd’ın halkın da kullanımına açık olan kendilerine ait
sarnıçları bulunuyordu.[185]
Suriye’de bütün bu olanların yanında diğer bir yıpratıcı güç ise, Ab-
bâsî�ler idi. Abbâsî�ler, iktidarı ele geçirmek için bütün şartları kendi leh-
lerine ustaca kullanmasını bilmişler, yavaş ve emin adımlarla hedeflerine
doğru yürümüşlerdir. Bunda muhtemelen amca çocukları olan Alioğulla-
rının hazırlıksız, plansız ve düzensiz muhalefetlerini çok iyi okuduklarını
söyleyebiliriz. Ayrıca ülke genelinde -yukarıda da belirttiğimiz gibi- yay-
gın olan ve isyanlara dönüşen memnuniyetsizlikten istifade eden Abbâsî�-
ler, Emevî�lere karşı ihtilal hareketi hazırlığı içerisine girdiler. Hz. Peygam-
ber’in amcası Hz. Abbâs ve oğlu Abdullah siyasî� olaylara katılmamışlardır.
Ali b. Abdullah b. Abbâs, Velî�d b. Abdülmelik tarafından baskıya maruz
kalınca Dımaşk’ı terk edip Suriye hac yolu üzerinde bulunan Humeyme’ye
taşındı. Muhammed b. Ali burada 714 yılında Emevî� Devleti’ni yıkmak
üzere planlanan hareketini başlatmıştır.
1. Veliahtlık Mücadelesi
Emevî�lerde iktidarı elde etme istekleri daha halife Hz. Osman döne-
minde başladı. Emevî� Devleti’nin kurucusu olan Muâviye, Hz. Osman’ın
ailesinden olmamasına rağmen, onun kanını talep amacıyla iktidar heves-
lisi olduğunu ortaya koydu. Hasan b. Ali’nin iktidardan ayrılması sonucu
Muâviye, Emevî� Devleti’nin başına geçti. Muâviye, devletin idarî� ve askerî�
alanında yakın akrabalarına pek fazla yer vermedi. Siyasî� alanda daha
çok Muğî�re b. Şu’be, Ziyâd b. Ebî�h gibi Sakî�flilerden istifade etti. Muâvi-
ye’nin amca çocukları olan diğer Ü� meyyeoğullarına siyasette aktif görev
vermemesi, onların devlet ile olan ilişkilerinin zayıflamasına neden oldu.
Ayrıca Muâviye’nin ilk defa kendi yerine oğlu Yezî�d’i veliaht olarak atamak
534 [4] Emevî�lerin yıkılışı konusunda detaylı bilgi için bk. Ali Aksu, Emevî Devleti’nin
Yıkılışı, s. 192-236.
[5] Abbâsî�lerin Emevî�lerden intikam almaları hususunda bk. Ali Aksu, “Emevilerin,
Abbâsî�ler tarafından Soykırıma Uğratılması ve Ebü’l-Abbâs’ın Bu Soykırımdaki
Rolü”, CÜİFD, Sivas 2000, sayı.4, s. 259-268.
Emevî Devletinin Yıkılışı ve Temel Özellikleri ■
Yezî�d de vefat etmeden önce oğlu II. Muâviye’yi veliaht olarak atadı.[7]
II. Muâviye’nin iki ay sonra hilafetten çekilmesi ve hemen sonra da ölmesi
üzerine Emevî� hanedanı arasında siyasî� bir kriz patlak verdi. Bu dönemde
Emevî� ailesi üç gruba ayrılmıştı: Bir tarafta Mervân b. el-Hakem’in liderliğini
yaptığı Ebü’l-Â� soğulları; diğer tarafta Saî�d b. el-Â� s’ın liderliğini yaptığı el-Â� -
soğulları ve Muâviye b. Yezî�d’in ölümünü takiben liderliğini Hâlid b.Yezî�d’in
yaptığı Süfyânoğulları. Devletin kurucuları olan Süfyânî�ler, II. Muâviye’nin
ölümünden sonra Emevî� ailesi içerisinde en zayıf grubu oluşturuyordu.[8]
[6] Emevî�ler döneminde veliahtlık ile ilgili geniş bilgi için bk. Saim Yılmaz, Emevîlerde
Veliahtlık (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) İ�stanbul 1996.
[7] Saim Yılmaz, Emevîlerde Veliahtlık, s. 56.
[8] Muhammed Süheyl Takkûş, Târîhu’d-Devleti’l-Ümeviyye, Beyrut 1996, s. 184-185.
[9] Hasan İ�brahim Hasan vd, en-Nüzumü’l-İslâmiyye, byy 1970, s. 55.
[10] Mustafa Fayda, “Câbiye”, DİA, İ�stanbul 1992, VI, 538. 535
[11] en-Nuzumü’l-İslâmiyye s. 57; Fayda, “Câbiye“ DİA; VI, 538, İ�smail Yiğit “Emevî�ler“
DİA, İ�stanbul 1995, XI, 91; Abdülkerim Ö� zaydın, “Eşdak” DİA, İ�stanbul 1995, XI,
460-461.
[12] Fuad Salih Seyyid, Mu’cemü’l-Evâil fi Târîhi’l-Arab ve’l-Müslimîn, Beyrut 1985, s. 29.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Mervân’ın söz konusu iki veliaht uygulaması, önce kendisine veliaht ola-
rak biat edilen kişi veya kişilerin veliahtlıktan çıkarılmasını beraberinde
getirdi. Bu da hanedan fertleri arasında fitne ve rekabet tohumları ektiği
gibi, kin ve düşmanlıklara da sebep oldu.[13]
Emevî� ailesinden Mervân b. el-Hakem tarafından başlatılan bu veli-
ahtlık mücadelesi, daha Abdülmelik’in hilafetinin başlangıcında meyvele-
rini vermeye başladı. 69 (689) yılında Abdülmelik’in, Mus’ab b. Zübeyr
üzerine harekete geçmesini fırsat bilen Amr b. Saî�d el-Eşdâk ayaklandı. İ�s-
yana girişmesinin nedeni ise, Câbiye toplantısında alınan karar gereğince
Hâlid b. Yezî�d’den sonra kendisinin hilafete geçmek üzere veliaht olarak
seçilmesine rağmen, Mervân b. el-Hakem’in onun bu hakkını gaspetme-
siydi. Fakat isyan girişimi, başarısızlıkla sonuçlandı. Amr’ın ayaklandı-
ğı haberini alan Abdülmelik’in seferden Şam’a dönüp Amr’ı öldürtmesi,
Emevî� ailesi arasındaki muhalefeti düşmanlığa dönüştürdü.[14] Amr’ın
öldürülmesi, aynı zamanda Emevî�lerin diğer kolunun temsilcisi olan ve
yine toplantıda alınan karar gereği Mervân’dan sonra iktidara geçmesi
gereken Hâlid b. Yezî�d’in halifelik için besleyebileceği hayalleri ortadan
kaldırdı; ancak bu durum, Süfyânî�lerin ileride Emevî� ailesinde meydana
gelecek olan bir takım çekişmelerde devletin yanında yer almamalarına
sebep oldu. İ�ntikam hislerini içlerinde saklayan ve hakları gaspedilen bu
iki ailenin devlet karşıtı güçlerin yanında yer almalarına ya da onların is-
yanlarına destek vermelerine neden oldu.[15] Mervân’ın ilk kez başlattığı
iki veliaht tayini, hanedan arasında fitne ve isyanların doğmasına, dolayı-
sıyla Emevî� Devleti’nin zayıflamasına neden oldu.
Abdülmelik de babası Mervân’ın yolundan giderek kardeşi Abdüla-
ziz’i veliahtlıktan azledip yerine oğulları Velî�d ve Süleyman’ı atadı. Ne var
ki, Abdülaziz, daha kardeşi Abdülmelik hayattayken vefat etti. Onun ölü-
mü, Abdülmelik’in işini kolaylaştırdığı gibi muhtemelen aralarında çıka-
cak olan kargaşayı da önlemiş oldu.[16]
Abdülmelik’ten sonra iktidara geçen oğlu Velî�d, kendisinden sonra ye-
rine geçmesi için Süleyman’ı azledip oğlu Abdülaziz b. Velî�d’i veliaht atamak
istediyse de, oğlunun önce ölmesi buna fırsat vermedi.[17] Süleyman b. Ab-
dülmelik de aynı şekilde kendi oğullarını veliaht tayin etmek istedi. Oğulla-
rından veliaht olarak önce Eyyûb’u atadı. Eyyûb’un ölümü üzerine bu sefer
diğer oğlu Davud’u atamayı denedi; ancak Davud, o esnada halife tarafından
[13] M. Ali Kapar, İ�slâm’ın İ�lk Dönemlerinde Bey’at ve Seçim Sistemleri, İ�stanbul 1998, s. 67.
536 [14] Muhammed Süheyl Takkûş, s. 65.
[15] Muhammed Süheyl Takkûş, s. 186-187.
[16] Taberî�, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk (thk. Muhammed Ebü’l-Fazl), Kahire 1993, VI,
416-417; Muhammed Süheyl Takkûş, s. 102; İ�brahim Hasan, II, 289.
[17] Hüseyin Atvân, eş-Şûra fi’l-Asri’l-Ümevî, Beyrut 1990, s. 114.
Emevî Devletinin Yıkılışı ve Temel Özellikleri ■
[18] İ�bn Kuteybe, el-İ�mâme ve’s-Siyâse (thk. Tâhâ Muhammed ez-Zeynî), byy ts., II, 92-93;
Atvân, eş-Şûra, s. 114; Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Komisyon, İ�stanbul
1989, II, 400.
[19] Muâviye b. Yezî�d’i de -çok kısa bir süre de olsa iktidarda kalmasına karşılık- söyle-
yebiliriz. II. Muâviye’nin sistemi eleştirerek iktidardan çekildiği belirtilmektedir.
[20] İ�bnü’l-Esî�r, el-Kâmil fi’t-Târîh, Beyrut 1965, 177-178; Atvân, eş-Şûra, s. 114.
[21] Taberî�, VII, 209-211; Atvân, eş-Şûra, 115; Muhammed Süheyl Takkûş, s. 164. 537
[22] Abdülmünim Mâcid, et-Târîhu’s-Siyâsî li’d-Devleti’l-Arabiyye, Kahire 1976, III, 309.
[23] Taberî�, VII, 231-232; Atvân, eş-Şûra, s. 116; Muhammed Süheyl Takkûş, s. 166.
[24] Muhammed Süheyl Takkûş, s. 189.
[25] Atvân, eş-Şûra, s. 116.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
da burada Kaysî�lere baskı yaptı. İ�ki kardeş valinin aşırı Yemenî� taassubu
içinde olmaları durumu tehlikeye sokunca Hişâm, hemen taraf değiştire-
rek bu sefer Kaysî�lerin tarafını tuttu.[42] Bu da, halifelerin kabile asabiye-
tindeki gerçek sâikin kendi siyasî� çıkarları olduğunu göstermektedir.
[42] Taberî�, VII, 47; İ�bâdî�, Ahmet Muhtar, Fi’t-târîhi’l-Abbâsî ve’l-Fâtımî, Beyrut, ts., s. 12.
[43] Muhammed Süheyl Takkûş, s. 194.
[44] Hodgson, I, 225; en-Neccâr, Muhammed Tayyib, Târîhu’l-âlemi’l-İslâmî: ed-Devle- 541
tü’l-Ümeviyye fi’ş-şark, Riyad 1985, s. 202-203.
[45] Wellhausen, Arap Devleti, s. 176; H. D. Yıldız, “Abbâsî�ler”, DİA, İ�stanbul 1988, I, 32.
[46] Atvân, Velîd, s. 312.
[47] Wellhausen, Arap Devleti, s. 215.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Şiî�ler, hilafetin nas yoluyla Ali b. Ebî� Tâlib’in hakkı olduğunu ile-
ri sürerek Emevî�leri hiçbir zaman meşrû olarak kabul etmediler. Do-
layısıyla her konuda Emevî�lere karşı oluşan muhalefet hareketlerini
[55] Andre Mıquel, İ�slâm ve Medeniyeti (trc. Ahmet Fidan vd.), Ankara 1991, I, 107-110.
[56] Vaglieri, “Raşid Halifeler ve Emevî� Halifeleri”, İ�slâm Tarihi Kültür ve Medeniyeti” 543
(trc. �lhan Kutluer), �stanbul 1989, I, 102.
[57] H. İ�brahim, II, 250; Ü� seyme el-Azm, el-Müctema’ fi’l-asri’l-Ümevî, Beyrut 1996, s. 37-
42.1980, s. 48-49.
[58] Muhammed Süheyl Takkûş, s. 200.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
[59] Hitti, I, 434; Ahmed Emin, Yevmü’l-İslâm, Beyrut, ts., s. 72-73; İ�smail Yiğit,
“Emevî�ler“ DİA, İ�stanbul 1995, XI, 95; M. Watt, “Emevî�ler Devrinde Şiilik” (trc. İ�sa
Doğan), OMÜİFD, Samsun 1998, sy. 10, s. 35-48.
[60] Naşi el-Ekber, Mesâilü’l-İmâme ve muktetafât mine’l-Kitabi’l-Evsât fi’l-makâlât (thk.
544 Josef Von Ess), Beyrut 1971, s. 68-69; Ahmet Akbulut, “Hâricî�liğin Siyâsî� Görüşleri”,
AÜİFD, Ankara 1989, XXXI, 342.
[61] Emevî�ler döneminde Hâricî� isyanları hakkında geniş bilgi için bk. Demircan,
Hâricîlerin Siyasi Faaliyetleri, İ�stanbul 1996.
[62] Demircan, Hâricîler, s. 253.
Emevî Devletinin Yıkılışı ve Temel Özellikleri ■
[63] H. İ�brahim, I, 4 32; Ü� nal Kılıç, Tartışmaların Odağındaki Halife Yezî�d b. Muâviye,
�stanbul 2001, s. 396-412.
[64] Mustafa Kılıç, “İ�slâm Kültür Tarihinde Musiki: Başlangıçtan Emevî�lerin Sonuna
Kadar”, AÜİFD, Ankara 1989, XXXI, 437.
[65] Taberî�, VII, 22-23; H. İ�brahim, I, 419. 545
[66] Corci Zeydan, Medeniyet-i İslâmiyye Tarihi (trc. Zeki Megamiz), İ�stanbul 1328, I, 75
vd, III, 194.
[67] Mustafa Kılıç, s. 437.
[68] �sra 17/16-18.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
546 [69] Desmond Stewart, İ�slâm ve Kültür ve Medeniyeti (trc. Murat Ö� zyiğit vd.), İ�stanbul
1994, s. 109.
[70] Ahmed Emin, Yevmü’l-İslâm, s. 74.
[71] Haydar Ahmed eş-Şihâbî�, Târîhu’l-Emir Haydar Ahmed eş-Şihâbî min mevlidi’n-Ne-
biyyi ila hurûbi’s-Salîbiyyîn (thk. Marun Ra’d vd), byy 1993, s. 135.
Prof. Dr. Ali AKSU
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
[3] Emevî�ler döneminde ilmî� faaliyetler konusunda detaylı bilgi için bk. İ�smail Yiğit,
Emevîler Devrinde İlmî Hareket (Basılmamış doktora tezi), Marmara Ü� niversitesi 551
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul 1981; İ�smail Yiğit, “Emevî�ler”, DİA, İ�stanbul
1995, XI, 96-100.
[4] Emevî�ler döneminde sosyal tabakalaşma hakkında detaylı bilgi için bk. Ali Aksu,
“Emevî�ler Döneminde Sosyal Tabakalar”, İSTEM, sy. 8, Konya 2007, s. 63-83.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
552
[5] Emevî�ler döneminde eğlence hayatı hakkında detaylı bilgi için bk. İ�rfan Aycan,
“İ�slâm Toplumunda Eğlence Sektörünün Ortaya Çıkışı”, AÜİFD, Ankara 1988,
XXXVIII, 155-193; Ramazan Altınay, Emevîlerde Gündelik Hayat, Ankara 2006, s.
371-457.
Emevî Devletinin Yıkılışı ve Temel Özellikleri ■
554
Irak bölgesinin karışık bir bölge olarak uzun yıllar sorun ürettiği, bu-
rada istihdam edilen valilerin seçiminde kabile rekabetinin ve halifelerle
ilişkilerin önemli bir belirleyici olduğu görülmektedir. Horasan da karı-
şık bir bölgedir. Hem Arap kabileleri arasında, hem de Araplarla mevâlî�
arasında yöneticileri sürekli meşgul eden problemler ortaya çıkmaktadır.
Irak’ın ve Horasan’ın birlikte yönetildiği yıllar olduğu gibi Horasan valisi-
nin daha güçlü yetkilerle merkezden atandığı da olmuştur.
556
Kronoloji ■
602 veya
Emevîler devletinin kurucusu Muâviye’nin doğumu
603
[1] Halî�fe b. Hayyât (240/854), Târî�h (thk. Süheyl Zekkâr), Beyrut 1414/1993.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
560
[2] Daha önce verilen tarihlere gore Yezî�d için 50 yılında Suriyelilerden, 51 yılında
da diğer insanlardan biat aldığı ifade edilmişti. Muhtemelen bu tarihler, Yezî�d’e
biat düşüncesinin insanlara duyurularak kısmî� biat alınan tarihler olup 56 yılında
-Hicaz’daki muhaliflerden de biat istenerek- resmî� biat alınmış olmalıdır. Yezî�d’in
biatinin altı-yedi yıl kadar süren bir süreç olduğu unutulmamalıdır.
Kronoloji ■
4. Mervân b. el-Hakem
22 Haziran Câbiye toplantısında Mervân b. el-Hakem’in halife, Hâlid b. Yezîd’in
3 Zilkade 64
684 birinci veliaht, Amr b. Saîd el-Eşdak’ın ikinci veliaht olarak seçilmesi
Abdullah b. Amr b. el-Âs’ın vefatı (Onun 63, 65, 68 veya 69 yılında vefat
65 684-685
ettiğini nakledenler de vardır.)
22-24 4-6 Ocak Tevvâbûn hareketi mensuplarının Ubeydullah b. Ziyâd birlikleri
Cemaziyelevvel 65 685 tarafından Aynülverde’de mağlup edilmesi
Hâricî liderlerinden Ezârika fırkasının kurucusu Nâfi b. el-Ezrak’ın
Cemâziyelâhir 65 Ocak 685
Ahvâz bölgesinde meydan gelen savaşta öldürülmesi
65 685
Mervân b. el-Hakem’in oğulları Abdülmelik ve Abdülaziz’i veliaht tayin 563
etmesi
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
14 veya 17 1 veya 4
Abdullah b. ez-Zübeyr’in Mekke’de öldürülmesi
Cemaziyelevvel 73 Ekim 692
569
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
111 729-730
Hişâm’ın sol cenahında yaz seferine çıkmaları ve Saîd’in Kayseri’ye 575
kadar gitmesi, Abdullah b. Ebî Meryem’in donanmanın başında gazaya
çıkması
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
124 742 [?] Aşırı görüşleriyle bilinen Ca’d b. Dirhem’in idam edilmesi
125 743 Velîd b. Yezîd’in kardeşi Gamr komutasında Kıbrıs’a sefer düzenlenmesi
125 742-743 Yahya b. Zeyd b. Ali’nin Horasan’da bir çarpışmada öldürülmesi
On beş yıl Irak valiliği yapan Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’nin Irak valisi
Muharrem 126 Kasım 743
Yusuf b. Ömer tarafından işkenceyle öldürülmesi
27 Cemaziyelahir 16 Nisan
Emevî Halifesi Velîd b. Yezîd’in öldürülmesi
126 744
12. Yezîd b. Velîd
28 Cemaziyelâhir 17 Nisan
Yezîd b. Velîd’e biat edilmesi
126 744
Hanedan arasında fitne meydana gelmesi, Mervân b. Muhammed’in
126 744 Halife’yi tanımayarak Velîd b. Yezîd’in intikamını almak üzere harekete
geçmesi ve Ermeniyye’den Cezîre bölgesine geçmesi
126 744 Velîd b. Yezîd’in kanını talep iddiasıyla Hımslıların ayaklanması
126 744 Ürdün ve Filistin ahalisinin valiye saldırarak onu öldürmeleri
Irak valisi Yusuf b. Ömer’in görevden azledilerek yerine Mansûr b.
126 744
Cumhûr’un atanması
Irak valisi Mansûr b. Cumhûr’un görevden aldığı Horasan valisi Nasr b.
126 744
Seyyâr’ın görevi devretmeyi reddetmesi
Mansûr b. Cumhûr’un Irak valiliğinden azledilmesi ve yerine Abdullah
126 744
b. Ömer b. Abdülaziz’in tayin edilmesi
Horasan’da Yemenî ve Nizârî kabileler arasında ihtilaf ortaya çıkması
126 744
ve Arapların ikiye bölünmesi
12 Zilhicce 126 25 Eylül 744 Yezîd b. Velîd’in vefatı
13. İbrahim b. Velîd
Zilhicce 126 Eylül 744 İbrahim b. Velîd’e biat edilmesi
Mervân b. Muhammed’in, hanedan mensuplarının ve halkın bir kısmı
579
127 744 tarafından halife olarak kabul edilmeyen İbrahim b. Velîd’i görevden
uzaklaştırmak üzere Suriye’ye gitmesi
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
581
KAYNAKÇA
Giriş: Emevî Dönemiyle İlgili Belli
Başlı Kaynaklar ve Araştırmalar
Atçeken, İ�smail Hakkı, “Ö� mer b. Abdülaziz Dönemi Sonrası Emevî� İ�darecilerinin
Mevâlî� Politikaları”, SÜİFD, sy. 13, Konya 2002/Bahar, s. 69-88.
Atçeken, İ�smail Hakkı, “Puvatya (Balâtü’ş-Şühedâ) Savaşı ve Etkileri Ü� zerine Bir Araş-
tırma”, SÜİFD, sy. 8, Konya 1998, s.243-263.
Atçeken, İ�smail Hakkı, Devlet Geleneği Açısından Hişâm b Abdülmelik, Ankara 2001.
Atçeken, İ�smail Hakkı, Endülüs’ün Fethi ve Mûsâ b. Nusayr, Ankara 2002.
Atçeken, İ�smail Hakkı, İ�slâm Tarihine Oryantalist Yaklaşım -Emevî�ler Dönemi Ö� rneği-,
Konya 2007.
Atvân, Hüseyn, Nizâmü velâyeti’l-ahd ve virâseti’l-hilâfe fi’l-asri’l-Ümevî, Beyrut 1991.
Atvân, Hüseyn, Sîretu Velîd b. Yezîd, Kahire 1980.
Aycan, İ�rfan, “Ebû Süfyan”, DİA, İ�stanbul 1994, X, 230-232
Aycan, İ�rfan, Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebî Süfyân, Ankara 1990.
el-Belâzürî, Ebü’l-Abbas Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü’l-eşraf, Bağdat
1936.
el-Belâzürî, Fütûhu’l-büldân, çev: Mustafa Fayda, Ankara 1987.
Brockelmann, Carl, İslâm Ulusları ve Devletleri Tarihi (trc. Neşet Çağatay), Ankara
1992.
Cahen, Claude, Doğuşundan Osmanlı Devleti’nin Kuruluşuna Kadar İslâmiyet (trc. Esat
Nermi Erendor), Ankara 1990.
Demircan, Adnan, “Cumhuriyet Döneminde (1923-2010) Emevî�ler Hakkında Yapılan
Çalışmalar”, İSTEM, yıl: 9, sy. 17, Konya 2011, s. 49-97.
Demircan, Adnan, İslâm Tarihinin İlk Asrında Arap-Mevâlî İlişkisi, İ�stanbul 1996.
ed-Dîneverî, Ebû Hanî�fe Ahmed b. Dâvûd (282/895), el-Ahbâru’t-tıvâl (thk. Abdul-
mun’im Â� mir), Bağdat ts.
el-Ezdî, Ebû Zekeriya Yezî�d b. Muhammed (334/945), Târîhu’l-Mavsıl, Kahire 1967
Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İ�stanbul 1990.
Hasan İ�brahim Hasan, Siyasi, Dini, Kültürel, Sosyal İslâm Tarihi (trc. İ�smail Yiğit, Sad-
reddin Gümüş), İ�stanbul 1987.
Hitti, Philip K., Siyasî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1989.
el-Işş, Yusuf, ed-Devletü’l-Ümeviyye, 3.Basım, Dımaşk 1994.
İbn Abdülber, el-İstiâb fî ma’rifeti’l-ashâb, thk. Ali Muhammed el-Becavî�, Kahire 1416.
İbn Abdürabbih, Ebû Ö� mer Ahmed b. Muhammed el-Endelüsî� (328/939), , el-İkdu’l-
ferîd, Kahire 1965.
İbn Ebi’d-Dem, Şihâbuddî�n İ�brahim el-Hamevî� (642/1244), et-Târîhu’l-İslâmî (thk.
Hamid Zeyyân Ganim Zeyyân), Kahire 1989.
İbn Haldûn, Abdurrahman b. Muhammed el-Mağribî� (808/1405), Târîhu İbn Haldûn,
Beyrut 1971.
586 İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâ İ�smâil (774/1372), el-Bidâye ve’n-nihâye, Beyrut 1990.
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dî�neverî� (276/889), el-Maârif,
Beyrut 1987.
Kaynakça ■
Wellhausen, Julius, Arap Devleti ve Sükutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963.
el-Ya’kûbî, Ahmed b. Ebî� Ya’kub b. Ca’fer b. Vehb b. Vâdıh (292/904), Târîhu’l-Ya’kûbî,
Beyrut 1960.
Yiğit, İ�smail, “Emevî�ler”, DİA, İ�stanbul 1995, XI, 87-104
Zehebî, Siyeru A’lâmin-Nubelâ, thk. Şuayb el-Arnavût, Beyrut 1988.
ez-Zuhaylî, Vehbe, el-Halîfetü’r-râşid el-âdil Ömer b. Abdülaziz, 2. basım, Beyrut 1992.
Riyad İsa, en-Nizâ beyne efrâdi’l-beyti’l-Ü� meviyye devruhû fî� sükûti’l-hilâfeti’l-Ü� me-
viyye, Beyrut 1406/1985.
Ebü’l-Arab, Muhammed b. Ahmed b. Temim et-Temî�mî� (333/945), Kitâbü’l-Mihan
(thk. Vehb el-Cebbûrî�), Beyrut 1408/1988.
Vloten, G. Van, Emevîler Döneminde Arap Hâkimiyeti, Şî�a ve Mesih akideleri Ü� zerine
Araştırmalar (trc. M. S. Hatipoğlu), Ankara 1986.
Yiğit, İ�smail, “Emevî�ler”, DİA.
Yiğit, İ�smail, “Mevâlî�”, DİA.
Vida, Levi Della, “Emevî�ler”, İ�A.
Welhausen, Julius, İ�slâmiyetin İ�lk Derinde Dini- Siyasî Muhalefet Partileri (trc. Fikret
Işıltan), Ankara 1989.
el-Ya’kûbî, Ahmed b. Ebî� Yak’ûb (294/897), Târîhu’l-Ya’kûbî (thk. Abdu’l-Emir Mühen-
na), Beyrut 1413/1993.
Yılmaz, Saim, Emevîlerde Veliahtlık (yayınlanmamış yüksek lisans tezi), İ�stanbul 1996.
Halîfe b. Hayyât, Ebû Amr, (240/854), Târîhu Hâlife b. Hayyât (thk. Süheyl Zekkâr),
Beyrut 1993.
Hasan Onat, Emevi Devri Şîî Hareketleri ve Günümüz Şîîliği, Ankara 1993.
el-Himyerî, Muhammed b. Abdulmün’im (749/1348), Kitâbü’r-Ravdu’l-mi’târ fi habe-
ri’l-aktâr (thk. İ�hsân Abbâs), Beyrut 1980.
el-Keşî, Ricâl (thk. es-Seyyid Mehdî� er-Reaî�), Kum 1404, I, 250
Lammens, H., “Hucr b. ‘Adî� al-Kindî�”, The Encycleopaedia of Islam (new edition), III,
Leiden 1971.
Mesudî, Ebü’l-Hasan Ali b. el-Hasan b. Ali (346/957), Murucü’z-zeheb ve me’âdi-
nü’l-cevher, Kum 1984.
en-Nüveyrî, Şihâbuddin Ahmed b. Abrulvahhab, (733/1332), Nihâyetü’l-ereb fî fünû-
ni’l-edeb (thk. Muhammed Ref’at Fethullah), Mısır 1975.
Söylemez, M. Mahfuz, Bedevilikten Hadariliğe Kûfe, Ankara 2001, s. 188.
eş-Şabuştî, ed-Diyârât (thk. Korkis Avvâd), Beyrut 1986.
eş-Şiblî, Muhammed b. Abdullah ed-Dımaşkî�, (796/1393), Mehâsinu’l-vesâil fi ma’rife-
ti’l-evâil (thk. Muhammed Altuncu), Beyrut 1992.
Şemsuddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî�, Târîhu’l-İslâm ve vefâya-
tu’l-meşâhir ve’l-a’lam -ahdu Muâviye b. Ebî Süfyân 40-61 (thk. Ö� mer Abdüs-
selâm Tedmürî�), Beyrut 1993.
et-Taberî, Târîh, Ebû Ca’fer Muhammed b Cerî�r (310/922), Târîhu’l-ümem ve’l mülûk,
Beyrut 1987.
Ya’kûbî, Ahmed b. Ebî� Ya’kub b. Vâzıh, (294/897), Târîhu Ya’kûbî, Beyrut 1992.
2. Kerbela Olayı
Abdullatif, M. Abdüşşafi, el-Âlemü’l-İslâmî fi’l-asri’l-Ümevî, Beyrut 1404/1984.
Ahsanullah, Muâviye, History of the Islamic World, New Delhi ts.
Akil, Nebihe, Hilâfetü benî Ümeyye, Beyrut 1394/1975.
el-Akkad, Abbâs Mahmud, Ebü’ş-şühedâ el-Hüseyin b. Ali, byy ts.
Akyüz, Vecdi, Hilâfetin Saltanata Dönüşmesi, İ�stanbul 1991.
Algül, Hüseyin, Kerbela, İ�stanbul 2009.
Apak, Â� dem, İ�slâm Tarihi III, İ�stanbul 2008.
Ateş, Ahmed, “Hüseyin”, İ�A, IV, 634-640.
Aycan, İ�rfan, Saltanata Giden Yolda Muâviye b. Ebî Süfyân, Ankara 1990.
el-Belâzürî, Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü’l-eşrâf (thk. S. Zekkâr, R. Ziriklî�), Beyrut
1417/1996.
el-Belâzürî, Yahya b. Câbir (279/892), Fütûhu’l-büldân (trc. Mustafa Fayda), Ankara
1987.
590 Bilmen, Ö� mer Nasuhi, Ashab-ı Kiram Hakkında Müslümanların Nezih İtikatları, İ�stan-
bul ts.
Câferiyân, Resul, Masum İmamların Fikrî ve Siyasî Hayatı (trc. Ca‘fer Bayar), İ�stanbul
1994
Kaynakça ■
3. Tevvâbûn Hareketi
Abdüşşafî, M. Abdüllatif, el-Â� lemü’l-İ�slâmî� fi’l-asri’l-Ü� mevî�, byy 1984.
Algül, Hüseyin, Kerbela, İ�stanbul 2009.
Apak, Â� dem, İ�slâm Tarihi III, İ�stanbul 2008.
el-Belâzürî, Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü’l-eşraf (thk. Süheyl Zekkâr, Riyad Zi-
riklî�), Beyrut 1417/1996.
Çubukçu, Asri, “Süleyman b. Surad”, DİA, İ�stanbul 2010, XXXVIII, 103. 593
Erkoçoğlu, Fatih, Abdülmelik b. Mervân ve Dönemi (Yayınlanmamış Doktora Tezi), An-
kara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2006.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Fığlalı, Ethem Ruhi, “İ�lk-Şiî� Olayları ve Tevvâbun Hareketi”, AÜİFD, Ankara 1983, sy.
XXVI, 335-352.
Hasan İbrahim, Hasan, İ�slâm Tarihi (trc. İ�smail Yiğit, Sadreddin Gümüş), İ�stanbul
1991.
İbn Sa’d, Ebû Abdullah Muhammed (230/844), et-Tabakatü’l-kübra, Beyrut ts.
İbnü’l-Esîr, İ�zzüddin Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed (630/1232), el-Kâmil fi’t-tarih
(nşr. Carolus Johannes Tornberg), Beyrut 1399/1979.
el-Mes’ûdî, el-Hüseyin b. Ali (346/957), Mürûcü’z-zeheb (thk. M. Muhyiddin Abdülha-
mid), Beyrut 1408/1988.
en-Nüveyrî, Şihâbüddin Ahmed b. Abdülvehhab (677-733), Nihâyetü’l-ereb fî fünû-
ni’l-edeb (thk. R. Fethullah, İ�. Mustafa), Kahire 1395/1975.
Onat, Hasan, Emevîler Dönemi Şiî Hareketleri, Ankara 1993.
Özaydın, Abdülkerim, “Aynülverde Savaşı”, DİA, İ�stanbul 1991, IV, 283.
Sarıçam, İ�brahim, Emevî-Hâşimî İlişkileri, İslâm Öncesinden Abbâsîlere Kadar, Ankara
1997.
et-Taberî, Muhammed b. Cerî�r (310/922), Târîhu’t-Taberî (thk. M. Ebü’l-Fazl İ�brahim),
Kahire ts.
Vloten, Gerlof Van, Emevî Devrinde Arap Hâkimiyeti, Şî�a ve Mesih Akideleri Ü� zerine
Araştırmalar (trc. M. Saî�d Hatiboğlu), Ankara 1986.
Welhausen, Julius, İ�slâmiyet’in İlk Devrinde Dinî-Siyasî Muhalefet Partileri (trc. Fikret
Işıltan), Ankara 1993.
ez-Zehebî, Muhammed b. Ahmed b. Osman (748/1374), Târîhu’l-İ�slâm (thk. Abdüse-
lam Tedmûrî�), Beyrut 1410/1990.
Onat, Hasan, Emevîler Devri Şiî Hareketleri ve Günümüz Şiîliği, TDV Yayınları, Ankara
1993.
Öz, Mustafa, İslâm Mezhepleri Tarihi, ensâr, İ�stanbul 2011.
et-Taberî, Muhammed b. Cerî�r (310/922), Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, thk. Muhammed
Ebü’l-Fazl İ�brâhî�m, I-XI, Dâru Süveydân, Beyrut, ts.
Yaşaroğlu, Hasan, Muhtar es-Sekafi, M.Ü� . Sosyal Bilimler Enstitüsü, İ�stanbul 1991
(yüksek lisans tezi).
Yiğit, İ�smail, “Muhtâr es-Sekafî�”, DİA, XXXI, 54.
C. Hâricîler
Abdulmuttalib, Rıfat Fevzî�, el-Hilâfe ve’l-Havâric fi’l-Mağribi’l-Arabî, Kahire
1393/1973.
Abdurrâzık, Mahmûd İ�smail, el-Havâric fî bilâdi’l-Mağrib hattâ muntasafi’l-kar-
ni’r-râbi’i’l-hicrî, 2. basım, Mektebetü’l-Hurriyye el- Hadî�se, byy 1986.
596 Abdülkahir el-Bağdâdî, Ebû Mansûr b. Tâhir b. Muhammed (429/1037), Mezhepler
Arasındaki Farklar (el-Fark Beyne’l-Fırak) (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), İ�stanbul
1979.
Ahmed Emîn, Fecrü’l-İslâm, 11. basım, Beyrut 1975.
Kaynakça ■
Çubukçu, Asri, “Eş’as b. Kays “, DİA, (İ�stanbul 1995), XI, 455, 456.
Faruque, Muhammad, “The Revolt Of Abd Al-Rahmân Ibn Al-Ash’ath: Its Nature And
Causes”, Islamic Studies, (Autumn 1986), XXV-3, 289-304.
Halîfe b. Hayyât, Ebû Amr b. Ebî� Hübeyre el-Leysî� el-’Usfurî�, (240/854), Tarîh, (haz.
Mustafa Necib Fevvâz-Hikmet Fevvâz), Beyrut 1995.
Hawting, G. R., The First Dynasty of Islam: The Umayyad Caliphate AD 661-750, Londra
2000.
İbn A’sem, Ebû Muhammed Ahmed el-Kûfî� (314/926), el-Fütûh, Beyrut 1986.
İbn Hacer, Ebü’l-Fazl Ahmed Ali el-Askalanî�, (852/1448), el-İsabe fî temyîzi’s-sahâbe,
Beyrut 2004.
İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Cemâluddî�n Abdurrahman b. Ali (597/1200), el-Muntazam
fî tevârihi’l-mülûk ve’l-ümem (thk. Süheyl ez-Zekkâr), byy 1996.
İbnü’l-Esîr, İ�zzeddî�n Ebü’l Hasan Ali b. Ebü’l-Kerem eş-Şeybânî�, (630/1233), el-Kâmil
fi’t-târîh, (thk. Mektebü’t-Turâs), Beyrut 1989.
Kremer, Alfred Von, The Orient Under The Caliphs, Philadephia 1977.
el-Mes’ûdî, Ebü’l-Hasan Ali b. el-Hüseyin, (346/957), et-Tenbîh ve’l-işrâf, Bağdat 1938.
Sarıçam, İ�brahim, “Muhammed b. Eş’as”, DİA, (İ�stanbul 2005), XXX, 528.
Shaban, M. A., Islamic History A New İnterpretation, I, Cambridge 1971.
Streck, M., “Deyrülcemâcim”, İ�A, (Eskişehir 1997), III, 575, 576.
et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerî�r, (310/932), Tarîhu’t-Taberî (Tarîhu’l-ümem
ve’l-mülûk) Beyrut 1997.
Ünlü, Nurî�, “Deyrülcemâcim”, DİA, (İ�stanbul 1994), IX, 270.
Vaglieri, L. Veccia, “İ�bn al-Ash’ath”, EI2, (Leiden 1971), III, 715-719.
Vloten, Gerlof Van, (1866-1903), Emevî Devrinde Arab Hâkimiyeti, Şîa ve Mesîh Akîde-
leri Üzerine Araştırmalar (trc. Mehmed Saî�d Hatiboğlu), Ankara 1986.
Walker, John, A Catalogue of the Arab-Sassanian Coins, (Umaiyad Governors in the East,
Arab-Ephtalites, Abbasid Governors in Tabaristan and Bukhârâ, London 1941.
Wellhausen, Julius, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963.
Yâkût el-Hamevî, Ebû Abdullah Şihâbeddî�n Yâkût b. Abdullah er-Rûmî�, (626/1228),
Mu’cemü’l-büldân (thk. Ferid Abdülaziz el-Cündî�), Dârü’l-Kütübi’l-İ�lmiyye,
Beyrut ts.
Yıldız, Hakkı Dursun, “İ�bnü’l-Eş’as, Abdurrahman b. Muhammed”, DİA, (İ�stanbul
2000), XXI, 32, 33.
Yiğit, İ�smail, “Mevâlî�”, DİA, (Ankara 2004), XXIX, 424-426.
Strange, Guy Le, Büldânü’l-hilâfeti’ş-şarkıyye (İ�ng. trc. Beşir Francis, Korkis Avvad),
Beyrut 1985.
et-Taberî, Muhammed b. Cerî�r (310/922), Târîhu’r-Rüsül ve’l-mülûk (thk. Muhammed
Ebü’l-Fazl İ�brahim), Kahire, ts.
Talat Tekin, Orhon Yazıtları, Ankara 1988.
el-Ya’kûbî, Ahmed b. Ebî� Ya’kub (292/905), Târîh, Beyrut, ts.
Yâkût, Şihâbuddin Ebû Abdullah b. Abdullah el-Hamevî�, (626/1228), Mu’cemü’l-Bül-
dân, Beyrut 1979.
ez-Zehebî, Şemseddin Muhammed b. Ahmed, (748/1347), Târîhu’l-İslâm ve Ve-
feyâtu’l-Meşâhîr ve’l-A’lâm (Peygamber Dönemi-120 yılı arası), Mektebe-
tü’l-Kudsî�, Kahire, 1368.
ez-Ziriklî, Hayreddin, el-A’lâm, Kahire 1954-1959.
Turan, Osman, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarih, İ�stanbul 1973,Turan neşriyat.
Ya’kubî, Ahmed b. Ebî� Ya’kûbî�, Tarihu’l-Ya’kûbî, Beyrut 1992, Dâru Sâdır.
Yıldız, H.D., İslâmiyet ve Türkler, İ�stanbul 1976.
Yörükan, Yusuf Ziya, Müslüman Coğrafyacılarının Gözüyle Ortaçağ’da Türkler, İ�stan-
bul 2004 Gelenek Yay.
Apak, Â� dem, Anahatlarıyla İslâm Tarihi III (Emevîler Dönemi), İ�stanbul 2010.
Apak, Â� dem, “Emevî�ler Dönemi Türk Arap İ�lişkileri ve Türkler’in İ�slâmlaşma Süreci-
nin Başlangıcı”, Türkler, IV, Ankara 2002, s. 324-335.
Ateş, Ahmed, “Asabiyet”, İ�A, I, 663.
Aycan, İ�rfan, “Emevî İktidarının Devamında Sakîf Kabilesinin Rolü”, AÜİFD, c. XXXVI,
Ankara 1997.
el-Belâzürî, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Fütûhu’l-büldân (thk.
Abdullah Enis et-Tabbâ, Ö� mer Enis et-Tabbâ), Beyrut 1987.
Brockelmann, C., İ�slâm Milletleri ve Devletleri Tarihi (trc. Neş’et Çağatay), Ankara
1964.
Câbirî, Muhammed Â� bid, Fikru İbn Haldun el-asabiyye ve’d-devle, ? 1984, (Dâ-
rü’l-Beyzâ).
Çağrıcı, Mustafa, “Asabiyet”, DİA, III, 453.
Delice, Ali, “Emevî�ler Devleti’nin Yıkılış Nedenleri Ü� zerine Bazı Mülahazalar”, CÜİFD,
Sivas 1999, sy. 3.
Demirayak, Kenan-Ahmet Savran, Arap Edebiyatı Tarihi Cahiliye Dönemi, Erzurum
1996.
Demircan, Adnân, İslâm Tarihinin İlk Asrında İktidar Mücadelesi, İ�stanbul 1996.
ed-Dineverî, Ebû Hanî�fe Ahmed b. Davud (282/895), el-Ahbâru’t-tıvâl (nşr. Ö� mer Fa-
ruk Tabbâ), Beyrut ts.
Halîfe b. Hayyât, Târîh (thk. Süheyl Zekkâr), Beyrut 1993.
İbn Abdülhakem, Ebü’l-Kasım Abdurrahman b. Abdullah (257/870), Fütûhu Mısr ve
ahbâruhâ (thk. Charles Torrey), Kahire 1991.
İbn Abdürabbih, Ebû Ö� mer b. Ahmed b. Muhammed (327/939), Kitabuİ�kdi’l-ferî�d,
Kahire 1965.
İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâ İ�smail (774/1372), el-Bidâye ve’n-nihâye, Beyrut-Riyad ts. (Mek-
tebetü’l-Maârif-Mektebetü’n-Nasr).
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim (276/889), el-İmâme ve’s-siyâse
(thk. Tâhâ Muhammed Zeynî�), Kahire 1967.
İbn Manzur, Ebü’l-Fazl Cemalüddin Muhammed b. Mükrim (771/1369), Lisânü’l-A-
rab, Beyrut ts. (Dâru’s-Sâdır).
İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Ali (597/1201), Sîretu ve menâkıbu Ömer b.
Abdülaziz el-halîfetü’r-zâhid (thk. Nâim Zerzûr), Beyrut 1984.
İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Ali (597/1201), el-Muntazam fî tarihi’l-ü-
mem ve’l-mülûk (thk. Muhammed Abdülkadir Atâ, Mustafa Abdülkadir Atâ),
Beyrut 1992.
İbnü’l-Esîr, İ�zzüddin Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed (630-1232), el-Kâmil fi’t-târîh,
Beyrut 1986.
el-İsfahânî, Ebü’l-Ferec Ali b. Hüseyin b. Muhammed el-Kuraşî� (357/ 967), Kitabü’l-E- 613
ğânî (thk. İ�brahim el-Ebyârî�), Kahire 1970.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
C. Gayrımüslimler
Abdürrezzak, Ebû Bekir b. Hemmâm (211/826), el-Musannef (nşr. Habî�bürrahman
el-A’zamî�), Beyrut 1403/1983.
Akkavî, Rihab Hıdır, el-Mûcez fî tarîhi’t-tıb inde’l-Arab, Beyrut 1995.
Ali, Sâlih Ahmed, et-Tanzîmâtü’l-ictimâiyye ve’l-iktisâdiyye fi’l-Basra fi’l-karni’l-evve-
li’l-hicrî, Bağdat 1953.
Arslantaş, Nuh, Emevîler Döneminde Yahudiler, İ�stanbul 2005.
Arslantaş, Nuh, İslâm Dünyasında İktisadi ve İlmi Hayatta Yahudiler, İ�stanbul 2009.
Arslantaş, Nuh, İslâm Toplumunda Yahudiler, İ�stanbul 2011.
Arslantaş, Nuh, Yahudilere Göre Hz. Muhammed ve İslâmiyet, İ�stanbul 2011.
Ashtor, Eliyahu, “Basra”, EJd, IV, 311.
Ashtor, Eliyahu, “Cairo”, EJd, V, 25-31.
Atar, Fahrettin, İslâm Adliye Teşkilatı, Ankara 1991.
Avcı, Casim, İslâm-Bizans İlişkileri, İ�stanbul 2003.
Avi-Yonah, Michael- Abraham Brover- Eli Davis, “Tiberias”, EJd, XV, 1132.
Avi-Yonah, Michael, “Ramleh”, EJd, XIII, 1540-1541.
614
Aycan, İ�rfan, “Müslüman Yönetimlerde Bir arada Yaşama Tecrübeleri (Emevî� Mode-
li)”, İslâm ve Demokrasi, Kutlu Doğum Sempozyumu 1998 Bildirileri (yay. haz.
Ö� mer Turan), Ankara 1999, s. 31-39.
Kaynakça ■
Aycan, İ�rfan, “Ö� mer b. Abdülaziz ve Gayrı Müslimler”, Dinî Araştırmalar, 3 (1999), s.
65-81.
Bahşel, Eslem b. Sehl er-Rezzâz el-Vâsitî� (292/905), Tarîhu Vâsıt (nşr. Kürkî�s Avvâd),
Beyrut 1986.
Bar Hebraeus, Gregory Abu’l-Farac (680/1286), Abu’l Farac Tarihi (trc. Ö� mer Rıza
Doğrul), Ankara 1945.
Bareket, Elinoar, Fustat on the Nile, The Jewish Elite in Medieval Egypt, Brill 1999.
Baron, Salo Wittmayer, A Social and Religious History of the Jews, I-XI, New York 1957.
Bashan, Eliezer, “Exilarch”, EJd, VI, 1023-1034.
Becker, C.H., “Kahire”, İA, VI, 74-88.
Bein, Alexander- Paul Borchadrt- Howard Jacopsan, “Mosul”, EJd, XII, 444.
el-Belâzürî, Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Ensâbü’l-eşrâf (nşr. Halil Esâmine),
II/6, Kudüs 1993; IV/A (nşr. Max Schlonger), Kudüs 1971; VIII (nşr. Süheyl
Zekkâr, Riyâd Ziriklî�), Beyrut 1996.
el-Belâzürî, Ahmed b. Yahya b. Câbir (279/892), Fütûhu’l-büldân (nşr. Abdullah Enî�s
et-Tabbâ, Ö� mer Enî�s et-Tabbâ), Beyrut 1987.
el-Birunî, Ebü’r-Reyhân Muhammed b. Ahmed (453/1061[?]), el-Âsârü’l-bâkiye
‘ani’l-kurûni’l-hâliye [Chronologie Orientalischer Völker von Alberuni] (nşr. C.
Eduard Sachau), Leipzig 1923.
Brody, Robert, The Geonim of Babylonia and the Shaping of Medieval Jewish Culture,
Yale University Press: New Haven and London 1998.
Cahen, Claude, Doğuşundan Osmanlı Devleti’nin Kuruluşuna Kadar İslâmiyet (trc. Esad
Nedim Erendor), Ankara 1990.
Cehşiyârî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdus el-Kûfî� (331/942), el-Vüzerâ ve’l-küttâb
(nşr. Mustafa Sakkâ vd.), Kahire 1401/1980.
Cevad Ali, el-Mufassal fî târîhi’l-Arab kable’l-İslâm, Beyrut 1976-1978.
Christensen, Arthur, İran fî ahdi’s-Sasaniyan (göz. geç. Abdülvehhab Azzâm; trc. Yahya
Haşşab), Beyrut: Dârü’n-Nahdati’l-Arabiyye 1982.
David, Abraham, “Hasdai ben Bostanai”, EJd, VII, 1365.
Demirci, Kürşat, “Hindistan”, DİA, XVIII, 92-94.
Durî, Abdülaziz, İlk Dönem İslâm Tarihi (trc. Hayrettin Yücesoy), İ�stanbul 1990.
Durmuş, İ�smail, “İ�bnü’l-Mukaffâ’”, DİA, XXI, 130-134.
Dursun, Davut, “Beyrut” DİA, VI, 81-84.
Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ahmed b. Abdullah b. İ�shak (430/1038), Kitâbü tarîhi İsba-
han: (Zikru ahbâri İsbahân) (nşr. Seyyid Kisrevi Hasan), Beyrut: Darü’l-Kütü-
bi’l-İ�lmiyye 1990/1410.
Ebû Ubeyd, Kâsım b. Sellâm (224/837), Kitâbü’l-Emvâl (trc. Cemaleddin Saylık), İ�s-
tanbul 1981.
615
Ebû Yusuf, Ya’kûb b. İ�brahim (182/798), Kitâbü’l-harâc, Beyrut ts.
Esamine, Halil, “Emevî�ler Döneminde Arapların İ�skânı” (trc. Nuh Arslantaş), Öneri
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12 (1999), s. 271-280.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Fayda, Mustafa, “Hz. Ö� mer ve Ticaret Malları Vergisi veya Uşûr I-II”, AÜİFD 25 (1981),
s. 169-178; 26 (1983), s. 327-334.
Fayda, Mustafa, Hz. Ömer Zamanında Gayr-ı Müslimler, İ�stanbul 1989.
Finkel, Avraham Yaakov, The Responsa Anthology, London 1990.
Fischel, Walter J., Jews in the Economic and Political Life of Islam, London 1968.
Friedman, Mordechai A., “Divorce upon the Wife’s Demand as Reflected in Manuscrip-
ts from the Cairo Geniza”, JLA 4 (1981), s. 103-126.
Gil, Moshe, Documents of the Jewish Pious Foundations from the Cairo Geniza, Leiden:
E.J. Brill 1976.
Gil, Moshe, Erets-Yisrael bi’Tkufat ha-Müslimit ha-Rişona (634-1099)ישראל בתקופת-ארץ
המוסלימית הראשונה- [İslâmî Dönemde Filistin], I-III, Yeruşalayim 1983.
Goitein, Ş. D., Yahudiler ve Araplar Çağlar Boyu İlişkileri (trc. Nuh Arslantaş, Emine
Buket Sağlam), İ�stanbul 2004.
Goitein, Ş. D., “Minority Selfrule and Government Control in Islam”, SI-Ex. Fasc: Memo-
riae J. Schacht Dedicato, 31, s. 101-116.
Goldziher, Ignaz, “Usages Juifs, d’Apres la Litterature Religieuse des Musulmans”, REJ
28 (1894), s. 75-94.
Graetz, Heinrich (1817-1891), History of the Jews, The Jewish Publication Society of
America: Philadelphia 1891.
Grayzel, Solomon, A History of the Jews, Philadelphia 1952.
Güç, Ahmet, “Mâbed”, DİA, XXVII, 276-280.
Gürkan, Salime Leyla, “Ruhban”, DİA, XXXV, 204-205.
Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi ( trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1990.
Hamidullah, Muhammed, İslâm’da Devlet İdaresi (trc. Kemal Kuşçu), Ankara 1979.
Hammâş, Necdet, el-İdâre fi’l-Asri’l-Ümevî, Dımaşk 1980.
Harekât, İ�brahim, es-Siyâse ve’l-müctemea fi’l-asri’l-Ümevî, Mağrib 1990.
Havazelet, Meir, “Natronai Bar Nehemiah”, EJd, XII, 887.
Hirschberg, Haim Z’ew, “Jerusalem”, EJd, IX, 1409-1412.
Hitti, Philip K., Siyasi ve Kültürel İslâm Tarihi ( trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1980.
Honigman, E., “Urfa”, İ�A, XIII, 50-57.
İbn Abdülhakem, Ebü’l-Kâsım Abdurrahman b. Muhammed (257/870), Fütûhu Mısr
ve ahbâruhâ (nşr. Muhammed el-Hacerî�), Beyrut 1996.
İbn Cülcül, Ebû Davûd Süleymân b. Hasan (384/994?), Tabakâtü’l-etıbbâ ve’l-hükemâ
(nşr. Fuâd Seyyid), Kahire 1955.
İbn Ebû Usaybia, Ebü’l-Abbâs Muvaffakuddî�n Ahmed (668/1269), Uyûnü’l-enbâ fî ta-
bakâti’l-etıbbâ (nşr. Rıza Nizar), Beyrut ts.
İbn Havkal, Ebü’l-Kâsım Muhammed b. Ali (IV./X. yüzyıl), Kitâbü sûreti’l-arz (nşr. J. H.
616 Kramers), Leiden 1938-39.
İbn Kayyım, Ebû Abdullah Muhammed b. Ebî� Bekir (751/1350), Ahkâmu ehli’z-zimme
(nşr. Subhi Sâlih), Beyrut 1983.
Kaynakça ■
İbn Sa’d, Ebû Abdullah Muhammed (230/884), et-Tabakâtü’l-kübrâ (nşr. İ�hsan Ab-
bâs), Beyrut 1405/1985.
İbnü’l-Esîr, Ebü’l-Hasan İ�zzüddî�n Ali (630/1232), el-Kâmil fi’t-tarîh (nşr. C. J. Torn-
berg), Beyrut 1965.
İbnü’l-Kıftî, Ebü’l-Hasan Cemâlüddî�n Ali (646/1248), İhbâru’l-ulemâ bi-ahbâri’l-hu-
kemâ (Tarîhu’l-hükemâ) (nşr. Julius Lippert), Leipzig 1903.
İbnü’n-Nedîm, Muhammed Ebû Ya’kub (380/990), Kitâbü’l-fihrist, Kahire ts.
İstahrî, Ebû İ�shâk İ�brahim b. Muhammed (340/951-52’den sonra), Mesâlikü’l-memâ-
lik (nşr. M. J. de Goeje), Leiden 1927→1967.
Kallek, Cengiz, Asr-ı Saadet’te Yönetim-Piyasa İlişkisi, İ�stanbul 1997.
Kara, Cahit, İslâm Coğrafyasında Mecusîler (Emevîlerin Sonuna Kadar) (Basılmamış
Doktora Tezi), Ankara Ü� niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2007.
Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslâm Hukuku, İ�stanbul 1991.
Kasım, Kasım Abduh, Ehlü’z-zimme fi Mısri’l-usûrü’l-vüstâ, Kahire 1977.
Kâşif, Seyyide İ�smail, Mısru’l-İslâmiyye ve ehlü’z-zimme, Kahire 1993.
Kazıcı, Ziya, İslâm Müesseseleri Tarihi, İ�stanbul 1991.
el-Kettânî, Muhammed Abdülhay b. Abdülkebî�r (1886-1962), et-Terâtîbü’l-idâriyye:
Hz. Peygamber’in Yönetimi (trc. Ahmet Ö� zel), İ�stanbul 1993.
Kılavuz, Ahmed Saim, “Bih-âferî�d b. Mâhferdî�n”, DİA, VI, 138.
Kılıç, Ü� nal, Tartışmaların Odağındaki Halife Yezîd b. Muâviye, İ�stanbul 2001.
el-Kindî, Ebû Ö� mer Muhammed b. Yusuf b. Ya’kûb (350/961), el-Vülât ve’l-kudât (Tarî-
hu vülâti Mısr) (nşr. Rhuvon Guest), Müessetü Kurtuba: ts.
Kirkisânî, Ebû Yusuf Ya’kûb (940’dan sonra/X. asır), Kitâbü’l-envâr ve’l-merâkıb (nşr.
Leon Nemoy), New York 1940.
Lammens, H., “Ahtal”, İA, I, 226-228.
Landman, Leo, “The Office of the Medieval Hazzan”, JQR, n.s. 62 (1971-72), s. 156-187;
246-276.
Lassner, Jacop, “Jews in Islamic Lands”, The Jewish Enigma içinde, ed. David Englan-
der, London 1992.
Leder, Stefan, “The Attitude of the Jews and their Role towards the Arab-Islamic
Conquest of Bilad al-Sham”, Proceeding of the Second Symposium on the His-
tory of Bilad al-Sham during the Early Islamic Period up to 40 A.H./ 640 A.D.
içinde, Amman 1987, s. 175-179.
Lewis, Bernard, İslâm Dünyasında Yahudiler (trc. Bahadır Sina Şener), Ankara 1996.
Mahmud Esad, Tarih-i Dîn-i İslâm (nşr. Ahmed Lütfi Kazancı, Osman Kazancı), İ�stan-
bul 1995.
el-Makrizî, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ali (845/1441), el-Hıtatu’l-Makriziyye (Kitâbü’l-
mevâiz ve’l-’itibâr bi zikri’l-hıtat ve’l-âsâr), Kahire ts.
617
el-Makrizî, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ali (845/1441), en-Nukûdü’l-kadîmetü’l-İslâmiyye
(trc. İ�brahim Hakkı Konyalı), İ�stanbul 1946.
Mann, Jacob, Texts and Studies in Jewish History and Literature, Cincinnati Ohio, 1931.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Mann, Jacob, “The Responsa of the Babylonian Geonim as a Source of Jewish History”,
JQR n.s. 10 (1920-1921), s. 121-151; s. 309-365.
Margoliouth, G(eorge), “Some British Museum Genizah Texts”, JQR o.s. XIV (1908), s.
303-320.
el-Maverdî, Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Habî�b (450/1058), el-Ahkâmü’s-sultâ-
niyye ve’l-velâyâti’d-dîniyye, Beyrut 1985.
Mazaheri, Ali, Ortaçağda Müslümanların Yaşayışları (trc. Bahriye Ü� çok), İ�stanbul
1972.
el-Mes’ûdî, Ebü’l-Hasan Ali b. Hüseyin (345/956), Mürûcü’z-zeheb ve meâdinü’l-cev-
her (nşr. M. Muhiddî�n Abdülhamid), es-Seâde: Mısır 1964.
el-Mes’ûdî, Ebü’l-Hasan Ali b. Hüseyin (345/956), et-Tenbîh ve’l-işrâf (nşr. Abdullah
İ�smail es-Savî�), Beyrut 1981.
Morony, Michael G., Iraq after the Muslim Conquest, Princeton-New Jersey 1984.
Morony, Michael G., “Religious Communities in Late Sasanian and Early Muslim Iraq”,
JESHO, XVII (1974), s. 113-134.
el-Mukaddesî, Şemsüddî�n Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed (380/990), Ahse-
nü’t-tekâsîm fî ma’rifeti’l-ekâlîm (nşr. M. J. de Goeje), E.J.Brill: Leiden 1906.
Muntner, Suessmann, “Medicine”, EJd, XI, 1185-1189.
Nâsır-ı Hüsrev (1061), Sefernâme (nşr. Yahya el-Haşşâb), Beyrut 1983.
Nemoy, Leon, “al-Qirqisani’s account of the Jewish Sects and Christianity”, HUCA 7
(1930), s. 317-399.
el-Ömerî, Ebü’l-Abbâs Şihâbüddî�n Ahmed b. Yahya (749/1349), et-Ta’rîf bi’l-mustala-
hi’ş-şerîf, Mısır 1312/1894.
Öztürk, Levent, İslâm Toplumunda Hıristiyanlar, İ�stanbul 1998.
Pirenne, Henri, Hz. Muhammed ve Charlemagne (trc. M. Ali Kılıçbay), Ankara 1984.
Rappaport, Uriel-Isaac Levitats, “Dayyan”, EJd, V, 1390.
Saraç, Celal, “İ�slâm Dünyasında Matematiğin Doğuşu ve Gelişmesi”, AÜİFD, 1953, s.
69-72.
Schechter, S., Saadyana, Geniza Fragments of Writings of Saadya Gaon and Others,
Cambridge 1903.
Sharon, Moshe Sevilla, İsrail Ulusunun Tarihi, Yeruşalayim 1981.
Söylemez, M. Mahfuz, “Eğitim ve Ö� ğretim Faaliyetleri”, Emevîler Dönemi Bilim, Kültür
ve Sanat Hayatı, Ankara 2003.
Streck, M., “Batî�ha”, İA, II, 334-339.
Sümer, Faruk, “Dihkan”, DİA, IX, 289-290.
Swartz, Merlin, “İ�slâm’ın Doğuşunu İ�zleyen Yıllarda Arap Topraklarındaki Yahudilerin
Durumu” (trc. Levent Ö� ztürk), SAÜİFD 2 (2001), s. 469-488.
618 eş-Şehristânî, Ebü’l-Feth Muhammed Abdülkerim b. Ebî� Bekir Ahmed (548/1153),
el-Milel ve’n-nihal (nşr. Muhammed Seyyid Kilanî�), Kahire 1961.
Şerira Gaon (1000’ler), İgeret Rav Şerira Gaon-Meturgam le-Laşon ha-Kodeş אגרת רב
[שרירה גאוןRav Şerira Gaon’un Mektubu] (nşr. ve İ�branî�ceye trc. R. Nosson Do-
Kaynakça ■
vid Rabinowich), Kudüs 1991 (İ�ng. trc. The Iggeres of Rav Sherira Gaon (trc. R.
Nosson Dovid Rabinowich), Kudüs 1988).
Şeşen, Ramazan, “Buhara”, DİA, VI, 363-367.
Şeşen, Ramazan, “Tercüme Faaliyetleri”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İ�s-
tanbul 1992, III, 453-479.
Şeyzerî, Ebü’n-Necî�b Celâleddî�n Abdurrahman b. Nasr (774/1372), Nihâyetü’r-rütbe
fî talebi’l-hisbe (nşr. el-Bâz el-Arî�nî�), Kahire 1946.
et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerî�r (310/922), Tarîhu’t-Taberî (nşr. Muhammed
Ebü’l-Fazl İ�brahim), Beyrut 1967.
Theophanes (213/818), The Cronicle of the Theophanes (Annu Mundi 6095-6305- A.D.
602-813) (�ng. trc. Harry Turtledove), Philadelphia 1982.
el-Vâkıdî, Muhammed b. Ö� mer (207/822), Kitâbü’l-meğâzî (nşr. Marsden Jones), Bey-
rut 1966.
el-Vekî, Ebû Bekir Muhammed b. Halef b. Hayyân (306/918), Ahbâru’l-kudât, Beyrut:
el-Mektebetü’l-Asriyye, ts.
Wellhausen, Julies, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963.
el-Ya’kûbî, Ahmed b. Ebî� Ya’kub İ�bn Vâdıh (292/904), el-Büldân (nşr. M. J. de Goeje),
Brill 1896.
el-Ya’kûbî, Ahmed b. Ebî� Ya’kub İ�bn Vâdıh (292/904), Tarîhu’l-Ya’kûbî, Daru Sâdır:
Beyrut 1960.
Yazıcı, Tahsin, “Belh”, DİA, V, 410-411.
Yazıcı, Tahsin, “İ�spehbed”, DİA, XXIII, 176-177.
Yazıcı, Tahsin, “Merzübân”, DİA, XXIX, 255-256.
Yiğit, İ�smail, “Emevî�ler”, DİA, XI, 87-104.
Yüksel, Azmi, “Ahtal”, DİA, II, 183-184.
Zehebî, Şihâbüddî�n Muhammed b. Ahmed (748/1347), Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ (nşr.
Şuayb el-Arnâvûd vd.), Beyrut: Müessesetü’r-Risâle 1984/1405.
Zettersteen, “Sa’d b. Abi Vakkas”, İA, X, 18-20 (Madde Neşet Çağatay tarafından ikmal
edilmiştir.).
V. EMEVÎLERDE EĞİTİM-ÖĞRETİM
Browne, Edward, G. Arabian Medicine (Tıbb-ı İslâmi), Farsçaya çev. Mesud Recebniya,
Tahran 1973.
Câhız, Ebû Osman Amr b. Bahr, Resâilu’l-Câhız (er-Resâil el-Ebediyye), nşr. Alî� Ebû Mül-
him, Beyrut 1991.
Cevâd, AB, el-Mufassal fî Tarihi’l-Arap Kable’l-İslâm, Bağdat 1993.
Çelebi, Ahmed, İslâm’da Eğitim Öğretim Tarihi, çev. Ali Yardım, İ�stanbul 1983.
Dağ, Mehmet-Hıfzurrahman R. Ö� ymen, İslâm Eğitim Tarihi, Ankara 1974.
Dımeşkî, Muhammed b. Abdullah eş-Şiblî�, Mehasinu’l-Vesail fî Ma’rifeti’l-Evail, thk.
Muhammed Altuncu, Beyrut 1992.
Ebû Yûsuf, Kitâbu’l-Harac, çev. Ali Ö� zek, İ�stanbul 1973.
Emin, Ahmed, Fecru’l-İslâm, çev. Ahmed Serdaroğlu, Ankara 1976.
Ferrûh, Ö� mer, “el-İ�lm fi Asri’l-Emevî�”, Mecelletü Mecme’i’l-İlmiyyi’l-Arabî, sayı: 40, Dı-
meşk 1965.
Gözütok, Şakir, “Resûlullah (sas) Döneminde İ�lköğretim Kurumları ve İ�şlevleri”, Dini
Araştırmalar, Eylül-Aralık 1998,1, sayı: 2, s. 165-199.
Günaltay, Şemsettin, “Kadim Felsefe İ�slâm Alemine Ne Şekilde ve Hangi’ Yollarla Gir-
di”, DFİFM, IV. 208.
Guneyme, Yusuf, “el-İ�lm fi’l-Hire 1”, Maşrik, XXX, Beyrut 1932.
Hamidullah, Muhammed, “el-İ�lâf veya İ�slâm’dan Ö� nce Mekke’nin İ�ktisadi-Diplomatik
Münasebetleri”, AÜİFD, IX, Ankara, s. 213-222.
Hamidullah, Muhammed, İslâm Müesseselerine Giriş, çev. İ�hsan Süreyya Sırma, İ�stan-
bul 1980.
Hikmet, Ali Asğar, “Ta’lim-i Kur’ân be Nu Â� mûzan”, Mecelle-i Danişgah-ı Tahran Daniş-
gede-i Edebiyat, Tahran 1334, yıl: 3, sayı: 2, ss. 4.
Hitti, Philip, İslâm Tarihi, çev. Salih Tuğ, İ�stanbul 1982.,
İbn Abdirabbih, Yusuf b. Abdillah b. Muhammed, el-İkdul-Ferid, thk. Ahmed Emin,
Ahmed ez-Zeyn, �brahim el-Ebyari, Abdusselam Harun, Kahire 1968.
İbn Habîb, Ebû Ca’fer Muhammed, Kitabıı’l-Muhabber, thk. Eliza Lichtenstater, Hay-
darabad 1942.
İbn Hacer, İsâbe [İstiâb ile bir arada], Beyrut 1328.
İbn Hallikân, Vefayatü’l-A‘yân, Kahire 1948-1949.
İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik, es-Siyeru’n-Nebeviyye, thk. Mustafa Saka ve
arkadaşları, Beyrut ty.
İbn Kuteybe, Uyunu’l-Ahbâr, thk. Ahmed Zeki el-Adevî�, Kahire 1930.
İbn Saʻd, Muhammed, et-Tabakatu’l-Kübra, Beyrut ty.
İbn Sahnûn, Eğitim ve Öğretimin Esasları -Âdâbu’l-Muallimîn-, çev. M. Faruk Bayraktar,
�stanbul 1996.
620 İbn Kuteybe, el-Mearif, thk. Servet Ukkaşe, Kahire 1992.
İbnü’l-Cevzî, Cemaluddî�n Ebû’l-Ferec Abdurrahmân b. Ali, Sıfatu’s-Safve, thk. Mah-
mud Fâhûrî�, Beyrut 1979-
İshafânî, Ebû’l-Ferec, el-Eğânî, thk. Abdullah Ali Muhanna, Beyrut 1995.
Kaynakça ■
Ebû Hanîfe, Numân b. Sâbit (150/767), Fıkhu’l-Ekber (trc. Mustafa Ö� z), İ�stanbul 1981.
Ebû Nuaym, Ahmed b. Abdullah el- İ�sbahânî� (430/1038), Hilyetü’l-evliyâ ve Ta-
bakâtü’l-asfiyâ, Mısır 1932.
Ebû Zehra, Muhammed, Mezhepler Tarihi (trc. Sıbgatullah Kaya), Ankara ts.
el-Eş’arî, Ebü’l-Hasan Ali b. İ�smail (324/936), Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, İ�stanbu, 1928.
el-Eş’arî, Ebü’l-Hasan Ali b. İ�smail (324/936), Kitâbü’l-Luma’ fi’r-reddi alâ ehl-i zeyğ
ve’l-bida’, Beyrut 1987.
Fehmî, Abdurrezzâk Sa’d, el-Âmme fi’l-Bağdâd fi’l-Karni’s-Sâlis ve’r-Râbi’i’l-Hicrî, Bey-
rut 1983.
Fığlalı, E. Ruhi, “Hâricî�lerin Doğuşuna Tesir Eden Bazı Sebepler”, AÜİFD, 1975, XX,
219-247.
Halîfe b. Hayyât (240/854), Târîhu Halîfe b. Hayyât, Riyad 1985.
Hasan İbrahim Hasan, en-Nüzumu’l-İslâmiyye, Mısır 1939.
Hasan İbrahim Hasan, Siyasî, Dinî, Kültürel-Sosyal İ�slâm Tarihi (trc. S. Gümüş, İ�. Yi-
ğit), İ�stanbul 1985.
İbn Abdürabbih, Ahmed b. Muhammed (327/939), el-İkdu’l-ferîd, Beyrut 1965.
İbn Asâkir, Ebü’l-Kâsım Ali b. Hasan b. Hibetullah (571/1175), Târîhu medineti Dı-
maşk, Beyrut 1995-2000.
İbn A’sem, Ebû Muhammed Ahmed (314/926), el-Fütûh, Beyrut 1986.
İbnü’l-Cevzî, Cemaleddin Abdurrahman b. Ali, Sıfatu’s-safve Beyrut 1979.
İbnü’l-Esîr, İ�zzeddin Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed (630/1232), el-Kâmil fi’t-târîh,
Mısır 1348.
İbn Habîb, Muhammed (245/859), Kitâbü’l-Muhabber, Haydarabad 1942.
İbn Hallikân, Şemsuddin Ahmed b. Muhammed b. Ebî� Bekir (681/1282), Ve-
fayâtu’l-a’yân ve enbâü ebnâi’z-zemân, Beyrut 1977.
İbn Hazm, Ali b. Ahmed b. Saî�d (456/1064), el-Milel ve’n-nihal, Mısır 1317.
İbnü’l-İmâd, Abdulhayy Ebü’l-Fellah, Şezerâtü’z-zeheb fî� ahbâri men zeheb, Beyrut
1986.
İbn Kuteybe, Abdullah b. Müslim (276/889), el-Maârif, Beyrut 1970.
İbn Kuteybe, Abdullah b. Müslim (276/889), el-İmâme ve’s-Siyâse, byy 1909.
İbnü’n-Nedîm, Ebü’l-Ferec Muhammed b. İ�shak b. Ebî� Ya’kûb (385/995), el-Fihrist,
Mısır 1348.
İbn Sa’d, Ebû Abdullah Muhammed (230/844), Tabakâtü’l-Kübrâ, Leiden 1322.
İbnu’s-Salâh, Ebû Ö� mer Osman b. Abdurrahman, Mukaddimetu İbni’s-Salâh fî Ulû-
mi’l-Hadîs, Beyrut 1978.
el-İsfereyânî, Ebü’l-Muzaffer (471/1078), et-Tebsîr fi’d-dîn ve temyîzu’l-fırkati’n-nâci-
ye ani’l-fıraki’l-hâlikîn, Mısır 1940.
624 İbn Teymiyye, Ahmed b. Abdülhalim (728/1263), Kitâbü’l-İmân, Mısır 1325.
Kâdî Abdülcebbâr, İ�mâmuddî�n Ebü’l-Hasan (415/1024), Şerhu usûli’l-hamse, Mısır
1988.
Kaynakça ■
Atçeken, İ�smail Hakkı Atçeken, “Ö� mer b. Abdülaziz Dönemi Sonrası Emevî� İ�darecileri-
nin Mevâlî� Politikaları”, SÜİFD, 2002, XIII, 69-88.
el-Askerî, Ebû Hilâl el-Hasan b. Abdullah b. Sehl (395/1004), el-Evâil (haz. Abdurrez-
zâk Gâlib el-Mehdî�), Beyrut 1997.
Athamina, Khalil, “The Ulemâ’ in the Oposition: the “Stick and Carrot” Policy in Early
Islam”, The Islamic Quarterly, Londra 1992, XXXVI, 156.
Abbott, Nabia, Studies in Arabic Literary Papyri, Historical Texts, Chicago 1957.
Apak, Â� dem, Anahatlarıyla İslâm Tarihi III (Emevîler Dönemi), İ�stanbul 2010.
Artuk, İ�brahim-Artuk, Cevriye, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki İslâmi Sikkeler
Katalogu, �stanbul 1970.
Avcı, Casim, “Hilâfet”, DİA, İ�stanbul 1998, XVII, 541.
Aycan, İ�rfan-Sarıçam, İ�brahim, Emevîler, Ankara 1993.
Aykaç, Mehmet, Abbâsî Devleti’nin İlk Dönemi, İdârî Teşkilatında Dîvânlar (132-
232/750-847), Ankara 1997.
Bailly, Auguste, Bizans Tarihi, Tercüman 1001 Eser, byy ts.
Bartold, V. V., “Caliph and Sultan”, The Islamic Quarterly, Londra 1963, VII-1, 2, 125.
el-Belâzürî, Ahmed b. Yahya b. Câbir b. Dâvûd (279/892), Fütûhu’l-büldân (trc. Mus-
tafa Fayda), Ankara 2002.
el-Belâzürî, Ahmed b. Yahya b. Câbir b. Dâvûd (279/892), Kitâbü Cümel min ensâbi’l-eş-
râf (thk. Süheyl Zekkâr, Riyâd Zirikli), Beyrut 1996.
Bell, H. I., “The Administration of Egypt under Umayyad Khalifs”, Byzantinische Zeits-
chrift, Leipzig 1928, XXVIII, 279.
el-Beyhakî, Ali b. Zeyd, (565(1169), Târîhu Beyhak (trc ve thk. Yusuf el-Hâdî�), Dımaşk
2004.
Câbirî, Muhammed Â� bid, Arap-İslâm Aklı (trc. Vecdi Akyüz), İ�stanbul 2001.
el-Câhız, Ebû Osman Amr b. Bahr el-Basrî� (255/869), Resâil (şrh ve tlk. Muhammed
Bâsil ‘Uyûnu’s-Su’ûd), Beyrut 2000,
el-Cehşiyârî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdus (331/942-43), Kitâbü’l-vüzerâ
ve’l-küttâb (thk. Mustafa es-Sakkâ, İ�brahim el-Ebyarî�, Abdulhafız eş-Şelebî�),
Kahire 1938.
Chalmeta, Pedro, “Pazarlar”, İslâm Şehri (haz. R. B. Serjeant; trc. Elif Topçugil), İ�stan-
bul 1997.
Cheikh-Saliba, Byzantium viewed by the Arabs, Harvard � niversitesi 1992. 629
Corci Zeydan, İslâm Medeniyeti Tarihi (sad. Mümin Çevik), İ�stanbul 1976.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Creswell, K. A. C.- Allan, James W., A Short Account of Early Muslim Architecture, Kahire
1989.
Crone, Patricia, God’s Caliph: Religious Authority In The First Centuries Of Islam, Camb-
ridge 1986.
ed-Dâkûkî, Hüseyin Ali, “Nizâmü’l-berî�d fî� hadârati’l-Arabiyye”, el-Mevrîd, Bağdat
1989, XVIII, 87.
Defter, Nâhıd Abdurrezzâk, “Devâfi’u ve esbâbu ta’rî�bi’l-meskûkât”, el-Meskûkât, Bağ-
dat, X-XI, 18.
Demirci, Mustafa, İslâmın İlk Üç Asrında Toprak Sistemi, İ�stanbul 2003.
ed-Dîneverî, Ebû Hanife Ahmed b. Dâvud (282/895), el-Ahbâru’t-tıvâl (thk. Ö� mer Fa-
ruk et-Tabbâ’), Beyrut ts.
Dixon, A. A., The Umayyad Caliphate (65-86/684-705): A Political Study, Londra 1971
Dûrî, Abdülaziz, “Landlord and Peasent in Early Islam”, Der Islam, Berlin 1979, LVI,
104.
Dûrî, Abdülaziz, “Nizâmü’d-darâib fî� sadri’l-İ�slâm”, Mecelletü’l-Mecma’i’l-Lüğati’l-Ara-
biyye, Dımaşk 1974, XLIX-2, 54.
Dûrî, Abdülaziz, İslâm İktisat Tarihine Giriş (trc. Sabri Orman), İ�stanbul 1991.
Ebû Yusuf, Ya’kûb b. İ�brahim b. Habî�b b. el-Ensârî� el-Kûfî� (182/798), Kitâbü’l-harâc
(trc. Müderriszâde Muhammed Ataullah Efendi; sad. İ�smail Karakaya), An-
kara 1982.
Erkoçoğlu, Fatih, “İ�mar Faaliyetleri”, Emevîler Dönemi Bilim Kültür ve Sanat Hayatı,
(ed. �rfan Aycan), Ankara 2003.
Erkoçoğlu, Fatih, Emevî Devleti’nin Dönüm Noktası Abdülmelik b. Mervân, Ankara
2011.
Erkoçoğlu, Fatih, “Abdülmelik b. Mervân’ın Para Reformu”, İSTEM, Konya 2006, Sayı
8, 175.
Fayda, Mustafa, “Cerî�b”, DİA, İ�stanbul 1993, VII, 402.
Fayda, Mustafa, “Hz. Ö� mer ve Fey”, AÜİFD, Ankara 1982, V, 194-202.
Fayda, Mustafa, “Hz. Ö� mer ve Ticaret Malları Vergisi veya Uşûr”, AÜİFD, Ankara 1981,
XXV, 169-178.
Ferezdak, Ebû Firâs Hemmâm b. Gâlib b. Sa’saa et-Temî�mî� (114/732), Divân, Beyrut
1960.
Fısher, Sydney Nettleton, The Middle East: A History, Londra 1959.
Gerö, S., “Early Contacts Between Byzantium and the Arab Empire: A Review and
Some Reconsiderations”, Proceedings of the Symposium on Bilâd al-Shâm Du-
ring the Byzantine Period, (15-19 Kasım 1983) (ed. Muhammed Adnan Bak-
hit-Muhammed Asfour), Ammân 1986.
Grabar, Oleg, İslâm Sanatının Oluşumu (trc. Nuran Yavuz), İ�stanbul 1998.
630 Grierson, Philip, “The Monetary Reforms of ‘Abd Al-Malik”, Journal of The Economic
And Social History Of The Orient, Leiden 1960, III-3, 244, 245;
Gutas, Dimitri, Yunanca Düşünce Arapça Kültür (trc. Lütfü Şimşek), İ�stanbul 2003.
Kaynakça ■
Halîfe b. Hayyât, Ebû Amr b. Hübeyre el-Leysî� el-Usfurî� (240/854), Tarîh (haz. Musta-
fa Necib Fevvâz-Hikmet Fevvâz), Beyrut 1995.
Hassân Ali Hallâk, Ta’rîbu’n-nukûd ve’d-devâvîni’l-Arabiyye fî’l-asri’l-Ümevî, Beyrut
1986.
Hawting, G. R., The First Dynasty of Islam: The Umayyad Caliphate AD 661-750, Londra
2000.
Hinz, Walter, İslâm’da Ölçü Sistemleri (trc. Sevim Acar), İ�stanbul 1990.
Hitti, Philip K., History of Syria (including Lebanon and Palestine), Londra 1951.
Hitti, Philip K., Siyasî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1995.
İbn Abdülhakem, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdülhakem (214/829), Sîretü Ömer
b. Abdülaziz (thk. Ahmed Ubeyd), Dımaşk 1977.
İbn Abdülhakem, Ebü’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdullah (257/871), Fütûhu Mısr ve
ahbâruhâ, Kahire 1991.
İbn Asâkir, Ebü’l-Kâsım Ali b. Hasan b. Hibetillah (571(1175), Târîhu medineti Dımaşk
(thk. Muhibbiddî�n Ebû Saî�d Ö� mer b. el-Ö� merî�), Beyrut 1996,
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim (276/889), el-İmâme ve’s-siyâse,
byy 1969.
İbn Mâkûla, Ebü’n-Nâsır Ali b. Hibetillah b. Alî� el-İ�clî� (475/1082’den sonra), el-İkmâl
fî ref’i’l-irtiyâb, Beyrut 1962.
İbn Sa’d, Muhammed b. Sa’d b. ez-Zührî� (230/844), et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut 1996.
İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Cemâleddî�n Abdurrahman b. Ali (597/1200), el-Muntazam
fî tevârihi’l-mülûk ve’l-ümem (thk. Süheyl Zekkâr), byy 1996.
İbnü’l-Esîr, Ebü’l-Hasan İ�zzeddî�n Ali b. Ebü’l-Kerem eş-Şeybânî�, el-Kâmil fi’t-tarîh
(thk. Mektebetü’t-Türâs), Beyrut 1989.
İlyas Baytar, Tatavvuru’l-kitâbeti’n-nukûş ala’n-nukûdu’l-Arabiyyeti (mine’l-cahiliyyeti
hatta’l-’asri’l-hadîs), byy ts.
İmadüddin Halil, Ömer b. Abdülaziz Dönemi ve İslâm İnkilabı (trc. Ubeydullah Dalar),
�stanbul 1984.
Kallek, Cengiz, “Harac”, DİA, İ�stanbul 1997.
Kalkaşendî, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ali (821/1418), Subhu’l-a’şâ fî sına’ati’l-inşâ (şrh
ve tlk. Muhammed Hüseyin Şemseddin), Beyrut ts.
Kaplan, Michel, Bizans’ın Altınları (trc. İ�hsan Batur), İ�stanbul 2001.
Kâsım b. Sellâm, Ebû Ubeyd el-Herevî� el-Ezdî� (224/838), Kitâbü’l-Emvâl (trc. Cema-
leddin Saylık), İ�stanbul 1981.
Kayaoğlu, İ�smet, “Halifelik”, AÜİFD, Ankara 1980, IV, 142.
Köprülü, Fuad, “Orta zaman Türk Hukuk Müesseseleri, İ�slâm Amme Hukukundan
Ayrı Bir Türk Amme Hukuku Yok mudur?”, İslâm ve Türk Hukuk Tarihi Araş-
tırmaları ve Vakıf Müessesesi, İ�stanbul 1983.
Kremer, Alfred Von, The Orient Under The Caliphs (�ngilizceye trc. S. Khuda Bukksh), 631
Philadelphia 1977.
Kutlu, Sönmez, “‘Ehl-i Beyt ‘ Sembolik Kapitalinin Tarihi Süreç İ�çinde Semerelendiril-
mesi”, İslâmiyât, Ankara 2000, III-3, 111.
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Lapidus, İ�ra, M., İslâm Toplumları Tarihi (trc. Yasin Aktay), İ�stanbul 2002.
el-Makrizî, Takiyyuddî�n Ahmed b. Abdilkadir, (845/1442), Kitâbü’n-Nukûdi’l-İslâmiy-
ye, Konstantiniyye 1298/1880-81.
el-Maverdî, Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed, (450/1058), Ahkâmu’s-sultâniyye, Beyrut
1994.
el-Mes’ûdî, Ebü’l-Hasan Ali b. el-Hüseyin (346/957), Mürûcü’z-zeheb ve me’âdi-
nü’l-cevher (thk. Saî�d Muhammed el-Lahhâm), Beyrut 1997.
el-Mes’ûdî, Ebü’l-Hasan Ali b. el-Hüseyin (346/957), et-Tenbîh ve’l-işrâf, Bağdat 1938.
Miquel, Andre, İslâm Medeniyeti (Doğuştan Günümüze) (trc. Ahmed Fidan, Hasan
Menteş), Ankara 1991.
Morrisson, Cécile, Antik Sikkeler Bilimi Nümismatik: Genel Bir Bakış (trc. Zeynep Çiz-
meli Ö� ğün), İ�stanbul 2002.
el-Mukaddesî, Ebû Abdullah Şemseddin Muhammed b. Ahmed el-Beşârî� (375/985),
Ahsenü’t-tekâsîm fî ma’rifeti’l-ekâlîm, Leiden 1906.
O’leary, De Lacy, İslâm Düşüncesi ve Tarihteki Yeri (trc. Hüseyin Yurdaydın, Yaşar Kut-
luay), Ankara 1971.
Rıdvân es-Seyyid, “el-Hilâfe ve’l-melik, dirâsetun fî�’r-ru’yeti’l-Ü� meviyyeti li’s-sultati”,
el-Mu’temer ed-düvelî’-râbi’ li-târîhi bilâdi’ş-Şâm, Bilâdu’ş-Şâm fî’l-ahdi’l-Ü-
mevî, 2-7 Rebi’u’l-Evvel 1407/24-29 Teşrînu’l-Evvel 1987, Arapça Kısım, I, (thr.
Muhammed Adnân el-Behî�t), Ammân 1989.
es-Sehavî, Şemseddî�n Muhammed b. Abdurrahman (902/1496), el-İ’lân bi’t-tevbîh li-
men zemme’t-tevârîh, Beyrut 1983.
Shaban, M. A., Islamic History: A New Interpretation, Cambridge 1971.
Shaked, Shaul, “From Iran to Islam: On Some Symbols of Royality”, Jerusalem Studies
in Arabic and Islam, (Kudüs 1986), VII, 79.
Sharon, Moshe, “The Umayyads as Ahl al-Bayt”, Jerusalem Studies in Arabic and Islam,
(Kudüs 1991).
Sourdel, C., “Khalifa”, EI2, (Leiden 1978), IV, 938.
Söylemez, M. Mahfuz, Bedevilikten Hadâriliğe Kûfe, Ankara 2001.
Stillman, Yedida Kalfon, Arab Dress: A Short History from the Dawn to Modern Times,
Leiden-Boston-Köln, 2000.
es-Süyûtî, Celaleddin Abdurrahman b. Muhammed b. Osman, (911/1505), Târî-
hu’l-hulefâ, (tlk. Mahmud Riyâd el-Halebî�), Beyrut 1996.
et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerî�r (310/932), Târîhu’t-Taberî (Târîhu’l-ümem
ve’l-mülûk), Beyrut 1997
Taneri, Aydın, “Hacib”, DİA, (İ�stanbul 1996), XIV, 508.
Theophanes, The Chronicle, (An English translation of anni mundi 6095-9305 (A.D.
602-813), with inroduction and notes. Harry Turtledove), Philadelphia 1982.
Toynbee, Arnold, Tarih Bilinci, Bateş Yayınları, İ�stanbul 1978, II, 338.
632
Vloten, Gerlof Van, Emevî Devrinde Arab Hâkimiyeti, Şîa ve Mesîh Akideleri Üzerine
Araştırmalar (trc. Mehmed Saî�d Hatiboğlu), Ankara 1986.
Vryonis, Speros, “Bir Dünya Uygarlığı: Bizans”, Cogito, sy. 17, Kış 1999, 39, 40.
Kaynakça ■
Watt, W. Montgomery, İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), İ�s-
tanbul 1998.
Wellhausen, Julius, Arap Devleti ve Sükûtu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963.
Yahya b. Â� dem, Ebû Zekeriyya el-Kureşî�, (203/818), Kitâbü’l-harâc (thk. Hüseyin
Mu’nis), Beyrut 1987.
el-Ya’kûbî, Ebû Ya’kûb Ahmed b. Ca’fer b. Vehb b. Vâdıh, Târîhu’l-Ya’kûbî (thk. Abdüle-
mir Mühennâ), Beyrut 1993.
Yazıcı, Nesimi, “Klasik İ�slâm Döneminde Haberleşme Kurumu ile İ�lgili Bazı Mülaza-
lar”, AÜİFD, Ankara 1987, XXIX, 379.
Yiğit, İ�smail, “Ö� mer b. Abdülaziz”, DİA, İ�stanbul 2007, XXXIV, 53-55.
Zettersteen, K. V., “Omer”, İA, Eskişehir 1997, IX, 463.
Can, Yılmaz,”İ�lk İ�slâm Şehirlerinin İ�ki Ö� nemli Unsuru: Cuma Mescidi Dârü’l İ�mare İ�kili-
si Ü� zerine Bir Değerlendirme”, OMÜİFD, Samsun 1996, VIII, 123-134).
Chalmeta, Pedro, “Pazarlar”, İslâm Şehri (haz. R. B. Serjeant; trc. Elif Topçugil), İ�stan-
bul 1997.
Creswell, K. A .C.-Allan, James W., A Short Account of Early Muslim Architecture, Kahire
1989.
Cu’âyt, Hişâm, el-Kûfe, neş’etü’l-Medinetü’l-Arabiyyeti’l-İslâmiyye, Beyrut 1993.
Çam, Nusret, İ�slâmda Sanat ve Mimari, Ankara 1994.
Dermenghem, Emile, Muhammed’in Hayatı (trc. Reşat Nuri), İ�stanbul 1930.
Devecî, Saî�d, “Hıtatu’l-Musul fî� ahdi’l-Ü� meviyye”, Sumer, Bağdat 1951, VII-2, 222-236.
Devecî, Saî�d, “Cisru’l-Musul”, Sumer, Bağdat, XII, 108-123.
Dûrî, Abdülaziz, İ�slâm İ�ktisât Tarihine Giriş (trc. Sabri Orman), İ�stanbul 1991.
Ebû Dâvud, Süleyman b. el-Eş’as, Sünen, İ�stanbul 1992.
Erkoçoğlu, Fatih, “İ�mar Faaliyetleri”, Emevîler Dönemi Bilim, Kültür ve Sanat Hayatı
(ed. �rfan Aycan), Ankara 2003.
Fahmy, Aly Muhammed, “The Muslim Navy During The Days of The Early Caliphate”,
The Islamic Rewiew, Mart 1952, XL-3, 24, 25.
Fâris, Muhammed Kâmil, el-Câmiu’l-Ümeviyyu’l-kebîr bi Haleb, tarihuhu ve meâlimu-
hu’l-eseriyye, Haleb 1995.
Grabar, Oleg, İslâm Sanatının Oluşumu (trc. Nuran Yavuz), İ�stanbul 1998.
Hamidullah, Muhammed, Hz. Peygamber’in Savaşları (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1991.
Hamidullah, Muhammed, İ�slâm Peygamberi (trc. Salih Tuğ), İ�stanbul 1993.
Hammâş, Necdet, eş-Şâm fî’t-tarihi’l-İslâmî, İ�skenderiye 1966.
Hasan İbrahim Hasan, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi (trc. İ�smail Yiğit, Sad-
reddin Gümüş), İ�stanbul 1991.
Hitti, Philip K., Siyasi ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ) İ�stanbul 1995.
Ali, Salih Ahmed, “Hıtâtu’l-Basra”, Sumer, Bağdat 1952, VIII, 281-303.
İbn Abdülhakem, Ebü’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdullah (257/871), Fütûhu Mısr ve
ahbâruhâ, Leiden 1922.
İbn Asâkir, Ebü’l-Kâsım Ali b. el-Hasan b. Hibetillah b. Abdullah (571/1175), Tarîhu
Medinetü Dımaşk (thk. Muhibbibiddî�n Ebû Saî�d Ö� mer el-Ö� merî�), Beyrut 1995.
İbnü’l-Esîr, Ebü’l Hasan İ�zzeddî�n Ali b. Ebü’l-Kerem eş-Şeybânî� (630/1128), el-Kâmil
fi’t-târîh (thk. Mektebü’t-Turâs), Beyrut 1994.
İbn Haldûn, Ebû Zeyd Abdurrahman (808/1406), Mukaddime (trc. Zâkir Kâdiri
Ugan), �stanbul 1991.
İbn Havkal, Ebü’l-Kâsım en-Nasî�bî� (331/943), Kitâbü sureti’l-arz, Leiden 1938.
İbn Sa’d, Muhammed b. Sa’d b. Münî�’ ez-Zührî� (230/844-45), et-Tabakâtü’l-kübrâ,
634 Beyrut 1996.
İbn Şebbe, Ebû Zeyd Ö� mer b. en-Numeyrî� el-Basrî� (262/875-76), Târîhu’l-Medine-
tü’l-Münevvere, (Ahbâru’l-Medineti’l-Münevvere) (thk. Fehî�m Muhammed Şel-
tut), Beyrut 1990.
Kaynakça ■
es-Sân’ânî, İ�bn Ebû Bekir Abdurrezzak b. Hişâm (211/826), el-Musannef (thk. Habî�-
burrahmân el-A’zamî�), byy ts.
Sauvaget, J., “Haleb”, İA, İ�stanbul 1997.
Selîm, Adil Abdulhak-Muaz Hâlid, Meşâhidu Dımaşki’l-eseriyye, Dımaşk 1950.
es-Semhûdî, Nureddin Ali b. Ahmed (911/1505), Vefâu’l-vefâ bi ahbâri’l-Mustafâ (thk.
Muhammed Muhyiddin Abdülhamid), Beyrut 1984.
Sözen Metin-Tanyeli Uğur, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İ�stanbul 1996.
et-Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerî�r (310/932), Tarîhu’t-Taberî (Tarîhu’l-umem
ve’l-mülûk), Beyrut 1997.
Terzioğlu, Arslan, “Selçuklu Hastanelerinde Tıp Eğitimi ile Deontoloji ve Avrupa’ya
Tesirleri”, Tarih ve Toplum, Kasım 1992, XVIII, sayı. 107, 289-299.
Terzioğlu, Arslan, “Bî�mâristan”, DİA, İ�stanbul 1992.
Ülken, Hilmi Ziya, İ�slâm Sanatı, İ�stanbul 1948.
Vasiliev, A.A, Bizans İmparatorluğu Tarihi (trc. Arif Müfid Mansel), Ankara 1943.
Vekîl, Muhammed es-Seyyid, el-Ümeviyyûn beyne’ş-şark ve’l-garb, Dımaşk-Beyrut-Cid-
de 1995.
el-Ya’kûbî, Ebû Ya’kûb Ahmet b. Ca’fer b. Vehb İ�bn Vâdıh (284/897), Târîhu’l-Ya’kûbî
(thk. Abdülemir Mühennâ), Beyrut 1993.
el-Ya’kûbî, Ebû Ya’kûb Ahmet b. Ca’fer b. Vehb İ�bn Vâdıh (284/897, Kitâbü’l-Büldân,
Leiden 1891.
Yâkût el-Hamevî, Şihâbeddî�n Ebû Abdullah Yâkût b. Abdullah er-Rûmî� (626/1228),
Mu’cemü’l-büldân (thk. Ferid Abdülaziz el-Cündî�), Beyrut ts.
Yetkin, S. Kemal, İ�slâm Mimârisi, Ankara 1959.
Yıldız, Hakkı Dursun, “Yezî�d b. Muâviye”, İA, İ�stanbul 1986.
Yüksel, Ahmet Turan, Emevî Valilerinden Ubeydullah b. Ziyâd (28-67/648-686) Üzerine
Bir İnceleme, Konya 1998.
Yver, G., “Kayrevan”, İA, İ�stanbul 1967.
ez-Zebîdî, Zeynüddin Ahmed b. Ahmed b. Abdi’l-Latî�f, (893/1488), Sahîh-i Buhârî
Muhtasarı ve Tecrid-i Sarih (trc. Kâmil Miras), Ankara 1972.
Abdurrahman b. Cahdem el-Fihrî� 163 Hz. Ali 21, 37, 38, 39, 42, 44, 48, 51, 55,
Abdurrahman b. Dahhâk 284 66, 67, 79, 80, 81, 82, 83, 88, 89, 91,
Abdurrahman b. Ebî� Bekir 40, 444, 466 92, 96, 97, 100, 101, 113, 114, 117,
Abdurrahman b. Ebî� Leyla 402, 448, 450 119, 120, 121, 122, 123, 127, 129,
Abdurrahman b. Eş’as 185, 188, 193, 130, 131, 132, 134, 136, 141, 142,
195, 200, 208, 282, 291, 330, 432, 163, 170, 173, 175, 178, 196, 197,
444, 515 207, 237, 245, 280, 289, 302, 333,
Abdurrahman b. Hassân 89 387, 393, 421, 424, 428, 430, 431,
Abdurrahman b. Hayyân el-Anzî� 91 433, 446, 447, 452, 453, 522, 531,
Abdurrahman b. Muhammed b. el-Eş’as 539, 543, 547, 548, 553
42, 186, 385 Ali b. Hüseyin Zeynelâbidî�n 178
Abdurrahman b. Nuaym 234 Ali er-Rızâ 128
Abdurrahman b. Osman es-Sekafî� 87, 88 Ali Hubeybe 27
Abdurrahman b. Süleyman 159 Ali Zeynelâbidî�n b. Hüseyin 127
Abdurrahman b. Utbe b. Cahdem el-Fihrî� Alkame b. Ebî�’l-Alkame 400
53 Amanos 213, 214
Abdurrahman el-Bahilî� 244 Â� mir b. Abdulkays 380
Abdussamet b. Abdu’a’la 394 Â� mir b. Dübâre 332
Abdülemî�r Abd Hüseyin Dixon 27 Â� mir b. eş-Şa’bî� 413
Abdülhamid b. Abdurrahman 143, 353, Â� mir b. Vâsile 188, 197
360 Amorion 212, 218, 221
Abdülkâhir el-Bağdâdî� 23 Amr b. Â� s 37, 38, 40, 254, 255, 259, 260,
Abdülkays 145, 153, 290, 294 280, 326, 338, 348, 362, 372, 416,
Abdülmelik b. Mervân 25, 27, 28, 29, 40, 428, 453, 506, 527
42, 43, 58, 68, 69, 70, 116, 117, 119, Amr b. Hamık 84, 85, 87
125, 156, 170, 179, 185, 186, 188, Amr b. Huveyris 82, 83, 90, 385, 403
202, 214, 217, 226, 227, 258, 270, Amr b. Kays 403
271, 273, 274, 290, 302, 305, 330, Amr b. Kerkere 406
335, 348, 354, 355, 363, 366, 468, Amr b. Saî�d 54, 55, 56, 57, 105, 147, 162,
476, 477, 479, 485, 487, 488, 489, 215, 281, 343, 351, 479, 481, 535,
500, 506, 510, 512, 524, 527, 550 536
Abdülmuttalib b. Hâşim 33 Amr b. Saî�d b. el-Â� s 55, 56, 57
Abdülvahit b. Kays 394 Amr b. Şureyh Şa’bî� 416
Abdülvehhâb b. Buht 221 Amr b. Zübeyr 147, 162
Abdümenâf b. Kusay 33 Amre bt. Abdurrahman 101
Abdüşems b. Abdümenâf 33, 480, 547 Andre Miquel 68, 69, 503
Abdüşşâfî� Muhammed Abdüllatî�f 27, 39, Antalya 210, 213, 435
68 Armenia 215, 221
Adî� b. Ertât 204, 311, 322, 359, 526 Â� sım b. Avf 89, 90
Adî� b. Ertat el-Fezarî� 292 Â� sım b. Avf el-Becelî� 89
el-Ahbâru’t-tıvâl 232, 282, 463, 493 Â� sım b. Ö� mer b. Katâde 418, 419, 420
el-Ahbâru’t-tıvâl 19, 50, 81, 95, 96, 144, Asr-ı Saâdet 71, 474
168, 181 Aşûrâ 104
Ahbârü’l-Ü� meviyyî�n 18 Atâ b. Ebî� Rebâh 384, 400, 413, 425, 443,
el-Ahkâmü’s-sultâniyye 22, 313 445, 448, 449, 450
Ahmed b. İ�brahim 437, 440 Atıyye b. Esved el-Yeşkürî� 147
642 Ahnef b. Kays 289, 290 Attâb b. Verkâ 150
Ahtal 24, 325, 345, 397 Auguste Bailly 220, 481
Hz. Â� işe 38, 92, 161, 162, 446, 447, 452 Avesta 341, 342, 389
el-Alâ b. Hureys 236 Avn b. Abdullah b. Utbe b. Mes’ud 394
Alaka b. Kursum el-Kilâbî� 396 Aynu’l-Verde 167
Dizin ■
B
Babü’l-İ�srafil 508 el-Belâzürî� 20, 21, 94, 113, 123, 134,
Babü’l-Kıble 508 142, 150, 151
Babü’n-Nisa 508 Belc b. Nüşbe Sa’dî� 514
Babü’s-Sûr 508 Bendun es-Soğdî� 226
Bağdat 16, 28, 50, 51, 95, 96, 129, 143, Benî� Hâşim 33, 34, 35, 76
144, 159, 170, 179, 181, 189, 200, Berberî� 46, 158, 216, 259, 264, 267, 268,
238, 349, 370, 392, 407, 420, 470, 269, 270, 271, 272, 275, 276, 542
485, 486, 490, 513, 518, 525, 528 el-Bidâye ve’n-nihâye 20, 51, 72, 120,
Bahreyn 149, 153, 154, 204, 352, 353, 129, 142, 168, 177, 218, 224, 246,
362, 484, 553 303, 443
el-Bâkıllânî� 23 Bih-Â� ferî�d b. Mâhfervedin 367
Bi’r-i Kâhine 274
Bar Kohba 337
Bizans 24, 37, 40, 46, 47, 58, 68, 69, 209,
Basra 30, 40, 42, 45, 81, 82, 83, 98, 108,
210, 211, 212, 213, 214, 215, 216,
116, 125, 129, 144, 145, 147, 148,
217, 218, 219, 220, 221, 222, 239,
149, 150, 151, 152, 154, 157, 158,
241, 246, 256, 257, 258, 271, 273,
164, 166, 167, 169, 170, 171, 189,
327, 328, 329, 330, 333, 342, 347,
190, 191, 196, 202, 204, 205, 206, 348, 351, 352, 361, 364, 365, 369,
207, 208, 224, 225, 238, 288, 289, 391, 409, 415, 417, 433, 434, 466,
290, 292, 297, 303, 304, 311, 317, 468, 480, 481, 482, 483, 484, 485,
322, 328, 330, 331, 332, 335, 339, 488, 489, 490, 491, 505, 506, 507,
343, 347, 349, 353, 361, 379, 387, 512, 516, 518, 519, 528, 548, 549,
404, 406, 410, 412, 425, 456, 457, 550
460, 463, 464, 470, 503, 504, 505, Budist 309, 311
513, 514, 515, 522, 524, 525, 526, Buhara 40, 43, 145, 223, 224, 225, 227,
527, 540, 551, 553 228, 232, 233, 304, 305, 306, 307,
Bedir 34, 35, 36, 137, 180, 182, 373, 374, 329, 335, 517, 518
417, 419, 422 Bükeyr b. Vişâh 171, 227
C-Ç
Câbir b. Zeyd 158 Cerî�r b. Abdullah 87, 90
Câbir el-Cu’fî� 422, 448 Cerrâh b. Abdullah 202, 206, 234, 246,
Ca’fer b. Hasan 132 247, 248, 249, 252, 494
Ca’fer b. Muhammed 136, 137 Ceyhun 40, 223, 225, 226, 227, 231, 304
Cafer es-Sadık 431 Ceyşebih b. Zâhir 307
Ca’fer es-Sâdık 128, 137 Cezî�re 48, 65, 141, 150, 154, 155, 156,
Cahiliye 16, 161, 183, 280, 509, 538 164, 167, 170, 171, 186, 288, 297,
Cebele b. Zahr 448 299, 329, 353, 356, 362, 365, 457,
C. E. Bosworth 30 484, 492, 534, 541, 553
Cebriyye 23, 67 Ceziretü Şerî�k 264
Cehmiyye 23, 442 Charles Martel 46, 219
Cemaziyelâhir 271 Creswell 216, 496, 508, 511, 512, 513, 643
Cemel 21, 38, 55, 114, 120, 140, 161, 514, 525
162, 428, 452, 454 Cüdey’ b. Ali el-Ezdî� 295
Cemheretü ensâbi’l-Arab 20, 124, 129 Cündişapur 342, 349, 369, 392, 433, 434,
Cemheretü’n-neseb 20, 124 435, 436, 438, 439
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Çang-Tsong 231 Çin 46, 224, 229, 231, 232, 234, 235
D
ed-Dahhak b. Muzahim 376 209, 211, 215, 216, 270, 287, 304,
Dahhâk b. Kays 48, 53, 54, 56, 155, 164, 313, 325, 333, 339, 344, 443, 451,
165, 182, 281, 287, 292, 539, 544 466, 481, 482, 483, 484, 485, 492,
Dârebcerd 146, 151 496, 500, 506, 513, 515, 517, 522,
Dâru’l-balât 219 524, 525, 531, 532, 534, 586, 587,
Daru’l-İ�mâre 83 588, 591, 599, 600, 608, 614, 616,
Deyrü’l-Câselî�k 171 624, 625, 627, 629, 630, 631, 633,
Dımaşk 21, 27, 28, 29, 39, 47, 50, 53, 55, 634, 636
64, 65, 74, 106, 139, 161, 164, 165, Duhâtu’l-Arab 40
166, 174, 175, 178, 179, 191, 192, Düceyl 189
E
Ebraş el-Kelbî� 63 Ebû Ubeyd 22, 119, 170, 187, 310, 311,
Ebû Amr Ubeyd b. Amr el-Hemdanî� 425 312, 313, 314, 347, 353, 356, 358,
Hz. Ebû Bekir 37 359, 360, 363, 461, 471, 493, 520
Ebû Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh 355, 358
416, 425 Ebû Ubeyde b. Muhammed b. Ammar b.
Ebû Bilal 145, 146 Yasir 394
Ebû Bilal Mirdâs 145, 146 Ebû Ubeyde Müslim b. Ebî� Kerî�me 158
Ebû Bürde b. Ebî� Musa el-Eş’arî� 90 Ebû Ubeyde ve Muaz b. Cebel 37
Ebû Ca’fer Ahmed b. Yusuf 333 Ebû Yusuf 22, 310, 313, 314, 326, 327,
Ebû Ca’fer el-Mansur 400 337, 346, 347, 348, 353, 356, 357,
Ebû Cehil 35 358, 359, 361, 382, 389, 485, 492,
Ebû Eyyûb el-Ensârî� 212 494, 497, 500, 501
Ebû Füdeyk Abdullah b. Sevr 147, 153 Ebû Zübeyd et-Tâî� 466
Ebû Hafs el-Kebî�r 238 Ebü’l-A’ver es-Sülemî� 90
Ebû Hâlid b. Bermek 334 Ebü’l-Muhâcir Dinâr 262, 263, 264
Ebû Hanî�fe 19, 129, 139, 144, 445, 449, Ebü’l-Mu’î�n en-Nesefî� 23
456, 463 Ehl-i Beyt 23, 48, 51, 79, 97, 99, 101, 107,
Ebû Hanî�fe ed-Dî�neverî� 19 109, 111, 112, 113, 115, 116, 117,
Ebû Hayr el-Arabî� 406 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125,
Ebû İ�sa el-İ�sfahânî� 365 126, 127, 128, 129, 133, 135, 136,
Ebû İ�smail 394, 400 139, 140, 304, 345, 429, 448, 449,
Ebû Kays b. Abdumenaf b. Zühre 375 480
Ebû Leheb 34 ehl-i hal ve’l-akd 72
Ebû’l-Esved ed-Düelî� 412 Ehl-i Sünnet 65
Ebû Leyla 52, 142 Emevî� 15, 16, 17, 18, 19, 20, 22, 23, 24,
Ebû Meryem 142 25, 26, 27, 30, 33, 34, 36, 39, 40, 41,
Ebû Mihnef 18, 19, 21, 23, 95, 96, 97, 98, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 52, 53, 57,
99, 103, 104, 105, 106, 422 58, 59, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 71, 72,
Ebû Mihnef Lût b. Yahya 18, 21 73, 74, 75, 76, 77, 78, 80, 81, 82, 83,
Ebû Müslim el-Horasanî� 48 88, 92, 96, 97, 98, 100, 101, 103,
Ebû Nüceyd el-Cühdâmî� 448 109, 111, 112, 113, 114, 115, 116,
Ebû Saî�d el-Hudrî� 101 117, 120, 121, 125, 127, 128, 129,
644 Ebû Sarî�f el-Bedrî� 91 155, 156, 158, 159, 162, 163, 164,
Ebû Süfyân 34, 35, 36, 37, 49, 446 165, 166, 167, 169, 170, 171, 172,
Ebû Tâlib 34, 35, 89 175, 176, 177, 185, 186, 191, 193,
Ebû Tâlût 147, 152 194, 195, 196, 197, 198, 200, 202,
Dizin ■
F
Fadl b. Dukeyn 376 363, 367, 369, 482, 484, 485, 496,
Fars 48, 198, 317, 331, 389, 472, 553 503, 504, 511, 542
Fatıma binti Münzir 420 Finike 210
Fâtımî� 219, 541 Fuat Sezgin 18, 418
Fatrus 339 Fudeyla b. Ubeyd 373
Fedâle b. Ubeyd 211, 212 Furât b. Şehnâse 334, 350
Ferezdak 24, 128, 480 Fustat 260, 315, 327, 328, 338, 343, 463,
Ferve b. Nevfel 142 504, 505, 506, 515, 522, 528
Ferve b. Nevfel el-Eşca’î� 142 Fustât 30
Filistin 38, 53, 54, 164, 165, 166, 210, Fütûhu’l-büldân 21, 202, 225, 285, 310,
286, 309, 328, 330, 346, 355, 358, 493, 505
Fütûhu Mısr ve ahbâruhâ 21, 305, 494
G-Ğ
Gaylan b. Seleme b. Mu’teb es-Sekafî� 375 Gazvetü’l-Esâvid 256
Gaylan ed-Dımaşkî� 432 G. Levi Della Vida 30, 68
gayrimüslim 309, 310, 311, 312, 313, Grabar 507
314, 317, 323, 324, 325, 326, 327, Grek ateşi 213, 217
328, 329, 330, 331, 332, 333, 334, Güney Arabistan 156, 309, 369, 370
335, 336, 337, 345, 347, 348, 349, Gürcistan 215, 239, 242, 243
350, 351, 354, 355, 358, 361, 488
H
645
Habbâbe 46, 545, 552 Habî�b b. Mühelleb 202
Habeşistan 35, 421, 512, 519 Hac 33, 337
Habib b. Mesleme 242, 243
Habî�b b. Mesleme el-Fihrî� 91
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Haccâc b. Yusuf 42, 59, 69, 172, 203, 282, Hz. Hasan 39, 74, 79, 93, 119, 120, 121,
285, 291, 294, 350, 385, 400, 412, 131, 141, 142, 280, 387, 393, 448,
439, 485, 523, 538, 549, 551 548
Hacerülesved 128 Hasan b. Urfute 400
el-Hadrâ 466, 467, 509 Hasan-ı Basrî� 204, 208, 312, 339, 387,
Hadramevt 153, 157, 185, 290 413, 425, 432, 445, 446, 447, 448,
Hadrianopolis 211 449, 456
Hz. Hafsa 373, 411 Hassân b. Bahdal el-Kelbî� 164, 539
Hakem b. Eyyûb es-Sekafî� 189 Hassân b. en-Nu’mân 270, 271, 272, 273,
Hakim b. Hizam 413 274, 275
Haleb 326, 349, 508, 510 Hassân b. en-Nu’mân el-Gassânî� 270
Hâlid b. Abdullah 47, 64, 130, 131, 138, Hassân b. Mâlik 51, 53, 54, 55, 57, 164,
150, 154, 285, 286, 290, 292, 295, 281
299, 318, 325, 327, 332, 338, 347, Hassân b. Mâlî�k b. Bahdal el-Kelbî� 50
348, 360, 487, 513, 521, 526, 540, Hassân b. Numân 506, 520
541, 550 Hassân b. Nu’mân el-Gassânî� 216
Hâlid b. Abdullah el-Kasrî� 47, 64, 130, Haşebiyye 126
131, 285, 292, 295, 299, 318, 325, Hâşimî�ler 34, 178
327, 332, 338, 347, 348, 360, 513, Hâşimoğulları 16, 33, 76, 110, 204, 531
521, 526, 540, 550 Hatî�b el-Bağdâdî� 21
Hâlid b. Heysem 236 el-Hatî�m Yezî�d b. Mâlik el-Bâhilî� 144
Hâlid b. Kelede 433, 435 Hatim b. Numan el-Bahilî� 246
Hâlid b. Safvan 397 Havsere b. Vedâ el-Esedî� 141
Hâlid b. Yezî�d 22, 53, 54, 55, 57, 164, Hayr b. Nuaym 322, 324
273, 274, 281, 297, 343, 345, 391, Hayyân b. Zıbyân 143
392, 410, 433, 435, 437, 479, 535, Hazar 46, 68, 140, 239, 241, 242, 244,
536, 551 245, 246, 247, 248, 249, 250, 251,
Halî�fe b. Hayyât 19, 78, 91, 101, 129, 161, 252, 272
173, 180, 189, 191, 194, 199, 202, Hendek 34, 35, 179, 515
205, 206, 258, 303, 304, 306, 307, Hıms 38, 48, 53, 65, 164, 165, 287, 327,
444, 447, 448, 485 331, 352, 484, 508, 542
Halil b. Ahmed 406 Hırbetü’l-Mefcer 496, 511, 525
Hama 38 Hıristiyan 69, 213, 264, 274, 310, 311,
Hammad er-Raviye 398, 423 317, 318, 322, 325, 326, 327, 328,
Hamza b. Abdülmuttalib 421 329, 330, 331, 333, 334, 335, 338,
Hamza ez-Zeyyât 380, 401 339, 341, 345, 347, 349, 350, 351,
Hânî� b. Urve 98 353, 354, 358, 362, 363, 365, 368,
Hanzale b. Beyhes 147 378, 414, 438, 439, 483, 494, 507,
H. A. R. Gibb 30, 68 508
Hâricî� 26, 39, 42, 46, 66, 67, 80, 144, 150, Hicâz 41, 42, 49, 53, 56, 66, 94, 100, 103,
155, 156, 157, 158, 159, 182, 199, 133, 163, 167, 172, 173, 174, 254,
289, 311, 464, 487, 488, 542, 544, 280, 281, 284, 472, 474, 475, 484,
548 513, 515, 545, 550, 551, 553
el-Hâris b. Ebî� Rebî�a 147, 150 Hind bint Utbe 36
Hâris b. Abdillah 166 Hindistan 43, 59, 206, 217, 309, 329, 497
Hâris b. Abdullah b. Ebî� Rebî�a 164 Hişâm b. Abdülmelik 26, 28, 40, 44, 46,
Hâris b. Süreyc 46, 236, 296, 303 58, 59, 60, 61, 68, 70, 128, 129, 130,
Harran b. Kerî�me 138 131, 132, 133, 137, 155, 221, 235,
646
Harre 17, 41, 116, 127, 162, 172, 175, 284, 285, 287, 295, 303, 319, 320,
178, 180, 181, 182, 183, 384 332, 344, 351, 354, 356, 364, 366,
Harun b. Musa el-A’ver el-Kâri 400 448, 494, 504, 506, 511, 513, 514,
521, 525, 528, 529, 537
Dizin ■
I-İ
Irak 18, 29, 39, 42, 43, 45, 47, 48, 50, 53, İ�bn Asâkir 21, 161, 162, 163, 166, 167,
61, 64, 66, 92, 94, 114, 116, 125, 173, 183, 220, 386, 387, 443, 466,
130, 131, 139, 141, 143, 144, 148, 467, 469, 470, 472, 474, 475, 485,
149, 151, 155, 163, 164, 166, 167, 496, 506
168, 170, 171, 172, 173, 174, 185, İ�bn Â� sâl 322, 333, 349, 434, 436, 438
186, 187, 188, 189, 190, 192, 193, İ�bn A’sem 21, 95, 96, 99, 101, 102, 103,
194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 104, 105, 149, 150, 151, 167, 168,
201, 202, 206, 207, 208, 214, 236, 171, 172, 173, 187, 192, 197, 201,
280, 282, 283, 284, 285, 286, 287, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208,
288, 289, 290, 291, 292, 294, 295, 226, 232, 233, 235, 237, 245, 246,
297, 299, 301, 302, 304, 331, 332, 247, 248, 255, 256, 444, 447, 454
334, 335, 346, 347, 349, 355, 360, İ�bn Cüeyye 91
363, 368, 369, 370, 375, 381, 410, İ�bn Ebî� Subh 407
412, 413, 420, 424, 425, 427, 436, İ�bn Ebû Atî�k 475
439, 463, 470, 472, 483, 484, 485, İ�bn Ebû Rebî�a 149
488, 491, 492, 495, 496, 503, 504, İ�bn Habî�b 20, 21, 444, 451, 473
515, 523, 525, 526, 527, 528, 533, �bn Hacer 20, 185, 373, 419
534, 538, 539, 540, 541, 548, 549, �bn Hakan 247, 248, 249, 250
551, 553 İ�bn Haldûn 61, 142, 150, 151, 158, 519
Ira M. Lapidus 68, 69, 483 İ�bn Hâzim 164, 171, 293, 294
İ�bn Abdülber 20, 36, 37, 38 İ�bn Hazm 20, 23, 91, 124, 129, 172, 181,
İ�bn Abdülhakem 20, 21, 253, 254, 255, 276, 434, 444, 455, 456
256, 257, 258, 260, 261, 262, 263, İ�bn İ�shâk 18, 417, 418, 419, 420, 421
265, 268, 269, 270, 271, 273, 274, İ�bn Kesî�r 20, 51, 62, 63, 72, 98, 99, 101,
275, 276, 277, 305, 306, 307, 326, 104, 106, 120, 122, 129, 139, 142,
347, 494, 500, 516, 519 143, 150, 155, 168, 169, 170, 171,
İ�bn Abdürabbih 21, 61, 62, 63, 93, 94, 99, 172, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 647
104, 142, 143, 146, 147, 148, 305, 183, 224, 229, 232, 236, 246, 248,
444, 448, 465, 470, 471, 472, 475, 256, 270, 276, 277, 303, 304, 306,
476, 477 415, 443, 446, 447, 448, 451, 454
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
�stanbul 13, 15, 18, 20, 21, 25, 26, 28, 414, 415, 416, 417, 418, 424, 434,
35, 36, 37, 38, 39, 40, 44, 52, 53, 56, 435, 436, 441, 442, 443, 444, 445,
59, 62, 67, 68, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 446, 447, 448, 455, 456, 457, 460,
84, 90, 94, 96, 97, 99, 103, 104, 107, 461, 462, 463, 464, 466, 467, 468,
110, 112, 113, 120, 123, 126, 127, 469, 471, 473, 474, 479, 480, 483,
129, 140, 141, 143, 145, 147, 148, 484, 485, 486, 489, 492, 493, 494,
156, 158, 161, 165, 171, 177, 178, 496, 497, 499, 501, 503, 505, 507,
181, 182, 183, 185, 191, 203, 208, 508, 509, 511, 513, 514, 515, 516,
209, 210, 211, 212, 213, 217, 218, 517, 519, 521, 522, 525, 527, 532,
219, 220, 221, 222, 223, 239, 241, 535, 536, 537, 538, 539, 541, 543,
242, 246, 248, 252, 280, 301, 303, 544, 545, 546, 551, 553
310, 311, 314, 315, 320, 324, 326, �yad b. � anem 387
327, 333, 338, 342, 344, 346, 350, İ�yas b. Beyhes el-Bâhilî� 231
351, 358, 365, 369, 370, 372, 373, �zmit 216
374, 377, 389, 392, 394, 410, 413,
K
Kabac Hâtun 224 Kerî�m b. Afî�f el-Has’amî� 89
Ka’b b. Sûr’un 322 Kesî�r b. Şihâb 90
Kâbe 33, 41, 42, 51, 125, 127, 128, 163, Keysâniyye 123, 126
172, 371, 384, 390, 403, 405, 421, Kıbrıs 37, 38, 210, 211, 213, 214, 215,
505, 509, 515, 527, 528 329, 353, 354, 355, 364, 498, 506,
Ka’b el-Eşkarî� 294 519
Kabî�sa b. Dubay’a el-Absî� 89, 91 Kınnesrî�n 48, 50, 53
Ka’bu’l-Ahbâr 414, 422 Kidâm b. Hayyân 89, 91
Kaderiyye 23, 400, 420, 432, 456, 457 Kindî� 22, 80, 85, 89, 197, 256, 260, 275,
Kadıköy 212 322, 324
Kadı Şureyh 377, 445, 446, 447 Kisrâ 212, 316
Kâdisiyye Savaşı 302 Kordeh 341, 389
Kafkasya 46, 239, 240, 241, 245 Kubbetü’l-Hadrâ 481, 513
Karî�b b. Mürre el-Ezdî� 144 Kubbetü’s-Sahra 335, 481, 506, 507, 508
Karkısiyye 50 Kudâme b. Câfer 22
Kartaca 216, 263, 264, 269, 271, 272, Kûfe 26, 30, 31, 40, 41, 42, 48, 66, 79,
273, 275, 520 80, 81, 82, 83, 84, 86, 87, 88, 89, 90,
Kâsım b. Muhammed b. el-Eş’as 187 91, 92, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102,
Kasru Burku 511 103, 105, 106, 108, 109, 112, 113,
Kasru Hâlid 513 114, 115, 116, 119, 120, 121, 122,
Kasru’l-Hayri’l-Garbî� 511, 518, 529 123, 124, 125, 129, 130, 131, 133,
Kasru’t-Tuba 511 134, 135, 137, 138, 139, 141, 142,
Kasrü’l-Hayri’ş-Şarkî� 511 150, 151, 155, 162, 164, 166, 167,
Kays b. Mahreme b. Muttalib 419 168, 169, 170, 171, 173, 175, 185,
Kays b. Müslim el-Cedelî� 380 186, 190, 191, 195, 196, 205, 225,
Kays b. Ubbâde 88 238, 288, 289, 290, 291, 292, 297,
Kayser 212 302, 303, 304, 311, 318, 322, 325,
Kayslılar 50, 54, 281, 285, 297, 298 327, 330, 332, 338, 343, 347, 348,
Kerbelâ 17, 21, 25, 41, 69, 73, 74, 78, 93, 349, 350, 358, 360, 361, 362, 366,
95, 98, 99, 102, 103, 104, 105, 106, 377, 380, 383, 384, 385, 389, 391,
107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 393, 398, 402, 403, 404, 410, 416, 649
114, 115, 116, 117, 119, 121, 122, 420, 423, 425, 427, 434, 436, 437,
124, 126, 127, 147, 162, 176, 178, 444, 446, 447, 460, 461, 463, 464,
205, 317, 351, 444, 447, 448, 553 466, 469, 470, 480, 485, 503, 504,
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
505, 513, 515, 518, 521, 524, 525, Kuzey Afrika 40, 45, 48, 68, 141, 158,
526, 529, 532, 533, 534, 551, 553
210, 215, 216, 254, 255, 256, 259,
Kumeyt 24, 376, 384, 401
Kureyb b. Ebrehe el-Himyerî� 215 275, 301, 304, 305, 306, 307, 309,
Kureyş 20, 34, 35, 54, 55, 129, 161, 162,
482, 484, 488, 497, 520, 542, 544,
177, 179, 180, 280, 281, 370, 405,
427, 473, 475, 477, 515, 529, 551 549
Kuteybe b. Müslim 43, 44, 59, 193, 201,
Kürt 552
203, 229, 232, 233, 282, 283, 294,
305, 306, 329, 335, 344, 538, 540 Kyzikos 213
L
Laura Veccia Vaglieri 30, 68 Levçenko 220
Lawrence I. Conrad 30, 68, 69 Libya 259, 263, 484
Lazkiye 38, 499, 517
Leone Caetani 30 Lübabe 552
Leontius 273 Lübnan 213, 309, 388, 504, 542
M
Ma’bed el-Cühenî� 400, 432, 448 Memlûk 16
Mâcüsebs b. Behram 332 Merc-i Râhıt 55, 56, 539, 550
Mâheyn 168 Merc Râhıt 165, 166
Mahzûmoğulları 34 Merdanşah 332
Malatya 212, 214, 328, 517 Mervân 16, 25, 26, 28, 29, 39, 40, 41, 42,
Malik b. Enes 420 43, 47, 48, 49, 52, 53, 54, 55, 56, 57,
Malik b. Heysem 236 58, 64, 65, 68, 69, 70, 94, 114, 116,
Mâlik b. Hübeyre 55, 91 117, 119, 125, 150, 154, 155, 156,
Mâlik b. Misma 290 157, 164, 165, 166, 168, 170, 175,
Mansûr b. Zâzan 325, 328 178, 179, 180, 181, 185, 186, 188,
Maranianos 343 191, 192, 202, 206, 214, 215, 216,
Mar Raba 323 217, 221, 226, 227, 251, 258, 270,
Mâserceveyh 334, 343, 344, 349, 350 271, 273, 274, 281, 282, 286, 287,
Mâsercis 434, 436, 439 290, 292, 297, 299, 302, 305, 322,
Maskale b. Hübeyre eş-Şeybânî� 90 330, 331, 332, 334, 335, 343, 344,
Mâturî�dî� 23 348, 354, 355, 363, 365, 366, 367,
Mâverâünnehir 45, 59, 199, 202, 217, 468, 476, 477, 479, 485, 487, 488,
223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 489, 498, 500, 504, 506, 510, 512,
231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 518, 520, 524, 527, 533, 534, 535,
238, 282, 291, 295, 303, 304, 305, 536, 537, 539, 541, 542, 544, 547,
306, 307, 317, 420, 497, 540 550, 552
el-Mâverdî� 22 Mervân b. el-Hakem 433, 434, 436, 439
Mecusî� 309, 310, 311, 312, 317, 324, Mervân b. Mühelleb 202
329, 330, 331, 332, 333, 334, 335, Mervânî�-Süfyânî� 50
338, 340, 341, 342, 344, 345, 347, Mescidu’s-Subey 380
352, 353, 354, 365, 367, 368 Mescidü A’zam 137
Medâin 87, 120, 155, 186, 205, 210, 302, Mesleme b. Abdülmelik 44, 58, 61, 143,
650 317, 350, 379, 505 216, 218, 221, 245, 250, 251, 252,
Medinetü’l-Ancere 504, 518 355, 364, 537, 540
Medinetü’l-Kasr 504 Mesleme b. Hişâm 63, 64, 537
Mehmet Dağ 375 Mesleme b. Muhalled 263, 264, 373
Mekki b. İ�brahim 421 Mesrûk b. el-Ecdâ 425
Dizin ■
el-Mes’ûdî� 19, 93, 113, 143 521, 522, 524, 525, 527, 528, 531,
Mes’ûd b. Amr 289 534, 535, 537, 539, 543, 545, 547,
Mevâlî� 16, 17, 28, 29, 42, 44, 46, 48, 68, 548, 549, 551, 552
69, 75, 76, 169, 191, 195, 204, 234, Muâviye b. Yezî�d 39, 41, 42, 49, 50, 51,
291, 296, 301, 302, 303, 304, 305, 52, 53, 70, 163, 226, 292, 535, 537,
306, 307, 308, 448, 459, 494, 532, 552
538, 543, 546, 549, 551 Mu’ayn b. Abdullah el-Muhâribî� 142
Meymun b. İ�mran 394 Muâz b. Cüveyn et-Tâî� 143
Mezopotamya 241, 281, 346, 483, 517 Mucemi’ b. Cariyye 373
Mısır 16, 28, 29, 39, 40, 42, 46, 48, 53, 57, Mufaddal b. Mühelleb 206
58, 65, 66, 79, 163, 166, 167, 173, Muğire b. Abdurrahman 418
181, 183, 210, 216, 221, 225, 241, Muğî�re b. Şu’be 40, 81, 82, 89, 120, 123,
254, 255, 256, 259, 260, 261, 263, 142, 534, 549
264, 269, 270, 271, 275, 280, 285, Muhammed b. el-Hanefiyye 101, 112,
297, 301, 306, 309, 313, 322, 324, 121, 122, 123, 124, 125, 163, 532
327, 330, 331, 334, 335, 343, 347, Muhammed b. Eş’as b. Kays 86
348, 349, 353, 356, 357, 358, 359, Muhammed b. Fazl b. Atıyye 238
361, 362, 363, 364, 365, 369, 394, Muhammed b. Hanefiyye 178, 481
400, 414, 415, 416, 418, 420, 422, Muhammed b. Kâsım 43, 44
427, 429, 433, 434, 435, 437, 440, Muhammed b. Mervan 245, 394
442, 443, 444, 446, 447, 451, 453, Muhammed b. Müslim 413
455, 456, 462, 463, 469, 471, 472, Muhammed b. Selâm 238
477, 479, 481, 482, 483, 484, 485, Muhammed b. Sî�rî�n 445
488, 494, 503, 504, 506, 510, 515, Muhammed b. Şihab ez-Zührî� 400, 415,
516, 517, 518, 519, 520, 527, 534, 425
549, 553 Muhammed el-Bâkır 125, 128, 129
M.İ�. Artamonov 244, 245, 246, 247, 248, Muhammed Hudarî� Bek 27
249, 250, 252 Muhammed Süheyl Takkuş 27
Muallaka-ı Seb’a 371, 403, 405 Muhammed Tayyib Neccâr 27
Muâviye b. Ebî� Süfyân 16, 17, 21, 25, 27, Muharrem 41, 102, 104, 111, 162, 163,
33, 34, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 46, 166, 170, 176, 190, 269
48, 49, 50, 51, 52, 53, 55, 61, 65, 66, Muhriz b. Şihâb el-Minkarî� 89, 91
68, 69, 70, 72, 74, 75, 76, 78, 79, 80, Muhtâr b. Ebî� Ubeyd 74, 89, 113, 115
81, 82, 83, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, Muhtâr b. Ebî� Ubeyd es-Sekafî� 74, 113,
94, 96, 100, 103, 104, 105, 111, 114, 115
119, 120, 121, 127, 141, 142, 162, Muhtâr es-Sekafî� 21, 42, 76, 119, 120,
163, 164, 173, 174, 175, 176, 181, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 148,
183, 195, 196, 199, 205, 206, 209, 167, 185, 289, 291, 303, 366
210, 211, 212, 213, 214, 221, 222, Muhtâriyye 126
223, 225, 226, 256, 257, 258, 259, Mus’ab b. Abdurrahman b. Avf 163
260, 263, 264, 270, 280, 281, 282, Mus’ab b. Zübeyr 42, 125, 164, 169, 290,
290, 292, 293, 297, 302, 305, 311, 303, 536
318, 322, 325, 328, 329, 330, 331, Musa b. Ka’b 236
333, 334, 338, 343, 349, 351, 352, Musa b. Nusayr 43, 44, 59, 275, 276, 277,
353, 354, 355, 358, 360, 361, 362, 283
363, 364, 372, 375, 391, 393, 396, Musa b. Ukbe 418
397, 410, 411, 412, 422, 423, 428, Musa el-Kâzım 128
434, 436, 438, 444, 446, 447, 448, Musul 87, 88, 91, 150, 154, 155, 156,
651
453, 460, 461, 466, 467, 468, 471, 168, 170, 171, 186, 191, 192, 249,
472, 476, 477, 479, 481, 482, 483, 328, 347, 353, 356, 362, 484, 504,
484, 485, 486, 488, 496, 504, 506, 518, 528
509, 512, 513, 516, 517, 518, 519, Mutarrif b. Abdullah 425
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
Mu’tezile 23, 67, 145, 387, 455, 456, 457, Müslim b. Akî�l 41, 96, 97, 98, 99, 101,
553 102, 109, 114, 121, 185, 330
Mücâhid b. Cebr 445, 448, 450 Müslim b. Bekre 514
Müdrik b. Dab el-Kelbî� 206 Müslim b. Cündeb 382, 384
Müdrik b. Mühelleb 202 Müslim b. Saî�d 295
Mühelleb b. Ebî� Sufre 17, 169, 171, 186, Müslim b. Ukbe 41, 147, 162, 178, 179,
189, 199, 200, 227, 293, 294, 539 180, 181, 182
Mühelleb b. Ebî� Sufreoğulları 45 Müslim b. Yesâr 448
Münzir b. Zübeyir 177 Müsned 110, 129, 212, 370
Mürcie 23, 67, 234, 431, 432, 454, 455, el-Müstevrid b. Ullefe 142
456, 457, 553 Müşebbihe 23
Mürre b. el-Hemedani 413 M. Ziyauddin Rayyis 51, 56
Müseyyeb b. Necebe 114
N
Nâfî� b. el-Ezrak 147 Nebî�h Â� kil 27
Nâfî� b. el-Ezrak el-Hanzalî� 147 Necde b. Â� mir 147, 152
Nasr b. Müzâhim el-Minkarî� 21 Necrân 317, 349, 352, 362
Nasr b. Seyyâr 48, 236, 237, 238, 285, Nehrevân 21, 23, 142
286, 295, 296, 302, 317, 332, 354, Ninova 102
355, 357, 533, 541 Nu’mân b. Beşî�r 53, 98, 164, 165, 177,
Nâtil b. Kays 53, 54, 164, 165, 166 518
Nâtil b. Kays b. Zeyd 53 Nusaybin 156, 167, 317, 392
Natronay Gaon 366
O-Ö
Oleg Grabar 216, 217, 496, 507, 510, 505, 509, 514, 515, 516, 519, 521,
512, 525, 529 522, 523, 527, 529, 539, 547, 553
Hz. Osman 16, 34, 37, 38, 54, 55, 65, 66, Ö� mer b. Abdülaziz 15, 17, 20, 22, 26, 28,
79, 82, 94, 161, 181, 182, 210, 242, 44, 45, 47, 48, 59, 60, 61, 67, 68, 69,
243, 244, 245, 254, 255, 256, 257, 70, 75, 127, 143, 155, 157, 203, 219,
259, 289, 297, 337, 362, 373, 383, 220, 222, 234, 246, 283, 284, 302,
411, 415, 417, 418, 424, 427, 428, 306, 307, 311, 312, 313, 314, 322,
435, 438, 452, 454, 466, 479, 516, 329, 335, 336, 344, 347, 353, 354,
519, 522, 523, 528, 534, 539, 547, 355, 357, 358, 359, 360, 361, 363,
548, 551 394, 400, 407, 411, 415, 416, 418,
Osman b. Mes’ûd 229 419, 424, 426, 432, 435, 439, 440,
Osman b. Muhammed 176, 178 472, 477, 493, 494, 495, 496, 497,
Hz. Ö� mer 37, 114, 119, 132, 136, 161, 498, 499, 500, 501, 505, 529, 537,
241, 242, 254, 302, 310, 313, 314, 540, 545, 550, 554
321, 326, 327, 328, 330, 337, 338, Ö� mer b. Fadl el-Basri 400
343, 347, 355, 356, 357, 358, 359, Ö� mer b. Hübeyre 45, 218, 284, 285, 292,
360, 363, 371, 372, 374, 376, 377, 295, 332, 356, 495, 540
378, 379, 382, 383, 384, 386, 387, Ö� mer b. Sa’d 41, 99, 102, 103, 104, 105,
407, 408, 411, 421, 423, 424, 433, 107, 108, 124
434, 435, 444, 491, 494, 495, 499,
652 P
Pavlus 339 P. Lemerle 219
Pezdevî� 23 Porphyrogenitus 219
Pitzigaudis 214
Dizin ■
R
Rafî� b. Leys 237 Rebî�ülâhir 166
Ramazan 25, 26, 96, 125, 145, 167, 168, Recâ b. Hayve 59, 60, 415, 537
202, 274, 383, 414, 442, 459, 477, Recep 36
552 Rene Grousset 242, 243
R. A. Nicholson 69 Reyyân b. Seleme el-İ�râşî� 137
Râşid Halifeler 16, 18, 21, 44, 71, 474, Rıza Savaş 2
516 Rifâa b. Şeddâd el-Becelî� 114
Ravh b. Zinbâ 55 rifâde 33
Rav Hunay 323 Robert Mantran 67, 68, 503
Rebî�a b. Amr et-Temî�mî� 148 Rodos 40, 210, 213, 214
Rebî�alı Müsennâ b. Muharrebe 289 Rum ateşi 44
S-Ş
Sabiî� 309, 310, 311, 345 Sergios 211, 330
Saborios 211, 222 Seyf b. Ö� mer 422
Sa’d b. Ebî� Vakkas 99, 373, 384, 389, 450 Seyyidü’l-Hâşimiyyî�n 129
Sa’d b. Mes’ûd 119, 120 Sıffî�n 21, 55, 114, 140, 453
Safiyye bint Hazm el-Hilâliyye 34 Sicilya 159, 210, 211, 271
Sahî�fetu’s-Sâdıka 372 Sicistan 42, 187, 188, 192, 193, 195, 196,
Saî�d b. Abdülmelik 347, 504 200, 202, 204, 226, 291, 484, 553
Sa’id b. Amr el-Haraşî� 248, 249 sikâye 33
Said b. Cübeyr 398, 413, 414, 425 Suriye 36, 37, 38, 39, 40, 42, 47, 48, 50,
Saî�d b. el-Â� s 161, 243 64, 65, 66, 161, 166, 167, 174, 195,
Saî�d b. el-Müseyyeb 101, 381, 420, 425, 197, 209, 210, 214, 215, 241, 244,
445, 446, 449 271, 281, 301, 309, 310, 311, 326,
Saî�d b. Müseyyeb 180, 182 335, 342, 364, 365, 369, 390, 416,
Saî�d b. Nimrân 89, 90 422, 427, 438, 472, 482, 483, 484,
Saî�d b. Nimrân el-Hemdânî� 89 485, 488, 503, 504, 509, 515, 516,
Saî�d b. Osman 94, 225 517, 518, 519, 520, 522, 524, 528,
Sâlih b. Abdurrahman 202, 332 529, 531, 532, 534, 548, 553
Salih b. Keysan 394 Sûsu’l-Ednâ 267
Sâlih b. Mihrâk 151 Süfyân b. Avf 212
Sâlih b. Müserrih 154 Sükeyne bt. Hüseyin 475
Sallabi 25 Süleyman b. Abdülmelik 25, 43, 44, 49,
Samirî� 309, 310, 328 58, 59, 60, 61, 70, 202, 211, 217,
Sayfî� b. Fesî�l eş-Şeybânî� 89 219, 222, 246, 283, 284, 294, 328,
Sehm ve el-Hatî�m 144 331, 332, 334, 347, 361, 394, 419,
Selâhaddin el-Müneccid 216 493, 499, 504, 506, 536, 538
Seleme b. Sâbit el-Leysî� 138 Süleyman b. Hişâm 48, 155, 287, 299,
Seleme b. Sa’d 158 542
Selh b. Huneyn 324 Süleyman b. Surad 96, 114, 115, 116, 122
Sellâme 46 Süleyman b. Surad el-Huzâî� 114
Selman b. Rabia 243, 244 Süleyman b. Sürâka 135
Selman b. Rabia el-Bahilî� 243 Sümeyr 333
Selm b. Ziyâd 226, 293, 524 Süveyd b. Gafle 448
es-Sem’ânî� 20, 238 Süyûtî� 16, 21, 53, 60, 93, 183, 276, 444, 653
Semerkant 40, 43, 106, 223, 225, 227, 466, 467, 472, 498
232, 234, 304, 305, 306, 363, 517, Şakî�k b. Sevr 144
518 Şam 28, 30, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 47, 49,
Semûre b. Cündeb 82 50, 53, 54, 55, 56, 57, 59, 83, 88, 89,
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
90, 91, 92, 99, 105, 106, 116, 120, Şebî�b b. Yezî�d eş-Şeybânî� 154
132, 142, 147, 148, 163, 164, 165, Şemir b. Zü’l-Cevşen 108, 124
166, 173, 175, 179, 180, 181, 183, Şerî�k b. Şeddâd el-Hadramî� 89, 91
242, 243, 250, 251, 252, 257, 270, Şerî�k b. Şeyh 237
280, 281, 282, 284, 286, 287, 288, Şerira Gaon 323
289, 291, 292, 295, 297, 298, 299, Şeyhürrabve ed-Dımaşkî� 219
304, 326, 327, 329, 330, 334, 348, Şihabuddin ez-Zührî� 394
349, 352, 353, 356, 362, 363, 364, Şiî� 18, 19, 21, 23, 26, 48, 66, 67, 74, 80,
367, 386, 387, 391, 392, 396, 400, 112, 113, 117, 122, 126, 169, 367,
401, 418, 421, 422, 423, 425, 427, 430, 431, 548
437, 438, 447, 466, 467, 488, 506, Şurahbil b. Sa’d 418, 419
509, 510, 517, 522, 533, 534, 536, Şurahbil b. Sımt 425
539, 542, 545, 547, 549, 550 Şureyh b. el-Haris 425
Şebes b. Rib’î� 90, 169, 188, 197 Şureyh b. Hanî� el-Hârisî� 90
Şebes b. Rib’î� er-Riyâhî� 90
T
Taberî� 19, 22, 94, 113, 120, 123, 124, Tavvâf b. Gallâk 145
129, 142 Tevrat 183, 322, 323, 341, 366
Taberî�stan 140, 193, 202 Tevvâbûn 74, 111, 112, 113, 114, 115,
Tabib Şukayr 138 116, 117, 122, 126, 167, 168
Tağlibliler 298 Theophanes 210, 211, 213, 214, 217,
Tahkî�m Olayı 38 218, 219, 221, 222, 338, 351, 364,
Taif 36, 375, 400, 549 494
Talk b. Habî�b 448, 450 Tiflis 337
Târık b. Ziyâd 43, 59, 275, 276, 283 Toros 214, 218
Tarif b. Mâlik 276 Trablus 166, 271, 273, 329, 334, 517,
Tarî�ku’l-A’zam 261 519
Tavus b. Keysan 413, 425 T. W. Arnold 68, 69
U-Ü
Ubâde b. Sâmit 372, 373, 386 UIûmül-Evail 410
Ubbâd b. Avvâm 400 Ukbe b. Â� mir 373
Ubey b. Ka’b 413 Ukbe b. Nâfî� 40, 215, 253, 255, 258, 259,
Ubeyd b. Evs 330 260, 261, 262, 264, 265, 266, 267,
Ubeydullah 28, 35, 41, 54, 69, 98, 99, 268, 269, 270, 305, 504, 506, 551
101, 102, 103, 104, 105, 107, 108, Ukbe b. Nâfî� el-Fihrî� 253, 258
109, 113, 116, 121, 124, 129, 134, Umâre b. Temî�m 194
144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, Urve b. Zübeyr 415, 417, 418, 425, 514
163, 164, 166, 169, 185, 186, 187, Utbe b. Ahnes 89, 90
188, 193, 208, 224, 225, 281, 289, Utbe b. Gazvan 514
306, 330, 331, 335, 361, 364, 373, Utbe b. Rebî�a 34
381, 419, 425, 428, 480, 493, 506, Uyûnül-ahbâr 21
513, 526, 549 � meyye 27, 29, 33, 34, 35, 36, 37, 39, 76,
Ubeydullah b. Cahş 35 94, 97, 133, 135, 137, 154, 175, 214,
Ubeydullah b. Ziyâd 41, 54, 69, 98, 101, 227, 294, 349, 370, 375, 386, 401,
103, 105, 107, 113, 116, 121, 124, 466, 506, 509, 522, 531, 535, 541,
654 145, 164, 166, 169, 185, 224, 225, 547
281, 289, 330, 331, 335, 513, 526, � meyye el-Ekber 33
549
Uhud 34, 35, 177, 182, 419, 523
Dizin ■
Ü� meyyeoğulları 16, 28, 33, 34, 37, 39, Hz. Ü� mmü Seleme 373
49, 50, 52, 54, 55, 56, 62, 64, 67, 76, Ü� rdün 28, 37, 38, 53, 54, 56, 164, 165,
112, 178, 270, 535, 537, 543, 544 281, 349, 355, 358, 363, 467, 484,
Ü� mmü Habî�be 35 510, 512, 519, 534
Ü� mmü Külsüm 325 Ü� sâme b. Zeyd et-Tenuhî� 358
V
Vâdi’l-Kurâ 38, 157, 166, 168 Velî�d b. Abdülmelik 25, 40, 43, 47, 58, 64,
Vâdiu’l-Azârâ 273 68, 70, 216, 217, 222, 276, 282, 286,
Vâil b. Hucr 90 291, 292, 296, 299, 328, 334, 349,
Vâil b. Hucr el-Hadramî� 90 488, 504, 505, 506, 510, 522, 532,
Vâkıdî� 18
538, 541, 549
Varaka b. Nevfel 371
Velî�d b. Ukbe 466
Vâsıl b. Ata 387
Vasiliev 216, 519 Velî�d b. Utbe b. Ebî� Süfyân 52
Vehb b. Münebbih 414, 418, 422 Verka b. Nasr 231
Vekî� b. Ebî� Sûd 233 Verkâ’ b. Sümey 89, 90
Vekî� b. Hasan et-Temî�mî� 295 Verkâ’ b. Sümey el-Becelî� 89
W
Wellhausen 25, 30, 50, 52, 62, 63, 68, 358, 360, 361, 482, 493, 494, 495,
144, 148, 155, 170, 174, 195, 196, 496, 497, 498, 500, 501, 540, 541,
199, 201, 204, 205, 207, 311, 314, 542
322, 333, 343, 349, 351, 354, 357, W. Montgomery Watt 30, 68, 480
Y
Yahudi 309, 310, 311, 315, 317, 318, 319, 290, 291, 292, 293, 294, 296, 348,
320, 321, 322, 323, 324, 327, 328, 349, 352, 353, 362, 363, 457, 484,
333, 334, 335, 338, 339, 341, 343, 498, 507, 515
344, 345, 346, 347, 348, 349, 350, Yermuk 36
351, 353, 355, 358, 365, 366, 367, Yezî�d 21, 22, 23, 25, 26, 27, 28, 36, 37, 39,
368, 388, 414, 421, 422, 434, 436, 40, 41, 42, 45, 46, 47, 49, 50, 51, 52,
439, 494, 515 53, 54, 55, 57, 60, 61, 62, 63, 64, 66,
Yahya b. � dem 22, 496, 497 69, 70, 73, 74, 78, 86, 87, 89, 91, 92,
Yahya b. el-Hâris 387 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101,
Yahya b. Vessab el-Esedî� 382 102, 103, 104, 105, 108, 109, 111,
Ya’kûbî� 19, 51, 53, 55, 60, 63, 64, 72, 88, 114, 116, 117, 119, 121, 122, 124,
95, 103, 142, 144, 149, 163, 164, 127, 130, 131, 142, 143, 144, 147,
166, 167, 168, 172, 175, 179, 201, 152, 154, 162, 163, 164, 165, 167,
206, 222, 226, 227, 232, 233, 235, 168, 174, 175, 176, 177, 178, 179,
236, 237, 253, 254, 255, 256, 258, 180, 181, 182, 183, 199, 200, 201,
259, 260, 265, 266, 272, 274, 280, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208,
281, 282, 283, 284, 285, 286, 287, 212, 214, 221, 226, 227, 228, 233,
291, 295, 302, 303, 304, 305, 306, 264, 270, 273, 274, 281, 284, 285,
307, 312, 316, 321, 325, 328, 348, 286, 287, 289, 292, 293, 295, 296,
349, 356, 446, 448, 453, 481, 505, 297, 299, 307, 317, 318, 325, 329,
509, 518, 519, 521, 522, 524, 528 330, 331, 332, 333, 343, 345, 351, 655
Yakup er-Ruhavî� 435, 440 354, 355, 356, 357, 358, 361, 362,
Yemâme 147, 152, 153, 167, 484 366, 377, 380, 384, 387, 391, 392,
Yemen 45, 47, 53, 56, 64, 85, 86, 140, 393, 394, 396, 397, 402, 406, 410,
141, 163, 281, 282, 287, 288, 289, 444, 447, 448, 471, 476, 477, 479,
İslâm Tarihi ve Medeniyeti 3 ■ Emevîler
499, 504, 511, 518, 521, 524, 525, 355, 358, 362, 396, 410, 444, 471,
526, 528, 533, 534, 535, 536, 537, 524, 525, 545, 551
540, 541, 545, 547, 548, 549, 551, Yezî�d b. Mühelleb 45, 73, 199, 200, 202,
552 203, 204, 205, 206, 207, 208, 228,
Yezî�d b. Abdülmelik 26, 45, 60, 61, 70, 233, 284, 292, 351, 361, 540, 541
203, 204, 206, 207, 208, 221, 284, Yezî�d b. Ö� mer b. Hübeyre 45, 292
292, 307, 351, 356, 357, 387, 394, Yezî�d b. Velî�d 47, 64, 70, 286, 287, 292,
397, 477, 511, 537, 540, 541, 545, 295, 299, 537, 541, 545, 552
549, 552 Yezî�d b. Velî�d b. Abdülmelik 47, 64, 286,
Yezid b. Ebî� Habî�b 422 292, 295, 299
Yezî�d b. Ebî� Süfyan 37 Yuhanna el-Ebras 317
Yezî�d b. Muâviye 25, 27, 39, 41, 42, 49, Yuhannes 365
50, 51, 61, 70, 78, 93, 104, 105, 111, Yusuf b. Ö� mer 47, 64, 130, 131, 133, 135,
119, 121, 127, 163, 175, 176, 181, 137, 139, 236, 285, 286, 299, 348,
183, 226, 264, 270, 281, 293, 297, 355, 541, 549
Yusuf el-Işş 27, 74, 97
Z
Zâdân Ferrûh 202, 330, 332, 344 Ziyâd b. Ebih 81, 82, 83, 85, 86, 290, 304,
Zahhâf et-Tâî� 144 332, 446, 460, 485
Zâtü’s-Savârî� 210, 256 Ziyâd b. Harrâş el-İ�clî� 143
Zehebî� 20, 82, 114, 128, 376 Ziyâd b. Mühelleb 202
Zerdüşt 309, 311, 342, 367, 389 Ziyâd b. Salih 237
Zeyd b. Ali 46, 74, 76, 127, 128, 129, 130, Ziyâd el-Acem 294
131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, Zübeyir b. Bekkâr 20
138, 139, 140, 304, 431, 448, 544 Zübeyir b. el-Mâhûz 150
Zeyd b. Eslem 413 Zübeyir b. Mâhûz 147
Zeyd b. Sabit 373, 374, 383, 413, 424 Zübeyrî� 20, 66, 129, 161, 162, 226, 548
Zeydiyye 140 Züfer b. Hâris 50, 53, 115, 164
Zî� Esbah 420 Züfer b. Hâris el-Kilâbî� 50, 115, 164
Zilhicce 39, 99, 101, 169, 180, 190, 200, Züheyr b. Kays 216, 265, 268, 269, 270
260
Ziyâd b. Amr 289, 290
656