You are on page 1of 25

Sosyal, Beşeri ve

İdari Bilimler Alanında


Yeni Trendler I
Editör:

Prof. Dr. Sinan Sönmez


Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Alanında Yeni Trendler I
Editör: Prof. Dr. Sinan Sönmez,

Genel Yayın Yönetmeni: Berkan Balpetek


Kapak ve Sayfa Tasarımı: Duvar Design
Baskı: ARALIK 2022
Yayıncı Sertifika No: 49837
ISBN: 978-625-8261-65-3

© Duvar Yayınları
853 Sokak No:13 P.10 Kemeraltı-Konak/İzmir
Tel: 0 232 484 88 68

www.duvaryayinlari.com
duvarkitabevi@gmail.com

Baskı ve Cilt:REPRO BİR


Repro Bir Mat Kağ. Rek. Tas. Tic. Ltd. Şti.
İvogsan 1518. Sokak 2/30 Mat-Sit iş Merkezi Ostim
Yenimahalle/Ankara
İÇİNDEKİLER

DİL İÇİ ÇEVİRİ: REŞEHÂT ÖRNEĞİ 7


Dr. Öğr. Gör. Abdullah BALLI

PERSONEL SAYISI VE ÜRETKENLİK İLE İNOVASYON VE


İHRACAT ARASINDAKİ İLİŞKİ: BİST ÖRNEĞİ 21
Dr. Öğr. Üyesi Abdulmuttalip PİLATİN

NEOLİBERALİZMDE SOSYAL DEVLET VE SOSYAL


ADALET TASAVVURUNA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ 41
Dr. Öğr. Gör. Ahmet Küçük

SİBER GÜVENLİK DERSİNE YÖNELİK İHTİYAÇLARIN


BELİRLENMESİ 61
Öğr. Gör. Akın KARAKUYU

MOR SALKIMLI EV’DE


YAZARIN YAŞADIĞI SİYASAL OLAYLAR 79
Doç. Dr. Ali ALGÜL

YENİ MEDYADA E-TİCARET GİRİŞİMCİLİĞİNE İLİŞKİN


ÖRNEK SİTELER ÜZERİNDE BİR DEĞERLENDİRME 97
Doç. Dr. Ali Emre Dingin

DÜNYA DENİZYOLU TAŞIMACILIĞINDA


TÜRKİYE’NİN YERİ 111
Doç. Dr. Alpaslan ATEŞ

3
KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÖLÇÜTÜ OLARAK
ESG SKORU İLE FİNANSAL PERFORMANS VE FİNANSAL
RİSK İLİŞKİSİ, BİST ÖRNEĞİ 131
Doç. Dr. Arzu ŞAHİN

ÇİN’DE CAMİ MİMARİSİNE BAKIŞ: ŞİAN ULU CAMİ 145


Doç. Dr. Ayşe ERSAY YÜKSEL

COVİD 19 PANDEMİSİNİN
MUHASEBE MESLEK MENSUPLARI ÜZERİNE ETKİLERİ 165
Öğr. Gör. Ayşe Gül ŞAHİN KOÇAK

PARTİ SİSTEMLERİ VE TEK PARTİ REJİMİ BAĞLAMINDA


1925-1945 YILLARI ARASINDA TÜRKİYE’DE
ÇOĞUNLUKÇU PARLAMENTER TEK PARTİ YÖNETİMİ 181
Ayşe SERTDEMİR

OKUN YASASI HANGİ GELİR GRUBUNDA GEÇERLİ? 197


Gizem AKBULUT YILDIZ, Barış YILDIZ

ÇEVRESEL VE ÜRETİM ODAKLI BİR YAKLAŞIM:


MALZEME AKIŞ MALİYET MUHASEBESİ 207
Doç. Dr. Begüm ÖKTEM, Dr. Buse ÖKTEM

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, ÇOKLU AFETLER VE TÜRKİYE 225


Dr. Öğretim Üyesi Bekir TAŞTAN

BAUMOL MALİYET HASTALIĞI VE SAĞLIK SEKTÖRÜ 243


Biritan Güneş KARAKOÇ, Prof. Dr. Gökhan DÖKME

4
BANKA BİLANÇO ANALİZİNDE KULLANILAN
YÖNTEMLER 265
Dr. Öğr. Üyesi Bülent Günceler

HİSSE SENEDİ FİYATLARI, TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ VE


DÖVİZ KURU İLİŞKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ 287
Dr. Öğr. Üyesi Cemil SÜSLÜ

SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNİN


SİYASET KAVRAMINA İLİŞKİN ALGILARI ÜZERİNE
METAFORİK BİR İNCELEME 303
Dr. Öğretim Üyesi, Coşkun Dikbıyık

ÇOK ULUSLU ORGANİZASYONLARDA


YEŞİL İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ UYGULAMALARI 321
Dr. Çağla DEMİR
KENTLERDE YAŞAM KALİTESİNDEKİ FARKLILAŞMALAR
(İZMİR/KARŞIYAKA İLÇESİ AKSOY VE
CUMHURİYET MAHALLELERİ) 335
Çiğdem ÜNAL, Fatih KENAR

DÖRDÜNCÜ SANAYİ DEVRİMİ VE


SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİ 365
Doç. Dr. Davuthan GÜNAYDIN

TÜRK KAMU YÖNETİMİ ve HUKUK SİSTEMİNDE


İYİ YÖNETİŞİM YANSIMALARI 379
Arif CANSARAN, Doç. Dr. Demet CANSARAN

BİLİMSEL BİR MAKALE NASIL YAZILMALI? 401


Doç. Dr. Demet CANSARAN

5
ÇİN’DE CAMİ MİMARİSİNE BAKIŞ:
ŞİAN ULU CAMİ

Doç. Dr. Ayşe ERSAY YÜKSEL

Ankara Üniversitesi, ORCID: 0000-0002-0314-6182

145
146
GİRİŞ
İslam kültüründe Hz. Muhammed döneminden itibaren öncelikle cemaatin
topluca namaz kılması ve cemaatin diğer meselelerinin görüşülmesi için ayrılan
özel ibadet mekânları (mescid, ev, açık alan ve musalla gibi) camilerin temeli
olmuştur. Kendine özgü bir mimari tipolojiye ve belirli teknik bölümlere sahip
ayrı ve tekilleşmiş bir yapı olarak camilerin ortaya çıkışı ise yaklaşık İslam'ın
birinci yüzyılına tekabül eder. Bunda özellikle fethedilen topraklarda
Müslümanların ortaya çıkan ihtiyaçlarının ve yeni şehirler kurulmasının büyük
bir etkisi olmuştur. Irak’ta Kufe, Basra, Bağdat, Mısır’da Fustat, Kahire, Tunus
Kayrevan Müslümanların kurdukları en önemli şehirlerdi ve buralarda
Müslümanların diğer dinlerin mabetleri ile karşılaşmaları zamanla cami
mimarisinin ortaya çıkmasına, belirginleşmesine ve ayrıntıları ile belirlenmesine
yol açtı. İslam'ın ortaya çıkışından sadece iki ya da üç kuşak sonra cuma
camisinin (mescidü'l-cuma) temel işlevleri ve biçimsel tipolojisi yerli yerine
oturdu. Cami sadece genişliği ile değil kıbleyi gösteren mihrabı, hutbe için
kullanılan minberi, abdest için kullanılan şadırvanı, Müslüman cemaatin varlığını
gösteren minaresi gibi kendine özgü tarihi olan sembolik ya da işlevsel unsurları
da barındırırdı. Caminin evrim tarihi, genel mimari biçimi, barındırdığı kısımlar,
yansıttığı bezemeler, karşıladığı ihtiyaçlar, benimsetmeye çalıştığı tutum ve
davranışlar üzerinden yorumlanabilir. Bu evrim günümüzde hala sürmektedir.
(Grabar, 2005: 40, 41).
Tarih boyunca İslam ülkelerinde ve Müslümanların yaşadıkları yerlerde
yapılan camiler mimari bakımdan birbirinden farklı özellikler gösterir. İslam’ın
doğuşundan itibaren farklı coğrafyalarda inşa edilen camiler için mescid, meşhed,
musalla, namazgâh gibi terimler kullanılmıştır. Mısır, Suriye, Filistin, İran,
Horasan, Azerbaycan, Orta Asya, Hindistan, Pakistan, Endonezya, Anadolu,
Balkanlar ve Çin başta olmak üzere dünyanın neredeyse her bölgesinde çok
sayıda özgün cami inşa edilmiştir. (Eyice, 1993: 56-90).

ÇİN’DE İSLAM, MÜSLÜMANLAR VE CAMİ İNŞASI


Çin’in İslam dünyasıyla temasları, İslamiyet’in Arabistan dışına yayılma
döneminden itibaren 7. yüzyılda başlamıştır. Bugün Çin’deki farklı etnik gruplar
arasında benimsenmiş olan İslam bu kavimlerin siyasî, iktisadî, kültürel hayatları
üzerinde büyük bir etki gösterir. İslam’ın Çin’de yayılma sürecini üç temel evrede
değerlendirmek mümkündür. Bunlardan ilki İslamiyet’in Arap ve İranlı tüccarlar
vasıtasıyla Çin’e girmesi ve T’ang, Beş Hânedan, Sung dönemlerinde güney ve
doğu kıyı bölgelerine yerleşmesidir. İkincisi Moğol istilâsından sonra Yüan ve
Ming hânedanları zamanında Türkler başta olmak üzere çeşitli Orta Asya
kavimlerinin Müslüman olması ve İslam’ın Çin’in iç bölgelerine kadar

147
yayılmasıdır ki Çinli Müslüman halkının, Hui Hui1 halkının oluşumu, esas olarak
bu dönemde var olmuştur. Üçüncü evre ise Türkistan’ın tamamına Müslüman
Türkler’in hâkim olmasının ardından Ch’ing devrinde Müslümanlara yapılan
baskılar sonucu İslam’ın yayılmasının karanlık bir döneme girmesidir (Lee,
1993:323).
Kaynaklarda İslamiyet’in Çin’e girişi hakkında farklı tarihler verilse de
yaygın görüşe göre Çin, İslamiyet ile ilk defa Tang Hanedanlığı döneminde 618-
626 yılları arasında hem İpek Yolu (karayolu) hem de deniz yolu vasıtasıyla
tanışmış ve İslamiyet’in Mekke dışına çıktığı yıllarda alternatif bir toprak olarak
görülmüştür. Bununla birlikte Müslümanlar ile Çin arasındaki asıl kalıcı temaslar
651 yılında halife Hz. Osman’ın döneminde Çin’e elçi göndermesiyle diplomatik
düzeyde gerçekleştirilmiş, birçok kaynakta İslamiyet’in Çin’e giriş tarihi olarak
bu yıllar belirtilmiştir.2 Bu açıdan Tang Hanedanlığı İslamiyet’in hem Çin’e hem
de Uzak Doğu’ya yayılmasında önemli bir dönemdir.
Tang döneminde Çin’e gelen Araplar ve Persler daha sonraki dönemlerde
Huizu olarak isimlendirilecek yeni bir etnik yapının temelini oluşturmuşlardır.
Özellikle Tang döneminde Guangzhou şehri, Müslümanların yoğun olarak
yaşadığı yerleşim birimi olmuştur. Guangzhou’da bulunan Huaisheng Cami
Çin’de inşa edilen ilk camiidir. Bu caminin inşası Tang döneminde Guangzhou
şehrinde yaşayan Müslüman nüfusunun yoğunluğunu göstermektedir.
Tang döneminde 751 yılında Çinliler ve Araplar arasında Batı Türkistan’daki
hâkimiyet mücadelesi sonrası çıkan “Talas Savaşı”, Çinlilerin İslamiyet ile
karşılaşmasında tarihi bir öneme sahiptir. (Lee, 1991: 41). Talas Savaşı’nın
ardından Çin’in İslam’la temasında 755-763 yılları arasındaki An Lushan İsyanı
kritik bir yere sahiptir. İsyanın bastırılmasında Çinlerin Araplardan talep ettiği
Müslüman asker Çin topraklarına yerleşme izni almıştır. Bu sayede Çinliler ve
Müslüman Araplar birlikte yaşamaya başlamıştır (Lee, 1991: 44).
Song Hanedanlığı döneminde (960-1279) Çin’de Müslüman nüfus belirgin
düzeyde artmış, Çin ve Araplar arasındaki deniz ticareti yoğunlaşmıştır.
Guangzhou ve Yangzhou başta olmak üzere Quanzhou, Hangzhou, Ningbo ve
Hainan gibi liman şehirleri de deniz ticaretinde önemli yer edinmişlerdir. Yine
bu dönemde Song İmparatoru 5.300 kişiden oluşan Arap heyetinin yardımı ile
savaşta galip gelmiş, bu yardımın karşılığında Song İmparatoru, heyeti
onurlandırarak onların Kaifeng ve Yanjing arasında kalan bölgeye yerleşmesini
sağlamıştır. Tüm bu ilişkilerin doğal bir sonucu olarak Song Hanedanlığı

1
Bu isim Batıda “Tungan/Dungan/Döngen” olarak da kullanılmaktadır.
2
Arabistan'dan gelen ilk elçinin (Dashiguo 大食国) 651'de İmparator Gaozong'a 高宗
(r. 649–683) saygılarını sunmak için geldiği genel olarak kabul edilir.

148
döneminde İslamiyet Çin topraklarına birden fazla coğrafi noktadan giriş yaparak
hızla artan Müslüman nüfus Çin topraklarında Tang dönemine göre daha fazla
sayıda camii inşa edilmesine neden olmuştur (Ceylan, 2016: 32).
Moğol Hanı Kubilay Han tarafından kurulan Yuan Hanedanlığı’nın (1271-
1368) hâkimiyetinde Moğollar sadece Çin’de değil dünyanın dört bir yanında rol
oynadığından Çin’in diğer toplum ve kültürlerle iletişimi ve etkileşimi en üst
noktalara ulaşmıştır. Bundan dolayı 14. yüzyılda hem Çin tarihinde hem de dünya
tarihinde Moğol izi vardır. 14. yüzyılda Yuan Hanedanlığının sonunda
Müslümanlar dört milyondan daha fazla sayıya ulaşmıştır (Israeli, 2012: 255). Bu
dönemde Çin’in batısı ile sağlanan etkileşimin sonucunda Çin’deki
Müslümanların etnik yapısı Araplar ve Perslerin dışındaki farklı uluslardan
oluşmuştur. Yuan Hanedanlığının en büyük özelliği Çin’deki Müslümanlar için
kullanılan Huihui kavramının ortaya çıkmasıdır. Çin topraklarına gelen
Müslümanlara ister Arap olsun ister Pers olsun ister Türk olsun ayrım
yapılmaksızın “Huihui” denilmiştir. Diğer bir deyişle Tang ve Song döneminde
belli bir coğrafyada ve belli bir zümrenin dini olan İslamiyet, Yuan
Hanedanlığındaki Huihui kavramı ile birlikte Çin’in inanç sisteminin önemli bir
parçası olmuştur (Ceylan, 2016: 32).
Yuan Hanedanlığının ardından Çin ulusu, Ming Hanedanlığı (1368-1644) ile
tekrar yönetime gelince Müslümanların giyim, yeme içme, evlilik törenleri,
cenaze törenleri, kişi isimleri vb. konularda Çinlileşme olmuştur. Bu dönemde
artık Müslümanlar, Çin’in çok uluslu sosyal yapısının bir parçası olmuşlar ve
“Huihui” kelimesi Ming döneminde resmi olarak kullanılmaya başlanmıştır
(Karluk, 2009:65, Ceylan, 2016: 32).
Çin tarihinin son hanedanlığı olan Qing Hanedanlığı (1636-1912) döneminde
Müslümanlar Çin’in batı bölgesine sıkışarak önceki dönemlere göre daha baskı
altında kalmışladır.
Günümüzde Çin’in farklı on azınlık ulusunun inancı İslam’dır. 2010’da Pew
Research Center’ın yaptığı araştırmaya göre; Çin nüfusu vardır. 2030 yılında bu
rakamın 30 milyona3 ulaşacağı tahmin edilmektedir (Ceylan, 2016: 34).

ÇİN CAMİLERİ
Erken dönemden itibaren İslam’ı benimseyenlerin olduğu Çin’de doğal olarak
cami inşası da Müslüman nüfusun ihtiyaçları bağlamında bir gereklilik olarak
ortaya çıkmıştır. Genellikle Çin mimarisinin bir parçası veya bir alt tipi olarak ele

3
Bkz. https://www.pewresearch.org/religion/2011/01/27/future-of-the-global-muslim-
population-regional-asia/

149
alınan camiler inşa gelenekleri bağlamında ayrıntılı olarak değerlendirilmemiştir.
Esasen Çin camileri hakkında en temel soru, tek tanrılı, bir anlamda anikonik bir
dinin mimarisinin Çin'de nasıl ortaya çıktığı ve yaklaşık 1400 yıl boyunca
şehirlerde ve kırsalda Budist, Taoist, Konfüçyüsçü ve emperyal anıtlar arasında
varlığını nasıl sürdürdüğüdür (Steinhardt, 2015:19). Bu perspektiften Çin'deki
camilerin tarihini biçimsel bir analizin ötesine geçmek için mimarlık dışındaki
faktörlerin de değerlendirilerek daha geniş ve kapsayıcı yapmak gereklidir.
Çin coğrafyasında inşa edilen camilerden bir kısmı Orta ve Batı Asya'daki
İslam’ın hâkim olduğu coğrafyadaki örnekleri hatırlatırken, bir kısmı ise dikkat
çekici bir şekilde geleneksel Çin avlu-salon düzenine, kule mimarisine tamamen
uygun yapılardır. Bunlar belirgin bir şekilde "Çin tarzı" İslam mimarisini temsil
eden İslami inanç ve ibadetlere uyarlanmış geleneksel Çin mimarisine dayalı
camiler olarak görülmüştür. Bunun nedenleri tartışmaya açık olmakla birlikte
İslam’ın cami inşası için belirli bir bina biçimini gerektirmemesinin ve yerel
hakimlerin bölgesel tarzlarına ve inşaat geleneklerine uygun camiler
yapılmasının etkileri vardır. Bu yüzden tarih boyunca tek düze evrensel bir cami
tarzı ortaya çıkmamıştır.
Çin'deki cami mimarisinin tarzına genellikle yerel uygulamalar ve siyasi
otoritelerin etkisi olmuştur. Yani Çin tarihi boyunca, en azından Song
döneminden bu yana camiler inşa edilmiştir ve bu uzun dönem boyunca örneğin
Çin’deki Budist mimarisinin aksine, tek tip bir İslam mimarisi geleneği
olmamıştır.
Çin tarihindeki günümüze ulaşan en eski camiler, Müslüman toplulukların
Çin'deki mevcudiyetlerinden en az üç yüz yıl sonraki döneme, Song Hanedanına
(960-1279) aittir. Sonraki yüzyıllarda, artan yerli Müslüman nüfus, Yuan
Hanedanlığının (1271-1368) pan-Asya yönetim anlayışına bağlı olarak Orta
Asya'dan gelen eşi görülmemiş sayıda göçmen, Çin camilerinin inşasını büyük
ölçüde yaygınlaştırmıştır. Bu dönemde ve daha sonraki Ming Hanedanlığı
döneminde (1368-1644) birçok cami inşa edildi. Qing Hanedanı tarafından
(1644-1911), 18. ve 19. yüzyıllarda Qing'in kontrolü altındaki yeni bölge olan
Sincan'dakiler de dâhil olmak üzere Çin'de on İslami milliyet vardı. Bu nedenle
camilerin sayısı artmaya devam etti. Ancak 20. yüzyılda bu sayılarda keskin bir
düşüş görüldü, çünkü camilerin çoğu önce Çin-Japon Savaşı (1937-1945) ve daha
sonra Kültür Devrimi (1966-1976) sırasında harap oldu.
Çin’de günümüze ulaşan en eski dört cami sırasıyla Çin’in güneydoğu
kıyısındaki liman şehirleri olan Quanzhou, Guangzhou, Yangzhou ve
Hangzhou'dadır. Bu camilerin tarihleri 1200-1400'lere kadar uzanır ve belirli
konumları, bunların denizaşırı ticaretinde ilk Müslümanlarla olan ilişkilerini
gösterir. Daha da önemlisi, dört caminin tümü Çin mimari anlayışlarına göre inşa

150
edilmiştir. Guangzhou'daki Huaishengsi Huaisheng Tapınağı benzer şekilde
caminin geri kalanını düzenleyen kuzey-güney eksenine dik batı yönlü bir ibadet
salonuna sahiptir. Huaishengsi'deki en göze çarpan yapı, alçıyla kaplı uzun,
yukarı doğru incelen bir silindir olarak inşa edilen minaredir (Guangta Işık
Kulesi). Çin'in batı bölgelerindeki minarelerle karşılaştırıldığında alışılmadık bir
durum olsa da Çin kuleleri ve pagodalarına benzeyen pek çok yöne sahiptir.
Aslında, Çin'deki en eski dört camiden her biri bu yabancı dinin ibadet alanını
yerel geleneklerine uydurmak için benzersiz, yaratıcı çözümler bulmuş,
ihtiyaçlara veya tasarımcıların yeteneklerine dayalı olarak inşa etme özgürlüğü
sunmuştur.
Çin gibi büyük bir ülkede cami mimarisinde farklı tarzların oluşmasına sebep
olan geniş coğrafya ve yerel yönetimleridir. Yedi vilayetten her birinin merkezin
mimari stilini paylaşması ve dolayısıyla Çin bina özelliklerinin zaman içinde
sürekli olarak uygulanması, bölgede desteklenen bir Çinlileştirme sürecini akla
getirir (Steinhardt, 2015:194). Buna karşılık, Ning-Gan-Qing bölgesinin Orta
Asya'ya yakınlığı ise son derece farklı bir kültürel bağlam yaratmıştır.
Coğrafi konumun bina stili üzerindeki etkisi günümüz Çin'inin en batıdaki
eyaleti olan Sincan’da açıkça görülmektedir. Sincan tarihsel olarak, 14. yüzyıldan
19. yüzyıla kadar Batı Asya'daki İslam sanatını ve mimarisini yakından takip
eden Uygur (Türki) Müslümanların yaşadığı bir şehir olduğundan, buradaki
camiler, öncelikle Orta Asya'nın Fars ve Türk bölgelerindeki mimari tarzlarını
ikincil olarak Çin'in inşaat geleneklerini yansıtır. Bölgedeki pek çok camide
karma üsluplar hâkimken Çin etkisi genellikle küçük veya dekoratif işlevlerle
sınırlı kalır. Sincan camilerinin benzersiz yapı tarzları, büyük ölçüde “Hui
himayesine karşı Uygur Müslüman himayesinden” kaynaklanmaktadır
(Steinhardt, 2015: 293).

ŞİAN ULU (Xİ'AN) CAMİ


Şian, Çin'in kuzeybatısındaki Wei Nehri havzasında yer alan bir Çin şehri olup
(Resim 1) bugünkü adını Ming Hanedanlığı döneminde (1368-1644) almış ve
birleşik Çin'in ikinci başkenti olmuştur (Tellier, 2009.) Ortaçağda İpek Yolu’nun
başlangıç şehri olan Şian, İslam'la tanışan ilk Çin şehriydi. Şian Ulu Camii, Çin'in
erken dönem camilerinin en büyüğü ve en iyi korunmuş olanıdır. Hangzhou,
Quanzhou ve Guangzhou'daki büyük camiler gibi, Şian Ulu Camii'nin de yedinci
yüzyılın başlarında var olduğu düşünülüyor. Ancak bugün ayakta kalan cami,
Ming Hanedanlığının yirmi beşinci yılında 1392'deki (Ming'in başlarında) ve
1522'deki tamir ve inşa döneminin özelliklerini yansıtır. Daha sona 1606 ve 1764-
8'de Ming ve Qing Hanedanları döneminde tamir gören camiye ilaveler
yapılmıştır.

151
Resim 1. Çin haritasında Şian
(http://www.worldguides.com/asia/china/shaanxi/Şian/Şian_maps.html)

Cami, Ming Hanedanlığı tarafından inşa edilen şehir surlarının hemen dışında,
bir zamanlar şehrin kuzeybatısındaki Müslümanlar için inşa edilen mahallede,
Davul Kulesi yakınında Hua Jue Jiang'da bulunmaktadır (Resim 2). Cami bu
bölgede dini yapı olarak değil, aynı zamanda siyasi, kültürel, eğitsel ve sosyal
faaliyetleri için de bir merkez olarak hizmet eder. Çin mimari unsurlarının cami
mimarisinde sentezlendiği Ming Hanedanlığı döneminde inşa edilen cami,
avlular ve köşklerle kaplı tek ekseni ile 15. yüzyıl Budist tapınağını andırır
(Resim 3).

Resim 2. Shaanxi haritasında caminin konumu Sheng Cheng Tu (1893)


(https://www.loc.gov/item/gm71005147/)

152
Resim 3. Batıdan doğuya Şiyan Ulu Camii'nin havadan görünümü
(https://www.archnet.org)

Cami beş ana avlu etrafında planlanan bir yapılar bütününün içindedir ve
toplamda yaklaşık 12.000 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Her birinde
kendine özgü bir köşk, paravan veya müstakil geçitler bulunan birbirini takip
eden beş avludan sonra eksenin batı ucunda yer alan camiye ulaşılır. Cami, İslami
işleve uyacak şekilde uyarlanmış pavyonlar ve pagodalarla tek bir eksen üzerinde
birbirini izleyen avlularla Çin tapınaklarını andıran bir külliyenin içindedir
(Resim 4).

Resim 4. Caminin planı (https://www.archnet.org)


Birinci avlu, kuzey duvarındaki ana girişi, anıt kemeri ve birkaç ziyaretçinin
konaklayabileceği misafir odalarından oluşur. Bu avlu bir kabul odası (şimdi bir
dükkân olarak) ve abdest odası olarak kullanılmıştır.
Birinci avluya kuzey ve güney duvarları boyunca uzanan iki mütevazı yan
kapıdan girilir (Resim 5). Doğu duvarı, ince topraktan yapılmış tuğladan inşa
edilmiştir ve buranın merkezinde, üç baklava şeklinde düzenlenerek çiçek
desenleriyle oyulmuş geniş bir paravan duvarı vardır (Resim 6). Ahşap
bindirmelikleri andıran dekoratif çıkıntılar, çatılı perde duvarının yükseltilmiş
saçaklarının altında tuğlaya oyulmuştur. Avlunun ortasında heybetli bir ahşap
kapı (pailou4) dikkati çeker (Resim 7). Dokuz metre yüksekliğindeki bu müstakil
kapılar dört sütunlu, çatılı bir yapı olup, her tarafı taş kaidelere sabitlenmiş ahşap
payandalarla desteklenmiştir. Titizlikle oyulmuş çok sayıda birbirine kenetlenen
ahşap bindirmelikler Orta Asya mimarisini andıran mavi sırlı kiremit çatısını
desteklemektedir (Fu, 2017: 254).

4
Geleneksel Çin mimarisinde kemerli bir kapı
153
Resim 5. Caminin kuzey kapısı ve duvarları (https://www.archnet.org)
Resim 6. Caminin dış duvarları (https://www.archnet.org)

Resim 7. Birinci Avlu’nun ortasındaki ahşap kapı (pailou)


(https://www.archnet.org)

Birinci Avlu’da kuzey duvarı boyunca uzanan odalar ve merkezdeki "Eşsiz


Köşk” (Yizhen Köşkü) kademeli cephelere sahiptir (Resim 8). Konferans salonu
olarak kullanılan pavyon, üç bölüm genişliğindedir ve bir kuleyi anımsatan geniş,
yükseltilmiş saçaklı merkezi bir çıkıntının önünde kırma çatıya sahiptir. Ayrıntılı
ve ince oymalı bir kapı ve kafes pencerelere sahip Eşsiz Köşk’teki sundurmanın
arkasındaki girintili duvarı tamamlar. Daha önce buradaki dersliklere çıkan
basamakların bile oyma bitkisel motiflerle süslendiği söylenmektedir. Budist
mimarinin aksine camide süslemedeki figürler ve heykeller çok göz önünde
olmayan çatılarının üzerinde yer almakta, yontma ejderhalar ve çiçekler çatı
mahyalarını ve sırtlarını süslemektedir.

154
Resim 8. Birinci Avlu’daki Eşsiz Köşk” (Yizhen Köşkü)
(https://www.archnet.org)

Birinci Avlu’dan sığ çatılı bir pavyonla ayrılan İkinci Avlu’da, ahşap bir
yapıya benzeyecek şekilde inşa edilmiş düz çizgili bir taş kapı bulunmaktadır
(Resim 9). Ortası iki kanattan daha yüksek ve geniş olan üç kapının her birinde
birer kitabe vardır. Süslü çiçek motifleriyle oyulmuş ve yukarı eğimli saçakları
olan kiremitli çatılarla taçlandırılmış iki bağımsız dikey tuğla ayak, taş kapıları
takip eder. Bu ayaklar yapının tarihiyle bağlantılı stelleri sert hava koşullarından
korumakta aynı zamanda figürlü ve bitkisel süslemeleri ile caminin itibarını
vurgulamaktır. Bunlardan birinde kırma çatıyı taçlandıran tuğla ve taş ejderha
başlarına oyulmuş bitkisel motifler dikkat çekicidir (Resim 10). Günümüzde
dükkân ve konut alanı olarak kullanılan kabul mekânları, ikinci avluyu çevreler.

Resim 9. İkinci Avlu’daki taş kapı (https://www.archnet.org)

155
Resim 10. İkinci Avlu’da bağımsız tuğla ayak ve duvarına yerleştirilen stel
(https://www.archnet.org)

İkinci Avlu’daki başka bir çatılı köşkten Üçüncü Avlu’daki Qing Xiu Dian
denilen Meditasyon/İnziva Yeri’ne geçilir. Buradaki merkez yapı, "Ziyaretçi
(Misafir) Kalbin Kulesi" (Xing Xin Ting veya Sheng Xin Lou) olarak da bilinen
sekizgen "İçgözlem (Murakabe) Köşkü" dür. Bu tuğla kule, saçaklarla ayrılmış
ve ahşap balkonlarla sarılmış üç katlıdır ve on metreden uzundur. Geleneksel Çin
tarzında sağlam bir pagoda olarak inşa edilen ve ejderha başlarıyla süslenmiş bu
yapı hem minare hem de ayı seyretmek için köşk işlevi görmüştür (Resim 11).
Saçakları mavi sırlı çinilerle süslenmiş ve mahyalara ejderha başları oyulmuştur.
İçeride ise tavan lotus çiçekleriyle oyulmuş ve parlak bir şekilde boyanmıştır
(Resim 12).

Resim 11. Üçüncü Avlu’da İçgözlem Kulesi


(Banke)(https://www.archnet.org)
Resim 12. İçgözlem (Bangke) Kulesi’nin tavan süslemesi
(https://www.archnet.org)

156
Üçüncü Avlu’nun kuzey ve güney duvarları boyunca bir dizi oda vardır. Bu
odalar içten bölünmüştür ve bir zamanlar kütüphaneye ve abdest almak için dar
bir avluya sahip imam odalarına ev sahipliği yapmıştır. Kütüphanenin kuzeydeki
ek binada Çin'de yazılmış Arapça el yazmaları bulunmaktadır. Burada Qing
hanedanından kalma en az 30 kitap ve ayrıca Arap ve Fars kökenli çok sayıda taş
tablet bulunmaktadır. Bu odaların panelli ahşap bölmeleri boyalı krizantem,
nilüfer çiçeği ve şakayık oymalarıyla kaplıdır (Resim 13). Avlunun güney ek
binasında, muhteşem geleneksel Çin paravanları, vazoları ve mobilyaları ile
döşenmiş bir dizi ziyaretçi odası vardır. Ayrıca, belirgin Budist karakterine sahip,
5 metre genişliğinde, dar peyzajlı bir avlu vardır.

Resim 13. Üçüncü Avlu’nun güney tarafındaki odalar


(https://www.archnet.org)

Dördüncü Avlu’ya ahşap kapılı üç mermer geçitten girilmektedir (Resim 14).


Önünde büyük bir platformun bulunduğu cami, avlunun batı ucundadır. Bu
platformun önünde Phoenix (Anka Kuşu) Köşkü yer alır (Resim 15). Qing
Hanedanlığı döneminde inşa edilen köşkün, uzanmış kanatlarıyla bir Anka
kuşunu andırdığı ve ibadet salonuna doğrudan bakışı kesintiye uğrattığı söylenir.
Çatı çizgisi, merkezi altıgen yapıdan iki piramidal çatılı çardağa doğru uzanan üç
farklı pavyonu birbirine bağlar.

Resim 14. Dördüncü Avlu’daki Cami ile Ay Platformu arasındaki üç Bulut


Kapısı’ndan ikisi (https://www.archnet.org)

157
Resim 15. Dördüncü Avlu’daki Phoenix Köşkü (https://www.archnet.org)

Bu avluda güneyde yer alan salon, caminin tarihini kaydeden yazılı tabletler
için yapılmış bir galeri gibidir (Resim 16, 17). Phoenix Köşkü’nün ilerisinde
çeşmeler ile iki küçük havuzun da bulunduğu bir bahçe vardır (Resim 18).

Resim 16. Dördüncü Avlu’nun güney tarafındaki yazıtları içeren galeri


(https://www.archnet.org)

Resim 17. Dördüncü Avlu’daki kitabelerden biri ve detayı


(https://www.archnet.org)

158
Resim 18. Dördüncü Avlu’daki Phoenix Köşkü’nün batısındaki çeşmeler ve
bahçe (https://www.archnet.org)

Cami doğudan batıya uzanan yaklaşık 246 metre uzunluğunda ve kuzey-


güney yönünde 48 metre genişliğinde ana merkez aks üzerine inşa edilmiştir (Jill,
1985: 34). Bu Çin camileri arasında kaydedilen en büyük merkez akstır. Caminin
ana ekseni doğal olarak doğudan batıya, Mekke'ye bakacak şekilde hizalanmıştır.
Harim, bir revak ve çıkıntılı bir kıble bölmesi olan büyük bir salondan
oluşmaktadır. Bu üç bölüm yaklaşık 1.270 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır.
Yedi bölmeli ön cephe 33 metre uzunluğunda ve 27,6 metre derinliğindedir.
Salon, ibadet için binden fazla kişinin sığabileceği genişliktedir. Çift bağlantılı
çatı, azalan kiriş sistemi tarafından desteklenir ve stilistik olarak Hui ibadet
salonlarına bağlanır. Çatının yüksekliği binanın derinliği ile orantılı şekilde inşa
edilmiştir (Zhang, 1982:63) (Resim 19).
Harim Ming dönemi camilerinin ortak bir özelliği olan üç ayrı bölümden
oluşan tek bir çatı ile örtülmüştür. Sundurmanın birleştirilmiş kırma çatıları ile
ana holün çatısı kuzey-güney doğrultusunda paralel mahyalara sahiptir. Çıkıntılı
kıble eyvanının kırma çatısı, ana salonunkine diktir. Çatıların yükseklikleri, Hui
geleneğine uygun olarak, ala Dördüncü Avlu’daki ince oyulmuş yürüyüş
yollarının derinliği ile orantılı tutulmuştur (Ma, 2021: 47) (Resim 20).
Revak, salon ve eyvan, erken dönem Hui camilerinin ortak bir özelliği olan
ayrı çatılarla belirginleştirilmiştir.

159
Resim 19. Caminin güneydoğudan görünümü (https://www.archnet.org)

Resim 20. Caminin kuzeybatıdan görünümü (https://www.archnet.org)

Altı sütun üzerinde taşınan açık revak, harimin çatısıyla birleşecek şekilde
alçalarak sundurma çatıyla birleşir. Revakla eşit genişlikte olan bu büyük salon,
altışar sütunlu iki sıra üzerinde diğerlerinin üzerine yükseltilmiş eğimli bir çatıya
sahiptir. Saçakları on iki dış sütunla desteklenen kıble eyvanının kırma çatısı ile
arkada sınırlandırılmıştır. Bu çatıları destekleyen yuvarlak ahşap sütunlar, alçak
kabartmalı ahşap işçiliğiyle harika bir şekilde dekore edilmiştir. Buradaki
lambrequins ve ahşap bindirmeliklerde yoğun plastik ahşap işçiliği dikkati çeker
(Resim 21).

Resim 21. Kırmızı lake ahşap işleri ve ahşap bindirmelikleri ile cami
revakları (https://www.archnet.org)

160
Harimde duvarlar gibi koyu kırmızıya boyanmış ağır silindirik sütunlar, ilk iki
alanı yedi bölmeye ayırır. Harimin batı ucundaki kıble yeri, iki çatı penceresiyle
loş bir ışık almaktadır. Burada bitkisel motifler ve oymalı parantezler içeren altı
yüz çok renkli panel tavanı süsler (Resim 22).

Resim 22. Caminin içten görünümü (https://www.archnet.org)


Mihrabın iki metre yüksekliğindeki sivri kemeri, oyma arabeskler ve hatlarla
süslenmiş ve orta mekândan daha koyu kırmızı, kahverengi tonlarında
boyanmıştır (Resim 23). Mihrabın etrafını saran dört şeritli Kur'an-ı Kerim
ayetleri Çin kaligrafisinin etkisini gösterir biçimde adeta nilüfer havuzuna
gömülü izlenimi verir. Böylece caminin en merkezi birimlerinden mihrap Çin
zevkine uygun bir şekilde tasarlanmıştır. Bir anlamda mihrap, bir bütün olarak
Şian Ulu Camii'nin bir görüntüsünü yansıtır. Cami, kültürlerin gerçek bir
kaynaşmasını sağlayamasa da biri İslami, diğeri Çin olmak üzere iki büyük sanat
geleneğinin zenginliğini yansıtan bir karma üsluptadır (Jill, 1985:35).

Resim 23. Mihrap (https://www.archnet.org)


Camide harimin arkasında ve revak duvarının her iki yanında bulunan iki
dairesel "ay kapısı" ile yeni ayın törensel olarak izlenmesi için kullanılan inşa
edilmiş iki küçük tepenin bulunduğu Beşinci Avlu’ya geçilir (Resim 24). Külliye
bu avlu ile son bulur.

161
Resim 24. Beşinci Avlu’ya Ay Kapısı (https://www.archnet.org)

SONUÇ
Şian Ulu Cami’nin en dikkat çekici yönü Çin'in mevcut "ilk" camilerinin
çoğundaki gibi temelden çatıya kadar Çin malzemeleriyle inşa edilmiş ve
süslenmiş olmasıdır. Bir cami için gerekli olan tüm bölümleri içeren yapının
bağımsız bir paravan duvarın arkasından girilen beş avlulu düzenlemesi
geleneksel eski camilerden çok bir Budist veya Taoist manastırı ya da
imparatorluk saray yapılarını andırır. Özellikle harim klasik Budist/Taoist
manastırın salonuna benzer. Yapı külliyesinde bilhassa ahşap çerçevelerde,
köşebentlerde, sırlı kiremitler ve çatı mahyası süslemelerinde Ming dönemi Çin
yapı stilinin kusursuz özelliklerini görmek mümkündür. Yine külliyedeki duvar
paravanları, steller, ayaklar ve avluları ayıran kapılar Çin mimarisinin etkisinde
inşa edilmiş birimlerdir. Camide İslam geleneği ve Çin geleneğinin süsleme
ilkelerine rastlanır. Özellikle süslemede hat sanatı önemli bir yer tutar. Kuran'ın
tamamının duvarlara yazıldığı bu camide Arapça yanında Çince yazıtlar vardır.
Bunlar tuğla üzerine oyulmuş veya ahşap paneller veya binaların kirişleri üzerine
boyanmıştır. Boyalı veya oymalı bitkisel ve geometrik desenlerle süslemeler de
her iki kültürde de yaygındır. Çin yapılarında bolca kullanılan figürler camide
ejderhalar, su canavarları gibi geleneksel hayvanlar veya doğaüstü figürler olarak
sadece çatılarda kullanılmıştır. Son olarak, bahçe pek çok Çin cami
dekorasyonunun ayrılmaz bir parçası olduğu gibi bu camide de çok önemli bir
öğedir. Çin'de kendisinden önce inşa edilen daha önceki camilerle
karşılaştırıldığında, Xi'an Ulu Camii böylesine geniş bir avlu düzenine sahip
mevcut en eski camidir. İslam geleneğinde olduğu kadar Çin geleneğinde de
önemli olan cennet bahçesi anlayışı ile bitkilerin, suyun ve seramik vazolar gibi
diğer bahçe öğelerinin uyumlu, simetrik kullanıldığı görülür. Caminin inşaat
teknikleri temel, ahşap çerçeveli bir yapı bloğu ve bir çatı şeklinde ağırlıklı olarak
Çin'e özgüdür. Bununla birlikte camide kullanılan malzemeler ahşap, tuğla,

162
seramik ve taş malzemeler hem Çin hem de İslam mimari geleneklerinde
mevcuttur.
KAYNAKLAR
1. CEYLAN, E. Çin Kaynaklarına Göre İslamiyet’in Çin’e Girişi, Curr Res
Soc Sci (2016), 2(2), 27-36.
2. EYİCE, S. (1993). Camii, İslam Ansiklopedisi, C. 7. İstanbul: TDV Yay.
56-90.
3. FU, X. (2017). Traditional Chinese Architecture, Princeton: Princeton
University Press.
4. GRABAR, O. (2005). Cami, İslam Sanatı ve Mimarisi, Ed. Markus
Hattstein-Peter Delius, Çev.Nurettin Elhüseyni, İstanbul: Literatür
Yayınları, 44-54.
5. ISRAELİ, R. (2012). Islam in China, Politics and Religion Journal (PRJ),
6 (2), 251-268.
6. JİLL, C. (1985) Muslims in China: The Mosques, Saudi Aramco World
Magazine 36, no. 4, 30, 34-35.
7. JİNG-QUİ, Z. (1982). Mosques of Northern China, Mimar 3: Architecture
in Development, edited by Hasan-Uddin Khan, 58, Singapore: Concept
Media Ltd, 5-73.
8. KARLUK, A. J. (2009). Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki Milliyetlerin
Dağılımı ve Etno-Demografik Özellikleri, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, 11 (Güz): 63-90.
9. LEE, H. (1991). İslam ve Türk Kültürünün Doğu’ya Yayılması, Ankara:
Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık
10. LEE, H. (1993). Çin: Ülkede İslamiyet, İslam Ansiklopedisi, C. 8. İstanbul:
TDV Yay, 323-329.
11. MA, Y. (2021). Mosque Archıtecture and Identıty: A Study of The
Autochthonous Mosque in Chına, Graduate School of Architecture &
Urban Design Theses & Dissertations, Washington.
12. TELLİER, L. (2009). Urban world history: An economic and geographical
perspective, Presses de l'Universit é du Quebec, Canada.
STEİNHARDT, N. S. (2015). China’s Early Mosques, Edinburgh:
Edinburgh University Press Ltd. Zhang, J. (1981). Art and Architecture of
the Xi’an Mosque at Huajuexiang, Jianzhu xuebao, [Architecture
Journal], no.10.

163

You might also like