Professional Documents
Culture Documents
Osmanlı Müzecliği, Makale, YTÜ
Osmanlı Müzecliği, Makale, YTÜ
Abdülhamid Devrinde
Osmanlı Müzecili¤i
AY Ş E E R S AY Y Ü K S E L *
O
Sultan II. Abdülhamid Devrine Kadar Osmanlıda Müzecilik Faaliyetleri
smanlı topraklarında, müzeciliğin tam olarak ne zaman başladığı hakkında
farklı görüşler mevcut olsa da Osmanlı müzeciliğinin yapı taşlarını oluşturan
belli teamüller ve gelişmeler konularında ittifak edilmiştir. Bunların başında
müzeciliğe temel oluşturan devşirme malzeme kullanma geleneği yer alır. Devşirme
malzeme/spolia hem savaş ganimeti hem de mimaride başka bir yapının malzemele-
rini yeniden kullanmak anlamına gelir. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden hemen
sonra inşa edilen yapılarda Helen, Roma ve Bizans kültürüne ait mimari eserlerden
alınan malzemelerin Osmanlının son yüzyılında başlayan arkeolojik kazılara kadar
yerinde ya da başka bir yapıda kullanılarak korunduğu bilinir. Örneğin Konya Kale-
si’nin surlarının 19. yüzyılda seyyahlarca yapılan gravüründe görülen Helen heykelleri
bunu açıkça göstermektedir.1 (Resim 1, 2). Genel anlamda eski eser bilinci kategori-
sinde olmasa da eldeki malzemenin kullanılabilmesi için arkeolojik ve mimari eserler
Selçuklu ve Osmanlılarda korunmuştur. Bu nedenle Türk müzeciliğinin geçmişini ve
öncülüğünü Selçuklular dönemine, 13. yüzyıla kadar indirmek mümkündür.2
Avrupalıların Osmanlının topraklarında yaptığı kazılarla eski eserleri toplama et-
483
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
484
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
ikiye bölerek koleksiyonları bu bölmelere yerleştirdi. İç avlunun sağında yer alan, üze-
rinde “Mecmua-i Eslihâ-i Atîka” (eski silah koleksiyonu) yazılı mermer giriş, Harbiye
Ambarı’nda bulunan eski silah ve zırh koleksiyonuna açılıyordu (Resim 4). Bu girişin
karşısındaki, üzerinde “Mecmua-i Âsâr-ı Atîka” (eski eser koleksiyonu) yazılı diğer giriş
ise, Helen ve Bizans dönemlerine ait eserlerin bulunduğu bölüme açılıyordu.7 (Resim
5) Böylece, İmparatorluk koleksiyonlarının bilinçli ve özenli ilk müzeolojik sunumunu
gerçekleştirmiş oldu. Osmanlı Devleti eski eserlerin toplanmasını ilk kez 1846’da bu şe-
kilde resmiyet kazandırmış olsa da kurum olarak “müze” adı ilk kez 1869’da kullanılma-
ya başlandı. Çünkü bu tarihte “mecmua” (koleksiyon) teriminin yerini “müze” terimini
aldı. Müze-i Hümâyun ancak 1869 yılında özerk bir devlet kurumu hâline gelmişti.8
Müze müdürü olarak Galatasaray Sultanisi öğretmenlerinden İngiliz Goold, 1869’da ta-
yin edilmiş, onun ardından Avusturyalı Terenzio’nun (1871) kısa süreli müdürlüğünü
Alman A. F. Dethier’in müdürlüğü izlemiştir. Bu dönemde, binanın toplanan yapıtlara
yeterli gelmemesi sonucu 1873’te, Fatih zamanında (1451-1481) yapılmış olan Çini-
li Köşk’e (1472) taşınılmış ve burası, 1876’da Müze-i Hümâyûn (İmparatorluk Müzesi)
adıyla halka açılmıştır. Dethier ayrıca 1874’te Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi’ni çıkarmıştır.
Dethier 1872’den 1880 yılında ölene kadar bu görevde kalmıştır. Deither’in vefatından
sonra Sadrazam Ethem Paşa’nın oğlu Osman Hamdi Bey’in 1881’de müze müdürü ol-
ması ile Abdülhamid devri müzecilik faaliyetleri ivme kazanarak Sultan’ın özgün mo-
dernleşme misyonu doğrultusunda devam etmiştir.
II. Abdülhamid devrine gelindiğinde dünyadaki bilhassa da Avrupa’daki müzeler
ulusların kendi modern yüzlerini ve geçmişleri ile kurdukları ilişkileri ortaya koyan
kurumlar olarak varlık kazanmışlardı. Osmanlı Devleti ise her ne kadar fikir olarak
“müze” kavramını Avrupa’dan ithal etmiş ise de kendi toplumsal ve tarihsel gerçekliği
üzerinde müzenin kurumsallaşmasını sağlamıştır. Öyle ki Osmanlı müzesinin gelişim
evrelerini değişen sosyal normlarla, devletin ideolojisi ile paralellik arz ederek sürdür-
düğü açıktır. Hatta bu nedenle Avrupa’nın aksine Osmanlıda müzenin kurumsal ge-
lişim ve işleyişinde halkın, toplumun belirleyici bir aktör olmadığını, müzenin öznesi
değil nesnesi olması eleştirilir. Osmanlı müzeciliği teorik olarak Batılı müzelerin olu-
şum yolculuğundan geçmiştir. Fakat pratikte Osmanlı müzeciliğinin gelişimi özgün
bir karakterdedir.
Müzecilik konusunda Osmanlıda bu gelişmeler olurken, eşzamanlı olarak dünyada
müze kavramının kendisinin de sorgulandığı bir dönem olmuştur. Özellikle Avrupa ve
Amerika’da bir yandan müzelerin sayıları artarken, bir yandan da müzelerin işlevleri,
misyonu, özellikle toplumsal hayatın içindeki yerleri ve sanatın gelişmesi içinde oyna-
dıkları roller çok ciddi bir şekilde tartışılmaktadır.
Osmanlıda müzelerin Avrupa’ya nazaran geç ortaya çıkmasının imparatorluğun
tarihsel gerçekliğinden kaynaklanan nedenleri olmuştur. Bunların başında müzecilik
faaliyetlerinin ekonomik şartlar ilişkisi gelmektedir.
7 Bilge Ar, “Aya İrini’de Dârü’l-Esliha Düzenlemesi”, İstanbul Araştırmaları Yıllığı / Annual Of
İstanbul Studıes, 3, 2014, s. 8.
8 Shaw, age., s. 19.
485
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
9 Selçuk Mülayim, “Kronolojik Notlarıyla 19. Yüzyıl Osmanlı Müzeciliği”, Osmanlı Araştırma-
ları XXXIV, Prof. Dr. Muammer Kemal Özergin Hatıra Sayısı – II, (2009), s. 175.
10 Shaw, age., s. 9, 10.
486
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
11 Mustafa Cezar, Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi, Anadolu Sanat Yayınları, İstanbul,
1995, s. 271-272, İkdam, No: 3670, 20 Ağustos 1320.
487
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
12 François Georgeon, Sultan Abdülhamid, Homer Kitabevi, çev. Ali Berktay, 2006, İstanbul, s.
324.
13 Sinan Kaya, Sultan Abdülaziz’in 1863 Mısır Seyahati, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2015,
s. 45-49.
14 Nihat Karaer, Abdülaziz’in Avrupa Seyahati: Paris, Londra, Viyana, Phoenix Yayınevi, Anka-
ra, 2007, s. 165.
488
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
489
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
şında sarayda resmî resepsiyon salonları olarak kullanılan bölümlerde hem yabancı
hem yerli ziyaretçileri etkilemeyi amaçlamak için sergilenmekteydi.20
II. Abdülhamid, Maçka’daki silah deposunun yanında yeni bir askerî müze binası
inşa edilmesi için talimat verir; bunun üzerine, Alman Gromkov Paşa, Alman mühen-
dis Jachmund ve Ahmet Muhtar Paşa’nın katılımıyla oluşturulan komisyon, binanın
planlarını yapmaya başlar ve imparatorluktaki yerel yöneticilerin eski silahları yeni
müzeye göndermeleri istenir. Öncekinden farklı olarak yeni müzede çağdaş silahların
Harbiye Ambarı’nda tutulan eski silahlardan ayrılması düşünülür. Komisyon, Yıldız
Sarayı’ndaki Yeni Kasır’ın21 ikinci katında özel bir model müze kurar. Kamuya kapa-
lı özel bir koleksiyon olarak kurulan müze yalnızca padişah ve yaverleri tarafından
gezilebilir. Ama yeni ve daha büyük bir müze binasının planlama çalışmalarına da
başlanır. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin ardından Maçka’da açılması planlanan
bu müze hazırlıkları durmuştur.22
Abdülhamid devri Osmanlı Müzeleri’nin en önemlisi kuşkusuz Müze-i Hümâ-
yun’du. (Resim 9). Bu müze sanat ve tarih eserlerini içeren bir koleksiyona sahipti.
Aslında Müze için yapılan sözleşmede, üst katta doğa tarihi müzesi kurulması öngö-
rülmüş fakat kurulamamıştır. Bu müzeye daha sonra İslam eserleri koleksiyonu da
eklenmiştir. Türk ve İslam eserleri Çinili Köşk Müzesi’nde kalmış, diğer uluslara ait taş
ve tunç eserler, bu yeni Arkeoloji Müzesi’ne nakledilmiştir.
Abdülhamid devri Osmanlı müzelerinin üçüncü kategorisini ise İstanbul’da ve
imparatorluğun çeşitli yerlerinde kurulmuş müzeler oluşturur. Bunlardan İstan-
bul’da yer alan Yeniçeri Müzesi ve Silah Müzesi yeniden düzenlenmiştir. Arkeolojik
eserlerin ağırlıklı olarak sergilendiği Müze-i Hümâyun’un içinde yeterli yer olmadı-
ğından ilk müze binası olan Aya İrini’de silahlar ve askerî teçhizat kalmıştır. Burası
günümüzdeki Askeri Müze’nin temeli olan (Cebehane olarak tanınan) Eslihâ-i As-
keriye Müzesi olarak düzenlenerek (1908) ziyarete açılmıştır. Abdülhamid devrin-
de İstanbul’da açılan başka bir müze İstanbul Deniz Müzesi’nin temeli olan Bahriye
Müzesi’dir. Burası 1897’de Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın emirleri
ve Tersane Komutanı Amiral Arif Hikmet Paşa’nın destekleri ile Binbaşı Süleyman
Nutki tarafından Tersane-i Âmire bünyesindeki bir binada “Müze ve Kütüphane İda-
resi” adıyla kurulmuştur.
İmparatorluğun çeşitli yerlerinde bulunan tarihî eserlerin İstanbul’da Müze-i
Hümâyun’da toplanması nasıl imparatorluğun bütünlüğünü temsil ettiyse bölgesel
müzelerin kurulması da Osmanlı müzeciliğinin ulusal bir karakter kazanması için
önemli bir adım olmuştur. Arşiv belgelerinden anlaşıldığı kadarı ile Müze-i Hümâyun
imparatorluğun farklı yerlerinde kurulmuş çeşitli bölge müzeleri ile yakınan ilgilenir.
Kazılardan çıkan eserlerin hangi müzeye ya da hangi bölgeye gönderileceği İstanbul’a
20 Carol Duncan, Alan Wallach,” Evrensel Müze”, Tarih Sahneleri Sanat Müzeleri 2, ed. Ali
Artun, İletişim yayınları, İstanbul, 2006, s. 64-65.
21 Shaw kitabında Yeni Kasır yerine Acem Kasrı demiştir. Fakat Acem Kasrı tek katlı, küçük
bir yapıdır. Burada kastedilen Yıldız Sarayı’nda Acem Kasrı’na çok yakın ve Silah Müzesi
fotoğrafları mevcut olan Yeni Kasır olmalıdır.
22 Shaw, age., s. 260.
490
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
bildirilir. Müzenin taşradaki bilinen ilk şubesi 1899 yılında Konya’da açılmıştır.23 Bu-
nun ardından Bursa Müzesi 1904’te ve Bergama Müzesi 1906’da kurulmuştur. Arşiv
belgelerine göre Bursa Mekteb-i İdadi avlusunda kurulan bu müze, Müze-i Hümâyun’a
bağlı olmakla birlikte, giderleri vilayet kaynaklarından karşılanır.
Kandiye’de Rum Cemiyet-i İlmiyesi tarafından tesis edilmiş olan müzenin Müze-i
Hümâyun’a bağlanma isteğini bildiren belgeden24 imparatorluğun çeşitli yerlerinde
farklı grupların kendilerine özel müzelerin bulunduğunu anlaşılır. H.16 Safer 1292/M.
24 Mart 1875 tarihli bir belgede Girit’te bulunan heykellerin Müze-i Hümâyun’a ko-
nulmak üzere zedelenmeden Dersaadet’e gönderilmesi ve nakli zor olan veya müzede
emsali bulunmamasından dolayı gönderilemeyen eserlerin muhafazası için gerekli
vilayet merkezlerinde müze bulundurulması talebi25 mevcuttur ve bu Abdülhamid
devrinden önce başlayan müze ihtiyaçlarını gösteren bir örnektir. Bu talepler Sultan
Abdülhamid devrinde karşılık bulmaya başlar. Özelikle Kudüs, Selanik, Sivas ve İz-
mir gibi merkezlerde yapılan kazılardan çıkan eserler için buralarda müze kurulması
ihtiyacı üzerinde durulur ve buradaki kazı alanları yanına eser depolarını kurdurarak
ilerde geliştirilecek bölge müzeleri projelerini de başlatmıştır. Zira bu eserlerin İstan-
bul’a nakli zor oluğu gibi, Müze-i Hümâyun’da da yeterince boş mekân yoktur, eserleri
depolama ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Müzelerde bu kadar geniş bir yelpazede
uzanan bölgelerden eserlerin yer alması, tarihî eserlerin başkente ulaştırılması ara-
cılığıyla başkent ile taşra arasında bir bağlantı kurulduğunu ve imparatorluğu kadim
geçişine sahip çıkma çabasını gösterir.
23 Hüseyin Muşmal, Osmanlı Devleti’nin Eski Eser Politikası Konya Vilayeti Örneği (1876-
1914), Kömen Yayınları, Koya, 2009, s. 91.
24 BOA, İ. MF. 3/26.
25 BOA, MF.MK. 26/111.
26 BOA, İ.HUS.75/53.
491
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
eser koleksiyonlarını daha modern ve geniş bir binaya taşımaktır. Çalışmaların ar-
dından 13 Haziran 1891 müzenin açılışı yapılmıştır (Resim 10). Binanın mimarisin-
de neoklasik formlar ve Yunan tapınaklarını andıran girişlerin kullanılmış olması,
yeni müzeyi bu yönüyle Avrupa ve Amerika müze ailesine dâhil etmiştir. Müze bi-
nasının pencereleri ve sütunları arasındaki heykel kullanımı, dış cepheye eklenen
iyon sütunları ve çatı kenarındaki yelpaze biçimli saçaklar ile koleksiyonun Ağlayan
kadınlar lahdindeki tapınak resimleri temel alınmıştır. Hamdi Bey’in Sayda kazıla-
rında çıkarmış olduğu lahitler yeni müzeye taşınmıştır. Bu dönemden sonra Çinili
Köşk’te sadece Türk, Arap ve İran medeniyetlerine ait olan eserler sergilenmiştir.
(Resim 11) Çinili Köşk’te bırakılan İslam eserleri daha sonra kurulacak olan Türk
ve İslam Eserleri Müzesi’nin temelini oluşturmuştur. Özellikle 1907’de müze için
yapılan üçüncü binadan sonra Çinili Köşk tamamen İslam eserlerini sergileyen bir
yapıya dönüşmüştür.
Bu yeni binaya yapılan ek 7 Kasım 1902 tarihinde açılmış27, bu binanın düzenlen-
mesi ve teferruatının giderilmesi hakkında izin alındıktan28 sonra müzenin tahsisatı için
zam talep edilmiştir.29 Ayrıca bu binanın inşası sırasında biriken toprak ve set duvarları
ile suyollarının tamiri için gerekli olan meblağın ödenmesi sağlanarak,30 müzenin çev-
resi de nizam içine alınmıştır. Kazıdan çıkarılan eserlerle ikinci bina da dolunca 1903
yılında üçüncü bir ek bina yapımına başlanıştır.31 Müzeye eklenen binaların planını
da Vallaury yapmıştır. Bu müze binasının temel atma töreninde Osman Hamdi Bey,
müzenin gelişimine destek sağladığı için Padişah'a şükranlarını sunmuştur. Üçüncü ek
binanın açılışıyla Çinili Köşk’teki heykellerin hepsi buraya taşınmıştır. Binada gerekli
olan camekân ve kaidelerin imali yapılmış, bunların alınması için gereken meblağ Ma-
arif Nezareti tarafından ivedilikle karşılanmıştır.32 Müze binasının inşası için kullanılan
malzemelerin,33 Marsilya kiremitlerin,34 Budapeşte’den gelen parkenin35 gümrük vergi-
sinden muaf tutulmuştur. Bu inşaatlar ile ilgili başka bir belgede Çinili Köşk’ün bina
edildiği arsanın müzeye verilmesi istenmiştir.36 1905’te Çinili Köşk’ün içinde bulunduğu
bostanın Müze-i Hümâyun’a bağışlanması Müze Müdürü Osman Hamdi Bey tarafından
Sadaret’e yazılan bir belgede talep edilir. Osman Hamdi Bey, buranın müzeyi ziyarete
gelen yabancıların dikkatini çekecek bir yer olması ve müzenin intizam ve ihtişamına
aykırı bir görüntü sergilemesi nedeniyle çevresinin bir parmaklıkla çevrilip ağaçlandı-
rılmasının uygun olacağını anlatmıştır.
Müze-i Hümâyun sadece mimari tasarımı ve koleksiyonları ile değil İstanbul’da
konumlandığı stratejik yeri ile simgesel bir mesaj vermektedir. Müzenin bulunduğu
492
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
yerin önemi, Topkapı Sarayı’nın yanı başında oluşundan ziyade, imparatorluğun ida-
ri birimi olan Bâbıâli’ye yakınlığından kaynaklanıyordu. 1853 yılında hanedan, daha
modern bir saraya ihtiyaç duyduğu için Dolmabahçe Sarayı’na taşındı. Ama impara-
torluğun yönetim merkezi olan Babıali, 1654’ten beri bulunduğu yeri, Gülhane Par-
kı’na açılan ana kapının karşısındaki yerini korumuştu.37 Osmanlı tebaasından ziya-
retçilerin yanı sıra Avrupalı gezginler de Topkapı Sarayı ziyaretleri sonrası müzenin
koleksiyonlarını görebiliyorlardı.
493
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
494
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
495
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
Müze-i Hümâyun hissesi bedelinin teslim alındığı hakkındaki belgede58 bunu açıkça
görmek mümkündür.
Koleksiyona yapılan hediyeler ve bağış yoluyla kazanılan eserler59 dışında yabancı
müzelerle eser değişimlerinin olduğunu anlaşılır.60
Arşivde bunlar dışında imparatorluğun ve Anadolu’nun farklı yerlerinde bulunan
eserlerin müzede sergilenmek için kabul edildiği, satışı yapılırken yakalanan eserlerin
müzeye nakledildiği ile ilgili evraklar vardır. İmparatorluğun farklı yerlerinde bulunan
eski eserler çoğunlukla Müze-i Hümâyun’a gönderilirdi. Örneğin Selanik'teki Ayasofya
Camisi'nin içerisinde bulunan eski eserlerden taş kürsünün Müze-i Hümâyun’a nakli-
nin gerçekleştirilmesine dair Müze-i Hümâyun Müdüriyeti’nin yazısı, önemli eserlerin
de korunma maksadı ile müzeye nakledildiğini göstermektedir.61 Yine kazılar dışında
yol çalışmaları için yapılan inşaatlarda ortaya çıkan eserlerin tetkik edilmesi için mü-
zeye gönderilmesi ile ilgili çeşitli evraka da rastlanır.62
496
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
497
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
498
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
499
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
500
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
501
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
Yabancı heyetlerin Müze-i Hümâyun ziyareti için önceden izin aldıklarını ve mü-
zede bunun için özel hazırlık yapıldığını gösteren belgeler vardır. Müzeyi gezenlerin
çoğunlukla Rusya, İngiltere, Almanya ve Avusturyalı ziyaretçiler olduğu ve bunların
kayıt altına alındığını yine bir belgeden öğrenilir.101 Belgelerde kimi zaman şüpheli
kimselerin müzeyi ziyaretinden önce müzeye gelen istihbarat doğrultusunda dikkatli
olması uyarısı yapılmaktadır.102
Bu dönemde sadece müzede değil arkeolojik ve tarihî alanlarda sürekli bir görevli
bulundurularak buraya gelen gidenin kontrol edilmesine başlanmıştır. Örneğin Ye-
dikule’de müze için bir memur görevlendirilerek bu kuleleri ziyaret edenlerden para
alınması103 hakkında belge bunun göstergesidir.
Çinili Köşk’ün müze olarak hizmete açılması ile burayı gezenlerden giriş ücreti alın-
maya başlanmıştır. Müze-i Hümâyun her gün açık olacaktı ve çarşamba günü yalnızca
kadınların ziyaretine mahsus olacaktı. Ayrıca müzeye giriş ücreti salı günü beş kuruş diğer
günlerde ise iki buçuk kuruş olarak belirlenmişti. 12 Mart 1881 tarihinde uygulamaya baş-
lanan müze giriş ücreti, ilk zamanlarda aylık 2775 kuruş gelir sağlamıştır. Osman Hamdi
Bey müzenin giriş ücretinden elde edilen geliri ilk olarak müze bahçesinin düzenlenme-
sinde ve İstanbul’da bulunan değerli eserlerin müzeye taşınmasında kullanmıştır.104
Bu dönemde yaygınlaşan başka bir müzecilik faaliyeti ise müze ve arkeoloji tu-
rizmidir. 1905 yılına gelindiğinde arkeoloji turizmi artık devlet tarafından kurallara
bağlanmıştır; bu durum özellikle, trenle ulaşılabilen en ünlü iki mekân olan Efes ve
Baalbek için geçerlidir. Tarihî yerlerin tümünde tanıtım kitaplarının ve fotoğrafların
satıldığı bölümler oluşturulur. Turistlerin harabeleri gezdirmek üzere herhangi bir
gönüllüyü rehber olarak tuttukları önceki uygulamadan farklı olarak, tarihî mekânın
yararı gözetilerek yapılan yeni düzenlemelerle, tur rehberlerinin denetlenmesi sağla-
nır. Tarihî mekân hakkında yapılacak sınav sonucunda kendisine, göstermek zorunda
olduğu bir diploma verilir. Tur rehberlerinin ödediklerinin dışında, turistler de tarihî-
mekânlara girebilmek için ücret ödemeye başlar. Giriş ücreti karşılığında kendilerine
mekânın bir haritası ile bir bilet verilir.105
502
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
503
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
olur. Müze ilk kez çeşitli işlevleri olan bir kurum olarak tanımlanır: Tarihî eserlerin de-
netiminden sorumlu bir kurum; bu eserlerin toplanıp teşhir edilmesi için uygun olan
tek mekân ve tarihî eserlerin korunmasıyla yükümlü en önemli devlet kurumudur.110
1906 Nizamnamesi o denli geniş kapsamlıdır ki Türkiye Cumhuriyeti tarafından
da benimsenir ve bazı küçük değişikliklerle 1973 yılına kadar uygulamada kalır.
Yeni nizamname tarihi eserlerin mülkiyetinin kime ait olacağını bir öncekine göre
daha net biçimde belirler: Bir zamanlar Osmanlı yönetimi altındaki topraklarda yaşa-
mış halkların sanat eserleri, ayrıca bilgi birikimlerinin, becerilerinin ve edebiyatlarının
kanıtı olan her şey istisnasız sanat eseri kabul edilir. Devlete ait arazi ve mülklerde
veya özel kişi ya da grupların özel mülklerinde var olduğu bilinen ya da ortaya çı-
karılan tüm tarihî eserlerin mülkiyetinin Osmanlı Devleti’ne ait olduğu belirtilir. Bu
tür nesneleri bulma, koruma, toplama ve imparatorluk müzelerine yerleştirme yetkisi
de sadece devlete aittir. Nizamname maddesinin, adı geçen ya da geçmeyen eserleri
ve İslam eserlerini de kapsadığı vurgulanır. Nizamname, güzel sanatlar alanı dışın-
daki eserleri de tarihî eser olarak nitelemekte ve eski uygarlıkların kanıtları olarak
görmektedir. Ayrıca, mülkiyet kavramını da gözden geçirerek, bu nesnelerin mülkiye-
tinin devlete ait olması için, bulundukları toprakların Osmanlıya ait olması yerine, o
topraklar üzerindeki idari ayrıcalığı temel alır.
Bunlar dışında Müzenin dâhili nizamname layihasının hazırlanarak müzenin iş-
leyişine bir standart getirilmiş olduğunu söylenebilir.111 Bu da müze kurumunun iç ve
dış yönetiminde bir düzen getirmiştir.
Sultan II. Abdülhamid Devrinde Yurt Dışına Hediye Edilen Tarihî Eserler
II. Abdülhamid devri müzeciliğinde en tartışmalı konulardan biri olan arkeolo-
jik ve tarihî eserleri yabancılara hediye etme konusudur. Özellikle müzecilik ve kazı
faaliyetlerinde bir düzen ve denetlemenin yaygınlaştığı Osmanlının son döneminde
Sultan Abdülhamid’in başta Almanya olmak üzere pek çok devlete cömertçe sunduğu
eserler tepki çekmekteydi. Bu konu kendi içinde siyasi ve dış politika ile ilgili dengeleri
gözetme adına verilen tavizler şeklinde algılanabilir. Fakat meseleye bir de imparator-
luk geleneği açısından bakınca farklı bir manzara doğar. Öncelikle eski eserleri hediye
etmek bunların kıymetli bir nesne olmadığını değil aksine gayet önemli eser oldu-
ğunun bilincini gösterirdi. Üstelik sadece Abdülhamid değil diğer padişahlar da bu
eski eser hediye etme işini bir imparator davranışı olarak benimsemişti. Eski eserlere
verilen değerin göstergesi, yalnızca bulundukları yerden alınıp yurtdışına çıkarılmala-
rının engellenmesi değildi; bu eserlerin Avrupalılara hediye olarak verilmesi de onlara
ehemmiyet verildiğini gösteriyordu. 1838 gibi müzecilik ve eser koruma faaliyetlerinin
başlamadığı erken bir tarihte bile, II. Mahmud Asos’tan çıkarılan bir grup kabartmayı
Fransa Kralı Louis-Philippe’e dostluk işareti olarak armağan etmişti. Giderek sertleşen
eski eser nizamnamelerinin uygulamaya konmasından sonra bile, padişahlar Avrupa
krallarına böyle kişisel armağanlar vermeyi sürdürdüler; böylece, ülkenin mallarını
504
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
Sonuç
Sultan II. Abdülhamid devrinde müzecilik alanında yürütülen faaliyetler Osman-
lı müzesinin kurumsallaşmasını sağlamıştır. Ondan önce müze olarak isimlendirilen
kurum, eser açısından fakir, yasa ve yönetmelikten yoksun bir durumdadır. Bu za-
yıf kurumu devralan müze müdürü Osman Hamdi Bey, buradan kurumsallaşmış bir
müze yaratmayı başarmıştır.
Müze artık yalnızca padişahın şanını yüceltmeyi değil, ziyaretçi çekmeyi amaç-
layan bir mekân, tarihî eserlerin yalnızca barındırıldığı değil, belli bir düzen içinde
yerleştirildiği bir müessesedir. İslam eserleri gibi antik sanat eserlerine öncelik veren
koleksiyon rejimi, ilk kez Abdülhamid’in himayesinde başlar. Bu sayede, Osmanlıda
yavaş yavaş modern anlamıyla bir ‘sanat piyasası’ doğar.
Kuşkusuz müzenin bu kabuk değiştiren ve dünya müzeleri ile entegre olan yapıya
kavuşmasının hızlanmasında Sultan II. Abdülhamid’in rolü büyüktür. Bu dönemdeki
müzecilik faaliyetlerinde şekil ve öz olarak önemli gelişmeler yaşanmıştır. Özellikle
1880’den sonra müzenin koruma, arşivleme, sergileme gibi temel alanlarda önemli bir
ivme yakaladığını söylemek mümkündür. Müze-i Hümâyun tarihe ait kültür biriki-
mine sahip çıkan, koruyan, elde ettiği bilgiyi sistemleştiren temel sorumluluklarını
yerine getirmeye başlayan bir kuruma dönüşmüştür. Kesin olan bir şey vardır ki Ab-
dülhamid döneminde müzeler eski monolitik yönünden sıyırılarak modern bir kuru-
ma dönüşmektedir.
Sultan II. Abdülhamid devrinde müzecilik, arkeoloji ve sanat eserlerine sahip çık-
ma konusunda arşiv belgelerinde seneden seneye derinleşen ve genişleyen bir top-
lumsal ve kültürel bilinçlenme gözlemlenir. Hem yasal gerekçelerin ve bağlayıcılığın
artması hem de düşünce olarak yaşanılan topraklarda ortaya çıkan sanat ve kültür
mirasına sahip çıkma fikrinin yerleşmesi bunun açık bir kanıtıdır.
Özetle Sultan II. Abdülhamid devrinde gerçekleştirilen müzecilik faaliyetleri sonu-
cu müzenin küresel düzeydeki müzeler gibi bir yapıya kavuşması, müzede bürokratik
modernleşme sağlanması, toplumda sanat eserleri, müzecilik ve arkeoloji konusunda
farkındalık yaratılması konularında kısa sürede önemli işler başarılmıştır.
505
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
RESİMLER
Resim 1. C. Texier’in Konya dış surlarının 12 kapısından biri olan At Pazarı Kapısı’na ait
1828 tarihli gravürü (Asie mineure/par Charles Texier).
506
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
507
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
508
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
509
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
510
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
511
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
512
Bölüm 6 - S anat, Fotoğ rafç ılık ve Mü z ec ilik
KAYNAKLAR
Arşiv Belgeleri
BOA, A.MTZ. (05) 16/143.
BOA, A.MTZ.KB... 2/1.
BOA, BEO. 4 /279, 81/ 6038.
BOA, DH.MKT. 6/47.
BOA, İ. HUS. 1/73, 37/99, 59/36, 8/35, 13/23, 75/53.
BOA, İ. MF. 10/16, 10 /53, 13/ 23, 2/1, 2/3, 2/75, 2/ 87, 4 /17, 7/ 60, 7/ 61, 7 /7, 8 /61, 9/21,
9/ 51, 9/53, 3/26, 9/20, 9/3.
BOA, İ.TAL. 31/24, 4/47, 45/ 39, 58/24, 74/69.
BOA, İ.RSM.21/15, 23/23, 25/11.
BOA, MF.MK. 26/111.
BOA, MF.MKT. 21/21, 60/9, 62/104, 62/112, 75/23.
BOA, MV. 42 /53, 48 /39.
BOA, TFR.I..M... 21/2011, 22/2157.
BOA, TFR.I.MKM. 7/632, 7/ 700.
BOA, Y. A.HUS. 318/100, 407/24, 417/10, 464/94, 505/94, 462/31, 464/94.
BOA, Y. A.RES. 108/76, 123/72, 134/101, 136/100, 154/43.
BOA, Y. EE. KP. 18/1772, 20/1931.
BOA, Y. PRK.BŞK. 52/30.
BOA, Y. PRK.DH. 7/35.
BOA, Y.PRK.EŞA. 40/4.
BOA, Y. PRK.HH. 27/8.
BOA, Y. PRK.TŞF.5/69.
BOA, Y. PRK.UM. 79/100.
BOA, Y. PRK.ZB. 21/ 34.
BOA, İ.MF.8/24, 8/26, 9/6.
BOA, Y.A.RES.132/82.
Diğer Kaynaklar
Ar, Bilge, “Aya İrini’de Dârü’l-Esliha Esliha Düzenlemesi”, İstanbul Araştırmaları Yıllığı /
Annual of İstanbul Studies, 3, (2014), s. -1-8.
Atagök, Tomur, “Müzecilik”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C 2, Yem yayınları, 1997, s. 1320-
1325.
Candemir, Murat Yıldız’da Kaos ve Tasfiye, İlgi Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2007.
Cezar, Mustafa, Sanatta Batı’ya Açılış ve Osman Hamdi, Anadolu Sanat Yayınları, İstanbul,
1995.
Çal, Halit, Türkiye’nin Cumhuriyet Dönemi Eski Eser Politikası, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1990.
Duncan, Carol, Wallach Alan, “Evrensel Müze”, Tarih Sahneleri Sanat Müzeleri 2, Ed. Ali
Artun, Ali, İletişim yayınları, İstanbul, 2006, s. 49-86.
Eldem, Edhem, Mendel- Sebah Müze-i Hümayun’u Belgelemek, İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Yayını, İstanbul, 2014.
Eyice, Semavi, “Arkeoloji Müzesi ve Kuruluşu”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye
Ansiklopedisi, C 6, 1985, s. 1596-1599.
Georgeon, François, Sultan Abdülhamid, Homer Kitabevi, çev. Ali Berktay, İstanbul 2006.
Gerçek, Ferruh, Türk Müzeciliği, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1999.
Kökdemir, Görkem, “120. Ölüm Yıldönümünde Aydın Vilayeti Müze-i Hümayun Müdür
Vekili Démosthènes Baltazzı ve Menderes Magnesiası’ndaki Çalışmaları (1887, 1890)”,
513
SU LTA N I I . A BDÜ L HA M İ D V E O SM A N L I MODE R N L E ŞM E Sİ
514