You are on page 1of 41

2 PERDE KOMEDİ

ANONİM

KILIBIK
Kişiler :

Mahmut-Evin her işine koşan kişi

Salih: Sadberk’ in Kocası

Sadberk: Salihin Karısı

Avni: Salihin Yiğeni

69 Sabri: Salihin Arkadaşı

Leyla:Sadberk’ in yeğeni

Şaziye: Salih ve Sadberk’ in komşusu

BİR EVİN SALONU: MAHMUT AĞA ORTALIĞI TOPARLAMAKTADIR.

SALİH: Mahmut Ağa, Mağmut Ağa, Ya Benimle hiç ilgilenmiyorsun.Allah Rızası için bir
bardak su ver de içelim.

MAHMUT:Uy baba dostu veremem, Hanım efendinin kesin emri vardır.


SALİH: Baba dostu etme, bir bardak sudan ne çıkar.

MAHMUT: Ula dua etki baba dostusun, yoksa sana yağmurlu hava da su vermezdim.(İçeriden
su getirir verir)

SALİH: Ohh ..Hay Allah razı olsun. (Mahmut Bardağı alır) Dur gitmede bir iki çift laf edelim.

MAHMUT: Görüşme sona ermiştir. (pencereyi kapatır, Zil sesi gelir Mahmut telefonu açar)
Alo, alo. Ula konuşmayacaksın niye arıyorsun.Konturuna yazık.Sapık mısın nesin, Aman
uğraşamayacağım senle.(kapatır) Tövbe estafirullah (zil sesi tekrar duyulur) Hah sapığım
arıyor. Alo, alo,Konuşsana be kardeşim (zil sesi) Uy kapıymış. Bu evde de her şey zilli, kapı zilli,
telefon zilli, E hanımefendi hepsinden zilli, Beyefendinin hali dünden belli (antreden) Ula kimdir
o.

SES: Posta

MAHMUT: Kapıyı açamam at.(Çok hızlı atar) Olaa.Tam isabet.(Zarfı alır) Sayın Sadberk
Hanım. Hanımefendiye. Açsam mı acaba.Açsam hanımefendi beni oyar, açmazsam meraktan
çatlarım. En iyisi açayım. (Kapı çalar) Uy kapı, ula kimdir o.

69 SABRİ: 69 Sabri, kapıyı açar mırsın?

MAHMUT: Açamam hanımefendinin kesin emri var. Ne istiyorsun

69 SABRİ: Kardeşim Kapıyı açta öyle görüşelim.

MAHMUT: Açamam kardeşim. Yahu şimdi kapıyı açıcam (69 Sabri girer) Hiç tanımadığım
hıyar gibi bir herif (görür) Uyy kapı açıkmıydı.

69 SABRİ: Açıktı ki girdik icabında.

MAHMUT: Ne var ne istiyorsun.

69 SABRİ: Salih beyle görüşecektim evde mi?

MAHMUT: Evdedir.

69 SABRİ: Ohh be.Bugün duyduğum en güzel söz, çağır da gelsin.

MAHMUT: Evde değildir.

69 SABRİ: Ne demek evde değil. Az önce evde demedin mi?

MAHMUT: Hem evde hem evde değil.

69 SABRİ: Karar ver kardeşim evde mi değil mi?

MAHMUT: Bazen evdedir bazen değildir.

69 SABRİ: Anlaşıldı anlaşıldı. Bak benim çarşıda biraz işim var. Ben şimdi gidiyorum, Salih
geldiğinde 69 Sabri geldi dersin o beni tanır.

MAHMUT: Kim diyeceğim.

69 SABRİ: (Bağırır) 69 Sabri.Kimmiş?


MAHMUT: (Oda bağırır) 69 Sabriii.

69 SABRİ: Hah tamam hadi sana kolay gelsin. (çıkar)

MAHMUT: Ula adama bak be ona ismini soruyom o bana plakasını söylüyor. (Kapı çalar) Ula
yine kimdir?

AVNİ; Benim mahmut ağa Avni.

MAHMUT: Uy Avni. Beyefendinin yeğeni. Hiç sevmem. Acayip yılışık, yüzsüz herifin biridir.
(Avni girer)

AVNİ; Ooo Mahmut ağa, nasılsın yahu ( sarılır)

MAHMUT: Vay Avnici’ ğim. Nasıl Özlemişim seni.

AVNİ; Ben de seni. Zaman nasıl geçiyor dimi.

MAHMUT: Doğru dedin ula Avni.

AVNİ; Mahmut ağa. Hatırlar mısın benim sana bir sözüm vardı.

MAHMUT: Ne sözü ula.

AVNİ; Hani ben sana okulu bitirince bir şey alacaktım.

MAHMUT: Uy bitirdin mi ula okulu yoksa.

AVNİ; Bitti Mahmut ağa bitti.

MAHMUT: Avni, sen bu okulu kaç yılda bitirdin?.

AVNİ; Valla aşağı yukarı 9 senede falan bitti.

MAHMUT: Ula niye bu kadar acele ettin ki. Bir iki sene daha sabredeydin malulen emekli
olurdun zaten.

AVNİ; Ee ne yaparsın, çift dikiş, sağlam olsun diye. Sonunda bitti ya sen ona bak.

MAHMUT: Şükür şükür, ee ne alacaktın ula sen bana?

AVNİ; Düşün bakalım Mahmut ağa.

MAHMUT: Ula neydiki bu şimdi yahu, Hah kül tablası.

AVNİ; Ne kül tablası, sigara tablası.

MAHMUT: Uy sigara tablası mı aldın, ver bakayım güzelmi?

AVNİ; İyi de almadım ki.

MAHMUT: (tükürür) Ula badem almadın niye o kadar geldin de Mahmut ağa falan filan diye
laf ebeliği yapıyorsun.

AVNİ; Yahu hemen niye kızıyorsun.Niye almadım bir sor hele bi sor.

MAHMUT: Niye almadım ula.


AVNİ; Yahu düşümdüm ki, şimdi tabakayı alıcam, Mahmut ağa rengini falan beğenmeyecek,
değiştirmek isteyecek değiştiremeyecek, o zamanda olmayacak tabi. Ben de düşümdüm ki en
iyisi ben gidip tabakanın parasını Mahmut ağa ya vereyim dedim. O kendisi zevkini göre alır,
fenamı etmişim yani?

MAHMUT: Uyy ne iyi etmişsin Avni. Hadi ver.

AVNİ; (cebinden para çıkarır verir, eli titremektedir) Al Mahmut ağa

MAHMUT: Titremesin elin titremesin.

AVNİ; Bu zamanda kolaymı öyle 20 milyonu çıkarıp vermek?

MAHMUT: Avni sen bu sözü nezaman bana vermiştin?

AVNİ; Valla 4 yıl oldu heralde.

MAHMUT: Valla Avni 4 yıl önce bu parayla tabaka alınırdı ama, şimdi biraz zor alınır.

AVNİ; Eee?

MAHMUT: Titremesin Avni titremesin (bir 20 lik daha alır) Avni, ben bu parayla tabaka
alamam ya hadi Karadeniz inadı pazarlıkla alırım diyelim. Ben bunun içine ne koyacağım.

AVNİ; Tütün.

MAHMUT: Hah benim tütün alacak param yokki.

AVNİ; Eee?

MAHMUT: Titremesin Avni titremesin. Avni, diyelimki tabakayı aldım, içinede tütünü koydum.
Neye sarıp içeceğim?

AVNİ; Valla bildiğim kadarıyla kağıda saracaksın.

MAHMUT: Hah çok hassas bir noktaya temas ettin. Benim kağıt alacak param yok.

AVNİ; Anlaşıldı Mahmut ağa (paranın hepsini verir) Al hepsi senin olsun.Artık bu parayla
tütün al, tabaka al, kağıt al bende kurtulayım sende.

MAHMUT: Hah şöyle sen sağ ben selamet.

AVNİ: Mahmut ağa, ben buraya niye geldim biliyor musun?

MAHMUT: Valla bence soyulmaya geldin.Niye geldin.

MAHMUT: Hah sen sağ ben selamet.

AVNİ: Mahmut ağa, ben bu eve niye geldim?

MAHMUT: Valla bence soyulmaya geldin.Niye geldin.

AVNİ: Anlaman lazım.

MAHMUT: Ula ben müneccimiyim? Nerden anlıya cam.


AVNİ: Yahu niye gelmiş olabilirim.Tabiî ki Leyla, hani Leyla var ya.Hadi bir seslen de gelsin.

MAHMUT: Uy seni çapkın seni.Leyla bir bakar mısın canım buraya. (Leyla girer)

LEYLA: Aa Avni (Tam sarılırken Mahmut’ u görür) Ee şey, hoş geldin.Nasılsın Avni?

AVNİ: İyiyim Leyla (Mahmut ağaya işaret yapar)

MAHMUT: Ne kaşanı gözünü oynatıyorsun ula?

AVNİ: (Etrafı koklar) Mahmut ağa bi yanık kokusu geliyor.Yemek mi yanıyor nedir?

MAHMUT: Yoo.Yemeğin suyunu bol koydum yanmaz.


AVNİ: O zaman senin yapacak işlerin vardır, biz seni alı koymayalım.

MAHMUT: Yok ben bütün işleri bitirdim, Ama ben bi bahçeye baksam iyi olur.

AVNİ: Oh be anladı sonunda. Leyla seninle konuşmamız gereken bir konu var.

LEYLA: Konuşalım Avni.

AVNİ: Bak Leyla.Biliyorsun ki okulum bitti.Kendime birde atelye açtım. Eh çok şükür işlerimde
iyi gidiyor.Şu bizim evlilik meselesini teyzene açsan diyorum.

LEYLA: O benim görevim mi Avni senin gidip konuşman lazım teyzemle.

AVNİ: Doğru söylüyorsun aslında. Ama yinede önce amcamla konuşmam lazım.Amcam nerde?

LEYLA: Yine ne yaptıysa yapmış odada hapis maalesef.

AVNİ: Bu yengemde çok oluyor artık, neyse odanın anahtarı nerede.biliyormusun?

LEYLA: Nerde olacak, olsa olsa Mahmut ağadadır.

AVNİ: İşimiz yine Mahmut ağaya düştü ha, yandık. (dışarı) Mahmut ağa, Mahmut ağa.

MAHMUT: (dışardan) Ne var ula ne istiyorsunuz. Bensiz bir işi beceremezsiniz siz? (girir)

AVNİ: Bak Mahmut ağa, benim amcamla çok önemli şeyler konuşmam gerekiyor.Odanın
anahtarı sendemi?

MAHMUT: Bende değil.

LEYLA: (Mahmut’ un yanına gelir) Sendemi Mahmut ağa.

MAHMUT:He bendedir.

AVNİ: İyi ver ozaman.

MAHMUT: Yok ula anlımı yorsun

AVNİ:Leyla ya gelince ver, bana yok öylemi?

LEYLA: Hadi Mahmut ağa, ver şu anahtarı.

MAHMUT: Veririm ama bu Avni züppesine vermek yok.


LEYLA: Tamam tamam (anahtarı alır.mahmut çıkar) Al Avni.

MAHMUT: (girer öksürür) Öhö öhö (Leyla ile Avni ayrılırlar.Mahmut gider)

LEYLA: Al avni (anahtarı verir)

AVNİ: (amcasının kapısını açar) Amca gelebilirsin.

SALİH: Gelemem Evladım,Yengen görürse canıma okur.

AVNİ: Doğru ne yapsak acaba?... hah Mahmut ağa.

MAHMUT: Ne var ula. Yine ne istiyorsun?

AVNİ: Bak Mahmut ağa.Amcamla çok önemli bişey konuşacağız , fakat yengeme yakalanırız
diye korkuyoruz.O yüzden yengem geldiği zaman bize haber vermen lazım. Aramızda bir parola
olsun.

MAHMUT: Ne paramı, zaten seninle aramızdaki bağ tamamen duygusal.

AVNİ: Sende taktın paraya ha, parola diyorum paralo, işaret.

MAHMUT: Ha askerlikteki gibi, tamam ne olacak?

AVNİ: (düşünür) Ne bulsak acaba. Hah buldum.Yengem geldiğinde sen üç kez eşek gibi anır biz
anlarız.

MAHMUT: Yok yaa. Anırmak amcanın işi, Yengenden dayak yedimi, eşek gibi anırıyor.

AVNİ: Öyleyse Üç kere kedi gibi miyavla.

MAHMUT: Oda amcanın işi, yengen ona bi kızıyor, amcanda böyle süt dökmüş gibi oluyor. Ula
oğlum ne işin var hayvanlarla, insan gibi bişey yapamazmıyız.

AVNİ: Ha tamam buldum. Üç kere geldi geldi geldi, Dersin biz anlarız.

MAHMUT: geldi geldi geldi.Tamam bu olur. (çıkar)

AVNİ: Tamam amcacığım çıkabilirsin.

SALİH: Asayiş berkemal mi evladım?

AVNİ: Berkemal Amca berkemal.Gelebilirsin.

SALİH: (çıkar) Ooo Avni evladım hoş geldin.(Tam sarılırken Mahmut girer)

MAHMUT: Geldi geldi geldi. (Avni ile Salih Kaçışırlar)

AVNİ: Ne oldu yengem mi geldi?

MAHMUT: Yoo ben prova yapıyorum, hazırmısınız diye.

AVNİ: Hay Allah iyiliği versin yahu (Mahmut çıkar) Gel amca gel bişey yokmuş gel.
SALİH: Ne oldu evladım, Öyle birden bire boş bulundum da.Bi şey yok değil mi?

AVNİ: Yok amca yok. Gel otur şöylede bir konuşalım seninle.
SALİH: Konuşalım oğlum. Nedir sıkıntın anlat bakalım.

AVNİ: Biliyor musun bilmiyorum okulum bitti.

SALİH: Ne okulun bittimi? Ben her zaman söylerim zaten bizim ailede herkes akıllıdır diye.Ben
hariç

AVNİ:Estağfirullah amca.Neyse okul bitince bende bizim altındaki dükkanı tuttum, orasını
atelye yaptım.

SALİH: Atelyemi? Aferin ulan sana, nedir atelyesi bu demir doğrama atelyesimi?

AVNİ: Ne demir doğraması amca?

SALİH: Marangozmu?

AVNİ: tabiî ki değil amca.

SALİH: Alüminyum doğrama atelyesimi?

AVNİ: Yaa Amca sen neler söylüyorsun Ben ne okulundan mezun oldum?

SALİH: sahi Avni sen ne okulunu bitirdin?

AVNİ: Amca ben güzel sanatlar fakültesini bitirdim.Ressam oldum ben.

SALİH: Sen şimdi resimcimi oldun?

AVNİ: Evet amca.

SALİH: (tükürür) Ulan ben her zaman derim bizim sülalede bir tane akıllı yoktur diye.Ben
hariç.

AVNİ: Ama amca niye öyle diyorsun .Çok para var bu işte.

SALİH: Deme yahu. Sahiden çok para varmı.

AVNİ: Sen ne diyorsun amca, kriz mriz bahane kimilerine.Ne ararsan var.Kedisinin resmini
çizdiren mi ararsın, Köpeğinin, kendinin resmini çizdirenimi.Bazen 30 gün 40 gün sonrasına
randevu veriyorum.

SALİH: Yapma ya peki Avni şey resmide çiziyor musun.(eliyle kadın resmi çizer)

AVNİ: (izler) Haa okuldayken çiziyorduk.vazo resmi.

SALİH: Şimdi o vazoyu kafanda kırarım senin.


SALİH: Hani daha büyük oğlum.Hü hü.Sen hü resmi çiziyormusun?

AVNİ: HAY Allah amca yaa.Ona hü denmez nü denir nü.

SALİH: Ha hü Ha nü, ne fark eder.

AVNİ: Çizmezmiyim amca tabiî kide çiziyorum.

SALİH: Avni, çizdiklerinden bana da gösterirmisin.

AVNİ: Tabii amca. Atelyeye gelirsin ben sana orda gösteririm.


SALİH: hah, sanki ben bu evden çıkabiliyorum da.

AVNİ: O zaman ben buraya getiririm, burada bakarsın.

SALİH:Aman yengene yakalanmayalım da.

AVNİ: Amca yaa ben çok merak ediyorum. Sen yengemle evlenmeden önce hiçbir kadını
sevmedin mi?

SALİH: (Ağlamaklı) İt oğlu it yaramı parmakladın.

AVNİ: Hadi yaaa.

SALİH: ben onu, o beni çok seviyordu.Biz birbirimiz için yaratılmıştık sanki. Bu sevgi dillere
destandı.

AVNİ: Deme be amca. Peki sonra ne oldu?

SALİH: Öldü

AVNİ: Hadi be. Başın sağ olsun amca kusura bakma hatırlattım şimdi.Peki ben tanıyor
muydum bu kadını, Kimdi?

SALİH: Anamdı.

AVNİ: Ama söylediğin lafmı amca şimdi. Herkes annesini sever.

SALİH: Ben anamı çok seviyordum oğlum.

AVNİ: Öyle demiyorum amca, sen hiç gençliğinde çapkınlık yapmadın mı?

SALİH: Ooo Avni, ben çok çapkındım ha, Ben varya ben tam 3 kızın elini tutum.Hatta birini
nerdeyse öpüyordum, bayılmışım.

AVNİ: Amca sen beni yine yanlış anladın, yani sen bir kadına laf atmadınmı?

SALİH: Ben kadına ne laf atacağım be. Kadın bana laf atsın.

AVNİ: Olur mu amca, kadın erkeğe laf atarmı hiç.

SALİH: Atar tabii oğlum.

AVNİ: olmaz öyle şey amca

SALİH: Nasıl olmaz. Bak anlatayım da dinle. Geçenlerde Mahmut ağayla kemer altında
geziyoruz, avradın biri giymiş giyiştirmiş, takmış takıştırmış yanımızdan geçiyordu, Mağmut
ağada bana Salih şu avrada laft atsana dedibende, ben avrada ne laf atacam be, avrat bana atsın
dedim. O da aynı senin gibi dedi.Ben de bak nasıl laff atılırmış dedim, düştüm avradın peşine.
Avrat önde ben arkada, antipatik, sistematik, matematik adımlarla avradı takip ediyorum.

AVNİ: Bir Dakka bir Dakka, nasıl adımlarla takip ediyorsun?

SALİH: antipatik, sistematik, matematik adımlarla.

AVNİ: Nasıl yani yine anlayamadım amca.


SALİH: Oğlum zamparalıkta üç türlü adım vardır. antipatik, sistematik, matematik.Yanin senin
anlıyacan rafan, dörnal, tırıs.

AVNİ: Ha öyle desene.

SALİH: Ben aynen böyle avradı takip ettim. En nihayetinde beklenilen an geldi çattı. Avrat
döndü ve bana laf attı.

AVNİ: Ne dedi amca?

SALİH: Çok modirin bir laf etti.

AVNİ: Ne dedi amca?

SALİH:Çok alafaranga bir laf etti.

AVNİ:Amca meraktan öldürürsün sen adamı ha.Ne dedi söylesene artık.

SALİH:Ne takip ediyorsun eşşeoğlueşek dedi.

AVNİ: Amca kadın sana laf atmamış ki, seni resmen bozmuş.

SALİH: Olsun oğlumş azmettim dayandım ilk lafı ona attırdımya sen oana bak.

AVNİ: Yok amca biz senle anlaşamayacağız.

SALİH: Bırak şimdi anlaşmayı oğlum, yengen gelmeden benim odama geri girmem gerek
biliyorsun.

AVNİ: Ya amca, ne zaman gelsem sen odada hapissin yine ne yaptın yengemi kızdıracak?

SALİH: Valla avni yengen bu kez haklı.


AVNİ: Hadi ya ne oldu ki?

SALİH: Geçenlerde ben böyle odanın içinde dolaşıyorum havada bi güzelki sorma yağmur yeni
dinmiş güneş açmış pırıl pırıl bir hava, dayanamadım açtım kapıyı balkona çıktım.

AVNİ: (Şaşkın) Sen.

SALİH: Ben tabi ya.

Avni: Balkona çıktın.

SALİH: Tabi oğplum sen amcanı ne sandın, neyse çıktım balkona, mis gibi toprak kokuyor,
kuşlar cıvıldıyor, dayanamadım bahçeye ineyim dedim.

AVNİ: İneyim dedin ama, inmedin değimli amca?

SALİH: İndim.

AVNİ: Sen bahçeye indin.

SALİH: Heralda oğlum sende amcanı iyice korkak yaptın ha.

AVNİ: Helal sana be amca büyüksün.

SALİH: Neyse indim bahçeye. Başladım 49 Mayıs yapmaya.


AVNİ: 49 Mayıs mı ? O ne amca.

SALİH: Var ya oğlum 49 Mayıs hani bayram

AVNİ: Amca ona 19 Mayıs derler yahu.

SALİH: Oğlum 19 Mayıs Gençler için. Yaşlılar için 49 Mayıstır o. Neyse Avni Bir de baktım ki
bir ses bir ses

AVNİ: Kuş sesi.

SALİH: Değil Avni daha güzel bir ses.

AVNİ: Su sesi.

SALİH: Daha güzel Avni daha güzel.

AVNİ: O zaman para sesi.

SALİH: Parayla bozmuşsunuz siz şu bizim yan komşu var ya.

AVNİ: Dur söyleme Şaziye Hanım

SALİH: Hah bildin. Biliyorsun ki bizim bahçeyle Şaziye Hanımın bahçesini ayıran tahta bir
paravan var. O tahta paravanda bir budak deliği var. Sen gel o budak deliği benim gözüme
yapış.

AVNİ: Bak sen şu budağın yaptığı işe.

SALİH : Değil mi ya neyse Avni bir de ne göreyim. Bizim Şaziye Hanım. Bikinilerini giymiş.
Havuzun kenarına oturmuş. Ayaklarını da suya sokmuş. Şapata şupata Şapata şupata bir de bir
şarkı tutturmuş. Beni şaadet ( beraber) Şaziye başım için.

AVNİ: İşte burada oynanır amca.

SALİH: Burada oynanmaz Avni. Burada iki tane mengene gibi parmak kulaklara yapışır.

AVNİ: Eyvah yengem.

SALİH: Yengen ya. Avni tuttu beni kulağımdan mutfağa getirdi. Bende aman ne iyi benim de
karnım aç yemek yedirecek heralde diye düşünürken tabak çanak ne var ne yoksa kafama
geçirdi. Ulan benim de erkekliğim tuttu. Gık bile diyemedim.

AVNİ: Yapma be amca.

SALİH: Tabii sonra da oda hapsi.

AVNi: Amca be bu evin reisi sen değil misin?

SALİH: Reisi benim de hakimi yengen.

AVNİ: Peki amca hem reisi hem de hakimi olmak istemez misin.

SALİH: Yok be oğlum biz baştan vermişiz dizginleri.

AVNİ: Bak amca eğer istersen dizginleri sen alırsın tekrar.


SALİH: Nasıl olacak o iş.

AVNİ: Bak şimdi amca ben sana göstereceğim. Şimdi bir prova yapıcaz tamam mı?

SALİH: Ha Avni oğlum tam üstüme göre olsun tamam mı. Uzun zamandır kıyafet
yaptırmıyordum iyi oldu bu.

AVNİ: Terzi provası değil bu amca tiyatro gibi hani.

SALİH: Ha öle prova yani.

AVNİ: Haa öle bak şimdi amca . Diyelim ki yengem şu sandalye de oturuyor.

SALİH: ( Sandalyeye) aman efendim bugün her zamankinden daha şık daha güzelsiniz efendim.
( Avni Salihi dürter.)

AVNİ: Ne yapıyorsun amca.

SALİH: Günlük raporumu veriyorum oğlum.

AVNİ: İyi de amca yengem orda yok ki. Meselacıktan diyorum yani.

SALİH: Haa meselacıktan.

AVNİ: Tabi amca bak şimdi ( Uygulamalı) Diyelim yengem orda oturuyor. Bak beni izle bak
nasıl yapıyorum . omuzları dik göğüs yukarı karın içeri bir omuzu düşürüyorum, kartal gibi sert
bakıyorum. ( Sandalyeye yürür) Bana bak hanım bana bak bu kadar.

SALİH: Bu kadar mı?

AVNi: Bu kadar amca. Ha şimdi sıra sende. Aynen benim yaptığım gibi yapacaksın tamam mı?

SALİH: Nasıl Avni söyle bakayım.

AVNİ: ( Avni söyler Salih uygular. ) Hah omuzlar dik, göğüs dışarı, karın içeri, arka tarafı
bozma amca, bir omuzu düşük kartal gibi sert bak. (Salih çok acaip bakar.) İsal olmuş serçe
yavrusu gibi değil amca, Kartal gibi sert mağdur bakacaksın.Hah amca oldu.şimdi yürü amca.

SALİH: (Yürüyemez) Avni oğlum taş kesildim burada yardım et.

AVNİ: Korkma amca prova bu bişey olmaz.

SALİH: (yürür) bana bak hanım, bana bak hanım (diz çöker) bir araba sopa istiyor benim
canım.

AVNİ: Ne yapıyorsun amca sen ya? Senin önce kendine güvenmen lazım amca.Hani hatırlasana
sen askerde nasıldın amca o beşparmak dağlarında.

SALİH: Değimli Avni? Neydim ben be.

AVNİ: Yine öylesin amca yine öylesin ama biraz kendine güven.Hadi amca bu sefer olacak, hadi
(Tekrarlar)

SALİH: Tamam Avni, nasıldı?


AVNİ: (Tekrarlar) Bana bak hanım bana bak, ben Avni ile Leyla’ nın evlenmesine karar
verdim, Laf olsun diyede sana soruyorum, ne dersin ha?

SALİH: Avni, bu Leyla ile evlenme meselesi ne, bana bak mirasımı almak istiyorsan avucunu
yalarsın ha.

AVNİ: Yok be amca.ben öyle misal verdim.Yani Ahmet le Fatma da olur.

SALİH: Ha mesalacıktan.Tamam.Nasıldı Avni (Avni yine söyler Salih uygular)


AVNİ: Yürü amca.

SALİH: (yürür) Bana bak hanım bana bak, ben Avni ile Leyla’ nın evlenmesine karar verdim,
laf olsun diye de sana soruyorum ne dersin ha?

AVNİ: (Salihe) Ne diyor.

SALİH: Olmaz diyor.

AVNİ: (Sandelyeye) Sen kim oluyorsun da ol (kendine gelir) Beni de kendine benzettin amca
ya.Bak şimdi iyi izle (geçer hareketleri yapar, sözleri söyler, sorar) Ne hayırmı.Sen kim
oluyorsun be.(Sandalyeyle boğuşur)

SALİH: Dur oğlum ne yapıyorsun, kadına hiç el kalkarmıymış.

AVNİ: Doğru kadınlar dövülmez, ama bu kadın kaşınıyor amca.

SALİH: Olmaz oğlum. Bak bi daha yapalım, sen söyle.(söyler)

AVNİ: Yürü amca.

SALİH: (Yürür, söyler sorar) Ne benim evet dediğime nasıl ahyır dersin be ( oda sandalyeyle
boğuşur) Sen kimsin be.

MAHMUT: Geldi geldi geldi.(Avni ile Salih kaçışırlar)

AVNİ: Ne oldu ne geldi?

MAHMUT: Sular kesikti sular geldi.Size ne oluyorki (güler) Haa siz hanımefendi geldi
zannettiniz, ondan böyle kaçıyorşunuz?

AVNİ: Yok be niye korkalım.

SALİH: Tabii biz boş bulundukta ondan.

SADBERK: (sesi) Mahmut (Salih ile Avni kaçışır, Avni bahçeye kaçar)

MAHMUT: (Titreyerek) Geldim hanımcığım.

SADBERK: Çabuk aç şu kapıyı (Mahmut kapıyı açar) ben sana kaç kere söyledim, ben
geldiğimde beni kapıda bekletmeyecek, kapıyı hemen açacaksın diye.

MAHMUT: Şey hanımcığım.

SADBERK: Kes.Ayrıca o bahçenin hali ne, niye sulamadın onları?

MAHMUT: Sular kesikti Hanımım, yeni geldi.


SADBERK: İyi iyi tamam.Beni bugün arayan soran varmı?

MAHMUT: Yok hanımcığım.

SADBERK: Mahmut bugün beni arayan soran var mı dedim?

MAHMUT:Haa geçen hafta biri aramıştı.

SADBERK: (bağırarak) Ben sana geçen haftadan mı bahsediyorum.Bugünden bahsediyorum.

MAHMUT: Mektup geldi.

SADBERK: Bağırınca nasılda hatırlıyorsun.İyi açta oku bakalım.

MAHMUT: Ben mi okuyayım.

SADBERK:Tabi sen okuyacaksın, hadi oku.

MAHMUT: (Zarfı açar) MU mu mu.

SADBERK: Ne yapıyorsun be adam.

MAHMUT: Sökmeye çalışıyorum.

SADBERK: Doğru düzgün oku şunu (Bağırarak)

MAHMUT: Muhterem, sayın Sadberk Hanım.Üyesi bulunduğum, hayvanları koruma derneğine


50 milyar bağışta bulunuyorum.Çek zarfın içindedir.Tipişik komşunuz Şaziye Hanım.

SADBERK: Bağırınca ne güzel okuyorsun.

MAHMUT: Hanımcığım bir bağırdınız okumayı söktüm. Bir daha bağırında ben bir üniversite
bitiriyim.

SADBERK: Kes kim göndermiş dedin?

MAHMUT: Bakıyım. Tipişik komşunuz Şaziye Hanım.

SADBERK:Hay dilini eşek arısı soksun ona tipişik denmez bitişik denir.

MAHMUT: Siz teyyaraye uçak diyorsunuz ben bişey diyorum mu?

SADBERK:Tamam tamam kes.Şaziye Hanım ha. Şimdi o mektubu ve çeki zarfın içine koy veri
geri gönder.

SADBERK: Benim kirli ellerle kazanılmış paralara ihtiyacım yok.

MAHMUT: Yoo ben geçenlerde gördüm ellerini yıkıyordu.

SADBERK: Sen anlamazsın. Koy onları içine ve geri gönder.


MAHMUT: (Mektubu zarfın içine, çeki cebine koyar) Mektubu zarfın içine koyuyorum, çekide
koyuyorum, gönderiyorum.

SADBERK: (çıkarken) Mahmut, ver o zarfı bana.

MAHMUT: Siz zahmet etmeyin hanımcığım, ben götürürüm.


SADBERK: Mahmut ver dedim onu bana.

MAHMUT: (zarfı verir) Buyurun hanımcığım.

SADBERK: (mektubu zarftan çıkarır) Ötekinide.

MAHMUT: Bunun gözü parada (Avninin verdiği paraları çıkarır) Buyurun.

SADBERK: Bu değil ötekini.

MAHMUT: Ha bunun gözü yüksekler de (çeki çıkarır) Aaa çek, çektir git ne işin var bunun
benim cebimde?

SADBERK: Değil mi? Ne işi var onun senin cebinde?

MAHMUT: Valla hanımcığım bu evde çok garip şeyler oluyor, Sanıyorum ki biri bizi gözetliyor.

SADBERK: Ver onu bana. Senin karnını doyurmuyor muyum, sana maaş vermiyor muyum?
Niye böyle yapıyorsun be adam.

MAHMUT; Üç aydır maaş mı veriyorsunuz?

SADBERK: Vardamı vermiyoruz?

MAHMUT: Doğru olsa verirdiniz.

SADBERK: Beyefendi bugün odasından çıktımı.

MAHMUT: Bi ara.

SADBERK: Ne yoksa çıktımı?

MAHMUT: Çıkmak istedi.Sıkışmıştı.

SADBERK: Sen ne yaptın.

MAHMUT: Bende bakkala gittim 30 metre hortum aldım.

SADBERK: O niye.

MAHMUT: Bi ucunu pencereden sarkıttım, bir ucunu tavalete.

SADBERK: Aferin, akıllanmaya başlamışsın.

MAHMUT:Şey hanımcığım daha kalın bir hortum lazım.

SADBERK: Neden?
MAHMUT: Daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz.

SADBERK: Aman, onunda sırası geldi mi düşünürüz herhalde. Neyse ver anahtarı.

MAMUT: Anahtarımı (aranır) Ulan avni senin ananı.

SADBERK: Ne aranıyorsun be adam, Anahtar diyorum anahtar.

MAHMUT: ha İngiliz anahtarı, hemen getiriyorum.


SADBERK: Mahmut buraya gel. Ben sana İngiliz anahtarımı diyorum.Odanın anahtarını ver.

MAHMUT: Ulan Avni senin ananı. ( Sehpanın üstünde anahtarı görür) hah anahtarı bendedir,
anahtarı bendedir.

SADBERK: O anahtarın sehpanın üstünde ne işi var?

MAHMUT: Altında mı olması gerekiyor du?

SADBERK: Ben sana demedim mi o anahtar senin cebinden çıkmayacak diye?

MAHMUT; Şey hanımcığım, bi ara bende sıkıştım, tuvalete düşmesin diye buraya koydumdu.

SADBERK: Yutmadım bu dolmayı ya neyse.

MAHMUT: Valla aç kalırsın başka yemek yok.

SADBERK: Kes tamam yıkıl şimdi karşımdan.

MAHMUT (Yıkılır) Yıkıldım.

SADBERK: Ne yapıyorsun be adam.

MAHMUT: Yıkıl dediniz yıkıldık.

SADBERK: Öyle değil çık dışarı yani.

MAHMUT: Sizde Türkçeyi doğru kullanın.

SADBERK: (Salihin Kapısını açar) Gelebilirsin bey.

SALİH: hanfendi müsaade ettilermi acaba?

SADBERK: hanfendi müsaade ettilerlerler.

SALİH: Aman efendim, bugun ne güzelsiniz, özledik doğrusu.

SADBERK: Kes. Verdiğim karalama cezasını yaptınmı?

SALİH: yaptım efendim.


SADBERK: İyi getirde oku bakalım.

SALİH: Hemen efendim (çıkar kağıtla gelir) Hemen okuyorum .

Sevgilim herkes allar giymiş


Sen giymişsin kareler
Senin bu dertli halin benim yüreğimi pareler
Gece yüzünü yıkamadan yatta,burnunu yesin fareler.

SADBERK: Ben Sana Bunumu verdim?

SALİH: Yanlışlık olmuş efendim şimdi doğrusunu okuyorum .

Gel yanıma kapansın gönlümün yaresi


Aşkımıza erişemez oldu ayasofya minaresi
Vallah bizi adam edemez bakırköy tımarhanesi

SADBERK: Bune be adam, kızmaya başlıyorum ama.

SALİH: Kızmayın efendim, şimdi doğrusunu okuyorum.Hapisane anılarımla


karışmış.(Doğrusunu okur( Bir günah ettimse Sadberk payumar etme beni,
ölürüm sensiz Sadberk terk edip gitme beni.

SADBERK:Olmuyor, Benim ismim senin ağzından daha cilveli çıkmalı.

SALİH (Sadberkleri cilveli okur)

SADBEK:Olmuyor olmuyor, biraz kıvrak oku şunu.

SALİH: (Kıvırarak okur)

SADBERK: hayır yine olmuyorrr.Ne biliyim biraz yüksek okuşunu.

SALİH: (sandalyenin üstüne çıkar, kıvırarak okur)

SADBERK: (görür) Ne yapıyorsun orda?

SALİH: Yüksekte oku dediniz ya ondan.

SADBERK: Yoo orası alçak, çık tepemde oku bari.

SALİH: baş üstüne efendim (Üstüne çıkmaya çalışır yere düşer)

SADBERK: Çabuk kalk yerden, topla şunu (Salih kağıdı sarar) Çabuk, hala
bitmedimi, acele atsene be adam.(Salih yapacağını yapar) Aman Allahım gözüme
soksaydın bari.

SALİH: baş üstüne efendim.

SADBERK: Her dediğimi yapmak zorundamısın be adam. Git koş şunu odana koy
çabuk.

SALİH: Emredersiniz Hanımefendi (Koyar ve gelir)

SADBERK: Sinirlenmeyeceğim, sakin olacağım,geç otur şuraya.

SALİH: Peki hanımcığım.(Oturur)

SADBERK: kalk (kalkar) Otur (Oturur) Kalk (..) otur (..) Kalk (..) Otur (..) Kalk (..)

SALİH: Ben askerde bile bu kadar talim yapmadım.

SADBERK: Otur (oturur) Ne biçim oturuyorsun sen böyle. Şimdi benim bir
arkadaşım gelse, seni böyle yayılmış bir vaziyette görse bana ne der ha. Ucuna
(Salih kayar) daha ucuna (..) biraz daha (..) biraz daha (..) biraz daha (..)
(Sandalyeden düşer) Ne yapıyorsun be adam.

SALİH: Sandelye bitti.


SADBERK:Çabuk otur şuraya.Ucuna, ucuna. Seninle konuşacaklarım var.

SALİH: Anlatın efendim sizi dinliyorum.

SADBERK: Eve gelirken Açıldık Zadelerin Hanımı hanımı ile karşılaştım.

SALİH: Ne kadar iyi etmişsiniz. ( Mahmut antireden Salih’e işaret eder. )

SADBERK: Oturduk biraz konuştuk. ( Salih ‘in halini görür çağırır. ) Mahmut
buraya gel.

MAHMUT: ( Garip davranır. ) Şey Hanımcığım beyefendinin canı hamur işi çekmiş
de hamuru ince mi açıyım kalın mı açıyım diye soruyordum da.

SADBERK: Beyefendinin canı ne zamandan beri bu evde bişiler çekiyor.

SALİH: Yalan Hanımcığım vallaha yalan.

SADBERK: Ben şimdi ikinizi birden hamur gibi açmadan çık dışarı. ( Mahmut çıkar.
) Nerde kalmıştım

SALİH: Hamur açıyordunuz aman şey Açıldık zadelerin hanımıyla hamur açıyor şey
konuşuyordunuz..

SADBERK: Kadın oğlundan bahsetti. Çocuk güzel sanatları bitirmiş. Bir de atölye
açmış kendine. İşleri de iyi. ( Mahmut yine işaret yapar. Sadberk fark eder.)
Mahmut ( Girer) Napıyorsun yine.

MAHMUT: Şey hanımcığım akşama dolma yapacağım . Kabak mı yoksa patlıcan mı


oyuyum diye soruyordum.

SADBERK: Ben şimdi sizi kabak gibi oymadan çık dışarı. ( Çıkar) Nerde kalmıştık.

SALİH: Çocuk kabak çıkmıştı hanımım ama atelye açmıştı.

SADBERK: Evet iyi para kazanıyor. Düşündüm ve onu Leyla ile evlendirmeye karar
verdim. ( Mahmut yine işaret yapar.) Mahmut yine ne var

MAHMUT: Av av av

SADBERK: Bırak havlamayı da nevar söle.

MAHMUT: Av av Avni geldi de bahçede bekliyor.

SADBERK: Ne, ben kaç defa dedim o herif bu eve gelemez. Hatta benim evimin
önünden bile geçemez diye.

SALİH: İzin versin gelsin efendim. Belki amcasına akıl danışacaktır.

SADBERK: Amcasında çok akıl var da amcasına akıl danışmaya gelmiş. Neyse bu
güzel haberi ona da veriyim bari. ( Mahmut’a) Çağır gelsin.
AVNİ: (Girer) Yengelerin en güzeli bir tanecik yengem benim verin o mübarek
elinizi öpüyüm.

SADBERK: Ben daha eli öpülesi yaşa gelmedim.

AVNİ: Öle değil yengecim nezaketen.

SADBERK: Ayyy, nezaketi senden öğrenecek( elini uzatır. ) değilim ( çeker)


heralde. Otur bakalım şöyle Avni Bey anlatacaklarımı sen de dinle.

AVNİ: Peki yengecim.

SADBERK: Leyla’ yı evlendirmeye karar verdim.

AVNİ: (Yüzü güler) Çok isabetli bir karar vermişsiniz yengecim. (Salih ile
bakışırlar.)

SADBERK: Güzel sanatları bitirmiş ve kendine de atelye açmış. İyi, efendi, kibar
tam ailemize göre biri.

AVNİ: ( İyice sevinir amcasına) benden bahsediyor.

SALİH: ( El hareketiyle) Nah senden bahsediyor.

SADBERK: Leyla’yı kiminle evlendireceğim biliyor musun Avni

AVNİ: Bir tahminim var ama sizden duymak isterim.

SADBERK: Açıldık zadelerin oğlu ile.

AVNi: ( hışımla) ne, olamaz Leyla’yı onunla evlendiremezsiniz.

SADBERK: Ne, bana mı? Bey bey senin yeğenin benim kim olduğumu bilmiyor
heralde anlat da öğrensin.

SALİH: Aman oğlum ne yapıyorsun sen. Oğlum sen yengeni tanımıyorsun heralde.

AVNİ: Ne tanıyacağım yahu. Tanıyan tanıdığına bin pişman zaten.

SALİH: Belli oluyor zaten. Oğlum bak dinle anlatıyorum. Bundan 20 yıl önce.

SADBERK: Tarihleri geç.

SALİH: Peki hanımım. Yengen gençken

SADBERK: Neee

SALİH: E, şey, yani yengen daha genç iken birgün Nazilliden buraya gelmek için
trene biner. Boş bir kompartıman arar, neyse boş bir kompartıman bulur oturur.
Sonra Kompartımanın kapısında ipsiz mi ipsiz, tipsiz mi tipsiz, kıyması dökülmüş
lahmacun suratlı bir adam belirmez mi? Adam geçmiş, yengenin karşısına
oturmuş yengen de tabi camdan dışarı bakmış adam yengenle muhabbeti kurmak
için cebinden bir çikolata çıkartıp yengene uzatmış. Tabi yengen o çikolatayı alır
mı?
AVNi: Almaz

SALİH: Almaz tabi ya. Hemen reddetmiş adam bakmış olmuyor çantasından bir
mecbua çıkarmış yengene uzatmış. Yengen o mecbuayı okur mu?

AVNi: Okumaz.

SALİH: Okumaz tabi. Hemen reddetmiş. Neyse trene gara gelmiş yengen
bavullarını almış inmiş trenden, sonra bir faytona binmiş. Faytonla giderken sonra
arkasına bakmış ki ne görsün. O tipsiz mi tipsiz, ipsiz mi ipsiz adam yengeni takip
etmiyor mu neyse yengen evin önüne gelmiş. İnmiş faytondan kapıya gelmiş
bavulalrını bırakıp kapıyı açmış girmiş içeri sonra bavulları almak için kapıya geri
dönmüş bir de ne görsün o adam kapıya kadar gelmiş bir de içeri girmez mi?
Yengen bıçağı kaptığı gibi cart cart cart adamı 33 yerinden bıçaklamış. Adam can
havli ile kendini sokağa zor atmış. İşte o bıçak yıllardır savaş kazanmış bi gazi gibi
bu evin namuz timsali olarak o duvarda asılı durur. Yaa Avni sen yengeni ne
sanıyordun.

AVNİ: Amca, başlarım şimdi yengemin bıçağından da, topundan da, tüfeğinden
de(Sadberke bağırarak.) Ben leylayı seviyorum tamam mı. Ve siz ne derseniz
deyin ben onunla evleneceğim. Yetti be düşün yakamdan artık. ( çıkar)

SADBERK: ( Fenalaşır) Bey bey bana bir şeyler oluyor. ( bayılır)

SALİH: Ey büyük Allahım sen başladığın işi yarım bırakma.

IŞIK PERDE

2. PERDE

(Avni sahnede yalnızdır. )

AVNi: ( Düşünceli ) Kahretsin. Leyla’yı başkasıyla evlendiriyorlar. Olamaz bu


olamaz. Ben bunca yıldır Leyla’nın hayaliyle yaşıyorum. Buna izin veremem. Bir
şey yapmalı ama ne. Of çıldıracağım ( kapı çalınır) Kapı açık bu işe son
vermeliyim. (Şaziye girer)

ŞAZİYE: Aaa Avni Bey siz burada, gözlerime inanamıyorum.

AVNİ: Şaziye hanım Şanzelize’de bir cafede değiliz burası amcamın evi niye bu
kadar şaşırdınız anlamadım.

ŞAZİYE: Sizi pek görmüyoruz da ondan şaşırdım. Ee nasılsınız.

AVNİ: İyiyim siz,


ŞAZİYE: Ben de iyiyim idare edip gidiyoruz işte. Bu arada okul nasıl gidiyor.

AVNİ: Okulum bitti kendime bir atelye açtım.

ŞAZİYE: Yaa çok sevindim. Artık benim de bir portremi yaparsınız değil mi.

AVNi: Tabi çizerim model siz olduktan sonra fakat bu aralar çok yoğunum başka
zaman inşallah.

ŞAZİYE: Zaten ben de amcanızla görüşmeye gelmiştim.

AVNi: Öyle mi hemen çağırayım.( içeriye) Amca bir dakika bakar mısın. Ben artık
gideyim. Görüşmek üzere Şaziye Hanım.

ŞAZİYE: Görüşmek üzere. (Avni çıkar)

SALİH: ( girer seyirciye) Kadın bir bayıldı ayılmaz bilmiyor. Tam dört şişe kolonya
döktüm banamısın demedi. Son şişe de zeytinyağıymış pehlivan gibi kokuyor
şimdi de( görür) Aaa Şaziye Hanım hoş geldiniz efendim.

ŞAZİYE: Hoş bulduk.

SALİH: Nasılsınız Şaziye hanım

ŞAZİYE: İyiyim de siz benim adımı nerden biliyorsunuz.

SALİH: Havuzdan

ŞAZİYE: Havuzdan mı anlamadım.

SALİH: Anlamadınız mı bakın anlatıyım ben bir, yani geçenlerde bahçeye indim
sizin bahçeyle bizim bahçeyi ayıran tahta paravanda bir budak deliği var, o budak
deliği benim gözüme yapışmaz mı ben ne göreyim siz bikinilerinizi giymişsiniz
havuza ayaklarınızı sokmuşsunuz şapta şupata şapata şupata

ŞAZİYE: Aa çok çapkınsınız Salih bey

SALİH: öyleyimdir ben anamdan doğar doğmaz ebeme göz kırpmışım.

ŞAZİYE: çok da şakacısınız.

SALİH: Efendim sebebi ziyaretiniz.

ŞAZİYE: Ah efendim bende o havuz meselesini konuşmaya gelmiştim .

SALİH: Havuz meselesi mi

ŞAZİYE: Evet o havuz bana dar gelmeye başladı. Rahat rahat yüzemiyorum.

SALİH: Genişletin efendim genişletin.

ŞAZİYE: Genişleteceğim de bunun için sizin araziden biraz pay almam gerekiyo.

SALİH: Alın efendim dilediğiniz kadar alın.


ŞAZİYE: Alayım mı?

SALİH: Tabi tabi dilediğiniz kadar alabilirsiniz.

ŞAZİYE: Ama bu meseleyi bir de Sadberk hanımla görüşsek iyi olmaz mı

SALİH: Gerek yok efendim gerek yok. Bu evde ben ne dersem o olur.

MAHMUT: ( antireden geçer) caarrttt

ŞAZİYE: ne dedi

SALİH: Cartladı

ŞAZiYE: Anlamadım.

SALİH: Yani şey demek istiyor.Benim Söylediğimin tersini söyleyecek olan olursa,
ağzını cart diye yırtarım, onu demek istiyor.

ŞAZİYE: Ha anladım. Ee artık ben kalkayım. Sizinle bu havuz meselesini başka bir
zaman uzun uzun görüşelim.

SALİH: Tabi efendim Ne zaman isterseniz.

ŞAZİYE:Yoo, siz ne zaman isterseniz bana haber verin, ben hemen gelirim.

SALİH: Yani ben gece yarısı haber versem, yine de gelirmisiniz?

ŞAZİYE: Tabi efendim, Ne zaman isterseniz. Hadi görüşmek üzere. (tokalaşırlar)

SALİH: Görüşmek üzere Şaziye Hanım (elini bırakmaz)

ŞAZİYE: Salih Bey elim, ara sıra çamaşıra, bulaşığa lazım oluyorda (bırakır) Bayy
(çıkar)

SALİH: Bayyy. Ah ben bu eli üç ay yıkamam artık. Beni şad et Şaziye başım
için.(Sadberk görür)

SADBERK: Ne, bensana o kadının ismi bu evde anılmayacak demedimmi?

SALİH: Ben söylemiyordum efendim, yandaki radyodan geliyor.

SADBERK: Birde yalan söylüyor. Sana ne ceza vermeli bilmemki. Sen niye böyle
giyindin?

SALİH: Efendim, unuttunuzmu bugün baloya gidecektik ya.

SADBERK: Aa bak ben onu unutmuştum. Tabi ya, sana ne ceza vereceğimi
buldum. Baloya sen gelmiyorsun.

SALİH: Olmaz.

SADBERK: Ne bana karşımı geliyorsun?


SALİH: Yok efendim. Ben sadece şey diyordum. Baloya yalnız gidilmezki, size bir
erkek lazım (Mahmut girer) Erkek dedim, ayı demedim.

SADBERK: Baloya kiminle gideceğimi buldum.

SALİH: Benimle değimli efendim.

SADBERK: Hayır, Mahmut’la.

SALİH: Ama efendim.

SADBERK: Kes. Hadi Mahmut sen hazırlan (Mahmut çıkar) Gelelim sana, biz
yokken neler yapabilirsin acaba. Bulaşıkları yıka, çamaşırları yıka, ortalığı topla.
Birde karalama cezası veriyorum, ve geldiğimde seni burada oturuyor olarak
bulacağım, tamamı?

SALİH: Baş üstüne efendim.

SADBERK: Ben şimdi hazırlanıyorum. Mahmut’ada söyle acele etsin. Bilirsin


bekletilmekten hiç hoşlanmam.

SALİH: Peki efendim. (Sadberk çıkar) Ah be Mahmut, ne yaptın sen yahu, ben ne
yapacağım şimdi? (Mahmut girer)

MAHMUT: Uy baba dostu. Ne ediyorsun?

SALİH: Aa baba dostu ne oldu sana böyle?

MAHMUT: Ne olduki?

SALİH: Daha ne olsun rengin bembeyaz, Süzülmüşsün iyice.

MAHMUT: Uy, zaten sabahtan beri bir halsizlik vardı üstümde.

SALİH: Ya gel şöyle otur. Çok çalışıyorsun Mahmut ağa ondan oluyor.

MAHMUT: Ee tabi. Bana bak umutsuz değilim değilmi?

SALİH: Yok yok sadece yorgunluk. Bak dün akşam babanı rüyamda gördüm.

MAHMUT: Uy rahmetli babacığım. Nasılmış iyimiymiş?

SALİH: İyiymiş, seni çok özlemiş.

MAHMUT: Yoksa benimi çağırıyor yanına.

SALİH: Yok yahu, bana dediki, Salih dedi, Siz Mahmut’la çocukluk arkadaşısınız
dedi. Onu fazla yorma, çok iş yaptırma, biraz rahat etsin dedi, öyle balolara falan
gidipte oynayıp terlemesin dedi.

MAHMUT: Babanmı dedi bunları.

SALİH: Evet.
MAHMUT:Siz bizibize cell’emi geçtiniz. Ula bu kadar uzun rüya olurmu?

SALİH: Olur tabi. Ya Mahmut, gel vazgeç şu baloya gitmekten.

MAHMUT: Baba dostu.

SALİH: Ne var?

MAHMUT: Yahu çok safsın sen. Ben senin için gidiyorum baloya.

SALİH: Adama bak, karımla baloya gidiyor, birde senin için gidiyorum diyor…..

MAHMUT: Baba dostu, sen saflığın sınırlarını zorluyorsun farkındamısın, yahu


anlasana.

SALİH: Neyi anlayacağım?

MAHMUT: Yahu Şaziye Hanım ne dedi?

SALİH: Ne dedi?

MAHMUT: Ne zaman çağırırsanız çağırın gelirim demedimmi?

SALİH: Dedi.

MAHMUT: Ee ben şimdi, Sadberk Hanımı evden uzaklaştırıyorum ki, sende burada
Şaziye Hanımla baş başa kal. Anlamadınmı?

SALİH: sahi ne zaman isterseniz dedi değilmi? E, şimdi çağırsak gelirmi yani?

MAHMUT: Heralde gelir.

SALİH: A o zaman ben onu çağırmanın yolunu bulayım.

MAHMUT: Tamam, bu sırada bende hazırlanayım bari. (Çıkar)

SALİH: Ee nasıl çağıracağım şimdi? Seslensem, olmaz, herkes duyar. Ne yapsam


acaba. Hah mektup yazarım. Tamam bu uyar (kağıt kalem alır, manileri söyler) iki
gözüm canım ciğerim Şaziye Hanım. Şu havuz meselesini daha detaylı görüşmek
için, sizi evimde bekliyorum. Eğer gelirseniz sevinirim. Hah bu kadar yeter, iyide
şimdi bunu nasıl göndereceğim? Postaya versem bir haftada zor gider. Hay Allah,
bir güvercinin ayağına bağlasam, olmaz. Ya yanlış eve giderse. Ah be Mahmut
baloya gitmenin sırasımıydı? Şimdi burada olsam şu mektubu alıp Şaziye Hanıma
götürsem (Mahmut Antreden
mektubu alır gider) fenamı olurdu yani. Ama nerde, beyefendi kendi keyfine
baksın. Baba dostu dedik bağrımıza bastık, oda bir iyilik yapayım bahanesiyle
baloya gidiyor. Bak mektup elimizde kaldı (fark eder) Aa mektup nerde be,
Allah’ım kayboldu,Eyvah Sadberkin eline bir geçerse biterim, ölürüm ben. Mektup
nerdesin mektup.

MAHMUT: Uy baba dostu, ne arıyorsun?

SALİH: Ya Amerikadaki yeğenime mektup yazdım, kayboldu. Onu arıyorum.


MAHMUT: Allah Allah, benim bildiğim senin Amerikada yeğenin yok, senin bir
yeğenin var oda Avni.

SALİH: Sen tanımazsın, var. Ona mektup yazdım. Ama şimdi yok.

MAHMUT: Uy baba dostu, sen az önce demedinmi? Al şu mektubu al, Şaziye


Hanıma götür diye?

SALİH: Ne, götürdünmü yoksa?

MAHMUT: Uy cevabı bile getirdim. Bak ne yazmış, okuyayımda dinle. Sevgili Salih
beyciğim, Saat onda teşrif edeceğim, sevgilerimle Şaziye Hanım.

SALİH: Oh geliyor. Hadi siz gidin artık.

MAHMUT: Baba dostu, düşündümde ben sana haksızlık ediyorum.

SALİH: Niyeki ne oldu?

MAHMUT: Sen kaç gündür karınla beraber baloya gitmek için hazırlanıyorsun.
Bugün ben çıkıp senin yerine gidiyorum baloya. O yüzden vazgeçtim, sen git.

SALİH: Aman Mahmut, saçmalama vazgeçmenin sırasımı. Kadın biraz sonra


gelecek, hem Sadberk’te seni bekliyor. Bilirsin bekletilmekten hiç hoşlanmaz.

MAHMUT: Baba dostu, hani diyordun ki, şu bizim zam meselesini bir konuşsak ha
ne dersin?

SALİH. Şimdi sırasımı bunun, bir gidip gelin konuşuruz.

MAHMUT: Valla tam sırasıdır. Hemen halledelim, yoksa gitmem.

SALİH: Tamam tamam, %20 verdim gitti.

MAHMUT: Sen beni memurlarla karıştırıyorsun galiba.

SALİH: Tamam hadi, % 50 olsun.Hadi görüşürüz.

MAHMUT:Kurtarmıyor.% 100 isterim.

SALİH: Çüşş, ne diyorsun sen be, hayatta olmaz.

MAHMUT: Hayatta olmazsa ahrette olur baba dostu. Hani Adberk Hanım, Şaziye
Hanım.

SALİH: Tamam tamam.Ocağıma incir ağacı diktin be.Tamam % 100 anlaştık.Hadi


artık git, kadın seni bekliyor.

MAHMUT: Gidiyorum ama, döndüğümde sonuçları ilk ağızdan dinlemek istiyorum.

SALİH: Ne sonucu be.


MAHMUT: Nasıl ne sonucu. Ula kadın deplasmana geliyor. Kendi evinde üç puan
alm zsan tüh senin kalıbına.

SALİH: Ayıp ettin sen git bak neler oluyor?

MAHMUT: İyi hadi kolay gelsin (çıkar)

SALİH: Oh be sonunda yalnız kalabildim, Evde tek başınayım ve birazdan Şaziye


hanım gelecek ( ortalığı toplarken zil çalar, Salih kapıyı açmaya gider, Avni’nin
geldiğini fark etmeden elini tutar içeri alır) Efendim hoş geldiniz, selamlar
getirdiniz.Sizi burada görmek ne büyük şeref (elini atar) Allah Allah portakallar
suyunu çekmiş, ama olsun (yanağını okşar) Oda ne, kadının yüzü kösele gibi
olmuş, olsun ben yinede öpeceğim (döner ve fark eder) O ne be, oğlum Avni senin
ne işin var burada?

AVNİ: Ne demek ne işin var, amcamızla dertleşmeye geldik te senin deminki tuhaf
hallerin neydi öyle?

SALİH: Şeyy, yengenler balodan gelecekler de, onun için prova yapıyordum.Sen
hemen git, seni görmesin burada.

AVNİ: Yaa amca bir derdim var diyorum. Sana boşalmaya geldim.

SALİH: Ne olan, ben kanalizasyon çukurumu yum?

AVNİ: Öyle değil amca, çok dertliyim diyorum, beni dinlemen lazım.

SALİH: Avni oğlum çok hastayım yatmam lazım, sende git.

AVNİ: Bu kıyafetlemi yatıyorsun sen amca.Hem nereye gidiyim.

SALİH: Git oğlum git, sinemaya, ne biliyim, tiyatroya falan git.

AVNİ: Tamam amca tamam, sen beni bu halde bırak ve yat.

SALİH: Oğlum sende bekleme, git gez biraz, açılırsın (odaya gider)

AVNİ: Vay be amcaya bak, neyse şuradan Mustafa’ ya telefon açayım da onunla
buluşuyum.(Bir numara çevirir beklerken, Salih kafasını uzatır)

SALİH: Oğlum Avni telefon açmanın sırası mı şimdi?

AVNİ: Amca, pardon ya, yanlışlıkla sizi aramışım (kapatır) Bir dakika ya ben zaten
amcamdayım.

SALİH: Hadi oğlum bir oğlum bir bara falan git, Bende yatıyorum.

AVNİ: Tamam amca sen yat ben gidiyorum (Salih gider, kapı çalar) Kapı açık
(Şaziye girer)

ŞAZİYE: Oo Avni bey yine siz.

AVNİ: Şaziye Hanım, hoş geldiniz.Buyrun oturun.


ŞAZİYE: Bakın Avni bey bu sefer benden kurtulamayacaksınız.Bugün resmimi
yapacaksınız.

AVNİ: Tamam Şaziye hanım, siz içerde makyajınızı tazeleyin, bende bu arada
malzemelerimi hazırlayım. Sinemaya git, tiyatroya git ha. Şimdi anlaşıldı beni
başından savmaya çalışmanın nedeni.Ben şimdi size bir oyun edeyimde
görün.Tamam kapıyı üstünüze kilitleyim de görün.o zaman sen ayıkla pirincin
taşını amca.(Kapıyı kilitler çıkar, Şaziye girer)

ŞAZİYE: Avni bey ben hazırım.A avni bey, gitmiş. Neyse bende zaten Salih beyle
görüşmeye gelmiştim.

SALİH: (girer) Yahu ne laf anlamaz adam. Şaziye hanım sizmi geldiniz.

ŞAZİYE: Evet Salih bey ben geldim.

SALİH: Hoş geldiniz Şaziye hanım, buyurun oturun.

ŞAZİYE: (oturur) Sizde oturun Salih bey.

SALİH: Eh bende oturayım bari.

ŞAZİYE: Niye öyle uzağa oturdunuz Salih bey, biraz yaklaşsanıza.

SALİH: Yaklaşayım hanımefendi.

ŞAZİYE: Yaklaşın efendim (yaklaşır) Biraz daha yaklaşın (yaklaşır) Biraz daha
(yaklaşır) Biraz daha (yaklaşır) Biraz daha

SALİH: Fazla yaklaşırsam iskeleyi dağıtırım diye korkuyorum.

ŞAZİYE: Çok şakacısınız.

SALİH: Öyleyimdir. Ee.Şaziye hanım, izin verirseniz saçlarınıza dokunabilir miyim?

ŞAZİYE: Tabiî ki Salih bey (Salih yapacağını yapar) Hiç böyle okşayanını da
görmemiştim.

SALİH: Şey Şaziye hanım sizi öpebilir miyim.

ŞAZİYE: Tabi öpebilirsiniz ama bir şartım var.

SALİH: Kabul ediyorum.

ŞAZİYE: iyi de şartımı söylemedim ki.

SALİH: Olsun ben yine de kabul ediyorum.

ŞAZİYE: Peki, gözlerinizi kapatmanızı istiyorum.

SALİH: Gözlerimi mi kapatayım, olur kapatırım. (öpmeye kalkar, Şaziye kaçar) As


Şaziye hanım. Aha oraya mı gelmemi istiyorsunuz gelirim efendim, oraya da
gelirim.(gider, Şaziye yine kaçar) Aha şimdi de oraya mı gelmemi
istiyorsunuz.Oraya da gelirim.(gider) aha şimdi de orda mısınız efendim bekleyin
oraya da geliyorum.(Çeketini çıkarır) Yakalarsam muck muck. (Şaziye sehpanın
üstündeki bıçağı alır ve Salihe çeker)

ŞAZİYE: Salih bey, ben sizin komşusuna yan gözle bakacak biri olarak bilmezdim.

SALİH:Şey Şaziye hanım, siz beni yanlış anladınız.

ŞAZİYE: Şimdi ben gidiyorum ve siz burada kalıyorsunuz Sakın kıpırdamayın.


(Kapıya gider ve kilitli olduğunu anlar) Aman Tanrım, birde kapıyı kitlemiş.Çabuk
açın şu kapıyı.

SALİH: Kapıyı kitlemekmi, iyi de ben kitlemedimki.

ŞAZİYE: Ben anlamam.Çabuk açın dedim size şu kapıyı.

SALİH: Haa, beklide Avni kitlemiştir, çıkarken.

ŞAZİYE: Anlamam ben Avni, Mavni, Açın şu kapıyı çabuk. Hah aşağıdan bozacı
geçiyor, sesleninde dışardan açsın.

SALİH. Bozacı bozacı (sesini duyuramaz)

ŞAZİYE: Allah kahretsin duymadı.

SALİH: Duymadılar efendim.

ŞAZİYE: hah Bakın bekçi geçiyor, çabuk seslerin.

SALİH: Bekçibaşı, bekçi başı.

SES: Ula ne bağırıp milleti rahatsız ediyorsun gecenin bu saatinde, çabuk gir içeri
yat, çabuk.Hayvanoğluhayvan.

SALİH: Bekçi beni tanıdı.

ŞAZİYE: Allahım ne yapacağız.hah karşıdan üç kişi geliyor, alın şu kültablasını


atın, onun essine dönüp bakarlar.sizde onlara açtırırsınız kapıyı (Salih atar)

MAHMUT: (Sesi) Uy kafam.

SALİH: yaşasın tam isabet.Ama bunlar bizimkiler eyvah yandık (Şaziye bıçağı
bırakır)

ŞAZİYE:Nerde kalmıştık Salih bey, devam edelim.

SALİH: Ne devam etmesi, lütfen saklanın bir yere, lütfen.

ŞAZİYE: Peki, bu seferlik sizi affediyorum.

SALİH: Saolun, şimdi şuraya saklanın (Şaziye saklanır) Atıyorlar atıyorlar,


sadberkmi atıyorlar, kıymayın ona atmayın.

SADBERK: (antreden) Vah vah beyin yine aynı hastalığı tuttu.Sen ilgilen
Mahmut.Hadi biz gidelim Leyla.
LEYLA: Peki teyze.

MAHMUT: Çık çık.

SALİH:!. Kat.

MAHMUT:Çık

SALİH:2.kat.

MAHMUT: Çık diyorum sana.

SALİH: 3.kat.

MAHMUT:Çık

SALİH: Daha fazla çıkamam yükseklik korkum var. Sadberkimi atıyolar,


Sadberkimi atıyolar, ( Mahmut’ u görür) Enayilerde bu dolmayı yutuyor.

MAHMUT: Bırak ulan dolmayı ne oldu onu anlat.

SALİH: Çık.

MAHMUT:Nasıl çık.

SALİH: Olmadı. Deplasman bir sıfır yenildik.

MAHMUT: Ula kendi evinde puan kaybettin öylemi?

SALİH: Ya tam puan alıyordum, hayvanın biri bıçak koymuş oraya, kadın bıçağı
eline geçirince bişey yapamadım.

MAHMUT: Ula niye hayvan diyorsun elin adamına, oda senin benim gibi bir
insandır daa.
SALİH: Ha bıçağı koyan belli oldu.

MAHMUT: Ne yapıyım, yaşlılık. Meyve kesecektim unutmuşum.

SALİH: Oğlum hani sen gelmeden önce öksürecektin.

MAHMUT: Ne yapayım, tam öksürecektim, gavatın biri kültablası attı kafama.

SALİH: Niye gavat diyorsun elin adamına, oda senin benim gibi namusuyla
yaşayan bir adamdır belkide.

MAHMUT: Uy kül tablasını atanda belli oldu (kapı çalar) aha kapı.

SALİH: Kimseyle görüşmek istemiyorum.

MAHMUT: Uy baba dostu geldi.

SALİH:O kim oğlum.Kimseyle görüşmek istemiyorum dedim.


MAHMUT: O diyorum baba dost, Şaziye hanım.

SALİH: Şaziye hanım mı, onunla hiç görüşemem, hemen kuyruklu bir yalan söyle,
gönder gitsin.

MAHMUT; Uy ben yalan söyleyemem.

SALİH: Yahu at bir kuyruklu yalan.

MAHMUT: Şaziye hanım beyefendinin, kuyruğu kapıyı sıkıştı gelemiyor.

SALİH: Olur mu oğlum olur mu, başka bir yalan at.

MAHMUT: Şaziye hanım, beyefendiye araba çarptı, hastaneye kaldırırken öldü,


yarın helvasını yemeye gelebilirsiniz artık.

SALİH: Allah cezanı versin, öyle şey söylenir mi?

MAHMUT: Ula ne biliyim ben yalan söyleyemem dedim sana.(Şaziye girer)

ŞAZİYE: Aşk olsun Salih bey, ben sizden özür dilemeye geldim, sizce
kaçıyorsunuz.

SALİH: özürmü, şey önemli değil Şaziye hanım (Mahmut’ a işaret eder)

MAHMUT:Uy, ne kaş göz ediyorsun.

SALİH: Mahmut (işaret eder)

MAHMUT: Ne diyorsun baba dostu.

SALİH: Senin işin falan vardır, hadi sen git işlerine falan bak, bizde rahat rahat
konuşalım, Şaziye hanımla.

MAHMUT:Hiçbir işim yok, hepsini baloya gitmeden önce halletmiştim.

SALİH: yahu ne bileyim, bulaşık falan vardır belki, gitbir bakalım. Hadi.

MAHMUT: Hepsini yıkadım.

SALİH: Hah, şey, çay içermisiniz Şaziye hanım.

ŞAZİYE: Tabi, olabilir.

SALİH: Mahmut ağa, bize iki çay, biri açık olsun.

MAHMUT: İki çay, biri açık (Tam çıkarken) Peki hangisi açık olacak.

SALİH: Nasıl hangisi açık, iki çay biri açık.

MAHMUT: iyi de hangisi açık.

SALİH: Sağdaki
MAHMUT: Sağdaki, tamam, çaylar.

SALİH: Ohbe, evet Şaziye hanım, sizi dinliyorum.

ŞAZİYE: Aslında buraya gelmemin bir sebebi var.

SALİH: Nedir o Şaziye hanım.

ŞAZİYE: geçenlerde sizi rüyamda görmüştüm onu anlatmaya geldim.

SALİH: Beni rüyanızda mı gördünüz? Hayırdır inşallah nasıl bir rüyaydı bu?

ŞAZİYE: Efendim, siz Ferhat olmuşsunuz, bende Şirin, ve babam eğer dağları delip
şehre su getirmezseniz beni size vermeyeceğini söylüyor.

SALİH: Delerim tabi efendim, sizin için dağları bile delerim.Aa bakın aklıma ne
geldi. Hadi sizin rüyanızı canlandıralım.

ŞAZİYE: Nasıl Yani?

SALİH: Şimdi siz şöyle geçin. Bende şöyle geçeyim. Şimdi siz Şirinsiniz bende
ferhatım. Şimdi siz Ferhat deyip, bana doğru gelin.

ŞAZİYE: Ferhat

SALİH: Çık. Olmadı, biraz daha ekolu söyleyin, birde öyle deneyelim.

ŞAZİYE: Ferhat hat hat.

SALİH: Çok güzel.

ŞAZİYE: Ferhat hat hat.(bir adım atar)


SALİH: Şirin rin rin .(bir adım atar)

ŞAZİYE: Ferhat hat hat.(bir adım atar)

SALİH: Şirin rin rin .(bir adım atar)

ŞAZİYE: Ferhat hat hat.(ortada buluşurlar, sarılırlar)

SADBERK: (antreden görür) Aman Allahım Ne oluyor burada.( Salih seyircilerin


arasına kaçar) Seninle sonra görüşeceğiz.Gelelim size. Ne demek oluyor bütün
bunlar.

ŞAZİYE: Bunları sizden intikam almak için yaptım. Derneğize bağış için
gönderdiğim çeki, benim kirli ellerle kazanılmış paraya ihtiyacım yok diyerek, geri
göndermişsiniz.Oysaki yardım için uzanan her el temizdir Sadberk hanım tühh.

SALİH: Kadının tükürüşünde bile asalet var.

SADBERK:Senin dilin oradan çok uzadı.Çabuk buraya gel.

SALİH: Gelmem, hem ben burada dostlarımla mutluyum.


SADBERK: Ay buradakilerin hepsi senin dostumu?

SALİH: Tabiî ki, hepsi benim için gelmişler, sağ olsunlar.

SADBERK: Yalnız unuttuğun bir şey var Salih bey, birazdan bütün dostların
gidecekler ve siz benimle baş başa kalacaksınız. O yüzden beni daha fazla
sinirlenmeden hemen buraya gel.

SALİH: Gelirim ama, beni dövmeyeceksiniz.

SADBERK: Tamam gel buraya.

SALİH: Söz verin.

SADBERK: Salih, kızıyorum ama.

SALİH: Aman siz kızmayın efendim, geliyorum hemen (sahneye geri gelir) geldim
efendim.

SADBERK: Çabuk bu rezaleti açıkla.

SALİH: Vallahi karıcığım benim bir suçum yok, basit bir trafik kazası.

SADBERK: Trafik kazasımı. Hemde benim evimde.

SALİH: Aynen öyle efendim. Şaziye Hanım farlarını yaknış üstüme üstüme
geliyordu, bende kaçmak için sola kırayım dedim, e tabi acemi şoför tabi oda
sağakırdı, sol sağ derken çarpıştık tabi. O sırada sen geldin.

SADBERK: Yaa öylemi, bak bak ne güzel bir yalan bu. Dövmeyeceğim dedim ama
cezalandırmayacağım demedim. Sana ne ceza versem acaba. Evde yapacak bir
işte yok, hah buldum. Mahmut çabuk buraya gel.

Mahmut: (girer) Buyur hanımım.

SADBERK: Beyefendinin bohçasını hazırla, içine bol bol havlu falan koy, birkaç
kalıpta sabun koy, beyefendi gidiyor.

SALİH: Allah yaşadık Mahmut ağa, hamama gidiyoruz. Birde kese al iyice bir
keselenelim.

SADBERK: Kes ne hamamı, Akhisara kaz çiftliğine gidiyorsun, kaz çobanlığı


yapmaya.

SALİH: Aman karıcığım yapma, bilmezmisin ben kazlardan nefret ederim.

MAHMUT: Valla hanımım, ben Salih’i çocukluktan beri tanırım, Bu kazlardan


korktuğu kadar hiçbirşeyden korkmaz. Tıs dedimi buna bu kaçar zaten. Yani
bundan kaz çobanı olmaz. Ts Tıs Bakın. Nasıl korkuyor.

SADBERK: İyi iyi, ceza ceza gibi olmalı değilmi? (çıkar)

MAHMUT: Uy baba dostu, şaka maka gidiyorsun kaz çiftliğine. Tıs tıs.
SALİH: Bir de dalga geçiyorsun be Mahmut ağa. (kapı çalar) Kim bu münasebetsiz
bu saatte yahu.

MAHMUT: Dur ben bir bakayım (bakar gelir) Uy baba dostu, Bugün bir arkadaşın
seni sormuştu, ama ben sana söylemeyi unutmuşum, o geldi, alayımı içeri?

SALİH: Kimmiş o ya.

MAHMUT: Tanımıyorum.

SALİH: Al içeri ama sen hazır ol yinede. Hırlımıdır, hırsızmıdır, anlıyorsun değilmi?

MAHMUT: Uy tamam anladım (kapıyı açar 69 girer)

69 SABRİ: Vay, Salih, Kardeşime bak be.

SALİH: Pardon bilader, tanıyamadım.

69 SABRİ: Nasıl yani sen şimdi beni tanımadınmı?

SALİH:Yoo, tanımadım.

69 SABRİ: Hani okul sıralarında sen hep dayak yerdin, ben seni kurtarırdım.

SALİH: Ben dayak yerdim ha.

69 SABRİ: Evet, hani seni kurtarıyorum diye sen benim cebime para sıkıştırıdın.
Hatırlamadınmı?

SALİH: Ben.. Haa hatırladım, çapkın Sabri.

69 SABRİ: Hah be kardeşim unutmamış kadeşini. Gel bir sarılayım sana (tam
sarıldıklarında Mahmut girer)

MAHMUT: Allah Allah Allah. Tut ya tut.

SALİH: Dur Mahmut ağa dur, yabancı değilmiş, okul arkadaşınmış.

MAHMUT: Uy az daha yarıyordun kapıyı. Hoş geldin kardeş (tavayı uzatır.)

69 SABRİ: hoş bulduk. Bune yahu.

MAHMUT: Uy, hani yoldan gelmişsin açsındır diye. Ne yemek istiyorsan söyle onu
yapayım.

69 SABRİ: Misafir umduğunu değil, bulduğunu yermiş.

MAHMUT: Sana omlet yapsam yermisin?

69 SABRİ: Olur, Allah razı olsun.

MAHMUT: Sendende (çıkar)

SALİH: Vay be Sabri, Nasılsın yahu anlat bakalım.


69 SABRİ: Valla nasıl olsun, uğraşıyoruz be kardeşim.Duyduğuma göre
evlenmişsin doğrumu?

SALİH: Evlendik be Sabri.

69 SABRİ: Ee mesutmusun bari?

SALİH: Nasıl anlatayım ki ben şimdi sana, hani derler ya, karın güzelse ne işin var
düğün evinde.Düğün zaten senin evinde, gir oyna, çık oyna. Karın çirkinse, ne işin
var cenaze evinde. Cenaze zaten senin evinde, gir ağla, çık ağla. Karın şirinse, ne
işin var savaş alnında, savaş zaten senin evinde. Gir savaş çık savaş.

69 SABRİ:Eee seninki hangi kategoriye giriyor?

SALİH: Üçüncü kategoriye giriyor galiba. Senin ki.

69 SABRİ: Ben anlamam öyle kategoriden, matogoriden.Sıkıysa benim karı benim


dediğimin dışına çıksın.savaş nasıl oluyormuş öğrenir.

SALİH: Yapma be.

69 SABRİ: Tabiî ki kardeşim. Benim karı ben daha eve gelirken daha 50 metreden
kala benim geldiğimi hisseder, hemen terliklerimi hazırlar, kapnın ardında bei
bekler. Ben daha zile basmadan o kapıyı açar.

SALİH: Hadi be. Milletin karısına bak.

69 SABRİ:Sıkıysa o zili çaldırsın bilir neler olacağını. Geçenlerde ne oldu, bak


anlatayım. Benim karı benim kurufasulyeyi sevdiğimi bildiği için, o gün
kurufasulye yapmış. Neyse eve geldim, bu yemeği önüme koydu. Bir kaşık layım
dedim, Allah, tuzu eksik, senmisin onun tuzunu atmayan.tencereyi tuttuğum gibi
kafasına geçirdim.

SALİH: Tencereyi kadının kafasına geçirdin.

69 SABRİ: Heralde kardeşim, yetmedi aldım elime, yermisin, yemezmisin,


yermisin, yemezmisin.

SADBERK: (sesi) Mahmut ( Kaçışırlar 69 sabri sandelyenin arkasına saklanır)


Benim su bardağım nerde.

69 SABRİ: Buz dolabının üstünde.

MAHMUT: Sen nereden bliyosun be?

69 SABRİ: Şey evde bulaşıkları ben yıkarımda, hep oraya bırakırım.

MAHMUT: Uy bu senin okul arkadaşın değilmi.

SALİH: evet.

MAHMUT: Aynı okuldan mezun olduğunuz belli oluyor.


69 SABRİ: Hayat müşterektir kardeşim.

SALİH: Boşverin şimdi onuda, hayırdır Sabri ya senin buralara pek yolun
düşmezdi.

69 SABRİ: Sorma be salihciğim hem ziyaret, hem ticaret dedik, geldik.

SALİH: Nasıl yani?

69 SABRİ: Salih, sen buralarda herkesi tanırsın. Ben birini arıyorum, bana yardım
edersin değilmi Salih.

SALİH: Ederim tabi kardeşim. Sen anlat kimmiş bu?

SABRİ: Bak anlatayım kardeşim iyi dinle.Bundan yıllar evvel, Akhisardan buraya
gelmek için bir trene bindim.Tabi ozaman zıpkın gibi delikanlıyız, gözler fıldır fıldır
yalnız hatun arıyor kompartımanda . Neyse arayan mevlasını bulurmuş hesabı, bir
kompartıman da ne göreyim, hatunun biri sere serpe oturmuş. Hemen damladım
kompartımana oturdum karşısına.

SALİH: Ulan bu hikaye bana hiçte yabancı gelmiyor ya hadi hayırlısı.

69 SABRİ: Neyse çapkınız ya, muhabbeti açmak için, cebimden bir çikolata
çıkardım, hatuna uzattım.

SALİH: Almadı değilmi?

69 SABRİ: Almazmı? En sevdiğim çikolata budur dedi. Neyse muhabbet iyi gidiyor
tabi, Bende iyi koyulaştırayım diye çantamdan bir mecbua çıkardım, hatuna
uzattım.

SALİH: Okumadı değilmi.

69 SABRİ: Okumazmı? Hep bu mecbuayı okurum dedi.

SALİH: Allah Allah ben böyle bilmiyordum bu hikayeyi.Eee sonra?

69 SABRİ: Neyse, trenden indik, hatun bindi faytona gidiyor, dururmuyum,


atladım bir faytona, düştüm hatunun peşine.hatun önde tıngır mıngır gidiyoruz.
Neyse hatunun evinin önüne geldik. Faytondan indi eve doğru yavaş adımlarla
yürüdü. Kapıyı açtrı, girdi içeri. Tabi bu esnada kapıyı açık bıraktı. Bu demek?

SALİH: Kadının elleri doluydu kapıyı kapatamadı. Valizleri içeri bırakıp kapatacak
demek.

69 SABRİ: hayır be kardeşim. Bak kapıyı açık bırakıyorum, sende arkamdan gel
demek.

SALİH: Gir içeri girde gör. 33 yerinden cart cart.

69 SABRİ: İçeri girdim, ev ev değil saray yavrusu mübarek. Neyse başladık


muhabbete. İçkinin biri geliyor biri gidiyor. Mezenin biri bin çeşit. Beyaz
peynirden meyvesine. Hatun meyveleri soyuyor. Bir bana bir kendisine.
SALİH: Hah şimdi cart cart.

69 SABRİ: Sonra dedimki, ulan hep kadın soyuyor, birazda ben soyayım dedim
meyveleri.

SALİH: Tamam işte cart cart.

69 SABRİ: Sende taktın cart cart. One bilader ya. Neyse ben meyveyti soyayım
dedim, dalgınlıktan parmağım cırt.

SALİH: ne yani cart cart değilmi?

69 SABRİ: Yok be kardeşim ne cart cartı ufacık bir cırt.

SALİH: Ufacık bir cırt. E cart cart.

69 SABRİ: Yok dedim ya bilader. Neyse kestik parmağı, benim parmaktan


başladımı oluk oluk kan akmaya. Hatun hemen ceğiz sandığından bir mendil
çıkardı, al Sabriciğim şu mendili yarana saralım dedi. İşte o mendili yıllardır
kalbimde taşırım (arka cebinden çıkarır)

SALİH: Senin kalbin ordamı.

69 SABRİ: Pardon bilader karıştırmışım.Neyse hatun isminin baş harfini mendilin


köşesine işlemiş. S harfi yazıyor.neydi ya hatunun ismi. Saniye yok değil.

SALİH: Suzan.

69 SABRİ: Yok değil. Tuhaf bir isim vardı.


SALİH: Selma

69 SABRİ:Tuhaf diyorum bilader. Saliha, değil neydi ya.

SALİH: Eee Sadberk olacak değil ya.

69 SABRİ: hay ağzını öpeyim kardeşim o o Sadberk. Tanıyormusun onu.


Tanıyorsan neolur çağır onu buraya.

SALİH: Tamam tamam, anlaşıldı, geç sen şöyle ben sana onu gönderiyorum.

69 SABRİ: Aslan kardeşim benim. Allah ne muradın varsa versin, Allah tuttuğunu
altın etsin, Allah (çıkar)

SALİH: Cezanı versin.mahmut Mahmut.

MAHMUT: Uy baba dostu ne oldu?

SALİH: çabuk bana hanımı çağır, derhal buraya gelsin.

MAHMUT: Olur çağırayım (şaşırır) Uy ne dedin?

SALİH: çabuk bana hanımı çağır dedim.

MAHMUT: iyimisin baba dostu.


SALİH: Mahmut sana ne diyorsam onu yap.

MAHMUT: Bak çağırırım haaa.

SALİH: Hala ne diyor ya, çabuk çağır şunu.

MAHMUT: (Antreden) hanımefendi, beyefendi sizi ayağına çağırıyor.

SADBERK (sesi) ben onun ayağına gelmem.

MAHMUT: dedi

SALİH: Yıllardır ben onun ayağına gidiyorum ya, çabuk buraya geldin yoksa onun
bacaklarını çıtır çıtır kırarım.

MAHMUT: Hamımefendi, eğer hemen gelmezseniz beyefendi sizin bacaklarınızı


çıtır çıtır çıtır çıtır.

SALİH: İki çıtır yeter

MAHMUT: İki çıtır kıracakmış.

SADBERK: (girer) Sen kim oluyorsun da beni ayağına çağırtıyorsun ha.

SALİH: Veririm, çabuk otur dedim sana.

SADBERK: Peki oturayım bari.

SALİH: Sen benim karşımda nasıl oturuyorsun ha. Şimdi bir arkadaşım gelse seni
böyle sereserpe otururken görse bana ne der ha.Ucuna, ucuna. Neyse ben yine
insaflıyım. Cart cart ha. Mahmut.

MAHMUT: Hayt hitler.

SALİH: Çabuk şu bıçağı indir ordan.

SADBERK: O bıçak ordan inmeyecek.

SALİH: O bıçak ordan inecek dedim mi inecek.İndir dedim Mahmut.

SADBERK: İnsin canım tabi (oturur)

SALİH: Götür onu bahçedeki kör kuyuya at.

MAHMUT: Bizim bahçede iki tane kör kuyu var. Onların hangisi kördür?

SALİH: yahu birine at işte.

MAHMUT: Uy buldum, kuyunun başına giderim.Parmağımla iki yaparım, cevap


vermezse kördür.

SALİH: Tamam tamam ha gelirken Avni ile Leylayıda çağır. (Mahmut çıkar)
Gelelim size, şurdan benim odama bakarmısınız hanımefendi.
SADBERK: Ben senin odana girmem.

SALİH: bak kısıyorum ama. Çabuk şu odaya bak diyorum sana.

SADBERK: Ay peki peki.

SALİH: Cart cart ha ufacık bir cırt.

SADBERK: O adamın ne işi var burada.

SALİH: Size sormalı hanımefendi.Artık nasıl bir aşk yaşadıysanız, adam sizi
unutamamış yıllar sonra peşinize düşmüş ( Avni, Leyla Mahmut antreden
görünürler)

Leyla: Teyzeme Ne oldu Mahmut ağa.

MAHMUT: katır tepti.

AVNİ: peki amcama ne oldu?

MAHMUT: Gökkuşağının altından geçti erkekliğine kavuştu.

SALİH: Geldiniz mi Avni?

AVNİ: Geldik amcacığım.


SALİH: Gelin bakalım şöyle.Leyla sende gel.

LEYLA: Peki enişte.

SALİH: Leyla kızım Avni ile evlenmek istiyor musun?

LEYLA; Evet enişteciğim.

SALİH: Avni sen?

AVNİ: Tabiî ki amca biliyorsun sen.

SALİH: Tamam bende sizin evlenmeniz için elimden geleni yapacağım. Kimsede
sizin evliliğinize karşı gelemez.

SADBERK: (Herkes birbirine bakar) Mahmut ağa hadi biri anlatsın artık herifin
kalbine inecek.

MAHMUT: Peki hanımcığım.Uy baba dostu gel hele gel Oturalım şöyle bir sakinleş
hele.

SALİH: Nasıl sakinleşeyim Mahmut ağa, nasıl sakinleşeyim ufacık bir cırt.

MAHMUT: iyi ya işte bende onu anlatacağım gel şöyle bak şimdi biz sana bir oyun
oynadık.

SALİH: Nasıl yani?


MAHMUT : Hani sen kılıbıktın ya

SALİH : Ne kılıbık mıydım

MAHMUT : Yo hani kıl ibibik kuşuydun ya.Bizde seni bu durumdan kurtarmak


için bir oyun oynadık.

SALİH : Nasıl yani

MAHMUT : Bak en başından anlatayım.Geçenlerde hanımefendi bana


geldi.Mahmut ağa beyefendinin bu hali beni çok üzüyor dedi.Eskiden herşey ne
güzeldi,ama ne olduysa o bıçağın hikayesini anlattıktan sonra oldu dedi.O
hikayeden sonra sana bir şeyler olmuş,Tam ben ne yapabiliriz acaba diye
düşünürken,senin bu arkadaşın 69 geldi.Gel 69 gel

SALİH : O damı sizinle oldu yani

MAHMUT : Evet

SALİH : E ee cart cart

MAHMUT : Cart cart gerçek. Yani karın namusunu korumuş bir kadındır

SALİH : (SADBERK'E) Karıcım ( Sarılırlar,kapı çalar)

MAHMUT : Uy baba dostu o geldi

SALİH :O kim

MAHMUT : Şaziye hanım, O da diğer oyuncumuz

SALİH : O da mı

LEYLA : Tabi enişte, oda komşuluk görevini yaptı

SALİH : Peki düşünmediniz mi hiç,ya kadının başına bir şey gelseydi

MAHMUT : O nu da düşündüm ben.Önce kondisyonun yetmez diye


düşündüm,sonra ya yeterse diye düşündüm,o bıçağı oraya ben koydum

AVNİ : Amca sende de iş varmış hani.

MAHMUT : Eee baba dostu,sen karına kavuştun,avni ile leyla birbirine kavuştu

SALİH : Eeee

MAHMUT : EEE ben boşta kaldım da. Hani diyorum şaziye hanımı da ben alsam

SALİH : Dur bakalım birde ona soralım,(şaziye'ye ) Şaziye hanım, Mahmut ağa
sizinle evlenmek istiyor ne dersiniz.
ŞAZİYE : Bilmem ki ne desem

MAHMUT : İstemem yan cebime koy diyor.


SALİH : Hadi verin bakalım ellerinizi,( şaziye'ye )Ele bak akala pamuğu gibi (
mahmut'a ) Birde şuna bak manda köselesi gibi,Evet sizde birleşip mesut bahtiyar
olursunuz inşallah ( SEYİRCİYE) İzledik gördük ben kılıbıklıktan kurtuldum
aranızda var mı demiyorum varsa da darısı başınıza

FİNALLL

You might also like