Professional Documents
Culture Documents
Anonim - Kılıbık
Anonim - Kılıbık
ANONİM
KILIBIK
Kişiler :
Leyla:Sadberk’ in yeğeni
SALİH: Mahmut Ağa, Mağmut Ağa, Ya Benimle hiç ilgilenmiyorsun.Allah Rızası için bir
bardak su ver de içelim.
MAHMUT: Ula dua etki baba dostusun, yoksa sana yağmurlu hava da su vermezdim.(İçeriden
su getirir verir)
SALİH: Ohh ..Hay Allah razı olsun. (Mahmut Bardağı alır) Dur gitmede bir iki çift laf edelim.
MAHMUT: Görüşme sona ermiştir. (pencereyi kapatır, Zil sesi gelir Mahmut telefonu açar)
Alo, alo. Ula konuşmayacaksın niye arıyorsun.Konturuna yazık.Sapık mısın nesin, Aman
uğraşamayacağım senle.(kapatır) Tövbe estafirullah (zil sesi tekrar duyulur) Hah sapığım
arıyor. Alo, alo,Konuşsana be kardeşim (zil sesi) Uy kapıymış. Bu evde de her şey zilli, kapı zilli,
telefon zilli, E hanımefendi hepsinden zilli, Beyefendinin hali dünden belli (antreden) Ula kimdir
o.
SES: Posta
MAHMUT: Kapıyı açamam at.(Çok hızlı atar) Olaa.Tam isabet.(Zarfı alır) Sayın Sadberk
Hanım. Hanımefendiye. Açsam mı acaba.Açsam hanımefendi beni oyar, açmazsam meraktan
çatlarım. En iyisi açayım. (Kapı çalar) Uy kapı, ula kimdir o.
MAHMUT: Açamam kardeşim. Yahu şimdi kapıyı açıcam (69 Sabri girer) Hiç tanımadığım
hıyar gibi bir herif (görür) Uyy kapı açıkmıydı.
MAHMUT: Evdedir.
69 SABRİ: Anlaşıldı anlaşıldı. Bak benim çarşıda biraz işim var. Ben şimdi gidiyorum, Salih
geldiğinde 69 Sabri geldi dersin o beni tanır.
MAHMUT: Ula adama bak be ona ismini soruyom o bana plakasını söylüyor. (Kapı çalar) Ula
yine kimdir?
MAHMUT: Uy Avni. Beyefendinin yeğeni. Hiç sevmem. Acayip yılışık, yüzsüz herifin biridir.
(Avni girer)
AVNİ; Mahmut ağa. Hatırlar mısın benim sana bir sözüm vardı.
MAHMUT: Ula niye bu kadar acele ettin ki. Bir iki sene daha sabredeydin malulen emekli
olurdun zaten.
AVNİ; Ee ne yaparsın, çift dikiş, sağlam olsun diye. Sonunda bitti ya sen ona bak.
MAHMUT: (tükürür) Ula badem almadın niye o kadar geldin de Mahmut ağa falan filan diye
laf ebeliği yapıyorsun.
AVNİ; Yahu hemen niye kızıyorsun.Niye almadım bir sor hele bi sor.
MAHMUT: Valla Avni 4 yıl önce bu parayla tabaka alınırdı ama, şimdi biraz zor alınır.
AVNİ; Eee?
MAHMUT: Titremesin Avni titremesin (bir 20 lik daha alır) Avni, ben bu parayla tabaka
alamam ya hadi Karadeniz inadı pazarlıkla alırım diyelim. Ben bunun içine ne koyacağım.
AVNİ; Tütün.
AVNİ; Eee?
MAHMUT: Titremesin Avni titremesin. Avni, diyelimki tabakayı aldım, içinede tütünü koydum.
Neye sarıp içeceğim?
MAHMUT: Hah çok hassas bir noktaya temas ettin. Benim kağıt alacak param yok.
AVNİ; Anlaşıldı Mahmut ağa (paranın hepsini verir) Al hepsi senin olsun.Artık bu parayla
tütün al, tabaka al, kağıt al bende kurtulayım sende.
MAHMUT: Uy seni çapkın seni.Leyla bir bakar mısın canım buraya. (Leyla girer)
LEYLA: Aa Avni (Tam sarılırken Mahmut’ u görür) Ee şey, hoş geldin.Nasılsın Avni?
AVNİ: (Etrafı koklar) Mahmut ağa bi yanık kokusu geliyor.Yemek mi yanıyor nedir?
MAHMUT: Yok ben bütün işleri bitirdim, Ama ben bi bahçeye baksam iyi olur.
AVNİ: Oh be anladı sonunda. Leyla seninle konuşmamız gereken bir konu var.
AVNİ: Bak Leyla.Biliyorsun ki okulum bitti.Kendime birde atelye açtım. Eh çok şükür işlerimde
iyi gidiyor.Şu bizim evlilik meselesini teyzene açsan diyorum.
AVNİ: Doğru söylüyorsun aslında. Ama yinede önce amcamla konuşmam lazım.Amcam nerde?
AVNİ: İşimiz yine Mahmut ağaya düştü ha, yandık. (dışarı) Mahmut ağa, Mahmut ağa.
MAHMUT: (dışardan) Ne var ula ne istiyorsunuz. Bensiz bir işi beceremezsiniz siz? (girir)
AVNİ: Bak Mahmut ağa, benim amcamla çok önemli şeyler konuşmam gerekiyor.Odanın
anahtarı sendemi?
MAHMUT:He bendedir.
MAHMUT: (girer öksürür) Öhö öhö (Leyla ile Avni ayrılırlar.Mahmut gider)
AVNİ: Bak Mahmut ağa.Amcamla çok önemli bişey konuşacağız , fakat yengeme yakalanırız
diye korkuyoruz.O yüzden yengem geldiği zaman bize haber vermen lazım. Aramızda bir parola
olsun.
AVNİ: (düşünür) Ne bulsak acaba. Hah buldum.Yengem geldiğinde sen üç kez eşek gibi anır biz
anlarız.
MAHMUT: Yok yaa. Anırmak amcanın işi, Yengenden dayak yedimi, eşek gibi anırıyor.
MAHMUT: Oda amcanın işi, yengen ona bi kızıyor, amcanda böyle süt dökmüş gibi oluyor. Ula
oğlum ne işin var hayvanlarla, insan gibi bişey yapamazmıyız.
AVNİ: Ha tamam buldum. Üç kere geldi geldi geldi, Dersin biz anlarız.
SALİH: (çıkar) Ooo Avni evladım hoş geldin.(Tam sarılırken Mahmut girer)
AVNİ: Hay Allah iyiliği versin yahu (Mahmut çıkar) Gel amca gel bişey yokmuş gel.
SALİH: Ne oldu evladım, Öyle birden bire boş bulundum da.Bi şey yok değil mi?
AVNİ: Yok amca yok. Gel otur şöylede bir konuşalım seninle.
SALİH: Konuşalım oğlum. Nedir sıkıntın anlat bakalım.
SALİH: Ne okulun bittimi? Ben her zaman söylerim zaten bizim ailede herkes akıllıdır diye.Ben
hariç
AVNİ:Estağfirullah amca.Neyse okul bitince bende bizim altındaki dükkanı tuttum, orasını
atelye yaptım.
SALİH: Atelyemi? Aferin ulan sana, nedir atelyesi bu demir doğrama atelyesimi?
SALİH: Marangozmu?
AVNİ: Yaa Amca sen neler söylüyorsun Ben ne okulundan mezun oldum?
SALİH: (tükürür) Ulan ben her zaman derim bizim sülalede bir tane akıllı yoktur diye.Ben
hariç.
AVNİ: Ama amca niye öyle diyorsun .Çok para var bu işte.
AVNİ: Sen ne diyorsun amca, kriz mriz bahane kimilerine.Ne ararsan var.Kedisinin resmini
çizdiren mi ararsın, Köpeğinin, kendinin resmini çizdirenimi.Bazen 30 gün 40 gün sonrasına
randevu veriyorum.
SALİH: Yapma ya peki Avni şey resmide çiziyor musun.(eliyle kadın resmi çizer)
AVNİ: Amca yaa ben çok merak ediyorum. Sen yengemle evlenmeden önce hiçbir kadını
sevmedin mi?
SALİH: ben onu, o beni çok seviyordu.Biz birbirimiz için yaratılmıştık sanki. Bu sevgi dillere
destandı.
SALİH: Öldü
AVNİ: Hadi be. Başın sağ olsun amca kusura bakma hatırlattım şimdi.Peki ben tanıyor
muydum bu kadını, Kimdi?
SALİH: Anamdı.
AVNİ: Öyle demiyorum amca, sen hiç gençliğinde çapkınlık yapmadın mı?
SALİH: Ooo Avni, ben çok çapkındım ha, Ben varya ben tam 3 kızın elini tutum.Hatta birini
nerdeyse öpüyordum, bayılmışım.
AVNİ: Amca sen beni yine yanlış anladın, yani sen bir kadına laf atmadınmı?
SALİH: Ben kadına ne laf atacağım be. Kadın bana laf atsın.
SALİH: Nasıl olmaz. Bak anlatayım da dinle. Geçenlerde Mahmut ağayla kemer altında
geziyoruz, avradın biri giymiş giyiştirmiş, takmış takıştırmış yanımızdan geçiyordu, Mağmut
ağada bana Salih şu avrada laft atsana dedibende, ben avrada ne laf atacam be, avrat bana atsın
dedim. O da aynı senin gibi dedi.Ben de bak nasıl laff atılırmış dedim, düştüm avradın peşine.
Avrat önde ben arkada, antipatik, sistematik, matematik adımlarla avradı takip ediyorum.
SALİH: Ben aynen böyle avradı takip ettim. En nihayetinde beklenilen an geldi çattı. Avrat
döndü ve bana laf attı.
AVNİ: Amca kadın sana laf atmamış ki, seni resmen bozmuş.
SALİH: Olsun oğlumş azmettim dayandım ilk lafı ona attırdımya sen oana bak.
SALİH: Bırak şimdi anlaşmayı oğlum, yengen gelmeden benim odama geri girmem gerek
biliyorsun.
AVNİ: Ya amca, ne zaman gelsem sen odada hapissin yine ne yaptın yengemi kızdıracak?
SALİH: Geçenlerde ben böyle odanın içinde dolaşıyorum havada bi güzelki sorma yağmur yeni
dinmiş güneş açmış pırıl pırıl bir hava, dayanamadım açtım kapıyı balkona çıktım.
SALİH: Tabi oğplum sen amcanı ne sandın, neyse çıktım balkona, mis gibi toprak kokuyor,
kuşlar cıvıldıyor, dayanamadım bahçeye ineyim dedim.
SALİH: İndim.
SALİH: Oğlum 19 Mayıs Gençler için. Yaşlılar için 49 Mayıstır o. Neyse Avni Bir de baktım ki
bir ses bir ses
AVNİ: Su sesi.
SALİH: Hah bildin. Biliyorsun ki bizim bahçeyle Şaziye Hanımın bahçesini ayıran tahta bir
paravan var. O tahta paravanda bir budak deliği var. Sen gel o budak deliği benim gözüme
yapış.
SALİH : Değil mi ya neyse Avni bir de ne göreyim. Bizim Şaziye Hanım. Bikinilerini giymiş.
Havuzun kenarına oturmuş. Ayaklarını da suya sokmuş. Şapata şupata Şapata şupata bir de bir
şarkı tutturmuş. Beni şaadet ( beraber) Şaziye başım için.
SALİH: Burada oynanmaz Avni. Burada iki tane mengene gibi parmak kulaklara yapışır.
SALİH: Yengen ya. Avni tuttu beni kulağımdan mutfağa getirdi. Bende aman ne iyi benim de
karnım aç yemek yedirecek heralde diye düşünürken tabak çanak ne var ne yoksa kafama
geçirdi. Ulan benim de erkekliğim tuttu. Gık bile diyemedim.
AVNİ: Peki amca hem reisi hem de hakimi olmak istemez misin.
AVNİ: Bak şimdi amca ben sana göstereceğim. Şimdi bir prova yapıcaz tamam mı?
SALİH: Ha Avni oğlum tam üstüme göre olsun tamam mı. Uzun zamandır kıyafet
yaptırmıyordum iyi oldu bu.
AVNİ: Haa öle bak şimdi amca . Diyelim ki yengem şu sandalye de oturuyor.
SALİH: ( Sandalyeye) aman efendim bugün her zamankinden daha şık daha güzelsiniz efendim.
( Avni Salihi dürter.)
AVNİ: İyi de amca yengem orda yok ki. Meselacıktan diyorum yani.
AVNİ: Tabi amca bak şimdi ( Uygulamalı) Diyelim yengem orda oturuyor. Bak beni izle bak
nasıl yapıyorum . omuzları dik göğüs yukarı karın içeri bir omuzu düşürüyorum, kartal gibi sert
bakıyorum. ( Sandalyeye yürür) Bana bak hanım bana bak bu kadar.
AVNi: Bu kadar amca. Ha şimdi sıra sende. Aynen benim yaptığım gibi yapacaksın tamam mı?
AVNİ: ( Avni söyler Salih uygular. ) Hah omuzlar dik, göğüs dışarı, karın içeri, arka tarafı
bozma amca, bir omuzu düşük kartal gibi sert bak. (Salih çok acaip bakar.) İsal olmuş serçe
yavrusu gibi değil amca, Kartal gibi sert mağdur bakacaksın.Hah amca oldu.şimdi yürü amca.
SALİH: (yürür) bana bak hanım, bana bak hanım (diz çöker) bir araba sopa istiyor benim
canım.
AVNİ: Ne yapıyorsun amca sen ya? Senin önce kendine güvenmen lazım amca.Hani hatırlasana
sen askerde nasıldın amca o beşparmak dağlarında.
AVNİ: Yine öylesin amca yine öylesin ama biraz kendine güven.Hadi amca bu sefer olacak, hadi
(Tekrarlar)
SALİH: Avni, bu Leyla ile evlenme meselesi ne, bana bak mirasımı almak istiyorsan avucunu
yalarsın ha.
SALİH: (yürür) Bana bak hanım bana bak, ben Avni ile Leyla’ nın evlenmesine karar verdim,
laf olsun diye de sana soruyorum ne dersin ha?
AVNİ: (Sandelyeye) Sen kim oluyorsun da ol (kendine gelir) Beni de kendine benzettin amca
ya.Bak şimdi iyi izle (geçer hareketleri yapar, sözleri söyler, sorar) Ne hayırmı.Sen kim
oluyorsun be.(Sandalyeyle boğuşur)
SALİH: (Yürür, söyler sorar) Ne benim evet dediğime nasıl ahyır dersin be ( oda sandalyeyle
boğuşur) Sen kimsin be.
MAHMUT: Sular kesikti sular geldi.Size ne oluyorki (güler) Haa siz hanımefendi geldi
zannettiniz, ondan böyle kaçıyorşunuz?
SADBERK: (sesi) Mahmut (Salih ile Avni kaçışır, Avni bahçeye kaçar)
SADBERK: Çabuk aç şu kapıyı (Mahmut kapıyı açar) ben sana kaç kere söyledim, ben
geldiğimde beni kapıda bekletmeyecek, kapıyı hemen açacaksın diye.
MAHMUT: Hanımcığım bir bağırdınız okumayı söktüm. Bir daha bağırında ben bir üniversite
bitiriyim.
SADBERK:Hay dilini eşek arısı soksun ona tipişik denmez bitişik denir.
SADBERK:Tamam tamam kes.Şaziye Hanım ha. Şimdi o mektubu ve çeki zarfın içine koy veri
geri gönder.
MAHMUT: Ha bunun gözü yüksekler de (çeki çıkarır) Aaa çek, çektir git ne işin var bunun
benim cebimde?
MAHMUT: Valla hanımcığım bu evde çok garip şeyler oluyor, Sanıyorum ki biri bizi gözetliyor.
SADBERK: Ver onu bana. Senin karnını doyurmuyor muyum, sana maaş vermiyor muyum?
Niye böyle yapıyorsun be adam.
MAHMUT: Bi ara.
SADBERK: O niye.
SADBERK: Neden?
MAHMUT: Daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz.
SADBERK: Aman, onunda sırası geldi mi düşünürüz herhalde. Neyse ver anahtarı.
MAHMUT: Ulan Avni senin ananı. ( Sehpanın üstünde anahtarı görür) hah anahtarı bendedir,
anahtarı bendedir.
MAHMUT; Şey hanımcığım, bi ara bende sıkıştım, tuvalete düşmesin diye buraya koydumdu.
SADBERK: Çabuk kalk yerden, topla şunu (Salih kağıdı sarar) Çabuk, hala
bitmedimi, acele atsene be adam.(Salih yapacağını yapar) Aman Allahım gözüme
soksaydın bari.
SADBERK: Her dediğimi yapmak zorundamısın be adam. Git koş şunu odana koy
çabuk.
SADBERK: kalk (kalkar) Otur (Oturur) Kalk (..) otur (..) Kalk (..) Otur (..) Kalk (..)
SADBERK: Otur (oturur) Ne biçim oturuyorsun sen böyle. Şimdi benim bir
arkadaşım gelse, seni böyle yayılmış bir vaziyette görse bana ne der ha. Ucuna
(Salih kayar) daha ucuna (..) biraz daha (..) biraz daha (..) biraz daha (..)
(Sandalyeden düşer) Ne yapıyorsun be adam.
SADBERK: Oturduk biraz konuştuk. ( Salih ‘in halini görür çağırır. ) Mahmut
buraya gel.
MAHMUT: ( Garip davranır. ) Şey Hanımcığım beyefendinin canı hamur işi çekmiş
de hamuru ince mi açıyım kalın mı açıyım diye soruyordum da.
SADBERK: Ben şimdi ikinizi birden hamur gibi açmadan çık dışarı. ( Mahmut çıkar.
) Nerde kalmıştım
SALİH: Hamur açıyordunuz aman şey Açıldık zadelerin hanımıyla hamur açıyor şey
konuşuyordunuz..
SADBERK: Kadın oğlundan bahsetti. Çocuk güzel sanatları bitirmiş. Bir de atölye
açmış kendine. İşleri de iyi. ( Mahmut yine işaret yapar. Sadberk fark eder.)
Mahmut ( Girer) Napıyorsun yine.
SADBERK: Ben şimdi sizi kabak gibi oymadan çık dışarı. ( Çıkar) Nerde kalmıştık.
SADBERK: Evet iyi para kazanıyor. Düşündüm ve onu Leyla ile evlendirmeye karar
verdim. ( Mahmut yine işaret yapar.) Mahmut yine ne var
MAHMUT: Av av av
SADBERK: Ne, ben kaç defa dedim o herif bu eve gelemez. Hatta benim evimin
önünden bile geçemez diye.
SADBERK: Amcasında çok akıl var da amcasına akıl danışmaya gelmiş. Neyse bu
güzel haberi ona da veriyim bari. ( Mahmut’a) Çağır gelsin.
AVNİ: (Girer) Yengelerin en güzeli bir tanecik yengem benim verin o mübarek
elinizi öpüyüm.
AVNİ: (Yüzü güler) Çok isabetli bir karar vermişsiniz yengecim. (Salih ile
bakışırlar.)
SADBERK: Güzel sanatları bitirmiş ve kendine de atelye açmış. İyi, efendi, kibar
tam ailemize göre biri.
SADBERK: Ne, bana mı? Bey bey senin yeğenin benim kim olduğumu bilmiyor
heralde anlat da öğrensin.
SALİH: Aman oğlum ne yapıyorsun sen. Oğlum sen yengeni tanımıyorsun heralde.
SALİH: Belli oluyor zaten. Oğlum bak dinle anlatıyorum. Bundan 20 yıl önce.
SADBERK: Neee
SALİH: E, şey, yani yengen daha genç iken birgün Nazilliden buraya gelmek için
trene biner. Boş bir kompartıman arar, neyse boş bir kompartıman bulur oturur.
Sonra Kompartımanın kapısında ipsiz mi ipsiz, tipsiz mi tipsiz, kıyması dökülmüş
lahmacun suratlı bir adam belirmez mi? Adam geçmiş, yengenin karşısına
oturmuş yengen de tabi camdan dışarı bakmış adam yengenle muhabbeti kurmak
için cebinden bir çikolata çıkartıp yengene uzatmış. Tabi yengen o çikolatayı alır
mı?
AVNi: Almaz
SALİH: Almaz tabi ya. Hemen reddetmiş adam bakmış olmuyor çantasından bir
mecbua çıkarmış yengene uzatmış. Yengen o mecbuayı okur mu?
AVNi: Okumaz.
SALİH: Okumaz tabi. Hemen reddetmiş. Neyse trene gara gelmiş yengen
bavullarını almış inmiş trenden, sonra bir faytona binmiş. Faytonla giderken sonra
arkasına bakmış ki ne görsün. O tipsiz mi tipsiz, ipsiz mi ipsiz adam yengeni takip
etmiyor mu neyse yengen evin önüne gelmiş. İnmiş faytondan kapıya gelmiş
bavulalrını bırakıp kapıyı açmış girmiş içeri sonra bavulları almak için kapıya geri
dönmüş bir de ne görsün o adam kapıya kadar gelmiş bir de içeri girmez mi?
Yengen bıçağı kaptığı gibi cart cart cart adamı 33 yerinden bıçaklamış. Adam can
havli ile kendini sokağa zor atmış. İşte o bıçak yıllardır savaş kazanmış bi gazi gibi
bu evin namuz timsali olarak o duvarda asılı durur. Yaa Avni sen yengeni ne
sanıyordun.
AVNİ: Amca, başlarım şimdi yengemin bıçağından da, topundan da, tüfeğinden
de(Sadberke bağırarak.) Ben leylayı seviyorum tamam mı. Ve siz ne derseniz
deyin ben onunla evleneceğim. Yetti be düşün yakamdan artık. ( çıkar)
IŞIK PERDE
2. PERDE
AVNİ: Şaziye hanım Şanzelize’de bir cafede değiliz burası amcamın evi niye bu
kadar şaşırdınız anlamadım.
ŞAZİYE: Yaa çok sevindim. Artık benim de bir portremi yaparsınız değil mi.
AVNi: Tabi çizerim model siz olduktan sonra fakat bu aralar çok yoğunum başka
zaman inşallah.
AVNi: Öyle mi hemen çağırayım.( içeriye) Amca bir dakika bakar mısın. Ben artık
gideyim. Görüşmek üzere Şaziye Hanım.
SALİH: ( girer seyirciye) Kadın bir bayıldı ayılmaz bilmiyor. Tam dört şişe kolonya
döktüm banamısın demedi. Son şişe de zeytinyağıymış pehlivan gibi kokuyor
şimdi de( görür) Aaa Şaziye Hanım hoş geldiniz efendim.
SALİH: Havuzdan
SALİH: Anlamadınız mı bakın anlatıyım ben bir, yani geçenlerde bahçeye indim
sizin bahçeyle bizim bahçeyi ayıran tahta paravanda bir budak deliği var, o budak
deliği benim gözüme yapışmaz mı ben ne göreyim siz bikinilerinizi giymişsiniz
havuza ayaklarınızı sokmuşsunuz şapta şupata şapata şupata
ŞAZİYE: Evet o havuz bana dar gelmeye başladı. Rahat rahat yüzemiyorum.
ŞAZİYE: Genişleteceğim de bunun için sizin araziden biraz pay almam gerekiyo.
SALİH: Gerek yok efendim gerek yok. Bu evde ben ne dersem o olur.
ŞAZİYE: ne dedi
SALİH: Cartladı
ŞAZiYE: Anlamadım.
SALİH: Yani şey demek istiyor.Benim Söylediğimin tersini söyleyecek olan olursa,
ağzını cart diye yırtarım, onu demek istiyor.
ŞAZİYE: Ha anladım. Ee artık ben kalkayım. Sizinle bu havuz meselesini başka bir
zaman uzun uzun görüşelim.
ŞAZİYE:Yoo, siz ne zaman isterseniz bana haber verin, ben hemen gelirim.
ŞAZİYE: Salih Bey elim, ara sıra çamaşıra, bulaşığa lazım oluyorda (bırakır) Bayy
(çıkar)
SALİH: Bayyy. Ah ben bu eli üç ay yıkamam artık. Beni şad et Şaziye başım
için.(Sadberk görür)
SADBERK: Birde yalan söylüyor. Sana ne ceza vermeli bilmemki. Sen niye böyle
giyindin?
SADBERK: Aa bak ben onu unutmuştum. Tabi ya, sana ne ceza vereceğimi
buldum. Baloya sen gelmiyorsun.
SALİH: Olmaz.
SADBERK: Kes. Hadi Mahmut sen hazırlan (Mahmut çıkar) Gelelim sana, biz
yokken neler yapabilirsin acaba. Bulaşıkları yıka, çamaşırları yıka, ortalığı topla.
Birde karalama cezası veriyorum, ve geldiğimde seni burada oturuyor olarak
bulacağım, tamamı?
SALİH: Peki efendim. (Sadberk çıkar) Ah be Mahmut, ne yaptın sen yahu, ben ne
yapacağım şimdi? (Mahmut girer)
MAHMUT: Ne olduki?
SALİH: Ya gel şöyle otur. Çok çalışıyorsun Mahmut ağa ondan oluyor.
SALİH: Yok yok sadece yorgunluk. Bak dün akşam babanı rüyamda gördüm.
SALİH: Yok yahu, bana dediki, Salih dedi, Siz Mahmut’la çocukluk arkadaşısınız
dedi. Onu fazla yorma, çok iş yaptırma, biraz rahat etsin dedi, öyle balolara falan
gidipte oynayıp terlemesin dedi.
SALİH: Evet.
MAHMUT:Siz bizibize cell’emi geçtiniz. Ula bu kadar uzun rüya olurmu?
SALİH: Ne var?
MAHMUT: Yahu çok safsın sen. Ben senin için gidiyorum baloya.
SALİH: Adama bak, karımla baloya gidiyor, birde senin için gidiyorum diyor…..
SALİH: Ne dedi?
SALİH: Dedi.
MAHMUT: Ee ben şimdi, Sadberk Hanımı evden uzaklaştırıyorum ki, sende burada
Şaziye Hanımla baş başa kal. Anlamadınmı?
SALİH: sahi ne zaman isterseniz dedi değilmi? E, şimdi çağırsak gelirmi yani?
SALİH: Sen tanımazsın, var. Ona mektup yazdım. Ama şimdi yok.
MAHMUT: Uy cevabı bile getirdim. Bak ne yazmış, okuyayımda dinle. Sevgili Salih
beyciğim, Saat onda teşrif edeceğim, sevgilerimle Şaziye Hanım.
MAHMUT: Sen kaç gündür karınla beraber baloya gitmek için hazırlanıyorsun.
Bugün ben çıkıp senin yerine gidiyorum baloya. O yüzden vazgeçtim, sen git.
MAHMUT: Baba dostu, hani diyordun ki, şu bizim zam meselesini bir konuşsak ha
ne dersin?
MAHMUT: Hayatta olmazsa ahrette olur baba dostu. Hani Adberk Hanım, Şaziye
Hanım.
AVNİ: Ne demek ne işin var, amcamızla dertleşmeye geldik te senin deminki tuhaf
hallerin neydi öyle?
SALİH: Şeyy, yengenler balodan gelecekler de, onun için prova yapıyordum.Sen
hemen git, seni görmesin burada.
AVNİ: Yaa amca bir derdim var diyorum. Sana boşalmaya geldim.
AVNİ: Öyle değil amca, çok dertliyim diyorum, beni dinlemen lazım.
SALİH: Oğlum sende bekleme, git gez biraz, açılırsın (odaya gider)
AVNİ: Vay be amcaya bak, neyse şuradan Mustafa’ ya telefon açayım da onunla
buluşuyum.(Bir numara çevirir beklerken, Salih kafasını uzatır)
AVNİ: Amca, pardon ya, yanlışlıkla sizi aramışım (kapatır) Bir dakika ya ben zaten
amcamdayım.
SALİH: Hadi oğlum bir oğlum bir bara falan git, Bende yatıyorum.
AVNİ: Tamam amca sen yat ben gidiyorum (Salih gider, kapı çalar) Kapı açık
(Şaziye girer)
AVNİ: Tamam Şaziye hanım, siz içerde makyajınızı tazeleyin, bende bu arada
malzemelerimi hazırlayım. Sinemaya git, tiyatroya git ha. Şimdi anlaşıldı beni
başından savmaya çalışmanın nedeni.Ben şimdi size bir oyun edeyimde
görün.Tamam kapıyı üstünüze kilitleyim de görün.o zaman sen ayıkla pirincin
taşını amca.(Kapıyı kilitler çıkar, Şaziye girer)
ŞAZİYE: Avni bey ben hazırım.A avni bey, gitmiş. Neyse bende zaten Salih beyle
görüşmeye gelmiştim.
SALİH: (girer) Yahu ne laf anlamaz adam. Şaziye hanım sizmi geldiniz.
ŞAZİYE: Yaklaşın efendim (yaklaşır) Biraz daha yaklaşın (yaklaşır) Biraz daha
(yaklaşır) Biraz daha (yaklaşır) Biraz daha
ŞAZİYE: Tabiî ki Salih bey (Salih yapacağını yapar) Hiç böyle okşayanını da
görmemiştim.
ŞAZİYE: Salih bey, ben sizin komşusuna yan gözle bakacak biri olarak bilmezdim.
ŞAZİYE: Anlamam ben Avni, Mavni, Açın şu kapıyı çabuk. Hah aşağıdan bozacı
geçiyor, sesleninde dışardan açsın.
SES: Ula ne bağırıp milleti rahatsız ediyorsun gecenin bu saatinde, çabuk gir içeri
yat, çabuk.Hayvanoğluhayvan.
SALİH: yaşasın tam isabet.Ama bunlar bizimkiler eyvah yandık (Şaziye bıçağı
bırakır)
SADBERK: (antreden) Vah vah beyin yine aynı hastalığı tuttu.Sen ilgilen
Mahmut.Hadi biz gidelim Leyla.
LEYLA: Peki teyze.
SALİH:!. Kat.
MAHMUT:Çık
SALİH:2.kat.
SALİH: 3.kat.
MAHMUT:Çık
SALİH: Çık.
MAHMUT:Nasıl çık.
SALİH: Ya tam puan alıyordum, hayvanın biri bıçak koymuş oraya, kadın bıçağı
eline geçirince bişey yapamadım.
MAHMUT: Ula niye hayvan diyorsun elin adamına, oda senin benim gibi bir
insandır daa.
SALİH: Ha bıçağı koyan belli oldu.
SALİH: Niye gavat diyorsun elin adamına, oda senin benim gibi namusuyla
yaşayan bir adamdır belkide.
MAHMUT: Uy kül tablasını atanda belli oldu (kapı çalar) aha kapı.
SALİH: Şaziye hanım mı, onunla hiç görüşemem, hemen kuyruklu bir yalan söyle,
gönder gitsin.
ŞAZİYE: Aşk olsun Salih bey, ben sizden özür dilemeye geldim, sizce
kaçıyorsunuz.
SALİH: özürmü, şey önemli değil Şaziye hanım (Mahmut’ a işaret eder)
SALİH: Senin işin falan vardır, hadi sen git işlerine falan bak, bizde rahat rahat
konuşalım, Şaziye hanımla.
SALİH: yahu ne bileyim, bulaşık falan vardır belki, gitbir bakalım. Hadi.
MAHMUT: İki çay, biri açık (Tam çıkarken) Peki hangisi açık olacak.
SALİH: Sağdaki
MAHMUT: Sağdaki, tamam, çaylar.
SALİH: Beni rüyanızda mı gördünüz? Hayırdır inşallah nasıl bir rüyaydı bu?
ŞAZİYE: Efendim, siz Ferhat olmuşsunuz, bende Şirin, ve babam eğer dağları delip
şehre su getirmezseniz beni size vermeyeceğini söylüyor.
SALİH: Delerim tabi efendim, sizin için dağları bile delerim.Aa bakın aklıma ne
geldi. Hadi sizin rüyanızı canlandıralım.
SALİH: Şimdi siz şöyle geçin. Bende şöyle geçeyim. Şimdi siz Şirinsiniz bende
ferhatım. Şimdi siz Ferhat deyip, bana doğru gelin.
ŞAZİYE: Ferhat
SALİH: Çık. Olmadı, biraz daha ekolu söyleyin, birde öyle deneyelim.
ŞAZİYE: Bunları sizden intikam almak için yaptım. Derneğize bağış için
gönderdiğim çeki, benim kirli ellerle kazanılmış paraya ihtiyacım yok diyerek, geri
göndermişsiniz.Oysaki yardım için uzanan her el temizdir Sadberk hanım tühh.
SADBERK: Yalnız unuttuğun bir şey var Salih bey, birazdan bütün dostların
gidecekler ve siz benimle baş başa kalacaksınız. O yüzden beni daha fazla
sinirlenmeden hemen buraya gel.
SALİH: Aman siz kızmayın efendim, geliyorum hemen (sahneye geri gelir) geldim
efendim.
SALİH: Vallahi karıcığım benim bir suçum yok, basit bir trafik kazası.
SALİH: Aynen öyle efendim. Şaziye Hanım farlarını yaknış üstüme üstüme
geliyordu, bende kaçmak için sola kırayım dedim, e tabi acemi şoför tabi oda
sağakırdı, sol sağ derken çarpıştık tabi. O sırada sen geldin.
SADBERK: Yaa öylemi, bak bak ne güzel bir yalan bu. Dövmeyeceğim dedim ama
cezalandırmayacağım demedim. Sana ne ceza versem acaba. Evde yapacak bir
işte yok, hah buldum. Mahmut çabuk buraya gel.
SADBERK: Beyefendinin bohçasını hazırla, içine bol bol havlu falan koy, birkaç
kalıpta sabun koy, beyefendi gidiyor.
SALİH: Allah yaşadık Mahmut ağa, hamama gidiyoruz. Birde kese al iyice bir
keselenelim.
MAHMUT: Uy baba dostu, şaka maka gidiyorsun kaz çiftliğine. Tıs tıs.
SALİH: Bir de dalga geçiyorsun be Mahmut ağa. (kapı çalar) Kim bu münasebetsiz
bu saatte yahu.
MAHMUT: Dur ben bir bakayım (bakar gelir) Uy baba dostu, Bugün bir arkadaşın
seni sormuştu, ama ben sana söylemeyi unutmuşum, o geldi, alayımı içeri?
MAHMUT: Tanımıyorum.
SALİH: Al içeri ama sen hazır ol yinede. Hırlımıdır, hırsızmıdır, anlıyorsun değilmi?
SALİH:Yoo, tanımadım.
69 SABRİ: Hani okul sıralarında sen hep dayak yerdin, ben seni kurtarırdım.
69 SABRİ: Evet, hani seni kurtarıyorum diye sen benim cebime para sıkıştırıdın.
Hatırlamadınmı?
69 SABRİ: Hah be kardeşim unutmamış kadeşini. Gel bir sarılayım sana (tam
sarıldıklarında Mahmut girer)
MAHMUT: Uy, hani yoldan gelmişsin açsındır diye. Ne yemek istiyorsan söyle onu
yapayım.
SALİH: Nasıl anlatayım ki ben şimdi sana, hani derler ya, karın güzelse ne işin var
düğün evinde.Düğün zaten senin evinde, gir oyna, çık oyna. Karın çirkinse, ne işin
var cenaze evinde. Cenaze zaten senin evinde, gir ağla, çık ağla. Karın şirinse, ne
işin var savaş alnında, savaş zaten senin evinde. Gir savaş çık savaş.
69 SABRİ: Tabiî ki kardeşim. Benim karı ben daha eve gelirken daha 50 metreden
kala benim geldiğimi hisseder, hemen terliklerimi hazırlar, kapnın ardında bei
bekler. Ben daha zile basmadan o kapıyı açar.
SALİH: evet.
SALİH: Boşverin şimdi onuda, hayırdır Sabri ya senin buralara pek yolun
düşmezdi.
69 SABRİ: Salih, sen buralarda herkesi tanırsın. Ben birini arıyorum, bana yardım
edersin değilmi Salih.
SABRİ: Bak anlatayım kardeşim iyi dinle.Bundan yıllar evvel, Akhisardan buraya
gelmek için bir trene bindim.Tabi ozaman zıpkın gibi delikanlıyız, gözler fıldır fıldır
yalnız hatun arıyor kompartımanda . Neyse arayan mevlasını bulurmuş hesabı, bir
kompartıman da ne göreyim, hatunun biri sere serpe oturmuş. Hemen damladım
kompartımana oturdum karşısına.
69 SABRİ: Neyse çapkınız ya, muhabbeti açmak için, cebimden bir çikolata
çıkardım, hatuna uzattım.
69 SABRİ: Almazmı? En sevdiğim çikolata budur dedi. Neyse muhabbet iyi gidiyor
tabi, Bende iyi koyulaştırayım diye çantamdan bir mecbua çıkardım, hatuna
uzattım.
SALİH: Kadının elleri doluydu kapıyı kapatamadı. Valizleri içeri bırakıp kapatacak
demek.
69 SABRİ: hayır be kardeşim. Bak kapıyı açık bırakıyorum, sende arkamdan gel
demek.
69 SABRİ: Sonra dedimki, ulan hep kadın soyuyor, birazda ben soyayım dedim
meyveleri.
69 SABRİ: Sende taktın cart cart. One bilader ya. Neyse ben meyveyti soyayım
dedim, dalgınlıktan parmağım cırt.
SALİH: Suzan.
SALİH: Tamam tamam, anlaşıldı, geç sen şöyle ben sana onu gönderiyorum.
69 SABRİ: Aslan kardeşim benim. Allah ne muradın varsa versin, Allah tuttuğunu
altın etsin, Allah (çıkar)
MAHMUT: dedi
SALİH: Yıllardır ben onun ayağına gidiyorum ya, çabuk buraya geldin yoksa onun
bacaklarını çıtır çıtır kırarım.
SALİH: Sen benim karşımda nasıl oturuyorsun ha. Şimdi bir arkadaşım gelse seni
böyle sereserpe otururken görse bana ne der ha.Ucuna, ucuna. Neyse ben yine
insaflıyım. Cart cart ha. Mahmut.
MAHMUT: Bizim bahçede iki tane kör kuyu var. Onların hangisi kördür?
SALİH: Tamam tamam ha gelirken Avni ile Leylayıda çağır. (Mahmut çıkar)
Gelelim size, şurdan benim odama bakarmısınız hanımefendi.
SADBERK: Ben senin odana girmem.
SALİH: Size sormalı hanımefendi.Artık nasıl bir aşk yaşadıysanız, adam sizi
unutamamış yıllar sonra peşinize düşmüş ( Avni, Leyla Mahmut antreden
görünürler)
SALİH: Tamam bende sizin evlenmeniz için elimden geleni yapacağım. Kimsede
sizin evliliğinize karşı gelemez.
SADBERK: (Herkes birbirine bakar) Mahmut ağa hadi biri anlatsın artık herifin
kalbine inecek.
MAHMUT: Peki hanımcığım.Uy baba dostu gel hele gel Oturalım şöyle bir sakinleş
hele.
SALİH: Nasıl sakinleşeyim Mahmut ağa, nasıl sakinleşeyim ufacık bir cırt.
MAHMUT: iyi ya işte bende onu anlatacağım gel şöyle bak şimdi biz sana bir oyun
oynadık.
MAHMUT : Evet
MAHMUT : Cart cart gerçek. Yani karın namusunu korumuş bir kadındır
SALİH :O kim
SALİH : O da mı
MAHMUT : Eee baba dostu,sen karına kavuştun,avni ile leyla birbirine kavuştu
SALİH : Eeee
MAHMUT : EEE ben boşta kaldım da. Hani diyorum şaziye hanımı da ben alsam
SALİH : Dur bakalım birde ona soralım,(şaziye'ye ) Şaziye hanım, Mahmut ağa
sizinle evlenmek istiyor ne dersiniz.
ŞAZİYE : Bilmem ki ne desem
FİNALLL