You are on page 1of 9

GAST2155 Kültür, Sanat ve Gastronomi

Final Ödevi
Tarık Sun
Gastronomi ve Mutfak Sanatları, 20110001007

1) 15. Yüzyıl sonunda yeni bir kıtanın keşfinin, eski dünyanın mutfağına getirdiği yeni tatlar
hakkında bilgi veriniz.

Salvador Dali, “The Discovery of America by Christopher Columbus” 1959 yılında resmedilmiştir.

Amerika’nın keşfi insanlık tarihi için küresel çapta bir dönüm noktasıdır.
Amerika’nın keşfi sayesinde, başta Avrupa olmak üzere insanlığın büyük bir kısmı yeni
bitkilerle tanışıp açıktan kurtulmuşken şu anda insanlığın beşte birinin kullandığı tütün de
hayatlarımıza girmiştir. Bu yeni cennetin keşfi küresel mutfağa yepyeni sebze ve meyve
türleri dolayısıyla da yepyeni tarifler katmıştır.
Özellikle domates, biber, patates ve mısır gibi mutfakta büyük yer kaplayan
bitkilerin Amerika kıtasında keşfinden sonra, gezginler ve tüccarlar gemiler aracılığıyla o
zamanlar büyük bir kısmı sefil hâlde olan Avrupa kıtasına bu bitkileri taşımışlardır.
Dönemin Avrupası’nda kış ayları yiyecek kıtlığından ötürü çetin geçmektedir.
Avrupa’da bırakın orduları halk dahi zaman zaman açlıktan yaşamlarını yitirirken,
Amerika’nın keşfi sayesinde ülkelerine giren patatesi şaşırtıcı fakat kabullenmekte zorluk
çekmişlerdir. Günümüzde özellikle fast-food zincirinde kendine rahatlıkla yer bulan
patatesi diğer kıtalar kabullenmekte zorluk çekmişlerdir. Devlet büyükleri patatesin kolay
yetiştirilmesinden, saklanmasından ve doyuruculuğundan ötürü patatesi teşvik ederken;
halk, patatesin tatsız bir ürün olması sebebiyle hayvanlarının dahi onu yemediğini kendi
öğünlerinde patatesin yer bulamadığını söylemişlerdir.

Vincent van Gogh, “The Potato Eaters” resmediliş yılını bilemiyoruz lâkin Gogh bu tablosunu
“the best thing I did.” Şeklinde nitelendirmiş.

Günümüzde Gastronomi ve yeme-içme kültürü oldukça gelişmişken Amerika’nın


keşfi ve ardından yaşanan Amerika’dan dünyanın geri kalanına olan yeni ürünlerin
akışının mutfaklarda yer edinmesi zaman almıştır. Gastronomi, zamanında ancak kraliyet
sofralarında kendini gösterebildiği için halkın derdi zevk değil karnını doyurabilmek
olmuştur.
Kaynakça ve Referanslar:
a. Sarıcan, B. Özkaya, F.D. - Journal of Tourism and Gastronomy Studies, “Latin
Amerika Mutfağı’nın Kültürel Etkileşim Yolu” Web.
(https://www.jotags.org/Articles/2014_vol2_issue1/2014_vol2_issue1_article5.p
df) (09.01.2022
b. Türkiye Tohumcular Birliği. “Kökeni Amerika Olan Genetik” Web.
(https://www.turktob.org.tr/dergi/makaleler/dergi24/54-59.pdf) (Erişim tarihi:
09.01.2022)
c. Akbulut, U. “Amerika’nın Keşfi Avrupa’yı Açlıktan Kurtardı” Web.
(https://www.uralakbulut.com.tr/wp-content/uploads/2013/10/amerika.pdf)
(Erişim tarihi: 09.01.2022)
d. Ağaçlar. “Amerika’nın Keşfi ile Tanınan Bitkiler” Web.
(http://www.agaclar.net/forum/bitkiler-hakkinda-genel-konusmalar/37167.htm)
(Erişim tarihi: 09.01.2022)

2) İnançlar toplumların yeme-içmelerini şekillendirir. Bu çerçevede inanç-mutfak


bağlamında şekillenen mutfaklardan örnek veriniz ve bu mutfaklarda tabu olan
yiyecekleri tartışınız.
İnsanlık, var olduğundan beri kendisini her zaman bir arayış içerisinde bulmuştur.
Dini inançlar ise bu arayışı şekillendirirken insanoğluna bin yıllardır yön vermiştir.
İnsanoğlu yaşamak için bazı ihtiyaçlara bağımlı bir varlıktır ve bu bağlılıklarından birisi
olan mutfağın da insanların sahip olduğu din çerçevesinde gelişmesi kaçınılmaz olmuştur.
Günümüzde, dünya üzerinde -mezhepler ve düşünce biçimleri dahil- yüzlerce din
bulunmaktadır. Bu dini inançlardan en yaygın olanları Hristiyanlık, İslam, Budizm ve
Yahidiliktir.
Birçok din işleyişi sebebiyle insanları ve doğal olarak insanların mutfaklarını
etkiler. Dinler bazı noktalarda oldukça katı tutumlara sahiptirler. İslam dininde
yapılmasında bir sakınca bulunmayan şeyler “helal” ve sakıncalı olan şeyler “haram”
olarak nitelendirilirken, Yahudilikte sakıncasız durumlar “kaşer (kosher)” ve sakıncalı
durumlar “terefa” olarak nitelendirilir. Yahudilik, diğer dinlere kıyasla müritlerini
yeme-içme açısından birçok noktada kısıtlarken Hristiyanlıkta yenilen-içilen şeylerin
dışarı atıldıkları fikri yüzünden kısıtlamalar bir hayli az kalmıştır. İslam ise bu iki dinin
arasında ortalama bir kısıtlamada bulunmuş, Budizm ise mezheplere göre çok çeşitli
kısıtlamalarda bulunmuştur. Dini inançlar ürünler dışında bazı yöntemleri de
yasaklamışlardır. Hinduizm öldürmeyi yasaklarken Yahudilik ve İslam acı çektirmeyi
yasaklamış Hristiyanlık ise öldürmek konusunda kesin çizgilerle bir kısıtlama
uygulamamıştır. Burada dinlerin sahip oldukları amaç, kesilecek hayvan için yaratıcıya
olan şükranlarını ve hayvana/cana duydukları saygıyı göstermektir.
Leonardo da Vinci, “The Last Supper” 1498 yılında resmedilmiştir.

Dinlerde haram kılınan yiyecek-içeceklerin başında alkol ve et ürünleri


gelmektedir. Çeşitli dinler domuz etini haram bulurken Hristiyanlık domuz etini yemekte
bir sakınca görmemiş, Hinduizm ise Karma ve Reenkarnasyon inançları sebebiyle canlı
olanlara zarar vermemeyi dolayısıyla et yememeyi uygun görmüştür.
Toplumunun azımsanamayacak bir kesimi Hindu olan Hindistan’ın mutfağı, dini
inanışları gereği sebze ve meyvelerin ağırlıkta olduğu, bu ürünlerin çeşitli baharat ve
aromalar ile lezzetlendirildiği bir mutfak olarak gelişmiştir. Hinduizm gibi İslam ve
Yahudilik de benzer şekilde yenilmesinde-içilmesinde sakınca bulunmayan ürünler
üzerinden şekillenirken, Hristiyanlığın belli bir mutfak kültürü yoktur aksine oldukça
geniş yelpazeye sahip bir mutfaktır. Yahudilikte et ürünleri detaylıca incelenmiş;
kemirgenler, yırtıcı hayvanlar, domuz, deniz yumuşakçaları, kabuklu deniz ürünleri ve
böcekler yasaklanmıştır. Aynı zamanda Yahudiler süt ve süt ürünleri ile et ürünlerini
birlikte yemeyi de uygun bulmazlar. Domuz gibi bazı spesifik etlerin yasaklanmasının
sebebi genellikle bu tip hayvanların bazı özellikleridir, örneğin domuzun pis bir hayvan
olduğu veya yırtıcı hayvanların leş yedikleri gibi durumlar üzerinedir. Halbuki domuz pis
koşullarda yetiştirildiğinde sağlıksız bir hayvandır ve yırtıcı hayvanların etleri de özel
koşullar dışında leş gibi beslenme şekillerine uyum sağlamıştır. Neredeyse her din, alkol
üzerine bir yoruma sahiptir. Alkol, içildiğinde insanları etkileyen ve bilinç gibi algıların
önüne geçen bir içecek olduğu için birçok din alkolü yasaklamıştır. Alkol gibi oldukça
geniş bir kültür dinler sebebiyle çokça mutfakta yer edinememiştir.
Dini inançlar, insanoğlunun binlerce yıldır sahip olduğu bir kavramdır. İnsanlar
yaşamlarını bu inançlar doğrultusunda şekillendirmişlerdir. Bir toplumun mutfağı ne
yazık ki dini inanışlar sebebiyle sahip oldukları dine bağımlı ve yeniliklerden uzak
kalmıştır. Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar; domuz gibi tabu etlerin aslında
sağlıklı etler olduğunu, alkolün bazı koşullarda damar açıcı özelliklere sahip olduğunu
kısacası haram kılınan birçok ürünün kullanımının durumlara bağlı olduğunu
kanıtlamıştır.
Kaynakça ve Referanslar:
a. Çekirdek İşi. “Türk Mutfağı’nda Dile de Damağa da Getirilmeyen Bir Konu: Domuz
Eti” Web.
(https://cekirdekisi.com/yemek/turk-mutfaginda-dile-de-damaga-da-getirilmeyen-bir-konu
-domuz-eti/) (Erişim tarihi: 07.01.2022)
b. Türk Yahudileri. “Kosher Yemek” Web.
(http://www.turkyahudileri.com/index.php/tr/yahudilik/111-kosher-yemek) (Erişim tarihi:
09.01.2022)
c. Baş, M. “Dinlerde, Kültürlerde Hayvan Kesim Usulleri ve Avustralya’da SICHMA
Örneği” Web. (https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1572669) (Erişim tarihi:
08.01.2022)
d. Olympos. “Hinduizm, Yemek ve Hindistan” Web.
(http://www.olympos.com.tr/hinduizm-yemek-ve-hindistan/) (Erişim tarihi: 07.01.2022)
e. Karaca, O.B. – Karacaoğlu, S. “Kültür, Din ve Yemek Etkileşimi Çerçevesinde Arap
Mutfağı’nın Kavramsal Olarak İncelenmesi: Adana İli Örneği” Web.
(https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/262307) (Erişim tarihi: 09.01.2022)
d. Unal, İ. – Özışık Yapıcı, O. “Semavi Dinlerin Mutfak Kültürü Üzerindeki Etkileri”
Web.
(https://www.researchgate.net/publication/348184289_Semavi_Dinlerin_Mutfak_Kulturu
_Uzerindeki_Etkileri) (Erişim tarihi: 07.01.2022)

3) Türk mutfağının dünya gastronomisindeki yerini tartışınız.


Tarihte oldukça büyük bir yer kaplayan Türkler, mutfakları ile de dünya
gastronomisinde kendilerine yer bulmuşlardır. Orta Asya’dan Anadolu’ya göçleriyle ve
ardından gelen imparatorluklarla Türklerin mutfak anlayışı da zaman içerisinde
değişimlere uğramıştır. Asya’da konargöçer bir toplulukken tarıma girişemedikleri için
atların ve küçükbaş hayvanların etini değerlendirmişler, Anadolu’ya yerleştiklerinde ise
tarım ve hayvancılık daha büyük bir önem kazanmış yeme-içme kültürlerindeki sebze ve
meyveler çeşitlenmiştir. Türklerin mutfağında, dini inançların da etkisi görülmüştür.
Anadolu’ya geçmeden önce bir zaman da Maniheizm dinini benimseyen Türklerin
mutfağında dini inanışları sebebiyle et bulunmamıştır. İlerleyen zamanlarda büyük bir
kısmı Müslüman olan toplumun mutfağında at eti, domuz eti, alkol yer bulamamıştır.
Tarih içerisinde Türkler; yoğurt, kahve, lokum, çay, döner ve kebap gibi birçok yeni tarif
ve lezzete imza atmışlardır.
Türk mutfağı denildiğinde Türkiye’nın sahip olduğu mutfak değil tüm Türk
camiasının mutfağı baz alınmalı ve bu durumda mutfaklar bölgesel olarak ayrılmalıdır.
Bazı mutfak kültürleri, örneğin Tatar mutfağı veya Uygur mutfağı gibi kültürler spesifik
olarak gelişmez ve geleneksel olarak devam ettirilirken Osmanlı mutfağı gibi bazı mutfak
kültürleri ise gelişmiş ve kendi bünyesine sahip olmuştur.
Türkiye’nin mutfağı şu anda bölgesel olarak farklılıklar göstermektedir. Ege ve
Akdeniz bölgesinde deniz ürünleri, zeytinyağlılar ve yeşillikler görülürken; Karadeniz
bölgesi deniz ürünleri ve mısır, Güneydoğu Anadolu’da ise baharatlı ve ağırlıklı olarak et
ürünleri içeren tabaklar bulunmaktadır.
Her ne kadar dünya mutfağına kattığı değerler paha biçilemez olsa da Türk
mutfağı diğer kültürlerin yanında çok daha az deneysel kalmış ve ne yazık ki gelişme
sürecini yakalayamamıştır. Fransız mutfaklarında görülen deneyselcilik veya Japon
mutfağında karşılaşılan geleneksel tutum, Türklerde boy gösterememiş ve Türk mutfağını
dünya çapında bilinen standartlara sahip bir mutfak olmaktan uzak bırakmıştır. Türklerin
Gastronomi kültürü, özellikle gelişen medya ile son yıllarda ortaya çıkan et baskınlığı
sebebiyle savrulup durmakta ve belirli bir kalıpta bulunamamaktadır. Türk mutfağı bir
üründen ziyade bir yorum üzerine olmalıdır. Nasıl ki İtalyan mutfağı denildiğinde akla
pizza ve makarna geliyor fakat mutfak bunların ötesine geçemiyorsa Türk mutfağı
denildiğinde de akla kebap ve yoğurt geliyor fakat mutfak bunların ötesine geçemiyor.
Halbuki Türk mutfağı et ürünlerinde, şerbetli-sütlü tatlılarda, mezelerde, içeceklerde,
hamur işi ürünlerde oldukça zengin bir yorum yelpazesine sahiptir.
Türk mutfağının ihtiyacı olan şey tıpkı Alexandre-Balthazar-Laurent Grimod de la
Reniére veya Jean Anthelme Brillat-Savarin gibi bir şah ve oldukça eleştirel fakat
standartları tutarlı ölçüde tutabilecek bir mat hamlesidir böylece Türk mutfağı içerisinde
bulunduğu medya sarhoşluğu ve şov bayağılığından çıkacak, kendisi için ayrılan dünya
mutfakları listesine yerleşecektir.
Kaynakça ve Referanslar:
a. Milor, V. Hürriyet. “Türk Mutfağı Nasıl Kurtulur?” Web.
(https://www.hurriyet.com.tr/amp/yazarlar/vedat-milor/turk-mutfagi-na
sil-kurtulur-40826924) (Erişim tarihi: 09.01.2022)
b. Too Istanbul. “Turkish Cuisine” Web.
(https://www.tooistanbul.com/en/turkish-cuisine/) (Erişim tarihi:
07.01.2022)
c. Batu, A. – Batu, H. S. Pamukkale University, Science Institute, Food
Engineering. “Historical Background of Turkish Gastronomy from
Ancient Times Until Today” Web.
(https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S235261811830018
0) (Erişim tarihi: 08.01.2022)
d. Wikipedia. “Türk Mutfağı” Web.
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Türk_mutfağı) (Erişim tarihi: 08.01.2022)
e. Yılmaz, H. – Çakıcı, H. H. Journal of Tourism and Gastronomy
Studies. “Yazılı Medyada Türk Mutfağı” Web.
(https://www.jotags.org/2019/vol7_issue1_article24.pdf) (Erişim tarihi:
07.01.2022)

4) Globalleşen dünyada TV veya internet üzerinden yaygınlaşan yemek programlarının


dünya mutfağına olası etkilerini tartışınız.
Geçtiğimiz 20 yılda sosyal medyanın ve tv sektörünün hayatlarımıza son sürat
girmesi ile birlikte Gastronomi sektörü kariyerinin zirvesini yaşamaktadır. Özellikle
Instagram, Facebook, Twitter, YouTube gibi sektörlerin bir kesim için reklam aracı ve
kazanç kapısı olması sebebiyle insanlar halihazırda günlerinin birkaç saatini ayırdıkları
yeme-içme aktivitesine daha çok önem vermişlerdir. Bu sayede yemek-içmek artık bir
yaşamsal ihtiyaçtan ziyade zevk olma yolunda adımlarını hızlandırmış ve 30 yıl öncesinde
sadece toplumların belirli bir kesimine hitap eden Gastronomi, artık hayatlarımızın
göbeğine yerleşmiştir.
Özellikle nust_et gibi fenomenlerin mutfak kültürlerimize getirdiği bu gösteriş
odaklı yemek kültürü, Türkiye’de ve dünya çapında rağbet görmüş insanları Gastronomi
üzerine bir entelektüel akım yerine gösteriş budalalığına sürüklemiştir. Sosyal medya bir
kenara, televizyonda yayınlanan yerli-yabancı yemek yarışma programları da bu kültürün
şekillenmesinde farkı bir rol oynamıştır. Günümüzde bu sektörden ekmeğini kazanan
insanlar, reklam eksikliklerini medya aracılığıyla gidermektedirler.
Annibale Carracci, “Il Mangiafagioli (The Beaneater)” 1585 yılında resmedilmiştir.

Gastronominin bilinirliği artarken bir yandan da yanlış yöntemler sebebiyle


gastronomi popüler kültüre kurban gitmektedir. Medyanın etkisi sadece telefonlarımızda
ve televizyonlarımızda değil; evlerimizdeki mutfaklarda, caddelerimizdeki restoranlarda
hissedilmeye başlanmış gündelik yaşantılarımızın bir parçası hâline gelmiştir.
Yemek programlarının büyük bir kısmı ise gösterişten ziyade bir eğitim amaçlı
yapılmakta, izleyiciyi eğlendirirken bir yandan da onların mutfak bilgilerine yenilerini
katmaktadır. Özellikle şeflerin sunumunu yaptığı, günlük mutfak tariflerinin gösterildiği
televizyon programları insanların tarif kitaplarına yeni tarifler ve bildikleri yöntemlere
yeni yöntemler eklerken; yörelerin, yeni lezzetlerin keşfedildiği gezi ve gastronomi odaklı
programlar ise insanların damaklarına yeni keşifler için yok göstermiştir.
Bu bağlamda; günümüz dijital çağında Gastronomi, artık yediden yetmişe
toplumun büyük bir kısmının ilgisini çekmiş ve çekmeye devam edecektir. Bir yanda
yaşanan yemek katliamı devam ederken diğer yanda entelektüel bir tat arayışı da devam
edecektir. Yeni sektörler yeni odaklar ortaya çıkacak, nasıl bugün şarküteri, tatlılar,
pastalar popülerse; yarın soslar, ertesi gün kokteyller, sonraki gün çorbalar katledilecek ve
bu katle karşı çıkacak yemek devrimcileri de olacaktır.
Gastronomi her şeyden önce nesnel olmaktan çok uzak, bireysel bir kavramdır.
Dolayısıyla zevkler ve renkler nasıl tartışılmıyorsa insanların gastronomi üzerine fikirleri
de bireysel olduğu için tartışmak bizleri ne yazık ki bir sonuca ulaştırmayacaktır. İnsanlık
yeni bilgi arayışı içerisinde olsun ve bu arayışı sürdürebilsin yeter bizlere sadece bu
arayışlara yön vermek kalacaktır.
Kaynakça ve Referanslar:
a. Şimşek, A. – Güner, D. Journal of Tourism and Gastronomiy Studies.
“MasterChef Türkiye TV Yemek Programının Yemek Alışkanlıklarına
ve Mutfağa İlgi Düzeyine Etkisi” Web.
(https://jotags.org/2021/vol9_issue3_article15.pdf) (Erişim tarihi:
09.01.2022)
b. Zaidi, S. A. – Zaidi, S. S. – Naseem, M. A. “Impact of Television Food
Channels on Society” Web.
(https://globaljournals.org/GJMBR_Volume12/9-Impact-of-Television-
Food-Channels-on.pdf) (Erişim tarihi: 09.01.2022)
c. Yalçın, E. Yaman, M. “Yazılı Kaynaklara Göre Sümer Mutfağının
Günümüze Yansımaları” Web. Uluslararası Sosyal Araştırmalar
Dergisi.
(https://www.sosyalarastirmalar.com/articles/the-reflections-of-the-su
mer-cuisine-according-to-written-sources.pdf) (Erişim tarihi:
16.11.2021)
d. Serttaş, A. MEDYALAB Dergisi. “Her Yönüyle Medya ve Gastronomi
(Sayı 7, Mayıs 2021)” Web.
(https://acikerisim.istinye.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12713/1941)
(Erişim tarihi: 07.01.2022)

You might also like