You are on page 1of 140

Türkiye Cumhuriyeti

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı

Afet İşleri Genel Müdürlüğü

Belediyeler için Sismik Mikrobölgeleme

El Kitabı

Ocak 2004

Hazırlayan Kurum: Mali Destek Veren Kurum :


Belediyeler için Sismik Mikrobölgeleme Greifenhagen (EPFL-IS), A. Güldemir (AİGM),
Ümit Gülerce (İTÜ), Polat Gülkan (ODTÜ), Jürg
Tüm hakları Türkiye Cumhuriyeti Bayındırlık ve Hammer (DRM), Walter Hofmann
İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü’ne (Brandenberger+Ruosch), İ. Kayakıran (AİGM),
aittir. Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü ve Ruşen Keleş (Ankara Üniversitesi), S. Kök
İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı, Bu (AİGM), M. Dinçer Köksal (DRM), Oliver
belgeyi kullanma, çoğaltma ve dağıtma haklarını Korup (SLF), Frederick Krimgold (DRM, VT),
da içerecek şekilde, belgeye serbest olarak erişim H. Kunreuther (UP), Aslı Kuruluş (İTÜ), Jan
hakkına sahiptir. Laue (ETHZ-IGT), Pierino Lestuzzi (EPFL-IS),
George G. Mader (Spangle Associates), Alberto
Bu belgeler, Afet Risk Yönetimi Dünya Marcellini (CNR-IDPA, Milan), Robert Meli
Enstitüsü ve Türkiye Cumhuriyeti Bayındırlık ve (Meksika Ulusal Üniversitesi), E. Nebioğlu
İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü (AİGM), Heinrich Neukomm (İsviçre Federal
yönetiminde, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Teknoloji Enstitüleri Yönetim Kurulu Üyesi),
Teşkilatı (SDC) tarafından yapılan mali destekle Akın Önalp (SAÜ), K. Özener (AİGM), Rocco
sağlanan ortak bir çabanın ürünüdür. Panduri (Studer Mühendislik), Karin Şeşetyan
(BÜ-KRDAE), Bilge Siyahi (BÜ-KRDAE),
Aşağıdaki kurum ve kişiler bu çabaya katkıda Sarah Springman (ETHZ-IGT), Franz Stössel
bulunmuştur: (SDC), Jost Studer (Studer Mühendislik),
Mustafa Taymaz (AİGM), M. K. Tüfekçi
Türkiye Cumhuriyeti Bayındırlık ve İskan (AİGM), Natasha Udu-gama (DRM), Robert
Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü (AİGM); Whitman (MIT, Massachusetts Teknoloji
Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Enstitüsü), S. Yağcı (AİGM), A. Yakut (ODTÜ),
Deprem Araştırma Enstitüsü (BÜ-KRDAE), Susumu Yasuda (Tokyo Denki Üniversitesi), U.
İstanbul; Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yazgan (ODTÜ), T. Yılmaz (ODTÜ).
(ODTÜ), Ankara; Sakarya Üniversitesi (SAÜ),
Adapazarı; İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü, El kitabının ana yazarları: Jost Studer ve Atilla
Zürih, Geoteknik Mühendisliği Enstitüsü Ansal (1. ve2. Bölümler), Frederick Krimgold ve
(ETHZ-IGT); İsviçre Federal Teknoloji Murat Balamir (3.Bölüm).
Enstitüsü, Zürih, Jeofizik Enstitüsü (ETHZ-IG);
İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü, Lozan, Yapı Atıf: Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü, 2004:
Enstitüsü (EPFL-IS); İsviçre Federal Kar ve Çığ Belediyeler için Mikrobölgeleme. El Kitabı.
Araştırmaları Enstitüsü (SLF), Davos; Studer
Mühendislik, Zürih; Virginia Teknoloji Enstitüsü www.DRMonline.net
ve Eyalet Üniversitesi (VT), Mimarlık ve Şehir
Çalışmaları Koleji; Pennsylvania Üniversitesi Ocak 2004
(UP), Wharton Okulu - Risk Yönetimi ve Karar
İşlemleri Merkezi.

H. Akman (BÜ-KRDAE), Walter J. Ammann


(SLF), Atilla Ansal (BÜ-KRDAE), Sami Arsoy
(SAÜ), Marc Badoux (EPFL), Sadık Bakır
(ODTÜ), Murat Balamir (ODTÜ), Pierre-Yves
Bard (Grenoble Üniversitesi), Jonathan Bray
(Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley), Juliane
Büchheister (ETHZ-IGT), K. Önder Çetin
(ODTÜ), Andreas Christen (ETHZ-IG), Barbara
Dätwyler (SDC), A. Demir (AİGM), S. Demir
(AİGM) Ekrem Demirbaş (geçmişte AİGM
günümüzde TAUGM), Mine Demircioğlu (BÜ-
KRDAE), M. E. Durgun (AİGM), Muzaffer
Elmas (SAÜ), Mustafa Erdik (BÜ-KRDAE),
Ayfer Erken (İTÜ), Donat Fäh (ETHZ-IG),
Yasin Fahjan (BÜ-KRDAE), Liam Finn
(Kagawa Üniversitesi), Domenico Giardini
(ETHZ-IG), Oktay Gökçe (AİGM), Christian
Önsöz

17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi, depremlerin toplum ve ekonomi üzerinde meydana


getirebileceği yıkıcı etkileri açığa çıkarmıştır. Bu deprem sonrasındaki olumsuz etkilerin
ardından Afet İşleri Genel Müdürlüğü Türkiye’deki deprem riskini azaltmak amacı ile çeşitli
girişimlerde bulunmuştur.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü (AİGM) “Deprem Risklerini
Azaltmak için Mikrobölgeleme” (MERM) adı verilen çalışmaya başlamıştır.
Afet Risk Yönetimi Dünya Enstitüsü (DRM), İsviçre Federal Dış İlişkiler Dairesi, İsviçre
Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı’nın (SDC) mali desteği ile bu projeyi yürütmüştür.
Projenin tasarlanmasına 1999 yılının Eylül ayında başlanmış ve proje Mart 2002-Şubat 2004
tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.
Bu çalışma sonucunda, “Belediyeler için Sismik Mikrobölgeleme” genel başlığı altında
aşağıdaki proje belgeleri oluşturulmuştur: (1) Genişletilmiş Özet; (2) Sismik Mikrobölgeleme
El Kitabı; ve, (3) Örnek Uygulamalar, Bilimsel Son Durum Raporu ve Sürdürülebilir
Uygulama için Yardımcı Bilgiler Raporunu içeren Kaynak Bilgiler.
DRM, MERM Projesini Türkiye’den ve uluslararası katkılarla gerçekleştirmiştir:
Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (BÜ-KRDAE),
İstanbul; Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ankara; Sakarya Üniversitesi (SAÜ),
Adapazarı; İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü Zürih, Geoteknik Mühendisliği Enstitüsü
(ETHZ-IGT); İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü Zürih, Jeofizik Enstitüsü (ETHZ-IG);
İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü Lozan, Yapı Enstitüsü (EPFL-IS); İsviçre Federal Kar ve
Çığ Araştırmaları Enstitüsü (SLF), Davos; Studer Mühendislik, Zürih; Virginia Teknoloji
Enstitüsü ve Eyalet Üniversitesi (VT), Mimarlık ve Şehir Çalışmaları Koleji; Pennsylvania
Üniversitesi (UP), Wharton Okulu - Risk Yönetimi ve Karar İşlemleri Merkezi.
Burada sunulan çalışma “El Kitabı” olarak tanımlanmıştır. Türkiye için önerilen sismik
mikrobölgeleme yöntemi üç bölüm altında sunulmaktadır:
Birinci Bölüm: Önerilen genel yaklaşımın sunumu, deprem mühendisliğindeki terimlerin
tanımları, ve başlıca deprem etkilerinin anlatılması.
İkinci Bölüm: Sismik mikrobölgeleme yönteminin bütün aşamalarının, verilerin derlenmesi,
haritaların hazırlanması ve bölgelere özel yapı koşullarının önerilmesi dahil olmak üzere,
anlatılması. Bu bölüm görevlendirilen kuruluşlara yöneliktir.
Üçüncü Bölüm: Mikrobölgeleme haritalarının Belediye arazi kullanım kararları sürecinde
uygulanmasında yardımcı olmak Bu bölüm doğrudan belediye plancılarına ve yetkililerine
yöneliktir.
Teşekkür

Yerel ve idari yetkililer ile uluslararası üne sahip üniversitelerin farklı bölümlerini içeren,
birbiri ile sıkı olarak bağlantılı çalışmaları kapsayan bu boyutlardaki bir proje, ancak bütün
katılımcı grupların özverili desteği ile gerçekleştirilebilir. Bu konuda aşağıdaki kurum ve
kişilere özel olarak teşekkür edilmelidir:

- Afet İşleri Genel Müdürlüğü (AİGM) Genel Müdürü Dr. Mustafa Taymaz’a, eski
Genel Müdür Yardımcısı Ekrem Demirbaş’a, Oktay Gökçe’ye ve projenin
gelişiminde ve uygulanmasındaki işbirliğinden dolayı AİGM personeline.
- Projeyi mali olarak desteklediği ve gelecek uygulamalardaki ihtiyaçları
karşılamak amacı ile projenin kalıcılığının geliştirilmesine yönelik değerli
katkıları için İsviçre Federal Dış İlişkiler Dairesi, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği
Teşkilatı’na (SDC), özellikle Bayan Barbara Dätwyler ve Dr. Franz Stössel’e.
- Proje gruplarına yardım ve desteklerinden dolayı Kocaeli ve Sakarya illeri
valilerine ve pilot çalışmaların yapıldığı belediyelerin yetkililerine.
- Projenin her aşamasındaki önemli çabalarından dolayı Sakarya Üniversitesi
Rektörü Prof. Mehmet Durman’a.
- El Kitabı ile ilgili değerlendirmeleri ile, en güncel araştırmaların sonuçlarına
dayanan bilimsel son durum yöntemlerini içeren bir uluslararası standarda
erişilmesini sağlayan Teknik Danışma Kurulu üyelerine.
- Tanımlanan çalışmaların hazırlanmasında gösterdiği kararlılıktan dolayı proje
grubunun bütün üyelerine.
İçindekiler Sayfa

1. Tanımlar ve Genel Yöntem................................................................................................... 1-1


1.1 Genel................................................................................................................................... 1-1
1.2 Tanımlar ve Yöntem ........................................................................................................... 1-3
1.2.1 Terimlerin Açıklamaları .............................................................................................. 1-3
1.2.2 Türkiye Deprem Yönetmeliği ile İlişki ....................................................................... 1-5
1.2.3 Sonuç Mikrobölgeleme Haritalarının İçeriği .............................................................. 1-6
1.2.4 Haritalama İlkeleri....................................................................................................... 1-7
1.2.5 Kayıpların Azaltılması İçin Planlama Stratejileri........................................................ 1-8
1.2.6 Tehlikeli Bölgelerin Belirlenmesi, Türkiye’de Dikkate Alınması Gereken
Başlıca Faktörler ....................................................................................................... 1-13
1.2.6.1 Mikrobölgeleme için Deprem Tehlikesinin Belirlenmesi ................................. 1-13
1.2.6.2 Yer Sarsıntısı Şiddeti......................................................................................... 1-14
1.2.6.3 Sıvılaşma ve Oturmalar ..................................................................................... 1-18
1.2.6.4 Toprak Kayması, Kaya Düşmesi....................................................................... 1-19
1.2.6.5 Deprem İlişkili Su Baskınları ............................................................................ 1-20
1.2.6.6 Yüzeysel Faylanma ve Tektonik Hareketler ..................................................... 1-21
2. Yüklenici Kuruluşlar için Talimatlar ve Tavsiyeler........................................................... 2-1
2.1 Semboller ve diğer Terimler Listesi.................................................................................... 2-1
2.2 Kapsam ve Genel Yöntem .................................................................................................. 2-2
2.3 Yüklenici Kuruluşların Sorumlulukları .............................................................................. 2-3
2.4 Başlangıç ve Detaylı Planlama Aşaması............................................................................. 2-4
2.5 Bölgesel Tehlikenin Belirlenmesi....................................................................................... 2-5
2.6 Ham Verinin Toplanması ve Veri Tabanı Oluşturulması / CBS......................................... 2-7
2.6.1 Başlıca Adımlar........................................................................................................... 2-7
2.6.2 Temel Geoteknik ve Jeofizik Veri............................................................................... 2-8
2.7 Verilerin Değerlendirilmesi ve Tamamlanması, İlave Araştırmalar, Ham Verinin
Haritalanması .......................................................................................................................... 2-9
2.7.1 Başlıca Adımlar........................................................................................................... 2-9
2.7.2 İlave Araştırmalar için Genel Öneriler ...................................................................... 2-10
2.7.3 Temel Geoteknik ve Jeofizik Veri............................................................................. 2-11
2.7.4 Yüzeysel Faylanma Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham Veri .............. 2-13
2.7.5 Yer Sarsıntısı Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham Veri ........................ 2-13
2.7.6 Sıvılaşma Olasılığı Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham Veri................ 2-16
2.7.7 Toprak Kayması ve Kaya Düşmesi Tehlikesi Haritasının Hazırlanmasında
Kullanılacak Ham Veri.............................................................................................. 2-17
2.7.8 Deprem İlişkili Su Baskını Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak
Ham Veri ................................................................................................................... 2-18
2.7.9 Ham Verinin Haritalanması....................................................................................... 2-18
2.8 Mikrobölgeleme Haritalarının Oluşturulması ve Haritalama............................................ 2-19
2.8.1 Temel Adımlar .......................................................................................................... 2-19
2.8.2 Yüzeysel Faylanma Haritası...................................................................................... 2-20
2.8.3 Yer sarsıntısı Haritası ................................................................................................ 2-20
2.8.4 Sıvılaşma Olasılığı Haritası....................................................................................... 2-22
2.8.5 Toprak Kayması ve Kaya Düşmesi Tehlikesi Haritası.............................................. 2-26
2.8.6 Deprem İlişkili Su Baskını Haritası........................................................................... 2-27
2.8.7 Tehlike Bölgelerinin Haritalanması .......................................................................... 2-27
2.9 Bölgelere Özel İmar Sınırlamaları Geliştirmek İçin Öneriler ........................................... 2-28
2.10 Mikrobölgeleme Raporunun Hazırlanması ve Onaylayacak Kuruma Sunulması ............ 2-34
2.11 Mikrobölgeleme Haritalarının Kullanımı için İlave Öneriler (Bu Çalışmaları
Yapmaya Yetkili Şirketler için Yönerge) ......................................................................... 2-36
2.11.1 Kritik Hayati altyapının Hasargörebilirliğinin Azaltılması için Önceliklerin
Belirlenmesinde Mikrobölgelemenin Esas Alınması ............................................ 2-36
2.11.2 Acil Müdahale Güçlerinin Kapasitesinin Değerlendirilmesinde
Mikrobölgelemenin Esas Alınması ....................................................................... 2-38
2.11.3 Deprem Sonrası Hasar Tesbiti............................................................................... 2-39
2.11.4 EMS-98 Cetveli..................................................................................................... 2-41
2.12 EK: Veri Toplama ve Değerlendirme İşlemleri için Öneriler........................................... 2-46
2.12.1 CPT, CPTU ve SCPT Deneyleri ........................................................................... 2-46
2.12.2 SPT Deneyi ........................................................................................................... 2-55
2.12.3 Karşıt Kuyu Sismik Deneyi................................................................................... 2-59
2.12.4 Yukarı Kuyu ve Aşağı Kuyu Deneyleri ................................................................ 2-61
2.12.5 Yüzey Dalgalarının Spektral Analizi (SASW)...................................................... 2-63
2.12.6 Mikrotremor Ölçümleri (Tek istasyon yöntemi, Nakamura)................................. 2-64
2.12.7 Ağ Ölçümleri......................................................................................................... 2-65
2.12.8 Jeoelektrik yöntemler ............................................................................................ 2-66
2.12.9 Saha Davranış Analizleri....................................................................................... 2-67
2.12.10 Yumuşama Eğrileri ve Sönüm Oranı .................................................................... 2-69
2.12.11 Şev Stabilitesinin Elde Edilmesi için Eşdeğer statik (Pseudo-static)
Yaklaşımlar ........................................................................................................... 2-72
3. Arazi Kullanımı Yönetimi ve Sürdürübilir Uygulama ...................................................... 3-1
3.1 Deprem Güvenliğine Yönelik Yerel İdare Arazi Kullanım Yönetiminin Mantığı ............. 3-1
3.2 Türkiye’deki Arazi Kullanımı ve İmar Sistemi .................................................................. 3-3
3.3 Arazi Kullanımı Yönetiminin Temeli Olarak Mikrobölgeleme........................................ 3-19
3.4 Mikrobölgeleme Sürecinin Yönetimi................................................................................ 3-21
3.4.1 Temel İlkeler, Sonuçlar ............................................................................................. 3-22
3.4.2 Teşkilatlanma ve Sorumluluklar ............................................................................... 3-23
3.4.3 Mikrobölgeleme metod ve sorumlulukları ................................................................ 3-26
3.4.4 Mikrobölgeleme haritalarının yorumlanması ............................................................ 3-27
3.5 Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının Kentsel Mastır Planlara Uygulanması ve
Deprem Güvenliği İçin Gelişmelerin Kontrol Altına Alınması ........................................ 3-32
3.5.1 Giriş........................................................................................................................... 3-32
3.5.2 Kentsel Nazım Planı Sismik Mikrobölgeleme Uygulaması ...................................... 3-33
3.5.3 Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının İmar Uygulamalarının İncelenmesinde
Kullanımı:.................................................................................................................. 3-35
3.5.4 Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının Alana Özel Sismik Tehlikelerin
Değerlendirilmesinde Kullanımı : ............................................................................. 3-35
3.5.5 Sismik Mikrobölgelemenin Kamu Tesisleriyle Altyapı Tesislerinin Yer Seçimi
ve Tasarımına Uygulanması...................................................................................... 3-35
3.5.6 Sismik Mikrobölgelemenin Yeniden Yapılanma ve Depremsel Güçlendirmede
Kullanımı................................................................................................................... 3-36
3.5.7 Sismik Mikrobölgelemenin Acil Durum Yönetimine Uygulanması ......................... 3-36
3.6 Deprem Güvenliği için Arazi Kullanım Yönetimi İdaresi ................................................ 3-37
3.6.1 Genel ......................................................................................................................... 3-37
3.6.2 Deprem Güvenliği için Arazi Kullanım Yönetimi Uygulamasının Gereksinimi ...... 3-37
3.6.3 İmar Müdürlüklerinin Deprem Güvenliğini Sağlamak Konusunda
Temel Görevleri ........................................................................................................ 3-38
4. Kaynaklar............................................................................................................................... 4-1
ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1.1. Bölgelerin harita üzerinde gösterimi 1-7


Şekil 1.2. Bir depreme ait ivme-zaman kaydı ve karşı gelen Fourier Spektrumu. 1-15
Şekil 1.3. Örnek İvme Davranış Spektrumu 1-15
Şekil 1.4. Türkiye Deprem Yönetmeliği’nden, 1. Deprem Bölgesi, Kaya Koşulları ve % 5 Sönüm için
Tasarım Spektrumu örneği 1-16
Şekil 1.5. Gölcük’teki deprem hasarındaki değişkenlik (1999 Kocaeli Depremi). Farklı inşaat
veya yerel zemin koşullarına bağlı olarak tamamen çökmüş bir bina ve orta hasarlı binalar. 1-17
Şekil 1.6. Adapazarı’ndaki deprem hasarına örnek (1999 Kocaeli Depremi): Yumuşak kat göçmesi. 1-17
Şekil 1.7. Adapazarı’nda zemin yüzeyinde gözlenen sıvılaşma (1999 Kocaeli Depremi) 1-18
Şekil 1.8. İstanbul-Bolu Otoyolu üzerinde bir şev kayması (1999 Düzce Depremi) 1-19
Şekil 1.9. Gölcük sahilinde kayma ve su baskını (1999 Kocaeli Depremi) 1-20
Şekil 1.10. 4 metre yanal atımlı bir fay kırığı (1999 Kocaeli Depremi) 1-21

Şekil 3.1. İmar Kanunu ve İlgili Kanun ve Yönetmelikler............................................................................. 3-4


Şekil 3.2. Afet Tehlikesi Politikalarıyla İlgili Kuruluşlar .............................................................................. 3-8
Şekil 3.3. Afet Politikasının Geleneksel Ögeleri.......................................................................................... 3-15
Şekil 3.4. Kentsel Risk ve Hazırlık Planları ................................................................................................. 3-19
Şekil 3.5. Mikrobölgeleme Sürecinin Katılımcıları...................................................................................... 3-23
Şekil 3.6. Mikrobölgeleme Yönetim Süreci ................................................................................................. 3-26
Şekil 3.7. Adapazarı için Yer Sarsıntısı Haritası ......................................................................................... 3-28
Şekil 3.8. Adapazarı için Sıvılaşma Haritası ................................................................................................ 3-29
Şekil 3.9. Adapazar için Heyelan Tehlikesi Haritası.................................................................................... 3-30
Şekil 3.10. Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının Belediyelerce Kullanımı................................................ 3-32
Şekil 3.11. Adapazarı Nazım Planı............................................................................................................... 3-33
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-1
Ocak 2004

1. Tanımlar ve Genel Yöntem

1.1 Genel

Mikrobölgeleme Mikrobölgeleme 30.000 ve üstü nüfusa sahip belediyeler tarafından


Kılavuzunun uygulanmalıdır.
Kapsamı
Sismik Mikrobölgeleme Kılavuzu’nun amacı Türkiye için geliştirilen
mikrobölgeleme yöntemini örneklerle açıklamaktır.

Mikrobölgeleme, deprem tehlikesi göz önüne alınarak belirlenen arazi


kullanımı ilkeleri ile deprem riskini azaltmak için etkin bir
yaklaşımdır. Mikrobölgeleme Türkiye’de yürürlükte olan Yapı ve
İmar Kanun ve Yönetmeliklerini değiştirmemektedir.

Bu kılavuz, Türk yetkililer, kamu ve özel sektör için farklı amaçlara


yönelik olarak hazırlanmıştır:
- Bu kılavuz, yetkili devlet kuruluşlarına, Türkiye’de özel şirketler
veya kamu tarafından yapılan mikrobölgeleme çalışmalarının
inceleme ve değerlendirmesi konusunda tavsiyeler getirmekte;
- Belediye yetkililerini bir mikrobölgeleme projesinde gerekli
girdiler ve sonuçta elde edilmesi gereken çıktılar konusunda
bilgilendirmekte;
- Mikrobölgeleme projeleri için görevlendirilen özel veya kamu
sektör şirketleri için teknik öneriler tanımlamaktadır.

Sismik Bu kılavuz üç bölümden oluşmaktadır:


Mikrobölgeleme
Kılavuzunun İçeriği - Kılavuzun ilk bölümü genel kitleye yönelik hazırlanmıştır (Onay
mercileri, Belediyeler, görevlendirilmiş şirketler, halk). Bu
bölümde, kılavuzda kullanılan terimlerin açıklamaları ve
mikrobölgeleme çalışmalarında hesaba katılması gereken deprem
etkileri verilmiştir. Ayrıca yine bu bölümde geliştirilen
mikrobölgeleme yöntemi ve yöntemin genel olarak Türkiye
Deprem Yönetmeliği ile ilişkisi, bu yöntem ile yapılacak
mikrobölgeleme için gerekli araştırmalar ve imar yönetmeliklerinin
iyileştirilmesinde farklı mikrobölgeleme haritalarından nasıl
yararlanılacağı açıklanmıştır;

- Kılavuzun ikinci bölümü mikrobölgeleme çalışmalarını yürütmekle


Yüklenici kuruluşlar için hazırlanmıştır. Bu bölümde, önceki
bölümde açıklanan mikrobölgeleme yönteminin etkin bir biçimde
uygulanması için tavsiyelerin yanında, mikrobölgeleme çalışmaları
için yönlendirici pratik ve teknik bilgiler verilmiştir;

- Kılavuzun üçüncü bölümünde mikrobölgeleme çalışmalarını


yürüten ve elde edilen sonuçları imar ve arazi kullanım planlarına
uygulayan belediyelerin görev ve sorumlulukları açıklanmıştır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-2
Ocak 2004

Mikrobölgeleme Mikrobölgeleme projelerinde aşağıda verilen proje aşamalarının izlenmesi


Sürecinin Aşamaları tavsiye edilmektedir. Her adım için gerekli teknik detaylar kılavuzun ikinci
ve üçüncü bölümlerinde verilmiştir.
- Belediye Yetkilileri ile başlangıç aşaması. Bu aşama ile ilgili
detaylar üçüncü bölümde açıklanmıştır (Belediye imar ve arazi
kullanım planlarında mikrobölgeleme çalışmalarından
yararlanılması).
- Yetki verilen kuruluşlarca detaylı proje planlama aşamasının
yapılması
- Ham verinin toplanması ve veritabanının oluşturulması / CBS
- Verilerin tamamlanması ve değerlendirilmesi, ilave araştırmalar;
Ham verinin haritalanması
- Mikrobölgeleme haritalarının oluşturulması ve haritalama
- Uygulama (Detaylar 3. Bölümde açıklanmıştır)

Başlangıç Aşaması (3. Bölüm)

Detaylı Planlama Aşaması (2. Bölüm)

Ham verinin toplanması ve veritabanı


(2. Bölüm)
oluşturulması / CBS (GIS)

Verilerin tamamlanması ve
değerlendirilmesi, ilave araştırmalar; (2. Bölüm)
Ham verinin haritalanması

Mikrobölgeleme haritalarının
oluşturulması ve haritalama (2.Bölüm)

Uygulama (3. Bölüm)


Temel İlkeler
Teknolojideki gelişimlere bağlı olarak, mikrobölgeleme yöntemleri belirli
zaman aralıklarında uzman danışman desteği alınarak güncellenmelidir.
Mikrobölgeleme projelerinin sonuçları belediyeler tarafından sorumlu
devlet birimine onay için gönderilmelidir. Detaylar için 3. Bölüme bakınız.
Belediye sınırları içindeki yerleşime açık bölgelerin mikrobölgelemesi
aşağıdaki hallerde tekrar gözden geçirilmeli ve yeni koşullara uygun olarak
düzenlenmelidir:
- Belediye sınırları içindeki yerleşime açık bölgeleri etkileyen
depremler sonrasında, hasar dağılımı dikkate alınarak.
- Yeni jeolojik, jeofizik ve geoteknik veriler ile en son teknoloji
kullanılarak her 15 yılda bir kez.
Belediyelerin sorumluluk alanlarında halihazırda devam eden inşaat
çalışmalarından her türlü geoteknik, jeofizik ve jeolojik veriyi toplamaları
önerilir. Bu verilerin, gelecekte farklı mikrobölgeleme haritalarının
güncellenmesi ve geliştirilmesi için kullanılması mümkündür. Detaylar için
3. Bölüme bakınız.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-3
Ocak 2004

1.2 Tanımlar ve Yöntem

1.2.1 Terimlerin Açıklamaları


Tehlike, Hasar Deprem Tehlikesi, depremle bağlantılı olarak insanların normal yaşam
Görebilirlik ve Risk faaliyetlerini etkileyebilecek herşeydir. Bu tanım, yüzeysel faylanma, yer
Tanımları sarsıntıları, toprak kaymaları, sıvılaşma, tektonik kırılmalar, tsunami,
deprem kaynaklı su dalgaları ve benzeri diğer depremle ilgili oluşumları
içermektedir.
Yapıların ve tesisat/teçhizatın hasar görebilirliği, bunların depremler
sırasındaki hasar görebilme olasılığıdır.
Yapıların hasar görebilirliği, aşağıdaki özelliklere bağlıdır:
- yapının boyutlarına
- yapının kütlesine
- yapının plandaki yerleşimine
- yapısal düzensizliklere
- kullanılan malzeme türlerine
- inşaat detaylarına.
Belediyelerin hasar görebilirliği, hayati altyapının (infrastructure) hasar
görebilirliğine ve hayati altyapıda oluşan kopukluklara bağlıdır.
Deprem Riski, belli bir süre için, dönüşüm periyodu bu süreye eşit olan bir
deprem nedeni ile meydana gelebilecek bina hasarı, ölü ve yaralı sayısı ve
ekonomik kayıpların bütünüdür. Bu tanımlara bağlı olarak deprem riski
aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
Deprem Riski = Deprem Tehlikesi*HasarGörebilirlik*Risk Altındaki
Kıymet
Dolaylı kayıplar, özellikle ekonomik kayıplar, ekonomik faaliyetlerin
geçici olarak duraklamasına bağlı olarak artan bir önem arzetmektedir. Bu
nedenle de risk değerlendirmelerinde göz önüne alınmalıdır.
Yukarıda tekil bir deprem için genel olarak yapılan açıklamalar
genişletilerek, uygun olasılıklara göre beklenen bütün depremler bu tanım
içine dahil edilerek dikkate alınabilir.

Bölgeleme, Depreme göre bölgeleme, benzer deprem tehlikesine sahip bölgelerin


Makrobölgeleme tanımlanmasıdır.
Eğer depreme göre bölgeleme ulusal ölçekte yapılmışsa (1997 Türkiye
Deprem Yönetmeliği de dahil olmak üzere birçok ülke yönetmeliğinde bu
yol izlenmiştir), bu aynı zamanda Makrobölgeleme olarak da
isimlendirilir.
Makrobölgeleme belirli bölgelere özgü deprem hareketi tehlikesine
dayanmaktadır. Bu durumda deprem tehlikesi, olası aktif fayların
dağılımını, gözlenen ve kaydedilmiş depremlerin kataloglarını ve uygun
azalım ilişkilerini dikkate alan olasılıksal modellerle hesaplanmaktadır.
Makrobölgeleme haritaları önceden tanımlanmış bir zemin veya kaya
koşuluna göre deprem tehlikesini göstermektedir. Fakat küçük ölçekli
haritaların yeterli detayda olmaması nedeni ile, makrobölgeleme
haritalarında yerel zemin koşulları dikkate alınmamaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-4
Ocak 2004

Mikrobölgeleme, Mikrobölgeleme, olumsuz deprem etkilerinden farklı oranda etkilenecek


Deprem Etkileri yerlerin belirlenmesidir. Bu kılavuzda tanımlandığı ve değerlendirildiği
üzere, mikrobölgeleme başlıca şehir planlaması, imar ve arazi kullanım
planlarına bilgi sağlayacaktır.

Mikrobölgeleme aşağıdaki faktörlerdeki değişimleri kapsamalıdır:


ƒ Deprem tehlikesi parametrelerini;
ƒ Yüzeysel faylanma ve tektonik hareketler;
ƒ Yer sarsıntısı şiddeti;
ƒ Sıvılaşma, zemin yayılması ve oturma olasılığını;
ƒ Toprak kayması ve kaya düşmesi gibi şev stabilitesi
problemlerini;
ƒ Deprem sonucunda oluşan tsunami, su dalgaları ve oturmalara
bağlı su baskınlarını.

Bu faktörler, 1.2.6. alt bölümünde daha detaylı olarak anlatılmıştır.

Özel Çalışmaların Mikrobölgeleme için seçilen bir bölgede yukarıda bahsedilen hususların
Gerekliliği tayin edilebilmesi için yeterli çözünürlükte sismik, jeofizik, jeolojik ve
geoteknik araştırmaların yapılması gereklidir. Bu amaç için kesin
sonuçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırmalar için asgari gereksinimler
2. Bölümde verilmiştir.

Depremlerin etkileri Bir depremin etkisi, farklı yaklaşımlara göre genellikle iki şekilde
ile İlgili Tanımlar ölçülmektedir:

- Deprem büyüklüğü, deprem sırasında deprem dalgaları şeklinde


ortaya çıkan enerjinin kalitatif (sayısal) bir büyüklükle ifade
edilmesidir ve sismograf kayıtlarından hesaplanmaktadır.

- Deprem şiddeti, sınırlı bir bölgedeki yer hareketi etkisinin,


gözlenen etkilere dayanılarak bulunan bir büyüklük olarak
tanımlanmasıdır.

Deprem şiddet seviyelerini tanımlamak için Avrupa Makro Sismik


Ölçeği’nin (EMS-98) kullanılması tavsiye edilmektedir. Bu ölçek hem
eski MSK (Medvedev, Sponheur, Karnik) ölçekleri ile uyumludur, hem de
depreme dayanıklı yeni yapı türlerini içermektedir. Bu ölçek aşağıda genel
hatları ile anlatılmıştır:
- EMS-98 I ve XII arasında 12 şiddet derecesi tanımlar.
- EMS-98 ile diğer şiddet ölçekleri arasındaki en büyük fark, daha
başlangıçta tanımlanan farklı terimlerin benimsenmesi ve münferit
olarak değerlendirilmesidir. Bu terimlerin başlıcalarını yapı
türleri, hasar dereceleri ve miktarları oluşturmaktadır.
- EMS-98, bir noktadaki şiddeti, o noktadaki belirli bir yapının
Hasar Derecesi ile ilişkilendirmektedir. Buna bağlı olarak, bir
noktadaki şiddet, o noktadaki yapının hasar görebilirliğine
bağlıdır. EMS-98’de bu amaçla yapı türleri için Hasar
Görebilirlik Sınıfları oluşturulmuştur.

EMS-98 Ölçeği ile ilgili daha ayrıntılı bilgi 2. Bölümde verilmiştir.


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-5
Ocak 2004

Risk Azaltılmasında Depreme Karşı Hazırlık, büyük bir deprem anında uygun bir şekilde
Kullanılan Terimlerin hareket edebilmek için deprem öncesi alınan tüm kurumsal önlemleri
Tanımları içermektedir. Depreme karşı hazırlık aşağıdaki ana konuları içerir:
- Müdahale kuvvetlerinin hazırlığı (İtfaiye, polis, acil durum
hastaneleri, vb.)
- Organizasyon, kimin ne yapacağı (koordinasyon, ne yapacağını
bilmek)
- Teçhizat (ilk yardım, yangın söndürücüler, vb)
- Erzak (su, yemek, vb)
- Vesaire.
- Kamu hizmetleri (su, enerji, ulaşım, vb.)
- Organizasyon, kimin ne yapacağı (koordinasyon, ne yapacağını
bilmek)
- Teçhizat (tamir malzemeleri, vs)
- Vesaire

Önceden hazırlanacak kontrol listeleri, depreme karşı uygun hazırlığın


yapılmasında önemli bir adım olacaktır

Korunma, deprem riskinin azaltılması için deprem öncesinden alınan


önlemlerin tümünü kapsar. Deprem tehlikesi değiştirilemediği için,
aşağıdaki koruma önlemlerini içerir:
- Deprem tehlikesi dikkate alınarak arazi kullanımı.
- Yapıların ve özellikle hayati altyapı (infrastructure) için önem
taşıyan tesislerin hasar görebilirliklerinin azaltılması.
- Risk altındaki kıymetlerin azaltılması.

1.2.2 Türkiye Deprem Yönetmeliği ile İlişki

Türkiye Deprem Türkiye Deprem Yönetmeliği’ndeki deprem bölgeleri, yapı tasarımı ve


Yönetmeliği ile İlişki inşası için hesaplanan tehlikeyi göstermekte, mikrobölgeleme ise bölgesel
bazda deprem tehlikesini, yerel jeolojik ve topoğrafik koşulları, özellikle
güvensiz yöndeki bulguları da göz önüne alarak vermektedir.

- Türkiye Deprem Yönetmeliği’nin esas aldığı harita, Türkiye’nin


farklı deprem bölgelerini göstermekte ve bu bölgeler için önerilen
en küçük etkin yer ivme katsayılarını ve bunlara karşı gelen
tasarım spektrumlarını tanımlamaktadır.
- Mikrobölgeleme bir arazi kullanım yönetim aracı olarak belli
bir bölgedeki deprem tehlikesini göreceli olarak göstermektedir.
- Mikrobölgeleme ve Türkiye Deprem Yönetmeliği arasında bir
ilişki yoktur. Türkiye Deprem Yönetmeliği her zaman asgari
şart olarak kabul edilmelidir. Yerel araştırmalarla daha yüksek
değerler veren tasarım spektrumlarının elde edilmesi halinde,
yönetmelikteki tasarım spektrumlarının yerine hesaplanan
spektrumların kullanılması tavsiye edilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-6
Ocak 2004

1.2.3 Sonuç Mikrobölgeleme Haritalarının İçeriği

Mikrobölgeleme Aşağıdaki haritalar mikrobölgelemenin bileşenleridir :


Haritalarının Türleri - Yüzeysel faylanma haritası
- Yer sarsıntısı haritası
- Sıvılaşma olasılığı haritası
- Toprak kayması tehlike haritası
- Gerekli görülen yerlerde, depreme bağlı su baskını tehlikesini veya
diğer tehlikeleri gösteren bölgesel haritalar

Yüzeysel Faylanma Yüzeysel faylanma haritasının içeriği:


Haritası - Proje yapılan sahada, faklı zamanlarda yüzeysel faylanmanın
birkaç kere gözlendiği aktif fay bölgeleri (iki bölge olarak: yüksek
/ yok)
- Gerekli görülen yerlerde bölgelere özel imar yönetmelikleri için
tavsiyeler

Yer Sarsıntısı Yer sarsıntısı haritasının içeriği:


- Birbirine göreceli olarak üç farklı sarsıntı şiddeti bölgesi (yüksek /
orta / düşük)
- Gerekli görülen yerlerde bölgelere özel imar yönetmelikleri için
tavsiyeler

Sıvılaşma Olasılığı Sıvılaşma olasılığını gösteren haritanın içeriği:


- Üç sınıf kullanılarak sıvılaşma olasılığının gösterimi (yüksek / orta
/ düşük olasılık)
- Gerekli görülen yerlerde bölgelere özel imar yönetmelikleri için
tavsiyeler

Toprak Kayması, Toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesini gösteren haritanın içeriği:
Kaya Düşmesi - Toprak kayması tehlikesinin üç tehlike sınıfı ile belirlenmesi
(yüksek / orta / düşük tehlike)
- Gerekli görülen yerlerde bölgelere özel imar yönetmelikleri için
tavsiyeler

Deprem İlişkili Su Depreme bağlı su baskını tehlikesini gösteren haritaların içeriği:


Baskınları - Depreme bağlı su baskını tehlikesini gösteren iki tehlike sınıfı
(yüksek / düşük tehlike)
- Gerekli görülen yerlerde bölgelere özel imar yönetmelikleri için
tavsiyeler
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-7
Ocak 2004

1.2.4 Haritalama İlkeleri

Genel Bilgi Bir harita ölçeği gerçek durumdaki ve kağıt üzerindeki harita arasındaki
küçültme miktarını göstermektedir. Harita ölçeği, genellikle harita üzerinde
seçilen bir grafiksel gösterimin uzunluğu ile, gerçek durumda bu örneğe
karşı gelen uzunluğun oranı olarak ifade edilmektedir.

Harita ölçekleri kabaca üç gruba ayrılır:


• Büyük ölçekli haritalar : 1:25,000 ve üstü
• Orta ölçekli haritalar : 1:1,000,000 – 1:25,000 arası
• Küçük ölçekli haritalar : 1:1,000,000 veya altı

Sadece büyük ölçekli haritalar mikrobölgeleme amaçları için uygundur.


Mikrobölgeleme çalışmaları için 1:5,000 ölçekli topoğrafik haritalara gerek
vardır.

Mikrobölgelemede Mikrobölgeleme haritaları için seçilen ölçekler 1:5,000 mertebelerindedir.


Seçilen Ölçeklere Özel durumlarda ölçek 1:1,000’e kadar büyütülebilmektedir.
Örnekler
Türkiye’deki şehir planları 1:1,000 ölçeğinde yapılmıştır. Pratik amaçlar
için, mikrobölgeleme haritaları oluşturulurken 1:5,000 ölçeğinde
çalışılması tavsiye edilmektedir. Böylece bu ölçekteki sonuç haritalar daha
sonra mühendislik yorumuyla şehir planı ölçeğine çevrilebilir.

Veri Yoğunluğu ve Çözünürlük, harita ölçeği kullanılarak harita üzerinde belirlenebilecek en


Ölçek Arasındaki küçük mesafeyi ifade etmektedir. Bu mesafe genellikle 0.5 milimetre’dir.
İlişki Örneğin, 1:10,000 ölçekli bir haritada gösterilebilecek en küçük mesafe
yaklaşık 5 metre’dir.

Yukarıda anlatılan nedenden dolayı baskı haritalar üzerindeki veri


yoğunluğu, harita ölçeği ile sınırlıdır çünki onu gösterecek doğru
parçalarından daha küçük bir alan harita üzerinde gösterilememektedir.
Örnek olarak, 10 metreden küçük genişlikteki bir kare, 1:10,000 ölçekli bir
harita üzerinde çizilememektedir.

t
t t

t kalınlıklı dört doğru parçası ile t kalınlıklı dört doğru parçası ile
sınırlanan alan gösterilebilecek en küçük alan

Şekil 1.1. Bölgelerin harita üzerinde gösterimi


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-8
Ocak 2004

1.2.5 Kayıpların Azaltılması İçin Planlama Stratejileri

Deprem ile İlişkili Riskin azaltılması, genellikle tehlikenin, hasar görebilirliğin veya risk
Kayıpların Başlıca altındaki kıymetin azaltılması ile sağlanabilir. Deprem tehlikesinin
Nedenleri azaltılma imkanı olmadığı için, riskin azaltılması için hasar görebilirlik ve
risk altındaki kıymetin azaltılmasına yönelik çalışmalar üzerinde
yoğunlaşılması gerekmektedir.
Deprem etkilerine bağlı olarak meydana gelen kayıpların üç ana nedeni
vardır:
1. Deprem tehlikesi gerektiği gibi dikkate alınmamıştır. Buna
örnekler, olası deprem etkilerinin beklendiği uygun olmayan
alanlardaki yapılaşmadır. Bu alanlara örnek olarak, sıvılaşma
olasılığı yüksek olan bölgeler, toprak kayması tehlikesi olan yerler,
vs. verilebilir.
Alınacak önlemler: Uygun arazi kullanım yönetimi.
Araç: Mikrobölgeleme.
2. Yapıların ve hayati altyapının hasar görebilirliği deprem
tehlikesi hesaba katılmadan belirlenmiştir.
Alınacak Önlemler:
Depreme dayanıklı tasarım, gelişmiş deprem yönetmeliklerinin
kullanılması
- Yeni binalar yönetmeliklere göre tasarlanmalı ve gerekli inşaat
ve kalite kontrol yapılmalıdır. Yeni binalarda, depreme
dayanıklı tasarımı için yapılan masraf ihmal edilebilir
seviyelerde veya çok küçük oranlarda (inşaat giderlerinin %3 -
4 mertebesinde) olmaktadır. Diğer taraftan mevcut binaların
güçlendirilmesi büyük masraflar gerektirebilir.
- Önem derecesi yüksek olan mevcut binalar gerektiği şekilde
güçlendirilmelidir.
3. Müdahale güçlerinin deprem sonrası çok geç veya yetersiz
müdahalesi.
Alınacak Önlemler: Müdahale güçlerinin hazırlığının ve
kapasitesinin bölgesel riskle uygun olarak yapılandırılması.

Bölgeleme ve Genel
Mikrobölgeleme
Esas Alınarak Arazi Küçük ölçekli sismik risk haritaları (örneğin Türkiye Deprem Bölgeleri
Kullanım Yönetimi Haritası), sismik araştırmalara ve tarihsel bilgilere dayanarak beklenen
deprem etkilerini makro bölgeler halinde göstermektedir. Bu haritalar,
bölgesel riskin elde edilmesi ve yapı yönetmeliklerinin uygulanması için
gerekli genel hususları sağlamaktadır.
Deprem tehlikesi, deprem kaynaklarına (faylar) ve yerel jeolojik zemin
koşullarına bağlı olarak mekansal farklılaşmalar gösterir. Belediye
ölçeğinde deprem tehlikesi değişimini haritalamak, o bölge içinde
diğerlerine oranla daha güvenli birimlerin belirlenerek, bu birimlerin uygun
arazi kaynakları olarak değerlendirilmesine imkan vermektedir. Bu yol
izlenerek kentsel gelişim daha güvenli bölgelere yönlendirilebilir. Bu
kayıpları en aza indirecektir.
Yer sarsıntısı, sıvılaşma olasılığı, toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesi
değişimini göreceli olarak temsil eden uygun planlama ölçeğindeki sismik
mikrobölgeleme haritaları, belediye ölçeğindeki deprem güvenliği için
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-9
Ocak 2004

etkin bir planmada temel dayanaklardır. Deprem kayıplarını azaltmada esas


alınacak iki temel konu yerleşim ve tasarımdır.
Sismik mikrobölgeleme haritaları olası deprem etkilerinin daha detaylı
değerlendirilmesine ve buna bağlı olarak kentsel planlama ve gelişme için
önemli ilkelerin belirlenmesine imkan sağlamaktadır. Kullanım ve
yapılardaki ayrı hasar görebilirlik seviyelerinin mekansal olarak daha
büyük bir farklılaşma göstermesi nedeni ile sismik etkilerin kentsel
seviyede oluşturulması daha geçerli ve uygun bir çözüm halini almaktadır.
Farklı alanlar için türetilmiş sismik tehlikenin göreceli olarak daha yüksek
risk altındaki bölgelerin tanımlanmasında kullanılması ile, deprem
güvenliği imar ve yerleşim konularında alınacak kararlar için bir koşul
olarak kabul edilebilir.
Deprem tehlikesinin mikrobölgeleme ölçeğindeki değişiminin bilinmesi,
yapısal tasarım ve inşaat aşamalarında görev alan mühendis ve
yüklenicilerin, yer hareketindeki büyüme, sıvılaşma ve toprak kaymaları ile
ilgili problemlere karşı önceden hazırlıklı olmasına imkan tanımaktadır.
Buna rağmen, özel binaların tasarımında arazi koşullarının detaylı olarak
belirlenmesi amacıyla parsel bazında yerel araştırmalar gerekli olabilir.
Sismik Mikrobölgeleme Uygulamalarının Planlanması
Mikrobölgeleme haritaları, aynı zamanda gelişme yönetiminde de
yararlanılan Kentsel Gelişme Master Planları için de kullanılabilir.
Deprem tehlikelerine göre mikrobölgeleme, arazi kullanımı için yapılan
bölgelemede kullanıma izin verilecek alanların belirlenmesinde bir risk
faktörü olarak kabul edilebilir. Arazi kullanımının yönetiminin olmadığı
durumlarda ise, mikrobölgeleme aşağıdaki faaliyetler için temel ilkeleri
belirlemede tercih edilebilir:
Kapsamlı Planlama ve Bölgeleme
Kentsel gelişim planlarının hazırlanmasında farklı seçeneklerin göreceli
olarak tercih edilebilirliğinin değerlendirilmesi mümkündür. Kentsel
büyüme ve önemli tesisler için seçilecek yerler göreceli olarak düşük
deprem tehlikesinin olduğu bölgelere yönlendirilebilir. Bu şekilde, yer
sarsıntısında büyütmenin, sıvılaşma ve toprak kaymasının beklendiği
bölgeler kullanılmayabilir. Güvenli yerleşim, meydana gelebilecek hasarı
ve güvenli inşaat için yapılan masrafları azaltacaktır.
Gelişim Uygulamalarının Gözden Geçirilmesi
Sismik mikrobölgeleme haritaları gelişim planlarının gözden geçirilmesi
amacıyla da kullanılabilir. Bu şekilde, bölgelere özel deprem tehlikeleri
elde edilerek, yerleşimin daha güvenli bölgelerle sınırlandırılması veya bu
bölgelerde ilave yerel araştırmalar öngörülerek uygun tasarımın yapılması
yolları seçilebilir. Her durumda, mikrobölgeleme haritaları tasarım ve
inşaat aşamalarında dikkate alınması gereken deprem tehlikeleri konusunda
şehir plancılarına, mal sahiplerine ve kamuya bilgi sağlar.
Sahaya Özel Sismik Tehlikenin Belirlenmesi
Sismik mikrobölgeleme haritaları parsel bazında ayrıntılı tehlike
parametrelerini sağlamamakta, fakat Belediye Planlama Bölümlerine
hangi bölgelerde parsel bazında araştırmaların gerekli olduğu konusunda
yol gösterici olmaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-10
Ocak 2004

Kamu Tesis ve Hizmetlerinin Planlama, Yerleşim ve Tasarımı


Sismik mikrobölgeleme haritaları, kamusal tesislerin ve hizmetlerin
yerleşimi için kentsel bazda önemli ilkeler içermektedir. Okul, hastane,
karakol itfaiye gibi kamu tesislerinin en güvenli bölgelerde
konumlandırılması gereklidir. Bu tesisler aynı zamanda özel yerleşimin
gelişmesi için yönlendirici olmaktadır. Bu sebeple, bu tesislerin güvenli
bölgelerde bulunması, yerleşim açısından da önemlidir. Hizmetler,
belediye çalışmalarındaki en can alıcı faaliyetlerdir. Hizmet birimlerinin
yerleşiminde yeterli özen gösterilmeli ve bu birimlerin yüksek deprem
tehlikesi bulunan bölgelerde konumlandırılmasından kaçınılmalıdır.
Elektrik dağıtım ve şehir suyu şebekeleri gibi önemli birimler sıvılaşma ve
toprak kayması beklenen bölgelere inşa edilmemelidir. Yüksek deprem
tehlikesi bulunan bölgelerden ve bilinen fay hatlarının üzerinden geçen ağ
şebekelerinin tasarımında yeterli özen gösterilmelidir. Bu durumla
Anadolu’daki bir çok kasabada karşılaşılmaktadır.
İyileştirme ve Sismik Güçlendirme
Sismik mikrobölgeleme haritaları aynı zamanda belediye sınırları içinde
mevcut yerleşim alanlarında tehlikeli bölgeleri de göstermektedir.
Böylelikle, bu haritalar tehlikeli bölgelerin belirlenmesi amacıyla da
kullanılabilir. Örneğin, hastane veya okul gibi önem taşıyan bir yapının
deprem tehlikesi yüksek olan bir bölgede olması durumunda, bu yapının
yapısal yeterliliği araştırılabilir ve güçlendirilmesi veya daha güvenli bir
bölgeye taşınması önerilebilir. Birçok bina, beklenen deprem kuvvetlerine
karşı koyabilecek şekilde inşa edilmemiştir. Sismik mikrobölgeleme
haritaları, güçlendirme ve yeniden konumlandırma için önceliklerin
belirlenmesinde kullanılabilir. İyileştirmede, sismik mikrobölgeleme
yüksek risk taşıyan alanların ve yeni yerleşim alanlarının belirlenmesinde
yardımcı olmaktadır.
Acil Durum Yönetimi
Sismik mikrobölgeleme, belediyelerin acil durum müdahale planlamaları
için önemli bir araçtır. Sismik mikrobölgeleme, deprem durumunda en kötü
hasarın meydana geleceği bölgelerin belirlenmesinde temel teşkil eder. Bu
bilgi, acil durum müdahalesinde kullanılacak malzeme ve teçhizatın
hazırlanmasında ve acil duruma müdahale için yetiştirilen personelin
eğitim programlarının geliştirilmesinde kullanılabilir (Bkz. Bölüm 2.11.2).
Finansal ve Diğer Araçların Entegre Olarak Kullanımı İçin İlkeler
Sismik mikrobölgeleme, pazar teşvikine ve imar sınırlamalarına esas teşkil
edebilir. Hasar görebilirlik ile ilgili kesin bilgi, piyasada uygun bir
davranışa yol açacaktır. Bu etkiyi güçlendirmek için bir çok kent yönetimi,
kendi arazi kullanım ilkeleri ile finansal araçlar ve mülkiyet haklarını
entegre edebilirler. Böylece farklı vergilendirme ve sigorta ile mülki
haklar ve yönetim üzerinde yerel kısıtlamaların uygulanabilmesinde,
mikrobölgeleme haritaları ve uygun arazi kullanım politikaları güvenilir bir
davranış için gerekli ön bilgileri sağlayabilir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-11
Ocak 2004

Birleşik Tehlike Haritaları


doğal afetler (yer, yüzey sistemleri ve hidro/atmosferik sistemler)
kimyasal, biyolojik, radyoaktif, patlayıcı, yanıcı birikintiler;
Ölçekler:1/25000,1/5000-1000

Geçmişteki Mikrobölgeleme
Hasarla İlgili Faylar / yer sarsıntısı/sıvılaşma/ toprak
Bilgi kayması /su baskınları

Kentsel HasarGörebilirlik Analizleri Yeni Yerleşim Alanlarının Belirlenmesi


• Makro-form karşılaştırmaları
• Kentsel doku (yapı deseni/ yoğunluk / ulaşım Sismik Güvenilirlik / Erişim / Büyüklük
ağı)
• Tehlike kaynakları
• Güvensiz yapılar (tasarım/üretim aşamasında) Tasarım Standartları ve İlkeleri
• Altyapı eksikleri (ağ yapısı / plan / malzeme / • Parçalı makro-form
kapasite / üretim) • Çoğul merkezli kentsel yapı
• Anahtar parçalar ve dar boğazlar • Arazi kullanım koordinasyonu
• Açık alan yetersizlikleri • Arazi kullanım – bina uyumluluğu
• İdare / Yönetim / Denetim açıkları • Felaket etki analizleri
(sorumluluklar / yükümlülükler / cezalar) • Açık alan ve yeşil alan sistemleri
• Acil durum senaryo davranışları • Erişebilirlik imkanları
• Dış faktörler (kazalar / terorizm/ sabotaj) • Altyapı ağlarının güvenlik tasarımı
• Önemli risk alanları / tarihi binalar, vs. • Güvenli bina projeleri
• Güvenli malzeme ve ayrıntılandırma

Beklenmedik Durum Planları


• Eylem Alanı Etki Bölgeleri
• Özel Proje Alanları Yeni Yerleşim Alanları
• Sektörel Program ve Protokoller • Nüfus, yatırımlar, büyüme programları
• Sektörler ve işgücü dağılımı
Kentsel Gelişim Planlarının • Arazi kullanımı / ulaşım / altyapı
Güncellenmesi • Fiziksel gelişme kararları
• Kamu ve özel yatırımların koordinasyonu
• Standart proje uygulaması
Eylem Planı Hazırlanacak Bölgeler • Çevre duyarlı tasarımlar
• Eylem alanı sınırları • Barınma ve sosyal programlar
• Katılım, finansman, uygulama
• Geçici-kısmi ihraçlar / yerleştirme
• Arazi kullanımında değişiklikler
• Yoğunlukların azaltılması
• Açık alanlarda devamlılık
• Bina yıkımı / güçlendirilmesi
Denetleme
• Yol sistemleri/ trafik /park yerlerinin
Yerel Denetleme Komisyonu,
iyileştirilmesi
Plan ve Bina Denetleme Şirketleri
• Altyapı güçlendirmesi (yeni yönlenme /
• Planların tasarımı ve uygulanması
yeni ağ / yeni bölgeleme / kapasite)
• Bina projeleri ve proje aşamalarının
• Kentsel ve çevresel tasarım
denetlemesi
• Acil durum senaryoları (sistemler /
• Kullanım ve izin denetlemesi
binalar / bireyler için)
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-12
Ocak 2004

Kritik Önem Taşıyan Genel:


Hayati altyapının
Hasar Arazi kullanım yönetimi amaçlı mikrobölgeleme haritaları hasar
Görebilirliğinin görebilirliğin etkili bir şekilde azaltılabileceği bölgelerde öncelikleri
Azaltılmasındaki belirlenmesiyle deprem riskini düşürmek için kullanılabilir.
Öncelikleri
Belirlemede Uygulama yönünden aşağıdaki adımlar izlenerek bu amaca ulaşılabilir
Mikrobölgelemenin (ayrıntılar Bölüm 2’de verilmiştir):
Esas Alınması 1. Kritik hayati altyapı sistemine ait elemanların (örneğin; su
şebekeleri, elektrik dağıtım şebekeleri, ulaşım sistemleri) ve bu
elemanların alt parçalarının (control merkezi dağıtım şebekeleri,
vs) bireysel olarak tanımlanması. Sistemin fonksiyonel
verimliliğinin sağlanması açısından her elemanın önem seviyesi üç
önem sınıfı ile tayin edilmelidir ("çok önemli", "önemli", "az
önemli ").
2. Hayati altyapı ağının, her tehlike haritası üzerine ayrı olarak
bindirilmesiyle,
3. “Çok önemli” ve “önemli” sınıflarında kalan her elemanın toplam
hasar görebilirliğinin tecrübe ile belirlenmesi.
4. Her elemanın hasar görebilirliği ve yerel tehlike ile tanımlanan
öncelikler ile hasar görebilirliğin azaltılması. Teknik ayrıntılar 2
bölümde verilmiştir. İdari detaylar 3. bölümde verilmiştir.

Müdahale Mikrobölgeleme haritaları esas alınarak, gerekli müdahale güçlerinin


Güçlerinin Yapı ve kapasitesi belirlenebilir. Bunun için EMS-98 Ölçeği’ndeki tanımlar
Kapasitesinin kullanılarak üniform inşaat tipi bölgelerinin ve önem taşıyan hayati
Belirlenmesinde altyapının hasar görebilirliğine dayanan hasar dereceleri bulunmalıdır.
Mikrobölgelemenin
Esas Alınması
Teknik ayrıntılar 2. bölümde, idari detaylar ise 3. bölümde verilmiştir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-13
Ocak 2004

1.2.6 Tehlikeli Bölgelerin Belirlenmesi, Türkiye’de Dikkate Alınması Gereken Başlıca Faktörler

1.2.6.1 Mikrobölgeleme için Deprem Tehlikesinin Belirlenmesi

Mikrobölgeleme için Türkiye deprem bölgeleri haritası 1997 yılında yenilenen ve bölgesel
Deprem Tehlikesinin deprem tehlikesinin beş deprem bölgesi ile tanımlandığı bir sismik
Gerekliliği makrobölgeleme haritasıdır. Bu haritadaki deprem bölgelerinin sınırları,
olasılıksal sismik tehlike analizleri ile belirlenen en büyük yer ivmelerine
göre tanımlanmıştır. Bu çalışma ve ilgili haritanın ölçeği 1:1,800,000’dir.
Fakat bu makrobölgeleme haritasında deprem bölgeleri için deprem
tehlikesini gösteren herhangi bir sayısal parametre verilmemektedir.
Türkiye Deprem Yönetmeliği’nde ise, depreme dayanıklı bina tasarımı
için, her deprem bölgesine karşı gelen bir etkin yer ivmesi katsayısı
önerilmiştir. Bu parameter sadece tasarım amaçları için seçilen bir değer
olup en büyük yer ivmesinin bölgesel ortalamasını göstermemektedir.

Bu nedenle, mevcut Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası mikrobölgeleme


amaçları için kullanılamamaktadır, çünki:

(a) haritanın hassaslığı mikrobölgeleme çalışmaları için çok düşüktür;


(b) mikrobölgeleme amaçları için girdi olacak uygun sayısal deprem
tehlikesi parametreleri bu haritadaki bölgeler için tanımlanmamıştır.

Bu nedenle, sismik çalışmalarla desteklenen 1:25,000 ölçekli bölgesel


jeolojik araştırmalara dayanan bölgesel sismik tehlike çalışmalarının
yapılması gerekmektedir. Deprem tehlikesini gösteren haritaların sağlam
zemin koşullarına karşı gelen spektral ivmeler cinsinden tanımlanması
tercih edilmelidir.

Deprem tehlikesi çalışmasından elde edilen diğer bir çıktı ise, deprem
tehlikesinin belirlenmesi için kullanılan olasılıksal yöntemlerle belirlenen
ivme-zaman kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, yerel zemin davranış analizleri için
kullanılacaktır.

Teknik detaylar 2. Bölümde, kaynaklarda ve Bilimsel Son Durum


Raporunda verilmiştir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-14
Ocak 2004

1.2.6.2 Yer Sarsıntısı Şiddeti

Yer sarsıntısının Yer sarsıntısı, deprem sırasındaki yer titreşimlerini tanımlamak için
Önemi kullanılan bir terimdir. Yer sarsıntısı sismik cisim ve yüzey dalgaları
nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Genel olarak yer sarsıntısının şiddeti
depremin büyüklüğü ile artmakta, depreme neden olan faydan uzaklaştıkça
azalmaktadır.
Sismik dalgaların fiziği karmaşık olmakla beraber, deprem hareketi cisim
ve yüzey dalgaları yardımı ile açıklanabilir:
- "Basınç" veya P dalgaları
- "Kayma" veya S dalgaları ve
- "Yüzey", Rayleigh ve Love dalgaları.
P dalgaları yer katmanları içinde 2,000 ile 7,000 m/sn arasında değişen
hızlarla yayılarak binalarda titreşimlere neden olan ilk sismik dalgalardır.
Daha sonra S dalgaları gelerek yapıyı yatay olarak titreştirir. Bu dalga
binalara en büyük hasar veren dalga türüdür çünki yapısal tasarım
genellikle düşey yükler esas alınarak yapıldığından, binalar yatay yer
sarsıntısından düşey yer sarsıntısına oranla daha fazla etkilenmekte ve
hasar görmektedir. P ve S dalgaları yüksek frekanslı titreşimlere neden
olmakta, en son gelen Rayleigh ve Love dalgaları ise düşük frekanslı
titreşimler yaratmaktadır. Cisim ve yüzey dalgaları zeminin ve dolayısıyla
binanın karmaşık bir şekilde titreşimine neden olmaktadır.
Depreme dayanıklı tasarımın amacı bir yapıyı cisim ve yüzey dalgalarının
hareketine dayanacak bir şekilde inşa etmektir.

Deprem kaynağından yayılan farklı dalga türleri zemin yüzeyinde yatay ve


düşey hareketlere neden olmaktadır. Bu hareketler, kuvvetli yer hareketi
kaydeden cihazlardan elde edilen ve deprem sırasındaki yer ivmesinin
değişimini gösteren ivme kayıtlarından hesaplanabilir.

İvme Kayıtları İvme kayıtları binalar ve diğer yapılar üzerine gelen kuvvetleri belirlemek
için kullanılabilmektedir. İvme genliklerinin yanısıra yapısal davranış
üzerinde etkili olan yer hareketi frekans içeriğinin de dikkate alınması
önemlidir. Şekil 1.2’de bir depreme ait ivme-zaman kaydı ve buna karşı
gelen Fourier spektrumu (ivme zaman kaydının frekans içeriğini veren)
gösterilmiştir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-15
Ocak 2004

Acceleration Time History


İvme-Zaman Kaydı
0.06

0.04

0.02

İvme (g) (g)


Acceleration
0.00

-0.02

-0.04

-0.06

-0.08
0 10 20 30 40
Time (sec)
Zaman (sn)
Acceleration Fourier Spectrum
Fourier İvme Spektrumu
0.0020

0.0015
Amplitude
Genlik (g)
(g)

0.0010

0.0005

0.0000
0 3 6 9 12 15 18 21 24 27 30
Frequency (Hz)
Frekans (Hz)

Şekil 1.2. Bir depreme ait ivme-zaman kaydı ve karşı gelen Fourier
Spektrumu.

Davranış Spektrumu Davranış spektrumu, tek serbestlik dereceli bir sistemin (SDOF) seçilen bir
sönüm oranında verilen bir depreme ait ivme-zaman kaydına göre en
büyük elastik tepkisini göstermekte ve sistemin hakim periyotlarının
fonksiyonu olarak çizilmektedir. Bu şekilde, seçilecek bir ivme-zaman
kaydının binalar üzerindeki etkisi bir davranış spektrumu ile ifade
edilebilmektedir. Şekil 1.3’te Şekil 1.2’de verilen ivme-zaman kaydının
ivme davranış spektrumu gösterilmiştir.

0.20
İvme (g) (g)

0.15
Acceleration

0.10
Spektral
Spectral

0.05

0.00
0.01 0.1 1
Periyot
Period (sec)(sn)

Şekil 1.3. Örnek İvme Davranış Spektrumu


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-16
Ocak 2004

Tasarım Tasarım spektrumları, yapıların tasarımında kullanılmakta ve ulusal yapı


Spektrumları yönetmeliklerinde tanımlanmaktadır. Tasarım spektrumları, bölgesel veya
ülkeye özel geoteknik koşulları temsil edecek şekilde seçilen ve farklı
büyüklüğe, frekans içeriğine ve süreye sahip depremlerin davranış
spektrumlarının oluşturduğu büyük örnek gruplarından türetilmiştir.
Tasarım spektrumları genellikle bir zemin koşuluna bağlı olarak (örneğin
kaya) yüzeydeki deprem hareketi için % 5 sönüme göre tanımlanmıştır.

Tepe (Plato) değeri


"plateau" value
1.20

1.00
İvme (g) (g)

0.80
Acceleration

0.60

0.40
Efektif En
effective Büyük
peak Yatay
ground
0.20
İvme (PGA)
acceleration (pga)
0.00
0 1 Periyot
Period (sn)
(s) 2

Şekil 1.4. Türkiye Deprem Yönetmeliği’nden, 1. Deprem Bölgesi, Kaya


Koşulları ve % 5 Sönüm İçin Tasarım Spektrumu örneği

Yerel Jeolojik ve Bir sahadaki yer hareketinin genliği ve süresi farklı faktörlere bağlıdır:
Topoğrafik • Fay kırılması türüne ve boyutlarına bağlı olarak deprem sırasında
Koşulların Etkisi açığa çıkan enerjiye
• Kırılan fayın konumuna bağlı olarak ortaya çıkan enerjinin
yönlenmesine
• Deprem kaynağı ile saha arasındaki mesafeye
• Deprem kaynağı ve saha arasındaki jeolojik koşullara
• Yerel zemin koşulları ve topoğrafik özelliklere.

Yerel jeoloji ve zemin koşulları bir sahadaki ortalama zemin hareketinin


şiddetini ve süresini arttırabilmekte veya azaltabilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-17
Ocak 2004

Türkiye’de Yer
Sarsıntısı Nedeni ile
Meydana Gelen
Hasara Tipik
Örnekler

Şekil 1.5. Gölcük’teki deprem hasarındaki değişkenlik (1999 Kocaeli


Depremi). Farklı inşaat veya yerel zemin koşullarına bağlı
olarak tamamen çökmüş bir bina ve orta hasarlı binalar.

Şekil 1.6. Adapazarı’ndaki deprem hasarına örnek (1999 Kocaeli


Depremi): Yumuşak kat göçmesi.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-18
Ocak 2004

1.2.6.3 Sıvılaşma ve Oturmalar


Genel Açıklamalar Sıvılaşma, suya doygun çökellerin geçici olarak mukavemetini ve katılığını
kaybederek sıvı gibi davrandığı oluşumdur. Sıvılaşma gevşek yerleşimli ve
suya doygun yüzeydeki veya yüzeye yakın tabakaların kuvvetli yer
hareketi ile mukavemetlerini kaybetmeleri sonucunda oluşmaktadır. Bu
mukavemet kaybı, yukarıdaki koşulların sağlanması durumunda, dinamik
etkiler ile zemindeki boşluk suyu basıncının artmasından
kaynaklanmaktadır. Boşluk suyu basıncındaki artış, efektif gerilmenin
düşmesine neden olmakta ve zemin mukavemetini ve katılığını
etkilemektedir.
Sıvılaşma
veOturmaların Deprem etkisi ile oluşan ilave boşluk suyu basıncı, zemindeki mukavemet
Önemi ve katılık kaybına neden olmakta ve buna bağlı olarak binalarda oturma,
dönme ve yapısal hasar meydana gelmektedir. Binalar altında sıvılaşma
meydana gelmesi önemli deprem hasarları ile sonuçlanabilir. Az eğimli
şevlerde dahi, kayma mukavemetinin azalması sonucunda stabilite
problemleri ortaya çıkabilir.

Sıvılaşmadan en çok etkilenen yapılar, binalar, köprü ayakları ve


altyapıdır. Bu yapılar, mukavemet kaybı ile meydana gelen deformasyonlar
ve farklı oturmalara genellikle karşı koyamamaktadır. Önemli yapısal hasar
meydana gelmese dahi, aşırı derecedeki oturmalar ve dönmeler birçok
durumda onarılması mümkün olmayan hasara yol açmaktadır.

Sıvılaşma Sıvılaşma ve aşırı oturmaların gerçekleşmesi için gerekli başlıca koşullar:


Potansiyelini • Zeminin gevşek ve granüler daneli malzemeden oluşması
Etkileyen Yerel • Zemin yüzeyine yakın yeraltı suyu seviyesi özelliklerine bağlı
Zemin ve Yeraltı
olarak suya doygun zemin koşulları.
Suyu Özellikleri
Sadece yukarıdaki koşullar altında deprem etkileri ile ilave boşluk suyu
basıncı oluşarak zeminde toptan mukavemet kaybı ve yumuşama meydana
gelebilir. Bu nedenle, bir sahadaki zemin koşullarının ayrıntılı olarak
bilinmesi, sıvılaşma olasılığının tahmin edilebilmesi için gereklidir.

Sıvılaşma potansiyerlinin belirlenmesi için gerekli başlıca araştırmalar bu


kılavuzun 2. Bölümünde verilmiştir.

Türkiye’de Sıvılaşma
Nedeni ile Meydana
Gelen Hasara Tipik
bir Örnek

Şekil 1.7. Adapazarı’nda zemin yüzeyinde gözlenen sıvılaşma


(1999 Kocaeli Depremi)
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-19
Ocak 2004

1.2.6.4 Toprak Kayması, Kaya Düşmesi

Toprak Kayması ve Depremler sırasındaki şev kaymaları ve kaya düşmeleri can kayıplarına yol
Kaya Düşmesinin açmış ve yakın çevrede bulunan yapı ve tesislerde büyük ölçekli hasarın
Önemi ana nedeni olmuştur.
Bu hareketlerin hacmi, birkaç metreküpten, yüzbin metreküp mertebelerine
kadar değişebilmektedir. Meydana gelen yerdeğiştirmeler birkaç metreden
ile yüzlerce metrelere, hatta daha fazlasına varabilmektedir.
Toprak kayması ve kaya düşmelerinin farklı etkileri olabilmektedir:
• Bina, köprü, baraj ve diğer yapılarda kayan ve düşen kütleler
nedeni ile hasar
• Yol ve demiryollarının kapanması
• Yeraltı yapılarınında hasar
• Su, kanalizasyon, gaz şebekeleri ve enerji hatları gibi altyapıda
yerel kesintiler.

Şev Stabilitesini İki ana faktör kalıcı şev hareketine neden olur:
Etkileyen Yerel • Deprem bitince sonlanacak atalet kuvvetleri.
Zemin Koşulları ve • Deprem sonrası da devam edebilen mukavemet kaybı
Topoğrafik Özellikler
Mukavemet kaybı, kayma yüzeylerinde kaymanın başlaması veya dinamik
hareketlerle ilave boşluk suyu basıncının oluşması gibi farklı nedenlerden
kaynaklanabilir. İlave boşluk suyu basıncı oluşmasına bağlı mukavemet
kayıplarında kütle hareketi, deprem sonrası da ilave boşluk suyu basıncının
sönümlenmesi için gerekli zamana göre devam edebilmektedir. Şev
hareketleri, güvenlik katsayısı bire eşit olana kadar devam edebilir.

Bir şevin stabilitesi, şev geometrisine, zemin koşullarına ve hidrostatik


özelliklere bağlıdır.

Bu nedenle, zemin koşulları ve hidrolojik durumun bilinmesi, şev


davranışının tahmin edilebilmesi için gerekli ön bilgilerdir.

Türkiye’de Toprak
Kaymaları Nedeni ile
Oluşan Hasara Tipik
Bir Örnek

Şekil 1.8. İstanbul-Bolu Otoyolu üzerinde bir şev kayması


(1999 Düzce Depremi)
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-20
Ocak 2004

1.2.6.5 Deprem İlişkili Su Baskınları


Deprem İlişkili Su Depremle ilişkili su baskını etkileri tsunamiler, sismik su dalgaları
Baskınlarının (Su (seiches) ve sahil çizgisinden yanal yayılmalardır.
altında Kalma,
Sismik Su Dalgaları, Tsunamiler denizaltı depremleri ile oluşan dalgalardır. 100 kilometreye
vs.) Önemi varan dalga boyları ve bir saate varan periyotları ile tanımlanırlar.
Tsunamiler sığ su dalgaları gibi davranmakta ve tsunamilerin dalga hızları
derinlikle beraber artmaktadır. Tsunamilerin dalga hızı, sahil şeridine
yakınlaştıkça derinlikle beraber azalmakta, fakat dalganın sabit enerji
akısına bağlı olarak dalga yüksekliği artmaktadır. Bu dalgaların
yükseklikleri onlarca metrelere erişebilmekte ve sahil şeridinde büyük
hasarlara yol açabilir.
Sismik Su Dalgaları (Seiches) kapalı veya yarı kapalı basenlerdeki
duragan (standing) dalgalardır. Sismik Su Dalgaları farklı nedenlerden
dolayı deprem etkisinde tetiklenir: Basen zemininde kırık, toprak kayması,
yer sarsıntısı. Bu dalgaların yüksekliklerinin tsunamilerden oldukça küçük
olmasına rağmen (yaklaşık 1-2 metre), hasar potansiyeli göz ardı
edilmemelidir:
• Kıyı şeridindeki yapılarda su baskını ve hasar
• Barajlarda hasar, özellikle toprak dolgu barajlarda kretten taşma
şeklinde
• Devrilen ağaçlar nedeni ile meydana gelen hasar (yapılarda veya
demiryolu ve karayollarında)

Depremle Meydana Bir su gölü olan bir barajın yıkılması durumunda su baskınları mansap
Gelen Baraj tarafındaki geniş alanlarda hasara neden olabilir. Bu tehlike ve tehlike
Göçmelerine Bağlı altındaki alan barajın tasarım aşamalarında belirlenmelidir. Bu veri, baraj
Su Baskınları sahibinden veya güvenlik ile ilgili kurumdan sağlanarak mikrobölgeleme
haritalarına dahil edilebilir.

Batimetrik Sadece batimetrik koşulların ve kıyı şeridi topoğrafyasının bilinmesi,


Koşulların ve Yerel tsunami, sismik su dalgaları veya yanal yayılmalara bağlı olası hasarın
Topoğrafik tahminine imkan yaratır.
Özelliklerin Etkisi
Türkiye’de Deprem
İlişkili Su Baskınları
Nedeni ile Meydana
Gelen Hasara Tipik
bir Örnek

Şekil 1.9. Gölcük sahilinde kayma ve su baskını (1999 Kocaeli Depremi)


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-21
Ocak 2004

1.2.6.6 Yüzeysel Faylanma ve Tektonik Hareketler

Yüzeysel Faylanma Kuvvetli depremler sırasında, faylar genellikle yüzeye ulaşır. Yüzeydeki
ve Tektonik fay kırığının konumu, bir depremden diğerine değişebilmektedir. Bu
Hareketlerin Önemi nedenle, yüzeysel faylanma potansiyelinin yüksek olduğu bölgelerin kesin
olarak belirlenmesi mümkün olmayabilir.

Yüzeysel faylanma ve tektonik hareketlere bağlı hasar, depreme neden olan


aktif fayın yüzeylendiği sınırlı bölgelerde ortaya çıkar.

Bu durumlarda, fay kırığının türüne bağlı olarak farklı etkiler


gözlenmektedir, bunlara örnekler :
• Düşey yerdeğiştirmeler
• Yanal atımlar.

Yapılar çoğunlukla bu büyük yer değiştirmelere dayanıklı değildir.


Yüzeysel faylanma ve yer değiştirmelerden en çok etkilenen boru hatları,
yollar, demiryolları ve sulama kanalları gibi doğrusal yapılardır.

Türkiye’de Yüzeysel
Faylanma Nedeni ile
Meydana Gelen
Hasara Tipik bir
Örnek

Şekil 1.10. 4 metre yanal atımlı bir fay kırığı (1999 Kocaeli Depremi)
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-1
Ocak 2004

2. Yüklenici Kuruluşlar için Talimatlar ve Tavsiyeler

2.1 Semboller ve diğer Terimler Listesi

Semboller ve Açıklamalar
Terimler
EMS-98 Avrupa Makro Sismik Şiddet Ölçeği 1998
CPT Koni Penetrasyon Deneyi
CPTU Boşluk suyu basıncı ölçülen Koni Penetrasyon Deneyi
SCPT Sismik Koni Penetrayon Deneyi
SASW Yüzey Dalgalarının Spektral Analizi
SPT Standart Penetrasyon Deneyi
vs Kayma Dalgası Hızı
Mw Moment Büyüklüğü (Manyitüdü)
S Yüzeydeki ivme spektrumunun tepe değeri, Bkz. Şekil 1.4
g Yer Çekimi İvmesi
A, B, C Tanımlanan mikrobölgeler
Fs Güvenlik katsayısı
qc Uç Direnci (CPT Deneyi)
fs Sürtünme Direnci (CPT Deneyi)
Rf Sürtünme Oranı (CPT Deneyi, Rf = fs/qc)
u2 Boşluk Suyu Basıncı (CPT Deneyi)
pga, PGA En Büyük Yatay İvme
Sağlam zemin Sağlam zemin tabakalarının katılığı, NEHRP zemin sınıflamasına göre B/C
tabakası (Sağlam sınırı PTolup kayma dalgası hızı yaklaşık olarak 760 m/sn olarak kabul
saha koşulları) edilmektedir.
Her deprem senaryosu, özel bir deprem tanımlamaktadır. Bu deprem
geçmiş bir depremden veya olasılıksal sismik tehlike analizlerinden
çıkarılabilmektedir. Eğer deprem senaryosu deprem şiddeti ile
Deprem Senaryosu
tanımlanmışsa, özellikle EMS ölçeğindeki hasar görebilirlik sınıfları ve
hasar dereceleri kullanılarak kolaylıkla genel bir hasar belirlemesi
yapılabilmektedir (Bölüm 2.11.4).

Bölgesel tehlikenin ayrıştırılarak (deaggregation) hesaplanması ile elde


Karakteristik
edilen deprem (önerilen yöntem). Eğer ayrıştırma sonuçları mevcut değilse,
(Tasarım) Deprem
Mw = 6.5 olarak alınacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-2
Ocak 2004

2.2 Kapsam ve Genel Yöntem

Kapsam Bu bölüm aşağıdakileri tanımlar:

- Detaylı mikrobölgeleme yöntemini ve dönüm noktalarını


- Veri toplama ve değerlendirme için asgari koşulları
- Kararları destekleyici dökümanları ve kontrol listelerini

Genel Yöntem Mikrobölgeleme çalışmalarında aşağıdaki aşamaların izlenmesi gereklidir:

Başlangıç Aşaması
Sorumlu: Belediye (3. Bölüm)

Ayrıntılı Planlama Aşaması


Yüklenici Kuruluşların

Ham verinin toplanması ve veritabanı


Sorumlulukları

oluşturulması / CBS (GIS)

Verinin tamamlanması ve
değerlendirilmesi, ilave araştırmalar;
Ham verinin haritalanması

Mikrobölgeleme haritalarının
oluşturulması ve haritalama

Uygulama
Sorumlu: Belediye (3. Bölüm)

Çalışmanın sonraki bölümlerinde, mikrobölgeleme çalışmaları için


Yüklenici Kuruluşlar için öneriler ve teknik ayrıntılar verilecektir.

Belediyenin Belediyelerin sorumlulukları Kılavuzun 3. Bölümünde açıklanmıştır.


Sorumlulukları

Yüklenici Mikrobölgeleme çalışmalarında Yüklenici Kuruluşlar, uygun referanslar ile


Kuruluşlar için başlıca personelinin mikrobölgeleme projelerini yürütebilmek için yeterli
Aranacak Mesleki teknik bilgi ve tecrübeye sahip olduğunu belgelemelidir.
Ön Şartlar
Proje Yöneticisi İçin Proje Yöneticisi, deprem sismolojisi ve zemin dinamiği konularında hakim,
Aranacak Mesleki tecrübeli, geoteknik mühendisi veya mühendislik jeolojisi üzerine uzman
Ön Şartlar bir jeoloji mühendisi olmalıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-3
Ocak 2004

2.3 Yüklenici Kuruluşların Sorumlulukları

Mikrobölgeleme çalışmaları için Yüklenici Kuruluşların farklı


aşamalardaki sorumlulukları aşağıda açıklanmıştır.

Mikrobölgeleme çalışması için Yüklenici Kuruluş, planlamadan son


haritalamaya kadar çalışmanın tüm aşamalarında belediyenin ilgili idari ve
teknik personeli ile etkileşim içinde çalışmalıdır.

Detaylı Planlama Hizmetlerin yerine getirilmesi edilmesi için ayrıntılı çalışma planı ve
Aşaması zaman çizelgesi (Akış diyagramı) (Bkz. 2.4 Bölümü).

Geçmiş çalışmalardan elde edilen tecrübe, veri toplama aşamasında


önceden öngörülemeyen durumların ortaya çıkarak, ilave araştırmalar ve
değişikliklere yol açabileceğini göstermiştir. Bu sebeple çalışma planı ve
zaman çizelgesinde bir miktar esnek olunması önerilmektedir.

Ham verinin Eğer sorumlu kuruluşça hazırlanmamışsa bölgesel tehlikenin belirlenmesi


toplanması ve veri (Bkz 2.5 bölümü)
tabanı oluşturulması
/ CBS (GIS) Temel topoğrafik bilginin toplanması (topoğrafik harita ölçeği 1:5,000,
dijital formatta)

Veri tabanı şablonlarının oluşturulması / CBS (GIS) (Bkz. 2.6 bölümü)

Proje alanına ait mevcut geoteknik, jeolojik ve jeofizik verilerin toplanması


(Bkz. 2.6 bölümü)

Ham verinin haritalanması için veri tabanının geliştirilmesi.

Verilerin Sismik, geoteknik ve jeolojik verilerin kalite ve bütünlük yönünden


tamamlanması ve incelenmesi.
değerlendirilmesi,
ilave araştırmalar Gerekli durumlarda, veriler uygun bir şekilde düzeltilerek ilave araştırmalar
ile tamamlanmalıdır. Verilerin mikrobölgeleme çalışmaları açısından
güvenilirliğini verilerin temsil edilebilirliği ve coğrafi kesinliği
belirleyecektir.

Ham verinin Ham verinin koordinatları ve diğer nitelikleri dahil edilerek, sağlam
haritalanması zemin koşullarına göre elde edilmiş Bölgesel Tehlike Haritası ile beraber
sayısal topoğrafik haritanın katmanları olarak haritalanması (Bkz. 2.7.8
bölümü).
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-4
Ocak 2004

Mikrobölgeleme Mikrobölgeleme haritaları için gerekli verilerinin 2.8. Bölümünde


haritalarının açıklanan değerlendirme kriterlerine göre oluşturulması
oluşturulması ve
haritalama Aşağıda verilen mikrobölgeleme haritalarının oluşturulması:
- Yüzeysel Faylanma Haritası
- Yer Sarsıntısı Haritaları
- Sıvılaşma Olasılığı Haritası
- Toprak Kayması ve Kaya Düşmesi Tehlikesi Haritası
- Deprem İlişkili Su Baskını Tehlikesi Haritası

Bölgelere özel imar önerileri taslağının hazırlanması (Bkz. 2.9 bölümü).

Son teknik rapor (sunum formatı için 2.10 bölümüne bakınız).

2.4 Başlangıç ve Detaylı Planlama Aşaması

Adımlar Projenin başlangıcında projeyi yürütecek kuruluşlar tarafından aşağıdaki


adımlar izlenmelidir:

Başlangıç ve detaylı planlama aşamaları

Aşağıdakiler tanımlanmalıdır:
- Proje Yöneticisi
- Ayrıntılı çalışma planı
- Dönüm noktaları
- Bilgi akışı

Sorumluluklar ve - Mikrobölgeleme çalışması için seçilen Yüklenici Kuruluş yukarıda


Tavsiyeler açıklanan detaylı planlama aşamasından sorumludur.
- Çalışma planı ve dönüm noktalarının (Belediyenin İlgili Yürütme
Kurulu) tarafından onaylanması gerekmektedir (3. bölüm).
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-5
Ocak 2004

2.5 Bölgesel Tehlikenin Belirlenmesi


Aranan Sonuçlar Mikrobölgeleme amaçları için bölgesel tehlikenin belirlenmesi Olasılıksal
Sismik Tehlike Değerlendirmesi (PSHA) ile yapılacaktır. PSHA, sismik
tehlikenin bütünsel olarak görülebilmesi için belirsizliklerin tanımlanarak
sayısal olarak ifade edilmesine ve rasyonel bir şekilde ilişkilendirilmesine
imkan veren bir çerçeve sağlamaktadır.
Sonuç olarak her hücre noktasında aranan, dönüşüm periyodu 100 yıl olan
bir depremin sağlam zemin koşulları için %5 sönüm oranına karşı gelen
olasılıksal ivme davranış spektrumunun 0.1 – 10 saniye arasındaki
değerleridir. Bu dönüşüm periyodu, Türkiye Deprem Yönetmeliğindeki
(475 yıl) değerine karşı gelmemektedir. Ancak daha düşük seçilen
dönüşüm periyodu, yer sarsıntısı seviyesinin belirlenmesinde kullanılan
basitleştirilmiş yöntemlerin geçerlilik aralığını iyileştirmektedir. Temel
verinin yaklaşıklığına ve hücre büyüklüğüne bağlı olarak, bu dönüşüm
periyodu göreceli yer sarsıntısı seviyesinin belirlenmesi için yeterlidir.
Sağlam zemin koşulları için elde edilen davranış spektrumuna dayanarak,
zemin büyütme analizlerinde kullanılmak üzere her hücre noktası için
asgari iki bağımsız ivme kaydı seti tanımlanacaktır. Bu ivme kayıtları
kaydedilmiş depremlerin değiştirilmesi veya simulasyon ile elde
edilebilmektedir. İkinci durumda, değişken (non-stationary) simulasyon,
kaydedilen depremler ile benzerlik taşıması bakımından duragan
(stationary) simulasyona tercih edilmelidir. Bu amaç için TARSCTHS
programı kullanılabilir (Bkz. Kaynaklar).

Mesleki Ön Şartlar PSHA deprem kataloglarının, azalım ilişkilerinin ve sonuçların


değerlendirilmesi ve yorumlanmasında tecrübe gerektirir. Yüklenici
kuruluş bu tecrübeye sahip olduğunu ispatlamalı, aksi durumlarda ise en
azından PHSA’ı içeren bölüm bu konuda yeterli tecrübeye sahip
danışmanlar tarafından hazırlanmalıdır.

Tehlikenin hesaplanması, bölgeye özel koşulların hesaba katılmasını


gerektirmekte, buna bağlı olarak çoğunlukla bu işlem için uygulanabilecek
basit standart yöntemler bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu bölümün
olasılıksal sismik tehlike analizlerinde uzman kişiler tarafından yürütülmesi
kuvvetle tavsiye edilmektedir. Mikrobölgelemenin bütünsel doğruluğu
temel olarak, tehlikenin belirlenmesine ve geoteknik verilerin kalitesine
bağlıdır.

Temel Adımlar PSHA çalışmalarındaki temel adımlar aşağıda verilmiştir:


1. Deprem tehlikesi modelinin en önemli ve temel girdileri, bölgesel
sismik aktivitenin zamansal ve mekansal dağılımını temsil deprem
verilerin derlenmesidir. Bunun için, mevcut kataloglar dikkatle
belirsizlikler ve bütünlük açısından kontrol edilmeli, deprem
büyüklükleri birleştirilerek çifte girişler bertaraf edilmelidir. Bütün
deprem kataloğu için deprem büyüklüklerine göre uyum
sağlanmalıdır. Deprem büyüklüğünü ölçmek için moment
büyüklüğü Mw tercih edilmelidir. Diğer büyüklük ölçekleri, artan
deprem büyüklüklerinde “doygunluğa (magnitude saturation)”
uğramaktadır.
Kandilli Rasathanesi tarafından sağlanan deprem katalogları
veya ilgili diğer otoriteler tarafından oluşturulan bunlara
eşdeğer katalogların tercih edilmesi önerilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-6
Ocak 2004

2. Bir saha için önemli yer hareketini (sismik kaynak modeli)


belirleyecek çizgisel veya alansal deprem kaynaklarının
tanımlanması ve belirlenmesi yolu izlenmelidir. Kaynak
belirlemesi, her bir kaynağın geometrisinin, deprem potansiyelinin
(frekans dağılımını ve maksimum büyüklüğünü) ve sismik bölge
içindeki muhtemel kırık yerlerininin olasılıksal dağılımının
tanımlanmasını kapsamaktadır. Çoğu durumda, kaynak bölgesi
içindeki her noktada deprem meydana gelme olasılığının eşit
olduğu kabul edilerek, her kaynak bölgesi için üniform olasılık
dağılımı fonksiyonları tayin edilmektedir. Daha sonra bu
dağılımlar, kaynak geometrisi ile birleştirilerek, mesafe tayini için
karşı gelen kaynağın olasılıksal dağılımları elde edilmektedir.
3. Her bölge için deprem oluşumunun zamansal dağılımları
hesaplanmalıdır. Ortalama olarak belirlenen büyüklükteki deprem
büyüklüğünün aşılabilme oranını veren bir tekrar ilişkisi, her
bölgenin sismisitesini tanımlamak için kullanılmalıdır.
Bu işlem için farklı bilgisayar programları mevcuttur (örneğin
Wizmap II [Musson R.M.W., British Geological Survey,
Edinburgh, 2001].)
4. Her bölgedeki tüm noktalarda mümkün olabilecek herhangi bir
deprem nedeni ile meydana gelecek yer hareketinin elde
edilmesinde uygun azalım ilişkileri seçilmelidir (bir sonraki
maddeye de bakınız).
5. Deprem yeri, büyüklüğü ve azalım ilişkilerindeki belirsizlikler
birleştirilerek, belirli bir zaman aralığı için seçilen bir depremin
aşılma olasılığını belirlenir.

Azalım İlişkileri Türkiye ve Doğu Akdeniz bölgesindeki sınırlı kuvvetli yer hareketi verisi
ve deprem istasyonları ile ilgili bilgilerdeki belirsizlikler güvenilir bölgesel
ve sahaya özel azalım ilişkilerinin geliştirilmesine imkan vermemektedir.
Anadolu ve Kaliforniya arasındaki jeolojik ve jeo-tektonik benzerlikler ve
uygun tahmini karşılaştırmalara dayanarak, Batı Amerika’daki deprem
tehlikesinin belirlenmesinde kullanılan güncel azalım ilişkileri
Türkiye’deki uygulamalarda tercih edilebilir.
Türkiye Deprem verisi kullanılarak yapılan kıyaslamalar sonucunda
Türkiye’deki uygulamalarda Boore, Joyner ve Fumal (1997)’ın
önerdiği ilişkinin kullanılması tavsiye edilmektedir.

Bilgisayar PHSA hesaplamaları için değişik bilgisayar programları mevcuttur. Bunlar


Programları arasından önerilen programlar:
- SEISRISK III (Bender B., and Perkins, D.M. 1987- SEISRISK III. A
Computer Program for Seismic Hazard Estimation US Geological
Survey, Bulletin 1772.)
- EZ-FRISK (Risk Engineering, Inc., Colorado, USA, 2000)
- FRISK88 (Risk Engineering, Inc., Colorado, USA, 1988)
- EQRISK (R. K. McGuire, U. S. Geological Survey, Denver, Colorado
1976, Modified by Risk Engineering, Inc., Golden, Colorado 1980)
- TARSCTHS ("Target Acceleration Response Spectra Compatible Time
HistorieS", Engineering Seismology Laboratory, State University of
New York at Buffalo)
Bölgesel tehlikenin belirlenmesi için daha ayrıntılı bilgi kaynaklarda ve
Bilimsel Son Durum Raporunda sunulmuştur.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-7
Ocak 2004

2.6 Ham Verinin Toplanması ve Veri Tabanı Oluşturulması / CBS

2.6.1 Başlıca Adımlar

Gerekli Temel Veri Aşağıdaki temel veri gruplarına ihtiyaç duyulmaktadır:

Veri Grubu Kaynak

Topoğrafik Veri Belediye


(Dijital Formatta)
Ortalama 100 yıl dönüşüm Eğer Afet İşleri Genel
periyodu için hazırlanan bölgesel Müdürlüğü (AİGM) tarafından
deprem tehlikesi sağlanmamışsa (önerilen çözüm),
Yüklenici Kuruluş tarafından
Neotektonik Veriler 1) AİGM tarafından sağlanmamışsa
(önerilen çözüm), Bilimsel Son
Durum ile.
Basen Topoğrafyası Eğer Afet İşleri Genel
Müdürlüğü (AİGM) tarafından
sağlanmamışsa (önerilen çözüm),
Yüklenici Kuruluş tarafından
Geoteknik/Jeolojik/ Yüklenici Kuruluş tarafından
Jeofizik Veri

1)
Yorumlar Neotektonik, özellikle deprem etkisi ile meydana gelen yakın jeolojik
geçmişteki yer kabuğu hareketlerini inceleyerek, deprem oluşumlarının
fiziğini, dağların büyümesini ve bu süreçlerdeki sismik tehlikeyi araştıran
bilim dalıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-8
Ocak 2004

Adımlar Mevcut verinin toplanması için aşağıdaki adımlar takip edilmelidir:

Ham Verinin Toplanması ve Veri Tabanı


Oluşturulması / CBS

Veri girişi ve coğrafi haritalama için


uygun veri tabanı yönetim sistemlerinin
kurulması

Proje alanına ait mevcut geoteknik,


jeolojik ve jeofizik verilerin toplanması

Veri güvenilirliğinin değerlendirilmesi

Güvenilir veri için veri girişi (miktar ve


coğrafi konum, derinlik dahil)

Mevcut verinin bir sonraki


değerlendirme aşaması için sunumu

2.6.2 Temel Geoteknik ve Jeofizik Veri

İlkeler Proje alanı için temel geoteknik ve jeofizik verinin toplanması, bariz
hataları engellemek için uygulanan makul güvenilirlik kontrollerinden
geçen tüm verileri içermelidir.

Yer sarsıntısı, sıvılaşma olasılığı ve toprak kayması tehlikesinin


belirlenmesi için gerekli temel veri setinin oluşturulması, büyük ihtimalle
ilave araştırmaların yapılmasına gerek duyulacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-9
Ocak 2004

2.7 Verilerin Değerlendirilmesi ve Tamamlanması, İlave Araştırmalar, Ham Verinin


Haritalanması

2.7.1 Başlıca Adımlar

Adımlar Mevcut verinin değerlendirilmesinde aşağıdaki adımlar izlenecektir:

Verilerin Değerlendirilmesi ve Tamamlanması,


İlave Araştırmalar, Ham Verinin Haritalanması

Mevcut verinin:
- Gereken veri türü
- Veri yoğunluğu (alan ve derinlik)
- Veri güvenilirliği
Ölçütlerine, aranan kriter ve sonuçlara
göre (2.7.3 ile 2.7.8 bölümleri arasında
açıklanan) değerlendirilmesi

Yukarıdaki ölçütlere uymayan veya eksik


olan verinin tamamlanması için ilave
araştırmaların planlanması

İlave araştırmaların uygulanması ve


değerlendirilmesi

Ham verinin haritalanması


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-10
Ocak 2004

2.7.2 İlave Araştırmalar için Genel Öneriler

İlkeler, hücre Sonuç mikrobölgeleme haritalarının güvenilirliği temsili zemin


boyutları tabakalarının belirlenmesine bağlıdır. Bu bilginin elde edilmesi için farklı
yöntemler kullanılabilir.

En ekonomik yöntem, veriyi hücre formatında toplamak ve gerekli yerlerde


hücre yoğunluğunu arttırmaktır.

Yer sarsıntısı şiddetini elde etmede kullanılacak veri, her hücre noktası için
gerekli olmakla beraber, sıvılaşma ve şev stabilitesi değerlendirmelerinde
kullanılacak veri sadece bu etkilerin beklendiği yerler için gereklidir (2.8.4
ve 2.8.5 bölümlerindeki kriterlere bakınız).

Veri noktaları için gerekli karelaj, jeolojik ve topoğrafik koşulların


homojenliğine dayanmaktadır. Karelaj yoğunluğu arttıkça, hassaslık
yükselecek ancak buna bağlı olarak yapılacak işlerde önemli oranda
artacaktır.

Aşağıdaki hücre boyutları önerilmektedir:


- Jeoloji ve topoğrafyaya göre homojen bölgeler için 500 metre
hücre mesafesi yeterli kabul edilmektedir.
- Homojen olmayan bölgelerde, koşulların değişkenliği göz önüne
alınarak daha yoğun, sahaya özel hücreler seçilebilir.

İlave Araştırmalar Aşağıdaki özel durumlarda hücreler için ilave araştırmalar gereklidir:
- Tanımlanan noktada temel veri yoksa
- Veri güvenilirliğinden şüphe ediliyor ve/veya veri hücre içerisindeki ve
çevre hücrelerdeki veriler ile tutarlı değil ise.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-11
Ocak 2004

2.7.3 Temel Geoteknik ve Jeofizik Veri

Hücre noktasındaki Mikrobölgeleme çalışmaları için gerekli temel geoteknik ve jeofizik veri ve
zemin profilinde bunları elde etmek için önerilen yöntemlerle beraber aşağıda gösterilmiştir:
girdi veriyi elde
etmek için önerilen Bölümler
Gerekli Temel Veri Önerilen Yöntemler
yöntemler
Topoğrafya - Temel dijital topoğrafik bilgi -
(1:5000 ölçekli topoğrafya
haritası daha büyük ölçekli
haritalardan elde edilebilir)

Yeraltı Suyu Seviyesi - Sondaj kuyuları ve/veya 2.12.1


jeoelektriksel yöntemler, CPTU 1) 2.12.8
(mevsimsel etkiler ile ilgili bilgiyi
kapsayacak şekilde)

Geoteknik Birimler - Ayrıntılı yüzeysel jeoloji


haritaları
2.12.1
- Jeolojik / geoteknik arazi verisi 2.12.2
(Sondajlar, SPT, CPT, CPTU) 2)
2.12.3
- Jeofizik yöntemler (SASW, Karşıt 2.12.4
kuyu yöntemi, kuyu içi sismik 2.12.5
dalga hızı ölçümleri, mikrotremor 2.12.6
ölçümleri, Sismik CPT, vs.) 3) 2.12.7

Ana kaya veya sağlam - Sondajlar ve JeofizikYöntemler 4) -


saha koşulları
(vs≥700 m/sn)

Basen yapılarının - Derin sismik ölçümler ve 2.12.7


belirlenmesi mikrotremor ağ ölçümleri 5)

Farklı geoteknik
birimlerin temel - Laboratuvar deneyleri 6) -
geoteknik ve jeofizik
özellikleri: - SPT ve CPT/CPTU deneyleri ile 2.12.1
• Mukavemet korelasyonlar 7) 2.12.2
parametre-leri
(potansiyel stabilite - Jeofizik yöntemler 8) (SASW, 2.12.3
problemleri olan Karşıt kuyu yöntemi, Kuyu içi 2.12.4
bölgelerde kayma yöntemler, Mikrotremor 2.12.5
mukavemeti ölçümleri, Sismik CPT, vs.) 2.12.6
parametreleri) 2.12.7
• Kayma dalgası hızı
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-12
Ocak 2004

1)
Yorumlar Bütün yöntemler önerilmektedir. Seçim ekonomik kriterlere göre
yapılmalıdır.
2)
Sondajlar tabakalanmayı en iyi şekilde vermektedir, ancak sondaj
maliyeti yüksektir. CPT deneyi daha düşük maliyetli olmakla beraber,
sadece yumuşak zeminlerde uygulanabilmekte ve daha az doğrulukta
sonuçlar vermektedir. SPT deneyi, hem maliyet açısından, hem de
yaygın olarak kullanılması nedeni ile tavsiye edilmektedir. CPTU
deneyleri ise zemin tabakalaşmasını belirlemek için önerilmektedir. İlave
olarak boşluk suyu basınçlarının ölçülmesi ile, esasen geçirimsiz
tabakalar (siltler, killer), geçirimli tabakalardan (kum, çakıl) kolaylıkla
ayrılabilmektedir.
Her durum altında, SPT/CPT deneyleri ve jeofizik araştırmaları
sonuçlarının geoteknik birimler ile ilişkilendirmek için minimum sayıda
sondaja (mevcut veritabanından benzer koşullara sahip her bölge için en
az bir tane, tercihen her hücre için bir sondaj veya bir arazi deneyi)
ihtiyaç duyulmaktadır. Sondaj derinliği yaklaşık 30 metre olmalı ve
zemin tabakaları kalınlığının anlaşılması için bazı daha derin sondajlar
bulunmalıdır.
3)
Kayma dalgası hızı profilini en iyi veren yöntemdir, fakat tabaka
tanımlaması sondajlara göre daha yaklaşık olup maliyeti orta
seviyededir.
Her zaman jeofizik araştırmaların sonuçlarını geoteknik birimler ile
ilişkilendirmek için minimum sayıda sondaja (mevcut veritabanından
benzer koşullara sahip her bölge için en az bir tane, tercihen her hücre
için bir sondaj veya bir arazi deneyi) ihtiyaç duyulmaktadır.
4)
Sondajlar sadece 30 metreye kadar ekonomiktir. Daha derinlerdeki
anakaya seviyelerinin belirlenmesi için jeofizik yöntemler
önerilmektedir.
5)
Sadece tecrübeli ve yüksek derecede uzman personel tarafından
uygulanması halinde güvenilir sonuçlar elde edilebilir.
6)
Yer sarsıntısı büyütmesi için: tekrarlı numune deneyleri pahalıdır, bu
nedenle kritik durumlar için önerilmektedir. Diğer durumlar için
genellikle geoteknik birimlerin non-lineer davranışı ile ilgili mevcut
korelasyonlar yeterli olmaktadır. Tercihen bölgesel olarak geliştirilen
zemin yumuşama (degradasyon) eğrileri kullanılmalıdır.
Sıvılaşma olasılığı için: tekrarlı laboratuvar deneyleri zorunlu değildir,
arazi verisi daha güvenilirdir. Elek analizi (ince dane oranı)
belirlenmelidir.
Toprak kayması tehlikesi için: laboratuvar deneyleri pahalı olduğu için
kritik durumlarda önerilmektedir. Genellikle geoteknik birimlerle
mevcut korelasyonlar yeterlidir.
7)
Yer sarsıntısı büyütmesinin araştırılması için: vs ile korelasyonlar sadece
kayma dalgası hızı ölçümü olmayan durumlarda kullanılmalıdır.
Sıvılaşma olasılığı için: Sıvılaşma olasılığı ile en iyi korelasyonları
sadece belirli derinlik seviyeleri için SPT deneyi vermektedir.
CPTU deneyi ile korelasyonlar daha az kesin olmakla birlikte, deneyin
yapıldığı bütün derinlik boyunca sonuç vermektedir.
Toprak kayması tehlikesi için: kayma mukavemeti parametreleri ile
korelasyonlar.
8)
Kayma dalgası hızı profili için en iyi sonuçları verir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-13
Ocak 2004

2.7.4 Yüzeysel Faylanma Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham Veri

İncelenen sahanın ve çevresinin, aktivitesi bilinen fayları, potansiyel aktif


fayları ve aktivite göstermeyen fayları içeren jeolojik haritası
sağlanmalıdır.

Eğer geçmişte depremler sonrası yüzeysel faylanma gözlenmişse, mevcut


dökümanlar yardımı ile gözlenen fay izleri haritalanmalıdır.

2.7.5 Yer Sarsıntısı Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham Veri

Genel Yorumlar Yer sarsıntısı haritası, hücre noktalarında ve seçilen diğer profillerde
hesaplanan hareket düzeyini (spektral büyüklükler cinsinden) vermektedir.

Zemin yüzeyindeki spektral değerleri elde etmek için aşağıdaki verilere


ihtiyaç duyulmaktadır:
- Sağlam saha koşulları için dönüşüm periyodu 100 yıl seçilerek
hesaplanan deprem tehlikesi (ivme kayıtları olarak).
- Kayma dalgası hızı profili (doğrudan ölçüm veya temel
geoteknik veriden korelasyonlarla)
- Tekrarlı yüklemeler altındaki malzeme davranışı (mümkünse
bölgesel geoteknik verilerden elde edilen korelasyonlarla)

Yüzeydeki zemin hareketinin hesaplanması için farklı yöntemler


mevcuttur. Mikrobölgeleme amaçları için, 2 ve 3 boyutlu etkilerin baskın
olmadığı veya beklenmediği sahalarda tek boyutlu analiz genellikle kabul
edilebilir sonuçlar vermektedir (2.12.9 bölümü).

Derin profillerde (örneğin anakaya üzerinde 500 metreyi geçen


kalınlıklarda) tek boyutlu eşdeğer lineer yöntemlerle yapılan analizlerde
özel dikkat gösterilmelidir. Bu gibi durumlarda, sönüm ve kayma
modülünün frekansa bağlı değişiminin, yumuşama eğrileri ve birim
deformasyon mertebeleri ile ilişkili olarak hesaba katılması önerilmektedir.

Girdi Verisi: Hücre Eğer sağlam saha koşulları için deprem tehlikesi (hücre noktalarında ivme
noktalarında sağlam kayıtları) elde edilmemişse, Yüklenici Kuruluş tarafından 2.5 Bölümü’nde
saha koşulları için açıklandığı şekilde belirlenecektir.
tehlike
Fakat, sağlam saha koşulları için yerel tehlikenin AİGM tarafından
sağlanması, farklı bölgelerde yapılacak projeler arasında homojenliğin
sağlanması açısından kuvvetle önerilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-14
Ocak 2004

Hücre noktasındaki Gerekli Temel Veri Önerilen Yöntemler Bölüm


zemin profilinde
girdi veriyi elde Mühendislik anakayası veya - Sondajlar ve Jeofizik -
etmek için önerilen sağlam zemin tabakasının yöntemler 1)
yöntemler
derinliği
(vs≥700 m/sn)

Yeraltı suyu seviyesi - Sondajlar ve/veya 2.12.1


jeoelektriksel yöntemler, 2.12.8
CPTU 2)

Kayma dalgası hızı profili - Geoteknik özelliklerle -


(yöntemlerin herhangi biri korelasyonlar 3)
uygulanarak) - Karşıt kuyu yöntemi 4) 2.12.3
- Yukarı, Aşağı Kuyu ve 2.12.4
Kuyu içi yöntemler 5)
- Sismic CPT 5) 2.12.1
- SASW 6) 2.12.5
- Ağ ölçümleri 7) 2.12.7

Tekrarlı yüklemeler altındaki - Standart sönüm oranı ve 2.12.10


malzeme davranışı modül yumuşama eğrileri 8)

Zemin hakim periyodu - Mikrotremor ölçümleri 9) 2.12.6

Farklı geoteknik birimlerin - Laboratuvar deneyleri 10) -


temel geoteknik özellikleri - SPT ve CPT deneyleri ile 2.12.1
korelasyonlar 11) 2.12.2

Zemin Sınıflandırması 12): - -


- Türkiye Deprem
Yönetmeliği
- NEHRP

Ortalama kayma dalgası hızı


vs,30

Yorumlar Genel yorum: Yukarıda açıklanan yöntemler ekonomik nedenlerden dolayı


birleştirilebilir. Fakat her hücre noktası için istenen verinin yeterli derecede
temsili ve tam olduğundan emin olunmalıdır. Örneğin, homojen koşullar
altında, az sayıda SASW deneyi ile geoteknik birimler cinsinden
korelasyonlar birlikte kullanılabilir.
1)
Sondajlar sadece 30 metreye kadar ekonomiktir. Daha derinlerdeki ana-
kaya seviyelerinin belirlenmesi için jeofizik yöntemler önerilmektedir. En
uygun yöntemin yerel koşullara göre belirlenmesi gereklidir.
2)
Bütün yöntemler önerilmektedir. Seçim ekonomik ölçütlere bağlıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-15
Ocak 2004

3)
Geoteknik özellikler ile korelasyonların kullanımı tecrübe gerektirmek-
tedir. Sonuçlar yeterli doğrulukta olmakta, ancak jeofizik yöntemlerle
elde edilenlere göre daha az kesinliktedir.
4)
Karşıt kuyu yöntemi güvenilir sonuçlar vermektedir, ancak en az iki,
tercihen üç kuyu açılması gerektirdiği için pahalıdır. Bu yöntem, kritik
bölgeler için önerilmektedir.
5)
Tek kuyuda uygulandıkları için karşıt kuyu yöntemine göre maliyetleri
düşüktür. Fakat sonuçların kesinliği daha azdır. Kuyu açılmasına gerek
duyulmayan Sismik CPT yöntemi de kabul edilebilir sonuçlar
vermektedir.
6)
Yeterli kesinlikte sonuçlar vermekte ama ölçümlerin değerlendirilmesi için
kapsamlı tecrübeye sahip olunması gerekmektedir. Maliyeti düşük ve orta
seviyededir ve genellikle önerilen yöntemdir.
7)
Yeterli kesinlikte sonuçlar vermekte ama ölçümlerin değerlendirilmesi için
kapsamlı tecrübeye sahip olunması gerekmektedir. Maliyeti düşük ve orta
seviyededir.
8)
Birçok zemin için standart yumuşama ve sönüm oranı eğrilerinin
kullanımı kabul edilebilir. Laboratuvar deneylerinin uygulanması
mümkün, fakat çok yüksek maliyetlidir.
9)
Zemin modelinin düzenlenmesi için kuvvetle önerilmektedir (Hesapla-
malar düşük gerilmelere neden olan depremler kullanılarak (lineer
bölgede davranış) yapılmalıdır).
10)
Yüksek maliyetli olduğu için kritik durumlarda önerilmektedir. Diğer
durumlar için geoteknik birimlerin doğrusal olmayan davranışı ile ilgili
korelasyonların kullanımı genellikle yeterlidir.
11)
Kayma dalgası hızı vs ile korelasyonlar sadece ön hazırlık çalışmalarında
kullanılmalıdır.
12)
Türkiye Deprem Yönetmeliği ve NEHRP hükümlerine göre yapılacak
zemin sınıflandırmaları, eşdeğer kayma dalgası hızı vs,30 (üst 30 metredeki
tabakaların kayma dalgası hızının ağırlıklı ortalaması) ile beraber yer
sarsıntısı mikrobölgeleme haritasınının hazırlanmasında doğrulama ve
karar destek amaçlı kullanılacaktır (2.8.3. Bölümü).

Sonuçların sunumu Elde edilen bu ara sonuçlar 2.7.8 Bölümünde anlatıldığı şekilde
haritalanacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-16
Ocak 2004

2.7.6 Sıvılaşma Olasılığı Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham Veri

Genel Yorumlar Sıvılaşma olasılığı haritası hücre noktalarındaki ve seçilen diğer


profillerdeki sıvılaşma potansiyelini göstermektedir.

Sıvılaşma olasılığının tanımlanması için aşağıdaki girdi veriye ihtiyaç


duyulmaktadır:
- Yüzeydeki yerel tehlike (Yer sarsıntısı haritasından yüzey
seviyesi için elde edilen sonuçlar)
- Yeraltı suyu seviyesi
- Tekrarlı gerilmeler altında malzeme davranışı ve mukavemeti
(farklı korelasyon yöntemleri bulunmaktadır)
- Zemin tabakalanması

Sıvılaşma olasılığını belirlemede kullanılan farklı yöntemler mevcuttur.


Mikrobölgeleme amaçları için, arazi deneyleri (SPT, CPT) ile
korelasyonlar genellikle geçerli kabul edilmektedir (2.12.1 ve 2.12.2
Bölümleri).

İlave olarak, halihazırda sıvılaşma olasılığı bilinen bölgeler


haritalanmalıdır.

Girdi veri: Hücre Her hücre noktası için yer sarsıntısı haritasının sonuçları (p.g.a) ve
noktaları için ortalama 100 yıl dönüşüm periyoduna karşı gelen Karakteristik Depremin
yüzeydeki yerel Büyüklüğü Mw. Büyüklük Mw, depremin süresini dolaylı olarak
tehlike tanımlamaktadır.

Karakteristik deprem büyüklüğü, bölgesel tehlike hesaplamalarından


ayrıştırma (deaggregation) ile oluşturulmalıdır (tavsiye edilen). Eğer
ayrıştırma sonuçları yoksa, Mw değeri 6.5 olarak alınabilir. Bu aşırı
güvenli bir değerdir.

Hücre noktasındaki
zemin profilinde İstenen Sonuçlar Önerilen Yöntemler Bölüm
girdi veriyi elde
etmek için önerilen
Yeraltı suyu seviyesi - Sondajlar ve/veya jeoelektrik 2.12.1
yöntemler
yöntemler, CPTU 1) 2.12.8

Zemin tabakalarının
geoteknik özellikleri - Standart geoteknik deney -
- Sınıf, dane çapı dağılımı, yöntemleri 2)
Atterberg limitleri, izafi - Geoteknik birimler veya arazi
sıkılık deneyleri ile kabul gören
korelasyonlar 2)

Sıvılaşmaya göre malzeme - Laboratuvar deneyleri 3) -


mukavemeti - SPT ile korelasyonlar 4) 2.12.1
- CPT ile korelasyonlar 5) 2.12.2
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-17
Ocak 2004

1)
Yorumlar Bütün yöntemler uygundur.
2)
Geoteknik mühendisliğindeki standart laboratuvar deneyleri
önerilmektedir. Geoteknik sınıflandırma (TS 1500) ile korelasyonlar
mümkün, ancak daha az kesindir.
3)
Örnek kalitesine bağımlıdır. Bu nedenle, arazi verisi daha güvenilirdir.
4)
Çok sayıda veritabanı mevcut olduğu için kuvvetle önerilen yöntemdir.
5)
Tavsiye edilen yöntemdir. Küçük veritabanları mevcuttur, SPT’ye göre
nispeten daha az güvenilirdir.

Sonuçların Sunumu Elde edilen sonuçlar 2.7.8 Bölümü uyarınca haritalanacaktır.

2.7.7 Toprak Kayması ve Kaya Düşmesi Tehlikesi Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham
Veri

Genel Yorumlar Toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesi haritası, hücre noktalarındaki
ve seçilen diğer profillerdeki toprak kayması ve kaya düşmesi potansiyelini
sunmaktadır.

Toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesinin elde edilebilmesi için


aşağıdaki girdi veriye ihtiyaç duyulmaktadır:
- Zemin yüzeyindeki yerel tehlike (Yer sarsıntısı haritasından
yüzey seviyesi için elde edilen sonuçlar)
- Topoğrafya
- Malzeme mukavemeti
İlave olarak, bu aşamaya kadar duraysız olarak belirlenen tüm alanlar
haritalanmalıdır (mevcut duraysız alanlarda deprem nedeni ile
duraysızlıklar artacaktır). Geçmiş tecrübe, depremlerle meydana gelen
toprak kaymalarının çoğunlukla elverişsiz geoteknik koşulların gözlendiği,
akma veya küçük şev duraysızlıkları gösteren bölgelerde gerçekleştiğini
ortaya koymaktadır.

Girdi veri: Hücre Yer sarsıntısı haritasının sonuçları (2.7.5 Bölümü).


noktaları için
yüzeydeki yerel
tehlike
Hücre noktasındaki İstenen Sonuçlar Önerilen Yöntemler Bölüm
zemin profilinde
girdi veriyi elde Şev eğimi haritası - Belediye tarafından sağlanan -
etmek için önerilen temel topoğrafik bilgi
yöntemler
(1:5,000 ölçekli topoğrafya
haritası)
Jeolojik / geoteknik zemin - Jeolojik saha araştırması -
tabakaları - Geoteknik saha araştırması

Zemin stabilitesine bağlı - Standart geoteknik deney -


olarak malzeme mukavemeti yöntemleri 1)
İçsel sürtünme açısı. - Geoteknik birimler veya arazi -
(şev eğimi > % 15 olan deneyleri ile korelasyonlar 1)
yerlerde)
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-18
Ocak 2004

1)
Yorumlar Geoteknik mühendisliğindeki standart laboratuvar deneyleri
önerilmektedir. Geoteknik birimlerle (USCS) ve deney sonuçları ile
korelasyonlar bulunmaktadır, ancak doğruluk dereceleri düşüktür.

Önemli Hususlar Deprem etkileri altındaki şev duraysızlıklarının incelenmesi hala gelişen bir
konudur. Burada önerilen yöntem oldukça yaklaşık olup, bu nedenle her
zaman güvenli tarafta kalan sonuçlar vermeyebilir. Suya doygun kumlarda,
çok ince kum mercekleri dahi kismi veya toptan sıvılaşmaya uğrayarak, çok
düşük eğimlerde bile duraysızlıklara neden olabilir. Bu (suya doygun)
küçük kum tabakalarını belirlemek için dikkatli ve ayrıntılı araştırmalara
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırmalar, sadece böyle koşulların geçerli
olduğu bölgeler için önerilmektedir.

Sonuçların sunumu Bu ara sonuçlar 2.7.8 Bölümündeki ilkeler uyarınca haritalanmalıdır.

2.7.8 Deprem İlişkili Su Baskını Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham Veri

Veri - Tsunami ve sismik su dalgaları nedeni ile su baskınına uğrayacak


alanların belirlenmesi özel araştırmalar gerektirmektedir
- Baraj göçmeleri nedeni ile su baskınından etkilenecek alanlar, barajın
sahibi veya güvenlikle ilgili devlet otoriterinden temin edilmelidir.

2.7.9 Ham Verinin Haritalanması

Sonuçlar ve sunum Mevcut ham verinin bütünü (Bkz. Bölüm 2.6 ve 2.7.8), konumları ve
özellikleri ile beraber, topoğrafik haritanın katmanları olarak
haritalanacaktır.

Bu özelliklere örnek olarak:


- Türkiye Deprem Yönetmeliğine göre zemin sınıflandırması
- NEHRP hükümlerine göre zemin sınıflandırması
- Eşdeğer kayma dalgası hızı vs,30
- Yeraltı suyu seviyesi
- Mühendislik anakaya veya sağlam zemin tabakası derinliği
- Şev eğimi değerleri
- vs.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-19
Ocak 2004

2.8 Mikrobölgeleme Haritalarının Oluşturulması ve Haritalama

2.8.1 Temel Adımlar

Genel 2.6 ve 2.7 bölümleri altında açıklanan işlemler ilk olarak hücre
noktalarındaki detaylı veriyi sağlayacaktır.

Bu veri, karşı gelen deprem etkisine benzer değerler veren ve


“mikrobölgeler” olarak adlandırılan farklı bölgelere (her deprem etkisi için
iki veya üç bölge) dönüştürülecektir.

Adımlar Mikrobölgeleme haritalarının oluşturulmasında ve haritalamada aşağıdaki


adımlar izlenmelidir:

Mikrobölgeleme haritalarının oluşturulması ve haritalama

2.8.2 den 2.8.6’a kadar olan bölümlerde


verilen kriterlere göre her harita için
bölgelerin tanımlanması

Mikrobölgeleme haritalarının topoğrafya


haritalarının katmanı olarak

Bölgeler Genellikle her deprem etkisi için üç bölge tanımlanmaktadır. Yüzeysel


faylanma ve deprem ilişkili su baskınları için, orta bölge verilmeden sadece
iki bölge tanımlanmaktadır.

Bölge
Etki Yüksek Orta Düşük
Yüzeysel Faylanma ASF - CSF
Yer Sarsıntısı AGS BGS CGS
Sıvılaşma AL BL CL
Şev Duraysızlığı ASL BSL CSL
Deprem İlişkili Su Baskınları AF - CF

Yüzeysel Faylanma:
ASF: en yüksek tehlike, deprem sırasında yüzeysel kırıkların meydana
gelme ihtimali yüksek
CSF: yüzeysel kırıkların meydana gelme ihtimali düşük

Yer Sarsıntısı:
AGS: göreceli olarak en yüksek yer sarsıntısı seviyesi, ortalamadan
yüksek
BGS: göreceli olarak orta yer sarsıntısı seviyesi, ortalamadan biraz yüksek
CSF: göreceli olarak en düşük Yer sarsıntısı seviyesi, ortalamadan biraz
düşük
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-20
Ocak 2004

Sıvılaşma:
AL: Yüksek sıvılaşma olasılığı
BL: Orta sıvılaşma olasılığı
CL: Çok düşük sıvılaşma olasılığı

Toprak kaymaları ve kaya düşmesi:


ASL: Toprak kaymaları ve kaya düşmesi için yüksek tehlike
BSL: Toprak kaymaları ve kaya düşmesi orta derece tehlike
CSL: Toprak kaymaları ve kaya düşmesi için düşük tehlike / tehlike yok

Deprem İlişkili Su Baskınları:


AF: yüksek tehlike, Deprem ilişkili su baskını ihtimali yüksek
CF: Deprem ilişkili su baskını tehlikesi yok

2.8.2 Yüzeysel Faylanma Haritası

Önerilen Yöntemler Yüzeysel Faylanma her deprem için farklı olarak gelişebilmektedir. Bu
nedenle, bölgelerin tanımlanmasında bir belirsizlik söz konusudur. Geçmiş
depremlerde yüzeysel faylanmanın birden fazla gözlendiği fay yerlerinin
haritalanması önerilmektedir.

Bu fay yerleri, yüksek etki bölgeleri (ASF), olarak nitelendirilir ve bu


bölgeler sadece kısıtlanmış yapılaşma faaliyetlerine açıktır.

Diğer bölgeler, düşük etki CSF bölgeleri olarak nitelendirilebilirler.

2.8.3 Yer sarsıntısı Haritası

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


Aşağıda verilen kriterlere göre üç farklı bölgenin grafiksel gösterimi. Bu
bölgelerin, incelenen bütün saha genelinde göreceli olarak yer sarsıntısı
tehlikesini gösterdiği unutulmamalıdır.

Bölgeler için Zemin davranış analizlerinden hesaplanan ortalama spektral ivme değerleri
önerilen göre üç bölgenin tanımlanması.
değerlendirme
teknikleri ve kriterler Her hücre noktası i için aşağıdaki adımlar izlenmelidir:
1. Her iki yer sarsıntısı girdisi için yüzeydeki davranış spektrumlarının
hesaplanması (2.12.9 bölümü uyarınca).
2. Elde edilen davranış spektrumlarının geometrik ortalamasının
hesaplanması. Bu işlem ile “ortalama davranış spektrumu” elde
edilecektir.
0.5 ve 1.5 sn arası için ortalama davranış spektrumunun aritmetik
ortalamasının alınması. Bu değer Si olarak adlandırılacak ve hücre
noktası i için elde edilen ivme davranış spektrumunun tepe kısmını
oluşturacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-21
Ocak 2004

Yukarıdaki Si ortalama değerlerinin her hücre noktası için hesaplanmasının


ardından, üç farklı yer sarsıntısı bölgesi aşağıdaki gibi tanımlanır:
1. İnceleme alanında tüm ortalama değerlerinin dağılımına göre % 33 ve
% 67 yüzdelik değerleri (percentile) için Si hesaplanacak ve sırası ile
S(33%) ve S(67%) olarak adlandırılacaktır.
2. Her i hücresine, elde edilen Si değerlerine göre bir bölge atanacaktır:
Bölge Kriter
AGS Si ≥ S(67%)
BGS S(67%) > Si > S(33%)
CGS Si ≤ S(33%)

Üç bölge (A/B/C) ile bu şekilde yapılan ayrım sadece S(67%) > 1.3 S(33%)
olması durumunda geçerlidir. Bu sağlanmadığı takdirde, benzer yaklaşım
ile AGS ve CGS olmak üzere iki bölgeli ayrım önerilmektedir. Bu ayrımda,
AGS değeri Si > % 50 yüzdelik durumuna ve CGS değeri Si < % 50 yüzdelik
durumuna karşı gelmektedir.

Sonuçların Spektral büyütme fonksiyonları veya davranış spektrumları farklı


geçerliliğinin yöntemlerle elde edilebilir. İnceleme alanında geçici veya kalıcı istasyonlar
kontrolü ve (zayıf ve kuvvetli yer hareketi) kurularak yerel deprem kayıtlarından
kıyaslanması önemli bilgi sağlanabilir. Eğer sağlanabilirse, bu bilgiler yer sarsıntısı
tehlikesi sonuçlarının geçerliliğini kontrol için kullanılabilir.
Yukarıda açıklanan saha davranış analizleri dışında sonuçların
kıyaslanması ve geçerliliğinin kontrolü amacına hizmet eden başka
yaklaşımlarda mevcuttur:
- Mikrotremor ölçümlerinin sonuçları
- Türkiye Deprem Yönetmeliği veya NEHRP hükümleri
- Eşdeğer kayma dalgası hızı (Midorikawa (1987)).
Yer sarsıntısına göre sonuç haritası, zemin davranış analizlerinden elde
edilen ortalama spektral ivmeler ile Midorikawa (1987) bağıntısı
kullanılarak, eşdeğer kayma dalgası hızından hesaplanan spektral
büyütmeler birlikte değerlendirilerek elde edilir.
Zemin davranış analizlerinden bulunan ortalama spectral ivme değerleri
(karşı gelen bölgeler AS, BS ve CS) ve eşdeğer kayma dalgası hızından
hesaplanan spectral büyütmeler (karşı gelen bölgeler AV, BV ve CV)
arasında bir karşılaştırma iki şekilde yapılabilir:
1. İlk seçenek, her iki parametre için elde edilen haritaların GIS programı
yardımı ile üst üste bindirilerek, çakışan bölgelerin grafiksel olarak
belirlenmesidir. Bu işlemin yapılmasında, bu iki haritanında üç bölgeye
ayrılmış olması nedeni ile, sonuç harita için yine üç farklı bölgenin
seçilmesi gereklidir:
- AGS bölgesi, AS ve AV veya AS ve BV veya BS ve AV
bölgelerinin örtüştüğü bölgelere karşı gelmektedir.
- BGS bölgesi, AS ve CV veya CS ve AV veya BS ve BV
bölgelerinin örtüştüğü bölgelere karşı gelmektedir.
- CGS bölgesi, BS ve CV veya CS ve BV veya CS ve CV
bölgelerinin örtüştüğü bölgelere karşı gelmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-22
Ocak 2004

Grafik değerlendirme için izlenen yöntem sonucunda, elde edilen sonuç


haritada bölgeler daha net sınırlarla ayrılmaktadır.

2. İkinci seçenek ise, yukarıda verilen kriterlerin uyarlanması ile her hücre
için numerik olarak değerlendirme yapılarak üç tehlike bölgesinin
belirlenmesi ve haritalamanın elde edilen yeni verilere göre
yapılmasıdır.

Daha kolay, daha hızlı olması, hatalardan daha az etkilenmesi ve elde


edilen bölgelerin yumuşak sınırlarla ayrılması nedeni ile yer sarsıntısı
mikrobölgeleme haritasının oluşturulması için ikinci seçenek
önerilmektedir.

2.8.4 Sıvılaşma Olasılığı Haritası

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


Aşağıdaki kriterlere göre tanımlanan üç farklı bölgenin grafiksel gösterimi.

Bölge
AL: Yüksek sıvılaşma olasılığı
BL: Orta sıvılaşma olasılığı
CL: Düşük sıvılaşma olasılığı

Dane Boyutu Dane boyutu dağılımını gösteren diyagramda kritik bölge aşağıdaki gibi
Dağılımına gore tanımlanmaktadır:
Kritik Bölgeler
Kil Silt Kum Çakıl

A
ğ
ı
r
l
ı Kritik
k
ç Bölge
a
Y
ü
z
d
e

Dane Boyutu (mm)

Yukarıdaki kritik bölge, sıvılaşma üzerine bütün dünyada elde edilen


tecrübeye dayanılarak türetilmiştir [Finn (1972)].

Bir zeminin dane boyutu dağılımını gösteren eğrinin, ağırlıkça yüzdesinin


% 5 - % 90 arasında kalan kısmı kritik bölgenin içinde kalıyorsa, o zeminin
kritik bölgede olduğu kabul edilir (özel durumlarda mühendislik
tecrübesine başvurulmalıdır ).
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-23
Ocak 2004

Zemin davranış Kayma dalgası hızının çok düşük olduğu tabakalarda potansiyel bir
analizlerinin ön problem ortaya çıkmaktadır. Bu durumlarda, (eşdeğer lineer yöntemler
sonuçları kullanılarak) yapılan zemin davranış analizleri, yüksek tekrarlı birim şekil
değiştirmeler (% 1 veya üstü) ve buna bağlı olarak katılık kaybı
(yumuşama) vermektedir. Sonuç olarak, hesaplanan ivme değerleri
yüzeyde çok küçük değerler alabilmektedir. Böyle büyük “zemin
küçültmesi (deamplification)” önemli oranlarda mukavemet kaybını ve
yumuşamayı işaret etmektedir. Bu durum tam olarak sıvılaşmaya karşı
gelmemesine rağmen, bu durumun gözlendiği hücre noktasının tehlike
bölgesi AL olarak belirlenmelidir.

Mikrobölgeler için Tehlike bölgelerini (AL, BL ve CL) tanımlamak için aşağıdaki akış şeması
önerilen önerilmektedir:
değerlendirme
metodları ve kriterler

Büyük tekrarlı birim Evet


şekil değiştirmeler AL Bölgesi

Hayır

Su Seviyesi Evet
> 15m CL Bölgesi

Hayır

Dane boyutu dağılımı kritik


bölgeye düşen, yeraltı suyu Hayır
CL
seviyesi altında ve en az 1m
kalınlıkta tabaka varlığı

Evet

Sıvılaşma olasılığı tehlike


bölgesi aşağıdaki kriterlere
göre tanımlanacaktır

Uygun yöntemi SPT deneyleri, sıvılaşma olasılığı ile daha iyi korelasyonlar verdiği için
seçmek için öneriler CPT deneylerine tercih edilmektedir. Laboratuvar deneyleri, numunelerde
engellenemeyen örselenme nedeni ile güvensiz sonuçlar verebilmekte ve
yüksek maliyetleri nedeni ile uygun bir seçenek oluşturmamaktadırlar.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-24
Ocak 2004

SPT yöntemi • SPT deneyleri


Sıvılaşma olasılığı 2.12.2 bölümünde açıklanan güvenlik
katsayılarının FS hesaplanmasına dayanmaktadır.
Sıvılaşma olasılığı bulunan tabakalardaki güvenlik katsayılarının elde
edilmesinin ardından, yüzeyden ilk 20 metre derinliğe kadar
"Sıvılaşma olasılığı indisi" PL hesaplanmalıdır:
20
PL = ∫ (1 − FS ) w( z )dz
0

burada z, metre biriminde yüzeyden derinliği, FS, z derinliğindeki


güvenlik katsayısını ifade etmekte ve w(z)=10-0.5z olmaktadır.
Sıfırdan küçük olması durumunda (1-FS) çarpanı 0’a eşit kabul
edilmektedir.
Daha sonra sıvılaşma tehlikesini için 3 bölge aşağıdaki gibi
tanımlanır:

Bölge Kriterler
AL: Yüksek olasılık PL > 15
BL: Orta derece olasılık 5 ≤ PL ≤ 15
CL: Düşük olasılık PL < 5

Bu konu, Iwasaki ve diğ. (1982), Seed ve diğ., (2000) ve Youd ve diğ.


(2001) tarafından yapılan çalışmalardan incelenebilir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-25
Ocak 2004

CPT yöntemi • CPT deneyleri


Sıvılaşma olasılığı aşağıdaki şekil (Youd, Idriss, vd. (2001))
yardımı ile belirlenecektir, ayrıntılar için 2.12.1 bölümüne bakınız.

Bölge Ön Şartlar
AL: Yüksek olasılık "Sıvılaşma bölgesi" yukarıdaki şekile
göre: CPT temiz kum eğrisinin üstünde ve
solunda kalan noktalar.
BL: Orta derecede olasılık -
CL: Düşük olasılık "Sıvılaşma beklenmeyen bölge"
yukarıdaki şekile göre: CPT temiz kum
eğrisinin aşağısında kalan noktalar.

Açıklama: Yukarıdaki kriterler sıvılaşma olasılığı için sadece iki bölge


tanımlamaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-26
Ocak 2004

2.8.5 Toprak Kayması ve Kaya Düşmesi Tehlikesi Haritası

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


Aşağıdaki kriterlere göre tanımlanan üç farklı tehlike bölgesinin grafik
gösterimi.
Mikrobölgeler için 2.12.11 bölümünde açıklanan güvenlik katsayısının Fs hesaplanması ile
önerilen toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesi için üç farklı bölgenin
değerlendirme tanımlanması.
metodları ve
kriterler Bu yöntem yeterli doğrulukta sonuçları geöreceli olarak düşük maliyetlerle
vermektedir. Özellikle gevşek kohezyonsuz tabakalar ve yüksek yeraltı suyu
seviyesi veya ileri derecede ayrışmış kaya gibi karmaşık geoteknik
koşulların olduğu yerlerde daha ayrıntılı analizler gerekli olmaktadır. Uzun
şevlerde (“sonsuz şevler”), yüzeye yakın sığ tabakalar şeve paralel kayma
yüzeyleri üzerinde hareketlenebilirler. İncelenen bölgelerde sonsuz şevlerin
olması durumunda, kayan blok analizlerinin kullanılması tavsiye
edilmektedir.

Şevlerin sınırları tanımlı olarak model edilebildiği durumlarda, toprak


kayması ve kaya düşmesi tehlike bölgeleri, 2.12.11 bölümünde açıklanan
basitleştirilmiş yöntemlerle aşağıdaki gibi tanımlanabilir:

Şev eğimi Evet


< %15 Bölge CSL

Hayır

Aşağıdaki kriterlere göre şev


kayması olasılığının
tanımlanması

Bölge Kriterler
ASL: Yüksek tehlike Fs ≤ 1.0
BSL: Orta derecede tehlike Fs 1.0 ve 2.0 arası
CSL: Düşük tehlike Fs > 2.0

Düşük eğimli şevlerde sıvılaşabilir zemin tabakalarının olması halinde özel


durumların dikkate alınması gereklidir. Bu koşullar altında, % 15’ten küçük
eğime sahip şevlerde duraysız hale gelebilmektedir.

Şev duraysızlığı Bu haritaya mevcut duraysız bölgelerinde katılması önerilmektedir. Bu


gözlenen mevcut bölgelerde, depremler sırasında kayma tehlikesi artmaktadır. Bu bölgelerin
bölgeler için “yüksek tehlike” bölgeleri ASL içinde gösterilmesi gerekir.
işlemler
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-27
Ocak 2004

2.8.6 Deprem İlişkili Su Baskını Haritası

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


Aşağıdaki kriterlere göre tanımlanan iki farklı tehlike bölgesinin grafik
gösterimi.

Aşağıdaki etkiler göz önüne alınmalıdır:


- Araştırılan bölgenin yukarısındaki baraj göçmesi nedeni ile olası su
baskınlarının beklendiği bölgeler. Bu veri, baraj sahiplerinden veya
baraj güvenliğinden sorumlu devlet kurumundan temin edilmelidir.
- Depremle meydana gelen dalgalara (çoğunlukla kıyı şeridi boyunca
tsunamiler) bağlı su baskınları. Bu veri, AİGM’den istenmelidir.

Mikrobölgeler için Aşağıdaki kriterler dikkate alınarak, deprem ilişkili su baskını olasılığına
önerilen göre iki tehlike bölgesinin tanımlanması.
değerlendirme
metodları ve
kriterler Bölge Kriterler
AF: Yüksek tehlike Yukarıda açıklanan veritabanında su baskını
gerçekleşme olasılığı olan alanlar.
CF: Düşük tehlike Diğer alanlar.

Açıklama: Bu haritaya sadece söz konusu tehlike mevcut ise ihtiyaç


duyulmaktadır.

2.8.7 Tehlike Bölgelerinin Haritalanması

Yukarıda tehlike bölgelerinin belirlenmesi için açıklanan yöntemler, ilk


olarak hücre noktaları için ayrıntılı veri sağlamaktadır. Eşit değerler veren
hatlar elde etmek için (eş eğrileri), hücre noktaları arasında doğrusal
enterpolasyon kullanılabilir. Bu işlem için farklı yazılım araçları mevcuttur
(örneğin "GMT Generic Mapping Tools", School of Ocean and Earth
Science and Technology University of Hawaii, ABD, 2002). Veri olmayan
bölgeler için ekstrapolasyondan kaçınılmalıdır.

Belirleme aşamalarındaki farklı adımlarda bulunan belirsizlikler nedeni ile


tanımlanan üç tehlike bölgesi arasında keskin sınırların olmadığı
unutulmamalıdır. Arazi kullanım planlarının geliştirilmesinde
mikrobölgeleme haritaları kullanılırken, bu haritalardaki bölgelerin
sınırlarının “yumuşak geçişli” olduğu kabul edilmeli ve buna göre bir
değerlendirme yapılmalıdır. Yüzey jeolojisi ile yapılacak bir karşılaştırma
arazi kullanımı yönetimi için alınacak kararlara yardımcı olacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-28
Ocak 2004

2.9 Bölgelere Özel İmar Sınırlamaları Geliştirmek İçin Öneriler

Her bölge için öneri Bölgelere özel imar sınırlamaları, tehlike seviyesini göstermeli ve daha
çeşitleri güvenilir tasarım kriterleri elde etmek için yapılacak ilave araştırmalar için
öneriler getirmelidir. Genel ilke olarak, karşılaşılabilecek farklı deprem
tehlikelerine karşı uygun önlemler alındığı taktirde, her bölgede yapı
inşa edilebilir. Bölgesel imar sınırlamaları, Belediyenin sürdürülebilir
arazi kullanım planları uygulayabilmesi için gereken farklı kriterlerden
sadece bir tanesidir.
Öneriler, özellikle inşaat faaliyetleri olmayan bölgelerde etkilidir, bu
nedenle getirilen öneriler yerleşim olmayan alanlarda verimli arazi
kullanım kılavuzu olarak değerlendirilmeli ve şehir planlaması için
kullanılmalıdır. Ayrıca bu öneriler (halihazırda yüksek bina yoğunluğu
olan alanlarda) yüksek risk potansiyeli taşıyan bölgelerin
belirlenmesinin yanında, bu bölgeler için gelecekte yapılacak arazi
kullanım ve şehir planlarını geliştirmek amacıyla da kullanılabilir.
Depreme dayanıklı yapı tasarımının, toplam inşaat maliyet üzerindeki
payının düşük olması (%3 - %4) nedeniyle, getirilen öneriler yeni inşa
edilecek binalar için daha sıkı olmakla beraber, halihazırdaki yapılar için
güçlendirme maliyetli önemli seviyelere çıkabilmektedir. Mevcut yapılar
için iyileştirme riske göre belirlenen kriterlere dayandırılmalıdır.

Mikrobölgeleme, yapı tasarımı ile değil, arazi kullanımı ve şehir


planlaması ile ilgilidir:
- Mikrobölgeleme, şehir planlamasından sorumlu otoritelerin
işlerini kolaylaştırmak için arazi kullanım yönetiminde güçlü bir
araçtır. Bölgelere özel imar önerileri, tasarım ilkelerinin uygun
olarak tanımlanması için gerekli ilave araştırmalara yol
gösterecektir.
- Mikrobölgeleme sonuçları Türkiye Deprem Yönetmeliği ile ilgili
değildir. Türkiye Deprem Yönetmeliği, her zaman sağlanması
gereken asgari ön şartları tanımlamaktadır.
Belediyeler daha çok yerleşim ve iş alanları ile ilgili olduğu için, önerilerde
bu bölgeler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Fakat yapılan öneriler, benzer bir
şekilde okul, polis istasyonları, hastane vs. gibi hayati altyapı için de
uygulanabilmeli ve uygulanmalıdır.
Tanımlar Bu bölümde verilen önerilerde aşağıdaki terimler kullanılmıştır:
- "Önemli binalar/yapılar": Belediye için büyük önem taşıyan kamu
binaları/yapıları.
- "Tehlikeli endüstriler": Tehlikeli malzeme kullanılan kimya
endüstrileri. Bu endüstrilerde meydana gelecek hasar, çevre ve halk
üzerinde ciddi hasara yol açabilir.
- "Riske bağlı güvenlik seviyesi": Gerekli güvenlik seviyesi deprem
tehlikesini ve deprem nedeniyle kontrolsuz olarak çevre ve nüfusa
yayılan zehirli maddelerin potansiyel etkilerini birlikte içermelidir.
- "Kritik hayati altyapı": Her hayati altyapı sistemi için hayati önem
taşıyan elemanlar (çizgi elemanlar veya nesneler). Bu elemanlardaki
göçmeler, sistemin büyük bir bölümünün çökmesine neden olacaktır.
Eğer “önemli hayati altyapı elemanları” olarak tanımlanan elemanlarda
göçme olursa, sistem en azından geçici olarak çökecektir (Ayrıca
2.11.1 bölümüne bakınız).
- "Kısa dönem": 10-20 yıl arasında değişen dönemler.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-29
Ocak 2004

Yüzeysel faylanma
için bölgeler Bölge
ASF Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.

Öneriler:
- Yüksek nüfus yoğunluklu yeni büyük konut yapılarından,
önemli iş merkezlerinden, okullardan, vs kaçınılmalıdır. Bu
türdeki mevcut binalar için risk bazlı özel araştırmalar
yapılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.
- Tehlikeli endüstrilerin ilave yapılaşması (daha büyük
kimyasal tesisler) engellenmelidir. Mevcut tehlikeli
endüstriler için riske bağlı kabul edilebilir bir güvenlik
seviyesi tanımlanmalıdır. Tesislerin hasargörebilirliği
belirlenmeli ve tanımlanan güvenlik seviyesi ile
kıyaslanmalıdır. Gerekli görüldüğü taktirde, mevcut yapılar
güçlendirilmeli veya kullanım dışı bırakılmalıdır.
- Oluşacak deformasyonlara çoğunlukla dayanıklı olmamaları
nedeni ile bu bölgede kritik altyapı elemanlarının (doğrusal
elemanlar) kullanılmasından kaçınılmalıdır. Bu mümkün
değilse, olabilecek deformasyonlara karşı dayanım için özel
önlemler alınmalıdır.

CSF Bu bölgeye özel öneriler yoktur.


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-30
Ocak 2004

Yer sarsıntısı için Yer sarsıntısı tehlikesi tek başına veya sıvılaşma ve şev duraysızlıkları ile
bölgeler beraber değerlendirilebilir.

Bölge
AGS Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.

Öneriler:
- Yeni büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri ve okullar
için yer sarsıntısı düzeyini belirlemek amacı ile sahaya özel
araştırmalar gerekmektedir. Tasarım için elde edilecek
sarsıntı düzeyinin Türkiye Deprem Yönetmeliği’nde
verilenden yüksek olması halinde, tasarımda bu değerler göz
önüne alınmalıdır.
- Bu bölgelerde bulunan binaların sahaya özel koşullar
dikkate alınarak değerlendirilmesine ve gerekiyorsa kısa
dönemde güçlendirilmesine öncelik verilmelidir.
- Yeni tehlikeli endüstriyel tesislerinden kaçınılmalıdır.
- Mevcut tehlikeli endüstriyel tesisler için riske bağlı kabul
edilebilir bir güvenlik seviyesi tanımlanmalıdır. Bu tesislerin
hasargörebilirliği belirlenmeli ve tanımlanan güvenlik
seviyesi ile kıyaslanmalıdır. Gerekli görüldüğü taktirde,
mevcut yapılar/tesisler güçlendirilmeli veya kullanım dışı
bırakılmalıdır.
- Bu bölgede kritik hayati altyapı elemanlarının yapılaşmasına
izin verilmemelidir. Mevcut kritik hayati altyapı elemanları
için sahaya özel araştırmalar yapılmalıdır. Gerekli görüldüğü
taktirde yapılar güçlendirilmelidir.

BGS Öneriler:
- Büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri ve okullar, vs.
değerlendirilmeli ve gerekli durumlarda güçlendirilmelidir.
- Mevcut ve gelecekte inşa edilecek tehlikeli endüstriyel
tesisler için riske bağlı kabul edilebilir bir güvenlik seviyesi
tanımlanmalıdır. Tesislerin hasargörebilirliği belirlenmeli ve
tanımlanan güvenlik seviyesi ile kıyaslanmalıdır. Gerekli
görüldüğü taktirde, mevcut yapılar/tesisler güçlendirilmeli
veya kullanım dışı bırakılmalıdır.
- Mevcut ve yeni inşa edilecek kritik hayati altyapı elemanları
için sahaya özel araştırmalar yapılmalı ve hasargörebilirlik
belirlenmelidir. Gerekli görüldüğü taktirde yapılar
güçlendirilmelidir.

CGS Bu bölgeye özel öneriler yoktur.


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-31
Ocak 2004

Sıvılaşma için Sıvılaşma tehlikesi her zaman yer sarsıntısı tehlikesi ile beraber
bölgeler değerlendirilmelidir.

Bölge
AL Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.

Öneriler:
- Yeni büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri ve okullar,
vs. için sahaya özel araştırmalar yapılarak sıvılaşma olasılığı
belirlenmelidir. Sıvılaşma potansiyelinin yüksek olması
halinde, uygun görülecek temel tasarımları uygulanmalıdır
(kazık, zemin iyileştirmesi gibi).
- Mevcut büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri ve
okullar, vs. (sahaya özel koşulları göz önüne alınarak)
değerlendirilmeli ve gerekli görülen durumlarda yapı
temelleri kısa dönemde güçlendirilmelidir.
- Yeni sıradan binalar için yapılacak temel tasarımları, uzman
geoteknik mühendisleri veya mühendislik jeolojisi
konusunda uzman jeoloji mühendisleri tarafından hazırlanan
geoteknik raporlara göre hazırlanmalıdır.
- Yeni tehlikeli endüstriyel tesislerin yapılmasından
kaçınılmalıdır. Mevcut tesisler, sahaya özel araştırmalar
yapılarak sıvılaşma potansiyeline göre değerlendirilmeli ve
elde edilen sonuçlara göre temel sistemleri için uygun
önlemler alınmalıdır.
- Yeni kritik hayati altyapıdan (doğrusal eleman ve nesneler)
kaçınılmalıdır. Bunun sağlanamaması halinde, sistemin
çökmesini engellemek için yedek yapılar oluşturulmalıdır.
Mevcut kritik hayati altyapı için sıvılaşma değerlendirmesi,
sahaya özel çalışmalarla yapılmalı ve gerekli durumlarda,
temel sistemleri için uygun görülen önlemler kısa dönemde
uygulanmalıdır.

BL Öneriler:
- Yeni büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri, okullar, vs.
ve tehlikeli endüstriyel tesisler için sahaya özel araştırmalar
yapılarak sıvılaşma olasılığı belirlenmelidir. Sıvılaşma
potansiyelinin yüksek olması halinde, uygun görülecek
temel tasarımları uygulanmalıdır (kazık, zemin iyileştirmesi
gibi).
- Mevcut büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri, okullar,
vs. ve tehlikeli endüstriyel tesisler için (sahaya özel koşullar
göz önüne alınarak) değerlendirmeler yapılmalı ve gerekli
durumlarda temel sistemleri kısa dönemde
güçlendirilmelidir.

CL Bu bölgeye özel öneriler yoktur.


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-32
Ocak 2004

Toprak kaymaları ve Toprak kaymaları ve kaya düşmesi tehlikesi her zaman yer sarsıntısı
kaya düşmesi için tehlikesi ile beraber değerlendirilmelidir.
bölgeler
Bölge
ASL Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.

Öneriler:
- Büyük konut yapılarından, önemli iş merkezlerinden ve
okullardan, vs. kaçınılmalıdır. Yüksek nüfusun yaşadığı
yapılar için toprak kaymaları ve kaya düşmesi tehlikesi
sahaya özel çalışmalarla belirlenmelidir.
- Olağan binalar için uzman geoteknik mühendisleri veya
mühendislik jeolojisi konusunda uzman jeoloji mühendisleri
tarafından hazırlanan geoteknik raporlara göre özel
araştırmalar yapılmalı ve tasarım kriterleri belirlenmelidir.
- Yeni tehlikeli endüstriyel tesiserden kaçınılmalıdır. Mevcut
tesisler, sahaya özel araştırmalar yapılarak toprak kayması
ve kaya düşmesi tehlikesine göre değerlendirilmeli ve elde
edilen sonuçlara göre uygun önlemler alınmalıdır.
- Kritik hayati altyapıdan (doğrusal eleman ve nesneler)
kaçınılmalıdır. Bunun sağlanamaması halinde, sistemin çök-
mesini engellemek için yedek yapılar oluşturulmalıdır.
Mevcut kritik hayati altyapı için toprak kayması ve kaya
düşmesi tehlikesinin değerlendirmesi, sahaya özel
çalışmalarla yapılmalı ve gerekli önlemler tasarlanmalıdır.

BSL Öneriler:
- Büyük konut yapılarından, önemli iş merkezlerinden,
okullardan, vs. kaçınılmalıdır. Yüksek yerleşimin
yoğunluğunun olduğu mevcut yapılar için toprak kayması ve
kaya düşmesi tehlikesi sahaya özel araştırmalar yapılarak
belirlenmelidir.
- Olağan binalar için uzman geoteknik mühendisleri veya
mühendislik jeolojisi konusunda uzman jeoloji mühendisleri
tarafından hazırlanan geoteknik raporlara göre özel
araştırmalar yapılmalı ve tasarım kriterleri belirlenmelidir.
- Tehlikeli endüstriyel tesisler için sahaya özel araştırmalar
yapılarak toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesine göre
değerlendirme yapılmalı ve elde edilen sonuçlara göre uygun
önlemler alınmalıdır.
-
CSL Bu bölgeye özel öneriler yoktur.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-33
Ocak 2004

Su baskınları için
bölgeler Bölge
AF Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.
Öneriler:
- Yeni büyük konut yapılarından, önemli iş merkezlerinden,
okullardan, vs. kaçınılmalıdır. Bu türdeki mevcut binalar
için özel risk bazlı araştırmalar yapılmalıdır.
- Yeni tehlikeli endüstriyel tesislerden kaçınılmalıdır. Mevcut
yapılar için özel risk bazlı araştırmalar yapılmalıdır. Gerekli
görüldüğü taktirde, bu yapılar kullanım dışı bırakılmalıdır.

CF Bu bölgeye özel öneriler yoktur.


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-34
Ocak 2004

2.10 Mikrobölgeleme Raporunun Hazırlanması ve Onaylayacak Kuruma Sunulması

Genel - Türkiye’deki mikrobölgeleme çalışmaları için genel ve kıyaslanabilir


bir asgari kalitenin sağlanabilmesi;
ƒ Böylece bütün bölgelerdeki mikrobölgeleme çalışmaları
kıyaslanabilir.
ƒ Belediyeler ve onaylayıcı kurumlar ortak bir anlayışta olur.
- Benzer rapor düzeni ve harita gösterimleri sayesinde farklı çalışmalar
daha iyi kıyaslanabilmesi
için yukarıdaki kriterler verilmiştir.

İçerik ve kriterler Onaylayıcı kuruma sunulacak rapor aşağıdaki yapıda olmalıdır:

Giriş
- Mikrobölgeleme için seçilen alanların genel tanımı
- Araştırılan alanların temel topoğrafya haritaları
- Eğer mevcut ise, yapılaşmış alanın (yerleşim ve sanayi
bölgeleri, vs.) hava fotoğrafları, nüfus yoğunluğunu gösteren
haritalar, vs. gibi ilave bilgi sonuç aşamasında oluşturulacak
arazi kullanımı planlarına yardımcı araçlar olacaktır.

Araştırılan alanların jeolojik ve geoteknik özellikleri


- Jeolojinin tanımlanması
- Temel jeolojik / geoteknik formasyonların özellikleri

Bölgesel tehlikenin belirlenmesi (2.5 bölümü uyarınca)


Bu kısmın içeriği:
- Kullanılan yöntemler
- Sonuçlar
- Bölgesel Fay Haritası, Tektonik Harita
- Tarihsel Sismisite
- Bölgesel Tehlike Haritası / Sağlam zemin koşullarında (en
büyük yatay ivme ve spektral ivme değerleri)

Mevcut temel veri ve ilave araştırmalar (2.6 bölümü uyarınca)


- Sismik ve Jeofizik Veriler
- Geoteknik Veriler
- Eğer mevcut ise, mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması
için gerekli sonuçlara yönelik olarak, yapılan ilave
araştırmaların yorumlanması ve sonuçların değerlendirilmesi

Bu bölümlerin içeriği:
- Verinin genel olarak gözden geçirilmesi, veri kaynaklarının
tanımlanması, temsili olma özelliği ve kalite kontrol
işlemleri
- Belirsizlik ve zayıf noktaların tahmini içerecek şekilde
bulguların yorumlanması ve değerlendirilmesi
- Veritabanının iyileştirilmesi için gelecekte yapılabilecek
geliştirme faaliyetleri
- Belediye tarafından toplanması önerilen veriler
- Yapılabilecek araştırma ve çalışmalar için öneriler
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-35
Ocak 2004

Mikrobölgeleme haritalarının üretilmesi ve haritalanması (2.8 bölümü


uyarınca)

Bu bölümün içeriği:
- Mikrobölgeleme haritalarının oluşturulması için izlenen
yöntemler (zemin davranış analizleri, sıvılaşmanın
değerlendirilmesi, toprak kayması tehlikesi)
- Belirsizliklerin ve zayıf noktaların tahmin edilmesi

Yapısal hasarın araştırılması

Eğer mevcut bilgi varsa, bu bölüm aşağıdakileri kapsamalıdır:


- Geçmiş depremlerdeki hasar dağılımının araştırılması
- Aşağıdaki konuları içerecek şekilde Yorum ve Öneriler:
- Yapı özellikleri
- Zemin özellikleri

Mikrobölgeleme haritalarının oluşturulması

- Haritalama işlemlerinin açıklaması ve bölgeler için kriterler


- Haritalar:
- Yer sarsıntısı Haritası
- Sıvılaşma Olasılığı Haritası
- Toprak Kayması ve Kaya Düşmesi Tehlike Haritası
- Gerekiyor ise, Deprem İlişkili Su Baskını Haritası

Kaynaklar
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-36
Ocak 2004

2.11 Mikrobölgeleme Haritalarının Kullanımı için İlave Öneriler (Bu Çalışmaları Yapmaya
Yetkili Şirketler için Yönerge)

2.11.1 Kritik Hayati altyapının Hasargörebilirliğinin Azaltılması için Önceliklerin Belirlenmesinde


Mikrobölgelemenin Esas Alınması

Kritik Hayati altyapı Deprem etkisi altındaki hayati altyapının davranışı, bir bölgedeki
Sistemi Tanımı ekonomik gelişmenin belkemiği olmasının yanında, müdahale güçlerinin
depreme karşılık vermesi için de büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda,
kritik hayati altyapı terimi müdahale güçlerinin depreme karşılık vermesini
ve deprem sonrası yeniden yapılaşmayı “kontrol eden” bütün hayati
altyapıyı ifade etmektedir.
Bunlar için aşağıdaki örnekler verilebilir:
- Komuta ve kontrol merkezleri (polis, itfaiye, vs.)
- Acil durum hastaneleri (bütün hastaneler değil)
- Tedarik ve dağıtım sistemleri (örn. su, enerji, gıda, vs.)
- Ulaşım sistemi
- Haberleşme sistemi

Yapısal bütünlüğün yanında, sistemin işlevselliğinin de önemli olduğu


unutulmamalıdır.

Her sistem için, seçilen senaryo depremine göre en düşük işlevsellik modu
tanımlanmalıdır (örn. 500 yıllık dönüşüm periyodu için). Yapı ömrü 50 yıl
seçildiğinde, 50 yıl için % 10 aşılma olasılığına karşı gelen değer 500 yıla
tekabül etmektedir.

Bu işlevsellik modunun, normal servis zamanından daha küçük seçilmesi


daha akılcı olmaktadır.

Hayati altyapı İncelenecek her hayati altyapı sistemi alt elemanlara bölünecektir (örn.
sistemindeki önem genel ve yerel komuta ve kontrol merkezi, tali istasyonlar, birleşim
sınıflarının noktaları, vs.).
tanımlanması
Her alt eleman aşağıdaki gibi sınıflandırılacaktır:
1. I Sınıfı: En önemli elemanlar.
Bu elemanların çalışmaması durumunda, bütün sistem en azından
geçici olarak kesintiye uğrayacaktır. Bunlar ana kontrol merkezi veya
yedeği olmayan enerji besleme hatları benzeri elemanlar olabilir.
2. II Sınıfı: Önemli elemanlar.
Bu elemanların çalışmaması durumunda, sistem önem taşıyan
bölgelerde, örneğin bir kasabanın belli yerlerinde, en azından geçici
olarak kesintiye uğrayacak, fakat sistem bir bütün olarak
etkilenmeyecektir.
3. III Sınıfı: Az önemli elemanlar.
Bu elemanların çalışmaması durumunda, sadece yerel hasar meydana
gelecek, fakat sistem bir bütün olarak etkilenmeyecektir.

Her eleman için Hayati altyapı sistemi tüm elemanları ile beraber tehlike haritalarının (fay,
tehlikenin yer sarsıntısı, sıvılaşma, toprak kayması, su baskını) herbiri ile üst üste
belirlenmesi bindirilecektir. Bu şekilde her elemana ait özel tehlike tanımlanmış
olacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-37
Ocak 2004

Genel Her elemanın genel hasargörebilirliği türüne (gömülü hat elemanı, zemin
hasargörebilirliğin üstü hat elemanı, gömülü yapı, yüzey üstü yapı) bağlıdır.
belirlenmesi
Hat elemanları özellikle yüzey deformasyonlarına duyarlıdır. Bu tür
deformasyonlar, sıvılaşma ve şev kayması olasılıkları yüksek ve orta
derecede olan bölgelerle, aktif yüzeysel fay olan bölgelerde beklenmelidir.
Bu nedenle, I Sınıfı elemanlar bu bölgelerde yer almamalıdır.

Zemin üstü yapılar çoğunlukla sarsıntılara duyarlıdır, ancak sıvılaşma ve


şev kaymaları da bu yapılarda deformasyonlar yaratmaktadır.

Diğer kriterler ise:


- Elemanın yaşına bağlı olarak, elemanın inşaatı sırasında depreme
dayanıklı tasarım ilkelerinin uygulanmasına
- Yapı türüne ve yapıyı oluşturan malzemelere (örn. süneklik).

I Sınıfındaki elemanların hasargörebilirliği yukarıda açıklanan genel


kriterler ile belirlenmelidir.

Deprem şiddetine bağlı olarak hasar tahmini yapmak için basit bir araçta
2.11.4 bölümünnde açıklanan EMS-98 cetvelidir.

Risk azaltılması için Yukarıda açıklanan yöntem sadece daha sonraki araştırmalar için bir
öncelilerin sıralama sağlamaktadır. Bu durumda yerel jeolojik koşulları ve yapısal
belirlenmesi elemanları hesaba katan daha detaylı araştırmalar yapılmalı ve gerçek risk
belirlenerek bu riski düşürmek için alternatifler tanımlanmalıdır.

Çoğunlukla önemli elemanların yüksek tehlike bölgeleri üzerinde olması


önlenememekte ve mevcut risk kabul edilemeyecek derecede yüksek
olmaktadır. Bu durumlarda, elemanı güçlendirmek problemi çözmemekte
bunun yanısıra yedek elemanlar sağlamak da ekonomik olarak avantajlı
olmaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-38
Ocak 2004

2.11.2 Acil Müdahale Güçlerinin Kapasitesinin Değerlendirilmesinde Mikrobölgelemenin Esas


Alınması
Genel Bütün Dünyada geçmişte yaşanan büyük depremlerden edinilen tecrübe,
müdahale güçlerinin genellikle muğlak, beklenmeyen bilgi ve durumlar ile
aşırı yüklendiğini göstermiştir. Özel bir olayın etkisinin kesin olarak
öngörülemeyeceği açıktır. Fakat, iyi yapılacak hazırlık başedilemeyecek
durumları azaltacaktır. Hazırlıklı olma, aşağıdaki başlıkları içermelidir:
- Belirli senaryolar için hasarın yoğunlaştığı merkezlerin belirlenmesi.
Olası mağdur sayısının, arama ve kurtarma için ihtiyaç duyulacak
kapasitenin, ilk yardım için gerekli kapasitenin ve evsiz kalacakların
sayısının belirlenmesi.
- Hangi senaryolar için mahalli güçlerin yeterli olduğu ve ne zaman
dışarıdan yardım isteneceği. Mahalli müdahale güçlerinin kapasitesi
(personel ve teçhizat bakımından) ve eğitimi yeterli midir? Müdahale
güçlerindeki personel için eğitim programlarının hazırlanması.
- Koşullara göre karar verme planlarının hazırlanması / kontrol listeleri.
Eğer bu planlar / kontrol listeleri mevcutsa, kolaylıkla bunlar üzerinde
hızlı düzenlemeler yapılarak gerçek duruma göre
değiştirilebilmektedir. Bu karar verme planların türlerine örnekler:
müdahale türü (strateji, kapasite, kaynak) ve hasargörebilirliği veya
tehlikesi yüksek bölgelere erişim yolları, veya 1000 evsiz için gerekli
erzak/su ve barınak için listeler, vs.
- Tüm sistemin eğitimi, ilgili personelin karar-alma eğitimi ve arama ve
kurtarma takımlarının simule edilmiş hasar ile eğitimi olarak ikiye
bölünmektedir.
Pratik olarak, müdahale güçleri için ihtiyaç duyulan kapasite
mikrobölgeleme haritaları kullanılarak belirlenebilir.
Aşağıdaki adımların izlenmesi önerilmektedir:
1. İnşaat bölgelerinde benzer hasargörebilirliğe sahip yapılara göre
bölgelerin tanımlanması. örn. eski şehir merkezi, aynı tür ve
yükseklikte yeni binaların olduğu yerleşim alanları, sanayi
bölgeleri, vs. (a EMS-98 cetvelindeki hasargörebilirlik sınıfları,
pratik bir yaklaşım yapmak için iyi bir araçtır, 2.11.4 bölümü)
2. Kritik hayati altyapının önemli elemanlarının belirlenmesi, örn.
acil durum hastaneleri, itfaiye, önemli iletim ve haberleşme
istasyonları, ulaşım sistemindeki dar boğazlar (önemli köprüler,
tüneller, nüfus yoğunluğu yüksek bölgelerdeki önemli caddeler).
3. Pratik bir yolla, 1.maddede tanımlanan bölgelerin hasargöre-
bilirliğinin EMS-98 cetvelindeki sınıflara göre belirlenmesi.
4. Tecrübeye dayanarak bir senaryo seçilmesi (örn. belirli bir
dönüşüm periyoduna sahip deprem için beklenecek EMS-98
şiddeti).
5. EMS-98 cetvelindeki tanım ve senaryo depreminin şiddetinin
beraber kullanılarak, bölgelerin hasargörebilirliği ile birlikte hasar
derecesi ve boyutunun elde edilmesi.
6. 5.maddenin sonuçları ışığında müdahale güçleri için genel bir
değerlendirme yapılabilir.
Temel Bilgi Kümeleri Arazi kullanım yönetimi amacına yönelik yapılmasına rağmen
mikrobölgeleme, müdahale güçlerinin kapasitesinin belirlenmesi için
ihtiyaç duyulan temel bilgi kümelerinden biridir (nüfus ve sanayi
dağılımı, yerleşim ve sanayi bölgelerinin hasargörebilirliği, kritik
hayati altyapının yeri, vs.’ye ilave olarak).
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-39
Ocak 2004

2.11.3 Deprem Sonrası Hasar Tesbiti

Amaç Acil durum hasar incelemesinin ana amacı deprem etkisi ile güçsüz hale
gelen ve artçı şoklarla yıkılması olası binaların tespit edilerek ölüm ve
yaralanmaları önlemektir. Bu operasyonun diğer amacı ise içinde
barınılabilir ve kolaylıkla tamir edilebilir binaların belirlenerek kaynakların
lüzumsuz operasyonlara kullanılmasını engellemektir. Benzer bir kazanım
ise, bilinen bir deprem etkisi altında kalmış binaların yapısal hasarlarının
elde edilerek hasargörebilirlik eğrileri ve sigorta kayıp modelleri
oluşturmak için projeksiyonlar yapılabilmesidir.

Deprem Sonrasi Acil Güçlü bir depremin nüfus yoğunluğu yüksek bölgeleri etkilemesi
Hasar Tesbiti durumunda, binalar kimi zaman kısmi veya toptan göçmeye varan farklı
derecelerde hasar görebilir. Bu hallerde, bina sorumluları ve hasar inceleme
takımları hasar derecesinin, bina güvenliğinin ve kullanılabilirliğinin
belirlenmesi için hızlı ve güvenilir kararlar vermek zorunda kalabilecekleri
karmaşık durumlarla karşılaşırlar. Bu operasyon, Deprem Sonrası Acil
Hasar Tesbiti (veya DSAHT) olarak adlandırılır. Bu operasyon, bölgedeki
binaların can güvenliği açısından yeterli seviyede emniyetli olduğunu ve
işlevselliğini koruduğunu öğrenmek için hızlı bir keşfi içermektedir.

Bu amaca yönelik hasar tespit formu ve toplanan verinin


değerlendirilmesi için ilgili yazılım ile birleşik resmi bir işlem
mevcuttur.

DSAHT formu DSAHT’nin görünen kısmı, kontrol eden kişinin cevaplaması gereken
sorulardan oluşan bir form ve uygulamayı açıklayan bir kitapçıktan
oluşmaktadır. Formdaki bazı sorular, kitapçıktaki detaylı diyagramlar
yardımı ile cevaplanır ve yapısal teori ve ampirik veriye dayanan sözel
açıklamalarla desteklenir. Formdaki sorular dört ana grupta
toplanmaktadır:
- İdari bilgi (mal sahibi, adres, kayıplar,casualties, vs.)
- Genel bilgi (geometrik/mimari özellikler, yapısal nitelikler,
düzensizlikler, açıklıklar, vs.)
- Taşıyıcı sistem özellikleri (çerçeve türü, duvar-çerçeve, veya kutu,
döşeme türü, yerinde imalat veya prefabrik imalat, ara duvarların
mukavemetleri, temel sistemlerinin türü, işçilik kalitesi, vs.)
- Her hasar kategorisinin bütün elemanları için hasar özellikleri ve
boyutları (kalıcı ötelenmeler, duvar çatlaklarının kalınlıkları, yatay
ve düşey elemanlarda gözlenebilen çatlaklar, vs.).

Bu form aynı zamanda ilişkili olduğu, yenilenebilen veritabanı ile birleşik


kullanılmalıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-40
Ocak 2004

Yöntem DSAHT’ın dayandığı yöntem, incelenen binaların güvenliğini niteleyici bir


gösterge olan Toptan Hasar Durumu (THD) kavramına dayanmaktadır.

Bina ile ilgili hasar durumu üç temel elemanın sürekli sorgulanmasını


içermektedir:
- Binanın yakın çevresindeki yerel zemin koşulları ve temel
sisteminin durumundan elde edilen bulgular
- Yapısal sistemin durumu
- Deformasyon şekline göre ilave tehlikeler.

İncelemeler sonucunda elde edilen verinin girilmesini, ve cadde, mahalle,


şehir veya bölgelerden alınan sonuçların hesaplanmasına imkan veren basit
yazılımlar mevcuttur.

Sonuçlar Toptan Hasar Durumu yapının kullanımına devam edilmesi için verilecek
kararı belirleyecektir:
- Eğer THD yüksek ise, bina hemen boşaltılmalı ve daha sonar
yıkılmalı
- Eğer THD düşük ise, bina devamlı kullanım için güvenli olarak
kabul edilir ve artçı şoklarda dahi binada oturulabilir.
- Eğer THD orta dereceli hasar durumunda ise, binanın tamir
edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, binanın kullanılmasına
güçlendirme sonrası izin verilmelidir.

Elde edilen bütün sonuçlar binaya bir bütün olarak uygulanmalıdır, bina
bölümlerine tekil olarak yaklaşımlardan kaçınılmalıdır.

Form Resmi olarak, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından hazırlanan “Mühendislik Hizmeti Görmüş Binalar İçin Hasar
Tespit Formu” kullanılacaktır.

Haritalama Toptan Hasar Durumu “düşük”, “orta” ve “yüksek” dereceli hasar


bölgelerini gösterecek şekilde topoğrafik haritanın katmanları olarak
haritalanabilir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-41
Ocak 2004

2.11.4 EMS-98 Cetveli

Amaç ve Kullanım Deprem senaryoları için hasar belirlemek için, şiddet uygun ve basit bir
araçtır. Bu şekildeki basitleştirilmiş senaryo çalışmaları için 1998 Avrupa
Makro Sismik Cetvelinin EMS-98 kullanılması önerilmektedir. Burada
amaçlara göre kullanım tavsiye edilmektedir:
- Seçilecek yapı türüne ve hasar derecesine karşı gelen deprem
şiddetinin elde edilmesi.
- Seçilecek bir deprem senaryosu (şiddeti) için ve bina türü için
mümkün hasar derecelerinin belirlenmesi

EMS Cetvelinin The EMS-98 bir noktadaki Şiddeti, yapının hasargörebilirliğine bağlı olan
Genel Tanımı Hasar Derecesi ile ilişkilendirmektedir.

Bu amaç için, yapı türlerine göre altı Hasargörebilirlik Sınıfı (A’dan


F’ye kadar) tanımlanmıştır. Hasargörebilirlik sınıfı, yapı türüne (yığma,
ahşap, çelik, betonarme) ve yapısal tasarım için izlenen depreme dayanıklı
tasarım (DDT) seviyesine bağlıdır. Depreme dayanıklı tasarım seviyesi,
yapının inşaatı sırasındaki mevcut deprem yönetmeliklerine bağlıdır.

HasarGörebilirlik
Bina Türü Sınıfı
A B C D E F
Moloz ve arazi taşlarından

Kerpiçten (Toprak Tuğladan)

Basit taşlardan
YIĞMA

Büyük taşlardan

Donatısız taş birimlerden

Donatısız betonarme katlarla

Donatılı veya sarılmış


Depreme dayanıklı tasarımı (DDT)
olmayan çerçeveler
BETONARME (RC)

DDT seviyesi orta dereceli çerçeveler

DDT seviyesi yüksek çerçeveler

DDT olmayan duvarlar

DDT seviyesi orta dereceli duvarlar

DDT seviyesi yüksek duvarlar


AHŞAP ÇELİK

Çelik yapılar

Ahşap yapılar

olası hasar görebilirlik sınıfı tahmini aralık


olasılığı düşük, istisnai durumlar
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-42
Ocak 2004

Şiddet ve hasar Yer sarsıntısı şiddeti ve hasar derecesi arasındaki ilişkiler, binanın
derecesi arasındaki hasargörebilirliğine bağlı olarak tanımlanır. Aşağıda VII-IX şiddet
ilişki aralıkları için örnekler verilmiştir. Geri kalan detaylı şiddet seviyeleri
kaynaklarda (EMS-98, 1998) ve internet ortamında bulunabilir.

VII. Hasara yol açan

a) Birçok kişi korkuya kapılır ve binalardan dışarı kaçmaya çalışır. Özellikle üst
katlardakilerin birçoğu ayakta durmakta güçlük çeker.
b) Mobilyalar yerinden ötelenmiştir, en ağır eşyalar dahi devrilebilir. Çok sayıda
nesne raflardan düşer. Konteyner, tank ve havuzlarda su sıçramaları meydana
gelir.
c) Hasargörebilirlik sınıfı A olan binaların birçoğu 3. derece, bir kısmı ise 4. derece
hasara uğramıştır.
d) Hasargörebilirlik sınıfı B olan binaların birçoğu 2. derece, bir kısmı ise 3. derece
hasara uğramıştır.
e) Hasargörebilirlik sınıfı C olan az sayıda bina 2. derece hasar görmüştür.
f) Hasargörebilirlik sınıfı D olan az sayıda bina 1. derece hasar görmüştür.

VII. Ağır Hasara yol açan

a) Birçok kişi bina açık alanlarda ayakta durmakta bile güçlük çeker.
b) Mobilyalar devrilebilir. Televizyon, daktilo, vs. gibi eşyalar yere düşer. Mezar
taşları yerinden oynayabilir, burulabilir veya ters dönebilir. Çok yumuşak
zeminler üzerinde dalgalar gözlenebilir.
c) Hasargörebilirlik sınıfı A olan binaların birçoğu 5. derece, bir kısmı ise 5. derece
hasara uğramıştır.
d) Hasargörebilirlik sınıfı B olan binaların birçoğu 3. derece, bir kısmı ise 4. derece
hasara uğramıştır.
e) Hasargörebilirlik sınıfı C olan binaların birçoğu 2. derece, bir kısmı ise 3. derece
hasara uğramıştır.
f) Hasargörebilirlik sınıfı D olan az sayıda bina 2. derece hasar görmüştür.

IX. Yıkıcı Hasara Yol Açan

a) Genel panik durumu. İnsanlar kuvvetli deprem etkisi ile yere düşebilir.
b) Anıtlar ve kolonlar düşebilir veya burulabilir. Uumuşak zeminler üzerinde
dalgalar gözlenir.
c) Hasargörebilirlik sınıfı A olan binaların birçoğu 5. derece hasara uğramıştır.
d) Hasargörebilirlik sınıfı B olan binaların birçoğu 4. derece, bir kısmı ise 5. derece
hasara uğramıştır.
e) Hasargörebilirlik sınıfı C olan binaların birçoğu 3. derece, bir kısmı ise 4. derece
hasara uğramıştır.
f) Hasargörebilirlik sınıfı D olan binaların birçoğu 2. derece, bir kısmı ise 3. derece
hasara uğramıştır.
g) Hasargörebilirlik sınıfı E olan az sayıda bina 1. derece hasar görmüştür.

Depremlerin başlıca etkileri tüm şiddetler için tanımlanmıştır. Binalar için


hasargörebilirliğe bağlı olarak 1 ve 5 arasında değişen hasar dereceleri
verilmiştir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-43
Ocak 2004

Hasar dereceleri EMS-98 cetvelinde şekillerle beş hasar derecesi tanımlanmıştır. Aşağıdaki
şekilde betonarme binalar için verilen şekil ve açıklamalar gösterilmiştir.
Yığma binalar için hasar dereceleneri kaynaklarda verilen EMS-98
dökümanlarından veya internet ortamından ulaşılabilir.

Betonarme binalarda meydana gelen hasarın sınıflandırılması

1. Derece: İhmal edilebilir-az hasar


(Yapısal hasar yok, yapısal olmayan az hasar)

Çerçeve elemanlarında veya temel


duvarlarında ince sıva çatlakları
Ayırıcı ve dolgu duvarlarda ince çatlaklar

2. Derece: Orta Hasar

(Az yapısal hasar, orta yapısal olmayan hasar)

Çerçeve kolon ve kirişlerinde ve yapısal


duvarlarda çatlaklar.
Ayırıcı ve dolgu duvarlarda çatlaklar; kırılgan
kaplama ve sıvalarda sökülme. Duvar
panellerinin bağlantılarından harç
dökülmeleri

3. Derece: Önemli-Ağır Hasar

(Orta yapısal hasar, ağır yapısal olmayan


hasar)
Kolonlarda ve temelerdeki kolon kiriş
bağlantılarında ve duvar bağlantılarında
çatlaklar. Beton sıvanın dökülmesi,
betonarme demirlerinin dökülmesi
Ayırıcı ve dolgu duvarlarda geniş çatlaklar,
ayrı dolgu panellerinde tahribat.

4. Derece: Çok Ağır Hasar


(Ağır yapısal hasar, çok ağır yapısal
olmayan hasar)

Betonun basınç tahribatı ile yapısal


elemanlarda geniş çatlaklar, betonarme
demirlerde tahribat, kirişlerdeki betonarme
demirlerinin bağlantılarında tahribat,
kolonlarda eğilme. Birkaç kolon göçmesi
veya üst katların birinin göçmesi.

5. Derece: Yıkım
(Çok ağır yapısal hasar)
Zemin katın veya binanın bir kısmının

Hasar ihmal edilebilir dereceden yıkım derecesine kadar değişmektedir.


Uluslararası yönetmeliklerin birçoğunda, seçilen bir deprem seviyesi için
izin verilen en yüksek yapısal hasar 3. Derece’dir. Önemli ve yüksek
deprem riski taşıyan yapılar (örn. kimyasal tesisler, ana hayati altyapı
sistemi, kalabalık binalar, vs.) için daha katı kriterlerin sağlanması şart
koşulmalıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-44
Ocak 2004

Şiddet ve en büyük EMS-98 gözlenen hasar derecelerini karşı gelen şiddetlerle


yatay ivme ilişkilendirmektedir. Belirli dinamik özelliklere sahip yapılardaki hasar ise,
korelasyonu genlik, frekans içeriği ve yer sarsıntısının süresi ile ilişkili olup, pga’ya
sadece dolaylı olarak bağlantılıdır. Bu nedenle, özel yapılar için en büyük
yatay ivmeden beklenebilecek şiddeti (ve buna karşı gelen hasar
derecesini) veya tam tersini hesaplamaya yarayan kesin bir ilişki
(korelasyon) yoktur.

ah, cm/s2 biriminde en büyük yatay ivme ve I, EMS Şiddeti kabul edilerek,
aşağıdaki bağıntı, ihtiyatı elden bırakmadan kullanılabilir:

a h = 10 0.26⋅I +0.19
1
I= (log10 ah − 0.19)
0.26

Örnekler:
- 0.2g (=196cm/s2) en büyük ivme için, şiddet 8.1 olarak
hesaplanmaktadır.
- 9.0 şiddeti için, en büyük ivme 339cm/s2 (=0.35g) olarak
hesaplanmaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-45
Ocak 2004

EK: Öneriler for Veri Toplama ve


Değerlendirme İşlemleri için Öneriler
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-46
Ocak 2004

2.12 EK: Veri Toplama ve Değerlendirme İşlemleri için Öneriler

2.12.1 CPT, CPTU ve SCPT Deneyleri

Sonuçlar ve sunum Sonuçlar:


- Zemin tabakalarının belirlenmesi
- Zemin tabakalarının sınıflandırılması
- Geoteknik and jeofizik özelliklerle korelasyonlar

Bir CPTU deneyinden elde edilen verinin sunumu, derinliğin fonksiyonu


olarak aşağıdaki gibi yapılmaktadır:
qc [MPa] fc [MPa] Rf [%] u2 [kPa]
Derinlik [m]

Yukarıdaki şekiller aşağıdaki verinin derinlikle değişmini göstermektedir


(soldan sağa):
- Uç direnci qc ölçümleri
- Sürtünme direnci fs ölçümleri
- Hesaplanan sürtünme oranı Rf = fc / qc
- Boşluk suyu basıncı u2 ölçümleri (boşluk suyu basıncı ölçümleri
farklı konumlarda yapılabilmektedir; eğer çoğunlukla olduğu gibi
ölçüm konik ucun üstünden yapılırsa u2 olarak, konik uçta veya
sürtünme ceketinde yapılırsa, sırasıyla u1 ve u3 olarak adlandırılır).
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-47
Ocak 2004

Deney yöntemi kısa Boşluk suyu basıncı ölçülen CPT (CPTU)


genel özelikleri
CPT cihazı üzerinde ölçüm sırasında gerçek zamanlı verinin elde edilmesini
sağlayan sensörler bulunan konik uçlu silindirik bir sondadan oluşmaktadır.
Bu cihazın zemin içine 2 cm/sn itilmesi ile sürekli veri elde edilmektedir.
Tipik bir CPT sondası ile uç qc ve sürtünme direnci fs ölçülmektedir.

CPTU sondasında ise, ilave olarak konik ucun hemen üzerinde boşluk suyu
basıncı u2 ölçülebilir. Bu veri kullanılarak, koni uç direnci qc, düzeltilmiş uç
direnci qT olarak düzeltilebilir. Bu düzeltme, koninin geometrisi dikkate
alınarak ve alan oranı a, As/Ac olarak tanımlanarak qT = qc + (1-a)u2,
şeklinde ifade edilebilir. Burada Ac zemine temas eden yüzey alanı
(genellikle 10cm2) ve As konik ucun üzerindeki bölümün yüzey alanıdır. Bu
bağıntı aşağıda şekil üzerinde tanımlanmıştır:

As alanı

u2 bu hizada
ölçülür

Yüzey alanı Ac
Arazideki bir bilgisayar yardımı ile, gerçek zamanlı veri izlenerek
kaydedilir.

Bilgisayara giden kablo


Konik uç eğim 1. Koni uç boşluklarının suya doygun hale
açısı 60o getirilmesi ve doygunluğu önceden
d = 36 mm (10 cm2) sağlanmış geçirgen filtre elemanının
veya yerleştirilmesi
d = 44 mm (15 cm2) 2. Uç, sürtünme, boşluk suyu basıncı için
olan Elektrik Koni başlangıç okumaları ve inklinometre
Penetrometresi kanalları

20 mm/sn hızla
kesintisiz hidrolik itki,
ASTM D 5778 standardına göre her metrede yeni tij
Koni Penetrasyon Deneyi (CPT) eklemeli
Uygulaması
36 mm
çaplı tij
İnklinometre

fs = Sürtünme direnci
Her 10 – 50 mm
arasında okuma
ub = Boşluk suyu basıncı alınması
aN = Net alan oranı (üç eksenli fs
ub
qC = Ölçülen koni uç direnci veya uç gerilmesi qC
q1 =Düzeltilmiş uç direnci = qC + (1-aN)ub

[İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi, Georgia Teknoloji Enstitüsü,


(School of Civil and Environmental Engineering, Georgia Institute of
Technology) http://www.ce.gatech.edu/].

Sismik Koni Penetrasyon Deneyi (SCPT Deneyi)


SCPT sondasına ilave olarak kayma dalgası hızı ölçümüne yarayan
jeofonlar eklenmiştir (Aşağı kuyu Deneyi, 2.12.4 bölümü).
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-48
Ocak 2004

Avantaj ve Avantajları: Hızlı bir yöntemdir, iyi profiller verir, nispeten ucuzdur,
Dezavantajları yöntemle ilgili birçok korelasyon mevcuttur. Yerinde ölçüme imkan
verdiği için numune örselenmesinden kaynaklanan problemlerin önüne
geçilir.

Dezavantajları: Sadece çakıl ihtiva etmeyen yumuşak ve orta katı


zeminlerde uygulanabilir. Sonuçların korelasyonu için sondaj açılması
önerilmektedir.

Değerlendirme Zemin profillerinin oluşturulması ve sınıflandırma


yöntemleri: zemin
0.1 1 10
sınıflandırması
10 3
very stiff
1000
Çoktosıkı
)/σ v'

sand
kum
clayey– killi
gravelly s and
Çakıllı kum kum
s and
to s and
ve kum
T-σv,top) /Tσv'v,tot

ϕ'
very
ϕ, Çok stiff
katı,
(q - σ

ince
fine
daneli
grained

10 2
100
sistan(qce

s and
Kum
direnci
net uçre

sKum
and
mixtur es silt
Silt
karışımları
net cone

mixtures
karışımları

Killer
clays
Normalize

10
10
Artan
Incr easing
AKO,
OC R,Yaş,
A ge,
Çimentolanma
Cem entation
norma lized

Hassas,
sensitive,
fine grained
ince daneli Artan
Inc reasing
hassaslık
S ensitivity Organik
organic
Zeminler
soils

1
1
0.1 1 10

Normalize
norm alized sürtünme oranı ffs/(q
friction ratio / (qT--σ v,top) [%]
s T σ v,tot ) [% ]

Yukarıdaki şekil (Robertson, 1990 göre) yardımı ile, normalize sürtünme


oranı ve normalize net uç direnci kullanılarak zemin türü belirlenebilir.
fs
Normalize sürtünme oranı: R fn = ⋅ 100 [%]
qT − σvo
q −σ
Normalize net uç direnci: qTn = T ' vo
σ vo
σv0 arazideki toplam düşey gerilmeye ve σv0' arazideki efektif düşey
gerilmeye karşı gelmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-49
Ocak 2004

Değerlendirme CPT-SPT korelasyonları


yöntemleri: CPT –
SPT korelasyonları Aşağıdaki şekilde Robertson ve diğ. (1983) tarafından önerilen CPT-SPT
korelasyonu gösterilmiştir. Bu korelasyonda (qc/pa)/N60 oranı ortalama
dane boyutu D50 ile ilişkilendirilmekte ve pa atmosferik basıncı ifade
etmektedir. İnce daneli yumuşak zeminler için bu korelasyon toplam uç
direnci qT ile uygulanmalıdır.

Kil Killi silt ve Kumlu silt Siltli kum Kum


siltli kil ve silt

18 sahadan elde edilen veri


(qc/pa)/N60

Ortalama dane boyutu D50 (mm)


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-50
Ocak 2004

Değerlendirme Drenajsız kayma mukavemetinin belirlenmesi


Yöntemleri:
Drenajsız kayma Drenajsız koşullar için taşıma gücü fomülünden,
mukavemeti
σ f = Nc ⋅ su + ( γ t + q)
CPTU deneyi için drenajsız kayma mukavemeti su aşağıdaki gibi ifade
edilebilir:
qT − σ v ,top qT ,net
su = = .
NKT NKT
Burada σv,top toplam düşey gerilme ve NKT "koni faktörü" olmaktadır.

(qT - σv,top) farkı qT,net olarak gösterilmekte ve zeminin drenajsız kayma


mukavemeti ile konik ucun batmasına gösterdiği direnci ifade etmektedir.
Buradaki ana kabul, su ’nun arazideki efektif düşey gerilme σv0' ile doğrusal
olarak arttığıdır.

Koni faktörü NKT arazi kesme deneyleri ile korelasyonlardan belirlenebilir.


NKT için teorik değerler 9 ve 18 arasında değişmektedir.
qT – σv,top [MN/m2]

∆σv,ön' = 4 kN/m2
(normal konsolide)
σv,o [MN/m2]

Yukarıdaki şekilde [Amann P., Heil M. (1995)] net uç direnci ve efektif


düşey gerilme arasındaki doğrusal ilişki gösterilmektedir. Bu ilişkiyle
negatif derinlikler için yapıalacak ekstrapolasyon ile, ön konsolidasyon
basıncının tahmin edilmesi mümkündür.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-51
Ocak 2004

CPT ile ilgili daha başka yayınlar:


- Jamiolkowski, M., Ghionna, V., Lancellotta, R. & Pasqualini, E.
(1988).
- Amann P., Heil M., Huder J. (1997).
- Mitchell J. K., Yu H. S. (1998)
- Springman S.M., Giudici Trausch J., Heil H.M., Heim R. (1999).

Değerlendirme En büyük Kayma mukavemeti açısının belirlenmesi


yöntemleri:
Kayma mukavemeti
(sürtünme) açısı Koni uç direnci qc (MPa)
Düşey efektif gerilme σ'vo (kPa)

Yukarıdaki şekilde en büyük kayma mukavemeti açısı ile koni uç direnci qc


ve düşey efektif gerilme σv0' arasındaki ilişki gösterilmektedir [Robertson,
P.K. and Campanella, R.G. (1983)].
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-52
Ocak 2004

Değerlendirme Kayma dalgası hızının belirlenmesi


yöntemleri:
Kayma dalgası hızı Koni uç direnci qc ve kayma dalgası hızı için önerilen korelasyon :

vs = 55.3 qc 0.377 (Iyisan, 1996)

Bu korelasyon bütün zemin türleri için geçerlidir. Kayma dalgası hızının


bu ampirik bağıntı ile elde edilmesi durumunda, sonuçların geçerliliği
araştırma yapılan bölgede en az iki aşağı kuyu deneyi uygulanarak kontrol
edilmelidir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-53
Ocak 2004

Değerlendirme Sıvılaşma olasılığının belirlenmesi


yöntemleri:
Sıvılaşma olasılığı Sıvılaşma olasılığının aşağıdaki yöntemle belirlenmesi önerilmektedir.

1. Arazi eşdeğer tekrarlı gerilme oranı= CSR aşağıdaki bağıntı ile


bulunmaktadır:

a maks σ v
CSR = 0.65 rd
g σ' v

burada amaks = yüzeydeki en büyük yatay ivme


g = yerçekimi ivmesi
σv = toplam düşey gerilme
σ'v = efektif düşey gerilme
rd = gerilme azaltma faktörü

olmakta ve rd aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır:

z ≤ 9.15m için rd = 1.0 − 0.00765z


9.15m < z ≤ 23m için rd = 1.174 − 0.00267z

burada z, metre biriminde yüzeyden derinliği ifade etmekdir.

2. Koni uç direnci qc ilk olarak 100kPa (yaklaşık 1 atm) değeri ile


normalize edilerek normalize uç direnci qc1N hesaplanmaktadır:

qc1N = CQ (qc / Pa )
burada
CQ = ( Pa / σ 'v ) n

ve CQ = koni uç direnci için normalizsyon faktörü


Pa = σ'v için kullanılan birim ile aynı birimde 1 atm
basınç
n = zemin türüne göre üs değeri
qc = arazide ölçülen koni uç direnci

olmaktadır. Jeolojik yükün az olması nedeni ile küçük derinlikler için,


CQ artmaktadır. Bu durumlar altında 1.7’den büyük değerler
alınmamalıdır (Youd ve diğ., 2001). n değeri zeminlerin dane
özelliklerine bağlı olarak 0.5 – 1.0 arasında değişmektedir (Olsen,
1997). Kil zeminler için n = 1.0 seçmek yaklaşık olarak uygundur.
Temiz kumlar için 0.5, silt ve kumlu siltler için ise 0.5 ve 1.0 arasında
değişen değerler seçmek genel olarak uygundur (Youd et al., 2001).

3. qc1N daha sonra ince dane oranının etkisini hesaba katmak için qc1N,CS
olarak düzeltilir:
qc1N,CS = Kc qc1N

burada
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-54
Ocak 2004

I c = 1.64 için K c = 1.0


I c > 1.64 için K c = − 0.403I 4
c + 5.581I 3
c − 21.63I 2
c + 33.75I c − 17.88
olmakta ve
Ic = (3.47 − log Q )2 + ((1.22 + log F )2
alınmaktadır. Buradan
n
q − σv ⎛ Pa ⎞
Q= c ⎜⎜ ⎟⎟ ve
Pa ⎝ σ' v ⎠
fs
F= x100%
qc − σ v
burada fs sürtünme direncidir.

4. Sonuç olarak sıvılaşma potansiyeli aşağıdaki şekil yardımı ile


belirlenmektedir:

- Yukarıdaki şekil Mw = 7.5 büyüklüğündeki depremler için geçerlidir.


Diğer büyüklükler için, CRR değerleri, SPT deneyleri için olduğu gibi
düzeltilmelidir (Bkz. 2.12.2 bölümü).

Yayınlar CPT deneyleri ile sıvılaşma olasılığının belirlenmesine yönelik diğer


çalışmalar:

- Robertson, P.K., and Campanella, R.G. (1985).


- Stark, T.D., and Olson, S.M. (1995).
- Youd, T.L., Idriss, I.M., et al. (2001).
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-55
Ocak 2004

2.12.2 SPT Deneyi

Sonuçlar ve sunum Sonuçlar:


- Geoteknik and jeofizik özelliklerle korelasyonlar

Deney işleminin Deney yöntemi:


genel özelikleri Deneyde, ayrılabilen numune alıcı önceden kazılan sondaj derinliğinden
aşağıya doğru 63.5 kg ağırlığındaki tokmağın 0.76 m yükseklikten serbest
düşürülmesi ile zemine çakılmaktadır. Yapılan sondajın çapı genellikle 60-
200 mm arasında değişmektedir. Eğer sondaj içindeki zemin kendini
tutamıyorsa, kaplama borusu veya sondaj çamuru kullanılmalıdır. Numune
alıcı, ilk olarak yukarıda anlatılan işlemle zemine 15 cm çakılmakta ve
daha sonraki 30 cm’nin zemine girmesi için gereken vuruş sayısı N30
kaydedilmektedir. Numune alıcıyı zemine itmek için kullanılan tijler yeterli
rijitlikte olmalıdır. Genellikle 15 metreyi geçen derinlikler için 54 mm
çapında tijler kullanılır.

Avantaj ve Avantajlar: Kullanımı yaygın olan bir deneydir ve mevcut korelasyon


dezavantajlar veritabanı geniştir.

Dezavantajlar: Sadece noktasal özellikleri vermektedir, iri çakıllı sıkı


kumlarda uygulanması mümkün değildir. Sonuçların kalitesi, deneyin
dikkatli bir şekilde uygulanmasına bağlıdır. Her zaman sondaj kuyusuna
ihtiyaç duyulmaktadır.

Asgari önşartlar Asgari önşartlar ASTM D 1586-84 standartında tanımlanmıştır:

SPT Düzeni Öneriler


Sondaj kuyusu
66 mm < çap < 115 mm
boyutu
Sondaj
kuyusunun Kuyu boyunca kaplama ve/veya sondaj çamuru
desteklenmesi
Yıkamalı sondaj; yandan deşarjlı
Sondaj kazısı Rotary (Dönel) sondaj; yandan veya yukarı deşarjlı
Kuyu dibi temizlenmeli
Standart 51 mm Dış Çap. + 1 mm
Numune alıcı 35 mm İç Çap + 1 mm
> 457 mm uzunluk
Her 150 mm için vuruş sayısı not edilmeli
Penetrasyon
N = 150 mm penetrasyondan 450 mm’ye ulaşmak
Direnci
için vuruş sayısı
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-56
Ocak 2004

Değerlendirme Kayma dalgası hızının belirlenmesi


yöntemleri:
kayma dalgası hızı • Kumlar için:
vs = 57.4 N 0.49 (Lee, 1990)

• Killer için:
vs = 114.43 N 0.31 (Lee, 1990)

• Siltler için:
vs = 105.64 N 0.32 (Lee, 1990)

• Tüm zeminler için:


vs = 51.5 N 0.516 (Iyisan, 1996)

Yorum: Yukarıdaki korelasyoları kullanırken dikkatli olunmalıdır. Bu


korelasyonlarla yapılan kayma dalgası hızı tahminlerinin geçerliliği
mutlaka araştırılan sahada en az iki aşağı kuyu deneyi yapılarak kontrol
edilmelidir.

Değerlendirme Sıvılaşma için güvenlik katsayıları (Youd ve diğ., 2001 uyarınca)


yöntemleri:
Sıvılaşma olasılığı Sıvılaşma için güvenlik katsayıları hesaplamaya yönelik tavsiye edilen
yaklaşım Youd ve diğerleri (2001) tarafından önerilen yönteme
dayanmaktadır. Bu güvenlik katsayıları her temsili kuyu için
hesaplanmalıdır.

Bu işlemin başlıca adımları aşağıda verilmiştir:

1. Adım

CSR (Tekrarlı gerilme oranı) Seed ve Idriss (1971) tarafından önerilen


bağıntıdan bulunacaktır:

τ av a σ
CSR = = 0.65 maks v rd
σ' v g σ' v

burada amaks = yüzeydeki en büyük yatay ivme


g = yerçekimi ivmesi acceleration of gravity
σ v = toplam düşey gerilme
σ′v = efektif düşey gerilme
rd = gerilme azaltma faktörü

olmaktadır. rd’nin ortalama değerleri aşağıdaki ifade ile hesaplanmaktadır:

(1.00 − 0.4113z 0.5 + 0.04052 z + 0.001753z1.5 )


rd =
(1.00 − 0.4177 z 0.5 + 0.05729 z − 0.006205z1.5 + 0.001210 z 2 )

Burada z, yüzeyden derinliği metre biriminde vermektedir.


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-57
Ocak 2004

2. Adım
Düzeltilmiş N1, 60 değerleri aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır:
N 1,60 = NC N C R C S C B C E
Bu bağıntıda
N = ölçülen standart penetrasyon direnci,
CN = efektif düşey gerilmeye göre düzeltme faktörü
CR = tij boyuna göre düzeltme faktörü,
CS = standart olmayan numune alıcı için düzeltme faktörü,
CB = sondaj kuyusu çapına göre düzeltme faktörü,
CE = Tokmak enerji oranına göre düzeltme faktörü.
CN , Kayen ve diğerleri (1992) tarafından önerilen ve en büyük değer 1.7
ile sınırlayan bağıntıya göre hesaplanır:

2. 2
CN =
(1.2 + σ 'v / Pa )

Diğer düzeltme faktörlerinin değişim aralıkları (Youd ve diğ., 2001):

Enerji oranı Tamburlu tokmak CE 0.5-1.0


Enerji oranı Güvenlik kilitli CE 0.7-1.2
Enerji oranı Tamburlu Otomatik tokmak CE 0.8-1.3
Sondaj çapı 65-115 mm CB 1.0
Sondaj çapı 150 mm CB 1.05
Sondaj çapı 200 mm CB 1.15
Tij boyu <3 m CR 0.75
Tij boyu 3-4 m CR 0.8
Tij boyu 4-6 m CR 0.85
Tij boyu 6-10 m CR 0.95
Tij boyu 10-30 m CR 1.0
Numune alma yöntemi Standart numune alıcısampler CS 1.0
Numune alma yöntemi İç kılıfsız numune alıcı CS 1.1-1.3

3. Adım
Diğer bir düzeltme ince dane (FC) oranının etkisini hesaba katmaktadır:

N1, 60, CS = α + β N1, 60

α ve β katsayıları aşağıdaki bağıntılardan hesaplanmaktadır:

FC ≤ 5% için α = 0 , β = 1.0

5% < FC < 35% için

α = exp[1.76 − (190 / FC 2 )], β = [0.99 + ( FC 1.5 / 1000)]

FC ≥ 35% için α = 5.0 , β = 1.2


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-58
Ocak 2004

4. Adım
Bulunan N1,60 değerleri Seed vd. (1985) tarafından önerilen %5 veya daha
az ince dane oranı eğrisinin düzeltilmiş
1 N 50 1
CRR7.5 = + 1, 60 + −
34 − N1,60 135 (10 N1, 60 + 45) 200
2

denklemi kullanılarak CRR sıvılaşma dayanımı belirlenmelidir:

5. Adım
4. adımda tanımlanan eğri 7.5 büyüklüğünde bir deprem için geçerli
olduğundan, bir büyüklük derecelendirme katsayısı MSF kullanılarak
başka büyüklüklere geçilmelidir (karakteristik deprem büyüklüğü 6.5 veya
ayrıştırma (deaggregation) ile elde edilen büyüklük).
MSF aşağıdaki gibi seçilebilir:

Mw < 7.5 için 10 2.24 / M w2.56 ( Idriss,1995) ≤ MSF ≤ (M w / 7.5)


−2.56

Mw > 7.5 için MSF = 102.24 / M w2.56 ( Idriss, 1995)


6. Adım

Güvenlik katsayısı sonunda aşağıdaki gibi hesaplanır:

FS = (CRR7.5 / CSR ) MSF


Güvenlik katsayısı, bütün sondaj derinliği boyunca sıvılaşma olasılığı
bulunan tabakalarda, SPT-N vuruş sayıları ve saha davranış analizlerinden
bulunan yüzeydeki en büyük ivme değerleri kullanılarak hesaplanır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-59
Ocak 2004

2.12.3 Karşıt Kuyu Sismik Deneyi

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


Karşıt kuyu sismik deneyi arazide kayma dalgası hızı profilini elde etmek
için kullanılmaktadır. Bu deneyin sonuçlarına bağlı olarak, elastik
parametrelerde belirlenebilmektedir.

Sunum:
Kayma dalgası hızının derinlikle değişiminin gösterilmesi.
Deney işleminin
Karşıt kuyu sismik deneyinde yatay basınç (P) ve kayma (S) dalgalarının,
genel özelikleri
kaynağın olduğu kuyudan, ölçüm yapılan kuyuya varması için geçen süre
ölçülmektedir. Bu varış süreleri, zeminin elastik özelliklerini hesaplamada
kullanılan P ve S dalga hızlarının belirlenmesinde kullanılmaktadır. Deney
için kuyuların düşeyden sapma kontrolü yapıldıktan sonra, sismik kaynak
ilk kuyuya indirilir ve kuyu kaplamasına sabitlenir. Daha sonra kaynaktan
sismik dalgaların üretilmesine başlanır. Kaynaktan üretilen sismik dalgalar,
zemin içerisinden elastik dalgalar şeklinde geçerek, ölçüm kuyusunda aynı
seviyede konumlandırılan jeofonlar (alıcılar) tarafından algılanır. Deneyin
değerlendirmesi, varış zamanı ve uzaklık verileri analiz edilerek
yapılmaktadır. Alıcı ile elde edilen üç (iki yatay ve bir düşey) bileşenli
kayıtlar kullanılarak, basınç (P) dalgası ve kayma dalgası hızları (SH ve
SV) ölçülebilmektedir.

Ölçüm Kuyuları Kaynak kuyusu

a- PLAN

Osiloskop Düşey
Tetik Düşey itki
Kayıtlar hız ölçer

Cisim
dalgalarının
yayılma yolu

Kuyu duvarına
sabitlenmiş üç
bileşenli alıcı Kaplama
Cisim
dalgalarının
üretilmesi
Enjeksiyo
n

b- KESİT

Avantaj ve Avantajlar: Zemin tabakasındaki kayma dalgası hızını belirlemek için en


dezavantajlar iyi yöntemdir.

Dezavantajlar: En az iki tercihen üç sondaj kuyusuna ihtiyaç


duyulmaktadır, bu nedenle yüksek maliyetlidir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-60
Ocak 2004

Asgari önşartlar - En az iki sondaj kuyusuna ihtiyaç duyulmakla beraber, ("doğrudan


varış zamanı ölçümü"), üç sondaj açılarak ("varış zamanı farklarının
ölçümü") daha kesin sonuçlar veren varış zamanları arasındaki
farkların ölçümü önerilmektedir.
- Sondajlar arasındaki mesafe seçilirken dikkatli olunmalıdır: Bu mesafe
kayıt süresine bağlı olarak kayma dalgası hızının ölçülebileceği kadar
uzak, birden fazla tabakayı kapsamayacak kadarda yakın olmalıdır.
Tabakalı zemin koşulları için çoğunlukla bu aralık 6 - 12 metre
arasında, homojen durumlarda ise 30 metre civarına kadar seçilebilir.
Özellikle yumuşak zeminlerde ve kaya ortamlarda kırılma etkileri
nedeni ile meydana gelebilecek hatalara karşı dikkatli olunmalıdır
(Aşağıdaki şekile bakınız).
- Dalga enerjisinin alıcılara yeterli olarak iletilebilmesi için, sondaj
kuyuları PVC kaplama borusu ile kaplanmalı ve zemin-kaplama arası
boşluklar enjeksiyonla doldurulmalıdır.
- Doğru hız hesaplamaları yapabilmek için, her ölçüm derinliğinde
sondajlar arasındaki mesafe tam olarak belirlenmelidir. Kuyulardaki
düşeyden sapma nedeni ile, kuyular arasındaki mesafelerin değişkenlik
göstermesi, karşıt kuyu deneyi öncesi kuyularda düşeyden sapma
kontrolü yapılmasını gerektirmektedir.
- Kayma dalgası hızının varışı, sadece kaynaktan zıt yönlü yapılan
vuruşların bindirmeli kaydedilmesi ile sağlanabilir.

Değerlendirme Kayma dalgası hızı vs aşağıdaki gibi hesaplanır:


yöntemleri vs = yol / zaman
burada yatay hareket eden kayma dalgalarına (SH) karşı gelen varış
kullanılmaktadır.

Kayma dalgası hızı hesaplandıktan sonra, kayma modülü aşağıdaki


bağıntıdan elde edilmektedir:
G = vs2 ρ

Bu aşamalarda, kayma dalgası hızı vs ölçümünün doğruluğu önemli rol


oynamaktadır. vs değerlerinde % 10 mertebelerindeki bir sapma, G
değerlerinde % 20 civarlarında sapmaya neden olmaktadır.

Yansıyan dalgalara karşı özellikle dikkatli olmalıdır. Aşağıdaki şekilde,


yansıyan ve doğrudan gelen dalgaların varış zamanları karşılaştırılmıştır.

Doğrudan gelen
dalga ilk ulaşır
Hız Oranı V1 / V2

Yansıyan
dalga ilk
ulaşır

Normalize Mesafe X / H
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-61
Ocak 2004

2.12.4 Yukarı Kuyu ve Aşağı Kuyu Deneyleri


Sonuçlar ve sunum Sonuç:
Yukarı ve Aşağı kuyu deneyleri arazide kayma dalgası hızı profilini elde
etmek için kullanılmaktadır. Bu deneylerin sonuçlarına bağlı olarak elastik
parametrelerde belirlenebilmektedir.
Sunum:
Kayma dalgası hızının derinlikle değişiminin gösterilmesi.

Deney işleminin Aşağı kuyu deneyinde sismik dalgaları üretecek kaynak zemin yüzeyinde
genel özelikleri deneyin yapılacağı sondaj kuyusuna yakın noktalarda konumlandırılmalı
ve ölçüm yapılacak jeofonlar seçilen derinliklere indirilerek kuyu duvarına
sabitlenmelidir.
Ölçüm
Yerinde
Kuyusu
dökülen beton

Sabitleme
Kazığı

Osiloskop Tetik Elektrik


Tetikleme Çekiç
Eğimli Çekiç
Vuruşu
Kayıtlar

Enjeksiyon
Kaplama
Cisim
dalgalarının
üretilmesi

dalgaların
yayılma yolu

Kuyu duvarına
sabitlenmiş üç
bileşenli alıcı

Aşağı kuyu deneyinden elde edilen ham veri, kayma ve basınç dalgalarının
kaynaktan alıcılara varması için geçen süre ile kaynak ve jeofonlar
arasındaki mesafelerdir. Zemin yüzeyine gömülen bir çelik plaka üzerine
balyoz ile vurulması suretiyle basınç dalgaları üretilmektedir.
Aşağı kuyu alıcıları, üç bileşenli alıcılardan oluşan iki jeofon biriminden
oluşmaktadır. Her birimde alıcı olarak çalışan üç eleman vardır: iki
ortogonal yatay eleman ve bir düşey eleman. Jeofon birimlerinin birbirine
uzaklığı yaklaşık olarak 1.5 veya 3 m arasında değişmektedir. Jeofon
setleri arasındaki mesafe deney boyunca sabit tutularak, varış süreleri
arasındaki farkların aynı kaynak etkilerinden kaydedilmesi sağlanmaktadır.
Bu yöntem, sismik kaynaktaki değişkenliklerden ve kaynak etki
özelliklerindeki değişimlerden kaynaklanan zamanlama hatalarını en düşük
seviyede tutmaktadır.
SCPT (Sismik Koni Penetrasyon Deneyi) aşağı kuyu deneyinde yapılan
ölçümlerini CPTU deneyi ile birleştirilmektedir (2.12.1 bölümü).
Kaynağın kuyu içinde, alıcıların ise yüzeyde olması dışında, yukarı kuyu
deneyi için uygulanan deney yöntemide aynıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-62
Ocak 2004

Avantaj ve Avantajlar: Sadece bir sondaj kuyusu yeterlidir.


dezavantajlar
Dezavantajlar: Temel olarak düşey yönde hareket eden kayma dalgaları
üretildiği için, kayma dalgası yatay olmamakta ve kayma dalgası hızı bazı
zemin tabakaları için ortalama değerlerde kalmaktadır. Bu nedenle,
sonuçları yüksek doğrulukta kesin değildir,

Yorumlar: Sadece diğer yöntemlerle elde edilen sonuçların geçerliliğinin


kontrolü için önerilmektedir.

Asgari önşartlar - Dalga enerjisinin alıcılara yeterli olarak iletilebilmesi için, sondaj
kuyuları PVC kaplama borusu ile kaplanmalı ve zemin-kaplama arası
boşluklar enjeksiyonla doldurulmalıdır.

Değerlendirme Veriler her ölçüm derinliği için ara hızın belirlenmesi ile analiz
yöntemleri edilmektedir. Ara hızın belirlenmesi için ilk olarak, kaynak ile jeofonlar
arasındaki mesafeler ve jeofonlar arasındaki varış zamanı farkları
hesaplanır. Daha sonra jeofonlar arasındaki mesafe, varış zamanı farkına
bölünerek ara hız belirlenir. Deney sonucu olarak, belirlenen ara hız
değerlerinin derinlikle değişimi şekil üzerinde gösterilir. Aşağıdaki şekilde
varış zamanı ve hız profillerine örnekler verilmiştir:
Varış Zamanı (msn) Ara Hız (fps)

Kötü derecenmiş
çakıllı kum
Çok gevşek
siltli kum

P dalgası
S dalgası
Derinlik (ft)

Orta sıkı – sıkı


kum

S dalgası P dalgası
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-63
Ocak 2004

2.12.5 Yüzey Dalgalarının Spektral Analizi (SASW)

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


SASW (Yüzey Dalgalarının Spektral Analizi) arazide kayma dalgası hızı
profilini elde etmek için kullanılmaktadır. Bu deneyin sonuçlarına bağlı
olarak elastik parametrelerde belirlenebilmektedir.

Deney işleminin SASW yöntemi, arazide yüzey dalgalarının dispersiyon eğrisini elde etmek
genel özelikleri için ölçümleri ve kayma dalgası hızı profilini elde etmek için bu eğrinin
değerlendirilmesini içermektedir.
Disk sürücülü dinamik
sinyal analiz cihazı

Düşey dinamik
kaynak:
ileri serim Ters (geri) serim

d1 – ileri d2 d1 – geri

Avantaj ve
Avantajlar: 30 metreye kadar olan kayma dalgası hızı profilini belirlemek
dezavantajlar
için yeni geliştirilmiş ve ekonomik bir yöntemdir. Özel ekipman
kullanılarak bu derinlik 300 metreye arttırılabilir. Sondaj kuyusuna ihtiyaç
duyulmadığı için oldukça ekonomiktir.

Dezavantajlar: Deney sonuçlarının değerlendirilmesi için tecrübe ve özel


yazılımlar gereklidir.

Yorum: Kritik bölgelerde sonuçların geçerliliğinin kontrolü ve kalibrasyon


amaçları için sondaj kuyusu açılması önerilmektedir.
Asgari önşartlar
Deneyi uygulamak için gerekli ekipman transdüser, sismometreler, ivme
kayıt cihazları ile frekans analizi ve filtre fonksiyonları olan iki kanallı veri
toplama sisteminden oluşmaktadır.

Değerlendirme
SASW yöntemi üç aşamadan oluşmaktadır: 1) Deney verisinin toplanması
yöntemleri
veri, 2) Deneylerden dispersiyon eğrisinin belirlenmesi ve 3) Zemin
profilinin elde edilmesi için dispersiyon eğrisinin dönüşümü.

Son aşama, tahmini zemin profilleri seçilerek, seçilen zemin


profillerine karşı gelen dispersiyon eğrilerinin hesaplanmasını ve
araziden deneyle elde edilen dispersiyon eğrisi ile karşılaştırılmasını
içermektedir. Bu karşılaştırmaya yeterli uyum sağlanana kadar
devam edilir. Günümüzde deney verisinden doğrudan zemin profilini
elde etmeye yarayan bir yöntem mevcut değildir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-64
Ocak 2004

2.12.6 Mikrotremor Ölçümleri (Tek istasyon yöntemi, Nakamura)

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


Zemin hakim periyodu. Bu parametre, zemin büyütme analizlerinde
kullanılan zemin modelini düzeltmek için kullanılabilmektedir (küçük
birim şekil değiştirmeler altındaki malzeme özellikleri için).

Deney işleminin Mikrotremorlar, genlikleri 0.01~0.001 mm ve periyotları 0.01-20 sn.


genel özelikleri arasında değişen küçük titreşimlerdir. Mikrotremorların kaynakları doğal
ve/veya yapay olabilmektedir. Rüzgar, küçük büyüklükte depremler, su
dalgaları ve/veya endüstriyel gürültü, traffic, vs. mikrotremorları oluşturan
başlıca kaynaklardır. Mikrotremorların sınıflandırılması genellikle periyot
özelliklerine göre yapılmaktadır. 1 saniyeden uzun periyotlu
mikrotremorlar uzun periyotlu, 1 saniyeden kısa periyotlu mikrotremorlar
ise kısa periyotlu olarak adlandırılır.

Tek istasyon yöntemi, zemin hakim periyodunun belirlenmesi için yatay


mikrotremor spektrumu ile düşey mikrotremor spektrumunun
oranlanmasına dayanmaktadır. Her ne kadar bu yöntem ile bulunan zemin
hakim periyodu değerleri, daha detaylı araştırma teknikleri ile bulunan
sonuçlarla uyumlu olsada, Yatay/Düşey (H/V) oranı genliğinin empedans
zıtlığı veya zemin büyütmesi ile basit ve doğrudan ilişkili olduğu
konusunda bilimsel bir görüşbirliği yoktur. Bu nedenle, bu yöntemin
sadece zemin hakim periyodunun geçerliliğini belirlemek amacı ile
kullanılması önerilmektedir.

Avantaj ve Avantajlar: Bu yöntem, USCS birimlerinden korelasyonlarla elde edilen


dezavantajlar kayma dalgası hızı profillerinin kontrolü ve düzeltilmesi için kullanılabilir.

Dezavantajlar: Deney sonuçlarının değerlendirilmesi ileri tecrübe ve


uzmanlık gerektirir. Ana kaya ve yumuşak zemin arasında yüksek
empedans olması durumunda iyi sonuçlar vermekte, fakat empedansın
belirgin olarak değişmediği durumlarda güvenilir sonuçlar vermemektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-65
Ocak 2004

2.12.7 Ağ Ölçümleri

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


Arazide kayma dalgası hızı profilinin elde edilmesi.

Sunum:
Kayma dalgası hızı değişiminin derinlikle gösterimi.

Deney işleminin [Fäh D., F. Kind, D. Giardini (2002)]


genel özelikleri
Küçük alanlardaki ağlarda alınan gürültü kayıtları, mekansal
korelasyonlarla, yüzey dalgalarının faz hızlarının bulunması ve geri
dönüşüm ile yüzeysel hız yapısının belirlenmesi için kullanılabilir. Ağ
yöntemi, küçük ölçekli bir ağ (açıklık 50-200m) üzerinde kaydedilen
çevresel titreşimlerin dalga alanından hakim moddaki Rayleigh dalgasının
dispersiyonunun belirlenerek, f-k spektrumunun tahminine imkan sağlar.
Dispersiyon eğrisinden ters hesapla S dalgası profili elde edilebilir. Bu
yöntem, dalga alanının yüzeysel düzlem olarak kabul edilebileceği tüm
bölgelerde uygulanabilir. Ağ yöntemi ile dispersiyon eğrisinin geri hesabı,
H/V oranı ile geri hesapta kullanılan algoritma ile yapılmakta, ancak ana
kaya hızları dispersiyon eğrisi ile daha sınırlı kalmaktadır. Tabakaları için
tanımlanacak değişik hız aralıkları için farklı olası modeller ortaya çıkması
nedeni ile H/V yönteminde olduğu gibi, geri hesap yöntemi ile bulunan
sonuç tek değildir.

Avantaj ve - Geri hesap için olası çözümlerin aralığını sınırlamak için kısıtlamalar
dezavantajlar gereklidir.
- Geri hesap tek sonuç vermediği için, en uygun modeli tanımlamak için
ilave bilgi gereklidir.
- Bu yöntem çok ekonomiktir, ancak deney sonuçlarının
değerlendirilmesi için kapsamlı tecrübeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-66
Ocak 2004

2.12.8 Jeoelektrik yöntemler

Sonuçlar ve sunum Sonuç:


Bir noktada veya kesitte yeraltı suyu seviyesi.

Sunum:
Yeraltı suyu seviyesinin derinliğinin gösterimi.

Deney işleminin Jeoelektrik deneylerde zemine yüzeyden iki elektrot vasıtası ile elektrik
genel özelikleri akımı verilmektedir. Zeminde akım veren elektrotlar vasıtası ile oluşturulan
elektriksel alanın potansiyelindeki değişimleri ölçmek için ilave elektrotlar
yüzeye yerleştirilir. Akım ve potansiyel elektrodlar genellikle doğrusal bir
serim içinde konumlandırılır. Akım elektrotları arasındaki mesafe,
araştırılması hedeflenen derinliğin en az üç katı olmalıdır.

Avantaj ve Avantajlar: Hızlı ve göreceli olarak ucuz bir yöntemdir.


dezavantajlar
Dezavantajlar: Düşük çözünürlükten dolayı, yüksek doğruluk seviyesi
istenen detaylı araştırmalar için uygun değildir.

Değerlendirme Görünen resistivite, zemine verilen akımı etkileyen tüm zeminlerin ve


yöntemleri kayanın doğal resistivitesinin ortalamasıdır ve ölçülen potansiyel farkının
zemine verilen akıma bölünerek, geometrik bir katsayı ile çarpılması ile
hesaplanmaktadır (bu katsayı, kullanılan serime ve elektrot yerleşimine
bağlı olarak değişmektedir).

Yükseklik Kanal.
çıkışı
Kuru alüvyon
Suya doygun alüvyon
Ayrışmış Bazalt
Bazalt

Resistivite (ohm-metre biriminde)


Elektrot açıklığı = 3.0 m
İlk elektrot 0.0 m'ye
Son eletkrot 81.0 m'ye yerleştirilmiştir.

[Yer Dinamiği’nden, (Earth Dynamics), www.earthdyn.com]

Resistivite deneylerinde, akım elektrotları arasındaki mesafeler veya akım


ve potansiyel dipoller arasındaki mesafe, okumalar arasında düzenli olarak
arttırılmakta ve daha derinlerdeki zeminlerin elektrik özellikleri hakkında
bilgi sağlanmaktadır. Resistivitenin derinlikle değişimini gösteren modeller,
model eğrileri veya ileri ve geri hesap yapmaya yarayan bilgisayar
programları kullanılarak elde edilebilir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-67
Ocak 2004

2.12.9 Saha Davranış Analizleri

Sonuçlar ve sunum Girdi:


- Zemin kolonunun geoteknik modeli:
o Ana kaya derinliği
o Yeraltı suyu seviyesi
o Bütün tabakaların geoteknik özellikleri: tabaka kalınlığı, lineer
eşdeğer özellikler (birim şekil değiştirmenin fonksiyonu olarak
kayma modülü ve sönüm oranı), birim hacim ağırlığı, en
büyük kayma modülü veya kayma dalgası hızı, plastisite
özellikleri.

Î Nüfus yoğunluğunun yüksek olma potansiyeli veya


tehlikeli endüstriyel yapıların yapılma olasılığı olan
bölgelerde, veri değerlendirmesindeki belirsizlikleri hesaba
katmak için üç zemin profili oluşturulması önerilmektedir. vs
değişiminin +/- 30% olduğu "tahmin edilen en iyi zemin
modeli" makul kabul edilmektedir. Hücre noktası özelliklerinin
değerlendirilmesi için, sonuçlardan elde edilen zarf
kullanılmalıdır.

Sonuçlar (her iki ivme-zaman kaydı için):


- Sağlam zemindeki ivme davranış spektrumu
- Yüzeyde elde edilen ivme davranış spektrumu

Genel özelikler Klasik yöntem tabakalanmış zeminlerde kayma dalgası hızının tek boyutlu
yayılmasına dayanmaktadır.

Avantaj ve Avantajlar: Bilinen ve geniş olarak kullanılan bir yöntemdir. Uygulamada


dezavantajlar kapsamlı tecrübe edinilmiştir. Ticari yazılımlar olarak piyasada mevcuttur.

Dezavantajlar: Sadece yaklaşık olarak yatay tabakalanmış zeminler için


uygulanabilir. Girdi için kullanılacak verinin belirlenmesi ve sonuçların
değerlendirilmesi tecrübe gerektirmektedir. Lineer eşdeğer modeller ile
elde edilen sonuçlar sadece sınırlı birim şekil değiştirme için geçerlidir
(Aşağıdaki yorumlara bakınız).

Asgari önşartlar Tek boyutlu eşdeğer lineer davranış analizi, yatay veya yataya yakın
tabakalanmış ve yeterli derecede homojen zemin profilleri (anakaya dahil)
için makuldür. Bu durumlarda, zemin koşullarının seçilen zemin kolonu ile
temsil edilemediği haller haricinde, çoğu zaman doğru sonuçlara
ulaşılabilir. Analizde, zemin kolonunda tek boyutlu analiz yapmak için
yazılan standart programlar kullanılabilir (SHAKE, SHAKE 91, ProShake
veya EERA, vs. gibi). Lineer eşdeğer modellerin geçerliliği için sağlanması
gereken kriterler aşağıdaki paragrafta verilen bilgi doğrultusunda kontrol
edilecektir (hesaplamalar için sınır birim şekil değiştirme seviyeleri).
Tek boyutlu eşdeğer lineer saha davranış analizlerinin, vadi ve basenlerde
iki boyutlu etkilere ve topoğrafyaya göre uygun düzeltmeler yapılarak
kullanılması önerilmektedir. Geçmiş tecrübeler, iki boyutlu etkilerin sadece
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-68
Ocak 2004

anakaya derinliğinin (D), vadi genişliğinin (W) 1/5 ila 1/10’unu aştığı
durumlarda geçerli olduğu göstermiştir.

Zemin
D

Ana kaya

Özellikle basenlerde, uç kısımlarda önemli büyütmeler beklenmelidir. Bu


durumlarda, özellikle yumuşak zeminlerin varlığı halinde, detaylı
araştırmalarla olası iki boyutlu büyütme etkilerinin değerlendirilmesi
önerilmektedir.

Tek boyutlu eşdeğer lineer analizin derin profiller için (örn. ana kaya
derinliği > 500m) kullanılması halinde özel dikkat gösterilmelidir. Bu
durumlarda, kayma modülünün ve sönüm oranının frekansla değişiminin
birim şekil değiştirme spektrumu ve yumuşama eğrileri yardımı ile dikkate
alınması önerilmektedir.

Değerlendirme SHAKE veya eşdeğer bir programın kullanılması (örn. MS Excel için
yöntemleri EERA).

Sağlam zemindeki tehlike için hesaplanan zaman kayıtları, SHAKE


hesaplamalarında yüzey hareketi olarak girilmelidir. Her hücre noktasında,
en az iki zaman kaydı ile hesaplama yapılarak davranış spektrumu için
makul bir ortalama değer (geometrik ortalama) elde edilmelidir.

Hesaplamalar için Deprem tehlikesi hesapları, zeminde yüksek birim şekil değiştirmelere ve
sınır birim şekil doğrusal olmayan davranışa neden olabilecek çok yüksek ivme seviyeleri
değiştirmeler verebilmektedir. Uygulamada, doğrusal olmayan zemin davranışı "lineer-
eşdeğer zemin modelleri" ile hesaba katılmaktadır. Ancak, bu modeller ile
güvenilir sonuçlar elde etmek ancak zemin türüne göre değişen belirli
birim şekil değiştirme seviyeleri dahilinde mümkündür. Her zemin için izin
verilen birim şekil değiştirme seviyesi, zeminin kıvamına ve mukavemetine
bağlıdır. Genelde, bu modellerin geçerli olduğu aralığın üst sınırı, kayma
modülünün (G) birim şekil değiştime seviyesine bağlı olarak (2.12.10
bölümünde anlatıldığı gibi) en büyük kayma modülünün yarısına (Gmax)
eşit olduğu noktadır.

Buna bağlı olarak, lineer eşdeğer zemin modellerinin geçerlilik şartı


aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
G(γ) < Gmax / 2

burada G(γ) sonuçta elde edilen kayma modülü, Gmax ise çok küçük
genlikler için en büyük kayma modülüdür.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-69
Ocak 2004

2.12.10 Yumuşama Eğrileri ve Sönüm Oranı

Kayma modülü Literatürde verilen birçok ilişki normalize kayma modülünü birim
yumuşama ilişkileri, kaymanın fonksiyonu olarak göstermektedir.
en büyük kayma
modülü En büyük kayma modülü Gmaks ayrıca hesaplanmalıdır. Bunun için, Gmaks
ve kayma dalgası hızı vs arasında aşağıda verilen bağıntı kullanılabilir:
G = vs 2 ρ
burada vs: kayma dalgası hızı
ρ: yoğunluk

Kayma modülü Yerel yumuşama eğrilerinin bulunmaması halinde, aşağıda verilen


azalması bağıntıların kullanılması tavsiye edilmektedir:
(yumuşama) için
öneriler a) Çakıl ve Kumlar için:

Seed ve diğ. (1984):

G = 220 K 2 (σ 'm ) 0.5 kN / m 2


burada K2 = f (DR, γ) olmakta, DR = relatif sıkılık
ve σ 'm , [kN/m2] cinsinden ortalama efektif basıncı göstermektedir.

b) Killer için:

Vucetic ve Dobry (1991):


G / GMAKS

AKO = 1-15

TEKRARLI BİRİM KAYMA, γC (%)

Yukarıdaki şekil, birim kayma ile Gmax ile normalize edilen kayma modülü
arasındaki ilişkiyi, aşırı konsolidasyon oranının (AKO) 1 ve 15 arasında
değişen değerleri için plastisite indisine (PI) bağlı olarak göstermektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-70
Ocak 2004

c) Siltler için:

- Düşük plastisiteli siltler, ince kum gibi davranmaktadır, bu nedenle


kum için elde edilen yumuşama eğrileri kullanılabilir.
- Yüksek plastisiteli siltler, kil gibi davranmaktadır, bu nedenle
killer için elde edilen yumuşama eğrileri kullanılabilir.

Sönüm oranı eğrileri Yerel zeminlere ait sönüm oranı eğrilerinin bulunmaması halinde, sönüm
için öneriler oranı λ ve birim kayma γ arasında aşağıda verilen ilişkiler kullanılabilir:

Çakıl ve Kumlar için:

Hardin (1978), Hardin ve Drnevich (1972):

Sönüm oranı: λ

γ
λmaks ⋅
γr
λ=
γ
1+
γr

ve N = tekrar sayısı olmak üzere


kuru temiz kumlar için λmaks = 33 − 1.5logN
suya doygun temiz kumlar için λmaks = 28 − 1.5logN
olmaktadır.

γr’ın hesaplanması:
rmaks
γr =
Gmaks
ile:
1
⎡⎛ 1 + K 0 ' ⎞ ⎛ 1 − K0 ' ⎞ ⎤
2 2 2

rmaks = ⎢⎜ σ v sinϕ' +c' cosϕ' ⎟ − ⎜ σv ⎟ ⎥


⎣⎢⎝ 2 ⎠ ⎝ 2 ⎠ ⎦⎥
K0 = sükunetteki toprak basıncı
σ 'v = düşey efektif gerilme
ϕ', c' = kayma mukavemeti parametreleri
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-71
Ocak 2004

Kil ve siltler için:

Vucetic ve Dobry (1991) ve Sun ve diğ. (1988):

SÖNÜM ORANI, λ(%)

AKO = 1-8

TEKRARLI BİRİM KAYMA, γC (%)

Yukarıdaki şekilde birim kayma ve sönüm oranı arasındaki ilişki, aşırı


konsolidasyon oranının (AKO) 1 ve 8 arasında değişen değerleri için
plastisite indisine (PI) bağlı olarak gösterilmektedir.

Yerel zemin koşulları Yerel zeminlere ait yumuşama ve sönüm ilişkileri elde edilebildiği taktirde,
için belirlenmiş gerçek zemin koşullarını göstermesi bakımından hesaplamalarda
ilişkiler kullanılmalıdırlar.

Bunlara örnek olarak, Okur ve Ansal (2001) tarafından yapılan bir


çalışmanın sonuçları verilebilir:
G / GMAKS

TEKRARLI BİRİM KAYMA, γC (%)


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-72
Ocak 2004

2.12.11 Şev Stabilitesinin Elde Edilmesi için Eşdeğer statik (Pseudo-static) Yaklaşımlar

Sonuçlar ve sunum Sonuç: Bir noktadaki güvenlik katsayısı.

Yöntemin genel Eşdeğer statik koşullar altındaki analizin amacı, toprak kaymaları için
özellikleri güvenlik katsayılarını (Fs) ve kritik ivme katsayılarını elde etmek ve toprak
kayması beklenmeyen alanları belirlemektir. Kritik ivme, bir şevde
kaymanın başlayacağı ivme değeridir. Bu ivme değeri genellikle yatay
ivme bileşenlerini ifade etmekte ve şev rijit bir cisim gibi kabul edilerek
şev boyunca sabit alınmaktadır. Güvenlik katsayısı ise, kaymanın başlangıç
aşamasındaki mukavemet kaybı olarak tanımlanmaktadır. Kaymanın
başladığı an, limit denge durumu olarak adlandırılmaktadır. Bu
nedenlerden dolayı, güvenlik katsayısı ve kritik ivme değeri, bir anlamda
mevcut mukavemetin göstergeleridir. Kritik ivme değeri, yük faktörü ile,
güvenlik katsayısı ise mukavemet ile ilişkilidir.

Avantaj ve Avantajlar: Hızlı bir yöntemdir, girdileri basittir.


dezavantajlar
Dezavantajlar: Gerçek durum detaylı olarak dikkate alınmamaktadır. Bu
nedenle, gerçek durumu temsil eden verinin belirlenmesi tecrübe
gerektirmektedir.

Değerlendirme Burada önerilen yöntem, güvenlik katsayısını, içsel sürtünme (kayma


yöntemleri mukavemeti) açısı ϕ' ve stabilite sayısı N1, ile tanımlamaktadır. Burada t Fs
= tanϕ' N1’dir.

Aşağıdaki şekilde, N1 şevin şeklini ve kayma yüzeylerini göstermektedir


(Siyahi ve Ansal, 1999):
MİNİMUM STABİLİTE SAYISI, N1

ŞEV AÇISI (beta)

burada A, g biriminde en büyük ivmeyi (en üst eğri 0g degeri için, en alt
eğri ise 0.5g değeri için), şev açısı beta ise derece biriminde ifade
edilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-1
Ocak 2004

3. Arazi Kullanımı Yönetimi ve Sürdürübilir Uygulama


3.1 Deprem Güvenliğine Yönelik Yerel İdare Arazi Kullanım Yönetiminin Mantığı
Genel Bölüm 2’de belirtildiği üzere, deprem kayıpları, öncelikle yapıların ve alt
yapıların deprem etkileriyle çökmesi ile ortaya çıkan bir durumdur.
Kayıpları azaltmaya yönelik iki temel yaklaşım aşağıda verilmektedir:

1. Yüksek tehlike arzeden alanlara yapı ve altyapı yerleştirilmesinden


olabildiğince kaçınılması.
2. Yapı ve altyapıların beklenen deprem yüklerine dayanıklı
olabilecek şekilde projelendirilmesi ve yapımının sağlanması.

Güvenli yer seçimine ilişkin birinci yaklaşım, arazi kullanım yönetimi ile
ilgili bir konudur. Kentsel alanlardaki deprem tehlikelerinin göreceli
şiddetinin haritalanması, kent plancıları, yerel idare çalışanları ve özel
sektör müteahitlerine yapı ve altyapıların güvenli yerleşimi konusunda yol
göstererek, gelişmelerin daha güvenli alanlara yönlendirilmesinde, kentsel
gelişmeye uygun alanların belirlenmesinde, deprem kayıplarının ve güvenli
yapım maliyetlerinin azaltılmasında önemli bir faktör oluşturur.

Deprem risklerinin azaltılması konusundaki ikinci yaklaşım ise, tekil


binaların projelendirilmesi ve yapımı ile ilgilidir. Yapıların
projelendirilmesi ve yapımı ile ilgili standartlar, Türkiye Cumhuriyeti
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın yayınladığı “Afet Bölgelerinde
Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” te verilmektedir. Belirli bir yapı
için geçerli olan yapım standartları üzerinde yer aldığı makrobölgendirme
alanı, inşaat alanlarındaki zemin koşulları ve inşaat cinsine göre belirlenir.

Kentsel sismik mikrobölgeleme ve "Deprem Bölgelerinde Yapılacak


Yapılara İlişkin Şartname", güvenli yer seçimi ve kentsel gelişmenin
tasarımına olanak sağlar. "Deprem Bölgelerinde Yapılacak Yapılar
Hakkında Yönetmelik" son olarak 1997 yılında güncellenmiştir. Mevcut
standartlar genelde kabul gören bir güvenlik düzeyini temsil etmektedir. Bu
El Kitabı, sismik mikrobölgelemedeki güncel gelişmeleri sunmaktadır.
Gelecekte deprem güvenliğinin sağlanabilmesi için, bu iki belgenin kentsel
gelişme alanlarının planlanması, yapı tasırımı ve inşaatında da aynen
uygulanması gerekir. Bu belgelerin bilimsel ve mühendislik dayanağı,
dünya çapında deprem hasarı deneyimleri ve kapsamlı araştırmalardır.

Bilimsel temele dayanan bu belgeler, artık plancılar, emlak geliştirme


kuruluşları, tasarımcılar ve inşaatçıların kullanımına sunulmuştur. Ancak,
bu belgelerin uygulanması ve kullanımı, yerel idarecilerce de zorunlu
kılınmalı ve takip edilmelidir. Türkiye’de deprem nedeniyle ortaya çıkan
can ve mal kayıplarının gelecekte azaltılabilmesi için, bu standartların yerel
idarecilerce zorunlu kılınması ve uygulanmasının sağlanması öncelikli
önem taşımalıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-2
Ocak 2004

Kamu ve Özel Sektör Sismik mikrobölgeleme haritaları, kamu kuruluşları, özel mülk sahipleri ve
Kayıplarının kişilerin deprem kayıplarının azaltılmasında bilimsel karar verebilmelerinin
Azaltılması temelini oluşturur. Belirli deprem etkileri konusunda göreceli riskin
haritalanması, kamu yatırımı ve gelişme kararlarının yüksek deprem
tehlikesi olan alanlardan olabildiğince kaçınabilmesi için gerekli olan
bilgileri sağlar. Deprem riskinin yer seçiminde her zaman için belirleyici
faktör olmamasına karşılık, bilimsel temele dayalı mikrobölgeleme
haritalarının mevcudiyeti, sismik risklerin daha önce olmadığı biçimde göz
önünde bulundurulmasına imkan sağlar.
Genel anlamda halkın sağlığı, güvenliği ve refahı ile, okullar, hastaneler ve
acil yardım hizmetlerinin sağlanmasına yönelik binaların korunması, kamu
sektörünün ilgi alanına girmektedir. Kamu sektörü, aynı zamanda
toplumun fiziki ve ekonomik kayıplarını da en aza indirmekle sorumludur.
Türkiye’de acil müdahale ve deprem sonrası yeniden yapılanmadan
valilikler ve merkezi hükümetin sorumlu olmasına karşılık, afet risk ve
zararlarını azaltıcı önlemler alma sorumluluğu büyük oranda yerel idarelere
aittir.
Yerel idare düzeyinde sismik mikrobölgeleme uygulamasından özel sektör
de önemli oranda yararlanacaktır. Yer sarsılması, sıvılaşma, heyelan ve
yüzey faylanması gibi deprem etkilerinin göreceli tehlike şiddet
değerlerinin belirlenmesi, hem bu tehlikelerin bertaraf edilmesini
sağlayacak hem de yere bağlı bu tehlikelere göre belirli yapısal tasarımların
geliştirilmesinde yol gösterici olacaktır. Güvenli yer seçimi, inşaat
maliyetini ve kayıp potansiyelini de düşürecektir.

Fayda/Maliyet Gerek kamu, gerekse özel yapı sahipleri deprem zararlarını azaltıcı
Analizleri önlemlerin fayda ve maliyetleri konusunda endişelidirler. Kamu ve özel
kaynakların etkin biçimde tahsis edilmesi için, deprem risklerinin
azaltılmasının maliyeti ile faydalarının dengelenmesi gereklidir. Deprem
güvenliği konusunda fayda, beklenen kayıplardaki azalma cinsinden
ölçülebilir. Bu da önce gelecekte beklenen kayıpların kestirilmesini ve
daha sonra da afet zararlarının azaltılması önlemlerinin gelecekteki bu
kayıpları azaltmaktaki etkinliğinin kestirilmesini gerektirir. Afet
zararlarının azaltılmasına yönelik yapısal önlemler söz konusu olduğunda,
maliyetler genelde gerekli deprem güvenliği düzeyine erişmek için
harcanması gereken ek tasarım ve inşaat maliyeti olarak hesaplanır. Arazi
kullanımına ilişkin afet zararlarının azaltılması önlemleri söz konusu
olduğunda ise, maliyet genelde belirli bir alanda yapılanmanın fırsat
maliyeti olarak düşünülür. Bu da, faaliyetleri o alanın dışında bir alana
taşımanın maliyetini tahmin etmeyi gerektirir.
Deprem güvenliğinin fayda maliyet analizi, faydalar ve maliyetlerin
dağılımı ile karmaşık bir hale gelmektedir. Maliyetler ve faydalar simetrik
biçimde dağılmış olmadıklarından, toplam fayda ile toplam maliyetin
karşılaştırılması pek de anlamlı olamayabilmektedir. Kamu sektörünün
deprem risklerini azaltmaya yönelik düzenleyici önlemleri özel sektör
yatırımlarına ve mülk sahiplerine yararlı olmakta, deprem zararlarının
azaltılması konusundaki özel sektör yatırımları ise, acil müdahale ve afet
sonrası iyileştirmeler ile ilgili kamu maliyetini azaltmaktadır.
Etkin arazi kullanımı yönetimi ve yapı düzenlemesinin yerel idarelere
maliyeti, genelde yapı maliyetinin %1’inden azdır. Deprem kayıplarının
azaltılmasının kamu ve özel sektör açısından maliyetleri ise, Türkiyede
yakın tarihlerde yaşanan deprem deneyimleri çerçevesinde hesaplanabilir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-3
Ocak 2004

Personel ve Eğitim Arazi kullanımı ve inşaat yönetmeliklerinin uygulanması ve takibine ilişkin


temel sorumluluk yerel idarelere aittir. Deprem güvenliğine ilişkin inşaat
yönetmeliği konusunda başvurulacak standart, “Afet Bölgelerinde
Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik”te verilmektedir. Deprem
güvenliğine ilişkin arazi kullanımı yönetiminde başvurulacak belge ise bu
El Kitabı’dır.

En iyi standartların bile, uygun bir şekilde uygulamaya konulup yaptırım


gücü kazanmadıkça değeri yoktur. Sismik inşaat ve arazi kullanım
standartlarının uygulanabilmesi için; arsa sahipleri/geliştiricilerin,
plancıların, tasarımcıların ve inşaatçıların mesleki anlayış ve kabulleri,
seçilmiş yerel yönetim temsilcilerinin ve teknik personelinin politikaları
anlayıp kabul etmeleri ve geniş kitlelerin deprem zararlarını azaltıcı
önlemlerin yararlarını kabul etmeleri gerekmektedir.

Deprem güvenliği düzenlemelerinin yerel idareler tarafından etkin bir


biçimde sağlanabilmesi için temel gereksinimlerden biri de, yerel
idarelerde, deprem güvenliği standartlarını yorumlayarak planlama ve
inşaat sürecine uygulayabilecek, yeterli sayıda ve uygun eğitimi almış
personelin bulunmasıdır. Mikrobölgeleme süreci, yerel idarelerin plancı
kadrosu tarafından, bu El Kitabı’nda belirtilen usullere uygun olarak
yönetilmelidir.

3.2 Türkiye’deki Arazi Kullanımı ve İmar Sistemi

Yasal Durum Türkiyedeki kentsel planlama ve imar sistemi, yıllar boyunca biriken bir
yönetmelikler ve kuruluşlar yığını haline gelmiştir. Sistem, 19. yüzyılda
İstanbul ve diğer kentsel alanları yangınlardan ve salgınlardan korumayı ve
yeterli yol ağının bakımını sağlamayı amaçlayan fikirler ve hükümlerin
uygulanmasından başlayarak, zaman içinde giderek gelişmiştir. 1926’da
Roma Hukuku’nun uyarlanması ile, özel mülkiyet güvence altına
alınmıştır. Cumhuriyet döneminde, ülkeye göç edenlerin iskanı ve konut
sorunlarının halli gündeme gelmiştir. Daha sonraları, 1950’lerde ise,
dikkatler kapsamlı kentsel gelişme ve inşaat sektörünü geliştirecek
hükümlere çevrilmiştir. Gelişmeleri kısıtlamak yerine, gelişmelerin özel
sektör eliyle gerçekleştirilmesi ve sermaye akımlarının inşaat sektörüne
yönlendirilmesi, politika olarak benimsenmiştir. Bu politikaların temel
aracı ise, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürütülen ve arazi kullanım
planlaması ile inşaat faaliyetlerini düzenleyen “İmar Kanunu” olmuştur. Bu
Kanun, fiziki gelişmelerin imar planları ve tevsii imar planları yoluyla nasıl
gerçekleştirileceğini belirleyerek, yapıların da inşaat ve iskan ruhsatları
yoluyla düzenlenmesini tanımlamaktadır. “İmar Kanunu” her 10-12 yılda
bir güncellenmekte olup son değişiklikler 3194 sayılı Kanun ile 1985
yılında yapılmıştır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-4
Ocak 2004

İMAR KANUNU
İmar Kanunu ile İlgili Diğer Kanun ve Yönetmelikler
KANUNLAR YÖNETMELİKLER
GENEL HÜKÜMLER
2634 Turizmi Teşvik K.
2863 Kült.ve Tab. Varl. Koruma 4
2960 Boğaziçi
i fKanunu
l l i
3030 Büyükşehir Bel.

3308 Çıraklık Eğitimi K. 5


İMAR PLANLAMA İLKELERİ
• Plansız Alanlarda Uygulanacak Yön.
3402 Kadastro 7 • Harita Müellifleri Yeterlik Yön.

775 Gecekon. 9
• 3030 Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler
12 Tip İmar Yönetmeliği
İFRAZ VE TEVHİD İŞLEMLERİ
• Plansız Alanlarda Uygulanacak
• 3030 Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler
Tip İmar Yönetmeliği
15 • 18. Md. Uyarınca Yapılacak Uygulamalar
• İstanbul İmar Yön.

16 • İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine


ait Esaslar Hk. Yön.
2942 İstimlak K. 17
7
18
634 Kat Mülk. K.
19

YAPI İLE İLGİLİ ESASLAR


6183 Amme Alacak. Tahsili K. 23 • 3030 Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler
Tip İmar Yönetmeliği
2942 Kamulaştırma 33
• Sığınak
36
37 • Otopark

• Fen AdamlarınınYetki Görev ve


38 Sorumlulukları Hk.
• IPlansız Alanlarda Uygulanacak Yön.
• İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine
44 Ait Esaslar Hk. Yön.
• Harita Müellifleri Yeterlik Yön.

• 3030 Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler


Tip İmar Yönetmeliği

2960 SAYILI BOĞAZİÇİ KANUNU HÜKÜMLERİ


2960 Boğaziçi K. 46
47
48

GEÇİCİ HÜKÜMLERİN YÜRÜLÜĞE KONULMASI VE UYGULAMA

Şekil 3.1. İmar Kanunu ve İlgili Kanun ve Yönetmelikler


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-5
Ocak 2004

1985 yılında 3194 sayılı kanun ile planlama fonksiyonlarını desantralize


eden önemli bir politika değişikliği yapılmıştır. Söz konusu Kanun,
Belediyelere planlarını merkezi hükümetin kontrolu dışında hazırlayıp
onaylama konusunda tam yetki vermiştir. Ancak tüm imar planlarının
kapsamı, kentsel çevrenin “fiziki oluşumu” ile sınırlı bir çerçeveye
oturtulmuştur. İnşaatın dışındaki konulara ilişkin politikaların
uygulanması, gereksinim ortaya çıktıkça farklı kanunlarla düzenlenmiştir.
Böylece, çevrenin, ormanların, deniz, göl ve nehir kıyılarının korunması ve
buralardaki haklar ile, tarihi ve doğal varlıkların korunması, özel koruma
alanları oluşturulması, ulusal parklar, turizm gelişme alanları, sanayi
bölgeleri gibi konularda özel kanunlar çıkartılmıştır. Bu konuya özel
düzenleme araçları, yerel planları hazırlama ve yürürlüğe koyma yetkisini
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı dışında birçok Bakanlığa da vermektedir.
Fiziki gelişmeleri izleme yetkisinin de Belediyelere verilmiş olması
nedeniyle, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 1985 yılından beri politikaların
doğrudan kontrolunu kaybetmiştir. Halihazırda, planlama yetkileri, birçok
düzenleyici mekanizma serisi ile idari kademelenmenin çeşitli
noktalarındaki kuruluşlara dağılmış durumdadır.

Türkiyedeki arazi kullanımı yönetimi sistemi şu çerçevede tanımlanabilir:

• İlgililer,
• Merkezi ve Yerel İdarelerin arazi kullanımı yönetimi ve bina yapımı
konularındaki yetkileri,
• İmar yetkisi ile donatılmış idareler,
• İmar faaliyetlerine katkıda bulunan diğer politika araçları,
• Taşınmazlara ilişkin hakların izlenmesi, ve,
• Özel olarak afetler için düşünülmüş hükümler.

Tablo 3.1 Bina ve tesislerin fiziki yapılanmalarına ilişkin kanunlar,


sistemin 64 mevcut ve tasarı halindeki bileşkesinin yedi ayrı kategorideki
listesi. Her kategorinin ana bileşkeleri aşağıdaki bölümlerde kısaca
özetlenmektedir:

• İdari Yapılanmada Yetki ve Sorumluluklar


• Fiziki Gelişmeyi Etkileyici Mekanizmalar
• İmar Yetkileri ile Donatılmış Diğer İdareler
• İmar ve İnşaat Faaliyetlerinin Dolaylı Kontrolu
• Taşınmazlara İlişkin Düzenlemeler
• Afet Yönetimine İlişkin Düzenlemeler
• Yasal Sistemde 1999 Yılından Bu Yana Yapılan Değişikler
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-6
Ocak 2004

Tablo 3.1. Fiziki Gelişmeye İlişkin Kanunlar Sisteminin Bileşkelerinin Listesi


1. Teşkilat Yapısındaki Yetki ve Sorumluluklar
1.1. 1580 sayılı Belediye Kanunu 1580 (14.4.1930; bir çok kanun ile güncellenmiş)
1.2. 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu (29.5.1981)
1.3. 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Karanamenin
Değiştirilerek Kabulu Hakkında Kanun (9.7.1984; 3394 sayılı kanunla güncellenmiştir)
1.4. Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında 3030 Sayılı Kanunun Uygulanması ile İlgili
Yönetmelik (12.12.1984)
1.5. 4759 sayılı İller Bankası Kanunu 4759 (23.6.1945)
1.6. 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu (10.5.1969; 542 sayılı kanunla güncellenmiştir)
1.7. Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 180 sayılı K.H.K, ve onu
değiştiren 209 sayılı KHK(14.12.1983)
1.8. 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu (4.2.1954)
1.9. 3945 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun 3945(1959, 1983 )
2. Fiziki Gelişmeyi Düzenleyici Mekanizma
2.1. 3194 sayılı İmar Kanunu
2.1.1. 3030 Sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği (2.11.1985)
2.1.2. İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmelik (2.11.1985)
2.1.3. Belediye ve Mücavir Alan Sınırları İçinde ve Dışında Planı Bulunmayan Alanlarda Uygulanacak
İmar Yönetmeliği (2.11.1985)
2.1.4. İmar Kanunun 18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi ile Ilgili Esaslar
Hakkında Yönetmelik (2.11.1985)
2.1.5. İmar Planlarının Yapımını Yükümlenecek Müellif ve Müellif Kuruluşlarının Yeterlilik
Yönetmeliği (2.11.1985)
2.1.6. Harita Mühendislik Hizmetlerini Yükümlenecek Müellif ve Müellif Kuruluşlarının Ehliyet
Durumlarına Ait Yönetmelik (2.11.1985)
2.1.7. İmar Kanunun 38. Hizmetlerini Yükümlenecek Müellif ve Müellif Kuruluşlarının Ehliyet
Durumlarına Ait Yönetmelik Maddesinde Sayılan Mühendisler, Mimarlar ve Şehir Plancıları
Dışında Kalan Fen Adamlarının Yetki, Görev ve Sorumlulukları Hakkında Yönetmelik
(2.11.1985)
2.1.8. 3194 Sayılı İmar Kanuna Göre Düzenlenmiş Bulunan İmar Yönetmeliklerine Sığınaklarla İlgili Ek
Yönetmelik (25.8.1988)
2.1.9. Otopark Yönetmeliği (2.11.1985)
3. İmar Yetkisine Sahip Kılınan Diğer Kuruluşlar
3.1. 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunun (16.3.1982; 3487 sayılı kanunla güncellenmiş)
3.2. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu (22.7.1983; 3386 sayılı kanunla
güncellenmiş)
3.3. 2872 sayılı Çevre Kanunun (11.8.1983; 3301, 3362, 3416 sayılı kanunlarla güncellenmiş)
3.4. 6831 sayılı Orman Kanunu (8.9.1985)
3.5. 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu (11.8.983)
3.6. 3621 sayılı Kıyı Kanunu (17.4.1990; 3830 sayılı kanunla güncellenmiş, Anayasa Mah. 1.12.1984)
3.7. Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik (3.8.1990)
3.8. 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu (22.11.1983)
3.9. GAP İdaresi Kararnamesi (Kanun Hükmünde Kararname 388)
3.10. 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Karanamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (27.11.1994; 4232 sayılı kanunla
güncellenmiş)
4. Fiziki Gelişmeler ve İnşaat Faaliyetlerinin Dolaylı Kontrolu
4.1. 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785
sayılı İmar Kanununun bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun (8.3.1984; 3290, 3366
sayılı kanunlarla güncellenmiş)
4.2. 775 sayılı Gecekondu Kanunu (30.7.1966; 3016, 3414, 3811,1990 sayılı kanunlarla güncellenmiş)
4.3. Gecekondu Kanunu Uygulama Yönetmeliği (17.10.1966)
4.4. Umumi Hıfzısıhha Kanunu (6.5.1930, 3572sayılı kanunla güncellenmiş)
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-7
Ocak 2004

Tablo 3.1. Fiziki Gelişmeye İlişkin Kanunlar Sistemin Bileşkelerinin Listesi (devam)

5. Gayrimenkullerle İlgili Yönetmelikler


5.1. 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu (11.8.1970; 1610, 2350, 2536, 2587, 3239 kanunlarla
güncellenmiş)
5.2. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (2.7.1965; 2814, 3227 sayılı kanunlarla güncellenmiş)
5.3. 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu (8.11.1983)
5.4. 2644 sayılı Tapu Kanunu (29.12.1934; 3278, 2421, 5520, 3000, 6217, 3678 sayılı kanunlarla
güncellenmiş)
5.5. 3402 sayılı Kadastro Kanunu (9.7.1987)

6. Afet Yönetiminin Düzenlenmesi


6.1. 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Kanunu (25.5.1959; 4123, 4133 sayılı kanunlarla
güncellenmiş)
6.1.1. Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik (2.7.1998)
6.1.2. Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmelik (28.8.1968)
6.1.3. Afet Sebebiyle Yapılan ve Yapılacak Olan Binaların Borçlandırma Bedellerinden Yapılacak
İndirimler Hakkında Yönetmelik (8.4.1972)
6.1.4. Afetler Sebebiyle Edinilen Bina Arsa ve Arazilerden Arta Kalanların Değerlendirilmesine Dair
Yönetmelik (13.10.1985)
6.1.5. 7269-1051 sayılı Kanunla Teşkil Olunan Afetler Fonunun Harcama Usullerine İlişkin Yönetmelik
(12.6.1970)
6.1.6. Afetlerin Genel Hayata Etkililiğine İlişkin Temel Kurallar Hakkında Yönetmelik (21.9.1968)
6.1.7. Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik (8.5.1988)
6.1.8. İskan Amacıyla Jeolojik ve Geoteknik Analiz Raporlarının Hazırlanmasına Dair Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı Tebliği (17.8.1987, no. 1634; Raporlarının Hazırlanmasına Dair Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı Tebliği 31.5.1989 tarihinde tekrarlanmıştır)
6.2. Tabii Afet Nedeniyle Gelir Kaybı ve Altyapı Hasarına Uğrayan Belediyelerin Yapmaları Gereken
İşlemler Hakkında Tebliğ 24.9.1999
6.3. 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu (14.1.1943; 7269 sayılı
kanunla güncellenmiş, Anakanun Mah. kararı 1969/70)
6.4. 7126 sayılı Sivil Müdafaa Kanunu(9.6.1958: 85, 107, 139, 219, 655 sayılı kanunlarla güncellenmiş)

7. Yasal Sistemde 1999 Yılından bu Yana Yapılan Değişiklikler


7.1. Kurumsal Değişiklikler
7.1.1. İçişleri Bakanlığına bağlı Sivil Savunma, Kurtarma ve Acil Durum Genel Müdürlüğü (KHK 586 ve
596; 27.12.1999 ve 28.4.2000)
7.1.2. Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulu Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (583 KHK; 22.11.1999)
7.1.3. Ulusal Deprem Konseyi (Başbakanlık tebliği 2000/9; 21.3.2000)
7.2. Yeni Kanunla Düzenlemeler (Kanun Hükmünde Kararnameler, Kanunlar, Tebliğler)
7.2.1. 587 sayılı Zorunlu Deprem Sigortası Kanun Hükmünde Kararnamesi
7.2.2. 595 sayılı Yapı Denetimi KHK (10.4.2000)
7.2.2.1. Yapı Denetimi ile ilgili Yönetmelikler (12.8.2001)
7.2.3. İnşaatçıların Mesleki Yeterliliklerine İlişkin KHK (601; 28.6.2000)
7.2.4. BİB Afet İşleri Genel Müdürlüğü Genelgesi (10; 15.10.1999)
7.3. Yapı Denetimi Kanunu ve Taslak Kanunu
7.3.1. Yapı Denetim Kanunu
7.3.2. Zorunlu Deprem Sigortası Kanun Taslağı
7.3.3 Kentleşme ve İmar Kanunu Taslağı
7.3.4. Afet Kanunu Taslağı
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-8
Ocak 2004

Kurumsal Türkiye’de imar politikasının ana aktörleri merkezi ve yerel idareler


Yapılanmada Yetki (Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (BİB) ve belediyeler), yarı resmi kurum ve
ve Sorumluluklar kuruluşlar (meslek odaları, kooperatifler, danışman firmalar, denetim
firmaları v.b.), yargı sistemi ve kanun ögeleri (tüketici ev halkları, taşınmaz
sahipleri, müteahitler, meslek sahibi bireyler, v.b.)

AFET POLİTİKALARIYLA İLGİLİ KURUMLAR


Savunma Bakanlığı
Merkez Milli Güvenlik Konseyi

(Geçici)
Kriz Yönetimi Merkezi
Müsteşar

Devlet Planlama Başbakanlık Ulusal


Teşkilatı Dep. Kon.
Türkiye Acil Yönetimi Gn.Md.
TAYG
Devlet İstatistik Ens.

Türkiye Atom Proje Uygulama Birimi


Enerjisi Kom.

Bayındırlık ve İskan İçişleri Bakanlığı


Bakanlığı

.
Afet İşleri Gn. Md. Sivil Sav. Gn. Md.

Teknik Araştırma ve Uygulama


Gn. Md. Yerel İdareler Gn. Md.

İller Bankası

YEREL İDARELER
11 Bölgesel Acil
Yönetim Merkezi
Belediyeler

Valilikler Kızılay
Derneği

< Koyu kutular afet sonrası sorumluluklara ilişkin. -


<> Noktalı kutu ve çizgiler 1999 depremlerinden sonra oluşturulan kuruluş ve ilişkiler.
<> Desenli kutular afet zararlarını azaltmayla ilgili (gönüllü) kuruluşlar.
<> Gn. Md. Genel Müdürlüktür.

Şekil 3.2. Afet Tehlikesi Politikalarıyla İlgili Kuruluşlar


1580 sayılı Belediyeler Kanunuyla (14.4.1930; bir çok kanunla değişik),
Belediyeler yerleşmelerin yönetiminden ve halkın temel gereksinimlerini
karşılamaktan sorumlu tutulmuşlardır. Kanunun 7.Maddesinde, Bayındırlık
ve İskan Bakanılığı (BİB) ve İçişleri Bakanlığı’nın onayı ile belediye
sınırlarının, yapılanmış veya boş alanların eklenmesi yoluyla genişletilmesi
usulleri verilmektedir. Ancak, ne kanunda ne de onay kriterlerinde, yüksek
afet tehlikesi arz eden alanlarda yapılanma kontrolü konularına
değinilmemektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-9
Ocak 2004

Belediyeler Kanunun 15’inci maddesinde, Belediyelerin görevleri


tanımlanmaktadır. İnşaatların kontrolü ve tamir izni de bunların arasında
yer almaktadır. Belediyeler, özellikle de izinsiz gelişmeleri önlemek ve
güvenli olmayan ve tehlike arzeden binaları yıkmakla yükümlüdürler. Bu
madde, kamu ve özel mülkiyetteki binalarda depremden korunmayı
içerecek biçimde genişletilmelidir. Belediyeler, kanunla yangınlara karşı da
her türlü önlemi almakla sorumlu tutulmaktadırlar. Bu madde, sel
risklerinin yönetimini de içerecek ve belediyelerin çağdaş korunma
sorumluluklarına kapsamlı ve net bir açıklama getirecek biçimde
değiştirilmelidir.
Zabıta hizmetleri, kentin gündelik yönetimine ilişkin Kanunun 103-106ncı
maddelerinde açıklanmaktadır. Belediyelerin ceza kesme yetkisi olmasına
rağmen (madde 113), bir kamu sorunu oluşturan ve doğal afetlerle yangına
karşı hasar görebilirlik oranını kabul edilemez düzeylere çıkaran kaçak
yapılaşmanın ortadan kaldırılması hedefine ulaşılamamaktadır. Bu sorun
özellikle afetten korunma kontrolünün da zabıta yetkisi içine alınmasıyla
giderilebilir.
Kamu sağlığı konusunda belediyeler merkezi idarelerle işbirliği içinde
olmak zorundadır (madde 158). Ancak, doğal afetlerin kamu sağlığına ve
refah düzeyine olan etkileri maalesef göz ardı edilmekte ve belediyeler
afetten korunma planlaması ve kontrolundan sorumlu tutulamamaktadırlar.

Fiziki Gelişmeyi Türkiye’de fiziki gelişmenin düzenlenmesi 3 farklı düzeyde gerçekleştirilir.


Düzenleyici Büyük şehirler (metropoliten belediyeler) (Adana, Ankara, Antalya, Bursa,
Mekanizma Eskisehir, Gaziantep, Istanbul, Izmir, Kayseri, Konya) 3030 sayılı Kanuna
göre kendi sınırları içindeki gelişmeleri izlemekle yükümlü olup kendi
yönetmeliklerini oluşturabilirler. Gelişmelerin düzenlendiği ikinci düzey
ise, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde planların
hazırlanması ile inşaat ve iskan ruhsatlarının verilmesi usullerini
kapsamakta olup, tüm diğer belediyeleri (ve valilikleri) içerir. Üçüncü bir
planlama düzeyi ise plan hazırlanmasının gerekli olmadığı kırsal alanlarda
İmar Kanunun bir maddesinin uygulanmasıyla ortaya çıkmaktadır.
İkinci düzey kapsamında Bakanlıkça büyükşehirler (metropoliten)
dışındaki kentler için Bakanlıkça hazırlanmış olan ve içeriği pek de
değiştirilemiyen ‘Tip İmar Yönetmeliği’ bulunmaktadır. Yönetmelik
temelde Türkiye’nin kentsel alanlarında gerçekleştirilen tüm inşaat
faaliyetlerini kapsamı içine almaktadır.
Belediyelerce hazırlanan imar planlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça,
yapılanma, söz konusu yönetmelik hükümlerine göre düzenlenecektir.
Yönetmelikte, alternatif yapılanma form ve prosedürlerinin kullanılacağı
bölgeler oluşturulmasına olanak tanınmaksızın, standart bir yapılanma
prosedür ve form yaklaşımı tanımlanmaktadır. Kanunun 5’inci maddesi ise,
7269 sayılı Afet Kanununda belirtilen “Afet Bölgelerinde Yapılacak
Yapıların Özellikleri”ne uygun olmalıdır. Belediyeler, bu özellikler ve
İmar Kanunu hükümleriyle çelişkili olmamak koşuluyla, gerekli diğer
hükümleri eklemeye yetkilidirler.
Kaçak yapılara, İmar Kanunu ve bu “Yapı Özellikleri”ne uygun hale
getirmek için yapılanlar dışında, iyileştirme veya güçlendirme izni
verilmez.
Her belediye nüfusuyla orantılı sayıda kalifiye plancının hizmetini satın
almak veya aynı nitelikte personel çalıştırmak durumundadır. Belediyelerin
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-10
Ocak 2004

planların teknik yeterliliğini aşağıdaki kriterlere göre ölçmeleri beklenir:


• Bir üst düzey plan kararlarıyla bütünlük oluşturması
• Doğal kısıtlamaların göz önüne alınması
• Sosyo-ekonomik yaşayabilirlik
• Arazi kullanım kararlarının uyumluluğu
• Planın fizibilitesi
• Planın uygulanabilirliği
Çoğu zaman gerekli teknik uzmanlığa sahip olamamaları nedeniyle, bazı
durumlarda belediyeler bu tür teknik denetimleri gerçekleştiremezler.
Yeterli teknik desteğin temin edilemediği durumlarda düzenleyici kararlar
uygunsuz siyasi etkilere de açık olabilir.
Yürürlükteki İmar Kanunu (1985) Türkiye’deki bu tür kanunlar geleneği
içinde dördüncü nesli temsil etmektedir. Kanun “yerleşmelerin ve binaların
uygun biçimde şekillenmesini” sağlar. Ancak, gelişmelerin kontrolü daha
çok inşaat aşamasında yoğunlaşmakta ve münferit binaların yapısal
nitelikleri üzerinde durmaktadır. Kanunda, afete maruz kalabilecek
alanlarda mülkiyet yapısını kamu yararı veya güvenlik amacıyla
değiştirebilecek veya fiziki olarak yeniden düzenleyecek soruna doğrudan
eğilen bir araç bulunmamaktadır.
İmar Kanunu, gelişmelerin örgütsel ve girişimcilikle ilgili yönlerine
değinmemektedir. Yatırımların satın alınması, arazi toplulaştırılması veya
altyapı ve kentsel hizmetlerin sağlanmasını kapsamamaktadır. Ayrıca,
Kanun, inşaat aşamasında ve taşınmaz yönetimiyle güvenlik sağlanması ve
çevre korunması konularına da değinmemektedir. Çağdaş kriterler göz
önüne alındığında, Kanunun kapsamı oldukça kısıtlıdır.
Kanuna göre, belediyelerin ve valiliklerin imar planı hazırlamaları gerekir.
Belediyeler kentsel nazım planların hazırlanması görevini çok kısıtlı teknik
yönlendirme ve inceleme ile gerçekleştirmek durumundadır. Bu El Kitabı,
nazım imar planlarının hazırlanması aşamasında kentsel deprem riskini
azaltıcı önlemlerin de dahil edilebilmesi için gerekli sismik
mikrobölgelemeye yönelik teknik yönlendirme sağlamaktadır. Kentsel
alanlar için nazım imar planları fiziki plan sıralamasında orta basamağı
oluştururlar. Alt ve üst düzey planlarla, bunların belediyelerin hazırladığı
kentsel nazım imar planlarıyla olan ilişkisi ise, sistemin bütününün kayıp
halkalarını oluşturmaya devam etmektedir. Kentsel nazım imar planları ve
onların revizyonları için gerekli işlemler, mevcut planlama faaliyeti
yelpazesinin ana odağını oluşturur. Çevresel ve bölgesel strateji planları
gelişmemiş kalmıştır. BİB, bölgesel ölçekte planlar hazırlayabilmekte ve
böylece deprem güvenliği gibi ulusal kaygıların söz konusu olduğu veya
yerel idareler arasında anlaşmazlık çıktığı durumlarda müdahale
edebilmektedir (madde 9). Plan kategorilerinin bütünleşik bir
kademelenmiş sistem içinde olması ve planların daha alt ve detaylı olanlara
yol gösterirken, daha üst düzeydeki planlara atıfta bulunması, Türkiye’nin
halihazırdaki planlama pratiğinde zorunlu değildir.
Tüm plan yapma ve onama yetkilerinin büyüklük ve kapasitelerine
bakılmaksızın aynı zamanda yerel idarelere devredilmiş olması nedeni ile,
yerel idare düzeyi deprem tehlikesinin azaltılması ve korunma
uygulamalarında kritik ilgi odağı haline gelmektedir. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının geleneksel merkezi otoritesi, 3194 (1985) sayılı Kanun ile
elinden alınmıştır. O zamandan beri plan yapma ve yapılanmanın kontrolü
temelde belediyelerin ve valiliklerin görevleri haline gelmiştir. Yetkilerin
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-11
Ocak 2004

bu şekilde dağıtılması, ülke sathında çevre standartları ve kalitesinin


belirgin farklılıklar göstermesine neden olmuştur.
Bir çok düzenleyici mekanizma ve kuruluştan oluşan Türkiye’deki
planlama sistemi, bütünleşmiş tutarlı bir oluşum olmayıp, fiziki gelişmeyi
izleyebilmek için gerekli koordinasyon idaresinden yoksundur. BİB
dışında bir düzineye yakın kuruluş ve bakanlık çeşitli özel konularda plan
yapma ve onama yetki ve gücüne sahip hale gelmiştir. Belirli bir alanda
hangi idarenin nihai yetkiye sahip olduğuna ilişkin anlaşmazlıkları
sonuçlandırmak, çoğu zaman güç olmaktadır. Bu belirsizliğin afet
politikası konusuna doğrudan etkisi olmaktadır. Planlamanın kontrolu
böylesine dağınık bir durumda iken, risk azaltılması ilkelerini tutarlı bir
şekilde takip etmek zor olmaktadır.
Plan yapan ve kendi yaptığını onayan kuruluşların çokluğu ve yerel
idarelerin gelişme uygulamalarından hesap verme zorunluluğunun
olmamasının yanı sıra, yapı üretimine ilişkin de herhangi bir kanuni
müeyyide oluşturulmamıştır. İmar Kanunu kapsamındaki yapı üretimi,
uygulamada kısıtlı denetimle yürütülmektedir. Proje ve planların gözden
geçirilmesi için gerekli uzmanlık ve üretim sürecinin “yerinde denetim”i
sistemde yer almamaktadır. Üniversiteden mezun olanlar, bir meslek
odasının üyesi olabilmekte ve diğer bir sınav veya sertifikaya gerek
olmaksızın, proje tasarımı ve uygulama sorumluluğunu üstlenme yetkisine
sahip olabilmektedirler. Kanun, yapı üretim sürecinde kamu görevlileri
veya inşaat işlerinde görev alanların çeşitli sorumluluklarını açıkça
belirtmemekte, ve aykırı davranışlara verileceği belirtilen cezalar da
çoğunlukla etkin biçimde uygulanmamaktadır. Gelişmelerin ve yapı
üretiminin denetim altında tutulabilmesi için etkin mekanizmalar
oluşturamayan bir sistem, güvenlik standartlarını yürütme konusunda da
yetersiz kalarak, deprem dahil tehlikelerden hasar görebilir yerleşmeler
ortaya çıkarmaktadır. İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı,
yerel idarelerin denetiminde özel bir durum arzetmektedir. Birincisinin
yerel idarelerin faaliyetleri üzerinde doğrudan yetkileri olmasına karşılık,
plan ve projelerin denetimi için gerekli teknik kapasitesi bulunmamaktadır.
Buna karşılık, ikincisinin teknik incelemeleri yapabilecek teknik kapasiteye
sahip olmasına karşılık, yerel idareler üzerinde gerekli yetkisi yoktur.
Dolayısıyla, İmar Kanunun yürütülmesi (BİB) , kanunun hükümlerinin
uygulanması (Belediyeler) ve konrol yetkileri (İçişleri Bakanlığı), maalesef
afet riskinin azaltılması önceliği üzerine net biçiminde odaklanamayan üç
kuruluş arasında dağılmıştır.
İmar Kanununa göre tüm planlama ve inşaat denetimi kendi sınırları içinde
belediyelerin, ve sınırların dışında valiliklerin görevleri arasındadır. Yerel
idareler projelerin teknik kontrolu kadar uygulanmasından da hem sorumlu
hem de yetkilidirler. Çoğunlukla, yerel idareler finansal ve teknik işgücü
kapasitelerinin işin gerektirdiğinden çok daha az olması nedeniyle bu tür
kontrol işlevlerini yerine getirebilecek durumda değillerdir. Bu nedenle
yapı konrolüne ilişkin hükümlerin kanunda yer almasına karşılık, sistemde
hemen hemen yeri yoktur. Tüm inşaat işerinde ‘yapı kontrolü’nun, ‘teknik
sorumluluğu olan bir uzman’ tarafından yürütülmesi gerekir. Bu yapı
kontrol uzmanının inşaat sahibi veya müteahit tarafından çalıştırılıyor
olması önemli bir çıkar çelişkisine yol açmaktadır. Bu durumun adeta bir
tamamlayıcısı olmak üzere, belediyeler gelişmeleri ve yapı kontolundaki
sorumluluklarını yerine getirmemesinden dolayı etkin biçimde sorumlu
tutulmamaktadır. Bu durumu daha da vahim hale getiren bir husus da
kanunda belirlenen görevlerini yerine getirmeyen memurlar aleyhine
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-12
Ocak 2004

herhangi bir kanuni önlem alınamamış olmasıdır. Ancak, yakın tarihlerde


meydana gelen büyük deprem afetlerinden sonra kamuoyu da yapılanmayı
düzenleyici sistemdeki bozuklukların sonuçlarını görmüştür. Gerek kanuni
sorumluluk ve gerekse de kişisel ve mesleki ahlaki sorumluluk, denetim
sisteminin kurulması yönünde çaba harcanmasını gerektirmektedir.
Gerekli inşaat ruhsatları, ancak projelerin gözden geçirilmesi üzerine
verilebilmektedir. Yerel idarelere sunulan projelerin hem ‘inşaat’ hem de
‘afet’ yönetmeliklerine uygun olması gerekmektedir. İmar Kanunun İnşaat
Yönetmelikleri boyut standartlarını, ısınma, aydınlatma, çevre düzeni,
otopark, yangına karşı korunma, v.b. gereksinimleri içermektedir. Bu
yönetmeliklerin bir kaçı Afet Kanunu’nun ‘Yapılarda Yapısal Güvenliğe
İlişkin Yönetmelik’ine atıfta bulunmaktadırlar. Yerel idareler bir projeye
ancak Kanun ve Yönetmeliklere uygunluğu ispatlandıktan sonra ‘inşaat
ruhsatı’ vermeye yetkilidirler. Planlar belediye memurları tarafından
çoğunlukla sadece fiziki boyutları açısından kontrol edilirler. Yapısal
güvenlikle, mühendisin hesap ve çizimleri nadiren sorgulanır. Yapı inşaatı
sürecinde her biri yerinde bazı incelemelere ve harç ödemelerine bağlı olan
bir seri onayın alınması gerekir. İnşaatın bitiminde ise, herşeyin planlandığı
gibi inşa edildiğini ispatlayan bir ‘iskan ruhsatı’ verilir. İskan ruhsatı,
binanın kullanılabilmesi ve kentsel altyapıya bağlanabilmesi için
gereklidir. Bu durumda, binanın onaylanan proje ile uyumlu olduğunun
belirlenmesi için yerinde incelemeye gerek bulunmaktadır. Planın gözden
geçirilmesi ve denetlenmesi sürecinin daha detaylı olması ve inşaat
sırasında kilit aşamalarda planlarla yapısal uyumunun denetlenmesi
gerekir.
İnşaat faaliyetlerinin teknik açıdan yerinde incelenmesi, genellikle, ücreti
doğrudan müteahitler tarafından ödenen yetersiz niteliklere sahip kişiler
tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu tür dışalımla gerçekleştirilen
hizmetler, hiçbir zaman kanuni müeyyidesi olan resmi denetimlerin yerini
alamaz. Bu işlev yerel idarelerin devredilemez nitelikte bir yasal
sorumluluğu olarak kalmalıdır. Binaların, iskan ruhsatı almadıkça elektrik,
su ve kanalizasyon sistemlerine bağlanmasını önleyen yönetmeliğin ciddi
biçimde uygulanması gerekir.

Arazi Kullanım Arazi toplulaştırılması ve hazırlanması, parselasyon işlemleri, alt yapı


Yönetimi temini ve mülkiyet haklarının yeniden düzenlenmesi belediyenin elindeki
güçlü yetkilerdendir. Bu yetkiler, özellikle kırsaldan kentsele değişimlerin
olduğu alanlarda geçerlidir. Herhangi bir alan için, bu tür yetkiler, gelişme
sürecinin sadece bir noktasında etkin olurlar. “Gelişmemiş alan”dan
“Potansiyel Gelişme Alanı” statüsüne geçişteki bu değişim noktasında,
arazinin değerinin arttığı var sayılır. Bu nedenle arazinin gelişmeden
önceki alanının, %35’e kadar olan kısmı, İmar Kanunu’nun 18’nci maddesi
uyarınca ‘Gelişme Payı’ olarak kamulaştırılır. Belediyelere arazi kullanım
planlaması için kanunun maddeleriyle verilmiş yegane araç ve kontrol
yöntemi, dönüşüm noktası ve belediye sınırlarının genişletilmesi
sırasındaki yetkileridir. Bu nedenle, İmar Kanununda, sadece iki tip bölge
tanımlanmakta olup, Kanun bütünüyle kentsel gelişme sürecine dayalı
olup, kırsaldan kentsele tek yönlü bir dönüşümü öngörmektedir. “İmar
yasağı olan” ve “imara açık olan”dan başka herhangi bir bölge
tanımlanmamaktadır. Bu anlamda “bölgeleme”, kullanımların belirli bir
plan lejandı veya açıklama notu yoluyla basitçe tanımlanması yerine, belirli
bir idarece uzun dönemde bir amaca tahsis edilmek üzere ayrılması
anlamına gelmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-13
Ocak 2004

Arazi kullanım planlaması ve yapı inşaatında afetten korunma önlemlerinin


alınması, İmar Kanunun geleneksel sistemine yabancıdır. İmar Kanunu’nun
ana metninde afet risklerinin yönetimine herhangi bir atıfta bulunulmaması,
mikrobölgelemenin deprem risklerinin azaltılmasında önemli bir araç
oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda, dikkat çekici bir eksikliktir.
Arazi kullanım planlaması ve bölgeleme, ulaşım ve altyapı planlaması,
yoğunluk belirleme yöntemleri, açık alan planlaması, katılım süreçleri,
güçlendirme, bina kullanımının izlenmesi için yeni metodlar oluşturulması,
v.b.nin hepsi de İmar Kanununda yer alması gereken afetten korunmanın
çeşitli boyutlarıdır. Deprem kayıplarının azaltılmasında en etkin ve az
maliyetli fırsatlar, imar ve yapılanma sürecinde ortaya çıkar. Yasal ve
örgütsel imar sisteminde, afet risklerinin azaltılmasının da göz önüne
alınması gerekir. Arazi kullanım yönetimi ile yapı inşaatı standartları imar
politikasının temel ögeleridir.
İmar Kanunu’nun dar kapsamı ve kısıtlı uygulaması, ‘kıyılar’, ‘tarihi ve
doğal önemi olan alanlar’, ‘metropolitan alanlar’, ‘turizm merkezleri’
‘doğal parklar’, ‘ekolojik önemi olan alanlar’ gibi fiziki çevrelerin belirli
düzenleme gereksinimlerine cevap verebilmek amacıyla farklı kanunların
ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bunların hepsi de özel durumlar olarak
tanımlanmış ve farklı kanunlar kapsamına alınarak ayrı kurumların
yetkisine bırakılmıştır.
Deprem tehlikesi taşıyan bölgeler için planlama repertuarında
kamulaştırma yetkisi ve hisseli tapuya çevirme (sadece kentsel gelişme
alanlarında kullanılabilen madde 18) dışında herhangi bir etkin araç
bulunmamaktadır. Ancak, deprem hasarlarından korunabilmek için yüksek
tehlike potansiyeli taşıyan alanlar üzerinde yapılanmadan etkin bir biçimde
kaçınmak, mevcut yapılanmış alanlarda bina ve çevre standartlarının
iyileştirilmesi, kullanımların sıkı biçimde kontrolü ile çoklu afetlerin
önlenmesi v.b., tümüyle daha etkin araçları gerektirmektedir. Afet
yönetimi, daha sıkı planlama planlama kontrolünü meşru kılacak bir
faaliyet alanıdır. İmar sürecinde gerekli afetten korunma önlemlerini
oluşturabilmek için halihazırda elde olan yasal yetkilerin ve depremsel
mikrobölgeleme gibi araçların kullanılması gerekir.

İmar Yetkileriyle ‘Turizmi Teşvik Kanunu’ tanımlanmış olan turizm merkezlerinde


Donatılmış Olan planlama ve inşaat faaliyetleri ilkelerini ortaya koymaktadır. Turizm
Diğer Kuruluşlar bölgelerinin yeri ve sınırları Turizm Bakanlığı ile BİB’nin işbirliği
sonucunda belirlenmektedir. Bu ortak öneriler, DPT ve diğer 9 bakanlığın
oluşturduğu bir komisyon tarafından incelenmektedir. Öneri, daha sonra
Bakanlar Kurulu’na sunulmaktadır.

Özel yetkiler sağlayan kanunlar arasında ‘Kültürel ve Doğal Mirası


Koruma Kanunu’, ‘Çevre Kanunu’, ‘Orman Kanunu’, ‘Milli Parklar
Kanunu’ ve ‘Kıyı Kanunu’ bulunmaktadır. Bu özel yetkilerle, risk
yönetiminin çıkarları çakışmaktadır. Örneğin, çevre bakımından hassas
olan bazı alanlar aynı zamanda heyelan bölgesi veya sıvılaşmaya maruz
alanlar da olabilmekte ve böylece imara kısıtlı olarak açılmaları veya açık
alan olarak korunmaları için daha güçlü bir tez oluşturabilmektedir.

Fiziki Gelişme ve Türkiye’deki kaçak konut alanlarını düzenleyen ‘Gecekondu Kanunu’


İnşaat kapsamında üç tür faaliyet öngörülmektedir: Gecekondu tasfiye,
Faaliyetlerinin gecekondu ıslah ve gecekondu önleme. Bu kanunun uygulanması
Dolaylı Kontrolü sorumluluğu, 1985 yılından beri belediyelerindir. Bu kanun, risk
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-14
Ocak 2004

azaltılmasına yönelik olarak depremsel mikrobölgeleme uygulaması için


potansiyel bir fırsat yaratmaktadır.
Gecekondu Kanunu gerçek bir tasfiye mekanizması içermektedir. Bu
araçların uyarlanarak yüksek deprem tehlikesi arz eden alanlarda
kullanılması ile, gerekli yıkımların ve yenilenmelerin yapılabilmesinde
kullanılması imkanı bulunmaktadır. Ayrıca bu kanun çerçevesindeki
uygulamalar, tehlikeli alanlardaki mevcut yerleşmelerin iyileştirilmesi veya
taşınmasına yönelik deprem zararlarını azaltma programları için de bir
model oluşturabilir.

Mülkiyete İlişkin Yerel idareler, ‘Emlak Vergisi Kanunu’ çerçevesinde binalar, arsalar ve
Düzenlemeler araziler olarak üç başlık altında toplanan taşınmazların vergilerinin
toplanmasında, hem muhasebe kayıtlarını tutmak ve hem de bu vergiyi
toplayan taraf olmakla yetkili kılınmışlardır. Kanun, bu kapsamdaki ‘vergi
değeri’ ‘vergi oranı’, mükellefler, muafiyetler ile, affedilme koşullarını
tanımlamaktadır.

Kanun, afet bölgelerindeki taşınmazları 5 yıl için vergiden muaf tutmakta,


bu alanlardaki yeni inşaatlara ise 10 yıllık bir muafiyet tanımaktadır. Bu
yaklaşımın afete karşı koruma önlemlerini teşvik edici bir uygulaması da,
belediyelerin imar yönetmelikleri ve uygulama planlarını daha etkin hale
getirmek üzere, alanın tehlike düzeyi veya güvenlik standartlarına
uygunluk durumuna göre ±0.25 değişiklikler gösteren risk temelli vergi
oranları belirlenmesidir.

İlkeler ve yöntemlerin kanunla belirlenmesine karşılık, vergilendirmeye


esas arazi değerlerini belirlemeye yerel idareler yetkilidirler. Bunun
sonucunda belediyeler kentin ‘vergi haritalarını’ hazırlayabilmektedirler.
Burada bu tür haritalara belirli alanlarla ilgili deprem tehlikesini de dahil
etme imkanı söz konusu olabilir. Göreceli tehlike düzeylerini belirlemek
için depremsel mikrobölgeleme haritaları kullanılarak, farklılaştırılmış risk
temelli emlak vergisi oranları imar yatırımlarını yüksek tehlike arz eden
alanlardan uzaklaşmaya teşvik edebilir.

Afet Yönetiminin Deprem yönetimi politikaları, afetten korunmaya yönelik imar politikaları
Düzenlenmesi ve arazi kullanımı konuları ile ilgili yönetmelikler ve kurumların yanısıra
acil durum ve deprem sonrası iyileştirmeye yönelik resmi ve gayrıresmi
kuruluşları da içerir. Yukarıda belirtildiği üzere, Türkiye’deki afet
politikası yasal ve organizasyonel açıdan ‘İmar Kanunu’ (1985) ve ‘Afetler
Kanunu’ (1959) ve onların yönetmeliklerince şekilendirilmiştir. Aşağıdaki
Şekil 3.3’de Türkiye’deki afet politikasının geleneksel ögelerinin yapısı,
1999’dan sonra ortaya çıkan değişiklikler ve halihazırda yakın geleceği
biçimlendirmek için sarfedilen çabalar verilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-15
Ocak 2004

Afet Politikalarında Geleneksel Sistem ve En Son Hükümler

AFETLER KANUNU İMAR KANUNU


7269 3194
(1959) (1985)
BİB BİB

İLGİLİ YÖNETMELİKLER İLGİLİ YÖNETMELİKLER


• Acil Yardım, Müdahale ve • Kentsel Tip İmar
Hazırlılık Yönetimi • İmar Planlarının Hazırlanması,
• Afetlerin Genel Hayata Yürütülmesi ve Revizesi
Etkinliğinin Tespitine ilişkin ilkeler • Planlamanın Zorunlu Olmadığı
• Afetzedelerin haksahipliğinin Alanlarda İmar
Tespiti • 18. Md. uyarınca yapılacak arsa ve
• Kamu tarafından yapılan yapılarda arazi düzenlemesi
borçlandırma bedellerinde • İmar Plancılarının Yeterliliği
yapılacak indirimler • Harita MühendislerininYeterliliği
• Afete Maruz Bölgelerde Konut ve • Mühendisler, Mimarlar ve Şehir
Taşınmazların Dağılımı İlkeleri Plancıları Dışında Kalan Fen
• Afete Maruz Bölgelerde Yapı Adamlarının Yetki, Görev ve
Tasarımı İlkeleri Sorumlulukları
• Hasarlı Taşınmazladan Arta • Sığınaklarla İlgili Yön.
Kalanların Değerlendirilmesi • Otopark Yön.
İlkeleri • v.b
• v.b.

1999 DEPREMLERİNDEN SONRAKİ HÜKÜMLER

Yapı Denetimi Zorunlu Yapı Sigortası İnşaatçıların Mesleki


(KHK 595; 10.4.2000) (KHK 587; 27.12.1999) Yeterlilikleri
(KHK 601; 28.6.2000)

Yürürlükteki Kanun
4708
Yapı Denetimi Kanunu
(13. 07. 2001)

MECLİSTE BEKLEYEN TASLAK KANUNLAR

Afetler Zorunlu Yapı Sigortası Kentleşme ve İmar


Kanun Taslağı Kanun Taslağı Kanun Taslağı

Şekil 3.3. Afet Politikasının Geleneksel Ögeleri

‘Afet Kanunu’ aşağıdaki özel hükümleri kapsamaktadır:

(a) Afet tanımı ve afet ilanı: Afet bir yerleşmenin büyüklüğü, yıkılan konut
sayısı veya tarımsal ürünlerde ortaya çıkan hasarın büyüklüğüne göre
tanımlanır. Buradaki varsayım, aşıldığında kollektif hayatın bu tür dış
etkenlerden etkilendiği kritik eşiklerin mevcudiyetidir. Doğal afet ilanında
yerleşmenin sosyal ve ekonomik özellikleri ile kamunun müdahale
düzeyleri de dikkate alınır (madde 1).
(b) Olası Afet Alanlarının Haritalarda ve İmar Planlarında Gösterimi: BİB
deprem tehlikesi arzeden yerleşme ve alanları belirleyerek, imar
planlarında ve haritalarda “afete maruz bölgeleri” gösterecek ve Bakanlar
Kurulunun onayını alacaktır. Öte yandan olası taşkın alanları da BİB’ nin
önerisi üzerine, DSİ nin bağlı bulunduğu bakanlıkça hazırlanacaktır
(madde 2). BİB Afet İşleri Genel Müdürlüğünce hazırlanmış olan bu
mikrobölgeleme El Kitabında, kentsel ölçekte deprem tehlikesi
haritalarının bilimsel olarak hazırlanma ve yorumlanma yöntemleri
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-16
Ocak 2004

tanımlanmaktadır. Böylece artık kentsel nazım planların üretiminde sismik


mikrobölgeleme geliştirme ve uygulaması ile, imar ve yapıların kontrolü
belediyelerin planlama bölümlerinin görevi olmaktadır.

(c) Afet Bölgelerinde Yeniden Yapılanma Sorumlulukları: Bir afetten


sonra tüm inşaat faaliyetlerini durdurmak veya belediyelere inşaat ruhsatı
verme izni vermek veya mevcut yapı ve inşaat faaliyetlerinin denetimini
yürütme yetkisi BİB’na aittir (madde 3). Afet sonrası dönem, sismik
mikrobölgelemenin uygulanabilmesi için kritik bir zamandır. Yeniden
yapılanma ve yeni gelişmeler mümkün olduğunce daha emin alanlara
yönlendirilmelidir.

(d) Acil Durum Hazırlık ve Koordinasyonu: BİB ve valiliklerin acil hizmet


planlarının hazırlanmasında işbirliğini sürdürmeleri gerekir. Her valilikçe 9
geniş grubunun sorumlu kişilerini ve ayrıntılı tanımlarını içeren planlar
hazırlanır. İl ve ilçelerdeki bu merkezler, afet durumunda olağanüstü
yetkilere sahiptirler (madde 4, 6). Askeriye ve Kızılay da dahil olmak
üzere, tüm idareler ve yerel yetkiler Vali’de toplanmıştır. Oluşturulan
komiteler hasarlı binaları ağır hasarlı, orta hasarlı ve az hasarlı olarak 3
grupta toplamakla sorumludurlar. Yıkılacak olan binalar, enkaz kaldırma,
inşaat yasağı, az hasarlı binaların güçlendirilmesi veya bunlara yeniden
inşaat izni verilmesi, aynı komitece kararlaştırılacak konulardır(madde 13-
14). Kararlara aykırı yapılar yıkılır. Valiliklerin acil yardım konularından
sorumlu olmasına karşılık, belediyelerde sismik mikrobölgeleme
haritalarının varlığı, gelecekteki hasarın tahmin edilmesine ve gelecekteki
afet müdahalesinin planlanmasına kritik bir girdi sağlayacaktır.

(e) Kentsel Planların Revizyon Gereksinmeleri: Gerekli görüldüğünde,


deprem geçiren yerleşmelerin imar planlarını 5 ay içinde revize etme yetki
ve sorumluluğu Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nındır. Aksi halde inşaat
ruhsatı verilmesine izin verilmesi durumu ortaya çıkacaktır. Kanunun 16-
32 maddeleri, devletin binalardaki hasarı, değerlerini ve yeni konut almaya
hak sahibi olanların kaydetmesi için gerekli işlemler ile; yeni yerleşimler
için güvenli alanların belirlenmesi, bu tür alanların acilen haritalanması ve
zemin etütlerinin yapılması, kamulaştırma, imar planları ve altyapı
projelerinin hazırlanması, ihalelerin yapılması, bireylere kredi, arsa veya
konutların dağıtılması ve onların borçları geri ödeme programlarının
oluşturulması görevleri ayrıntılarıyla belirtmektedir. Depremden sonra
hazırlanacak revize nazım planların sismik mikrobölgelemenin güncel
yeniliklerini yansıtır nitelikte olması gerekir.

(f) Hak Sahipleri: Kanun, evlerini kaybeden depremzedelere makul konut


sağlama sorumluluğunu BİB’ ye vermiştir. Bu zorunluluk büyük
depremlerden sonra altyapı yatırımlarıyla birlikte ana kamu yatırımlarını
oluşturur. BİB tarafından planlanıp inşa ettirilen konutlar, hak sahibi
bireylere uzun vadeyle ve faizsiz olarak dağıtılırlar. Alt yapı ve arsa
maaliyetleri ise haksahiplerinin borç ödeme programlarına yansıtılmaz
(madde 26-29). Eğer afetzedenin konutu sigortalı ise, sigorta ödemeleri
yapılan yardımlardan çıkarılır (madde 29). Yeni yerleşim alanlarının yeri,
bilimsel temele dayanan depremsel mikrobölgeleme haritalarıyla tehlike
değerlendirmesi yapılarak seçilmelidir.

(g) Afetler için Kaynaklar: Kanunla aşağıdaki kaynaklara sahip bir fon
kurulmuştur: BİB bütçesinden tahsisler, KİTlerin yıllık karlarının %3’ü,
bağışlar, borç geri ödemeleri v.b. (madde 33). Olağanüstü durumlarda BİB,
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-17
Ocak 2004

Maliye Bakanlığından 3 yıla kadarki olası bütçe miktarında borçlanmaya


yetkilidir (Madde 34-35). Yapılan harcamalar altyapı tamir masrafları,
etüd, haritalama, planların hazırlanması, araştırma, konut ve diğer
iyileştirme yardım şekillerini kapsamaktadır (madde 36).

(h) Yardım Şekilleri: Haksahibi depremzedelere, arsa veya konutlar


biçiminde taşınmazlar ile faizsiz, uzun vadeli (20-30 yıl süreli) arsa veya
konut kredileri (madde 40) verilmektedir. Borçların öngörülen programın
sonundan önce temizlenmesi durumunda, borcun geri kalanından %10
indirim yapılır. Gecikmeler ise %5 artışa neden olur. Taşınmaz, tüm
borçların temizlenmesine kadar başkalarına devredilemez. Borçlar bir çok
durumda %50 düşürülebilir: haksahiplerinin diğer kamu borçları da
ertelenebilir.

(i) İmtiyazlar ve Cezalar: Afet Fonu, vergiye ve kamu İhale Kanunu’na tabi
değildir (madde 43-46). İthalat, ulaştırma, orman ürünleri ve inşaat
malzemelerinde de diğer bazı imtiyazlar sağlanmıştır. Fona yapılan
bağışlar, gerçek ve kurumsal kişilerle firmalar için masraf olarak
gösterilebilir. Valiliklerce acil durumlarda verilen görevlerin gözardı
edilmesi veya gerçekleştirilmemesi bu kişilerin para cezasına
çarptırılmasını gerektirir.

1999 Yılından Beri 1999 depremlerinden sonra doğal afetlerden sorumlu kuruluşlarda bir
Yasal Sistemde yeniden yapılanma çalışmasına gidilmiştir. Afetler kapsamında, koruyucu
Yapılan Değişiklikler önlemleri de dışlamayacak bir çerçeve oluşturabilmek üzere, hükümet yeni
ve tamamlayıcı birimlerin kuruluşunu öngörmüştür. Bu olaylar, mevcut
kuruluşlara da kendi imkanlarını yeniden değerlendirme ve görevlerini
yerine getirebilmek için daha etkin yöntemler geliştirme konusunda yeni
bir çalışma azmi vermiştir. Depremlerle doğrudan ilişkili mevcut iki resmi
kuruluşun (BİB’nin Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı’nın
Sivil Savunma Genel Müdürlüğü) etkinliğini gözden geçirmenin yanısıra
çeşitli yönlerde yeni kurumsal adımlar atılmıştır. İlk olarak Bakanlar
Kurulu Kararı ve mevcut Belediyeler Kanunu (1580) ve Sivil Müdafa
Kanunu (7126) ile yerel idarelerin sorumlulukları, afet zararlarını azaltma
çalışmalarını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir.

Örgütsel anlamda, daha kapsamlı bir yönetim sistemini gerçekleştirmek


için çaba sarfedilmiştir. Yerel idarelerin afet zararlarını azaltma
sorumluluklarını genişletmenin yanısıra, birbirini tamamlayıcı 3 kurum da
oluşturulmuştur. İç İşleri Bakanlığı acil yardım ve müdahale için bölgesel
merkezler oluşturmuştur. Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü
kurularak, Başbakanlığa bağlanmış ve Başbakanlık genelgesi ile bağımsız
bir Ulusal Deprem Konseyi kurulmuştur.

Yeni Kanun 4452 (27.08.1999) sayılı Kanunla, Hükümete afetlerle ilgili acil ve uzun
Hükümleri (KHKlar, vadeli önlemler almak amacıyla, gerektiğinde kanun hükmünda kararname
Kanunlar ve ve yönetmelik çıkarma yetkisi tanımıştır. Bakanlar Kurulu ve merkezi
Genelgeler) hükümetin çeşitli kuruluşları 1999 dan beri bir çok kanun hükmünde
kararname, genelge, yönetmelik v.b. yayınlamışlardır. (Tablo 3.1). En
önemli yenilikler afetten korunma politikalarına ilişkin olarak
geliştirilmiştir. ‘Zorunlu Yapı Sigortası’ sistemine ilişkin KHK ‘Yapı
Kontrol Firmaları’ ve ‘Mesleki Yeterlilik’ kavramını yerleştirme çabaları,
inşaata ilişkin mesleklerin uygulanmasında hak ve sorumlulukların
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-18
Ocak 2004

düzenlenmesi, afet zararlarının azaltılması politikalarının gerçeğe


dönüştürülmesinde en önemli adımlar olmuştur. Bu kararlar, Türkiye'deki
afet yönetimi kavramını kriz yönetimine odaklı olmaktan, afet riski
yönetimi ve risk azaltılmasına yönelik çok daha geniş kapsamlı bir kavram
haline dönüştürmüştür.

Kanun Hükmünde Kararname’lerden ayrı olarak, mevcut durumu


iyileştirmek için atılan adımların çoğunluğu, İçişleri Bakanlığı, BİB veya
Hazine’nin ‘Yönetmelikler’ ve ‘Genelgeler’i ile atılmıştır. Bakanlar
Kurulunun mevcut kararları onay alınmak üzere Meclis tarafından
incelenmekte olup, bu aşamadan sonra kanunlaşacaktır. Yaşanan
deneyimlerin ve geçtiğimiz yıllarda hükümetçe alınan ve daha önceden
görülmemiş miktardaki bu kararlar, afetlere karşı daha etkin müdahalede
bulunabilecek bir sistem oluşturmada büyük önem taşımaktadır. Bunların
en önemli katkısı ise, afet zararlarının azaltılması yöntemlerinin
kurumsallaşması ile afetlere ilişkin sürdürülebilir bir idari yapılanmaya
yönelik stratjinin formülasyonudur. Bu dönüşüm kapsamında yapılan
kurumsal ve yasal değişikliklerle kamu ve özel sektör kuruluşları yeni
görev ve sorumluluklar üstlenirken, mevcut mesleklerin göreceli işlev ve
pozisyonlarının da yeniden yapılandırılması gerekecektir.

Afet Sonrası 1999 depremlerinden sonra yerel idarelerin afet bölgelerindeki tüm plan
Planlamanın Yerel uygulama ve inşaat ruhsatı verme yetkileri 7269 sayılı Afet Kanunu ile
Düzeyde İdaresi askıya alınmıştı. Tüm yapılanma faaliyetleri durudurulmuştu. BİB yerel
idareler dışında hasarı tespit etmiş, hak sahiplerini belirlemiş, yeni yerleşim
alanları için kapsamlı jeolojik etütleri yapmış, yeni konut alanları plan ve
projelerini yapmış ve inşaatları ihale etmiştir. Bu büyük afet sonrasında,
genelde yerel idarelerin yetki alanındaki imarı düzenleyici işlevlerin
üstlenilmesi, belediyelere uzun dönemde sadece deprem hasarlarını ve riski
azaltıcı önlemler alma sorumluluğunu bırakmaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-19
Ocak 2004

3.3 Arazi Kullanımı Yönetiminin Temeli Olarak Mikrobölgeleme

Genel Uygun planlama ölçeklerindeki mikrobölgeleme haritaları, göreceli yer


sarsıntısı, sıvılaşma, heyelan ve yüzey faylanması potansiyelini
belirleyerek, belediyelerin etkin biçimde deprem güvenliği olan planlar
hazırlayabilmelerinin temelini oluşturur. Burada deprem kayıplarını
azaltmak için iki ana yöntem, yer seçimi ve tasarımdır. Deprem tehlikesi,
deprem kaynaklarını (faylar) ile mekanın jeolojik ve zemin koşullarının
mekansal dağılımını gösterir. Deprem tehlikesindeki farklılıklarının
belediye ölçeğindeki haritalanması, uygun yapılanma için güvenli yer
seçimini sağlayarak, kayıpları azaltmak için arsa kaynaklarının en iyi
değerlendirilmesine yönelik uygun kullanımların seçimini mümkün kılar
böylece kentsel gelişme dokuları göreceli olarak daha güvenli alanlara
yönlendirilebilir. Mikrobölgeleme düzeyinde deprem tehlikelerindeki
değişikliklerin bilinmesi, ayrıca tasarımcı ve inşaatçının yer sarsıntısı,
sıvılaşma, heyelan ve fay yırtılması nedeniyle ortaya çıkabilecek sorunların
büyüklüğünü bilebilmesi açısından da değer taşır.
Türkiye’nin depremsel risk haritası gibi büyük ölçekli makrodepremsel risk
haritaları, depremsel araştırmalar ve tarihi deneyimlere dayalı olarak,
beklenen deprem etkilerini büyük bölgeler halinde verir. Bu tür haritalar,
yapı nizamnamelerinin uygulanması ve bölgesel deprem riskinin
değerlendirilmesi için genel yol gösterirler. Sismik mikrobölgelendirme
haritaları ise, olası deprem etkilerinin daha detaylı bir değerlendirmesini
vererek, kentsel planlama ve gelişmeye değerli yönlendirme sağlayabilir.
Kentsel düzeyde, deprem etkilerinde olabilecek farklılıkların daha detaylı
biçimde görülebilmesi, arazi kullanımlarının gerek yapılaşma yoğunluğu
ve gerekse kullanımlarındaki farklılıkların dağılımları yoluyla daha az
hasar görebilecek biçimde yerleştirilmelerini sağlamak açısından büyük
değer taşır. Farklılaştırılmış depremsel tehlikelere göre göreceli risk taşıyan
alanların belirlenmesi, temel yapılanma ve yer seçimi kararlarında deprem
güvenliğinin temel bir öge olarak alınmasını sağlayabilir. Mikrobölgeleme
haritaları, kentsel imar planlaması ve arazi kullanım yönetiminde, uygun
ölçeklerde deprem tehlikesi bilgileri sağlayabilir. Ancak, belirli binaların
tasarımına yönelik detaylı alan bilgi gereksinimi, o alana özel
araştırmaların yapılmasını gerektirebilir.

KENTSEL RISK VE HAZIRLIK PLANLARI

Zemin Analizleri E ski -depremlerin Hasargörebilirlik An.


ve Mikrobölge ve
Mikro-bölge Özellikleri Bilgileri Kent. Risk

Hazırlık Planları
(Risk Yönetimi Protokolları)

İmar Planı Eylem planı Sektörel Uygulama


Pilot Uygulama Alanları Projeleri

Şekil 3.4. Kentsel Risk ve Hazırlık Planları


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-20
Ocak 2004

Sismik Mikrobölgeleme haritaları, kentsel nazım planların hazırlanmasında


Mikrobölgelemenin kullanılabileceği gibi, gelişmenin yönetiminde de kullanılabilir. Deprem
Planlama tehlikelerinin mikrobölgelemesi, izin verilebilecek arazi kullanımlarının
Uygulamaları belirlenmesinde bir risk faktörü olarak hesaba katılabilir. Resmi bir arazi
kullanım sisteminin olmadığı durumlarda, mikrobölgeleme aşağıda
tanımlanan faaliyetlerde yol gösterici olabilir.

Kapsamlı Planlama Kentsel nazım planların hazırlanmasında çeşitli gelişme olasılıklarının


ve Bölgeleme göreceli istenebilirliklerinin değerlendirilebilmesi mümkündür. Kentsel
gelişme için seçilecek alanların ve önemli tesislerin göreceli olarak daha
düşük deprem tehlikesi olan alanlara yönlendirilebilmesi mümkündür.
Böylece yer sarsıntısının artacağı, sıvılaşma ve heyelana maruz alanlardan
kaçınılabilinir. Güvenli yer seçimi hasar görebilme olasılığını azaltarak,
güvenli inşaat maliyetlerini düşürebilir.
İmar Sismik mikrobölgeleme haritaları imar planlarının, belirli alanlara ilişkin
Uygulamalarının olarak bilinen deprem tehlikelerinin değerlendirilmesine yönelik, gözden
Gözden Geçirilmesi geçirilmesinde kullanılabilir. Uygun görüldüğü taktirde yapılanma sadece
güvenli bölgelerle kısıtlanabilir, veya güvenli bir ölçeğe indirilebilir. Her
durumda, mikrobölgeleme haritası, inşaatçıyı, taşınmaz sahiplerini veya
genelde halkı, tasarım ve inşaat aşamalarında dikkate alınması gereken
belirli deprem tehlikeleri hakkında bilgilendirmekte kullanılabilir.

Alana Özel Sismik mikrobölgeleme haritaları belirli arsalar düzeyinde ayrıntılı tehlike
Depremsel Tehlike parametreleri vermezler. Ancak, belediyelerin imar müdürlüklerini nerede
Değerlendirmeleri alana özel araştırmalar yapılması gerektiği hakkında rehberlik ederler.

Kamu Tesislerinin Kentsel ölçekte sismik mikrobölgeleme haritaları, kamu tesislerinin yer
Planlaması, Yer seçimi için yol gösterirler. Okullar, hastaneler, karakollar, itfaiye
Seçimi ve Tasarımı binalarının olabildiğince güvenli alanlara yerleştirilmeleri gerekir. Bu tür
tesisler aynı zamanda özel sektörce yapılanmaya da yol gösterirler. Bu
nedenle, bunların daha güvenli alanlara yöneltilmeleri önemlidir. Alt yapı
tesisleri ise belediyenin işleyişinde hayati önem taşır. Onun için alt yapı
sistemlerinin yüksek deprem tehlikesi taşıyan alanların dışına
yerleştirilmesine dikkat edilmelidir. Altyapı tesisleri Belediyelerin
işleyişinde hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, alt yapı tesislerinin yüksek
deprem tehlikesi taşıdığı bilinen yerlere yerleştirilmesinden kaçınılmalıdır.
Trafolar ve su pompalama istayonları gibi önemli sistem bileşkeleri,
sıvılaşma veya heyelana açık alanlara yerleştirilmemelidir. Yüksek tehlike
arz eden bölgelerden veya bilinen fay hatlarından geçen altyapı ağlarının
tasarımına dikkatle yaklaşılmalıdır.

Yeniden Yapılanma Sismik mikrobölgeleme haritaları belediyelere halıhazırda yapılanmış olan


ve Güçlendirme tehlikeli alanları da gösterecektir. Bu durumda haritalar, tehlikeye açık
alanları gösterecektir. Örneğin, bir hastane veya okul gibi önemli bir tesisin
yüksek tehlike arz eden bir bölgede bulunması, bu tesisisin yapısal
yeterlilik açısından incelenmesini ve muhtemelen güçlendirilmesi veya
taşınması gereğini ortaya çıkaracaktır. Bir çok yapı, beklenen deprem
güçlerine dayanacak biçimde inşa edilmemiştir. Sismik mikrobölgeleme
haritaları, yapıların güçlendirilmesi veya yeniden yapılmasında
önceliklerin belirlenmesine yardımcı olurlar. Yeniden yapılanma
durumunda, sismik mikrobölgeleme en yüksek riske sahip bölgelerin ve
onların taşınması gereken alanların tespit edilmesinde yararlı olur.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-21
Ocak 2004

Acil Durum Yönetimi Sismik mikrobölgeleme, belediyelerin acil müdahale planlamasında değerli
bir araç oluşturur. Belediyelerin deprem esnasında ciddi hasar görebilecek
bölgeleri belirleyebilmesi için bir temel sağlar. Acil müdahalenin
valiliklerin görevi olmasına karşılık, bu bilgiler, acil müdahale için gerekli
malzeme ve ekipmanın hazırlanması ile acil durum personeline yönelik
eğitim senaryoları oluşturulmasında kullanılabilir.

İmar planları özel arazi kullanım planlaması güvenlik standartlarının


yürürlüğe konulabileceği şekilde revize edilebilir.

Finansal ve Diğer Sismik mikrobölgeleme, piyasa güçlerinin gelişmeleri daha güvenli


Araçların Entegre alanlara yönlendirmesi ve daha tehlikeli olan alanlardan kaçınılmasının
Kullanımı sağlanması için bir temel oluşturur. Tehlikelere ilişkin açık bilgi, genelde
piyasada da tepki davranışı oluşturur. Bu tür etkileri daha güçlendirebilmek
için belediyeler kendi arazi kullanım yönlendirmelerini finansal araçlar ve
mülkiyet haklarıyla güçlendirebilirler. Dolayısıyla farklılaştırılmış emlak
vergileri ve sigorta ile mülkiyet hakları ve yönetiminde yere bağımlı
kısıtlamaların uygulanması, mikrobölgeleme haritaları ve uygun arazi
kullanma politikaları, daha güvenli yerleşmeler oluşturulabilmesi için
gerekli bilgiyi sağlayabilir.

3.4 Mikrobölgeleme Sürecinin Yönetimi

Genel Bu El Kitabı, belediyeler düzeyinde depremsel mikrobölgeleme


haritalarının hazırlanması yöntemlerini yönlendirecektir. Bu süreç, BİB
Afet İşleri Genel Müdürlüğü ile işbirliği halinde hazırlanmıştır. Bu,
halihazırda deprem tehlikesi bulunan alanlarda gerekli jeolojik çalışmaların
genişletilmesi, iyileştirilmesi ve standardizasyonunu kapsamaktadır. Sismik
mikrobölgeleme süreci ve belediyelerin sismik mikrobölgeleme
haritalarınn hazırlanması, belediyelerin uygun teknik birimlerince
yönetilmelidir. Bu birim, İmar Müdürlüğü veya ilgili diğer bir birim
olabilir. Belediye, arazi çalışmaları, bilgi toplama, analiz ve harita
hazırlanması için, teknik yeterliliği olan bir kuruluşla mokavele
imzalayabilir. Sismik mikrobölgeleme haritaları Afet İşleri Genel
Müdürlüğü’nce gözden geçirilip onaylanacaktır. Mikrobölgeleme
haritalarının son hali, kentsel nazım planlar ile bütünleştirilerek, yerel
idarelerin gelişme planlarına temel oluşturacak ve gerek kamunun gerekse
özel sektörün arazi geliştirme, inşaat ve deprem hasarlarını önleme yatırım
kararlarına temel oluşturacaktır.

Belediyelerle merkezi idareler arasındaki sorumluluk paylaşımı, karmaşık


ve dinamiktir. Belediyelerin yönetimi sorumluluğunu, demokratik kontrolü
arttırmak ve yerel çıkar ve değerlerle uyum sağlamak adına, ademi
merkeziyetcilik uygulamak yönünde güçlü eğilimler bulunmaktadır.
Ancak, bir çok belediye için ciddi bir kaynak sorunu varlığını
sürdürmektedir. Özellikle de küçük belediyeler, çoğunlukla depremsel
mikrobölgeleme gibi karmaşık bir görevin gerektirdiği teknik personeli
istihdam edebilmekten uzaktırlar. Daha önceleri, teknik uzmanlık merkezi
hükümet kuruluşlarında yoğunlaşmakta idi. Artık sorumlulukların çoğu,
merkezi hükümetten belediyelere aktarılmaktadır. Bu sorumluluk aktarımı
paralel bir kaynak ve teknik yapabilirlik aktarımını da gerektirmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-22
Ocak 2004

3.4.1 Temel İlkeler, Sonuçlar

Temel İlkeler Mikrobölgeleme işlemleri belirli aralıklarla ve özel danışman desteği ile
teknolojinin gelişme düzeyine göre ayarlanmalıdır.

Mikrobölgeleme projelerinin sonuçları, belediyelerce, onay için ilgili


hükümet kuruluşuna sunulmalıdır.

Aşağıdaki bölümlerde:
- Planlama
- Verilerin değerlendirilmesi, ve
- Belediyenin arazi kullanım yönetiminde uygulanması
için gerekli minimum şartlar verilmektedir.

Bir belediyenin mikrobölgelemesi:


- Belediyeyi etkileyen bir depremden sonra belediyedeki hasar dokusunu
da göz önüne alarak,
- Her 15 yılda bir yeni jeolojik, jeofizik ve geoteknik veri birikim ile
yeni teknoloji düzeyini göz önüne alarak
gözden geçirilmeli ve uygun biçimde revize edilmelidir.

Sonuçlar Belediyeler tarafından ihale edilen mikrobölgeleme projelerinin aşağıdaki


sonuçları vermeleri beklenir:
- 1:25,000 ölçeğinde bölgesel deprem tehlikesi,
- 1:25,000 ölçeğinde yüzey faylanması haritası,
- 1:5000 ölçeğinde yer sarsıntısı haritası,
- 1:5000 ölçeğinde sıvılaşma olasılık haritası
- 1:5000 ölçeğinde heyelan ve kaya düşmesine tehlikesi haritası,
- Deprem bağlantılı taşkınlara yatkınlığın değerlendirilmesi
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-23
Ocak 2004

3.4.2 Teşkilatlanma ve Sorumluluklar

Teşkilat Aşağıdaki teşkilat yapısının oluşturulması tavsiye edilir:

Belediyenin Mikrobölgeleme Yürütme Komitesi

Mikrobölgeleme İşini Yüklenen Kuruluş

Bilimsel Danışmanlar

Jeoloji ve Geoteknik grubu Sismoloji ve Jeofizik grubu

Onama ve Değerlendirme Ekibi

Şekil 3.5. Mikrobölgeleme Sürecinin Katılımcıları

Onay Kuruluşunun Onama ve Değerlendirme Ekibinin aşağıdaki sorumlulukları


Sorumlulukları bulunmaktadır:

- Mikrobölgeleme sürecinin Türkiye deneyimi ve uluslararası gelinen


düzey gözönüne alınarak sürdürülmesi
- Karşılıklı veri ve bilgi değişimi için diğer kamu kuruluşlarıyla ilişki
kurulması
- Uygun danışman ve firma seçimlerinde mikrobölgeleme çalışmalarının
yönlendirilme (örneğin uygun firma ve danışmaların bir listesi
yapılarak)
- Bölüm 2’de görüleceği gibi önceden belirlenmiş kriterler uyarınca
mikrobölgeleme projelerinin gözden geçirilmesi.

Tavsiye edilen üyeler:


Mikrobölgeleme deneyimi olan jeoloji, sismoloji, jeofizik ve geoteknik
mühendisleri.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-24
Ocak 2004

Belediye Yürütme Belediye Yürütme Komitesi aşağıdaki sorumluluklara sahiptir:


Komitesinin
Sorumlulukları Planlama
- Mikrobölgelemenin yapılacağı alanın belirlenmesi
- Maliyet hesabı ve ihale hizmetlerine temel oluşturmak üzere yapılacak
işlerin aşamalandırılmasını içeren iş planının tanımlanması
- Uygun finansmanın sağlanması
- Mikrobölgeleme çalışması için bir özel veya kamu kuruluşun seçimi
- Seçilen kuruluşa tüm mevcut veri ve bilginin iletilmesinin sağlanması

Yürütülmekte olan çalışmaların denetimi.

Uygulama
Mikrobölgeleme çalışmalarının sonuçları sorumlu kuruluşlara sunulmalı ve
onandıktan sonra belediyenin arazi kullanım planlarına kaynaştırılmalıdır.
(yapılanma ve arazi kullanım bölgeleri).

Mikrobölgelemenin İdamesi
Belediyelerin kendi alanlarında süren inşaat faaliyetlerinden dolayı oluşan
jeolojik bilgilerle jeofizik ve geoteknik verilerin tümünü derlemesi tavsiye
edilir. Bu veriler bireysel mikrobölgeleme haritalarının detaylanması ve
güncellenmesinde kullanılabilir.

Tavsiye edilen üyeler:

- Başkan: Belediye Başkanı Yardımcısı veya eşdeğeri


- Üyeler: Belediyenin imar ve inşaat müdürlükleri temsilcileri

Mikrobölgeleme İşi Mikrobölgeleme işi ihale edilmiş kuruluşun aşağıdaki sorumlulukları


İhale Edilen bulunmaktadır:
Kuruluşun
Sorumlulukları - Detaylı iş planının tanımlanması
- Jeoloji /geoteknik ile sismoloji/jeofizik gruplarının oluşturulması
- Veri değerlendirmesi ile mikrobölgeleme haritaları konusunda
tavsiyelerde bulunmak üzere bilimsel danışmanlar tutulması
- Mikrobölgeleme çalışmalarının koordinasyonu
- Değerlendirme takımının yönlendirilmesi
- Yürütme komitesine düzenli bilgi akımının sağlanması

Mesleki gereksinimler

- Mikrobölgeleme projelerinde deneyim sahibi olmalıdır.

Bilimsel Bilimsel danışmanların aşağıdaki sorumlulukları bulunmaktadır:


Danışmanların - Teknik karar verme sürecini kolaylaştırmak amacıyla mikrobölgeme
Sorumlulukları işinin yapmak için anlaşamaya varılmış kuruluşa teknik tavsiyelerde
bulunmak.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-25
Ocak 2004

Jeolojik/geoteknik Jeoloji/geoteknik ve sismoloji/jeofizik gruplarının aşağıdaki sorumlulukları


grup ile jeofizik bulunmaktadır:
grubun
sorumlulukları - Güncel ekipman ve teknolojiler kullanılarak gerçekleştirilen veri
toplama ve değerlendirme. İlgili personelin bu alanda devam eden
mesleki gelişimi de dahil olmak üzere gerekli mesleki eğitim ve
öğrenime sahip olması gerekir.
- Çalışmaların orijinal ham veri, işlenmiş veri ve yorumlanmış sonuçlar
olarak uygun biçimde ayrıştırılmış ve belgelendirilmiş olması gerekir.
(kriterler ve format v.b. için bakınız Bölüm 2)
- Ham veri haritalarının, temel haritaların ve mikrobölgeleme
haritalarının hazırlanması.

Tavsiye edilen Jeoloji/Geoteknik grup üyeleri:

- Başkan: 1 no.lu proje yönetici yardımcısı mesleki nitelikleri: Zemin


dinamiği ve jeoloji deneyimi olan deneyimli geoteknik mühendisi veya
geoteknik mühendisliği ve zemin dinamiği konusunda geniş
deneyimleri olan jeoloji mühendisi.
Üyeler: İşi alan firma ve danışmanların seçilen temsilcileri

Tavsiye edilen Sismoloji/Jeofizik grup üyeleri:

- Başkan: 2 no.lu proje yönetici yardımcısı. Mesleki nitelikleri:


Mühendislik jeolojisi ve zemin dinamiği deneyimi olan ve sismoloji
mühendisliği konusunda bilgili jeofizik mühendisi.
Üyeler: İşi alan firma ve danışmanların seçilen temsilcileri

Değerlendirme Değerlendirme takımının sorumlulukları aşağıda verilmektedir:


Ekibinin
Sorumlulukları Verilerin değerlendirilmesi ve tamamlanması
Kapsamlı mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması

Tavsiye edilen değerlendirme takımı üyeleri:

Başkan: Proje yöneticisi


- Üyeler: 1 ve 2 no.lu proje yöneticisi yardımcısı, geoteknik, jeoloji ve
jeofizik gruplarının seçilmiş temsilcileri ile bilimsel danışmanlar.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-26
Ocak 2004

3.4.3 Mikrobölgeleme metod ve sorumlulukları

Mikrobölgeleme Aşağıda verilen proje aşamalarını takip edilmesi tavsiye edilir. Her adımın
Sürecinin Aşamaları teknik ayrıntıları Bölüm 2 de verilmektedir.

- Başlangıç aşaması
- Ayrıntılı planlama aşaması
- Ham veri toplanması ve veri tabanının oluşturulması / CBS
- Verilerin değerlendirilesi ve tamamlanması, ek araştırmalar
- Ham verinin haritalanması
- Altlık haritaların hazırlanması
- Mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması

Bir mikrobölgeleme çalışmasında aşağıdaki aşamalar takip edilmelidir:

Başlangıç aşaması
Sorumluluk: Belediye

Ayrıntılı planlama aşaması


İhaleyi alan kururluşun sorumlulukları

Ham veri toplanması ve veri


tabanının oluşturulması / CBS

Verilerin değerlendirilesi ve
tamalanması, ek araştırmalar ;
Ham verinin haritalanması

Mikrobölgeleme haritalarının
hazırlanması

Uygulama
Sorumluluk: Belediye

Şekil 3.6. Mikrobölgeleme Yönetim Süreci


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-27
Ocak 2004

3.4.4 Mikrobölgeleme haritalarının yorumlanması

Mikrobölgeleme Sismik mikrobölgeleme çalışmalarının nihai sonuçları belediye


Haritaları alanlarına ilişkin altı dizi haritadır.

1. Yüzey faylanması haritası


2. Yer sarsıntısı haritası
3. Sıvılaşma olasılığı haritası
4. Heyelan ve kaya düşmesi (şev duraysızlığı) haritası
5. Depreme bağlı taşkına eğilim haritası

Yüzey Faylanması Yüzey faylanması haritası sismik güvenlik bölgelerinin


Haritaları oluşturulmasında değer taşır. Depreme yatkın alanlarda, bilinen fay
hatlarında yapılanmanın kısıtlanmasına oldukça sık başvurulur.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-28
Ocak 2004

Yer Sarsıntısı Depremler, anakayada sallantılar oluşturur. Bu da zeminden geçerek


Haritası yüzeye ulaşır. Bazı zeminler yer hareketlerini azaltırken diğerleri
çoğaltarak yapılarda hasar meydana getirecek şekilde olağanüstü güçlü ve
uzun sarsıntılara neden olurlar. Artan yer sarsıntısına maruz alanlar, ancak
sismik tasarım ve yapım süreçlerine dikkat edildiğinde güvenli bir şekilde
yapılanabilirler. Doğal olarak, göreceli olarak yüksek yer sarsıntısına
maruz alanlardan olabildiğince kaçınmak gerekir. Yüksek yer sarsıntısı
ihtimalinin göz önüne alınması, yapım maaliyetlerini artıracaktır. Ancak,
deneyimler yeni binalar için depremle ilgili ek maliyetlerin az olup, en
fazla az bir yüzde mertebesinde olmasına karşılık, mevcut binaların
güçlendirilmesinin çok pahalı olabileceğini göstermektedir.

Şekil 3.7. Adapazarı için Yer Sarsıntısı Haritası


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-29
Ocak 2004

Sıvılaşma Haritası Sıvılaşma, yeraltı suyu seviyesinin altındaki bazı zeminlerin sarsıldığında
gücünü kaybederek sıvı gibi olması olayıdır. Sıvılaşma tek başına hasar
meydana getirmez. Ancak sıvılaşan zeminin akması durumunda zemin
oturabilir veya kayabilir ve böylece yapılara, yollara veya altyapı ağlarına
zarar verebilir. Sıvılaşmanın en fazla görülebildiği alanlar; yeraltı suyunun
yüksek olduğu nehirler, dereler, göller ve diğer su kenarları boyunca yer
alan kumlu zeminler ile, hidrolik olarak yerleştirilmiş kum dolgularıdır.
Sıvılaşmanın etkileri, genellikle sıvılaşabilir tabakaların kalın olduğu
durumlarda daha ciddidir. Sıvılaşmanın en hasar verici etkilerinden biri de
enine yayılmadır. Altındaki zemin sıvılaştığında yeryüzeyi yana doğru
kayarak aralarında çatlaklarla bloklar halinde kırılıp eşit olmayan biçimde
oturabilir. Yanal yayılma, özellikle de karayolları, demiryolları, köprüler
ile su, kanalizasyon, elektrik ve iletişim ağları gibi gömülü altyapıya zarar
verir.
Yapıların veya altyapının yüksek sıvılaşma potansiyeli gösteren alanlara
yerleştirilmesinden kaçınmak için kentsel nazım planlar ile sıvılaşma
haritaları mutlaka çakıştırılmalıdır. Bu tür inşaatlardan kaçınılamaması
durumunda ise, olası sıvılaşmaya karşı uygun yapısal önlemlerin alınması
öngörülmelidir.

Şekil 3.8. Adapazarı için Sıvılaşma Olasılığı Haritası


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-30
Ocak 2004

Heyelan Haritası Nehir kenarlarındaki hem dik hem tatlı eğime sahip engebeli alanlarda
heyelan veya şev duraysızlığı. Deprem sarsıntısı, normalde durağan olan
şevlerde heyelanı tetikleyebilir. Deprem dışı koşullarda bir yamaç ne kadar
duraysız ise deprem sırasında o kadar kaymaya müsaittir. Bu tür
yamaçların üstüne veya altlarına yapılan yapılar için heyelanlar çok hasar
verici olabilirler. Dolayısıyla duraysız şevler üzerinde veya bunların altına
inşaat yapılmasından kaçınılmalıdır. Eğer bu tür alanlarda inşaat yapılması
gerekliyse geoteknik alan araştırması ile uygun özellikli tasarım ve inşaat
uygulamaları yapılmalıdır.

YAMAC KAYMASI
TEHLİKESİNE GÖRE
BÖLGELEME

Şekil 3.9. Adapazarı için Heyelan Tehlikesi Haritası


Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-31
Ocak 2004

Depreme Bağlı Deprem nedeniyle oluşan taşkınlar, denizler, körfezler gibi su kütleleri
Taşkın Haritası üzerinde depremin etkilerinden kaynaklanabildiği gibi barajlar veya su
depolarının deprem nedeniyle yıkılmalarından da ortaya çıkar. Deniz
kenarında deprem kaynaklı taşkına tsunami denir. Muhtemel tsunami
olaylarının haritası, olası kaynak bölgeler ile deniz tabanının niteliklerini
ve kıyı topografyasını temel alarak çizilebilir. Barajlar ve su depolarının
altındaki taşkın alanları böyle bir yıkılma beklentisini göz önüne alarak
haritalanmalıdır. Potansiyel deprem kaynaklı taşkınlar; yeni yapılanma
bölgeleri, altyapı sistemlerinin yer seçimi ve mevcut yerleşmelerin
taşınması mı yenilenmesi mi gerektiği kararlarının verilmesinde gözönüne
alınmalıdır.

Mikrobölgeleme Mikrobölgeleme haritaları, belediye sınırları içinde deprem tehlikesine


Haritalarının ilişkin bilimsel temele dayalı değerli bilgiler verir.
Kullanımı
Deprem tehlikesinin azaltılmasında;

- Arazi kullanımı yönetimi,


- Yapılar ve altyapıların gelecekte yer alacağı uygun alanların seçimi,
- Belediyelerin bir deprem afetinden sonra müdahale hazırlıklarını
iyileştirmek
yoluyla katkıda bulunurlar.

Sismik mikrobölgeleme haritalarını temel alarak deprem tehlikesinin (dep-


rem sonrası yeniden yapılanma için imar sınıflamasına göre) dört sınıfta
toplanması:
- İnşaata müsait alanlar
- Detaylı araştırma ve teknik gözden geçirmeyi gerektiren alanlar
- İnşaatın tümden yasaklandığı alanlar (Fay yırtığı bölgesi)
- Yeni inşaatın yasaklandığı alanlar

Kritik altyapı ögeleri için uygun alanların seçimi. Örneğin:


- Hastaneler
- Okullar
- İtfaiye ve Karakollar
- İletişim merkezleri
- Trafolar
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-32
Ocak 2004

3.5 Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının Kentsel Mastır Planlara Uygulanması ve Deprem


Güvenliği İçin Gelişmelerin Kontrol Altına Alınması

3.5.1 Giriş

Türkiye’deki belediyelerde arazi kullanım yönetiminin yasal temeli


oldukça kısıtlı bulunmakla birlikte, belediyelerin ellerinde uygun arazi
kullanım yönetimleriyle deprem riskinin azaltılması için önemli fırsatlar
vardır. Mevcut düzenlemelerde öngörüldüğü üzere, belediyeler gerekli
kentsel nazım planlar çerçevesinde jeolojik çalışmalar yürütmelidir. Bu El
Kitabı, söz konusu gerekli çalışmalar için yeni standartlar getirmektedir.
Sismik mikrobölgeleme süreci, Bölüm 2 de tanımlandığı üzere, sismoloji,
jeoloji ve geoteknik mühendisliğinden kapsamlı verilerin toplanması ve
yorumlanması için güncel bilimsel metodları kapsamaktadır. Bu daha
önceden kullanılmakta olan jeolojik etütlerin önemli oranda iyileştirilmesi
ve standartlaştılması anlamına gelmektedir.

Göreceli
Göreceli Göreceli Deprem
İşlev Yer Yüzey Fay
Sıvılaşma Heyelan Nedenli
Sarsıntısı Yırtılması
Tehlikesi Tehlikesi Taşkın
Büyütmesi
Kentsel Nazım Planlar O G G G G
İmar Planının incelenmesi O G G G G
Alan Etütleri gereksinimi G G G G K
Kamu Tesislerinin Yer
O G G G G
Seçimi
Yeniden İnşa, Güçlendirme
O G G G G
Planlaması
Acil Durum Hazırlığı G G G O G
(K= Kısıtlı kullanım O=Orta Kullanım G= Geniş Kullanım)
Şekil 3.10. Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının Belediyelerce Kullanımı

Belediye plancıları, şev duraylılığı ve sıvılaşma potnansiyelini gösteren


haritaları, kapsamlı kentsel mastır planlar ve belirli imar uygulamalarının
gözden geçirilmesi sırasında çok yararlı bulacaklardır. Her beş harita da,
alana özel sismik etütlerin yapılacağı alanların belirlenmesi, yeniden
yapılanma projelerinin önceliklerinin belirlenmesi ve mevcut binalar için
sismik güçlendirme programların oluşturması konusunda büyük değer taşır.
Kamu tesisleri ve altyapı sistemlerinin yerleştirilmesinde de sıvılaşma,
heyelan ve kayadüşmesi haritalarından faydalanılabilinir. Devletin her
düzeyindeki kamu acil müdahale plancıları, kamu eğitim programları,
deprem zararlarını azaltma ve müdahale konularında bu beş haritadan
faydalanmaları beklenmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-33
Ocak 2004

3.5.2 Kentsel Nazım Planı Sismik Mikrobölgeleme Uygulaması

10,000 den fazla nüfusu olan yerleşmelerin kentsel nazım planı yaptırma
ve idame etme sorumlulukları bulunmaktadır. Söz konusu kentsel mastır
planları incelenmek üzere BİB’na sunulurlar. Afet İşleri Genel Müdürlüğü,
afet riski bileşkesini inceler. Kentsel nazım planlarda “kentsel gelişmeye
uygun alanlar” önerilir. Bu tür uygun alanların seçiminde sismik
mikrobölgeleme haritalarında belirtilen deprem tehlikesi dikkate
alınmalıdır.

Şekil 3.11. Adapazarı Nazım Planı

CBS sistemi Coğrafi bilgi sistemleri (CBS), analiz sürecinde değerli bilgiler sağlar. Bu
kullanılması araç, belediyelere farklı kaynaklardan elde edimiş olan mekansal bilgileri
sistematik ve etkin bir biçimde bütünleştirebilme olanağı verir. Bilgileri
tabakalar halinde üst üste koyabilme imkanı, analiz eden kişilerin bir
bakışta belirli bir alandaki arazi kullanım kararlarını etkileyen faktörlerin
tümünü birden görebilmelerini sağlar. Bu Elkitanında gösterilen yöntemler
deprem tehlikesi faktörünü, genel arazi kullanımı planlamasına entegre
edebilmek için CBS kullanma imkanı sağlamaktadır. Afet İşleri Genel
Müdürlüğü, doğal afet yönetimi konusunda belediyelerin CBS imkanları
geliştirebilmelerine yardımcı olup denetleyebilmek amacıyla bir uzaktan
algılama ve coğrafi bilgi sistemi ünitesi kurmuştur.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-34
Ocak 2004

Kentsel nazım planların jeolojik etütleri de içermesi gerekir. Ancak,


geçmişte bu etütlerin standartları tam olarak belirlenemediğinden, etütlerin
format ve kalitesinde belirgin tutarsızlıklar bulunmaktaydı. Kentsel nazımr
planlar dönemsel olarak gözden geçirilir. Kentsel nazım planları muntazam
aralarla incelemeye tabi tutulur. Kentsel nazım planlarının inceleme
dönemi geldiğinde, bu El Kitabındaki usuller gereğince mikrobölgeleme
haritaları gerekli olacaktır. Arazi kullanımını etkileyen fiziki niteliklerin
analizine mikrobölgeleme haritaları temel teşkil edecektir. Genelde, yer
sarsıntısı Yapı Yönetmelikleri ile ilişkilendirilir. Yer sarsıntısı tehlikesine
karşı, mevcut yapı standartlarının uygulandığı, gerek proje aşamasında
gerekse de inşaat sürecinde sıkı biçimde denetlenmelidir. Arazi
kullanımına kısıtlama getirme, en fazla depremle ilgili yer sarsıntılarını
tetikleyebileceği, heyelan, sıvılaşma ve diğer zemin bozulması tehlikesi
durumlarında önemlidir. Belirli yerlerde ortaya çıkabilecek tehlikeler
olarak yüzey fay kırılması, ve deprem nedenli taşkın da arazi kullanım
yönetiminde kısıtlamalara gidilmesine neden olabilir.

Kentsel nazım plan ölçeğinde Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nce


geliştirilecek olan deprem sonrası zemin değerlendirilmesi için aşağıdaki
dört bölge sistemi, kamu ve özel sektör yatırımlarına yol göstermek için
öngörülebilir:

- İnşaata uygun alanlar,


- Detaylı araştırmalar ve belirli teknik inceleme gerektiren alanlar
- Tüm inşaatların yasaklandığı (fay kırığı hattı) alanlar
- Yeni inşaatların yasaklandığı alanlar

Sıkı bir uygulayıcı yasal yetkilinin olmadığında bile bu tür danışma


bilgileri gerek kamu plancıları gerekse özel sektör yatırımcıları için önem
taşır.

Özet :
- Mikrobölgeleme haritalarını, diğer bilgilerle birlikte istenen
arazi kullanımları ve kentsel büyümenin sınırlarının
belirlenmesinde kullanın.
- Kentsel nazım planların dönemsel incelenmesinde,
mikrobölgeleme haritalarında tehlikeli olarak gösterilen
alanları inceleyin ve revizyona tabi tutun.
- Yerel coğrafi bilgi sistemlerine, eğer varsa sismik
mikrobölgeleme haritalarını da dahil edin.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-35
Ocak 2004

3.5.3 Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının İmar Uygulamalarının İncelenmesinde Kullanımı:

Sismik mikrobölgeleme haritaları, imar planlarının belirli alanlara ilişkin


bilinen deprem tehlikelerinin değerlendirmek üzere incelenmesinde
kullanılabilir. Uygun olduğunda yapılanma güvenli alanlarla sınırlanabilir
veya güvenli ölçekle sınırlı tutulabilir. Her durumda mikrobölgeleme
haritaları müteahitleri, mülk sahiplerini ve genelde halkı, tasarım ve
inşaatta gözönüne alınması gereken belirli deprem tehlikeleri konusunda
bilgilendirir.

Özet:
- Arazinin parselasyonu veya altyapının getirilmesinden sismik
tehlikelerin değerlendirilebilmesi için sismik mikrobölgeleme
haritalarını kullanın.
- Parselasyonun onanmasından önce arsaların hasar
görebilirliği ile deprem olması durumunda erişim ve altyapının
değerlendirlebilmesi için sismik mikrobölgeleme haritalarını
kullanın.

3.5.4 Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının Alana Özel Sismik Tehlikelerin Değerlendirilmesinde


Kullanımı :

Sismik Mikrobölgeleme Haritaları belirli bir alan ölçeğinde detaylı tehlike


parametreleri sağlamaz. Ancak, belediyenin planlama müdürlüklerine alana
özel etütlerin nerede gerekli olacağı hakkında yol gösterir.

Özet:
- Sismik mikrobölgeleme haritalarında tehlike potansiyeli
taşıdığı belirtilen alanlar hakkında yapılanma olmadan önce
ek sismik tehlike bilgisi edinilmesini öngören politikalar kabul
edin.
- Prosedürlerin, alana özel sismik tehlike değerlendirmesini
içermesini sağlayın.
- İnşaat ruhsatı için müracaat edenlerin, alana özel geoteknik
raporlarının incelemesinin, nitelikli mühendislik jeologları
veya geoteknik mühendislerince yapılmasını sağlayın.

3.5.5 Sismik Mikrobölgelemenin Kamu Tesisleriyle Altyapı Tesislerinin Yer Seçimi ve


Tasarımına Uygulanması

Mikrobölgeleme haritaları, kamu ile altyapı tesisleri yer seçimi için önemli
bir rehber oluştururlar. Okullar, hastaneler, karakollar ve itfaiye
istasyonlarının olabildiğince en güvenli alanlara yerleştirilmeleri gerekir.
Bu tip tesislerin aynı zamanda özel sektörü de çektiği bilinmektedir. Bu
nedenle gelişmelerin göreceli olarak daha güvenli alanlara çekilmesi
önemlidir. Tesislerin bir belediyenin işleyişinde kritik rolleri vardır.
Dolayısıyla tesisat sistemlerinin de yüksek deprem tehlikesi olduğu bilinen
alanlara yerleştirilmemesine dikkat edilmelidir. Trafolar, su pompalama
istasyonları sıvılaşma veya heyelan alanlarının dışına yerleştirilmelidir.
Özet:
- Sismik mikrobölgeleme haritaları kullanarak, kamu
tesislerinin ve altyapı sistemlerinin yer seçiminde gözönüne
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-36
Ocak 2004

alınması gereken potansiyel tehlikeleri belirleyin.


- Sismik mikrobölgeleme haritalarını, kamu tesislerinin ve
altyapı sistemlerinin güçlendirilmesi ve bunların
korunmalarına ilişkin önlemlerin alınmasına yönelik
yatırımları yönlendirmekte kullanın.

3.5.6 Sismik Mikrobölgelemenin Yeniden Yapılanma ve Depremsel Güçlendirmede Kullanımı

Sismik mikrobölgeleme haritaları bir belediyeye halihazırda yapılanmış


alanlardaki tehlikeli bölgeleri de gösterecektir. Bu durumda haritalar
nerelere özellikle dikkat edilmesi gerektiğini belirlemekte kullanabilirler.
Örneğin, hastane veya okul gibi bir tesisin yüksek tehlike düzeyine sahip
olan bir alanda yer alması durumunda yapısal yeterliliği olup olmadığı
araştırılmalı ve muhtemelen güçlendirilmesi veya taşınılması
düşünülmelidir. Mevcut binaların çoğu beklenen deprem güçlerine
dayanabilmek için yeterli biçimde inşa edilmemişlerdir. Sismik
mikrobölgeleme haritaları yapıların güçlendirilmesi veye yenilenmesi için
önceliklerin belirlenmesine yardımcı olurlar. Yeniden yapılanma
sözkonusu olduğunda ise sismik mikrobölgeleme en yüksek risk taşıyan
bölgeler ile yeniden yerleşilecek alanların belirlenmesini sağlar.
Özet:
- Sismik mikrobölgeleme haritalarını; yeniden yapılanma
önceliklerini belirlerken, mevcut yerleşimleri daha az tehlikeli
alanlara taşımak ve yeniden yapılanma süreci içinde daha
güvenli kullanımlar ve binalar elde etmekte kullanın.
- Sismik mikrobölgeleme haritalarını yapısal veya diğer
bilgilerle birlikte mevcut tehlikeli bina ve tesisilerin sismik
güçlendirme önceliklerinin belirlenmesinde kullanın.

3.5.7 Sismik Mikrobölgelemenin Acil Durum Yönetimine Uygulanması

Sismik Mikrobölgeleme belediyelerin acil müdahale planlamaları için


değerli bir araç oluşturur. Bir deprem olması durumunda belediyenin hangi
bölgelerinin ciddi hasar görebileceğinin belirlenmesinin temelini oluşturur.
Acil müdahale, valiliklerin görevi olmasına karşılık, bu bilgiler acil
müdahale için gerekli malzeme ve ekipmanın hazırlanmasını ve acil durum
personeli için acil durum senaryolarının geliştirilmesini sağlar.

İmar planları, özel arazi kullanma planlaması güvenlik standartlarının


yürürlüğe konulabileceği şekilde revize edilebilirler.

Özet:
- Sismik mikrobölgeleme haritalarını kamu oyunu belediyenin
ve bölgenin depremden hasar görebilirliği hakkında
bilgilendirmek için kullanın.
- Sismik mikrobölgeleme haritalarını acil durum planlaması
için, gerçekçi senaryoların oluşturulmasında veya yerel idare
düzeyindeki kuruluşların eğitim faaliyetlerinde kullanın.
- Sismik mikrobölgeleme haritalarını, tehlikeli maddelerin
depolanması, taşınması ve kullanımında depremden hasar
görebilirliği belirlemek için kullanın.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-37
Ocak 2004

3.6 Deprem Güvenliği için Arazi Kullanım Yönetimi İdaresi

3.6.1 Genel

Afet riski yönetiminde kritik öge uygulamadır. Geçen yüzyıl içinde deprem
olgusuna ilişkin bilimsel anlayışın ve deprem kaynaklı yapısal bozulma
sürecine ilişkin mühendislik kavramlarının hızla gelişmesine karşılık,
deprem kayıpları hızlı oranda artışına devam etmiştir. Maalesef deprem
güvenliği konusunda bildiklerimizle deprem güvenliği hakkında
yaptıklarımız arasunda büyük bir fark bulunmaktadır. Depremlerin belirli
bir bölgede düzenli aralıklarla olmamaları nedeniyle insanlar arazi
kullanımı ve yapılanma kararlarının etkileyecek oranda kayıp deneyimi
geçirmezler. Depremlerin aynı alanı tekrar vurma süresi, bir nesilden çok
daha fazla olabilir. Bu nedenle kötü inşaatların veya uygun olmayan arazi
kullanımı seçiminin sonuçları, her zaman için bu kötü kararların
verilmesinden sorumlu olan kişilerin başına gelmez. Bu nedenle deprem
güvenliğine ilişkin değerlerin insan hafızası veya niyetlerinden daha
güvenli bir mekanizma halinde kurumsallaşması çok önemelidir. Deprem
güvenliği ile ilgili düzenleyici önlemler, toplumun bu tür uzun vadeli
nesiller arası bir konuyla ilgili olarak getirebildiği temel bir araçtır.

Belediyelere vatandaşların sağlık, güvenlik ve refahını sağlayabilmek için


güçlü yetkiler verilmiştir. Bu yetkilerin uzun vadeli kamu güvenliği ve
refahı konusunda kullanılması gerekir. Müteahitlerin binalarının müstakbel
sahiplerinin güvenliğinden sorumlu tutulmaları gerekir. Bu sorumluluğu
sağlayabilmek için mevcut mekanizma, arazi kullanımı ve inşaat
standartlarının kamu tarafından düzenlenmesidir. Kamu sağlığına yönelik
belediye düzenlemelerinin yönetimi, yüksek ahlaki değerleri gerektirir.

Normal olarak, kentsel nazım planların hazırlanmasından ve yönetiminden


bir belediyenin İmar Müdürlüğü sorumludur. Kentsel imar planları, o
belediye sınırları içinde yaşayanların kolletif değer ve isteklerini yansıtır.
Kamu çıkarları ile özel sektör çıkarlarının dengelenmesinin yanı sıra, tabiat
ve kültürün geliştirilmesiyle korunması arasındaki dengeyi ve aynı
zamanda kamu güvenliği konusunda kabul edilebilir risk düzeyini temsil
eder. Göreceli deprem tehlikesi taşıyan alanların belirlenmesi, can ve mal
güvenliğini sağlamak için bir araçtır. Dolayısıyla bu konudaki tavsiyelerin
dinlenerek deprem güvenliği düzenlemelerinin yürülüğe konulması, yerel
idarelerin planlama ve inşaat görevlilerinin önemli bir görevidir.

Bir çok belediye etkin arazi kullanım yönetimini gerçekleştirebilecek yete-


rince eğitimli teknik personele sahip değildir. Çoğu imar müdürlükleri ise
arazi kullanım yönetimi düzenlemelerini yürütebilecek yetki ve yerel
politik destekten yoksundurlar.

3.6.2 Deprem Güvenliği için Arazi Kullanım Yönetimi Uygulamasının Gereksinimi

Profesyonel Teknik Teknik personel gereksinimi, belediyenin büyüklüğüne göre


Kadro değişiklikler gösterir. Çok kaba bir hesapla her beş bin nüfus için en
azından bir profesyonel plancı kadrosu gerekir. İmar Müdürlükleri
kadrosunda aşağıda belirtilen nitelikli profesyonellerin bulunması
gerekir:
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-38
Ocak 2004

- Şehir Plancıları
- Mimarlar
- İnşaat Mühendisleri
- Yapı
- Geoteknik
- Çevre
- Haritacılar
- Veri Yönetimi Uzmanları
- Coğrafi Bilgi Sistemleri Uzmanları
- Sürveyanlar

Plan Hazırlanması, Arazi kullanım yönetiminin kritik gereksinimlerinden biri de mekansal


İncelenmesi ve veri ve bilgi yönetimidir. Mevcut veri kaynaklarından tam anlamında
Yürütülmesi Araçları yararlanabilmek için, her belediyenin olabildiğince çabuk bir coğrafi
bilgi sistemi kurması gerekir. Sayısal veri yönetiminin varlığı harita
veri tabanlarının etkin biçimde idamesini ve kullanımı mümkün kılar.

3.6.3 İmar Müdürlüklerinin Deprem Güvenliğini Sağlamak Konusunda Temel Görevleri

Nazım Planların Belediye İmar Müdürlüklerinin temel görevi kentsel nazım planların
Hazırlanması, denetimi ve idamesidir. Bir çok durumda bu, danışmanların
İncelenmesi ve İdamesi çalışmalarını yönetme şeklinde olur. İmar Müdürlüklerin temel
sorumluluklarından biri de sismik mikrobölgeleme çalışmalarını
yürütüp, bu El Kitabında tanımlanan sismik mikrobölgeleme
haritalarını üretecek danışmanların seçimi ve yönetimidir.
Mikrobölgeleme haritalarında belirtilen deprem tehlikelerinin kentsel
nazım planlara yansıtılması imar müdürlüklerinin sorumluluğundadır.

Plan İncelemesi Gelişme önerileri İmar Müdürlüklerine inceleme için sunulduklarında,


öneri sahibine önerilen gelişme ile ilgili tüm sismik tehlikeler hakkında
bilgilendirme ve yapılanmaya uygulanması gerekli tüm kısıtlamaları
uygulamak sorumluluğu İmar Müdürlüğünündür. Bu, deprem
güvenliğini sağla-yabilmek açısından ilk ve en kolay uygulanabilir
eylemdir. Plan revizyonu, bitirilmiş yapıların yıkılmasından çok daha
ucuzdur.

Alan Araştırması Onaylı planın koşullarının uygun biçimde yerine getirilmesinin


sağlanması için, inşaat süresince ve sonunda ayrıntılı alan
denetimlerinin yürütülmesi önemlidir. Alan araştırması zaman alıcı ve
teknik olarak zor bir faaliyet olmasına karşılık deprem güvenliği
sürecinin temelidir.

Uygulama Düzenleme sürecinde en zor ve en önemli adım uygulamadır.


Uygulama, sürecin ciddiye alınabilmesinin ön koşuludur. Bu durum
güçlü yerel politik destek gerektirmekte ve uygun olmayan yapıların
fiziki olarak ortadan kaldırılması için polis gücü gerektirmektedir.
Uygulama, ancak kamuoyunun deprem güvenliğinin düzenlenmesinin
kendi geleceklerinin iyiliği için olduğunu kavramalarıyla mümkündür.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 4-1
Ocak 2004

4. Kaynaklar
Amann P. and Heil M. (1995). "Cone penetration testing in Switzerland", CPT ’95, International
Symposium on cone penetration testing, Linköping, Sweden, vol. 1, S. 235-242.
Amann P., Heil M. and Huder J. (1997). "Determination of shear strength of soft lacustrine clays",
XIV ICSMFE, Vol. 1, Hamburg 1997, S. 507-510.
Boore, D.M., Joyner, W.B. and Fumal, T.E. (1997). "Equations for Estimating Horizontal
Response Spectra and Peak Accelerations from Western North American Earthquakes: A summary
of Recent Work", Seismological Research Letters, (68)1:128-153.
EMS-98 (1998). European Seismological Commission, Subcommission on Engineering
Seismology, Working Group Macroseismic Scales, "European Macroseismic Scale 1998, EMS-
98", Editor G. Grünthal. Luxembourg, 1998. Homepage: http://www.gfz-
potsdam.de/pb5/pb53/projekt/ems/
Fäh D., Kind F. and Giardini D. (2002). "Structural Information Extracted from Microtremor
Wavefields", 12th European Conference on Earthquake Engineering, London, 2002.
Finn W.D.L. (1972). "Soil Dynamics and Liquefaction of Sand", Proc. Of Int. Conf. on
Microzonation for Safer Construction – Research and Application, Seattle.
Hardin, B.O. (1978). "The Nature of Stress-Strain Behaviour of Soils", Earthquake Engineering and
Soil Dynamics, ASCE, Vol. 1, pp. 3-90.
Hardin, B.O. and Drnevich, V. (1972). "Shear Modulus and Damping in Soils: Design Equations
and Curves", Journal of the Soil Mechanics and Foundations Division, ASCE, Vol. 98, No. 7, pp.
667-691.
Iwasaki, T., F. Tatsuoka, K. Tokida, and S. Yasuda (1978). "A practical method for assessing soil
Liquefaction potential based on case studies at various sites in Japan", 2nd International
conference on microzonation, San Francisco, p. 885-896.
Iyisan, R. (1996). "Correlations between Kayma dalgası hızı and In-situ Penetration Test Results",
Technical Journal of Turkish Chamber of Civil Engineers, 7(2): 1187-1199 (in Turkish).
Jamiolkowski, M., Ghionna, V., Lancellotta, R. and Pasqualini, E. (1988). "New Correlations of
Penetration Tests for Design Practice", Proc. ISOPT-1, Orlando, FL, Vol. 1: 263-296.
Kayen, R.E., Mitchell, J.K., Seed, R.B., Lodge, A., Nishio and Coutinho, R. (1992). "Evaluation of
SPT-, CPT-, and Shear Wave-Based Methods for Liquefaction Potential Assessment Using Loma
Prieta Veri”, Proc. 4th Japan-US Workshop on Earthquake-Resistant Design of Lifeline Facilities
and Countermeasures for Soil Liquefaction, (1):177-204.
Lee, S.H.H. (1990). "Regression models of shear wave velocities” Journal of the Chinese Institute
of Engineers, (13)5:519-532.
Midorikawa, S. (1987). "Prediction of Isoseismal Map in the Kanto Plain due to Hypothetical
Earthquake", Journal of Structural Eng. 33B, 43-48.
Mitchell J. K., Yu H. S. (1998). "Analysis of cone resistance: Review of methods", Journal of
Geoteknik and Geoenvironmental engineering, Vol. 124, N. 2, Feb. 1998, S. 140-149.
Okur,V., Ansal,A. (2001). "Dynamic Characteristics of Clays under Irregular Cyclic Loading”
Lessons Learned from Recent Strong Earthquakes, Earthquake Geoteknik Engineering Satellite
Conference, pp. 267-270.
Olsen, R.S. (1997). "Cyclic Liquefaction Based on the Cone Penetration Test”, Proc. NCEER
Workshop on Evaluation of Liquefaction Resistance of Soils, National Centre for Earthquake
Engineering Research, Buffalo, 225-276.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 4-2
Ocak 2004

Robertson, P.K. (1990). "Soil classification using the cone penetration test". Canadian Geoteknik
Journal, 27 (1), 151-8.
Robertson, P.K. and Campanella, R.G. (1983). "Interpretation of cone penetrometer test: Part I:
sand", Canadian Geoteknik Journal, 20(4): 718-33.
Robertson, P.K., and Campanella, R.G. (1985). "Liquefaction potential of sands using the cone
penetration test", Journal of Geoteknik Division of ASCE, March 1985, 22(3): 298-307.
Robertson, P.K., Campanella, R.G. and Wightman, A. (1983). "SPT-CPT Correlations", ASCE J.
of Geoteknik Engineering 109(11): 1449-59.
Seed R.B., Cetin K.O., Der Kiureghian A., Tokimatsu K., Harder L.F., Kayen R.E. and Idriss I.M.,
(2000). "SPT-Based Probabilistic and Deterministic Assessment of Seismic Soil Liquefaction
Potential", Evaluation and Mitigation of Seismic Hazards, August 17-19, 2000, Univ. of
California, Berkeley.
Seed, H. B., Tokimatsu, K., Harder, L. F. and Chung, R. M. (1985) "Influence of SPT procedures
in soil Liquefaction resistance evaluations”, Journal of Geoteknik Engineering, ASCE,
(111)12:1425-1445.
Seed, H.B and Idriss, I.M. (1971) "Simplified Procedure for Evaluating Soil Liquefaction
Potential”, Journal of Soil Mechanics and Foundations, ASCE, (97)SM9:1249-1273.
Seed, H.B., Wong, R.T., Idriss, I.M. and Tokimatsu, K. (1984). "Moduli and Damping Factors for
Dynamic Analyses of Cohesionless Soils", Univ. of California, Berkeley, Earthquake Engineering
Research Center, Report No. UCB/EERC-84/14, 37 p.
Siyahi, B.G. and Ansal, A. (1999). "Manual for Zonation on Seismic Geoteknik Hazards", Tech.
Comm. For Earthquake Geoteknik Eng. TC4, ISSMGE, pp. 68-70.
Springman S.M., Giudici Trausch J., Heil H.M. and Heim R. (1999). "Strength of soft Swiss
lacustrine clay, cone penetration and triaxial test veri", Transportation Research Record 1675: 1-9.
Washington D.C.
Stark, T.D., and Olson, S.M. (1995). "Liquefaction resistance using CPT and field case histories",
Journal of Geoteknik Engineering, ASCE 121(12), 856-869.
Sun, J.I., Goleski, R. and Seed, H.B. (1988). "Dynamic Moduli and Damping Ratios for Cohesive
Soils", Report University of California, Berkeley, EEBC 88/15.
Vucetic, M. and Dobry, R. (1991). "Effect of Soil Plasticity on Cyclic Response", Journal of
Geoteknik Engineering, ASCE, Vol. 117, No. 1, pp. 89-107.
Youd, T. L., Idriss, I. M., Andrus, R. D., Arango, I., Castro, G., Christian, J. T., Dobry, R., Finn,
W. D. L., Harder, L. F. Jr., Hynes, M. E., Ishihara, K., Koester, J. P., Liao, S. S. C., Marcuson, W.
F. III., Martin, G, R., Mitchell, J. K., Moriwaki, Y., Power, M. S., Robertson, P. K., Seed, R. B.,
and Stokoe, K. H., II. (2001). "Liquefaction Resistance of Soils: Summary Report from the 1996
NCEER and 1998 NCEER/NSF Workshops on Evaluation of Liquefaction Resistance of Soils”,
ASCE Journal of Geoteknik and Geoenvironmental Engineering, 127(10):817-833.

You might also like