Professional Documents
Culture Documents
Türkiye Cumhuriyeti Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı: Belediyeler Için Sismik Mikrobölgeleme El Kitabı
Türkiye Cumhuriyeti Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı: Belediyeler Için Sismik Mikrobölgeleme El Kitabı
El Kitabı
Ocak 2004
Yerel ve idari yetkililer ile uluslararası üne sahip üniversitelerin farklı bölümlerini içeren,
birbiri ile sıkı olarak bağlantılı çalışmaları kapsayan bu boyutlardaki bir proje, ancak bütün
katılımcı grupların özverili desteği ile gerçekleştirilebilir. Bu konuda aşağıdaki kurum ve
kişilere özel olarak teşekkür edilmelidir:
- Afet İşleri Genel Müdürlüğü (AİGM) Genel Müdürü Dr. Mustafa Taymaz’a, eski
Genel Müdür Yardımcısı Ekrem Demirbaş’a, Oktay Gökçe’ye ve projenin
gelişiminde ve uygulanmasındaki işbirliğinden dolayı AİGM personeline.
- Projeyi mali olarak desteklediği ve gelecek uygulamalardaki ihtiyaçları
karşılamak amacı ile projenin kalıcılığının geliştirilmesine yönelik değerli
katkıları için İsviçre Federal Dış İlişkiler Dairesi, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği
Teşkilatı’na (SDC), özellikle Bayan Barbara Dätwyler ve Dr. Franz Stössel’e.
- Proje gruplarına yardım ve desteklerinden dolayı Kocaeli ve Sakarya illeri
valilerine ve pilot çalışmaların yapıldığı belediyelerin yetkililerine.
- Projenin her aşamasındaki önemli çabalarından dolayı Sakarya Üniversitesi
Rektörü Prof. Mehmet Durman’a.
- El Kitabı ile ilgili değerlendirmeleri ile, en güncel araştırmaların sonuçlarına
dayanan bilimsel son durum yöntemlerini içeren bir uluslararası standarda
erişilmesini sağlayan Teknik Danışma Kurulu üyelerine.
- Tanımlanan çalışmaların hazırlanmasında gösterdiği kararlılıktan dolayı proje
grubunun bütün üyelerine.
İçindekiler Sayfa
1.1 Genel
Verilerin tamamlanması ve
değerlendirilmesi, ilave araştırmalar; (2. Bölüm)
Ham verinin haritalanması
Mikrobölgeleme haritalarının
oluşturulması ve haritalama (2.Bölüm)
Özel Çalışmaların Mikrobölgeleme için seçilen bir bölgede yukarıda bahsedilen hususların
Gerekliliği tayin edilebilmesi için yeterli çözünürlükte sismik, jeofizik, jeolojik ve
geoteknik araştırmaların yapılması gereklidir. Bu amaç için kesin
sonuçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırmalar için asgari gereksinimler
2. Bölümde verilmiştir.
Depremlerin etkileri Bir depremin etkisi, farklı yaklaşımlara göre genellikle iki şekilde
ile İlgili Tanımlar ölçülmektedir:
Risk Azaltılmasında Depreme Karşı Hazırlık, büyük bir deprem anında uygun bir şekilde
Kullanılan Terimlerin hareket edebilmek için deprem öncesi alınan tüm kurumsal önlemleri
Tanımları içermektedir. Depreme karşı hazırlık aşağıdaki ana konuları içerir:
- Müdahale kuvvetlerinin hazırlığı (İtfaiye, polis, acil durum
hastaneleri, vb.)
- Organizasyon, kimin ne yapacağı (koordinasyon, ne yapacağını
bilmek)
- Teçhizat (ilk yardım, yangın söndürücüler, vb)
- Erzak (su, yemek, vb)
- Vesaire.
- Kamu hizmetleri (su, enerji, ulaşım, vb.)
- Organizasyon, kimin ne yapacağı (koordinasyon, ne yapacağını
bilmek)
- Teçhizat (tamir malzemeleri, vs)
- Vesaire
Toprak Kayması, Toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesini gösteren haritanın içeriği:
Kaya Düşmesi - Toprak kayması tehlikesinin üç tehlike sınıfı ile belirlenmesi
(yüksek / orta / düşük tehlike)
- Gerekli görülen yerlerde bölgelere özel imar yönetmelikleri için
tavsiyeler
Genel Bilgi Bir harita ölçeği gerçek durumdaki ve kağıt üzerindeki harita arasındaki
küçültme miktarını göstermektedir. Harita ölçeği, genellikle harita üzerinde
seçilen bir grafiksel gösterimin uzunluğu ile, gerçek durumda bu örneğe
karşı gelen uzunluğun oranı olarak ifade edilmektedir.
t
t t
t kalınlıklı dört doğru parçası ile t kalınlıklı dört doğru parçası ile
sınırlanan alan gösterilebilecek en küçük alan
Deprem ile İlişkili Riskin azaltılması, genellikle tehlikenin, hasar görebilirliğin veya risk
Kayıpların Başlıca altındaki kıymetin azaltılması ile sağlanabilir. Deprem tehlikesinin
Nedenleri azaltılma imkanı olmadığı için, riskin azaltılması için hasar görebilirlik ve
risk altındaki kıymetin azaltılmasına yönelik çalışmalar üzerinde
yoğunlaşılması gerekmektedir.
Deprem etkilerine bağlı olarak meydana gelen kayıpların üç ana nedeni
vardır:
1. Deprem tehlikesi gerektiği gibi dikkate alınmamıştır. Buna
örnekler, olası deprem etkilerinin beklendiği uygun olmayan
alanlardaki yapılaşmadır. Bu alanlara örnek olarak, sıvılaşma
olasılığı yüksek olan bölgeler, toprak kayması tehlikesi olan yerler,
vs. verilebilir.
Alınacak önlemler: Uygun arazi kullanım yönetimi.
Araç: Mikrobölgeleme.
2. Yapıların ve hayati altyapının hasar görebilirliği deprem
tehlikesi hesaba katılmadan belirlenmiştir.
Alınacak Önlemler:
Depreme dayanıklı tasarım, gelişmiş deprem yönetmeliklerinin
kullanılması
- Yeni binalar yönetmeliklere göre tasarlanmalı ve gerekli inşaat
ve kalite kontrol yapılmalıdır. Yeni binalarda, depreme
dayanıklı tasarımı için yapılan masraf ihmal edilebilir
seviyelerde veya çok küçük oranlarda (inşaat giderlerinin %3 -
4 mertebesinde) olmaktadır. Diğer taraftan mevcut binaların
güçlendirilmesi büyük masraflar gerektirebilir.
- Önem derecesi yüksek olan mevcut binalar gerektiği şekilde
güçlendirilmelidir.
3. Müdahale güçlerinin deprem sonrası çok geç veya yetersiz
müdahalesi.
Alınacak Önlemler: Müdahale güçlerinin hazırlığının ve
kapasitesinin bölgesel riskle uygun olarak yapılandırılması.
Bölgeleme ve Genel
Mikrobölgeleme
Esas Alınarak Arazi Küçük ölçekli sismik risk haritaları (örneğin Türkiye Deprem Bölgeleri
Kullanım Yönetimi Haritası), sismik araştırmalara ve tarihsel bilgilere dayanarak beklenen
deprem etkilerini makro bölgeler halinde göstermektedir. Bu haritalar,
bölgesel riskin elde edilmesi ve yapı yönetmeliklerinin uygulanması için
gerekli genel hususları sağlamaktadır.
Deprem tehlikesi, deprem kaynaklarına (faylar) ve yerel jeolojik zemin
koşullarına bağlı olarak mekansal farklılaşmalar gösterir. Belediye
ölçeğinde deprem tehlikesi değişimini haritalamak, o bölge içinde
diğerlerine oranla daha güvenli birimlerin belirlenerek, bu birimlerin uygun
arazi kaynakları olarak değerlendirilmesine imkan vermektedir. Bu yol
izlenerek kentsel gelişim daha güvenli bölgelere yönlendirilebilir. Bu
kayıpları en aza indirecektir.
Yer sarsıntısı, sıvılaşma olasılığı, toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesi
değişimini göreceli olarak temsil eden uygun planlama ölçeğindeki sismik
mikrobölgeleme haritaları, belediye ölçeğindeki deprem güvenliği için
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-9
Ocak 2004
Geçmişteki Mikrobölgeleme
Hasarla İlgili Faylar / yer sarsıntısı/sıvılaşma/ toprak
Bilgi kayması /su baskınları
1.2.6 Tehlikeli Bölgelerin Belirlenmesi, Türkiye’de Dikkate Alınması Gereken Başlıca Faktörler
Mikrobölgeleme için Türkiye deprem bölgeleri haritası 1997 yılında yenilenen ve bölgesel
Deprem Tehlikesinin deprem tehlikesinin beş deprem bölgesi ile tanımlandığı bir sismik
Gerekliliği makrobölgeleme haritasıdır. Bu haritadaki deprem bölgelerinin sınırları,
olasılıksal sismik tehlike analizleri ile belirlenen en büyük yer ivmelerine
göre tanımlanmıştır. Bu çalışma ve ilgili haritanın ölçeği 1:1,800,000’dir.
Fakat bu makrobölgeleme haritasında deprem bölgeleri için deprem
tehlikesini gösteren herhangi bir sayısal parametre verilmemektedir.
Türkiye Deprem Yönetmeliği’nde ise, depreme dayanıklı bina tasarımı
için, her deprem bölgesine karşı gelen bir etkin yer ivmesi katsayısı
önerilmiştir. Bu parameter sadece tasarım amaçları için seçilen bir değer
olup en büyük yer ivmesinin bölgesel ortalamasını göstermemektedir.
Deprem tehlikesi çalışmasından elde edilen diğer bir çıktı ise, deprem
tehlikesinin belirlenmesi için kullanılan olasılıksal yöntemlerle belirlenen
ivme-zaman kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, yerel zemin davranış analizleri için
kullanılacaktır.
Yer sarsıntısının Yer sarsıntısı, deprem sırasındaki yer titreşimlerini tanımlamak için
Önemi kullanılan bir terimdir. Yer sarsıntısı sismik cisim ve yüzey dalgaları
nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Genel olarak yer sarsıntısının şiddeti
depremin büyüklüğü ile artmakta, depreme neden olan faydan uzaklaştıkça
azalmaktadır.
Sismik dalgaların fiziği karmaşık olmakla beraber, deprem hareketi cisim
ve yüzey dalgaları yardımı ile açıklanabilir:
- "Basınç" veya P dalgaları
- "Kayma" veya S dalgaları ve
- "Yüzey", Rayleigh ve Love dalgaları.
P dalgaları yer katmanları içinde 2,000 ile 7,000 m/sn arasında değişen
hızlarla yayılarak binalarda titreşimlere neden olan ilk sismik dalgalardır.
Daha sonra S dalgaları gelerek yapıyı yatay olarak titreştirir. Bu dalga
binalara en büyük hasar veren dalga türüdür çünki yapısal tasarım
genellikle düşey yükler esas alınarak yapıldığından, binalar yatay yer
sarsıntısından düşey yer sarsıntısına oranla daha fazla etkilenmekte ve
hasar görmektedir. P ve S dalgaları yüksek frekanslı titreşimlere neden
olmakta, en son gelen Rayleigh ve Love dalgaları ise düşük frekanslı
titreşimler yaratmaktadır. Cisim ve yüzey dalgaları zeminin ve dolayısıyla
binanın karmaşık bir şekilde titreşimine neden olmaktadır.
Depreme dayanıklı tasarımın amacı bir yapıyı cisim ve yüzey dalgalarının
hareketine dayanacak bir şekilde inşa etmektir.
İvme Kayıtları İvme kayıtları binalar ve diğer yapılar üzerine gelen kuvvetleri belirlemek
için kullanılabilmektedir. İvme genliklerinin yanısıra yapısal davranış
üzerinde etkili olan yer hareketi frekans içeriğinin de dikkate alınması
önemlidir. Şekil 1.2’de bir depreme ait ivme-zaman kaydı ve buna karşı
gelen Fourier spektrumu (ivme zaman kaydının frekans içeriğini veren)
gösterilmiştir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 1 Sayfa 1-15
Ocak 2004
0.04
0.02
-0.02
-0.04
-0.06
-0.08
0 10 20 30 40
Time (sec)
Zaman (sn)
Acceleration Fourier Spectrum
Fourier İvme Spektrumu
0.0020
0.0015
Amplitude
Genlik (g)
(g)
0.0010
0.0005
0.0000
0 3 6 9 12 15 18 21 24 27 30
Frequency (Hz)
Frekans (Hz)
Şekil 1.2. Bir depreme ait ivme-zaman kaydı ve karşı gelen Fourier
Spektrumu.
Davranış Spektrumu Davranış spektrumu, tek serbestlik dereceli bir sistemin (SDOF) seçilen bir
sönüm oranında verilen bir depreme ait ivme-zaman kaydına göre en
büyük elastik tepkisini göstermekte ve sistemin hakim periyotlarının
fonksiyonu olarak çizilmektedir. Bu şekilde, seçilecek bir ivme-zaman
kaydının binalar üzerindeki etkisi bir davranış spektrumu ile ifade
edilebilmektedir. Şekil 1.3’te Şekil 1.2’de verilen ivme-zaman kaydının
ivme davranış spektrumu gösterilmiştir.
0.20
İvme (g) (g)
0.15
Acceleration
0.10
Spektral
Spectral
0.05
0.00
0.01 0.1 1
Periyot
Period (sec)(sn)
1.00
İvme (g) (g)
0.80
Acceleration
0.60
0.40
Efektif En
effective Büyük
peak Yatay
ground
0.20
İvme (PGA)
acceleration (pga)
0.00
0 1 Periyot
Period (sn)
(s) 2
Yerel Jeolojik ve Bir sahadaki yer hareketinin genliği ve süresi farklı faktörlere bağlıdır:
Topoğrafik • Fay kırılması türüne ve boyutlarına bağlı olarak deprem sırasında
Koşulların Etkisi açığa çıkan enerjiye
• Kırılan fayın konumuna bağlı olarak ortaya çıkan enerjinin
yönlenmesine
• Deprem kaynağı ile saha arasındaki mesafeye
• Deprem kaynağı ve saha arasındaki jeolojik koşullara
• Yerel zemin koşulları ve topoğrafik özelliklere.
Türkiye’de Yer
Sarsıntısı Nedeni ile
Meydana Gelen
Hasara Tipik
Örnekler
Türkiye’de Sıvılaşma
Nedeni ile Meydana
Gelen Hasara Tipik
bir Örnek
Toprak Kayması ve Depremler sırasındaki şev kaymaları ve kaya düşmeleri can kayıplarına yol
Kaya Düşmesinin açmış ve yakın çevrede bulunan yapı ve tesislerde büyük ölçekli hasarın
Önemi ana nedeni olmuştur.
Bu hareketlerin hacmi, birkaç metreküpten, yüzbin metreküp mertebelerine
kadar değişebilmektedir. Meydana gelen yerdeğiştirmeler birkaç metreden
ile yüzlerce metrelere, hatta daha fazlasına varabilmektedir.
Toprak kayması ve kaya düşmelerinin farklı etkileri olabilmektedir:
• Bina, köprü, baraj ve diğer yapılarda kayan ve düşen kütleler
nedeni ile hasar
• Yol ve demiryollarının kapanması
• Yeraltı yapılarınında hasar
• Su, kanalizasyon, gaz şebekeleri ve enerji hatları gibi altyapıda
yerel kesintiler.
Şev Stabilitesini İki ana faktör kalıcı şev hareketine neden olur:
Etkileyen Yerel • Deprem bitince sonlanacak atalet kuvvetleri.
Zemin Koşulları ve • Deprem sonrası da devam edebilen mukavemet kaybı
Topoğrafik Özellikler
Mukavemet kaybı, kayma yüzeylerinde kaymanın başlaması veya dinamik
hareketlerle ilave boşluk suyu basıncının oluşması gibi farklı nedenlerden
kaynaklanabilir. İlave boşluk suyu basıncı oluşmasına bağlı mukavemet
kayıplarında kütle hareketi, deprem sonrası da ilave boşluk suyu basıncının
sönümlenmesi için gerekli zamana göre devam edebilmektedir. Şev
hareketleri, güvenlik katsayısı bire eşit olana kadar devam edebilir.
Türkiye’de Toprak
Kaymaları Nedeni ile
Oluşan Hasara Tipik
Bir Örnek
Depremle Meydana Bir su gölü olan bir barajın yıkılması durumunda su baskınları mansap
Gelen Baraj tarafındaki geniş alanlarda hasara neden olabilir. Bu tehlike ve tehlike
Göçmelerine Bağlı altındaki alan barajın tasarım aşamalarında belirlenmelidir. Bu veri, baraj
Su Baskınları sahibinden veya güvenlik ile ilgili kurumdan sağlanarak mikrobölgeleme
haritalarına dahil edilebilir.
Yüzeysel Faylanma Kuvvetli depremler sırasında, faylar genellikle yüzeye ulaşır. Yüzeydeki
ve Tektonik fay kırığının konumu, bir depremden diğerine değişebilmektedir. Bu
Hareketlerin Önemi nedenle, yüzeysel faylanma potansiyelinin yüksek olduğu bölgelerin kesin
olarak belirlenmesi mümkün olmayabilir.
Türkiye’de Yüzeysel
Faylanma Nedeni ile
Meydana Gelen
Hasara Tipik bir
Örnek
Şekil 1.10. 4 metre yanal atımlı bir fay kırığı (1999 Kocaeli Depremi)
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-1
Ocak 2004
Semboller ve Açıklamalar
Terimler
EMS-98 Avrupa Makro Sismik Şiddet Ölçeği 1998
CPT Koni Penetrasyon Deneyi
CPTU Boşluk suyu basıncı ölçülen Koni Penetrasyon Deneyi
SCPT Sismik Koni Penetrayon Deneyi
SASW Yüzey Dalgalarının Spektral Analizi
SPT Standart Penetrasyon Deneyi
vs Kayma Dalgası Hızı
Mw Moment Büyüklüğü (Manyitüdü)
S Yüzeydeki ivme spektrumunun tepe değeri, Bkz. Şekil 1.4
g Yer Çekimi İvmesi
A, B, C Tanımlanan mikrobölgeler
Fs Güvenlik katsayısı
qc Uç Direnci (CPT Deneyi)
fs Sürtünme Direnci (CPT Deneyi)
Rf Sürtünme Oranı (CPT Deneyi, Rf = fs/qc)
u2 Boşluk Suyu Basıncı (CPT Deneyi)
pga, PGA En Büyük Yatay İvme
Sağlam zemin Sağlam zemin tabakalarının katılığı, NEHRP zemin sınıflamasına göre B/C
tabakası (Sağlam sınırı PTolup kayma dalgası hızı yaklaşık olarak 760 m/sn olarak kabul
saha koşulları) edilmektedir.
Her deprem senaryosu, özel bir deprem tanımlamaktadır. Bu deprem
geçmiş bir depremden veya olasılıksal sismik tehlike analizlerinden
çıkarılabilmektedir. Eğer deprem senaryosu deprem şiddeti ile
Deprem Senaryosu
tanımlanmışsa, özellikle EMS ölçeğindeki hasar görebilirlik sınıfları ve
hasar dereceleri kullanılarak kolaylıkla genel bir hasar belirlemesi
yapılabilmektedir (Bölüm 2.11.4).
Başlangıç Aşaması
Sorumlu: Belediye (3. Bölüm)
Verinin tamamlanması ve
değerlendirilmesi, ilave araştırmalar;
Ham verinin haritalanması
Mikrobölgeleme haritalarının
oluşturulması ve haritalama
Uygulama
Sorumlu: Belediye (3. Bölüm)
Detaylı Planlama Hizmetlerin yerine getirilmesi edilmesi için ayrıntılı çalışma planı ve
Aşaması zaman çizelgesi (Akış diyagramı) (Bkz. 2.4 Bölümü).
Ham verinin Ham verinin koordinatları ve diğer nitelikleri dahil edilerek, sağlam
haritalanması zemin koşullarına göre elde edilmiş Bölgesel Tehlike Haritası ile beraber
sayısal topoğrafik haritanın katmanları olarak haritalanması (Bkz. 2.7.8
bölümü).
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-4
Ocak 2004
Aşağıdakiler tanımlanmalıdır:
- Proje Yöneticisi
- Ayrıntılı çalışma planı
- Dönüm noktaları
- Bilgi akışı
Azalım İlişkileri Türkiye ve Doğu Akdeniz bölgesindeki sınırlı kuvvetli yer hareketi verisi
ve deprem istasyonları ile ilgili bilgilerdeki belirsizlikler güvenilir bölgesel
ve sahaya özel azalım ilişkilerinin geliştirilmesine imkan vermemektedir.
Anadolu ve Kaliforniya arasındaki jeolojik ve jeo-tektonik benzerlikler ve
uygun tahmini karşılaştırmalara dayanarak, Batı Amerika’daki deprem
tehlikesinin belirlenmesinde kullanılan güncel azalım ilişkileri
Türkiye’deki uygulamalarda tercih edilebilir.
Türkiye Deprem verisi kullanılarak yapılan kıyaslamalar sonucunda
Türkiye’deki uygulamalarda Boore, Joyner ve Fumal (1997)’ın
önerdiği ilişkinin kullanılması tavsiye edilmektedir.
1)
Yorumlar Neotektonik, özellikle deprem etkisi ile meydana gelen yakın jeolojik
geçmişteki yer kabuğu hareketlerini inceleyerek, deprem oluşumlarının
fiziğini, dağların büyümesini ve bu süreçlerdeki sismik tehlikeyi araştıran
bilim dalıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-8
Ocak 2004
İlkeler Proje alanı için temel geoteknik ve jeofizik verinin toplanması, bariz
hataları engellemek için uygulanan makul güvenilirlik kontrollerinden
geçen tüm verileri içermelidir.
Mevcut verinin:
- Gereken veri türü
- Veri yoğunluğu (alan ve derinlik)
- Veri güvenilirliği
Ölçütlerine, aranan kriter ve sonuçlara
göre (2.7.3 ile 2.7.8 bölümleri arasında
açıklanan) değerlendirilmesi
Yer sarsıntısı şiddetini elde etmede kullanılacak veri, her hücre noktası için
gerekli olmakla beraber, sıvılaşma ve şev stabilitesi değerlendirmelerinde
kullanılacak veri sadece bu etkilerin beklendiği yerler için gereklidir (2.8.4
ve 2.8.5 bölümlerindeki kriterlere bakınız).
İlave Araştırmalar Aşağıdaki özel durumlarda hücreler için ilave araştırmalar gereklidir:
- Tanımlanan noktada temel veri yoksa
- Veri güvenilirliğinden şüphe ediliyor ve/veya veri hücre içerisindeki ve
çevre hücrelerdeki veriler ile tutarlı değil ise.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-11
Ocak 2004
Hücre noktasındaki Mikrobölgeleme çalışmaları için gerekli temel geoteknik ve jeofizik veri ve
zemin profilinde bunları elde etmek için önerilen yöntemlerle beraber aşağıda gösterilmiştir:
girdi veriyi elde
etmek için önerilen Bölümler
Gerekli Temel Veri Önerilen Yöntemler
yöntemler
Topoğrafya - Temel dijital topoğrafik bilgi -
(1:5000 ölçekli topoğrafya
haritası daha büyük ölçekli
haritalardan elde edilebilir)
Farklı geoteknik
birimlerin temel - Laboratuvar deneyleri 6) -
geoteknik ve jeofizik
özellikleri: - SPT ve CPT/CPTU deneyleri ile 2.12.1
• Mukavemet korelasyonlar 7) 2.12.2
parametre-leri
(potansiyel stabilite - Jeofizik yöntemler 8) (SASW, 2.12.3
problemleri olan Karşıt kuyu yöntemi, Kuyu içi 2.12.4
bölgelerde kayma yöntemler, Mikrotremor 2.12.5
mukavemeti ölçümleri, Sismik CPT, vs.) 2.12.6
parametreleri) 2.12.7
• Kayma dalgası hızı
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-12
Ocak 2004
1)
Yorumlar Bütün yöntemler önerilmektedir. Seçim ekonomik kriterlere göre
yapılmalıdır.
2)
Sondajlar tabakalanmayı en iyi şekilde vermektedir, ancak sondaj
maliyeti yüksektir. CPT deneyi daha düşük maliyetli olmakla beraber,
sadece yumuşak zeminlerde uygulanabilmekte ve daha az doğrulukta
sonuçlar vermektedir. SPT deneyi, hem maliyet açısından, hem de
yaygın olarak kullanılması nedeni ile tavsiye edilmektedir. CPTU
deneyleri ise zemin tabakalaşmasını belirlemek için önerilmektedir. İlave
olarak boşluk suyu basınçlarının ölçülmesi ile, esasen geçirimsiz
tabakalar (siltler, killer), geçirimli tabakalardan (kum, çakıl) kolaylıkla
ayrılabilmektedir.
Her durum altında, SPT/CPT deneyleri ve jeofizik araştırmaları
sonuçlarının geoteknik birimler ile ilişkilendirmek için minimum sayıda
sondaja (mevcut veritabanından benzer koşullara sahip her bölge için en
az bir tane, tercihen her hücre için bir sondaj veya bir arazi deneyi)
ihtiyaç duyulmaktadır. Sondaj derinliği yaklaşık 30 metre olmalı ve
zemin tabakaları kalınlığının anlaşılması için bazı daha derin sondajlar
bulunmalıdır.
3)
Kayma dalgası hızı profilini en iyi veren yöntemdir, fakat tabaka
tanımlaması sondajlara göre daha yaklaşık olup maliyeti orta
seviyededir.
Her zaman jeofizik araştırmaların sonuçlarını geoteknik birimler ile
ilişkilendirmek için minimum sayıda sondaja (mevcut veritabanından
benzer koşullara sahip her bölge için en az bir tane, tercihen her hücre
için bir sondaj veya bir arazi deneyi) ihtiyaç duyulmaktadır.
4)
Sondajlar sadece 30 metreye kadar ekonomiktir. Daha derinlerdeki
anakaya seviyelerinin belirlenmesi için jeofizik yöntemler
önerilmektedir.
5)
Sadece tecrübeli ve yüksek derecede uzman personel tarafından
uygulanması halinde güvenilir sonuçlar elde edilebilir.
6)
Yer sarsıntısı büyütmesi için: tekrarlı numune deneyleri pahalıdır, bu
nedenle kritik durumlar için önerilmektedir. Diğer durumlar için
genellikle geoteknik birimlerin non-lineer davranışı ile ilgili mevcut
korelasyonlar yeterli olmaktadır. Tercihen bölgesel olarak geliştirilen
zemin yumuşama (degradasyon) eğrileri kullanılmalıdır.
Sıvılaşma olasılığı için: tekrarlı laboratuvar deneyleri zorunlu değildir,
arazi verisi daha güvenilirdir. Elek analizi (ince dane oranı)
belirlenmelidir.
Toprak kayması tehlikesi için: laboratuvar deneyleri pahalı olduğu için
kritik durumlarda önerilmektedir. Genellikle geoteknik birimlerle
mevcut korelasyonlar yeterlidir.
7)
Yer sarsıntısı büyütmesinin araştırılması için: vs ile korelasyonlar sadece
kayma dalgası hızı ölçümü olmayan durumlarda kullanılmalıdır.
Sıvılaşma olasılığı için: Sıvılaşma olasılığı ile en iyi korelasyonları
sadece belirli derinlik seviyeleri için SPT deneyi vermektedir.
CPTU deneyi ile korelasyonlar daha az kesin olmakla birlikte, deneyin
yapıldığı bütün derinlik boyunca sonuç vermektedir.
Toprak kayması tehlikesi için: kayma mukavemeti parametreleri ile
korelasyonlar.
8)
Kayma dalgası hızı profili için en iyi sonuçları verir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-13
Ocak 2004
Genel Yorumlar Yer sarsıntısı haritası, hücre noktalarında ve seçilen diğer profillerde
hesaplanan hareket düzeyini (spektral büyüklükler cinsinden) vermektedir.
Girdi Verisi: Hücre Eğer sağlam saha koşulları için deprem tehlikesi (hücre noktalarında ivme
noktalarında sağlam kayıtları) elde edilmemişse, Yüklenici Kuruluş tarafından 2.5 Bölümü’nde
saha koşulları için açıklandığı şekilde belirlenecektir.
tehlike
Fakat, sağlam saha koşulları için yerel tehlikenin AİGM tarafından
sağlanması, farklı bölgelerde yapılacak projeler arasında homojenliğin
sağlanması açısından kuvvetle önerilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-14
Ocak 2004
3)
Geoteknik özellikler ile korelasyonların kullanımı tecrübe gerektirmek-
tedir. Sonuçlar yeterli doğrulukta olmakta, ancak jeofizik yöntemlerle
elde edilenlere göre daha az kesinliktedir.
4)
Karşıt kuyu yöntemi güvenilir sonuçlar vermektedir, ancak en az iki,
tercihen üç kuyu açılması gerektirdiği için pahalıdır. Bu yöntem, kritik
bölgeler için önerilmektedir.
5)
Tek kuyuda uygulandıkları için karşıt kuyu yöntemine göre maliyetleri
düşüktür. Fakat sonuçların kesinliği daha azdır. Kuyu açılmasına gerek
duyulmayan Sismik CPT yöntemi de kabul edilebilir sonuçlar
vermektedir.
6)
Yeterli kesinlikte sonuçlar vermekte ama ölçümlerin değerlendirilmesi için
kapsamlı tecrübeye sahip olunması gerekmektedir. Maliyeti düşük ve orta
seviyededir ve genellikle önerilen yöntemdir.
7)
Yeterli kesinlikte sonuçlar vermekte ama ölçümlerin değerlendirilmesi için
kapsamlı tecrübeye sahip olunması gerekmektedir. Maliyeti düşük ve orta
seviyededir.
8)
Birçok zemin için standart yumuşama ve sönüm oranı eğrilerinin
kullanımı kabul edilebilir. Laboratuvar deneylerinin uygulanması
mümkün, fakat çok yüksek maliyetlidir.
9)
Zemin modelinin düzenlenmesi için kuvvetle önerilmektedir (Hesapla-
malar düşük gerilmelere neden olan depremler kullanılarak (lineer
bölgede davranış) yapılmalıdır).
10)
Yüksek maliyetli olduğu için kritik durumlarda önerilmektedir. Diğer
durumlar için geoteknik birimlerin doğrusal olmayan davranışı ile ilgili
korelasyonların kullanımı genellikle yeterlidir.
11)
Kayma dalgası hızı vs ile korelasyonlar sadece ön hazırlık çalışmalarında
kullanılmalıdır.
12)
Türkiye Deprem Yönetmeliği ve NEHRP hükümlerine göre yapılacak
zemin sınıflandırmaları, eşdeğer kayma dalgası hızı vs,30 (üst 30 metredeki
tabakaların kayma dalgası hızının ağırlıklı ortalaması) ile beraber yer
sarsıntısı mikrobölgeleme haritasınının hazırlanmasında doğrulama ve
karar destek amaçlı kullanılacaktır (2.8.3. Bölümü).
Sonuçların sunumu Elde edilen bu ara sonuçlar 2.7.8 Bölümünde anlatıldığı şekilde
haritalanacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-16
Ocak 2004
Girdi veri: Hücre Her hücre noktası için yer sarsıntısı haritasının sonuçları (p.g.a) ve
noktaları için ortalama 100 yıl dönüşüm periyoduna karşı gelen Karakteristik Depremin
yüzeydeki yerel Büyüklüğü Mw. Büyüklük Mw, depremin süresini dolaylı olarak
tehlike tanımlamaktadır.
Hücre noktasındaki
zemin profilinde İstenen Sonuçlar Önerilen Yöntemler Bölüm
girdi veriyi elde
etmek için önerilen
Yeraltı suyu seviyesi - Sondajlar ve/veya jeoelektrik 2.12.1
yöntemler
yöntemler, CPTU 1) 2.12.8
Zemin tabakalarının
geoteknik özellikleri - Standart geoteknik deney -
- Sınıf, dane çapı dağılımı, yöntemleri 2)
Atterberg limitleri, izafi - Geoteknik birimler veya arazi
sıkılık deneyleri ile kabul gören
korelasyonlar 2)
1)
Yorumlar Bütün yöntemler uygundur.
2)
Geoteknik mühendisliğindeki standart laboratuvar deneyleri
önerilmektedir. Geoteknik sınıflandırma (TS 1500) ile korelasyonlar
mümkün, ancak daha az kesindir.
3)
Örnek kalitesine bağımlıdır. Bu nedenle, arazi verisi daha güvenilirdir.
4)
Çok sayıda veritabanı mevcut olduğu için kuvvetle önerilen yöntemdir.
5)
Tavsiye edilen yöntemdir. Küçük veritabanları mevcuttur, SPT’ye göre
nispeten daha az güvenilirdir.
2.7.7 Toprak Kayması ve Kaya Düşmesi Tehlikesi Haritasının Hazırlanmasında Kullanılacak Ham
Veri
Genel Yorumlar Toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesi haritası, hücre noktalarındaki
ve seçilen diğer profillerdeki toprak kayması ve kaya düşmesi potansiyelini
sunmaktadır.
1)
Yorumlar Geoteknik mühendisliğindeki standart laboratuvar deneyleri
önerilmektedir. Geoteknik birimlerle (USCS) ve deney sonuçları ile
korelasyonlar bulunmaktadır, ancak doğruluk dereceleri düşüktür.
Önemli Hususlar Deprem etkileri altındaki şev duraysızlıklarının incelenmesi hala gelişen bir
konudur. Burada önerilen yöntem oldukça yaklaşık olup, bu nedenle her
zaman güvenli tarafta kalan sonuçlar vermeyebilir. Suya doygun kumlarda,
çok ince kum mercekleri dahi kismi veya toptan sıvılaşmaya uğrayarak, çok
düşük eğimlerde bile duraysızlıklara neden olabilir. Bu (suya doygun)
küçük kum tabakalarını belirlemek için dikkatli ve ayrıntılı araştırmalara
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırmalar, sadece böyle koşulların geçerli
olduğu bölgeler için önerilmektedir.
Sonuçlar ve sunum Mevcut ham verinin bütünü (Bkz. Bölüm 2.6 ve 2.7.8), konumları ve
özellikleri ile beraber, topoğrafik haritanın katmanları olarak
haritalanacaktır.
Genel 2.6 ve 2.7 bölümleri altında açıklanan işlemler ilk olarak hücre
noktalarındaki detaylı veriyi sağlayacaktır.
Bölge
Etki Yüksek Orta Düşük
Yüzeysel Faylanma ASF - CSF
Yer Sarsıntısı AGS BGS CGS
Sıvılaşma AL BL CL
Şev Duraysızlığı ASL BSL CSL
Deprem İlişkili Su Baskınları AF - CF
Yüzeysel Faylanma:
ASF: en yüksek tehlike, deprem sırasında yüzeysel kırıkların meydana
gelme ihtimali yüksek
CSF: yüzeysel kırıkların meydana gelme ihtimali düşük
Yer Sarsıntısı:
AGS: göreceli olarak en yüksek yer sarsıntısı seviyesi, ortalamadan
yüksek
BGS: göreceli olarak orta yer sarsıntısı seviyesi, ortalamadan biraz yüksek
CSF: göreceli olarak en düşük Yer sarsıntısı seviyesi, ortalamadan biraz
düşük
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-20
Ocak 2004
Sıvılaşma:
AL: Yüksek sıvılaşma olasılığı
BL: Orta sıvılaşma olasılığı
CL: Çok düşük sıvılaşma olasılığı
Önerilen Yöntemler Yüzeysel Faylanma her deprem için farklı olarak gelişebilmektedir. Bu
nedenle, bölgelerin tanımlanmasında bir belirsizlik söz konusudur. Geçmiş
depremlerde yüzeysel faylanmanın birden fazla gözlendiği fay yerlerinin
haritalanması önerilmektedir.
Bölgeler için Zemin davranış analizlerinden hesaplanan ortalama spektral ivme değerleri
önerilen göre üç bölgenin tanımlanması.
değerlendirme
teknikleri ve kriterler Her hücre noktası i için aşağıdaki adımlar izlenmelidir:
1. Her iki yer sarsıntısı girdisi için yüzeydeki davranış spektrumlarının
hesaplanması (2.12.9 bölümü uyarınca).
2. Elde edilen davranış spektrumlarının geometrik ortalamasının
hesaplanması. Bu işlem ile “ortalama davranış spektrumu” elde
edilecektir.
0.5 ve 1.5 sn arası için ortalama davranış spektrumunun aritmetik
ortalamasının alınması. Bu değer Si olarak adlandırılacak ve hücre
noktası i için elde edilen ivme davranış spektrumunun tepe kısmını
oluşturacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-21
Ocak 2004
Üç bölge (A/B/C) ile bu şekilde yapılan ayrım sadece S(67%) > 1.3 S(33%)
olması durumunda geçerlidir. Bu sağlanmadığı takdirde, benzer yaklaşım
ile AGS ve CGS olmak üzere iki bölgeli ayrım önerilmektedir. Bu ayrımda,
AGS değeri Si > % 50 yüzdelik durumuna ve CGS değeri Si < % 50 yüzdelik
durumuna karşı gelmektedir.
2. İkinci seçenek ise, yukarıda verilen kriterlerin uyarlanması ile her hücre
için numerik olarak değerlendirme yapılarak üç tehlike bölgesinin
belirlenmesi ve haritalamanın elde edilen yeni verilere göre
yapılmasıdır.
Bölge
AL: Yüksek sıvılaşma olasılığı
BL: Orta sıvılaşma olasılığı
CL: Düşük sıvılaşma olasılığı
Dane Boyutu Dane boyutu dağılımını gösteren diyagramda kritik bölge aşağıdaki gibi
Dağılımına gore tanımlanmaktadır:
Kritik Bölgeler
Kil Silt Kum Çakıl
A
ğ
ı
r
l
ı Kritik
k
ç Bölge
a
Y
ü
z
d
e
Zemin davranış Kayma dalgası hızının çok düşük olduğu tabakalarda potansiyel bir
analizlerinin ön problem ortaya çıkmaktadır. Bu durumlarda, (eşdeğer lineer yöntemler
sonuçları kullanılarak) yapılan zemin davranış analizleri, yüksek tekrarlı birim şekil
değiştirmeler (% 1 veya üstü) ve buna bağlı olarak katılık kaybı
(yumuşama) vermektedir. Sonuç olarak, hesaplanan ivme değerleri
yüzeyde çok küçük değerler alabilmektedir. Böyle büyük “zemin
küçültmesi (deamplification)” önemli oranlarda mukavemet kaybını ve
yumuşamayı işaret etmektedir. Bu durum tam olarak sıvılaşmaya karşı
gelmemesine rağmen, bu durumun gözlendiği hücre noktasının tehlike
bölgesi AL olarak belirlenmelidir.
Mikrobölgeler için Tehlike bölgelerini (AL, BL ve CL) tanımlamak için aşağıdaki akış şeması
önerilen önerilmektedir:
değerlendirme
metodları ve kriterler
Hayır
Su Seviyesi Evet
> 15m CL Bölgesi
Hayır
Evet
Uygun yöntemi SPT deneyleri, sıvılaşma olasılığı ile daha iyi korelasyonlar verdiği için
seçmek için öneriler CPT deneylerine tercih edilmektedir. Laboratuvar deneyleri, numunelerde
engellenemeyen örselenme nedeni ile güvensiz sonuçlar verebilmekte ve
yüksek maliyetleri nedeni ile uygun bir seçenek oluşturmamaktadırlar.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-24
Ocak 2004
Bölge Kriterler
AL: Yüksek olasılık PL > 15
BL: Orta derece olasılık 5 ≤ PL ≤ 15
CL: Düşük olasılık PL < 5
Bölge Ön Şartlar
AL: Yüksek olasılık "Sıvılaşma bölgesi" yukarıdaki şekile
göre: CPT temiz kum eğrisinin üstünde ve
solunda kalan noktalar.
BL: Orta derecede olasılık -
CL: Düşük olasılık "Sıvılaşma beklenmeyen bölge"
yukarıdaki şekile göre: CPT temiz kum
eğrisinin aşağısında kalan noktalar.
Hayır
Bölge Kriterler
ASL: Yüksek tehlike Fs ≤ 1.0
BSL: Orta derecede tehlike Fs 1.0 ve 2.0 arası
CSL: Düşük tehlike Fs > 2.0
Mikrobölgeler için Aşağıdaki kriterler dikkate alınarak, deprem ilişkili su baskını olasılığına
önerilen göre iki tehlike bölgesinin tanımlanması.
değerlendirme
metodları ve
kriterler Bölge Kriterler
AF: Yüksek tehlike Yukarıda açıklanan veritabanında su baskını
gerçekleşme olasılığı olan alanlar.
CF: Düşük tehlike Diğer alanlar.
Her bölge için öneri Bölgelere özel imar sınırlamaları, tehlike seviyesini göstermeli ve daha
çeşitleri güvenilir tasarım kriterleri elde etmek için yapılacak ilave araştırmalar için
öneriler getirmelidir. Genel ilke olarak, karşılaşılabilecek farklı deprem
tehlikelerine karşı uygun önlemler alındığı taktirde, her bölgede yapı
inşa edilebilir. Bölgesel imar sınırlamaları, Belediyenin sürdürülebilir
arazi kullanım planları uygulayabilmesi için gereken farklı kriterlerden
sadece bir tanesidir.
Öneriler, özellikle inşaat faaliyetleri olmayan bölgelerde etkilidir, bu
nedenle getirilen öneriler yerleşim olmayan alanlarda verimli arazi
kullanım kılavuzu olarak değerlendirilmeli ve şehir planlaması için
kullanılmalıdır. Ayrıca bu öneriler (halihazırda yüksek bina yoğunluğu
olan alanlarda) yüksek risk potansiyeli taşıyan bölgelerin
belirlenmesinin yanında, bu bölgeler için gelecekte yapılacak arazi
kullanım ve şehir planlarını geliştirmek amacıyla da kullanılabilir.
Depreme dayanıklı yapı tasarımının, toplam inşaat maliyet üzerindeki
payının düşük olması (%3 - %4) nedeniyle, getirilen öneriler yeni inşa
edilecek binalar için daha sıkı olmakla beraber, halihazırdaki yapılar için
güçlendirme maliyetli önemli seviyelere çıkabilmektedir. Mevcut yapılar
için iyileştirme riske göre belirlenen kriterlere dayandırılmalıdır.
Yüzeysel faylanma
için bölgeler Bölge
ASF Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.
Öneriler:
- Yüksek nüfus yoğunluklu yeni büyük konut yapılarından,
önemli iş merkezlerinden, okullardan, vs kaçınılmalıdır. Bu
türdeki mevcut binalar için risk bazlı özel araştırmalar
yapılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.
- Tehlikeli endüstrilerin ilave yapılaşması (daha büyük
kimyasal tesisler) engellenmelidir. Mevcut tehlikeli
endüstriler için riske bağlı kabul edilebilir bir güvenlik
seviyesi tanımlanmalıdır. Tesislerin hasargörebilirliği
belirlenmeli ve tanımlanan güvenlik seviyesi ile
kıyaslanmalıdır. Gerekli görüldüğü taktirde, mevcut yapılar
güçlendirilmeli veya kullanım dışı bırakılmalıdır.
- Oluşacak deformasyonlara çoğunlukla dayanıklı olmamaları
nedeni ile bu bölgede kritik altyapı elemanlarının (doğrusal
elemanlar) kullanılmasından kaçınılmalıdır. Bu mümkün
değilse, olabilecek deformasyonlara karşı dayanım için özel
önlemler alınmalıdır.
Yer sarsıntısı için Yer sarsıntısı tehlikesi tek başına veya sıvılaşma ve şev duraysızlıkları ile
bölgeler beraber değerlendirilebilir.
Bölge
AGS Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.
Öneriler:
- Yeni büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri ve okullar
için yer sarsıntısı düzeyini belirlemek amacı ile sahaya özel
araştırmalar gerekmektedir. Tasarım için elde edilecek
sarsıntı düzeyinin Türkiye Deprem Yönetmeliği’nde
verilenden yüksek olması halinde, tasarımda bu değerler göz
önüne alınmalıdır.
- Bu bölgelerde bulunan binaların sahaya özel koşullar
dikkate alınarak değerlendirilmesine ve gerekiyorsa kısa
dönemde güçlendirilmesine öncelik verilmelidir.
- Yeni tehlikeli endüstriyel tesislerinden kaçınılmalıdır.
- Mevcut tehlikeli endüstriyel tesisler için riske bağlı kabul
edilebilir bir güvenlik seviyesi tanımlanmalıdır. Bu tesislerin
hasargörebilirliği belirlenmeli ve tanımlanan güvenlik
seviyesi ile kıyaslanmalıdır. Gerekli görüldüğü taktirde,
mevcut yapılar/tesisler güçlendirilmeli veya kullanım dışı
bırakılmalıdır.
- Bu bölgede kritik hayati altyapı elemanlarının yapılaşmasına
izin verilmemelidir. Mevcut kritik hayati altyapı elemanları
için sahaya özel araştırmalar yapılmalıdır. Gerekli görüldüğü
taktirde yapılar güçlendirilmelidir.
BGS Öneriler:
- Büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri ve okullar, vs.
değerlendirilmeli ve gerekli durumlarda güçlendirilmelidir.
- Mevcut ve gelecekte inşa edilecek tehlikeli endüstriyel
tesisler için riske bağlı kabul edilebilir bir güvenlik seviyesi
tanımlanmalıdır. Tesislerin hasargörebilirliği belirlenmeli ve
tanımlanan güvenlik seviyesi ile kıyaslanmalıdır. Gerekli
görüldüğü taktirde, mevcut yapılar/tesisler güçlendirilmeli
veya kullanım dışı bırakılmalıdır.
- Mevcut ve yeni inşa edilecek kritik hayati altyapı elemanları
için sahaya özel araştırmalar yapılmalı ve hasargörebilirlik
belirlenmelidir. Gerekli görüldüğü taktirde yapılar
güçlendirilmelidir.
Sıvılaşma için Sıvılaşma tehlikesi her zaman yer sarsıntısı tehlikesi ile beraber
bölgeler değerlendirilmelidir.
Bölge
AL Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.
Öneriler:
- Yeni büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri ve okullar,
vs. için sahaya özel araştırmalar yapılarak sıvılaşma olasılığı
belirlenmelidir. Sıvılaşma potansiyelinin yüksek olması
halinde, uygun görülecek temel tasarımları uygulanmalıdır
(kazık, zemin iyileştirmesi gibi).
- Mevcut büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri ve
okullar, vs. (sahaya özel koşulları göz önüne alınarak)
değerlendirilmeli ve gerekli görülen durumlarda yapı
temelleri kısa dönemde güçlendirilmelidir.
- Yeni sıradan binalar için yapılacak temel tasarımları, uzman
geoteknik mühendisleri veya mühendislik jeolojisi
konusunda uzman jeoloji mühendisleri tarafından hazırlanan
geoteknik raporlara göre hazırlanmalıdır.
- Yeni tehlikeli endüstriyel tesislerin yapılmasından
kaçınılmalıdır. Mevcut tesisler, sahaya özel araştırmalar
yapılarak sıvılaşma potansiyeline göre değerlendirilmeli ve
elde edilen sonuçlara göre temel sistemleri için uygun
önlemler alınmalıdır.
- Yeni kritik hayati altyapıdan (doğrusal eleman ve nesneler)
kaçınılmalıdır. Bunun sağlanamaması halinde, sistemin
çökmesini engellemek için yedek yapılar oluşturulmalıdır.
Mevcut kritik hayati altyapı için sıvılaşma değerlendirmesi,
sahaya özel çalışmalarla yapılmalı ve gerekli durumlarda,
temel sistemleri için uygun görülen önlemler kısa dönemde
uygulanmalıdır.
BL Öneriler:
- Yeni büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri, okullar, vs.
ve tehlikeli endüstriyel tesisler için sahaya özel araştırmalar
yapılarak sıvılaşma olasılığı belirlenmelidir. Sıvılaşma
potansiyelinin yüksek olması halinde, uygun görülecek
temel tasarımları uygulanmalıdır (kazık, zemin iyileştirmesi
gibi).
- Mevcut büyük konut yapıları, önemli iş merkezleri, okullar,
vs. ve tehlikeli endüstriyel tesisler için (sahaya özel koşullar
göz önüne alınarak) değerlendirmeler yapılmalı ve gerekli
durumlarda temel sistemleri kısa dönemde
güçlendirilmelidir.
Toprak kaymaları ve Toprak kaymaları ve kaya düşmesi tehlikesi her zaman yer sarsıntısı
kaya düşmesi için tehlikesi ile beraber değerlendirilmelidir.
bölgeler
Bölge
ASL Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.
Öneriler:
- Büyük konut yapılarından, önemli iş merkezlerinden ve
okullardan, vs. kaçınılmalıdır. Yüksek nüfusun yaşadığı
yapılar için toprak kaymaları ve kaya düşmesi tehlikesi
sahaya özel çalışmalarla belirlenmelidir.
- Olağan binalar için uzman geoteknik mühendisleri veya
mühendislik jeolojisi konusunda uzman jeoloji mühendisleri
tarafından hazırlanan geoteknik raporlara göre özel
araştırmalar yapılmalı ve tasarım kriterleri belirlenmelidir.
- Yeni tehlikeli endüstriyel tesiserden kaçınılmalıdır. Mevcut
tesisler, sahaya özel araştırmalar yapılarak toprak kayması
ve kaya düşmesi tehlikesine göre değerlendirilmeli ve elde
edilen sonuçlara göre uygun önlemler alınmalıdır.
- Kritik hayati altyapıdan (doğrusal eleman ve nesneler)
kaçınılmalıdır. Bunun sağlanamaması halinde, sistemin çök-
mesini engellemek için yedek yapılar oluşturulmalıdır.
Mevcut kritik hayati altyapı için toprak kayması ve kaya
düşmesi tehlikesinin değerlendirmesi, sahaya özel
çalışmalarla yapılmalı ve gerekli önlemler tasarlanmalıdır.
BSL Öneriler:
- Büyük konut yapılarından, önemli iş merkezlerinden,
okullardan, vs. kaçınılmalıdır. Yüksek yerleşimin
yoğunluğunun olduğu mevcut yapılar için toprak kayması ve
kaya düşmesi tehlikesi sahaya özel araştırmalar yapılarak
belirlenmelidir.
- Olağan binalar için uzman geoteknik mühendisleri veya
mühendislik jeolojisi konusunda uzman jeoloji mühendisleri
tarafından hazırlanan geoteknik raporlara göre özel
araştırmalar yapılmalı ve tasarım kriterleri belirlenmelidir.
- Tehlikeli endüstriyel tesisler için sahaya özel araştırmalar
yapılarak toprak kayması ve kaya düşmesi tehlikesine göre
değerlendirme yapılmalı ve elde edilen sonuçlara göre uygun
önlemler alınmalıdır.
-
CSL Bu bölgeye özel öneriler yoktur.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-33
Ocak 2004
Su baskınları için
bölgeler Bölge
AF Bu bölge, şehir planlaması yönünden yoğun nüfus yerleşimi
ve önemli yapılar için önerilmemektedir.
Öneriler:
- Yeni büyük konut yapılarından, önemli iş merkezlerinden,
okullardan, vs. kaçınılmalıdır. Bu türdeki mevcut binalar
için özel risk bazlı araştırmalar yapılmalıdır.
- Yeni tehlikeli endüstriyel tesislerden kaçınılmalıdır. Mevcut
yapılar için özel risk bazlı araştırmalar yapılmalıdır. Gerekli
görüldüğü taktirde, bu yapılar kullanım dışı bırakılmalıdır.
Giriş
- Mikrobölgeleme için seçilen alanların genel tanımı
- Araştırılan alanların temel topoğrafya haritaları
- Eğer mevcut ise, yapılaşmış alanın (yerleşim ve sanayi
bölgeleri, vs.) hava fotoğrafları, nüfus yoğunluğunu gösteren
haritalar, vs. gibi ilave bilgi sonuç aşamasında oluşturulacak
arazi kullanımı planlarına yardımcı araçlar olacaktır.
Bu bölümlerin içeriği:
- Verinin genel olarak gözden geçirilmesi, veri kaynaklarının
tanımlanması, temsili olma özelliği ve kalite kontrol
işlemleri
- Belirsizlik ve zayıf noktaların tahmini içerecek şekilde
bulguların yorumlanması ve değerlendirilmesi
- Veritabanının iyileştirilmesi için gelecekte yapılabilecek
geliştirme faaliyetleri
- Belediye tarafından toplanması önerilen veriler
- Yapılabilecek araştırma ve çalışmalar için öneriler
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-35
Ocak 2004
Bu bölümün içeriği:
- Mikrobölgeleme haritalarının oluşturulması için izlenen
yöntemler (zemin davranış analizleri, sıvılaşmanın
değerlendirilmesi, toprak kayması tehlikesi)
- Belirsizliklerin ve zayıf noktaların tahmin edilmesi
Kaynaklar
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-36
Ocak 2004
2.11 Mikrobölgeleme Haritalarının Kullanımı için İlave Öneriler (Bu Çalışmaları Yapmaya
Yetkili Şirketler için Yönerge)
Kritik Hayati altyapı Deprem etkisi altındaki hayati altyapının davranışı, bir bölgedeki
Sistemi Tanımı ekonomik gelişmenin belkemiği olmasının yanında, müdahale güçlerinin
depreme karşılık vermesi için de büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda,
kritik hayati altyapı terimi müdahale güçlerinin depreme karşılık vermesini
ve deprem sonrası yeniden yapılaşmayı “kontrol eden” bütün hayati
altyapıyı ifade etmektedir.
Bunlar için aşağıdaki örnekler verilebilir:
- Komuta ve kontrol merkezleri (polis, itfaiye, vs.)
- Acil durum hastaneleri (bütün hastaneler değil)
- Tedarik ve dağıtım sistemleri (örn. su, enerji, gıda, vs.)
- Ulaşım sistemi
- Haberleşme sistemi
Her sistem için, seçilen senaryo depremine göre en düşük işlevsellik modu
tanımlanmalıdır (örn. 500 yıllık dönüşüm periyodu için). Yapı ömrü 50 yıl
seçildiğinde, 50 yıl için % 10 aşılma olasılığına karşı gelen değer 500 yıla
tekabül etmektedir.
Hayati altyapı İncelenecek her hayati altyapı sistemi alt elemanlara bölünecektir (örn.
sistemindeki önem genel ve yerel komuta ve kontrol merkezi, tali istasyonlar, birleşim
sınıflarının noktaları, vs.).
tanımlanması
Her alt eleman aşağıdaki gibi sınıflandırılacaktır:
1. I Sınıfı: En önemli elemanlar.
Bu elemanların çalışmaması durumunda, bütün sistem en azından
geçici olarak kesintiye uğrayacaktır. Bunlar ana kontrol merkezi veya
yedeği olmayan enerji besleme hatları benzeri elemanlar olabilir.
2. II Sınıfı: Önemli elemanlar.
Bu elemanların çalışmaması durumunda, sistem önem taşıyan
bölgelerde, örneğin bir kasabanın belli yerlerinde, en azından geçici
olarak kesintiye uğrayacak, fakat sistem bir bütün olarak
etkilenmeyecektir.
3. III Sınıfı: Az önemli elemanlar.
Bu elemanların çalışmaması durumunda, sadece yerel hasar meydana
gelecek, fakat sistem bir bütün olarak etkilenmeyecektir.
Her eleman için Hayati altyapı sistemi tüm elemanları ile beraber tehlike haritalarının (fay,
tehlikenin yer sarsıntısı, sıvılaşma, toprak kayması, su baskını) herbiri ile üst üste
belirlenmesi bindirilecektir. Bu şekilde her elemana ait özel tehlike tanımlanmış
olacaktır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-37
Ocak 2004
Genel Her elemanın genel hasargörebilirliği türüne (gömülü hat elemanı, zemin
hasargörebilirliğin üstü hat elemanı, gömülü yapı, yüzey üstü yapı) bağlıdır.
belirlenmesi
Hat elemanları özellikle yüzey deformasyonlarına duyarlıdır. Bu tür
deformasyonlar, sıvılaşma ve şev kayması olasılıkları yüksek ve orta
derecede olan bölgelerle, aktif yüzeysel fay olan bölgelerde beklenmelidir.
Bu nedenle, I Sınıfı elemanlar bu bölgelerde yer almamalıdır.
Deprem şiddetine bağlı olarak hasar tahmini yapmak için basit bir araçta
2.11.4 bölümünnde açıklanan EMS-98 cetvelidir.
Risk azaltılması için Yukarıda açıklanan yöntem sadece daha sonraki araştırmalar için bir
öncelilerin sıralama sağlamaktadır. Bu durumda yerel jeolojik koşulları ve yapısal
belirlenmesi elemanları hesaba katan daha detaylı araştırmalar yapılmalı ve gerçek risk
belirlenerek bu riski düşürmek için alternatifler tanımlanmalıdır.
Amaç Acil durum hasar incelemesinin ana amacı deprem etkisi ile güçsüz hale
gelen ve artçı şoklarla yıkılması olası binaların tespit edilerek ölüm ve
yaralanmaları önlemektir. Bu operasyonun diğer amacı ise içinde
barınılabilir ve kolaylıkla tamir edilebilir binaların belirlenerek kaynakların
lüzumsuz operasyonlara kullanılmasını engellemektir. Benzer bir kazanım
ise, bilinen bir deprem etkisi altında kalmış binaların yapısal hasarlarının
elde edilerek hasargörebilirlik eğrileri ve sigorta kayıp modelleri
oluşturmak için projeksiyonlar yapılabilmesidir.
Deprem Sonrasi Acil Güçlü bir depremin nüfus yoğunluğu yüksek bölgeleri etkilemesi
Hasar Tesbiti durumunda, binalar kimi zaman kısmi veya toptan göçmeye varan farklı
derecelerde hasar görebilir. Bu hallerde, bina sorumluları ve hasar inceleme
takımları hasar derecesinin, bina güvenliğinin ve kullanılabilirliğinin
belirlenmesi için hızlı ve güvenilir kararlar vermek zorunda kalabilecekleri
karmaşık durumlarla karşılaşırlar. Bu operasyon, Deprem Sonrası Acil
Hasar Tesbiti (veya DSAHT) olarak adlandırılır. Bu operasyon, bölgedeki
binaların can güvenliği açısından yeterli seviyede emniyetli olduğunu ve
işlevselliğini koruduğunu öğrenmek için hızlı bir keşfi içermektedir.
DSAHT formu DSAHT’nin görünen kısmı, kontrol eden kişinin cevaplaması gereken
sorulardan oluşan bir form ve uygulamayı açıklayan bir kitapçıktan
oluşmaktadır. Formdaki bazı sorular, kitapçıktaki detaylı diyagramlar
yardımı ile cevaplanır ve yapısal teori ve ampirik veriye dayanan sözel
açıklamalarla desteklenir. Formdaki sorular dört ana grupta
toplanmaktadır:
- İdari bilgi (mal sahibi, adres, kayıplar,casualties, vs.)
- Genel bilgi (geometrik/mimari özellikler, yapısal nitelikler,
düzensizlikler, açıklıklar, vs.)
- Taşıyıcı sistem özellikleri (çerçeve türü, duvar-çerçeve, veya kutu,
döşeme türü, yerinde imalat veya prefabrik imalat, ara duvarların
mukavemetleri, temel sistemlerinin türü, işçilik kalitesi, vs.)
- Her hasar kategorisinin bütün elemanları için hasar özellikleri ve
boyutları (kalıcı ötelenmeler, duvar çatlaklarının kalınlıkları, yatay
ve düşey elemanlarda gözlenebilen çatlaklar, vs.).
Sonuçlar Toptan Hasar Durumu yapının kullanımına devam edilmesi için verilecek
kararı belirleyecektir:
- Eğer THD yüksek ise, bina hemen boşaltılmalı ve daha sonar
yıkılmalı
- Eğer THD düşük ise, bina devamlı kullanım için güvenli olarak
kabul edilir ve artçı şoklarda dahi binada oturulabilir.
- Eğer THD orta dereceli hasar durumunda ise, binanın tamir
edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, binanın kullanılmasına
güçlendirme sonrası izin verilmelidir.
Elde edilen bütün sonuçlar binaya bir bütün olarak uygulanmalıdır, bina
bölümlerine tekil olarak yaklaşımlardan kaçınılmalıdır.
Form Resmi olarak, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından hazırlanan “Mühendislik Hizmeti Görmüş Binalar İçin Hasar
Tespit Formu” kullanılacaktır.
Amaç ve Kullanım Deprem senaryoları için hasar belirlemek için, şiddet uygun ve basit bir
araçtır. Bu şekildeki basitleştirilmiş senaryo çalışmaları için 1998 Avrupa
Makro Sismik Cetvelinin EMS-98 kullanılması önerilmektedir. Burada
amaçlara göre kullanım tavsiye edilmektedir:
- Seçilecek yapı türüne ve hasar derecesine karşı gelen deprem
şiddetinin elde edilmesi.
- Seçilecek bir deprem senaryosu (şiddeti) için ve bina türü için
mümkün hasar derecelerinin belirlenmesi
EMS Cetvelinin The EMS-98 bir noktadaki Şiddeti, yapının hasargörebilirliğine bağlı olan
Genel Tanımı Hasar Derecesi ile ilişkilendirmektedir.
HasarGörebilirlik
Bina Türü Sınıfı
A B C D E F
Moloz ve arazi taşlarından
Basit taşlardan
YIĞMA
Büyük taşlardan
Çelik yapılar
Ahşap yapılar
Şiddet ve hasar Yer sarsıntısı şiddeti ve hasar derecesi arasındaki ilişkiler, binanın
derecesi arasındaki hasargörebilirliğine bağlı olarak tanımlanır. Aşağıda VII-IX şiddet
ilişki aralıkları için örnekler verilmiştir. Geri kalan detaylı şiddet seviyeleri
kaynaklarda (EMS-98, 1998) ve internet ortamında bulunabilir.
a) Birçok kişi korkuya kapılır ve binalardan dışarı kaçmaya çalışır. Özellikle üst
katlardakilerin birçoğu ayakta durmakta güçlük çeker.
b) Mobilyalar yerinden ötelenmiştir, en ağır eşyalar dahi devrilebilir. Çok sayıda
nesne raflardan düşer. Konteyner, tank ve havuzlarda su sıçramaları meydana
gelir.
c) Hasargörebilirlik sınıfı A olan binaların birçoğu 3. derece, bir kısmı ise 4. derece
hasara uğramıştır.
d) Hasargörebilirlik sınıfı B olan binaların birçoğu 2. derece, bir kısmı ise 3. derece
hasara uğramıştır.
e) Hasargörebilirlik sınıfı C olan az sayıda bina 2. derece hasar görmüştür.
f) Hasargörebilirlik sınıfı D olan az sayıda bina 1. derece hasar görmüştür.
a) Birçok kişi bina açık alanlarda ayakta durmakta bile güçlük çeker.
b) Mobilyalar devrilebilir. Televizyon, daktilo, vs. gibi eşyalar yere düşer. Mezar
taşları yerinden oynayabilir, burulabilir veya ters dönebilir. Çok yumuşak
zeminler üzerinde dalgalar gözlenebilir.
c) Hasargörebilirlik sınıfı A olan binaların birçoğu 5. derece, bir kısmı ise 5. derece
hasara uğramıştır.
d) Hasargörebilirlik sınıfı B olan binaların birçoğu 3. derece, bir kısmı ise 4. derece
hasara uğramıştır.
e) Hasargörebilirlik sınıfı C olan binaların birçoğu 2. derece, bir kısmı ise 3. derece
hasara uğramıştır.
f) Hasargörebilirlik sınıfı D olan az sayıda bina 2. derece hasar görmüştür.
a) Genel panik durumu. İnsanlar kuvvetli deprem etkisi ile yere düşebilir.
b) Anıtlar ve kolonlar düşebilir veya burulabilir. Uumuşak zeminler üzerinde
dalgalar gözlenir.
c) Hasargörebilirlik sınıfı A olan binaların birçoğu 5. derece hasara uğramıştır.
d) Hasargörebilirlik sınıfı B olan binaların birçoğu 4. derece, bir kısmı ise 5. derece
hasara uğramıştır.
e) Hasargörebilirlik sınıfı C olan binaların birçoğu 3. derece, bir kısmı ise 4. derece
hasara uğramıştır.
f) Hasargörebilirlik sınıfı D olan binaların birçoğu 2. derece, bir kısmı ise 3. derece
hasara uğramıştır.
g) Hasargörebilirlik sınıfı E olan az sayıda bina 1. derece hasar görmüştür.
Hasar dereceleri EMS-98 cetvelinde şekillerle beş hasar derecesi tanımlanmıştır. Aşağıdaki
şekilde betonarme binalar için verilen şekil ve açıklamalar gösterilmiştir.
Yığma binalar için hasar dereceleneri kaynaklarda verilen EMS-98
dökümanlarından veya internet ortamından ulaşılabilir.
5. Derece: Yıkım
(Çok ağır yapısal hasar)
Zemin katın veya binanın bir kısmının
ah, cm/s2 biriminde en büyük yatay ivme ve I, EMS Şiddeti kabul edilerek,
aşağıdaki bağıntı, ihtiyatı elden bırakmadan kullanılabilir:
a h = 10 0.26⋅I +0.19
1
I= (log10 ah − 0.19)
0.26
Örnekler:
- 0.2g (=196cm/s2) en büyük ivme için, şiddet 8.1 olarak
hesaplanmaktadır.
- 9.0 şiddeti için, en büyük ivme 339cm/s2 (=0.35g) olarak
hesaplanmaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-45
Ocak 2004
CPTU sondasında ise, ilave olarak konik ucun hemen üzerinde boşluk suyu
basıncı u2 ölçülebilir. Bu veri kullanılarak, koni uç direnci qc, düzeltilmiş uç
direnci qT olarak düzeltilebilir. Bu düzeltme, koninin geometrisi dikkate
alınarak ve alan oranı a, As/Ac olarak tanımlanarak qT = qc + (1-a)u2,
şeklinde ifade edilebilir. Burada Ac zemine temas eden yüzey alanı
(genellikle 10cm2) ve As konik ucun üzerindeki bölümün yüzey alanıdır. Bu
bağıntı aşağıda şekil üzerinde tanımlanmıştır:
As alanı
u2 bu hizada
ölçülür
Yüzey alanı Ac
Arazideki bir bilgisayar yardımı ile, gerçek zamanlı veri izlenerek
kaydedilir.
20 mm/sn hızla
kesintisiz hidrolik itki,
ASTM D 5778 standardına göre her metrede yeni tij
Koni Penetrasyon Deneyi (CPT) eklemeli
Uygulaması
36 mm
çaplı tij
İnklinometre
fs = Sürtünme direnci
Her 10 – 50 mm
arasında okuma
ub = Boşluk suyu basıncı alınması
aN = Net alan oranı (üç eksenli fs
ub
qC = Ölçülen koni uç direnci veya uç gerilmesi qC
q1 =Düzeltilmiş uç direnci = qC + (1-aN)ub
Avantaj ve Avantajları: Hızlı bir yöntemdir, iyi profiller verir, nispeten ucuzdur,
Dezavantajları yöntemle ilgili birçok korelasyon mevcuttur. Yerinde ölçüme imkan
verdiği için numune örselenmesinden kaynaklanan problemlerin önüne
geçilir.
sand
kum
clayey– killi
gravelly s and
Çakıllı kum kum
s and
to s and
ve kum
T-σv,top) /Tσv'v,tot
ϕ'
very
ϕ, Çok stiff
katı,
(q - σ
ince
fine
daneli
grained
10 2
100
sistan(qce
s and
Kum
direnci
net uçre
sKum
and
mixtur es silt
Silt
karışımları
net cone
mixtures
karışımları
Killer
clays
Normalize
10
10
Artan
Incr easing
AKO,
OC R,Yaş,
A ge,
Çimentolanma
Cem entation
norma lized
Hassas,
sensitive,
fine grained
ince daneli Artan
Inc reasing
hassaslık
S ensitivity Organik
organic
Zeminler
soils
1
1
0.1 1 10
Normalize
norm alized sürtünme oranı ffs/(q
friction ratio / (qT--σ v,top) [%]
s T σ v,tot ) [% ]
∆σv,ön' = 4 kN/m2
(normal konsolide)
σv,o [MN/m2]
a maks σ v
CSR = 0.65 rd
g σ' v
qc1N = CQ (qc / Pa )
burada
CQ = ( Pa / σ 'v ) n
3. qc1N daha sonra ince dane oranının etkisini hesaba katmak için qc1N,CS
olarak düzeltilir:
qc1N,CS = Kc qc1N
burada
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-54
Ocak 2004
• Killer için:
vs = 114.43 N 0.31 (Lee, 1990)
• Siltler için:
vs = 105.64 N 0.32 (Lee, 1990)
1. Adım
τ av a σ
CSR = = 0.65 maks v rd
σ' v g σ' v
2. Adım
Düzeltilmiş N1, 60 değerleri aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır:
N 1,60 = NC N C R C S C B C E
Bu bağıntıda
N = ölçülen standart penetrasyon direnci,
CN = efektif düşey gerilmeye göre düzeltme faktörü
CR = tij boyuna göre düzeltme faktörü,
CS = standart olmayan numune alıcı için düzeltme faktörü,
CB = sondaj kuyusu çapına göre düzeltme faktörü,
CE = Tokmak enerji oranına göre düzeltme faktörü.
CN , Kayen ve diğerleri (1992) tarafından önerilen ve en büyük değer 1.7
ile sınırlayan bağıntıya göre hesaplanır:
2. 2
CN =
(1.2 + σ 'v / Pa )
3. Adım
Diğer bir düzeltme ince dane (FC) oranının etkisini hesaba katmaktadır:
FC ≤ 5% için α = 0 , β = 1.0
4. Adım
Bulunan N1,60 değerleri Seed vd. (1985) tarafından önerilen %5 veya daha
az ince dane oranı eğrisinin düzeltilmiş
1 N 50 1
CRR7.5 = + 1, 60 + −
34 − N1,60 135 (10 N1, 60 + 45) 200
2
5. Adım
4. adımda tanımlanan eğri 7.5 büyüklüğünde bir deprem için geçerli
olduğundan, bir büyüklük derecelendirme katsayısı MSF kullanılarak
başka büyüklüklere geçilmelidir (karakteristik deprem büyüklüğü 6.5 veya
ayrıştırma (deaggregation) ile elde edilen büyüklük).
MSF aşağıdaki gibi seçilebilir:
Sunum:
Kayma dalgası hızının derinlikle değişiminin gösterilmesi.
Deney işleminin
Karşıt kuyu sismik deneyinde yatay basınç (P) ve kayma (S) dalgalarının,
genel özelikleri
kaynağın olduğu kuyudan, ölçüm yapılan kuyuya varması için geçen süre
ölçülmektedir. Bu varış süreleri, zeminin elastik özelliklerini hesaplamada
kullanılan P ve S dalga hızlarının belirlenmesinde kullanılmaktadır. Deney
için kuyuların düşeyden sapma kontrolü yapıldıktan sonra, sismik kaynak
ilk kuyuya indirilir ve kuyu kaplamasına sabitlenir. Daha sonra kaynaktan
sismik dalgaların üretilmesine başlanır. Kaynaktan üretilen sismik dalgalar,
zemin içerisinden elastik dalgalar şeklinde geçerek, ölçüm kuyusunda aynı
seviyede konumlandırılan jeofonlar (alıcılar) tarafından algılanır. Deneyin
değerlendirmesi, varış zamanı ve uzaklık verileri analiz edilerek
yapılmaktadır. Alıcı ile elde edilen üç (iki yatay ve bir düşey) bileşenli
kayıtlar kullanılarak, basınç (P) dalgası ve kayma dalgası hızları (SH ve
SV) ölçülebilmektedir.
a- PLAN
Osiloskop Düşey
Tetik Düşey itki
Kayıtlar hız ölçer
Cisim
dalgalarının
yayılma yolu
Kuyu duvarına
sabitlenmiş üç
bileşenli alıcı Kaplama
Cisim
dalgalarının
üretilmesi
Enjeksiyo
n
b- KESİT
Doğrudan gelen
dalga ilk ulaşır
Hız Oranı V1 / V2
Yansıyan
dalga ilk
ulaşır
Normalize Mesafe X / H
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-61
Ocak 2004
Deney işleminin Aşağı kuyu deneyinde sismik dalgaları üretecek kaynak zemin yüzeyinde
genel özelikleri deneyin yapılacağı sondaj kuyusuna yakın noktalarda konumlandırılmalı
ve ölçüm yapılacak jeofonlar seçilen derinliklere indirilerek kuyu duvarına
sabitlenmelidir.
Ölçüm
Yerinde
Kuyusu
dökülen beton
Sabitleme
Kazığı
Enjeksiyon
Kaplama
Cisim
dalgalarının
üretilmesi
dalgaların
yayılma yolu
Kuyu duvarına
sabitlenmiş üç
bileşenli alıcı
Aşağı kuyu deneyinden elde edilen ham veri, kayma ve basınç dalgalarının
kaynaktan alıcılara varması için geçen süre ile kaynak ve jeofonlar
arasındaki mesafelerdir. Zemin yüzeyine gömülen bir çelik plaka üzerine
balyoz ile vurulması suretiyle basınç dalgaları üretilmektedir.
Aşağı kuyu alıcıları, üç bileşenli alıcılardan oluşan iki jeofon biriminden
oluşmaktadır. Her birimde alıcı olarak çalışan üç eleman vardır: iki
ortogonal yatay eleman ve bir düşey eleman. Jeofon birimlerinin birbirine
uzaklığı yaklaşık olarak 1.5 veya 3 m arasında değişmektedir. Jeofon
setleri arasındaki mesafe deney boyunca sabit tutularak, varış süreleri
arasındaki farkların aynı kaynak etkilerinden kaydedilmesi sağlanmaktadır.
Bu yöntem, sismik kaynaktaki değişkenliklerden ve kaynak etki
özelliklerindeki değişimlerden kaynaklanan zamanlama hatalarını en düşük
seviyede tutmaktadır.
SCPT (Sismik Koni Penetrasyon Deneyi) aşağı kuyu deneyinde yapılan
ölçümlerini CPTU deneyi ile birleştirilmektedir (2.12.1 bölümü).
Kaynağın kuyu içinde, alıcıların ise yüzeyde olması dışında, yukarı kuyu
deneyi için uygulanan deney yöntemide aynıdır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-62
Ocak 2004
Asgari önşartlar - Dalga enerjisinin alıcılara yeterli olarak iletilebilmesi için, sondaj
kuyuları PVC kaplama borusu ile kaplanmalı ve zemin-kaplama arası
boşluklar enjeksiyonla doldurulmalıdır.
Değerlendirme Veriler her ölçüm derinliği için ara hızın belirlenmesi ile analiz
yöntemleri edilmektedir. Ara hızın belirlenmesi için ilk olarak, kaynak ile jeofonlar
arasındaki mesafeler ve jeofonlar arasındaki varış zamanı farkları
hesaplanır. Daha sonra jeofonlar arasındaki mesafe, varış zamanı farkına
bölünerek ara hız belirlenir. Deney sonucu olarak, belirlenen ara hız
değerlerinin derinlikle değişimi şekil üzerinde gösterilir. Aşağıdaki şekilde
varış zamanı ve hız profillerine örnekler verilmiştir:
Varış Zamanı (msn) Ara Hız (fps)
Kötü derecenmiş
çakıllı kum
Çok gevşek
siltli kum
P dalgası
S dalgası
Derinlik (ft)
S dalgası P dalgası
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-63
Ocak 2004
Deney işleminin SASW yöntemi, arazide yüzey dalgalarının dispersiyon eğrisini elde etmek
genel özelikleri için ölçümleri ve kayma dalgası hızı profilini elde etmek için bu eğrinin
değerlendirilmesini içermektedir.
Disk sürücülü dinamik
sinyal analiz cihazı
Düşey dinamik
kaynak:
ileri serim Ters (geri) serim
d1 – ileri d2 d1 – geri
Avantaj ve
Avantajlar: 30 metreye kadar olan kayma dalgası hızı profilini belirlemek
dezavantajlar
için yeni geliştirilmiş ve ekonomik bir yöntemdir. Özel ekipman
kullanılarak bu derinlik 300 metreye arttırılabilir. Sondaj kuyusuna ihtiyaç
duyulmadığı için oldukça ekonomiktir.
Değerlendirme
SASW yöntemi üç aşamadan oluşmaktadır: 1) Deney verisinin toplanması
yöntemleri
veri, 2) Deneylerden dispersiyon eğrisinin belirlenmesi ve 3) Zemin
profilinin elde edilmesi için dispersiyon eğrisinin dönüşümü.
2.12.7 Ağ Ölçümleri
Sunum:
Kayma dalgası hızı değişiminin derinlikle gösterimi.
Avantaj ve - Geri hesap için olası çözümlerin aralığını sınırlamak için kısıtlamalar
dezavantajlar gereklidir.
- Geri hesap tek sonuç vermediği için, en uygun modeli tanımlamak için
ilave bilgi gereklidir.
- Bu yöntem çok ekonomiktir, ancak deney sonuçlarının
değerlendirilmesi için kapsamlı tecrübeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-66
Ocak 2004
Sunum:
Yeraltı suyu seviyesinin derinliğinin gösterimi.
Deney işleminin Jeoelektrik deneylerde zemine yüzeyden iki elektrot vasıtası ile elektrik
genel özelikleri akımı verilmektedir. Zeminde akım veren elektrotlar vasıtası ile oluşturulan
elektriksel alanın potansiyelindeki değişimleri ölçmek için ilave elektrotlar
yüzeye yerleştirilir. Akım ve potansiyel elektrodlar genellikle doğrusal bir
serim içinde konumlandırılır. Akım elektrotları arasındaki mesafe,
araştırılması hedeflenen derinliğin en az üç katı olmalıdır.
Yükseklik Kanal.
çıkışı
Kuru alüvyon
Suya doygun alüvyon
Ayrışmış Bazalt
Bazalt
Genel özelikler Klasik yöntem tabakalanmış zeminlerde kayma dalgası hızının tek boyutlu
yayılmasına dayanmaktadır.
Asgari önşartlar Tek boyutlu eşdeğer lineer davranış analizi, yatay veya yataya yakın
tabakalanmış ve yeterli derecede homojen zemin profilleri (anakaya dahil)
için makuldür. Bu durumlarda, zemin koşullarının seçilen zemin kolonu ile
temsil edilemediği haller haricinde, çoğu zaman doğru sonuçlara
ulaşılabilir. Analizde, zemin kolonunda tek boyutlu analiz yapmak için
yazılan standart programlar kullanılabilir (SHAKE, SHAKE 91, ProShake
veya EERA, vs. gibi). Lineer eşdeğer modellerin geçerliliği için sağlanması
gereken kriterler aşağıdaki paragrafta verilen bilgi doğrultusunda kontrol
edilecektir (hesaplamalar için sınır birim şekil değiştirme seviyeleri).
Tek boyutlu eşdeğer lineer saha davranış analizlerinin, vadi ve basenlerde
iki boyutlu etkilere ve topoğrafyaya göre uygun düzeltmeler yapılarak
kullanılması önerilmektedir. Geçmiş tecrübeler, iki boyutlu etkilerin sadece
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-68
Ocak 2004
anakaya derinliğinin (D), vadi genişliğinin (W) 1/5 ila 1/10’unu aştığı
durumlarda geçerli olduğu göstermiştir.
Zemin
D
Ana kaya
Tek boyutlu eşdeğer lineer analizin derin profiller için (örn. ana kaya
derinliği > 500m) kullanılması halinde özel dikkat gösterilmelidir. Bu
durumlarda, kayma modülünün ve sönüm oranının frekansla değişiminin
birim şekil değiştirme spektrumu ve yumuşama eğrileri yardımı ile dikkate
alınması önerilmektedir.
Değerlendirme SHAKE veya eşdeğer bir programın kullanılması (örn. MS Excel için
yöntemleri EERA).
Hesaplamalar için Deprem tehlikesi hesapları, zeminde yüksek birim şekil değiştirmelere ve
sınır birim şekil doğrusal olmayan davranışa neden olabilecek çok yüksek ivme seviyeleri
değiştirmeler verebilmektedir. Uygulamada, doğrusal olmayan zemin davranışı "lineer-
eşdeğer zemin modelleri" ile hesaba katılmaktadır. Ancak, bu modeller ile
güvenilir sonuçlar elde etmek ancak zemin türüne göre değişen belirli
birim şekil değiştirme seviyeleri dahilinde mümkündür. Her zemin için izin
verilen birim şekil değiştirme seviyesi, zeminin kıvamına ve mukavemetine
bağlıdır. Genelde, bu modellerin geçerli olduğu aralığın üst sınırı, kayma
modülünün (G) birim şekil değiştime seviyesine bağlı olarak (2.12.10
bölümünde anlatıldığı gibi) en büyük kayma modülünün yarısına (Gmax)
eşit olduğu noktadır.
burada G(γ) sonuçta elde edilen kayma modülü, Gmax ise çok küçük
genlikler için en büyük kayma modülüdür.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-69
Ocak 2004
Kayma modülü Literatürde verilen birçok ilişki normalize kayma modülünü birim
yumuşama ilişkileri, kaymanın fonksiyonu olarak göstermektedir.
en büyük kayma
modülü En büyük kayma modülü Gmaks ayrıca hesaplanmalıdır. Bunun için, Gmaks
ve kayma dalgası hızı vs arasında aşağıda verilen bağıntı kullanılabilir:
G = vs 2 ρ
burada vs: kayma dalgası hızı
ρ: yoğunluk
b) Killer için:
AKO = 1-15
Yukarıdaki şekil, birim kayma ile Gmax ile normalize edilen kayma modülü
arasındaki ilişkiyi, aşırı konsolidasyon oranının (AKO) 1 ve 15 arasında
değişen değerleri için plastisite indisine (PI) bağlı olarak göstermektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 2 Sayfa 2-70
Ocak 2004
c) Siltler için:
Sönüm oranı eğrileri Yerel zeminlere ait sönüm oranı eğrilerinin bulunmaması halinde, sönüm
için öneriler oranı λ ve birim kayma γ arasında aşağıda verilen ilişkiler kullanılabilir:
Sönüm oranı: λ
γ
λmaks ⋅
γr
λ=
γ
1+
γr
γr’ın hesaplanması:
rmaks
γr =
Gmaks
ile:
1
⎡⎛ 1 + K 0 ' ⎞ ⎛ 1 − K0 ' ⎞ ⎤
2 2 2
AKO = 1-8
Yerel zemin koşulları Yerel zeminlere ait yumuşama ve sönüm ilişkileri elde edilebildiği taktirde,
için belirlenmiş gerçek zemin koşullarını göstermesi bakımından hesaplamalarda
ilişkiler kullanılmalıdırlar.
2.12.11 Şev Stabilitesinin Elde Edilmesi için Eşdeğer statik (Pseudo-static) Yaklaşımlar
Yöntemin genel Eşdeğer statik koşullar altındaki analizin amacı, toprak kaymaları için
özellikleri güvenlik katsayılarını (Fs) ve kritik ivme katsayılarını elde etmek ve toprak
kayması beklenmeyen alanları belirlemektir. Kritik ivme, bir şevde
kaymanın başlayacağı ivme değeridir. Bu ivme değeri genellikle yatay
ivme bileşenlerini ifade etmekte ve şev rijit bir cisim gibi kabul edilerek
şev boyunca sabit alınmaktadır. Güvenlik katsayısı ise, kaymanın başlangıç
aşamasındaki mukavemet kaybı olarak tanımlanmaktadır. Kaymanın
başladığı an, limit denge durumu olarak adlandırılmaktadır. Bu
nedenlerden dolayı, güvenlik katsayısı ve kritik ivme değeri, bir anlamda
mevcut mukavemetin göstergeleridir. Kritik ivme değeri, yük faktörü ile,
güvenlik katsayısı ise mukavemet ile ilişkilidir.
burada A, g biriminde en büyük ivmeyi (en üst eğri 0g degeri için, en alt
eğri ise 0.5g değeri için), şev açısı beta ise derece biriminde ifade
edilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-1
Ocak 2004
Güvenli yer seçimine ilişkin birinci yaklaşım, arazi kullanım yönetimi ile
ilgili bir konudur. Kentsel alanlardaki deprem tehlikelerinin göreceli
şiddetinin haritalanması, kent plancıları, yerel idare çalışanları ve özel
sektör müteahitlerine yapı ve altyapıların güvenli yerleşimi konusunda yol
göstererek, gelişmelerin daha güvenli alanlara yönlendirilmesinde, kentsel
gelişmeye uygun alanların belirlenmesinde, deprem kayıplarının ve güvenli
yapım maliyetlerinin azaltılmasında önemli bir faktör oluşturur.
Kamu ve Özel Sektör Sismik mikrobölgeleme haritaları, kamu kuruluşları, özel mülk sahipleri ve
Kayıplarının kişilerin deprem kayıplarının azaltılmasında bilimsel karar verebilmelerinin
Azaltılması temelini oluşturur. Belirli deprem etkileri konusunda göreceli riskin
haritalanması, kamu yatırımı ve gelişme kararlarının yüksek deprem
tehlikesi olan alanlardan olabildiğince kaçınabilmesi için gerekli olan
bilgileri sağlar. Deprem riskinin yer seçiminde her zaman için belirleyici
faktör olmamasına karşılık, bilimsel temele dayalı mikrobölgeleme
haritalarının mevcudiyeti, sismik risklerin daha önce olmadığı biçimde göz
önünde bulundurulmasına imkan sağlar.
Genel anlamda halkın sağlığı, güvenliği ve refahı ile, okullar, hastaneler ve
acil yardım hizmetlerinin sağlanmasına yönelik binaların korunması, kamu
sektörünün ilgi alanına girmektedir. Kamu sektörü, aynı zamanda
toplumun fiziki ve ekonomik kayıplarını da en aza indirmekle sorumludur.
Türkiye’de acil müdahale ve deprem sonrası yeniden yapılanmadan
valilikler ve merkezi hükümetin sorumlu olmasına karşılık, afet risk ve
zararlarını azaltıcı önlemler alma sorumluluğu büyük oranda yerel idarelere
aittir.
Yerel idare düzeyinde sismik mikrobölgeleme uygulamasından özel sektör
de önemli oranda yararlanacaktır. Yer sarsılması, sıvılaşma, heyelan ve
yüzey faylanması gibi deprem etkilerinin göreceli tehlike şiddet
değerlerinin belirlenmesi, hem bu tehlikelerin bertaraf edilmesini
sağlayacak hem de yere bağlı bu tehlikelere göre belirli yapısal tasarımların
geliştirilmesinde yol gösterici olacaktır. Güvenli yer seçimi, inşaat
maliyetini ve kayıp potansiyelini de düşürecektir.
Fayda/Maliyet Gerek kamu, gerekse özel yapı sahipleri deprem zararlarını azaltıcı
Analizleri önlemlerin fayda ve maliyetleri konusunda endişelidirler. Kamu ve özel
kaynakların etkin biçimde tahsis edilmesi için, deprem risklerinin
azaltılmasının maliyeti ile faydalarının dengelenmesi gereklidir. Deprem
güvenliği konusunda fayda, beklenen kayıplardaki azalma cinsinden
ölçülebilir. Bu da önce gelecekte beklenen kayıpların kestirilmesini ve
daha sonra da afet zararlarının azaltılması önlemlerinin gelecekteki bu
kayıpları azaltmaktaki etkinliğinin kestirilmesini gerektirir. Afet
zararlarının azaltılmasına yönelik yapısal önlemler söz konusu olduğunda,
maliyetler genelde gerekli deprem güvenliği düzeyine erişmek için
harcanması gereken ek tasarım ve inşaat maliyeti olarak hesaplanır. Arazi
kullanımına ilişkin afet zararlarının azaltılması önlemleri söz konusu
olduğunda ise, maliyet genelde belirli bir alanda yapılanmanın fırsat
maliyeti olarak düşünülür. Bu da, faaliyetleri o alanın dışında bir alana
taşımanın maliyetini tahmin etmeyi gerektirir.
Deprem güvenliğinin fayda maliyet analizi, faydalar ve maliyetlerin
dağılımı ile karmaşık bir hale gelmektedir. Maliyetler ve faydalar simetrik
biçimde dağılmış olmadıklarından, toplam fayda ile toplam maliyetin
karşılaştırılması pek de anlamlı olamayabilmektedir. Kamu sektörünün
deprem risklerini azaltmaya yönelik düzenleyici önlemleri özel sektör
yatırımlarına ve mülk sahiplerine yararlı olmakta, deprem zararlarının
azaltılması konusundaki özel sektör yatırımları ise, acil müdahale ve afet
sonrası iyileştirmeler ile ilgili kamu maliyetini azaltmaktadır.
Etkin arazi kullanımı yönetimi ve yapı düzenlemesinin yerel idarelere
maliyeti, genelde yapı maliyetinin %1’inden azdır. Deprem kayıplarının
azaltılmasının kamu ve özel sektör açısından maliyetleri ise, Türkiyede
yakın tarihlerde yaşanan deprem deneyimleri çerçevesinde hesaplanabilir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-3
Ocak 2004
Yasal Durum Türkiyedeki kentsel planlama ve imar sistemi, yıllar boyunca biriken bir
yönetmelikler ve kuruluşlar yığını haline gelmiştir. Sistem, 19. yüzyılda
İstanbul ve diğer kentsel alanları yangınlardan ve salgınlardan korumayı ve
yeterli yol ağının bakımını sağlamayı amaçlayan fikirler ve hükümlerin
uygulanmasından başlayarak, zaman içinde giderek gelişmiştir. 1926’da
Roma Hukuku’nun uyarlanması ile, özel mülkiyet güvence altına
alınmıştır. Cumhuriyet döneminde, ülkeye göç edenlerin iskanı ve konut
sorunlarının halli gündeme gelmiştir. Daha sonraları, 1950’lerde ise,
dikkatler kapsamlı kentsel gelişme ve inşaat sektörünü geliştirecek
hükümlere çevrilmiştir. Gelişmeleri kısıtlamak yerine, gelişmelerin özel
sektör eliyle gerçekleştirilmesi ve sermaye akımlarının inşaat sektörüne
yönlendirilmesi, politika olarak benimsenmiştir. Bu politikaların temel
aracı ise, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yürütülen ve arazi kullanım
planlaması ile inşaat faaliyetlerini düzenleyen “İmar Kanunu” olmuştur. Bu
Kanun, fiziki gelişmelerin imar planları ve tevsii imar planları yoluyla nasıl
gerçekleştirileceğini belirleyerek, yapıların da inşaat ve iskan ruhsatları
yoluyla düzenlenmesini tanımlamaktadır. “İmar Kanunu” her 10-12 yılda
bir güncellenmekte olup son değişiklikler 3194 sayılı Kanun ile 1985
yılında yapılmıştır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-4
Ocak 2004
İMAR KANUNU
İmar Kanunu ile İlgili Diğer Kanun ve Yönetmelikler
KANUNLAR YÖNETMELİKLER
GENEL HÜKÜMLER
2634 Turizmi Teşvik K.
2863 Kült.ve Tab. Varl. Koruma 4
2960 Boğaziçi
i fKanunu
l l i
3030 Büyükşehir Bel.
775 Gecekon. 9
• 3030 Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler
12 Tip İmar Yönetmeliği
İFRAZ VE TEVHİD İŞLEMLERİ
• Plansız Alanlarda Uygulanacak
• 3030 Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler
Tip İmar Yönetmeliği
15 • 18. Md. Uyarınca Yapılacak Uygulamalar
• İstanbul İmar Yön.
• İlgililer,
• Merkezi ve Yerel İdarelerin arazi kullanımı yönetimi ve bina yapımı
konularındaki yetkileri,
• İmar yetkisi ile donatılmış idareler,
• İmar faaliyetlerine katkıda bulunan diğer politika araçları,
• Taşınmazlara ilişkin hakların izlenmesi, ve,
• Özel olarak afetler için düşünülmüş hükümler.
Tablo 3.1. Fiziki Gelişmeye İlişkin Kanunlar Sistemin Bileşkelerinin Listesi (devam)
(Geçici)
Kriz Yönetimi Merkezi
Müsteşar
.
Afet İşleri Gn. Md. Sivil Sav. Gn. Md.
İller Bankası
YEREL İDARELER
11 Bölgesel Acil
Yönetim Merkezi
Belediyeler
Valilikler Kızılay
Derneği
Mülkiyete İlişkin Yerel idareler, ‘Emlak Vergisi Kanunu’ çerçevesinde binalar, arsalar ve
Düzenlemeler araziler olarak üç başlık altında toplanan taşınmazların vergilerinin
toplanmasında, hem muhasebe kayıtlarını tutmak ve hem de bu vergiyi
toplayan taraf olmakla yetkili kılınmışlardır. Kanun, bu kapsamdaki ‘vergi
değeri’ ‘vergi oranı’, mükellefler, muafiyetler ile, affedilme koşullarını
tanımlamaktadır.
Afet Yönetiminin Deprem yönetimi politikaları, afetten korunmaya yönelik imar politikaları
Düzenlenmesi ve arazi kullanımı konuları ile ilgili yönetmelikler ve kurumların yanısıra
acil durum ve deprem sonrası iyileştirmeye yönelik resmi ve gayrıresmi
kuruluşları da içerir. Yukarıda belirtildiği üzere, Türkiye’deki afet
politikası yasal ve organizasyonel açıdan ‘İmar Kanunu’ (1985) ve ‘Afetler
Kanunu’ (1959) ve onların yönetmeliklerince şekilendirilmiştir. Aşağıdaki
Şekil 3.3’de Türkiye’deki afet politikasının geleneksel ögelerinin yapısı,
1999’dan sonra ortaya çıkan değişiklikler ve halihazırda yakın geleceği
biçimlendirmek için sarfedilen çabalar verilmektedir.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-15
Ocak 2004
Yürürlükteki Kanun
4708
Yapı Denetimi Kanunu
(13. 07. 2001)
(a) Afet tanımı ve afet ilanı: Afet bir yerleşmenin büyüklüğü, yıkılan konut
sayısı veya tarımsal ürünlerde ortaya çıkan hasarın büyüklüğüne göre
tanımlanır. Buradaki varsayım, aşıldığında kollektif hayatın bu tür dış
etkenlerden etkilendiği kritik eşiklerin mevcudiyetidir. Doğal afet ilanında
yerleşmenin sosyal ve ekonomik özellikleri ile kamunun müdahale
düzeyleri de dikkate alınır (madde 1).
(b) Olası Afet Alanlarının Haritalarda ve İmar Planlarında Gösterimi: BİB
deprem tehlikesi arzeden yerleşme ve alanları belirleyerek, imar
planlarında ve haritalarda “afete maruz bölgeleri” gösterecek ve Bakanlar
Kurulunun onayını alacaktır. Öte yandan olası taşkın alanları da BİB’ nin
önerisi üzerine, DSİ nin bağlı bulunduğu bakanlıkça hazırlanacaktır
(madde 2). BİB Afet İşleri Genel Müdürlüğünce hazırlanmış olan bu
mikrobölgeleme El Kitabında, kentsel ölçekte deprem tehlikesi
haritalarının bilimsel olarak hazırlanma ve yorumlanma yöntemleri
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-16
Ocak 2004
(g) Afetler için Kaynaklar: Kanunla aşağıdaki kaynaklara sahip bir fon
kurulmuştur: BİB bütçesinden tahsisler, KİTlerin yıllık karlarının %3’ü,
bağışlar, borç geri ödemeleri v.b. (madde 33). Olağanüstü durumlarda BİB,
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-17
Ocak 2004
(i) İmtiyazlar ve Cezalar: Afet Fonu, vergiye ve kamu İhale Kanunu’na tabi
değildir (madde 43-46). İthalat, ulaştırma, orman ürünleri ve inşaat
malzemelerinde de diğer bazı imtiyazlar sağlanmıştır. Fona yapılan
bağışlar, gerçek ve kurumsal kişilerle firmalar için masraf olarak
gösterilebilir. Valiliklerce acil durumlarda verilen görevlerin gözardı
edilmesi veya gerçekleştirilmemesi bu kişilerin para cezasına
çarptırılmasını gerektirir.
1999 Yılından Beri 1999 depremlerinden sonra doğal afetlerden sorumlu kuruluşlarda bir
Yasal Sistemde yeniden yapılanma çalışmasına gidilmiştir. Afetler kapsamında, koruyucu
Yapılan Değişiklikler önlemleri de dışlamayacak bir çerçeve oluşturabilmek üzere, hükümet yeni
ve tamamlayıcı birimlerin kuruluşunu öngörmüştür. Bu olaylar, mevcut
kuruluşlara da kendi imkanlarını yeniden değerlendirme ve görevlerini
yerine getirebilmek için daha etkin yöntemler geliştirme konusunda yeni
bir çalışma azmi vermiştir. Depremlerle doğrudan ilişkili mevcut iki resmi
kuruluşun (BİB’nin Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı’nın
Sivil Savunma Genel Müdürlüğü) etkinliğini gözden geçirmenin yanısıra
çeşitli yönlerde yeni kurumsal adımlar atılmıştır. İlk olarak Bakanlar
Kurulu Kararı ve mevcut Belediyeler Kanunu (1580) ve Sivil Müdafa
Kanunu (7126) ile yerel idarelerin sorumlulukları, afet zararlarını azaltma
çalışmalarını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
Yeni Kanun 4452 (27.08.1999) sayılı Kanunla, Hükümete afetlerle ilgili acil ve uzun
Hükümleri (KHKlar, vadeli önlemler almak amacıyla, gerektiğinde kanun hükmünda kararname
Kanunlar ve ve yönetmelik çıkarma yetkisi tanımıştır. Bakanlar Kurulu ve merkezi
Genelgeler) hükümetin çeşitli kuruluşları 1999 dan beri bir çok kanun hükmünde
kararname, genelge, yönetmelik v.b. yayınlamışlardır. (Tablo 3.1). En
önemli yenilikler afetten korunma politikalarına ilişkin olarak
geliştirilmiştir. ‘Zorunlu Yapı Sigortası’ sistemine ilişkin KHK ‘Yapı
Kontrol Firmaları’ ve ‘Mesleki Yeterlilik’ kavramını yerleştirme çabaları,
inşaata ilişkin mesleklerin uygulanmasında hak ve sorumlulukların
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-18
Ocak 2004
Afet Sonrası 1999 depremlerinden sonra yerel idarelerin afet bölgelerindeki tüm plan
Planlamanın Yerel uygulama ve inşaat ruhsatı verme yetkileri 7269 sayılı Afet Kanunu ile
Düzeyde İdaresi askıya alınmıştı. Tüm yapılanma faaliyetleri durudurulmuştu. BİB yerel
idareler dışında hasarı tespit etmiş, hak sahiplerini belirlemiş, yeni yerleşim
alanları için kapsamlı jeolojik etütleri yapmış, yeni konut alanları plan ve
projelerini yapmış ve inşaatları ihale etmiştir. Bu büyük afet sonrasında,
genelde yerel idarelerin yetki alanındaki imarı düzenleyici işlevlerin
üstlenilmesi, belediyelere uzun dönemde sadece deprem hasarlarını ve riski
azaltıcı önlemler alma sorumluluğunu bırakmaktadır.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-19
Ocak 2004
Hazırlık Planları
(Risk Yönetimi Protokolları)
Alana Özel Sismik mikrobölgeleme haritaları belirli arsalar düzeyinde ayrıntılı tehlike
Depremsel Tehlike parametreleri vermezler. Ancak, belediyelerin imar müdürlüklerini nerede
Değerlendirmeleri alana özel araştırmalar yapılması gerektiği hakkında rehberlik ederler.
Kamu Tesislerinin Kentsel ölçekte sismik mikrobölgeleme haritaları, kamu tesislerinin yer
Planlaması, Yer seçimi için yol gösterirler. Okullar, hastaneler, karakollar, itfaiye
Seçimi ve Tasarımı binalarının olabildiğince güvenli alanlara yerleştirilmeleri gerekir. Bu tür
tesisler aynı zamanda özel sektörce yapılanmaya da yol gösterirler. Bu
nedenle, bunların daha güvenli alanlara yöneltilmeleri önemlidir. Alt yapı
tesisleri ise belediyenin işleyişinde hayati önem taşır. Onun için alt yapı
sistemlerinin yüksek deprem tehlikesi taşıyan alanların dışına
yerleştirilmesine dikkat edilmelidir. Altyapı tesisleri Belediyelerin
işleyişinde hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, alt yapı tesislerinin yüksek
deprem tehlikesi taşıdığı bilinen yerlere yerleştirilmesinden kaçınılmalıdır.
Trafolar ve su pompalama istayonları gibi önemli sistem bileşkeleri,
sıvılaşma veya heyelana açık alanlara yerleştirilmemelidir. Yüksek tehlike
arz eden bölgelerden veya bilinen fay hatlarından geçen altyapı ağlarının
tasarımına dikkatle yaklaşılmalıdır.
Acil Durum Yönetimi Sismik mikrobölgeleme, belediyelerin acil müdahale planlamasında değerli
bir araç oluşturur. Belediyelerin deprem esnasında ciddi hasar görebilecek
bölgeleri belirleyebilmesi için bir temel sağlar. Acil müdahalenin
valiliklerin görevi olmasına karşılık, bu bilgiler, acil müdahale için gerekli
malzeme ve ekipmanın hazırlanması ile acil durum personeline yönelik
eğitim senaryoları oluşturulmasında kullanılabilir.
Temel İlkeler Mikrobölgeleme işlemleri belirli aralıklarla ve özel danışman desteği ile
teknolojinin gelişme düzeyine göre ayarlanmalıdır.
Aşağıdaki bölümlerde:
- Planlama
- Verilerin değerlendirilmesi, ve
- Belediyenin arazi kullanım yönetiminde uygulanması
için gerekli minimum şartlar verilmektedir.
Bilimsel Danışmanlar
Uygulama
Mikrobölgeleme çalışmalarının sonuçları sorumlu kuruluşlara sunulmalı ve
onandıktan sonra belediyenin arazi kullanım planlarına kaynaştırılmalıdır.
(yapılanma ve arazi kullanım bölgeleri).
Mikrobölgelemenin İdamesi
Belediyelerin kendi alanlarında süren inşaat faaliyetlerinden dolayı oluşan
jeolojik bilgilerle jeofizik ve geoteknik verilerin tümünü derlemesi tavsiye
edilir. Bu veriler bireysel mikrobölgeleme haritalarının detaylanması ve
güncellenmesinde kullanılabilir.
Mesleki gereksinimler
Mikrobölgeleme Aşağıda verilen proje aşamalarını takip edilmesi tavsiye edilir. Her adımın
Sürecinin Aşamaları teknik ayrıntıları Bölüm 2 de verilmektedir.
- Başlangıç aşaması
- Ayrıntılı planlama aşaması
- Ham veri toplanması ve veri tabanının oluşturulması / CBS
- Verilerin değerlendirilesi ve tamamlanması, ek araştırmalar
- Ham verinin haritalanması
- Altlık haritaların hazırlanması
- Mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması
Başlangıç aşaması
Sorumluluk: Belediye
Verilerin değerlendirilesi ve
tamalanması, ek araştırmalar ;
Ham verinin haritalanması
Mikrobölgeleme haritalarının
hazırlanması
Uygulama
Sorumluluk: Belediye
Sıvılaşma Haritası Sıvılaşma, yeraltı suyu seviyesinin altındaki bazı zeminlerin sarsıldığında
gücünü kaybederek sıvı gibi olması olayıdır. Sıvılaşma tek başına hasar
meydana getirmez. Ancak sıvılaşan zeminin akması durumunda zemin
oturabilir veya kayabilir ve böylece yapılara, yollara veya altyapı ağlarına
zarar verebilir. Sıvılaşmanın en fazla görülebildiği alanlar; yeraltı suyunun
yüksek olduğu nehirler, dereler, göller ve diğer su kenarları boyunca yer
alan kumlu zeminler ile, hidrolik olarak yerleştirilmiş kum dolgularıdır.
Sıvılaşmanın etkileri, genellikle sıvılaşabilir tabakaların kalın olduğu
durumlarda daha ciddidir. Sıvılaşmanın en hasar verici etkilerinden biri de
enine yayılmadır. Altındaki zemin sıvılaştığında yeryüzeyi yana doğru
kayarak aralarında çatlaklarla bloklar halinde kırılıp eşit olmayan biçimde
oturabilir. Yanal yayılma, özellikle de karayolları, demiryolları, köprüler
ile su, kanalizasyon, elektrik ve iletişim ağları gibi gömülü altyapıya zarar
verir.
Yapıların veya altyapının yüksek sıvılaşma potansiyeli gösteren alanlara
yerleştirilmesinden kaçınmak için kentsel nazım planlar ile sıvılaşma
haritaları mutlaka çakıştırılmalıdır. Bu tür inşaatlardan kaçınılamaması
durumunda ise, olası sıvılaşmaya karşı uygun yapısal önlemlerin alınması
öngörülmelidir.
Heyelan Haritası Nehir kenarlarındaki hem dik hem tatlı eğime sahip engebeli alanlarda
heyelan veya şev duraysızlığı. Deprem sarsıntısı, normalde durağan olan
şevlerde heyelanı tetikleyebilir. Deprem dışı koşullarda bir yamaç ne kadar
duraysız ise deprem sırasında o kadar kaymaya müsaittir. Bu tür
yamaçların üstüne veya altlarına yapılan yapılar için heyelanlar çok hasar
verici olabilirler. Dolayısıyla duraysız şevler üzerinde veya bunların altına
inşaat yapılmasından kaçınılmalıdır. Eğer bu tür alanlarda inşaat yapılması
gerekliyse geoteknik alan araştırması ile uygun özellikli tasarım ve inşaat
uygulamaları yapılmalıdır.
YAMAC KAYMASI
TEHLİKESİNE GÖRE
BÖLGELEME
Depreme Bağlı Deprem nedeniyle oluşan taşkınlar, denizler, körfezler gibi su kütleleri
Taşkın Haritası üzerinde depremin etkilerinden kaynaklanabildiği gibi barajlar veya su
depolarının deprem nedeniyle yıkılmalarından da ortaya çıkar. Deniz
kenarında deprem kaynaklı taşkına tsunami denir. Muhtemel tsunami
olaylarının haritası, olası kaynak bölgeler ile deniz tabanının niteliklerini
ve kıyı topografyasını temel alarak çizilebilir. Barajlar ve su depolarının
altındaki taşkın alanları böyle bir yıkılma beklentisini göz önüne alarak
haritalanmalıdır. Potansiyel deprem kaynaklı taşkınlar; yeni yapılanma
bölgeleri, altyapı sistemlerinin yer seçimi ve mevcut yerleşmelerin
taşınması mı yenilenmesi mi gerektiği kararlarının verilmesinde gözönüne
alınmalıdır.
3.5.1 Giriş
Göreceli
Göreceli Göreceli Deprem
İşlev Yer Yüzey Fay
Sıvılaşma Heyelan Nedenli
Sarsıntısı Yırtılması
Tehlikesi Tehlikesi Taşkın
Büyütmesi
Kentsel Nazım Planlar O G G G G
İmar Planının incelenmesi O G G G G
Alan Etütleri gereksinimi G G G G K
Kamu Tesislerinin Yer
O G G G G
Seçimi
Yeniden İnşa, Güçlendirme
O G G G G
Planlaması
Acil Durum Hazırlığı G G G O G
(K= Kısıtlı kullanım O=Orta Kullanım G= Geniş Kullanım)
Şekil 3.10. Sismik Mikrobölgeleme Haritalarının Belediyelerce Kullanımı
10,000 den fazla nüfusu olan yerleşmelerin kentsel nazım planı yaptırma
ve idame etme sorumlulukları bulunmaktadır. Söz konusu kentsel mastır
planları incelenmek üzere BİB’na sunulurlar. Afet İşleri Genel Müdürlüğü,
afet riski bileşkesini inceler. Kentsel nazım planlarda “kentsel gelişmeye
uygun alanlar” önerilir. Bu tür uygun alanların seçiminde sismik
mikrobölgeleme haritalarında belirtilen deprem tehlikesi dikkate
alınmalıdır.
CBS sistemi Coğrafi bilgi sistemleri (CBS), analiz sürecinde değerli bilgiler sağlar. Bu
kullanılması araç, belediyelere farklı kaynaklardan elde edimiş olan mekansal bilgileri
sistematik ve etkin bir biçimde bütünleştirebilme olanağı verir. Bilgileri
tabakalar halinde üst üste koyabilme imkanı, analiz eden kişilerin bir
bakışta belirli bir alandaki arazi kullanım kararlarını etkileyen faktörlerin
tümünü birden görebilmelerini sağlar. Bu Elkitanında gösterilen yöntemler
deprem tehlikesi faktörünü, genel arazi kullanımı planlamasına entegre
edebilmek için CBS kullanma imkanı sağlamaktadır. Afet İşleri Genel
Müdürlüğü, doğal afet yönetimi konusunda belediyelerin CBS imkanları
geliştirebilmelerine yardımcı olup denetleyebilmek amacıyla bir uzaktan
algılama ve coğrafi bilgi sistemi ünitesi kurmuştur.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-34
Ocak 2004
Özet :
- Mikrobölgeleme haritalarını, diğer bilgilerle birlikte istenen
arazi kullanımları ve kentsel büyümenin sınırlarının
belirlenmesinde kullanın.
- Kentsel nazım planların dönemsel incelenmesinde,
mikrobölgeleme haritalarında tehlikeli olarak gösterilen
alanları inceleyin ve revizyona tabi tutun.
- Yerel coğrafi bilgi sistemlerine, eğer varsa sismik
mikrobölgeleme haritalarını da dahil edin.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-35
Ocak 2004
Özet:
- Arazinin parselasyonu veya altyapının getirilmesinden sismik
tehlikelerin değerlendirilebilmesi için sismik mikrobölgeleme
haritalarını kullanın.
- Parselasyonun onanmasından önce arsaların hasar
görebilirliği ile deprem olması durumunda erişim ve altyapının
değerlendirlebilmesi için sismik mikrobölgeleme haritalarını
kullanın.
Özet:
- Sismik mikrobölgeleme haritalarında tehlike potansiyeli
taşıdığı belirtilen alanlar hakkında yapılanma olmadan önce
ek sismik tehlike bilgisi edinilmesini öngören politikalar kabul
edin.
- Prosedürlerin, alana özel sismik tehlike değerlendirmesini
içermesini sağlayın.
- İnşaat ruhsatı için müracaat edenlerin, alana özel geoteknik
raporlarının incelemesinin, nitelikli mühendislik jeologları
veya geoteknik mühendislerince yapılmasını sağlayın.
Mikrobölgeleme haritaları, kamu ile altyapı tesisleri yer seçimi için önemli
bir rehber oluştururlar. Okullar, hastaneler, karakollar ve itfaiye
istasyonlarının olabildiğince en güvenli alanlara yerleştirilmeleri gerekir.
Bu tip tesislerin aynı zamanda özel sektörü de çektiği bilinmektedir. Bu
nedenle gelişmelerin göreceli olarak daha güvenli alanlara çekilmesi
önemlidir. Tesislerin bir belediyenin işleyişinde kritik rolleri vardır.
Dolayısıyla tesisat sistemlerinin de yüksek deprem tehlikesi olduğu bilinen
alanlara yerleştirilmemesine dikkat edilmelidir. Trafolar, su pompalama
istasyonları sıvılaşma veya heyelan alanlarının dışına yerleştirilmelidir.
Özet:
- Sismik mikrobölgeleme haritaları kullanarak, kamu
tesislerinin ve altyapı sistemlerinin yer seçiminde gözönüne
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-36
Ocak 2004
Özet:
- Sismik mikrobölgeleme haritalarını kamu oyunu belediyenin
ve bölgenin depremden hasar görebilirliği hakkında
bilgilendirmek için kullanın.
- Sismik mikrobölgeleme haritalarını acil durum planlaması
için, gerçekçi senaryoların oluşturulmasında veya yerel idare
düzeyindeki kuruluşların eğitim faaliyetlerinde kullanın.
- Sismik mikrobölgeleme haritalarını, tehlikeli maddelerin
depolanması, taşınması ve kullanımında depremden hasar
görebilirliği belirlemek için kullanın.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 3-37
Ocak 2004
3.6.1 Genel
Afet riski yönetiminde kritik öge uygulamadır. Geçen yüzyıl içinde deprem
olgusuna ilişkin bilimsel anlayışın ve deprem kaynaklı yapısal bozulma
sürecine ilişkin mühendislik kavramlarının hızla gelişmesine karşılık,
deprem kayıpları hızlı oranda artışına devam etmiştir. Maalesef deprem
güvenliği konusunda bildiklerimizle deprem güvenliği hakkında
yaptıklarımız arasunda büyük bir fark bulunmaktadır. Depremlerin belirli
bir bölgede düzenli aralıklarla olmamaları nedeniyle insanlar arazi
kullanımı ve yapılanma kararlarının etkileyecek oranda kayıp deneyimi
geçirmezler. Depremlerin aynı alanı tekrar vurma süresi, bir nesilden çok
daha fazla olabilir. Bu nedenle kötü inşaatların veya uygun olmayan arazi
kullanımı seçiminin sonuçları, her zaman için bu kötü kararların
verilmesinden sorumlu olan kişilerin başına gelmez. Bu nedenle deprem
güvenliğine ilişkin değerlerin insan hafızası veya niyetlerinden daha
güvenli bir mekanizma halinde kurumsallaşması çok önemelidir. Deprem
güvenliği ile ilgili düzenleyici önlemler, toplumun bu tür uzun vadeli
nesiller arası bir konuyla ilgili olarak getirebildiği temel bir araçtır.
- Şehir Plancıları
- Mimarlar
- İnşaat Mühendisleri
- Yapı
- Geoteknik
- Çevre
- Haritacılar
- Veri Yönetimi Uzmanları
- Coğrafi Bilgi Sistemleri Uzmanları
- Sürveyanlar
Nazım Planların Belediye İmar Müdürlüklerinin temel görevi kentsel nazım planların
Hazırlanması, denetimi ve idamesidir. Bir çok durumda bu, danışmanların
İncelenmesi ve İdamesi çalışmalarını yönetme şeklinde olur. İmar Müdürlüklerin temel
sorumluluklarından biri de sismik mikrobölgeleme çalışmalarını
yürütüp, bu El Kitabında tanımlanan sismik mikrobölgeleme
haritalarını üretecek danışmanların seçimi ve yönetimidir.
Mikrobölgeleme haritalarında belirtilen deprem tehlikelerinin kentsel
nazım planlara yansıtılması imar müdürlüklerinin sorumluluğundadır.
4. Kaynaklar
Amann P. and Heil M. (1995). "Cone penetration testing in Switzerland", CPT ’95, International
Symposium on cone penetration testing, Linköping, Sweden, vol. 1, S. 235-242.
Amann P., Heil M. and Huder J. (1997). "Determination of shear strength of soft lacustrine clays",
XIV ICSMFE, Vol. 1, Hamburg 1997, S. 507-510.
Boore, D.M., Joyner, W.B. and Fumal, T.E. (1997). "Equations for Estimating Horizontal
Response Spectra and Peak Accelerations from Western North American Earthquakes: A summary
of Recent Work", Seismological Research Letters, (68)1:128-153.
EMS-98 (1998). European Seismological Commission, Subcommission on Engineering
Seismology, Working Group Macroseismic Scales, "European Macroseismic Scale 1998, EMS-
98", Editor G. Grünthal. Luxembourg, 1998. Homepage: http://www.gfz-
potsdam.de/pb5/pb53/projekt/ems/
Fäh D., Kind F. and Giardini D. (2002). "Structural Information Extracted from Microtremor
Wavefields", 12th European Conference on Earthquake Engineering, London, 2002.
Finn W.D.L. (1972). "Soil Dynamics and Liquefaction of Sand", Proc. Of Int. Conf. on
Microzonation for Safer Construction – Research and Application, Seattle.
Hardin, B.O. (1978). "The Nature of Stress-Strain Behaviour of Soils", Earthquake Engineering and
Soil Dynamics, ASCE, Vol. 1, pp. 3-90.
Hardin, B.O. and Drnevich, V. (1972). "Shear Modulus and Damping in Soils: Design Equations
and Curves", Journal of the Soil Mechanics and Foundations Division, ASCE, Vol. 98, No. 7, pp.
667-691.
Iwasaki, T., F. Tatsuoka, K. Tokida, and S. Yasuda (1978). "A practical method for assessing soil
Liquefaction potential based on case studies at various sites in Japan", 2nd International
conference on microzonation, San Francisco, p. 885-896.
Iyisan, R. (1996). "Correlations between Kayma dalgası hızı and In-situ Penetration Test Results",
Technical Journal of Turkish Chamber of Civil Engineers, 7(2): 1187-1199 (in Turkish).
Jamiolkowski, M., Ghionna, V., Lancellotta, R. and Pasqualini, E. (1988). "New Correlations of
Penetration Tests for Design Practice", Proc. ISOPT-1, Orlando, FL, Vol. 1: 263-296.
Kayen, R.E., Mitchell, J.K., Seed, R.B., Lodge, A., Nishio and Coutinho, R. (1992). "Evaluation of
SPT-, CPT-, and Shear Wave-Based Methods for Liquefaction Potential Assessment Using Loma
Prieta Veri”, Proc. 4th Japan-US Workshop on Earthquake-Resistant Design of Lifeline Facilities
and Countermeasures for Soil Liquefaction, (1):177-204.
Lee, S.H.H. (1990). "Regression models of shear wave velocities” Journal of the Chinese Institute
of Engineers, (13)5:519-532.
Midorikawa, S. (1987). "Prediction of Isoseismal Map in the Kanto Plain due to Hypothetical
Earthquake", Journal of Structural Eng. 33B, 43-48.
Mitchell J. K., Yu H. S. (1998). "Analysis of cone resistance: Review of methods", Journal of
Geoteknik and Geoenvironmental engineering, Vol. 124, N. 2, Feb. 1998, S. 140-149.
Okur,V., Ansal,A. (2001). "Dynamic Characteristics of Clays under Irregular Cyclic Loading”
Lessons Learned from Recent Strong Earthquakes, Earthquake Geoteknik Engineering Satellite
Conference, pp. 267-270.
Olsen, R.S. (1997). "Cyclic Liquefaction Based on the Cone Penetration Test”, Proc. NCEER
Workshop on Evaluation of Liquefaction Resistance of Soils, National Centre for Earthquake
Engineering Research, Buffalo, 225-276.
Türkiye’de Mikrobölgeleme, El Kitabı, Bölüm 3 Sayfa 4-2
Ocak 2004
Robertson, P.K. (1990). "Soil classification using the cone penetration test". Canadian Geoteknik
Journal, 27 (1), 151-8.
Robertson, P.K. and Campanella, R.G. (1983). "Interpretation of cone penetrometer test: Part I:
sand", Canadian Geoteknik Journal, 20(4): 718-33.
Robertson, P.K., and Campanella, R.G. (1985). "Liquefaction potential of sands using the cone
penetration test", Journal of Geoteknik Division of ASCE, March 1985, 22(3): 298-307.
Robertson, P.K., Campanella, R.G. and Wightman, A. (1983). "SPT-CPT Correlations", ASCE J.
of Geoteknik Engineering 109(11): 1449-59.
Seed R.B., Cetin K.O., Der Kiureghian A., Tokimatsu K., Harder L.F., Kayen R.E. and Idriss I.M.,
(2000). "SPT-Based Probabilistic and Deterministic Assessment of Seismic Soil Liquefaction
Potential", Evaluation and Mitigation of Seismic Hazards, August 17-19, 2000, Univ. of
California, Berkeley.
Seed, H. B., Tokimatsu, K., Harder, L. F. and Chung, R. M. (1985) "Influence of SPT procedures
in soil Liquefaction resistance evaluations”, Journal of Geoteknik Engineering, ASCE,
(111)12:1425-1445.
Seed, H.B and Idriss, I.M. (1971) "Simplified Procedure for Evaluating Soil Liquefaction
Potential”, Journal of Soil Mechanics and Foundations, ASCE, (97)SM9:1249-1273.
Seed, H.B., Wong, R.T., Idriss, I.M. and Tokimatsu, K. (1984). "Moduli and Damping Factors for
Dynamic Analyses of Cohesionless Soils", Univ. of California, Berkeley, Earthquake Engineering
Research Center, Report No. UCB/EERC-84/14, 37 p.
Siyahi, B.G. and Ansal, A. (1999). "Manual for Zonation on Seismic Geoteknik Hazards", Tech.
Comm. For Earthquake Geoteknik Eng. TC4, ISSMGE, pp. 68-70.
Springman S.M., Giudici Trausch J., Heil H.M. and Heim R. (1999). "Strength of soft Swiss
lacustrine clay, cone penetration and triaxial test veri", Transportation Research Record 1675: 1-9.
Washington D.C.
Stark, T.D., and Olson, S.M. (1995). "Liquefaction resistance using CPT and field case histories",
Journal of Geoteknik Engineering, ASCE 121(12), 856-869.
Sun, J.I., Goleski, R. and Seed, H.B. (1988). "Dynamic Moduli and Damping Ratios for Cohesive
Soils", Report University of California, Berkeley, EEBC 88/15.
Vucetic, M. and Dobry, R. (1991). "Effect of Soil Plasticity on Cyclic Response", Journal of
Geoteknik Engineering, ASCE, Vol. 117, No. 1, pp. 89-107.
Youd, T. L., Idriss, I. M., Andrus, R. D., Arango, I., Castro, G., Christian, J. T., Dobry, R., Finn,
W. D. L., Harder, L. F. Jr., Hynes, M. E., Ishihara, K., Koester, J. P., Liao, S. S. C., Marcuson, W.
F. III., Martin, G, R., Mitchell, J. K., Moriwaki, Y., Power, M. S., Robertson, P. K., Seed, R. B.,
and Stokoe, K. H., II. (2001). "Liquefaction Resistance of Soils: Summary Report from the 1996
NCEER and 1998 NCEER/NSF Workshops on Evaluation of Liquefaction Resistance of Soils”,
ASCE Journal of Geoteknik and Geoenvironmental Engineering, 127(10):817-833.