Professional Documents
Culture Documents
Yaşam
Desteği
ERC 2015 K IL AVUZUNA UYGUN
O L AR AK HA ZIR L ANMIŞTIR
4. Baskı
İleri Yaşam Desteği
Advanced Life Support Turkish translation
Bilgilendirme
Çizimler, Jean-Marie Brisart, Het Geel Punt bvba, Melkouwen 42a, 2590 Berlaar, Belgium
tarafından yapılmıştır. (hgp@hetgeelpunt.be) and Mooshka&Kritis, Belgium (info@mooshka.be).
Dijital EKG Ritim şeritlerinin hazırlanması için Oliver Meyer’e, İdari koordinasyon için Annelies
Picke’ye (ERC) teşekkür ederiz.
European Resuscitation Council vzw, Emile Vanderveldelaan 35, 2845 Niel, Belgium tarafından
yayınlanmıştır.
ISBN 9789492543127
Depot nr D/2016/11.393/026
© European Resuscitation Council 2015. Tüm hakları saklıdır. Bu yayının hiçbir kısmı Avrupa Resüsitasyon Konseyi’nden önceden izin
alınmaksızın çoğaltılamaz, bilgi toplama yöntemleriyle depolanamaz veya elektronik, mekanik, fotokopi, kaydetme ve diğer yöntemlerle
aktarılamaz. Bu kitabın içeriği ERC 2015 Kılavuzu’na, önceki kitapların içeriğine, literatürden kaynaklanan delillere, mevcut kılavuzlar ve
uzmanların fikir birliğine dayanmaktadır.
SORUMLULUKLAR: Genel anlamda yaşam desteğinde ve kardiyopulmoner resüsitasyondaki bilgiler ve uygulamalar, tıp ve yaşam
bilimlerindeki sürekli gelişmelere bağlı olarak değişmektedir. Bu kurs kitabından elde edilen bilgiler sadece eğitim ve bilgilendirme
amaçlıdır. Bu kurs kitabının, hiçbir şekilde; kesin, doğru, güncelleştirilmiş bilgiler olduğu, tıbbi veya diğer amaçlarla bir tavsiyede bulunduğu
düşünülmemelidir.Bu kurs kitabının içerdiği bilgiler, kalifiye ve lisanslı sağlık personelinin önerileri yerine konmamalıdır. Bu kurs kitabının
yazarları, editör ve/veya yayıncıları, kitabı kullananları; tanı tedavi ve kişisel tıbbi sorularının yanıtları için kalifiye sağlık personeline
danışmalarını önermektedirler. Bu kurs kitabının yazarları, editör ve/veya yayıncıları; tadavilerin, yöntemlerin, ürünlerin, talimatların,
fikirlerin veya kitapta yer alan diğer içeriğin kesinliğini, uygunluğunu veya etkinliğini garanti etmemektedirler. Bu kurs kitabının yazarları,
editörü ve/veya yayıncısı, bu kitabın her ne şekilde olursa olsun kullanılmasından ve veya tedavilerin, yöntemlerin, ürünlerin, talimatların,
fikirlerin veya diğer herhangi bir muhtevanın uygulanmasından dolayı; kişilerde veya kişi haklarındaki herhangi bir yaralanma ve/veya hasar
oluşmasından sorumlu değildirler.
2
İleri Yaşam Desteği
Kurs Kitabı
Hülya Türkan
Kubilay Demirağ
Oktay Demirkıran
Bahar Kuvaki Balkan
Şule Özbilgin
Handan Birbiçer
Nurcan Doruk
Gönül Tezcan Keleş
Cem Ertan
Nimet Şenoğlu
Özlem Korkmaz Dilmen
Canan Bor
Bu kitap Advanced Life Support (ISBN 9789079157839) adlı orjinal kitabın çevirisidir. Çevirisi Resüsitasyon Derneği (Haydar
Aliyev Caddesi, Adalet Mahallesi No:36, D:25, B Blok, Bayraklı, 35530 İzmir) tarafından ve gözetiminde yapılmıştır ve dernek
içeriğinden tamamen sorumludur. Eğer çeviride yer alan bilgilerin doğruluğu hakkında şüpheler oluşursa lütfen kitabın
resmi versiyonu olan İngilizce versiyonuna başvurunuz. Çeviriden kaynaklanan çelişkiler veya farklılıklar Avrupa Resüsitas-
yon Konseyi için bağlayıcı değildir ve konseye herhangibir yasal yükümlülük getirmez.
This publication is a translation of the original manual Advanced Life Support (ISBN 9789079157839). The translation is
made by and under supervision of the Turkish Resuscitation Council, Haydar Aliyev Caddesi, Adalet Mahallesi No:36, D:25,
B Blok, Bayraklı, 35530 İzmir, solely responsible for its contents. If any questions arise related to the accuracy of the infor-
mation contained in the translation, please refer to the English version of the manual which is the official version of the
document. Any discrepancies or differences created in the translation are not binding to the European Rescuscitation
Council and have no legal effect for compliance or enforcement purposes.
3
Terimler
4
İV İntravenöz PCG Perkütan Koroner Girişim
J Jul NEA Nabızsız Elektriksel Aktivite
J/kg Kilogram başına Jul PEEP Pozitif End Ekspiratuvar Basınç
JVB Juguler Ven Basıncı TEA Tepe Ekspiratuvar Akım
L/Dak Dakikada Litre TE Torbalanmış Eritrosit
SDB Sol Dal Bloğu nVT Nabızsız Ventriküler Taşikardi
LT Laringeal Tüp SDGD
Spontan Dolaşımın Geri
Dönmesi
SolV Sol Ventrikül
SH Solunum Hızı
OAB Ortalama Arter Basıncı
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
5
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
6
İçindekiler
5. Hastanede resüsitasyon 71
6. İleri Yaşam Desteği algoritması 85
7. Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon 105
8. Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi 127
ve ritim tanınması
9. Defibrilasyon 153
10. Kardiyak "Peys" uygulaması 169
11. Peri-arrest aritmiler 179
12. Özel durumlarda kardiyak arrest 193
13. Resüsitasyon sonrası bakım 245
14. Hastane öncesi kardiyak arrest 261
15. Kan gazı analizi ve puls oksimetre 267
16. Resüsitasyon ile ilgili kararlar 281
17. Resüsitasyon uygulamalarında hasta yakınlarının 289
desteklenmesi
EKLER
Ek A Kardiyak arrest tedavisinde kullanılan ilaçlar 295
Ek B Peri-arrest dönemde kullanılan ilaçlar 298
Ek C Yararlı Web Siteleri 302
7
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
8
1. Bölüm
İleri Yaşam Desteği bakış açısı
1. Sorunlar
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Miyokard infarktüsü gelişen hastaların üçte biri hastaneye ulaşamadan, büyük çoğunluğu
da akut semptomların başlangıcından sonraki ilk bir saat içinde ölmektedir. Bu ölümlerin
çoğunda ilk ritim VF veya nabızsız ventriküler taşikardidir (VF/VT). Bu aritmilerin tek etkili
tedavisi defibrilasyon olup, hasta ile ilk karşılaşan kişiler KPR uygulamaya başlamamış
ise, her bir dakikalık gecikme başarı şansını % 10-12 civarında azaltmaktadır. Hastalar
hastaneye kabul edildikten sonra, geçirilen miyokard infarktusünün ardından VF görülme
sıklığı ortalama % 5’tir.
Hastane içi arrestlerin insidansını belirlemek zordur, çünkü hastaneye yatış endikasyonu
ve resüsitasyon girişiminde bulunmayınız (DNAR) politikası gibi pek çok faktör tarafından
etkilenmektedir. Hastane içi kardiyak arrest insidansının, her 1000 yatan hasta için 1-5
arasında olduğu bildirilmektedir. İngiltere Ulusal Kardiyak Arrest Denetleme Kurulu (UK
National Cardiac Arrest Audit –NCAA-)’nun raporuna göre hastane içi kardiyak arrest
sonrası taburculuk oranı % 13.5 (tüm ritimler) olarak bildirilmektedir. Tüm olguların %
18’inde başlangıç ritmi VF veya nabızsız VT olup, bunların % 44’ü hastaneden taburcu
olana kadar yaşamışlardır; NEA veya asistoli sonrası hastaneden taburcu olana kadar
yaşayanların oranı ise % 7’dir. NCAA’nın raporu, NCAA’ya katılan 61 hastanedeki (Ekim
9
1. Bölüm
İleri Yaşam Desteği bakış açısı
2009’dan Ekim 2010’a kadar katılan hastane sayısı artmıştır) 3,184 erişkinin (yaşları ≥ 16)
verileri olup; başlangıç veya ilk dökümante edilen ritim, spontan dolaşımın geri dönmesine
(SDGD) ait tüm kayıtlar ve hastaneden taburcu oluncaya kadar olan yaşam insidansını
içermektedir. Hastane “resüsitasyon ekibi”nin telefon numarası olan 2222’ye gelen çağrılar
sonucunda, bu hastaların her birine, resüsitasyon ekibi tarafından göğüs kompresyonu ve/
veya defibrilasyon uygulanmıştır. Pek çok hastane içi arrest bu özellikleri içermediği için
verilere dahil edilmemiştir. Hastane içi arrestlerde, başlangıç ritmi tarafından etkilenmiş
olan pek çok hasta belirgin eşlik eden morbiditelere sahiptir, bu olgularda kardiyak arresti
önleyici stratejiler özellikle önem taşımaktadır.
Şekil 1.1
Yaşam kurtarma zinciri
a ve yardım itas
yon sonras
nım ça üs ıb
ta ğ es a
en
kım
ırm
n de
a
ke n
Er
le m e k için
- K ardiy
ze n
ak
dü
re
ar
-Y e
n
sti aşa id
ö n le m e k için m k a li t e s i n i ye n
in
-K
am
-Z
lb
iç
in i te ak
a
an
k a za n m a k iç k ra r ç a lış tır m
10
Hastane içinde kardiyak arrest riski taşıyan kritik hastanın erken tanınması ve resüsitasyon
ekibinin veya tıbbi acil ekibinin (TAE) çağrılması kardiyak arresti önleyecek, tedaviyi 1
sağlayabilecektir (3. bölüm). Tüm hastanelerde resüsitasyon ekibine veya TAE’ne
ulaşılabilecek tek bir numara kullanılması sağlanmalıdır. Kardiyak arrest geliştiyse,
resüsitasyon ekibi ulaşıncaya kadar defibrilasyon geciktirilmemelidir, klinik calışanları
defibrilatör kullanımı için eğitilmelidir.
uygulanması hiç KPR uygulanmamasından iyidir. KPR’un öneminin çok iyi anlaşılmasına
karşın, pek çok Avrupa ülkesinde hastayla ilk karşılaşan kişilerin uyguladığı KPR, olguların
sadece küçük bir kısmını oluşturmaktadır (ortalama % 30). Hastane içi kardiyak arrestlerde
göğüs kompresyonları ve ventilasyon derhal başlatılmalıdır, ancak VF/VT’deki hastalarda
defibrilasyon girişimi geciktirilmemelidir. Göğüs kompresyonlarındaki kesinti minimalize
edilmelidir, sadece defibrilasyon girişimleri ve ritim kontrolleri sırasında çok kısa bir ara
verilmelidir.
11
1. Bölüm
İleri Yaşam Desteği bakış açısı
format ile ortaya konmuştur. Avrupa Resüsitasyon Konseyi (ERC) 2015 Resüsitasyon
Kılavuzları bu 2015 konsensüs dökümanlarından oluşturulmuştur. Ayrıca İYD
uygulayıcı kitabı içeriği de bu kılavuzlarla uygunluk içindedir. Avrupa’daki resüsitasyon
organizasyonlarından çoğu ERC kılavuzlarını onaylamış ve benimsemiştir.
Kurs, atölye çalışmaları, beceri istasyonları, kardiyak arrest simülasyon (KAS) eğitimi ve dersler
içermektedir. Adayların bilgileri çoktan seçmeli soru kağıtları ile değerlendirilmektedir.
Hava yolu sağlamadaki pratik becerileri ve kollaps halindeki hastaya ilk yaklaşım(temel
yaşam desteği ve defibrilasyon) devamlı olarak değerlendirilmektedir.
12
Şekil 1.2. 1
Erişkin İleri Yaşam Desteği
KPR 30:2
Defibrilatör/monitor bağlayın
Kesintileri en aza indirin
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Ritmi değerlendirin
1 Şok
Spontan dolaşımın
Kesintileri
geri dönmesi
minimalize edin
resyonları kesintisiz uygulayın ransfer ve tedaviyi kolaylaştırmak için mekanik toraks komp-
n T
13
1. Bölüm
İleri Yaşam Desteği bakış açısı
14
2. Bölüm
Teknik olmayan beceriler ve
resüsitasyonda kalite
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• resüsitasyonda insan faktörünün rolünün anlaşılması
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
1. Giriş
Başarılı resüsitasyonun önemli komponentleri olan defibrilasyon, efektif göğüs
kompresyonları, ventilasyon, kardiyak arrest ritminin tanınması gibi beceriler, genellikle
teknik beceriler olarak adlandırılır. Bu teknik beceriler kurslar gibi farklı yollarla kazanılabilir.
Bu becerilerin insan resüsitasyonunda gerekli olduğu kuşku götürmemesine rağmen,
yakın zamanda diğer bir beceri kategorisi ve faktörler ortaya çıkmıştır. İnsan faktörleri ve
teknik olmayan beceriler terimleri birbirinin yerine kullanılmaktadır ve her biri spesifik
bir tanımlamaya sahiptir. Teknik olmayan beceriler etkin ekip çalışmasını destekleyen
bilişsel ve kişiler arası becerilerdir. Sağlık alanındaki hataların %70-80’inin bu becerilerdeki
bozulmaya bağlı olabileceği tahmin edilmektedir. Teknik olmayan beceriler, kişiler arası
iletişim becerileri, liderlik, takipçilik (ekibin üyesi olma), karar verme, durumun farkında
olma ve görev yönetimi gibi bilişsel becerileri içerir. Teknik olmayan beceriler insan
faktörleri ajandasının bir parçasıdır. İnsan faktörleri klinik kılavuzlar, kurallar ve girişimler,
ekipman ve stres yönetimi gibi çalışma alanlarındaki her şey ile sağlık profesyonellerinin
nasıl etkileştiğini analiz eden geniş kapsamlı bir terimdir. Ayrıca ekip çalışmasının insan
davranışları üzerine etkisinin takdir edilmesi yoluyla klinik ortamdaki uygulamaların
günden güne iyileşmesini kapsar. Teknik olmayan beceriler, insan faktörü dışında kalan
diğer faktörleri ayrı tutarak spesifik olarak ekip üyeleri arasındaki iletişimi inceler. Teknik
olmayan beceriler ve insan faktörlerinin her ikisinin de resüsitasyon tıbbında eşit önemi
olduğu fark edilmeye başlanmıştır, ancak sıklıkla resmi kurslarda, hastane eğitimleri ve
değerlendirmeler sırasında daha az dile getirilmişlerdir.
İnsan faktörleri ve teknik olmayan becerilere giriş ve resmi eğitim, havacılık kazalarında
belirgin bir azalmaya yol açmıştır. Yakın zamanda tıp alanında bu becerilerin önemi kabul
edilmiştir. Tıp alanında resmi kurslarla birlikte bu becerilerin gelişiminde anestezistler
15
2. Bölüm
Teknik olmayan beceriler ve resüsitasyonda kalite
öncü olmuşlardır. Ama cerrahlar ve diğer uzmanlık alanları da bu becerilere ilgi duymaya
başlamışlardır. Tarihsel olarak, tıptaki hataların zayıf iletişimden kaynaklandığı Leape
tarafından vurgulanmış ve bu hataların, tıp ve havacılıkta, stres ve ekip çalışmasıyla
bağlantılı olduğunu gösteren kesitsel bir anket yapılmıştır. Şüphesiz, havacılık ve
resüsitasyon tıbbı, hataların hayati sonuçlar doğurabileceği mesleklerdir. Havacılık
güvenliğindeki ilerlemelere rağmen çok modern bir uçak 2009’da 200’den fazla yolcunun
ölümüyle parçalanmıştır. Bu uçuş sırasındaki hataların analizi, pilotların bu uçuşta aşırı stres
altında uçtuklarını göstermiştir. Benzer şekilde tüm kardiyak arrest olgularında kardiyak
arrest ekiplerinin çok fazla stres altında çalıştığı bilinmektedir. İlginç olarak, 447 sayılı
ölümcül uçuştan tıp için çıkarılan dersler ve benzerlikler cerrahlar tarafından araştırılmıştır.
Teknik olmayan becerilerin kabul edilebilir oranda kullanımını sağlamak için geliştirilmiş
olan pek çok sistem mevcuttur, örn. ekibin boyutunu değerlendirme formu, Oxford Teknik
2. Liderlik
Gerçekte, liderlik, tanımlaması oldukça zor olan bir özelliktir. Çeşitli bilim adamları
liderliği farklı şekillerde tanımlamışlardır. Yapılan tüm tanımlamalar, etkin bir liderin,
karşılaştığı durumlara global perspektifle bakabilen ve hedefe ulaşabilmek için, bu
görüş açısını yansıtan şekilde ekip üyelerine uygun görevleri dağıtabilen bir kişi olması
gerektiği konusunda birleşmişlerdir. Tıbbi literatür liderliğin kişisel bir yetenek olmadığını,
ancak sürekli eğitimle geliştirilebileceğini belirtmektedir. Resüsitasyon ekiplerinde ekip
liderinden istenenler:
1. Ekip kendilerinden ne beklendiğini kesin olarak bilmelidir. Bu durum, liderin yüksek
düzeyde durumsal farkındalığını, ekip üyelerinin deneyimlerine göre görev dağılımı
yapabilmesini, kanıta dayalı tıbbı kullanarak karar vermesini ve kararlarını açıkça ifade
edebilmesini gerektirir. İyi bir ekip lideri, ekibinin isimlerini bilir, onlara isimleriyle
hitap eder ve ekibi geliştirmek için bir rol model olarak hareket eder.
2. Geniş bakış açısını yüksek düzeyde sürdürür. Aslında bu durum, liderin harekete
geçtiği bir plan ortaya koyması anlamına gelir. Ekip üyeleri görevlerini yaparken ekip
lideri bunların yapılıp yapılmadığını dikkatlice izler. KPR sırasında ekip lideri ekip
üyelerinin kendisine ilettiği bilgileri her zaman duyabilmelidir. Sonuç olarak lider
yalnızca yapılan klinik girişimleri izlemekle kalmamalı, aynı zamanda uygulamaların
dışında kalarak oluşan müdahalelere kılavuzluk edebilmelidir. Yalnızca hastanın
değil, sağlık ekibininin birlikte çalışmasıyla ilişkili yapılan tüm müdahalelerin
güvenliğinden ekip lideri sorumludur. Ekip lideri diğer sağlık çalışanlarıyla empati
yapmalı ve meslekler arası iletişim becerilerine de sahip olmalıdır.
3. Başarılı planlama. KPR sırasında, ekip lideri en olası senaryoları tahmin ederek
veya mevcut verileri gözden geçirerek bir sonraki eylemi planlayabilmelidir. Ekibin
istekliliği ve liderin komut verdiği eylemlerin hızla yerine getirilmesi yüksek kaliteli
KPR sağlanması için zorunlu unsurlardır.
16
Tablo 2.1.
Teknik Olmayan Becerilerin Sınıflaması İleri Yaşam Desteği (İYD) kurslarında kullanılmak üzere Cooper ve
ark. (2010) tarafından adapte ve modifiye edilmiştir. Detaylar için bakınız: http://medicalemergencyteam.
com/
2
LİDERLİK Görülmedi (√) Gözlendi (√)
Ekip lideri yönlendirme ve komut ile ekibe onlardan ne
beklendiğini bildirdi.
Örnekler: üyelerin isimleriyle hitap, görev dağılımı, kesin
karar verme
Ekip lideri global perspektifi sürdürdü.
Örnekler: Klinik işlemleri izleme, güvenliği sağlama, plan
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
17
2. Bölüm
Teknik olmayan beceriler ve resüsitasyonda kalite
3. Ekip çalışması
Ekip çalışması, kardiyak arrest hastasının yönetimine katkıda bulunan en önemli teknik
olmayan becerilerden biridir. Klinik yeterlilik ve deneyim resüsitasyon sonuçları için
önemlidir, ancak başarıyı garanti edemez. Liderlikte olduğu gibi, ekip çalışması da
öğrenilebilir ve resüsitasyon ekibinin performansını iyileştirmek için çeşitli koşullarda pratik
yapılabilir. Ekip, aynı amaca ulaşmak için birlikte çalışan farklı deneyimleri ve eğitimleri
olan sağlık profesyonelleri topluluğudur. Lider ekibin ayrılmaz bir parçasıdır, ancak ekibin
performansında her üye eşit öneme sahiptir. Etkin ekip performansı için önemli öğeler
şunlardır:
1. Etkin sözel ve sözel-olmayan iletişim. Ekip, bulguları bildirmeye gerek duyar. Ekip,
liderinin planının ne olduğunu anlayabilmeli, verilen görevleri yerine getirebilmeli
ve her zaman iletişim halkasını tamamlayabilmelidir. Ekip üyeleri endişelerini
18
4. Görev yönetimi
Herhangi bir hastanın resüsitasyonu sırasında, kardiyak arrest veya periarrest durumunda
ekip tarafından yapılması gereken çeşitli görevler mevcuttur. Bu görevler şunları içerir:
2
1. Eşzamanlı veya ardışık yapılması gereken görevlerin önceliklendirilmesi. Bu beceri,
görevlerin tanımını ve öncelik sırasıyla görevlerin organize edilmesini içerir. Bilgi ve
mevcut kaynakların etkin kullanımı diğer önemli faktörlerdir.
2. Güncel ve onaylanmış kılavuzlara ve pratiğe sadık kalma. Bu durum, uygun olduğu
durumlarda değişiklikler yapılmasını da içerir.
3. Yüksek kaliteli resüsitasyon sonrası bakım sağlama ve hastanın YBÜ veya kateter
laboratuvarına zamanında transportu. Ekip üyeleri, farklı koşullarda resüsitasyon
sonrası bakımı devam ettirebilecek yeterli beceriye sahip olmalıdır. Bu durum, YBÜ
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Şekil 2.1
Görev yönetimi
19
2. Bölüm
Teknik olmayan beceriler ve resüsitasyonda kalite
Lokal KPR yönetimi, KPR sırasındaki kalite hatalarının belirlenmesi ve sonraki KPR
denemeleri sırasında hataların tekrarının önlenmesini amaçlayan KPR sonrası düzenlenen
debrifing (sorgulama) yoluyla iyileştirilebilir. Bu tür hatalara düşük hızda ve/veya yüzeyel
göğüs kompresyonu, kompresyonlara uzun ara verme ve hiperventilasyon örnek verilebilir.
Kurumlar, KPR verilerini sürekli kalite iyileştirmeyi amaçlayan uluslararası kayıtlara ve/veya
ulusal denetim sistemlerine standart formatta göndermeye teşvik edilmelidir. Bu gibi
pratikler, zaten ileri düzey bakımı planlamayı kolaylaştıran doğrulanmış sonuç-tahmin
modellerinin geliştirilmesini sağlar. Ayrıca kayıtlı verilerinin ön analizi, resüsitasyon sistem
hatalarının sıklığını ve şok uygulanabilir veya uygulanamaz arrestlerden sonra bu hataların
hastane-içi mortalite üzerindeki etkisini ölçer. Kayıtların sonuçları, 2000-2010 yılları
içindeki kardiyak arrest sonuçları üzerine anlamlı düzelmeler olduğunu göstermiştir.
Yayınlanmış kanıtlar, resüsitasyon ekibi bazlı altyapı, çok düzeyli kurumsal denetim,
Etkin ekip çalışması ve iletişim becerileri, KPR sırasındaki başarının kritik faktörleridir; kötü
iletişim, ekibin etkinliğini ve hastaların hayatta kalma oranlarını azaltacaktır. Bu, genellikle
ekip üyelerinin günlük uyuşmazlıklarından dolayı ortaya çıkar ve iletişim becerilerini
ciddi bir biçimde etkiler. Sonuçta, ekip iletişiminin optimizasyonu, yüksek kaliteli eğitim
yoluyla sağlanabilir. Bunun için etkin ekip iletişimi uygulamaları ve kavramlar sırasında
ekip etkileşimi ve ilişki yönetimi gibi çeşitli yaklaşımlar üzerine odaklanarak eğitim vermek
gerekebilir.
20
Tablo 2.2.
SBAR ve RSVP iletişim sistemleri
belirtiniz. endişeliyim.
• Uygun tanımlar:
- Problem kardiyak/
solunumsal/ nörolojik/
septik gibi görünüyor.
- Problemin ne
olduğundan emin
değilim, fakat hastanın
durumu bozuluyor.
- Hasta stabil değil,
gittikçe kötüleşiyor ve
yardıma ihtiyacım var.
21
2. Bölüm
Teknik olmayan beceriler ve resüsitasyonda kalite
22
7. Yüksek kalitede bakım
Kaliteli bakım; güvenli, etkin, hasta-merkezli, zamanında, verimli ve adil olarak
tanımlanabilir. Hastaneler, resüsitasyon ekipleri ve İYD uygulayıcıları genel durumu
bozulan ve kardiyak arrest gelişen hastalara bu özellikleri içeren kalitede bakım sunmak 2
zorundadır. Bunun iki yönü söz konusudur. Birincisi, kaza güvenlik bildirimi (yan etki veya
kritik olay bildirimi şeklinde de adlandırılır), ikincisi ise, iyi kalitede veri toplanmasıdır.
Bir hasta güvenlik olayı, “bir veya birden fazla hastaya zarar vermiş ya da verecek,
istenmeyen veya beklenmeyen bir olay olup, Ulusal Sağlık Sistemleri’nin (NHS) sorumlu
olduğu” bir durum şeklinde tanımlanabilir. Bu veri tabanının geriye dönük taranması, yoğun
bakım ünitelerinde hava yolu cihazlarıyla ilişkili hasta güvenliği olayları olduğunu ortaya
koymuş ve bu konuda güvenliği artıracak öneriler getirilmesini sağlamıştır. İngiltere’nin
Resüsitasyon Konseyi tarafından genel durumu bozulan ve kardiyak arreste giden
hastalara ait güvenlik olaylarının Ulusal Sağlık Güvenliği Ajansı (NPSA) incelemesinde, en
sık rapor edilen olayların; ekipman problemleri, iletişim, resüsitasyon ekibinin olay yerine
geç gelmesi ve tedavinin ileri düzeye çekilmesinde başarısızlık olduğu gösterilmiştir.
23
2. Bölüm
Teknik olmayan beceriler ve resüsitasyonda kalite
İkincisi, resüsitasyon işlemleri ve sonuçlarının raporlanmasında tek tip bir yapılanma yoktur;
örneğin, sağkalımın tanımı bazı bildirimlerde spontan dolaşımın geri dönmesi (SDGD)
iken, bazılarında 5 dakikalık, 1 saatlik, 24 saatlik veya taburculuğa kadar olan sağkalım gibi
değişken zamanlar olarak rapor edilebilmektedir. Kardiyak arrest bildirimlerinin tek tip
formatta olmaması, bireysel faktörlerin, yeni ilaçlar veya tekniklerin sağkalım üzerindeki
etkilerini değerlendirmekte zorluk yaratmaktadır.
Sağkalım oranını yalnızca hafifçe artıran yeni girişimler de önemlidir, çünkü her yıl pek çok
kişi kardiyak arrest kurbanı olmaktadır. Yerel hastaneler veya sağlık hizmeti sağlayıcıları bu
etkileri farketmek veya karışıklıkları elimine etmek için yeterli olgu sayısına sahip değildir.
Bu ikilemi aşmanın yolu, standart tanımların oluşturulması, farklı merkezlerdeki pek çok
hastanın resüsitasyon işlemleri ve sonuçları ile ilgili standart verilerin toplanması olabilir.
Pek çok Avrupa ülkesinde, hastane-içi ve hastane-dışı kardiyak arrestler için ulusal bir
denetim vardır. Bu denetimler kardiyak arrest olaylarını izler, insidansını ve sonuçlarını
rapor eder ve pratik yaşama belli politikalar şeklinde geçirir. Bu uygulamalar, kardiyak
arrestin önlenmesi, bakım sağlanması ve sonuçların iyileştirilmesini amaçlar.
Ayrıca, tek bir gözlem ile izlenmesi mümkün olmayan yeni ilaç ve tekniklerin kılavuzlara
değişiklik olarak girmesi de sağlanabilir.
24
OKUNMASI ÖNERILEN KAYNAKLAR
• Youngson GG. Teaching and assessing non-technical skills. Surgeon, 2011;9: S35-37.
• Glavin RJ, Maran NJ. Integrating human factors into the medical curriculum. Medical Education.
2003; 37 (supp 1): 59-64.
• Dunn EJ, Mills PD, Neily J, Crittenden MD, Carmack AL, Bagian JP. Medical Training: Applying Crew
2
Resource Management in Veterans Health Administration. The Joint Commission Journal on Qua-
lity and Patient Safety 2007; 33, 6: 317-325.
• Flin R., O’Conner P, Crichton M. Safety at the Sharp End: A guide to non-technical skills. Aldershot:
Ashgate Publishing, 2008.
• Catchpole K. Towards a Working Definition of Human Factors in Healthcare. www.chfg.org/news-
blog/towards-a-working-definition-of-human-factors-in-healthcare (Last accessed: January 7
2015.)
• Leape LL. Error in medicine. JAMA 1994; 272:1851-1857.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• Sexton JB, Thomas EJ, Helmreich RL. Error, stress and teamwork in medicine and aviation: cross
sectional surveys. British Medical Journal 2000; 320: 745-749.
• Bhangu A, Bhangu S, Stevenson J. Lessons for Surgeons in the final moments of Air France Flight
447. World Journal of Surgery 2013;37:1185-1192.
• Cooper S, Cant R, Porter J, Sellick K, Somers G, Kinsman L, Nestel D. Rating medical emergency
teamwork performance: development of the Team Emergency Assessment Measure (TEAM).
Resuscitation. 2010;81:446-452.
• Wayne DB, Butter J, Siddall VJ, et al. Simulation-based training of internal medicine residents in
advanced cardiac life support protocols: a randomized trial. Teach Learn Med 2005;17:210-216.
• Perkins GD, Boyle W, Bridgestock H, et al. Quality of CPR during advanced resuscitation training.
Resuscitation 2008;77:69-74.
• Kim J, Neilipovitz D, Cardinal P, Chiu M, Clinch J. A pilot study using high-fidelity simulation to
formally evaluate performance in the resuscitation of critically ill patients: the University of Ottawa
critical care medicine, high-fidelity simulation, and crisis resource management I study. Crit Care
Med 2006;34:2167–74.
• Featherstone P, Chalmers T, Smith GB. RSVP: a system for communication of deterioration in hospi-
tal patients. Br J Nurs 2008;17:860-64.
• Flin R, O’Connor P, Crichton M. Safety at the Sharp End: a Guide to Non-Technical Skills. Aldershot:
Ashgate, 2008.
• Flin R, Patey R, Glavin R, Maran N. Anaesthetists’ non-technical skills.
Br J Anaesth 2010;105:38-44.
25
2. Bölüm
Teknik olmayan beceriler ve resüsitasyonda kalite
26
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın
tanınması ve kardiyorespiratuvar
arrestin önlenmesi
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• klinik durumu bozulan hastanın erken tanınmasının önemi
• erişkinlerde kardiyorespiratuvar arrestin nedenleri
• A
BCDE yaklaşımını kullanarak hastanın kardiyorespiratuvar arrest durumunun
değerlendirilmesi ve tedavisi; Airway (Hava yolu), Breathing (Solunum), Circulation
(Dolaşım), Disability (Nörolojik durum), Exposure (Tüm vücudun görülmesi)
1. Giriş
Yaşam zincirindeki ilk halka durumu bozulan hastanın erken tanınması ve kardiyak arrestin
önlenmesidir. Hastane içi oluşan kardiyak arrestlerde, hastaların en fazla % 20’si taburcu olup
eve gidebilmektedir. Hastane içi kardiyak arrestin önlenmesi için sağlık çalışanlarının eğitimi,
hasta monitörizasyonu, klinik durumu bozulan hastanın erken tanınması, yardım çağırma
sisteminin bulunması ve etkin bir müdahalenin gerçekleştirilmesini gerektirir.
Hastane içi kardiyak arresti takiben sağ kalan hastalarda arrest nedeni, genellikle şahit
olunmuş ve monitörize edilmiş hastalarda görülen ventriküler fibrilasyon (VF)’dir; birincil
neden miyokardiyal iskemidir ve hızlı ve başarılı defibrilasyon uygulanmıştır.
Hastane içi oluşan kardiyorespiratuvar arrestlerin çoğu ani ya da tahmin edilemez değildir:
kardiyak arrest oluşumundan birkaç saat önce olguların % 80’inde durum bozukluğunun klinik
işaretleri ortaya çıkar. Bu hastalarda sıklıkla sağlık personeli tarafından fark edilmeyen ya da
yeterli düzeyde tedavi edilmemiş hipoksi ve hipotansiyon (örn. Hava yolu-Solunum-Dolaşım
sorunları) gibi yavaş ve ilerleyici bir fizyolojik bozulma vardır. Bu hastalardaki kardiyak arrest
ritmi, genellikle şok uygulanmayan bir ritimdir (NEA ya da asistoli) ve hastaneden taburcu
edilinceye kadar sağkalım oranı oldukça düşüktür.
27
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
Durumu bozulan hastanın erken tanınması ve etkin tedavisi kardiyak arrest, ölüm ya da
yoğun bakım ünitesine (YBÜ) beklenmeyen yatışları engelleyebilir. Yanlışlıkla, kardiyak
arrest olduğu bildirilen (örn. hastada kardiyak arrest olmadığı halde kardiyak arrest ekibinin
çağırılması) hastaların yakından takip edilmesi de sağ kalımı olumlu yönde etkileyebilir
çünkü bu hastaların üçte bir kadarı hastanede kalış süresi boyunca ölmektedir. Erken tanıma,
aynı zamanda kardiyorespiratuvar resüsitasyonun uygun olmadığı ya da resüsite edilmek
istemeyen hastaların belirlenmesine de yardımcı olacaktır.
28
Şekil 3.1
Önleme Zinciri
nitörizasyo Ç
rdım ağırm
Mo n Ya a 3
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Tablo 3.1
Erken Uyarı Skorlama (EUS) sistemine örnek - bu değerler genelde bir kılavuz niteliğindedir ve belirli
hasta grupları için değişiklik gösterebilir *
* From Prytherch et al. ViEWS - Towards a national early warning score for detecting adult in-patient
deterioration. Resuscitation. 2010;81(8):932-7
Skor 3 2 1 0 1 2 3
91 - 111 -
Nabız (dk-1) ≤ 40 41-50 51-90 ≥ 131
110 130
Solunum hızı
≤8 9-11 12-20 21-24 ≥ 25
(dk-1)
Vücut sıcaklığı 35.1 - 36.1 - 38.1 -
≤ 35.0 ≥ 39.1
(°C) 36.0 38.0 39.0
Sistolik KB
≤ 90 91-100 101-110 111-249 ≥ 250
(mmHg)
Oksijen satüras-
≤ 91 92-93 94-95 ≥ 96
yonu (%)
İnspire edilen Hava Oksijen tedavisi
oksijen
AVPU (Uyarılara Uyanık Sesli uyaran (S)
yanıt durumu) (U) Ağrılı uyaran (A)
Yanıtsız (Y)
29
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
sık karşılaşılmakla birlikte, akut hastalığı olanlarda önemli fizyolojik gözlemlerin ölçüm ve
kaydı istenilen sıklıkta yapılmamaktadır. Solunum sayısı gibi değerlendirilmesi çok basit
yaşamsal bulgular, kardiyorespiratuvar arrest oluşma riskinin tahmininde yardımcı olabilir.
Kritik hastalığın erken durumda fark edilebilmesi için bir çok hastane erken uyarı skorları
(EUS) ya da çağrı kriterleri kullanmaktadır. Erken uyarı skorlama sistemleri, “normal” olarak
kabul edilmiş bir aralığa göre, rutin yaşamsal bulgulardaki bozulmanın puanlamasıyla
oluşturulur. Bir ya da birden çok yaşam bulgusundan elde edilen yüksek skor ya da toplam
EUS, hastaya gereken müdahalenin düzeyini belirler, örn. yaşamsal bulgu takibinin
sıklığının artırılması ya da hasta için servis doktoru veya resüsitasyon ekibinin çağırılması
gibi. Erken uyarı skorlamasına bir örnek tablo 3.1’de görülmektedir.
Hastanın EUS’si tablo 3.1 baz alınarak hesaplanır. Artmış skor, klinik durumun kötüleşmesine
ve ölüm riskinde artışa işaret eder. Hastanelerde, skorlara karşılık gelen cevap protokolleri
oluşturulmalıdır (tablo 3.2).
Çağrı kriterlerinin de dahil edildiği alternatif sistemlerde, rutin gözlemler içindeki bir
ya da iki değişkende oluşan aşırı anormal değerlerin varlığında, çağrı sistemi aktif hale
getirilmektedir. Hangi sistemin daha iyi olduğu açık değildir. Bazı hastaneler her iki
sistemin belirli parçalarını kullanıp kendilerine uygun sistemi oluştururlar.
Sağlık hizmet ekibinin herhangi bir elemanı TAE çağrısını başlatabilir. Tıbbi Acil Ekibi’nin
erken çağırılması kardiyak arrestleri, ölümleri ve yoğun bakıma girişleri azaltabilir ve
tedavi sınırlamalarıyla ilgili verilen kararları kolaylaştırabilir (örn. resüsite etmeme (DNAR)
kararları). Tıbbi acil ekibi sıklıkla oksijen tedavisi ve intravenöz sıvılar gibi basit girişimleri
uygular. Tıbbi acil ekibi sisteminin sağladığı avantajlar hala kanıtlanmamıştır.
30
Tablo 3.2
Erken Uyarı Skoruna (EUS) göre hazırlanmış eylem protokü
EUS EN AZ Eylem
gözlem
sıklığı Kaydeden kişinin eylemi Doktorun eylemi
3
3-5 4 saatte bir Sorumlu hemşireyi bilgilendir
Tablo 3.3
31
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
Kritik durumdaki hastaların tümü en üst düzey gözetim, organ desteği ve hemşirelik bakımı
verilen bölümlere yönlendirilmelidir. Bu, sıklıkla bir yoğun bakım alanıdır, örn. yoğun
bakım ünitesi (YBÜ), Yüksek Düzeyde Bakım Sağlayan Ünite (YDBÜ) ya da resüsitasyon
odası. Bu alanlar resüsitasyon ve yoğun bakım bilgilerine sahip olan doktor ve hemşire
gözetiminde olmalıdır.
Hastane personel sayısı gece ve hafta sonları genellikle en az sayıda olmaktadır. Bu durum
hasta monitörizasyonu, tedavisi ve elde edilen sonuçları etkiler. Genel dahili servislere
akşam ya da hastanelere haftasonu yapılan başvurular daha yüksek mortalite oranlarıyla
sonuçlanır. Çalışmalar; öğleden sonra geç saatlerde, gece ya da hafta sonu gerçekleşen
hastane içi kardiyak arrestlerde sıklıkla farkında olmama ve daha düşük sağkalım oranlarını
ortaya koymaktadır. Yoğun bakım ünitesinden genel dahiliye servisine gece yönlendirilen
hastalarda, gün içinde buraya ya da YDBÜ’ye yönlendirilenlere göre daha yüksek bir
5.1.1. Nedenler
Hava yolu obstrüksiyonu tam ya da kısmi olabilir. Tam hava yolu obstrüksiyonu hızla
kardiyak arreste neden olur. Tam obstrüksiyon öncesinde sıklıkla kısmi obstrüksiyon vardır.
Kısmi hava yolu obstrüksiyonu serebral ya da pulmoner ödem, tükenme, ikincil apne ya da
hipoksik beyin hasarı ve tüm bunların sonucunda kardiyak arrest oluşturabilir.
32
Santral sinir sistemi depresyonu hava yolu açıklığının ve koruyucu reflekslerin kaybına
neden olur. Nedenleri içinde kafa travması, intraserebral hastalıklar, hiperkarbi, metabolik
bozuklukların baskılayıcı etkileri (örn. diabetes mellitus) ve ilaçlar (alkol, opioidler ve genel
anestezik ilaçlar) yer alır. Laringospazm, hava yolu refleksleri yerinde olan, bilinci yarı açık
hastada üst hava yolunun uyarılması sonucunda oluşabilir.
Bazı insanlarda, uykudayken üst hava yolunda darlık oluşabilir (obstrüktif uyku apnesi). Bu 3
durum daha çok obez hastalarda mevcuttur ve bazı faktörler varlığında obstrüksiyon daha
da kötüleşebilir (örn. sedatif ilaçlar)
5.1.2. Tanıma
Obstrüksiyon riski olan hastalarda hava yolu açıklığı değerlendirilmelidir. Bilinçli hasta
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Tam hava yolu obstrüksiyonu sessizdir ve hastanın ağzından hissedilen hiçbir hava
hareketi yoktur. Herhangi bir solunum çabası genellikle zordur. Solunumun aksesuar
kasları solunum eforuna katılarak göğüs ve abdomen kaslarıyla birlikte “tahterevalli” ya
da “atlı karınca” olarak adlandırılan bir göğüs ve karın hareketine yol açar: inspirasyon
sırasında göğüs çöker abdomen genişler, ekspirasyon sırasındaysa tersi bir durum oluşur.
5.1.3. Tedavi
Öncelik hava yolu açıklığının sağlanmasıdır.
Hava yolunu risk altında bırakabilecek en ufak sorun ortadan kaldırılmalıdır; örneğin hava
yolundan kan ya da mide içeriği aspire edilmeli ve eğer kontraendike değilse hasta yan
çevirilmelidir.
En kısa sürede nabız oksimetresi (SpO2) ile % 94-98 oranında arteriyel kan oksijen
satürasyonu elde edilecek şekilde oksijen verilmeye başlanmalıdır. Bilinç bozukluğu olan
herhangi bir hastada, nedeni düşünülmeksizin, hava yolu obstrüksiyonunun mevcut
olabileceği veya gelişebileceği öngörülmelidir. Hava yolu güvenceye alınıp bütünlüğünü
koruyacak adımlar gerçekleştirilmeli ve oluşabilecek diğer komplikasyonların örn. mide
içeriğinin aspirasyonu, önüne geçilmelidir. Bunun için hastanın bir yana çevrilmesi, başın
yukarı kaldırılması ve gözlenmesi gerekebilir.
Basit hava yolu açma manevraları (başın geriye itilmesi, çenenin öne çekilmesi ya da
jaw thrust), orofaringeal ya da nazal tüp yerleştirme, elektif trakeal entübasyon ya da
trakeostomiye gerek duyulabilir. Mideyi boşaltmak için nazogastrik sonda yerleştirilmesi
düşünülmelidir.
33
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
5.2.1. Nedenler
Solunum yetersizliği akut ya da kronik, devamlı ya da aralıklı olabilir ve hızlıca kardiyak
arrest geliştirebilecek kadar ciddi apneye (solunum arresti) neden olabilir. Solunum
arresti sıklıkla birçok faktörün kombinasyonundan kaynaklanır; örneğin kronik solunum
yetmezliği olan bir hastada oluşan akciğer enfeksiyonu, kas güçsüzlüğü ya da kırılmış
kaburgalar tükenme nedeni olabilir ve solunum fonksiyonunu daha da baskılayabilir. Eğer
solunum, kanın oksijenizasyonunu sağlamada yetersiz kalırsa (hipoksemi), kardiyak arrest
gelişmesi kaçınılmazdır.
• Solunum dürtüsü
• Solunum çabası
Ana solunum kasları, diafragma ve interkostal kaslardır. İnterkostal kaslar, üzerinde
seyrettiği kaburga düzeyinden innerve olur ve bu düzey üzerindeki spinal kord
hasarlanmasıyla paralizi gelişebilir. Diafragma spinal kordun üçüncü, dördüncü ve beşinci
segmentlerinden innerve olur. Bu seviye üzerinde oluşan ciddi spinal kord hasarında
spontan solunum mümkün değildir.
• Akciğer bozuklukları
Akciğer fonksiyonu masif plevral effüzyon, hemotoraks ya da pnömotoraks tarafından
bozulabilir. Tansiyon pnömotoraks gaz değişiminde hızlı bozulmaya, kalpte venöz
dönüşte azalmaya ve kardiyak debide düşmeye neden olur. Ciddi akciğer hastalığı gaz
değişimini bozacaktır. Hastalık nedenleri içinde enfeksiyon, aspirasyon, kronik obstrüktif
akciğer hastalığının (KOAH) alevlenmesi, astım, pulmoner emboli, akciğer kontüzyonu,
akut respiratuvar distres sendromu (ARDS) ve akciğer ödemi yer alır.
5.2.2. Tanıma
Bilinci yerinde olan bir hasta nefes darlığından ve sıkıntıda olduğundan şikayet edecektir.
Öykü ve fizik muayene genelde altta yatan nedeni ortaya koyacaktır. Hipoksemi ve
hiperkarbi irritabilite, konfüzyon, letarji ve bilinç düzeyinde azalmaya neden olabilir.
Siyanoz gözlenebilir ancak bu geç bir bulgudur. Hızlı solunum sayısı (> 25 dk-1) solunum
problemine işaret eden yararlı ve basit bir belirteçtir. Nabız oksimetrisi oksijenizasyonun
basit, non invazif bir ölçüm yöntemidir (bölüm 15’e bakınız).
34
Ancak bu, ventilasyonun güvenli bir göstergesi değildir; arteriyel kan gazı örneklemesi,
arteriyel karbondioksit (PaCO2) ve pH düzeylerinin elde edilmesi için şarttır. Artan bir PaCO2
ve azalan bir pH sıklıkla ciddi solunum problemi yaşayan hastada gecikmiş bulgulardandır.
5.2.3. Tedavi
Tüm akut hipoksemik hastalara oksijen verilmeli ve altta yatan neden tedavi edilmelidir. 3
Yüksek konsantrasyonda oksijen, rezervuarlı balon-valf-maske sistemiyle 15 l dk-1 akımla
verilmelidir. Hasta stabil olduğunda oksijen maskesi değiştirilmeli ve SpO2 % 94-98
olacak şekilde oksijen uygulamasına devam edilmelidir. Örneğin, geçirilmiş bir göğüs
travması öyküsü varlığında tansiyon pnömotorakstan şüphelenilmeli ve bu durum klinik
belirti ve bulgularla desteklenmelidir. Eğer tanı doğrulanırsa, büyük çaplı (14 G) bir kanül
midklaviküler hattan ikinci interkostal aralığa yerleştirilerek dekomprese edilmelidir (iğne
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
torakosentez).
5.3.1. Nedenler
Dolaşım sorunları birincil kalp hastalığından ya da diğer hastalıklardan kaynaklanan
ikincil kalp anomalileri nedeniyle oluşabilir. Sıklıkla akut hastalardaki dolaşım sorunu
hipovolemiden kaynaklanır. Kalp aniden durabilir ya da durmadan bir süre önce yetersiz
kardiyak debi oluşturacak şekilde çalışabilir.
Ani kardiyak arrest aynı zamanda kalp yetmezliği, kalp tamponadı, kalp rüptürü, miyokardit
ve hipertrofik kardiyomiyopati ile de oluşabilir.
35
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
5.3.2. Tanıma
Kalp hastalığının belirti ve bulguları içinde göğüs ağrısı, nefes darlığı, senkop, taşikardi,
bradikardi, taşipne, hipotansiyon, zayıf periferik perfüzyon (uzamış kapiller dolum zamanı),
bozulmuş mental durum ve oligüri yer alır.
Ani kardiyak ölümlerin (AKÖ) çoğu önceden kalp hastalığı olan kişilerde gerçekleşir ve
bunların bir kısmına da arrest öncesi tanı koyulmamıştır. Risk, bilinen ciddi kalp hastalığı
olanlarda daha yüksek olsa da birçok AKÖ, fark edilmemiş kardiyak hastalık sonucu oluşur.
Asemptomatik ya da sessiz kalp hastalıkları içinde hipertansif kalp hastalığı, aort kapak
hastalığı, kardiyomiyopati, miyokardit ve koroner arter hastalığı yer alır.
36
• prodromal belirtileri olmayan ya da kısa prodromal belirti sonrası gelişen senkop
• sebebi açıklanamayan, tekrarlayan senkop atakları
• ailede AKÖ öyküsü olan ya da kalıtımsal kalp hastalığı olan, senkop geçiren hastalar
Genç AKÖ olgularının ya da artmış AKÖ riskine yol açan kalp hastalığı olanların
aile bireylerinin, AKÖ riski taşıyan olguların bakımında uzmanlaşmış bir klinikte 3
değerlendirilmeleri önerilmektedir.
5.3.3. Tedavi
Dolaşım yetmezliği oluşturan altta yatan neden tedavi edilmelidir. Birçok hastada bunun
anlamı hipovolemi için intravenöz sıvı uygulamasıdır. Göğüs ağrısı olan hasta, akut koroner
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
sendrom (AKS) açısından değerlendirilmelidir. Bölüm 4’te AKS’ye yaklaşımla ilgili oldukça
kapsamlı bir tanımlama verilmiştir.
Kardiyak iskemik ağrısı olan birçok hasta oturur pozisyonda daha rahattır. Bazı durumlarda
yatmak ağrıyı başlatabilir ya da arttırabilir. Bulantı varsa antiemetik tedaviye başlanabilir.
Ventriküler fibrilasyonu takiben sağ kalan hastalarda eğer önleyici tedaviler uygulanmazsa
ventriküler fibrilasyon büyük olasılıkla tekrarlayacaktır. Bu hastalarda perkütan koroner girişim,
koroner arter baypas greftlemesi ya da implante edilen defibrilatöre ihtiyaç duyulabilir.
Altta yatan nedenlerin tedavisi, ikincil olarak gelişebilecek çoğu kardiyak arresti önleyebilir;
örn. organ perfüzyonunun optimizasyonu için uygulanan, erken hedefe yönelik tedavi ciddi
sepsiste ölüm riskini azaltır.
Kardiyovasküler sistemi destekleyen tedaviler içinde altta yatan elektrolit ya da asit baz
bozukluğunun düzeltilmesi ve kalbin hız, ritim ve debi açısından uygun düzeyde çalışmasını
sağlayacak tedavilerin verilmesi yer alır.
6. ABCDE yaklaşımı
37
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
38
6.3. Hava yolu - A (Airway)
Hava yolu obstrüksiyonu acil bir durumdur. Hızlı bir şekilde uzman yardımı alınmalıdır.
Tedavi edilmeyen hava yolu obstrüksiyonu hipoksiye neden olur ve takiben beyin, böbrek
ve kalpte hasarlanma, kardiyak arrest ve ölüm riski ortaya çıkarır.
1. Hava yolu obstrüksiyonu belirtileri aranmalıdır:
3
-- Hava yolu obstrüksiyonu paradoksal göğüs ve karın hareketine (tahterevalli
hareketi) solunumun aksesuar kaslarının kullanılmasına neden olur. Santral
siyanoz hava yolu obstrüksiyonunun geç bir bulgusudur. Tam hava yolu
obstrüksiyonunda ağızda ya da burunda hiçbir soluk sesi olmaz. Kısmi
obstrüksiyonda hava girişi azalmış ve sıklıkla gürültülüdür.
-- Durumu kritik hastada bilincin depresyonu sıklıkla hava yolu obstrüksiyonuna
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
neden olur.
2. Hava yolu obstrüksiyonuna tıbbi bir acil durum olarak müdahale edilmelidir.
-- Acilen uzman çağırılamalıdır. Tedavi edilmeyen hava yolu obstrüksiyonu
hipoksemiye (düşük PaO2) neden olur ve beyin, böbrekler ve kalpte hipoksik
hasar, kardiyak arrest ve ölüm riski yaratır.
-- Birçok olguda, basit bir hava yolu temizliği (örn. hava yolu açma manevraları, hava
yolu aspirasyonu, orofaringeal ya da nazofaringeal tüp yerleştirilmesi) yeterlidir.
Bunların işe yaramadığı durumlarda endotrakeal entübasyon gerekebilir.
3. Yüksek konsantrasyonda oksijen verilmelidir:
-- Oksijen rezervuarı olan bir maske kullanarak yüksek konsantrasyonda oksijen
verilmelidir. İnspirasyon sırasında rezervuarın kollabe olmasını önlemek için,
oksijen akımının yeterli olduğundan emin olunmalıdır (genellikle 15 l dk-1).
Eğer hasta entübe edildiyse, yüksek konsantrasyonda oksijen balon valf
maske ile sağlanmalıdır.
-- Akut solunum yetmezliğinde amaç oksijen satürasyonunun % 94-98 arasında
tutulmasıdır. Hiperkapnik solunum yetmezliği riski taşıyan hastalarda
(aşağıya bakınız) oksijen satürasyonu % 88-92 arasında tutulmalıdır.
39
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
40
Hava yolu obstrüksiyonu olmayan, koopere hastalarda non invazif ventilasyon (NİV)
uygulanması düşünülmelidir. Kronik obstrüktif akciğer hastalığının alevlenmesinde
NİV kullanımı sıklıkla işe yarayacaktır ve trakeal entübasyonla birlikte invazif
ventilasyon ihtiyacının önüne geçilecektir.
41
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
42
3. Pupiller incelenmelidir (boyut, eşitlik ve ışık reaksiyonu).
4. Hastanın bilinci AVPU (USAY) yöntemiyle hızlı bir şekilde değerlendirilmelidir:
Uyanık, Sesli uyarana yanıt var, Ağrılı uyarana yanıt var ya da hiç bir uyarana Yanıt
yok. Alternatif olarak Glasgow Koma Skorlaması kullanılabilir.
5. Hipoglisemiyi dışlamak için yatak başında parmak ucundan alınan kandan kan
şekeri ölçülmelidir. Eğer kan şekeri 4.0 mmol l-1 (75 mg dl-1) altında ise başlangıç 3
dozu olarak intravenöz 50 ml % 10 glukoz solüsyonu verilmelidir. Eğer ihtiyaç olursa
intravenöz % 10 glukoz solüsyonundan hastanın bilinci geri dönene kadar her
dakikada bir ya da toplam 250 ml solüsyon tek seferde uygulanmalıdır. Tedavinin
etkinliğini değerlendirmek için kan glukoz ölçümleri tekrarlanmalıdır. Eğer iyileşme
olmazsa ek % 10’luk glukoz dozları verilmelidir.
6. Bilinç kaybına neden olan elektrolit bozuklukları ya da metabolik bozukluklar
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
6.7.1. Ek bilgi
1. Hastadan, yakınlarından ya da arkadaşlarından ve diğer personelden detaylı klinik
öykü alınmalıdır.
2. Hastayla ilgili alınan notlar ve hastanın çizelgeleri yeniden değerlendirilmelidir:
• Yaşamsal bulguların mevcut değerleri ve eğilimleri incelenmelidir.
• Hastanın rutin olarak kullandığı önemli ilaçların order edildiği ve hastaya verilip
verilmediği kontrol edilmelidir.
3. Laboratuvar ya da radyolojik araştırmaların sonuçları değerlendirilmelidir.
4. Hastaya hangi düzeyde bakım gerektiğine karar verilmelidir (örn. servis, gözlem
odası ya da yoğun bakım)
5. Bulgu, değerlendirme ve uygulanan tedaviler hasta notlarına açık bir şekilde
kaydedilmelidir. Gereksinim olduğunda diğer hekimlerden yardım istenmelidir.
6. Hastanın tedaviye yanıtı kaydedilmelidir.
7. Altta yatan nedene yönelik kesin tedavi planı yapılmalıdır.
43
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
• H
astane içi kardiyak arrest olan birçok hastada arrest öncesi uyarıcı belirti ve
bulgular bulunur.
• K
linik durumu bozulan hastaların erken tanınması ve tedavisi bazı
kardiyorespiratuvar arrestleri önleyecektir.
• K
ardiyorespiratuvar arrest riski olan hastaların belirlenmesinde erken uyarı
skorlama (EUS) sistemleri gibi stratejiler kullanılmalıdır.
44
• Butcher BW, Quist CE, Harrison JD, Ranji SR. The effect of a rapid response team on resident
perceptions of education and autonomy. J Hosp Med 2015;10:8-12.
• Sandroni C, D’Arrigo S, Antonelli M. Rapid response systems: are they really effective? Crit Care
2015;19:104
• Bossaert L, Perkins GD, Askitopoulou H, et al. European Resuscitation Council Guidelines for
Resuscitation 2015 Section 11 The Ethics of Resuscitation and End-of-Life Decisions. 10.1016/j.
resuscitation.2015.07.033; p301 - p310 3
• Herod R, Frost SA, Parr M, Hillman K, Aneman A. Long term trends in medical emergency team
activations and outcomes. Resuscitation 2014;85:1083-7
• Tan LH, Delaney A. Medical emergency teams and end-of-life care: a systematic review. Crit Care
Resusc 2014;16:62-8.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
45
3. Bölüm
Durumu kötüleşen hastanın tanınması ve kardiyorespiratuvar arrestin önlenmesi
46
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
1. Giriş
Akut koroner sendromlar (AKS):
• anstabil anjina
• ST-segment-elevasyonu olmayan miyokardiyal infrarktüs
• ST-segment-elevasyonu olan miyokardiyal infrarktüsü içermektedir.
Miyokardiyuma kan akımını azaltan bu olayların boyutu büyük oranda oluşan klinik
AKS’nin doğasını belirlemektedir.
47
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
infarktüsünde (AMİ) olduğu gibi ağrı/rahatsızlık hissi sıklıkla boğaza, bir veya her iki
kola, sırta ya da epigastriyuma yayılır. Bazı hastalarda anjina, öncellikle göğüs yerine bu
alanlardan bir veya daha fazlasında hissedilir. Birçok hasta bunu ağrıdan ziyade rahatsızlık
olarak algılar. AMİ’de olduğu gibi anjinaya bazen geğirme de eşlik eder ve bu durum
yanlışlıkla rahatsızlığa neden olan hazımsızlık belirtisi olarak yorumlanabilir. Sadece
egzersizle tetiklenen ve egzersizin kesilmesi ile hemen ortadan kalkan bu nitelikteki ağrı
stabil anjina olarak tanımlanır ve bu bir AKS değildir.
Buna karşın, anstabil anjina aşağıdakilerden biri veya daha fazlasının bulunması ile
tanımlanmaktadır:
1. Birkaç gün içinde, sıklığı artan ve giderek daha az eforla oluşan efor anjinası. Bu
‘’Kreşendo anjina’’ olarak adlandırılır.
Anstabil anjinada kardiyak enzimler genellikle normaldir (ancak kreatin kinaz [CK] gibi
kas enzimlerini yükselten miyokard infarktüsü dışında başka sebeplerin de olabileceği
unutulmamalıdır) ve troponin salınımı yoktur. EKG anormalliği, özellikle ST segment
depresyonu anstabil anjinası olan hastalarda eklenecek koroner olaylar için yüksek
risk göstergesidir. Ancak, normal EKG ve troponin salınımının olmaması anstabil anjina
hastasının hayati önemi olan koroner olaylar için risk taşımadığı anlamına gelmez. Sadece
EKG ve troponin konsantrasyonu normal ise ve ileri risk değerlendirmesi (örn. egzersiz testi
veya non-invazif görüntüleme ile) geri dönüşümlü miyokardiyal iskemiyi göstermiyorsa,
ilk öykü anstabil anjinayı telkin ettiğinde, akut göğüs ağrısının diğer olası nedenleri
sorgulanmalıdır.
48
AMI düşündüren göğüs ağrısı olan hastalarda, horizontal veya azalan ST segment
depresyonu veya T dalga inversiyonu gibi spesifik olmayan EKG değişikleri (şekil 4.1 ve 4.2)
veya troponin salınımı gösteren bazen normal EKG, ve laboratuvar testleri (kardiyak enzim
artışı ile birlikte olan veya olmayan) varsa bu durum miyokard hasarının oluştuğu anlamına
gelmektedir. Bu durum NSTEMİ olarak adlandırılır. Bu durumda ST-segment-elevasyonu-
olan Mİ’de (STEMİ) olduğu gibi asıl suçlu arterin ani ve tam oklüzyonu düşük olasılıktır.
sınıflandırılırlar çünkü bu iki klinik tablonun tedavileri aslında aynıdır ve STEMİ’nin tedavisinden
bazı açılardan farklılık gösterir. Tedavi büyük ölçüde risk değerlendirmesi ile belirlenmektedir.
Bu bulgular hemen her zaman ‘suçlu’ koroner arterin akut tam oklüzyonunun (plağın
başlangıçtaki yırtılmasından sonra) neden olduğu, devam eden miyokard hasarını işaret
eder. Tedavi edilmeden bırakıldığında oklüze koroner arterin beslediği alanda daha fazla
miyokard hasarı ve genellikle EKG’deki yansıması olan Q dalgası ile R dalga amplitüdünün
kaybının görülmesi söz konusudur. STEMİ’nin akut fazı sırasında önemli ölçüde ventriküler
taşikardi (VT), ventriküler fibrilasyon (VF) ve ani ölüm riski mevcuttur (şekil 4.3).
49
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
tanıyabilmek (örn. lokalize şiddetli göğüs duvarı hassasiyeti) veya diğer yaşamı tehdit
eden tanıları (örn. aort diseksiyonu, pulmoner emboli) teşhis etmek için gereklidir. Aort
diseksiyonunda semptomlar genellikle ani başlar ve şiddetli göğüs ağrısı vardır. Ağrı
keskin, bıçak saplanır gibi, parçalayıcı, yırtılır gibi olarak tanımlanabilir.
Şekil 4.1
Non-ST-segment AKS’si olan bir hastada miyokardiyal iskeminin neden olduğu akut ST-segment-depres-
yonunu gösteren 12-derivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5
III aVF V3 V6
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
50
Şekil 4.2
NSTEMİ’si olan bir hastada T dalgası inversiyonunu gösteren 12-derivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5 4
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
III aVF V3 V6
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
Şekil 4.3
Akut anteroseptal STEMİ’si olan bir hastada VF oluşumunu gösteren 12-derivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5
III aVF V3 V6
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
51
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
Şekil 4.4
Anteroseptal STEMİ’yi gösteren 12-derivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
Şekil 4.5
İnferior STEMİ’yi gösteren 12-derivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5
III aVF V3 V6
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
52
Şekil 4.6
Posterior STEMİ’yi gösteren 12-derivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5 4
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
III aVF V3 V6
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
2.2. Tetkikler
Sağ ventriküler Mİ’yi tespit etmek için inferior STEMİ’si olan tüm hastalarda sağ prekordiyal
derivasyonlar kaydedilmelidir. V1’den V3’e kadar olan derivasyonlarda izole ST depresyonu
≥ 0.05 mV, posterior derivasyonlarda (V7-V9) ST segment elevasyonu ile teyid edilebilen
kalbin inferobazal kısımlarındaki STEMİ’yi temsil eder. Hastane öncesi veya AS’teki EKG
eğitimli sağlık personeli tarafından yorumlandığında yararlı tanı bilgileri verir. Hastane-
dışında 12 derivasyonlu EKG kaydı hastanın yönlendirildiği kurum için gelişmiş bildirim
sağlar ve hastaneye varış sonrasındaki tedavi kararlarını hızlandırır. Birçok çalışmada hastane
öncesinde 12-derivasyonlu EKG çekilince hastaneye kabul ile reperfüzyon tedavisinin
başlatılması arasında geçen süre 10 ile 60 dakika azaltılmıştır. Bu, hem PKG hem fibrinolizis
uygulanacak hastalarda reperfüzyon için daha kısa süreler ve sağkalım artışı ile ilişkilidir.
53
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
Hastane öncesi EKG yorumlaması olay yerinde mevcut değilse, bilgisayar ile yorumlanması
veya EKG’nin alana iletimi uygun olacaktır. Kayıt ve hastaneye tanısal olarak kaliteli EKG’nin
iletimi genellikle 5 dakikadan daha az sürer. AKS şüphesi olan hastaların değerlendirilmesi
için kullanıldığında, özellikle EKG okumada deneyimsiz klinisyenler için EKG’nin
bilgisayarlı yorumlaması STEMİ tanısında spesifiteyi artırır. Bununla birlikte, bilgisayar ile
yorumlamanın yararı; EKG raporunun doğruluğuna bağlıdır. Yanlış raporlar deneyimsiz
2.2.2. Biyomarkerlar
EKG’de ST elevasyonu yokluğunda, düşündüren bir öykü ve biyomarkerların (troponinler,
CK, CKMB) artmış konsantrasyonları non-STEMİ ile karakterizedir ve sırasıyla STEMİ ve
anstabil anjinadan ayırdeder. Kalbe spesifik troponinin ölçümü yüksek sensitivite ve
spesifisitesi nedeniyle rutin olarak kullanılır. Troponinin yükselmiş konsantrasyonları
özellikle olumsuz sonuçlar için artmış riski olan hastaları tanımada yardımcıdır.
54
hasarının kanıtını gösterir ve bu nedenle anstabil anjinadan ziyade miyokard infarktüsünü
işaret eder. İlaveten, troponin ölçümü risk değerlendirmesinde yararlılık sağlar. Troponin
konsantrasyonu ne kadar yüksekse sonraki olayın riski o kadar büyüktür. EKG’de ST
segment depresyonu ile birlikte yüksek troponin değerleri, özellikle Mİ gelişimi ve ani
kardiyak ölüm için yüksek riski gösterir.
3. Risk değerlendirmesi
Tedavi seçimi büyük ölçüde miyokard hasarının boyutu ve erken dönemde gelişebilecek
ek koroner olayların riski tarafından belirlenir.
Klinik öykü, fizik muayene, EKG ve kardiyak troponinleri kullanan risk değerlendirme
skorları ve klinik tahmin algoritmaları AKS için artmış olumsuz sonuç(lar) riski olan hastaları
tanımlamaya yardımcı olmak için geliştirilmiştir.
Global “Akut Koroner Olay” Kayıtları (GAKOK) ve Miyokard İnfarktüsünde Trombolizis (MİT)
risk skorları en sık kullanılanlardır. Son bir meta-analizde, birden fazla klinik ortamda MİT
55
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
ve GAKOK risk skorları, GAKOK daha iyi performans göstermekle birlikte, doğrulanmış olan
tek skorlardır.
AKS’den şüphelenilen hastalarda sıradan bir özgeçmiş ile negatif başlangıç EKG’si ve
biyomarker’ların olduğu fizik muayenenin kombinasyonu güvenilir şekilde AKS’yi dışlamak
için kullanılamaz. Bu nedenle bir tanıya ulaşmak ve terapötik kararlar vermek için takip
süresi zorunludur.
4. Acil tedavi
Kardiyak iskemik ağrısı olan hastaların çoğu otururken daha rahat olacaktır. Bazı örneklerde
düz yatmak ağrıyı provake edebilir veya kötüleştirebilir. Opiyat analjezisi ile birlikte veya
hastanın bulantısı varsa bir antiemetik veriniz
4.2. STEMİ’nin tedavisi (veya yeni sol dal bloğu ile birlikte AMİ)
STEMİ’si olan hastalarda semptomların başlaması 12 saat içinde olmuşsa mekanik veya
farmakolojik reperfüzyon gecikmeden yapılmalıdır. Amaç henüz geri dönüşümsüz
olarak hasarlanmamış miyokarda kan teminini yeniden sağlamaktır. Klinik çalışmalar
infarktüs alanının, komplikasyonların ve Mİ’ye bağlı ölümlerin azaltılmasında reperfüzyon
tedavisinin etkinliğini kanıtlamıştır. Reperfüzyon tedavisi miyokard infarktüsü yerleştikten
sonra erken yapıldığında en yararlı olanıdır ve gecikme ile progresif olarak fayda azalır.
Reperfüzyon tedavisinin yarar/risk oranı dikkate alındığında, hızlı majör miyokard hasarı
gelişme ve ölüm riski çok yüksek olan olgularda reperfüzyonun yararı daha fazladır.
Göğüs ağrısının başlamasından 12 saat sonra yapılan fibrinolitik tedavinin riski herhangi
küçük bir rezidüel yararlılıktan daha fazladır ancak ilerleyen klinik veya EKG’de iskemi
kanıtı varsa acil perkütan koroner girişim (PKG) düşünülmelidir.
56
4.3. Oksijen
AKS olduğu tahmin edilen akut göğüs ağrısı olan hastalar hipoksi, dispne veya kalp
yetmezliği belirtileri göstermedikçe ek oksijene ihtiyaç duymazlar. Komplike olmayan
miyokard infarktüsü olan hastalarda hiperoksinin zararlı olduğunu gösteren kanıtlarda
artış vardır. Kardiyak arrest ile komplike olan AKS’de hipoksi hızla gelişir. İskemik beyin
hasarlanması nörolojik olarak iyi düzeyde sağkalım için majör belirleyicidir. Bu nedenle
KPR sırasında yeterli oksijenasyon gereklidir. SDGD’den sonra hipoksi ve hiperoksiden
(resüsitasyon sonrası bakıma bakınız) kaçınınız. Arteriyel oksijen satürasyonu güvenilir
şekilde ölçülebilene kadar % 100 inspire edilen oksijen kullanınız. Arteriyel kan oksijen 4
satürasyonu güvenilir şekilde ölçülür ölçülmez inspire edilen oksijen konsantrasyonunu
arteriyel oksijen satürasyonu % 94-98 sınırlarında sağlayacak şekilde titre ediniz.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
STEMİ’si olan hastalar için stent yerleştirimi ile olan ya da olmayan koroner anjiyoplasti ilk
basamak tedavi olmuştur. İlk tıbbi temastan sonra, çok hasta kabul edilen merkezlerde uygun
uzman statüsünde devam eden deneyimli bir operatör tarafından ilk balon şişirilmesine
kadar sınırlı gecikme ile gerçekleşen PPKG, acil fibrinolizis ile karşılaştırıldığında morbidite
ve mortaliteyi daha fazla iyileştirdiğinden tercih edilen tedavidir. Tıkalı koroner arteri tespit
etmek için koroner anjiyografi yapılır, bunu takiben kılavuz tel aracılığı ile tıkayıcı trombüs
geçilir, inik olan balon oklüzyon alanına yerleştirilir ve tıkalı arter alanını yeniden açabilmek
için balon şişirilir. Trombüsü damardan çıkartmak için aspirasyon cihazları kullanılabilir ve
glikoprotein IIb/IIIa inhibitörleri intravenöz yoldan veya doğrudan koroner arterin içine
enjekte edilebilir. Genel uygulamada bu noktada yeniden tıkanma riskini azaltmak için
daha önceden tıkanan arter segmentine balon anjiyoplastiden sonra stent yerleştirilir.
57
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
STEMİ için uygulanan primer PKG’de enjekte edilebilir bir antikoagülan kullanılmalı.
• Anfraksiyone Heparin > 5000 İÜ
• Enoksaparin
58
Tablo 4.1
AMİ’de hızlı reperfüzyon tedavisi için tipik endikasyonlar
İki komşu göğüs derivasyonunda > 0.2 mV ya da iki veya daha fazla ‘komşu’ ekstremite
derivasyonunda > 0.1 mV ST segment elevasyonu varlığı; veya
V1-V3’te dominant R dalgası ve ST depresyonu (posterior infarktüs); veya 4
Yeni gelişen (ya da yeni geliştiği tahmin edilen) sol dal bloğu varlığı.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Tablo 4.2
Fibrinolitik tedavi için tipik kontrendikasyonlar
59
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
Fibrinolitik tedavi serebral hemorajiyi içeren kanama riski taşır, ve hastaların tümüne
bu tedavi güvenle verilemez. Tablo 4.1’de reperfüzyon tedavisinin tipik endikasyonları
listelenmiş ve fibrinolitiklerin tipik kontrendikasyonları tablo 4.2’de gösterilmiştir. Bu
kontrendikasyonların çoğu görecelidir; her bir hasta için, fibrinolitik tedaviden sağlanacak
yararların, risklerden daha önemli olup olmadığına veya primer PKG amacıyla acil
anjiyografinin daha uygun olacağına deneyimli bir klinisyen karar verecektir.
Şekil 4.7 STEMİ için reperfüzyon tedavisi seçeneklerini bir algoritma formunda
tanımlamaktadır.
STEMİ için bir fibrinolitik tedavi alan tüm hastalara aşağıdakileri veriniz:
Başlangıç fibrinolitik tedavinin hemen koroner anjiyografi ve PKG ile takip edildiği
‘’kolaylaştırılmış PKG’’nin rolü devam eden bir tartışma konusudur. Şu ana kadar bu
stratejiyi destekleyen kanıtlar yetersizdir ancak çalışmalar devam etmektedir.
60
tedavi ST segment elevasyonu olsun veya olmasın, reperfüzyon olsun veya olmasın,
revaskülarizasyon olsun veya olmasın AKS’nin esas tedavisidir.
ile inhibisyonu ASA ile oluşturulana ek olarak daha ileri platelet agregasyonu inhibisyonu
sağlar. Klopidogrel’in aksine prasugrel ve tikagrelor’un etkisi ilaç metabolizmasının ve
etkinliğinin genetik olarak belirlenen değişkenlerinden büyük oranda bağımsızdır. Bu
nedenle prasugrel ve tikagrelor (geri dönüşümlü) daha güvenilir, hızlı ve güçlü platelet
agregasyon inhibisyonu sağlar.
• Klopidogrel
Yüksek-riskli non-STEMİ-AKS hastalarında heparin ve ASA’ya ilaveten verilen klopidogrel
ile sonuçlar iyileşmektedir. 83 Konservatif yaklaşım seçildi ise 300 mg’lık yükleme dozunu
veriniz; planlanan PKG stratejisi ile birlikte 600 mg’lık başlangıç dozunu tercih ediniz.
Klopidogrel’in 300 mg veya 600 mg’lık yükleme dozunu girişim sırasındaki uygulaması ve
ön-tedavisi ile karşılaştıran büyük-skalalı bir çalışma bulunmamaktadır.
• Prasugrel
Prasugrel (60 mg yükleme dozunda) yüksek-riskli non-STEMİ-AKS ve sadece anjiyografi
sonrasında koroner stenozun PKG için uygun olduğu görülen planlı PKG hastalarına
verilebilir. Kontraendikasyonlar (TİA/inme öyküsü) ve yüksek kanama riskli hastalarda
(vücut ağırlığı < 60 kg, yaş > 75) yarar-risk dengesi düşünülmelidir.
• Tikagrelor
Son ESC kılavuzlarına göre tikagrelor (180 mg yükleme dozu) orta derece – yüksek risk non-
STEMİ-AKS’si olan tüm hastalarda invazif bir strateji planlansa da planlanmasa da ASA’ya ek
olarak verilmelidir. Konservatif yaklaşım planlanan non-STEMİ-AKS’si olan hastalarda tanı
teyid edilir edilmez tikagrelor veya klopidogrel veriniz. PKG başlangıç stratejisi olduğunda
bu ajanlarla ön-tedavi yapmayı tavsiye eden veya karşı olan kanıtlar yetersizdir.
61
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
Şekil 4.7
STEMİ için reperfüzyon tedavisine erişim
STEMI
Ambulans servisi
veya PKG olmayan
hastane
Başarısız Başarılı
62
5. Akut koroner sendromlu hastalarda sonraki yönetim
NSTEMİ bulunan olguların büyük çoğunluğu, ideal olarak ilk 72 st’te olmak üzere aynı
hastane kabulünde koroner anjiyografi ile erken değerlendirme gereken yüksek-risk
grubu hastalar olarak kabul edilmelidirler.
Her iki gruptaki birçok hasta PKG ile revaskülarizasyondan fayda görürler. Çok azında
“koroner arter bypass greftleme (KABG)” gerekebilir.
Klinik yönetimde kılavuz olarak “GAKOK” (Global “Akut Koroner Olay” Kayıtları) gibi resmi
risk-skorlama sistemleri kullanılmalıdır. Riski en yüksek olan hastalar, olacak majör kardiyak
olayları azaltan erken girişimden en fazla yarar görmektedir.
5.3. STEMI
Fibrinolitik tedavi uygulanılmışsa, çoğu hastada sorumlu koroner arterde ciddi darlık
veya anstabil plak varlığı devam edebilir. PKG bu durumu stabilize edebilir ve arterin
yeniden oklüzyonunu ve yeni bir miyokard infarktüsünü, kardiyak arrest ve ani ölümü
azaltabilir. Koroner anjiyografi ve, endike ise, PKG aynı hastane kabulü sırasında erkenden
uygulanmalıdır.
Reperfüzyon tedavisi ile tedavi edilmeyen (örn. geç prezentasyon nedeni ile) tam STEMİ’li
hastalarda genellikle aynı hastane kabulü sırasında koroner anjiyografi önerilir. Tıkanmış
sorumlu koroner arterin STEMİ’den sonra geç olarak yeniden açılmasının yararları tam
olarak belli değilse de sıklıkla gelecek aylarda yeni majör koroner olaylara yol açan
diğer koroner damarlarda hastalık mevcuttur. Bu hastalığın ciddiyetini ve anatomisini
belirlemek, erken girişimin bu riski azaltabildiği çok yüksek riskli hastaları tanımlamaya
yardımcı olabilir.
63
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
Miyokard infarktüsü sonrası geç dönem komplikasyonu olarak VF/nVT gelişen, veya bir
AKS bağlamı dışında olan hastalar, tekrar kardiyak arrest görülme riski taşıyacaktır ve
hastaneden taburcu olmadan önce implante edilebilen kardiyovertör-defibrilatör (İKD)
implantasyonu açısından acil olarak bir kalp ritmi uzmanı tarafından görülmelidir.
Mevcut verilere dayanarak, EKG’de ST segment elevasyonu olan şüpheli kardiyak orijinli
HDKA sonrasında SDGD sağlanmış erişkin hastalarda acil kardiyak kateterizasyon
laboratuvar değerlendirmesi (ve gerekirse acil PKG) yapılmalıdır.
64
• SDGD sonrasında ST-Elevasyonu olmayanlarda PKG
Non kardiyak arrest hastalarındaki AKS’nin olağan prezentasyonunun aksine koroner
iskemiyi değerlendirmek için önerilen araçlar bu durumda daha az doğrudur. Kardiyak
arrestte koroner olaylar açısından yüksek risk taşıyan hastalarda SDGD’ten sonra
acil kardiyak kateterizasyon laboratuvar değerlendirmesini tartışmak mantıklıdır.
Hastanın yaşı, KPR süresi, hemodinamik instabilite, mevcut kardiyak ritim, hastaneye
vardığındaki nörolojik durum, algılanan kardiyak etiyoloji olasılığı gibi birçok faktör
girişim yapma kararını etkileyebilir. Son Avrupa Perkütan Kardiyovasküler Girişimler Birliği
(APKGB)’nin uzlaşı bildirgesinde, HDKA hastalarında ST-elevasyonu varlığında kardiyak
kateterizasyonun acil olarak uygulanması ve belirgin non-koroner neden yokluğunda, 4
özellikle hemodinamik olarak stabil değilse mümkün olan en kısa sürede (iki saatten daha
az) düşünülmesi gerektiği vurgulanmıştır. PKG yapılamayan merkezde olup anjiyografi ve
PPKG için transfer edilecek hastalarda, endike ise erken anjiyografiden beklenen yararlara
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Akut koroner sendrom (AKS) büyük alanda miyokardiyal iskemi veya miyokard
infarktüsünün mekanik komplikasyonu üzerinden kardiyojenik şokun en sık nedenidir. Sık
olmamakla birlikte, kardiyojenik şokun kısa dönemde mortalitesi, hayatta kalarak iyi bir
yaşam kalitesi ile taburcu olan hastaların aksine %40’lara kadar ulaşmaktadır. Erken invazif
strateji (örn. primer PKG, fibrinoliz sonrası erken PKG) revaskülarizasyon için uygun olan
hastalarda endikedir. Klinik pratikte sık olarak kullanılsa da İABP kullanımının kardiyojenik
şokta kullanımını destekleyen kanıt yoktur.
65
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
İnferior infarktüsü, klinik şoku ve temiz akciğer sahaları bulunan hastalarda sağ ventrikül
infarktüsünden şüpheleniniz. V4R derivasyonunda ≥ 1 mm ST segment elevasyonu sağ
ventrikül infarktüsü için yararlı bir endikatördür. Bu hastaların hastane-içi mortalitesi %
30’lara kadar ulaşır ve reperfüzyon tedavisinden büyük oranda yarar görürler. Nitratlar ve
diğer vazodilatörlerden kaçınınız, ve hipotansiyonu intravenöz sıvılarla tedavi ediniz.
AKS varlığında atriyal fibrilasyon gelişirse, bu genellikle herhangi bir evrede sol ventrikül
yetersizliğinin göstergesidir: tedavi kalp hızı veya ritminin kontrolüne odaklanılmasına
işaret etmelidir.
66
5.8.1. Beta-blokerler
Hastane-öncesi veya ilk AS koşullarında rutin olarak intravenöz beta-bloker kullanımını
destekleyen kanıt yoktur. Hipotansiyonun klinik belirtileri veya konjestif kalp yetersizliği
olan hastalarda beta-blokerlerin erken İV kullanımı kontraendikedir. Ağır hipertansiyon
veya taşiaritmiler gibi özel durumlarda kontraendikasyon yoksa kullanılabilir. Sadece hasta
stabilize edildikten sonra oral beta-blokerlere düşük dozlarda başlamak makul olabilir.
67
4. Bölüm
Akut koroner sendromlar
• A
kut koroner sendromlar anstabil anjina, ST-segment-elevasyonu olmayan
• A
kut koroner sendromu olan hastalara aspirin, nitrogliserin ve morfin veriniz.
• Ö
ykü, muayene ve 12-derivasyonlu EKG’yi kullanarak yapılan hızlı ilk
değerlendirme tanıyı ve acil riski belirlemeye yardımcı olacaktır.
• S T segment elvasyonu veya SDB’nun eşlik ettiği akut miyokard infarktüsü olan
hastalarda acil reperfüzyon tedavisini düşününüz.
• A
kut koroner sendromu olan hastaların etkin olarak değerlendirilmesi ve acil
tedavisi kardiyak arrest ve ölüm riskini azaltacaktır.
68
OKUNMASI ÖNERILEN KAYNAKLAR
• Nikolaou N. et al, European Resuscitation Council Guidelines for Resuscitation 2015 Section 8. Initi-
al management of acute coronary syndromes 10.1016/j.resuscitation.2015.07.030; p263 - p276
• Nikolaou N, Welsford M, Beygui F, et al. Part 5: Acute coronary syndromes: 2015 International
Consensus on Cardiopulmonary Resuscitation and Emergency Cardiovascular Care Science With
Treatment Recommendations. 10.1016/j.resuscitation.2015.07.043; e123 - e148
• Bassand JP, Hamm CW, Ardissino D, et al. Guidelines for the diagnosis and treatment of non-ST-
segment elevation acute coronary syndromes. Eur Heart J 2007;28:1598-660. www.escardio.org
• Department of Health 2008. Treatment of Heart Attack National Guidance. Final Report of the
National Infarct Angioplasty Project (NIAP). www.dh.gov.uk 4
• Silber S, Albertsson P, Aviles FF, et al. The Task Force for Percutaneous Coronary Interventions of
the European Society of Cardiology. Guidelines for Percutaneous Coronary Interventions. Europe-
an Heart Journal 2005;26:804-47. www.escardio.org
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• Thygesen K, Alpert JS, White HD. Universal definition of myocardial infarction. Eur Heart J
2007;28:2525-38. www.escardio.org
• Van de Werf F, Bax J, Betriu A, et al. Management of acute myocardial infarction in patients
presenting with persistent ST-segment elevation: the Task Force on the Management of ST-Seg-
ment Elevation Acute Myocardial Infarction of the European Society of Cardiology. Eur Heart J
2008;29:2909-45. www.escardio.org
• Stub D, Smith K, Bernard S, et al. Air Versus Oxygen in ST-Segment Elevation Myocardial Infarction.
Circulation 2015.
• Amsterdam EA, Wenger NK, Brindis RG, et al. 2014 AHA/ACC guideline for the management of
patients with non-ST-elevation acute coronary syndromes: executive summary: a report of the
American College of Cardiology/American Heart Association Task Force on Practice Guidelines.
Circulation 2014;130:2354-94.
• Noc M, Fajadet J, Lassen JF, et al. Invasive coronary treatment strategies for out-of-hospital cardiac
arrest: a consensus statement from the European association for percutaneous cardiovascular
interventions (EAPCI)/stent for life (SFL) groups. EuroIntervention 2014;10:31-7.
• American College of Emergency P, Society for Cardiovascular A, Interventions, et al. 2013 ACCF/
AHA guideline for the management of ST-elevation myocardial infarction: a report of the American
College of Cardiology Foundation/American Heart Association Task Force on Practice Guidelines.
J Am Coll Cardiol 2013;61:e78-140.
• Cabello JB, Burls A, Emparanza JI, Bayliss S, Quinn T. Oxygen therapy for acute myocardial infarcti-
on. The Cochrane database of systematic reviews 2013;8:CD007160
• Priori S et al. 2015 ESC Guidelines for the management of patients with ventricular arrhythmias and
the prevention of sudden cardiac death. European Heart Journal doi:10.1093
69
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
70
Akut koroner sendromlar
4. Bölüm
5. Bölüm
Hastanede resüsitasyon
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• hastanede resüsitasyona nasıl başlanacağı
• d
aha deneyimli ekipten yardım gelinceye kadar resüsitasyona nasıl devam
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
edileceği
• minimal kesinti ile yüksek kalitede KPR’nin öneminin öğrenilmesi
1. Giriş
Hastane içinde oluşan kardiyak arrestten sonra temel yaşam desteği ve ileri yaşam desteği
ayırımı yapmak isteğe bağlıdır; pratikte resüsitasyon işlemi devamlılık arz eder. Halktan
kişiler, klinikte görevli olanların kardiyopulmoner resüsitasyonu (KPR) üstlenip uygulamasını
beklemektedir. Bütün hastane içi kardiyak arrestlerde aşağıdakilerden emin olun:
• kardiyopulmoner arrest derhal tanınmalıdır
• standart telefon numarası kullanılarak yardım çağrılmalıdır
• KPR hemen başlatılmalı ve eğer endike ise mümkün olduğu kadar çabuk (en fazla 3
dakika içinde) defibrilasyon girişiminde bulunulmalıdır.
Bu bölüm primer olarak hastane içi resüsitasyondan sorumlu olan sağlık profesyoneli
içindir, ancak diğer klinik ortamlarda çalışan sağlık mensupları için de uygundur.
71
5. Bölüm
Hastanede resüsitasyon
2.1. Mekan
Yakın monitörize edilen hastalarda kardiyopulmoner arrest hızla tanınır. Monitörizasyon
olanağı olmayan bir çok alandaki hastalar kötüleşme periyodunda olabilir ve tanık
olunmayan bir arrest gelişebilir. Kardiyak arrest için yüksek riski olan bütün hastalar acil
resüsitasyon olanaklarının mevcut olduğu monitörize bir alanda izlenmelidir. Hastalar,
ziyaretçiler veya personelde klinik dışı alanlarda (örn. araba parkları, koridorlar) da kardiyak
arrest gelişebilir. Kardiyak arrest mağdurları, efektif resüsitasyon olanaklarının bulunduğu
bir ortama taşınmaya ihtiyaç duyabilir.
72
Başarılı bir resüsitasyondan sonra, hastaların başka bir klinik alana (örn. yoğun bakım)
veya farklı bir hastaneye transfer gereksinimi olabilir. Buna olanak sağlamak için, transfer
donanımı ve ilaçlar hazır bulundurulmalıdır. Endotrakeal entübasyonu sağlanmış ve
ventile edilen bütün hastalar için dalgaformlu kapnografi de bulundurulmalıdır (bakınız
bölüm 7).
Şekil 5.1
Hastanede resüsitasyon algoritması
5
YARDIM çağırın & hastayı değerlendirin
KPR 30:2
oksijen ve hava yolu
gereçleri ile
Uygunsa resüsitasyon
ekibini çağırın
Pedleri/monitörü yerleşti-
rin Gerekiyorsa defibrilas-
yon uygulayın
Resüsitasyon ekibi
Resüsitasyon ekibine
geldiğinde İleri Yaşam
devredin
Desteği
73
5. Bölüm
Hastanede resüsitasyon
74
• KPR eğitimi sırasında kazanılmış enfeksiyonlarla ilgili bildirim yoktur. Buna karşın
mankenlerden enfeksiyon geçiş olasılığını azaltmak için hassas önlemleri alın.
Mankenleri düzenli olarak temizleyin ve her kullanımdan sonra iyice dezenfekte
edin. Bazı mankenlerin temizliği kolaylaştırmak amacı ile tek kullanımlık yüz
parçaları ve hava yolları vardır.
5
Şekil 5.2
Sars ve seslen
75
5. Bölüm
Hastanede resüsitasyon
Şekil 5.3
Baş geri, çene yukarı
76
Çeneyi öne çekme ya da çeneyi yukarı kaldırma manevralarının etkin bir şekilde
uygulanmasına rağmen yaşamı tehdit edici hava yolu tıkanıklığı devam ediyorsa,
hava yolu açılıncaya kadar düşük seviyede başın geriye doğru itilmesini ekleyin;
hava yolu açıklığının, oksijenasyon ve ventilasyonun sağlanması servikal vertebra
hasarı olasılığından daha önceliklidir.
Hastanın normal nefes alıp almadığını belirlemek için hava yolu açıklığını koruyarak; bakın,
dinleyin ve hissedin (şekil 5.4). Bu hızlı bir şekilde kontrol edilmelidir ve 10 saniyeden kısa
sürmelidir (nadir bir iç çekme, yavaş, yorgun ve sesli nefes alma normal sayılmamalıdır):
-- Göğüs hareketlerine bakın
-- Solunum sesleri için hastanın ağzını dinleyin
-- Yanağınızda havayı hissedin
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
5
• Dolaşım belirtilerini kontrol edin:
-- Hastanın nabzının olmadığından emin olmak zor olabilir. Eğer hastada yaşam
belirtileri yoksa (anlamlı hareket, normal solunum, ya da öksürük) ya da
nabzın bulunup bulunmadığı konusunda şüphe varsa yardım gelinceye veya
hasta yaşam belirtileri gösterinceye kadar KPR uygulamaya başlayın.
-- Atan bir kalbe göğüs kompresyonları uygulamak zarar oluşturmaz. Ancak
kardiyak arrest tanısında ve KPR’a başlamada gecikme olması sağkalımı
olumsuz etkileyecektir ve bu durumdan kaçınılmalıdır.
-- Eğer hastaların değerlendirilmesinde eğitimli ve deneyimli iseniz, solunumu
ve karotis nabzını aynı zamanda kontrol edin (şekil 5.5). Bu hızlı değerlendirme
10 saniyeden kısa sürmelidir. Nabız yoksa ya da nabzın bulunup bulunmadığı
konusunda herhangi bir şüpheniz varsa derhal KPR uygulamaya başlayın.
• Eğer hastada yaşam belirtileri yoksa, nabız yoksa ya da nabzın bulunup bulunmadığı
konusunda herhangi bir şüpheniz varsa derhal KPR uygulamaya başlayın.
• Hasta kritik bakımın sağlandığı bir ortamda ve monitörize edilmiş olsa bile, kardiyak
arresti teyid edebilmek için hastayı değerlendirin.
77
5. Bölüm
Hastanede resüsitasyon
Şekil 5.5
Solunum ve karotis nabzının eşzamanlı kontrol edilmesi
3.4 B. Eğer hastada yaşam belirtileri veya palpe edilebilen nabız yoksa
• Bir kişi KPR’a başlar ve diğerleri resüsitasyon ekibini çağırır, resüsitasyon gereçleri
ile defibrilatörün temin edilmesini sağlar. Eğer yalnız bir kişi varsa, yardım çağırmak
ve gereçleri temin etmek için hastanın yanından ayrılmalıdır.
• 30 göğüs kompresyonu ardından 2 soluk verin.
• Yaklaşık 5 cm derinlikte fakat 6 cm’yi geçmeyen kompresyon uygulayın.
• Göğüs kompresyonları 100-120 dk-1 hızında olmalıdır.
• Her kompresyon sonrasında göğüs kafesinin tamamen eski haline dönmesine izin
verin; göğsün üzerinde baskıyı devam ettirmeyin.
• Kesintileri en aza indirin ve yüksek kalitede göğüs kompresyonu uygulanmasını
sağlayın.
• • Süre uzadıkça yüksek kalitede göğüs kompresyonlarını yapan kişi yorulacaktır;
kompresyonlara minimal ara vererek göğüs kompresyonlarını yapan kişiyi her 2
dakikada bir değiştirmeye çalışın.
78
• Elinizdeki en uygun gereçlerle hava yolu açıklığını sağlayın ve akciğerleri havalandırın.
Orofarengeal tüp (airway) yardımıyla bir cep maskesi ya da iki kurtarıcıyla gerçekleştirilen
balon-maske ventilasyonuna başlayın. Alternatif olarak, bir supraglottik hava yolu
gereci (SGH) ve kendiliğinden şişebilen balon kullanın. Trakeal entübasyon sadece bu
konuda eğitimli, ehil, deneyimli kişiler tarafından denenmelidir.
• Trakeal tüp yerleşimini doğrulamak ve entübe hastanın ventilasyonunun
monitörizasyonu için dalga formlu kapnografi kullanılmalıdır. Dalga formlu
kapnografi, balon-maske sistemi ve SGH ile birlikte de kullanılabilir. KPR sırasında
dalga formlu kapnografinin, KPR’un kalitesini monitörize etmek için ve SDGD’ni
değerlendirmek için kullanımı daha sonra tartışılacaktır.
• İnspirasyon zamanını yaklaşık 1 sn olarak uygulayın ve göğüs kafesinin yükselmesini
sağlamak için yeterli hacim verin. Mümkün olan en kısa sürede en yüksek inspire
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
79
5. Bölüm
Hastanede resüsitasyon
Şekil 5.6
Resüsitasyon ekibini çağırın
80
Şekil 5.7
Göğüs kompresyonları sırasında ellerin pozisyonu
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Şekil 5.8
Sternumun alt yarısının ortasına ellerin yerleştirilmesi
81
5. Bölüm
Hastanede resüsitasyon
Şekil 5.9
Kendiliğinden yapışan defibrilatör pedleri uygulanırken göğüs kompresyonlarına devam edilmesi
82
ÖĞRENİLEN ÖNEMLİ KONULAR
• H
astanede kardiyak arrest sonrası eylemlerin kesin sırası mekan, ilk kurtarıcının
becerisi, kurtarıcıların sayısı, donanım mevcudiyeti ve kardiyak arrestlere ve
medikal acillere verilen bakım sırasında kullanılan hastane yanıt sistemine
bağlıdır.
•Y
üksek kalitede göğüs kompresyonu uygulayın. Yaklaşık 5 cm derinlikte fakat
6 cm’yi geçmeyecek şekilde 100-120 dk-1 hızında bastırın ve kompresyonlar
arasında göğüs kafesinin tamamen eski haline dönmesine izin verin.
• D
iğer girişimler için göğüs kompresyonlarına kesintiyi en aza indirin –
bu bütün kesintilerin kompresyonları durdurmadan önce planlanması
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
83
5. Bölüm
Hastanede resüsitasyon
84
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• ileri yaşam desteği (İYD) algoritmasının fonksiyonu
• kesintisiz, etkin göğüs kompresyonlarının önemi
• şok uygulanan ve uygulanmayan ritimlerin tedavisi
• kardiyak arrest sırasında kullanılan ilaçların ne zaman ve nasıl verileceği
• kardiyak arrestin geri döndürülebilen nedenlerinin anlaşılması
1. Giriş
Kardiyak arrestle ilişkili kalp ritimleri iki gruba ayrılır: Şok uygulanan (ventriküler fibrilasyon/
nabızsız ventriküler taşikardi (VF/nVT)) ve şok uygulanmayan ritimler (asistoli ve nabızsız
elektriksel aktivite)). Bu iki grup aritminin tedavisindeki temel fark VF/nVT hastalarındaki
defibrilasyon gereksinimidir. Göğüs kompresyonları, hava yolu ve ventilasyon, venöz
girişimler, adrenalin enjeksiyonu ve geri döndürülebilen nedenlerin saptanıp düzeltilmesi
açısından her iki grup aynıdır.
İYD algoritması (şekil 6.1) kardiyak arrest tedavisi için standardize edilmiş bir yaklaşımdır.
Bunun avantajı tedavinin yaygın bir şekilde tartışma gerektirmeden uygulanmasıdır.
Resüsitasyon ekibi elemanlarının tedavi sırasında bir sonraki adımı bilmesine ve hazırlıklı
olmasına olanak verir ve ekibin etkinliğini arttırır. İYD algoritması tüm kardiyak arrestlerde
kullanılsa da özel nedenlere bağlı arrestlerde ek yaklaşımlar gerekebilir (bakınız bölüm 12).
Kardiyak arrest sonrası sağkalımı belirgin olarak arttıran girişimler vaktinde ve effektif
kardiyopulmoner resüsitasyon (KPR), kesintisiz ve etkin kompresyonları ve VF/nVT’de
erken defibrilasyondur. Adrenalin kullanımının spontan dolaşımın geri dönüşünü (SDGD)
arttırdığı gösterilse de herhangi bir ilaç veya ileri hava yolu girişiminin kardiyak arrest
sonrası sağkalımı arttırdığı kanıtlanamamıştır. İlaçlar ve ileri hava yolu yöntemleri halen
İYD algoritmasında bulunmalarına rağmen kesintisiz ve etkin göğüs kompresyonları ve
erken defibrilasyonun yanında ikincil öneme sahiptir.
85
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
KPR sırasında yaşam belirtisi (istemli hareket, normal solunum veya öksürük) görülür veya
ETCO2’de anlamlı bir artış olursa monitörü control edin.
Ritim kontrolü sırasında kalp debisi oluşturabilecek organize bir elektriksel aktivite
varlığında SDGD bulguları aranır:
• Santal nabız ve varsa end-tidal (ETCO2) trasesini control edin.
• SDGD bulgularının varlığında resüsitasyon sonrası bakımı başlatın.
• SDGD bulguları yoksa KPR’a devam edin ve şok uygulanmayan ritimler
algoritmasına geçin.
Ritim kontrolü sırasında asistoli tespit edilirse KPR’a devam edin ve şok verilmeyen
ritimler algoritmasına geçin.
87
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
Şekil 6.2
Erişkin ileri yaşam desteği algoritması
KPR 30:2
Defibrilatör/monitörü bağlayın.
Kesintileri minimalize edin
1 şok
Spontan dolaşımın
Kesintileri
geri dönmesi
minimalize edin
n 3 -5 dakikada bir adrenalin verin ransfer/tedaviyi kolaylaştırmak için mekanik göğüs kompresyonları
n T
kstrakorporeal KPR
n E
88
Göğüs kompresyonlarına ara verilmesiyle şok uygulanması arasında geçen zaman
minimalize edilmeli ve ideal olarak 5 sn’yi geçmemelidir. Uzun süreli duraklamalar şok
sonrası spontan dolaşımın geri dönme şansını azaltır.
Şok sonrasında ritim veya nabız kontrolü yapılmaksızın göğüs kompresyonlarına devam
edilir. Defibrilasyondan hemen sonra perfüzyon oluşturacak bir ritim varlığında bile
nabız palpe etmek çok zordur. Nabız palpe etmek için harcanan zaman ise perfüzyon
oluşturmayacak bir ritim geliştiyse miyokardiyumu daha da kötüleştirir. Perfüzyon
oluşturan bir ritim varlığında göğüs kompresyonu uygulamak VF riskini arttırmaz. Şok
sonrası asistoli varlığında ise göğüs kompresyonları VF oluşturmada faydalı olabilir.
3. şoktan sonra SDGD sağlanamazsa adrenalin miyokardiyal kan akımını düzelterek bir
sonraki şokta defibrilasyon başarısını arttırabilir. Resüsitasyonda adrenalinin yaygın
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Adrenalin dozunun zamanlaması İYD uygulayıcıları arasında kafa karışıklığına yol açabilir
ve eğitimler sırasında buna değinilmelidir. Eğitimlerde ilaç kullanımının KPR’da kesintilere
ve defibrilasyon gibi girişimlerde gecikmelere yol açmaması gerektiği vurgulanmalıdır. İlk
adrenalin dozu 3. şoktan sonraki 2 dakikalık KPR periyodunda verilir; 300 mg amiodaron
da 3. şoktan sonra verilmelidir. İlaçlar verilmeden önce yaşam belirtisi yoksa ritim kontrolü
için KPR’a ara verilmez.
Şekil 6.3
Şok uygulaması
89
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
Kardiyak arrest devam ettiği sürece 2 siklusda bir (3-5 dakikada bir) adrenalin dozu
tekrarlanır. Israrlı ve tekrarlayan VF/VT varlığında 150 mg amiodaron daha verilir.
Amiodaronun bulunmadığı durumlarda alternatif olarak 1 mg/kg lidokain kullanılabilir.
Önceden amiodaron verildiği durumlarda ise lidokain verilmez.
Şok verildikten 2 dakika sonraki ritim kontrolünde şok uygulanmayan organize bir ritim
mevcut ise (düzenli veya dar komplekli) santral nabız palpe edilir ve SDGD bulguları
(ETCO2’de ani artış veya invazif monitörizasyonda kalp debisi belirtisi) aranır. Ritim kontrolü
kısa sürmeli ve yalnızca organize bir ritim varlığında nabıza bakılmalıdır. İki dakikalık KPR
periyodunda organize bir ritim de görülse, hasta SDGD düşündüren yaşam belirtileri
göstermediği taktirde nabız palpe etmek için göğüs kompresyonlarına ara verilmez.
Organize bir ritme rağmen nabzın varlığı konusunda şüphe duyuluyorsa KPR’a devam
edilmelidir. Hastanın ritmi asistoli veya NEA olarak değişirse aşağıdaki şok uygulanmayan
90
• Her defibrilasyondan sonra hızlıca ritmi ve ritim uygunsa SDGD bulgularını kontrol
edin.
• 3 şok başarısız olursa göğüs kompresyonlarına başlayın ve 2 dakika süreyle
KPR’a devam edin. İYD algoritmasına göre ardışık uygulanan bu 3 şok ilk şok gibi
değerlendirilir.
Üç şok stratejisi hastanın manuel defibrilatöre bağlı olduğu yeni başlayan şahit olunmuş
VF/nVT’lerde de kullanılır. Bu duruma seyrek olarak rastlanır. Üç şok stratejisini destekleyen
veriler olmamasına rağmen, göğüs kompresyonlarının, VF’nin erken elektriksel fazında
uygulanacak hızlı defibrilasyonun zaten yüksek olan SDGD şansını arttırmayacağı
düşünülmektedir.
91
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
3. KPR sırasında
İnatçı VF/nVT veya NEA/asistoli varlığında kaliteli göğüs kompresyonlarının uygulanması,
30:2 uygulanan KPR sırasında ventilasyon için kompresyona ara verildiğinde monitörde
ritim görülebilir. Bu sırada ritim (algoritmanın şok verilen veya verilmeyen tarafında
olunmasına bakılmaksızın) VF ise defibrilasyon uygulanmaz, 2 dakikalık periyod bitinceye
kadar KPR’a devam edilir. Ritmin VF olduğu bilindiğinden 2 dakika KPR sonrasında
gecikmeden defibrilasyon uygulaması için ekip hazır duruma getirilir.
Hava yolu güvence altına alınır alınmaz göğüs kompresyonlarına ventilasyon için ara
verilmeden devam edilir. Aşırı yorgunluktan kaçınmak için kompresyon uygulayıcıları
her iki dakikada bir veya gerekirse daha sık aralıklarla değiştirilmelidir. Elde varsa
KPR uygulaması için geribildirim veren cihazlar kullanılır. Bazı cihazların geribildirim
verirken, yatak içinde uygulanan KPR’da alttaki yatağın kompresyonunu kompanse
edemeyebileceği unutulmamalıdır.
92
Trakeal entübasyonun kardiyak arrest sonrası sağkalımı arttırdığını gösteren herhangi
bir çalışma bulunmamaktadır. Entübasyondan sonra tüpün yeri ideal olarak dalgaformlu
kapnografla kontrol edilir ve tüp tespit edilir. Akciğerler 10 dk-1 frekansta ventile edilir,
hiperventilasyondan kaçınılır. Hasta entübe edilir edilmez ventilasyona ara verilmeden
göğüs kompresyonlarına 100-120 dk-1 frekansla devam edilir. Göğüs kompresyonlarındaki
kesinti koroner perfüzyon basıncında düşüşe neden olur. Kompresyonlara yeniden
başlandığında koroner perfüzyon basıncının eski haline gelmesi için belli bir süre geçmesi
gerekir; bu nedenle kesintisiz (herhangi bir nedenle) göğüs kompresyonları daha yüksek
koroner perfüzyon basıncı sağlar.
verilmez. Ancak aşırı hava kaçağından dolayı akciğerlerin yeterince ventile edilemediği
durumlarda ventilasyon için kompresyonlara ara verilmelidir (30:2 oranında). 6
4.1. Giriş
İntraosseöz (İO) infüzyon vasküler yol olarak neredeyse yüzyıl önce tanımlanmıştır
ve son on yıldır özellikle erişkin resüsitasyonunda kullanımı artmıştır (şekil 1). Bunun
bir nedeni intravenöz (İV) yola güvenilir bir alternatif olduğunu gösteren bir takım
çalışmaların yayınlanması, bir diğer nedeni de iğne yerleşimini kolaylaştıran bilimsel
verilerle de desteklenmiş cihazların geliştirilmesidir. Periferik venöz yolun bulunamadığı
hastalarda intraosseöz yol açılması santral venöz girişimden daha çabuk gerçekleşir.
Ayrıca resüsitasyon sırasında santral venöz kateter (SVK) kullanımı özel deneyim gerektirir
ve göğüs kompresyonlarında uzun kesintiye yol açabilir. İV yolun bulunamadığı veya
resüsitasyonun ilk 2 dakikasında açılamadığı durumlarda İO girişim önerilmektedir.
93
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
4.1.2. Girişim
Girişim için kullanılacak cihaz konusunda eğitilmiş olmak çok önemlidir. Girişim yeri,
işaret noktalarının belirlenmesi ve girişim tekniği, kullanılan cihazlar açısından farklı
olabilir. İşaret noktalarının belirlenmesi ve girişim tekniğindeki yanlışlar başarısızlık ve
komplikasyon riskini arttırır.
1. Girişim sonrasında ilaç ve sıvı verilmeden önce yolun yeri doğrulanmalıdır. İğne
aspire edilmelidir. İO kan varlığı doğru yerleşimi gösterir, kan gelmemesi ise her
zaman başarısızlık göstergesi değildir. İO kanın glukoz, hemoglobin ve elektrolitler
gibi laboratuvar analizlerinde kullanılabileceğine dair yayınlar vardır. Örnekler
laboratuvara yollanmadan önce kemik iliği aspiratı olarak etiketlenmelidir.
2. Yerleştirilen iğne sıvı ile yıkanmalı ve kaçak veya ekstravazasyon olup olmadığı
kontrol edilmelidir. İğnenin kontrolü kullanmadan önce bir uzatma hattına bağlanan
%0.9 izotonikle sağlanır.
3. İO yol kontrol edildikten sonra adrenalin ve amiodaron da dahil olmak üzere
resüsitasyon ilaçları bu yolla verilebilir. Aynı şekilde sıvı ve kan ürünlerinin infüzyonu
da yapılabilir, fakat etkin akıma ulaşabilmek için basınç torbası veya 50 ml enjektör
gereklidir.
4. İğneyi tespit etmek ve maksimum kullanım süresini belirlemek için üreticinin
yönlendirmesine uyulmalıdır.
94
• girişim sırasında kemiğin kırılması veya çatlaması
• ilaç/sıvıların infüzyonuna bağlı ağrı
• enfeksiyon/osteomiyelit
Şekils 6.4
İntraosseöz girişim gereçlerinden örnekler
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
95
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
Şekil 6.5
4 H ve 4 T
Hipoksi
Hypoxia Hipotermi
Hypothermia
Hiperkalemi
Hyperkalaemia Hipovolemi
Hypovolaemia
T
Tansiyon
Tension Tromboz
Thrombosis
pnömotoraks
Pneumothorax
Toksinler
Toxins
• 4 H
Hipoksi riski akciğerler % 100 oksijenle ventile edilerek azaltılır. Göğsün yeterince
kalkmasına ve solunum seslerinin bilateral eşit olmasına dikkat edilir. Bölüm 7’deki teknikler
kullanılarak trakeal tüpün bronşta veya özefagusta olup olmadığı kontrol edilir.
Hipotermi tüm boğulma vakalarında akla gelmelidir (bölüm 12) ve düşük sıcaklıkları
okuyan termometre kullanılmalıdır.
96
• 4 T
Tansiyon pnömotoraks NEA’nin primer nedeni olabilir ve santral venöz kateter
denemelerinin ardından olabilir. Tanı klinik olarak konulur. Torakostomi veya iğne
torakosentez ile dekompresyonu takiben hastaya göğüs tüpü takılır.
Kardiyak arrest sırasında kardiyak tamponadın tipik bulguları olan genişlemiş boyun
venleri ve hipotansiyon değerlendirilemediği için tanı koymak zordur. Penetran
göğüs travması veya kardiyak cerrahiden sonra görülen arrestlerde tamponattan
şüphelenilmelidir. Bu durumda iğne perikardiyosentez veya resüsitatif torakotomi
düşünülmelidir (bölüm 12).
yöntemleriyle tespit edilebilir (bölüm 12). Uygun hallerde antidotlar kullanılabilir, ama
çoğunlukla destek tedavisi gerekmektedir. 6
7. Yaşam belirtileri
KPR sırasında yaşam belirtileri (düzenli solunum eforu, hareket) veya hasta monitöründe
SDGD düşündüren bulguların (ekspiratuar karbondiyoksit trasesi veya arteryel kan
basıncında ani artış) varlığında KPR’a kısa süre ara verilir ve monitör kontrol edilir. Organize
bir ritim varlığında nabız palpe edilir. Nabız varsa resüsitasyon sonrası bakım ve/veya
97
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
gerekli ise uygun periarrest aritmi tedavisine geçilir. Nabız yoksa KPR’a devam edilir.
8.
İleri yaşam desteğinde dalgaformlu kapnografi
8.1. Giriş
Karbondiyoksit (CO2) her gün ortalama 400 L üretilen, metabolizmanın bir atık ürünüdür.
Kanla akciğerlere taşınır ve ekshale edilir. Kandaki konsantrasyonu CO2 parsiyel basıncı (PCO2)
olarak ölçülür ve arteryel kanda normal değeri 5.3 kPa’dır (4.7-6.0 kPa) = 40 mmHg (35-45
mmHg). CO2 konsantrasyonu aynı zamanda ekspirasyon havasında da ölçülebilir ve volümün
Dalgaformlu kapnografi
Entübe Süre/dakika
8.2. Terminoloji
Karbondiyoksit ölçümünü tanımlayan kelime ‘capnos’ yunancada duman anlamına
gelir. Kapnometre CO2 konsantrasyonunu ölçmek için kullanılan cihazdır ve CO2
konsantrasyonunu % veya parsiyel basınç (kPa) olarak verir. Kapnografi ise CO2
konsantrasyonunu dalgaformu olarak gösterir, ekspirasyon boyunca değişir ve numerik
olarak da değer gösterir. Bu cihaza dalgaformlu kapnografi denir ve klinik olarak en
kullanışlı olan şeklidir.
98
8.3. Araç
Ekpire edilen havadaki CO2 konsantrasyonunu analiz etmek için çoğu kapnografda
bir örnek toplayıcı bulunur. Solunum sistemine çoğunlukla trakeal tüpün ucuna veya
supraglottik hava yolu gerecine bir konnektör (T parçası) eklenir. Bu parçadaki bir deliğe
ince bir örnekleme hattı bağlanır. Bu hattan sürekli olarak bir örnekleme gazı (50 ml
dk-1) aspire edilir ve infrared ışık absorbsiyonuna dayanan yöntemle gaz analizi yapılır.
Absorbe edilen miktar absorbe edilen molekülle (bu durumda CO2) doğru orantılıdır ve
bu miktar bilinen bir standartla karşılaştırılır, böylece CO2 konsantrasyonu belirlenir. Bir
diğer alternatif ise main-stream örneklemedir, içerisinde infrared kaynağı ve dedektörü
olan bir hücre veya küvet direkt olarak çoğunlukla trakeal tüp veya supraglottik hava yolu
ile devre arasında solunum sistemine bağlanır. Gaz sensörden geçerken analiz edilir ve
böylece sistemden uzaklaştırılmaz. Her iki sistem de hem sabit hem de portabl monitörle
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
kullanılabilir.
6
• End-tidal CO2’yi etkileyen faktörler nelerdir?
3 faktör vardır:
• hücre metabolizmasında oluşumu
• akciğerlere taşınması- kalp debisi
• ventilasyonla eliminasyonu
Kritik hastalarda ise transport (düşük kalp debisi) ve eliminasyonda (yetersiz ventilasyon)
veya her ikisinde çoğunlukla yetersizlik vardır; bu da arteryel CO2 konsantrasyonu ve end-
tidal CO2’de değişikliklere yol açar. Kardiyak arrest sırasında akciğerlere giden kan akımı
kesilir ve üretim devam etmesine rağmen ventilasyon korunur ise ETCO2 sıfıra düşer.
Göğüs kompresyonlarına başlanır başlanmaz akciğerlere kan akımı başlar ve hasta ventile
edildiğinde end-tidal CO2 oluşan kap debisine bağlı olarak artar.
• K
ardiyopulmoner resüsitasyon sırasında ETCO2 monitörizasyonundan hangi
bilgileri ediniriz?
1. Tüp yerleşimi
Trakeal tüpün yerini doğrulamak açısından kapnografinin yüksek sensitivite ve
spesifisitesi vardır.
2. KPR kalitesi
Göğüs kompresyonları ne kadar etkin olursa CO2’i ekshale edildiği yer olan
akciğerlere taşıyan kap debisi de o kadar büyük olur, böylece daha yüksek end-tidal
konsantrasyonuna ulaşılır. Yüksek kaliteli göğüs kompresyonlarında ETCO2 değeri
tipik olarak 2-2.5 kPa’dır.
99
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
Şekil 6.7
Dalgaformlu kapnografi
‘A: ekspirasyon başı; B: ekspirasyon sonu = ETCO2’
CO2
B
5
A
0
Şekil 6.8
Spontan solunum
CO
CO22DALGA FORMU
WAVEFORM
0
CO
CO22TRENDİ
TREND
Şekil 6.9
Ventile edilen hasta
8 etCO2 RR
5.3 11
7 30
4 3 8
Şekil 6.10
Yüksek kalitede göğüs kompresyonları
8 etCO2 RR
2.3 11
7 30
4 3 8
100
Şekil 6.11
Göğüs kompresyon uygulayıcısında yorulma
8 etCO2 RR
1.3 11
7 30
4 3 8
Şekil 6.12
SDGD sırasında ETCO2
8 etCO2 RR
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
5.6 11
7 30
4 3 8
6
0
Şekil 6.13
Sürekli düşük ETCO2- kötü prognoz belirtisi
8 etCO2 RR
1.3 11
7 30
4 3 8
Şekil 6.14
Cihazdan ayrılma
8 etCO2 RR
5 11
7 30
4 3 8
101
6. Bölüm
İleri Yaşam Desteği algoritması
5. Prognoz belirleme
Bu süre içerisinde herhangi bir kardiyak veya respiratuar aktivite varlığında 5 dakikalık
gözlem süresi yeniden başlatılır. 5 dakika süren kardiyopulmoner arrest sonrasında
pupiller ışık refleksinin, korneal reflekslerinin kaybı ve supraorbital basınç uygulamasında
motor cevabın yokluğu teyit edilmelidir. Ölüm zamanı bu kriterlerin tespit edildiği an
olarak kaydedilir.
102
OKUNMASI ÖNERILEN KAYNAKLAR
• Soar J, et al. European Resuscitation Council Guidelines for Resuscitation 2015. Section 3. Adult
Advanced Life Support. 10.1016/j.resuscitation.2015.07.016; p99 - p146
• Soar J, Callaway CW, Aibiki M, et al. Part 4: Advanced life support: 2015 International Consensus
on Cardiopulmonary Resuscitation and Emergency Cardiovascular Care Science With Treatment
Recommendations. 10.1016/j.resuscitation.2015.07.042; e71 - e122
• Truhlar A, Deakin CD, Soar J, et al. European Resuscitation Council Guidelines for Resuscitation
2015 Section 4 Cardiac Arrest in Special Circumstances. 10.1016/j.resuscitation.2015.07.017; p147 -
p200
• Weiser G, Hoffmann Y, Galbraith R, Shavit I 2012 Current advances in intraosseous infusion – A
systematic review. Resuscitation 83 (2012) 20– 26
• Reades R, Studnek JR, Vandeventer S, Garrett J. 2011 Intraosseous versus intravenous vascular access
during out-of-hospital cardiac arrest: a randomized controlled trial. Ann Emerg Med. Dec;58(6):509-
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
16.
• Kolar M, Krizmaric M, Klemen P, Grmec S. Partial pressure of end-tidal carbon dioxide successful 6
predicts cardiopulmonary resuscitation in the field: a prospective observational study. Crit Care.
2008;12(5):R115. doi:10.1186/cc7009
• Heradstveit BE, Sunde K, Sunde GA, Wentzel-Larsen T, Heltne JK. Factors complicating interpretati-
on of capnography during advanced life support in cardiac arrest—a clinical retrospective study in
575 patients. Resuscitation. 2012 Jul;83(7):813-8.
• Cook TM, Woodall N, Harper J, Benger J; Fourth National Audit Project. Major complications of
airway management in the UK: results of the Fourth National Audit Project of the Royal College of
Anaesthetists and the Difficult Airway Society. Part 2: intensive care and emergency departments.
Br J Anaesth. 2011 May;106(5):632-42.
103
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
104
İleri Yaşam Desteği algoritması
6. Bölüm
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması
ve ventilasyon
1. Kısım
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Bu bölüm:
• hava yolu obstrüksiyonun nedenlerini ve tanımayı,
• resüsitasyona başlarken kullanılan hava yolu yönetimi tekniklerini,
• hava yolu açıklığını korumak için basit yardımcı ekipmanların kullanımını,
• akciğerleri havalandırmak için basit gereçlerin kullanımını anlamaktır.
1. Giriş
Resüsitasyon gerektiren hastalarda sıklıkla, bilinç kaybı nedeniyle hava yolu obstrüksiyonu
oluşur ve bu bazen kardiyopulmoner arrestin birincil nedeni olabilir. Hızlı değerlendirme
ile hava yolu açıklığının ve gerekli ise ventilasyonun sağlanması zorunludur. Bu, beyin ve
diğer hayati organların sekonder hipoksik hasarını önlemek için yardımcı olacaktır. Yeterli
oksijenasyon olmadan organize ve perfüzyon sağlayan bir kalp ritmini sağlamak imkansız
olabilir. Bu ilkeler, tanık olunmayan ve defibrilatörün mevcut olduğu primer kardiyak
arrestlere uygulanmayabilir; bu durumda, öncelikli olan derhal defibrilasyondur hava
yolu daha sonra dikkate alınmalıdır.
105
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
inflamasyon veya anafilaksi nedeniyle oluşan ödem de neden olabilir. Üst solunum yolu
stimülasyonu laringeal spazma neden olabilir. Larinks aşağısında hava yolu obstrüksiyonu
daha nadir olmakla birlikte, aşırı bronş salgıları, mukozal ödem bronkospazm, akciğer
ödemi veya gastrik içeriğin aspirasyonu nedeniyle ortaya çıkabilir.
Tam hava yolu obstrüksiyonu, solunum çabası olan hastada, “tahteravalli hareketi şeklinde
solunum” olarak tanımlanan paradoksal, göğüs ve karın hareketine neden olur.
Hava yolu obstrüksiyonu esnasında yardımcı solunumun kasları kullanılır - boyun ve omuz
göğüs kafesinin hareketini desteklemek icin kasılır. Ayrıca, interkostal ve subkostal çekilme
ve trakeal deviyasyon olabilir. Boyun, göğüs ve karnın tam muayenesi hava yolu tıkanıklığı
ile ilgili olan hareketlerin normal solunumdan ayırt edilmesini sağlar. Hava akımını
dinleyin: Normal solunum gürültüsüz olmalı, tamamen tıkalı hava yolunda solunum sesi
olmaz; kısmi solunum yolu tıkanıklığında gürültülü nefes olur. Apne sırasında spontan
solunum hareketleri kaybolur, tam hava yolu tıkanıklığı pozitif basınçlı ventilasyon
sırasında akciğerlerin havalandırılamaması ile tanınır.
106
çıkarılırsa, hasta akciğerleri stomadan kaçağı önlenerek ve yüze uygulanan balon-maske
ventilasyonu ile veya trakea oral olarak standart endotrakeal tüp ile entübe edilerek
havalandırılmalıdır.
3.2. Boğulma
Yabancı cisim ile hava yolu obstrüksiyonu (HYYCO) nadir fakat kaza ile olan ölümün
potansiyel olarak tedavi edilebilir nedenidir. En fazla boğulma olayları yeme ile ilişkili
olduklarından genellikle tanık olunur. Kazazedeler başlangıçta bilinçli olduğundan,
genellikle hayat kurtarıcı erken müdahaleler için fırsatlar vardır.
3.2.1. Tanıma
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Yabancı cisimler hafif ya da şiddetli hava yolu obstrüksiyonuna neden olabilir. Hafif ve
ağır hava yolu obstrüksiyonunu biribirinden ayırt etmeyi sağlayan belirti ve bulgular tablo
7.1’de özetlenmiştir.
7
3.2.2. Yetişkinlerde boğulma tedavisinde müdahale sıralaması
1. Hasta hafif solunum yolu obstrüksiyonu belirtileri gösteriyorsa (şekil 7.1):
• Başka bir şey yapmadan öksürmeye devam etmesini teşvik edin.
2. Hasta şiddetli hava yolu obstrüksiyonu belirtileri gösteriyor ve bilinçli ise:
• 5 sırt darbesi uygulayın:
-- Hastanın yanında ve hafifçe arkasında durun.
-- Bir elinizinle göğsü destekleyin ve hastayı öne eğin.
-- Diğer elinizin topuk kısmı ile iki skapula arasına 5 kuvvetli darbe uygulayın
• H
er sırt darbesinin solunum yolu tıkanıklığını gidermiş olup olmadığını anlamak
için kontrol edin.
• 5
sırt darbesi hava yolu obstrüksiyonunu gidermek için başarısız olursa 5 karına
bası manevrasına geçin.
-- Hastanın arkasında durun ve her iki kolunuzu hastanın karnının üst bölümünü
saracak şekilde yerleştirin.
-- Yumruğunuzu sıkarak ksifoid çıkıntının hemen altına yerleştirin; bu eli diğer
elinizle kavrayarak içe ve yukarı doğru kuvvetlice çekin.
-- 5 kereye kadar tekrarlayın.
• Tıkanma hala giderilmemişse 5 sırt darbesi ile 5 karın basısı uygulamasını
dönüşümlü olarak uygulamaya devam edin.
3. Hasta bilinçsiz hale gelirse resüsitasyon ekibini çağırın ve KPR’a başlayın.
4. Gerekli müdahale becerilerine sahip bir sağlık personeli mevcut olur olmaz,
laringoskopi yaparak Magill forsepsi ile yabancı cismi çıkarmaya çalışın.
107
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
Tablo 7.1
Boğulma belirtileri
Diğer belirtiler:
Diğer belirtiler:
• Hasta nefes alamaz.
• Hasta öksürebilir, konuşabilir ve nefes
• Hırıltılı solunum yapar. alabilir.
• Öksürme çabaları sessizdir
Şekil 7.1
Yetişkin boğulma algoritması
Şiddetini belirleyin
108
4. Hava yolunu açmak için kullanılan temel teknikler
Solunum yolu obstrüksiyonu tanındıktan sonra, tıkanıklığı gidermek ve hava yolu açıklığını
korumak için derhal harekete geçilmesi gerekir. Üst hava yolu obstrüksiyonunu gidermek
için kullanılabilen üç manevra şunlardır:
• başı geriye itme
• çeneyi öne yukarı kaldırma
• jaw thrust
hastanın çenesinin altına yerlestirin ve nazikçe boyun ön kasları gerilecek şekilde yavaşça
yukarıya doğru kaldırın (şekil 7.2).
7
Şekil 7.2
Başı geriye itme ve çeneyi öne yukarı kaldırma
4.2. Jaw-thrust
Jaw-thrust manevrası mandibulayı öne doğru hareket ettirerek dil, yumuşak damak ve
epiglotun sebep olduğu obstrüksiyonu rahatlatan alternatif bir manevradır (şekil 7.3). En
çok başın geriye eğilmesi ile birlikte uygulandığında başarılıdır.
109
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
Bu basit pozisyon yöntemleri çoğu zaman farenkste kas tonusu kaybı nedeniyle oluşan
hava yolu obstrüksiyonunda başarılı olur. Her manevradan sonra, manevranın faydalı olup
olmadığı bak-dinle-hisset yöntemi ile kontrol edilmelidir. Hava yolu açıklığı sağlanamazsa
diğer hava yolu obstrüksiyonu nedenleri araştırılmalıdır. Ağız içinde görünür herhangi bir
katı yabancı maddeyi çıkarmak için parmakla temizleme yöntemini kullanın. Kırık veya
yerinden çıkan protezleri çıkarın ama ağız konturlarını koruyarak ağız-maske ya da balon-
maske teknikleri ile uygulanan ventilasyonunu hava kaçağına karşı sızdırmazlık sağlayarak
kolaylaştıracakları için sabit protezleri yerinde bırakın.
Şekil 7.3
Jaw-thrust
yolu manevraları
Omurga hasarı şüphesi varsa (örn. kazazede yüksekten düşmüş ise, kafa ya da boynuna
sert bir cisimle vurulmuşsa veya sığ suya dalma sonrası kurtarılmışsa) baş, boyun, göğüs,
ve lomber bölgelerinin resüsitasyon sırasında nötral pozisyonda olmasını saglayın. Başın,
aşırı eğilmesi yaralanmayı ağırlaştırarak servikal omurilik hasarına neden olabilir; ancak,
bu komplikasyon teoriktir ve rölatif risk bilinmemektedir. Servikal omurga hasarı riski
olduğunda üst hava yolu açıklığını sağlarken jaw thrust veya çeneyi öne yukarı kaldırma
tekniklerini bir asistan tarafından uygulanacak baş ve boyun manuel hat stabilizasyonu
(MILS) metodu ile kombine edin. Hayatı tehdit eden seviyede bir hava yolu tıkanıklığı jaw
thrust ya da çeneyi öne yukarı metodlarının etkili uygulanmasına rağmen devam ederse,
hava yolu açılıncaya kadar başı eğmeye devam edin; hava yolu açıklığının sağlanması
potansiyel bir servikal yaralanma endişesine göre daha önemli ve önceliklidir.
110
5. Temel hava yolu tekniklerine yardımcı malzemeler
KPR sırasında nazofaregeal ve orofarengeal tüplerin kullanımlarına ilişkin yayınlanmış
veriler olmamasına rağmen, özellikle resüsitasyonun uzadığı durumlarda, hava yolu
açıklığını sürdürmede sıklıkla yararlı hatta bazen gereklidir. Hava yolunu açık tutmak
için verilen baş ve boyun pozisyonu korunur. Bilinci kapalı hastada orofarengeal ve
nazofarengeal tüpler yumuşak damak ve dilin geriye yer değiştirmesinin yol açtığı
obstrüksiyonu giderir, ancak baş eğme ve çene itme manevraları da gerekli olabilir.
mesafenin uzunluğuna karşılık gelen boyutta bir hava yolu seçilerek belirlenir. En yaygın
kullanılan boyutlar zayıf, orta beden ve büyük beden yetişkinler için sırasıyla 2, 3 ve
4’tür. Orofaringeal tüp yerleştirilmesi sırasında dil bazen geriye itilerek obstrüksiyonu
rahatlatmak yerine, tam tersine artırabilir. Orofarengeal tüp epiglot veya vallekula içine
yerleşerek lümeni kapatabilir. Doğru yerleştirme tekniği kullanarak bu sorunu önlemek
7
gerekir. Sadece bilinçsiz hastalarda kullanın çünkü glossofaringeal veya larengeal refleksler
varlığında kusma veya laringospazm gelişebilir.
Yerleştirildikten sonra başın geriye itilmesi ve çenenin öne yukarı kaldırılması veya çene
itme metodlarını kullanın ve hava yolu açıklığı ve ventilasyonu bak-dinle-hisset yöntemini
kullanarak kontrol edin. Servikal omurgada hasar şüphesi varlığında, baş ve boyun
stabilizasyonunu ve immobilizasyonu koruyun. Aspirasyon genellikle ince esnek bir
kateter kullanılarak orofaringeal hava yolunun içinden yapılabilir.
111
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
Şekil 7.4
Orofarengeal tüp boyutunun belirlenmesi
112
Tüplerin büyüklük ve uzunlukları iç çaplarına göre milimetre cinsinden ifade edilir ve
uzunlukları da çaplarıyla orantılı olarak artar. Nazofarengeal tüpleri boyutlandırmaya
ilişkin geleneksel yöntemler (hastanın küçük parmak veya burun deliği genişliğine
göre tüp boyutu seçimi) hava yolu anatomisi ile korelasyon göstermez bu nedenle
güvenilmezdirler. 6-7 mm çapta olanlar yetişkinler için uygundur. Yerleştirme burun hava
yolu mukozasında % 30 oranında kanama ile sonuçlanan hasara neden olabilir. Tüp çok
uzun ise laringeal veya glossofaringal refleksleri uyararak laringospazm veya kusmaya
neden olabilir.
Şekil 7.6
Nazofarengeal tüp yerleştirilmesi
113
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
6. Oksijen
KPR sırasında, mümkün olan maksimum inspire edilen oksijen konsantrasyonunu verin.
Kendiliğinden sişen balon yüz maskesi, trakeal tüp veya supraglottik hava yoluna (SHYA)
bağlanabilir. Ek oksijen olmadan, kendiliğinden şişen bir balon hastanın akciğerlerini
ortam havası (% 21 oksijen) ile ventile eder. Bir rezervuar balonu kullanılarak ve 15 l dk-1
oksijen akımı uygulanarak verilen oksijen konsantrasyonu yaklaşık % 85’e artırılabilir.
SDGD’den sonra en kısa sürede arteriyel kan oksijen satürasyonu (kan gazı analizi ve /
veya pulse oksimetre ile) güvenilir şekilde monitörize edilerek, arteriyel kan oksijen
konsantrasyonu % 94-98 aralığında olacak şekilde inspire edilen oksijen konsantrasyonunu
titre edin. Ayrıca, aynı şekilde zararlı olan hipoksemiden de kaçının –inspire edilen oksijen
konsantrasyonunu azaltmadan önce arteriyel oksijen doygunluğundan güvenilir ölçümle
emin olun.
114
İnspiratuar akım aksine çok düşük olursa, inspiratuar süre uzar ve göğüs kompresyonu
uygulayacak zaman azalır. Her kurtarıcı solunumu yaklaşık 1 saniyede normal göğüs
hareketini sağlayacak bir soluk hacmi ile verin; bu hacim, mideye hava kaçması riskini
minimize eden ve göğüs kompresyonları için de yeterli süre sağlayan uygun hacmi
temsil eder. Hava yolu güvence altına alınmadan uygulanan KPR sırasında, her 30 göğüs
kompresyonu döngüsünden sonra iki kurtarıcı soluk verin.
115
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
Balon-maske ventilasyonu için iki kişi tekniği tercih edilir (şekil 7.7). Bir kişi iki el ile ve jaw
Şekil 7.7
Balon-maske ventilasyon için iki kişi tekniği
• H
ava yolu açıklığı sağlanması ve akciğerlerin ventilasyonu KPR’nin önemli
bileşenleridir.
• B
asit hava yolu manevralarının tek başına veya basit yardımcı ekipmanlarla
kullanımı genellikle hava yolu açıklığını sağlar.
• A
rteriyel oksijen satürasyonu ölçülünceye kadar tüm hastalara yüksek
konsantrasyonda oksijen verilmelidir.
116
2. Kısım
Alternatif hava yolu araçları
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• KPR sırasında supraglottik hava yolu aygıtları rolünü anlamaktır.
1. Giriş
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Kardiyak arrest sırasında hava yolu yönetimine herhangi bir özel yaklaşımın rutin
kullanımını destekleyen veri bulunmamaktadır. En iyi teknik kardiyak arrestin oluştuğu
koşullara ve kurtarıcı tecrübesine bağlıdır.
2. Larengeal maske
Larengeal maske (LM); larenks girişinin etrafını kapatacak şekilde tasarlanmış, eliptik şişkin
hava yastığı ile birlikte geniş çaplı bir tüpten oluşmaktadır. Tekrar kullanılabilen orijinal
LM (klasik LM [cLM]), KPR sırasında çalışılmıştır, ancak bu çalışmaların hiçbiri direkt olarak
trakeal tüp ile karşılaştırılmamıştır. cLM yaygın olarak elektif anestezik uygulamalarında
kullanılmasına rağmen, daha olumlu özelliklere sahip birkaç 2. nesil supraglottik hava
yolu cihazları özellikle acil hava yolu yönetimi için cLM yerine kullanılmaya başlanmıştır.
Bu supraglottik hava yolu cihazların çoğu tek kullanımlıktır ve cLM’ya göre hava kaçağını
önleyici daha yüksek orofaringeal basınçlar elde edilebilir, ayrıca bazı modellerinde gastrik
drenaj tüpleri vardır.
117
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
Şekil 7.8
Larengeal maske yerleştirilmesi
118
3. İ-jel
İ-jel de supraglottik hava yoludur. Kafı termoplastik elastomer jel yapıdadır ve şişirme
gerektirmez; i-jel gövdesi ısırma bloğu ve dar bir özofagus drenaj borusundan oluşur.
Yerleştirilmesi çok az eğitim gerektirir ve 20-24 cmH2O larengeal oturma basıncı
sağlanabilir. İki manken çalışmasında i-jel yerleştirilmesinin birçok hava yolu cihazlarından
çok daha hızlı oldugu gösterilmiştir. Yerleştirilme kolaylığı ve uygun basınç kaçağı, teorik
olarak i-jel’i, trakeal entübasyonda tecrübesiz olanlar için resüsitasyonda kullanılan bir
hava yolu aracı olarak çok cazip hale getirmektedir. Kardiyak arrest sırasında i-jel kullanımı
bildirilmiştir ancak arrest sırasında kullanımına yönelik daha çok veri beklenmektedir.
4. Larengeal tüp
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Larengeal tüp (LT) anestezi uygulamalarında ve hastane dışında yaygın olarak kullanılan
bir başka supraglottik hava yolu cihazdır. Özefageal ve farengeal balonun bulunduğu,
tek lümenli bir tüptür. Tek pilot balon her iki balonu da aynı anda şişirir ve çeşitli ölçüleri
mevcuttur. Anestezist olmayan biri tarafından kullanılması LM ile karşılaştırıldığında 7
başarılı yerleştirme ve hava yolu basınçları açısından benzerdir. Özefageal deliği olan çift
lümen LT ve tek kullanımlık olanı (LT-D) da mevcuttur.
119
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
• Hasta derin komada değilse, SHYA yerleştirilmesi sırasında öksürük veya larengeal
spazm olabilir, bu durum kardiyorespiratuar arrest hastalarında oluşmaz.
Herhangi bir SHYA yerleştirilmesi konusunda tecrübe kazanmak hastalar üzerinde pratik
yapmayı gerektirir ve bunun uygun tecrübeli kişi (örn. anestezist) gözetimi altında ve
kontrollü bir ortamda olması gerekir.
120
Bölüm 3
Trakeal entübasyon ve krikotiroidotomi
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Aşağıdaki konuların öğrenilmesi:
• k ardiyopulmoner resüsitasyon sırasında trakeal entübasyonun avantajları ve
dezavantajları
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
7
1. Trakeal entübasyon
Erişkinlerdeki kardiyorespiratuar arrestte hava yolu açıklığını korumak ve ventilasyon
sağlamak için herhangi bir spesifik tekniğin kullanımını destekleyecek veya reddedecek
yeterli kanıt yoktur. Buna rağmen, net ve güvenli bir hava yolunun sağlanması ve
sürdürülmesinde entübasyon optimal yöntem olarak algılanır. Bu yöntem sadece girişimi
yapacak beceri ve yetkinlik düzeyi yüksek eğitimli personel olduğunda kullanılmalıdır.
121
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
Ekshale edilen karbondioksit veya özefagus dedektör cihazı kullanarak trakeal tüp
yerleşiminin onaylanması, fark edilmemiş özefageal entübasyon riskini azaltır fakat
mevcut araçların performansı önemli ölçüde değişkenlik gösterir. Ayrıca, ikincil doğrulama
tekniklerinin hiçbirisi ana bronşta yerleşen tüp ile trakeada uygun biçimde yerleşen tüpü
ayırt etmeyecektir.
122
1.1.3. Karbondioksit dedektörleri
Karbondioksit (CO2) dedektör cihazları akciğerden çıkan karbondioksitin konsantrasyonunu
ölçer. Altı ventilasyon sonrası ekshale edilen CO2’in devamlılığı trakeal tüpün trakea veya
ana bronşta olduğunu gösterir.
kan akımı yetersiz karbon dioksit atımına yol açacak kadar düşük olabilir. Ayrıca,
trakeal tüp özefagusda ise, altı ventilasyon gastrik distansiyon, kusma ve aspirasyona
yol açabilir.
2. Dalga formu olmayan elektronik dijital ETCO2 cihazları genellikle kırmızı ötesi
7
spektrometre kullanarak ETCO2’yi ölçer ve sonuçları rakamsal olarak gösterir;
kapnograf üzerinde solunum siklusunun grafiksel dalga formu görüntüsünü
vermezler.
3. Dalga formu içeren grafiksel görüntü (kapnograf) veren end-tidal CO2 dedektörleri
kardiyak arrest sırasında trakeal tüp pozisyonunu doğrulamak için çok güvenilirdir.
Kardiyak arrest olanlarda trakeal tüp pozisyonunu doğrulamak icin dalga formu
kapnograf çalışmaları, doğru trakeal tüp yerleşiminin saptanmasında % 100
duyarlılık ve % 100 özgüllük gösterir.
Dalga formu kapnografi, kardiyak arrest olan kişilerde trakeal tüpün pozisyonunu
doğrulamak ve sürekli monitörize etmek için en duyarlı ve özgül yoldur ve klinik
değerlendirmeyi (oskültasyon ve kordların arasından geçen tüpün görüntülenmesi)
tamamlamalıdır. Dalga formu kapnograf, tüpün trakeal ve bronşiyal yerleşimini ayırt
etmez – dikkatli oskültasyon esastır. Taşınabilir monitörlerin olması, trakeal entübasyonun
yapıldığı hastane dışı, acil ünitesi ve hastane içi lokalizasyonlar dahil çoğu ortamda,
trakeal tüp pozisyonunun kapnografik olarak başlangıç doğrulamasını ve sürekli
monitörizasyonunu mümkün kılar. Ayrıca, dalga formu kapnografi SDGD sağlanmasının
duyarlı bir göstergesi olabilir. Bu tür dalga formunun analizi, NEA kardiyak arrestlerde de
yararlı olabilir.
2. Krikotiroidotomi
Bazen apneik hastayı balon-maske ile ventile etmek, trakeal tüpü veya diğer hava yolu
aracını geçirmek imkansız olacaktır. Bu, geniş yüz travması veya ödem, örneğin anafilaksi
veya yabancı cisme bağlı larengeal darlığın olduğu hastalarda gelişebilir. Bu durumlarda,
darlık seviyesinin altından cerrahi hava yolu sağlamak gerekecektir.
123
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
• U
ygun beceri ve deneyimi olan biri tarafından yapıldığında, trakeal entübasyon
kardiyopulmoner resüsitasyon sırasında etkin hava yolu sağlama tekniğidir.
• A
cemi ellerde, göğüs kompresyonlarına uzun ara vermeler, yüksek başarısızlık
riski ve diğer komplikasyonlar (örneğin fark edilmemiş özefagus entübasyonu)
trakeal entübasyon girişimlerini potansiyel olarak zararlı kılar.
124
4. Kısım
Temel mekanik ventilasyon
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• peri-arrest dönemde otomatik ventilatorlerin rolünü anlamaktır.
İleri yaşam desteği sırasında ventilasyonun özel yönlerini ele alan çok az sayıda çalışma
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• O
tomatik ventilatörler kullanımlarına ilişkin sınırlı veri olmasına rağmen
kardiyopulmoner resüsitasyon sırasında faydalı bir yardımcı ekipman olabilir.
Güvenli kullanımları uygun eğitim gerektirir.
125
7. Bölüm
Hava yolu açıklığının sağlanması ve ventilasyon
126
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon,
elektrokardiyografi ve ritim
tanınması
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• EKG monitörizasyonun nedenleri
• EKG’nin nasıl monitörize edileceği
• EKG’nin kaynağı
• EKG’nin kaydedilmesinin önemi
• kardiyak arrestle ilişkili kalp ritimleri
• diğer sık görülen aritmilerin tanınması
1. Giriş
Kardiyak arrest sırasında kardiyak ritmin tanınması doğru tedavi yapılmasına olanak
sağlayacaktır. Bu nedenle en kısa sürede kardiyak monitörizasyon sağlanmalıdır. Kardiyak
arrest nedeniyle resüsite edilen birçok hastada yüksek oranda başka aritmi ve tekrar
arrest gelişme riski vardır. Kardiyak arrest nedeniyle resüsitasyon uygulanan hastalarda
tekrarlama riskinin çok düşük olduğuna kanaat getirilene kadar kardiyak monitörizasyona
devam edilmelidir.
Bazı hastalarda aritmi, kardiyak arreste veya hastaların durumlarında ciddi bozulmaya
yol açar. Aritminin erken tanınması ve tedavisi bazı hastalarda kardiyak arrest gelişimini,
bazılarında ise hayatı tehdit eden durumların gelişmesini önleyebilir. Yapısal kalp
hastalıklarıyla ilişkili persistan aritmi, göğüs ağrısı, kalp yetmezliği, bilinç bozukluğu veya
şok mevcut olan hasta grubu risk altındadır. Persistan kardiyak aritmisi olan ve genel
durumda bozulma riski taşıyan hastalarda kardiyak monitörizasyon başlatılmalı ve uygun
olunca iyi kalitede 12-derivasyonlu EKG çekilmelidir. Tek başına monitörizasyon ile her
zaman ritim doğru olarak tanınmayabilir, ayrıca EKG gerekirse gelecekte aritmi açısından
referans olabilir.
127
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
Bazı kişilerde intermittan kardiyak aritmilere bağlı semptomlar (genellikle senkop) görülür
ve eğer belirlenip tedavi edilmezse kardiyak arrest veya ani ölüme yol açabilir. Ancak
hasta ilk değerlendirildiğinde aritmi belirlenmeyebilir. Senkop ile başvuran hastalarda
dikkatli bir klinik değerlendirme yapılmalı ve 12-derivasyonlu EKG çekilmelidir. Komplike
olmayan bayılmalar, tetikleyen olaya bağlı senkop (öksürük veya idrar çıkarma) veya
ortostatik hipotansiyona bağlı senkop varsa kardiyak monitörizasyon gerekmez ve
nadiren hastaneye yatış endikasyonu vardır. Açıklanamayan senkop (özellikle egzersiz
sırasında), senkopa eşlik eden yapısal kalp hastalığı kanıtları veya senkopa eşlik eden
anormal EKG bulguları (özellikle uzamış QT aralığı veya geniş QRS ≥ 0.12 sn) varsa kardiyak
monitörizasyona başlayın ve uzman düzeyinde kardiyovasküler değerlendirme yaptırın.
Bazı kardiyak ritim bozukluklarının doğru analizi deneyim ve uzmanlık gerektirir, ancak
uzman olmayan kişiler de çoğu ritmi yeterli derecede değerlendirebilir ve uygun tedaviyi
seçebilirler. Temel öncelik ritmin anormal olduğunun tanınması ve nabız hızının yavaş
veya hızlı olduğunun belirlenmesidir. Ritim değerlendirmesinde hatalı engellemek için
bu bölümde anlatılmış olan yapılandırılmış yaklaşımı uygulayın. Acil tedavi gereksinimini
aritminin tipinden çok hasta üzerindeki etkileri belirler. Bir aritmi varlığında öncelikle
hastayı değerlendirin (ABCDE yaklaşımı), daha sonra ritmi mümkün olduğunca doğru
analiz edin. EKG’yi değil, hastayı tedavi edin!
Çoğu sistemlerde kan basıncı ve oksijen satürasyonu gibi risk altındaki hastaların
değerlendirilmesinde önem taşıyan diğer değerler de izlenebilir. EKG’nin dijital işlenmesi
kardiyak ritmin elektronik analizine olanak sağlar. Eğer bir hastada monitörizasyon
128
gereksinimi varsa monitörün izlendiğinden ve gerekli olunca acil müdahalenin
yapılabileceğinden emin olun.
Şekil 8.1
Modifiye ekstremite derivasyonları kullanılan EKG monitörizasyonunda elektrodların pozisyonları
Doğru yerleşim için çoğu elektrodun renk kodu vardır. ABD hariç diğer ülkelerde modifiye
ekstremite derivasyonlarında genellikle kullanılan renkler: Sağ kol için Kırmızı, Sol kol
için Sarı, Bacak için Yeşil (genellikle abdomen üzerine veya göğüs duvarında sol alta
yerleştirilir).
Bazen dördüncü Siyah elektrod da kullanılır (genellikle abdomen üzerinde sağa veya
göğüs duvarında sağ alta yerleştirilir).
129
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
Şekil 8.2
Defibrilatör pedleri
Eğer aritmi yeteri kadar uzun sürerse 12-derivasyonlu EKG çekin. Aritmi her zaman tek
derivasyonlu EKG kaydında farkedilemez. Kalp üç boyutlu bir organdır ve 12-derivasyonlu
EKG kalbin üç boyutundan gelen elektriksel sinyalleri gösterir. Bazen kardiyak ritmin
doğru olarak tanınmasını sağlayan özellikler 12-derivasyonlu EKG’de yalnız bir veya iki
derivasyonda görülür ve tek derivasyonlu kayıtta görülmez (şekil 8.3).
Tedaviye yanıtın kaydedilmesiyle (örn. karotis sinüs masajı, adenozin) taşiaritmilerin yapısı
ve kaynağı ile ilgili değerli bilgiler elde edilebilir. Uygun olduğunda bu girişimlerin sonuçları
devamlı EKG’de ve mümkünse birden fazla derivasyonda kaydedilmelidir (şekil 8.4).
130
Şekil 8.3
12-derivasyonlu EKG’de görülen atriyal taşikardi (V1 ve V2 derivasyonlarında).
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5
III aVF V3 V6
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
8
Şekil 8.4
Atriyal flatter’de adenozin etkisini gösteren 12-derivasyonlu EKG. Geçici AV-blok, bu düzenli dar-komp-
leks taşikardinin 2:1 AV iletimli atriyal flatter olduğunu açıkca göstermektedir.
RHYTHM STRIP: II
I 25 mm/sec: 1 cm / mV
II
III
aVR
aVL
aVF
V1
V2
V3
V4
V5
V6
131
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
4. Temel elektrokardiyografi
İstirahat halindeyken kalbin ileti sistemine ait hücreler ve miyokard polarize durumdadır.
Hücrenin içerisi (negatif yüklü) ile ekstrasellüler boşluk arasında yaklaşık 90 mV’luk
potansiyel fark vardır. Hücre membranı üzerinden ani iyon geçişi depolarizasyonu
tetikler, ileti sistemi boyunca yayılan elektriksel sinyal oluşturur ve miyokard hücrelerinin
kontraksiyonunu tetikler.
Normal sinüs ritminde depolarizasyon, sino-atriyal (SA) düğüm adı verilen ve superior vena
kavanın sağ atriyuma giriş yerine yakın yerleşimli özellikli “pacemaker” hücre grubundan
başlar. Daha sonra depolarizasyon dalgası SA düğümden atriyal miyokarda yayılır.
Bu durum EKG’de P dalgası olarak görülür (şekil 8.5). Bu elektriksel uyarıya mekanik yanıt
Posterior bölüm
Sinoatriyal
düğüm
Atriyoventriküler
düğüm
His demeti
Sağ dal
Sol dal
Anterior bölüm
İlk olarak atriyoventriküler düğüm üzerinden yavaş ileti gerçekleşir, daha sonra özellikli
iletim dokusu aracılığıyla (Purkinje lifleri) ventrikül miyokardına hızla yayılır. His demeti
AV düğümden lifleri taşır ve sonra sağ ve sol dallara ayrılır ve her iki ventriküle yayılır. Bu
liflerden gerçekleşen hızlı ileti sonucunda ventriküller koordineli olarak kasılır.
132
P dalgasıyla QRS kompleksi arasında kısa bir izoelektrik bölüm vardır ve AV düğümden
ileti geçişi sırasındaki gecikmeyi yansıtır. Normal olarak atriyal depolarizasyonun ventrikül
depolarizasyonu tarafından takip edilmesine (P dalgasını takiben QRS kompleksi) sinüs
ritim denilir (ritim şeridi 1).
QRS kompleksini takip eden T dalgası, ileti sisteminde yer alan hücrelerdeki ve
ventrikül miyokardında istirahat potansiyelinin tekrar oluştuğunu gösterir (ventriküler
repolarizasyon).
Normal ileti sistemi depolarizan uyarıyı her iki ventriküle hızla ilettiği için normal QRS
kompleksi nispeten kısadır (normal süre < 0.12 sn).
Demetin dallarından birisi hasar görürse o taraftaki ventriküle hızlı iletim gerçekleşmez.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Depolarizan uyarı diğer daldan ventriküle daha hızlı yayılır ve sonra yavaş olarak etkilenen
miyokarda geçer. Bu duruma dal bloğu adı verilir. Her iki ventrikülün depolarizasyonu için
geçen süre normalden uzun olacağından EKG’de geniş QRS kompleksi şeklinde görülür
(0.12 sn veya daha uzun).
Her EKG’de görülen ritmin analizi için aşağıdaki 6 – basamaklı yaklaşımı uygulayın:
1. Elektriksel aktivite var mı?
2. Ventriküler hız (QRS) kaçtır?
3. QRS kompleksi normal mi geniş mi?
4. QRS ritmi düzgün mü değil mi?
5. Atriyal aktivite var mı?
6. Atriyal aktivite ventriküler aktivite ile ilişkili mi ve nasıl bir ilişki var?
İlk dört basamak kullanılarak herhangibir kardiyak ritim doğrulukla tanımlanabilir (örn.
düzensiz dar kompleks taşikardi, düzenli geniş kompleks bradikardi, vb) ve güvenli ve etki
bir şekilde tedavi edilebilir.
Hastayı kontrol edin: Nabız var mı? Nabız yoksa ve EKG’de hala aktivite yoksa bu durum
asistoli’dir (ritim şeridi 2). Sıklıkla atriyal ve ventriküler asistoli birlikte gelişir ve EKG’de hiç
133
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
aktivite yoktur. Tam bir düz çizgi olması genellikle bir elektrodun bağlanmadığını gösterir.
Kablo temassızlığı düz fakat kesikli çizgiyle de gösterilir. Asistoli sırasında EKG’de genellikle
izoelektriksel hattan hafif uzaklaşma ve dalgalanma vardır ve suni solunum veya göğüs
kompresyonu sırasındaki elektriksel interferans göstergesidir.
Ventriküler asistoli başlangıcından sonraki kısa bir zaman diliminde veya atriyal aktivite
(genellikle P dalgaları, nadiren atriyal fibrilasyon (AF) veya atriyal flatter) devam edebilir.
EKG’de atriyal aktivite görülür ancak QRS kompleksleri yoktur – ventriküler duraklama
(ritim şeridi 3). Bu durumun tanınması önemlidir zira peys uygulamasıyla tam asistoliye
göre kalp debisi sağlanma olasılığı daha fazladır (bölüm 10).
Eğer nabız yoksa ve elektriksel aktivite varsa QRS komplekslerinin olup olmadığını
değerlendirin. Normal QRS yoksa ve EKG’de hızlı, biçimsiz, düzensiz, farklı frekans ve
Eğer elektriksel aktivite varsa ve net QRS kompleksleri görülüyorsa ritim analizine
aşağıdaki basamaklarla devam edin.
Eğer hastada nabız yoksa ve EKG’de nabız oluşturacağını düşündüren kompleksler varsa
bu durum nabızsız elektriksel aktivite’dir (NEA) ve hızla KPR’a başlanmalıdır. Kardiyak ritim
analizi devam ederken KPR’u geciktirmeyin.
Kalp hızını tahmin etmenin en iyi yolu, 6 sn içerisinde (30 büyük karede) gerçekleşen QRS
kompleks sayısını 10 ile çarpmaktır. Bu yöntemle ritim düzensiz olsa da kalp hızı tahmin
edilebilir. Örnek olarak, eğer 30 büyük karede 20 QRS kompleksi varsa atım hızı 200 dk-1’dır
(şekil 8.7). Daha kısa ritim şeritleri varsa 3 sn içerisindeki (15 büyük kare) QRS kompleksleri
sayılıp 20 ile çarpılabilir.
134
Şekil 8.7
Ritim şeridinden kalp hızının hesaplanması (30 büyük karede 20 kalp siklusu var = 200 dk-1)
Eğer döngüsel bir yapı varsa QRS ile P dalgaları arasındaki ilişki aşağıda anlatılan şekilde
dikkatle incelenmelidir. Eğer R-R aralıkları tamamen düzensizse (düzensiz aralık paterni) ve
QRS kompleks yapısı sabitse ritim çok büyük olasılıkla AF’dir (ritim şeridi 6).
Düzenli bir ritim ekstrasistollerle düzensiz hale gelebilir (ektopik atımlar). Ekstrasistoller
atriyum veya ventriküllerden katnaklanabilir ve EKG’deki morfolojileri kaynaklandıkları
pozisyon veya odağa göre belirlenir.
Eğer ektopik QRS kompleksi dar ise (< 0.12 sn) atım büyük olasılıkla ventriküler miyokardın
üzerinden kaynaklanır (yani atriyal kas veya AV düğümden).
135
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
Geniş kompleksli ektopik atımlar ventriküler orijinli veya dal bloklu supraventriküler
ektopik atım olabilir.
Bazen geniş kompleksli atriyal prematür atımlar öncesinde gelen ektopik P dalgası
ile tanınırlar. Ventriküler ektopik atımlara ventriküllerden atriyumlara retrograd ileti
sonucunda ortaya çıkan ve QRS kompleksinden hemen önce gelen P dalgası eşlik edebilir.
Erken ortaya çıkan ektopik atımlara (yani beklenen bir sonraki sinüs atımından önce)
prematür atımlar denir (ritim şeridi 7).
Sinüs bradikardisi sırasında veya sinüs arresti sonrasında uzun bir ara sonrasında AV
düğüm veya ventriküler miyokarddan kaynaklanan atımlara kaçış (escape) atımı denir
(ritim şeridi 8). Sinüs düğümünün normal pacemaker fonksiyonu çok yavaşladığında veya
Normal sinüs ritmi dönemlerinin araya girdiği aralıklı olarak gelişen bir aritmi söz
konusuysa, bu paroksismal olarak tanımlanır.
Uzun bir süre ektopik atımlarla sinüs atımlarının ardı sıra seyretmesine bigemine denir.
Ektopik atımın atriyal veya ventriküler kaynaklı olmasına göre, atriyal veya ventriküler
bigemine olarak adlandırılırlar.
Atriyal aktivitenin başka tipleri de bulunabilir. Atriyal flatter sırasında atriyal aktivite, flatter
dalgaları şeklinde görülür - tamamen düzenli, tekrarlayan ‘testere-dişi’ görünümünde, sıklıkla
300 dk-1 hızında dalgalar. Genellikle inferior derivasyonlarda (II, III, aVF) en iyi görülür (şekil 8.4).
AF sırasında depolarizasyon devir ve dalgaları her iki atriyum içinde rastgele hareket eder.
P dalgaları yoktur. Atriyal fibrilasyon dalgaları değişik amplitüd ve sürelerde olmak üzere
136
bazalden hızlı deviasyonlar şeklinde olabilir ve genellikle en iyi V1 derivasyonunda görülür.
Bazı hastalarda o kadar düşük amplitüdlü olabilir ki, hiçbir atriyal aktivite görülemez.
Sürekli bir taşikardi sırasında QRS kompleksleri arasında atriyal aktivite görülemeyebilir.
Eğer ritim atriyal kaynaklı ise (örn. atriyal flatter veya AF), ventrikül hızı yavaşlatılarak atriyal
aktiviteyi göstermek mümkün olabilir ve tercihen birden fazla derivasyonda EKG kaydı
alınmalıdır. Örneğin, 150 dk-1 hızında düzenli bir taşikardi 2:1 iletili atriyal flattere bağlıysa,
flatter dalgalarını güvenle tesbit etmek mümkün olmayabilir. Vagal stimülasyon ya da
intravenöz adenozin bolusu ile AV blokta geçici bir artış ile flatter dalgaları görünür hale
gelir ve ritim doğru bir şekilde tanınabilir (şekil 8.4).
P dalgasının şekil ve yönü de atriyal ritim tesbitinde yardımcı olur. Örneğin, sinüs P dalgası
derivasyon II ve aVF’de pozitiftir. Eğer AV düğüm bölgesinden atriyumların retrograd
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
aktivasyonu söz konusu ise (yani ritim kavşak veya ventrikül kaynaklı ise), P dalgaları
derivasyon II ve aVF’de negatif olarak gözlenir, çünkü atriyal depolarizasyon normal yönün
tersine doğru hareket etmektedir.
P dalga hızı ve düzeni (ve flatter dalga hızı) tıpkı QRS komplekslerinin hız ve düzeninde
olduğu gibi değerlendirilir.
8
5.6. Atriyal aktivite ventriküler aktivite ile ilişkili mi, ilişkili ise nasıl?
Her bir P dalgası ve takip eden QRS kompleksi arasında sabit bir aralık varsa, büyük olasılıkla
atriyum ve ventrikül arasındaki iletim sağlamdır ve ventriküler depolarizasyon atriyal
depolarizasyon ile tetiklenmektedir. PR mesafesindeki küçük değişimleri kaçırmamak için
uzun bir ritim şeridi inceleyin.
“PR mesafesi” terimi metin boyunca kullanılmaktadır, ancak bazı Avrupa ülkelerinde
bunun yerine PQ mesafesi terimi kullanılmaktadır. Ritim yorumlama açısından, bu
iki terim birbiri yerine kullanılabilir.
Bazen atriyum ve ventriküller arası iletim tersine döner (yani ventriküler depolarizasyonu
AV düğüm boyunca retrograd iletim ve sonra da atriyal depolarizasyon izler) ve P dalgası
QRS kompleksinin hemen arkasından görünür. Bazen bu durumla çok uzun PR veya PQ
mesafesini ayırt etmek güç olabilir.
Diğer durumlarda dikkatli bir inceleme, P dalgası ile QRS kompleksi arasında zamanlama
açısından hiçbir ilişki olmadığını gösterecektir. Bu durum atriyal ve ventriküler
depolarizasyonun bağımsız geliştiğine işaret eder ve bazen atriyoventriküler disosiyasyon
olarak adlandırılır. Örneğin:
• Tam (üçüncü derece) AV-blok; atriyumlardaki normal sinüs hızına AV düğümün
altından kaynaklanan düzenli bir bradikardi eşlik eder.
• Bazı VT örnekleri; düzenli, geniş QRS kompleksleri mevcuttur ve farklı, daha yavaş
hızda, QRS kompleksleriyle ilişkisi olmayan düzenli P dalgaları vardır.
137
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
AF’de atriyal aktivite tamamen düzensizdir. Bu atriyal aktivite ile ondan kaynaklanan
düzensiz ventriküler ritim arasında bir ilişki tesbit edilemez. Eğer AF’ye tamamen düzenli
ve yavaş bir ventriküler ritim eşlik ediyorsa, bu durum muhtemelen atriyumlarda AF varlığı
ile birlikte olan tam AV bloğa bağlıdır.
Atriyal flatterde, flatter dalgaları ve QRS kompleksleri arasında 1:1, 2:1, 3:1 gibi iletiye yol
Derin bradikardi ve nadiren çok hızlı supraventriküler taşiaritmiler de, kardiyak arreste
sebep olacak derecede kalp debisinde ciddi bir düşmeye yola açabilir.
Bazı koşullarda iki ritim bozukluğu VF ile benzerlik gösterebilir, çünkü her ikisi de düzensiz,
geniş kompleksli, hızlı ritimlerdir:
Birincisi polimorfik VT (ritim şeridi 12)’dir. Kardiyak arreste neden olabilir ve arrest
gerçekleşirse acil tedavi VF’de olduğu gibidir, bu yüzden bunu VF’den hemen
ayırt edememek uygunsuz bir tedaviye yol açmaz. Ancak acil resüsitasyon sonrası
polimorfik VT’yi kaydetmek ve tanımak önemlidir, çünkü sebepleri bulunarak
düzeltilebilir ve uygun tedavi ile tekrarlanması önlenebilir.
Karışıklığa yol açabilecek ikinci muhtemel sebep pre-eksite AF’dir. Bu durum
Wolff-Parkinson-White (WPW) sendromunda, atriyal ve ventriküler kası bağlayan
aksesuar yol varlığında oluşur. Bu aksesuar yolların bazıları çok hızlı ileti sağlayabilir,
138
atriyal uyarıları ventriküllere bazen 300 dk-1 veya daha hızlı iletebilirler. Bu da
genellikle VF’ye benzemeyen fakat polimorfik VT ile karıştırılabilen, QRS kompleks
genişlikleri değişkenlik gösteren, düzensiz geniş kompleksli bir taşikardi (şekil 8.8)
oluşturur. Tedavi edilmezse VT ya da VF’ye ve kardiyak arreste yol açabilir. Eğer
klinik kardiyak arreste WPW sendromu ile birlikte AF sebep olmuşsa, doğru tedavi
acil defibrilasyondur (tüm geniş kompleksli nabızsız taşikardilerde olduğu gibi).
Böylece VT veya VF diye yanlış yorumlanması uygunsuz tedaviye yol açmayacaktır.
Ritmi kaydetmek ve tanımak, hastanın tedavi için erken dönemde uygun uzman
yardımı alabilmesini sağlamak ve bu sayede tehlikeli aritmilerin tekrarlama riskine
karşı hastayı korumak açısından önemlidir.
Ventriküler taşikardi (VT), özellikle yüksek kalp hızlarında ya da yapısal kalp hastalığı
varlığında (örn. sol ventrikül fonksiyon bozukluğu, ciddi sol ventrikül hipertrofisi, aort
stenozu), kalp debisinin düşmesine ve kardiyak arreste neden olabilir. VT ani olarak VF’ye
dönüşebilir. Nabızsız VT tıpkı VF’deki gibi acil defibrilasyonla tedavi edilir.
Kalp debisi varlığında (yani nabız palpe ediliyorsa), VT’nin tedavisi bölüm 11’de anlatıldığı
gibi, geniş kompleksli taşikardi algoritması takip edilerek yapılmalıdır. 8
QRS morfolojisi monomorfik veya polimorfik olabilir. Monomorfik VT’de (ritim şeridi 10)
ritim düzenlidir (veya düzenliye yakındır). VT esnasında kalp hızı 100-300 dk-1 arasındadır,
nadiren daha hızlıdır. VT atağı sırasında kalp hızında önemsiz değişikliklerden fazlasının
görülmesi nadirdir (anti-aritmik ilaç tedavisine yanıt haricinde). Atriyal aktivite ventriküler
aktiviteden bağımsız olarak devam edebilir; geniş kompleksli bir taşikardide QRS
komplekslerinden ayrı P dalgalarının tespit edilmesi VT tanısını koydurur. Bu atriyal atımlar
nadiren ventriküllere geçer ve ‘capture’ ya da ‘fusion’ atımlarına yol açar (ritim şeridi 11).
‘Capture’ atım, monomorfik VT esnasında normal görünümlü tek bir QRS kompleksi
oluşturma haricinde aritmiyi aksatmaz. ‘Fusion’ atımda ise, AV düğümden aşağıya
hareket eden depolarizasyon dalgasının ventriküler odaktan yukarıya hareket eden
depolarizasyon dalgası ile eşzamanlı oluşmasının meydana getirdiği bir aritmi vardır. Bu
durum normal QRS kompleksi ile monomorfik VT’ye ait kompleksin birleşmesiyle oluşan
hibrid bir QRS kompleksi oluşması ile sonuçlanır.
139
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
Şekil 8.8
Wolff-Parkinson-White sendromu tanılı bir hastada pre-eksitasyonlu atriyal fibrilasyonu gösteren 12-de-
rivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
Dal bloğu varlığında, supraventriküler bir taşikardi (SVT) geniş kompleksli bir taşikardi
oluşturur. Miyokard infarktüsü sonrası gelişen geniş kompleksli taşikardilerin çoğu
ventrikül kaynaklı olacaktır. En güvenli yaklaşım, tüm geniş kompleksli taşikardileri, aksi
ispat edilene kadar veya aksi ispat edilmediği sürece VT olarak kabul etmektir.
Polimorfik VT’nin önemli bir tipi de torsad dö puan (torsade de pointes, TDP) olup, burada
elektriksel aktivitenin aksisi rotasyonel bir şekilde değişerek ritim şeridindeki EKG’nin
genel görüntüsüne sinüzoidal bir patern verir (ritim şeridi 12). Bu aritmi genellikle QT aralığı
uzamış hastalarda görülür. Bazı ailelerde kalıtsal olarak da oluşabilir (uzun QT sendromları).
Bazı insanlarda bazı anti-artmik ilaçlarda olduğu gibi ilaca bağlı gelişir ve daha az sıklıkta
miyokardiyal iskeminin bir belirtisi olarak görülebilir. TDP VT’li pek çok hastada aynı
zamanda hipokalemi ve/veya hipomagnezemi vardır. TDP VT’yi tanımak önemlidir,
çünkü etkin tedavi (tekrarlayan atakların önlenmesi) için, predispozan faktörlerin ortadan
kaldırılması (örn. ilaçlar), intravenöz magnezyum ve/veya potasyumla tedavi gerekecektir.
Devamlı peys uygulaması bile gerekebilir. TDP VT’li hastalarda QT aralığını uzatan
ilaçlardan (amiodaron gibi) kaçınılmalıdır. Bu aritmi kendisi kardiyak arreste sebep olabilir
(ki bu durumda defibrilasyon ile tedavi edilir) ve VF’ye de dönüşebilir.
6.3. Asistoli
Asistolinin görüntüsü daha önce tarif edilmişti (ritim şeridi 2). Bazen gözlenen ritmin asitoli
mi, çok ince VF mi olduğu net değildir. Bu durumda, uygulanacak olan acil tedavi yüksek
kalitede KPR yapılmasıdır. Eğer ince VF varsa, iyi bir KPR VF’nin amplitüd ve frekansını
artırarak tanıya kesinlik kazandırır ve başarılı defibrilasyon olasılığını artırır.
140
6.4. Nabızsız elektriksel aktivite
Nabızsız elektriksel aktivite (NEA) terimi belirli bir kalp ritmini ifade etmez. Normalde bir
kalp debisini oluşturması beklenen elektriksel aktivite varlığına rağmen kalp debisinin
klinik olarak varolmayışı olarak tanımlanır. Prognozu genellikle kötüdür (özellikle çok
geniş yüzeyi tutan akut miyokard infarktüsüne bağlı olarak geliştiğinde). Masif pulmoner
emboli, tansiyon pnömotoraks, kardiyak tamponad ve akut ciddi kan kaybı potansiyel
olarak daha tedavi edilebilir nedenleri arasındadır.
7. Peri-arrest aritmiler
Bunlar kalp hızına göre tanımlanır (bradiaritmi, taşiaritmi veya normal hızda bir aritmi),
çünkü ilk tedaviyi bu ayrım belirler (bölüm 11). Genel durumu stabil olmayan hastada ritmi
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
doğru tanımak için girişilen uzamış çabalardan ziyade, klinik kötüleşmeyi önlemek için
erken tedavi üzerine konsantre olun.
7.1. Bradiaritmi
Ventriküler (QRS) hız 60 dk-1’nın altındaysa bradikardi vardır (ritim şeridi 13). Bradikardi çok
sportif insanlarda veya uyku sırasında fizyolojik bir durum olabilir veya tedavinin beklenen 8
bir sonucu olabilir (örn. beta bloker kullananlarda). Patolojik bardikardi, SA düğümün
fonksiyon bozukluğu veya atriyoventriküler iletinin tam veya parsiyel bozukluğuna bağlı
gelişebilir. Bu ritim bozukluğuna sahip bazı hastalar, tedavi için kalıcı pil yerleştirilmesine
gereksinim duyabilir (ritim şeridi 14).
Pek çok bradikardinin acil tedavisi atropin ve/veya kardiyak pil uygulamasıdır. Nadiren
izoprenalin veya adrenalin gibi sempatomimetik ilaçlar kullanmak gerekebilir. Tedavi
ihtiyacını, bradikardinin kesin EKG sınıflamasından ziyade aritminin hemodinamik etkisi
ve asistoli gelişme riski belirler. Bazen kardiyak arrest öncesi ciddi bradikardi görülür ve bu
durum hızlı ve uygun tedavi ile önlenebilir. Bu bağlamda en önemli bradiaritmi, edinsel
tam kalp bloğudur (aşağıya bakınız).
141
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
142
AV düğüm, ileti fibrilleri veya ventriküler miyokarddan başlayabilir. Oluşan kaçış ritmi
genellikle normal sinüs hızından yavaş olacaktır. Yukarıda belirtildiği gibi, iletim siteminde
daha distalde yerleşmiş olan ikincil pacemakerlar daha proksimal yerleşimlilere göre daha
yavaş kalp hızları oluşturma eğilimindedir. Bu nedenle, ventriküler kaçış ritmi genellikle AV
düğüm veya His demetinden kaynaklanan ‘kavşak’ ritminden daha yavaş olacaktır.
İdiyoventriküler ritim terimi, ventriküler miyokarddan kaynaklanan bir ritmi tarif etmek
için kullanılır. Tam kalp bloğu varlığında görülen ventriküler kaçış ritmi bunlardan biridir.
Akselere idyoventriküler ritim ise kalp hızının normal olduğu (genellikle sinüs hızından
yüksek fakat VT olacak kadar yüksek değil) idiyo- ventriküler ritimdir. Bu ritim çok sıkça,
akut miyokard infarktüsünde yapılan başarılı tromboliz (veya primer perkütan koroner
girişim) sonrası görülür (bir ‘reperfüzyon aritmisi’). Akselere idiyoventriküler ritimler,
hemodinamiyi bozmadığı veya nadiren de olsa VT veya VF’ye dönüşmediği sürece
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
prognozu etkilemez. İdiyoventriküler ritmin QRS kompleksi geniştir (yani 0.12 sn veya daha
uzun); oysa kavşak ritminde QRS kompleksi ventriküllere iletimin normal olup olmamasına
veya dal bloğu bulunup bulunmamasına bağlı olarak dar veya geniş olabilir.
7.2. Taşiaritmi
Patolojik bir taşikardi, atriyum miyokardından, AV kavşak veya ventrikül miyokardından
kaynaklanabilir. Sinüs taşikardisi bir aritmi değildir ve genellikle diğer bazı fizyolojik veya
patolojik durumlara (örn. egzersiz, anksiyete, kan kaybı, ateş vs.) yanıt olarak gelişir.
• Atriyal fibrilasyon
Atriyal fibrilasyon klinik pratikte en sık karşılaşılan aritmidir. Atriyumlarda düzensiz
elektriksel aktivite ile karakterizedir. Hiçbir derivasyonda tanınabilir bir P dalgası veya
koordine bir atriyal aktivite görülemez (ritim şeridi 6). İzoelektrik hat düzensizdir ve kaotik
atriyal aktivite en iyi V1 derivasyonunda görülür, burada atriyal dalga formunun hem
amplitüd, hem de frekansı düzensizdir. QRS ritmi düzensizce düzensizdir (yani atımdan
143
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
atıma uyumlu bir R-R mesafesi yoktur). Ventrikül hızı AV kavşağın refrakter periyoduna
bağlıdır. İlaç tedavisi veya önceden var olan AV düğümü etkileyen bir hastalık yoksa,
ventrikül hızı yüksek olacaktır (genellikle 120-180 dk-1 veya daha hızlı).
AF’nin yaygın sebepleri arasında hipertansiyon, obezite, aşırı alkol kullanımı ve yapısal
kalp hastalığı yer alır. Koroner kalp hastalığında AF, atriyal miyokardın iskemisinin direkt bir
sonucu olarak değil, genellikle sol ventrikül yetmezliğine (akut veya kronik) bağlı oluşur.
• Atriyal flatter
Atriyal flatterda, EKG’de izlenen atriyal aktivite yaklaşık 300 dk-1 hızında flatter veya F
dalgaları şeklindedir (ritim şeridi 22). En iyi inferior derivasyonlar olan II, III ve aVF’de testere-
dişi şeklinde görülürler (şekil 8.4). Ventrikül hızı AV iletiye bağlıdır fakat sıklıkla 2:1 (ritim
şeridi 9) veya 3:1 ileti mevcuttur (sıklıkla 2:1 veya 3:1 bloklu atriyal flatter şeklindedir). İletim
Özellikle VT çok hızlı (örn. 200 dk-1 veya daha hızlı) veya kalp akut iskemiye veya infarkta
bağlı olarak anstabilse veya elektrolit bozukluğu varsa (hipokalemi veya hipomagnezemi)
ventriküler taşikardi VF’ye dönüşebilir.
144
dramatik olarak düşer. EKG’de QRS kompleks genişliği değişken olan, çok hızlı, düzensiz,
geniş kompleksli taşikardi görülür. Bu ritim düzensiz VT veya muhtemelen de VF diye
yanlış tanı alabilir. Genelde ventriküler fibrilasyona göre daha organize bir ritimdir ve
değişik amplitüdde rastgele kaotik aktivite yoktur.
8. QT aralığı
Ritim bozukluklarını tesbit edip tedavi ederken, etkin tedavi seçimini etkiyebilecek olan
altta yatan olası nedenlerin bilinmesi önemlidir. Bunlar klinik değerlendirme (örn. miyokard
infarktüsü), laboratuar testleri (örn. elektrolit bozukluğu) veya EKG’den anlaşılabilir. QT
aralığının uzaması ventriküler aritmiye, özellikle VT ve VF’ye yatkınlık yaratır.
QT aralığı, QRS kompleksi başlangıcından T dalgasının sonuna kadar olan mesafe olarak
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
QT aralığı yaş, cinsiyet, ve özellikle kalp hızına bağlı olarak değişir. Kalp hızı arttıkça
QT aralığı kısalır. Ölçülen QT aralığı ve kalp hızı kullanılarak düzeltilmiş QT aralığı (QTd)
hesaplanabilir. QTd için normal üst sınır 0.42 sn’dir. Pek çok modern EKG cihazı QT ve diğer
aralıkları ölçüp, QTd’yi otomatik olarak hesaplar. Bu ölçümler sadece iyi kalitede bir EKG
kaydı varsa doğru olarak yapılabilir. Pek çok EKG cihazı T dalgaları ile U dalgalarını ayırt
edemez. Her zaman alınan kayda bakın ve yapıldığı söylenen ölçümlerin açıkça yanlış
olmadığından emin olun. Şüphe varsa yorumlamak için uzman yardımı alın.
145
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
• H
erhangi bir ritim bozukluğunun ve sinüs ritmindeki EKG’nin kaydedilmesi
tanıya yönelik değerli bilgi sağlar ve uzun dönem tedavinin doğru seçilmesine
yardım eder.
• H
ayatı tehdit eden aritmi gelişme riski yüksek olan her hastada kardiyak ritmin
doğru monitörizasyonu esastır.
146
Ritim Şeridi 1
Normal sinüs ritmi
Ritim Şeridi 2
Asistoli
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Ritim Şeridi 3
P-dalgalı asistoli 8
Ritim Şeridi 4
Kaba ventriküler fibrilasyon
Ritim Şeridi 5
İnce ventriküler fibrilasyon
147
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
Ritim Şeridi 6
Atriyal fibrilasyon
Ritim Şeridi 7
Prematür ventriküler atım
Ritim Şeridi 9
2:1 atriyoventriküler bloklu atriyal flatter
Ritim Şeridi 10
Monomorfik ventriküler taşikardi
148
Ritim Şeridi 11
“Capture” ve “fusion” atımlı ventriküler taşikardi
Ritim Şeridi 12
Polimorfik ventriküler taşikardi-Torsade de pointes
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Ritim Şeridi 13
Sinüs bradikardisi 8
Ritim Şeridi 14
Peys ritmi
Ritim Şeridi 15
Birinci derece atriyoventriküler blok
149
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
Ritim Şeridi 16
Mobitz tip I veya Wenckebach blok
Ritim Şeridi 17
Mobitz tip II ikinci derece atriyoventriküler blok (2:1)
Ritim Şeridi 19
Üçüncü derece (tam) atriyoventriküler blok
Ritim Şeridi 20
Agonal ritim
150
Ritim Şeridi 21
Supraventriküler taşikardi
Ritim Şeridi 22
Yüksek derecede atriyoventriküler bloklu atriyal flatter
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
151
8. Bölüm
Kardiyak monitörizasyon, elektrokardiyografi ve ritim tanınması
152
9. Bölüm
Def ibrilasyon
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• defibrilasyonun mekanizması
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
1. Giriş
Ventriküler fibrilasyon ya da nabızsız ventriküler taşikardi (VF/nVT)’nin başlamasından
sonra kalp debisi sonlanır ve 3 dakika içerisinde serebral hipoksik hasar başlar. Eğer tam
nörolojik düzelmeye erişilmek isteniyorsa spontan dolaşımın geri dönüşünü (SDGD)
sağlayan başarılı erken defibrilasyon gereklidir. Defibrilasyon, yaşam kurtarma zincirinde
önemli bir halkadır ve VF/nVT’ye bağlı kardiyak arrestin sonucunu düzelttiği gösterilen
birkaç girişimden biridir. Başarılı defibrilasyon olasılığı zamanla azalır, bu nedenle erken
defibrilasyon, VF/nVT kardiyak arrestten sonra sağkalımda en onemli faktörlerden biridir.
Olay yerinde KPR uygulayıcısının olmadığı durumlarda kollaps ile defibrilasyon arasında
gecen her dakika mortaliteyi %10-12 artırır. VF/nVT başlangıcı ile şok uygulanması
arasındaki süre ne kadar kısa ise başarılı defibrilasyon ve sağkalım olasılığı o
kadar yüksek olacaktır. Defibrilasyon VF/nVT’de en önemli girişim olsa da sürekli ve
kesintisiz göğüs kompresyonları da başarılı resüsitasyon şansının artırılması için gereklidir.
Hastane içi ve dışı kardiyak arrestlerde KPR performansının analizlerinde kompresyonlara
belirgin ara vermelerin sık olduğu görülmüştür ve kesintileri en aza indirmek için her çaba
gösterilmelidir. Amaç, resüsitasyonun kesintisiz devam etmesini ve sadece özel girişimler
sırasında ara verilmesini sağlamaktır.
153
9. Bölüm
Defibrilasyon
2. Defibrilasyonun mekanizması
Defibrilasyon, doğal pacemaker dokularının, yeniden kontrolü sağlayabilmesi için kritik
miktarda kalp kasını eş zamanlı olarak depolarize etmek üzere yeterli büyüklükteki
elektrik akımının miyokarddan geçirilmesidir. Bunu sağlamak için tüm defibrilatörlerin üç
ortak özelliği vardır: doğru akım üretebilen bir güç kaynağı, önceden belirlenen düzeyde
154
neden olabilir. Hastanın göğsü çok kıllı ise ve hızla traş bıçağı elde edilebiliyorsa derhal
elektrodların yerleştirileceği alandaki kıllar traş edilmelidir. Ancak traş bıçağı hemen
sağlanamıyorsa defibrilasyon geciktirilmemelidir. Çok aşırı kıllı hastalarda her iki aksiller
bölgeye yerleştirilen elektrod pozisyonu ile daha hızlı defibrilasyon sağlanabilir.
VF/nVT’de defibrilasyon için standart olarak bir elektrod sternumun üst kısmının sağına
klavikulanın altına yerleştirilir. Apikal elektrod ise orta aksiller hatta yaklaşık EKG’deki V6
elektrodu veya kadında meme seviyesine yerleştirilir. Bu pozisyonun uygulanmasında
elektrodun meme dokusu üzerinde olmadığından emin olunmalıdır. Bu elektrodun yeterince
lateral pozisyonda yerleştirilmesi önemlidir (şekil 9.1). Elektrodlar pozitif ve negatif olarak
belirtilmesine karşın biri diğerinin yerine yerleştirilebilir. Diğer kabul edilebilir elektrod
pozisyonları şunlardır:
• her iki elektrod lateral göğüs duvarında, biri sağda diğeri sol tarafta olacak şekilde
(bi-aksiller)
• bir elektrod standart apikal pozisyonda, diğeri sağ arka üstte
• bir elektrod anteriorda sol prekordiyumun üzerinde, diğer elektrod sol skapulanın
hemen altında, kalbin posteriorunda (antero-posterior)
155
9. Bölüm
Defibrilasyon
Şekil 9.1
Defibrilasyonda standart elektrod pozisyonları
156
3.4.1. Kalp cerrahisi sonrası ya da kardiyak kateterizasyon laboratuvarında
tanık olunan, monitörize VF/nVT
Kardiyak kateterizasyon laboratuvarında, koroner bakım ünitesinde, yoğun bakımda veya
kalp cerrahisi sonrasında monitörize durumda iken tanık olunan kardiyak arrest gelişmesi
ve manuel defibrilatörün hızla temin edilebileceği durumda:
• kardiyak arrest tanısını doğrulayın ve yardım için seslenin
• eğer başlangıç ritmi VF/nVT ise, peşpeşe üç şoka kadar uygulayın
• her defibrilasyon girişiminden sonra hızla ritim değişikliği ve uygunsa SDGD
açısından değerlendirin
• üçüncü şok da başarısız olursa göğüs kompresyonlarına başlayın ve 2 dakika
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Üç şok stratejisi, tanık olunmuş VF/nVT kardiyak arrest hastalarında, hasta halihazırda
manuel defibrilatöre bağlıysa başlangıçta düşünülebilir. Bu durumların hiçbirinde üç şok
stratejisini destekleyen veri olmamasına rağmen, VF’nin başlangıcından hemen sonra
göğüs kompresyonlarının, elektriksel fazın erken döneminde uygulanan defibrilasyon ile
zaten çok yüksek olan SDGD şansını daha da iyileştirmesi beklenmez.
Defibrilasyon için optimal enerji düzeyleri bilinmemektedir. Enerji düzeyi için öneriler
güncel bilimsel literatürlerle uygun olarak yapılmaktadır. Defibrilasyon için uygun enerji
düzeyinin seçilmesine karşılık, defibrilasyonu sağlayan miyokard içinden geçen doğru
akımdır. Başarılı defibrilasyon ve kardiyoversiyon akım ile ilişkilidir.
Sabit ya da artan enerji düzeyleri protokolünü destekleyen kanıt olmamakla birlikte artan
enerji protokolünde tekrar fibrilasyon insidansı daha düşüktür. Her iki yaklaşım da kabul
edilebilir; ancak ilk şok başarılı olmazsa ve defibrilatörün daha yüksek enerji verebilmesi
mümkünse sonraki şoklar için enerji düzeyini artırmak mantıklıdır.
157
9. Bölüm
Defibrilasyon
İlk şok başarısının fibrilasyonu sonlandırmadaki başarısının yüksek olması ve şok sonrası
miyokard disfonksiyonu potansiyelinin daha az olması nedeniyle atriyal ve ventriküler
aritmilerde kardiyoversiyonda bifazik dalga formları monofazik olana tercih edilmelidir.
Şekil 9.2
“Biphasic truncated exponential” dalga formu
158
En sık kullanılan iki bifazik dalga formunun diğerinden daha etkin olduğunu gösteren kanıt
yoktur. Başlangıç bifazik şok enerjisi RLB dalga formu için 120 J ya da BTE dalga formu için
150 J’den daha düşük olmamalıdır ancak kolaylık açısından başlangıç bifazik şok enerjisi
bifazik dalga formu ne olursa olsun en az 150 J olarak önerilmiştir.
4. Güvenlik
Defibrilasyon resüsitasyon ekibi için risk oluşturmadan gerçekleştirilmelidir. Bu en iyi
şekilde, herhangi bir kişinin, elektrodların herhangibir yerine dokunmasını önleyen
kendiliğinden yapışan elektodlar ile sağlanabilir. Çevre ve elbiselerin yaş olmasına karşı
dikkatli olunmalı, defibrilasyon uygulamasından once hastanın göğsü kurulanmalıdır. Hiç
kimse hasta ile doğrudan ya da dolaylı olarak temas etmemelidir. Şok uygulaması sırasında
intravenöz infüzyon araçları ya da hasta sedyesine dokunulmamalıdır. Uygulayıcı, şok
vermeden önce herkesin uzaklaşmış olduğundan emin olmalıdır.
Eldivenler elektrik akımına karşı sınırlı bir koruma sağlar, bundan dolayı tüm resüsitasyon
ekibinin mutlaka eldiven giymesi önerilir.
159
9. Bölüm
Defibrilasyon
OED’ler çok az eğitim almış ya da hiç eğitim almamış halktan kişiler tarafından
kullanıldığında güvenli ve etkindir. OED’ler, profesyonel sağlık ekibi gelmeden önemli
bir süre önce defibrilasyonu olası kılar. KPR uygulayıcıları OED yerleşimi ve uygulaması
sırasında en az kesinti ile göğüs kompresyonlarına devam etmelidir. KPR uygulayıcıları sesli
komutları hemen gerçekleştirmek üzere, özellikle KPR’a tekrar başlanması aşamasında,
konsantre olmalı ve göğüs kompresyonlarında kesintileri en aza indirmelidir. Standart
OED’ler 8 yaş üzerindeki çocuklarda kullanıma uygundur.
160
Otomatik eksternal defibrilatörler, kayıtlı kalp ritimleri ve erişkin ve çocuklarda yapılan birçok
çalışmalarla ayrıntılı olarak test edilmiştir. OED’ler ritim analizinde oldukça güvenlidirler.
OED’ler senkronize şok vermek üzere geliştirilmemelerine karşın, eğer hız ve R dalgası
morfolojisi önceden belirlenen değerleri aşarsa tüm OED’ler VT için şok önerecektir.
Kanıtların sınırlı olmasına karşın, hastanede özellikle ritim tanıma becerisi olmayan ya
da defibrilatörleri nadir kullanan ekibin olduğu yerlerde, mümkün olan en kısa sürede
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
161
9. Bölüm
Defibrilasyon
Şekil 9.4
OED algoritması
Yardım çağırın
OED ritmi
analiz
eder
Şok Şok
önerilir önerilmez
1 şok
162
5.4. OED ya da şok öneren defibrilatörlerin kullanımı
1. Kazazede, çevrede bulunanlar ve kendinizin güvencede olduğundan emin olun.
2. Eğer hasta yanıtsızsa ve normal solumuyorsa:
-- Birini OED almaya gönderin ve ambulans ya da resüsitasyon ekibini arayın.
Eğer yalnızsanız bu işi siz yapın.
3. Rehbere göre KPR uygulamasına başlayın (bölüm 5).
4. OED ulaşır ulaşmaz,
-- OED’yi çalıştırın ve elektrodları yerleştirin. Eğer birden fazla kurtarıcı varsa, bu
işlem yapılırken KPR’a devam edin.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
163
9. Bölüm
Defibrilasyon
Şekil 9.6
Şok öneren defibrilatörlerin kullanımı ve etkili KPR
164
6. VF/nVT yi onaylayın, şüphe durumunda ritim çıktısı alın; eş zamanlı olarak belirlenmiş
kişi defibrilatörde uygun enerji düzeylerini seçer (ilk şok 150-200 J bifazik ve izleyen
şoklarda 150-360 J bifazik) ve şarj düğmesine basar (şekil 9.8).
7. Defibrilatör şarj olurken göğüs kompresyonu uygulayan kişi dışındakilerin
dokunmasını önleyin ve oksijen veren cihazları ayırın. Kompresyonları uygulayan
kişinin hastaya tek dokunan kişi olduğundan emin olun.
8. Defibrilatör şarj olduğunda göğüs kompresyonu uygulayan kurtarıcının
uzaklaşmasını söyleyin, güvenli olduğunda şok verin.
9. Tekrar ritim ve nabız kontrolü yapmadan 30:2 oranında KPR uygulamasına göğüs
kompresyonları ile başlayın.
10. KPR’a 2 dk devam edin; ekip lideri ekibi KPR’ye verilecek bir sonraki araya hazırlar.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
165
9. Bölüm
Defibrilasyon
Şekil 9.7
Defibrilatör elektrodlarının uygulanması
166
7. Defibrilatör şarj olurken, göğüs kompresyonu uygulayan kişi dışındaki tüm
kurtarıcıların hastaya dokunmamalarını sağlayın. Hastaya dokunan tek kişinin göğüs
kompresyonları yapan kişi olduğundan emin olun.
8.a. Defibrilatör şarj olduğunda, göğüs kompreyonu uygulayan kişinin uzaklaşmasını
isteyin.
8.b. Defibrilatör elektrodlarından birini hastanın üzerine yerleştirin.
8.c. Güvenli yerleşimi sağladıktan sonra ikinci elektrodu yerleştirin.
8.d. Şok verin ve her iki elektrodu defibrilatördeki yerine yerleştirin.
9. Ritmi tekrar değerlendirip nabız kontrolü yapmadan tekrar göğüs kompresyonları
ile 30:2 KPR başlayın.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Halktan kişiler ve OED kullanan ilk defibrilasyon uygulayıcıları cihazı olabildiğince erken 9
bağlamalı ve komutları izlemelidir.
8. Senkronize kardiyoversiyon
Atriyal ve ventriküler taşiaritmileri düzeltmek için elektriksel kardiyoversiyon
uygulanacaksa, şok elektrokardiyogramın T dalgası ile değil R dalgası ile senkronize
edilmelidir. Göreceli refrakter dönemin önlenmesiyle VF’yi tetikleme riski en aza indirilir.
Manuel defibrilatörlerin çoğu şokun elektrokardiyogramdaki R dalgası tarafından
tetiklenmesini sağlayan bir düğme içerirler. Elektrodlar göğüs duvarına uygulanır ve
kardiyoversiyon, defibrilasyon uygulamasında olduğu gibi gercekleştirilir, fakat uygulayıcı
düğmeye basma ile bir sonraki R dalgası oluştuğunda şokun deşarj olması arasında hafif
bir gecikme olacağını bilmelidir. Bu gecikme döneminde defibrilatörün elektrodlarını
hareket ettirmeyiniz, aksi taktirde QRS kompleksi saptanamayacaktır. Defibrilasyon
sırasında uygulanan güvenlik önlemleri aynen uygulanmalıdır.
167
9. Bölüm
Defibrilasyon
•V
F/nVT’de olan hastalarda erken defibrilasyon spontan dolaşımı düzeltmede
tek etkin yoldur.
• D
efibrilasyon uygulanırken göğüs kompresyonlarındaki kesinti en aza
indirilmelidir.
168
10. Bölüm
Kardiyak "Peys" uygulaması
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
1. Giriş
Bazı kardiyak arrest veya peri-arrest durumlarında, kardiyak peysin uygun kullanımı
hayat kurtarıcı olabilir. Bir uzmanın gelip kalıcı tedaviye başlamasına kadar non-invazif
peys uygulaması ile geçici olarak kardiyak debi sürdürülebilir. Non-invazif kardiyak peys
uygulaması hızla yapılabilir ve İYD uygulayıcıları tarafından gerçekleştirilebilir.
169
10. Bölüm
Kardiyak "Peys" uygulaması
kaçış ritmi sağlaması ve atriyoventriküler tam blokta (tam kalp bloğu-TKB) ventriküler
miyokardiyumdan veya atrioventriküler düğümün altındaki iletim yapan dokudan kaçış
ritminin çıkması gösterilebilir.
Şekil 10.1
Kalbin ileti sistemi
Arka bölüm
Sinoatriyal nodül
Atriyoventriküler
Sağ dal
Sol dal
Ön bölüm
Tam kalp bloğu (TKB) AV düğümü hizasında ortaya çıkarsa en hızlı otomatik aktivite
hemen bloğun altındaki hücrelerden kaynaklanır ve yeni peysi oluşturur. Bu hücrelerin
intrensek hızı nispeten hızlıdır (sıklıkla 50 atım dk-1 civarında). Oluşan kaçış ritmi genelde
oldukça stabildir ve nadiren yetersiz kalır veya asistoliye dönüşür.
Bu tip blokta uyarı, sağlam olan His-Purkinje sistemi aracılığıyla hızla ventriküllere iletildiğinden,
oluşan QRS kompleksleri dardır. Bu durum akut inferior miyokard infarktüsü komplikasyonu
olarak ortaya çıkabilir. Böyle olduğunda dar kompleksli TKB’da kardiyak peys gereksinimi
yoktur, çünkü kalp hızı sıklıkla çok düşük değildir ve asistoli riski genelde düşüktür.
Tam kalp bloğu, anteroseptal miyokard infarktüsünden sonra tüm dalların liflerinin
etkilenmesi sonucu veya dejeneratif fibrozis ve kapak hastalığı gibi nedenlerle iletim
sisteminin daha alt bölümlerinden kaynaklanabilir. Bu bloğun altındaki Purkinje liflerinin
distal bölümünden kaynaklanan herhangi bir otomatik aktivite genelde yavaştır ve
güvenilir değildir. Bu durumda oluşan QRS kompleksleri geniştir, çünkü uyarıların ventrikül
kasından geçişi, His-Purkinje sistemine göre daha yavaştır. Güvenilir olmayan bu kaçış ritmi
kısa süreli yetersiz kalabilir ve senkopa neden olur (Adam-Stokes atağı) veya ventrikülün
tamamen durmasına ve kardiyak arreste neden olabilir. Geniş kompleksli TKB’da kardiyak
peys gereksinimi vardır ve belirgin ventriküler duraklamaların olması asistoli riskini
gösterdiğinden peys uygulamasını acil hale getirir. Senkop gelişen veya iletim sisteminde
170
gecikme olduğunu gösteren herhangi bir EKG bulgusuna (örn. uzamış PR mesafesi veya
dal bloğu) sahip olan hastalarda daha ağır AV blok ve asistoli olasılığı daima göz önünde
bulundurulmalıdır. Bu hastalara en azından kardiyak monitörizasyon uygulanmalı ve bir
uzman tarafından değerlendirilmesi sağlanmalıdır.
Peri-arrest durumlarında kardiyak ritim aşırı yavaş veya güvenilmez ise ve peri-arrest
ritimlerden bradikardi algoritması tedavisine (bölüm 11) yanıt alınamıyorsa, yapay peys
uygulaması yapılır. Ancak peys uygulamasının başarılı olabilmesi için kalbin peys uyarılarına
yanıt verebilmesi gerekir. Kardiyak arrestte, P dalgalarının varlığı peyse yanıt alma olasılığını
artırır.
P dalgalarının olmadığı asistoli durumlarında peysin başarılı olma olasılığı çok düşüktür ve
bu durumda rutin olarak uygulanmamalıdır.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Bir peys uyarısını takiben hemen bir QRS kompleksi oluşuyorsa buna “capture” (yakalama)
denir. EKG’de görülen elektriksel aktivitenin, palpe edilebilen nabız oluşturan mekanik
aktiviteye dönüşüp dönüşmediği her zaman kontrol edilmelidir.
171
10. Bölüm
Kardiyak "Peys" uygulaması
Perküsyon peys ile QRS komplekslerinin oluşturulması elektriksel peys ile olduğu kadar
güvenilir değildir. Perküsyon peys ile nabız palpe edilebilen bir ritim oluşturulamıyorsa,
QRS kompleksi oluşturup oluşturmadığına bakılmaksızın derhal KPR’a başlanmalıdır.
Çoğu modern transkütanöz peys sistemlerinde ‘demand’ peys uygulama özelliği vardır:
intrensek QRS kompleksleri algılanır ve peys uyarısı ancak gerekli olduğunda devreye
girer. Bu cihazların çoğunun doğru çalışabilmesi için, hastanın kardiyak ritminin ayrıca EKG
elektrodlarıyla (küçük) da monitörize edilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
172
3.2.1. Transkütanöz peys uygulaması nasıl gerçekleştirilir?
• Peys uygulaması için gereksiz gecikmeler önlenmeli, ancak başarı şansını artıracak
tekniğin seçilmesine dikkat edilmelidir.
• Elektrodların yapıştırılacağı bölgedeki kıllar makas veya jilet ile hızla temizlenmelidir.
• Derinin kuru olduğundan emin olunmalıdır.
• Gerekirse EKG monitörizasyonu uygulanmalıdır – bazı transkütanöz peys
cihazlarında bu gereklidir.
• Mümkünse, elektrodlar klasik sağ pektoral-apikal pozisyonda yerleştirilmelidir
(şekil 10.2a). Engel varsa (toraks travması, peys varlığı, İKD varlığı) anterior-posterior
(A-P) pozisyonda da kullanılabilir (şekil 10.2b-d).
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
10
Şekil 10.2a Şekil 10.2b-d.
Eksternal peys uygulaması için Eksternal peys uygulaması için anterior-posterior (A-P)
pektoral-apikal ped pozisyonları ped pozisyonları
A-P pozisyonları için ön elektrodu sol anterior göğüs duvarına, sternumun yanına, V2 ve
V3 EKG elektrod pozisyonlarını örtecek şekilde yerleştirin. Arka elektrodu sol skapulanın
alt kısmı ve omurga arasına, gövdede ön elektrod ile aynı yatay hizada yerleştirin.
173
10. Bölüm
Kardiyak "Peys" uygulaması
• Birçok transkütanöz peys cihazında “demand modu” vardır; spontan QRS kompleksi
algıladığında, peys cihazı devre dışı kalır. Ancak EKG’de harekete bağlı artefakt çok ise
peys devre dışı kalabilir. Harekete bağlı artefaktlar mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır.
Eğer artefaktlar halen peysi inhibe ediyorsa sabıt hız peys moduna geçilmelidir.
• Uygun bir peys hızı seçilmelidir. Genelde erişkinler için 60-90 atım dk-1 uygundur.
Bazı durumlarda (örn. 50 atım dk-1 idiyoventriküler hızı olan tam AV blok) 40 atım
dk-1 hatta 30 atım dk-1 gibi daha düşük hıza ayarlanması, peysin sadece ani ventrikül
duraklamasında veya daha ağır bradikardilerde devreye girmesi için uygun olabilir.
• Peys cihazının ayarlanabilir enerji çıkışı varsa en düşük düzeye ayarlanır ve cihaz açılır.
Hasta ve EKG gözlemlenerek enerji düzeyi yavaş yavaş artırlır. Akım arttığında, her uyarı
ile göğüs duvarı kasları da kasılır ve EKG’de peys çizgisi (spike) görülür (şekil 10.3a). Her
peys çizgisini bir QRS izleyinceye kadar, yani elektriksel yakalama oluşuncaya kadar
Peys ile elektriksel yakalama olduğunda nabız kontrolü yapılmalıdır. Palpe edilebilen
bir nabız, peys ile uyarılmış QRS kompleksinin mekanik yanıta (miyokardın kasılması)
dönüştüğünü gösterir. İyi bir elektriksel yakalama olduğu halde nabız palpe edilemiyorsa
nabızsız elektriksel aktivite (NEA) söz konusudur. En önemli neden ağır miyokard
yetersizliğidir ancak bu koşullarda NEA’nin diğer nedenleri de düşünülmelidir.
Bilinci açık olan hastalar transkütanöz peys uygulaması sırasında genellikle ciddi rahatsızlık
duyarlar. Hastalar, bunun olabileceği konusunda önceden uyarılmalıdırlar. Uzun süreli
transkütanöz peys gerektiğinde hastalara sıklıkla intravenöz analjezi ve/veya sedasyon
uygulanması gerekmektedir. Bu durumda hasta sık aralıklarla değerlendirilmelidir
(ABCDE), çünkü analjezikler ve sedatif ilaçlar hastanın solunumunu baskılayabilir.
Göğsüne sadece peys işlevi gören elektrodlar yapıştırılmış olan bir olgu defibrile
edilecekse, defibrilatör elektrodları, defibrilasyon uygulanması sırasında ark oluşumunun
engellenebilmesi için, peys elektrodlarından en az 2-3 cm uzağa yerleştirilmelidir.
Transkütanöz peys etkin kalp debisi sağlamaya devam ederken transvenöz peys
yerleştirilmesi amacıyla hemen uzman yardımı istenmelidir.
174
Şekil 10.3a
Transkütanöz peys. EKG’de peys çizgilerinin görünümü
Pacing Spike
Artifact
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• Yüksek eşik
Bir geçici peys elektrodu takılırken, ucunun sağ ventrikülün apeksine yerleşmesi hedeflenir,
zira burası elektrodun yer değiştirme ihtimalinin en az olduğu yerdir. Uygun yerleşim
sağlandıktan sonra peys cihazının vereceği voltaj artırılıp azaltılarak, ventrikülü uyaracak
minimum voltaja ulaşılmaya çalışılır. Bu en düşük voltaj peys eşiği olarak tanımlanır ve
genelde yerleştirme sırasında eşiğin 1 Volt’un altında olması hedeflenir. Daha yüksek eşik
değerleri elektrodun miyokard ile temasının yeterli olmadığına işaret eder ve yeniden
pozisyon verilmesi gerekebilir.
Kalp genelde başlangıçtaki eşik değerinden yüksek bir değer olan 3-4 V ile uyarılır. Peys
telinin (geçici veya kalıcı) yerleştirilmesinden sonraki ilk günler ve haftalar içerisinde eşikte
yükselme beklenebilir.
Geçici peys yerleştirildikten sonra peys cihazının uyarı enerjisinin hastanın eşiğinin
üzerinde olduğunu belirleyebilmek için en az günde bir kez olacak şekilde eşik kontrol
edilmelidir. Eğer uyarı enerjisi eşiğin altındaysa akalama (capture) kaybı gelişebilir. Bu
durum EKG’de QRS dalgasının takip etmediği peys çizgilerinin görülmesi şeklinde belirir.
175
10. Bölüm
Kardiyak "Peys" uygulaması
Yakalama kaybı aralıklı olabilir, bu nedenle göze çarpan bir ‘atlanmış atım’ (missed beat)
varlığında peys eşiği hemen kontrol edilmelidir.
Yakalama kaybı yüksek eşiğe bağlıysa, hemen peys cihazının enerji düzeyi eşik değerin
üzerine ayarlanmalıdır. Peys eşiğinde ani bir yükselme telin yer değiştirmesine bağlı
olabilir. Bu durumda acil olarak uzman yardımı istenmelidir, çünkü telin pozisyonunun
değiştirilmesi gerekebilir.
Tel ile peys cihazı arasında tüm bağlantıların iyi ve güvenli bir temasta olduğu ve
bağlantıların kolay etkilenmediği (örneğin küçük hareketlerden) kontrol edilmelidir.
Herhangi bir noktada elektriksel bağlantının kaybı, kalbe peys uyarısının iletilmemesi ile
sonuçlanacak ve EKG’de peys çizgisi kaybı ile kendini belli edecektir. Bu durum geçici ve
semptomsuz olabileceği gibi, senkop ve asistolik kardiyak arreste neden olacak şekilde ani
ve tam da olabilir. Peys işlev bozukluğunda EKG’de peys çizgisi kaybı gözlenirse hemen tüm
bağlantılar kontrol edilmelidir; peys cihazının yanlışlıkla kapatılmadığından emin olunmalı;
pillerinin boşalıp boşalmadığı kontrol edilmelidir. Eğer başka neden yoksa, telin izolasyon
içerisinde kırılmış olması da muhtemeldir. Bu genellikle, aralıklı peys işlev bozukluğu
şeklinde sonuçlanır ve kırık tel genellikle peys telinden çok bağlantı kablosundadır. Eğer
bu durumundan şüphe ediliyorsa hemen bağlantı kablosu değiştirilmelidir.
Peys elektrodunun ucu, toraks grafisindeki pozisyonunda çok az bir değişiklik ile veya
hiç değişiklik olmadan, sağ ventrikül duvarını delerek perikarda girebilir. Çok nadir olarak
da perikardiyal tamponada neden olabilir. Bundan dolayı, eğer yakın zamanda peys teli
yerleştirilmiş bir hastada nabızsız elektriksel aktivite ritminde kardiyak arrest gelişirse, bu
olasılık göz önünde bulundurulmalıdır.
Yer değiştirme veya perforasyon meydana gelirse EKG’de halen peys çizgisi görünmesine
rağmen aralıklı veya tam peys yakalama kaybı gelişebilir ve her peys çizgisini bir QRS
kompleksi izlemez. Peys teli yer değiştirir ancak sağ ventrikül içinde kalırsa, ventriküler
ekstrasistolleri tetikleyebilir hatta VT ve VF gibi daha ciddi aritmilere neden olabilir.
Transvenöz peys işlev görmezse, ventrikül durması riski vardır. Bu kısa süreli olup senkopa
yol açabileceği gibi uzayıp asistolde kardiyak arreste de yol açabilir. Bu durumda efektif
transvenöz peys tekrar sağlanıncaya kadar non-invazif peys uygulanmalıdır.
176
3.4.2. Kalıcı implante peys sistemleri
Peys elektrodları ile peys cihazı arasındaki bağlantılar çok daha güvenli olduğundan kalıcı
peys sistemleri ile ilgili sorunlar nadirdir. Bazen kalıcı peys telinin kırılması söz konusu olabilir.
Bu durum, genelde cihazın olduğu tarafta kol açılmışken üzerine düşülmesi gibi travmalara
sekonder olarak gelişir. Bu durumda peys çizgisi geçici veya kalıcı olarak kaybolur.
Bir hasta ABCDE yaklaşımıyla değerlendirilirken implante edilmiş bir cihaz olup olmadığına
da bakılmalıdır (‘E’ aşamasında). Bu cihazlar genelde klavikula altına yerleştirilir ve her
zaman olmasa da sıklıkla sol taraftadır. Eğer bir cihazın yerleştirilmiş olduğu fark edilirse,
bunun bir peys cihazı mı yoksa İKD mi olduğu ve eğer peys cihazıysa bradiaritmi nedeniyle
mi yoksa kalp yetersizliği için mi yerleştirilmiş olduğu öğrenilmeye çalışılmalıdır.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Eğer implante peys cihazı veya İKD yerleştirilmiş olan bir hastada kardiyak arrest gelişirse
veya kardiyoversiyon gereksinimi ortaya çıkarsa, defibrilatörün elektrodları cihazdan en az
8 cm uzağa yerleştirilmelidir. Sol klavikula altına yerleştirilmiş olan cihazlar genelde sorun
oluşturmaz ve standart defibrilatör elektrod pozisyonu uygulanılabilir. Eğer peys cihazı
sağ klavikula altına yerleştirilmişse, defibrilasyon veya kardiyoversiyon için mümkünse
A-P pozisyonu kullanılmalıdır. Bu pozisyon en kolay ve güvenilir olarak manuel defibrilatör
elektrodları yerine yapışkan elektrod pedlerinin kullanılmasıyla sağlanabilir.
177
10. Bölüm
Kardiyak "Peys" uygulaması
İKD’ler peys cihazları gibi genellikle pektoral bölgede benzer pozisyonda implante
edilirler. Bu üniteler çok karmaşık olarak görünmelerine rağmen, kardiyak ritimdeki
değişiklikleri algılamaları, hızlı nabız hızının belirlenmesi gibi basit bir temele dayalıdır.
Bu yüzden İKD’ler zaman zaman bir aritmiyi yanlış algılayabilir veya diğer elektriksel
sinyallerle karıştırabilir ve uygunsuz şok uygulayabilirler ki bu durum bilinci açık hasta
için oldukça rahatsızlık vericidir. İKD’ler cihaz üzerindeki cilde bir mıknatıs tutularak veya
yapıştırılarak geçici olarak devre dışı bırakılabilirler. İKD malfonksiyonu görüldüğünde
tekrar programlama gerekebileceğinden uzman yardımı istenmelidir.
İKD’li bir hastada cihaz tarafından sonlandırılamayan kardiyak arrest gelişirse alışılmış şekilde
KPR uygulanmalıdır. Yakın zamana kadar, KPR sırasında cihazın hastaya internal şok uyguladığı
sırada, göğüs kompresyonlarını uygulayan kurtarıcıda risk oluşturmadığı düşünülmekteydi.
Ancak az sayıda olgu bildirimlerinde, kurtarıcıların İKD’lerin şokuna maruz kaldığı bildirilmiştir.
Kanıtlanan akut ST segment elevasyonlu miyokard infarktüsü dışında, şok uygulanan ritmi
olan kardiyak arrest olgularının resüsitasyonu sonrasında İKD implantasyonu gereksinimi
olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu hastaların tümü taburcu olmadan önce kalp
ritim bozuklukları konusunda uzmanlaşmış bir kardiyolog tarafından değerlendirilmelidir.
• N
on-invazif peys uygulamaları tüm İYD uygulayıcıları tarafından gerçekleştirilebilir
ve ilaç tedavisine yanıt alınamayan bradikardisi olan hastalarda hemen
uygulanması gereken bir tedavi yöntemidir.
• N
on-invazif peys uygulaması, stabil ve etkin bir spontan ritim dönünceye veya
uzman bir kişi tarafından transvenöz peys yerleştirilinceye kadar yapılan geçici
bir uygulamadır.
• İ mplante edilmiş peys cihazı veya İKD’ü olan hastalarda resüsitasyon girişimleri
sırasında özel önlemler gereklidir.
•V
T veya VF kardiyak arrest gelişiminden sonra resüsite edilen ve aritminin tekrarlama
riski olan hastalarda İKD yerleştirilmesi gereksinimi olabileceği akılda tutulmalıdır.
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
1. Giriş
Peri-arrest dönemde ortaya çıkan ritim bozuklukları iki ana grupta değerlendirilebilir:
• Kardiyak arrest ile sonuçlanabilecek aritmiler – ritim bozukluklarının çoğu
kardiyak arreste neden olmaksızın ortaya çıkabilir: bu tip aritmiler akut miyokard
infarktüsünün (AMİ) komplikasyonu olarak sık görülebileceği gibi, diğer
kardiyak sorunları olanlarda ve koroner arter hastalığı veya yapısal kalp hastalığı
olmayanlarda da görülebilir. Tedavi edilmemesi durumunda bu aritmilerden
bazıları kardiyak arreste veya hastanın durumunda önlenebilir ciddi kötüleşmeye
neden olabilir. Bazılarının ise acil tedavi edilmesi gerekmez.
179
11. Bölüm
Peri-arrest aritmiler
2. Hareket planı
Aritmi veya aritmi şüphesi varsa, hasta ABCDE yaklaşımıyla değerlendirilmeli ve erken
dönemde kardiyak monitorizasyon sağlanmalıdır (bkz. bölüm 8). Hasta özellikle olumsuz
bulgular yönünden değerlendirilmelidir (aşağıya bakınız). İntravenöz yol açılmalı ve gerekirse
oksijen verilmelidir. Mümkünse, ilk fırsatta 12 derivasyonlu EKG çekilmelidir. Böylece tedaviden
önce veya retrospektif olarak ve gerekirse uzman yardımıyla, ritim kesin olarak tanınabilir.
Ritim bozukluğunun kesin olarak tanınmasında klinik değerlendirmenin yararı sınırlıdır.
180
4. Tedavi seçenekleri
Hastanın klinik durumuna (olumsuz bulguların olup olmaması) ve aritminin özelliğine
göre, acil tedaviler beş başlık altında sınıflandırılabilir:
1. İskemi, hipoksi, asidemi, hipo-, hiperkalemi, ilaçlar, stres ve ağrı gibi önemli
tetikleyicilerin ortadan kaldırılması ve/veya tedavi edilmesi
2. Elektriksel tedavi (taşiaritmiler için kardiyoversiyon veya bradiaritmiler için peys
uygulaması)
3. Basit klinik girişimler (örn. vagal manevralar, perküsyon peys)
4. Farmakolojik tedavi (ilaç tedavisi)
5. Tedaviye gerek olmayanlar
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Çoğu ilaç tedavisinin etkisi elektriksel tedaviye göre daha geç ortaya çıkar ve daha
güvensizdir, dolayısıyla stabil olmayan ve olumsuz bulguları olan bir hasta için genelde
elektriksel tedavi tercih edilir. Olumsuz bulguları olmayan hastalar başlangıçta ilaç
ile tedavi edilirken ilaca bağlı ya da aritminin özelliğinden kaynaklanabilecek olası
kötüleşmelere dikkat edilmelidir. Acil elektriksel tedavi (defibrilasyon, kardiyoversiyon
veya peys) uygulamak için hazırlıklı olunmalıdır.
Eğer bir hastada başka nedenlerin komplikasyonu olarak aritmi gelişirse (örn. infeksiyon,
AMİ, kalp yetersizliği), altta yatan nedenin değerlendirilip, gerekirse uzman deneyiminden
yararlanılarak uygun bir şekilde tedavi edildiğinden emin olunmalıdır.
6. Taşikardi
181
11. Bölüm
Peri-arrest aritmiler
Geniş kompleksli taşikardi veya atrial fibrilasyon için bifazik ise 120 -150 J şok (monofazik ise
200 J) ile başlanır ve bu başarılı olmazsa enerji düzeyi kademeli olarak arttırılır. Atrial flatter
ve düzenli dar-kompleksli taşikardi sıklıkla daha düşük enerjili şoklar ile sonlandırılabilir:
bifazik ise 70-120 J (monofazik ise 100 J) ile başlanmalıdır. Atrial fibrilasyon ve flatter için
mümkünse antero-posterior defibrilatör ped pozisyonlarını kullanılmalıdır.
Şok uygulanırken şok düğmesine basılmalı ve şok oluşana kadar basılı tutulmalıdır - şok
verilmeden önce hafif bir gecikme görülebilir.
Tüm anti-aritmik tedaviler- fiziksel manevralar, ilaçlar veya elektriksel tedaviler ayrıca
pro-aritmik olabilir, öyle ki tedavinin etkisinin olmamasından çok tedavi klinik bozulmaya
neden olabilir. Çoklu anti-aritmik ilaçların veya yüksek dozda tek bir ilacın kullanılması
miyokard depresyonuna ve hipotansiyona neden olabilir. Bu, kardiyak ritmin ve hasta
durumunun bozulmasına neden olabilir. Anti-aritmik ilaçların tekrarlayan dozlarının veya
kombinasyonların kullanımından önce uzman yardımı istenmelidir.
182
Şekil 11.1
Taşikardi algoritması
elektrolit anormallikleri)
Stabil
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
n miodaron 300 mg İV
A
10-20 dakikada ve şoku
tekrarlayın QRS dar mı (< 12 saniye)?
n Amiodaron 900 mg
EVET
dakikada 2 g magnezyum verin) Dal bloklu SVT saptanmış ise: n Tekrarlarsa, tekrar adenozin
*Bilinçli hastalarda elektriksel kardiyoversiyon her zaman sedasyon veya genel anestezi altında uygulanmalıdır
183
11. Bölüm
Peri-arrest aritmiler
Torsade de pointes VT'de QT intervalini uzattığı bilinen tüm ilaçlar hemen kesilmelidir.
Elektrolit anormallikleri özellikle hipokalemi tedavi edilmelidir. On dakika içinde 2 g İV
magnezyum sülfat verilmelidir. Aritmi tedavi edildikten sonra tekrar oluşmasını önlemek
için başka bir tedavi gerekebileceğinden (örn. ‘overdriving’ peys uygulaması) uzman
yardımı istenmelidir. Sıklıkla olduğu gibi, olumsuz bulgular ortaya çıkarsa, hemen
senkronize kardiyoversiyon uygulanmalıdır. Hasta nabızsız olursa, derhal defibrilasyon
uygulanmalıdır (kardiyak arrest algoritmi).
184
6.5. Dar-kompleksli taşikardi
Dar kompleksli taşikardinin değerlendirilmesindeki ilk adım ritmin düzenli veya düzensiz
olduğunun belirlenmesidir.
Düzensiz dar kompleksli taşikardi sıklıkla AF'dir veya değişen AV iletinin olduğu (değişken
bloklu) atriyal flatterdir.
AV re-entry taşikardi (AVRT) WPW sendromu olan hastalarda gelişir ve eğer ek olarak yapısal
bir kalp hastalığı yoksa bu da genelde iyi huyludur. AVRT’nin en sık görülen şekli düzenli
dar kompleksli taşikardidir ve genelde EKG’de görünür bir atriyal aktivite saptanamaz.
186
6.5.3. Düzensiz dar kompleksli taşikardi
Düzensiz dar kompleksli taşikardi, pek muhtemelen, kontrol edilemeyen bir ventriküler
yanıt ile AF veya daha az sıklıkta, değişken AV Blok ile atriyal flatter olarak görülür. Ritmi
tanıyabilmek için 12 derivasyonlu EKG kaydı alın. Şayet hasta, aritmiye neden olan olumsuz
etkiler nedeniyle anstabil ise, senkronize elektriksel kardiyoveriyon uygulayın.
Şayet ritmin atriyal fibrilasyon/flatter olduğu aşikar ise adenozin kullanmayın. Şayet
olumsuz etkiler yoksa tedavi seçenekleri şöyle olmalıdır:
• İlaç tedavisi ile hız kontrolü
• Farmakolojik kardiyoversiyon için destekleyici ilaçlarla ritim kontrolü
• Elektriksel kardiyoversiyon ile ritim kontrolü
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Hasta için daha uygun tedaviyi saptamak için uzman yardımı sağlayın. Hasta ne kadar
uzun süre AF’da kalırsa, atriyal trombüs gelişme olasılığı o kadar fazladır. Genel olarak, 48
saatten fazla AF’da kalan hastalar, en az 3 hafta tam olarak antikoagülasyon uygulanmadan
veya trans-özafajiyal ekokardiyografi ile atriyal trombüsün varlığı dışlanmadıkça,
kardiyoversiyon (elektriksel veya kimyasal) ile tedavi edilmemelidir. Klinik durum,
kardiyoversiyonun acilen uygulanması gerektiğini ortaya koyuyorsa, ya düzenli olarak,
tedavi edici dozlarda, düşük molekül ağırlıklı heparin veya aktive parsiyel tromboplastin
zamanını referans değerlerin 1,5-2 katı tutacak şekilde anfraksiyone heparinin sürekli
infüzyonu sağlanmalıdır. Başarılı kardiyoversiyondan sonra heparin tedavisine devam
edin ve oral antikoagülanların kullanılmasına başlayın. Minimum 4 hafta , sıklıkla daha
uzun sürecek antikoagülan tedavi süresinde uzman görüşü alın.
11
7. Bradikardi
Bradikardi kalp atım hızının < 60 atım dk-1 olması şeklinde tanımlanmıştır. Bradikardinin sık
görülen nedenleri:
• fizyolojik olabilir (örn. atletlerde)
• kardiyak kaynaklı olabilir (örn. miyokardiyal infarktüs; miyokard iskemisi; hasta
sinüs sendromu)
• non-kardiyak kaynaklı olabilir (örn. vazovagal yanıt, hipotermi; hipoglisemi;
hipotiroidi, intrakraniyal basınç artışı)
• ilaç toksisitesi (örn. digoksin; beta blokerler; kalsiyum kanal blokerleri).
187
11. Bölüm
Peri-arrest aritmiler
neden olduğu yapısal problemler ile ilişkili olabilir. Bir birinci derece AV-blok uzamış P-R
aralığı (> 0.20 saniye) ile tanımlanır ve genellikle iyi huyludur. İkinci derece AV-blok Mobitz
tip I ve II olarak ayrılmıştır. Mobitz tip I’de, blok AV düğümdedir, çoğu kez geçicidir ve
asemptomatik olabilir. Mobitz tip II’de, blok en sık olarak AV düğümün altında, His demeti
hizasında veya demetin dallarındadır ve genellikle semptomatiktir, tam AV-bloğa ilerleme
potansiyeli vardır. Üçüncü derece kalp bloğu, altta yatan nedene bağlı olarak kalıcı veya
geçici olabilen AV disosiyasyon ile tanımlanır.
• İlk değerlendirme
Bradikardisi olan hasta ABCDE yaklaşımıyla değerlendirilmelidir. Bradikardinin olası
nedenleri gözden geçirilmeli ve olumsuz bulguların olup olmadığına bakılmalıdır. İlk
değerlendirmede belirlenmiş olan geri döndürülebilir nedenler tedavi edilmelidir. Olumsuz
bulgular varsa bradikardi tedavisine başlanmalıdır. Başlangıç tedavisi farmakolojiktir,
Atropin ile tedavi etkisiz kalırsa, ikinci basamak ilaçları düşünün. Bunlar arasında isoprenalin
(başlangıç dozu 5 mcg dk-1), adrenalin (2-10 mcg dk-1) ve dopamin (2-10 mcg kg-1dk-1)
sayılabilir. Bradikardinin nedeni inferior miyokard infarktüsü, kardiyak transplantasyon veya
omurilik hasarı ise teofilin (100-200 mg İV yavaş enjeksiyon) düşünülmelidir. Bradikardinin
potansiyel nedeni beta blokerler veya kalsiyum kanal blokerleri ise İV glukagon kullanımı
düşünülmelidir. Kalp transplantasyonu olan hastalara atropin verilmemelidir - yüksek
derecede AV blok veya hatta sinüs arrestine neden olabilir.
Eğer atropin etkisiz ise ve derhal transkütanöz peys girişimi olanaksız ise kalp peys
cihazı beklenirken perküsyon peys uygulanması denenebilir. Sternumun alt ucunun sol
kenarından kapalı bir yumruk ile ardışık, ritmik darbeler ile kalp 50-70 atım dk-1 hızda
uyarılmaya çalışılır.
188
Geçici transvenöz peys gerekliliği ve gerekirse uygulanması için uzman görüşü alınmalıdır.
Yakın zamanda yaşanmış asistoli; Mobitz tip II AV-blok; tam (üçüncü derece) AV blok
(özellikle geniş QRS komplekli veya başlangıç kalp atım hızı < 40 atım dk-1 ise) veya > 3
sn daha uzun süre ventriküler durma bulgusu varsa geçici transvenöz peys uygulanması
düşünülmelidir.
11
189
11. Bölüm
Peri-arrest aritmiler
Şekil 11.2.
Bradikardi algoritması
Atropin
500 mcg İV
n Alternatif ilaçlar*
VEYA
n Transkutanöz peys
* Alternatif ilaçlar:
n Aminofilin
n Dopamin
n G
lukagon (eğer beta-bloker
veya kalsiyum kanal blokeri
doz aşımı varsa)
n A
tropin yerine glikopirolat
kullanılabilir
190
ÖĞRENİLEN ÖNEMLİ KONULAR
• H
astanın stabilize edilmesi ve kardiyak arrestin tekrar oluşmasını önlemek için
kardiyak arrest ve SDGD’den sonra gelişen aritmiler tedavi edilmelidir.
• K
ardiyak arrest ile sonuçlanabilecek kötüleşmeleri önlemek için bazı
aritmilerin hemen tedavi edilmesi gerekirken, bazılarının hemen tedavi
edilmesi gerekmez.
191
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
192
Peri-arrest aritmiler
11. Bölüm
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
1. Giriş
Resüsitasyon bazı özel durumlarda modi-fiye edilmelidir. Belirti ve semptomların erken
tanınması ve etkin tedavi sıklıkla kardiyak arresti önleyecektir. Bu özel du-rumlar aynı
zamanda yandaş hastalığı olmayan, genç yaş grubundaki kardiyak arrest olgularının
çoğu için geçerlidir. Bu özel durumların çoğunda resüsitasyon için erken dönemde uzman
yardımı is-tenmelidir.
Tüm özel durumlarda kardiyak arresti önlemede ve sağkalımın arttırılmasında hala ABCDE
yaklaşımı gereklidir. Kardiyak arrest geliştiğinde, yüksek kalitede KPR ile minimal ara verme
ve geri döndürülebilir nedenlerin tedavi edilmesi, hala en önemli müdahaleler arasındadır.
193
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Hayatı tehdit eden elektrolit bozukluklarında hastaya ait risk faktörlerini düşünün (örn. böbrek
yetmezliği, şiddetli yanıklar, kalp yetmezliği ve diyabet). Tanımlarda belirtilen elektrolit
değerleri klinikte yol gösterici olarak belirtilmiştir. Tedaviye başlama kararındaki kesin değer,
hastanın klinik durumuna ve elektrolit değerindeki değişiklik gelişme hızına bağlıdır.
2.2.1. Hiperkalemi
Hiperkalemi kardiyak arreste neden olan en sık elektrolit bozukluğudur. Genellikle
hücrelerden artmış potasyum salınımına veya böbreklerden bozulmuş atılımına, ilaçlara
ve metabolik asidoza bağlıdır.
Tanım
Evrensel bir tanımı yoktur. Burada se-rum potasyum değerinin 5.5 mmol l-1 den yüksek olması
olarak tanımlanmıştır ancak pratikte hiperkalemi bir süreçtir. Potasyum konsantrasyonu
arttıkça yan etki gelişme riski ve acil tedavi ihtiyacı artar. Ağır hiperkalemi ise serum
potasyum konsantrasyonunun 6.5 mmol l-1 den yüksek olması olarak tanımlanmıştır.
194
Nedenleri
Hiperkalemi nedenleri:
• böbrek yetmezliği (akut böbrek hasarı veya kronik böbrek yetmezliği)
• ilaçlar; anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACEİ), anjiyotensin II reseptör
blokerleri (ARB), potasyum tutucu diüretikler, non-steroidal antienflamatuvar
ilaçlar (NSAİİ), beta blokerler, trimetoprim
• doku yıkımı (rabdomiyoliz, tümör lizis, hemoliz)
• metabolik asidoz
• endokrin bozukluklar (Addison hastalığı)
• diyet (İlerlemiş kronik böbrek yetmezlikli hastalarda tek sebebi olabilir)
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
ACEİ veya ARB ve potasyum tutucu diüretiklerin bir arada kullanımı gibi nedenlerin
birlikteliği varsa hiperkalemi riski artar.
Hiperkaleminin tanınması
Aritmi veya kardiyak arrest gelişen tüm hastalarda hiperkalemi ekarte edilmelidir.
Hastalarda flask paraliziye kadar ilerleyen kas güçsüzlüğü, parestezi veya derin tendon
reflekslerinin azalması ile kendini gösterebilir. Hiperkaleminin EKG üzerindeki etkisi, serum
potasyum konsantrasyonuna ve artış oranına bağlıdır (şekil 12.1).
Serum potasyum konsantrasyonu > 6.7 mmol l-1 olduğunda hastaların çoğunda EKG
değişiklikleri gelişir. Serum potasyum düzeylerinin ölçümlerinde kan gazı ölçüm cihazları
kullanılarak tanıdaki gecikmeler önlenebilir.
195
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Şekil 12.1
Hiperkaleminin özelliklerini gösteren 12 derivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5
III aVF V3 V6
Hiperkalemi tedavisi
Hiperkalemi tedavisinde beş önemli adım şunlardır:
1. kalbin korunması
2. potasyumu hücre içine sokma
3. potasyumu vücuttan uzaklaştırma
4. serum potasyum ve kan şekeri düzeylerinin monitörizasyonu
5. hiperkaleminin tekrar oluşmasını önleme
196
Şekil 12.2
Acil hiperkalemi tedavi algoritması
EKG değişiklikleri?
n Sivri T dalgaları n Geniş QRS n Bradikardi
n dalgası düzleşmesi/
P n Sinüzoidal n VT
yokluğu dalga
HAYIR EVET
Kalbi İV kalsiyum
koruyun 10 ml % 10 kalsiyum klorid İV
veya 30 ml % 10 kalsiyum glukonat İV
n Geniş İV yolu kullanın ve 5-10 dk’da verin
n EKG’yi tekrarlayın
n EKG değişikliği düzelmezse 5 dk sonra dozu tekrarlayın
İnsülin-glukoz İV infüzyon
Glukoz (25 g) 10 Ü insülin ile, 15 dk’da İV
25 g glukoz = 50 ml % 50 Glukoz VEYA 125 ml % 20 glukoz
12
K+ ‘u Hipoglisemi riski
hücre içine
sokun
Salbutamol 10-20 mg nebulize
197
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Serum potasyum düzeyini azaltmak için sodyum bikarbonat kullanımı ile ilgili kanıtlar
yetersizdir.
Ciddi artış (≥ 6.5 mmol l-1) Toksik EKG değişiklikleri mevcut (şekil 12.1):
• Uzman yardımı isteyin
• Kalsiyum klorid ile kalbi koruyun: 10 ml % 10 kalsiyum klorid İV veya 30 ml % 10
kalsiyum glukonat İV olarak 5-10 dk’nın üzerinde uygulandığında hiperkaleminin
miyokardiyal hücre membranı üzerindeki toksik etkilerini antagonize eder. VF/
Nabızsız VT gelişme riskini azaltarak kalbi korur ancak serum potasyum düzeyini
azaltmaz (etki başlama zamanı 1-3 dk’dır). Kalsiyumu uygulamadan önce damar
yolunun güvenli olduğundan emin olun (kalsiyum tuzlarının ekstravazasyonu
sekonder doku nekroz riskini arttırır).
• Yukarıda anlatılan potasyumu hücre içine sokan stratejiler uygulanmalıdır (glukoz/
insülin ve salbutamol)
• Potasyumu vücuttan uzaklaştırın (diyaliz düşünün). Uzman yardımı istenmelidir.
Diyaliz ünitesi olmayan hastanelerde, sıklıkla yoğun bakım ünitelerinde acil renal
replasman tedavileri uygulanmaktadır.
198
Kardiyak arrest halindeki hasta
TYD modifikasyonları
Elektrolit anormalliği varlığında temel yaşam desteğinde bir değişiklik yoktur.
İYD modifikasyonları
İYD algoritması izlenmelidir. Eğer yapılabiliyorsa kan gazı analizi ile hızlıca hiperkalemi
doğrulanmalıdır.
Kardiyak arrest durumunda: önce kalbi koruyun, sonra potasyumu hücre içine sokucu ve
vücuttan uzaklaştırıcı tedavileri uygulayın.
Diyaliz endikasyonları
Diyaliz potasyumun vücuttan atılmasında kullanılan en etkili yöntemdir. Etki
mekanizmasının temelini potasyum iyonlarının iyon gradiyenti boyunca membrandan
difüzyonu oluşturmaktadır. Tipik olarak ilk 60 dk’da serum potasyumunu 1 mmol l-1,
sonraki 2 saatte de 1 mmol l-1 azaltır.
12
Hiperkalemili hastalarda başlıca diyaliz endikasyonları şunlardır:
• EKG değişikliği olsun ya da olmasın ciddi hayatı tehdit edici hiperkalemi varlığında
• medikal tedaviye dirençli hiperkalemi durumunda
• son dönem böbrek hastalığında
• oligürik akut böbrek hasarında (< 400 ml/gün idrar çıkışı)
• belirgin doku yıkımı durumunda (örneğin rabdomiyoliz)
Serum potasyum düzeyinde başlangıç tedavisi sonrası sıklıkla rebound gelişir. Stabil olmayan
hastalarda sürekli renal replasman tedavisi (örn. sürekli veno-venöz hemodiyafiltrasyon)
aralıklı hemodiyalize göre kalp debisini daha az etkiler. Renal replasman tedavileri
günümüzde yoğun bakım ünitelerinin çoğunda yaygın olarak kullanılmaktadır.
199
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
2.2.2. Hipokalemi
Hipokalemi klinik pratikte en yaygın görülen elektrolit bozukluğudur. Hastanede yatan
hastaların % 20’sinden fazlasında görülür. Hipokalemi özellikle daha önceden kalp
hastalığı olan hastalarda ve digoksin tedavisi alan hastalarda aritmi insidansını arttırır.
Tanım
Serum potasyum düzeyinin 3.5 mmol l-1 den az olması hipokalemi olarak tanımlanmaktadır.
Ağır hipokalemi ise K+ < 2.5 mmol l-1 olarak tanımlanır ve semptomlara yol açabilir.
Nedenler
Hipokalemi nedenleri:
• gastrointestinal kayıplar (diyare)
• ilaçlar (diüretikler, laksatifler, steroidler)
• renal kayıplar (renal tübüler bozukluklar, diyabetes insipidus, diyaliz)
• endokrin bozukluklar (Cushing sendromu, hiperaldosteronizm)
• metabolik alkaloz
• magnezyum eksikliği
• diyetle yetersiz alım
Ayrıca hiperkalemi tedavisi de hipokalemiye yol açabilir.
200
Hipokaleminin tanınması
Aritmi veya kardiyak arrest durumundaki her hastada hipokalemi ekarte edilmelidir. Diyaliz
hastalarında hipokalemi genellikle hemodiyaliz seansının sonunda veya sürekli ambulatuar
periton diyalizi tedavisi sırasında görülür.
• ST segment değişiklikleri
• aritmiler (özellikle digoksin kullanan hastalarda)
• kardiyorespiratuvar arrest (NEA, VF/VT, asistoli)
Hipokalemi tedavisi
Tedavi, hipokaleminin ciddiyetine ve semptom ile EKG anormalliklerinin varlığına bağlıdır.
Potasyumun kademeli replasmanı tercih edilir ancak acil durumda intravenöz potasyum
gereklidir. Uzman yardımı istenmelidir. İV potasyumun önerilen maksimum infüzyon hızı
20 mmol saat-1’dir. Ancak kardiyak arrest gelişen veya gelişmek üzere olan anstabil aritmi
varlığında ise daha hızlı infüzyon endikedir (örn. 10 dk süreyle 2 mmol dk-1, devamında
5-10 dk’da 10 mmol). İV infüzyon sırasında devamlı EKG monitörizasyonu gereklidir.
Tekrarlayan serum potasyum düzeyi ölçümleri ile doz ayarlanmalıdır.
201
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Tablo 12.1
Kalsiyum ve magnezyum bozuklukları
* Normal total kalsiyum değeri yaklaşık 2.2-2.6 mmol l-1 dir. Normal iyonize kalsiyum değeri yaklaşık 1.1-1.3
mmol l-1’dir. Kalsiyum değerlerini dikkatli değerlendirmek gerekir. Emin değilseniz uzman yardımı istenmelidir.
Total kalsiyum serum albümin değerlerine bağlıdır ve düşük albümin değerleri için düzeltilmesi gerekecektir
(düzeltilmiş total kalsiyum). İyonize kalsiyum değerleri sıklıkla kan gazı cihazları ile ölçülmektedir. İyonize, total
ve düzeltilmiş kalsiyum değerlerinin karıştırılmaması önemlidir.
202
3. Zehirlenmeler
Zehirlenmeler kardiyak arrest veya ölümün nadir sebeplerindendir, ancak hastaneye kabul
edilen travmatik olmayan komanın en sık nedenidir.
Zehirlenme olgularında hastaneye başvuruların ana nedeni, terapotik veya keyif verici
ilaçların alınımı ile görülen özkıyım girişimleridir. İlaç toksisitesi ayrıca uygun olmayan dozda
ilaç kullanımı ve ilaç etkileşimlerine bağlı olarak da gelişebilir. Kaza sonucu zehirlenmeler
ise sıklıkla çocuklarda görülür. Öldürme amaçlı zehirlenmeler ise nadirdir.
Endüstriyel kazalar, savaşlar veya terörizm bu toksinlere maruziyete neden olabilir. Bireysel
veya toplu kaza olgularındaki dekontaminasyon ve güvenlik yönetimi bu bölümün konusu
dışındadır.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
203
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
• Hastanın vücut sıcaklığı ölçülmelidir, aşırı dozda ilaç alınmasından sonra hipo veya
hipertermi görülebilir.
• Özellikle genç hastalarda zehirin metabolize olacağını veya atılacağını düşünerek
uzun süreli resüsitasyon hazırlıklarını yapın.
• Zehirlenen hastanın tedavisi ile ilgili bilgi almak için bölgesel veya ulusal zehir
danışma merkezleri aranmalıdır. Ulusal veri tabanlarından spesifik zehirler ile ilgili
uzman yardımı elde edilebilir.
Opioidlerin akut olarak geri çekilmesi, sempatik aşırı salınım tablosuna yol açar ve
pulmoner ödem, ventriküler aritmi ve ciddi ajitasyon gibi komplikasyonlara neden olabilir.
Opioid bağımlılığından şüphelenilen hastalarda opioid intoksikasyonu durumunda
nalokson dikkatle kullanılmalıdır.
12
Kardiyak arrest genellikle solunum arrestine sekonderdir ve ciddi beyin hipoksisi ile
sonuçlanır. Prognoz kötüdür. Opioide bağlı gelişen kardiyak arrest durumunda standart
İYD kılavuzuna ek herhangi bir tedavi önerisi ile ilgili veriye rastlanmamıştır.
3.3.2. Benzodiyazepinler
Benzodiyazepinlerin aşırı dozu bilinç kaybı, solunum depresyonu ve hipotansiyona
neden olabilir. Flumazenil benzodiyazepinlerin kompetitif antagonistidir ve konvülziyon
öyküsü veya riski olmayan hastalarda herhangi bir benzodiyazepin alımının neden olduğu
sedasyonu ortadan kaldırmak gerektiğinde kullanılmalıdır. Flumazenil ile benzodiyazepin
intoksikasyonunun geri döndürülmesi, benzodiyazepin bağımlılığı olan ya da eş zamanlı
trisiklik antidepresanlar gibi prokonvülsan ajanlar alan hastalarda belirgin toksisiteye
(nöbetler, aritmi, hipotansiyon ve geri çekilme sendromu) neden olabilir. Aşırı doz ilaç alan
koma durumundaki hastalarda rutin olarak flumazenil kullanılmamalıdır. Benzodiyazepinlere
bağlı gelişen kardiyak arrest durumunda uygulanan özel teknik yoktur.
205
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Genişlemiş QRS kompleksi ve sağ aks deviasyonu, artmış aritmi riskinin göstergesidir
(şekil 12.3). Trisiklik ajanlara bağlı ventriküler aritmilerin tedavisinde sodyum bikarbonat
206
3.3.6. Beta blokerler
Beta bloker zehirlenmesi, tedavisi zor olan ve kardiyak arreste kadar gidebilen
bradiaritmilere ve negatif inotropik etkilere neden olabilir.
3.3.7. Digoksin
Digoksin ile zehirlenme vakaları kalsiyum kanal blokerleri ve beta blokerlere göre daha az
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
olmasına rağmen digoksin zehirlenmelerinde ölüm oranı daha fazladır. Spesifik antidot
tedavisi digoksin spesifik antikor fragmanları (digoksin-Fab) ile sağlanır. 2-10 flakon
digoksin-Fab (her flakonda 38 mg) 30 dk boyunca İV uygulanır.
Şekil 12.3
Ciddi trisiklik antidepresan toksisitesinin özelliklerini gösteren 12 derivasyonlu EKG
I aVR V1 V4
II aVL V2 V5
III aVF V3 V6
12
RHYTHM STRIP: II
25 mm/sec: 1 cm / mV
207
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
4. Hipotermi
4.1. Tanım
4.2. Tanı
Ilıman iklime sahip ülkelerde kaza ile gelişen hipotermi tanısı gözden kaçabilir. Normal
termoregülasyonu olan kişilerde, hipotermi özellikle yağmurlu ve rüzgarlı havalarda,
soğuk hava şartlarına bağlı olarak ve hareket kısıtlığı olan kişilerde veya soğuk suda
immersiyonu takiben gelişebilir. Yaşlı veya çocuklarda olduğu gibi termoregülasyon
yeterli değilse hipo-termi hafif soğuğa maruz kalmada bile görülebilir. Hipotermi riski
aynı zamanda ilaç veya alkol kullanımında, aşırı bitkinlikte, hastalık, yaralanma veya ihmal
durumunda da artar. Kollaps durumundaki bir hastanın fizik muayenesi yapılırken veya
klinik öyküsü alınırken hipotermiden şüphelenilebilir. Vücut sıcaklığını ölçmek ve tanıyı
doğrulamak için düşük sıcaklıkların okunabildiği bir termometre gereklidir. Özefagus alt
1/3’ünden ölçülen santral vücut sıcaklığı kalp sıcaklığı ile uyumludur. Termistör tekniği
kullanarak yapılan timpanik ölçüm iyi bir alternatiftir fakat ortam sıcaklığı düşükse, prob
iyi yerleştirilmediyse, dış kulak yolu kapalı veya kardiyak arrest süresince karotis arterinde
akım yok ise, özefagus sıcaklığından daha düşük olabilir. İnfrared tekniğine dayanan ve
sıkça kullanılan timpanik termometreler kulak kanalına yerleşmez ve düşük sıcaklıkların
okunmasında genellikle uygun değildir.
Hipotermik hastada ölüm tanısı koyarken dikkatli olmak gerekir, çünkü tek başına soğuk
bile çok yavaş, küçük volümlü, düzensiz nabız ve kaydedilemeyen kan basıncı oluşturabilir.
208
Hipotermik bir hastada, ölümü deklare etmek için hiçbir yaşam belirtisi olmaması (İsviçre
hipotermi Evre IV) tek başına güvenilir değildir. 18°C’de beyin, dolaşım arresti periyodunu
37°C’dekinden 10 kat uzun süreli tolere eder. Pupil dilatasyonu başka nedenlere bağlı
olabilir ve ölüm belirtisi olarak kabul edilmemelidir. Soğuk suda immersiyon sonrası santral
sıcaklık 13.7°C olan, kardiyak arrest gelişen ve uzun süreli KPR uygulanan bir hastada iyi
kalitede sağkalım bildirilmiştir.
Hastane öncesi dönemde, kardiyak arrest kesin olarak öldürücü yaralanma ve hastalıklara
ve uzamış asfiksiye bağlı ise veya göğüs kompresyonu yapılamıyorsa resüsitasyon
sonlandırılabilir. Diğer tüm hastalarda, geleneksel olarak “hiç kimse ısıtıldıktan sonra ölü
olduğu kanıtlanmadıkça ölmemiştir” prensibi uygulanmalıdır. Merkezden uzak bölgelerde,
tekrar ısıtma işleminin pratik olmayacağı düşünülmelidir. Hastane ortamında hipotermik
arrest olan hastanın resüsitasyonunun ne zaman sonlandırılacağı kararını vermek için
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
209
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
4.4.1. Aritmiler
Santral vücut sıcaklığı düştükçe; sinüs bradikardisi atriyal fibrilasyona (AF), ardından
ventriküler fibrilasyona (VF) ve son olarak da asistoliye kadar gider.
• VF/VT gelişirse standart İYD tedavi kılavuzuna göre şok uygulamaya başlayın;
eğer VF/VT 3. şoktan sonra sonra devam ediyorsa, vücut sıcaklığı 30°C’nin üzerine
çıkıncaya kadar defibrilasyon işlemi ertelenmelidir. OED kullanıldıysa, hastayı
ısıtırken OED’nin önerileri izlenmelidir.
• VF dışındaki aritmiler santral sıcaklık arttıkça kendiliğinden düzelme eğilimindedirler
ve genellikle acil tedavi gerektirmezler.
• Ciddi hipotermide bradikardi fizyolojik olabilir. Isıtma sonrası bradikardi devam
etmediği sürece kardiyak peys takılması gerekli değildir.
4.4.2. Isıtma
Tüm hastalar için genel uygulamalar hastanın soğuk ortamdan uzaklaştırılması, daha fazla
ısı kaybı olmasının önlenmesi ve hızlıca hastaneye transfer etmektir. Isıtma pasif, aktif
eksternal veya aktif internal olabilir.
• Dış ortamda orta derece veya ağır hipotermisi olan hastalar immobilize edilmeli
ve dikkatlice kaldırılmalı, yeterli oksijenizasyon sağlanmalı, monitörize edilmeli
(EKG ve santral vücut sıcaklığı), tüm vücut kurulanmalı ve sarılmalıdır. Islak giysiler
çıkartılmaktansa kesilmelidir; böylece hastanın aşırı hareket etmesi önlenmiş olur.
• Bilinci açık hastalar hareket ettirilmelidir çünkü egzersiz hastayı titremeden daha
hızlı ısıtır. Egzersiz tekrar ısıtma sonrası görülebilen hipotermiyi arttırabilir, örneğin
soğuk bir ortamdan uzaklaşma sonrası daha fazla soğumaya neden olabilir.
Uykuya meyilli veya komatöz hastaların VF veya nVT gelişmesi için eşik değerleri
210
daha düşüktür. Bu hastalar immobilize edilmeli, tekrar ısıtma sırasında görülebilen
hipotermi veya kardiyovasküler kollaps gelişmesinden korumak için horizontal
tutulmalıdır.
• Pasif ısıtma, hala titreyebilen hafif hipotermisi olan bilinci açık hastalar için
uygundur. Bu yöntem en iyi yün battaniye, alüminyum folyo, bir şapka ve sıcak
ortam ile sağlanabilir.
• Hastane öncesi dönemde daha fazla ısı kaybını önlemek için, orta veya ağır
hipotermide, kimyasal ısı paketlerinin gövdeye yerleştirilmesi yardımcı olacaktır.
• Isıtılmış intravenöz sıvılar ve sıcak nemlendirilmiş gazlar ile ısıtma hastane dışında
etkili değildir. Yoğun aktif ısıtma çabaları uygulanarak hastanın, ileri ısıtma
teknikleri ile ısıtılması, devamlı monitörizasyonu ve gözleminin yapılabileceği bir
merkeze ulaştırılması geciktirilmemelidir.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Genelde aritmisi olmayan, bilinci açık hipotermik ve titreyen hastalar pasif ısıtma ve
gözlem için en yakın hastaneye götürülebilirler. Bilinç değişikliği olan hipotermik hastalar
aktif eksternal ve internal ısıtmanın yapılabileceği hastanelere götürülmelidir. Kardiyak
instabilite bulguları varsa; ekstrakorporeal olarak ısıtmak üzere ekstrakorporeal yaşam
desteği (ECLS) sağlayan merkezlerle bağlantı kurularak hastanın transferi sağlanmalıdır.
211
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Çığ altında kalan kazazedelerden aşağıdaki durumlarda olan kişilerin yaşama şansı düşüktür;
• 60 dk’dan fazla çığ altında kalan (veya ilk vücut sıcaklığı < 30°C) ve hava yolu
obstrüksiyonu ile kardiyak arrest durumunda olan;
• başlangıçta çığ altında kalan ve başlangıç serum potasyum değeri > 8 mmol l-1 ile
kardiyak arrest durumunda bulunanlar
Şekil 12.4
Çığ altında kalan kazazedelerin yönetimi için algoritma
HAYIR ≤ 60 dk
(≥ 30°C)
Çığ altında kalma süresi
İYD algoritması2
(santral sıcaklık)1
60 dk (< 30°C)
EVET
Minimal invazif
Yaşam bulguları?3
yeniden ısıtma4
HAYIR
EVET
Asistoli veya
BELIRSIZ
Serum potasyumu- ECLS uygula-
Hava yolu açık
nu değerlendirin6 nan hastane
HAYIR
> 8 mmol l-1
KPR’yi sonlandırmayı düşünün
1.
ığ altında kalma süresi bilinmiyorsa santral sıcaklık kullanılabilir
Ç
2.
Potansiyel komplikasyon (pulmoner ödem) veya yaralı hastalar en uygun hastaneye nakledilmelidir
3.
Spontan solunum ve nabzı 1 dk’dan uzun süreyle kontrol edin
4.
Kardiyovasküler instabilitesi olan veya santral sıcaklığı < 28°C olan hastalar ECLS (ekstrakorporeal yaşam desteği) yapılabilen
hastanelere transport edilmelidir
5.
Kurtarma ekibinin riski göze alamayacak kadar yüksekse, KPR bekletilir
6.
Ezici yaralanmalar ve depolarizan kas gevşeticiler serum potasyum düzeyini yükseltirler
212
5. Hipertermi
5.1. Tanım
Vücudun termoregülasyon mekanizmalarının bozulduğu ve santral vücut sıcaklığı,
normalde homeostatik mekanizmalarla sağlanan değerlerin üzerine çıktığı zaman
hipertermi görülür. Hipertermi çevresel durumlara bağlı egzojen olarak veya endojen ısı
üretimine sekonder ortaya çıkabilir.
Çevreye bağlı hipertermi ısının, genellikle radyan enerji formunda, vücut tarafından
absorbsiyonunun, termoregülasyon mekanizmaları ile kaybedebileceğinden daha hızlı
olduğu durumlarda ortaya çıkar. Hipertermi, ısı ilişkili durumların şu sırasına göre gelişir:
ısı stresi ile başlar, ısı bitkinliği ilerler, sıcak çarpması ve çoklu organ yetmezliği ile ve bazı
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Malign hipertermi (MH) iskelet kası kalsiyum homeostazisinin nadir görülen bir
bozukluğudur, genetik olarak yatkın bi-reylerde halojenli anestezikler ve depolarizan kas
gevşeticilerin kullanımını takiben hayatı tehdit eden hipermetabolik kriz ve kas kasılmaları
ile karakterizedir.
213
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
5.2.3. Tedavi
Temel tedavi ABCDE’yi optimize etmeye dayanan destek tedavi ve hastayı hızlıca
soğutmaktır.
• Hasta hastaneye ulaşmadan soğutmaya başlanmalıdır. Santral vücut sıcaklığını
hızlıca yaklaşık 39°C’ye düşürmek hedeflenmelidir. Ciddi sıcak çarpması olan
hastalar yoğun bakımda takip edilmelidir.
• Kardiyak arrest gelişirse, standart temel ve ileri yaşam desteği prosedürleri izlenmeli
ve hasta soğutulmalıdır. Eğer gerekirse defibrilasyon uygulanmalı, bu arada hasta
soğutulmaya devam edilmelidir. Hayvan çalışmaları, prognozun normotermik
kardiyak arrestli hastalarla karşılaştırıldığında daha kötü olduğunu göstermiştir.
İstenmeyen nörolojik sonuç riski 37°C’nin üstündeki her derecede artmaktadır.
214
5.2.4. Soğutma teknikleri
Birçok soğutma yöntemi tanımlanmıştır fakat hangi yöntemin daha iyi olduğu ile ilgili çok
az bilgi vardır.
• Basit tekniklerin içinde soğuk içecekler, giysileri çıkarılmış hastayı vantilatörle
soğutmak ve hastanın üzerine soğuk su püskürtmek vardır. Geniş çaplı yüzeysel
kan damarlarının olduğu bölgelere (aksilla, kasık, boyun) buz torbaları koymak da
faydalıdır. Yüzeyel soğutma titremeye neden olabilir.
• Kooperasyonu iyi olan hastaların soğuk suda immersiyonu etkilidir; fakat bu
periferal vazokonstrüksiyona neden olabilir ve vücuttan ısı kaybını azaltır.
İmmersiyon kritik hastalarda pratik değildir.
• Kardiyak arrest sonrası hedefli sıcaklık yönetiminde kullanılan gelişmiş soğutma
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
6. Suda boğulma
Suda boğulma kaza sonucu ölümlerin sık görülen bir nedenidir. Suda boğulmanın en
tehlikeli sonucu hipoksidir. Kardiyak arrest genellikle sekonder bir olaydır. Hipoksi süresi
hastanın prognozunu belirleyen kritik bir faktördür. Suda kalma süresi 10 dk’dan az ise iyi
prognoz, 25 dk’dan fazla ise kötü prognoz ile ilişkilidir. Yaş, acil sağlık hizmetlerine yanıt
süresi, tatlı veya tuzlu su, suyun ısısı ve bir tanığın varlığı hayatta kalma için belirleyici
parametreler değillerdir.
Bazı hastalarda primer kardiyak arrest (örneğin yüzerken miyokard enfarktüsüne bağlı
olarak gelişebilir) olabileceği hatırlanmalıdır. Suda boğulma nedeniyle ölüm genç
erkeklerde daha sıktır ve bu yaş grubunda Avrupa’da kaza sonucu ölümlerin başında gelir.
215
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
6.1. Tanım
Suda boğulma, sıvı içinde submersiyon/immersiyon’a bağlı primer respiratuvar bozuklukla
sonuçlanan bir süreç olarak tanımlanır. Bu tanımlamada bahsedilen hastanın hava yolunda
hastanın nefes almasını önleyen bir sıvı/hava kesişim noktasının mevcut olmasıdır. Kişi bu
süreç sonrası ölebilir veya yaşayabilir, fakat sonuç ne olursa olsun, kişi bir suda boğulma
olayının içinde bulunmuştur.
6.3. Tedavi
Suda boğulan bir hastanın tedavisi 4 fazlıdır. Bunlar;
1. suda kurtarma
2. temel yaşam desteği
3. ileri yaşam desteği
4. resüsitasyon sonrası bakım
216
• Kazazedeyi derhal sudan çıkarın. Boğulmalarda spinal hasar gelişme riski çok
düşüktür. Derin suya dalış öyküsü veya su kaydırağı kullanımı, uçurtma sörfü,
deniz taşıtları ile yarış sonrası ciddi yaralanma belirtileri olmadıkça spinal önlemler
almak gereksizdir. Kişi nabızsız ve apneik ise boyun fleksiyon ve ekstansiyonunu
sınırlamaya çalışırken, mümkün olabildiğince çabuk kazazedeyi sudan çıkarın.
• Uzamış immersiyon sonrası hipovolemi kardiyak arreste neden olabilir. Sudan
çıkarma esnasında ve sonrasında kazazedeyi yatay pozisyonda tutun.
Ventilasyon
• Boğulmada TYD basamaklarının uygulanması ve hipoksinin hızlıca düzeltilmesi hayati
önem taşımaktadır. Kurtarıcı soluk veya pozitif basınçlı ventilasyon sağkalımı arttırır.
• Mümkün olur olmaz 5 başlangıç solunumu verin. İnflasyon yaklaşık 1 sn süreli
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Göğüs kompresyonu
• Boğulan kişi sudan çıkarılır çıkarılmaz solunumu değerlendirilmelidir. Eğer hastanın
solunumu yoksa (veya iç çekme şeklinde hareket yapıyorsa) hemen göğüs
kompresyonlarına başlanmalıdır. KPR’ye 30 kompresyon 2 ventilasyon şeklinde
devam edilmelidir. Suda boğulan kişilerin çoğunda hipoksiye sekonder kardiyak
arrest olduğu düşünülmelidir. Bu hastalarda, sadece kompresyon ile uygulanan
KPR etkisizdir, bu uygulamadan kaçınmak gerekir.
12
Defibrilasyon
• Defibrilasyon elektrotlarını yerleştirmeden önce hastanın göğüs bölgesi
kurulanmalıdır. OED veya manuel defibrilatör kullanarak standart defibrilasyon
prosedürü izlenmelidir.
217
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Dolaşım ve defibrilasyon
• Suda boğulan bir hastada respiratuvar ve kardiyak arrest ayrımını yapmak
önemlidir. Eğer hastada kardiyak arrest varsa göğüs kompresyonuna başlamayı
geciktirmek sağkalımı azaltır.
• Arrest sonrası iç çekme hareketini spontan iyileşen hastanın başlangıç respiratuvar
eforundan ayırmak zordur. Kardiyak arrest varlığı veya yokluğu için tek gösterge
olarak nabız palpasyonu güvenilir değildir. Uygun olduğunda ek olarak, EKG trasesi,
ETCO2, ekokardiyografi gibi diğer monitörizasyon olanaklarından bilgi edinilmeye
çalışmalıdır.
• Eğer hastada kardiyak arrest varsa, standart ileri yaşam desteği protokolü
izlenmelidir. Eğer hastanın santral vücut sıcaklığı 30°C’den düşükse, defibrilasyon
uygulaması üç deneme ile sınırlanmalı ve vücut sıcaklığı 30°C’nin üzerine çıkana
kadar İV ilaçlar kesilmelidir.
• Uzamış immersiyon boyunca, hastalar vücutlarının üzerindeki suyun hidrostatik
basıncından dolayı hipovolemik olabilirler. Hipovolemiyi düzeltmek için İV sıvı
verilmelidir. Eğer hastaneye transfer süresi uzamışsa, sıvı tedavisine hastane dışı
başlanmalıdır.
218
6.3.3. Resüsitasyon sonrası bakım
• Boğulan hastalar submersiyon sonrası akut respiratuvar distres sendromu (ARDS)
gelişmesi açısından artmış riske sahiptir ve koruyucu ventilasyon stratejileri
kullanılmalıdır.
• Boğulma sonrası pnömoni sık görülür. Profilaktik antibiyotik kullanımının faydalı
olduğu gösterilmemiştir, fakat kanalizasyon gibi yüksek oranda kontamine sularda
submersiyondan sonra düşünülmelidir. Eğer enfeksiyon belirtileri gelişirse geniş
spektrumlu antibiyotik verilmelidir.
• Tatlı su veya deniz suyunda boğulma tedavisi arasında fark yoktur.
• Suda boğulma sonrası nörolojik sonuçları iyileştirmek için barbitüratlar, intrakraniyal
basınç (İKB) monitörizasyonu ve steroidler kullanılmıştır. Bu girişimlerin hiçbirisi
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
7. Astım
Bazı Avrupa ülkelerinde (İngiltere, İrlanda, İskandinavya) yüksek prevalansa sahip olan
astım, dünyada bütün yaşlarda ve etnik gruplar arasında yaklaşık 300 milyon insanda
görülmektedir. Dünyada yılda 250.000 kişinin astım nedeni ile öldüğü tahmin edilmektedir.
Ölüm oranları astım prevalansı ile korele görünmemektedir. Ölümlerin çoğu hastaneye
12
ulaşmadan önce gerçekleşmektedir.
• Wheezing sık görülen fiziksel bir bulgudur, fakat şiddeti hava yolu obstrüksiyonunun
derecesi ile korole değildir. Wheezing’in diğer nedenleri: akciğer ödemi, kronik
obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), pnömoni, anafilaksi, yabancı cisim, pulmoner
emboli, subglottik kitledir.
• Akut şiddetli astım hastalarının daha da kötüleşmesini önlemek için agresif medikal
tedaviye ihtiyaçları vardır. Deneyimli klinisyenler bu hastaları kritik bakımın
sağlanabileceği ortamlarda tedavi etmelidirler. SpO2<%92 veya hayatı tehdit eden
astım özelliklerine sahip olan hastaların hiperkapni riski vardır ve arteriyel kan gazı
ölçümü gereklidir.
• İnspire edilecek oksijen konsantrasyonunu SpO2 % 94-98 olacak şekilde uygulayın.
Maske ile yüksek akımda oksijen bazen gerekli olabilir. Pals oksimetrinin olmaması
oksijen kullanımına engel olmamalıdır.
• Salbutamol (5 mg nebülize) akut astımda ana tedavidir. Her 15-20 dk’da tekrarlayan
dozlar veya sürekli uygulama gerekebilir. Yüksek akımlı oksijen ile çalışan nebulizer
üniteleri kullanılmalıdır (en az 6L dk-1). Eğer hasta çok yorulmuş ise veya hipoventile
ise nebulize edilmiş ilaçların akciğerlere etkin bir şekilde verilemeyeceğini
hatırlayınız. Eğer nebulizerler hemen uygun değilse, beta-2 agonistler büyük
volümlü aletler aracılığıyla ölçülü doz inhalerleri ile tekrarlayan dozlarda geçici
olarak uygulanabilirler.
220
Tablo 12.2
Akut astım alevlenmesinin şiddeti
Şiddetli Astım
Ölümün eşiğinde astım Artmış CO2 ve/veya artmış inflasyon basıncı ile
birlikte mekanik ventilasyon gereksinimi
Hayatı tehdit eden astım Aşağıdaki bulgulardan herhangi birinin olması:
Klinik bulgular Ölçümler
Bilinç düzeyi değişikliği PEF < %33 en iyi veya
tahmini değer
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• Nebulize antikolinerjikler (ipratropium 0.5 mg, 4-6 saatte bir) şiddetli astımda ve
beta-2 agonistlere yanıt vermeyen olgularda ek bronkodilatasyon sağlayabilir.
• Akut astımın tedavisinde nebulize magnezyum sülfat şu anda önerilmemektedir.
• İntravenöz magnezyum sülfat (2 g yavaş = 8 mmol) inhaler bronkodilatatör tedaviye
başlangıç yanıtı iyi olmayan (PEF en iyi veya tahmini değerin < %50’si) akut şiddetli
astımda yararlı olabilir. En sık rapor edile yan etkiler; flushing, yorgunluk, bulantı,
baş ağrısı ve hipotansiyondur.
• Erken dönemde kortikosteroid kullanımı akut astımlı hastalarda hastaneye yatış
oranını azaltmaktadır. Oral ve İV formların klinik etkileri arasında fark olmamasına
rağmen ölümün eşiğindeki astımlılarda kusma veya yutma güçlüğünden dolayı İV
yol tercih edilmelidir.
221
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
222
8. Anafilaksi
8.1. Tanım
Anafilaksi ağır, yaşamı tehdit eden, jeneralize veya sistemil hipersensitivite
reaksiyonudur.
Genellikle deri ve mukozada değişikliklerle birlikte, yaşamı tehdit eden hava yolu ve/veya
solunum ve/veya dolaşım problemlerinin hızla gelişmesi ile karakterize bir durumdur.
Avrupa’da bazı ülkelerde ulusal kılavuzlar vardır. 2014 yılında The European Academy of
Allergy and Clinical Immunoly’s (EAACI) anafilaksi çalışma grubu tarafından anafilaksi
tanısı için klinik kriterler tanımlanmıştır (daha fazla bilgi için http://www.eaaci.org/resources/
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
8.2. Etiyoloji
Anafilaksi, genellikle hücreye bağlı im-münglobülin E (IgE) ile allerjenin etkileşmesi sonucu,
mast hücreleri veya bazofillerden inflamatuar mediyatörlerin salınması ile meydana gelir.
Ig-E aracılığı olmadan veya mediyatörlerin non-immün salınımı ile de meydana gelir.
Histamin ve diğer inflamatuar mediyatörler salınımı vazodilatasyon, ödem ve kapiller
permeabilite artışından sorumludur.
Ölüm riski, astımlı olup özellikle iyi kontrol edilmemiş astımlılarda veya adrenalin 12
kullanılmayan ya da adrenalin ile tedavide geç kalınanlarda artış göstermektedir.
Ölümcül anafilaksi olgularında ölüm genellikle tetikleyici ajan ile temastan çok kısa süre
sonra meydana gelmektedir. Ölümcül yiyecek reaksiyonları tipik olarak 30-35 dakika
sonra solunum arrestine; böcek ısırmaları 10-15 dakika sonra şok ve kollapsa neden
olmakta, intravenöz medikasyonların neden olduğu ölüm ise sıklıkla 5 dakika içnde
gerçekleşmektedir. Ölüm nadir olarak kontakt ile tetiklendikten sonraki 6 saatten daha
sonraki bir süre içinde meydana gelmektedir.
8.3. Tanı
• Anafilaksi, bir tetikleyen (allerjen ile karşılaşan hastada hızla ilerleyen(genellikle
dakikalar içinde) cilt değişiklikleri ve hayatı tehdit eden hava yolu ve/veya
solunum değişiklikleri ile ortaya çıkan ani bir hastalıktır. Bu reaksiyon genellikle
beklenilmeyen bir durumdur.
223
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Hatırlatma:
• Cilt veya mukoza değişiklikleri tek başına anafilaksi bulgusu değildir.
• Cilt ve mukoza değişiklikleri hastaların %20’sinde olmayabilir veya çok hafif olabilir
(bazı hastalarda sadece kan basıncında azalma olabilir-dolaşım problemi olarak).
• Aynı zamanda gastrointestinal problemler de olabilir (örn. kusma, karın ağrısı,
inkontinans).
224
Solunum problemleri:
• solunum güçlüğü-artmış solunum hızı
• wheezing
• hastanın giderek yorulması
• hipoksiye bağlı konfüzyon
• siyanoz-genellikle geç bulgudur
• solunum arrest.
Dolaşım problemleri:
• şok bulguları-soluk, nemli ve soğuk
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• taşikardi
• hipotansiyon- baygınlık hissi, kollaps
• bilinç düzeyinin azalması veya bilincin kaybı
• anafilaksi, koroner arterleri normal kişilerde bile miyokardiyal iskemi ve
elektrokardiyografik (EKG) değişikliklere neden olabilir.
• kardiyak arrest
Yukarıda belirtilen tüm hava yolu, solunum ve dolaşım problemleri beyin perfüzyonunun
azalması nedeniyle hastanın nörolojik durumunu (Disabilite problemleri) bozabilir.
Konfüzyon, ajitasyon ve bilinç kaybı görülebilir.
12
8.3.3. Cilt ve, veya mukoza değişiklikleri
Bunlar ABCDE yaklaşımı kullanıldığında Exposure bölümünde değerlendirilmelidir.
• Bunlar sıklıkla ilk ortaya çıkan bulgulardır ve anafilaktik reaksiyonların % 80’inden
fazlasında görülür.
• Hafif derece veya dramatik olabilir.
• Sadece cilt, sadece mukoza veya her ikisinde de değişiklik olabilir.
• Eritem görülebilir-yamalı, veya jeneralize, kırmızı lezyon
• Vücudun herhangi bir yerinde ürtiker olabilir (kurdeşen veya benzer isimler ile
adlandırılabilir). Lezyonlar soluk, pembe veya kırmızı olabilir, ve böcek ısırığı gibi
görünebilir. Lezyonlar değişik boyut ve şekillerde ve sıklıkla kırmızı bir halka ile
çevrilidir. Genellikle kaşıntılıdır.
• Anjioödem ürtikerle benzerdir fakat daha derin dokularda ödem vardır, en sık göz
kapakları, dudaklar, ve bazen ağız ve boğazda ödem görülür.
225
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Her ne kadar cilt değişiklikleri tedavi eden kişiler ve hasta için sıkıntılı, endişe verici bir
durum olsa da, hayatı tehdit eden hava yolu, solunum ve dolaşım problemleri yoksa
anafilaksi varlığını göstermez.
Anafilaktik reaksiyon ve panik atak arasında bir belirsizlik bulunabilir. Daha önce anafilaksi
geçirmiş hastalar, bu probleme neden olan allerjenle tekrar temas ettiğini düşünürse panik
atak geçirebilir. Hiperventilasyona yol açan kendini kötü hissetme ve nefessiz kalma bazı
durumlarda anafilaksi ile karıştırılabilir. Hipotansiyon, solukluk, hırıltılı solunum, ürtiker veya
ödem yok iken, anksiyete ile ilişkili flushing ve ciltte kızarma görülebilir, bu da tanısal zorluğa
yol açar. Tanı koymada zorluk immünizasyon işlemi sonrası vazovagal atakla birlikte ortaya
çıkabilir, fakat eritem, solunum güçlüğü ve ödem olmaması ayırıcı özelliklerdir. Vazovagal
atağın yavaş gelişmesi, ciddi anafilaktik epizodun hızlı gelişmesi ile karşılaştırıldığında da,
ayırıcı özellik olabilir. Baygınlık genellikle hastayı yatırıp bacaklarının kaldırılmasına cevap verir.
8.5. Tedavi
Anafilaksi tanısı her zaman net olmadığı için anafilaksi tedavisi yapan her doktor sistematik
ABCDE yaklaşımını kullanmalıdır. Haytı tehdit eden problemler bulunduğu anda tedavi
edilmelidir. Anafilaksi algoritmasında bazı önemli basamaklar tanımlanmıştır (şekil 12.5).
• Tüm hastalar rahat bir pozisyona alınmalıdır. Hava yolu ve solunum problemi
olan hastalar oturmayı tercih edebilir çünkü bu şekilde nefes almaları kolaylaşır.
Düşük kan basıncı (dolaşım problemi) olan hastaların, bacakları kaldırılarak veya
kaldırılmadan düz yatırılması yaralı olur. Hasta baygınlık hissederse oturtulmamalı
veya ayağa kaldırılmamalıdır - kardiyak arreste neden olabilir. Solunumu olan ve
bilinci olmayan hastalar yan çevrilmelidir (recovery-derlenme pozisyonu).
226
• Mümkünse anafilaktik reaksiyona neden olan tetikleyici etken uzaklaştırılmalıdır.
Bal/yaban arısı sokmalarından sonra iğneleri çıkarılmalıdır. Anafilaktik reaksiyona
neden olduğundan şüphelenilen tüm ilaçlar kesilmelidir (örn. İV kolloidler, veya
antibiyotikler). Etkenin uzaklaştırılması mümkün değilse tedavi geciktirilmemelidir.
• Anafilaksiden şüphelenilen bütün hastalar mümkün olan en kısa sürede monitörize
edilmelidir (örn. ambulans ekibi, acil servis). Minumum monitörizasyon puls
oksimetre, non-invaziv kan basıncı ve 3-derivasyonlu EKG içermelidir.
• Resüsitasyon sırasında mümkün olan en yüksek konsantrasyonda oksijen
verilmelidir (genellikle 10 L dk-1’dan daha fazla).
• Anafilaktik reaksiyon tedavisinde en önemli ilaç adrenalindir. Bir alfa-reseptör
agonisti olarak, periferik vazodilatasyonu önler ve ödemi azaltır. Beta-reseptör
aktivitesi ile bronşiyal hava yollarını dilate eder, miyokard kontraktilitesini arttırır
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
227
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
228
Şekil 12.5
Anafilaksi Algoritması
Anafilaktik reaksiyon?
Tanı:
n Hastalığın akut başlaması
n H
ayatı tehdit eden Hava yolu ve/veya Solunum,
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
n Yardım çağırın
n Hastayı düz yatırın, bacaklarını kaldırın (solunumu izin
veriyorsa)
Adrenalin2
n H idrokortizon5
4.
Klorfeniramin 5.
Hidrokortizon
(İM veya yavaş İV) (İM veya yavaş İV)
Erişkin veya > 12 yaş çocuk 10 mg 200 mg
6-12 yaş arası çocuk 5 mg 100 mg
6ay - 6 yaş çocuk 2.5 mg 50 mg
< 6 ay çocuk 250 mcg kg-1 25 mg
229
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
8.6. Araştırmalar
Anafilaktik reaksiyon tanısını doğrulamada, mast hücre triptaz ölçümü yardımcı spesifik
bir testtir. Anafilakside, mast hücre degranülasyonu, kan triptaz konsantrasyonlarında
belirgin artışa yol açar.
230
• Tüm hastalar etkenin tanımlanması, ilerde olabilecek reaksiyon riskini azaltmak ve
ilerde görülebilecek reaksiyonlarda kendi kendini tedavi etmeye hazırlamak için bir
alerji uzmanına gönderilmelidir.
9.1. Etiyoloji
Kardiyak arrestin, muhtemelen hepsi de geri dönüşümlü olan spesifik nedenleri vardır.
Erken post-operatif periyotta görülen kardiyak arrestin temel nedenleri şunlardır:
• kardiyak tamponad
• miyokard iskemisi
• hipovolemi
• peys sisteminde bozukluk
• tansiyon pnömotoraks
9.2. Tanı
12
Hızlı bir şekilde müdahale edilerek, başarılı resüsitasyon için kardiyak arrestin olası
nedenleri hemen saptanmalıdır. YBÜ’ deki hastalar monitörizedir ve arrest durumunda
arteriyel hatta pulsasyon ve basınç olmaması, nabız oksimetrisi, pulmoner arter, end-
tidal CO2 trasesinin kaybı gibi belirtilerle monitörler alarm verir. Bu sayede santral nabızın
palpe eilmesine gerek kalmadan kardiyak arrest tanısı konarak gerekli müdahale hemen
başlatılabilir. Kalp damar cerrahı ve kardiyak anestezistden erken dönemde yardım
istenmelidir.
9.3. Tedavi
• Göğüs kompresyonları sternal ayrılmaya ve kardiyak hasara neden olabilir. Eğer tanı
VF ise hemen eksternal defibrilasyon uygulanmalıdır. Şahit olunan veya monitörize
edilmiş VF/nVT’ye bağlı kardiyak arrest 3 ardışık (arka arkaya) defibrilasyon
uygulaması ile tedavi edilmelidir. 3 ardışık şokun başarısız olması acil resternotomi
yapılmasını gerektirir. İYD algoritmasındaki gibi daha fazla defibrilasyon yapılabilir
ve eğer sternotomi yapıldı ise internal kaşıklarla 20 J uygulanmalıdır.
231
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
• Asistolide, hemen geçici peys acil bir şekilde maksimum amplitüd ile uygulanmalıdır.
• NEA’de altta yatan VF’yi maskeleyebileceği için peys kapatılmalıdır.
• Monitörde debinin görülmediği arrest durumundaki hastalarda hemen eksternal
göğüs kompresyonuna başlanmalıdır. Kompresyonların etkinliği, arter trasesine
bakılarak değerlendirilebilir. 100-120 dk-1 kompresyon hızıyla sistolik basınç
> 60 mmHg ve diastolik basınç > 25 mmHg olması amaçlanır. Eksternal göğüs
kompresyonları ile bu hedefe ulaşamamak, tamponad veya ciddi hipovolemiyi
düşündürebilir ve acil resternotomi gerektirir.
• Geri döndürülebilir nedenler gözden geçirilmelidir:
-- Hipoksi – trakeal tüp pozisyonunu kontrol edin, %100 oksijen ile ventile edin.
-- Tansiyon pnömotoraks - trakeanın pozisyonunu kontrol edin, hava girişini
• Adrenalin çok dikkatli kullanılmalı ve etkin dozda titre edilmelidir (erişkinde 100
mcg’a kadar olan İV dozlar). Resternotomiyi geciktirmeyecek şekilde, şoka dirençli
ritimlerde (VF/nVT) 300 mg amiadaron uygulaması düşünülmelidir.
• Tüm diğer geri döndürülebilir nedenler dışlandıktan sonra, kardiyak cerrahi sonrası
acil resternotomi uygulanması, resüsitasyonun temel parçasıdır. Yeterli hava yolu
ve ventilasyon sağlandıktan sonra VF/VT durumunda 3 defibrilasyon denemesi
başarısız olduysa, gecikmeden resternotomi yapılmalıdır. Diğer tedavilerin başarısız
olduğu asistoli ve NEA’de de acil resternotomi endikedir. Resüsitasyon ekibi bu
teknikle ilgili yeterli bilgi sahibi olmalıdır, böylece kardiyak arrest durumunda 5 dk
içinde güvenli bir şekilde uygulanabilmelidir.
• Aynı strateji, sternotomi uygulanmayan kardiyak cerrahiyi takiben gelişen
kardiyak arrest olguları için de geçerlidir. Operasyonu gerçekleştiren cerrah arrest
durumunda bu stratejinin geçerli olduğunu bilmelidir.
Medikal kardiyak arrestin TKA’dan ayırt edilmesi önemlidir ve TKA standart İYD algoritması
ile tedavi edilmelidir. Kardiyak arrest veya diğer bilinç kaybı nedenleri (örn. hipoglisemi,
inme, nöbetler) sekonder travmatik olaylara neden olabilir. Bazı gözlemsel çalışmalar
non-travmatik HDKA’in yaklaşık % 2.5’inin arabada meydana geldiğini göstermiştir. Bu
olgularda şok uygulanabilen ritimler (VT/nVT) daha sıktır. Kardiyak arrestin primer nedeni,
232
hastanın medikal öyküsünden, kaza öncesi olaylardan (mümkünse) ve 12 derivasyonlu
EKG’yi de içeren sistematik bir SDGD sonrası değerlendirme ile açıklanabilir.
Kommosyo kordis, kalp üzerine göğüs duvarını etkileyen künt bir travmaya bağlı
olan kardiyak arrest veya kardiyak arreste yakın bir durumdur. Göğüs duvarına nesne
T-dalgasında 20 ms yukarı doğru artış esnasında çarparsa VF’ye neden olabilir. Kommosyo
kordis çoğunlukla spor ve eğlence aktiviteleri esnasında ortaya çıkar ve genellikle genç
erkek popülasyonda görülür. Standart KPR uygulaması yapılmalıdır. Sağkalım için erken
defibrilasyon önemlidir.
10.1. Tanı
TKA tanısı genellikle kliniğe dayanır. Hastalarda santral nabız ve spontan solunum yoktur
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
233
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
10.2. Tedavi
Şekil 12.6
Travmatik kardiyak (peri-) arrest algoritması
Travma hastası
Kardiyak arrest /
Periarrest dönem?
EVET
Hastane öncesi:
n Sadece hayat kurtarıcı müdahaleleri gerçek-
leştirin
n En uygun hastaneye transfer
Hastenede:
n Hasar kontrol resüsitasyonu
n Açık kanama kontrolü
234
-- Tansiyon pnömotoraks – TKA’de göğüs dekompresyonu 4. interkostal
aralıktan bilateral torakostomi ile gerçekleştirilmelidir. Pozitif basınçlı
ventilasyon varlığında, torakostomi iğne ile torasentezden daha efektif ve
göğüs tüpü takmaktan daha çabuk yapılabilir.
-- Kardiyak tamponad - Göğüs veya epigastriyuma penetran travmalara bağlı
TKA’de acil resüsitatif torakotomi (RT) hayat kurtarıcı olabilir. Perikardiyum
kan pıhtıları ile dolu olduğundan tamponadın iğne ile aspirasyonu USG’li
veya USG’siz güvenilir değildir. Torakotomi mümkün değilse, kardiyak
tamponad şüphesi olan TKA olgularında ultrason eşliğinde perikardiyosentez
düşünülmelidir. Ultrason uygun değilse, görüntüleme eşliğinde yapılmayan
perikardiyosentez alternatif olabilir.
• Özellikle hipovolemik hastalarda, pozitif basınçlı ventilasyon kalbe venöz dönüşü
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Resüsitatif torakotomi
• Başarılı RT hayatidir. Penetran göğüs travması olan hastada nabız kaybından
sonraki 10 dakika içinde cerrahi girişim gerçekleştirilemiyorsa RT düşünülmelidir.
235
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
Bu dört kriterden herhangi biri sağlanamıyorsa, RT yararsızdır ve ekibi gereksiz risk ile karşı
karşıya bırakmaktadır.
11. Gebelik
Gebeliğe bağlı mortalite Avrupa’da nadir (tahminen 16/100.000 canlı doğum) olmasına
rağmen ülkeler arasında büyük farklılıklar vardır. Gebe kadınlarda kardiyovasküler bir olay
meydana geldiğinde fetus de düşünülmek zorundadır. Fetüsün yaşam süresi genellikle
Gebelik boyunca önemli fizyolojik değişiklikler ortaya çıkar: örn. kalp debisi, dolaşım hacmi,
dakika ventilasyonu, ve oksijen tüketimi artar. Gebe uterus anne supin pozisyondayken
iliak ve abdominal damarlara kompresyon yapar, sonuç olarak kalp debisi azalır ve
hipotansiyon gelişir.
236
11.2. Tedavi
237
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
238
• Amniyon sıvı embolisi: genellikle doğum eylemi sırasında; ani kardiyovasküler
kollaps, nefes alamama, siyanoz, aritmi, hipotansiyon ve dissemine intravasküler
koagülopatiye bağlı hemoraji ile ortaya çıkar. Tedavi ABCDE yaklaşımına bağlı
destek tedavisi ve koagülopatinin düzeltilmesidir. Spesifik bir tedavi yoktur.
• Pulmoner emboli: gebelik boyunca gelişebilen ve kardiyopulmoner kollapsa
neden olan bir durumdur. Gerekli ise KPR’ye başlanmalıdır. Özellikle sezaryen
düşünülmekteyse fibrinoliz (tromboliz) kullanımı iyi değerlendirilmelidir. Tanı
şüphesi var ise ve maternal kalp debisi dönmediyse, fibrinoliz uygulanabilir.
sonraki ilk beş dakika içinde doğum yaptırılabilirse 24-25. gebelik haftasındaki infantlar
için en iyi sağkalım oranına ulaşılır. Bu da kardiyak arrest başladıktan sonra 4 dk içinde
sezaryenin başlamasını gerektirir. Doğum, kava kompresyonun ortadan kaldırır ve KPR
boyunca venöz dönüşün artmasına izin vererek annenin resüsitasyonunu kolaylaştırır.
Doğum aynı zamanda abdominal kaviteye ulaşmayı sağlar böylece aortik kros klempleme
ve kompresyon mümkün olur. Fetüsün doğumundan sonra yenidoğanın resüsitasyonu
mümkün olur.
Supin pozisyonda, yaklaşık 20. gebelik haftasından başlayarak gebe uterus inferior
vena kava ve abdominal aortadaki kan akımının bozulmasına neden olur; fakat fetüsün
yaşayabilirliği yaklaşık 24. haftada başlar.
• Gestasyonel yaş < 20 hafta: acil sezaryen ihtiyacı yoktur, çünkü bu boyuttaki gebe
uterus maternal kalp debisini bozmaz ve fetusun yaşayabilirliği mümkün değildir.
• Gestasyonel yaş yaklaşık 20-23 hafta: bu gestasyonel yaştaki infantın sağkalımı
değil ama annenin başarılı resüsitasyonunun sağlanması için fetüsün acil doğumu
başlatılmalıdır.
12
• Gestasyonel yaş yaklaşık > 24 hafta: hem anne hem fetüsün hayatını kurtarmak için
fetüsün acil doğumu başlatılmalıdır.
239
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
12. Obezite
1980 yılından bu yana dünya genelinde obezite sıklığı ikiye katlanmıştır. Birçok klinik
çalışma kardiyovasküler ve kardivovasküler olmayan hastalıkların vücut kitle indeksi ile
(BMI) ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Obez hastalarda alışılagelen kardiyovasküler
risk faktörleri (hipertansiyon, diabet, lipid profili, koroner arter prevalansı, kalp hastalığı,
kalp yetmezliği, sol ventrikül hipertrofisi) sık görülür. Obezite, artmış ani kardiyak ölüm
riski ile ilişkilidir. Bilinen ölüm nedenleri arasında dilate kardiyomiyopati ve ağır koroner
ateroskleroz bulunmaktadır.
240
13. Elektrik çarpması
Elektrik çarpması göreceli olarak az görülür fakat potansiyel olarak büyük ölçüde zarara yol
açan yüksek morbidite ve mortaliteye sahip mutlisistem hasarlar oluşturur. Erişkinlerdeki
elektrik yaralanmalarının çoğu işyerlerinde görülür ve genellikle yüksek voltaj ile oluşur,
bunun yanında çocuklar primer olarak voltajın düşük olduğu evlerde risk altındadır
(Avrupa, Avustralya, Asya’da 220 V, ABD ve Kanada’da 110 V). Yıldırım nedeniyle elektrik
çarpması nadirdir fakat dünya genelinde her yıl yaklaşık 1000 ölüme neden olur.
Elektrik yaralanmasının şiddetini belirleyen faktörler; akımın alternatif akım mı (AC) yoksa
doğru akım mı (DC) olduğu, voltajı, yayılan enerjinin büyüklüğü, akıma gösterilen direnç,
hastaya geçen akımın izlediği yol, temasın yeri ve süresidir. Cildin direnci nem ile azalır
bu da hasarın şiddetini arttırır. Elektrik akımı en az direnç gösteren yolu izler; iletken
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
AC ile temas iskelet sisteminin tetanik kontraksiyonuna neden olur ve bu durum elektrik
kaynağından kurtulmayı önleyebilir. Miyokardiyal yetmezlik veya solunum yetmezliği ani
ölüme yol açabilir:
• Solunum arresti santral respiratuvar depresyon veya solunum kaslarının paralizisi
ile gerçekleşebilir.
• Akım miyokardın hassas olduğu devrede geçerse VF’ye neden olabilir (R-on-T
fenomenine benzer). Elektrik akımı koroner arter spazmından dolayı da miyokard
iskemisine neden olabilir.
• Asistoli primer veya solunum arrestini takiben asfiksiye sekonder olarak gelişebilir.
Miyokarddan geçen akımın fatal olması daha muhtemeldir. Transtorasik yol (elden ele),
vertikal (elden ayağa) yol veya bacaklar arası (ayaktan ayağa) yola göre daha ölümcüldür.
Akımın geçtiği bölge boyunca geniş doku hasarı ortaya çıkabilir.
12
Yıldırım çarpması birkaç milisaniyede 300 kV’a kadar elektrik enerjisi verir. Yıldırıma bağlı
akımların çoğu vücut yüzeyinden ani bir şekilde hızla geçer. Hem endüstriyel elektrik
çarpmaları, hem de yıldırım çarpmalarında ilk temas yerlerinde derin yanıklar oluşur-
endüstriyel elektrik çarpmalarında, temas noktaları genellikle üst ekstremiteler, eller ve
bilekler iken yıldırım çarpmalarında çoğunlukla baş, boyun ve omuzlardır. Yaralanma
aynı zamanda bir yıldırımın ağaç veya başka bir nesneye düşmesinden sonra yerden veya
cisimden sıçraması yolu ile indirekt olarak da ortaya çıkabilir. Yıldırımdaki aşırı güç künt
travmaya da neden olabilir.
Sadece yıldırım çarpan hastalarda görülen Lichtenberg figürü veya tüylenme olarak
adlandırılan cilt lezyonları patognomoniktir. Lineer veya noktalı yanığı olan bilinçsiz
hastalar sanki yıldırım çarpmış gibi tedavi edilmelidir.
241
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
intervalinde uzama ve geçici T dalga negatifliği) ve miyokard nekrozuna neden olan aşırı
katekolamin salınımı veya otonomik stimülasyon görülebilir. Miyokard ve isklet kaslarından
kreatin kinaz salınabilir. Yıldırım çarpması aynı zamanda çeşitli santral ve periferik nörolojik
problemlere de neden olabilir.
13.1. Tedavi
Tüm güç kaynaklarının kapalı olduğundan emin olunmalı ve güvenli olmadan kazazedeye
yaklaşılmamalıdır. Yüksek voltajlı elektrik kişinin etrafındaki birkaç metrelik alana kadar
yayılabilir. Yıldırım çarpması sonrası etkilenen kişiye yaklaşmak ve dokunmak güvenlidir,
yine de kazazedeyi daha güvenli bir yere taşımak gereklidir. Standart resüsitasyon
kılavuzları takip edilmelidir.
242
13.2. İleri tedavi ve prognoz
Elektrik çarpmasına bağlı kardiyak arrest gelişen gençlerde erken resüsitasyon hayat
kurtarıcıdır. Uzamış yaşam desteğinden sonra, başarılı olan resüsitasyon uygulamaları
bildirilmiştir. Elektrik yaralanmasından kurtulan, ancak kardiyorespiratuar problem öyküsü
ve aşağıdaki durumları bulunan yaralılar hastanede monitörize edilmelidir:
• bilinç kaybı
• kardiyak arrest
• elektrokardiyografik anormallikler
• yumuşak doku hasarı ve yanıklar
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Ciddi yanıklar (termal veya elektrik), miyokard nekrozu, santral sinir sistemi hasarının
genişliği ve sekonder multipl sistem organ bozukluğu morbidite ve uzun dönemdeki
prognozu belirler. Elektrik yaralanması için spesifik bir tedavi yoktur, tedavi semptomatiktir.
Önlem alma, prevalansı ve elektrik hasarının şiddetini azaltmanın en iyi yoludur.
• B
u bölümde anlatılan durumlar genç hastalarda görülen kardiyak arrestlerin
çoğunluğunu oluşturur.
• K
ardiyak arresti önlemede erken tanı ve tedavi için ABCDE yaklaşımı
kullanılmalıdır.
• H
erhangi bir nedene bağlı kardiyak arrestin tedavisinde ana kural yüksek
kalitede KPR ve geri döndürülebilir nedenlerin tedavisidir.
12
• Ö
zel işlemler gerekli olduğunda erkenden uzman yardımı istenmelidir-örn.
gebelikte kardiyak arrest için bebeğin doğurtulması gibi.
243
12. Bölüm
Özel durumlarda kardiyak arrest
• Dunning J, Fabbri A, Kolh PH, et al. Guideline for resuscitation in cardiac arrest after cardiac sur-
gery. Eur J Cardiothorac Surg 2009;36:3-28.
• Flaris AN, Simms ER, Prat N, Reynard F, Caillot JL, Voiglio EJ. Clamshell incisionversus left anterola-
teral thoracotomy. Which one is faster when performing a resuscitative thoracotomy? The tortoise
and the hare revisited. World J Surg2015;39:1306–11.
• Holcomb JB, Tilley BC, Baraniuk S, et al. Transfusion of plasma, platelets, andred blood cells in a
1:1:1 vs a 1:1:2 ratio and mortality in patients with severe rauma: the PROPPR randomized clinical
trial. JAMA 2015;313:471–82.
• Lipman S, Cohen S, Einav S, et al. The Society for Obstetric Anesthesia and Perinatology consensus
statement on the management of cardiac arrest in pregnancy. Anesth Analg 2014;118:1003–16.
• Lockey DJ, Lyon RM, Davies GE. Development of a simple algorithm to guide the effective manage-
ment of traumatic cardiac arrest. Resuscitation 2013;84:738–42.
• Muraro A, Roberts G, Worm M, et al. Anaphylaxis: guidelines from the EuropeanAcademy of Aller-
244
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
1. Giriş
Kardiyak arrest sonrası tam iyileşmede, başarılı bir şekilde spontan dolaşımın geri
dönüşünün (SDGD) sağlanması hedefe doğru ilk basamağı oluşturur. Kardiyak arrest
sırasında oluşan tüm vücut iskemisi, takiben kardiyopulmoner resüsitasyon sırasında
reperfüzyon yanıtı ve başarılı resüsitasyon sonrasında meydana gelen kompleks
patofizyolojik süreçler post-kardiyak arrest sendromu olarak adlandırılır. Arrestin nedenine,
post-kardiyak arrest sendromunun ciddiyetine bağlı olarak birçok hastaya multipl organ
desteği gerekebilmekte ve resüsitasyon sonrası bakım döneminde hastaların aldıkları
tedavinin, genel sonuçlara özellikle nörolojik iyileşmenin kalitesi üzerine önemli etkileri
olmaktadır. Resüsitasyon sonrası bakım spontan dolaşımın geri dönmesiyle başlar, ancak
hasta stabil edilir edilmez tanı, monitörizasyon ve tedavi için en uygun yüksek düzey
bakım verilen alana (acil odası, kardiyak kateterizasyon laboratuvarı veya yoğun bakım
ünitesi vb.) transfer edilmelidir. Resüsitasyon sonrası bakım algoritması (şekil 13.1) bu tarz
hastalarda sonuçları optimize etmek için gerekli anahtar müdahaleleri özetlemektedir.
Hastanın nörolojik fonksiyonu ile ilgili en ufak bir şüphe var ise; hastanın trakeası entübe
edilmeli, aşağıdaki standardize edilmiş lokal tedavi planı içinde hemodinamik, solunum
ve matabolik değişkenleri optimize edilmeli ve bunlarla birlikte hedeflenen sıcaklık
yönetimine başlanmalıdır.
245
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
Şekil 13.1
Spontan dolaşımın geri dönmüş ve hasta komada
Dolaşım
n 12 derivasyonlu EKG
Sıcaklık kontrolü
n Sıcaklığı 32⁰C-36⁰C arasında sabit tutun
HAYIR
Tanı
EVET
Ekokardiyografi
n N ormoglisemiyi sağlayın
İkincil koruma
Takip ve
örn. İKD, kalıtsal bozuklukları araştırın, risk
rehabilitasyon
faktörü yönetimi
246
1.1. Post-kardiyak arrest sendromu
Post kardiyak arrest sendromu, post kardiyak arrest beyin hasarı, post kardiyak arrest
miyokard disfonksiyonu, sistemik iskemi/reperfüzyon yanıtı ve kalıcı tetikleyici patolojileri
içerir. Bu sendromun ciddiyeti kardiyak arrestin nedeni ve süresi ile değişiklik gösterir.
Kardiyak arrest kısa ise bu hiç gerçekleşmeyebilir. Post kardiyak arrest beyin hasarı
koma, nöbet, myoklonus, değişik derecelerde nörokognitif disfonksiyon ve beyin ölümü
olarak açığa çıkabilir. Mikrosirkulatuvar yetmezlik, bozulmuş otoregülasyon, hiperkarbi,
hipoksemi, hiperoksemi, yüksek ateş, hiperglisemi ve nöbetler post-kardiyak beyin hasarını
şiddetlendirebilir. Kardiyak arrest sonrası önemli miyokard disfonksiyonu yaygındır
ancak tipik olarak 2-3 günde iyileşir. Kardiyak arrest nedeniyle yapılan resüsitasyon ile
birlikte meydana gelen tüm vücudun iskemi/reperfüzyonu immünolojik ve koagülasyon
kaskadını aktive ederek multipl organ yetmezliği ve artmış enfeksiyon riskine katkıda
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
2. Devamlı resüsitasyon
Acil post-resüsitasyon fazında uygun yüksek bakım alanına transfer edilene kadar hastayı
ABCDE yaklaşımı ile takip ederek tedavi edin.
247
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
2.2. Dolaşım
248
en etkili tedavidir. Post kardiyak arrest sendromu olan hastalar nispeten geniş volüm
infüzyonlarını anlamlı olarak daha iyi tolere ederler. Eğer sıvı tedavisi ile birlikte inotroplar
ve vazoaktif ilaçlar dolaşımı desteklemekte yetersiz ise, mekanik sirkulatuvar asist cihazı
(örn. IMPELA, Abiomed, USA) yerleştirilmesi düşünülmelidir. Tedavi kan basıncı, kalp
hızı, idrar çıkışı, plazma laktat klirens oranı ve santral venöz oksijen satürasyonuna göre
yönlendirilmelidir. Özellikle hemodinamik olarak anstabil hastalarda seri ekokardiyografi
kullanılabilir. Yoğun bakım ünitesinde devamlı kan basıncı monitörizasyonu için arter hattı
gereklidir. Kalp debisi monitörizasyonu hemodinamik olarak anstabil hastalarda tedaviyi
yönlendirmede yardımcı olabilir ancak bunun kullanımının sonuçlara etkileri ile ilgili kanıt
bulunmamaktadır. Bazı merkezler miyokard infaktüsü ve kardiyojenik şok hastalarında
intraaortik balon pompası (İABP) kullanımının 30 günlük mortaliteyi iyileştirmede
yetersizlik gösteren İABP-SHOCK II çalışmasına rağmen kardiyojenik şoktaki hastalarda
İABP kullanımını desteklemektedirler. Kardiyak arrestten hemen sonra tipik olarak
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Hastanın tedavisinin yönetiminde acil öneme sahip olmasa bile Glasgow Koma Skalası
skoru ile hastanın nörolojik fonksiyonu hızlıca değerlendirilmeli ve kaydedilmelidir.
Maksimum skor 15, minimum skor 3’tür (tablo 13.1).
249
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
Tablo 13.1
Glasgow Koma Skalası skoru
2.5. Sedasyon
Spontan dolaşımı geri dönen hastalarda en az 24 saat sedasyon ve ventilasyon uygulanması
pratikte yaygın bir uygulama olmasına rağmen, kardiyak arrest sonrası tanımlanmış bir
dönemde ventilasyon, sedasyon ve nöromüsküler bloker kullanımını destekleyen yüksek
düzey veri bulunmamaktadır. Hedeflenmiş sıcaklık yönetimi tedavisi sırasında hastaların
yeterli sedasyon ihtiyacı vardır, sedasyon ve ventilasyonun süresi bu tedaviden etkilenir.
Sedasyon seçiminin sonuçlara etkisinin olup olmadığını gösteren veri olmamakla birlikte
genellikle opioid ve hipnotiklerin kombinasyonları kullanılmaktadır. Kısa etkili ilaçlar (örn.
propofol, alfentanil, remifentanil) daha güvenilirdir ve erken nörolojik değerlendirme
ve prognozun değerlendirilmesine olanak verirler. Yeterli sedasyon oksijen tüketimini
azaltacaktır. Hipotermi sırasında optimal sedasyon titremeyi azaltır veya önler; bu sayede
hedeflenen sıcaklığa daha kolay ulaşılmasını sağlar. Yayınlanmış sedasyon skalalarının (örn.
Ramsey, Richmond skalası) kullanılması hastanın monitörizasyonunda yardımcı olabilir.
250
2.6. Nöbetlerin kontrolü
Nöbetler kardiyak arrest sonrası yaygındır; spontan dolaşımın geri döndüğü ve komanın
devam ettiği hastaların yaklaşık olarak üçte birinde görülür. Myoklonus çok yaygındır,
görülme sıklığı % 18-25’dir; geriye kalanlar fokal veya generalize tonik klonik nöbetlerdir
ya da nöbet tiplerinin kombinasyonudur. Klinik nöbetlerden myoklonus içerenler epileptik
kökenli olabilir veya olmayabilir. Diğer motor hareketler nöbet için yanıltıcı olabilir ve
myoklonusun çoğunluğu non-epileptik olan birkaç tipi daha vardır. Klinik nöbeti görülen
hastalarda epileptik aktiviteyi tespit etmek için aralıklı elektroensefolagrafi (EEG) kullanın.
Devamlı EEG monitörizasyonunu, status epileptikus tanısı olan hastalarda ve tedavinin
etkinliğinin değerlendirilmesinde düşünün. Nöbetler serebral metabolik hızı arttırabilir,
bu da kardiyak arreste bağlı beyin hasarını şiddetlendirebilir. Nöbetleri sodyum valproat,
levatirasetam, fenitoin, benzodiazepin, propofol veya barbitürat ile tadavi edin. Myoklonus
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
tedavisi özellikle zor olabilir, fenitoin çoğu kez etkisizdir. Propofol post-anoksik myoklonusu
baskılamada efektiftir. Klonozepam, sodyum valproat ve levatiresetam post-anoksik
myoklonide etkili olabilecek antimyoklonik ilaçlardır. İlk olay sonrası potansiyel presipite
edici sebepleri (örn. intrakranial kanama, elektrolit imbalansı) dışladıktan hemen sonra
bakım tedavisini başlatın.
• Sıcaklık kontrolü yapılan hastalarda hedef sıcaklık için 32oC-36oC arasında sürekliliği
sağlayın (güçlü öneri, orta düzey kanıt)
251
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
• Herhangibir ritim sonrası gelişen KA’i takiben SDGD sağlanan tüm erişkinlerde,
HSY uygulanması önerilir.
• Başlangıç ritmi şok uygulanmayan bir ritim olan erişkin HDKA olgularında SDGD
sağlandıktan sonra bilinç kapalı kalırsa HSY önerilir.
• Herhangibir ritim sonrası gelişen erişkin HİKA olgularında SDGD sağlandıktan
sonra HSY uygulanması önerilir.
• Eğer hedefe yönelik sıcaklık tedavisi yönetimi uygulanıyorsa, en az 24 saat süre
boyunca devam edilmesi önerilir.
2.9.1. Hikaye
Mümkün olduğunca çabuk ve kapsamlı bir öykü elde edin. Kardiyak arrest gelişmeden
hemen önce hastanın bakımına katılanlar bu konuda yardımcı olabilir (örn. acil servis
per-soneli, pratisyen hekim ve akrabalar). Özellikle kardiyak hastalığın semptomları
araştırılmalıdır. Primer kardiyak hastalığı destekleyen bulgular yoksa kardiyak arrestin
diğer nedenlerini göz önünde bulundurun (örn. ilaç aşırı dozu, subaraknoid kanama).
Resüsitasyon başlamadan önce herhangi bir gecikme olup olmadığını ve resüsitasyon
252
süresini not edin zira genellikle güvenilir ve kesin sonucu tahmin etmek için tek başına
kullanılmamaları gerekirse de prognostik önemleri vardır. Hastanın bazal fizyolojik
rezervi (kardiyak arrest öncesindeki) yoğun bakım ekibi tarafından uzun süreli organ
desteğine uygun olup olmadığının belirlenmesinde dikkate alınması gereken en önemli
faktördür.
2.9.2. Monitörizasyon
EKG, arteriyal ve mümkünse santral venöz kan basıncı, kalp debisi, solunum hızı, puls
oksimetre, kapnograf, santral sıcaklık ve idrar çıkışının sürekli mönitörizasyonu, kardiyak
arrest sonrası resüsitasyonu takiben gelişen anstabil periyotta değişiklikleri belirlemek için
zorunludur. Tıbbı müdahalelerin etkilerini sürekli izleyin (örn. asiste ventilasyon, diüretik
tedavi).
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
2.9.3. Araştırma
Bir takım fizyolojik değişkenler kardiyak arrestten hemen sonra anormal olabilir ve acil
biyokimyasal ve radyolojik incelemeler yapılmalıdır (tablo 13.2).
Bikarbonat vermek paradoksik olarak hücre içi asidozu artırır, çünkü hücre içinde hidrojen
iyonlarını salarak CO2’e dönüşür. Bikarbonat endikasyonları hiperkalemiye ya da trisiklik
zehirlenmesine bağlı kardiyak arresti içerir. Kardiyak arrest sonrası asidozu düzeltmek için
rutin olarak bikarbonat vermeyin.
253
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
Tablo 13.2
Dolaşımın yeniden sağlanması sonrasında araştırmalar
Miyokardiyal iskeminin artmasına yol açacak bir anemiyi ortaya koymak ve standart bir değer
elde etmek amacıyla bakılır.
Biyokimya
12-derivasyonlu EKG
Akciğer grafisi
Entübasyon tüpünün, gastrik tüpün ve/veya santral venöz kateterin yerini belirlemek
Pulmoner ödeme ait bir kanıt aramak
Pulmoner aspirasyona ait bir kanıt aramak
Pnömotoraksı dışlamak
İstemsiz bir KPR sekelini ortaya koymak (örn. sternum ya da kot fraktürü)
Kardiyak konturları ortaya koymak için (kalbin tam boyutunu doğru değerlendirebilmek
için ayakta PA akciğer grafisi gerekir ki resüsitasyon sonrası dönemde her zaman kolaylıkla
sağlanamayabilir).
Ekokardiyografi
254
* Bir kardiyak arresten hemen sonra, tipik olarak hiperkalemi periyodu vardır. Fakat
endojen katekolaminlerin aşırı salınımı ile potasyum hücre içine girer ve hipokalemiye
yol açar. Hipokalemi ventriküler aritmilere neden olabilir. Serum potasyum düzeyi
4.0 - 4.5 mmol l-1 arasında olacak şekilde potasyum verin.
**
Normal sinüs ritmi optimal kardiyak fonksiyon gerektirir. Atriyal kontraksiyon
özellikle valvüler ve miyokardiyal hastalık varlığında ventriküler dolmaya belirgin
katkı sağlar. Sinüs ritminin ardışık atriyal ve ventriküler kontraksiyonu yokluğunda,
bazı hastalarda kalp debisi büyük ölçüde azalabilir.
transfer edilmelidir (örn. YB, kritik bakım ünitesi). Hastayı transfer kararı hastanın stabilize
olduğu yerde hastayı üstlenen yetkili kişilerin alması gereken bir karar olmalıdır. Transfer
süresince var olan monitörizasyon devam etmeli, damar yolu, kateter, tüp ve drenlerin
güvende olması sağlanmalıdır. Hasta transfer olmadan önce ABCDE protokolü kullanılarak
hızlı bir değerlendirme yapılmalıdır. Taşınabilir aspiratör cihazı, oksijen destek ünitesi ve
defibrilatörün eşlik ettiğinden emin olunmalıdır.
Transfer ekibi hastada oluşabilecek kardiyak arrest dahil tüm değişiklikleri monitörize
edebilecek ve yanıt verebilecek bireyleri içermelidir.
3. Prongoz belirleme
Yoğun bakıma kabul sonrası ölen hastaların üçte ikisi hastane dışı kardiyak arreste bağlı
nörolojik hasardan ölürken, dörtte biri ise hastane içi kardiyak arrest sonrası nörolojik
hasara bağlı ölür. Yoğun bakıma kabul sonrası hastane içi kardiyak arreste bağlı ölenlerin
dörtte biri nörolojik hasara bağlı ölür. Nörolojik sonuçları tahmin etmek için spontan
dolaşımın geri gelmesinden sonra acilen bireysel uygulamalar yapılması gerekir. Çoğu
klinik çalışma uzun dönemde olumsuz prog-nostik sonuçlar (ciddi serebral disfonksiyon
ya da ölüm) üz-erine yoğunlaşmış, bunları geridönüşümsüz beyin hasarını tespit etmekte
kullanılabilecek testleri bulma ve klinisyenlerin organ koruyucu tedaviye devam etme 13
limitlerini ortaya koymaya dayandırmıştır. Bu prognostik testlerden elde edilen çıkarım; %
100 sensitif olmaları ve yanlış pozitiflik yüzdelerinin sıfır olması gerektiğidir. Hiçbir hasta
‘kötü’ prognoza sahip olduğu düşünülürken ‘iyi’ prognozla sonuçlanmamalıdır.
255
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
3.2. Elektrofizyoloji
3.3. Biyobelirteçler
NSE ve S-100B sırasıyla nöronlarda ve glial hücrelerdeki hasarı gösteren protein
biyobelirteçlerdir. Bunların serum düzeyleri kardiyak arrest sonrası anoksik-iskemik
nörolojik hasarın derecesiyle ve sonuç olarak nörolojik sonuçların ciddiyetiyle koreledir.
S-100B, NSE’ye göre daha az kaydedilmiştir. Biyobelirteç kullanımının EEG’ye göre avantajı,
kantitatif sonuç vermesi ve sedatif ajanlara göre değişiklik göstermemesidir. Bunların
prognostik ajan olarak kullanımını kısıtlayan temel faktör olumsuz prognostik sonuçlu
hastalarda istikrarlı bir eşik değerinin bulunmasının zor olmasıdır. Aslında, biyobelirteçlerin
serum konsantrasyonunun sürekli değişken olması bunların kullanılmasını kısıtlar.
3.4. Görüntüleme
MRI (manyetik rezonans), BT (bilgisayarlı tomografi), SPECT (tek foton emisyonlu bilgisayarlı
tomografi), serebral anjiyografi, transkraniyal Doppler, nükleer tıp, NİRS (kızıl ötesine
yakın spektroskopi) gibi bir çok görüntüleme yöntemi kardiyak arrest sonrası takip edilen
hastaların değerlendirilmesinde prognoz değerlendirilmesinde kullanılmıştır. Ulaşılabilir
256
kanıtlar çerçevesinde, bu görüntüleme yöntemlerinden hiçbirinin kardiyak arrest sonrası
izlenen bu hastalarda kesin sonuç göstermeyeceği anlaşılmıştır.
Çoğu hastada global post anoksik hasar sonrası beyin iyileşmesi kardiyak arrest sonrası
72 saat içinde tamamlanır. Ancak SDGD sağlanmasından sonraki ilk 72 tamamlanmadan
≤ 12 saat önce sedatif ajan alan hastalarda klinik değerlendirmenin güvenilirliği azalır. Karar
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
257
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
Şekil 13.2
Prognoz stratejisi
Kardiyak arrest
BT
Miyoklonus
günler
Tekrar ısıtma
EEG - NSE
SSEP
En az 24 saat bekle
HAYIR
(1)
Hedefli sıcaklık yönetimiyle tedavi edilmemiş
hastalarda SDGD sağlanmasından ≥ 24 saat sonra
Belirsiz sonuç
(2)
Detaylar için metine bakın
Gözlemle ve yeniden değerlendir
4. Organ donasyonu
Organ donasyonu SDGD sağlandığı ve nörolojik olarak ölüm kriterlerini sağlayanlarda
gözden geçirilmelidir. Komada kalan ve hayat kurtarıcı tedavinin sonlandırılmasına karar
verilen hastalarda spontan dolaşımın kaybolmasını takip eden ölüm sonrasında organ
donasyonu gözden geçirilmelidir. Organ donasyonu aynı zamanda KPR sonrası spontan
dolaşımın geri getirilemediği kişilerde de değerlendirilebilir. Bu konudaki tüm kararlar
lokal, etik ve legal gereklilikler ışığında verilmelidir.
258
5. Resüsitasyon ekibinin desteklenmesi
Tüm resüsitasyon denemelerini kaydetmek ve ideal şartlarda bunları ulusal kardiyak arrest
kayıtlarının olduğu birime göndermek gerekir (bölüm 2).
• Kardiyak arrest sonrası spontan dolaşımın geri gelişi, resüsitasyonun ilk adımıdır.
259
13. Bölüm
Resüsitasyon sonrası bakım
260
14. Bölüm
Hastane öncesi kardiyak arrest
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• t elefon destekli/komuta kontrol destekli kardiyopulmoner resüsitasyon’un
(KPR) rolünü
• defibrilasyon ile KPR arasındaki öncelik durumunun güncel konumunu
• OED’den manuel defibrilatöre etkin bir şekilde nasıl geçileceğini
• hastane ekibine etkin devrin nasıl yapılacağını
• resüsitasyonu sonlandırma kurallarını
• kardiyak arrest merkezlerinin potansiyel rolünü anlamak
1. Giriş
Avrupa Resüsitasyon Konseyi İleri Yaşam Desteği (İYD) kurs kitapçığına hastane öncesi
bölümünün eklenmesinin amacı, hastane öncesi acil sağlık hizmetleri (ASH) için spesifik
öneme sahip resüsitasyon başlıklarını bir araya getirmektir. Mümkün olduğunca az ara
verilmiş yüksek kaliteli göğüs kompresyonlarına ve şok öncesi duraklamayı defibrilatör
şarj olurken göğüs kompresyonlarına devam ederek azaltmaya vurgunun artması,
hastane öncesi ASH personeli için iyi yapılandırılmış, takip edilen bir eğitim programını
gerekli kılmaktadır. Bu programa detaylı yeterlilik-temelli eğitim ve becerileri tazelemek
için imkanlar dahil edilmelidir. Hastane öncesi resüsitasyonun pek çok vakada hastane
içi arrestlere oranla daha az sayıda personelle yürütülmesi gerektiği fark edilmiştir;
diğer yandan, kabul eden bir merkeze nakil de ek bir boyut getirmektedir. Bu durum da,
yapılandırılmış ve disiplinize bir yaklaşım gerekliliğini vurgular. ERC İYD kursu resüsitasyon
becerilerini geliştirmek ve uygulamak için ve multidisipliner ekip yaklaşımını güçlendirmek
için uygun ortamı sağlar.
261
14. Bölüm
Hastane öncesi kardiyak arrest
2. Personel ve Girişimler
Avrupa’da acil sağlık hizmet (ASH) sistemlerinin yapılanması ve işleyişi açısından
önemli miktarda değişiklikler mevcuttur. Bazı ülkeler neredeyse tamamen paramedik/
acil tıp teknikeri sistemini uygularken, diğerleri az ya da çok sayıda hastane öncesi
hekimleri kullanmaktadır. Her ne kadar bazı çalışmalar hekim dışı personelle çalışanlarla
karşılaştırıldığında, deneyimli hekimler barındıran ASH sistemlerinde kardiyak arrest
sonrası sağkalım oranlarının daha yüksek olduğunu göstermiş olsa da, diğer bazı
karşılaştırmalar müdahale sisteminin bir parçası olarak paramedik veya hekim kullanan
sistemler arasında sağkalımda bir farklılık bulamamıştır. İyi eğitimli paramediklerle çalışan
iyi organize olmuş hekimsiz sistemlerde de yüksek sağkalım oranları bildirilmiştir. Yetersiz
kanıt nedeniyle, kardiyak arrestlere müdahale eden hastane öncesi ekiplere hekimin dahil
olması veya olmaması büyük oranda mevcut yerel yaklaşımlara göre düzenlenecektir.
Komuta kontrol görevlisi, eğitimli bir kişi olarak, tüm şüpheli kardiyak arrest vakalarında
telefonla KPR komutları verebilmelidir. Bir yetişkin hasta için talimat gerektiğinde, komuta
kontrol görevlisi sadece göğüs basısı ile KPR için komut vermelidir.
Eğer hasta çocuksa, komuta kontrol görevlisi arayan kişiye hem solunum, hem de göğüs
basısı yaptırabilmelidir. Bu nedenle, komuta kontrol görevlileri her iki teknik için de komut
verebilecek şekilde eğitilmelidir.
262
4. Hastane öncesi hava yolu yönetimi
Erişkin hastane öncesi kardiyak arrestlerde, özel bir tekniğin kullanımını desteklemek
veya reddetmek için yeterli kanıt bulunmamaktadır. Trakeal entübasyon, kardiyak arrest
sırasında açık ve güvenli bir hava yolu sağlamanın ve sürdürmenin optimal yolu olarak
algılansa da, hastane öncesi entübasyonun zorlukları ile ilgili veriler artmaktadır. Şu anda,
trakeal entübasyonun, sadece prosedürü yüksek beceri ve güvenle yürütebilecek eğitimli
personelin varlığında kullanılması güçlü bir şekilde önerilmektedir. Deneyimli personelin
yokluğunda supraglottik hava yolu araçlarının (SHA) kullanımı daha mantıklı olacaktır.
Diğer yandan, ASH ekipleri farklı biçimlerde (hekimli, İYD birimleri, TYD birimleri, randevulu
sistemler) çalıştıkları için, bu cihazların hastane öncesi kardiyak arrestlerde kullanımları
hakkında sadece düşük kaliteli veriler mevcuttur.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
4.1. Ventilasyon
KPR uygulanan hastaların büyük çoğunluğu uygun hava yolu yönetimi sonrasında
ventile edileceklerdir. Mevcut ekipmana bağlı olarak, balon-maske cihazları veya basit
ventilatörler kullanılabilir. Hava yolu gereçlerinin yerinden çıkması veya ikincil solunum
problemleri gibi olası sorunlardan kaçınmak için, hastanın takibinde eğer mevcutsa dalga
form kapnografi ve sürekli satürasyon ölçümü kullanılmalıdır. İdeal vücut ağırlığına göre
6-7 ml kg-1 tidal volüm 10-12 dk-1 hızında yeterli oksijenasyon ve ventilasyon sağlayacaktır.
Sonucu kötüleştirebildikleri için, hipokapni kadar hiperkapniden de kaçınılmalıdır.
5. Defibrilasyon
263
14. Bölüm
Hastane öncesi kardiyak arrest
7. Hastanede devir
Bir kardiyak arrest hastası hastaneye nakledildiyse, hastanın hastane ekibine devrinde
açık ve doğru iletişim şarttır. Hastane ekibiyle ASH ekibi arasındaki iletişim etkin olmazsa
hayati bilgiler kaybolabilir veya hatalı yorumlanabilir.
Nakil sırasında devam eden resüsitasyon durumunda, önceden bir mesajla acil servis
personelinin ve/veya hastane resüsitasyon ekibinin uyarılması, onların hastayı devralmaya
hazır olmaları açısından önemlidir. Bu mesaj, hastane resüsitasyon ekibine bir ekip lideri
seçmesi ve ekip üyelerine rollerini dağıtması için zaman tanır. Olası geri döndürülebilir
nedenler için özgün girişimler veya uzman müdahalesi için gerekli hazırlıklar yapılabilir.
264
olmamalıdır. Yapılandırılmış bir yaklaşım, hasta devrini iyileştirecek ve geçişin mümkün
olduğunca hızlı ve etkin olmasını sağlayacaktır. Hata yapılan vakalarda ve hastaların zarar
gördüğü durumlarda iletişim bozuklukları etkili bir faktör olarak bildirilmiştir.
İYD kursu hastane öncesi ve hastane ekiplerinin birbirlerinin rollerini anlamalarını sağlar
ve multidisipliner ekip yaklaşımını geliştirir.
yakın zamandaki çalışmalar İYD girişimleri yapabilen ASH sistemlerinin bu TYD kuralını
kullanabileceğini belirterek, kuralı “evrensel” resüsitasyon sonlandırma kuralı olarak
adlandırmışlardır.
Diğer bazı çalışmalar olay yerinde SDGD sağlanamaması; şok uygulanmayan ritimlerin
varlığı; tanıksız arrest; tanık tarafından KPR yapılmaması; aramaya yanıt zamanı ve
hastaların demografik özellikleri gibi diğer değişkenlerin etkili olmadığını göstermiştir.
Birçok hastane dışı kardiyak arrest çalışması olay yerinde SDGD sağlanan ve nakil süresi kısa
(3-11 dk) olan hastalarda olay yerinden kabul eden hastaneye nakil süresinin sağkalıma
etkisini gösterememiştir. Bu da kardiyak arrestten dönmüş hastaların yerel hastaneler
atlanıp bölgesel kardiyak arrest merkezine nakledilmesinin güvenli olduğuna işaret
etmektedir. Bölgesel kardiyak resüsitasyon bakım sistemlerinin ST elevasyonlu miyokard
enfaktüsü (STEMİ) sonrasında sonucu iyileştirdiğine dair dolaylı kanıtlar mevcuttur.
265
14. Bölüm
Hastane öncesi kardiyak arrest
• A
SH personeli defibrilatörü hazırlarken, yerleştirirken ve şarj ederken yüksek
• D
alga formu kapnografisi kardiyak arrest hastalarında trakeal tüpün yerinin
doğrulanması için en özgün ve duyarlı yöntemdir.
266
15. Bölüm
Kan gazı analizi ve puls oksimetre
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
1. Giriş
Arteryel kan gazı örneğinin yorumlanması, asit-baz durumunun ve solunumsal gaz
değişiminin saptanmasında, özellikle de periarrest durumundaki bir hastada önemli bir
hususdur. Rakamsal verilerin analizinde sıklıkla eşlik eden yanıltıcı faktörler olmakla birlikte,
herhangi bir durumun gözden kaçmasına ya da yanlış yorumlanmasına engel olacak
sistemik bir yaklaşımın olması esastır, örneğin EKG yorum-lanmasına “hasta nasıl?” sorusu
ile başlamak gibi. Bu anamnezde, hastanın aldığı oksijen tedavisi ve medikasyonlarını da
içeren ayrıntıları öğrenmeyi içerir.
Arteryel bir kan örneğinin analizinin sonuçlarından elde edilen bilgi genellikle dört önemli
kısım içerir:
• pH
• PaCO2 (arteryel kandaki karbon diyoksidin parsiyel basıncı)
• Bikarbonat ve baz fazlalığı
• PaO2 (arteryel kandaki oksijenin parsiyel basıncı)
Bu sonuçları yorumlamak için, öncelikle her birinin ne anlama geldiğini bilmeliyiz. Normal
değer aralıklarına metinde yer verilmiştir; ancak bu değerler kurumlar arasında çok az
değişiklik gösterir.
267
15. Bölüm
Kan gazı analizi ve puls oksimetre
2. pH
Kanın (ya da herhangi bir solüsyonun) asiditesi ve alkalinitesi hidrojen iyonu konsantrasyonu
ta-rafından belirlenir [H+]; konsantrasyon ne kadar yüksekse solüsyon o kadar asidiktir.
Vücutta, hidrojen iyonu konsantrasyonu son derece düşüktür, normalde her litre için
40 nanomol (40 nmol l-1); nanomol bir molün 1 milyarda biridir (bir mol bir maddenin gram
olarak moleküler ağırlığıdır, örneğin hidrojen için 2 g’dır). Bu bakış açısıyla, sodyum iyonları
(Na+) litrede 135 milimol/l’dir (mmol l-1), yani 3 milyon kat daha büyüktür. Bu gibi küçük
rakamların daha kolay üstesinden gelebilmek için pH skalasını kullanırız; bu hidrojen iyon
konsantrasyonunu 1 ile 14 arasında ifade eden logaritmik bir skaladır. Normal bir arteryel
kan örneğinin pH değeri 7.35 ie 7.45 arasında ya da 44 - 36 nmol l-1’dir [H+]. pH skalası ile
ilgili hatırlanması gereken iki anahtar nokta vardır:
Hücreler içindeki pek çok reaksiyon sadece çok dar pH aralığında fonksiyon gören
enzimler tarafından kontrol edilir. Bu yüzden de normal pH 7.35 ve 7.45 gibi dar bir aralıkda
tutulur. Bununla birlikte her gün normal aktivite sırasında masif miktarda hidrojen iyonu
oluştururuz (yaklaşık olarak 14 500 000 000 nmol) ve bu kontrolden çıkarsa ekskresyondan
önce pH’da anlamlı bir azalmaya (asidemi) neden olur. Bunun olmasını önlemek için
vücutta tampon olarak adlandırılan birkaç madde vardır ve böylece asidemi gelişmesi
önlenir. Majör intrasellüler tamponlar proteinler, fosfat ve hemoglobin (kırmızı kan
hücrelerindeki) iken ekstrasellüler tamponlar plazma proteinleri ve bikarbonat şeklinde
sayılabilir (aşağıda görüldüğü gibi).
Açıkçası tamponlama sistemleri asit oluşumuna karşı sadece geçici çözümlerdir; sonuçta
tükenirler ve asit birikmeye başlar. Asitleri elimine edecek ve dolayısıyla tamponların
yeniden üretimini sağlayan bir sistem gereklidir. Bu durum akciğerler ve böbreklerle
sağlanır.
3. Parsiyel basınç
Biz normalde gaz karışımlarının kompozisyonunu tanımlamak için yüzde oranlarını
kullanırız, bunun iyi bir örneği havadır: % 21 oksijen, % 78 nitrojen, % 0.04 karbon dioksit.
Bununla birlikte bir gaz karışımındaki moleküllerin sayısı parsiyel basınç ile daha iyi
268
tanımlanır. Parsiyel basınç karışımdaki her bir gazın total basınca katkısıdır. Bu ölçümü
kullanmanın önemini şu örnekle açıklayabiliriz; bir karışımın total basıncını iki katına
çıkarırsak bileşenlerinin parsiyel basıncı da iki katına çıkar ancak yüzde oranı sabittir.
Gazları atmosferik basınçta ya da 1 atmosferde soluruz, bu değer 100 kiloPascal (kPa) ya da
750 mmHg’ya yakındır (1 kPa = 7.5 mmHg). Sonuç olarak, hava solunduğunda, nitrojenin
katkısı 100 kPa’ın % 78’i ya da 78 kPa ve oksijenin katkısı 100 kPa’ın % 21’i ya da 21 kPa’dır.
% 40 oksijen solunduğunda, inspire edilen gazdaki oksijenin parsiyel basıncı 40 kPa’dır.
Atmosferik basınçta, bir karışımdaki gazın parsiyel basıncı (kPa olarak) gazın volümü ile
oluşturulan rakamsal olarak yüzdelik oranı (%) ile aynıdır.
Bir gaz, sıvıda (örn. kan) çözündüğünde sıvı içindeki parsiyel basıncı sıvıyla ilişki halindeki
gaz ile aynıdır. Bu bize kandaki oksijen ve karbon dioksidin parsiyel basıncını ölçmeye
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
olanak sağlar.
4. PaCO2
Karbon dioksit (CO2) metabolizmanın önemli bir artık ürünüdür. Normal şartlar altında,
kandan akciğerlere geçerek ekspirasyonla atılır. Akciğerlere transport için ya bir protein ya
da hemoglobin ile birleşir, ya da suyla tepkimeye gire-rek hidrojen ve bikarbonatı (HCO3-)
oluşturur şekilde plazmada çözünük olarak taşınır:
Akciğerlerde, reaksiyon tersine ilerler: CO2 oluşur ve ekspire edilir. Bu reaksiyondan biz
CO2’in bir asit gibi davandığını görebiliriz: CO2’deki herhangi bir artış reaksiyonun sağa
doğru hareket etmesini sağlar ve hidrojen iyon konsantrasyonundaki artışla asidemi
gelişimine neden olur. Tabi ki, bikarbonat konsantrasyonunda da benzer artış gelişecektir
fakat, bu sadece nanomol biriminde olduğundan, total konsantrasyon olan 22-26 mmol 15
l-1 çok küçük bir etki yaratır. CO2’in metabolik üretimi sabittir, kandaki miktarını etkileyen
en önemli faktör alveolar ventilasyon ile uzaklaştırılma hızıdır. Alveolar ventilasyondaki
bir azalma CO2 atılımını da azaltacak ve PaCO2 artışı ile daha fazla hidrojen iyonu
üretimine neden olacaktır. pH 7.35’in altına düşerse asidemi gelişir. Asideminin primer
nedeni solunumsal kaynaklı bir sorun olduğundan bu durumu solunumsal asidoz olarak
adlandırırız.
Tersine, alveolar ventilasyonun arttığı durumda CO2 üretildiğinden daha hızlı atılır, bu
PaCO2’i düşürür ve reaksiyonu sola hareket ettirerek hidrojen iyon konsantrasyonunu
azaltır. Sonuçta pH artar ve 7.45’i aşarak alkalemi oluşturur. Aynı şekilde, primer neden
solunum sis-temi olduğundan bu süreci solunumsal alkoloz olarak adlandırırız. Bundan
269
15. Bölüm
Kan gazı analizi ve puls oksimetre
dolayı kolaylıkla anlaşılacağı üzere; kardiyak arrest sırasında olduğu gibi kısa bir apne
periyodu bile solunumsal asidoz ile sonuçlanır.
Bununla birlikte, normal şartlarda, beyin sapındaki solunum merkezi kan hidrojen iyonu
[H+] düzeyine çok hassastır ve birkaç dakikada hızla alveolar ventilasyonu arttırarak yanıt
verir. Bu artış CO2 atılımını arttırır, PaCO2’yi azaltır, [H+]’unu azaltır ve pH’ı normal düzeye
döndürür.
H+ + HCO3- = H2CO3-
Asit yükünde akut bir artış olduğu durumda, solunum sistemi karbon dioksit atılımını
arttırmaya çalışmakla birlikte, ekstra H+ tamponladığından bikarbonat düzeyi ise azalır.
Rezervdeki bikarbonatlar ilk olarak kullanıldıktan sonra, H+ birikerek pH’da düşme
meydana getirir. Solunum sisteminden farklı olarak, böbrekler yavaş yanıt verir ve
ekstra asidi tamponlayacak kadar bikarbonat oluşumu günler alabilir. Böbrekler yeterli
bikarbonat oluşumunda başarısız olursa sonuç olarak ortaya çıkan metabolik asidoz pH’ın
7.35’in altına düşmesine (asidemi) neden olur.
Nadiren, bikarbonat fazlalığı vardır. Bu hidrojen iyonlarını aşırı tamponlama etkisi yaratacak
ve metabolik alkoloz ile pH’ı 7.45’in üzerine çıkaracaktır (alkalemi).
270
Tersine baz açığı (defisit) 8 mmol l-1 olan bir hastada pH düzeyini normale getirmek için gerekli
baz mik-tarı 8 mmol l-1’dir (aynı şekilde, bikarbonat ile karşılaştırınca bikarbonatın azaldığı
görülecektir). Ne yazık ki, “negatif baz fazlalığı” terimi baz açığı yerine kullanılır ve yukarıda
verilen örnekte, hastanın baz eksesi -8 mmol l-1 şeklinde negatif değer olarak ifade edilir.
Sonuçta, baz fazlalığının normal değerleri + 2 ile - 2 mmol l-1 ‘dir. - 2 mmol l-1’den daha
negatif bir değer metabolik asidozu gösterir.
6. Solunumsal-metabolik ilişki
Yukarıda görüldüğü üzere vücutta stabil bir iç çevre sağlayabilmek ve asidozu önlemek
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
için iki sistem mevcuttur. Ek koruma da bu iki sistemin birbiri ile ilişkisi ve bir sistemdeki
bozulmanın diğeri tarafından kompanzasyonu ile sağlanır. Bu ilişki karbonik asit (H2CO3)
ile sağlanır ve ideal şartlarda bulunan iki sistem arasında bağlantıyı kolaylaştıran karbonik
anhidraz isimli hem kırmızı kan hücrelerinde hem de böbrekde bulunan bir enzime bağlıdır.
Bu ilişki mevcut olmakla birlikte, her bir sistemin diğerini kompanse edebilmesi anınında
olmaz, ancak başlangıçta sistemin birindeki bozukluk uzun süredir mevcutsa daha belirgin
hale gelir. İki sistem arasındaki ilişkinin tipik bir örneği kronik obstrüktif akciğer hastalığı
(KOAH) olan bir hastadır. Bu karbondioksit eliminasyon kapasitesinin azalması ve solunumsal
asidoz gelişimi ile sonuçlanan bir durumdur. Sola doğru kompanzasyon sağlanamamış
ise, bu durum persistan asidemi ile sonuçlanır, ancak karbondioksit artışı reaksiyonu sağa
doğru hareket ettirerek karbonik asit (H2CO3) oluşumuna neden olur. Bu durum plazmada
bikarbonat ile H+ iyonlarını tamponize ederken, böbreklerden idrarla ekskrete edilen H+
iyonlarını arttırıcı etki yaratır. Sonuç olarak hastada solunumsal asidoz (PaCO2 artışı ile) ve
kompanse metabolik alkoloz (bikarbonat artışı) vardır ve pH normale yaklaşır.
Farklı bir örnek ise diyabetik ketoasidoz (tam olarak ketoasidemi denilen) durumudur.
Ketoasit düzeyleri böbreklerin ekskresyon düzeyini aşarsa bikarbonat harcanarak
tamponlanır. Bikarbonat üretiminin artışı bir kaç gün alır. Bununla birlikte, yukarıdaki
reaksiyon sola doğru hareket ederek H+’in CO2’e dönüşmesine ve PaCO2 düzeyini azaltmak 15
için de ventilasyonun artışı şeklinde de gelişebilir. Sonuç olarak hastada metabolik asidoz
(azalan bikarbonat ile), kompasatuar solunumsal alkoloz (PaCO2 azalması ile) vardır.
7. PaO2
İnspire edilen havadaki oksijen % 21 oranındadır ve parsiyel basıncın 21 kPa olduğunu anlatır.
Bu, solunum yollarında hava aşağılara indikçe azalır, önce su buharı eklenmesi ve sonra
alveollerde karbondioksitin de eklenmesi ile normal şartlarda 13 kPa değerlerinde seyreder.
Ancak, arteryel kanda oksijenin parsiyel basıncı (PaO2) daima alveollerden daha düşüktür.
Bu gradientin derecesi herhangi bir akciğer hastalığında çok artmıştır. Hava soluyan sağlıklı
bir bireyde, PaO2 değeri inspire edilen havadaki parsiyel basınçdan 11 kPa (yaklaşık 10 kPa)
271
15. Bölüm
Kan gazı analizi ve puls oksimetre
daha yüksektir. Bu kural inspire edilen oksijen konsantrasyonuna (%) göre ölçülen değerin
yaklaşık 10 değer daha az olması gerektiği kuralını oluşturur. Örneğin % 40 oksijen soluyan
bir hastada PaO2 değeri yaklaşık 30 kPa olmalıdır. Artmış akciğer hasarı, inspire edilen oksijen
konsantrasyonu ile aradaki fark artar. Bu % 50 oksijen soluyan bir hastada 13 kPa PaO2
değerinin normal olmadığının ayırt edilmesi açısından önemlidir. İlginç bir şekilde bu fark
yaşla azalır, 75 yaşında 10 kPa’a ulaşır sonra 85 yaş civarında yeniden 11 kPa’a çıkar.
8. Sonuçların yorumlanması
Kan gazı sonuçlarının yorumlanması en iyi şekilde 5 basamaklı yaklaşıma tam uyulmasıyla
sağlanabilir. Anlaşılabilirlik için, bikarbonat da rakamsal olarak aynı yönde değişeceğinden
sadece baz fazlalığındaki değişiklik tartışılmıştır.
8.2. 2. Basamak
Hasta hipoksemik mi?
Oda havası solurken PaO2 10-13 kPa’dır. Ek oksijen desteği alan bir hastada, PaO2 değeri
inspire edilen oksijen konsantrasyonuna göre hesaplanmalıdır. Yukarıda tartışıldığı gibi,
inspire edilen oksijenin parsiyel basıncı rakamsal olarak inspire edilen konsantrasyonuna
(%) eşit kabul edilir. İki değer arasında 10’dan fazla fark var ise, farkın derecesi ile orantılı bir
oksijenasyon bozukluğu vardır.
8.3. 3. Basamak
Hasta asidemik mi (pH < 7.35) yoksa alkalemik mi (pH > 7.45)?
pH normal aralıkta veya çok yakın ise bu normal bir durum veya tam bir kompansasyonun
sağlandığı kronik bir durum olarak değerlendirilebilir. Prensip olarak, vücut asla aşırı
kompanse etmez ve bu primer durumun saptanmasına olanak verir. Gerekirse, hasta
hakkında daha fazla klinik bilgi sağlanmalıdır.
8.4. 4. basamak
PaCO2 nasıl?
Diğer bir deyişle, anormallik tam ya da kısmen solunum sistemi bozukluğundan mı
kaynaklanmaktadır?
272
pH < 7.35 ise (asidemi):
4a. PaCO2 artmış mı (> 6.0 kPa)?
Eğer öyleyse, solunumsal asidoz vardır ve bozukluğun tamamından sorumlu
olabilir. Metabolik bir komponent de olabilir, bkz basamak 5a.
8.5. 5. basamak
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
8.6.1. Örnek 1
pH < 7.40, iken PaCO2 (> 6.0 kPa) artmış ve baz fazlalığı (> + 2 mmol l-1) ya da bikarbonat
(> 26 mmol l-1) da artmış.
Asidemiye doğru gidiş bunun primer problem olduğunu düşündürür ve artan PaCO2 ise
solunumsal asidoz olduğunu düşündürür. Baz fazlalığı/bikarbonatın artışı pH’ı normale
çekmek için gelişen kompansatuar metabolik alkolozu gösterir.
273
15. Bölüm
Kan gazı analizi ve puls oksimetre
8.6.2. Örnek 2
pH < 7.40, iken baz fazlalığı (< - 2 mmol l-1) ya da bikarbonat (< 22 mmol l-1) azalmış ve
PaCO2 (< 4.7 kPa) azalmış.
Asidemiye doğru gidiş bunun primer problem olduğunu düşündürür ve azalan baz
fazlalığı/bikarbonat ise metabolik asidozu destekler. Azalmış PaCO2, pH’ı normale
çekmek için gelişen kompansatuar solunumsal alkolozu destekler.
8.6.3. Örnek 3
pH > 7.40, baz fazlalığı (> + 2 mmol l-1) ya da bikarbonat (> 26 mmol l-1) artmış ve PaCO2
(> 6.0 kPa) artmış.
8.6.4. Örnek 4
pH > 7.40 iken, PaCO2 (< 4.7 kPa) azalmış ve baz fazlalığı (< - 2 mmol l-1) ya da bikarbonat
(< 22 mmol l-1) azalmış.
Alkalemiye eğilimin artması bunun primer bir problem olduğunu ve azalmış PaCO2
bunun primer olarak solunumsal alkoloz olduğunu destekler. Baz fazlalığı/bikarbonat
azalması pH’ı normale çekmek için metabolik kompanzasyondur. Bu yaygın bir bulgu
değildir, fakat beyin hasarlı hastalarda kafa içi basıncını kontrol etmek için birkaç gün
hiperventilasyon yapılması durumunda görülebilir.
Bahsedilmesi gereken ve ayırt edilmesi önemli olan son bir durum da: pH < 7.4 iken normal
PaCO2 (4-6.0 kPa) ve baz fazlalığı (< - 2 mmol l-1) ya da bikarbonatı (< 22 mmol l-1) azalmış
bir hasta.
Bu en büyük ihtimalle kronik karbondioksit retansiyonu olan metabolik asidozlu bir hastayı
tanımlar. Bu hasta karbondioksiti düşürerek kompanse etmeye çalışır (kompansatuar
solunumsal alkoloz) ancak daha yüksek PaCO2’den başlarlar. Akciğer hastalığı nedeniyle
atılabilen CO2 düzeyi sınırlı olduğundan daha fazla azalmayı önler. Bu durum başlangıçta
hasta hakkında bilgi edinmenin önemini bir kez daha örneklemektedir.
274
9. Resüsitasyon sırasında kan gazı analizi ile ilgili
pratik noktalar
Kardiyak arrest sırasında, arteryel kan gazı değerlerinin kullanımı sınırlıdır çünkü hipoksemi,
hiperkarbi ve dokulardaki asidozun ciddiyeti ile ilişkisi zayıftır. Gerçekten, kardiyak arrest
sırasında, venöz kan gazları dokulardaki asit baz durumunu daha iyi yansıtabilir. Bunlar
da 5 basamaklı yaklaşım kullanılarak yorumlanabilir ancak normal değer aralıkları arteryel
kana göre farklıdır ve dikkatli yorumlanmalıdır.
Spontan dolaşımın geri dönmesi (SDGD) sağlandıktan sonra, arteryel kan gazı analizi,
kardiyak arrest sonrası tedavide optimal inspire edilen oksijen fraksiyonu (FiO2) ve dakika
ventilasyonu gibi ayarlar için faydalı bir kılavuzdur. Arteryel laktat konsantrasyonu da yeterli
doku oksijenasyonunu göstermede kullanılabilir, normal arteryel laktat konsantrasyonu
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
0.7-1.8 mmol l-1’dir. Kardiyak arrestten hemen sonra konsantrasyonlar çok yüksektir, bunun
nedeni kardiyak arrest sırasında yetersiz doku oksijenasyonudur. SDGD’den sonra laktat
düzeyinin progresif olarak azalması yeterli doku oksijenasyonunun bir diğer göstergesidir.
Peri-arrest tabloda, arteryel kan örneğinin alınması için en kolay yol femoral arterdir
(heparinli enjektörlere). Hastanın yeterli kardiyak debisi ve kan basıncı sağlandıktan
sonra radyal arter tercih edilebilir. Radyal arter arteryel kanül yerleştirilmesi için de en iyi
bölgedir; bu post kardiyak arrest dönemde sık kan gazı örneklemesi ve sürekli kan basıncı
monitörizasyonuna olanak sağlar.
10.1. Rolü
Puls oksimetre hipokseminin değerlendirilmesinde hayati bir bileşendir. Hemoglobinin
arteryel oksijen satürasyonunun (SaO2) düşmesinin klinik tanısı subjektif ve yetersizdir,
siyanozun klasik bulguları arteryel oksijen satürasyonu % 80-85 altına inene kadar
gecikir. Puls oksimetre kullanımı kolay, nispeten ucuz, non-invazivdir, hızlı ve objektif
olarak arteryel oksijen satürasyonu ölçümü sağlar. Günümüzde tüm hastanelerde ve
giderek artan oranda hem primer bakım hem de hastane-öncesi devrede yaygın olarak
kullanılmaktadır. “Beşinci vital bulgu”olan oksijen satürasyonu, kötüleşen hastanın 15
tanınmasında pek çok erken uyarı sisteminin de artık bir bileşenidir.
275
15. Bölüm
Kan gazı analizi ve puls oksimetre
Optimal doku kalınlığı 5-10 mm olmalıdır. Farklı bölgeler, ılık alanlar ya da lokal
vazodilatatörler denenerek hatalı okuma düzeltilebilir.
Puls oksimetreler çoğunlukla SpO2 ile ilişkili işitilebilir bir ses sağlar ve bu sesin tonunun
azalması hipoksemide kötüleşmeyi yansıtır. Nabız hızı ve dalga formu hakkında bilgi
(pletismografik dalga formu) de sağlanabilir. Kötü sinyal düşük arteryel basınç ya da kötü
doku perfüzyonunu gösterebilir - hasta yeniden değerlendirilmelidir.
Puls oksimetre oksijen içeriğinin değil satürasyonunun bir göstergesidir ve bundan dolayı
da aktüel doku oksijenasyonu için endike değildir. Diğer yandan, vücuttaki parsiyel
karbondioksit basıncı hakkında da bilgi sağlamaz ve yeterli ventilasyonun bir ölçümü
değildir. Kronik hastalık durumunda, ya da tip II solunum yetersizliğinden (aşağıya bakınız)
şüphelenildiğinde (KOAH ya da konjestif kalp yetersizliği) arteryel kan gazı örneklemesi
10.3. Kısıtlılıkları
Oksijen satürasyonu ve arteryel oksijen parsiyel basıncı (PaO2) arasındaki ilişki
oksihemoglobin disosiasyon eğrisi ile gösterilir (şekil 15.1). Eğrinin sinüzoid şekli, normal
PaO2’de başlangıçtaki bir azalmanın kandaki oksijen satürasyonunu eşit derecede
düşürmeyeceği anlamına gelir ve erken hipoksemi maskelenebilir. SpO2 % 90-92’ye
ulaştığında yaklaşık 8 kPa düşecektir. Diğer bir deyişle, oksijen satürasyonu sadece % 6-8
azalmasına karşın arteryel kandaki oksijen parsiyel basıncı yaklaşık % 50 azalacaktır.
Puls oksimetre çıktısı mevcut sinyal çıkışı ile sağlıklı gönüllülerden elde edilen standardize
referans veriler arasındaki karşılaştırmaya bağlıdır. Bu nedenle değerler bu çalışmalara
katılan popülasyonun kapsamı ile sınırlıdır ve artan hipoksemi ile giderek güvenilmez hale
gelir. % 70 altındaki değerlere yüksek oranda güvenilmez.
276
-- vazokonstrüksiyon
-- hipotermi
Şekil 15.1
Oksihemoglobin disosiasyon eğrisi
277
15. Bölüm
Kan gazı analizi ve puls oksimetre
10.4. Kullanımı
4 ana kullanım alanı vardır:
1. hipokseminin tesbiti/izlenmesi
2. oksijen tedavisinin düzeyinin düzeyinin belirlenmesi
3. anestezi sırasında rutin monitörizasyon
4. tanısal (örn. uyku apnesi)
• Tip II: düşük PaO2 (< 8 kPa), artmış PaCO2 (> 6-7 kPa). Hiperkapnik solunum yetmezliği
olarak tanımlanır ve genellikle KOAH’dan kaynaklanır. Aşırı oksijen verilirse, bu
hastalarda PaCO2’nin daha da artması ve solunumsal asidoz gelişimi ile solunum
yetersizliği ilerleyebilir. Kontrol edilmez ise, nihayetinde bilinç kaybı, solunumsal
ve kardiyak arrest gelişir. Bu riskli popülasyonda hedef oksijen satürasyonu % 88-
92 olmalıdır. Bununla birlikte, kritik hastalık durumunda, başlangıçta bu hastalara
yüksek akımda oksijen verin; sonra arteryel kan gazı aznalizi yapın ve inspire edilen
oksijen konsantrasyonunu ayarlarken bu sonuçları kullanın. Klinik olarak stabil ve
puls oksimetre yeterli okuyabiliyorsa, inspire edilen oksijen konsantrasyonunu %
88-92 SpO2 sağlayacak şekilde ayarlanmalıdır.
278
Miyokard infarktüsü ya da akut koroner sendromlu hastalarda ve kritik ya da ciddi hastalık
söz konusu değil ise SpO2’yi % 94-98 (ya da hiperkapnik solunum yetmezlik riski olan bir
hastada % 88-92) olacak şekilde hedefleyin. Bu destek oksijen olmadan da sağlanabilir ve
daha önce kabul edilen uygulamalardan farklılık gösterir.
• A
rteryel kan gazı analizi sonuçları 5 basamaklı yaklaşım kullanılarak sistematik
olarak yorumlanmalıdır.
• P
uls oksimetre sürekli olarak arteryel oksijen satürasyonunun
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• K
PR sırasında spontan dolaşımın geri dönüşü (SDGD) sağlanıncaya kadar
inspire edilen oksijen konsantrasyonunu % 100’e ayarlayın.
15
279
15. Bölüm
Kan gazı analizi ve puls oksimetre
280
16. Bölüm
Resüsitasyon ile ilgili kararlar
ÖĞRENME HEDEFLERİ
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• etik prensipler
• tedaviyi reddetmek için ileri kararlar
• kardiyopulmoner resüsitasyona (KPR) ne zaman başlanılmamalı
• KPR kararlarının hastalar ve yakınlarıyla tartışılması
• KPR ile ilgili kararları kim vermeli
• resüsitasyon uygulaması ne zaman sonlandırılmalı
1. Giriş
Başarılı resüsitasyon uygulamaları birçok bireye uzun, faydalı ve değerli bir hayat
sağlamıştır. Fakat kardiyak arrest nedeniyle yapılan resüsitasyon uygulamalarından sonra
çok az sayıda insan hayatta kalmakta ve tam olarak iyileşebilmektedir. Resüsitasyon
uygulaması ıstıraba neden olma ve ölüm sürecini uzatma riski taşımaktadır. Yaşamın ne
pahasına olursa olsun uzatılması tıp bilimi için uygun bir hedef değildir. İdeal olarak, ileri
bakımın planlanması kavramının bir parçası olan kardiyopulmoner resüsitasyona (KPR)
başlamanın uygun olup olmadığı kararı önceden alınmalıdır. Pek çok Avrupa ülkesinde
ulusal düzeyde ayrıntılı rehberler yayınlanmıştır. Bir İYD uygulayıcısı olarak, bu rehberleri
mutlaka okumalı, aşina olmalı ve içeriklerini takip etmelisiniz.
Yasalar çerçevesinde çalışmak tüm sağlık çalışanlarının sorumluluğudur. KPR ile ilgili yasalar
ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Ülkeler arasında, hatta bir ulus içinde bile farklılıklar vardır.
Bir İYD uygulayıcısı yaşadığı ve çalıştığı ülkenin yasalarının ilgili kısımlarına aşina olmalıdır.
KPR ile ilgili kararların tartışılması hastalar, hasta yakınları ve sağlık çalışanları için zor ve
stresli olabilir. Bu kararlar kişisel inançlar ve görüşler, kültürel ya da dini etkiler, etik ve
yasal faktörler, sosyal ve ekonomik durumlar gibi pek çok faktörden etkilenebilir. Karar
verebilecek durumdaki bazı hastalar, tedavi istemezler ve tedaviyi reddetme kararlarını
önceden kayıt altına alırlar (önceden “yaşayanların arzusu” olarak bilinirdi.) Bir İYD
uygulayıcısı olarak KPR ile ilgili tartışmaya girmeden ya da bir karar vermeden önce etik ve
yasal prensipler ile klinik boyutu anlamalısınız.
281
16. Bölüm
Resüsitasyon ile ilgili kararlar
2. İlkeler
Tıbbi etiğin dört önemli ilkesi aşağıdaki kutuda özetlenmiştir:
• Faydalı olma, fayda ve zarar oranını dengeleyerek fayda sağlanmasını gerektirir.
Genelde bu KPR’un başlatılmasını içerir fakat riskler açıkça beklenen faydadan
fazlaysa KPR’un durdurulması anlamına gelecektir. Faydalı olma toplumun genel
ihtiyaçlarına karşılık vermeyi de içerir, toplumun defibrilatörlere ulaşımını sağlayan
bir program başlatılması gibi.
• Zararlı olmama, zarar vermeme anlamındadır. KPR’un faydalı olmayacağı
hastalarda, faydanın olmadığı fakat belirgin zarar riskinin olduğu durumlarda KPR’a
başlanmamalıdır.
• Adalet, toplum içinde risklerin ve faydaların eşit olarak dağıtılması yükümlülüğüdür.
“İleriye yönelik alınan karar” terimi hastanın her türlü tercihine uygulanabilir. İstememe
kararının geçerli olabilmesi için mutlaka yazılı olması gerekmez. Eğer hastalar açıkça
ve sürekli olarak istemediklerini sözel olarak ifade ederlerse, olasılıkla benzer durum
yazılı ileriye yönelik karar için geçerli olacaktır. Hastalar sağlık çalışanları ve yakınlarının
kararlarından haberdar olduğuna emin olmalıdır.
Hastane dışı ani kardiyak arrestlerde, duruma müdahale edenler genelde hastanın
durumu ve istekleri hakkında bilgi sahibi değillerdir ve ileriye dönük alınan bir karar
kayıt altına alınmış bile olsa ulaşılması mümkün olmayabilir. Bu durumda KPR’a hemen
başlanmalı ve mümkün olduğunda daha fazla bilgi elde edilmeye çalışılmalıdır. Sağlık
çalışanlarına, başlanmış olan tedavinin reddedildiğine dair geçerli bir karar sunulduğunda,
resüsitasyonun durdurulması etik bir sorun oluşturmaz.
Yazılı ileriye dönük kararlarla ilgili tıbbi yaklaşımlar konusunda halen uluslararası belirgin
farklar vardır. İngiltere gibi bazı ülkelerde yazılı olarak alınan ileriye yönelik karar yasal olarak
bağlayıcıdır. Açık bir ileriye dönük alınmış karar olmadıkça ve hastanın isteği bilinmedikçe
sağlık çalışanlarının uygun olduğu hallerde mümkün olan tüm gayreti göstererek hastanın
resüsitasyonunu yapması genel olarak kabul edilmektedir.
282
4. KPR ne zaman durdurulmalıdır?
Hastaların tedaviyi reddetme hakkı varken, tedaviyi otomatik olarak isteme hakları yoktur;
resüsitasyonun her şartta yapılmasını isteyemezler. Doktorlardan kendi klinik kararlarına
aykırı tedaviler uygulamaları beklenemez. Bu tür kararlar genellikle karışıktır ve tıbbi
ekibin kıdemli bir üyesi tarafından alınmalıdır.
Resüsitasyon uygulamama kararı pek çok etik ve moral soruya neden olur. Hangi durumlar
yararsız çaba olarak değerlendirilmelidir? Neler kesin olarak yapılmamalıdır? Kim karar
vermelidir ve kime danışılmalıdır? Kime bilgi verilmelidir?
Resüsitasyon, yaşamı hasta tarafından kabul edilen kalitede uzatmayacaksa yararsız çaba
olarak düşünülebilir. Resüsitasyon sonrası hayatta kalmama ile ilgili belirleyiciler yayınlanmış
olsa da, bağımsız gruplara uygulandığında hiçbir belirleyici ve yeterli öngörü değerine
sahip değildir. Ayrıca, resüsitasyon uygulaması sırasında gerçekleştirilen bir çalışmaya göre
hastaların sağkalımı, KPR zamanı ve defibrilasyon zamanı gibi sistem faktörlerine bağlıdır.
Bu faktörlerin bireylerin sağkalımını nasıl etkilediğini öngörmek zordur.
Kaçınılmaz olarak bazı kararlar alınacak ve kalp yetersizliği, kronik solunum hastalığı, asfiksi,
majör travma, kafa travması ve nörolojik hastalık gibi komorbiditeleri olan hastalarda
subjektif kararlara gereksinim olan gri alanlar olacaktır. Hastanın yaşı karar vermede
belirleyici olabilir fakat hastanın sağkalımı için göreceli olarak zayıf belirleyicidir. Ayrıca,
yaşlılarda hastanın sağkalımını etkileyen belirgin yandaş hastalıklar da vardır.
Eskiden, birçok ülkede, hekimler; hastalar, hasta yakınları ya da sağlık ekibinin diğer
üyelerine danışmadan DNAR kararını verebilmekteydi. Şimdi çoğu ülkede bu kararın nasıl
verileceğine dair açık rehberler yayınlanmıştır. Birçok olguda, bu rehberler hasta ve/veya
yakınlarının karara katılımını vurgulamaktadır.
16
4.3. Resüsitasyona başlamama kararını kim vermelidir ve kime
danışılmalıdır?
Bu karar için tüm sorumluluk hastanın bakımı ile ilgili sağlık çalışanları ile uygun
konsültasyonlar yapıldıktan sonra, hastanın bakımından sorumlu olan en deneyimli ve
yetkili kişiye bırakılır.
283
16. Bölüm
Resüsitasyon ile ilgili kararlar
İnsanlar kendileri ile ilgili kararlara katılmak için etik ve hukuki haklara sahiptirler ve aksi
ortaya konuncaya dek düşünebilme yeteneği olan hastaların görüşlerine başvurulmalıdır.
Her hasta ile KPR hakkında tartışmaya başlamak gerekmez; örneğin kardiyak arrest
beklenmiyorsa, ya da hastalığın geri dönüşümsüz son dönemini yaşayan ve KPR’un ek bir
fayda sunmayacağı düşünülen durumlar gibi.
Karar verme konusunda yasal bir sorumlulukları olmasa da, kararlara hasta yakınlarını
dahil etmek iyi bir uygulamadır. Anlayabilme kapasitesi olan bir hasta, DNAR tartışmasına
ailesi dahil olmadan karar verebilmelidir. Böyle bir hastanın kararını akrabalarına bildirmek
istememesine saygı duyulmalıdır.
Anlayabilme kapasitesi olmayan bir hasta, daha önce kendi yerine karar verebilmesi için
yasal bir vekil atadıysa, bu kişiyle KPR’dan kaynaklanan risk ve sorunları dengelemek için
Bazı durumlarda hasta durumu değerlendirebilecek kapasiteye sahip değilse karar verme
sürecine başkalarının katılmasında yasal zorunluluk vardır. Örneğin İngiltere ve Galler’de
uygulanan Zihin Kapasitesi Kanunu 2005, anlama kapasitesi olmayan hastalarda onların
yerine hareket etmek üzere, Bağımsız Zihin Kapasitesi Avukatlarının (Independent Mental
Capacity Advocate (IMCA)) bilgilendirilmesini gerektirir. Fakat acil durumlarda karar
alınması gerektiğinde, IMCA ile irtibat kurmak ve randevu almak için zaman olmayabilir,
bu durumda hastanın çıkarı açısından en iyi karar verilmelidir ve bu kararın altında yatan
gerçekler tam ve açık olarak kayıt edilmelidir.
Sağlık ekibi ve hasta veya hasta yakınları arasında görüş ayrılıkları oluşursa, bu genellikle
daha kapsamlı bir tartışma ve açıklamalar ile çözülebilir ya da gerekli olduğunda ikinci
bir klinisyenden görüş alınabilir. Genellikle, özellikle zıtlıklar içeren hukuk sistemi varsa,
hukuki otoritelerin kararları gecikmeler ve belirsizliklerle doludur ve resmi yasal hükümlere
sadece taraflar arasında uzlaşılamaz farklar varsa başvurulmalıdır. Özellikle zor vakalarda,
kıdemli hekim, hukuki görüş almak için kendi tıbbi savunma kurumuna başvurabilir.
284
5. KPR hakkındaki kararların hasta ve yakınlarına
bildirilmesi
Hasta ve yakınlarına tedavi ile ilişkili kararlar ve nedenlerinin açıklanması genellikle
önerilirken, bu dikkatli bir değerlendirme olmadan yapılmamalıdır. Öte yandan, bazen her
hastanın KPR uygulanmaması kararıyla ilgili olarak bilgilendirilmesi gerekmeyebilir çünkü
başarılı olunamayacaktır, tartışma gereksiz yere stres doğuracak ve hastaya çok az ya da
hiç fayda sağlamayacaktır. Hasta yakınları ile tartışma esnasında hastanın gizlilik ile ilgili
isteklerine saygı duyulmalıdır.
Takım içindeki iyi iletişim yüksek kalitede ve güvenli sağlık hizmetinin vazgeçilmez bir
parçasıdır. KPR uygulamama kararı alındığında, bu kararın nedenleri, kararın alınmasına
katkıda bulunanlar, hasta ve yakınlarıyla yapılan tartışmaların ayrıntıları kayıt edilmelidir.
Karar, hasta aniden kardiyak arrest olabileceği için rahatlıkla ulaşılabilecek ve anlaşılabilecek
bir şekilde derhal kaydedilmelidir. Pek çok Avrupa ülkesi KPR ile ilgili kararların kaydı
ile ilgili standartları belirlemiştir. Bu kararlar bir dönem “Resüsitasyon uygulamayınız
(DNR)” olarak adlandırılmaktaydı. Pek çok resüsitasyon girişiminin başarılı olmayacağını
vurgulamak için DNR, DNAR (Resüsitasyon girişiminde bulunmayınız) olarak değiştirildi.
Ne yazık ki bazı sağlık çalışanları kaydedilmiş bu karar ile yanlışlıkla ve uygunsuz olarak
diğer tedavilerin de kesilmesi ya da askıya alınması gibi bir sonuca varmaktadırlar. Bu
durumu engellemek ve kaydedilmiş kararın sadece KPR ile ilgili olduğunu ve hastanın
ihtiyaç duyabileceği diğer tedavilerle ilgisinin olmadığını vurgulamak için DNACPR (KPR
girişiminde bulunmayınız) teriminin kullanılması önerilmiştir. Bir İYD uygulayıcısı olarak
KPR ile ilgili kararlarınızı tam, açık ve doğru olarak kayıt ettiğinizden emin olmalısınız ve
bu kararlar (sizin ya da diğerlerinin hareketleri ile) hastaların ihtiyaç duyabilecekleri diğer
tedavilerin durdurulmasına yol açmamalıdır. ‘DNAR’ terimi tüm ERC materyallerinde
kullanılırken yine sıklıkla kullanılan ‘DNACPR’ ile aynı ve değiştirilerek kullanılabilir.
Genel olarak şok uygulanabilen bir ritim varsa veya kardiyak arrest için diğer geri
döndürülebilir nedenler mevcutsa KPR sürdürülmelidir. Genellikle tüm ileri yaşam desteği
işlemleri uygulanırken, geri döndürülebilir bir neden yoksa (aşağıya bakınız); asistoli
20 dakikadan uzun süredir devam ediyorsa, daha uzun süreli KPR’a yanıt alınması pek
mümkün değildir ve KPR’un durdurulması mantıklıdır.
285
16. Bölüm
Resüsitasyon ile ilgili kararlar
KPR’un durdurulması kararı ekip lideri tarafından verilmelidir, fakat bu karar ekibin
diğer üyeleriyle de konsülte edilmelidir. Sonuçta, karar daha fazla ileri yaşam desteği
uygulamasının, kalbi ve akciğerleri yeniden çalıştırmayacağı yönündeki klinik karara dayanır.
9. Özel durumlar
Özel durumlar, örneğin kardiyak arrest esnasında hipotermi varlığı, nörolojik hasar
olmaksızın iyileşme ihtimalini arttırır. Böyle durumlarda her zaman kullanılan prognoz
kriterlerini kullanmayınız (örneğin 20 dakika ve üzerinde asistolinin devam etmesi) ve geri
döndürülebilir neden düzeltilinceye dek KPR’a devam ediniz (örneğin ısınmanın sağlanması).
• T edaviyi reddetmek için ileriye yönelik geçerli bir karar alınmış ise KPR
uygulamayınız.
• K
PR hakkındaki kararlar dikkatlice verilmeli, tam olarak kayıt edilmeli ve etkin
olarak paylaşılmalıdır.
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• K
PR hakkındaki kararlar hastanın ihtiyacı olan diğer tedavileri almasına engel
olmamalıdır.
16
287
16. Bölüm
Resüsitasyon ile ilgili kararlar
288
17. Bölüm
Resüsitasyon uygulamalarında
hasta yakınlarının desteklenmesi
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
ÖĞRENME HEDEFLERİ
• Resüsitasyon uygulamasına şahit olan hasta yakınlarının nasıl destekleneceği
• Matemde olan kişinin nasıl destekleneceği
• Bir hasta öldüğünde, yerine getirilmesi gereken dini ve kültürel gereklilikler
• Ölümden sonraki yasal ve pratik düzenlemeler
1. Giriş
Hastane dışı kardiyak arrest vakalarının çoğunda KPR uygulayan kişi yakın bir arkadaş ya
da akrabadır ve hasta başında bulunmak isteyebilir.
Birçok hasta yakını, bu kritik anlarda, aile üyelerinden ayrılmayı resüsitasyon uygulamasına
şahit olmaktan daha stresli olarak görmektedir. Daha şeffaf bir klinik uygulama adına,
sağlık çalışanları hasta ve hasta yakınlarının tercihlerini göz önüne almalıdırlar.
Resüsitasyon uygulamasının başarısız olması durumunda, resüsitasyon sırasında odada
bulunulmasının hasta yakınları üzerinde bazı olumlu etkileri vardır:
• Ölüm gerçeği ile karşı karşıya kalınmasını kolaylaştırır, inkar sürecinde uzamayı
engeller ve daha sağlıklı bir matem dönemine katkıda bulunur.
• Hastanın halen duyma şansı varken hasta yakını onunla konuşabilir.
• Sevdikleri kişinin onlara ihtiyacı olduğu anda onun yanından ayrılmanın stresi
oluşmaz.
• Durumun gerçekliğinin daha iyi anlaşılması anlamında ölen kişiye yapılabilecek her
şeyin yapıldığının görülmesi mümkün olur.
• Onlara vücut halen sıcak iken ölüye dokunma ve konuşma fırsatını verir.
289
17. Bölüm
Resüsitasyon uygulamalarında hasta yakınlarının desteklenmesi
290
3. Matemdekiler ile ilgilenilmesi
Matemdeki kişilerle şefkat ile ilgilenilmesi kederli durumu kolaylaştıracaktır. Ailelere
aşağıdaki yaklaşımları uygulayınız ve kültürel gereksinimleri karşılayınız.
• çoğunlukla hemşire olmak üzere bir kişi ile erken irtibat kurulması
• hasta yakınlarının beklemesi için uygun bir oda hazırlanması; örn. hasta yakınları
odası
• acı haberin anlayışla verilmesi ve kederli anın uygun şekilde desteklenmesi
• vefat eden kişinin bedenini görebilmeleri için koşulların hazırlanması
• dini ve ruhani gerekliliklerin sağlanması
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
291
17. Bölüm
Resüsitasyon uygulamalarında hasta yakınlarının desteklenmesi
• Basit kelimeler kullanınız ve hasta yakınları için anlamı olmayan tıbbi konuşmalardan
ve basmakalıp sözlerden kaçınınız.
• Hasta yakınları ile aynı seviyede olacak şekilde kendi pozisyonunuzu ayarlayınız ya
da oturunuz.
• Uzun bir giriş konuşması yapmaktan veya hasta yakınlarına hastalık öncesi sağlık
konuları hakkında sorular sormaktan kaçınınız. Onlar bir an önce sevdiklerinin ölü
ya da hayatta olup olmadıklarını öğrenmek isterler.
• Öldü, ölü ya da ölüm kelimelerini en erken zamanda kullanınız ve ilk fırsatta
tekrarlayarak vurgulayınız anlam karmaşası oluşmasından kaçınınız.
• Acı haber verildikten sonra korkmadan, gerçeklerin kabullenilmesi için bir süre
sessizliğe izin veriniz.
292
gösteren ve değer veren bir şekilde ayarlanmasına gittikçe artan bir vurgu yapılmaktadır.
Genellikle hastanede hastanın mezhebi ya da inancını temsil eden dini temsilciler
bulunabilir. Hastanedeki din görevlileri, aileler ve çalışanlar açısından önemli bir bilgi ve
destek kaynağıdır. Dualar, şükranlar, dini uygulamalar ve prosedürler hasta yakınlarının
daha fazla strese girmesine engel olması açısından önemlidir.
• B
irçok hasta yakını sevdikleri kişinin resüsitasyon uygulamasına eşlik etme
imkanına sahip olmak ister. Bunun yas dönemine yararı olabilir.
17
293
17. Bölüm
Resüsitasyon uygulamalarında hasta yakınlarının desteklenmesi
294
EK A
295
Ek A
Kardiyak arrest tedavisinde kullanılan ilaçlar
296
İlaç Şok Uygulanan (VF/Nabızsız VT) Şok Uygulanmayan (NEA/Asistoli)
Trombolitikler • Tenekteplaz 500 -600 mcg kg-1, İV, bolus
EKLER
297
Ek B
Peri-arrest dönemde kullanılan ilaçlar
EK B
• Anafilaksi
Resüsitasyon sonrası devrede daha az potent olan inotropik ilaçlar (dobuta-
min gibi) kalp debisini yeteri kadar yükseltemezse adrenalin infüzyonu endi-
kedir. Ayrıca olumsuz bulgular olan ve/veya asistoli riski taşıyan ve atropine
yanıtsız olan bradikardide eksternal peys uygulanamıyorsa veya başarısızsa
adrenalin kullanılır.
Amiodaron • H
emodinamik açıdan stabil • 3
00 mg, İV, 1-60 dk’da (hastanın
mono-morfik VT, polimorfik VT ve hemodinamik stabilitesine bağlı
kaynağı bilinmeyen geniş komp- olarak)
leks taşikardiyi kontrol etmede
• Takiben 24 saatte 900 mg
• A
denozin, vagal manevra veya AV
• İlave 150 mg infüzyon üretici firma-
nodal blokaj ile kontrol edileme-
nın önerisiyle günlük maksimum
yen paroksismal SVT’de
doz 2 g olacak şekilde tekraryalan
• A
ksesuar yolla iletilen pre-eksitas- veya dirençli aritmilerde verilebilir
yonlu atriyal aritmilerin neden ol- (Bu, izin verilen, maksimum doz ül-
duğu hızlı ventriküler yanıtı kontrol keler arası farklılık gösterebilir)
etmede.Pre-eksitasyonu ve AF’si
olan hastada digoksin, non-dihid-
ropiridin kalsiyum kanal antago-
nisti veya intravenöz amiodaron
ventriküler yanıtı artırabileceğin-
den ve VF ile sonuçlanabileceğin-
den verilmemelidir
298
İlaç Endikasyon Doz
Amiodaron • B
aşarısız elektriksel kardiyo-
versiyon sonrasında kimyasal
kardiyoversiyon veya elektriksel
kardiyoversiyonun başarısını
artırmak için
İV amiodaron’un alfa ve beta adrenerjik blok özelliği kadar sodyum,
potasyum ve kalsiyum kanalları üzerinde de etkisi vardır. Kardiyak fonksi-
yonları ileri derecede bozuk olan hastalarda atriyal ve ventriküler taşiaritmi-
lerde İV amiodaron diğer antiaritmik ilaçlara tercih edilir. Temel yan etkileri
(aktif ilaca değil çözücüye bağlı) hipotansiyon ve bradikardidir ve bu yan etki
infüzyon hızı azaltılarak en aza indirilebilir. Eğer varsa santral ven katete-
rinden verilmelidir. Periferik damardan verildiğinde tromboflebite yol açar
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
Akut koroner iskemi veya miyokard infarktüsünde kalp atım hızı artması
iskemiyi kötüleştirebileceğinden veya infarkt alanını genişletebileceğinden
atropin kullanımında dikkatli olunmalıdır.
EKLER
299
Ek B
Peri-arrest dönemde kullanılan ilaçlar
Esmolol
300
İlaç Endikasyon Doz
Pozitif • Hipovoleminin olmadığı Dobutamin
inotropik hipotansiyon 5-20 mcg kg-1 dk-1
ilaçlar Dopamin
• Kardiyojenik şok
1-10 mcg kg-1 dk-1
Noradrenalin
0.05-1 mcg kg-1 dk-1
Resüsitasyon sonrası devrede dobutamin sıklıkla ilk seçilen inotropik ilaçtır.
Beta agonistik etki ile vazodilatasyon ve kalp hızında artışa da yol açar. Dü-
şük kalp debisi ve hipotansiyon doku perfüzyonunda belirgin azalmaya yol
açarsa endikedir. Özellikle pulmoner ödem varsa ve hipotansiyon nedeniyle
diğer vazodilatörler kullanılamıyorsa yararlıdır.
Dopamin doğal katekolaminler olan adrenalin ve noradrenalinin prekürsö-
rüdür. Doza bağımlı pozitif inotropik etkisi vardır.
Noradrenalin güçlü bir vazokonstrik-tördür fakat pozitif inotropik etkisi de
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
• Digoksin toksisitesi • G
erekirse bir kez tekrarlanabilir
Magnezyum nörokimyasal iletiyi kolaylaştırır: asetilkolin salınımını ve motor
son plağın sensitivitesini azaltır.
Nitratlar • A
njina profilaksisi veya tedavisi • G
TN: Sublingual 400 mcg (sprey
veya tablet) her 5 dk’da bir 3 doza
• A
nstabil anjina pektoris kadar; isosorbid mononitrat veya
dinitrat 30-120 mg/gün, oral (çeşitli
• M
iyokard infarktüsü
preparatlar ve doz sıklığı mevcut-
• A
kut ve kronik sol ventrikül yet- tur); transdermal 5-15 mg/gün
mezliği • G
TN: Sublingual 300-600 mcg
(sprey veya tablet); bukkal tabletler
2-5 mg; İV 10-200 mcg dk-1; isosor-
bid mononitrat veya dinitrat 30-120
mg/gün,oral (çeşitli preparatlar ve
doz sıklığı mevcuttur)
• G
TN: Sublingual 300-600 mcg
(sprey veya tablet); bukkal 2-5 mg;
İV 10-200 mcg dk-1
• G
TN: İnatçı ağrı veya pulmoner
ödemde 10-200 mcg dk-1 İV baş-
layın; isosorbid mononitrat veya
dinitrat 30-120 mg/gün, oral, iste-
nilen kan basıncına göre titre edilir
(çeşitli preparatlar ve doz
sıklığı mevcuttur); transdermal
5-15 mg/gün
Nitrik okside çevrildikten sonra vasküler düz kas gevşemesine neden olur.
Dilatasyon arteryal sisteme göre venöz sistemde daha fazladır ve bu venodi-
latasyon sol ventrikülde diastolik basıncı azaltarak anjinayı giderir. Nitratlar
aynı zamanda koroner arterlerde de dilatasyona yol açar ve koroner düz
EKLER
301
Ek C
Yararlı web siteleri
EK C
302
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
303
Kişisel Notlar
Bu ERC kitabı, ERC’nin iş ortaklarının sürekli desteği ile gerçekleştirilmiştir:
İetişim Bilgileri
Prof. Dr. Agah ÇERTUĞ
Haydar Aliyev Caddesi
Adalet Mahallesi, No:36, B Blok, D:25
Bayraklı, İzmir, 35530 TÜRKİYE
304
Personal copy of Samir Zeynalov (ID: 602643)
www.erc.edu www.resusitasyon.org