You are on page 1of 7

Ünlü Türk İslam Matematikçileri Eserleri ve Hayat

Hikayeleri
 

Ahmet Ferganî
9. yüzyılın başlarında dünyaya geldiği kabul edilen ünlü matematik ve
astronomi bilgini Ahmet Ferganî, çağının bilim ve kültür merkezlerinden olan
Türkistan’ın Fergana bölgesindendir. Bilim ve kültür tarihimizin birinci elden
kaynakları olan tezkireler (biyografik eserler)de doğum tarihi ile ilgili bir bilgi
bulunmamakla birlikte kendisi gibi bir astronom olan babasının adının
Muhammed, dedesinin ise Kesir olduğu kayıtlıdır.

Ahmet Ferganî, ilk öğrenimini ünlü bilginlerin yetiştiği Fergana’da yaptı ve


büyük bir ihtimalle astronomi konusundaki bilgilerini babasından aldı. Belli bir
seviyeye geldikten sonra da mevcut bilgilerine yeni bilgiler katmak amacıyla
da, çağının bilim, kültür ve aynı zamanda halifelik merkezi olan Bağdat’a geldi.
Ömrünün yarısına yakınını burada geçiren Ferganî, kısa sürede matematik ve
astronomi konularındaki bilgisini Bağdat bilim çevresine kabul ettirip, bilimin
gelişmesine olan katkılarıyla bilim tarihinde adlarından övgüyle bahsedilen
Abbasi halifelerinden Me’mun ve el-mütevekkil döneminin en ünlü bilginleri
arasına girdi
861 yılında halife el-Mütevekkil tarafından Nil ırmağı kıyısında yapılan ölçüm
işlerini yürütmesi için Mısır’a gönderilen Ferganî’nin, bundan sonraki yaşamı
bilinmiyor.
Ali Kuşçu
Ali Kuşçu asıl adı Ali Bin Muhammed (d. 1403, Semerkant – ö. 16 Aralık 1474,
İstanbul), Türk.[1] gökbilimci, matematikçi ve dilbilimci. Gökbilimci ve kelam
alimi olan Ali Kuşçu, 15. yüzyıl’da Semerkant’ta doğdu. Babası Muhammed,
Timur İmparatorluğu Sultanı ve astronomu Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için,
ailesi “Kuşçu” lakabıyla meşhur oldu. Küçük yaştan itibaren matematik ve
astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu, Bursalı Kadızâde Rumî, Gıyâseddin Cemşîd
ve Muînuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersi aldı. Daha sonra bilgisini
artırmak için Kirman’a gitti. Burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının
Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrîd adlı eserini yazdı. Ali Kuşçu,
Semerkant ve Kirman’da eğitimini tamamladıktan sonra Uluğ Bey’e yardımcı ve
rasathanesine müdür oldu. 1449’da hacca gitmek istedi. Tebriz’de Akkoyunlu
hükümdarı Uzun Hasan kendisine büyük saygı gösterdi ve Osmanlı Devleti ile
barış görüşmelerinde yardımını istedi. Ali Kuşçu, Uzun Hasan’ın sözcülüğünü
yaptıktan sonra II. Mehmed’in davetiyle İstanbul’a geldi. Osmanlı – Akkoyunlu
sınırında II. Mehmed’in emriyle büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu,
Ayasofya medresesine müderris oldu. Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde
İstanbul’da öldü.

Türk-İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu


eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türklerinde, astronominin
önde gelen bilgini sayılır. “Batı ve Doğu Bilim dünyası onu 15. yüzyılda yetişen
müstesna bir alim olarak tanır.” Öyle ki; müsteşrik W .Barlhold, Ali Kuşcu’yu
“On Beşinci Yüzyıl Batlamyos’u” olarak adlandırmıştır. Babası, Uluğ Bey’in
kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı
Ali Bin Muhammet’tir. Doğum yeri Maveraünnehir bölgesi olduğu ileri
sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu
kesinlikle bilinmektedir.

Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise 15. yüzyılın ilk dörtte biri
içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık 1474 (h. 7 Şaban 879) tarihinde
İstanbul’da ölmüş olup, mezarı Eyüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır.
Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim Çelebi’nin (ölümü, Edirne 1525)
Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Mezar yerinin 1819
yılına kadar belirli olduğu ve hüsnü muhafazasının yapıldığı; ancak 1819
yılından sonra, Ali Kuşcu’ya ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet

2
adamının mezar taşının konmuş olduğu anlaşılmaktadır. Uluğ Bey’in Horasan
ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasında, Semerkant’ta ilk ve dini öğrenimini
tamamlamıştır. Küçük yaşta iken astronomi ve matematiğe geniş ilgi
duymuştur.

Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi,


Gıyaseddün Cemşid ve Mu’in al-Din el-Kaşi’den astronomi ve matematik dersi
almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından 1421 yılında kurulan Semerkant
Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid’in, kısa süre sonra da
Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi’nin ölümü üzerine, Uluğ Bey
Rasathane-ye müdür olarak Ali Kuşcu’yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey Ziyc’inin
tamamlanmasında büyük emeği geçmiştir. Nasirüddün Tusi’nin Tecrid-ül Kelam
adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini
teşkil etmektedir. Ebu Said Han’a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu’nun ilk
şöhretinin duyulmasına neden olmuştur. Kaynakların değerlendirilmesi sonucu
anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini
aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır. Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu
Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da
yetişmesine sebep olmuştur. Bu bilginlerle beraber, Ali Kuşcu’yu eski
astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.

3
Cahit Arf
Ülkemizde matematigin simgesi haline gelen Cahit ARF 1910 yilinda Selanik’te
dogdu. 1932 yilinda Galatasaray Lisesi’nde matematik ögretmenligi, 1933
yilinda Istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör yardimcisi (Doçent
adayi) olmustur. Doktorasini 1938 yilinda Almanya’da Clölting Üniversitesi’nde
tamamladi. Daha sonra Istanbul Üniversitesi’ne dönen ARF. 1943’de profesör.
1955’de Ordinaryüs Profesör oldu. 1964-1965 yillari arasinda Fransa’da
bulunan Prineiton’daki Yüksek Arastirma Enstitüsü’nde konuk ögretim üyesi
olarak görev yapti.

1938 yilindan ben Cahit ARF cebir, sayilar teorisi, elastisite teorisi, analiz,
geometri ve mühendislik matematigi gibi çok çesitli alanlarda yaptigi
çalismalarla matematige temel katkilarda bulunmus, yapisal ve kalici sonuçlar
elde etmistir.

Bütün Türk matematikçilerine dolayli veya dolaysiz bir sekilde esin kaynagi
olmus, yaptigi uyarilar ve verdigi fikirlerle çevresindeki tüm matematikçilerin
ufuklarini genisletmis ve çalismalarini yeni bir bakis açisiyla yönlendirmelerini
saklamistir.

Cahit ARF’in ilk çalismasi, 1939 yilinda Almanya’nin ünlü bir matematik dergisi
olan Crelle Journal Dergisi’nde yayinlanmistir. Cahit ARF çözülebilen cebirsel
denklemlerin bir listesini yapmak amaciyla Göttingen’de ünlü matematikçi
Hasse’nin doktora ögrencisi oldu. Hasse’nin önerisiyle özel hallerle problemini
çözdü. Cahit ARF bu çalismasiyla sayilar teorisinde çok özel bir yeri olan lokal
cisimlerde dallanma teorisine çok öneli yapisal bir katkida bulunmustur. Burada
buldugu sonuçlardan bir bölümü dünya matematik literatüründe “Hasse-Arf
teoremi” olarak geçmektedir.

Bundan sonra ugrastigi problem, matematikte “kuadratik formlar” olarak


bilinen konudadir. Uzayda konisel yüzey denklemleri buna basit bir örnek
olarak gösterilebilir. Bu konudaki temel problem, kuadratik formlarin bir takim
invariantlar, yani degismezler yardimiyla siniflandirilmasidir. Bu siniflandirma
Witt adinda ünlü bir Alman matematikçi tarafindan karakteristigi ikiden farkli
olan cisimler için 1937’de yapilmistir. Karakteristik iki olunca problem çok daha

4
zorlasiyor ve Witt’in yöntemi uygulanamiyordu. Cahit ARF bu problemle
ugrastigi ve karakteristigi iki olan cisimler üzerindeki kuadratik formlari çok iyi
bir biçimde siniflandirdi. Bunlarin invariantlarini, yani degismezlerini insa etti.
Bu invariantlar dünya literatüründe “Arf Invariantlan” olarak geçmektedir. Bu
çalismasi 1944 yilinda Crelle dergisinde yayinlandi ve Cahit ARF’i dünyaya
tanitti.

1945’lere gelindiginde düzlem bir egrinin herhangi bir kolundaki çok kat
noktalarin çok katliliklarinin yalniz aritmetige ait bir yöntem ile nasil
hesaplanacagi iyi bilinmekteydi. Düzlem halde algoritmanin basladigi sayilar
egri kolunun parametreli denklemlerinden bilinen bir kanuna göre elde
ediliyordu. Genel durumda ise böyle bir sonuç henüz bulunamamisti.

Bu siralarda Istanbul’da Patrick du Val adinda Ingiliz bir matematikçi


bulunuyordu. Du Val genel halde algoritmanin basladigi sayilara “karakter”
adini vermis ve egrinin tüm geometrik özelliklen bilindigi zaman bu
karakterlerin nasil bulunacagini göstermisti. Bunun tersi de dogruydu. Bu
karakter bilinirse, egrinin çok katillik di/isi, yani geometrik özellikleri de
bulunabiliyordu. Burada açik kalan problem ise bir egrinin parametreli
denklemleri verildiginde karakterlerini bulabilmek idi. Cevap düzlem egriler için
bilinmekte, ama yüksek boyutlu uzaylarda bulunan tekil egriler için
bilinmemekte idi. Ayrica, yüksek boyutlu bir uzayda tanimlanmis bir tekil
egrinin çok katillik özelliklerini, yani geometrik özelliklerini bozmadan en düsük
kaç boyutlu uzaya sokulabilecegi de bu problemle beraber düsünülen bir soru
idi. Bu çesit sorular matematiksel bakis açisinin temel problemi olan
siniflandirma probleminin egrilere uygulanmasi bakimindan son derece önemli
ve zor sorulardi. Cahit ARF bu problemi 1945’de tamamiyla çözmüs ve tek
boyutlu tekil cebirsel kollarin siniflandirilmasi problemini kapatmistir. Bu
sonucun zorlugu hakkinda fikir elde edebilmek için düzgün varyetelerin
siniflandirilmasi probleminin bugüne kadar yalniz 1. 2 ve kismen 3 boyutlu
varyeteler için çözüldügünü tekilliklerinin siniflandirilmasi probleminin ise l
boyutlu varyeteler, egriler için Cahit ARF tarafindan çözüldügünü göz önüne
almak gerekir. Cahit ARF bu problemi çözerken önemini gözledigi ve problemin
çözümünde en önemli rolü oynadigini farkettigi bazi halkalara “karakteristik
halka” adini vermis ve daha sonra gelen yabanci arastirmacilar bu halkalara
“Arf halkalari” ve bunlarin kapanislarina “Arf kapanislari” adini vermislerdir.

5
Cahit ARF’in bu çalismasi 1949’da Proceedings of London Mathematical Society
dergisinde yayinlanmistir.

Cahit ARF’in 1940’li yillarda yaptigi bu çalismalarin günümüzde hala kullaniliyor


olmasi, onun kaliciligini ispatlamistir.

Cahit ARF’i ilk taniyan bir kisi onun sadece matematige ilgi duyan bir insan
oldugu izlenimini edinebilirdi. Cahit ARF için. matematik her seyin üzerinde ve
ötesindeydi. Ancak, onun TÜBITAK’in kurulmasinda ve gelismesinde gösterdigi
çabayi ve özeni bilenler Cahit ARF’in öyle içine kapanik, matematikle ugrasan
dis dünyayla ilgilenmeyen bir kisi olmadigini bilirler. Mühendisligin günlük
hayattan dogan problemlerine her zaman ilgi gösterirdi. Ama, bu probleme
mutlaka matematiksel bir model bulmaya da çalisirdi. Hele bir de pratikten
gelen problemi matematik olarak çözüme kavusturursa pek keyiflenirdi.
Mustafa INAN’la böyle bir isbirligi yapmis ve INAN’in köprülerde gözlemleyip,
arastirdigi bir sorunun matematiksel kesin çözümünü vermistir. Bu çalismalari
Cahit ARF’a Inönü Ödülünü kazandirmistir.

Üniversitede rektörlük, dekanlik gibi idari görevler almaktan kaçinmistir.


Arastirmacilarin bu gibi görevlerden uzak durmalari gerektigi görüsündeydi.
Ama uzun yillar TÜBITAK Bilim Kurulu Baskanligini da özveriyle yürütmüstür.

Ortadogu Teknik Üniversitesi’nde bulundugu yillarda yeni ve farkli bir


üniversite modelinin ve kültürünün ortaya çikmasi için çaba göstermistir.
Akademik dünyanin yapay hiyerarsik ayrimlariyla alay etmistir. Genç ögretim
üyeleri ve ögrencilerle çok güzel, yararli ve keyifli bir diyalog içindeydi. Her
zaman üniversite içi çekismelerden ve politikadan özenle uzak durdugu halde.
ODTÜ sistemi tehlikeye düstügünde duyarli ve sorumlu bir bilim adami olarak
kendini bir mücadelenin içine atmaktan çekinmemistir. Bu onurlu mücadelede
bile matematigin aksiyomatik yaklasimini kimseye fark ettirmeden kullanmistir.

Cahit ARF 1948’de Inönü Ödülü, 1974’de TÜBITAK Bilim Ödülü, 1980’de ITÜ ve
KTÜ Onur Doktorasi, 1981’de de ODTÜ Onur Doktorasini aldi, genç yasta Mainz
Akademisi Muhabir üyeligine seçildi ve Türkiye Bilimler Akademisi Onur Üyesi
olmustur.

6
Cahit ARF matematikte kalici izler birakarak 26 Aralik 1997’de aramizdan
ayrilmistir. Türkiye’de ve dünyada her zaman hatirlanacaktir.

You might also like