You are on page 1of 8

Where are you from?

Adelind’in doğum yeri her ne kadar karmaşık bir mesele olsa da nereden geliyor olduğunun
onun için gerçekten de hiç önemli olmadığını söyleyebiliriz. Tam olarak nerede doğduğunu
ne biliyor ne de hatırlıyor olmasa da kendisine sorulduğunda düşünmeden Middenheim’lı
olduğunu söyleyecektir. Yine de kendisini bildi bileli çevresindeki herkese yabancı kalmış
birisi olan Adelind’in bir şehri evi olarak adlandırabilmesi mümkün değil. İçerisinde Rahat,
mutlu ve Ranald yardım ederse biraz da güvende olduğu herhangi bir yerin evi olduğunu
söyleyebilir. Elbette bu Middenheim’ın Adelind’in hayatında hiçbir yeri olmadığı anlamına
gelmiyor. Bu soğuk ve acımasız şehrin soğuk ve acımasız insanları ona fazlasıyla yardımcı
olmuş sayılırlardı. Adelind hiç öyle büyümeyecek olsa da küçük bir elf kızının insanların
imparatorluğunda göreceği muameleyi ilk elden tecrübe etme şansı bulmuştu. Birçok kişi
kendisine dair hatırladığı en eski anının bir sokak köşesinde taşlanıp kulaklarından birinin
kesilmesi olmasını içler acısı bulabilir ancak acıma aramak Adelind için asla bir seçenek
olmamıştı, özellikle de kendisinden. Bahsettiğim gibi, o bu anılara kasvet ile bakmıyor.
Elbette Adelyna’ya onu kurtardığı ve o soğuk kış akşamında kadını kendisini bulması şansını
sunan Ranald’a minnettar ancak acılarının her birinin çıkarılması gereken dersler sakladığını
biliyor. Middenheim’in havasından bile çetin muhafız devriyeleri olmasa Adelind ne zaman
saklanması, ne zaman kaçması gerektiğini nasıl öğrenebilirdi ki? O parlak yüzükler ve
zincirler takan konsey üyeleri bu kadar acımasız olmasalar Adelind onlardan çaldığına
üzülmez miydi? Astlarını sömürmekten başka bir şey bilmeyen lonca üyeleri böylesine aptal
olmasa Adelind onları dolandırmadan nasıl yaşardı? Aslında imparatorluğun her köşesinde
bunlara benzer koşullar ile karşı karşıya kalacağını düşünse de tek bacağı kırık tahta
sandalyesinde oturmuş hançeri ile oklarını bileyen bu genç elfe sorsanız size öylesine küçük
bir gülümseme atar ve kesinlikle evi gibisi olmadığını söylerdi.

What is your family like?


Aile Adelind için normalin fazlasıyla dışında bir kavram. Onun kanından olan hiç kimseyi ne
tanıyor ne de hatırlıyor. Buna en yakın olanlar ise karşılaştığı sayılı ırkdaşları. Lakin Adelind
ailenin ne anlama geldiğini hiç bilmiyor sayılmaz Hatta aile ile ilgili en önemli şeyi birçok
insandan çok daha iyi biliyor, ailenin kan ile bitmiyor oluşu. Adelind’e bu hayatı boyunca
kutsalmışçasına saklayacağı öğütü veren kişi bir insandı ancak Adelind onu annesi olarak
çağırma konusunda hiçbir çekince yaşamadı. Adelyna dul kalmış yaşlı bir kadındı. Adelind
onun bir rahibe olduğunu biliyordu. Shallya’ya tapıyordu. Belki de kadının kendisi kadar aciz
durumda birisine yardım etmesinin başlıca sebebi buydu ancak Adelind onun kadar saf kalpli
birisini hayatı boyunca bir daha hiç görmemişti. Adelyna onu bir sokak ortasında küçük bir
serseri çetesi tarafından dövülür ve aşağılanırken bulmuş, hiç düşünmeden onu evine alıp
yıkamış ve yemek vermişti. Yaşlı kadın hiç çekinmeden sahip olduğu her şeyi bu küçük elf
ile paylaşmış, hatta ona okuma yazma öğretmeye bile çalışmıştı. Küçük kız başta istekle
yaklaşmış olsa da beceremediğini fark etmesiyle vazgeçmesi uzun sürmemişti. Adelyna ona
hiç kızmamış, sadece kızdan bir söz almıştı. Büyüdüğünde ve istediği her şeyi yapabilecek
yaşa geldiğinde isteklerinden bu kadar kolay vazgeçmeyecekti. Küçük kız o zamanlar bu
sözün değerini bilmiyordu belki ama yine de büyük bir istekle kabul etmişti. Adelind, bu
küçük elf kızın annesi ile yaşadığı yılların hayatında gerçekten güvende hissettiği nadir
zamanlardan olduğunu hatırlıyordu. Belki de tek zaman bile olabilirdi. Adelyna hakkında
hatırladığı bir başka şey ise kadının kendisine ismini sorduğu zamandı. O zamanlar şu an
kullandığı insan ismine sahip olmayan küçük elf kız sadece tek bir isim hatırlıyor ve onun
kendisine öz ailesi tarafından verilen isim olduğunu düşünüyordu, Riell’in Sys. Annesi ona
bunun çok güzel olduğunu söylemişti. Kendisine isimlerin değerli olduğunu ve derin
anlamlar taşıdığını anlatmıştı. Küçük kız o günden beri isimlerin gücüne asla inanmamazlık
etmemişti. Annesi onu Riell olarak çağrırken bu ismi benimsemekte de hiç zorluk
çekmemişti. Adelyna’nın kızı Riell olmak ile hiçbir sorunu yoktu. Karlı, sessiz bir gecede
mermer bir mezarın önünde elinde tek bir beyaz orkide tutan bu genç kadına sorsanız size
isminin Adelind olduğunu söylerdi. Ve Adelind, göz yaşları erimiş karlara karışırken
Adelyna’nın kızı Riell olmaktan gurur duyuyordu.

What is your social class?


Riell hayatının tamamını annesinin sırtında bir yük olarak geçiremeyeceğini biliyordu.
Adelyna ona ne olursa olsun bakardı ancak Riell bunu kendisine yediremiyordu. Daha yaşı
küçüktü ancak annesine destek olmak için bir şeyler yapması gerekiyordu. Fakat ne
yapabileceğine dair hiçbir fikri yoktu. Riell güçlü değildi, okuma yazma bilmiyordu. Eli asla
zanaata yatkın olmamıştı. Hepsinden önemlisi ise bir elf olmasıydı. İnsanlar onunla
konuşmak bir yana varlığını dahi reddediyor gibiydiler. Onunla konuşanlar ya sadece
korkunç ölüm tehditleri savuruyorlar ya da mide bulandırıcı tekliflerde bulunuyorlardı.
Annesi her zaman onu korumak için yanında olmasa Riell kölelerden bile aşağılık bir
durumda olacağını biliyordu. Kadın kendisine zar zor esnafların arasında bir getir götür işi
bulmayı başardığında Riell ona yardım etmek isterken bile kadına yük oluyor olduğu için
berbat hissetmişti. Hiç şikayet etmeden çalışmayı kabul ettiyse de iş vereni olan Haug isimli
kasabın ona uygunsuz bir şekilde yaklaşmaya çalışması fazla uzun sürmemişti. Bir kadın
olduğu için mi, bir elf olduğu için mi yoksa ikisi yüzünden de mi böyle bir muamele görüyor
bilmiyordu. Ancak eninde sonunda olduğu şeyi saklamak zorunda kalacağını biliyordu. Hatta
bunu gerçekten başarabilirse insanların bile kendisini ciddiye almalarını sağlayabilirdi. Fakat
şimdilik kasap Haug ile tıkılıp kalmıştı. Yaptıklarından sonra Riell adamı uyarmayı
denemişti. Elbette işe yaramıyordu ama annesi için dayanmak zorundaydı. Ona büyüyüp genç
bir kadın olduğunda pes etmeyi bırakacağına söz vermişti. Sadece onun için böyle bir
işkenceye katlanırdı. Neyseki Adelind şanslıydı. Ranald’ın talihinin küçük Riell’i bulması
uzun sürmemişti. Bir gece Haug’un dükkanında temizlik yaparken birkaç tıkırtı duymuştu.
Arka tarafa geçtiğinde kasayı boşaltmakta olan siyah pelerinli bir adam ile karşılaşmış ve
adamın kendisini fark etmesiyle ona doğru bir el arbaleti doğrultması bir olmuştu. Ellerini
kaldıracağı esnada adam kendisine şaşırmış bir şekilde bakarken silahını inidrmiş ve yüzünü
saklayan peçeyi indirmesiyle Riell onun da genç bir elf olduğunu görebilmişti. İsmi Gald’re
Nal’dı. Tüm tahtaları kabarmış nemli tahta çardaktan bir çatırtı daha gelirken Adelind
hançerini bir fırlatma bıçağıymışçasına tutmuş ancak tam fırlatacağı esnada Gald’ın onu
itmesiyle şişeyi vuramamıştı. O da yanındaki adamın sandalyesine bir tekme geçirip tek
bacağını kırarken onunla birlikte kahkaha atmıştı. Hırsızların dünyasında temiz oynamak
yoktu. Şimdi toplumdaki yerlerini sorsalar ikisi de kesinlikle kölelerden daha aşağılık
olduklarını söylerlerdi. Ancak iyi para kazanıyorlardı ve en az çaldıkları insanlar kadar
dürüstlerdi.
What did you do before you became and adventurer?
Riell, Gald ile tanıştıktan sonra annesine söylemeden kasaptaki işini bırakmıştı. Aslında Haug
ona bir teşekkür borçlu sayılırdı. Riell sayesinde dükkanın soyulması bir gün gecikmişti. Bu
konuda bütün övgüleri seve seve kabul ederdi. Gald ile birlikte kaçtıktan sonra Riell’in
ortama uyum sağlaması hiç uzun sürmemişti. İnsanların çoğunun zalim ve acımasız olduğunu
en başından beri biliyordu. Sahip olduklarını da zalimlik için kullanacaklarsa onlardan
çalmak çok da kötü bir şey sayılmazdı. En azından Riell’in hırsızlık yapma konusunda ilk
düşünceleri bu şekildeydi. Çalma konusunda yetenekli olabilirdi ancak fakirlerden
çalmayacaktı. Çocuklardan ve muhtaçlardan çalmayacaktı. Annesinin yüzüne başka türlü
nasıl bakardı bilmiyordu. Yine de Riell biliyordu ki dürüst hayatlar çoğu zaman uzun ve refah
içerisinde geçmezdi. Çetenin yaşadığı terk edilmiş depoya ilk geldiğinde burasının onu biraz
korkuttuğunu itiraf etmek zorundaydı. Gald’ı kendisine yakın görüyor ve ona
güvenebileceğini hissediyor ancak buradaki başka hiç kimseyi tanımıyor ve onlarla nasıl
konuşması gerektiğini bilmiyordu. Neyseki Riell’in yabanclığı fazla uzun sürmemişti. Küçük
bir ekip sayılırlardı. Kendisi ile Gald’ın dışında sadece bir insan, bir halfling ve bir de çete
liderleri vardı. Riell, Sieger gibi yapılı bir adamı ve Pippwick gibi asla yerinde durmayan bir
halflingi hizada tutabilecek kadar otoriter bir kişinin kendisini fazlasıyla gerdiğini hissetmişti
ancak Me’ren Leth kesinlikle beklediği gibi birisi değildi. Riell kadın sayesinde kendisini
insanlardan nasıl saklayacağını ve nasıl hiç dikkat çekmemeyi başararak onların değerlilerini
çalabileceğini öğretmişti. Fakat Riell’in çetesinden öğrendiği bir başka şey de insanları
soyarken bunu her zaman gölgelerde saklanarak yapmak zorunda olmayışıydı. İnsanlar ile
konuşmak ve onları anlayabilmek de işin önemli bir kısmıydı. Riell saklanmayı zaten
biliyordu. Buna çalışması gerekecekti. Adelind odaya girdiği gibi tek bacağı kırık
sandalyesinin üstüne bir kedi gibi çökmüş ve elindeki gümüşler ve bronzlar ile doluyu keseyi
Gald’a fırlatmıştı. Adam lonca üyesinin bu parayı ona gerçekten kendi elleri ile verdiğine
inanmadığını söylediğinde Adelind gülmüş ve parasını hak edecek bir hizmette bulunduğunu
söylemişti. Anlaşılan kesinlikle tanımadıkları birileri adamın dükkanın etrafına birkaç tuhaf
çizim bırakmıştı ve Adelind de sadece küçük bir ücret karşılığında şekillerin ne anlama
geldiğini açıklamıştı. Gald kendisine inanmaz bir şekilde gülerken çizdiği sembollerin aslında
ne demek olduğunu sorduğunda ise kız sadece başını iki yana sallamış ve içeride ayaktayken
donu çalınsa bile anlamayacak bir aptal olduğunu yazdığını söylemişti. Adelind’e şu anda ne
yapıyor olduğunu sorsalar topluma nasıl hizmet ettiğinden bahsederdi. Aptalların ve
zalimlerin parası onun elinde daha değerliydi. Bir şeyin ona ait olup olmaması değil onu nasıl
kullandığı her zaman daha önemli olacaktı.

How religious are you?


Adelind için inanç üzerinde fazla tartışılacak ya da düşünülecek bir şey değildi ve asla da
olmamıştı. Adelyna’nın öğretilerine inanıyor çünkü onların doğru olduğunu düşünüyordu. Bir
elf olmasına rağmen hayatı boyunca insan tanrılarına inanmıştı. Kuzgun ona elf tanrıları ile
ilgili bazı şeyleri öğretmiş olsa da Adelind biliyordu ki elf tanrıları ona yardım ediyor olsaydı
yıllarını insanların yanında değil ırkdaşlarının yanında geçiriyor olurdu. Fakat bu konuda
ustasınınn olduğu kadar kızgın değildi. Belki de onun aksine elfler ile yaşamanın nasıl bir şey
olduğunu asla tatmadığı içindi. Belki de aşağılanmalara direnmenin ve ayakta kalabilmenin,
sadece yüzünü saklayarak en kötü kalpli birisini bile kendisinin onlardan farklı olmadığına
inandırabilmenin büyük bir güç ve erdem olduğunu düşündüğündendi. Adelind’i hayatta
tutan Shallya’nın merhameti ve Ranald’ın talihiydi. O da bu ikisine elinden geldiğince ihanet
etmemeye çalışarak bir hayat geçiriyordu. Gald ile ne zaman bir başka soygundan dönseler
yolu uzatırlar ve depoya uğramadan önce meydandaki kuyunun yanından geçerlerdi. Burası
Ranald’a inanan birçok hırsız için bir mabet sayılırdı ve onların karanlık ve her şeyin mübah
olduğu dünyalarında bile bu kuyudan tek kuruş çalan görülürse ona iyi gözle bakılmazdı.
Adelind, Gald ile birlikte kazançlarının bir kısmını kuyuya atarken adam ona her seferinde
Ranald’ın hakkını ona ısmarlaması ile ilgili bir şaka yapar ve Adelind sadece gülerdi.
Kuyunun bir sokak ilerisindeki Shallya tapınağı yollarının üzerindeydi ve Adelind her
seferinde oraya da uğramayı ve az da olsa birkaç kuruş bırakmayı ihmal etmezdi. Gald’a
bunu neden yaptığını asla söylemezdi ancak sadece uzaklarda bir yerde Adelyna gibi insanlar
olduğunu ve bu parayı kadının kendisi için yaptığı gibi başkalarına yardım etmekte
kullanacaklarını umuyordu. Riell için annesinin ölümünün üzerinden ancak iki gün geçmişti.
Gecenin karanlığında kadının cüppesinden yaptığı pelerini ile ilerlerken gözlerini korumak
için tek elini kaldırmıştı. Bir ara sokağın yanından geçerken tiz bir çığlık duymasıyla dikkati
o yöne çekilmiş ve küçük evsiz bir çocuğun başına toplanmış birkaç kişi görmüştü. Bu tür
manzaralar ile karşılaşmak Riell için nadir değildi ancak bu sefer farklı hissettiriyordu. Oraya
doğru sessiz adımlar ile ilerlerken adamlardan birinin belindeki hançere uzandığını görmüş
ve hızlanıp hançeri ondan önce alırken yere atmıştı. Metalin çarpma sesi kulaklarında
yankılanırken ikinci defa düşünmeden çocuğu almış ve koşmaya başlamıştı. Sonunda
önünden hep geçtiği Shallya tapınağına ulaştığında çocuğu yere bırakmış ve içeride ona
yardım edeceklerini söylemişti. Çocuğun onu kurtaran bu çok uzun boylu ablanın adını
sorması ise beklemediği türden bir şeydi. Riell hiç olmasa annesi hala yaşıyor olabilirdi. Ya
da bir elf olmasa, ya da sadece bir elfin ismine ve görünüşüne sahip olmasa… Gald ve
Me’ren Leth’in nasıl bunu hiç dert etmediğini anlayamıyordu. Riell çocuğa bakarken
peçesinin ardından hafifçe gülümsemiş ve isminin Adelyna olduğunu söylemişti. Fakat peltek
ufağın dili fazla dönmüyordu. Yine de Riell Adelind ismini sevmişti. Bu şekilde annesinin
hatırasını bozmadan onun mirasını taşıyabilir ve kendisinden başka kimsenin o bir elf olduğu
için sorun yaşamayacağına emin olabilirdi. Şimdi Adelind’e sorsalar o çocuğu karşısına
çıkaranın Ranald’ın talihi mi yoksa Shallya’nın merhameti mi olduğunu söyleyemezdi ancak
hangisi olduğunun çok da önemli olduğunu da düşünmüyordu. Sonuçta yıkık dökük bir
kuyudan da olsa beyaz bir tapınaktan da olsa o çocuğa yardım etmeyi kendisi seçmişti.
Who are your best friends and worst enemies?-Who do you love/hate
Adelyna:Adelind, Adelyna’nın kendisi için bir anne olduğunu söylemenin bile bazen az
kaldığını düşünüyordu. Kadın hayatında olmasa nasıl birisi olacağını hiç bilmiyordu. Onu
nasıl kaybettiği ise gerçekten içler acısıydı. Adelyna onu asla bir suçlu olarak görmek
istemezdi. Ancak Riell bir gün riskli bir işe kalkışıp bir muhafız devriyesinin başının kesesini
çalıp son anda yakalandığında depoya kadar onları ekemeyeceğini biliyordu. Hayatta kalmak
istiyorsa tek çaresi eve kaçmaktı. Oraya ulaşana kadar peşindekileri ekebileceğini
düşünmüştü. Ancak yanılıyordu. Eve ulaşıp saklanmayı başarmış olsa da muhafızlar
annesinin kapısını çalmış ve onlardan çalan elf hırsızı aradıklarını söylemişlerdi. Annesi
onların içeri girmemesi için her şeyi söylemiş olsa da muhafızlar kızının adını sorduklarında
konuşamamıştı. Adamlardan birisi kadına sert bir tokat atar ve annesi düşüp kafasını
çarparken Riell sadece saklanmış, izliyordu. Muhafızlar içeriye girdiğinde ise çoktan
kaçmıştı. Çok geçmeden annesinin iyi olduğunu umarak geri döndüğünde ise kadının artık
yaşamıyor olduğunu fark etmesi zor olmamıştı. Hayatında sevdiğini hissettiği ilk kişiyi
kaybetmenin şokuyla bir an hiçbir şey yapamazken hemen ardından sessizce ağlamaya
başlamıştı. Yaşlı kadının küçük bedenini kucaklar ve yatağına götürürken gözlerini kapatmış
ve annesinin yanağına son bir öpücük bırakıp yaptığı her şey için ona teşekkür etmişti.
Kadının sadece yatarken üzerinden çıkardığı rahibe cübbesine dokunurken kokusunu içine
çekmiş ve evden ayrılırken onu da yanına almıştı.
Gald’re Nal:Gald, Adelind için her zaman muhteşem bir dost olmuştu. Ona hırsızlığın
temellerini öğretirken aynı zamanda bunun ne kadar eğlenceli olduğunu da görmesini
sağlamıştı. Kuzgun ikisini yay ve ok üzerine çalıştırırken, onları çok zor testlere sokup daha
çevik, daha hızlı, daha kıvrak ve daha zeki hırsızlar olmalarını sağlamak için sınırlarını
zorlarken bile Gald onu eğlendirmeyi başarabiliyordu. Tüm hırsızlar gibi parayı seven bir
adamdı ancak keyfine de fazlasıyla düşkündü. Adelind içkiyi kaldıramadığı için her
kutlamada Pippwick’in ısmarladığı şarabını onun yerine içmekten hiç gocunmazdı. Adelind
tüm zorluklara rağmen hayattan tat alabilmeyi Gald’tan öğrenmişti. O yüzden o ölesiye
dövülüp ağır yaralandığında hayatında ilk defa birisini öldürebileceğini hissetmişti. Sieger’ın
kolyeyi çalmaya çalıştığı geceydi. Me’ren önemli bir iş için dışarıdaydı ve Adelind Gald ile
birlikte başka bir işin peşindeydi. Bir kunduracının kasasındaki gümüşleri yürütmeyi
başarmışlardı ve sadece devriyeyi atlatıp çıkmaları gerekiyordu. Adelind Gald için gözcülük
yapıyordu ancak nöbet noktasını bırakıp geri döndüğünde sadece korkunç bir şekilde
dövülmüş ve canını zor kurtarmış arkadaşını bulabilmişti. Gald bunun için onu hiç
suçlamamıştı ancak bu Adelind’in de aynısını yapacağı anlamına gelmiyordu. Onu depoya
bırakıp dışarı çıkarken kuyunun başına geldiğinde çantasından çaldıkları sandığı çıkarmıştı.
O gece ilk defa kuyuya kendisinden başka birisinin hakkı için para atmıştı. Şimdi tapınağa
gitmesi gerekiyordu.
Sieger:Adelind bu adamı ilk gördüğü anda gözünün tutmadığını söylemek isterdi ancak
kendisini elf olduğu için yargılamayan bir insan ile karşılaşmak nadir olduğu için Sieger’in aç
gözlülüğünü ve hırsını göz ardı etmişti ki bu oldukça büyük bir hataydı. Adam kesinlikle bir
elfin astı olarak çalışmak istemiyordu ve bunu açık etmesi fazla uzun sürmemişti. Me’ren
Leth’in dahiyane planı ile onlar gibi küçük çetelerin hayal bile edemeyeceği pahada bir
kolyeyi ellerine geçirirken elbette Sieger bunu kendisine almak için bir plan ile çıkagelecekti.
Gald’ın yaralandığı gece Adelind nöbet noktasında beklerken Sieger yanına gelmiş ve
kedisinin lağımlara doğru koştuğunu söylemişti. İsterse gidip bakabileceğini ve onun nöbeti
devralacağını söylediğinde Adelind arka arkaya teşekkür etmiş ve hızla Lavina’nın iyi
olduğuna emin olmak için oradan ayrılmıştı. Lavina’yı kurtarıp depoya getirdiğinde ise
Pippwick’i yerde cansız bir şekilde yatarken bulmuştu. Kediyi bırakıp hızla etrafa baktığında
kolyenin yerinde olmadığını fark etmişti ve ortalık talan edilmemişti bile. Me’ren Leth zeki
bir kadındı. Yerini bilmeyen kimse o kolyeyi bulamazdı. Sieger o geceden sonra kayıplara
karışırken Adelind hayatı boyunca ilk defa içinde gerçekten alevlenen bir öfke hissetmişti.
Lavina:Riell, çeteye katılalı fazla olmamıştı. O zamanlar kendisi gibi çeteye girmek isteyen
bir sürü çocuk vardı ve Gald onun için vekil olup Kuzgun’u ikna etmeyi başarmış olsa da
kadın gerçekten ekibin bir parçası olmak istiyorsa diğerleri gibi testlere tabii tutulacağını
söylüyordu. Riell bunu fazla umursamamıştı. Çalma konusunda zaten ustaydı ve
geçemeyeceği hiçbir test olduğunu sanmıyordu. Sonunda kısıtlı bir sürede çalabilecekleri en
değerli şeyi çalmalarının istendiği bir sınav ile karşı karşıya kalırken Riell ilk defa bir
soyluyu soymak istediğine karar vermişti. Bu kesinlikle çok zordu çünkü bu insanlar her
zaman kalabalığın arasında olur ya da korumaları ile gezerlerdi. Fakat o akşamüstü Ranald’ın
talihi Riell’in yanındaydı. Bir ara sokakta fazlasıyla iyi giyimli olan bir adam görmesi onu
şaşırtırken adamın parlayan altın saati gözüne ilişmişti. Onu çalabilirse bu testi kesinlikle ilk
sırada geçerdi. Ancak fazla geçmeden adamın neden ara sokakta olduğunu fark etmişti.
Önündeki bir şeyi azarlıyor ve ona ne kadar para verdiğini ancak nasıl hiçbir işe yaramayıp
dolandırıldığını anlatıyordu. Riell ne olduğunu görmek için yaklaştığına ise bunun çok küçük
yavru bir kedi olduğunu fark etmişti. Onun ne kadar ufak, çaresiz ve masum gözüktüğünü
düşünürken kesik kulağı gözüne çarpmış ve ister istemez elini kendi kulağına götürürken
yavaş adımlarlar adama yaklaşmıştı. Adam kediye bir tekme atar ve küçük hayvan acıyla
küçük bir ses çıkarıp düşerken Riell dayanamamış ve koşarak kediyi adamın gözleri önünde
alıp bir eşiğe dokunarak kendisini alçak dükkan çatısının üzerine atıp koşmaya başlamıştı.
Zengin adam hiç istemediği yavru kedisini çalan hırsızın yakalanması için avazı çıktığı kadar
bağırırken Riell çoktan kedicik ile birlikte gözden kaybolmuştu. Me’ren belki bu küçük
kediciği iyi bir ganimet olarak görmemişti ancak Riell’in bir soyludan çalacak kalibrede
olması da çete için yeterli gibi gözüküyordu. En azından Gald ile birlikte iş birliği yaparak
kadını buna ikna etmeyi başarmışlardı. Adelind o küçük kediciği Lavina olarak
isimlendirmişti. Bu ismin annesinin vefat etmiş eski bir dostuna ait olduğunu biliyordu ve
kedicik de isimden hoşlanmış gibiydi. O günden sonra Adelind, Lavina’dan ayrıldığını hiç
hatırlamıyordu. Kedinin onu anlayan dostlarından hiçbir farkı yoktu ve bazen kendisine sanki
anlamaktan bile fazlasını yapıyor gibi bakıyordu.
Corvin:Adelind, Corvin isimli adam ile Sieger şerefsizinin kendilerine ihanet ettiği gece
tanışmıştı. Adam hakkında fazla bir şey bildiği ya da onu tanıdığı söylenemezdi ancak
Adelind onun kötü birisi olabilecğini düşünmemişti bile. Lağımlara Lavina’nın peşinden girer
ve didik didik onu ararken sonunda bir uçta köşeye sıkışmış değerli kedisini görmüştü. Elinde
kanlı bir kılıç tutan genç adamın ona yaklaştığını fark etmesiyle koşacağı esnada adamın
sadece onu kucağına alıp temizlediğini görünce gizlendiği köşeden çıkmış ve yavaş adımlarla
oraya yönelmişti. Kendisine bakan adamın yüzündeki şaşkınlığı göz ardı ederken onun adının
Corvin olduğunu öğrenmiş ve ona kendi adını söylemişti. Lavina’yı alıp kibar bir dille
teşekkür ettikten sonra ise lağımlardan hızla uzaklaşıp kaybolmuştu. Birilerinin hala
hayvanlara da acıyacak kadar yumuşak kalbinin olması güzel olmalıydı.
Isadora:Adelind annesi insanların arasındaki söyleyişleri kendisine anlattığında oldukça
şaşırmıştı. Kulağı kesik olmak iyi bir şey miydi yani? Bir insan nasıl dört gözünü açık tutardı
ki? Özellikle biri birisinin nasıl baş ağrısı olabilir merak ediyordu. Elbette bu merakı Isadora
ile tanışana kadar sürmüştü. Hırsızlaın dünyası güzeldi. İnsanlar sizi sadece elf olduğunuz
için yargılamıyorlar yanında size köstek olabilmek için çok daha çeşitli yöntemlere de
başvuruyorlardı ki kim olduğunuz için sizden nefret ettiklerini unutmak fazlasıyla kolay
oluyordu. Adelind, Isadora ile fazlasıyla basit bir kapkaç olayında tanışmıştı. İkisi de aynı
keseyi hedeflemişler ancak Adelind sadece bir saniye daha hızlı davranmıştı. Bunun önemsiz
olduğunu düşünmüştü. Kim olsa öyle yapardı. Sonuçta hırsızların dünyasında bu fazlasıyla
normaldi. Ancak Isadora öyle düşünmüyor gibiydi. Adelind için tam anlamıyla bir baş ağrısı
haline gelme konusunda fazlasıyla hızlıydı. İkilinin hedefleri sık sık birbirleri ile çatışıyor ve
bazen o bazen ise Adelind galip geliyordu. Ancak ne kızın ne de çetesinin-ki Adelind onun
bir çetesi olduğuna bile emin değildi- onların işlerine doğrudan karıştığına hiç şahit
olmamıştı. Isadora’nın ne derdi varsa her zaman sadece kendisiyle gibiydi ve Adelind buna
hiçbir anlam veremiyordu. Bir gece gizlice bir esnafın dükkanına sızdığında yeni yağlanmış
çatı yüzünden neredeyse düşüp bacağını kıracaktı. Ertesi gece kuyunun başında Isadora ile
karşılaştığında kız ne kadar yağlı gözüktüğü ile ilgili bir şeyler söyleyip Adelind’in sinirini
bozmaya çalışmıştı. Adelind öğüt almak için Kuzgun’a gittiğinde kadın fazla umursamamış
ve rekabetin güzel olacağını ve tadını çıkarmaya bakmasını söyleyerek kestirip atmıştı.
Adelind başta anlamamış olsa da Gald ile birlikte Isadora’nın sık sık kaçma rotası olarak
kullandığı dar geçite birkaç çöp çuvalı attıktan sonra ertesi gün kızın çürük yumurta gibi
kokmasını komik bulmadan edememişti. Aralarındaki bu çatışma bitmiyor gibi gözükse de
Adelind kızı Gald yaralandığından beri gördüğünü sanmıyordu.

What are your prized possessions?


Adelyna’nın Cübbesi:Adelind annesinin öldüğü gece onun rahibe cübbesini yanına almıştı.
Gözlerinde yaşlar ile depoya döndüğünde Gald ve Pippwick cübbeyi kesip dikmesine ve onu
siyaha bulayıp Adelind’in kendisine bir pelerin yapmasına yardımcı oldular. Adelind bu
pelerini asla üzerinden çıkarmamak ile birlikte yıllar kumaşına iyi davranmasa da onu
korumak için her şeyi yapıyor. Kendisine annesini hatırlatan en önemli yadigarı karanlık
gecelerde onu sadece soğuktan ve yağmurdan korumak ile kalmıyor, Adelind onun tıpkı
annesi gibi kendisini ona zarar vermek isteyen her şeyden gizlediğini hissediyor.
Ma’ren’in Küpeleri:Adelind, Ma’ren’in yanında çetede geçirdiği uzun yıllarda ilk defa
annesi öldüğünde hissettiği kadar çaresiz ve yıkılmış hissetmişti. Siegar’ın onlara ihanet
etmesinden en yakın dostunun ölüm ile burun buruna gelmesi ve çete üyelerinden birinin
ölmesiyle gerçekten yalnız ve bir başına hissediyordu. Ma’ren tek başına deponun çatısında
oturduğu bir gece yanına gelmiş ve kendisine iki tane küçük halka şeklinde küpe vermişti.
Kadının söylediğine göre o ormandan ayrılmadan önce şu anda yaşadıklarına benzer bir
durum yaşamıştı. Adelind’in nasıl hissettiğini anlıyordu. Bir dostu kendisine asla yalnız
kalmayacağını hatırlaması için bu iki küpeyi vermişti. Hatta Ma’ren’in dostunun
kulaklarından birisi de tıpkı Adelind’inki gibi kesikti. Adelind arkadaşının ikinci küpeyi nasıl
taktığını sorduğunda ise Ma’ren hiçbir şey söylememişti. Adelind küpeyi değerli bir yadigar
olarak kabul ederken bir tanesini kendi sağlam kulağına takmış, diğerini ise Lavina’nın
sağlam kulağına takmıştı. Bu şekilde gerçekten hiçbir zaman yalnız olmayacağını
hatırlayabilirdi belki de…
Riell’in Sys:Adelyna, Adelind’i aklında sadece bir isim ile sokağın arasında bulduğunda
kızın üzerinden bir broş çıkmıştı. Kadın kendisine bunun bir tür künye olabileceğini söylemiş
olsa da üzerinde yazan her neyse elf dilinde olduğu için okuyamamıştı. Adelind yıllar sonra
bu broşu Ma’ren’e gösterdiğinde ve kadın kendisine yazanın ne olduğunu söylediğinde
Adelind bunun ismi olabileceğini düşündüğünü söylemişti. Her ne kadar kendisi sadece
kandan gelen ailelik bağlarına inanmıyor olsa da ismine ait olan bir yadigarı
sahiplenmemenin saygısızlık olacağını düşünüyor ve her ne kadar ona bir anlam yüklemekte
güçlük çekiyor olsa da hayatı boyunca yanında taşıdığı bir hatıra olarak broşu yakınında
tutmaya devam ediyor.

Who are you loyal to?


Me’ren Leth(Kuzgun):Me’ren her zaman Adelind’in isteyip isteyebileceği en iyi öğretmen
olmuştu ve bunun kesinlikle kadının kendsinin tanıdığı tek öğretmen olmasıyla bir alakası
yoktu. Kadın ona ve Gald’a insanların arasındaki elfler olarak nasıl hayatta kalacaklarını
öğretmiş ancak asla oldukları şeyi de göz ardı etmelerini istememişti. Adelind elf dilini ve
elfler hakkında bildiği her şeyi ondan öğrenmişti. Kadın sadece bununla kalmayarak onlara
nasıl iyi hırsızlar olacaklarını da anlatmış ve hırsızlığın kurallarını öğretmişti. Adelind
hırsızlığın bile kuralları olacağını düşünmezdi ancak olabiliyor gibi gözüküyordu. Kadın
kendisine Ranald’tan ve onun talihinin hepsine nasıl yardımcı olduğunu anlattığında Bu
Adelind’I gerçekten şaşırmıştı. Şansı ona lütfeden bir güç olabileceğini hiç düşünmezdi ancak
öğrendiğinde gerçekten talihinin hakkını vermek istemişti. Me’ren’in sert ve zorlayıcı testleri
ve çalışmaları Adelind’I her zaman bitkin bir şekilde bırakıyor olsa da hiçbir zaman itiraz
etmemişti. Adelind nasıl olduğunu bilmiyordu ancak kadın ne yapıyorsa onları itiraz
etmelerine ramak kala özgür bırakabiliyordu. Gald ona Kuzgun’un eskiden oldukça kıdemli
bir elf savaşçı sınıfının üyesi olduğundan bahsettiğinde bu Adelind’I gerçekten
heyecanlandırmıştı. Dahasını dinlemek için kadının yanına gittiğinde elflerin halkının aslında
ne kadar ilginç, güzel ve büyüleyici olduklarını öğrenmesiyle şaşırıp kalmıştı. Kendisini
insanların arasında iğrenç bir varlık olarak görmemek için bu kadar çaba sarf etmesi
gerektiğini düşünürken öğrendikleri en azından onu biraz olsun rahatlatmış ve kendisinden
nefret etmemesini sağlamıştı. Ma’ren’e kendisine savaşmayı öğretmesi için yalvarırken kadın
sonunda kabul etmiş ve Gald ile birlikte ona da okçuluk dersi vermeye başlamıştı. Adelind
yalvar yakara onu kendisine uzunyay kullanmayı öğretmeye de ikna ederken çok mutluydu.
Hırsızların kendilerini korumayı bilmesi gerekirdi ancak Adelind daha da becerikli olmak
istemişti. Sadece çalmak sadece savaşmak ya da sadece konuşmak istemiyordu. Ma’ren ona
neyi isterse öğretmiş ve neyi isterse yapabileceğini söylemişti. Annesi ise ona ayağa
kalkmayı öğretmiş ve vazgeçmemesini söylemişti. Adelind’e şimdi sorsalar bir şeyi
gerçekten istiyorsa kendi yolunu kazacağını ve kazılacak toprak bitene kadar durmayacağını
söylerdi.

You might also like