You are on page 1of 1

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AŞIRI BASİTLEŞTİRME

Hayatımız boyunca bazen bir şeyleri kısaltmak amacıyla basitleştiririz. Karşımızdaki kişi olaya tam
hakim değilse, anlayamayacağını düşünüyorsak, daha kısa ve kolay iletişimi tercih ediyorsak aktarmak
istediğimiz bilgiyi basitleştirerek daha kolay bir şekilde aktarırız. Fakat her şeyde olduğu gibi bununda
bir dozu vardır. Dozu aşıldığında kısa ve kolay şekilde kurulan cümle de görmezden gelinen durumlar
olabilir. Tıpkı sizin örnek verdiğiniz “Kendimizi, insanların bizi tanıdığından daha iyi tanırız.”
cümlesindeki gibi. Aşırı basitleştirilen bu cümle de diğer insanların 3. bir göz olarak daha objektif
bakabileceklerini böylece olumsuz yanlarımızı bizden daha iyi görebilecekleri ihtimali göz ardı edilmiş.
Kendimize gerekli öz eleştiriyi yapmalıyız ki olumsuz yanlarımızı da bilelim. Sonuçta insanın kendini
tanıması sadece iyi ve güzel yanlarını bilerek olmaz.

Kendi günlük yaşamımıza göz gezdirdiğimizde de aşırı basitleştirmeye yönelik örnekler verebiliriz.
Mesela eski toprak olarak nitelendirdiğimiz büyüklerimizin “Günümüz gençleri hiç zorluk görmedi.”
Cümlesini herkes en az bir kere de olsa duymuştur. Onların zamanına göre teknolojik ve yaşam
standartları olarak daha iyi bir konumda olabiliriz evet ama bu gençlerin zorluk görmediği anlamına
gelmiyor. Kendi zamanlarıyla günümüzü kıyaslayıp gençliğin hiçbir derdinin tasasının olmadığını
söylemek günümüz sorunlarını aşırı basitleştirmektir. Ne de olsa Z kuşağı olarak bu gözler deprem,
darbe, virüs, ekonomik kriz ve nicesini görüyor maalesef.. Deprem demişken yakın zamanda yaşanan
hepimizi derinden üzdüğünü düşündüğüm Kahramanmaraş depremiyle ilgili gördüğüm aşırı
basitleştirmeye değinmek istiyorum. Sosyal medyada gördüğümüz haberlerin altına yazılan kötü
yorumlarda bu olayın abartıldığı ve “altı üstü” bir deprem olduğunu söyleyenler var. İnsanlar
yaşadıkları evleri, çevrelerindeki insanları kaybettiler. Maddi ve manevi olarak bir sürü sıkıntı
yaşadılar ve bunlar kolay şeyler değil. Bunu söyleyenlerin yanı sıra yaşanılan depremin “kader”
olduğunu önüne geçilemeyeceğini söyleyen bir kesimde var. İnsanların inançlarına saygım sonsuz
fakat iyi malzemelerle daha dayanıklı yapılar yapılmış olsaydı bu zararların önüne geçilebilirdi. Kader
diyip geçmek, insanların yaşadığı psikolojik ve fiziksel sarsıntıyı bu şekilde basite indirgemek
saygısızlıktan ve sorumluluktan kaçmaktan başka bir şey değil.

Hep başkalarının yaptığı aşırı basitleştirmelerden örnek verdim. Şimdi kendi yaptığım ve
basitleştirme olduğunu yeni farkettiğim bir şeyden bahsedeceğim. Çoğumuz öğrencilik hayatında
“Hoca 2 puan verse geçiyordum” demiştir. Ben de bu cümleyi kullanan öğrencilerden biriyim. Halbuki
daha fazla çalışarak, çabalayarak gerekli puanı kendim alabilirdim. Sanırım bu cümleyi üstümdeki
sorumluluk ve başarısızlık duygusundan kaçmak için kullanıyorum. Bu farkındalıkla artık “2 puan
alamadım.” diyeceğim.

Doktorlar üzerinden de örnek vererek bu konuyu bitireceğim. Ne yazık ki sağlık çalışanlarımızın


emekleri de basitleştirilenler arasında. Kalp doktoru olan bir tanıdığımın anlattığına göre bir hastası
varmış ve adamın ailesi hastaneye ısrarla gelmemiş. Hastanın durumu giderek kötüleşmiş ve uzun
uğraşlara rağmen ne yazık ki vefat etmiş. Aile geldiğinde ilk yaptığı şey doktoru suçlamak olmuş.
Canları yandığı için söylemiş olsalar bile maalesef doktorlarımızın hastayı kurtarmak için verdikleri
çaba göz ardı edilerek “Ölmesi senin suçun.” denilmiş. Hastanın son zamanlarında yanında
olmadıkları için vicdanlarını rahatlatmak amacıyla verilen emekleri görmeyip bir suçlu arama ihtiyacı
hissetmiş olabilirler. Hangi meslekten olursa olsun kimsenin emekleri hiçe sayılmamalı.

Kısaca toparlamak gerekirse aşırı basitleştirmeyi hayatımızda farkında olmasak bile çok yer edinen
bazen suçu başkalarına atmak için bazen de sorumluluklarımızdan kaçmak için kullandığımız ve
bundan sonrada kullanmaya devam edeceğimiz bir araç olarak tanımlayabiliriz.

You might also like