You are on page 1of 6

ZÜHLÎ

disini uyarmýþ, Zühlî de hadis ilminde de- sýyla Kâbe etrafýnda yerleþtirilen kabileler Hz. Ali’ye karþý savaþýrken bir kýsmý Sýf-
rinleþtikten sonra ez-Zühriyyât’taki ha- (Kureyþü’l-bitâh) içinde yer alan Zühreoðul- fîn’de onun safýnda yer aldý. 61 (680) yýlýn-
dislerin illetlerini bu eserinde (Zâhiriyye larý, Ýslâmiyet’in zuhuru sýrasýnda da Mek- da Hz. Hüseyin ve taraftarlarýnýn katledil-
Ktp., Hadis, nr. 83/10) açýklamýþtýr (Ebû ke’nin merkezî kýsmýnda oturmaktaydý. Ýbn diði Kerbelâ’da orduya kumandanlýk etti-
Ya‘lâ, I, 407). 3. el-Cüzß. Ýbn Hacer el-As- Habîb’in Kureyþ kabileleri arasýnda ilk tef- ði için yakýnlarýyla birlikte Muhtâr es-Se-
kalânî’nin, Silefî’nin torunu Abdurrahman rika örneði olarak aktardýðý rivayete göre, kafî tarafýndan öldürülen Ömer b. Sa‘d gi-
b. Mekkî’den iki tarikle rivayet edip Fet- Ümeyye b. Abdüþems ile Vehb b. Abdü- bi istisnalar hariç Zühreoðullarý genelde
¼u’l-bârî’sinde iþaret ettiði eserin bir nüs- menâf b. Zühre arasýnda kýskançlýk yü- Emevî karþýtý hareketleri desteklediler. Ab-
hasý Kahire’de bulunmaktadýr (Sezgin, I, zünden çýkan kavgada Abdümenâfoðul- dullah b. Zübeyr’in Emevîler’e karþý isya-
135; Kettânî [Özbek], s. 150-151). 4. Kitâ- larý Ümeyyeoðullarý’nýn tarafýný tutarak nýna destek verdiler ve Mekke’yi muhasa-
bü’t-Tevekkül (Hediyyetü’l-£ârifîn, II, 16; Zühreoðullarý’ný Mekke’den çýkarmýþ, fa- ra eden Husayn b. Nümeyr’e karþý onunla
Kehhâle, XII, 105). Çok sayýda eseri ol- kat Kays b. Adî es-Sehmî’nin anne yönün- birlikte savaþtýlar. Zühreoðullarý’ndan Câ-
duðu belirtilen Zühlî’nin vefatýndan son- den akrabalarý olan Zühreoðullarý için yap- bir b. Esved ve yeðeni Talha b. Abdullah,
ra 2000 cüz kitabýnýn gömüldüðü rivayet týðý baský sonucu geri dönmelerine izin Abdullah b. Zübeyr’in Medine valiliðini yap-
edilmektedir (Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, verilmiþtir (el-Münemmaš, s. 48-50). Mah- tý. Kabilenin bazý mensuplarý Emevîler’in
XII, 278; Ýbn Hacer, IX, 516). reme b. Nevfel’in kumandasýnda Kureyþ en güçlü muhaliflerinden olan Ýbnü’l-Eþ-
BÝBLÝYOGRAFYA : kabileleri arasýnda Ficâr savaþlarýna ka- ‘as’ýn saflarýnda savaþýrken öldürüldü. Ka-
Ebû Ya‘lâ el-Halîlî, el-Ýrþâd fî ma£rifeti £ule- týlan Zühreoðullarý Abdümenâfoðullarý, bile, Ali evlâdý liderlerinden Muhammed
mâßi’l-¼adî¦ (nþr. M. Saîd b. Ömer Ýdrîs), Riyad Benî Esed, Benî Teym b. Mürre ve Benî b. Abdullah el-Mehdî’nin 145 (762) yýlýnda
1409/1989, I, 407; Hatîb el-Baðdâdî, TârîÅu Ba³- Hâris b. Fihr ile birlikte Hilfü’l-mutayyebîn Medine’deki ayaklanmasýnda Abbâsî Valisi
dâd (nþr. Beþþâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1422/
ve Hilfü’l-fudûl içinde yer aldý (Ýbn Habîb, Riyâh b. Osman’ýn yanýnda yer aldý. Züh-
2001, II, 352-355; Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, XII,
273-285; a.mlf., Te×kiretü’l-¼uffâ¾, II, 530-532;
el-Mu¼abber, s. 167; el-Münemmaš, s. 52- reoðullarý mensuplarýndan bir kýsmý Abbâ-
Sübkî, ªabašåt (Tanâhî), II, 228; Ýbn Hacer, Teh- 59, 279). sîler döneminde Mekke, Medine, Baðdat
×îbü’t-Teh×îb, IX, 511-516; Hediyyetü’l-£ârifîn, II, Kureyþ’in Benî Hâþim ve Benî Muttalib ve Mýsýr’da kadýlýk yaptý; beytülmâlde ve
16; Kehhâle, Mu£cemü’l-müßellifîn, XII, 105; Sez- þurta teþkilâtýnda görev yaptý. Ýbn Hazm,
kollarý gibi Mekke döneminde çoðunluðu
gin, GAS, I, 134-135; Kettânî, er-Risâletü’l-müs- Abdurrahman b. Avf’ýn soyundan gelen ve
tetrafe (Özbek), s. 150-151; M. Yaþar Kandemir, Ýslâmiyet’e giren Zühreoðullarý arasýnda
“Emîrü’l-mü’minîn fi’l-hadîs”, DÝA, XI, 157; Os- Abdurrahman b. Avf, Âmir b. Ebû Vakkas, Endülüs’e yerleþen Zührîler’den bahset-
man Çetin, “Horasan”, a.e., XVIII, 239; Ayhan Te- ve Sa‘d b. Ebû Vakkas gibi ilk müslüman- mektedir (Cemhere, s. 132). Ünlü muhad-
kineþ, “Ýlelü’l-hadîs”, a.e., XXII, 85; Herrâs Bûallâ- lar, Muttalib b. Ezher, Tuleyb b. Ezher ve dis ve fakih Ýbn Þihâb ez-Zührî bu kabile-
ký, “ec-Cühlî, Ebû .Abdillâh Muhammed b. Yah- nin en meþhur þahsiyetleri arasýndadýr.
yâ”, Mv.AU, IX, 506-508.
Abdullah b. Þihâb gibi Habeþistan muha-
cirleri vardýr. Bu kabileden Hz. Peygam- BÝBLÝYOGRAFYA :
ÿMehmet Emin Özafþar ber’in dayýsýnýn oðlu olan Esved b. Abdü- Vâkýdî, el-Me³åzî, I, 44-45, 200; Mus‘ab b. Ab-
yegus b. Vehb ise Ýslâm düþmanlýðýyla ta- dullah ez-Zübeyrî, Nesebü Æureyþ (nþr. E. Lévi-
– — nýnmýþtýr (Zübeyrî, s. 262; Ýbn Hazm, s.
Provençal), Kahire 1982, s. 258-274; Ýbn Habîb,
ZÜHRE (Benî Zühre) el-Mu¼abber, s. 166, 167, 170, 409-411; a.mlf.,
129). Bedir Gazvesi’ne sebep olan Kureyþ el-Münemmaš, s. 48-50, 52-59, 171, 221-223,
(     )
kervanýnda Zühreoðullarý’nýn temsilcisi sý- 279; Ýbn Kuteybe, el-Ma£ârif (Ukkâþe), s. 119,
Kureyþ kabilesinin fatýyla Mahreme b. Nevfel de bulunuyordu 129; Belâzürî, Ensâb (Zekkâr), X, 7-50; Taberî,
Hz. Peygamber’in annesinin (Taberî, II, 427). Zühreoðullarý’ndan yak- TârîÅ (Ebü’l-Fazl), II, 427, 438, 515; IV, 24-26; V,
mensup olduðu kolu. 575; VII, 552; Ýbn Hazm, Cemhere, s. 128-135,
˜ ™ laþýk 100 kiþi Bedir’de müslümanlarla sa- 158, 190, 242, 464; Yâkut, Mu£cemü’l-büldân,
vaþmak için Kureyþ ordusuna katýlmýþtý. I, 444; Ömer Rýzâ Kehhâle, Mu£cemü šabâßili’l-
Kabileye adýný veren Zühre’nin nesebi Fakat kabilenin halîfi Ahnes b. Þerîk’in, £Arab, Beyrut 1402/1982, II, 482; R. G. Khowry,
Zühre b. Kilâb b. Mürre b. Kâ‘b b. Lüey b. Ebû Süfyân idaresindeki ticaret kervanýn- “Zuhra”, EI 2 (Ýng.), XI, 564-565.
Galib b. Fihr (Kureyþ) b. Mâlik b. Nadr b. Ki- da mevcut hisselerinin emniyet altýnda ol- ÿElnure Azizova
nâne b. Huzeyme b. Müdrike b. Ýlyâs b. duðunu kendilerine haber vermesi ve Re-
Mudar b. Nizâr b. Mead yoluyla Adnân’a sûl-i Ekrem’le olan akrabalýklarýný hatýrlat- – —
ulaþýr. Zühre’nin soyu Hâris ve Abdümenâf masý üzerine geri döndüler (a.g.e., II, 438). ZÜHRÎ
adlý iki oðlundan devam etmiþtir. Zühre’- Ancak Bedir’e iþtirak etmedikleri için Ebû (  ‫) א‬
nin torunu olup kendi döneminde kabile- Süfyân, Zühreoðullarý’nýn ticaret develeri- Ebû Bekr Muhammed b. Müslim
sinin reisi kabul edilen Vehb b. Abdüme- ni alýkoydu, Mahreme b. Nevfel ve Ahnes b. b. Ubeydillâh Ýbn Þihâb ez-Zührî
nâf, Resûlullah’ýn anne tarafýndan dede- Þerîk’in araya girmesiyle kendilerine iade (ö. 124/742)
sidir. Ýbn Kuteybe, Zühreoðullarý’nýn Hz. etti (Vâkýdî, I, 44-45, 200). Uhud Gazvesi’- Tâbiî, hadisleri Emevî Halifesi
Peygamber’in dayýlarý sayýldýðýný belirtir (el- ne müþrik ordusunda katýlan Zühreoðul- Ömer b. Abdülazîz’in
Ma£ârif, s. 129). Resûlullah’ýn amcasý Ham- larý’ndan Utbe b. Ebû Vakkas, Hz. Peygam- emriyle resmen tedvin eden âlim.
˜ ™
za’nýn ve halasý Safiyye’nin annesi Hâle bint ber’in yüzünü yaraladý.
Vüheyb, Âmine’nin amcasýnýn kýzýydý (a.g.e., Zühreoðullarý, Sa‘d b. Ebû Vakkas’ýn ko- 51 (671) yýlýnda Medine’de doðdu. 50, 56
s. 119; Ýbn Habîb, el-Münemmaš, s. 221- mutasýndaki Irak fetihleri dahil Hulefâ-yi veya 58 (678) yýlýnda doðduðu da nakledi-
223). Râþidîn dönemindeki Ýslâm fetihlerine iþ- lir. Kureyþ’in Benî Zühre koluna mensuptur.
V. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Kusay b. Kilâb ta- tirak etti. Kabilenin bazý mensuplarý katýl- Bedir ve Uhud gazvelerinde müþrik ordu-
rafýndan Kureyþ’in Mekke’ye iskâný esna- dýklarý Ýfrîkýye fetihlerinde þehid oldu. Züh- sunda yer alan dedesinin babasý Abdul-
sýnda aralarýndaki yakýn akrabalýk dolayý- reoðullarý’nýn bir kýsmý Cemel Vak‘asý’nda lah b. Þihâb, Uhud Gazvesi’nde Hz. Pey-

544
ZÜHRÎ

gamber’i öldürmek için ant içmiþ, hatta müz el-A‘rec’den; Abdullah b. Ömer’in ço- Zührî’nin halifeler nezdindeki itibarý gide-
onu alnýndan yaralamýþ (Ýbn Hiþâm, III, 27), cuklarý Sâlim, Hamza ve Ubeydullah’tan; rek arttý ve daha önemli görevler üstlen-
daha sonralarý da müslüman olmuþtur. Ba- Kasým b. Muhammed’in tavsiyesi üzerine di. Böylece maddî açýdan rahata kavuþan
basý Müslim ve diðer akrabalarý Emevî ida- yanýna gittiði Amre bint Abdurrahman’- Zührî Dýmaþk’a yerleþti ve halifenin emri
resine karþý ayaklanan Abdullah b. Zü- dan da ilim tahsil etti. Dýmaþk’ta kendisi- üzerine ilmî faaliyetlerine devam etti. Ken-
beyr’e destek verenlerdendi. Annesinin ni Abdülmelik b. Mervân ile tanýþtýran Ka- disi de gençliðinde ilim tahsil eden Abdül-
Âiþe bint Abdullah el-Ekber (Ýbn Sa‘d, VII, bîsa b. Züeyb de önemli hocalarý arasýn- melik ile yaptýklarý müzakereler sýrasýnda
429) veya Bintü Ehbân b. Efsâ el-Kinâniy- dadýr. Zührî’nin sonraki yýllarda akranlarý Zührî, Medine’de sadece Kureyþ asýllý âlim-
ye (Halîfe b. Hayyât, s. 454) olduðuna dair içinde ön plana çýkmasýnýn sebebi, genç- lerden ders aldýðýný söyleyince halife ona
farklý rivayetler nakledilir. Güvenilir bir râvi liðin verdiði sýkýlganlýkla ilim meclislerin- ensara mensup âlimlerden de faydalan-
olarak tanýnan ve az hadis rivayet eden de soru sormaya ve ön sýralara geçmeye masý gerektiðini söyledi (Ebü’l-Kasým Ýbn
aðabeyi Ebû Muhammed Abdullah kendi- çekinen akranlarýna mukabil onun hoca- Asâkir, s. 29, 65, 70-72). Zührî sonraki kýrk
sinden önce vefat etmiþtir. Aðabeyinin oð- lara soru sormaktan geri durmamasý ve beþ yýl boyunca Þam ile Hicaz arasýnda gi-
lu Muhammed’in Zührî’den birçok rivaye- genç yaþlý demeden herkesten ilim öðren- dip geldi ve her iki bölgede rivayet edilen
ti bulunmaktadýr. Zührî’nin, yeðeni Mu- mesidir (a.g.e., V, 332). Ayrýca o dönemde hadisleri diðerine taþýdý.
hammed’le evlendirdiði Ümmü’l-Haccâc bazý arkadaþlarýnýn karþý çýkmasýna rað- Abdülmelik b. Mervân’ýn ölümü üzeri-
adýnda bir kýzý (Ýbn Hacer el-Askalânî, V, men yanýnda daima yazý malzemesi bu- ne Zührî Velîd b. Abdülmelik, Süleyman
180) ve muhtemelen bu evlilikten dünya- lundurur, her duyduðunu kaydeder, özel- b. Abdülmelik, Ömer b. Abdülazîz, II. Ye-
ya gelen bir torunu vardýr. Kendisine mi- likle uzun metinli hadisleri ezberlemek için zîd ve Hiþâm b. Abdülmelik döneminde
rasçý olarak yalnýz torununun kaldýðý, onu bu malzemeden yararlanýrdý. Tasnif döne- çeþitli görev ve sýfatlarla daima halifele-
da fâsýk olduðu gerekçesiyle beðenmedi- mindeki önemli þahsiyetlere hocalýk ya- rin çevresinde bulundu. Ömer b. Abdüla-
ði zikredilmektedir (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâ- pan Zührî’den binlerce kiþi hadis rivayet zîz’in Hicaz valiliði sýrasýnda bir hac dö-
kir, s. 172). etti. Bunlarýn arasýnda Atâ b. Ebû Rebâh neminde ona refakat etti. Bu seyahatte
Eðitimine Kur’an öðrenerek baþlayan ile Ömer b. Abdülazîz gibi ayný zamanda Mekke’de saklanan Saîd b. Cübeyr ile gö-
Zührî’nin seksen günde hýfzýný tamamla- hocalarý olanlar dýþýnda Muhammed b. Ve- rüþüp ona endiþe edilecek bir durum ol-
dýðý rivayet edilir (Zehebî, A£lâmü’n-nübe- lîd ez-Zübeydî, Þuayb b. Ebû Hamza, Ukayl madýðýný bildirdi (Ýbn Sa‘d, VII, 435). II. Ye-
lâß, V, 332). Ardýndan genç sahâbîlerden b. Hâlid el-Eylî, Yûnus b. Yezîd, Ma‘mer b. zîd döneminde “halifelerin kadýsý” diye aný-
dayýsý Abdullah b. Sa‘lebe b. Suayr’dan ne- Râþid, Süfyân b. Uyeyne ve Mâlik b. Enes lan Süleyman b. Habîb el-Muhâribî ile bir-
sep ilmi tahsil etti. Kendileriyle görüþüp sayýlabilir. likte kadýlýk görevinde bulundu. Kendi-
hadis rivayet ettiði diðer sahâbîler Enes Emevîler’le Ýliþkileri. Emevîler’e karþý gi- sine çok itibar eden Hiþâm b. Abdülme-
b. Mâlik, Mahmûd b. Rebî‘, Sehl b. Sa‘d, riþtiði mücadelede yenilerek hayatýný kay- lik’in yanýnda 106 (724-25) yýlýnda hacca
Ebü’t-Tufeyl, Sâib b. Yezîd ve Abdurrah- beden Abdullah b. Zübeyr’i destekledikle- gitti ve sonraki yýllarda onun çocuklarýna
man b. Ezher gibi þahsiyetlerdir. Dýmaþk’- ri için divandan çýkarýlan ve maddî açýdan hocalýk yaptý. 116’da (734) Hiþâm tarafýn-
ta görüþtüðü Enes b. Mâlik’in rivayetle- sýkýntýya düþen bir aileden gelen Zührî’- dan hac emîri tayin edilen oðlu Mesleme’-
rini en güvenilir þekilde nakleden talebesi nin adý, Ýbnü’l-Eþ‘as fitnesinin devam et- ye, 123’te de (741) yine hac emîrliðine ge-
sayýlýr (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir, s. 43, 50- tiði günlerde otuzlu yaþlarýnýn baþýnda bir tirilen Yezîd b. Hiþâm’a refakat etti (Ýbn
51, 103). Ebû Hüreyre, Ebân b. Osman, talebe olarak geçim sýkýntýsýna çözüm bul- Sa‘d, VII, 433). Yaklaþýk yirmi yýl süren Hi-
Râfi‘ b. Hadîc ve Ubâde b. Sâmit’ten riva- mak için gittiði Dýmaþk’ta duyulmaya baþ- þâm b. Abdülmelik döneminde Zührî’nin
yetleri münkatý‘ (o dönemdeki adýyla mürsel) landý (82/701). O günlerde Halife Abdül- sarayda (Rusâfe) yaþadýðýna dair kayýtlar
kabul edilmiþtir. Zührî’nin asýl hocalarý ile- melik b. Mervân, fýkhî bir meselede Hz. (Lecker, XLI [1996], s. 32-33) muhtemelen
ri yaþtaki tâbiîn nesline mensup âlimler- Ömer’in verdiði kararla ilgili bilgisini yeni- onun Hiþâm’ýn çocuklarýna öðretmenlik
dir. Fukahâ-i seb‘anýn tamamýndan ders lemek amacýyla Dýmaþk ulemâsýna haber yaptýðý yýllarý göstermektedir. Ma‘mer b.
aldý; özellikle Saîd b. Müseyyeb, Urve b. göndermiþ, ancak beklediði cevabý bula- Râþid’in Rusâfe’de karþýlaþtýðý Zührî’ye ha-
Zübeyr, Ubeydullah b. Abdullah ve Ebû Be- mamýþtý. Halifenin yakýn adamlarýndan Ka- dis soran hiç kimseye rastlamadýðýný bil-
kir b. Abdurrahman’dan çok faydalandý. bîsa b. Züeyb ile camide tanýþan Zührî iste- dirmesi de onun saraydaki öðretmenlik
Hz. Peygamber, Ebû Bekir, Ömer ve Os- nen bilginin kendisinde bulunduðunu söy- yýllarýyla ilgili olmalýdýr (Ýbn Sa‘d, VII, 435).
man’ýn kazâî hükümlerini, ileride kendisi- leyince Kabîsa onu saraya götürüp Abdül- Hac sýrasýnda gittiði Medine’de görüþtüðü
ni ayrýcalýklý duruma getirecek olan sün- melik’e takdim etti. Halife onun bilgisini Rebîatürre’y kendisinden Medine’ye yer-
net-i mâziye bilgisini (aþ.bk.), fýkhý ve ký- takdir etti ve kendisini yakýn çevresine al- leþip Mescid-i Nebevî’de ders vermesini is-
raati Saîd b. Müseyyeb’den, hadis ve ta- dý. Yeniden divana kaydedilen Zührî’ye ay- tediðinde, “Böyle bir iþi ancak dünyadan
rihi Urve b. Zübeyr’den, diðer ilimleri de ný zamanda en yüksek dereceden maaþ el etek çekince yapabilirim, þu anda o ko-
Ubeydullah b. Abdullah’tan öðrendi ve on- baðlandý. Ardýndan ona resmî bir görev numda deðilim” karþýlýðýný verdiði, askerle-
larýn ilmini þahsýnda topladý (Ýbn Asâkir, verildi ve bazý araziler tahsis edildi. Züh- re mahsus gösteriþli bir kýyafetle dolaþtý-
s. 146; Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, V, 337). rî’nin Abdülmelik b. Mervân’ýn “asker”ine ðý, emrinde birçok kiþi bulunduðu ve emîr
Sekiz yýl ders aldýðý Saîd b. Müseyyeb onun katýldýðýna (Ýbn Sa‘d, VII, 431-432; Ebü’l- rütbesinde sayýldýðýna dair bilgiler bu dü-
hakkýndaki kanaatini, “Yerine senin gibisi- Kasým Ýbn Asâkir, s. 12-13, 65 vd.) yahut þünceyi doðrulamaktadýr (Zehebî, A£lâ-
ni býrakan kiþi ölmüþ sayýlmaz” sözleriyle zekât ve þurta (zâbýta) görevlisi olarak ça- mü’n-nübelâß, V, 337, 341). Bununla birlik-
ifade etmiþtir (Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, lýþtýðýna dair bilgiler (Zehebî, A£lâmü’n-nü- te Zührî, Emevî hânedanýnýn her mensu-
V, 337). Ubeydullah b. Abdullah b. Ebû Sevr, belâß, VII, 226) herhalde onun Dýmaþk’ta- buyla iyi geçinemedi, onlarýn aralarýnda-
Atâ b. Ebû Rebâh ve Abdurrahman b. Hür- ki ilk yýllarýyla ilgilidir. Zira sonraki yýllarda ki taht mücadelelerinde bazan taraf tut-

545
ZÜHRÎ

mak durumunda kaldý, bu da hânedanýn lerle yetinmek yerine her konudaki mer- ðý bulunduðu için kendisine “Uaymiþ” (yað-
bir kýsým mensuplarýyla aralarýnda düþ- fû, mevkuf ve maktû‘ rivayetleri kaydetti- lý göz) denilirdi. Yaþlýlýðýnda bu rahatsýzlýðý-
manlýk meydana gelmesine yol açtý (Ýbn ði için bu alandaki en baþarýlý isim olarak nýn ilerlediði anlaþýlmaktadýr. Yüzüðünün
Sa‘d, VII, 438-439). tarihe geçmiþtir. Onun tedvin sürecinde taþýnda, “Muhammed yes’elullahe el-âfi-
Zührî’nin Emevî idarecileriyle yakýnlýðý devletin imkânlarýný kullandýðýna dair en yeh” ibaresinin yazýlý olduðu kaydedilmek-
bazý tenkitleri beraberinde getirdi. Saîd önemli gösterge, Halife II. Velîd öldürüldü- tedir (Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, V, 337).
b. Müseyyeb ve Mekhûl b. Ebû Müslim gi- ðünde saraydaki kütüphaneden deve yük- Zührî’nin dünya malýna önem vermediði,
bi çaðdaþlarý Emevîler’e hadis rivayet et- leriyle çýkarýlan ve “Zührî’nin ilmi” diye aný- çok cömert olduðu, ikramlarýný kabul et-
tiði için kendisini eleþtirdi, yaþadýðý dö- lan kitaplardýr (Ýbn Sa‘d, VII, 345; Ebü’l- meyen muhaddislere hadis rivayet etme-
nemde hakkýnda “ümerânýn mendili” ve Kasým Ýbn Asâkir, s. 92). Zührî tarafýndan diði, kendisinden yardým isteyenlere vere-
“sultânî” gibi sözler sarfedildi; bu arada kayda geçirilen, fakat þahsýna ait olmayan cek bir þey bulamadýðýnda arkadaþlarýn-
kendisini rivayet karþýlýðýnda dünyevî ka- bu resmî tedvin malzemesi arasýnda, Hi- dan veya kölelerinden borç aldýðý, bu se-
zanç elde etmekle suçlayan Mâlik b. Enes þâm b. Abdülmelik tarafýndan bir yýl sü- beple sürekli borç içinde olduðu, yakýnla-
gibi öðrencilerinin eleþtirilerine de katlan- reyle Zührî’nin rivayetlerini yazmakla gö- rýnýn bu konudaki uyarýlarýnýn sonuç ver-
mak zorunda kaldý (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâ- revlendirilen iki kâtibin kaydettiði bilgile- mediði bilinmektedir (Ýbn Asâkir, s. 95 vd.,
kir, s. 16, 154, 160-162). Ancak hem sul- rin bulunmasý da kuvvetle muhtemeldir. 107, 163-170, 177; Mizzî, XXVI, 435). Zührî,
tanlarla birlikte bulunduðu hem de ilmi Onun önemli talebelerinden olan hadis hâ- “Eli açýk adam geçmiþten ders alamaz”
ihya ettiði için Eyyûb es-Sahtiyânî gibi fýzý ve kâtip Þuayb b. Ebû Hamza söz ko- sözünü bu uyarýlar üzerine söylemiþtir.
isimler onu övdü; kendisinin idarecilere nusu kiþilerden biridir. Diðer yandan Züh- Emevî halifelerinin çeþitli dönemlerde onun
karþý hiçbir zaman alçalmadýðý, gerekti- rî’nin tedvinden önceki yýllarda Mekke Va- borçlarýný ödemelerine ve her seferinde bir
ðinde onlara karþý çýktýðý da dile getirildi. lisi Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’nin emriyle daha borçlanmayacaðýna dair kendisinden
Emevîler’le münasebeti gerekçe gösteri- baþladýðý, ancak tamamlayamadýðý ensâb söz almalarýna raðmen öldüðünde çok
lerek Zührî’nin rivayetlerinin terkedilme- yazýmý çalýþmasý da onun Emevî idaresi- miktarda borcu çýkmýþ ve arazisi satýla-
sini yanlýþ bulan Zehebî, bu iliþkinin Züh- nin himayesinde üstlendiði önemli bir fa- rak borcu ödenmiþtir (Zehebî, A£lâmü’n-
rî’nin “sebt ve hüccet” olduðu gerçeðini aliyettir (Abdülazîz ed-Dûrî, The Rise, s. nübelâß, V, 342).
deðiþtirmediðine dikkat çekti (A£lâmü’n- 113). Zührî’nin öne çýktýðý baþlýca alanlar þun-
nübelâß, V, 339). Zührî’nin Emevî idaresiyle iliþkisi baðla- lardýr: Hadis. Zührî’nin bir hadis âlimi ola-
Emevî idaresiyle iliþkisinin Zührî’nin þah- mýnda þarkiyatçýlar tarafýndan ileri sürü- rak þöhreti tedvindeki rolüyle sýnýrlý de-
sýný ilgilendiren tarafý bir yana hadislerin len, onun Mescid-i Harâm ve Mescid-i Ne- ðildir. Onun hadisçiliðinin güvenilir bir râvi
tedvini sürecinde oynadýðý rol bakýmýndan bevî’nin yaný sýra Mescid-i Aksâ’ya yapýla- olmasý, çok hadis rivayet etmesi, Hicaz ve
hadis tarihini ilgilendiren yönü önemlidir. cak seyahatin faziletine dair rivayeti (Bu- Þam bölgelerinin hadislerini en iyi bilen
Zührî’nin asýl þöhreti tedvin sürecinde oy- hârî, “Tatavvu.”, 1; Müslim, “Hac”, 511- kiþi sýfatýyla yýllarca bu bölgeler arasýnda
nadýðý bu etkin rolden kaynaklanýr ve ken- 512; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 95) Abdül- yaptýðý seyahatlerle ilmî alýþveriþin yönünü
disi hadis tedvin eden ilk kiþi olarak taný- melik b. Mervân’ýn talebi üzerine uydurdu- tayin etmesi, Þam bölgesinde isnadlý ha-
nýr. Ancak eskiden beri menfi telakki edi- ðu iddiasý (Goldziher, II, 44-49) tarihî ger- dis rivayetini baþlatmasý, tebeu’t-tâbiîn dö-
len ulemâ-ümerâ iliþkisi sebebiyle tedvin çeklerle uyuþmamaktadýr. Goldziher’e gö- neminde görüþleri ve eserleriyle etkili olan,
sýrasýnda devlet idaresinin desteði yete- re Abdullah b. Zübeyr’in Mekke’ye hâkim tasnif döneminin erken safhalarýna ait
rince dikkate alýnmadýðýndan hadislerin olduðu dönemde Abdülmelik b. Mervân, ürünleri veren belli baþlý þahýslara hocalýk
tedvini süreci daha çok ulemânýn þahsî Zührî’yi þahit gösterip söz konusu rivayeti etmesi gibi yönleri de önemlidir. Ehl-i Me-
gayretleriyle gerçekleþtirilmiþ bir baþarý delil olarak kullanmýþtýr. Ancak rivayetler dîne’nin hadislerini de en iyi bilen, hadisle-
gibi algýlanýr. Halbuki Ömer b. Abdülazîz’in Zührî’nin Dýmaþk’a 82 (701) yýlýnda gel- ri usulüne uygun biçimde en doðru þekil-
tedvinle ilgili emrini Zührî’nin yerine ge- diðini açýkça göstermektedir. Buna göre de rivayet eden kiþi olarak tanýtýlan Zührî
tirmesi tesadüfî yahut þahsî gayrete bað- Zührî, Abdülmelik ile tanýþmadan önce Ab- (Tirmizî, V, 748; Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir, s.
lý bir sonuç deðildir. Bu emir verildiðinde dullah b. Zübeyr öldürülmüþ, Þam bölge- 94-98) ayný zamanda Ahmed b. Hanbel’e
Zührî, Hicaz’ýn hadislerini en iyi bilen, Þam si hacýlarýnýn Hicaz’a gitmesinde Abdül- ve Nesâî’ye göre “esahhu’l-esânîd”lerde yer
ile Hicaz arasýnda gidip gelen, yaklaþýk yir- melik’in endiþe ettiði sakýnca sona ermiþ, almaktadýr (Hâkim en-Nîsâbûrî, s. 53-56;
mi yýl süren devlet idarecileriyle iliþkisi do- dolayýsýyla onun bu konuda herhangi bir Mizzî, X, 152; XXVI, 435). Þam ile Hicaz
layýsýyla hadislerin yazýya geçirilmesi için yönlendirme yapmasýna ihtiyaç kalmamýþ- arasýnda seyahat ettiði yaklaþýk kýrk beþ
gerekli malzemeye kolayca ulaþabilen, ge- týr (Koçyiðit, XXI [1976], s. 64-66, 79-83). yýllýk dönem boyunca ilim meclislerini do-
rektiðinde hadislerin yazýlmasý için hali- Öte yandan Abdullah b. Zübeyr’in Mekke’- laþan Zührî hiç kimseden yeni bir hadis
fenin kâtiplerini kullanabilen, ayrýca ilmî ye hâkim olduðu dönemde kendisini des- öðrenmediðini iddia edecek kadar çok ha-
faaliyetleri bakýmýndan en verimli döne- tekleyen bir ailenin ferdi olarak Zührî’nin dis biliyordu. Ondan aktarýlan hadislerin
mini yaþayan bir âlimdir. Nitekim Zührî Abdülmelik’e böyle bir yardýmda bulun- sayýsý 2200 civarýnda olup bunlarýn yarýsý
bu imkânlarý en geniþ biçimde kullanmýþ- masý mümkün deðildir. müsned yani merfûdur. 200 kadarý sika
týr. Benzer imkânlara sahip olduklarý hal- Zührî 17 Ramazan 124’te (25 Temmuz olmayan râvilerden nakledilen bu rivayet-
de bunlarý kýsýtlý bir çerçeveden bakarak 742) Vâdilkurâ yakýnlarýnda kendisine ait ler içinde hakkýnda ihtilâf edilenlerin sayý-
deðerlendiren Sâlih b. Keysân ile Ebü’z- Þaðb denilen yerde vefat etti ve oraya sý elli kadardýr ve bunlar da tamamen za-
Zinâd gibi muhaddislere göre tedvin ame- defnedildi. Seyrek sakallý olan Zührî saka- yýf deðildir (Ýbn Hacer el-Askalânî, V, 286;
liyesini daha geniþ bir perspektiften ele al- lýný ve uzatýp arkada topladýðý saçlarýný si- rivayetlerinin sayýsý hakkýnda bk. Hâris Sü-
dýðý ve sadece fýkha dair olan merfû hadis- yaha boyardý. Gözünde hafif bir rahatsýzlý- leyman ed-Dârî, s. 329-340).

546
ZÜHRÎ

Dýmaþk’ta rivayet ettiði hadislerin halk yana olduðu halde (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâ- izin vermesini doðru bulmadýðý için ondan
tarafýndan isnadsýz aktarýldýðýný gören kir, s. 145) Hiþâm b. Abdülmelik tarafýn- hiç hadis almamýþtýr (Mizzî, XXVI, 440).
Zührî buna karþý çýkmýþ, bunun üzerine dan çocuklarý için hadis imlâ etmeye zor- Zührî, Abdullah b. Ömer’in âzatlýsý Nâ-
Dýmaþklýlar hadisleri isnadla rivayet et- landýktan sonra tavrýný deðiþtirdiði ve her- fi‘den hadis rivayet etmemiþ, onun bu tav-
meye baþlamýþtýr (Ýbn Sa‘d, VII, 437). Mâ- kese hadis yazdýrdýðý bilinmektedir (a.g.e., rý yaþadýðý dönemde mevâlîden hadis al-
lik b. Enes’in, “Hadisleri isnadla ilk riva- s. 62-63, 86-93). Onun hadisleri yazdýrma- mama gibi bir prensibi olduðu þeklinde an-
yet eden kiþi Zührî’dir” sözü (Ýbn Ebû Hâ- ya karar vermesinde etkili olan ikinci bir laþýlmýþtýr. Kendisi bu konuda yaptýðý açýk-
tim, I, 20; VIII, 74) bütün Ýslâm coðrafya- sebep, muhtemelen bir kýsmý kendisine lamada Nâfi‘ vasýtasýyla Ýbn Ömer’den al-
sýnda isnad uygulamasýnýn Zührî tarafýn- ait bazý rivayetlerin Iraklý râviler tarafýn- dýðý hadisleri daha sonra Ýbn Ömer’in oð-
dan baþlatýlmasýndan ziyade onun bu ko- dan deðiþtirildiðini görmesidir. Kendisinin, lu Sâlim’den dinlediðini ve Sâlim’i Nâfi‘-
nuda Þam bölgesindeki öncülüðüne iþa- “Buradan bir karýþ olarak çýkan hadis Irak’- den daha güvenilir saydýðý için hadisleri
ret etmektedir. Zira isnad kullanýmýnýn Hi- tan döndüðünde bir kulaç olur” (a.g.e., V, ondan rivayet ettiðini, ashabýn çocuklarýn-
caz ve Irak gibi bölgelerde daha önce baþ- 344) ve, “Meþrýktan gelen þu tanýmadýðý- dan hadis alma imkâný bulduðu takdirde
ladýðýnda þüphe yoktur. Ýsnadý rivayetle- baþkalarýna gitmeye gerek duymadýðýný
mýz rivayetler olmasaydý hadis yazýmýna
rin rastgele daðýlmasýný engelleyen diz- ifade etmiþtir (Ýbn Sa‘d, VII, 434). Süleyman
müsaade etmezdik” sözleri (Mizzî, XXVI,
gin ve yulara benzeten Zührî (Tirmizî, V, b. Yesâr, Tâvûs b. Keysân ve Abdurrahman
433) bu anlamda deðerlendirilmelidir. Züh-
754), vefatýndan kýsa bir süre önce Mek- b. Hürmüz el-A‘rec gibi mevâlîden hadis ri-
rî’nin tarihçiliðinin ayýrt edici özellikleri ara-
ke’de ders verdiði genç Süfyân b. Uyey- vayet etmesi (Mizzî, XXVI, 422, 424), onun
sýnda tarihle ilgili rivayetleri kayýt altýna al-
ne’ye bir hadisi isnadsýz olarak öðrenmek mevâlîden hadis rivayetine prensip olarak
masýnýn zikredilmesi de (Abdülazîz ed-Dû-
istemesi üzerine, “Çatýya merdivensiz çý- karþý çýkmadýðýný gösterdiði gibi kendisi-
rî, The Rise, s. 121) yazýlý metin kullandý-
kabilir misin?” diye tepki göstermiþtir (Ze- ne nisbet edilen bazý deðerlendirmeler de
ðýnýn bir delilidir. Tedvin sýrasýnda ulaþtýðý
hebî, A£lâmü’n-nübelâß, V, 347). Ýsnad ko- mevâlînin rivayetlerine deðil re’ylerine kar-
her hadisi kaydettiðinde ise þüphe yoktur.
nusundaki hassasiyetine raðmen Zührî de þý olduðuna iþaret etmektedir (Ýbn Abdül-
zaman zaman mürsel hadis rivayet ettiði Zira bu onun resmî faaliyetiydi. Zührî’nin
evinde birçok kitap bulunduðuna dair bil- ber en-Nemerî, II, 187).
gerekçesiyle eleþtirilmiþtir. Onun mürsel-
gilerle (Ýbn Hallikân, IV, 177-178), çok az Hadis meclislerini daha çok evinde ve
leri, büyük tâbiîlerin mürselleri gibi sade-
kitabý olduðuna veya ölümünün ardýndan mescidlerde düzenleyen Zührî’nin (M. M.
ce sahâbenin deðil ayný zamanda bir son-
hiç kitap býrakmadýðýna dair bilgiler (Miz- Hasan Þürrâb, s. 213-217) hadis rivayet
raki râvinin de düþtüðü mu‘dal rivayetler
zî, XXVI, 435) arasýnda çeliþki yoktur. Muh- meclislerindeki tavýrlarýyla ilgili bilgiler onun
kabilinden olduðu için Saîd b. Müseyyeb
temelen o da devrindeki birçok âlim gibi ayný zamanda talebenin ihtiyaçlarýný göze-
ve Urve b. Zübeyr gibi tâbiîlerin mürselle-
þahsýna ait nüshalarý zamanla imha et- ten iyi bir hoca olduðunu ortaya koymak-
riyle bir tutulmamýþtýr (a.g.e., V, 338-339).
miþtir. Zührî’nin vefatýndan sonra kitap- tadýr. “Ders uzayýnca araya þeytan girer”
Bazý mürselleri ise Süleyman b. Erkam gi-
larýnýn talebesi Muâviye b. Yahyâ es-Sa- sözü ona aittir. Zührî ders aralarýnda þiir
bi kendisinden küçük ve zayýf bir râviden
defî tarafýndan satýn alýndýðýný iddia eden ve sohbete yer vererek talebelerinin din-
alýndýðý anlaþýlmasýn diye mürsel olarak ak-
M. Cook’un delil gösterdiði (Arabica, XLIV/ lenmesini saðlardý. Daima hâfýzalarýna gü-
tardýðý gerekçesiyle Yahyâ b. Saîd el-Kat-
venmelerini tavsiye ettiði öðrencilerine ha-
tân, Þâfiî, Yahyâ b. Maîn ve Ali b. Medînî 4 [1997], s. 460) rivayette kastedilen me-
disleri ilk duyduklarý anda ezberlemeye ça-
gibi þahsiyetler tarafýndan hüccet sayýl- tinlerin ise doðrudan Zührî’nin þahsýna ait
lýþmalarýný ve hocaya tekrar ettirmeme-
mamýþtýr. Ancak Ahmed b. Sâlih et-Tabe- olmayýp baþkalarý tarafýndan onun riva-
lerini söylerdi (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir, s.
rî bu görüþe itiraz etmiþtir (Ebü’l-Kasým yetlerinden meydana getirilmiþ kitaplar
76-82, 153). Bilgilerin saðlam bir þekilde
Ýbn Asâkir, s. 157-160). Mâlik b. Enes’in olarak anlaþýlmasý gerekir.
muhafaza edilebilmesi için sýk sýk müza-
el-Muva¹¹aßýnda ona ait mürsellerin bu- Sonraki hadis usulü kaynaklarýnda, Züh- kere yapýlmasý gerektiðini hatýrlatýr, ken-
lunmasý (meselâ bk. “.Îdeyn”, 3) Zührî’nin rî’nin “tahammül ve edâ yollarý” baþlýðý al- disinin gençlik yýllarýnda öðrendiði hadis-
bu kabil rivayetlerinin tamamen göz ardý týnda incelenen hususlardaki bazý görüþ- leri evindeki câriyelere tekrar ettiðini an-
edilmediðini göstermektedir. leri de bilinmektedir. Semâ ve kýraat ara- latýr, hâfýzayý güçlendirecek birtakým tek-
Zührî’nin hadislerin yazýlmasýyla ilgili tav- sýnda fark gözetmeyen Zührî bu iki yolla nikler önerirdi. Zaman zaman bedevîlerin
rý hakkýnda farklý bilgiler mevcuttur. Bazý alýnan hadislerin “haddesenâ” lafzýyla riva- yanýna gidip hadis ve fýkýh öðrettiðine dair
kaynaklarda gençlik yýllarýnda öðrendiði yet edilebileceðini kabul etmiþtir (Ýbn Sa‘d, rivayetler de (a.g.e., s. 176) hem onlara
her þeyi kaydettiði (Ýbn Sa‘d, VII, 433), ba- VII, 435; Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir, s. 150). hem kendisine faydalý uygulamalar þeklin-
zýlarýnda ise baþkalarý hadis yazdýðý halde Muhtemelen hadis yazdýrmayý kabul ettik- de kabul edilebilir. Zührî’nin, dersleri sý-
onun yazmadýðý, sadece uzun metinli ha- ten sonraki dönemlerde talebelerinin ge- rasýnda hadisleri ezberinden rivayet etti-
disleri bir defalýðýna yazýp ezberledikten tirdiði yazýlý metinleri -kendisi veya talebe- ði, yazýlý metinleri yanýnda bulundurma-
sonra bu metinleri imha ettiði belirtilmek- si okumadan- inceleyip rivayete izin ver- dýðý anlaþýlmaktadýr. Hiþâm b. Abdülme-
tedir (Mizzî, XXVI, 434). Bu rivayetler onun mek suretiyle (Ýbn Sa‘d, VII, 435; Tirmizî, lik’in onun hâfýzasýnýn gücünü denemek
gençlik yýllarýnda hadis yazýmýna prensip V, 753) icâzetli münâvele yöntemini uygu- amacýyla ayný hadisleri farklý zamanlarda
olarak karþý çýkmadýðýný göstermektedir. lamýþtýr. Bazý kaynaklara göre bu ayný za- ona yazdýrmasý, Leys b. Sa‘d’ýn kendisinin
Hocalýðý döneminde ise önceleri hadisle- manda i‘lâm usulünün ilk örneðidir (DÝA, kitaplarýný görme talebine olumsuz cevap
rin yazýlmasýna izin vermediði, talebelerin- XXII, 72). Bazý öðrencilerine de mükâte- vermesi bunu göstermektedir.
den hadisleri ilk duyduklarý anda ezberle- be yoluyla hadis rivayet etmiþtir. Süfyân Tarih. Ýslâm tarih yazýcýlýðýnýn önemli
melerini istediði ve derste imlâdan deðil es-Sevrî, Zührî’nin kendisi veya talebesi þahsiyetlerinden olan Zührî, Ebân b. Os-
soru-cevap yöntemiyle ilim alýþveriþinden tarafýndan okunmamýþ metinleri rivayete man ve özellikle Urve b. Zübeyr gibi bu

547
ZÜHRÎ

alanýn öncülerinden sonra gelmiþ ve Me- ye nisbet ettiði es-Sîre de muhtemelen belirtilmiþtir (Ýbn Kayyim el-Cevziyye, I, 23).
dine tarih ekolünün kurucusu sayýlmýþtýr bu eserdir (er-Risâletü’l-müste¹rafe, s. 106- Ancak kendisine yöneltilen sorulara re’yi
(el-Me³åzi’n-nebeviyye, neþredenin giriþi, 107). Buhârî onun megazî ile ilgili haber- ile verdiði cevaplarý rivayetlerle destek-
s. 30-31). Siyer ve tarih alanýnda en çok lerinin isnadýný zikretmektedir (“Megazî”, leme eðilimindedir (meselâ bk. Buhârî,
Urve’den yararlanmýþ, tarih anlayýþýný Vehb 9). Zührî’nin ensâbla ilgili bir çalýþmasý da “Cum.a”, 11). Ömer b. Abdülazîz’e nisbet
b. Münebbih gibi kýssalara aðýrlýk veren- kaydedilmekle birlikte bu eserin tamam- edilen, “Zührî’nin rivayetlerini alýn, re’yini
lerin aksine imkân nisbetinde sahih riva- lanmadýðý anlaþýlmaktadýr (Abdülazîz ed- býrakýn” sözü (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir, s.
yetler üzerine kurmuþ, bu anlayýþ kendi- Dûrî, The Rise, s. 113; Zekkâr, s. 33). 99) onun fýkhî meselelerdeki re’ylerinin de-
sinden sonra Mûsâ b. Ukbe, Ma‘mer b. Fýkýh. Zührî daha çok hadis ve tarihi ðer taþýmadýðýný deðil, bunlarýn rivayet-
Râþid ve özellikle tarihçiliðini çok takdir açýsýndan önemli bir þahsiyet kabul edil- lerle desteklendiðinde daha makbul sa-
ettiði Ýbn Ýshak gibi talebeleri tarafýndan mekle birlikte ayný zamanda önde gelen yýldýðýný ima etmektedir. J. Schacht (The
sürdürülmüþtür. Siyer anlatýcýlýðýnýn ana bir fakihtir. Özellikle Saîd b. Müseyyeb, Ur- Origins, s. 163, 175, 246-247) ve G. H. A.
çatýsýný ve bunun sonraki nesillerde izle- ve b. Zübeyr, Ubeydullah b. Abdullah gibi Juynboll (Muslim Tradition, s. 158; Encyclo-
yeceði yolu belirleyenlerden biri olan Züh- fukahâ-i seb‘a mensubu hocalardan elde pedia of Canonical ¥ad¢th, s. 690-691) gibi
rî’nin tarihçiliði, ayný zamanda kendisin- ettiði fýkýh birikimi sayesinde orta yaþta- þarkiyatçýlar tarafýndan ileri sürülen, Züh-
den önceki nesillerde ortaya çýkan siyasî ki tâbiîler içinde bu sahanýn önde gelen rî’ye nisbet edilen kavil ve rivayetlerin ço-
ve itikadî anlaþmazlýklar ve gruplaþmalar, isimlerinden olmuþ, fýkýh ilmi açýsýndan ðunun asýlsýz olduðu, sonraki nesiller ta-
halifenin seçimle mi yoksa veraset yoluy- bazan Ýbrâhim en-Nehaî, Hammâd b. Ebû rafýndan onun adýna uydurulduðu iddiasý
la mý belirleneceði, idarî ve iktisadî düzen- Süleyman, Hakem b. Uteybe ve Katâde b. ise yeni kaynaklar ýþýðýnda bu rivayetleri
lemeler, divanýn oluþturulmasý gibi prob- Diâme’den üstün sayýlmýþtýr. Uzun süre inceleyen Batýlý araþtýrmacýlar tarafýndan
lemlere tarihteki örneklere bakarak çö- Dýmaþk’ta yaþamasýna raðmen ehl-i Me- da reddedilmektedir (meselâ bk. Motzki,
züm arama giriþimi olarak kabul edilmek- dîne’nin önemli temsilcilerinden biri ola- I/1 [2000], s. 59-107).
tedir. Ayrýca onun kayýt altýna aldýðý riva- rak anýlýr. Zührî, fukahâ-i seb‘a ile ikinci “Sünnet-i mâziye bilgisi” Zührî’nin fýkýh
yet malzemeleri ilk dönem tarihçiliði açý- asýrda ehl-i Medîne’nin baþta gelen ismi birikiminin bir diðer önemli yönüdür. Be-
sýndan önemli bir kaynak teþkil etmiþtir olan Mâlik b. Enes arasýndaki neslin Re- lirli isnadlarla haber-i vâhid þeklinde riva-
(Abdülazîz ed-Dûrî, The Rise, s. 110, 116, bîa b. Ebû Abdurrahman’la birlikte en bü- yet edilen haberlerden ziyade Hz. Peygam-
120-121). Tarihle ilgili rivayetleri hadisçi yük fakihidir. Bir dönem kadýlýk da yapan ber döneminden beri süregelen ve nesil-
gözüyle deðerlendiren ve isnadlarýn du- Zührî’nin Mâlik b. Enes tarafýndan Medi- den nesile aktarýlan yerleþik uygulama-
rumunu dikkate alan Zührî, olaylarý daha ne’nin tek muhaddis fakihi kabul edilme- lar olarak anlaþýlan sünnet-i mâziye bilgi-
kolay takip edilebilir hale getirmek için, si (Ýbn Sa‘d, VII, 434), Leys b. Sa‘d’a göre si Ömer b. Abdülazîz, Katâde b. Diâme ve
bir olayýn farklý yönlerini anlatan rivayetle- ise döneminde Medine fýkhýnýn ve fetva- Mekhûl b. Ebû Müslim gibi çaðdaþlarýnýn
rin isnadlarýný birleþtirip ortak metin ha- sýnýn reisi olmasý (Fesevî, I, 690) onun ha- da söyledikleri gibi Zührî’nin rakipsiz kaldý-
line getirme anlayýþýnýn da öncülerinden- dis ve fýkýh bilgisini akranlarýna göre da- ðý alanlardan biridir (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâ-
dir. Hiþâm b. Urve’nin, “Zührî babamdan ha baþarýlý biçimde mezcettiðini göster- kir, s. 110-122; Fesevî, I, 639, 642). Onun,
aldýðý uzun hadisleri rivayet ederken mu- mektedir. Zührî’nin fýkýh anlayýþý ile ayný bir önceki nesilde sünnet-i mâziye husu-
hakkak bir ekleme veya çýkarma yapardý” dönemde Irak’ta Hammâd b. Ebû Süley- sunda en büyük üstat sayýlan Saîd b. Mü-
sözü (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir, s. 157) onun man gibi isimlerin temsil ettiði çevrenin seyyeb’den elde ettiði birikimi aktardýðý
bu yönüne iþaret etmektedir. Zührî helâli fýkýh anlayýþý arasýndaki en önemli fark, öðrencileri arasýnda, diðer birçok unsurla
haram, haramý helâl göstermemek kay- hakkýnda rivayet bulunmayan konularda birlikte sünnet-i mâziyeyi de amel-i ehl-i
dýyla hadis metinlerinde takdim tehir ya- re’ye dayalý hüküm verme meselesinde Medîne kapsamýnda deðerlendiren Mâlik
pýlabileceðini kabul ederdi. Onun tarihle kendisini gösterir. Fýkýh anlayýþý büyük b. Enes baþta gelir (Özkan, s. 96-97). Züh-
ilgili rivayetlerle diðer rivayetlerde telfîk oranda rivayetlere dayanan Zührî’nin ye- rî’nin fýkýh anlayýþý ve fýkýh ilmindeki yeri
yöntemini sýk sýk kullandýðý anlaþýlmakta- ni ortaya çýkan, hakkýnda herhangi bir ri- hakkýnda Adem Sengri bir doktora tezi
dýr (bunlarýn meþhur hadis kitaplarýndaki vayet bilmediði meselelerde hüküm ver- (Fýšhü’l-Ýmâm ez-Zührî fi’l-£ibâdât ve’l-ci-
sayýsý hakkýnda bk. DÝA, XL, 400). Zührî’- mekten olabildiðince kaçýndýðýna ve zorun- hâd ve’l-eymân ve’l-e¹£ýme, 1409, el-Câ-
ye nisbet edilen megazî ile ilgili eser (Keþ- lu haller dýþýnda re’ye baþvurmadýðýna dair miatü’l-Ýslâmiyye, Medine), Hakký Ýsmâil
fü’¾-¾unûn, II, 1747) günümüze çeþitli eser- kayýtlar vardýr (Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir, s. Abdülilâh yüksek lisans tezi (Fýšhü’l-Ýmâm
lerin içinde parçalar halinde ulaþmýþtýr (ör- 141). Leys b. Sa‘d’ýn kendisine re’y ile be- ez-Zührî ve menhecühû fîh, Beyrut 1427/
nekler için bk. Abdürrezzâk es-San‘ânî, V, lirlenmiþ birtakým meseleler getirdiðinde 2006) hazýrlamýþtýr.
313-392; Abdülazîz ed-Dûrî, The Rise, s. sýkýntýya düþtüðüne, ertesi gün rivayetler- Tefsir. Zührî’nin özellikle ahkâm âyetleri
100-110). Abdürrezzâk es-San‘ânî’nin el- le geldiðinde ise ferahladýðýna dair riva- ve nâsih mensuh konusundaki görüþleri
Mu½annef adlý eserinin megazî bölümün- yetler bu tavrýn örneklerindendir. Bu du- birçok tefsirde yer almaktadýr (örnekler
de yer alan rivayetlerin büyük çoðunluðu rum Zührî’nin re’ye hiç baþvurmadýðý an- için bk. Hâris Süleyman ed-Dârî, s. 165-
Ma‘mer b. Râþid’in Zührî’den aktardýðý ha- lamýna gelmez; zira kendisi, hakkýnda nas 172). Kendisine en-NâsiÅ ve’l-mensûÅ ile
berlerden oluþtuðu için bu kýsmýn Zührî’- bulunmayan konularda kendi ictihadýyla (nþr. A. Rippin, BSOAS, XLVII [1984], s.
nin megazîye dair eseri olduðu görüþü di- görüþ bildiren tâbiîn âlimleri arasýnda sa- 22-43; nþr. Hâtim Sâlih ed-Dâmin, Beyrut
le getirilmiþ (DÝA, XXXI, 236), ayný kýsým Sü- yýlmýþ (Ýbn Abdülber en-Nemerî, II, 76-77), 1985, 1988, 1989; nþr. Mustafa Mahmûd
heyl Zekkâr tarafýndan el-Me³åzi’n-nebe- görüþlerine Mâlik b. Enes’in el-Muva¹¹aßý el-Ezherî, Kahire 2008) Tenzîlü’l-Æurßân
viyye adýyla müstakil olarak neþredilmiþ- gibi ilk dönem kaynaklarýnda sýkça atýfta (nþr. Selâhaddin el-Müneccid, Beyrut 1963,
tir (Dýmaþk 1401/1981). Kettânî’nin Zührî’- bulunulmuþ, fetvalarýnýn üç cilt tuttuðu 1980; en-NâsiÅ ve’l-mensûÅ’un 1985, 1988

548
ZÜLÂLÎ

ve 2008 baskýlarýyla birlikte de neþredil- 20/1999). Zührî’nin rivayet ettiði hadisle- 179; Mizzî, Teh×îbü’l-Kemâl, X, 152; XXVI, 419-
miþtir) adlý eserler nisbet edilmekle birlik- ri çok bildiðinden dolayý “ez-Zühriyyü’s- 444; Zehebî, A£lâmü’n-nübelâß, V, 326-350; VII,
188-192, 226; a.mlf., Te×kiretü’l-¼uffâ¾, II, 682-
te neþredenlerin de belirttiði gibi (A. Rip- sagýr” (Küçük Zührî) diye bilinen Ebû Ali el- 683; III, 956; Ýbn Kayyim el-Cevziyye, Ý £lâmü’l-mu-
pin, s. 43; Hâtim Sâlih ed-Dâmin, s. 9; Mus- Mâsercisî (ö. 365/976) bu esere ilâvelerde vaššý£în, I, 23; Ebü’l-Fidâ Ýbn Kesîr, ÝÅti½âru £Ulû-
tafa Mahmûd el-Ezherî, s. 22) her iki ese- bulunmuþtur (Zehebî, Te×kiretü’l-¼uffâ¾, mi’l-¼adî¦ (nþr. Ahmed M. Þâkir), Beyrut 1994, s.
rin de ona nisbeti þüphelidir. Ancak erken III, 956). Yine Zühlî’ye ait olup ez-Zühriy- 55; Ýbn Hacer el-Askalânî, Teh×îbü’t-Teh×îb, Bey-
rut 1991, V, 180, 284-288, 486; Keþfü’¾-¾unûn,
dönemde yazýlan nâsih ve mensuha dair yât ile ayný eser olmasý muhtemel bulu-
II, 1747; Ýbnü’l-Ýmâd, Þe×erât, I, 162-163; Kettânî,
eserlerde (meselâ bk. Ebû Ubeyd Kasým nan ve £Ýlelü ¼adî¦i’z-Zührî, MuÅtârât er-Risâletü’l-müste¹rafe, s. 4, 106-109; J. Schacht,
b. Sellâm, s. 359; Nehhâs, bk. bibl.) Züh- min rivâyâtihî £ani’z-Zührî, E¼âdî¦ü’z- The Origins of Muhammadan Jurisprudence,
rî’ye birçok atýf yapýlmasý onun bu konu- Zührî gibi adlarla anýlan eserin bir nüsha- Oxford 1950, s. 163, 175, 246-247; I. Goldziher,
da eser telif etmiþ olmasý ihtimalini güç- sýnýn Zâhiriyye Kütüphanesi’nde yer aldýðý Muslim Studies, Albany 1977, II, 44-49; G. H. A.
Juynboll, Muslim Tradition, Cambridge 1983, s.
lendirmektedir. Zührî’ye izâfe edilen, “Fu- (Hadis, nr. 83/10) belirtilmektedir (Necm 158; a.mlf., Encyclopedia of Canonical ¥ad¢th,
kaha en fazla nâsih ve mensuh hadisleri Abdurrahman Halef, IV, 273-274). Ýbn Ebû Leiden 2007, s. 690-730; Abdülazîz ed-Dûrî, The
belirleme konusunda zorlanýr” sözü de (Ze- Âsým’a £Ýlelü ¼adî¦i’z-Zührî adlý bir eser Rise of Historical Writing among the Arabs (ed.
hebî, A£lâmü’n-nübelâß, V, 346) kendisi- nisbet edilmiþ (DÝA, XIX, 423), Ýbn Kayyim ve trc. Lawrence I. Conrad), Princeton 1983, s. 76-
121; a.mlf., “Ýbn Þihâb ez-Zührî ve Ýslâm Tarih
nin bu konuya iyice âþina olduðunun iþa- el-Cevzî de Zührî’nin fetvalarýnýn Muham-
Yazýcýlýðýnýn Baþlamasýndaki Rolü” (trc. Casim
retidir. Zührî’nin fýkýhta olduðu gibi akaid med b. Nûh tarafýndan üç cilt halinde Avcý), Sakarya Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi
konularýnda da re’yi benimsemediði an- derlendiðini bildirmiþtir (Ý £lâmü’l-muvaš- Dergisi, sy. 6, Adapazarý 2002, s. 57-76; Hâris
laþýlmaktadýr. Kur’an ve hadislerin inanç- šý£în, I, 23). Süleyman ed-Dârî, el-Ýmâmü’z-Zührî ve e¦eruhû
la ilgili tartýþmalara konu edilmesine karþý fi’s-sünne, Musul 1405/1985; M. M. Hasan Þür-
Zührî hakkýnda Süleyman Ubeyd Hâzi- râb, el-Ýmâmü’z-Zührî: £Âlimü’l-¥icâz ve’þ-Þâm,
çýkar; kavranmasý güç hadislerin yorum- mî (el-Ýmâmü’z-Zührî el-mu¼addi¦, 1400, Dýmaþk 1993; Necm Abdurrahman Halef, Ýstidrâ-
lanmadan rivayet edilmesi gerektiði ka- Câmiatü’l-Melik Abdülazîz), Sedat Özçe- kât £alâ TârîÅi’t-türâ¦i’l-£Arabî, Cidde 1422, IV, 42,
naatindedir. Meselâ, “Zina eden kiþi o es- lik (Ýbn Þihâb ez-Zührî’nin Hayatý ve Ha- 61, 273-274; Ammâr Telâvî, Delîlü’r-resâßili’l-
nada mümin deðildir” rivayeti hakkýndaki câmi £iyye fî £ulûmi’l-¼adî¦i’n-nebevî fî mu£a¾-
disçiliði, 2001, AÜ Sosyal Bilimler Ensti- ¾ami’l-câmi £âti’l-Ýslâmiyye ¼attâ £âm 2002: el-
görüþü sorulduðunda, “Hadisleri size ulaþ- tüsü) yüksek lisans; Abdurrahman Hâfýz Münâšaþa ve’l-müseccele, [baský yeri ve tarihi
týðý gibi insanlara ulaþtýrýn, bu ne anla- (The Life of az-Zuhri and His Scholarship yok] (Dârü’l-Belhî – Dârü’l-Beyrûtî), s. 47; Halit
ma gelir diye sormayýn” cevabýný vermiþ- in Quranic Sciences and Hadith and Sun- Özkan, Hicrî Ýlk Ýki Asýrda Farklý Þehirlerde
tir (a.g.e., V, 343, 346). Zührî ayrýca kade- Amel Telakkisi Oluþumunda Sünnet ve Hadi-
na, 1977, University of Edinburgh), Hâris
re imaný tevhid akîdesinin bir gereði gibi sin Yeri (doktora tezi, 2006), MÜ Sosyal Bilimler
Süleyman ed-Dârî (el-Ýmâmü’z-Zührî ve e¦e- Enstitüsü, s. 96-97; Þaban Öz, Ýlk Siyer Kaynak-
görmüþ ve tevhide inandýðý halde kadere ruhû fi’s-sünne, Musul 1405/1985) ve Ab- larý ve Müellifleri, Ýstanbul 2008, s. 169-195; Talât
inanmayanlarýn tevhid anlayýþýnýn bozuk durrahman b. Muhammed Hasan Dem- Koçyiðit, “Ýbn Þihâb ez-Zührî”, AÜÝFD, XXI (1976),
olduðunu belirtmiþtir. Fesahat alanýnda da fû (Merviyyâtü’l-Ýmâm ez-Zührî el-Mu£alle s. 51-84; a.mlf., “Zührî”, ÝA, XIII, 643-647; M. Lec-
benzersiz sayýlan Zührî, Ömer b. Abdüla- ker, “Biographical Notes on Ibn Shihab al-Zuh-
fî Kitâbi’l-£Ýlel li’d-Dârešutnî, I-IV, Riyad rý”, JSS, XLI (1996), s. 21-63; a.mlf., “al-Zuhrý, Ibn
zîz ve Mûsâ b. Talha b. Ubeydullah ile bir- 1419/1999) doktora tezi hazýrlamýþlardýr. Shihab”, EI 2 (Ýng.), XI, 565-566; M. Cook, “The
likte dönemin en fasih konuþan kiþileri ara- BÝBLÝYOGRAFYA : Opponents of the Writing of Tradition in Early
sýnda zikredilmiþ, tergýb ve terhîb konu- Islam”, Arabica, XLIV/4, Leiden 1997, s. 437-
Zührî, el-Me³åzi’n-nebeviyye (nþr. Süheyl Zek-
larýndaki bilgisinin de üst düzeyde bulun- 530; H. Motzki, “The Jurisprudence of Ibn Šihab
kâr), Dýmaþk 1401/1981, neþredenin giriþi, s.
az-Zuhrý. A Source-critical Study”, Taquino, I/1,
duðu ifade edilmiþtir. 7-35; a.mlf., en-NâsiÅ ve’l-mensûÅ (nþr. Hâtim
Bologna 2000, s. 59-116; Raþit Küçük, “Ýbn Ebû
Sâlih ed-Dâmin), Beyrut 1408/1988, neþredenin
Zührî’nin rivayetleri Þuayb b. Ebû Ham- Âsým”, DÝA, XIX, 422-423; Mücteba Uður, “Ý‘lâm”,
giriþi, s. 9; a.e. (nþr. Mustafa Mahmûd el-Ezherî),
za, Ahmed b. Sâlih et-Taberî, Zühlî, Ebû a.e., XXII, 72; Mirza Tokpýnar, “el-Musannef”, a.e.,
Kahire 1429/2008, neþredenin giriþi, s. 22; Ab-
Bekir Muhammed b. Mihrân el-Ýsmâilî, Ne- XXXI, 236-237; Mehmet Efendioðlu, “Tedvîn”,
dürrezzâk es-San‘ânî, el-Mu½annef (nþr. Habîbür-
a.e., XL, 268; Bünyamin Erul, “Telfîk”, a.e., XL,
sâî, Ebû Ali el-Mâsercisî ve Hasan b. Ali el- rahman el-A‘zamî), Beyrut 1403/1983, V, 313-
400.
Cevherî gibi muhaddisler tarafýndan der- 492; Ýbn Hiþâm, es-Sîretü’n-nebî (nþr. M. Muh- ÿHalit Özkan
yiddin Abdülhamîd), Beyrut, ts. (Dârü’l-fikr), III, 27;
lenmiþ, Ýmam Müslim onun teferrüd etti- Ebû Ubeyd Kasým b. Sellâm, en-NâsiÅ ve’l-men-
ði râvilerin listesini yapmýþtýr (Ýbn Hayr, s. sûÅ (nþr. Muhammed b. Sâlih el-Müdeyfir), Riyad
– —
ZÜL
145; Dârî, s. 340-347). Þuayb b. Ebû Ham- 1411/1990, bk. Ýndeks; Ýbn Sa‘d, e¹-ªabašåtü’l-
za’nýn Zührî’nin nakillerinden oluþturdu- kübrâ (nþr. Ali M. Ömer), Kahire 1421/2001, VII, (bk. ZÝLLET).
429-439; Halîfe b. Hayyât, e¹-ªabašåt (Zekkâr), ˜ ™
ðu nüshadaki bütün rivayetler Buhârî’nin
s. 454; Fesevî, el-Ma£rife ve’t-târîÅ, I, 639, 642,
el-Câmi£u’½-½a¼î¼’inde yer almaktadýr 690; Tirmizî, el-£Ýlel (nþr. Ýbrâhim Atve Ývaz), Ýstan- – —
(Necm Abdurrahman Halef, IV, 61). Þu- bul 1992, V, 748, 753-754; Ýbn Ebû Hâtim, el- ZÜLÂLÎ
ayb’ýn, vefatýndan hemen önce talebele- Cer¼ ve’t-ta£dîl, I, 20; VIII, 74-76; Nehhâs, en- (  )
rinin istinsah edip kendisinden rivayet et- NâsiÅ ve’l-mensûÅ (nþr. Muhammed Abdüsse-
lâm Muhammed), Küveyt 1408/1988, tür.yer.; Hâ- Muhammed b. Hasen Zülâlî-yi Hânsârî
meleri için izin verdiði bu nüshanýn bir (ö. 1025/1616 [?] )
kim en-Nîsâbûrî, Ma£rifetü £ulûmi’l-¼adî¦ (nþr.
kýsmý yayýmlanmýþtýr (nþr. Nâfiz Hüseyin Seyyid Muazzam Hüseyin), Beyrut, ts. (el-Mekte-
Hammâd – Nûr el-Hayle, Mecelletü Câ- Ýranlý þair.
bü’t-ticârî), s. 53-56; Ýbn Abdülber en-Nemerî, ˜ ™
mi£ati’l-Ezher bi-øazze, XIII [2011], s. 513- Câmi £u beyâni’l-£ilm (nþr. Abdurrahman M. Os-
562; ayrýca bk. DÝA, XL, 268). Zührî uzma- man), Kahire 1388/1968, I, 91-92; II, 76-77, 187; X. (XVI.) yüzyýlýn ikinci yarýsýnda doðmuþ
Ebü’l-Kasým Ýbn Asâkir, ez-Zührî (nþr. Þükrullah
ný olarak tanýnan Zühlî’nin ez-Zühriyyât olmalýdýr. Hayatýna dair yeterli bilgi yok-
b. Ni‘metullah Kucânî), Beyrut 1402/1982; Ýbn
adlý derlemesi de kýsmen neþredilmiþtir Hayr, Fehrese, s. 145; Yâkut, Mu£cemü’l-büldân tur. Þiirlerinden Ýsfahan yakýnlarýndaki Hân-
(nþr. Süleyman Saîd Müreyzin, Mekke 1419- (Cündî), III, 398; Ýbn Hallikân, Vefeyât, IV, 177- sâr þehrinde doðduðu anlaþýlmaktadýr. Ken-

549

You might also like