Professional Documents
Culture Documents
Araştırma Önerisi Örneği
Araştırma Önerisi Örneği
Önerisi
Örneği
SELÇUK
ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL
BİLİMLER
ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM
BİLİMLERİ
ANA
BİLİM
DALI
AİLE
İÇİ
ŞİDDET
NEDENİYLE
KORUMA
ALTINA
ALINARAK
SHÇEK
KURULUŞLARINDA
BAKILAN
ÇOCUKLARIN
SORUNLARI
…………………………………………………….
DANIŞMAN
…………………………………………………
KONYA
2
AİLE
İÇİ
ŞİDDET
NEDENİ
İLE
KORUMA
ALTINA
ALINARAK
SHÇEK
KURULUŞLARINDA
KORUMA
ALTINA
ALINAN
ÇOCUKLARIN
SORUNLARI
(ARAŞTIRMA
ÖNERİSİ)
İÇİNDEKİLER
1.
BÖLÜM:
GİRİŞ
SAYFA
A-‐ARAŞTIRMANIN
SORUNU
………
B-‐ARAŞTIRMANIN
AMACI
………
C-‐ARAŞTIRMANIN
ÖNEMİ
………
D-‐LİTERATÜR
TARAMASI
………
E-‐ARAŞTIRMANIN
SAYILTILARI
.………
F-‐ARAŞTIRMANIN
SINIRLILIKLARI
……….
G-‐TANIMLAR
……….
2.BÖLÜM:
YÖNTEM
A-‐ARAŞTIRMANIN
MODELİ
………
B-‐VERİ
TOPLAMA
ARAÇLARI
………
C-‐EVREN
VE
ÖRNEKLEM
………
D-‐VERİLERİN
TOPLANMASI,
ÇÖZÜMÜ
VE
YORUMLANMASI
………
E-‐SÜRE
VE
OLANAKLAR
………
KAYNAKÇA
3
1.BÖLÜM:
GİRİŞ:
A-‐
ARAŞTIRMANIN
SORUNU:
Aile
akrabalık
ilişkisi
olan
psikolojik,
sosyal,
ekonomik
ihtiyaçların
karşılandığı
temel
toplumsal
birimdir.
Şiddet
ise;
psikolojik
veya
fiziki
bağımsızlığına
ya
da
bütünlüğüne,
kişiliğine
veya
kişilik
gelişimine
zarar
veren
davranışlardır.
Şiddet
türleri
ise;
fiziksel
şiddet,
duygusal
şiddet,
cinsel
şiddet,
ekonomik
şiddet,
ihmal
olarak
sınıflandırılabilir.
Ayrıca
kadınlara
yönelik
şiddet,
çocuklara
yönelik
şiddet,
yaşlılara
yönelik
şiddet
olarak
da
sınıflandırabiliriz.
Şiddet,
biyolojik,
psikolojik
ve
sosyal
nedenlerden
kaynaklanabilir.
Biyolojik
nedenler,
akıl
hastalıkları,
ruhsal
bozukluklar,
erkeklik
hormonudur.
Psikolojik
nedenler,
erkeğin
sahip
olduğu
fiziksel
gücü
bilmesi,
düşüncelerini
kabul
ettirme
dürtüsü,
karşı
tarafı
ezmek.
Sosyal
nedenler,
aile,
okul,
arkadaş,
duygu
ve
düşüncelerini
doğru
ifade
edememe,
geçim
sıkıntısı,
toplumsal
yanlış
değer
yargıları,
alkol
ve
madde
bağımlılığı,
disiplin.
Aile
içi
şiddet,
bir
aile
üyesinin;
diğer
aile
üyesine
karşı
fiziksel
ya
da
psikolojik
olarak
hükmetme
ya
da
zarar
vermesidir.
Fiziksel
istismar
ve
çocuk
istismarı;
aile
içi
şiddetinin
de
bir
parçası
olabilir.
Ancak
çocuklara
karşı
yapılan
şiddet
eylemleri,
çocuk
istismarı
altında
incelenir.
Her
ne
kadar
göz
ardı
edilse
de;
fiziksel
ve
cinsel
şiddet
istismarlarının
büyük
oranı
aile
bireyleri
tarafından
yapılmaktadır.
Aile
içi
şiddet,
çocukların
psiko-‐sosyal
ve
bilişsel
gelişimini
olumsuz
yönde
etkileyen
ve
ömür
boyu
tedaviyi
gerektiren
travmalardan
biridir.
Çocuğun
sağlıklı
bir
tam
aile
ortamından
ve
bireyler
arası
ilişkilerden
yoksun
kalması
gelişimini
de
olumsuz
yönden
etkiler.
Ayrılıklar
anne-‐baba
ve
çocuk
arasındaki
duygusal
etkileşimin
de
azalmasına
yol
açar.
Bu
da
bireyin
duygusal
yaşamını
etkilemekle
kalmaz;
onun
bedensel,
zihinsel
ve
toplumsal
gelişmesini
de
olumsuz
yönde
etkiler.
Duygusal
etkileşim
yetersizliğinin
şu
sonuçlara
yol
açabileceği
ileri
sürülebilir:
1-‐Bebeğin
büyüme
ve
gelişmesi
gecikebilir,
engellenebilir.
2-‐Psiko-‐motor
gelişmede
gecikme,
yemek
yememe,
alt
ıslatma
davranışları
görülebilir.
3-‐Dil
gelişimi
gecikebilir,
konuşma
bozuklukları
oluşabilir.
4-‐Zihinsel
gelişmede
gecikme,
dikkati
yoğunlaştıramama,
öğrenme
ve
akıl
yürütmede
yetersizlikler
olabilir.
5-‐Diğer
insanlarla
başarılı
ilişkiler
kuramama
sonucu
sosyal
gelişmede
gecikme,
saldırganlık
v.b.
olumsuz
davranışlar
görülebilir.
4
ANNE
YOKLUĞU
VE
ETKİLERİ
Anneden
ayrılma
(maternal
seperation)
çocuk
ile
anne
figürü
arasında
anlamlı
bir
ilişki
kurulduktan
sonra
bu
ilişkinin
kesilmesidir.
Anne
yoksunluğu
ise
(maternal
deprivation)
bu
ilişkinin
hiç
kurulmamış
olmasıdır.
Anneden
ayrılmada
çocuğun
3-‐6
ay
veya
daha
uzun
bir
süre
ayrı
olması
söz
konusudur.
Annenin
yoksunluğunda
ise,
annenin
ölümü,
çocuğu
terk
etmesi
ve
bir
daha
hiç
görüşülmemiş
olması
söz
konusudur.
Anne
yoksunluğunun
ya
da
anneden
ayrılmanın
çocuk
üzerindeki
etkisi;
çocuğun
yaşına,
yoksunluktan
ya
da
ayrılmadan
önce
annesi
ile
olan
deneyimlerine
göre
farklılıklar
gösterir.
Özellikle
ayrılığın
uzaması
durumunda
zihinsel
ve
duygusal
gelişmede
duraklamalara,
depresyon
belirtilerine
ileri
yaşlarda
ise
okula
uyum
güçlüklerine
ve
davranış
bozukluklarına
rastlanabilir.
Anne
sevgisinden
yoksun
olan
çocuklarda
güven
duygusunun
yerini
kuşku
alır
ve
çocukta
içe
kapanıklığın
başladığı
görülür.
Bedensel
gereksinimleri
karşılanan
fakat
anne
sevgisinden
yoksun
olan
çocuk;
güçsüz
ve
huzursuz
olur,
daha
çok
ve
daha
sık
ağlar.
Çocukta
zaman
içinde
duygusal
küntleşme
gözlemlenir.
Ayrıca
başkalarına
karşı
gerçek
bir
duygusal
bağları
bulunmaz,
anti
sosyal
davranışlar
sergilerler.
Bowlby
çocuğun
yaşamının
ilk
beş
yılı
süresince
annesinden
ayrı
kalmasının
suçluluğun
etiyolojik
temelini
oluşturduğuna
inanır.
Demirsar’a
göre;
düzensiz
anneliğe
bağlı
olarak
çocuklarda
gözlenen
tutum
ve
davranışlar
şunlardır:
-‐
Çocuk
daha
sonraki
yaşlarda
aşırı
bağımlılık
gösterir.
-‐
Yetersizlik
ve
aşağılık
duyguları
geliştirir.
-‐
Benliğini
ve
diğer
kişileri
aşırı
değerli
ya
da
değersiz
bulur.
-‐
Çocuk
kendi
zihninde
kendisi
de
dâhil
olmak
üzere
herkesin
bir
iyi
bir
de
kötü
görüntüsünü
oluşturur.
BABA
YOKLUĞU
VE
ETKİLERİ
Doğrudan
Etkileri:
Ailede
anne
sevgiyi,
baba
otoriteyi
simgeler.
Babanın
uzun
bir
süre
aileden
uzakta
olması
bu
işlevin
yerine
getirilmesini
önler.
Otorite
yokluğu
ya
da
yetersizliği
çocukları
üç
tepki
biçimine
yöneltir.
Bunlar;
karşı
koyma,
taklit
ve
ödünlemedir.
Karşı
koyma
tepkisi
bağımsız
bir
kişilik
geliştirme
eğilimini
dile
getirir
ve
gereklidir.
Bağımsızlığı
kanıtlayan
karşı
koyma
tepkisi
normal
olarak
5
otoriteye
zararsız
bir
başkaldırı
şeklinde
gelişir.
Çocuk
baba
otoritesinden
yoksun
olduğu
zaman
başka
bir
engel
arayışına
yönelir.
Bu
da
çoğu
zaman
yasal
bir
engeli
aşma
biçiminde
olur
(örn:
hırsızlık).
Taklit
tepkisi
karşı
koyma
tepkisinin
devamıdır.
Çocuk
model
aldığı
otorite
temsilcisini
taklit
eder.
Eğer
baba
yoksunluğu
varsa,
bu
modelleri
kitaplardan,
sinemalardan
ve
arkadaşlıklarından
edinir
ve
bunlar
kendi
eğitim
normlarına
çoğu
zaman
karşıt
olan
modellerdir.
Ödünleme
tepkisi
ise,
çocuğa
kişiliğini
ve
güven
duygularını
açıklama
olanağı
sağlar.
Fakat
baba
yokluğunda
her
iki
tepki
yeterli
düzeyde
olmadığı
için
ödünleme
tepkisi
de
yetersiz
kalır.
Baba
olmadığı
zaman
otorite
rolünü
anne
üstlenir
ve
bu
işlev
annenin
birincil
rolü
durumuna
gelir.
Bu
durumda
erkek
çocuk
annesine
bağlı
kalır
ve
kendi
cinsiyetine
özgü
bir
cinsel
kimlik
kazanması
tehlikeye
girebilir.
Çünkü
hayali
bir
baba
imgesi
hiçbir
zaman
gerçek
bir
baba
imgesinin
yerini
alamaz.
Savaş
sırasında
babasız
kalan
çocuklarla
ilgili
yapılan
bir
araştırma
sonucuna
göre;
bu
çocukların
erkek
figürü
olmaması
nedeni
ile
kendi
cinsleri
ile
ilgili
rol
benimsemesi
yapamadıkları
ve
erkek
figürünü
idealize
edemedikleri
bulunmuştur.
Baba
yokluğu
yaşayan
çocukların
en
çok
karşılaştığı
sorunlar
şöyle
sıralanabilir:
-‐
Karşılaştıkları
sorunların
üstesinden
gelememe,
bunları
babalarıyla
tartışamama.
-‐
Annenin
görev
ve
sorumluluklarının
artması
sonucu
anne
ile
gerekli
iletişimi
kuramama.
-‐
Kendilerini
soyutlanmış
ve
yalnız
hissetme.
Bazı
araştırmacılar
baba
yokluğunun
süper
ego
ya
da
vicdan
gelişimini
aksattığını
ileri
sürüyor.
Babasız
büyüyen
çocukların
yetersiz
bir
ego
ya
da
benlik
idealine
sahip
olduğu
gözlenebilir.
Ayrılığın
iki
yılı
aşmasından
sonra;
erkek
çocuklarının
daha
bağımlı,
tercihlerinde
daha
az
erkeksi
oldukları
ve
daha
çok
kızlarla
ve
kendinden
küçüklerle
oyun
oynadığı
tespit
edilmiştir.
Baba
yoksunu
kız
çocuklarının
ise;
bazılarının
erkek
arkadaşları
ile
ilişkilerinde
saldırgan
bazılarının
ise
sıkılgan
oldukları
gözlenmiştir.
Çocukların
ayrıca
geçici
baba
yokluğuna
gösterdikleri
tepkilerin
anne-‐babanın
birinin
ölümüne
gösterilen
tepkiye
çok
benzediği
bulunmuştur.
Bu
çocuklarda
çeşitli
davranış
bozuklukları
ve
içe
kapanma
ile
kendini
gösteren
depresyon
durumu
gözlenmiştir.
Ayrıca
babanın
dönüşünün
çoğu
zaman,
uyumun
yeniden
bozulmasına
neden
olduğu,
o
güne
kadar
yatışmış
olan
belirtilerin
yeniden
ortaya
çıktığı
gözlenmiştir.
Çocuklar
benimseyecekleri
rolü
belirlemede,
sevgi
ve
sadakat
bağlarını
güçlendirmede
büyük
oranda
güçlük
çekmektedir.
Çeşitli
ailesel,
sosyo-‐kültürel
ve
psikolojik
6
etkenler
arasında
baba
yoksunluğunun
intiharla
en
fazla
ilişkisi
olan
etken
olduğu
saptanmıştır.
Yapılan
bir
diğer
araştırma
sonucuna
göre;
beş
yaşından
önce
baba
yokluğu
yaşayanlarda,
bilişsel
gelişmede
gerilik
gözlenmiştir.
Parçalanmış
Aile
Çocuğunun
Önündeki
Gerçekler:
Çocuk
her
şeyden
önce
güvenli
ve
dengeli
bir
yaşama
gereksinim
duyar.
Çocuk
için
anne-‐baba
önemlidir
ama
bu
yetmez.
Onun
hayatında
daha
da
fazlası
vardır.
Evi,
yatağı,
banyosu,
oyuncakları
ve
onları
sakladığı
koltuk
arkaları,
mutfağı,
eşyaları
vs.
aslında
çocuğun
hayatı
satranç
tahtasına
benzer,
şahı,
veziri
vardır.
Bunların
yerini
ne
kadar
az
değiştirirseniz
oyundaki
piyonların
dengesini
o
kadar
az
bozarsınız.
Çocukların
alıştıkları
koşulları
sürdürmek
kadar
çocuklara
güven
veren
bir
şey
yoktur.
Son
günlerde
eğitimciler
arasında
“pazartesi
çocukları”
ya
da
“pinpon
çocukları”
gibi
tabirler
dolaşıyor.
Bu
çocuklar
çok
dalgın,
düşünceli,
akılları
başka
yerdeymiş
gibi
davranan
ya
da
alışılmadık
biçimde
yaramazlık
yapan
çocuklar.
Peki,
bunlar
kim?
Genellikle,
evden
ayrılan
ebeveynin
yanında
birkaç
gün
kalıp
sonra
kendi
evlerine
dönen
çocuklar.
Yeni
bir
eve,
alışkanlıklara,
eşyalara,
arkadaşlara
ayak
uydurmaları
gereken
sonra
tekrar
eski
bildikleri
duruma
geri
gelen
çocuklar.
Çocuklara
asla
yalan
söylememeli.
Evlilik
çatırdarken
çocuk
ikiye
bölünür.
O
halde
çocuktaki
güvensizlik
duygusunu
azaltmak,
ona
güven
vermek
gerekir.
Bütün
uzmanlar,
çocuk
ne
kadar
küçük
olursa
olsun
çocuklara
doğru
bilgi
vermenin,
ailesine
neler
olduğunu
anlatmanın
önemi
üstünde
duruyorlar.
Onlara
hiçbir
açıklama
yapılmazsa,
çocuk
büyük
bir
olasılıkla
kendini
anlaşmazlığın
sorumlusu
olarak
görecektir.
Sorduğu
sorulara
cevap
alamayan
çocuğun
kişilik
gelişimi
zarar
görecektir.
Richard
Gardner
“Eğer
çocuk
soru
soracak
kadar
büyümüşse,
yanıt
alacak
kadar
da
büyümüş
demektir”
diyor.
Çocuklar
kendilerine
üzüntü
veren
gerçekleri
kabullenmeye
daha
yatkındırlar.
Dayanamadıkları
tek
şey;
bilgisizliğe
bağlı
sıkıntılardır.
Çünkü
o
zaman
akıllarına
gelen
her
türlü
konuyu,
soruyu
kendi
akışına
bırakırlar
ve
böylelikle
de
ne
doğrulanmış
ne
de
ortadan
kaldırılmış
olur.
Yarım
yamalak
gerçekler
karışıklık
ve
güvensizlik
yaratır.
Oysa
gerçek;
hoş
olmasa
da
güven
verir
ve
çocuklar
başlarından
geçen
şeyleri
tam
olarak
bildikleri
zaman
kendilerine
güven
duyar.
Çocuklar
da
zamanla
büyürler
ve
değişirler.
Zaten
kaçınılmaz
olan
tek
şey
onların
bu
özelliğidir.
Bundan
dolayı
da;
boşanma
esnasında
ebeveynlerinin
karar
verdikleri
her
şey
onların
minik
kafalarında
ve
yüreklerinde
ancak
geçici
bir
çözüm
olarak
kalacaktır.
Aradan
birkaç
yıl
geçince
yaşadıkları
olayları
(geçmiş
ve
şimdi)
yeniden
gözden
geçirmek
iyi
olacaktır.
Çocuklar
büyüdükçe
7
ve
değiştikçe
anne-‐babaların
bir
araya
gelerek
konuşmaları,
sorunları
paylaşmaları
yerinde
olacaktır.
Pek
çok
genç,
boşanmış
ebeveynlerini
kendilerine
bu
konuda
bilgi
vermeye
yanaşmadıkları,
kendilerini
doğrudan
ilgilendiren
konularda
bile
fikirlerini
sormadıkları,
yaşadıkları
iyi-‐kötü
şeyleri
paylaşmadıkları
için
suçlarlar.
Bu
durum
her
şeyi
bilme
hakkına
sahip
olan
çocuklarımızı
yersiz
yaralar.
Çocuğun
bakımı
için
en
iyi
çözüm
olabildiğince
sık,
uzun
süreli
ve
elden
geldiğince
içtenlikli
olarak
bakımı
ile
yükümlü
olmayan
ebeveyni
ile
görüşmesini
sağlamaktır.
Görüşme
hakkı
yasal
bir
maksimum
değil,
yaşamsal
bir
önemi
olan
minimumdur.
Araştırmanın
sorunu;
aile
içi
şiddet
nedeni
ile
korunma
altına
alınan
çocukların
uğradıkları
travmanın
büyüklüğünün
yanında,
kurum
bakımı
modelinin
getirdiği
olumsuzlukların
bu
çocukları
diğer
çocuklardan
daha
fazla
etkileyip
etkilemediği,
diğer
bir
deyişle
bu
çocukların
diğer
çocuklara
göre
daha
fazla
uyum
sorunu
yaşayıp
yaşamadıklarıdır.
B-‐
ARAŞTIRMANIN
AMACI:
Bu
araştırmanın
temel
amacı;
Aile
içi
şiddeti
yaşayan
çocukların
bulundukları
psiko-‐sosyal
düzeyi
belirleyerek
onların
toplumsallaşmaları
için
geliştirilecek
politikalara
katkıda
bulunmaktır.
Bu
amaçla;
-‐
Aile
içi
şiddet
nedeni
ile
korunma
altına
alınan
çocukların
yaşadıkları
olaylardan
etkilenme
düzeylerini
belirlemek,
-‐
Bu
çocukların
psiko-‐sosyal
sorunlarının
belirlemek,
-‐
Kuruluş
ortamında
yaşadıkları
ve
yaşattıkları
sorunların
belirlemek,
-‐
SHÇEK
tarafından
bu
çocuklara
verilen
hizmetlerin
niteliğinin
saptamak,
-‐
Sorunun
çözümüne
ve
konuya
ilişkin
bilimsel
bilgiye
katkıda
bulunmak,
-‐
Çocuklara
verilecek
hizmetlere
ilişkin
politikaları
etkilemek
bu
araştırmanın
amaçları
olarak
belirlenmiştir.
C-‐
ARAŞTIRMANIN
ÖNEMİ:
Aile
içi
şiddetin
yıllardır
büyük
bir
sorun
olarak
devam
etmektedir.Bu
sorun
çocuklarda
büyük
travmalar
neden
olmaktadır.Bu
nedenle
incelenmesinde
ve
gereken
önlemlerin
alınmasında
yarar
vardır.
Bu
tür
çocuklara
yardım
edilebilmesinin
ilk
koşulu
onların
bu
tür
olaylardan
ne
ölçüde
etkilendiklerinin
belirlenmesi
ve
sorunlarının
saptanması
çözüm
yolları
için
iyi
birer
anahtar
olacağı
umulmaktadır.
8
D-‐
LİTERATÜR
TARAMASI:
Araştırma
sürecinin
başlangıcında
yapılacaklara
ilişkin
geçici
ana
hat
hazırlanacaktır.
Yapılması
planlanan
alan
yazın
taramasının
amacı;
konu
hakkında
daha
önce
ne
tür
bir
bilimsel
bilgi
birikiminin
olduğunu
belirlemek
ve
araştırmayı
bu
bilgi
birikimlerinin
üzerinde
yapılandırmak,
konu
hakkında
bilinen
ve
bilinmeyen
boyutların
belirlenmek,
hangi
boyutun
araştırılacağına
karar
vermektir.
Konu
hakkında
ülkemizde
ve
diğer
ülkelerde
yapılan
araştırmalar
ve
yayınlar
kütüphanelerin
yanı
sıra
internet
olanaklarından
yararlanılarak
var
olan
bilgiler
edinilecektir.
Elde
edilen
bilgiler
eleştirel
bir
bakış
açısıyla
değerlendirilerek,
ülkemiz
koşullarına
uygun
yorumlar
yapılacak
kaynakça
gösterilerek
raporlaştırılacaktır.
E-‐
ARAŞTIRMANIN
SAYILTILARI:
Bu
çocukların
sorunlarının
belirlenmesi
sorunlarının
çözümüne
katkıda
bulunacaktır.
Araştırma
SHÇEK
kuruluşlarında
kalan
aile
içi
şiddet
vakaları
ile
yapılacak
olup
bu
vakaların
bu
vakaların
bütünü
temsil
ettikleri
düşünülmektedir.
Kurum
bakımı
modelinin
bu
çocuklar
için
diğerlerine
göre
daha
da
olumsuz
sonuçları
olabilmektedir.
Araştırma
sonuçlarının
bilimsel
bilgiye
katkıda
bulunacak
uygulamaya
ışık
tutacaktır.
F-‐
ARAŞTIRMANIN
SINIRLILIKLARI:
Araştırma
SHÇEK’
bağlı
tüm
kuruluşlardan
aile
içi
şiddet
nedeniyle
korunma
altına
alınan
çocuklar
ve
onlarla
doğrudan
ilgili
meslek
elemanları
üzerinde
uygulanacak
soru
kâğıtları
ile
gerçekleştirilecektir.
G-‐
TANIMLAR:
Şiddet,
aile
içi
şiddet,
korunmaya
muhtaç
çocuk,
korunma
altına
alınma,
kurum
bakımı,
psiko-‐sosyal
sorunlar
gibi
tanımlar
bu
bölümde
tanımlanacaktır.
2.BÖLÜM:
YÖNTEM
9
A-‐
ARAŞTIRMANIN
MODELİ:
Araştırmada
genel
tarama
modeli
kullanılacaktır.
Genel
tarama
modelleri;
“çok
sayıda
elemanlardan
oluşan
bir
evrende,
evren
hakkında
genel
bir
yargıya
varmak
amacıyla
evrenin
tümü
ya
da
ondan
alınacak
bir
grup
örnek
ya
da
örneklem
üzerinde
yapılan
tarama
düzenlemeleridir”
(Karasar
1994:79).
Araştırmada
hem
tekil
hem
de
ilişkisel
tarama
modelinin
kullanılması
planlanmaktadır.
Araştırma
örneğin;
“aile
içi
şiddetin
olayların
yaşanma
süresi
ve
sıklığı
arttıkça
çocuğun
uğradığı
travmanın
boyutu
da
artar”
şeklinde
değişkenler
arası
ilişkileri
sorgulayan
“betimleme
amaçlı”
bir
araştırma
olacaktır.
Yine
araştırma
hem
çocuklara
hem
de
onlarla
çalışan
meslek
elemanlarına
uygulanacak
soru
kâğıtlarıyla
gerçekleştirilecek
olup,
sonuçları
sayısal
ifadeler
şeklinde
ifade
edilecektir.
Bu
nedene
araştırma
nicel
bir
araştırma
olacaktır.
Yine
bu
araştırma
uygulamalı(insan
refahına
dönük
şekilde
kontrol
altına
almayı
hedefleyen)
ve
alan
araştırması
(vakaların
kendini
ifade
etmelerini
içerdiğinden)
türünde
gerçekleştirilecektir.
B-‐
VERİ
TOPLAMA
ARAÇLARI:
Araştırma
hem
çocuklara
hem
de
onlarla
çalışan
meslek
elemanlarına
(sosyal
hizmet
uzmanları,
psikolog,
psikiyatrist,
çocuk
gelişimi
ve
eğitimi
uzmanı)
uygulanmak
üzere
oluşturulacak
iki
ayrı
soru
kâğıdı
ile
gerçekleştirilecektir.
Soru
kâğıtları
hazırlandıktan
sonra
ön
deneme
yapılacak.
Çıkan
sonuca
göre
soru
kâğıtları
yeniden
düzenlenecektir.
Güvenilirlik:
Bir
şeyin
bağımsız
ölçümleri
arasındaki
tutarlılık
halidir.
Korunma
altına
alınan
ve
en
az
örselendikleri
kabul
edilen
ekonomik
yetersizlikler
nedeni
ile
korunma
altına
alınan
çocuklara
ve
aile
içi
şiddet
vakalarına
uygulanacak
ve
sonuçlar
değerlendirilecek.
Güvenilirlik,
test
tekrar
test
(test-‐retest),
değerlendirme
paralel
formlar
ve
iç
tutarlılık
açılarından
ele
alınacaktır.
Geçerlilik:
Bir
kavramın
başka
kavramlarla
karıştırılmadan
ölçülebilmesi
durumudur.
Geçerlilik
ve
güvenilirliğe
ilişkin
çalışmalar
gerçekleştirilecektir.
10
C-‐
Evren
ve
Örneklem
Araştırmanın
evreni,
aile
içi
şiddet
nedeni
ile
korunma
altına
alınan
ve
SHÇEK
kuruluşlarında
bakılan
çocuklardır.
Öncelikle
bu
özelliğe
sahip
çocuklar
belirlenecek
ve
“oransız
elaman
örnekleme”
yoluyla
araştırmanın
örneklemi
“sistematik
örnekleme”
kullanılarak,
veri
kaynaklarına
belirlenecek,
tespit
edilen
çocuklarla
doğrudan
ilgili
sosyal
hizmet
uzmanları
veya
psikologlar
veya
çocuk
gelişimi
ve
eğitimi
uzmanlarına
soru
kâğıdı
uygulanacaktır.
Araştırmada
“eşit
aralıklı
ya
da
aralıklı
ölçme
düzeyi”
kullanılacak,
birimler/
olgular
sınıflandırılacak,
sıra
numarası
verilecek,
puanlanacak,
karşılaştırmalar
yapılacaktır.
D-‐
Verilerin
Toplanması,
Çözümü
ve
Yorumlanması:
Aile
içi
şiddet
konusunda
geçerli
ve
güvenilir
verilere
ulaşılması,
veri
kaynakları
ile
güven
ilişkisinin
sağlanmasına
bağlıdır.
Bu
nedenle
zaten
güven
ilişkisi
kurulmuş
olduğu
varsayılan
meslek
elamanlarının
çocuklara
soru
kâğıdını
uygulamaları,
ayrıca
kendilerinin
de
meslek
elamanlarına
yönelik
hazırlanan
ikinci
soru
kâğıdını
da
doldurmaları
istenilecektir.
Hazırlanacak
bir
yazıda
araştırmanın
amacı
ve
önemi
ile
sunulacak
/
yararlanacak
/
kullanılacak
birimler/alanlar
üzerinde
durulacak,
çocuklara
mutlaka
araştırma
hakkında
bilgi
verilmesi
ve
onaylarının
alınması
gerektiği
ve
veri
kaynaklarının
gizli
tutulacağı
belirtilecek,
ekinde
soru
kâğıtları
gönderilecektir.
Soru
kâğıtlarının
araştırmacıya
ulaşması
için
belirli
bir
süre
verilecektir.
Toplanan
veriler
araştırmacı
tarafından
hazırlanacak
bir
kod
yönergesi
aracılığı
ile
bilgisayara
kodlanacak.
Kodlama
ve
analizde
“systat”
ve
“spss”
paket
programlarından
yararlanılacaktır.
Elde
edilen
veriler
eleştirel
bakış
açısı
ve
bilimsel
bilgiler
çerçevesinde
yorumlanacak.
Araştırma
sonucu,
çocuklara
her
tür
aile
içi
şiddete
ilişkin
öncelikle
“önleyici
ve
koruyucu”,
her
şeye
rağmen
bu
olayı
yaşayacak
çocukların
var
olacağından
hareketle
bu
çocuklar
için
neler
yapılması
gerektiği
konusunda
“tedavi
edici”
hizmetlere
ilişkin
önerilere
yer
verilecektir.
11
KAYNAKÇA
1. Güvenç,
B.
(1979).
İnsan
ve
Kültür,
İstanbul:
Remzi
Kitabevi.
2. Karasar,
N.
(1994).
Bilimsel
Araştırma
Yöntemi.
5.Basım,
Ankara:
3A
Araştırma
ve
Eğitim
Danışmanlık
Ltd.
3. Bilen,
M.
(1978)
Ailede
Sağlıklı
İlişkiler.
Ankara:
Mars
matbaası.
4. Benedek,
E.
Brown,
C.
(1997).
Boşanma
ve
Çocuğunuz.
Çeviren:
Serap
Katlan.
Ankara:
HYB
Yayıncılık.
5. Dönmezer,
İ.
(1999).
Ailede
İletişim
ve
Etkileşim.
Ankara:
Sistem
Yayıncılık.
6. Yavuzer,
H.
(1997).
Çocuk
Eğitim
El
Kitabı.
İstanbul:
Remzi
Kitapevi
5.
Basım.
7. Cüceloğlu,
D.(1996).
İnsan
ve
Davranışı.
İstanbul:
6.
Basım
Remzi
Kitapevi.
8. Aktaş,
A.
M.
ve
Duyan,
V.
(2002).
“Kriz
Durumları
ve
Yalnızlık”
Sosyal
Hizmetler
Sempozyumu
(5-‐7
Ararlık
2001).
ANKARA
9. Yolcuoğlu,
İ.
G.
(2001).
“İnsana
Hizmet
Veren
Kurumlarda
Toplam
Kalite
Yöntemi”,
İstanbul.