Asırda Revan ve Buna karşılık Safevî belgelerinde de kendi-
leri açısından, Osmanlı kaynaklarındaki gibi Çevresinde Bir Fransız anlatılanlar veya nakledilenler, Revan için daha tamamlayıcı olmaları açısından faydalı Gezgin: Jean Chardin olmaktadır.
XVII. yüzyılda Fransız gezginlerinden
Jean Chardin’in 1671-1673 tarihlerinde ger- çekleştirdiği iki yıllık doğu gezisinde Revan’la ilgili olarak yaptığı tespitler, diğer kaynak- larda pek göze çarpmamaktadır1. Bu gezi kitabında, ilk orijinal baskıda, sonrakilerde pek yer almayan gravürler de dikkatleri üze- Enver Konukçu* rinde toplamaktadır2. Revan ve yakınlarına dair yer alan gravürlerde, daha sağlıklı fikir edinmemize yardımcı olmaktadır. 1983’deki baskısında ise gravürlere hiç yer verilmemiş- tir3. Seyahatnâmeler üzerinde değerli çalış- maları olan Stefanos Yerasimos, Chardin ile ilgili araştırmalarına devam etti. Aramızdan ayrıldığı tarih olan 2005’e kadar Chardin üzerinde yoğunlaşan Yerasimos, Tournefort Eskiden doğu-batı mücadelesinin do- Seyahatnâmesi’ni yayınlayabilmiş, Ali Berk- ğudaki temsilcileri, merkezi İstanbul olan tay’ın usta aktarışlarını da titizlikle inceleme 1 Osmanlılarla, İran ve dolaylarındaki Safevîler fırsatını bulabilmiştir4. idi. Her ikisinin de askerî ve siyasî ilişkilerinin S. Yerasimos’un toprağa verilişinden bulunduğu batı dünyası, her iki büyük gücün sekiz yıl sonra da bir başka seyahatnâme, içyapısını öğrenmek ve bunları batıya aktar- Türk okuyucusunun istifadesine sunulmuş- mak için büyük çaba sarfettiler. Portekizliler, tur. Yine titiz bir çalışmanın sonucu olarak, S. İspanyollar, Avusturyalılar, İngilizler ve Fran- Yerasimos’un dosyası, Ayşe Meral tarafından sızlara mensup “voyage (s) ve travel (s)” adı düzenlenmiş, diğer yayınlar gibi, şimdi de altında görgü ve deneyimlerini kendi usta aynı özelliklere sahip olan “Chardin Seyahat- kalemleri ile meydana getirenler, çoğu zaman nâmesi: İstanbul Osmanlı Toprakları, Gürcis- yanlı bir şekilde doğudaki Müslüman ama iki tan, Ermenistan, İran (1671-1673), İstanbul, farklı görüşe sahip büyük devletlere ait ilgi çe- 2013” yayınında da gravürler temas olundu- kici haberler verdiler. Jean Babtiste Tavernier ğu gibi göze çarpmamaktadır. Kaynaklarını gibi Evliyâ Çelebi de Osmanlıların doğusuna Ardahan’ın batısındaki Erzurum dağlarından yaptığı gezide, oluşma sürecini tamamlayan alan Kür ve arıca Kür ile Azerbaycan’da bir- Revan’a dair ilgi çekici tanımlamalara ese- leşen, Revan’ın güneyinden batı-doğu doğ- rinde yer vermektedir. Keza Cihânnümâ gibi rultusunda akan Aras nehirlerinden atının büyük bir coğrafya eseri yazan Kâtib Çelebi de, eserinde yer yer kendi gözlemlerine yer (*) Prof.Dr. Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü YENİ TÜRKİYE 60/2014
Emekli Öğretim Üyesi, Aydın.
vermektedir. IV. Murad döneminde meşhur (1) Bu gezi kitabı her baskısında ayrı ayrı başlıklara sahip olmuştur. İlk baskı; “Le Chevalier Chardin, Voyage de Monsieur Le Chevalier Revan seferinde, ordu ile Yavuz Sultan Selim, Chardin en Le Perse et Autres Lieux de L’Oriend, Amsterdam, 1735” adıyla neşredilmiştir. Kanunî Sultan Süleyman ve III. Murad’ın (2) A.g.e., birçok yerdeki gravürler. padişahlığında Revan’a dair resmî belgelerde (3) Jean Chardin, Voyage de Paris a Ispahan, Paris, 1983. (4) Joseph de Tournefort Seyahatnâmesi, çvr: A. Berktay, İstanbul, kısa da olsa önemli bilgilere rastlamaktayız. 2005. ayaklarını ıslatan Chardin, Tiflis-Tebriz yolcu- nilerin rahatça ve iç içe yaşadığı da Chardin luğunda, en kısa ve tarihî geçiş olan Revan’ı tarafından belirtilmektedir. Şehirdeki “birkaç tercih etmiştir. kilise”de serbestçe ayin yapılabilmekte, dinî inançların diğer kısımlarına da hiç karışılma- Erivan, Aras nehrine kuzey-güney doğ- makta idi. Fransız yazarın belirttiğine göre, rultusunda dökülen Hrazdan5 ve Kırk Bulak Safevîlerin geniş özverili davranışları ile Hı- kenarındadır. Hrazdan, Ermeniler tarafından ristiyanlığı mezhep olarak yaymak isteyen ba- kullanılan isimdir. Ancak Türk hakimiyetinde tılı misyonlar da, bu şehirde üstlenmişlerdi. her zaman Zengi diye kullanılmıştır. Kara ve Chardin, arkadaşları ve rehberi ile Revan’ı Akkoyunlular ise Karasu demişlerdir. Etrafı dolaşırken, Meydan denilen geniş bir din- dağlarla çevrili bir ovada yer alan Erivan’ın lenme yerini görmüştü. Safevîli-Ermeni ve Revan ve daha çok İrevan diye anıldığı bilin- Gürcüler burada birlikte bulunabiliyorlardı. mektedir6. Ermeni literatüründe ise Revan/ Giyim ve kuşamlarında hiçbir zorlama yoktu. İrevan-Yerevan şeklinde göze çarpmaktadır. Bu arada büyükçe bir kule dikkatini çekmişti Şehrin ve kalenin kuruluşu bilinmemektedir. ki, gravürü yine seyahatnâmede belirtilmiş- Temürlenk, batıya doğru yaptığı seferlerinde, tir13. Buraların Ermeni yurdu olduğunu iddia Erivan yakınlarından geçtiği halde, ne Nizâm eden Ermeniler içinde dahi, kim tarafından ed-Din Şâmî ve ne de Şeref ed-Din Yezdî ve ne zaman yaptırıldığını bilen bile yoktu. ismen de olsa bahis konusu etmemektedir7. Üzerindeki yazılar ise Ermenice bilenlerce Daha sonra bu civardaki Eçmiyadzin Kilise- halâ çözülmüş değildi. Türk olsun, Ermeni si’ne doğru yol alan Temürlenk, onun tarihçi- olsun birlikte eğlenme ve dinlenme yeri De- leri bu tarihi yöre ve kiliseden Üç kilise diye ria-ı Şirin yani Deryâ-i Şirin, Kiagar Kuna Su söz etmişlerdir8. Revan, XVI. yüzyılda he- diye Ermenilerce söyleniyordu. Yakın olduğu 2 nüz bir köy halinde idi. Yavuz Sultan Selim, için epey ziyaretçisi olan gölün kuzeyinde ve Çaldıran Zaferi dönüşünde, köyün, belki de biraz yukarılarda Sevan Gölü vardı. Karako- kasabanın yakınlarından geçmiştir9. Kanunî yunlular öncesi Sulduzların Yaylakları içinde- Sultan Süleyman zamanında Sa’d Çuku- ki Gökçe Göl14, şimdiki Sevan’dır. Revan’ın ru’nun doğrusunda kalan Revan, serhadliği hemen yanı başından derin bir vadide akan nedeniyle tahkim edilmiştir10. Osmanlılar bu- Hrazdan/Zengi Çayı, kaynağını bu gölden al- rayı iyi bir şekilde tahkim ve bazı lüzumlu ek- makta idi. lemeler yapmalarına rağmen, Safevîler fırsat buldukça kerpiç malzemeden yapılmış bu ka- Chardin, Revan hakkındaki inanılması leyi ele geçirmişlerdir. IV. Murad’ın tarihî Re- güç söylentilere de eserinde yer vermektedir. van seferi, şehrin Türk hakimiyetine girmesi- Kutsal kitaplarda, Hz. Nuh’un gemisi vakti ile ni tekrar sağlamıştır. III. Murad zamanındaki Ağrı Dağı zirvesine oturan meşhur gemiden Osmanlı-Safevî mücadelesinde, Nahçıvan11 inenlerin, Aras kuzeyindeki ve buraya dökü- gibi Revan da nüfusça kayıplara uğramıştır. (5) Mirza Bala, Erivan, İA IV, s. 311-315; Arutyunian, Yerevan, Mos- kva, 1968. (6) S. Esedov – F. Aliyev, İrevan Hanlığı, Bakı, 1997. Jean Chardin, Tiflis sonrası bu tarihî (7) Nizâm ed-Din Şâmî, Zafernâme, çvr: N. Lugal, Ankara, 1949, s. kaleye geldiğinde, Safi Kulı idaresinde, önem- 187. (8) Nizâm ed-Din Şâmî, a.g.e., s. 187. li bir Han tarafından yönetiliyordu. Char- (9) Haydar Çelebi Rûznâmesi, hzl: Y. Senemoğlu, İstanbul, ?, s. 147. (10) Şüregel’in güneydoğusu, Aras nehrinin ve arkasındaki Ağrı’nın ku- din’in gravür ile12 süslediği tablolar arasında, zeyindedir. Nahçıvan-Tekelti dağı arasındaki Aras boylarını kapsa- maktadır. Bkz. F. Sümer, Karakoyunlular, Ankara, 1992, s. 20-21. Revan’ın güney görünüşü, o zamana ait ya- YENİ TÜRKİYE 60/2014
(11) IV. Sultan Murad’ın Revan ve Tebriz Seferi Rûznâmesi, hzl: Y.
pısını daha iyi ortaya koymaktadır. Quetchy- Zeyrek, Ankara, 1999, s. 58-79. (12) J. Chardin, a.g.e., s. 42. cala diye yazılan savunma hattı, Revan kalesi (13) Sonraki yayınlarda gravürler yoktur. Fikir edinebilmek için ilk Amsterdam baskısına bakılmalıdır. E. Konukçu, Aras Boyunda gibi müstahkem bir mevkide idi. Keçi Kale Sa’dlılar, Ankara, 2009, s. 253-254. diye isimlendirilen hisar, muhtemelen Kiçiğ (14) Jean-Babtiste Tavernier, Gökçe/Sevan Gölünden Gigaguni söz eder. Kegam gibi okunuşu da vardır. Bkz. Tavernier Seyahatnâme- / Kiçi, yani küçük anlamını taşıyordu. Erme- si, çvr: T. Tunçdoğan, İstanbul, 2006, s. 75. len akarsu kenarındaki Revan’ın bu Peygam- Aras kuzeyindeki bölgesi olmuştur. Bilindi- ber tarafından yurd seçildiğine dair söylenti- ği gibi Sa’dlılar, Karakoyunluların üst düzey lere haklı olarak karşı çıkmaktadır15. Yeryüzü boylarından biri idi ve onların lideri, saraya cenneti diye nitelendirilen ve Hz. Nuh’un bir yakın akraba Sa’d’tır. Abidevî türbesi21, Türk- süre ikamet ettiği yer, güya şimdiki Erivan menlerin de ziyaretgâhı idi ve Revan-Üç Kili- imiş (?). Kuru laflara çoğu zaman kulak tıka- se yolu üzerinde bulunuyordu. Oğuzların, ar- yan Chardin, maddî delillere yer vermek is- kasından Selçukluların akınlarının başlaması temiş ve çevrede hiçbir antik kalıntının göze ile Bizanslılar, Aras Nehri kenarında, Iğdır çarpmadığını yazmıştır. Revan-Nahçıvan yol- Karakalesi denilen yerde Surp Marie savun- culuğunda da Chardin, Duvin-Sederek, Şe- ma hattını kurdular22. XI. yüzyılda, Aras’ın iki rur ve Nahçivan ana yolunu kullanmıştı16. Bu yanı bu nedenle Sürmeli adı ile tarihe geçmiş- nedenle, gün-doğusundaki yolculuğunda ve tir. Yukarıda Chardin’in de temas ettiği gibi, gece ikametlerinde hep gördüğü ve manza- Revan’ın yanıbaşından güneye akan ve Aras’a rasına hayran kaldığı ve zaman zaman yük- döküldüğü düzlüklerde, Yılkı Kışlağı, hakim sekliğinden dolayı da insanın ürperdiği Ağrı devletlerin buralarda meskûn boyların at ye- Dağı’nın Ermeni, Safevî ve yöre Türklerinin tiştirme yeri idi. isimlendirilmelerine de temas etmiştir17. J. Chardin, Tebriz’e gitmek için Re- Zamanı, yaptığı program nedeniyle kı- van’dan ayrıldığında, yüksekçe ve bir duvar sıtlı olan Chardin, Revan-Sürmeli yolu üzerin- gibi yükselen Duvin’den geçmişti23. O, birçok köyler ve kasabalardan geçtiğini de ayrıca söy- deki geniş bir ova ve bunun yanında iki muh- lemektedir. Ağrı Dağı’nı tam karşısına alan teşem dağın da güzel bir şekilde göründüğü Daivin, oldukça güzel ve büyük bir ovanın Eçmiyadzin’e de uğramıştır. Burası iki fersah kenarında idi. Gezginin köylerden ifade et- 3 uzaklıkta güzel bir arazi idi. Ermeni dünyası- mek istediği yerler arasında, yol üzerinde bu- nın istisnasız kabul ettikleri Hz. İsa ile ilgili lunan Büyük ve Küçük Vedi’dir. Yavuz Sultan inanışlar, burada hakim durumda idi18. Er- Selim Çaldıran dönüşü bu köylerden geçmiş meni Patriği’nin idaresinde bulunan Eçmiya- ve konaklamıştır24. Uluğ Hanlular da bölge dzin, Ağrı-Alagöz ve Aras’ın batı tarafındaki sakinlerinden olup, Safevî mülkî teşkilatın- sivri tepesi ile dikkati çeken Tekelti Dağı’na da öneme haiz Büyük Han’ı temsil ediyor- tamamen hakim yerde idi. Türkler tarihin he- du. Daivin, tarihî bakımdan oldukça eski ve men her döneminde Eçmiyadzin’i değil, arazi önemli bir yerdi. Son zamanlarda yapılan ka- üzerinde görülen üç dinî yapı nedeni ile “Üç zılarda, tarihinin oldukça eskilere dayandığı kilise” diye anmışlardır19. “Doğmuş Tek Oğu- anlaşılmaktadır. Sasanîler, Araplar, Şeddâdî- lun İnişi, Doğmuş Tek Oğul İndi” gibi inanış ler, Oğuz ve Türkmenler, Selçuk ve İlhanlılar çerçevesi de, Chardin’in garibine gitmiştir. döneminde birçok toplumun yaşadığı ticarîg Azize Gayan ve Hripsime’nin simgeleştiği (15) J. Chardin, a.g.e., s. 94-95. diğer kiliseler, tarihin hakim devletlerince, (16) Aynı yer. (17) Aynı yer. bağlı topluluk hukuku nedeni ile her zaman (18) Gürcüler gibi Ermeniler de Hıristiyanlığı kabul etmişlerdi. Hakim güvence altına alınmıştır. Üç Kilise, zenginliği devletler ise din serbestliğine dokunmamışlar, bazen mes’elelerin hallinde yardımcı da olmuşlardır. ve önemi dolayısıyla zaman zaman da baskın- (19) J. B. Tavernier de Üç Kilise’yi ziyaret etmiştir. A.g.e., s. 67-69, 74, 84. lara ve soygunlara maruz kalmış ise de, devlet (20) Aras Nehri’nin Sürmeli Kalesi geçidi ile yukarı tarafa intikal edile- kuvvetleri bunlara gereken cezaları vermiştir. bilmekte, şimdiki Serdarabâd-Erivan yolu üzerindeki düzlükteki YENİ TÜRKİYE 60/2014
Eçmiyadzin/Üç Kilise’ye varılabilmektedir. E. Konukçu, a.g.e., s.
Üç Kilise’nin diğer bir önemi de Ermeni top- 168. (21) Bkz. E. Konukçu, a.g.e., s. 64-82. lumunun merkezde ve sair yerlerdeki dinî (22) Sürmeli için bkz. E. Konukçu, Sürmeli Amiri Hüsam ed-Din Hı- zır, Ankara, 2009, s. 9-21. temsilcisi olmuştur. İtalya’daki Papa’nın ya- (23) V. Minorsky, Le nom de Divin, Revue Etudes Armeniennes, XI nında ruhanî lider Patrik’tir. Chardin temas (24) (1930), s. 117-120. Celâlzâde Mustafa Selim-Nâme, hzl: A. Uğur-M. Çuhadar, Anka- etmese de, Üç Kilise, Sa’d Çukuru’nun20 ra, 1990, s. 383. ve dinî merkez olarak dikkati çekmiştir. Türk Jerevan/Yerevan’dır26. Bağımsızlık söz konu- yönetimleri, Eçmiadzin gibi Ermenilerin dinî su olmadığına göre de, başkent Erivan söyle- merkezi olarak faaliyete burada izin vermiş- mi de resmî olarak kullanılmamaktadır. Kaldı lerdir. Chardin, iki-üç günlük yolculuğu gü- ki, o zamanki Erivan’ın adı Revan ve başında ven içinde, Revan Hanı’nın misafiri olarak da Safevîlere bağlı Han idarecilik yapmaktay- sürdürdü. Seyahatnâmede, bundan sonraki dı. yolculuğuna dair şunları yazmaktadır25: Chardin, Nahçivan’ı da gözlemledik- “9 Nisan 1673: Daivin’den sonra, Kai- ten sonra, yoluna devam etti. Niyeti Culfa- ner adında bir köyde kaldık. 10 Nisan’da bu Meraga yolu ile Tebriz’e ulaşabilmekti. Birçok yolda devam ettik. Sekiz fersah ilerledik. Yü- gezginin geçtikleri, Safevî resmî belgelerinde rüdüğümüz bu mesafenin yarısında Sedarec de çoğu zaman yer alan Culfa, eski ve Erme- adında bir kasabayı sol tarafımızda bıraktık. nilerce meskûn idi. Ahalisi dokumacılık ile Şarur adında Ermenistan’ın illerinden birinin meşguldü. Bu sanatı daha sonraları Isfahan başkenti gibi bir şeydi burası. Bu ilin Sultanı, yakınlarındaki Yeni Culfa’ya nakletmişlerdir. bir kasabada oturuyormuş. O gece çok ber- Çulfa, Farsça’da Culeha’dır. Ahali ağzında ise bat bir yerde kalmak zorunda idik. Noraşen Culfa’ya dönüşmüştür27. Fransız gezgin, Aras adını taşıyor. Köyün yakınında viranlaşmış bir Nehri üzerinde ve bir de köprüsü olan Cul- kervansaray vardı. 11 Nisan’da, yol üzerinde fa’ya dair şunları yazmaktadır28: yine çok güzel, fakat diğeri kadar tekdüze ol- mayan, taş ve tepeciklerden meydana gelen “Doğuluların Aras ve Ares olarak bah- bir arazide ilerledik. Çevredeki tüm toprakla- settikleri Aras Nehri’nin kenarında geceledik. rı sulayan Hardpasui adında bir nehri geçtik. Bu nehri, harabe dahilindeki ve bazı yazarların, 4 Bu akarsu, Ermenistan’ın başkenti Erivan’ın eskilerin Arriammene olarak bahsettikleri şehir bu kısmı ile başkenti Nahçivan olan diğer ili olduğunu düşündükleri Eski Culfa şehrinden birbirinden ayırıyordu… Nahçivan ise yıkıl- geçiliyor. Isfahan’ın karşısında yer alan Culfa mış bir şehirdir…” şehrinden ayırt etmek için, ona eski deniliyor29. Buna haklı olarak eski deniliyor. Çünkü şehir Sederek kasabası günümüzde de mev- tamamen harabe halinde ve yıkılmış vaziyette. cuttur ve Ermenistan ile Nahçivan Özerk Eski büyüklüğü dışında burada neyin eskiden Cumhuriyeti arasında, sınırda bulunmakta- ne olduğunu anlamak mümkün değil. Bu şehir dır. Aras’ın köprü ile aşıldığı yapıdan, Char- bir dağın eteğindedir. Nehir kenarındadır. Ne- din maalesef söz etmiyor. Şarur ise Aras’ın hir boyunca da uzanmaktadır. Doğal olarak zor kuzeyinde ve yakınındaki Nahçivan şehridir. olan sokakları, birkaç kule ile korunuyormuş”. Yerli söyleyişte Şerur. Noraşen ise Ermeni- lerin oturduğu kasabadır. Burası Türklere Chardin, diğer yazarlar gibi Culfa’yı ait kervansarayı ile meşhurdu. Ancak XVII. pek övücü değil, zavallı durumu ile tanıt- yüzyıl sonlarında Chardin’in de işaret ettiği maktadır. Ermenilerin iskânı olan Culfa’da, gibi harap vaziyette idi. Aras Nehri’ne kuzey- birkaç Ermeni’nin tanıklığı ile şehirde 4000 den karışan iki Arpaçay vardır. İlki Anı v.s. kadar bina mevcutmuş. Eski tarihî kentler- ören yerlerinin bulunduğu Osmanlı Arpa Su- deki mimari eserler de göze çarptığı gibi, yu’dur. Chardin, ikincisinin de aynı ismi ta- tiyatro oturakları ve sahnesi gibi arkasında- şıdığını belirtiyor ki, aynı imla ile yazılmıştır. YENİ TÜRKİYE 60/2014
(25) J. Chardin, a.g.e., s. 94-95.
Harpa-Sui, Türkçe’de Arpa Suyu’dur. Char- (26) Bkz. dn. 6. (27) Josep de Tournefort da Culfa’yı ziyaret eden Batılı gezginlerden- din, Ermenistan’ın başkenti Erivan diyor ise dir. Bkz. Tournefort Seyahatnâmesi, s. 198-202; Jean-Babtiste Tavernier de yol üzerindeki Culfaları görmezlik etmemiştir. Bkz. de, bu sıralarda ne Ermenistan ve ne de Eri- a.g.e., s. 64-65, 80-88, 139. van vardır. Siyasî kullanım Revan Hanlığı’dır. (28) J. Chardin, a.g.e., s. 94 vd. (29) Eski, Aras kenarındaki şehirdir. Yeni ise Isfahan çevresinde Erme- Erivan ise Ermeniler ağzında bile İravan veya nilerin topluca bulunduğu yer olmaktadır. ki dağa yaslanmış halde idi. Ermeni nüfusu bu haklardan en iyi bir şekilde faydalanmış- ise, 30 aile yani 120 kadarmış. Diğerleri Şah lardır. Ne zamana kadar… Fransız İhtilâli Abbas zamanında Isfahan’daki Yeni Culfa’ya ve bunun dalgalarının milliyetçilik şeklinde sürülmüş değil, nakledilmişlerdir. Şehir, yine akisler uyandırmasına kadar. Kuzeyde Rus de geçiş noktası idi ve Aras’ın üzerinde çeşit- Çarlığı’nın oluşması da, gelecekteki Erme- li zamanlarda inşa edilmiş köprülere sahipti. ni hayatını etkileyecektir. Asûde bir hayatın Kar sularının artması ile köprüler ve kemerle- sonu böylece Hıristiyan ve rakip devlet Rus- ri hızlı akışa karşı koyamamıştır. ların kışkırtma eylemleri de gittikçe artmıştır. Batıdaki büyük devletler, İngiltere ve Fransa Jean Chardin, 1673 yılında, kendisine da, askerî, hakimiyet, bölge özelliklerinden göre Armenia denilen ülkede yolculuğunu faydalanma hülyasına düşmüşlerdir. İster is- yapmış ve Culfa üzerinden diğer Azerbay- temez câmi ve kilise arasında kalmaları veya can’a, Safevî ülkesine geçmiştir. Her Batılı daha yaygın şekilde üstte bıyık, altta da sa- gezgin ve yazar gibi XVII. yüzyılda olunsa kal arasında sıkışıp kalmışlardır. Misyonların bile, eski tarihî isim Armenia, Araplardaki Er- da arka çıkmaları ile, Ermenilerin geleceği menistan kelimesini kullanmıştır. Fakat XVII. tehlike altına girmiştir. Ermeni ana vatanı, yüzyılda Osmanlı-Ermeni ve Safevî-Ermeni Ermeni bağımsızlığı ve her siyasî kuruluşta birlikteliği, mensup oldukları milletin tebaası gözlendiği gibi, yayılmacı ütopik görüşler de statüsündedirler. Yukarıda da temas edildiği zamanla Ermenilerin bağrında canlanmaya gibi, mülkî hayatta tabiilik esası vardır. Dinî başlamıştır. dünyada ise bağımsızlıklarına, inançlarına hiçbir şekilde müdahale edilmemiştir. Yine Fransız gezgini Jean Chardin XV. yüz- bu asırda, Aras Nehri’nin kuzeyindeki geniş yıl sonlarına doğru Gürcistan ve komşu ülke- düzlükler ve coğrafî mekânlar, artık eski ta- deki Safevîler bünyesindeki Ermenileri ya- 5 rihî özelliklerini geniş ölçüde kaybetmişler- kından görmüş ve yukarıda yer yer değinildiği dir. Oğuzlar, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, gibi, çok yakından Batı dünyasına ve özellikle Kara ve Akkoyunlular, Safevîler ve Osman- Fransız kamuoyuna bu insanları, birlikte ya- lılar, onları kendilerinden bir parça gibi gör- şadıkları insanlarla olan durumlarını açıkla- müşlerdir. Ermeniler de kendilerine tanına ma, öğretme fırsatını da bulmuş olmaktaydı.