You are on page 1of 364

UYGARLIGIN DOGUŞU • 61

ve askerler) oluşan elit bir grubu besliyorlardı. Kentlerde birçoğu görkemli bir
ölçeğe sahip tapınaklar, saraylar ve tahıl depoları gibi kamu yapıları kompleksi yer
alıyordu . Bu toplurnlar ekonomik ve sosyal bakımdan ilk çiftçi gruplardan daha
karmaşık bir yapıya ve aynı zamanda güçlü bir şekilde kendilerine ait bölgesel
sınırlara sahipti. Çoğu, çeşitli kayıtları tutmak için bir tür yazı geliştirmişti.
Bu değişimler her toplum tarımı benimsediğinde meydana gelmi'ş, kendiliğin­
den işleyen bir süreç değildi ve uygarlığı meydana getiren etkenleri birbirinden
ayırmak zor. Mezopotamya, Dicle ve Fırat nehirlerinin geniş, bereketli ve daha
sonraları su verilen taşkın ovasıydı. Çin'deki gelişmeler Sarı Irmak ve Yangtze
nehirlerinin çevresinde yoğunlaşmıştı. Harappa uygarlığı İndus Vadisi'ndeydi ve
Mısır çok dar Nil Vadisi'ne ve onun yıllık taşkınlarına bağırnlıydı. Peru'daki ilk
uygarlıklar dar sahil vadilerinde toplanmışlardı ve aradaki çöllerle birbirlerinden
izole olmuşlardı. Mezo Amerika'da ise ilk uygarlıklar Körfez salıili ve tropik can- ,

4
gıllar* gibi hiç de konuksever olmayan yerlerde ortaya çıktı. Teknoloji bu deği­
şimierin merkezinde yer almamış gibi görünüyor; madenierin ilk kez kullanılması
Uy ga rlı ğın D o ğ u ş u gibi önemli gelişmeler genellikle uygarlığın gelişmesinin ardından geldi. Ameri­
kalar'daki uygarlıklar ise neredeyse tamamen, madenler olmadan idare etti. Benzer
şekilde ilk kentlerin kurulması değişimin sebebi değil sonucuydu.
İlk çiftçi toplumlar tarafından üretilen artı ürünün anlamı, neredeyse tüm toplum­ Tek başına hiçbir sebep "uygarlık"a yol açan karmaşık sosyal, ekonomik ve si­
ların daha hiyerarşik ve dengesiz olmasıydı. Reisler ve dini otoriteler artı ürünün yasi değişimleri açıklayamaz. Nüfusun ezici çoğuuluğunu oluşturan ilk çiftçilerin
büyük bir kısmını kontrol ediyor ve temelde kendi önceliklerine göre bölüştü­ üretkenliği çok düşüktü. Nehir vadilerinin bazıları diğer yörelerden biraz daha
rüyorlardı. Bunu bu şekilde yaptıkları zaman, toplumları içinde yer alan insanlar verimli olmuş olabilir, ancak eldeki teknİklerle herhangi bir çiftçinin tek başına
üzerinde daha çok kontrol kullanıyorlardı. Diğer gruplarla da, özellikle arazi ege­ önemli bir yiyecek artışını sağlaması mümkün değildi. Bu nedenle, kritik deği­
menliği ve suyu kullanma hakkı için çatışmaya giriyorlardı. Bu gelişme düzeyin­ şimler bu toplurnların örgütlenme biçimine bağlıydı. Bu toplumlardaki güç ve
deki toplumlar binlerce yıl boyunca dünyanın hemen her yerinde var oldular; son otorite düzeyleri birkaç bin yıllık bir dönem içinde dramatik bir şekilde yükseldi
1 000 yıla kadar Avrupa'nın büyük bir bölümünde, MS 1 600'dan sonra Avrupalılar ve bu daha fazla dengesiılikle el ele yürüdü. En önemli etkenler, çiftçiliğin geliş­
tarafindan yerli Amerikan yaşam biçiminin yıkımına kadar Kuzey Amerika'da ve mesinde olduğu gibi, "kastanyola" ve "geri bildirim" di. Bir kez bir adım atıldıktan
19. yüzyılın sonlarına kadar Afrika'nın bazı bölgelerindeydiler. sonra onu geriye döndürmek zordu ve toplumun bir kesiminde meydana gelen
değişikliklerin başka bir yerde, daha da büyüyen ve bir döngü içinde daha fazla
değişim üreten, önemli etkileri oluyordu.
4 . 1 Uygarlık İhtiyaç fazlası yiyecek, dini faaliyetleri ve toplumda sınırlı derecede bir düzen
Bazı toplumlar bir avuç yörede, dış etkiler olmaksızın, daha da ileri giderek zor­ sağlayan lideri desteklemek amacıyla başlangıçta gönüllü olarak verilmiş olabilir.
ba devletlere dönüştüler ve bizim uygarlık dediğimiz kurumları, örgütlenmeleri Bununla birlikte, bu toplurnlar evrim geçirip daha karmaşık hale gelince iç bas­
ve kültürü yarattılar. Bu süreç insanlık tarihinde en fazla altı kez ortaya çıktı: kının seviyesi daha çok arttı. Liderler daha çok otorite kullandılar ve artı ürünün
Mezopotamya'da, İndus Vadisi'nde, Çin'de, Mezo Amerika'da ve Orta Andlar'da. çiftçi olmayanlara paylaştırılmasını dayatabilen yeni -ekonomik, ideolojik, askeri
Avrupalılar tarafindan yoğun bir şekilde incelenen eski uygarlıkların ilki olan Mısır ve siyasi- kururnlar ve güç tipleri ortaya çıktı. Bazı bireyler diğerlerinden da­
da, Mezopotamya'daki daha erken gelişmelerin bazı etkileri muhtemelen olmakla ha fazla güç ve zenginlik elde ettikçe toplurnlar yavaş yavaş daha dengesiz hale
birlikte, geleneksel nedenlerle bu kategoriye genellikle dahil edilir. Bu toplumlar geldi. Bazıları daha fazla toprağı elinde tutuyor, diğerleri dini, askeri veya siyasi
bir dizi özellikleri nedeniyle ayırt edilebiliyorlardı; başlıca kentlerde yaşayan ve gücü elinde bulundurup kullanıyordu. Bu sürecin çok önemli bir parçası, diğer
vergilendirme ve haraç kuralları yoluyla halkın geri kalanına karşı güç kullanan,
üretken olmayan binlerce kişiden (rahipler, hükümdarlar, memurlar, zanaatkarlar, * Balta girmemiş orman (ç.n.)
62 • BÜYÜK DEGİŞİM UYGARLlClN DOGUŞU • 63

gruplarla (temel olarak toprak üzerine) girişilen çatışmalardı; bu durum liderliğe,


askeri güce ve toplumun denetim içinde yönlendirilmesine olan ihtiyacı destek­
liyordu . İnsanlar güç uygulamasından bir dereceye kadar yarar görebiliyordu : Ko­
ruma, düzen ve önemli sayılan dini işievlerin yerine getirilmesi. Bununla birlikte,
uzun süren bir evrim sürecinden sonra, sonuçta bu ilk uygarlıklar aslında çok
daha karmaşık iç örgütlenme ve otorite düzeylerini ve büyük ölçüde dengesiz bir
kaynak paylaşımını içeren devletler tarafından farklı kılındılar. Elit kesimin elinde
bulundurduğu güç o kadar büyüktü ki çiftçilerden ihtiyaç fazlası yiyeceğin sürekli
olarak çekip alınmasını sağlayabiliyor, ilkel ordularında hizmet etmenin yanı sıra
devlet ve dinle ilgili işlevler için çalışmayı zorla kabul ettirebiliyordu.
Bu bölümün geri kalan kısmında, bu değişinıler (en yakından incelenen bölge
olan) Mezopotamya, Mısır ve İndus Vadisi'nde ele alınıyor. Son kısınılar her üç
uygarlıkta ortak olan iki konuyla ilgili: teknolojideki gelişmeler ve yazının geçir­
diği evrim. Bir sonraki bölüm Amerikalar ve Pasifik'teki olaylarla ilgili; Çin'deki
gelişmelerin gözden geçirilmesi ise 7. bölümde izlenebilir.

4 . 2 Mezopotamya : Uygarlığın Kökenieri


Dicle ve Fırat nehirlerinin vadisine (bölgede kurulan Roma eyaletinin adı
Mezopotamya'ydı)* çiftçiler tarafindan MÖ 5700 dolayiarına kadar yerleşilme­
mişti. Daha önceki birkaç bin yıl süresince çiftçilikteki önemli gelişmelerin ova­
nın çevresindeki dağların eteklerinde yer almış olması ikiz nehirlerin geniş va­
disindeki zor koşulları yansıtıyor. Yörede yazlar uzun ve çok sıcak, kışlar sert ve
soğuktu. Sulama yapıldığında toprak bereketli olmakla birlikte, nehirlerden uzakta
az miktarda kullanılabilir su bulunuyordu . Aynı zamanda, neredeyse önenıli her
kaynaktan yoksundu: En yakın taş Eridu'nun batısındaki çöldeydi, en yakın bakır
İran ve Anadolu'daydı ve kereste çok yetersizdi; çoğu kuzeydeki ve doğudaki
dağlardan elde ediliyordu ve tapınak yapımında kullanılan en iyisi (sedir ve kavak)
Lübnan dağlarından taşınmak zorundaydı.

4 . 2 . 1 Erken Evreler Harita 5: Sümer Kenderi


Başlangıçta burası, MÖ 3000 dolaylarında uygarlığın ilk ortaya çıkışı için çok
daha sonra olmuştu) , ama çiftçi toplulukları arasında nispeten yüksek düzeyde bir
uygun bir aday gibi görünmüyordu. Diğer yandan, belki de yerleşmenin baş­
işbirliğini gerektiriyordu. Bu toplulukların geniş akraba grupları etrafin.da örgüt­
langıcından itibaren daha büyük ölçüde bir sosyal örgütleurneyi dayatmış olan
lenmiş oldukları ve ilk yerleşimierin bu nedenle epeyce geniş olduğu görülür;
zor koşullardı. İlk çiftçiler vadiyi ekip biçtiklerinde, güneyde neredeyse hiç yağış
yaklaşık MÖ 5500'e tarihlendirilen (Bağdat'ın doğusundaki) Çoga Mani, 66 dö­
olmadığını, nehirlerin yeni ekilen bitkilerin suya en çok ihtiyaç duyduğu ağus­
nüm kadar bir alanı kaplıyorrlu ve yaklaşık 1 000 kişilik bir nüfusa sahipti.
tos ile ekim ayları arasında en düşük, ürünlerin taşkınlardan korunması gerektiği
ilkbaharda ve yaz başlarında (dağlardaki kış karlarının erimesinin ardından) en
Asıl gelişmeler oldukça güneyde, Sümer diye bilinen bölgede oldu. İlk çiftçilerin
(MÖ 3000 dolaylarında uygar toplumlar tarafindan bilinen) Sümerler olup olmadı­
yüksek seviyesinde olduğunu keşfettiler. Suyun denetimi, depolanması ve sulama
ğı ya da Sümerlerin bölgeye sonradan gelip gelmediği bilinmiyor. Bununla birlikte,
yapılması bu nedenle önenıliydi. Bu durum, güçlü bir merkezi devleti değil (bu
bu uzun dönem boyunca kilit yerlerde bulunan yerleşmelerde belirgin bir sürek­
* İki Nehrin Arası (ç.n.) lilik olduğu için ilki daha olası görünüyor. MÖ 4000 dolaylarındaki ilk yerleşim
64 • BÜYÜK DEGİŞİM
UYGARLIG IN DOGUŞU • 65

zamanından itibaren tarihlendirilen en erken evreler, Eridu, Usayla ve Ur gibi bir


dizi önemli köyle tanımlanan ana kazı yerinden dolayı Obeyt olarak bilinmektedir.
katı) üzerinde bir alanı kaplayacak kadar büyümüş olan Uruk'un toplam alanının
üçte birini oluşturuyordu . Kent, uzunluğu neredeyse 10 kın'yi bulan bir surla
Bunlar kerpiç ve saz evierden oluşmuştu ve topluluğun tarlaları köyün etrafinda kü­
meleniyordu. Köylerdeki ilk tapınaklar muhtemelen topluluğun yiyecek stokunun çevriliydi. MÖ 3000 dolaylarında nüfus muhtemelen, daha önceki herhangi bir
saklandığı merkezlerdi. Çiftçiler aynı zamanda bataklık kaynaklarından da faydala­
insan yerleşmesinden alabildiğine fazla ve Sümer'deki herhangi bir diğer kentin
iki katı olan neredeyse 40.000'e ulaşmıştı. Tüm bu işler için gerekli işgücü oldukça
nıyor ve kanolar ile balık ağları kullanıyorlardı. Köyler dini ve törensel eylemlerin
büyüktü ve tapınak otoriteleri ve ortaya çıkmaya başlayan kentin din dışı yöne­
odak noktasıydı ve bazıları bir hayli büyümüştü; alanı neredeyse 17,5 dönümü bulan
ticileri tarafindan örgüdeniyordu. Devletin çeşidi faaliyetlerini düzenlemek için
bölgedeki en büyük tapınağa sahip olan Eridu'nun nüfusu MÖ 4500 dolayların­
ilk ilkel yazı MÖ 3400 civarında ortaya çıktı. Uruk'u kuşatan bölgenin büyük bir
da yaklaşık 5000 kişiydi. Bu, Güneybatı Anadolu'da yer alan Çatalhöyük gibi bazı
bölümü, yaklaşık 10 km çaplı bir dairenin içinde yer alan, her biri kendi küçük
ilk kentlerin nüfus büyüklüğüyle neredeyse aynıydı. MÖ 4000'den sonraki 500 yıl
sulama sistemine sahip bir dizi bağımlı küçük kent ve köy halkının tarım yaptığı,
içinde Eridu ve Ur, 1 10 dönümlük bir alanı kaplay�cak kadar büyürneyi sürdürdüler
ve buralarda yaşayanlar yaklaşık 5 km uzunluğunda sulama kanallarını kullanıyor­
yoğun olmaktan çok, geniş bir alandı. Bu küçük kasabalar ve köyler ile kent ara­
sındaki ilişkiler karmaşıktı. Kentin tanrıları, (gönüllü ve zorunlu) hac ziyaretleri
lardı. Eridu'daki tapınak alanı da genişlemişti. Bu tapınaklar şüphesiz Sümer'deki
ve adaklarla yöre halkını kendine bağlıyordu, ancak savunma ve devlet projeleri
çeşitli toplulukların kimliğinde belirleyiciydi, ancak bulunmuş olan mezarlar Obeyt
için "haraç" ve "vergi" (tarımsal ürün fazlasına el konulması) kentin askeri ve siyasi
döneminin başından sonuna kadar herhangi bir sosyal sınıflaşma ve varsıllık farklma
otoritesi tarafindan zorunlu olarak alınıyordu.
dair fazla ipucu sunmaz.

4 . 2 . 3 İlk Ha nedanlık
4 . 2 . 2 Uruk
Uruk'taki gelişmeler Sümer'deki diğer yerlerden daha ileriye gitmekle birlikte,
Uygarlığın geliştiği MÖ 4000'den sonra yaklaşık 1 000 yıl süren kilit dönem, ana
M Ö 3000 dolaylarında bölgede yiyecek için yerel halklarına bağımlı olan ve sa­
yerleşimi nedeniyle Uruk diye bilinir. Aslında, çömlekçilik stillerinde Obeyt döne­
vunma duvarlarıyla çevrilmiş bir dizi kent devleti vardı. MÖ 3000 ile yaklaşık
minin tipik renkli eşyalarından, çömlekçi çarkında yapılan çömlek tipine doğru bir
2300 arasındaki dönem, İlk Hanedanlık olarak bilinmektedir. Çoğunlukla bir di­
değişim nedeniyle daha önce ayrı bir dönem olarak tanımlanmıştı. Bununla birlikte,
zi döneme ayrılmasına rağınen, bu ayrımlar çanak çömlek ve mühürlerdeki stil
birbirini güçlendiren ve dikkate değer devlet denetimiyle birlikte ilk defa radikal o­
farklarından kaynaklanmaktadır ve fazla bir önemi yoktur. Bu, bölgedeki kent
larak farklı bir toplum yaratan eksiksiz bir dizi yeniliğin bu dönem boyunca olduğu
devletlerinin -toprak ve su gibi- yaşamın temel kaynakları uğruna bitmek bilme­
artık açıklık kazanmıştır. Sulama yapılan topraklardan elde edilen tarımsal artı ürün,
yen anlaşmazlıklarla mücadele ettikleri bir dönemdi. Örneğin MÖ 2500 dolayla­
üretici olmayan bir grubun varlığına olanak sağlaması açısından vazgeçilmezdi ve
rında, Lagaş'ın, arazi sınırları yüzünden Umma'yla 1 50 yıl süren bir anlaşmazlığı
yakın yerlerden hammadde temini için de takas ediliyordu. Toplum içinde uzman­
olmuştu. MÖ yaklaşık 1 800'lerde "Sümer Kral Listesi" olarak adlandırılan bir şey
laşmanın artması daha büyük bir sınıflaşma ve dengesizlik yaratmıştı. Dini otoriteler
yazılmıştı, ancak bu büyük ölçüde destansıydı ve bazı gerçek hükümdarların ad­
kadar din dışı !iderler, ordular ve savaş da ortaya çıktı. Elit tabaka, hızla büyüyerek
larını içerse de kralların herhangi bir sıralamasını veya kent devletleri arasındaki
gerçek kentlere dönüşen yerleşmelerde yaşıyordu. Toplumu yönetip işletmeye yar­
hakimiyet dokusunu elde etmek üzere faydalanmak mümkün değil. Hükümdar­
dımcı olması amacıyla yazı ve bununla birlikte okuryazar bir memurlar sınıfi ortaya
lardan bazıları bir tür feodal beyliği ima eder gibi görünen "Kiş Kralı" unvanına
çıktı. Paralelinde, madenieri kalıba dökmenin ilk adımları atıldı.
sahiptir. (Umma ile olan anlaşmazlık esnasında Lagaş hükümdarları, tam olarak
Bu gelişmelerin doğası en iyi Sümer'in en önemli kenti haline gelen Uruk'ta
niye olduğu bilinmemekle beraber, sanki bağlayıcı olması gerekirmiş gibi sürekli
izlenebilir. MÖ 3600 dolaylarında, zigurat olarak bilinen devasa bir tapınak kütlesi
olarak "Kiş Kralı" Kral Mesalim'in yaklaşık MÖ 2600'deki bir kararına atıfta bu­
inşa edilmişti ve daha sonra sürekli olarak büyütülmüştü. İanna ve Anu adlı tann­
lunuyorlardı.) Bununla birlikte, bu döneme ait dünya üzerindeki ilk uygarlığın
lara adanmış olan törensel yapı grubu, duvarlarda yer alan süslü nişleri ve çapı 1 83
nasıl yürüdüğünü oldukça detaylı bir biçimde belirlemeye yarayacak yeterli kanıt
cm'den büyük olan sütunlarıyla, masif platformlar üzerine incelikli bir yaklaşım
varlığını korumuştur.
ve düzenlemeyle inşa edilmişti. Bu sütunlar ve duvarlar sarı, siyah veya kırmızıya
Son birkaç on yıla kadar, bu uygarlığın tapınakların toprakların tümüne sahip
boyanmış küçük konik şekillerden oluşan mozaiklerle bezenmişti. Tapınaklar ve
olduğu, halkın çeşidi rütbelerden tapınak hizmetkarları olarak görüldüğü ve din
kamu yapıları, 2640 dönümün (zirvesinde olduğu dönemde antik Atina'nın iki
dışı yöneticilerin tapınağın bir temsilcisi olduğu bir dizi "tapınak devleti"nden
66 • BÜYÜK DEGİŞİM
UYGARLIGIN DOGUŞU • 67

oluştuğu düşünülüyordu. Artık bunun Girsu tapınağındaki tek bir arşivin 1 930'da niyordu. Otorite sembolleri birbirinin benzeriydi ve o zamandan beri süreklilik
ciddi şekilde yanlış okunmasından kaynaklanan büyük bir yanlış anlama olduğu gösterir: bir şapka (taç) , bir sopa (asa) ve bir sandalye (taht) .
bilinmektedir. Sümer toplumunun nasıl örgüdendiğine dair kabul görmüş tas­ Savaşın Sümer kent devletlerinde önemli bir yeri vardı. Uruk döneminden
vir artık çok farklıdır. Toprakların büyük bir bölümüne aile grupları sahipti ve (MÖ 4000) kalma en eski silindir mühürlerde savaş sahneleri ve savaş esirleri
"tapınak" toprakları kentin yöneticilerinin ve ailesinin malıydı ve bu toprakları görülür.Yaklaşık MÖ 3000'den sonra İlk Hanedanlık döneminde Ur' un Kraliyet
adanılarına dağıtabiliyordu. Yönetici, kentin tanrısı adına kentin koruyucusuydu Forsu olarak adlandırılan nesne (işlevi bilinmeyen tahta bir nesne) ve Lagaş'ın
ve tapınaklara bakıyor ve tanrıyla olan ilişkisi aracılığıyla statü kazanıyordu. Kentin (MÖ 2450 civarına tarihlendirilen) "Akbaba Steli"*, savaşları ve neredeyse kesin
yöneticisi önemli törenleri rahiplerle birlikte gerçekleştiriyordu ve tapınak hiye­ olarak devlete zorunlu hizmet veren askerlerden oluşan orduları tasvir eder. Pi­
rarşisinde kraliyet ailesi de birçok önenıli konuma sahipti. Bu nedenle dini ve din yadeler bu orduların temelini oluşturuyorrlu ve baltalar, keserler, büyük deri kal­
dışı olanlar arasında bir ayrım yoktu. kanlar ve mızraklarla silahlanmışlardı. Ne bakır ne de bronzdan keskin bir kenar
İç odası maden ve değerli taşlardan yapılmış bir tanrı heyketini içeren tapınağın elde edilebildiği için kılıçları yoktu,. ancak ilkel hançerleri vardı. Yö.netici, eşekler
yapımı ve bakımı, çok büyük toplumsal çaba gerektiriyordu ve varlığı toplum­ tarafindan çekilen yekpare tekerlekli bir savaş arabasına sahipti. Hem bunların
sal kimlik için belirleyici önemdeydi. (Her kentin kendine ait bir tanrısı vardı: yapımı hem de eşeklerin eğitilmesi büyük bir çaba gerektiriyordu. Bunlar önemli
Nippur'da Enlil, Eridu'da Enki ve Ur'da Nanna.) Tapınak teoride büyük arazileri ölçüde statü sembolleriydi, zira yöneticiler yaya olarak savaşmış gibi görüniiyorlar.
kontrol ediyordu. Bazı araziler doğrudan doğruya, tarlalarda çalışmak üzere top­ Yiyeceğe bağımlı olan kentler topraklarının işgaline karşı çok savunmasızdı. Ku­
lumsal bir yükünılük sahibi köylüler tarafindan ekilip biçiliyordu. Bu arazilerden şatmalarda kullanılan koç başları ve kuleler savaşların temel bir unsuruydu ve kent
tapınak personelini beslemek üzere her gün yiyecek dağıtımı yapılıyordu. Bununla ele geçirilince genellikle surlar yıkılıyor; erkekler öldürülüyor, köle ediliyor veya
birlikte, diğer araziler (genellikle hükümdar ailesinin üyeleri ve diğer elit tabaka kör ediliyor, kadınlar ile çocuklar köleleştiriliyordu.
üyelerinden oluşan) tapınak görevlileri arasında statülerine bağlı oraniara göre pay­
laştırılıyordu. Tapınaktaki sorunıluluk alanlarının pek çoğu babadan oğula görev­
lerden başka bir şey değildi ve bu sorunıluluk alanlarına ayrılan araziler de miras 4 . 3 Mezopotamya : Yayılma ve Fetih
yoluyla geçiyordu. Tapınak toprağının geri kalan kısmı ailelere ve şahıslara sadece
kiralanıyordu.Tapınaklar, tapınak arazilerinden toplanan ürünlerle beslenen uzman
4 . 3 . 1 Ticaret
zanaatlcirların çalıştığı büyük atölyelere de sahipti. Bunlar ürünleri ayrı bir tüccar­
Mezopotamya, hayati bir öneme sahip hammaddelerin tümünden büyük ölçüde
lar grubu tarafindan satılan veya takas edilen büyük ticari işletmelerdi.
yoksun olduğu için, ilk S ümer kasaba ve kentleri başından beri bir dizi ticaret ağı
Saray (egal-kelime anlamı "büyük ev") yöneticinin, yani lugal'in ("büyük a­
yoluyla büyük bir alanı kaplayan dış bağlantılara sahipti. Bu temaslar, "uygarlığın"
dam") konutuydu. Bazı kentlerde saray, (bu ille de dini otoritenin emri altında
ortaya çıkışından çok önce kurulmuştu ve ilk insan toplulukları arasında bile var
olmak anlamına gelınediği halde) tapınak yapılarının bir bölümü olarak görünür,
olan gelişmiş bağları kanıtlarlar. Obeyt döneminde (MÖ 5500-4000), kuzeydeki
ancak bazılarında, özellikle kuzeydeki kentlerde ayrı bir yapıydı. Saray yönetici
dağlarda yer alan Asur'dan kayıklar dolusu bileği taşı, genellikle Orta Anadolu'dan
ailenin ve hizmetkarlarının konutuydu, kendine ait atölyesi vardı ve yönetirnin
absidiyen eşliğinde nehir yoluyla Sümer'e geliyordu. Muhtemelen Tepe Yahya'da
merkezi ile devlet hazinesinin bulunduğu yerdi. Saraydaki işlerin çoğu , toplu­
yapılan özel klorit kaselerle takas edilen Obeyt çanak çömlekleri, Güney İran'ın
mun varsıl ve güçlü bir üyesi, başyargıcı ve önenıli bir din görevlisi olarak lugal
her yerinde bulunmuştur. Sümer'de önemli sosyal ve siyasi gelişmelerin olduğu
ile olduğu gibi ona ait büyük arazilerin idaresiyle de ilişkiliydi. Kentlerin aslında,
kilit 'Uruk döneminde (MÖ 4000-3000) bu ticaret ağları çok büyümüştü. Doğu­
daha önceleri bir tür akrabalık temeline dayalı olabilecek "semt"lerini temsil eden
da Elam'ın çevresindeki İran yaylasında maden rezervleri işletiliyordu ve Sümerler
bir tür yaşlılar kurulu tarafindan yönetildiğine dair bazı kanıtlar vardır. Bununla
bakırın nasıl eritilec.eğini muhtemelen bu üretim yerinden öğrenrnişlerdi (maden
rezervleri yoktu).. MÖ 3500'e gelindiğinde Sümer'in etkisi, Güneybatı İran'ın
birlikte, yöneticinin temel işlevi savaş lideri olmasıydı ve bu muhtemelen din dışı
otoritenin ortaya çıkmasındaki en önemli etkendi. Yöneticiler başlangıçta geçici
(7-10 günlük yoldaki) Kuzistan (Güneybatı İran) ovalarına yayılmıştı. Uruk sti­
bir süre savaş liderleri olmuş olabilirler (hatta belki de kurul tarafindan seçiliyor­
lincieki çanak çömlek, bazıları tarım ve ticaret kentlerinin bir karışımı olarak ta­
nımla ıunış Sümer kolonileri gıbi görünen hemen her yerleşmede bulunmaktadır.
lardı) , ancak yaklaşık MÖ 2600'lerde bu liderlik soydan geçiyordu ve yöneticiler
uygulamada hükümdarlar olmuştu. Kesin unvaniarı kentten kente değişiyordu;
Doğuyla olan ticari bağlarının en önemlilerinden biri, çok pahalı değerli lapis

Stel: Çoğunlukla üzerinde kilibe olan bir dikilitaş (ç.n.)


sebepleri tam olarak bilinmemekle beraber bazılarına lugal, bazılarına da ensi de-
*
68 • UÜYÜK DEGİŞİM UYGARLlClN DOGUŞU • 69

lazuli* taşları içindi. Sümer'e en yakın olan kaynak (5000 kilometreden daha uzak
mesafede) Afganistan'ın çok kuzeyinde Ceyhun Nehri (Amuderya) boyundaki
Şortugay'dı. Taşlar kervanlarla Orta İran'daki Şehr-i Sohta'ya getiriliyor, Elam'a
ve sonunda Sümer'e nakledilmeden önce işçiler tarafindan biçimlendiriliyordu.
Sümer kentleri Körfez boyunca da ticaret yapıyorlardı. İlk durak yeri "Magan"
(Orman Dağları) ile bir ticaret merkezi olan "Dilmun"du (genellikle Bahreyn
olarak tanımlanmıştır) . Bu yöre dokuma, deri ve arpa karşılığında Sümer'e büyük
miktarlarda bakır sağlıyordu. S ümer kuzeyle, ikiz nehirlerin yukarısındaki Suriye,
Akdeniz ve Doğu Anadolu'yla da ticaret yapıyordu. Mezopotamya'nın kuzeyinde
yer alan bazı kasabalarda, S ümer'de Uruk döneminde üretilen çok miktarda çeşitli
mal bulunmuştur. Diğerleri bir Sümer kenti ve kültürüne ait tüm özelliklerin bir
kopyasıdır ve ilk Sümer kentleri tarafindan kurulmuş ticaret kolonileriymiş gibi
görünürler. İyi planlanmışlardır, surları vardır ve Kuzey Suriye'de Fırat Nehri'nih
büyük kavisinde yer alan Karkamış ve Habuba Kabira ile daha doğuda Dicle
boyunda yer alan Ninova gibi büyük kuzey-güney ve doğu-batı ticaret yolları
üzerinde kilit noktalarda bulunurlar.
Doğuda yer alan bölgeler (S usa, Elam ve Orta İran) , Körfez boyunca güneyde
ve kuzeyde yer alanlar, Sümer'deki büyük gelişmelerin çeperinde ve daha düşük
bir sosyal ve siyasi örgütleme düzeyinde kaldılar. Bu bölgeler, Sümerlerin dini
ve siyasi elit tabakası için vazgeçilmez olan hammaddeleri ve egzotik nesneleri
sağlıyorlardı. Buna karşın, Sümer temelde dokuma ve yiyecek sunabiliyordu. Bu
takaslarda Sümer'in egemen ortak olduğuna ve egemenliğini kilit yörelerde ko­
lonizasyon ve ara sıra askeri seferlerle güçlü kıldığına şüphe yok. Çeperde kalmış
bu bölgelerin bazıları Sümer'le temasları sayesinde hızla gelişmeye başladı. MÖ
2500'lerde, Kuzey Mezopotamya ve Suriye'de çok hızlı bir şekilde Sümer!dekilere
benzer yönde gelişen Aşur ve Mari (bugün Tel-Hariri) gibi bir dizi kent devleti
yer alıyordu. Bazılarının kapladığı alan 1 1 00 dönümden fazlaydı ve Sümer kent­
lerinin birçoğundan daha büyüklerdi.Yakın zamanda, 1 970'lerin ortalarında yapı­
lan en önemli keşiflerden biri, daha önce bilinmeyen bir "uygarlığın" bulunduğu
Suriye'deki Ebla'da yapıldı. SOOO'den fazla tablet bulundu ve yazılar deşifre edil­
diğinde, Sümer'dekilerle hemen hemen aynı gelişmişlik düzeyine sahip karmaşık
bir toplumu gözler önüne serdi. Ebla, başında bir malikum'un (prens veya kral)
ve bir yaşlılar kurulunun bulunduğu bir devletti ve kentin varsıllığı yaygın ticari
bağlantıları ile Anadolu'ya giden yolların kontrolüne dayanıyordu.

4 . 3 . 2 İlk impa ratorluklar


İlk Hanedanlık döneminin sonlarında (MÖ 2400 dolaylarında) Sümer kentleri
arasında yinelenen çatışma ve savaşlar gücün büyük ölçüde bir elde toplanmasına
yol açtı. Lagaş Girsu ve Nina'yı egemenliği altına aldı ve Umma, Zabala'yı ele

* Lacivert taşı (ç.n.)


Harita 6: Mezopotamya'da İlk Ticaret Yolları
UYGARLlCIN DOGUŞU • 71
70 • BÜYÜK DEGİŞİM

geçirdi. Uruk ve Ur, {bilinen ilk hükümdarlardan biri olan) Lugalkigineddu 'nun
idaresi altında birleştirildi ve daha sonra Umma'yı ele geçirdi. Sonunda, MÖ 2350
dolaylarında (muhtemelen biraz daha sonra) üç kentin, Uruk, Ur ve Umma'nın
hükümdan Lagalzagesi'nin, kuzeydoğudaki Lagaş dahil, Sümer'in büyük bölü­
münü kontrolü alnna alarak devletini genişlettiği ve aynı zamanda etkisini Kuzey
Mezopotamya'ya ve Akdeniz' e doğru yaydığı görülüyor. Bu, Sümer'de dış etki­
lerin egemen olduğu ve dünya üzerindeki ilk "imparatorluk"un kurulduğu andı.
Sümer, Nippur'un kuzeyinde, Mezopotamya ovasında yer alan Akad bölgesin­
den bir hükümdar olan Sargon tarafindan fethedildi. Sümerce bir Sami dili olma­
makla birlikte Akad halkı bir Sami dili konuşuyordu.Yaklaşık MÖ 2500'den önceki
dönemde iki halk arasında tam olarak nasıl bir ilişki olduğu açık değil. Uzun bir
süre yan yana var olmuş gibi görünüyorlar ve Samice bazı kelimelere MÖ 3000'den
önceki ilk Sümer kil tablet kayıtlarında bile rastlanır. Sargon'un kurduğu impa­
ratorluğun tam olarak tarihlendirilmesi tarnşma konusudur; 2300-21 00 gibi daha
geç tarihler mümkün olmakla birlikte, tarih olarak genellikle MÖ 2340-21 59 ve­
rilmektedir. MÖ 300'de burada hila onıruluyor olmasına rağmen imparatorluğun
başkenti Akad keşfedilmemiştir. Sargon (ismin anlamı "gerçek" ya da "meşru" kral­
dır; bu, öyle olmadığını düşündürür) Kiş'de bir dizi saray entrikası sonunda iktidarı
ve yaşamımn nispeten geç bir döneminde Sümer'in dahil olduğu çevre bölgeleri ele
geçirmiş gibi görünüyor. Muhtemelen MÖ 2284'te ölmüştü.
Sargon'un kurduğu imparatorluk iki oğlu, Rimuş (MÖ 2284-2275) ve Ma­
niştuşu (MÖ 2275-2260) ile torunu Naram-Sin'in (MÖ 2260-2233) idaresi
altında 1 00 yıldan fazla bir zaman için başarılıydı. imparatorluk Naram-Sin'in
Anadolu'da Zagros Dağları'nda ve doğuda Ebla'ya karşı seferler düzenlediği sırada
muhtemelen zirvesindeydi. Bu dönem boyunca imparatorluğun kontrolünü mer­
kezileştirmek için açık bir çaba vardı. Akad tarımsal arn ürünün çoğunu alıyordu
ve Sümer kentleri arasında ilk kez ağırlıklar ve ölçüler standartlaşnrılmıştı. Kral
fetbedilen bölgelere sadece ailesinin en yakın fertleri arasından değil, Akadlı elit
tabakanın diğer mensuplarından da valiler tayin ediyordu. Yerel kişiler sadece ara
sıra aranıyordu. Sami dili bölgede giderek egemen olmaya başladı. Sümerce yakla­
şık MÖ 1 700'e kadar hukuki ve idari belgeler için korundu. Kralın imparatorluk
içindeki konumu, muzaffer savaşçı ve fatih rolüne giderek daha çok yapılan bir
vurguyla daha da yüceltildi. Bu eğilim, "Akad tanrısı" olarak kendini ilahi kıldı­ Harita 7 : Güneybatı Asya: İlk Devletler ve İmparatorluklar
ğında Naram-Sin zamanında doruğa ulaştı.
rinde ve daha kuzeyde kı K ı ş 'te ıktıdarı ele geçirdi . (Modern Bağdat'ın doğusun­
Naram-Sin'in ölümünden sonra, imparatorluk Şarkalişarri'nin idaresi altında
da) Diyala Vadisi bölgesinde, (Akad İmparatorluğu'na paralı asker olarak katılmış
bir 25 yıl daha bir biçimde varlığını sürdürdü. Bununla birlikte, daha sonraki im­
muhtemelen göçebe bir halk olan) Gutiler kontrolü ele geçirdiler. Bir süre için
paratorlukların da farkına varmış olduğu gibi, yetersiz ulaşım ve yerel idarecilerin
Sümer'in büyük bir bölümünü yönettiler de.
iktidarı ele geçirme eğilimine olanak tanınırsa merkezi imparatorluk görünümü­
MÖ 2 1 1 2 dolaylarında, daha önce muhtemelen Ur kentinin valisi olan Ur­
nü uzun süre korumak bile son derecede zordu . Yaklaşık MÖ 2200'den itibaren
Nammu, Güney Mezopotamya'da yaklaşık 1 00 yıl süren yeni bir hanedan ve
Akad İmparatorluğu'nun kontrol ettiği bölge başkentin çevresindeki bölgeye ka­
imparatorluk kurdu. Sümer kentlerini ele geçirmiş gibi görünür, ancak kont­
dar küçüldü. Yerel yöneticiler güneyde Lagaş, Uruk gibi bazı eski S ümer kentle-
rol ettiği bölgenin tamarnı Akad İmparatorluğu'ndan çok daha küçüktü. Sümer
72 • BÜYÜK DEGİŞİM
UYGARLIGIN DOGUŞU • 73

kenderinin refah içinde olduğu ve Akad İmparatorluğu'nun sonundaki karmaşa


tapınak görevleri hızla babadan oğula geçer hale gelmişti ve mülk sahipleri araziyi
süresince bozulan ticari bağlantıların yeniden kurulduğu bu dönem, çoğu zaman,
başkalarına devren kiraya verilebilme hakkına sahipti. Bu nedenle uygulamada bu
daha önceki Akad hakimiyetinden itibaren "Sümer rönesansı"* olarak tammlan­
topraklar elit tabakanın, özellikle de kraliyet ailesinin, soydan geçen ve üzerinde bir
rruştır. Bununla birlikte, bu "rönesans" büyük ölçüde edebi metinler ve tannlara
kiracılar karmasının -ortakçılar ve işçilerin-, çalıştırıldığı mal varlıklarına dönüştü.
okunan ilahilerle sınırlı kaldı: konuşulan bir dil olarak Sümerce hala gerilemekte
Bu toprakları grup halinde alıp satan büyük aileler ve akrabalık grupları, yakla­
olduğu bir dönemin içindeydi. Ayrıca, Akad mirası değil, sadece Guti mirası red­
şık MÖ 3000'den sonra toprakların çoğu için daha az önenıli olmaya başladılar.
dedilmişti. Kral isimlerinin çoğu, şahıs isimleri ve yeni kurulan kendere verilenler
MÖ 2500 dolaylarında, bilinen toprak satıcılarının yarısı sıradan kişilerdi ve satış­
gibi, Akadcaydı. Hükümdarlar kraliyet ailesinde görülen imparatorluğu kontrol
lar, mülkiyeti ve arazi sınırlarını gösteren arazi haritalarıyla birlikte eksiksiz olarak
etme çabasında -özellikle kralın kızlarının yerel yöneticilerle evlendirilmesi gibi­
tabietler üzerine kaydedilmişti. Bu arazi ticareti, süregiden haksızlıkları artırdı ve
her zaman önemli olan politik olaylardan sonra, yılları önemli olaylarla adlandı­
kendi topraklarına sahip olan veya kiracı olarak işleyen köylüler hala var olmakla
ran Akad geleneğini sürdürüyorlardı. İmparatorluğun kesin siyasi tarihi belirsiz
beraber, toprakların az sayıda kişinin elinde toplanmasına yol açtı. Bununla birlikte,
ve hükümdarların tarihleri bile sorunludur; hanecianın ikinci kralı, bilinen ilk
MÖ 2000'den önce bile toprak sahibi olmayan veya ücret karşılığında çalışan tarla
kanunnarneyi hazırlayan ve 50 yıl kadar hüküm süren Şulgi olarak görünüyor.
işçileri yaygındı. Çalışacakları süreyi, ücretlerini (bu erkekler, kadınlar ve çocuklara
İmparatorluğun nasıl yönetildiğine dair bir miktar fikir verecek çok sayıda metin
göre değişiyordu) ve ödemenin gümüşle mi yoksa arpayla mı yapılacağını düzen­
günümüze ulaşrruştır. Kral, hayattayken bile tanrısal kabul ediliyordu ve prestijini
leyen iş anlaşmaları gereğince çalıştırılıyorlardı. Saraya, tapınağa ve elit tabakaya ait
artırmak amacıyla düzenlenen saray törenlerinin bir parçası olarak ona şatafadı,
geniş mülklerdeki işçiler çok fazla yaygındı. Bunlar, bir aile hayatı sürdürmekle
övgü dolu ilahiler düzülüyordu. Eyaletler, muhtemelen soydan geçme olan, en­
beraber, mülkiere bağlı ve gerçekte serf ya da adeta köle olan bağınılı topraksız işçi­
si'lerin elindeydi, ancak kraliyet ailesine mensup rakip askeri kumandanlar olan
lerdi. Hasadın kötü olduğu zamanlarda tüm aileler kendilerini satıyorlardı ve bazen
saginler tarafından hem görevlerine yardımcı olunuyor, hem de kısmen kontrol
topraklarında bağınılı borçlu kiracılar olmaya devam ediyor, bazen de onları satın
altında tutuluyorlardı. Sınır bölgeleri bir sukkalmah, yani genel valinin deneti­
alanların beslediği yarı kölelere dönüşüyorlardı. Ara sıra bir hükümdar borçları iptal
mindeydi. Eyalerler tarımsal ürünlerin vergisini, devletin tapınaklara ve onların
eden bir ferman çıkarıyordu, ancak toplum içindeki dengesizlik düzeyi nedeniyle
yetkililerine tahsis ettiği kolaylıkla ulaşılabilecek şekilde konumlanrruş merkeziere
bunların uzun vadede fazla bir etkisi olmuyordu.
ödüyorlardı. MÖ 2000 dolaylarında Üçüncü Ur Hanedam olarak adlandırılan
Hükümdarlardan, bürokratlardan, memurlardan ve rahiplerden oluşan elit ta­
devlet yıkıldı. İmparatorluğun büyük bir bölümünün üzerindeki kontrol kaybe­
bakanın dışında, toplumda çiftçi olmayan iki önenıli grup vardı: zanaatkarlar ve
dildi ve nihayet Sümer'in büyük bölümünün kontrolünü daha önceki Gutilere
tüccarlar. MÖ 2000 dolaylarında altın, bakır ve gümüş işleyenler, marangozlar,
benzer eskiden göçebe olan diğer bir paralı asker grubu -Amorider- ele geçirdi.
tahta ve fıldişi işleyenler, ip yapanlar ve deri işçileri gibi birçok uzman zanaatkar
vardı. Birçoğu saray ve tapınak görevlilerinin gözetimi altındaki büyük birinıler
4 . 4 Geç Dönem Mezopotamya halinde gruplandırılrnıştı. En önenıli endüstrilerden biri, saray imalathanelerinde
Üçüncü Ur Hanedam döneminden birçok metin günümüze ulaşrruştır ve bu me­ (yerlilerden ve savaş esirlerinden oluşan bir karma olan) 6000 kadar işçinin bulun­
tinler "uygarlık"ın doğuşundan sonraki 1 000 yıl içinde Mezopotamya'da ortaya duğu (yaklaşık 300.000 koyundan oluşan büyük sürülere bağlı) dokuma üretimiy­
çıkan karmaşık toplumun oldukça anlaşılır bir resmini sunar. Toprak, toplumun di. Mezopotamya ekonomisinin işleyiş biçimini incelemenin sorunlarından biri,
temeli olmaya devam etti; halkın ezici çoğunluğu üretici olmayan az sayıdaki nüfu­ günümüze ulaşan tüm kayıtların tapınak ve saray arşivlerinden çıkması ve zorunlu
su beslemek için yiyecek üretmek zorundaydı. Bununla birlikte, toprağı kullanma olarak, bu "devlet" ekonomisinin çok yanlı bir resmini oluşturmalarıdır. Bununla
hakkı büyük oranda dengesizdi. İsmi anılan tapınak arazileri ilk Hanedanlık döne­ birlikte, bu kayıtlar bile bu sektörün dışında kalan -tuğla yapanlar, çobanlar, inşa­
minde olduğu gibi yaygındı, ancak tapınakların toprakların tümüne sahip olduğu atçılar ve daha birçok zanaatkar gibi- birçok işçinin olduğunu gösteriyor. Tapınak
düşüncesi yanlıştır; Lagaş'ta bulunan tapınak, sulanan toprakların sekizde birine ve saray atölyelerindeki işçilerden bazıları bağınılı olmuş olabilir, ancak birçoğu
sahipti. Bu tapınak arazilerinin bir kısrru doğrudan doğruya tapınak görevlileri ücret karşılığında çalıştırılıyordu; çoğuna arpa ile ödeme yapılmakla birlikte, bu
tarafından işleniyordu, bir kısrru (temel olarak toplumun elit tabakasından) tapınak olgu, erken bir tarımsal ekonomide en kolay ödeme şeklinin bu olduğu gerçeğini
görevlilerinin geçinmesi için verilmişti ve kalanı üründen bir pay karşılığında ki­ yansıtmaktadır.
ralanrruştı. İkinci kategoriye dahil olan tapınak arazileri özellikle önemliydi, çünkü Tapınak ve saraylar, denetinıleri altındaki mülkler ve çalıştırdıkları işçiler aracılı­
ğıyla kaynakların paylaştırılmasında kuşkusuz önenıli bir rol oynamakta birlikte, bü-
74 • BÜYÜK DEGİŞİM UYGARLIGIN DOGUŞU • 75

yüyen bir ticari sektör de vardı. Köylünün sahip olduğu, kendisinin ve akrabalarımn Sümer'de yaklaşık MÖ 3500'de, Uruk döneminin ortalarında uygarlığa doğru
gereksinmelerini gideren ve devlet ile dini oteritelerin el koyduğundan geriye kalan ilk temel adımlar atıldığında, bölgede kabaca eşit miktarda buğday ve arpa yetişti­
mevcut her artı ürün, diğer ihtiyaçları satın almak için satılabiliyordu. Halkın ezici riliyordu . Bununla birlikte, buğday topraktaki tuz miktarına arpanın ancak yakla­
çoğunluğunun çok az malı olduğu için, bu muhtemelen küçük çaplı bir ticaretti. şık yarısı kadar bir seviyede dayanabilir. Sümer'de toprakların giderek tuzlandığı,
Yine de küçük dükkanlara, bir " alışveriş sokağı" na ve bir "takas kapısı" na birçok atıf buğday üretiminin düşmesinden anlaşılabilir: MÖ 2005 'de toplam ürünün sadece
bulunur. Hesapları MÖ 2000 civarındaki dönemden kalan epeyce büyük bir tüccar % 1 5 'ini oluşturuyorrlu ve MÖ 1 700'e gelindiğinde tüm bölgede tarımından ta­
grubu da vardı. Bu tüccarların malların üretimi için saray ve tapınak atölyelerine mamen vazgeçilmişti. Daha da önemli olan, ürün miktarının düşmesiydi. MÖ
bağlı olduğu bellidir, ancak önemli bir bağımsız rolleri olduğu da açıktır. Ticaretin, 2400 dolayiarına kadar yüksek miktarda ürün elde ediliyordu; en azından orta­
özellikle de dış ticaretin, saray ve tapınak otoritelerine bağlı olmadığı düşünülü­ çağ Avrupa'sında olduğu kadar. Yaklaşık olarak bu sıralarda, eldeki tüm topraklar
yordu. Gerçekten de başka türlü nasıl yapılabileceğim hayal etmek zordur. Sarayla işleniyordu, ancak tuz seviyesi yükselince üretim düştü ve bazı yöreler tamamen
pazarlık eden ve geniş ticaret ağlarım örgüdeyenler, daha sonra karnm olarak bilinen, terk edildi. MÖ 2400-2 1 00 arasında ortalama ürün miktarı neredeyse yarı yarı­
birçok tüccar birliğiydi.Yônettikleri ticarette izledikleri yolun en temel özelliği, her ya düştü. MÖ 2000'e gelindiğinde, "Toprak beyaz oldu" diye o sırada düşülmüş
ürüne gümüş üzerinden bir değer biçilmesiydi. (Bu ara sıra bakır üzerinden de kayıdar vardır; bu tuzlanmanın etkisine açık bir atıfnr. Tarımsal verimin ve hu
oluyordu, ancak MÖ 3000'lerden sonra oldukça ender görüldü.) Bu nedenle, çeşidi nedenle üretici olmayan elit tabakayı besieyecek yiyecek fazlasının miktarındaki
malların ticareti normal şartlarda düşük gümüş değerlerine göre yapılmakla birlikte, olağanüstü düşüşün Sümer toplumu ve devleti üzerindeki etkisi çok büyük oldu.
gümüş bir hesaplama standardı, bir takas aracı ve bir ödeme şekliydi; dolayısıyla gü­ Yaklaşık MÖ 2400'de ürün miktarındaki ilk ciddi düşüş, S ümer'in Akadlı Sargon
müş, nakit paranın tüm rollerini üstlenmişti ve çok geniş bir alanda kabul görmüş tarafindan ilk defa dışarıdan fethedilmesiyle yaklaşık aynı zamana denk düşer. De­
bir takas aracı sağlıyordu. Gümüş sikkeler var olmamakla birlikte, belirli değerlerde vam eden yüzyıllardaki sürekli gerileme, ancak kısa ömürlü canlanmalar (Üçüncü
gümüş halkalar üreriliyar ve bunlar bir şekilde daha küçük birimlere ayrılabiliyordu. Ur Hanedanı) ve daha da büyük ölçüde çöküşlerle -Guti ve Amorit dönemleri­
Ticaret yolları boyunca dış dünyaya dağılmış olan tüccarlar bu mekanizma sayesinde, belirlendi. MÖ 1 900 dolaylarında ürün miktarı, klasik Sümer kent devlerlerinin
MÖ 3200 gibi erken bir tarihte, erken dönem Mezopotamya kentleri için hayati ilk defa canlandığı İlk Hanedanlık dönemi (yaklaşık MÖ 2900-2400) boyunca
öneme sahip ürünlerin ticaretini organize edebiliyorlardı. elde edilen miktarın ancak üçte biri kadardı. Tarımsal temelin aln oyulmuştu ve
MÖ 2000 dolaylarında Üçüncü Ur Hanedam'nın yıkılmasından son­ bölge karmaşık bir devlet altyapısını daha fazla destekleyemedi.
ra, Sümer'de kayda değer bir yeniden canlanma olmayacaktı. Arnarider bir­ [ Geç Dönem Mezopotamya 7. 1 . 1]
kaç on yıl boyunca kontrolü ellerinde tuttular ve İsin ve Larsa kentlerinde kı­
sa ömürlü hükümdarlar oldu. MÖ 1 900 dolaylarında Sümer, daha önce Kuzey 4 . 5 Mısır
Mezopotamya'da önemsiz bir kent olan Babil'in kontrolü altına girdi. Bu tarihten [Erken Dönem Mısır 3.3.2]
itibaren uygarlığın merkezi daima bölgenin kuzeyinde oldu ve nihayetinde Sü­
mer kentleri gerilediler ve terk edildiler. Bu gerilemenin altında yatan sebepler
neydi? Erken dönemde Sümer kentlerinin hepsi sulamayla yapılan tarıma bağım­ 4 . 5. 1 Birleşme
lıydı, ancak Mezopotamya'da sulama şartları ideal olmaktan çok uzaktı. Çoğu kez Nil Vadisi'nde uygarlığın ortaya çıkmasına yol açan süreçler Mezopotamya'da­
40° C'ye varan çok yüksek yaz sıcaklıkları buharlaşmanın çok olmasına ve toprak kinden daha geç başladı, ancak çok daha yoğundu. Tarım oldukça geç gündeme
yüzeyinde tuz tabakalarının birikmesine yol açıyordu. Drenajın düz arazilerde çok geldi ve MÖ 4000 dolaylarında bile hala büyük ölçüde avcılık ve balıkçılıkla ge­
yavaş olması ve ikiz nehirlerin getirdiği büyük miktardaki alüvyonun yol açtığı çinen, yaklaşık 1 00 kişiden oluşan, sadece yarı yarıy� çiftçi olan pek çok toplum
su baskını nedeniyle bu durum şiddetleniyordu. Bu sorunlarla başa çıkmanın tek vardı . Yaklaşık 1 000 kişilik, yeraltı evleri ve bir merkezde toplanan köyün tahıl
yolu, toprakları uzun süre nadasa bırakmaktı. Sümerliler için bu mümkün değildi. depolarını içeren köyler de bulunuyordu. izleyen 500 yıl içinde nüfus arttı ve
Yüksek nüfus seviyesi ve çoğunlukla toprak hakkı üzerine anlaşmazlıkların yol yerleşmeler Nil Vadisi'ndeki tarım yapılabilen toprakların oldukça dar şeridinin
açtığı rakip kentler arasındaki daimi güç yarışı, ürün elde etmek için mevcut her büyük bölümüne yayıldı. N ehir kenarındaki bahçelerde buğday ve arpa yetiştiren
dönümün kullanılmak zorunda olması anlamına geliyordu . Sümer toplumunun ve sığır, keçi, koyun ve domuz besleyen köylerin tümünde sulama çalışmaları nis­
temellerinin yavaş yavaş zayıflamasının altında yatan önemli bir neden, sulamanın peten basitti. Kayıklar kullanılıyordu ve nehir boyundaki köyler arasında giderek
neden olduğu çevresel bozulmaydı. gelişen bir iletişim ve ticaret vardı. Aynı zamanda, gelişen mesleki uzmanlaşma-
76 • BÜYÜK DEGiŞiM
UYGARLlCIN DOGUŞU • 77

nın ve -az sayıda köyün yerel yöneticileri olan- "lider"lerin ortaya çıkışının ilk
işaretleri vardı.
Nil Vadisi'nde ortaya çıkan uygarlık birçok bakımdan Mezopotamya'dakinden
farklıydı. Öncelikle, tarımsal arazinin miktarı Nil'in yıllık taşkın seviyesinin sı­
nırlarıyla kısıtlanmıştı ve bu nedenle nüfus yoğunlukları Sümer'dekinden çok
daha düşüktü . Kentler ortaya çıkmıştı, ancak Mezopotamya'daki gibi büyük yer­
leşmeler olmaktan çok, elit tabakanın tören merkezleri olma yönünde ilerliyor­
lardı. İkinci olarak, Nil Vadisi çok erken bir tarihte bir bütün haline gelmişti ve
Mezopotamya'da görüleniere benzer birbirinden ayrı kent devletleri ortaya çık­
mamıştı. Tarihinde daha sonra birliğin olmadığı uzun ve sık dönemler olmakla
birlikte, vadiyi birleştirme becerileriyle tanımlanan Mısır'ın büyük hükümdar ve

g
hanedanlarının geleneği devam etti. Üçüncü olarak, Nil Vadisi dardı ve çöllerle
çevriliydi. Bu nedenle Mısır bilimciler geleneksel olarak, kültürün kendine öz ü
doğasını, izole oluşunu ve dış etkilerden yoksun oluşunu vurgulamışlardır. Bu­
nunla birlikte, vadinin imparatorlukları erken dönemlerden beri dış bağlantılara
sahipti. Bu bağlantılar, yukarı Nil'de güneye, deltanın doğusunda Suriye'ye ve
ayrıca Kızıldeniz'den aşağıya doğruydu. Bölüm 7'de görebileceğimiz gibi, Mısır,
Güneybatı Asya'ya egemen olmaya çalışan birçok imparatorluktan biriydi. Bu­
nunla birlikte, ilk dış temaslarının, coğrafi sınırları daha belirsiz ve bu nedenle dış
etkilere çok daha açık bir bölgede yer alan Mezopotamya'ya göre daha az önemi
vardı. Buna rağmen, ilk uygarlıkların ortaya çıktığı iki yöre arasındaki fark, temel
bir açıdan daha azdı. Her ikisi de, büyük ölçüde, halk kitlesini sömüren küçük bir
elit tabakanın sosyal ve siyasi baskısı üzerine kurulmuştu.
Mısır devletinin kurulması, MÖ 3300 dolaylarında vadi boyunca tüm yerleşme­
leri ayrı ayrı etkileyen Nil'in taşkın miktarındaki ani bir azalmayla bağlantılı gibi gö­
rünüyor. Bu, topluluklar içinde kötü hasatlada başa çıkabilmek üzere düzenleme ya­
pılması ve büyük bölümü artık taşkına uğramayan toprakların yeniden paylaştırılması
ihtiyacını artırdı. Liderler ve grup önderleri vadi boyunca bu faaliyetleri düzenleyip
bunun sonucunda prestij ve güç kazandılar. İnsanlar kısa sürede toplumsal eylemler­
den önemli faydalar sağlamış olabilirler, ancak uzun vadeli sonuçları çok önemliydi.
Yukarı Mısır'daki büyük yerleşmelerden biri MÖ 3400 dolaylarında nüfusu yakla­
şık 10.000 olan Hierakonopolis'ti. Bir dönemde kent, en büyük yerel rakibi olan
Nagada'yla ya birleşti ya da onu ele geçirdi. Daha büyük olan bu yerleşme birimi,
dalgalanan yiyecek üretme sorunlarıyla daha kolay başa çıkabiliyordu ve Aşağı Mısır'a
giden ticaret yollarını denetlernek üzere gücünü de geliştirdi. MÖ 3200 dolayların­
daki dönemde (hanedanlar öncesi son dönem) NilVadisi boyunca, özellikle de yukarı
vadide, bir grup küçük lider ve önder, kendi aralarında ve ayrıca giderek kurak olma­
ya başladığı için Libya'dan ve Doğu Salıra'dan vadiye girmeye çalışan çeşitli gruplarla
sonu gelmeyen bir çatışmaya girişmişlerdi. Doğunun ve batının etkilerine daha çok
açık olan delta alanındaki gelişmeler belirsiz; Nil'in getirdiği alüvyonun miktarı ve
nehrin yatağındaki sürekli değişimler bu ilk yerleşmelerin neredeyse hepsini toprak

Harita 8 : Nil Vadisi - Mısır Uygarlığının Başlıca Yerleri


UYGARLIGIN DOGUŞU • 79
78 • BÜYÜK DEGiŞiM

Buto'nun kobra tanrıçası Wadjet. Birleşmenin sadece Mısır'ın iki parçasının bü­
altında bırakmıştır. Önemsiz hükümdarlar arasında devamlılık gösteren savaş, lider­ tünleşmesi mi olduğu yoksa burada diğer alanların ve küçük devletlerin mi yer
lerin ve savaş önderlerinin gücünü ve konumunu artırdı. Bu dönem boyunca, daha aldığı belli değildir.Yine de, Mısır'ın MÖ 3050 dolaylarındaki birleşmesinin, çok
sonra gelen firavunların sembolik süslemeleri ve işaretleri artık kullanılıyordu: kısa daha uzun süren bir gelişme sürecinin yalnızca bir bölümü olduğu açıktır. Daha
etek, devekuşu tüyleri, penis kılıfi, kırmızı ve beyaz taç, değnek ve asa. Bu "hanedan­
bir 1 000 yıl boyunca Mısır'da bir dizi bölgesel ve mahalli kültür söz konusu oldu
lık öncesi" dönernin geleneksel değerleri, Mısır'ın Hierakonopolis'li bir hükümdar
olan Narmer'in denetimi altında birleştirilmesi ve krallarm İlk Hanedam'nın kurul­
ve birçok tapınak bu eski stillerde inşa edilmeye devam etti. Bunları birbirleriyle
kaynaştırmak ve artık "Mısır" kültürünün en mükemmel örneği olduğu düşü­
masıyla birlikte MÖ 3500'de son bulur.
Bu tarihte Mısır'da tam olarak ne olmuş olduğunu bilmek çok zor. Sorun, MÖ
nüleni onlara kabul ettirmeye çalışmak oldukça uzıın sürdü . Bu kültür fıravunun
sarayından türedi ve aşağı yukarı birleşme zamanında çok hızlı bir şekilde mey­
3000'den sonraki 2500 yıllık Mısır tarihinin büyük bölümünün, bu sırada Mısır'ın
dana çıktı. Kutsal fıravunun etrafında, ineelikle işlenmiş bir ideoloji, mecazlar ve
tümünü yönetmeyen kralların varlığıyla farklılaşan "ara" dönernlerle kesintiye uğ­
törensellik yaratıldı, hiyeroglif olarak bilinen oldukça özgün bir yazı sistemi de
rayan bir dizi hanedanlar (toplam olarak 26) halinde yapılanması gerçeğinden kay­
birdenbire ve tamamen gelişmiş olarak ortaya çıktı. Bununla birlikte, bu saray
naklanmaktadır. Bu dizge, büyük ölçüde Mısırlı bilgin Manetho'un MÖ 3 . yüzyılda
sanatı ile kültürü yüzyıl boyunca çok sınırlı kapsamda var oldu ve sadece birk;ı.ç
Yunanca yazdığı eser aracılığıyla bilinmektedir. Eserin aslı günümüze ulaşmamıştır,
yapıya yoğunlaştı.
sadece diğer yazarlar tarafindan yapılmış alıntılar ve özetler vardır. Benzer bir hane­
danlık dizgesi "Torino Krallar Listesi"* olarak adlandırılan belgede ve birkaç kita­
bede korunmuş olarak yer alıyor. Bu dizgeler kuşkusuz MÖ 1 500'den sonra "Yeni 4 . 5. 2 İlk Hanedanlar
Krallık" döneminde ortaya çıkan bir geleneğe dayanır. Yine de, o zaman bile 1 500 İlk iki hanecianın Erken Hanedanlık dönemi (MÖ 3050-2700) , yaklaşık MÖ
yıldan daha uzun bir süre öncesinde neler olduğunun bilinmesi çok fazla olası gö­ 3200'den sonra gelen dönemdeki çok hızlı gelişmelerin ardından, Mısır devle­
rünmüyor. Bu listelerde kralların sadece tek bir ismi yer alıyor, oysa firavunların üç tinin temel özelliklerinin hala oluşturolmakta olduğu bir geçiş dönemiydi. İlk
isme sahip olduğu biliniyor ve bu, karışıklığa ve kimi yöneticilerin adının iki kere dört hükümdardan sonra, bir krallar listesinden bağımsız olarak dönernin tutarlı
geçmiş olmasına yol açmışa benziyor. Geleneksel olarak Birinci Hanedan'ın ilk kralı herhangi bir tarihini yazmanın mümkün olmadığı apaçık ortadadır. Bu krallar
Menes'ti, ancak oynadığı rolün ne olduğu kesin olarak bilinmiyar ve Menes, başka Mısır'ın tamarnında hüküm sürdüler ve civardaki hükümdarlada yapılan savaşlar,
bir isim altındaki Narmer olabilir. Bilgi veren diğer kaynaklar "Manetho" gelene­ krallığın evrimine temel oluşturmayı sürdürdü. Başkent, Nil'den geri kazanılan
ğiyle çelişir. Kitabesi Beşinci Hanedan zamanında (MÖ 2400 dolayları) hazırlanmış arazi üzerine, Menes tarafından gelenekiere uygun olarak kurulan Memphis'teydi.
olan "Palermo taşı"nda ilk iki hanedam ele alan kısırnlar kayıptır, ancak Menes'in Kent bu dönem boyunca devamlı büyüdü; Nil'in koliara ayrıldığı yerin yakınında
idaresi altındaki geleneksel birleşmeden önceki kralların bir listesi verilir ve bu da, öneımıli bir stratejik konumdaydı ve deltayla birlikte, bakır ve turkuvaz sağlayan
daha önceki birleşik bir devletin yıkılarak onun tarafindan yeniden kurulduğunu Sina Yarımadası'na uzanan ticaret yollarını kontrol ediyordu. Krallar Yukarı Mı­
akla getirir. Diğer yandan, (yaklaşık MÖ 1 200'e tarihlendirilen) "Sakkara tableti" sır'daki Abydos'ta büyük anıt mezarlara gömülmeye devam etti. Bu nispeten er­
o tarihe kadarki tüm kralların listesini vermekte, ancak Birinci Hanedan'ın ilk beş ken aşamada bile, Mısır'ın iki önemli bölgeyle kayda değer dış bağlantıları vardı.
kralından bahsetmemektedir. Bunu neden bu şekilde yaptığı belli değildir. Birincisi, Nil boyunca güneyde hammadde ve köle kaynağı olan Nübye'ydi. Sina
Mısır'ın tek bir kralın yönetimi altında basit ve hızlı bir fetih süreciyle bir­ üzerinden doğuya, Suriye'ye giden yollar daha önemliydi. Sina Çölü'nden geçip
leşmiş olması mümkün gibi görünmüyor. Yukarı Mısır'da, muhtemelen birçok büyük ticari yedeşmelere giden yollar üzerinde bir dizi küçük "alışveriş durağı" ve
küçük devletin arasından birinin başarılı olduğu gelişen bir siyasi rekabet dönemi birleşmeden hemen sonra Mısır nüfuzunun bir uzantısının sezilebildiği Levant'ın
vardı. Bu devlet daha sonra, öyle güçlü bir siyasi örgütlenme düzeyine sahipmiş güneyinde "koloniler" varlığını korudu. Levant'tan başlayarak Mezopotamya'ya
, , gibi görünmeyen Aşağı Mısır'ı ele geçirmeye devam etti. "Menes" (ve/veya "Nar­ ulaşan bağlantılar söz konusuydu. Bu yollar boyunca yolculuk eden sadece mallar
mer") bu hükümdarlardan sadece birisiydi. Bununla birlikte, Mısır'ın iki parçası­ değildi. Mısır'daki sanat motiflerinden bazıları, özellikle de yarı arslan yarı karta!
nı -Yukarı ve Aşağı- birleştirme fikri bütün hanedanların temelini oluşturmayı olan kanatlı ejderha ve gül şeklinde rozetleri tutan birbirine dolanrnış iki yılan
sürdürdü. Bu düşüncenin sembolü firavunların çifte tacıydı:Yukarı Mısır için be­ motifleri kuşkusuz Mezopotamya'dan, hatta daha doğudaki Elam'dan çıkmıştı.
yaz, Aşağı Mısır için kırmızı. Firavunlar aynı zamanda "iki kadının sevgilisi"ydi: MÖ 2200 dolaylarına kadar süren Üçüncü ve Sekizinci hanedanlar arasındaki
Hierakonopolis yakınlarındaki Nekhab'ın akbaba tanrıçası Nekhabet ve deltadaki "Eski Krallık" döneminin geleneksel başlangıcı olan yaklaşık MÖ 2700'de, Mısır'da

* Torino Krallar Papirüsü olarak da bilinir (ed.n.)


80 • BÜYÜK DEGİŞİM UYGARLIGIN DOGUŞU • 81

güçlü, birleşik ve çok karmaşık bir devlet ortaya çıkmıştı. Ne yazık ki günümüze Mısır köylüleri ve devleti hayatta kalmak için Nil' e ve onun yıllık taşkınianna
ulaşan kayıtlardan manti.klı bir tarih anlatısı elde etmek mümkün değil. Hükümdar­ bağımlıydı; yaklaşık MÖ 2900'den sonra Mısır'da, Memphis'in güneyinde hemen
ların yaptırdığı anıt mezarlar ve steller, savaş esirleri ve Sina ile Nübye'den getiri­ hiç yağmur yağmarnıştı. Nil Nehri yılda bir kez suyla dolan doğal kanalların yak­
len ganimetlerle birlikte sürekli olarak savaş sahnelerini gösteriyor. Yaklaşık MÖ laşık 90 cm üzerinde kalan setleri doğal bir yolla oluşturmuştu. Bu taşkın ağustos
2695 'te, Memphis yakınlarındaki Sakkara'da yer alan "Basamaklı Piramit" ile tören­ ayının ortasında Yukarı Mısır'da, birkaç hafta sonra da kuzeyde oluyordu. Normal
bir taşkın havuzlarda yaklaşık 1 22 cm su biriktiriyor ve kasım ayına kadar sular
sel yapılarda önemli bir farklılık ortaya çıktı. Bu, Üçüncü Hanedan'ın birinci veya
ikinci kralı olan Coser'in anıt mezarıydı. Piramit, 457 metre uzunluğu ve 228 metre
burada durmaya devam ediyordu. (Kötü bir yıl yaşandığında bazı havuzlar kuru
kalıyordu.) Ortalama bir taşkın, vadi yüzeyinin yaklaşık üçte ikisinin üzerinden a­
eni olan, dış kuleleri ve tek bir girişi bulunan kalın taş duvarlada çevrili büyük bir
şarak, yılda bir ürün almaya yeterli oluyordu . Tarımı geliştirmek için geniş ölçekte
alanın bir parçasıydı. Bu alanda bir dizi taş mezar ve pirarnİdin önünde bir platform
sulama yapmaya ve nehirden çıkan radyal ana kanallar açmaya gereksinim yoktu;
vardı. Bu, Sed festivalinde "kralın görünmesi" amacıyla yapılmış olan bir sahneydi.
düşük teknolojili bir dizi lo kal önlem almak yeterliydi. Yapılması gerekenler ta­
KralYukarı ve Aşağı Mısır'ın iki tahtında oturuyor, sonra da, Mısır'ın tüm toprakları
şan suların aktığı kanalların toprakla dolmasını önlemek ve onları derinleştirmek,
üzerinde hak iddia etme ve Mısır halkına hükrnetme hakkını sembolik olarak gös­
doğal sederin alçak noktalarını hendekler kazarak açmak, doğal kanallarda suyun
termek için kapalı alanda ve taş mezarların çevresinde dolaşıyordu .
birikmesini sağlamak için suların buralardan taşmasını önlemek ve suyu tarlafara
Kraliyet anıt mezarının biçimi Dördüncü Hanedan'da değişti ve artık, Sed
kovalada dökmekti. Bu basit sistemle işlenen araziyi doğal taşkın alanının dışına
festivaline uygun olması amacıyla dikdörtgen bir kapalı alanı olmayan gerçek
doğru büyütmek ve az sayıda alanda yılın sonlarına doğru ikinci bir ürün almak
bir pirarnide dönüştü . Piramit güneşin ve bununla birlikte firavunun, hükmettiği
için suyu biriktirmek mümkündü . Mısır dünyasının tüm ritmi yıllık Nil taşkını­
ülkeden çok, güneş ve yıldızlada ilişkisinin sembolüydü . Bu yapılar ortalama 2 , 5
na dayalı olarak oluşturulmuştu. Takvim sadece üç mevsime bölünmüştü: Akhet
ton ağırlığındaki (bazıları 1 5 tondu ve hiçbiri 1 ,5 tondan hafif değildi) 2 . 300.000
(taşkın) , Peret (büyüme) ve Şemu (kuraklık) . Nil taşkınları pek çok nehirdekinden
taş bloktan oluşan Büyük Piramit'le zirvelerine ulaştılar. Altın kaplama kapak taşı
daha güvenilirdi, ancak taşkının büyük ölçüde aksaması, özellikle bu birkaç yıl
artık yerinde olmamakla birlikte, aslında tepesinin yerden yüksekliği 1 47 met­
arka arkaya tekrarlanırsa, felaket demekti. Yaygın bir açlık tehlikesi, hayvanların
reydi. Tüm bu Mısır anıt mezarları, çoğunlukla firavunun yıldızlarda, özellikle hiç
ölümü ve bir sonraki ürün için gereken tohumlukları yeme zorunluluğu ortaya
kaybolmayan ve bu nedenle " ölümsüz" olarak görülen kutup çevresindeki yıl­
çıkardı. Elit tabakanın yiyeceklere el koymayı sürdürmek amacıyla yaptığı baskı,
dızlarda tecellisiyle bağlantılı göksel mecazlada doldurulmuştu . Büyük Piramit'le
kaçınılmaz olarak toplumsal huzursuzluğa ve siyasi krize yol açardı. Mısır devleti
ilgili, çoğu kez orantılarındaki gizli matematik üzerine, bir yığın spekülatif saç­
uzun zaman devam eden bir krizle baş edecek kadar güçlü değildi.
malık türetilmesine rağmen, birtakım güçlü sembolik yapılar içerdiklerine hiç
Mısır tarihinin birçok dönemi Nil'in taşkınlarında meydana gelen değişimlerle
şüphe yok. 57 dönümlük bir alanı kaplayan tabanının dört kenan, tam olarak
bağlantılıdır. Yaklaşık MÖ 3200-2800 arasındaki dönemde, alışılmadık küçük taş­
kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusunda olacak şekilde düzenlenmişti. İçeride
kınlar ve bunların da neden olduğu sosyal karışıklıklar görülmüştü ve bu sorunla
yukarıya doğru çıkan bir koridor, sert bir eğimi olan Büyük Galeri'ye ulaşır.
baş etmek için daha ileri derecede bir düzenlemeye duyulan ihtiyaç Mısır devletinin
8000 kilometre güneyindeki Assuan'dan getirilmiş çok sert bir granitten yapıl­
ortaya çıkmasında önemli bir etken old� . MÖ 2700-2200 arasındaki Eski Krallık
mış olan bu galeri 46 metre uzunluğundadır, ancak tavan yüksekliği 8 , 5 metre
döneminin başarı ve istikrarı genellikle yüksek ve güvenilir bir taşkınlar zamanı­
olmasına rağmen eni sadece 2 metredir. Kuzey ve güney duvarlarında yerden
na denk gelmişti. Eski Krallık'ın yıkılınası ve MÖ 2 1 80-1 99 1 arasındaki Birinci
sadece yarım metre yukarıya yerleştirilmiş, dışarıya kadar uzanan iki baca vardır.
Ara Dönem, neredeyse kesin olarak bu zamana ait felaket derecede sığ taşkınlada
Bir tanesi, ölümsüz yıldızlardan biri olan "Thuban"a (Mısırlıların kuzey yıldızına
bağlantılıydı. Birinci Ara Dönem, ilk firavunlada ilişkilendirilen kraliyet binaları ve
verdiği isim) ve diğeri de Orion'a (ölümsüz Osiris) doğru yönelendirilmiştir. Bu
kİtabelerden dikkat çekecek denli yoksundur, ancak ortaya çıkan küçük, yerel krallık
yapılar gökyüzü gözlemevleri değildi, ancak tanrısal firavunun ölümünden son­
hükümdarlarının anıt mezarları hem çoktu, hem de özenle yapılrnışlardı. Görünen
raki değişimini sembolize ediyorlardı . Tüm bu yapılar son derece uzun dönemli
o ki, Nil taşkınlarının çok sığ olmasının yol açtığı ekonomik ve sosyal karmaşanın
muazzam miktarda işgücü gerektiriyordu. Hükümdarları, rahipleri ve bürokrat­
sonucu Mısır devletinin alt yapıyı ayakta tutma becerisinin azalması, merkezi kont­
ları beslemek için sadece tarımsal artı ürünün değil, bunun yanı sıra bu elit pro­
rolün zayıflaması ve bir miktar yiyecek sağlamayı ve bölgesel savunmayı düzenleye­
j eler için gereken çok büyük miktarlarda zorunlu işgücünün de toplanması, sahip
bilen bölgesel hükümdarların (belki bunlar Eski Krallık'ın o bölgelerdeki valileriy­
olabilecekleri toplumsal destek her ne olurlarsa olsun erken dönem devletinin
di) ortaya çıkmasıydı. Bu hükümdarlar arasında kaçınılmaz olarak sürekli bir çatışma
gücünü gösterir.
82 • BÜYÜK DEGİŞİM UYGARLIGIN DOGUŞU • 83

Şortugav
(ta((rif,en j2.0
vardı. Bu dönemin sınırları belirsizdir, ancak MÖ 2 1 80'den sonra Mısır'da 20 yıl t
((�JI
kadar büyük bir iç savaşın ve sosyal kargaşanın olduğu görülür. MÖ 2 1 60-2040
arasında, merkezi Memphis'in yaklaşık 9,5 kilometre kuzeyindeki bir bölgede yer
alan bir hanedan vardı, ancak Nil Vadisi'nin sadece bir bölümünde hüküm sürü­
yordu. Yaklaşık MÖ 2 1 30'da, Yukarı Mısır'daki Teb'de başka bir hanedan ortaya AF6AWiS"TAW
çıktı. MÖ 2040-2000 arasındaki bir yerlerde Nil'in taşkınları düzelmeye başladı­
ğında, Smatovi ("iki ülkeyi birleştiren") adındaki bir hükümdar birleşmiş bir Mısır
krallığını yeniden kurdu.
[ Geç Dönem Mısır 7. 1 . 2]

4 . 6 İ ndus Vadisi
Yaklaşık MÖ 2300'de İndus Vadisi'nde ve çevresindeki alanda gelişen uygarlık,
dünya üzerindeki üçüncü gelişmeydi, buna rağmen bütün ilk uygarlıkların en
az bilinenidir.Yazısı hala deşifre edilememiştir, iç yapısı ve kültürü hakkında çok
az şey bilinmektedir ve MÖ 1 750'den sonra, birikimlerinin çok azını daha sonra Hilıll>iS1AW
gelen toplurnlara ve devletlere aktararak çok hızlı bir şekilde çökmüştü. İlk uy­
garlıklar arasında en kısa ömürlü olanıydı ve başarısının en yüksek seviyesi, MÖ
2300'den sonra muhtemelen 300 yıldan fazla sürmedi.
İndus Vadisi'nde tarımın ilk kanıtları yaklaşık MÖ 6000' e tarihlendirilir. Başlıca
ürünler buğday ve arpaydı; bunların tarımı neredeyse kesin olarak Güneybatı As­
ya'daki ilk köylerden yayıldı. Ayrıca, bezelye, mercimek ve hurma da yetiştiriliyordu .
Önemli ürün pamuktu; dünya üzerinde herhangi bir yerde yetiştirilmesine dair
ilk kamt budur. Evcilleştirilen başlıca hayvanlar olan hörgüçlü sığır, manda ve do­
muzlar yerel sürülerden evcilleştirilmiş gibi görünüyor. Güneybatı Asya'mn başlıca • M od e rn Ş e h i r l e r
hayvanları olan koyun ve keçiterin önemi daha azdı.Yaklaşık MÖ 4000'den itiba­
ren nüfus artınca kerpiçten yapılmış büyük köyler vadide hızlı bir şekilde çoğaldı
ve bölgedeki kültür giderek birbirirıe benzerneye başladı. Bu ilk çiftçilerin temel
sorunu, Himalayalar'dan beslenen İndus'un haziran ile eylül ayları arasında vadide
geniş alanları sular altında bırakması ve sık sık yatağım değiştirmesiydi.Yaklaşık MÖ
Harita 9: İndus Vadisi Uygarlığı
3000'den itibaren taşkınları kontrol altına almak ve çevredeki tarlaları sulamak için
büyük bir alanı kapsayan çalışmalar yapıldı. Buğday ile arpa, taşkımn suları geri kentin benzer bir plana sahip olduğu görülüyor. Batı tarafinda, hepsi kuzey-güney
çekilirken ekiliyar ve ilkbaharda hasat ediliyordu. Sulama miktarının ve taşkın de­ doğrultusunda yönlendirilmiş olan başlıca kamu yapılarının bulunduğu bir "iç
netiminin artması yiyecek fazlasını artırdı; MÖ 2600 dolayiarından itibaren 1 00 , en kale " yer alıyordu . Doğuda çoğunlukla konut alanlarının yer aldığı bir aşağı kent
fazla 200 yıl içinde çok karmaşık bir toplumu ortaya çıkaran hızlı bir sosyal ve siyasi vardı. İç kale bir tuğla duvarla çevrilmişti ve tüm kenti içine alan bir duvar daha
gelişme dönemine yol açtı. olmuş olabilir. Sokaklar düzenli bir plana göre, evler eşit büyüklükteki tuğlalardan
Uygarlığa yol açan süreç veya doğası hakkında çok az şey biliniyor. Hüküm­ yapılmıştı. Tüm vadide ortak bir ağırlık ve ölçü seti vardı. Sanat motifleriyle dini
darların hiçbirinin, hatta kentlerin bile adları bilinmiyor. Burada iki büyük kent motifler de büyük bir benzerlik gösteriyordu. Tüm bu özellikler İndus Vadisi top­
vardı: Güneyde Mohenco-daro ve kuzeyde Harappa yerleşmeleri . Gelişmelerinin lumuna büyük bir denetimin hakim olduğunu akla getirir.
en yüksek noktasında 30-SO.OOO'lik (yaklaşık Uruk büyüklüğünde) bir nüfusla­ İndus Vadisi uygarlığı geniş ticaret ağlarının merkezinde yer alıyordu. Or­
rı olmuş olabilir, ancak bunlar, 482.270 metrekarelik bir alana sahip olan İndus ta Hindistan'dan altın, İran'dan gümüş ve Racputana'dan bakır geliyordu. Birçok
Vadisi'nde yer alan, bu büyüklükte bir eşi daha bulunmayan yerleşmelerdi. İki
84 • BÜYÜK DEGİŞİM UYGARLlClN DOGUŞU • 85

alış veriş yeri ve ticaret kolonisi de kurulmuştu. Bunların bir bölümü iç kısım­ yaşandı . Özellikle, çok sayıda önemli teknolojik adım, MÖ 3000 dolaylarında tam
larda, Orta Asya'ya açılan geçiderdeki stratejik noktalardaydı. Diğerleri Hindukuş da Mezopotamya'da daha karınaşık bir toplum ve devlet ortaya çıkarken, atıldı.
Dağları'nın kerestesi gibi önemli kaynaklara ulaşırnı kontrol ediyordu. İndus Vadi­ Tüm bu gelişmelerin bağlantılı olduğu konusunda, pek kuşku yoktur.
si'ndeki en yakın yerleşmeye 724 kilometreden daha uzak, bilinen tek lapis lazuli İlk adımlardan bazıları çanak çömlek yapıınındaki yeniliklerdi. Birkaç bin yıla
kaynağı Ceyhun (Amuderya) boyundaki Şortugay'da bir ticaret kolonisinin bulun­ rağmen, kil oluşumların elle biçimlendirilen halkalar halinde biraraya getirildiği
durulması, uygarlığın yaygın etkisini gösterir. Hatta daha kuzeyde, Kopet Dağı'nın ve ateşte doğrudan pişirildiğini gösteren üretim yöntemleri nispeten ustalıktan
arkasında ve Hazar Denizi yakınındaki Altın Tepe'yle bağlantılar vardı. Burası 1 0 yoksundu. Delikli bir zeminin kabı ateşten ayırdığı ilk gerçek çömlekçi fırınları
metre kalınlığında bir duvarın çevrelediği 7500 nüfuslu bir kasabaydı, içinde, S O MÖ 4000 dolaylarında icat edildi. Fırınlar asıl çok renkli çömleklerin yapıını için
çömlek fİrınının bulunduğu büyük bir zanaatkarlar mahallesi yer alıyordu ve İndus vazgeçilınezdi ve dışta taş ya da kerpiç bir duvarla birlikte kilden yapılıyorlardı.
Vadisi'yle düzenli olarak ticaret yapıyordu. Ayrıca, deniz ticaret yollarını kontrol Bu fırınlar Mezopotamya'da tepesinde bir hava deliğinin bulunduğu kubbe biçi­
etmek amacıyla Kambay Körfezi'nin başlangıcındaki Lothal gibi yerleşmelerde ve ınindeydi, Mısır'da ise daha çok baca şeklinde. SOO yıl kadar sonra, bir el çömleği
batıda Makran sahilinde bir dizi kale vardı. Bu kaleler Körfez'den aşağıya ve sonra biçimlendirirken diğer elin bir süre dönerek duran bir platformu · çevirdiği ilk
tüm Makran sahiline doğru seyreden gemileriyle, MÖ 2600 dolaylarından itibaren çömlekçi çarkı geliştirildi; devamlı olarak dönen çark MÖ 700 dolaylarına ka....
gelişen Mezopotamya ticareti için önemliydi. İndus Vadisi Mezopotamyalılar tara­ dar icat edilmedi . Fırınlara benzeyen ocaklar da kerpiç tuğlaları pişirınek için
findan "Meluhha" olarak biliniyordu. Bir tek Balıreyu'de yapılan özel mühürlerin kullanılabiliyordu. Mezopotamya'da bu teknik, yapıların en önemli bölümlerinde
İndus Vadisi'nde keşfedilmesi ve İndus Vadisi uygarlığının, tüccarlarının kaldığı özel kullanılacak tuğlalada sınırlandırılınışken, İndus Vadisi'nde kerpiç tuğlalar yaygın
bir köyün bulunduğu Mezopotamya'da küçük bir tercümanlar kolonisi bulundur­ bir şekilde fırınlanıyorlardı. (Kral saraylarında bile güneşte kurutulmuş kerpiç tuğ­
ması ticaretin seviyesini gösterir. laların kullanılması devam etti.) Dokuma tezgahları MÖ 3500 dolaylarında hem
Mısır'da hem Mezopotamya'da kullanılıyordu; bunlar, ağırlıklada yerinde tutulan
İndus Vadisi uygarlığı MÖ 1 700 dolaylarında çok hızlı bir şekilde son buldu.
ve iki yanda uzanan, aralarında gerilmiş atkı ipliklerinin yer aldığı kirişleriyle, dik
Çöküşün nedenleri karmaşıktı. Mezopotamya'da olduğu gibi çok yüksek sıcak­
olarak yere saplanmış kısa değneklerden daha fazlası değildi.
lıkların hüküm sürdüğü ve drenajın yavaş olduğu elverişli olmayan bir çevrede
Tarım teknolojisinde de yavaş yavaş değişiklikler oluyordu. Mezopotamya'da er­
yapılan sulama, toprağın tuzlanmasına ve ürün veriminin düşmesine yol açmıştı.
ken Obeyt döneminde, kolayca yapıldıkları ve bol hammadde var olduğu için
Ayrıca, İndus'un yıllık taşkınını kontrol altında tutmak zor olmuş olabilir. Çok da­
kilden üretilmiş oraklar kullanılıyordu. MÖ 3000'den hemen sonra bunların yerini,
ha önemli bir yaklaşım, kerpiç tuğlaların, güneşte kurutulduğu Mezopotamya'dan
tahta bir sapa geçirilip (Mezopotamya'da yeraltındaki petrol yataklarından sızdıkları
farklı olarak, İndus Vadisi'nde odun yakılan fİrınlarda kurutuluyor olduğu gerçe­
için kolayca elde edilen) katranla yapıştırılan çakmak taşından oraklar aldı. Aslına
ğiydi. Birkaç yüzyıl içinde vadi ormansız kalmıştı. Bu durum, toprak erozyonunu
bakılırsa, toprağın yüzeyini üstünkörü sıyıran çatallı sapalardan başka bir şey olma­
ve drenaj kanalları ile sulama hendeklerinin alüvyonla dolmasını güçlü bir şekilde yan sahanlar tahtadan yapılıyor ve (dünyanın birçok yerinde binlerce yıl olduğu gi­
hızlandırrnış olmalı. Tüm bu etkenler bir iç zaafa ve ortaya çıkmış olan karmaşık bi) insanlar tarafından çekiliyordu. Hayvanlara koşum takma teknikleri geliştirilen e
toplumu ve devleti ayakta tutamamaya yol açmış gibi görünüyor. Sonuç, dışarıdan, kadar, çok az ilerleme mümkün oldu. Mısır'daki en erken resimler boynuzlarından
muhtemelen çevreden gelen göçebe gruplar tarafindan fethedilmek oldu. Bölge­ koşulmuş öküzleri gösterir. Mezopotamya'da onagerler (bir tür yaban eşeği) kul­
de kent yaşarnı ve "uygarlık" yok oldu; benzer sorunlardan sonra Mezopotamya ve lanılıyordu. Bir tasmayla yerinde tutulan bir boyundurukla kontrol ediliyorlardı,
Mısır'da olduğu gibi bir toparlanma burada yaşanmadı. Neredeyse 1 000 yıl sonra ancak ne yazık ki, saban çekildiği zaman hayvanın nefessiz kalma tehlikesi vardı.
kent yaşarnı Hindistan'da yeniden geliştiğinde, bu gelişmenin merkezi güneye ve MÖ 3000 dolaylarında Mezopotamya'da sahanda önemli bir değişiklik yapıldı. Ar­
doğuya doğru Ganj Vadisi'nin çevresi oldu. Bu bölge, Kuzey Hindistan'da ortaya tık, sivri uçlu tek bir tahta parçası, toprağı bir parça kesen ve yana iten ve böylece
çıkan çeşidi devlederin ve imparatorlukların çekirdeği olmaya devam etti. daha derin ve daha geniş bir karık oluşturan bir taban biçimini almıştı. İki hayvanın
[ Geç Dönem Hindistan 7. 3.3] koşulmasını gerektirecek kadar ağır olan bazı sabanlarda bir tohum oluğu vardı.
Tüm bu sabanlar, her ne kadar gevşek topraklarda başarılı olabiliyorsa da, tohumla­
rın toprağın içine daha iyi yerleşmesini ve yeterince belirgin saban izleri arasındaki
4 . 7 Teknoloji
zararlı otların kolayca temizlenmesini sağladıkları için verimliliği artırdılar.
Mezopotamya, Mısır ve İndus Vadisi'nde birbirinden bağımsız uygarlıklar ortaya
Hayvanlara tarımsal işler işin koşum takılması, dünya üzerindeki ilk yapay ka­
çıkarken, her üçünü (ve çeperdeki çok sayıda bölgeyi) de etkileyen gelişmeler
ra taşıtı fikrine yol açtı. Hayvanların çektiği kızaklar çok erken tarihlerden beri
86 • BÜYÜK DEGİŞİM UYGARLIGIN DOGUŞU • 87

Mezopotamya'da biliniyordu, ancak iki dört tekerlekli arabalar yaklaşık MÖ


3500 'den beri kullanılıyordu. Bu arabalar hala çok kaba saha ve kullanışsızdı; te­
ve
dövülüyor ya da tekrar ısıtılıp {çoktan beri kerpiç tuğlalar için kullanılmakta olan)
kalıplara dökülüyordu; MÖ 3300 dolaylarında iki parçadan oluşan kalıplar, hatta
kerlekler masifti ve birbirine tutturulmuş üç parça tahtadan yapılıyorlardı. Bozuk daha özenli şekiller vermek için kapalı kalıplar geliştirilrni�ti.
toprak yollarda kolayca kırılıyor ve kenderin dışında az kullanılıyor olmaWar. U­ Bu teknikler ve madeni nesnelerin üretimi az sayıdaki zanaatkarla sınırlıydı.
zun yolculuklar için yük öküzleri kullanma eğilimi varsa da, iki tekerlekli arabalar
Önceleri temel olarak küçük nesneler yapıldı: boncuklar, iğneler ve çengeller. Bu
İndus Vadisi'nde de biliniyordu. Mısır'da tekerlekli araçlar alışıldık değildi; eşyaları
kısmen bakır kullanımının sınırlı olmasından kaynaklanıyordu; keskin bir kenar
(hatta anırsal yapılarda kullanılan ağır taşları) Nil üzerinden nakletmek nispeten
elde etmek zordu ve bu nedenle askeri ve tarımsal işlevler açısından pek yararı
kolaydı. Karada, papirüs kamışından yapılmış ipleri kullanarak kızakları insanların
yoktu. MÖ 2000'lerde bakır oraklar Mezopotamya'da oldukça yaygın bir şekilde
çekmesi olağandı; piramider, kızaklar üzerinde duran taşların insanlardan oluşan
kullanılıyorlardı, ancak bunlar var olan çakmaktaşı oraklara göre pek de iyi değildi.
büyük ekipler tarafindan yukarıya sürüklendiği devasa rampaların kullanılınasıyla
Ayrıca maden cevherleri hala nispeten az bulunuyordu; birçok nesne eritiliyar ve
inşa edilmişti. İlk kayıklar hakkında az şey biliniyor. Akdeniz'de MÖ 10.000 do­
maden yeniden kullanılıyordu. Yine de teknikler gelişmeye devam etti ve arsenikli
laylarında kullanılmış olmalılar (sonra da dünyanın başka taraflarında) , zira Melos
bakır cevherlerinin kullanılmasıyla sonuç daha iyi bir ürün oldu. MÖ 3000 dolay,
Adası'ndan çıkan obsidiyenin anakaranın çok büyük bir bölümünde kullanıldığı
larında gelişmenin hızı çok süratli bir şekilde arttı. 1 00 yıl içinde kurşun, gümüş,
tespit edilebilmektedir. MÖ 3000'den önce gemiler Körfez 'boyunca Umman'a
kalay ve altın, bunların hepsi, kullanılıyordu. Aslında MÖ 3000'den önce altın pek
ve birkaç yüzyıl sonra İndus Vadisi'ne yelken açıyordu. Mısır'da bilinen ilk tahta
kullanılmıyordu, yine de MÖ 2600'larda Mezopotamya'da tapınak ve saray atöl­
kayıklar daha önce papirüsten yapılanların bir kopyasıydı -omurgaları ve kabur­
yelerindeki zanaatkarlar siyasi ve dini elit tabaka için olağanüstü karmaşık nesneler
gaları (ve dolayısıyla ambarları) yoktu- ve herkes, kürekçilerin oturaklar üzerinde
üretiyorlardı.
oturdukları güvertede yolculuk etmek zorundaydı.
MÖ 3000 dolaylarında en önemli teknolojik gelişmelerden bazıları, insanın
MÖ 3000 dolaylarındaki en önemli gelişme, erime sürecinde bakır cevherine
taş aledere uzun süren bağımlılığının sona erdiğinin işareti olan, madenlerin kul­ az miktarda kalay cevherinin katılmasıyla, sadece erime ısısının düşürüldüğü ve
lanılmasıydı. İnsanların madenlerle ilk ilişkileri madenlerin pigmenderini kullan­ erimiş madenin kalıplara daha kolay döküldüğünün değil, aynı zamanda çok daha
mak olmuş olmalı: (her ikisi de demir cevheri) sarı ve kırmızı okr* ve bakır cevhe­ sert bir nihai ürünün -bronz- elde edildiğinin keşfedilmesiydi. Bu sürecin tam
ri olan malaşit (yeşil) ve azurit (mavi) . Bunlar yerleşik toplunılar ortaya çıkmadan olarak ilk defa nerede keşfedildiği bilinmiyor, ancak yine (uzun bir süre büyük bir
önce on binlerce yıl bedenleri süslemek ve ritüeller için kullanılmıştı . Bakır, bir üretici olan) Anadolu ve İran en muhtemel seçenekler. Yine de, bunun ötesinde
metal olarak maden yataklarında bulunur ve çekiçle dövülerek şekil verilebilir, bir gizem var. Kalay cevherleri bakır cevherlerinin yakınında bulunmaz ve bir tek
ince şerider halinde dövülebilir, hatta yüzük ve süs yapmak için birleştirilir. Bu granit kayalarıyla bir arada bulunur. Güneybatı Asya bölgesinde hemen hiç büyük
küçük nesneler (maden sadece çok az miktarlarda bulunduğu için boyudan sı­ kalay yatağı yoktur ve en muhtemel kaynak Afganistan'dadır. (Alternatifler Kuzey
nırlıydı) bakırın ilk kez eritilmesinden önce, binlerce yıl boyunca yapılmıştı. Bu Portekiz, Britanya ve kalayı çok sonra yaygın olarak kullanan Cornwall'dir.) Bu
can alıcı gelişmenin tam olarak nerede ve nasıl olduğu bilinmemektedir. İlk ba­ nedenle bronz üretimi çok uzun mesafeli ticaret ağlarının korunmasına bağlıydı.
kır madeni, muhtemelen mavi cam elde etmek için taş bakır cevheriyle birlikte Bu pekala bronzun MÖ 3000'den sonraki 1 000 yılda nispeten yavaş bir şekilde
yüksek ısıda, bir potanın içinde ısıtılırken fayans -sentetik bir lapis lazuli- üretimi benimsenmesinin sebebi olabilir. Yine de, Mezopotamya'da yüksek kaliteli bronz
sürecinin bir parçası olarak eritilmişti. Bu işlernin Mezopotamya'da yapılmış ol­ yapılıyordu; sert ama kolay kırılmayan bir maden elde etmek için kalay miktarı
ması yörede hiç bakır cevheri olmadığı için, ihtimal dışı görünüyor. En muhtemel %8- 1 0 arasında oldukça sabit tutuluyor, biraz kurşun ilave edilmesi de bronzu
yerler belki, MÖ 6000-5000 kadar erken bir tarihte Anadolu ve İran yaylasıdır. daha akışkan yapıyor ve geliştirilmiş olan karmaşık dört parçalı kalıplara dökül­
Kuşkusuz, eritme tekniklerinin keşfedilmesinde pek yararı alınayacak çönılek mesini kolaylaştırıyordu .Yaklaşık MÖ 2000'den önce Mısır'da bronz az, ama bakır,
fİrınlarının gelişmesinden önce yapılmıştı. Çok az ekipman gerektiriyordu; işin özellikle de daha sert olan arsenikli bakır, yaygın bir şekilde kullanılıyordu.
anahtarı bilgi ve kavrayıştı. Bakır cevheri muhtemelen yakacak (kömür veya çok MÖ 2000 dolaylarındaki büyük teknolojik gelişme, ateşin ısısını artırmak için
kuru odun) ile karıştırılıyor ve çok derin olmayan bir çukurda bir gün kadar ak­ keçi derisinden körüklerin icadı oldu. (Daha önceleri sadece bir üfleme borusu
kor halinde bırakılıyordu. Karışını soğuduğu zaman bakır madeni dibe çökmüş vardı.) Bu sadece büyük miktarlarda rnaden üretimine değil, aynı zamanda önce
oluyordu. Gerçi carnsı cürufu kazımak gerekiyordu. Ardından bakır ya çekiçte kavrulabilen daha yaygın bakır sülfıd cevherlerinin kullanılmasına imkan sağlı­
* Aşı boyası (ç. n.) yordu. Artık maden halindeki bakıra kalay cevheri katmak yerine, önce maden
UYGARLIGIN DOGUŞU 89
88

• BÜYÜK DEGİŞİM

Piktogramlar 'Klasik' Sümerce


halindeki kalaya indirgeniyor ve sonra iki maden birbiriyle karıştırılıp ısıtılıyordu. MÖ y. 2.400
Eski Babike
Bu daha uzun bir süreç olmasına rağmen çok daha etkiliydi ve değişik işlerde URUK Takriben Resim Anlam
MÖ y.
Dikey Mö y. 3.000 Linear Çivi Ya"z ısı
kullanılacak bronz elde etmek için kalay miktarının değiştirilmesine imkan sağ­ 1 700
lıyordu. Sadece bu icatlar ve uyarlamalada gerçek bir "bronz çağı" gelişebilirdi.

\;} � �
Neredeyse aynı zamanda ilk cam, fayans üretimi esnasında neredeyse kesin olarak,


BOYUN BAŞ
tesadüfen üretildi. (soğuma esnasında carnın büzüşmesini önlemek için) Kurşunun
ilave edilmesi de tuğla, kiremit ve çanak çömlek gibi toprak ürünlerin üzerine bir
<(}::::ı ve
BAŞ
ÖN TARAF

sır tabakasının çekilmesine imkan sağlıyordu. Yine de izleyen 1 000 yıl boyunca

� � �
cam çok kısıtlı olmaya devam etti. BOYU N ve AGIZ, BURUN
BAŞ + DIŞ, SES
İlk madenierin çıkarılması çok ilkel madencilik tekniklerine bağlıydı. Maden­ SA KAL KON U Ş MAK,
ler küçük ve tehlikeli yerierdi ve bu nedenle buralarda genellikle köleler çalışı­ ve DiŞ KELi M E
yordu. Havalandırma hacaları ve su seviyesinin altında çalışmayı mümkün kılan

<J)::7;) � �
'


pompalar yoktu. Madencilik, maden damarını takip edebilmek için kazmak ve


ÖRTÜ LMÜŞ
sonra cevheri çıkarmak için ateş yakmak ve taş aletlerle yerinden söküp çıkarmak ADAM
. . VÜCUT (?)
demekti. Madeni aletlerin ortaya çıkması yardımcı oldu, ancak temel bir fark -

yaratma dı .

� � � t>f1
[ Geç Dönem Teknoloji 8. 1]

d
OTURAN KUŞ
KUŞ

4 . 8 Yazı

ö b ���
Yazının evrimi uygarlığın gelişmesi için temel olmuştu . İnkalar gibi pek azı yazı
BOGA ÖKÜZ
olmadan da işlerini yürütebilmişlerse de, çoğu erken uygarlıkta devletin işlemesi
BAŞI
için temel olarak alındı. Yazının amacı bir dili temsil etmek değil, bilgiyi sakla­

* *
mak ve aktarmaktı. Başlarda, temel olarak ticaret ve idari işlere ilişkindi; edebiyat

* * 4
GÖK
uzunca bir süre ortaya çıkmadı ve nesilden nesile sözlü olarak kolayca aktarıla­ YILDIZ GÖK TAN RlSI
bilirdi. Yazının gelişmesi uygarlığın "nedeni" olmadı; giderek karmaşık bir hale TANRI
gelen bir toplumda yer alan elit tabakanın ihtiyaçlarını karşılamak için geliştiriidi


R 1: � rf
su
ve ardından daha fazla güç ve kontrol doğrultusundaki eğilimleri güçlendirdi. su TOH UM
Okuryazarlık son yüzyıllara kadar çok küçük bir azınlığa özgü olmaya devam AKfŞI BABA
OGU L
etti ve yazı, bilgiyi sınırlu tutmak amacıyla çoğu zaman bilinçli olarak karmaşık
tutuluyordu; zira devletin gücü ve devlet ile elit tabakanın halkın çoğunu kontrol Çizim 2 : Çivi Yazısının Evrimi
altında tutup sömürebilmesi açısından yazı büyük öneme sahipti. Sadece onlar
bilgiye ulaşabilirlerdi; sadece onlar belli kararları alabilir ve toplumun faaliyetlerini ve tumanmaları gereken böyle bir "merdiven"in olmadığı ve alfabetik sistemle­
düzenleyebilirlerdi. Bilim ve okuryazarlık üzerindeki tekellerin elider arasında bir re evrilmeyenlerin "başarısız" olmadığı artık kesindir. Hiçbir yazı doğası gereği
birlik ruhu yaratmak ve onların değer sistemlerini yaymak bakırnından da güçlü diğerlerinden "daha iyi" değildir ve her birinin bazı avantajları ve dezavantajları
bir işlevi vardı. Bizim kültür ve uygarlık diye adlandırdıklarırnız işte bunlardır. vardır. Bir yazıyı oluşturmak için atılan ilk adımlar, örneğin bir ayak resminin
Tüm yazılar aynı işlevi yerine getirmekle birlikte, farklı toplumlarda olağa­ ayak kelimesi için kullanılabildiği, piktogramlardı. Piktogramlar ayak resminin
nüstü bir çeşitlilik sergilerler.Yakın zamana kadar, yazıların -"Batı uygarlığı"nda aynı zamanda "ayakta durmak" ya da "yürümek" anlamına geldiği ideogramlara
kullanılan alfabenin- en gelişmiş düzeylerine ulaşmadan önce genellikle bir dizi çok kolay dönüştürülebilir. Bu iki yazı tipi, örneğin Çince'de olduğu gibi, bir
aşamadan geçerek evrimleştiği varsayılıyordu.Yazı sistemlerinin tırmanabildikleri yazı oluşturmak üzere birleştirilebilir. Dezavantajı, çok sayıda sembole ihtiyaç
90 • BÜYÜK DEGİŞİM UYGARLlCIN DOGUŞU • 91

duyulmasıdır; çoğu çok ender kullanılmasına rağmen Çin yazısında 70.000 civa­ Dünya üzerinde bilinen ilk yazı Mezopotamya'da geliştirildi.Yazının öncüileri
rında sembol vardır. Dile ortalama bir düzeyde hakim olabilmek için bunların en Obeyt döneminde (MÖ 5500-4000) iki türde bulunmuştur; birincisi mühürler ve
azından 3000 tanesine ihtiyaç duyulur. Sistemin avantajı, kullanılan dile bağımlı ikincisi, içinde sayılar basılı olanlarla içinde küçük kil işaretler ve tüm yüzeyinde
olmamasıdır; bir inek resmi Fransızca'da "vache" ya da İngilizce 'de " cow" olarak mühür baskılar olan içi oyulmuş kil toplar. Birinciler tahminen sahipliği göster­
okunabilir. Bir sonraki aşama hece yazılarının gelişmesidir. Bu, simgelerin sesiere mek için kullanılıyordu, ancak ikincilerin ne işe yaradığı bilinmiyor. İlk gerçek
denk olduğu fonetik bir sistemdir. Çoğu dil için bu tip 80- 1 00 simge yeterlidir. yazı Uruk'ta MÖ 3200'e tarihlendirilen Eanna tapınak yapı grubunda bulunmuş
Simge sayısının daha da azalmasına alfabetik sistemlerde rastlanır; çoğunda 20-30 bir dizi tablette görülür. İçerikleri, yazının çoktan karmaşık ve hiyerarşik bir hale
simge vardır. (Alfabenin gelişmesi 8. bölümde ele alınmıştır.) gelmiş olan toplumun idari ihtiyaçlarını karşılamak için geliştiriidiğini göster­
Dünya tarihinde görülen yazı tiplerinin gelişmesi ve bunlara uyum sağlanması mektedir. Tabietierin yaklaşık %85'i tapınak yönetiminin ekonomik kayıtları ve
basit bir süreç değildir. Birçok durumda toplurnlar başka bir toplumun yazısını malların taşınması, belgeyle yapılan dağıtımlar ve benzeri işlevleri ele alır. Geriye
benimsemişlerdir. Bunlardan ilki, göreceğimiz üzere, Sümer'de bitişken* Sümer kalanlar "kral" ya da "lider" den başlayarak "kanunlar", "kent", "askeri birlikler",
dili için geliştirilmiş çiviyazısını, Babil'de konuşulan Sami dili için ideal olmama­ "sabanlar" ve "arpa"dan sorumlu çeşidi görevlilere ait 15 simgeyle birlikte uğr�ş­
sına rağmen, Babillilerin kullanmasıdır (MÖ 2000'den kısa bir süre sonra) .Yunan ların hiyerarşik bir listesini, dini görevliler ve ayrıca demirci, gümüş işçisi, çoban
alfabesi Fenike alfabesinin bir uyarlamasıdır. En ilginç alanlardan biri,Japonca için ve haberci gibi birçok meslekle ilgili simgeleri sunar.
kesinlikle uygun olmamasına rağmen, Japonların Çin yazısını benimsemeleridir. Eanna tabiederinde çoğunluğu piktograf şeklinde olan 2000 kadar simge var­
Bunun sonucu olarak Japon çocukları okuma yazmayı Avrupa'daki ve Ameri­ dır. Simgeler ıslak kil tabietiere kolayca işleniyordu, ancak bunun pek çok deza­
ka'daki çocuklardan ortalama iki yıl geç öğrenmektedir, ancak bu olgu çok reka­ vantajı vardı. Tabietler çok yer kaplıyordu (bazıları 5 , 5 kg'dan daha ağırdı) ve bir
betçi modern bir ekonominin gelişmesine engel olmarnıştır.Yazılar Rusların Orta kere kuruduktan sonra düzeltmek ya da ek yapmak mümkün değildi. Kil üzerine
Asya'da (Bizanslı keşişlerin taklit etme yoluyla doğal olmayan bir şekilde yarattığı kama şeklindeki bir kalemle yazma zorunluluğu, yazıda birçok ilerleme sağlan­
bir yazı olan) Kiril yazısı ile yaptığı gibi, egemen siyasi güçler tarafından da em­ masını sağladı. Çiviyazısı evrimleştikçe sözcüklerin simgeleri daha az piktografik
poze edilmişlerdir. ve daha çok soyut hale geldi. MÖ 2000'lerde simgelerin sayısı 1 000' e düştü,
Yazıların, yazılma şekilleri de çok farklıdır ve bir kez daha, doğaları gereği hiç­ bununla birlikte sadece çok azı düzenli olarak kullanılıyordu. Önceleri çiviyazısı
biri "daha iyi" değildir. "Batı" da kullanılan modern alfabetik sistemler soldan sağa dikey satırlar halinde yazılırken daha sonra soldan sağa doğru yatay satıriara dö­
nüştü ve sözcük simgeleri de 90° ters döndü. Başlangıçta simgeler Sümer dilinin
ve sayfanın yukarısından aşağıya doğru yazılır. Tüm Sami yazıları hem ters yöne,
seslerini çok az yansıtıyordu ancak zamanla bu da sağlandı. Örneğin Sümerce'de
hem de sayfanın yukarısından aşağısına doğru yazılır; bununla birlikte elyazmaları,
"vermek" sum idi, ancak bunun için bir piktografbulunmuyordu. Katipler bu ne­
Batı'nın kurallarında olduğu gibi arkadan öne doğru okunur. Çince (ve dolayı­
denle, muhtemelen biraz farklı telaffuz edilmekle beraber, sanınsağın da simgesi
sıyla Japonca) sayfanın yukarısından aşağıya doğru dikey satırlar halinde, fakat aynı
olan s u m ' u kullandılar. Sümer'in Akadlı Sargon tarafından fethinin, Akad dilinin
zamanda arkadan öne doğru yazılır. Mezo Amerika'da Mayaların yazısı ikili dikey
giderek daha çok kullanılmasının ve Sümer dilinin gerilemesinin ardından çivi­
satırlar halinde yazılıyordu . Mısır hiyeroglifleri gibi piktografık yazıların çoğunda
yazısı Akad diline uyarlandı. Bu üç tip simge kullanılarak yapıldı: telaffuz edilen
sözcükler satırın başına doğru "bakar"ken alfabetik işaretler satırın sonuna doğru
bir heceyi göstermek için hece simgesi, bir kelime ya da fikir için ideagrafik
"bakar" . Erken Yunan yazısı boustrophedon niteliğindeydi; satırlar soldan sağa ve
simge ve okuyucuya ardından hangi tip simgenin geldiğini göstermek için belir­
sağdan sola doğru birbirini izliyor ve simgelerin yönü de değişiyordu. Sözcük
leyici simge. Daha da karmaşa yaratan konu, bazı simgelerin farklı zamanlarda üç
simgelerinin kelime ve cümle halinde yazılma evrimi çok yavaş oldu. Mısırca, işlevi de görmesiydi. İlk defa kullanılmasının üzerinden 1 000 yıldan biraz fazla
çiviyazısı ve Sanskritçe, kelimelere ve cürnlelere bölünmez ve erken ortaçağ Avru­ bir zaman geçmesinden sonra, nispeten basit olan Sümer piktogramları farklı
pa'sında dini elyazmalarında bu genellikle böyle yapılmaz. Bilinen ilk bölünmeler diller için kullanılabilecek çok karmaşık bir yazıya evrildi.
Sudan yöresindeki Meroitic yazıda ve Kıbrıs lehçesinde görülür; her ikisi de boş­ Çiviyazısı evrim geçirince kullanımı daha da yaygınlaştı. MÖ 2900 dolayla­
luk bırakmak yerine nokta ve tire işaretini kullanıyordu. rında Ur'da arazi alımlarının detaylı metinlerini taşlara kazımak için kullanılıyor­
du. Bir 300 yıl içinde kraliyet kitabeleri ve di�i metinler, MÖ 2500'lerde köle
* Kendi başlarına anlamları olan ayrı ayrı sözcükleri veya bunların parçalarını birleştirme
yoluyla yeni sözcükler oluşturma (ed.n.)
satışları, borç anlaşmaları ve iş hayatındaki kayıtlar için kullanılmaya başladı. 300
UYGARLlClN DOGUŞU • 93
92 • BÜYÜK DEGİŞİM

pasajlar bilindiği için, muhtemelen hiçbir zaman anlaşılmayacak gibi görünü­


yıl sonra ilk ilkel "kanunname" yazılnuştı. Yazının kullanımı Mezopotamya'dan
yor. Bazı uzmanlar iki toplum arasındaki büyü � ticaret ağının bir parçası olarak
İran'daki Elam'a ve daha doğrudan bir şekilde Suriye'deki Ebla'ya yayıldı. 1 975
Mezopotamya'nın etkisiyle yaratılmış olabileceğine inanıyorlar, ancak böyle bir
ve 1 977'de İtalyan bir ekibin keşfettiği kraliyet sarayı arşivinde, Mezopotamya'dan
yargıyı destekleyecek sağlam kanıt çok az. Bununla birlikte, İndus Vadisi yazısını
alınnuş, çiviyazısıyla yazılnuş 1 5 .000 tablet bulunuyordu. Tablerler yaklaşık MÖ
2500-2300'e tarihlendirilmiştir ve kuşkusuz bir Sami dilinde yazılnuşlardı. Akad kullanmış olan katipler, diğer erken uygarlıklardaki gibi ayrıcalıklı elit tabakanın
dilinde olmadığı kesin olmakla beraber, hangi dil olduğu b ilinmiyor. Şimdilik Ebla bir parçası olmuş olmalılar. Bu kişiler toplumun geri kalan kısmını yönlendirip
dili olarak adlandırılnuştır. kontrol ederek, devlet ve dini otoriteler için önemli bir işlevi yerine getiriyorlardı.
Yazının Mezopotamya'da gelişmesinin Mısır'daki olayları etkileyip etkile­ Tarlalarda çalışan, ürünlerinin büyük bir kısmını vermek, devlet projeleri için ça­
mediği belirsizdir. Bununla birlikte, Mısır devletinin biçimleurnesi kapsanuncia lışmak ve orducia hizmet etmek zorunda olan köylülerden çok daha iyi bir yaşam
yazının çok geç ortaya çıktığı açıktır ve Mezopotamya'nın aksine çok az ön­ sürüyorlardı. İki Mısır papirüsünde şöyle yorumlar vardır:
cülü bulunmuştur. Mısır yazısı iki biçimde gelişti: anıtsal bir yazı (hiyeroglifik) Katip ol. Seni çalışmaktan kurtarır, seni her tür işçilikten korur.
ve gtindelik işler için kullanışlı bir yazı (hiyeratik) . Hiyeroglifierin büyük ölçüde Katip ol. Kolların ve hacakların düzgün, elierin yumuşak olur. Beyaz elbiseler
piktografik tarzda ilk kısa grupları, birleşme zamanı ile Birinci Hanedan'a geçiş giyip dolaşır, saraylıların selamlarıyla onurlandırılırsın.
döneminde bulunmuştur. Hiyeroglifier büyük ölçüde resimsi olmaya devam etti
ve Mezopotamya'daki çiviyazısına benzer bir evrim geçirmedi. Hükümdarlar için [Erken Dönem Çin Yazısı 7. 8.2, Alfabenin Gelişmesi 8. 7. 3]
yaratıiclıkları ve çok az yerde çok sınırlı bir biçimde kullanıldıkları açıktır; büyük
ölçüde kraliyet anıt mezarlarında görülürler. Kraliyet-tanrısallık işlevlerini vurgu­
layan özel amaçlar için tasarlanan ve kullanım alanı çok kısıtlı olan hiyerogliflere
büyük ölçüde, Mısır'ın coğrafi ve idari birimlerini çok mükemmel bir örnek
olacak şekilde göstermek ve firavunla elit tabakanın başarılarını göstermek için
başvuruluyordu. Bu, S ümer yazısının öncelikli olarak "ekonomik" olan işlevinden
çok farklıydı ve Mısır toplumunun ve bu toplumun çok daha fazla merkezileş­
miş devletinin çok farklı doğasını yansıtıyordu. Ancak yavaş yavaş, yaklaşık olarak
Dördüncü Hanedan zamanında (MÖ 2500 dolayları) yazı biraz daha yaygın bir
şekilde çeşidi makam sahiplerinin ve bürokratların anıt mezarlarında kullanıldı.
Hiyeroglifler normal bir yazıya göre çok fazla resimseidi ve hiyeratik ya­
zı eşzamanlı olarak ihtiyaçları karşılamak amacıyla ortaya çıktı. Muhtemelen
bu yazıya evrilen ilk simgeler tam MÖ 3000 öncesine tarihlendirilen çanak
çömleklerde görülebilir. Hiyerogliflerin bir kamış kalemle birkaç kolay çizgi­
ye indirgenmesiyle oluşan bu yazı, MÖ 2500 dolayiarından itibaren papirüse
yazılıyordu. Ancak, bu araç çok pahalıydı ve çeşitli tapınak ve saray görevlileri
tarafindan tutulan kayıtların miktarı Mezopotamya'da daha ucuz kil tabietierde
tutulanlardan çok daha az gibi görünüyor. Hiyeratik yazı, çiviyazısındakine ben­
zer bazı yollarla gelişti; okumaya bir destek olarak belirteçlerle birlikte ideagra­
fik ve hecesel bir sistem karışımıydı. Bununla birlikte, Mısır dilinin çivi yazısına
göre doğasından kaynaklanan can alıcı bir farkı vardı: Her hecenin sadece sessiz
harfleri gösteriliyordu .
İndus Vadisi yazısı hala deşifre edilmemiştir; doğrusu, hangi dili temsil ettiği­
ne dair neredeyse hiç bilgi yok. Sadece az sayıda simgenin kullanıldığı çok kısa
1 40 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

uygarlık ortaya çıktı: Güney Yunanistan'daki Miken Uygarlığı . Arkasından, MÖ


1 200 dolaylarında, çok geniş bir alanda çöküntü ve kayıtların olağanüstü az ol­
duğu, yüzyıllarca süren bir "karanlık çağ" başladı. Kassit Krallığı yıkıldı, Mısır is­
tila edilip yenildi. Miken uygarlığının yanı sıra Arıadolu'daki diğer birçok küçük
krallıkla birlikte Hititler yok oldu. Her yerde kentler yıkıldı. Kriz, Güneybatı
Asya'da "Bronz Çağı" imparatorluklarının son bulmasına damgasını vurdu. MÖ
2. binyılda, Güneybatı Asya'daki bu gelişmelerle aynı zaman içinde, ilk belirgin
Çin uygarlığı görüldü: Shang. Tam olarak tarihlernek zordur, ama çok belirgin bir
bronz teknolojisine sahip Shang kültürü MÖ 1 800'den kısa bir süre sonra ortaya
çıktı ve MÖ 1 027'ye kadar sürdü. (Gerçi çöküş için bir yüzyıl önceki bir tarih de
olasıdır.) Güneybatı Asya ile Çin arasındaki mesafeler büyük olduğu ve bu tarihte
temaslar çok düşük seviyede seyrettiği için Shangların Güneybatı Asya'nın büyük
Bronz Çağı imparatorluklarıyla aynı zamanda yıkılmaları, muhtemelen bir tesa­
düften başka bir şey değildir.

7 . 1 Yayılm a ve İ stikrar

(MÖ 2000-1 000)


7. 1 . 1 Mezopotamya
[Erken Dönem Mezopotamya 4. 4]
MÖ 2000 dolaylarında Ur'da Üçüncü Hanedan'ın yıkılmasından sonraki dö­
Uygarlığın Mezopotamya'da ortaya çıktığı ilk yer olan S ümer'in kesin olarak çök­
nemde Güney Mezopotamya bölgesinin özelliği, hemen hemen 200 yıl boyunca
tüğü, Babil'in yükseldiği ve Mısır'ın Birinci Ara Dönem'deki dağılmadan topar­
hiçbiri bir imparatorluk kurmayı başaramayan birçok kent devletinin ortaya çık­
landığı MÖ 2000 dolaylarında, Güneybatı Asya'daki pek çok imparatorluk bir­
ması oldu . Bu dönemdeki birçok hükümdar Amoritçe adiara sahip, ancak döne­
birleriyle daha önce olduğundan çok daha yakın bir temas içindeydi. Bir sonraki
min dedi toplu bir siyasal tarihini ve bazı hükümdarların doğru bir sıralamasını
1 000 yıl (çoğu kez "Bronz Çağı" diye adlandırılan bir dönem) boyunca, bölge
oluşturabilmek bile mümkün değil. Güneyde iki kent -İsin ve Larsa- hakimiyet
tarihindeki ortak ritmi fark etmek mümkündür. MÖ 2000-y. MÖ 1 750 arasında
için savaştı. İsin hükümdarları kraliyet protokollerinin ve idari yapılarının çoğunu
Babil'in büyümesiyle, Mısır'da 1 2 . Hanedan'ın (Orta Krallık dönemi) gücü ve
Ur'daki eski hanedana dayandırdı ve Sümer kent devletlerinin eski hükümdarla­
birliği birbirine paraleldir. Güneybatı Asya'nın her yerinde ticaret bağları giderek
rının sözde halefieri olarak meşruiyetlerini vurgulamak için "Sümer Kral Listesi"
güçlendi ve Ege'nin uygarlığa katılması ve Girit'te Minos uygarlığının ortaya çık­ .
denen listeyi hazırladılar. İsin'in refahı Ur, Uruk ve Nippur vasıtasıyla Körfez
masıyla, Levant'a yayıldı. Doğuda, Körfez'den İndus Vadisi'ne yapılan ticaret çok
ticaretini kontrol etmesinden kaynaklanıyordu. MÖ 1 794'e, Larsa'nırt tarım yapı­
gelişti . Bu dönemi MÖ 1 750'den sonraki 250 yılda ortak krize benzer bir dizi
lan toprakların çoğunun suyunu kesmesinden neredeyse 1 00 yıl sonrasına kadar
olay izledi. Mezopotamya'da iç sorunların artmasına paralel olarak Körfez ticareti
varlığını sürdürmesine rağmen, bu devlet Ur üzerindeki kontrolünü bir kez kay­
geriledi ve İndus Vadisi uygarlığı yıkıldı. İkinci Ara Dönem'de Mısır "Hyksos"
bettikten sonra gerilerneye başladı.
diye bilinen bir grup yabancı tarafindan işgal edildi; Anadolu'da yeni bir Hitit
Orta Mezopotamya'da, Diyala Vadisi'ndeki Eşnunna kenti egemendi, ama ö­
Krallığı ortaya çıktı.
nemli yeni bölgelerin ve kentlerin ortaya çıkmaya başladığı yer kuzeydeydi. Bun­
MÖ 1 550-y. MÖ 1 200 arasında canlanma devam etti. Bu dönemde, Ye­
lardan biri Dicle'nin layısındaki Asur'du. Bu erken döneme ait kalınttiarın çok
ni Krallık hükümdarlarının Mısır'ıyla Hitider arasında büyük bir emperyal ça­
azı kazılmıştır, çünkü emperyal Asur kentinin kalıntılarının altında kalmışlardır.
tışma, Mezopotamya'da Kassiderin idaresi altında yenilenme ve kuzeyde Asur
Kentin adı muhtemelen doğrudur (baştanrısının adıdır) ve bağımsız olduğu MÖ
Krallığı'nın gelişmesi söz konusu oldu. Bakır ticaretinin yarattığı varsıllıkla Kıbrıs
2000 dolayiarından itibaren hükümdarların kabataslak bir listesi yapılabilir. Geliş­
büyük bir krallığa dönüştü. Girit ve Ege çok gelişti ve Avrupa anakarasında ilk
mesi üç ana ticaret yolunun üzerindeki konumuna bağlıydı: Ur üzerinden Körfez
ETKİLEŞİM • 141 1 42 • EIU<EN iMPARATORLUKLAR

ticaret yolu, Dicle üstündeki ticaret yolu ve Elam'dan Levant'a uzanan doğu-batı arasında hüküm sürmüş ve muhtemelen sarayda vezir olup iktidarı ele geçiren I .
yolu . Hükümdarlar tüccarlara vergi muafiyeti tanımıştı ve kentin varsıllığı fatihleri Ammenemes tarafindan kurulmuştu .Yeni hükümdar başkenti ve firavunların de­
cezbediyordu; sonunda Amorit, I. Şemsi-Addad (MÖ 1 8 1 3- 1 7 8 1 ) tarafindan fet­ fin yerini Memphis yakınlarında yeni bir kente, Itj-towy yani Lişt'e taşıdı. Haneda­
hedildi. Daha batıda, bugünkü Suriye-Irak sınırında, Fırat kıyısındaki Mari kenti nın istikrarı kısmen taht verasetinin tek bir ailenin elinde tutulmasından ve Mısır
diğer ana ticaret yollarını kontrol ediyordu. Tadmor Vahası (sonradan Palmyra ol­ tarihinde görülmemiş bir şey olarak tahttaki hükümdarıo seçilmiş halefinin salta­
muştur) üzerinden Orantes Nehri kıyısındaki Katna'ya ve Akdeniz salıilindeki nata ortak olmasından kaynaklanıyordu . Bu dönemin istikrarına Mısır'ın etkisinin
Biblos'a giden kervan yolunun başlangıç noktası olup, Fırat boyundaki yollara e­ büyük ölçüde yayılması damgasını vurdu. Güneyde Nübye'de çifte surları, gözet­
gemendi. Bir Amorit hanedam tarafindan yönetiliyordu ve ticaretle gelen varsıllık lerne kuleleri ve ızgara şeklinde bir iç planı olan bir dizi masif kale Nil'in birinci
26,5 dönümlük bir alanı kaplayan muazzam bir sarayın yapımına imkan vermişti. ve ikinci çavlanları boyunca inşa edildi. Nübye sıkı bir denetim alnna alınarak,
Yeni bir imparatorluğun kurulduğu kilit kent Babil'di. Ylikselen su seviye­ halkı alnn, bakır ve ametist çıkarmak üzere madenierde çalışmaya mecbur edildi.
si yaklaşık M Ö 7. yüzyıla ait tabakanın kazılmasını imkansız kıldığı için kent Birçok Nübyeli de Mısır ordusuna asker olarak alındı. Mısır doğuda, Sina'da ve


hakkında çok az şey biliniyor. Tarihinin büyük bölümü başka yerlerde tutulan Levant'ın içlerine doğru tapınaklar inşa ederek, ticaret yolları yaparak ve yerel
kayıtlardan öğrenilmektedir ve MÖ 1 894'te Birinci Hanedan'ın kuruluşund n mineral kaynaklarını işleterek güçlü bağlantılar kurdu. Biblos ve Güney Anadolu
Sin-muballit'in hükümdarlığına (MÖ 1 8 1 2- 1 793) kadar egemen olan hüküm­ kadar uzaklara, kuzeydeki hükümdarlara elçiler gönderildi. Mısır orduları ara sı­
darlar hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyor. Aslında Sin-muballit sadece Babil ra bölgede müdahalelerle bulundular; Levant'la, aynı zamanda Mezopotamya'yla
İmparatorluğu'nun kurucusu Hammurabi'nin (MÖ 1 792- 1 7 49) babası olduğu ve daha da doğuya doğru Güneyhan Asya'nın ticaret yollarıyla güçlü bağlannlar
için bilinmektedir. Hammurabi başlangıçta Asurlu Şemşi-Addad'a ve Larsa'lı sağladılar.
Rim-Sin'e bağlıydı ve ilk "fetihler" onların adına yapılmıştı. MÖ 1 763 dolay­
larında isyan edip iktidarı ele geçiren bu yeni kral Rim-Sin'i yendi ve güneyin
7 . 2 Kriz y. M Ö 1 7 5 0-y. M Ö 1 5 5 0
kentleri olan İsin, Uruk, Ur, Nippur ve Larsa'yı aldı. MÖ 1 76 1 'de Orta Mezo­
MÖ 1 785'te 1 2 . Hanedan'ın son bulmasından sonra, Mısır'daki kriz geniş bir alanı
potamya'daki Eşnunna'yı fethetmesi sayesinde Mezopotamya'nın Orta İran yay­
kaplıyordu. Muhtemelen 50 yıl kadar süren 1 3 . Hanedan bir kargaşa dönemiydi.
lasıyla olan ticaretini kontrol etti. Ertesi yıl Mari'yi yendi ve batıya giden ticaret
Mısır'ın her yerinde kurulan denetim bir süre daha sürdü, ancak "hanedan" bir hü­
yollarının kontrolünü ele geçirip büyük ticaret kenti Halep'le doğrudan temas
kümdarlar izdiharnından daha fazlası değildi. Önceki haneelanda olduğu gibi tek
kurdu . Hammurabi artık Mezopotamya'yı ve ilişkili ticaret yollarına egemen olan
bir aile yoktu, sadece çoğu kez bir yıl veya daha az süreyle peş peşe iktidarda kalan
büyük bir imparatorluğu kontrol ediyordu; 600 yıl kadar önce Sargon'un Akad
asker, yabancı, kraliyet mensubu olmayan veya elit tabakadan hükümdarlar söz ko­
İmparatorluğu'nu kurmasından itibaren bölgede en güçlü olan hükümdardı. Sal­
nusuydu. MÖ 1 750 dolayiarına gelindiğinde, Aşağı Mısır'ın kontrolü muhtemelen
tanatının son iki yılında 2 metreden daha yüksek bir taş stele kazınmış olan "ka­
birçok yerel hükümdara kapnrıldı. Bunu takip eden "İkinci Ara Dönem" yaklaşık
nunnamesi" dışında Hammurabi hakkında çok az şey biliniyor. Bu stel, MÖ 1 3 .
200 yıl sürdü, ancak ilkinden farklıydı; iç savaş yoktu, aksine "Hyksos" olarak bilinen
yüzyılda Babil Elamlılar tarafindan yağma edildiği zaman Susa'ya götürütınüştü ve
bir dizi yabancı hükümdar vardı. Bu insanların kimler olduğu bilinmiyor. Muhte­
metni, sonradan yapılan bir Elam kitabesi ile kısmen tahrip edilmiştir.Var olanlara
melen Doğu Akdeniz'in güneyinden gelerek, merkezi Mısır denetimi çöktüğünde
bakıldığında, kanunlar çok garip ve seçmece bir derleme gibi gözükmektedir ve
Nil Deltası'na girmişlerdi. Hyksosların meşru Mısır hükümdarlarına ait daha sonraki
sanki Hammurabi tarafindan belirlenen fiyatların çağdaş kil tabietler üstündeki
listelerinin dışında tutulmaları kuşku uyandırır ve aslında yeniden birleşen Mısır'ın
gerçek fiyatlarla bir bağlantısı yoktur. Stel muhtemelen bir "kanunname" değildir, izleyen Yeni Krallık hükümdarlarının propagandasını yansınnaktadır. Uygulamada
sadece birçok hükümdarın yaşamlarının sonuna doğru yaptığı gibi, kendine öv­ Hyksoslar Mısır'ın krallık geleneklerini sürdürdüler. Kendilerine "Ra'nın oğlu" di­
güler düzmenin bir örneği ve "başarılarının" bir listesidir. yor, Mısırlı rahiplerden hizmet alıyorlardı ve Mısırhlar saray görevlileri olmaya devam
ettiler. Deltanın doğusunda,Avaris'te yeni bir başkent kuruldu. Levant'ın güneyinden
7. 1 . 2 Mısı r yapılan ticareti kontrol ediyorlardı ve Nübye'deki Hyksos bulgularının sayısına bakı­
[Erken Dönem Mısır 4. 5] lırsa, bu bölgeyle yapılan ticaret ve yaranlan etki önceki Mısır hükümdarlarının za­
manında olduğundan pek farklı değildi. " Gerçek" bir Mısırlı hükümdar kolu Teb'de
Mısır'da Birinci Ara Dönem' iri sonunda 1 2 . Hanedan'ın kurulması, Mezopotam­
varlığını sürdürmüş gibi görünüyor, ancak neredeyse kesin olarak deltadaki Hyksos
ya'daki bu gelişmelerle çağdaştır. Hanedan uzun ömürlü olmuş, MÖ 1 99 1 - 1 785
hükümdarlara bağlıydılar.
ETKiLEŞiM • 1 43 1 44 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

Mezopotamya'da Hammurabi imparatorluğunun çok kısa ömürlü olduğu görül­ dilde yazılmışlardı. Ayrıca metirıler Hititçe olmamakla beraber (Mısır'daki hiye­
dü. Batı'daki Mari'nin kontrolü 20 yıl içinde kaybedildi, aym zamanda Larsa isyan rogliflerle ilişkili olmayan) oyma hiyeroglif yazısının farklı bir biçimi kullanılmıştı.
etti. MÖ 1700'lere gelindiğinde Güney Mezopotamya ve hızla gerileyen Körfez "Hititçe" metirıler ve bölgedeki diğer dillerden ikisi (Luvice ve Palaca) artık dünya
ticareti üzerindeki denetim de yitirildi. MÖ 1 677'de "Deniz ülkesi" hanedam gü­ nüfusunun neredeyse yarısının konuştuğu Hint-Avrupa diye bilinen bir dil grubu­
neyi kontrol etmeye başladı. Babil imparatorluğu kentin çevresindeki alana kadar
nun ilk kez ortaya çıkan bir bölümünü oluşturur. Hint-Avrupalıların ve dillerinin
geriledi. Nihai çöküş MÖ 1 59 5 'te Hitit Kralı I. Murşili'nin Babil'i yağmalayıp
kökeni neredeyse 200 yıldır büyük bir tartışma konusu olmuştur. Bu dönemde
yıkmasıyla geldi. Diğer imparatorluklar zayıflayıp yıkılırken, aynı tarihlerde Kuzey
çok farklı soruruarın bir araya gelmesinden kaynaklanan muazzam bir kargaşa söz
Mezopotamya ve Doğu Anadolu'da yeni bir Mitanni Krallığı kuruldu. Bu devle­
konusuydu; bU soruruarın başlıcaları dillerin birbirlerinden ayrılması ve evrim ge­
tin niteliği çok az yanıt bulabiten pek çok soru ortaya çıkarıyor. Diline "Hurrice"
çirmesi, kültürde, sanat üslubunda ve çanak çönılekte meydana gelen değişİnıler
denmektedir ve çiviyazısıyla yazılmasına rağmen bölgedeki hiçbir başka dille bir
ve kavinılerin ilerlemesiydi. Ama yine de burılar birbirinden ayrı görününılerdir
ilgisi yoktur. "Hurri" kavmi muhtemelen her zaman bölgede yaşarınş gibi gö­
ve elde edilen ipuçlarının diğerleri hakkında bir fikre varmak için kullanılması
rünüyor, çünkü isimlerinden bazıları yaklaşık MÖ 2200 gibi erken bir zamana
gerekmeyebilir.
tarihlerren Mezopotamya metinlerinde bulunabiliyor. Krallığın iki başkenti varğı
-Waşşukanni ve Taide- ancak hiçbirinin yeri bulunmadı. MÖ 1 500 dalayları­
Avrupalı bilim adanıları 1 8 . yüzyılın sorılannda Hint tarihi ve kültü­
rünün karmaşıklıklarını ilk kez fark ettiklerinde, kendi "klasik" kültürleri­
na gelindiğinde Mitanni, Levant'ın iki büyük ticari kent devleti olan Halep ve
·

nin ölü dilleriyle -(Eski) Yunanca ve Latince- Hindistan'ın benzer ölü dili
Emar'ı içine alacak kadar büyüdü . Birçok yüzyıl boyunca önemli bir devlet olarak
-Sanskritçe- arasındaki benzerlikler ve Sanskritçe'nin İran'ın eski dillerine çok
kaldı ve MÖ 1 500'den sonra Mısır'ın bölgeye yayılmasını durdurmaya yetecek
kadar güçlüydü. yakın oluşu da çarpıcı bir şekilde hemen fark edilmişti. Tüm bu dillerin, çok ben­
Mitanni'den başka bir devlet, daha güçlü ve daha iyi tanınrruş olan bir devlet, zer cünıle yapıları ve diğer yapısal özellikleriyle büyük bir diller ailesinin -Hint­
MÖ 1750'den sonraki kargaşa döneminde ortaya çıktı: Anadolu'daki Hititler. Bu Avrupa dil ailesinin- parçası olarak birbirleriyle ilişki içinde oldukları ortadaydı.
sürecin nasıl olduğu belirsizdir, çünkü MÖ 1 650 dolaylarında krallık tam olarak Ama yine de önenıli farklılıkların ortaya çıkmasına imkan verecek bir süre birbir­
oluşuncaya kadar hiçbir bilgi yoktur. Yerel bir hükümdarın eski Hattuşa kentinde lerinden izole kalmış olmalıdırlar. Hint-Avrupa dilleri arasındaki bazı benzerlikler
(Ankara'nın doğusunda yer alan bugünkü Boğazköy) kontrolü ele geçirip onu yeni çarpıcıdır. Sanskritçe'de savaş arabasının adı ratha, Latince'de tekerleğin adı rota'dır.
bir devletin başkenti yaprmş olması olası görünüyor. Erken Hitit tarihinin temel bir Belli başlı Hindu tanrıları açıkça Hitiderinkilerle özdeştir; Hititçe karşılıkları pa­
kronolojisi bile diğer bölgelerle karşılaştırılmaya bağımlıdır ve güvenilir bir şekilde rantez içinde olmakla beraber adları şöyledir: İndra (İndara) , Varuna (Uruvna) ,
belidenebilen olgu, en fazla MÖ 1 650'den sonra başlangıçta bir yayılma dönerni­ Mitra (Mitira) , Naksatras (Nasatiya) . Hint-Avrupa dilleri arasındaki belli ilişkiler
nin ardından, y. MÖ 1595-1 525 arasında bir iç istikrarsızlık dönemi ve Kuzey Le­ çok belirgindir. Avrupa'da Germen, Baltık ve Slav dilleri birbirleriyle İtalik-Keltik
vant üzerindeki kontrolün kaybedilmiş olduğudur. Hititler hakkındaki başlıca bilgi grubuyla olduğundan daha yakın bir ilişki içindedir. Roman dillerinin -Fransızca,
kaynağı, başkent Hattuşa'da keşfedilmiş olan tabletlerdir. Bu tabletlerden, "Hitit"in ispanyolca, Portekizce, İtalyanca ve Romence- Latince'den veya Hintçe, Urduca,
bile başka bir grup olan Hattiler tarafindan verilmiş yanlış bir adiandırma olduğu Bengali, Pencap, Marathi ve Sindhi dillerinin Sanskritçe'den türediklerine hiç­
anlaşılıyor; bu insanlar kendilerine nes ve lisanlarına nesili (modern terrninolojide bir itiraz yoktur. Eski diller uzmarılan artık bilinmekte olan çok büyük sayıdaki
Nesit dili) diyorlardı. Mitanni ile olan ilişkileri de belirsizdirYaklaşık MÖ 1 400'den Hint-Avrupa dilleri arasında bağlantı kurmaya çalışmışlardır. Bu diller arasında
sonraki imparatorluk döneminde, geç dönem "Hitit" krallarından bazılarının adları önenıli yapı ve gramer benzerlikleri vardır, bu da başka dil yapılarıyla herhangi bir
Hurri adlarıydı ve bir yüzyıl kadar sonra Yazılıkaya'daki büyük "Hitit" tören ve kült önenıli birleşme ihtimalini dışarıda bırakır. Yine de zaman içinde meydana gelen
merkezine "Hurri" tanrıları egemendi. gelişmeler, özellikle de "ödünç kelimelerin" benimsenmesi ve dillerin birbiriyle
karışması (İngilizce'de olduğu gibi) bu diller için basit bir " evrim ağacını" oluş­
turmayı mümkün kılınıyor. Büyük çaplı ayrınılar belli olsa da, neredeyse bu alan­
7 . 3 Hint-Avrupalılar
da çalışan bilimadanıları sayısınca farklı yaklaşım vardır. B azı dil uzmanları tüm
dillerdeki bazı ortak özellikleri bir araya getirip, bundan tüm diğerlerinin türediği
7. 3 . 1 Dil düşünülen ilk bağımsız dili (Proto-Hint-Avrupa veya PHA)* yeniden oluşturmaya
Daha temel bir sorun Hititler ile Anadolu'daki çeşitli diller arasındaki bağlantıdır, çalışmışlardır. Bu son derece hatalı bir uygulamadır. Var olan Roman dillerinden
çünkü Hattuşa'daki tabletler, hepsinde Mezopotamya çiviyazısı benimseuse de, yedi * Proto-Indo-European veya PIE (ed .n.)
ETK iLEŞiM • 1 45
1 46 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

"Latince"yi yeniden oluşturmak için kullanıldığında ve sonuçların yanlış olduğu


görülebildiğinde; güvenilirliği hakkındaki şüpheler onaylanmıştır. Dillerin evrimi
karmaşık bir konudur ve bazı genel özellikler bir yana bırakılırsa, Hint-Avrupa
ailesi içindeki tam bağiantıyı ve evrim modelini belirlemek zordur.

7. 3 . 2 Tarih
Hint-Avrupa dilleri ailesinden çıkarılabilecek tarihi sonuçların kesinliği daha da
azdır. Sorunların çok büyük bir bölümü, birçoğu 20. yüzyılda bile belirgin bir
şekilde var olan, 1 9 . yüzyıl sonlarında Avrupa'da genel kabul gören varsayımlar­
dan kaynaklanmaktadır. D efınler, silahlar, çanak çömlek ve sanattaki yeni stillerle
görülen "kültür" değişimleri yeni kavimlerin ortaya çıkınası olarak yorumlanı­
yordu. MS 5. yüzyılda Batı Avrupa'da "Roma İmparatorluğu'nun yıkılması"yla
ilgili olaylara yapılan aşırı vurgu, yeni kavimlerin ırka ve dine dayalı farklı gruplar
oluşturan göçmen dalgaları oldukları· sonucuna varılınasına yol açtı. Irkçı düşünce,
bu "ırklar" içinde G ermen kavimlerin, Anglo-Saksonların ve "Ari"lerin* özellikle
tepede yer aldığı kesin bir hiyerarşi görüyordu. Uygarlıktaki ilerlemelerin, özellik­
le "klasik" Yunan'ın, bu üstün insanlarla özdeşleştirilmiş olmaları gerektiriyordu.
Bu nedenle Hint-Avrupalılar, Orta Asya bozkırlarından gelip Güneybatı Asya ile
Hindistan'ın köhne uygarlıklarını ve kavimlerini yıkan istilacı göçebe dalgaları
oldular. Bu kavimlerin ilki MÖ 1 750 dolaylarında Anadolu'yu istila eden ve ilk
"Hint-Avrupa krallığım" kuran Hititlerdi. Hititlerin ve izleyen tüm istilacıların
tek bir "Hint-Avrupalı yurdundan" geldikleri gösterilmeye çalışılmıştır. Hint­
Avrupa dil ailesindeki ortak kelimeler saptanabilirse, bunun PHA konuşan özgün
Hint-Avrupalıların kullandıkları kelime haznesi hakkında iyi bir fikir vereceği
düşünülmüştü. Bu özgün veya " ur''t kelimelerin" birçoğunun ağaçlar ve hayvan­
larla ilişkili olduğu, ancak ürünler ve sebzelerle bir ilişkisinini bulunmadığı, bu­
nun en eski Hint-Avrupalıların göçebe olduklarını "ispat ettiği" öı;ıe sürülmüştü .
Aslına bakılırsa tüm Hint-Avrupa dillerinde ortak bir kökü olan pek az kelime
vardır. PHA olarak değerlendirilen ortaklıkların pek çoğu tamamen rastlantısaldır.
Örneğin, PHA'da süt için değil ama tereyağı için, yağınur için değil ama kar için
ve eller değil ama ayaklar içirı ortak bir kök olduğu düşünülmektedir. Sanskritçe
savaş arabası kelimesi ile Latince tekerlek kelimesinin kabaca aynı olmalarından
dolayı, özgün Hint-Avrupalıların savaş arabasına sahip olmaları gerektiğini iddia
etmek de, bütünüyle kabul edilemezdir.
Bu düşünce çizgileriyle ilişkili sorunlar Hint-Avrupalılar hakkındaki iki et­
kin teoriyle çok güzel bir şekilde gözler önüne serilmiştir. Hint-Avrupalıların
göçü teorisinin baş savunucusu, onları MÖ 4000 dolaylarında Güney Ukray­
na ve Rusya bozkırlarında ortaya çıkmış olan "Kurgan kültürü"yle ilişkilendiren

Sanskrit dilinde 'soylu' anlamına gelen arya'dan (ed.n.)


t
*

Harita t S : Avrasya' nın Hint-Avrupa Dilleri En eski anlamında Alnıanca bir kelime (ç.n.)
ETKiLEŞiM • 1 47 1 48 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

Marija Gimbutas'tır. Bu "kültür", kurganlardaki ayıncı özelliğe sahip defınlerle, gibi Hint-Avrupa dil ailesinde yer almayan diğer diller çok daha sonra belirdi.)
özel bir toprak kap ve bronz silahlar stiliyle ilişkilidir. Bu "kültür" daha sonra tüm Herhangi bir özel arkeolajik " kültür"le tammlanmasa da, Avrupa'ya doğru ilerle­
Avrupa'da görülmüştür. Bununla birlikte "kültür" , dil ve kavirnlerin göçü arasında yen Anadolu-Kafkasya-Güney Rusya'mn muazzam kavim ve diller karışımından
doğrudan bir bağ kurmak mümkün değil. Bu kültürün, kavimler hiç harekete gelen diğer gruplar için de bu teori geçerlidir. Bozkırlardaki "yurtlarından" uygar
geçmeksizin, yavaş yavaş Avrupa'nın her yerinde benimsenen ayıncı bir özelliğe dünyaya göçen ve özel bir sosyal yapı ve benzersiz bir dili yanlarında getiren Hint­
sahip bir dizi dini inancı temsil etmesi de aynı derecede mümkün. Diğer taraftan Avrupalı akınları yoktu.
küçük bir savaşçı elit göç etmiş olabilir, ancak bunun dil üzerinde önemli bir etki
yaratması olası değildi. Bir sonraki bölümde göreceğimiz üzere, MÖ ilk 1 000 yıl­
7. 3 . 3 Hindis ta n
da, Avrupa'da ortak bir kültüre ve bir dil grubuna sahip bir "Kelt" dünyasının var
[Erken Dönem Hindistan 4. 6]
olmuş olduğu düşüncesi de benzer zorluklarla doludur.
Hint-Avrupalıların var olan uygarlıkları yıkmak için savaş arabalarım ve adarı
İkinci teori, Hint-Avrupa dilleri ve toplumlarının rahipler, savaşçılar ve çiftçi­
kullanan bozkırlı fatih savaşçılar olarak tammlanmalarının yol açtığı sorunlar Hin­
ler şeklinde üçlü bir dağılımı yansıttığını, bu dağılırnın Avrupa'da ve Hindistan'da
distan tarihinde çok güzel bir şekilde gözler önüne serilmiştir. MÖ 1 700 dolay­
sayısız toplumda görülmesi nedeniyle de ortak bir geçmişe sahip olduklaruu
larında İndus Vadisi uygarlığının yıkılmasından sonraki dönemden ve ilk binyılın
"ispat ettiği"ni ileri süren Georges Dumezil'le bağlantılıdır. Göçebe grupların
başlarından kalma hemen hiç arkeolajik ip ucu yoktur. Var olan yegane kaynaklar
toplumları içinde bu tür nispeten karmaşık bir dağılım olmadığı için, aslında bu
Rig Veda veya "Bilgi Dizeleri" gibi görünüyor; bunlar çeşidi tannlara yazılmış bin­
düşünce istilacı göçebeler görüşüyle bağdaşmaz. Böyle bir dağılım aynı zamanda
den fazla Sanskritçe şiirden oluşur. MÖ 600 dolayiarına kadar yazılı hale getiril­
belli bir düzeyde gelişmiş toplumlardaki oldukça belirgin örüntüyü yansıtır ve ay­
memişlerdi, ama 1 000 yıl öncesinden kalma bir sözlü geleneği içerdikleri düşünü­
nı zamanda, Japon ve Sami dillerini konuşan gruplar gibi, Hint-Avrupalı olmayan
lüyor. Bu şiiriere Brahmanalar, diğer bir deyişle Rig Veda hakkında olup rahiplerin
toplumlarda da görülür. Bazılarının öne sürdüğü gibi, Hint-Avrupalı toplurnların
yani Brahmanlar'ın aynadıkları rolü yücelten yorumlar eklenebilir. Upanişadlar çok
diğerlerinden daha ataerkil olduklarına dair bir ipucu da yoktur; örneğin Mezo­
daha felsefi ve karmaşıktır; muhtemelen MÖ 800 dolaylarında hazırlanmış yüz­
potamya'daki erken Sami toplurnlar da aynı özelliklere sahipti.
den fazla metinden oluşmaktadırlar. Rig Veda'ya koyu tenli dasa'ların -sonradan
İngiliz arkeolog Colin Renfrew tarafindan bu teorilere bir alternatif geliştiril­
köle anlamına gelen bir kelime- savaş arabası, at ve bronz silahlar kullanan bir
miştir. Bu teori erken Anadolu dillerinin doğasına dayanır. Bu diller MÖ 1 700 do­
grup tarafından fethine dair bir destan dahil edilmiş gibi görünüyor. Fatih gruplar,
laylarındaki bilinen en eski ipuçlarına göre Hattice, Hurrice, Batı Samice, Akadca,
başlarında bir raca veya kral ve Ari olarak bilinen bir asiller grubuyla, kabileler
Elamca, Sümerce, Urartuca ve sonra Ararnice gibi Hint-Avrupalı olmayan dillerle,
halinde örgütlenmişlerdi. Halkın çoğunluğu, sadece oğulların varis olabildiği ve
Hititçe, Luvice ve Palaca gibi Hint-Avrupa dilleri arasında büyük bir karışım ol­
ölülere dini hizmet verilen ataerkil bir toplum içinde yaşayan vaişya'lardı. Dasa'la­
duğunu gösteriyor. Bu "Anadolulu" Hint-Avrupa dillerinin arkaik oldukları veya
rın fethi, muhtemelen Pencap'ı karşılayan "Yedi Nehir Ülkesi"nde gerçekleşmişti
çok erken kaybolmuş veya diğer Hint-Avrupa dillerinde hiç var olmamış bazı
ve fetbeden gruplar Ganj 'dan haberdar değilmiş gibi görünüyorlar.
gramer şekillerine ve yapılarına sahip oldukları aşikardır. Bazı dil uzmanları bu
1 9 . yüzyılda Avrupalı bilim adamlarının ellerinde bu kaynaklar, var olan uy­
nedenle "Anadolu " dillerinin PHA'dan, PHA bölünmeden çok önce ayrıldıkları­ .
garlıklara saldırıp onları yıkmak ve kendi farklı kültürlerini kurmak için at ve
nı ve büyük bir "Hitit-Hint-Avrupa grubu" içinde ayrı bir grup oluşturduklarını
savaş arabaları kullanan bir ırk olarak, üstün bir açık tenli Hint-Avrupalı savaşçı­
öne sürmüştür. Bu Anadolu dillerinin bölgede çok derin köklerinin olması pekala
lar hikayesi yaratmak için kullanıldı. 20. yüzyılın başlarında İ nd us Vadisi uygarlığı
olasıdır ve bu dillerden biri, Çatal Höyük gibi küçük kasabalardaki ilk çiftçi grup­
keşfedildiği zaman, hemen onun bu Hint-Avrupalı istilacılar dalgası tarafından
larla ilişkilendirilebilir. Bu bakımdan Hint-Avrupa dillerinin Anadolu asıllı oldu­
yıkılmış olması gerektiği varsayıldı. Yıkımın tarihi (MÖ 1 700 dolayları) bile bu
ğunu ve MÖ 5000 dolaylarında ilk çiftçi toplumlarla Avrupa'ya yayıldığını öne
modele uyuyor gibi görünüyordu. Bununla birlikte, İndus Vadisi uygarlığımn dili
sürmek mümkündür. Daha sonra insanlar yerleşik düzene geçip, daha önce var
bilinmiyor. Aslında bu dilin Hint-Avrupa dili, kökeninin de Güneybatı Asya ve
olan gruplarla kaynaştıkça ve yeni topraklara yerleşilirken yavaş yavaş birbirlerin­
İran'daki ilk tarımsal toplumlar olmaması için bir sebep yok. Rig Veda dikkatli
den koptukça Hint-Avrupa dilleri zaman içinde birbirinden ayrılmıştır. Bu aşama
bir şekilde okunduğunda, aslında istiladan değil, sadece savaşlardan bahsettiği gö­
sırasında, Avrupa'da bu tarihte çiftçiliği benimsememiş olan gruplardan bazılan
rülür. Bu metinlerdeki hikaye, pekata var olan bir toplum içinde gelişmiş ve çok
Baskça ve İskoçya'nın çok kuzeyindekiler gibi (açıkça Hint-Avrupa dil ailesinden
açık tammlanmış, kendine özgü bir elit kültüre ve değerlere sahip olan aristokrat
olmayan) eski dillerini korudular. (Avrupa'da Macarca, Fin-Ugor dili ve Estonca
ETKiLEŞiM • 1 49 1 50 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

bir savaşçı grubun ("Ariler") köylü grupları üzerinde kontrollerini kurmalarına Hitiderin MÖ 1 595'te Babil'i yıkmaları, bölgeye hakim olmalarına yol açmadı.
aynı şekilde atıfta bulunabilir. Bu yorumda, Rig Veda'nın Sanskritçe'si ile en eski Bunun yerine Babil'i, MÖ 1 530'dan yaklaşık 1 200'e kadar bölgede hüküm sü­
dini literatürün -Avesta- Eski İranca'sı arasındaki belirgin bağlantı genel bir Ari­ ren Kassitler devraldı. Muhtemelen Zagros Dağları'ndan gelmişlerdi, ancak Me­
Hint-Avrupalı istilasından değil, var olan elit bir kültür arasındaki benzerliklerden zopotamya'daki bu uzun dönem hakkında az şey bilinir. Kaba hatlarıyla bir krallar
kaynaklanır. listesi hazırlamak bile zordur ve Kassitçe, bilinen herhangi bir başka dille ilişkili
[Erken Dönem Hindistan 8. 5] gibi görünmez. Ama yine de bunun oldukça istikrarlı bir dönem olduğu açıktır ve
diğer imparatorlukların kayıtlarına bakılırsa Babilanya büyük bir emperyal devletti.
Onlara önemli Körfez ticareti yollarını açan, çok güneydeki "Deniz ülkesi" hane­
7 . 4 Emperyal Çekişme-Güneybatı Asya
danını yenilgiye uğrattıktan sonra tüm Mezopotamya'da birlik sağlandı. Kassitler,
M Ö y. 1 5 5 0-y. 1 2 0 0
ticareti Bahreyn kadar güneyde kontrol etmenin yanı sıra, Diyala Vadisi üzerinden
İran'a ve (çok değer verilen lapis lazulinin kaynağı olan) Orta Asya'ya giden yolları
7. 4. 1 Hititler, Kassitler v e Asurlular kontrol etmiş gibi görünüyorlar. Mezopotamya'nın iyice kuzeyindeki Asur Krallığı
MÖ 1 500'den kısa bir süre önceki son 200 yıllık kargaşanın ardından Güneyb �tı küçüktü ve MÖ 1 340 dolaylarında Hititler tarafindan yenilgiye uğratılana kadar,
Asya'da genel bir toparlanma oldu. Bu sırada Hitit Krallığı'nın ortaya çıkması Mitanni'ye bağlıydı. Mitanni'nin yenilgisi, Asurluların büyük ölçüde I. Adadnirari
Güneybatı Asya'daki büyük yeniden yapılanmanın sadece bir parçası ve ilk im­ (MÖ 1 307-1 275) zamanında başlayan yayıimalarına olanak sağladı. Adadrıirari, eski
paratorluklar arasındaki büyük mücadeleler döneminin başlangıcıydı. Hititlerin Mitanni Krallığı'nın doğusunu aldı (Hitider batısını kontrol ediyorlardı) ve güneyde
yayılması, muhtemelen yeni bir hanecianın kurucusu olan I. Tuthaliya'yla (MÖ Kassitlere karşı harekete geçti. Mezopotamya'nın kuzey kısmının kontrolü, Asur'un
1 430- 1 4 1 O) başladı. İlk önceleri baş düşman güneydeki Mitanni'ydi ve Hititler Hititler ve Mısırhlarla hemen hemen aynı seviyede güçlü bir devlet olduğu I. Şai­
Mitanni karşısında Mısır'ın herhangi bir zaferinden yararlanmaya çalıştılar. Ancak rnaneser (MÖ 1 274-1 245) zamanında ele geçirildi. Halefi I. Tukulti-Ninurta (MÖ
Hititlerin gücü arttıkça bu devletler ona karşı birleşti. I. Şuppiluliuma'nın (MÖ 1 244-1 208) zamanında Asurlular Babil bölgesinin büyük bir kısmının etkin kontro­
1 370- 1 330) saltanatının sonlarına kadar önemli bir Hitit başarısı gözlenmedi. Bu lünü kazandılar ve başkente kendi kukla hükümdarlarını oturttıılar.
kral doğuya saldırdı, Fırat' ı geçti, Mitanni'nin başkenti Vassukkani'yi yağmalayıp
yıktı ve (tabi kral Şattivaza'nın idaresi altında) krallığın .batı yarısını Asur'un yayıl­
masına karşı tampon olabilmesi için kontrol altına aldı. Daha sonra, büyük ticaret 7. 4 . 2 Mısır
kentleri Halep ve Karkamış dahil olmak üzere kuzey Suriye üzerinde kontrol Bu dönemde Güneybatı Asya'daki en önemli gelişmeler Mısır'da ortaya çıktı. Yak­
kurabildi. Bu zaferler bir sonraki kralın -II. Murşili (MÖ 1 330- 1 295)- batıya laşık MÖ 1 550'den itibaren Mısırlı liderler ve orduları, Hyksosları yavaş yavaş
saidırmasına olanak sağladı. Hitit metinleri bu bölgede iki düşman olduğunu -Ar­ Levant'ın güneyine geri sürdüler ve birleşik Mısır devletini tekrar kurdular. Mısır­
zava ve Ahhiyava- açıklıyor, ancak bunların kim oldukları tam olarak belli değil. bilimcilerin çoğu Mısır toplumunun tutuculuğunu vurgulasa da, bu hem toplum
Arzava yenilgiye uğratıldı ve Hitit kontrolü Ege'ye kadar geniş bir alana yayıldı. hem de devlet içinde büyük bir değişimin gerçekleştiği bir dönemdi. Bu döne­
Bununla birlikte, II. Murşili başkent Hattuşa'nın kontrolünü kimlikleri hala bi­ me damgasını vuran, fethe dayanan bir imparatorluk toplumu ve devleti haline
linmeyen " Gasga" adlı bir gruba kaptırmış olabilir. Bundan sonraki iki hükümdar gelirken (temelde silah olarak iki tekerlekli savaş arabalarını kullanan) hayati bir
-Muvatalli ve III. Hattuşili- zamanında Hititlerin gücü zirvedeydi. Anadolu ve güç şeklinde ordunun ortaya çıkmasıydı. Yeni Krallık olarak bilinen bu dönemde
Levant'ın büyük bir bölümünü denetimleri altında tutuyorlardı ve Mısır'a bir Mısır, en varsıl ve en güçlü devlet durumundaydı. İç sorunlar genel olarak bastı­
anlaşma ve ittifak kabul ettirecek kadar güçlüydüler. Hitit İmparatorluğu 400 yıl niınıştı ve Mısır'ın kontrolü Nübye'deki askeri kamplar ve müstahkem alanlardan
kadar başarılı oldu, ancak güçlü bir altyapı geliştirmedi. Hitit hükümdan veya Levant'ın ortasına kadar ulaşan mesafelere uzanıyordu. Bu, en büyük anıtlardan
Hattuşa'daki "Büyük Kral", kraliyet ailesinden ve aristokrasiden oluşup birarada bazılarının inşa edildiği dönemdi: Abu Simbel, Karnak, Abydos, Batı Teb ve El
hüküm süren elit bir tabakanın parçasıydı. Bir dizi toplum ve Hattuşa'nın otorite­ Amarna. Az sayıdaki belgeye dayananlar bir yana, detaylı bir siyasi tarihi yazılamasa
sini kesin olarak kabul ettikleri sürece kendi hükümdarlarını, dillerini, gelenekle­ da, dönemin genel kronolojisi oldukça bellidir. Bu belgelerden biri, belki bilinen
rini ve kanunlarını koruyan daha eski siyasi birimler üzerinde hüküm sürüyordu. ilk uluslararası anlaşmadır; MÖ 1 269'da Hititlerle yapılan (her iki tarafİn hazırladı­
Orduya kumanda ediyordu ve tüm tanrıların başrahibiydi, fakat yaşamı boyunca ğı metinler aracılığıyla bilinen) bir anlaşma. Ayrıca, "Amarna Mektupları" adı ve­
kutsal olarak algılanmıyordu. rilen belgeler vardır; bunlar temel olarak MÖ 1 400'den sonraki 70 yıla tarihlenen
ETKiLEŞiM • 151 1 52 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

bir dizi kil tabietten oluşur. Tabletler, hala Güneybatı Asya'nın uluslararası dili olan ve kelimelerin cazibesi etrafİnda yapılanmıştı; bu fikirler tanrıların tarihsel çeşitli­
Akad dilinde yazılmıştı ve Mısırhların bölgedeki diğer devletlerle yaptıkları yazış­ liği ve güneşin gücü aracılığıyla ifade edilen kutsal gücün farkına varılan birliğiydi .
maların kayıtlarını oluştururlar - Hititler, Kıbrıs, Babil, Mitanni, Asur ve özellikle Bu nedenle güneş tanrısı Ra'ya, aynı zamanda doğa tanrıları olan diğer tanrılara
de Mısırlıların kontrol etmeye çalıştığı Levant'daki yerel hükümdarlar. ait 75 ad verilmişti. İnsan görünümündeki güneş tanrısının, Amon-Ra'nın (Teb'in
Mısır devletinin asıl yeniden yapılanması Hyksoslar kesin olarak kovulduktan tanrısıydı) , özellikle güçlü bir kültü vardı. Bu aynı zamanda -en iyi, "hakikat",
kısa süre sonra, I. Tuthmosis (MÖ 1 507-1 494) zamanında gerçekleşti. Başkent, "adalet" ve evrenin gerçek düzeni şeklinde anlaşılabilecek- Mısırlıların maat dü­
Teb'den kuzeye, Sina'nın doğusundaki devletlerle önemli ilişkileri nedeniyle da­ şüncesiyle bağlantılıydı. Maat, Ra' nın kızı olarak tanrıçaya dönüştü .
ha iyi kontrol edilebileceği bir yer olan Memphis'e taşındı. Burası aynı zamanda Bu sistem, adını Aton'dan -çok sayıda ışının yayıldığı ve bir elde son bulduğu
askeri ve iç yönetimin merkeziydi. Teb dini törenler için ayrılınıştı ve hemen güneşi gösteren kurs- sonra, Ak:henaton olarak değiştiren IV. Amenhopis tara­
yakınında, Karnak'taki "Krallar Vadisi" ve " Kraliçeler Vadisi" kraliyet definleri için findan yıkıldı. Ak:henaton Aton'u tüm hayatın evrensel yaratıcısı olarak görüyor­
kullanıldı. MÖ 1 5 . yüzyılın ortalarında Mısırlılar Fırat kadar doğuda seferler ya­ du. Bu yeni bir şey değildi; Amon-Ra'ya Teb 'de çoğu kez böyle hitap ediliyordu.
pıyorlardı. MÖ 1 400'den kısa bir süre önce, II. Amenhopis'in Levant'daki büyük Aton'a yapılan vurgu, güneş tanrısının gücüne vurgu yapan daha önceki eğilim­
bir isyanı bastırmasının ardından Mısırlılar, kontrol edebilecekleri sınırların b� lerin doruğuna ulaşması olarak da görülebilir. Yeni olan, artık güneşin kaynağı
bölgenin merkezinde olduğunu fark ettiler. Mısır'a meydan okuyan Mitanni hü­ olarak görülmeyen diğer tanrı surederinin yüzlerinin tahribi, insani özellikleri
kümdarlarıyla çeşitli antlaşmalar ve bir sonraki Mısır hükümdan olan IV Tuthmo­ olmayan güneş kursuna yapılan vurgu ve bir yığın kutsal varlıkla dolu bir evrenin
sis zamanında bir ittifak evliliği gerçekleştirildi. yok sayılmasıdır. Aynı zamanda diğer tanrılara ait tapınakların gelirleri yeniden
Kayda değer Mısır gücünün son aşaması, 1 9 . Hanedan ve özellikle II. Ramses dağıtılıp, hepsi tek tanrı olan A ton'a ayrılmıştı. Ayrıca Aton'un tek dünyevi vücut
(MÖ 1 290-1 224) zamanındaydı. Levant'ta yayılmak üzere büyük bir çaba göste­ bulması anlamında Akhenaton'un rolü, tanrı ile fıravunun birleşmesi böylece daha
da fazla vurgulanarak, belirtilmişti. Akhenaton kendisini düzenli olarak -tanrının
rildi, ancak bu çaba, Anadolu'dan güneye doğru bastırmakta olan Hititlerin tep­
doğası hakkında yeni hakikat anlamında- " maat'la yaşayan" biri olarak tanımlıyor­
kisiyle karşılaştı. I I . Ramses kendisi için diktirdiği anıtlarda çok başarılı olmuş gibi
du . Memphis ile Teb 'in arasındaki yolun yarısında, Aton' a ibadet kirletilmesin diye,
göklere çıkarılmakla birlikte, MÖ 1 28 5 'teki Kadeş Savaşı'nın aslında kazananı
başka tapınakların bulunmadığı bir yerde tam anlamıyla yeni bir kent yaratmıştı .
yoktu . MÖ 1 269'da Hititlerle yapılan barış andaşmasında Ramses kendini yine bir
Şimdi Amarna olarak bilinen kente "güneşin ufku" anlamında Aklıetaton adı ve­
astın ricasını lütfen kabul eder gibi gösterir. Aslında bu, eşitler arasında yapılmış,
rilecekti. Kentin yapımı, devlet ve seferber ettiği işçiler için muazzam bir çabayı
her iki tarafin ihtiyaç duyduğu bir barıştı. (Özellikle Mısırlılar batıdaki çölden
gerektiriyordu; zirvesindeyken nüfusu muhtemelen 50.000 kadardı.
Mısır'a girmeye çalışan grupların baskısı altındaydı.) MÖ 1 256'da bir Hitit pren­
Bu epizotıın nasıl yorumlanacağı tartışma konusudur. Diktirdiği anıdarda,
sesi I I . Ramses ile evlendi ve iki devlet arasında artık savaş olmadı. Mısır devletinin
Akhenaton, tıpkı yakın ailesi gibi, genellikle çok farklı ve biçimi bozulmuş yüz
emperyal doğası, en iyi şekilde hükümdarların yaptırdığı anıtlada gözler önüne
hadarıyla betirnlenmişti. Kahtımsal garip bir hastalıktan muzdarip olduğu öne
serilir. Muazzam tapınaklar ve büyük tören yolları, yıldırmanın yanı sıra kamusal
sürülmüşse de bu olası değildir ve yontıılar muhtemelen Ak:henaton ve ailesini
ve dini şenliklere yer sağlamak üzere düşünülmüştü. Oymalar ve hiyeroglif me­
insan değil, tanrı gibi betirnlemek üzere hesaplı çalışmadır. Şüphesiz, Akhenaton'a
tinler askeri üstünlüğü, düşmanların ezilmesini ve esirlerin halkın önünde idam
ve esas eşi Nefertiti'ye tanrı gibi dua ediliyor ve bu ikili hayatta oldukları süre bo­
edilmesini vurgular. Artık, "Büyük Ev" anlamına gelen per'ao, yani firavun unva­
yunca Aton'un özünün kutsa:llaştırılması olarak görülüyordu. Birçok yorumcuya
nının resmen verildiği hükümdarın kutsal doğası Mısır ideolojisinin merkezinde
göre,Ak:henaton'un inancı tek tanncılığa yakın görünüyor ve Batı geleneğinde bu
yer alıyordu. daha önceki görüşlerden üstün ve bir "gelişme" işareti olarak kabul ediliyor. (Ger­
Firavunun ve çeşitli Mısır tanrılarının kutsallığının doğasının tam olarak ne ol­ çi Hıristiyanlığın tek tanncı olup olmadığı zor bir sorudur.) Bu bakımdan Akhe­
duğu, "Amarna D önemi" adı verilen dönemde ve hemen sonrasında,Akenaton'un naton, Museviliğin bazı özelliklerinin habercisi olarak görülebilirdi. Ama yine de
(MÖ 1364- 1 347) ve Horemheb'in (MÖ 1 337-1 306) devirlerinde tartışmaların A ton düşüncesi herhangi bir ahlaki öğretiye dair değildi; o, hayatın kaynağıydı. Bu
merkezinde yer alıyordu. (Büyük bir iç sorunlar dönemi olsa da, çevre bölgelerin nedenle, (yüzlerce yıl) daha sonra söz konusu olan,Yahudilerin kolayca öfkelenen,
dış kontrolünü elde tutmanın zorluk çıkarmadığı görülüyor.) Mısır dini hiçbir insanların meselelerine karışan ve Yahudilere diğer tüm insanlardan farklı bir kim­
zaman durağan değildi ve daima gelişmekteydi (ve eğer MÖ 4. yüzyılın sonun­ lik veren tanrıları Yahve'ye inançlarından çok farklıydı.
dan itibaren Yunan nüfusunun yoğun istilasına maruz kalmasaydı gelişmeye devam Akhenaton'un ölümü üzerine tüm düşünceleri reddedildi, A ton kilitüne son
ederdi) . Rahiplerin geliştirdiği teolojisi, iki zıt fikri bağdaştırma çabasıyla isimler verildi ve onun büyük kenti Arnama terk edildi. Hızla tamamıyla "düşman" ha:line
ETKiLEŞiM • 153 1 54 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

geldi ve saltanatı, büyük bir nefretle Mısır'ın kabul görmüş ve uzun süreden beri zenlenen bir sefer- günümüze ulaşmış kayıtlarından yola çıkarak bu faaliyetlerin
var olan inanç sistemini yıkma girişimi olarak kabul edildi. Bu denli şiddetli bir derecesine ilişkin bazı fikirler elde edilebilir. Bu işe 1 8 .660 tecrübeli ve tecrübesiz
tepkinin neden söz konusu olmuş olduğu tam olarak bilinmiyor. Açık olan, bunun işçiyle birlikte avcılar, askerler, değirmenciler, bira yapımcıları ve firıncılar dahildi.
1 8 . Hanedan'ın bir parçası olarak hüküm sürmeye devam eden Akhenaton'un Onları 80 görevli, işçileri temin eden kasabalardan gelen 20 "belediye reisi" ve 8
ailesine kadar uzanmadığıdır. Akhenaton'un yerine, muhtemelen kardeşi olan ve lcitip denetliyordu .
kızlarından biriyle evlenen Tutankhamon geçti. Asıl adı Tutankhaton'du ve adı­ Açıkçası devlet Mısır ekonomisinde önemli bir etkendi, ancak devlet kontro­
nın değişmesi Amon-Ra'nın eski düzeninin yeniden kurulmasını simgeliyordu. lünün dışında kalan hatırı sayılır ölçüde ticaret ve faaliyete dair epey ipucu vardır.
Tutankhamon'un yerine, Akhenaton'un esas eşi Nefertiti'nin muhtemelen babası Devlet ve tapınak projelerinde kıdemli görevlilere günde 500 kadar fazla sayıda
olan Ay geçti. Hanecianın son hükümdan olan ve MÖ 1 306'da ölen Horemheb, sornun verilebiliyordu. Maiyetlerine yiyecekleri ayrıca verildiğinden ve bazı iş­
Ay'ın kızıyla, yani Nefertiti'nin kız kardeşiyle evliydi. lemlerde ölçülemeyen kesider olduğundan, bir kredi sistemi ve bu "somunları"
MÖ 1 4 . yüzyılın yaklaşık son 50 yılı ya da biraz fazlası boyunca bu iç kar­ başka ürünlerle değiştirmenin bir yolu olmuş olmalı. Bunun nasıl yapıldığı bilin­
gaşaların Yeni Krallık döneminde Mısır devletinin faaliyetine etkisi az oldu. Çok miyar. Topraklara özel olarak sahiplenebiliyor, alınıp satılıp kiraya verilebiliyor­
sayıda rahiple birlikte tapınaklar ve firavunların büyük defın alanları, bir dizi mül­ du . Özel tahıl depoları vardı ve tahıl stokları üzerinden borç alınıyordu. Üretim
kün ürünleri ve işçileri sayesinde varlığını sürdürdü. Örneğin, II. Senusret'in pi;a­
miktarı kontrol edilse de, büyük etkisine rağmen tahıl fıyatları devlet tarafından
midinin bakımı ve ayinlerinin yapılması amacıyla bir kent, Kahun, tam bir ızgara
belirlenmiyordu. (Devletin elinde stoklar olmakla birlikte, kıtlık zamanlarında ta­
planına göre düzenlendi. Kentte, elit tabaka mensuplarının yaşadığı, karmaşık bir
hıl fıyatlarının on misli arttığına dair pek çok ipucu var.) Birçok köylü ticari
planı olan birkaç büyük ev vardı. Yaklaşık 3000 nüfusluk kitle, her biri elideri­
faaliyetlerin sadece kenarında köşesinde yer alıyordu; bu binlerce yıl, çoğu toplum
ninkinin yaklaşık yirmide biri olan 220 evde yaşıyordu. Bu kitle çeşitli işler için
için böyle kaldı. Ama yine de, köy düzeyinde birçok ürünün takasının ve ticareti­
açık bir şekilde takımlar ya da ekipler halinde örgütlenmişti ve her biri, tamamıyla
nin yapıldığına dair pek çok ipucu vardır. Bir öküzün bir çömlek içyağı, iki tünik,
elit evlerindeki tahıl depolarından birine bağımlıydı; tüm kente ait merkezi bir
bir miktar hurda bakır ve bronz ve biraz bitkisel yağ karşılığında satın alındığı bir
tahıl deposu yoktu . Diğer tapınaklarda personel topluluklar halinde örgütlenmişti;
papirüste kayıtlıdır. Önemli olan konu, bu alışılmadık mallar karışımının 50 birim
genellikle on topluluk vardı ve köylerdeki işlerin başına dönmeden önce, her
bakıra eşdeğer tutulduğu ve faturanın gümüş üzerinden düzenlendiğidir; bu, pa­
topluluk tapınakta bir ay hizmet ediyordu. Bu, elit tabakanın ihtiyacı olan tarımsal
rayla benzer işlevlere sahip bir hesaplama birimi olduğunu gösterir. Gerçekten de
artı ürünün üretilmesi gereğiyle tapınak ve devlet hizmetinin birleştirilebildiği
ekonomide önemli miktarda gümüşün tedavülde olduğu görülür. Aşağı ve yukarı
tek yöntemdi. Tapınak arazilerinde çalışanların ödemesi mal olarak yapılıyordu.
Nil ticareti çok yaygındı ve tüccarların konumu özellikle yüksek olmakla birlikte,
Katipler hırsızlık olmaması için, tahılı elde edilir edilmez tartıyor, nakliyeyi de­
netliyor ve ürün yerine vardığında yeniden tartıyorlardı. Tahıl, ekmek ve biraya
dış ticaretin devlet tekelinde olduğuna dair bir işaret yoktur.
dönüştürülüyordu. Bira aslında alkol derecesi düşük, koyu bir bulamaçtı. Katipler
üretim sürecini detaylı bir şekilde kontrol etmiyor, ancak belli bir miktar tahıldan 7 . 5 Ege'nin Uygarlığa Katılması
ne kadar ekmek ve bira yapılacağını biliyorlardı. Ekmek kısmen standart bir ka­
lıpta yapılıyordu ve bir işçiye normal olarak günde 1 0 sornun ekmek ve değişen
miktarlarda bira veriliyordu . Sosyal statüleri daha yüksek olanların tayını sabit bir 7. 5. 1 Girit ve Miken
kademe dizisi kapsamında artırılıyordu. Yaklaşık MÖ 2000'e kadar Avrasya'nın batı kısmında "uygarlık", Anadolu ve
Büyük inşaat proj elerinde çalışanların hepsi, görevliler, mimarlar ve Mezopotamya'dan Mısır'a kadar uzanan bir bölgede Güneybatı Asya'nın anaka­
zanaatkarların yanı sıra işçilerin tümü, doğrudan doğruya devlet tarafindan istih­ rasıyla sınırlıydı. MÖ 2. binyılda Ege adalarına, özellikle de Girit'e ve nihayet
dam ediliyordu. Malzeme ve tayınların tahsisi, işçilerin belirlenmiş "iş miktarı"nı Yunanistan anakarasının güney kısmına, Miken gibi yerlere yayıldı. Ege'nin er­
yerine getirmelerini de sağlayan katipierin sorumluluğundaydı. Piramit ve tapı­ ken tarihini ele almakla ilgili sorun iki türlüdür. Birincisi, Batı'nın eski Yunan
nak inşaatlarının detayları hakkında az şey bilinmektedir, ancak her biri, nüfu­ dünyasına ve "Antik Yunan ve Roma"ya olan tutkusuyla birlikte, onlara ayrı bir
sun yönetilmesi bakırnından güçlü bir devleti, barakaların kurulmasını, taşların inceleme alanı gibi davranmakta gösterilen ısrardır. Bu nedenle MÖ 2. binyılda
ocaklardan çıkarılıp taşınrnasını, işçilerin yükseklere çıkabilmeleri için muazzam Ege'deki toplumları kendi başlarına ve en önemli Güneybatı Asya toplumlarının
rampaların yapılmasını ve sonunda çok büyük miktarlarda molozun kaldırılmasını küçük uzantıları olarak değerlendirmek yerine, neredeyse 1 000 yıl sonraki klasik
gerektirmiş olmalı. Bir devlet projesinin -Vadi Hamamat'taki taşocaklarına dü- Atina'nın öncüileri gibi"yorumlama eğilimi vardır. Özellikle Homeres'un destan-
ETKiLEŞiM • 1 55 1 56 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

larının klasik araştırmalardaki rolü, Miken dünyasını İ/yada ve Odysseus ile özdeş­ timler gibi görünüyor. Duvar resimlerinde hiçbir askeri tasvir ya da silah tasviri
leştirmek için hiç bitmeyen çabalara yol açmıştır. İkinci sorun ise, bu sırada Ege 'de yer almaz. Tüm bu etkenler yapıların eliderin yerine getirdiği çeşitli işlevler için
meydana gelen olayları tarihlendirrnek için kesin bir yöntemin olmamasıdır. Bu, tören merkezleri olduğunu akla getiriyorYaklaşık MÖ 1 600'den sonraki dönem­
ara sıra kabaca Mısır'la eşleştirilebilen bir dizi çanak çömlek stilinin karşılıklı iliş­ de Girit'in etkisi tüm Ege'de ve Yunan anakarasında görülüyordu, ancak belki bir
kisine bağlıdır. Bu nedenle, hiçbir tarih, ne yandan bakılırsa bakılsın yaklaşık bir koloni olabilecek Kythera'daki Kastri yerleşim alanının dışında herhangi bir siyasi
yüzyıldan daha kesin olamaz. kontrolün söz konusu olması olası görünmüyor.
Ege'deki tüm toplumlar nispeten küçük ölçekliydi ve Mısır ve Mezopotamya'da Son birkaç yıla kadar Girit'teki yerleşim alanlarının yaklaşık MÖ 1 450'de,
var olan altyapıdan büyük ölçüde yoksundu .Yerleşmeler temel olarak tarımsal top­ Kyklad adalarından Thera'da meydana gelen (her ikisi de 1 9 . yüzyılın sonlarında
lumlardı, bölgelerin tüm nüfusu muhtemelen birkaç binden fazla değildi ve az Krakatoa'da meydana gelenlerden çok daha büyük olan) çok kuvvetli bir deprem
sayıdaki kasahada büyük kamusal alanlar ve biraz planlama belirtisi vardı . B eslen­ ve volkan patlamasının ardından yıkıldığı düşünülüyordu . Bu felaketi, Yunan ana­
mesi gereken uzmanların sayısı anakarada olduğundan çok daha azdı . Tüm büyük karasından gelen gruplar tarafından adanın ele geçirilmesi izlemişti. Grönland'ı
gelişmeler -bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilmesi , zanaat teknikleri, mühür kaplayan buz tabakasından alınrruş örnekler üzerinde yapılan araştırmalar, volkan
kullanmak, yazının gelişmesi- Avrasya anakarasında başlayıp oradan batıya, adalara patlamasının aslında MÖ 1 640- 1 630 dolaylarında, işgalden ve sarayların yıkılına­
ulaştı. Ege adaları aynı zamanda Yunanistan anakarasından çok önce, Güneybatı sından en az 200 yıl önce olduğunu göstermiştirVolkan patlamasının Girit toplu­
Asya'nın etkisi altındaydı. B ölgede Mısır'ın -büyük ölçüde ticaret sayesinde- güç­ mu ve elideri için oldukça önemli sorunlar yaratrruş olması gerekirken, yaşamları­
lü bir etkisi vardı . MÖ 1 470 'lerde Yeni Krallık tüm gücüne ve nüfuzuna eriştiği na devam etmiş ve anakaradan gelen Mikenli grupların hakimiyetine girene kadar
sırada, Mısır dilindeki Kftiw'in (haraç veren) Girit'i temsil ettiğine dair pek şüphe daha 200 yıl parlak bir dönem yaşarruşlardı.
yoktur. Anakarada Mısır M Ö 1 900 gibi erken bir tarihte, Atina yakınlarındaki La­ Anakaradaki bu küçük devletlerin gelişmesi Girit'tekinden çok daha sonra
urian gümüş ve kurşun madenieriyle ticaret yapıyordu ve MÖ 1 400 dolaylarında gerçekleşti. Bu devletlerin doğası çok farklı ve Güneybatı Asya'daki erken dev­
ticaret doruğundaydı. Bu bölgede Levant'taki gibi Mısır kolonizasyonunun olmuş letlerin bazılarına daha yakındı. Ama yine de, bu da küçük ölçekli bir toplumdu;
olması çok muhtemeldir. Yunanistan anakarasının Mısır dilindeki adı, Homeros 'ta Tiryus'teki büyük yerleşim alanı bile 80 dönümden daha küçük bir alanı kaplı­
geçen Danaoi adına çok yakın olan Tanaya olarak okunabilir. Bu kelimelerin ortak yordu. Bununla birlikte Miken, Tiryns ve Pylos gibi yerlerdeki sarayların, askeri
kökü " eski " ya da "yıpranmış" anlamına gelen tni'dir. Bu kuşkusuz Danaos'la bağ­ birlikleri ve geçim sistemini düzenieyebilen çok küçük bir bürokrat topluluğuyla
lantılıdır; bu, Yunanların Mısır'dan gelip Argos kolorusini (Aeschylus 'un oyununda birlikte yönetici asker eliderin konutları olduğu görülüyor. Saraylar kayaların üze­
olduğu gibi) kurduğuna inandıkları ve daima yaşlı ve yıpranmış olarak gösterilen rine inşa edilmiş ve savunma duvarlarıyla çevrilmişti. Hükümdarların anısı, bü­
kişidir. yük aile mezar odalarında yapılan özenli defınlerle yaşatılıyordu . İtibarları,Yunan
Yaklaşık MÖ 2000'den itibaren Girit'teki elirlerin Güneybatı Asya, özellik­ anakarasındaki küçük devletler arasında gerçekleşen küçük ölçekli savaşlarda elde
le de Mısır'la, temaslarını kendi statülerini yüceltmek ve Knossos, Phaistos ve ettikleri başarılardan kaynaklanıyordu . Mikenli gruplar Girit' i MÖ 1 450 dolayla­
Mallia'da yoğunlaşan küçük devletler kurmak için kullanmaları olası görünüyor. rında ele geçirmiş gibi görünüyorlar. (Mısır kaynaklarında bu tarihi destekleyen
Bu " mini devletler" arasında rekabet vardı ve yollar boyunca birçok karakol ku­ bazı ipuçları bulunur.) Bu tarihten itibaren Miken dünyası yaklaşık MÖ 1 200'e
rulmuştu. Bir tarihte bu ilk yerleşme alanlarından birçoğu , muhtemelen adada en kadar doruğunda ve Akdeniz'in doğusu ve Güneybatı Asya'da çok daha geniş
önemli yerleşme alanı olan Knossos'un kazandığı bir savaşta yıkıldı. 20. yüzyılın bir ticaret ağının parçasıydı. Miken kültürü tüm Ege'de ve anakarada birbirine
başlarında bu alan , yerleşme alanının Sir Arthur Evans tarafindan gerçekleştiri­ epeyce benzer olsa da, herhangi bir siyasi birliğin söz konusu olduğuna dair ipucu
len dikkatli kazısından bu yana, Girit'te hüküm süren krallarla ilişkilendirilmiştir bulunmuyor.
ve "Minos Sarayı" terimi mazur görülemeyecek klasik Yunan etkisinin bir başka [ Geç Dönem Yunanistan 8. 9]
örneğidir. Aslında Girit'te " saray" olarak adlandırılan mekanların o turmak üzere
yapıldığına dair çok az gösterge vardır. Hüküm süren bir aile ya da krala dair hiç­
bir ipucu, hükümdarıo askeri ya da dini rolde hiçbir karakteristik tasviri, yaşamını
7. 5. 2 Yazılar ve Dil
[Erken Dönemde Yazılar 4. 8]
ve başarılarını öven hiçbir kitabe ve hiçbir anıt mezar ya da defin yapısı yoktur.
Girit ve Miken dünyası hakkında, erken dönem yazılarından bir miktar daha sonuç
Özellikle Knossos'takiler olmak üzere, yapılardaki duvar resimleri (muhtemelen
çıkarılabilir. Yaklaşık MÖ 1 800'de Girit'te, Lineer A olarak bilinen bir yazı ilkel
Mısır'dan alınmış) boğa kültü gibi çeşitli sembolik, dini ve törensel işlevleri be-
ETKiLEŞiM • 1 57 158 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

hiyerogliflerin yerini aldı. Sistem yerel olarak geliştirilmişti ve az sayıdaki işaret, çoğu kez İlyada 'daki " Troya Savaşı"yla ilişkilendirilse de, bu tarihlerde tüm Güney­
yazının hayvanlar ve eşyalar için kullanılan piktogramların yanı sıra temelde hece­ batı Asya'da yaygın olan yıkımların herhangi birinden başka bir şey olmayabilir.
ye dayalı olduğunu düşündürüyor. Çoğunlukla, güneşte kurutulmuş kil tabietierin Homeros'ta Miken dünyasına uymayan birçok şey de vardır. Onun kahramanla­
(Mezopotamya'da firınlanıyorlardı) ve mühürler ile toprak kapların üzerinde bu­ rının ölüleri yakılıyordu, oysa Miken hükümdarları büyük aile mezar odalarına
lunan az sayıda yazıda görülmüştür. Lineer A'nın sadece bir�aç kelimesi anlaşıla­ gömülüyorlardı. Hükümdarların Lineer B 'den bilinen başlıca unvaniarının -hequ­
bilmektedir ve bu nedenle Girit'in ilk sakinlerinin kullandığı bu dil anlaşılmaz etas, telestas ve lawagetas- hiçbiri Homeros'ta geçmez. (Gerçi inceden ineeye araş­
olmayı sürdürüyor. Ama yine de, bir konuda şüphe yoktur: Lineer A Yunanca'nın tırmamış da olabilir.) Aynı zamanda Homeros, Miken dünyasının merkezi olan
hiçbir biçimi değildir; Güneybatı Asya'dakilere benzeyen bir Sami dilinde yazılmış Batı Yunanistan 'ın coğrafyası hakkında az şey biliyor gibi görünüyor. Bir bütün
olması . daha olasıdır. Lineer A, Mikenliler Girit' i ele geçirinceye kadar varlığını olarak bakıldığında, Lineer B, Homeros'unkinden çok farklı bir dünyayı gözler
sürdürdü. Yeni hükümdarlar daha sonra yerel katipierden bu dili kendi dillerine önüne serer ve Homeros'un son eseri, büyük ölçüde, uzun zaman önce kaybol­
uyacak şekilde değiştirmelerini istediler. Knossos'ta, Lineer B diye bilinen ve daha muş bir dünyaya ait, nesiller boyunca aktarılmış az sayıda olguyla süslenmiş güçlü
sonra anakaraya geri götürilierek orada kullanılan bir yazı oluşturdular. Lineer B, bir destandır.
1 950'lerde deşifre edildi ve Yunanca'nın çok eski bir şekli olduğu görüldü. Yunan
dilinin kökenieri karnıaşıktır. Hem yapısı hem kelime haznesinin büyük bölü�ü
Hint-Avrupa dil grubundandır, ancak Hint-Avrupa kökenli olmayan öğeler de
7. 5. 3 Kı brıs
MÖ 2. binyılda Levant'ırt merkezi bölümü, Kıbrıs adasıydı . Bu ada Alashiya Kral­
barındırır. Korinthos ve Athanai ve Mukanai (Miken) gibi kelimeler Eski Yunan'da
lığı olarak biliniyor ve -çiviyazısı, Mısırca ve Lineer B ile yazılmış metinlerde­
daha önce konuşulmuş olan bilinmeyen bir dilden türemedir. Bazı uzmanlar "Yu­
birçok kaynakta bahsi geçiyordu. Refahı ve gelişimi, Güneybatı Asya ve Ege'nin
nanca" kelimelerin üçte bir kadar büyük bölümünün Sami asıllı olduğunu öne sür­
tamamında bronz yapımı için hayati öneme sahip bakır madenierine dayanıyordu .
müşlerdir. Çok küçük bir kısmı hariç Lineer B metinlerinin tamamı, hükümdarın
Adadaki toplum, MÖ 1 700 dolayiarından itibaren, tarımsal köylerden oluşan bir
resmi görevlilerinin çalışma şeklini, askerler ve bununla bağlantılı tayın sistemini
toplumdan, kasabaları, anıtsal mimarisi ve bir krallık kurmak amacıyla ticaret ve
ele alan, tamamıyla idari metinlerdir. Bu dilin kitabelerde veya adaklarda veya uzun
artan zenginlikten yararlanan eliderin idari olarak denedenmesinde kullanılması
metinlerde kullanılelığına dair hiçbir iz yoktur. Aslına bakılırsa Lineer B ile kısa
amacıyla (Girit'teki Lineer A'ya dayanan) bir yazısı olan bir topluma dönüştü.
idari metinler yazılabilirdi; biraz daha uzun olan metinlerio aşırı derecede fazla
Adanın her yerinde bakır cürufu, firın parçaları, potalar ve dış ticaret için liman
alternatif okunuşu vardı ve kullanılan işaretler Lineer A'dan türetildiği için, Yunan
tesislerinden oluşan arkeolajik bulgular ortaya çıkmıştır. Bakırın büyük bölümü
diline iyi bir şekilde uyarlanmamışlardır. Okuryazarlık kuşkusuz hükümdarıo sara­
fılolarla Levant'ın büyük ticaret kenderine ihraç ediliyordu : Ugarit, Biblos, Bey­
yında yer alan bir avuç katiple sınırlıydı ve aslında kullanılan Yunanca'nın eski şekli,
rut ve Tsor. Kıbrıs'tan gelen bakır külçeleri Ege'nin ve Güneybatı Asya'nın her
Miken dünyasında yaygın bir şekilde konuşulnıanıış olmalı. MÖ 1 1 50 dolaylarında
yerinde standart para birimi olarak kullanılıyordu. Külçelerin biçimleri, "külçe ''yi
tüm Miken sarayları ve devletleri yıkıldıktan sonra, Lineer B kullanılmadı. Birçok
temsil ·eden Lineer B ideagramını oluşturur ve aynı zamanda hem Knossos'ta hem
yüzyıl sonra EskiYunan dünyası yeniden okur yazar hale geldiğinde, Levant'ta kul­
Miken anakarasındaki Pylos mahallinde kullanılmış standart ağırlıkların temelini
lanılmış olandan türetilmiş tamamen farklı bir alfabetik yazı kullanılıyordu . Lineer
oluşturmuş gibi görünür. Kıbrıs hükümdarları kendilerini Mısır ve Hitit kralla­
B'nin "ilk Yunanca"sının klasik Yunan'ın çok belirgin bölgesel lehçeleriyle olan
rına eşit görüyorlardı, ancak her iki taraf da, bakırlarına ihtiyaçları olduğu için,
bağlantısı da tamamen belirsiz.
emperyal mücadelelerinde tarafSız kalabiliyordu.
Lineer B, hüküm süren krallar (wanax) , saraylar (wanaktoron) , nıaiyetler ve sa­
vaşın önemiyle Miken toplumunun iç dünyası üzerine bir miktar bilgi veriyor.
Fakat, bu dünya Homeros'un tasvir ettiğine ne kadar yakın? İki epik şiirin, MÖ 7 . 6 Ticaret
700 dolaylarında (muhtemelen Miken'in yıkılmasından yaklaşık SOO yıl sonra) {Erken Dönemde Mezopotamya 'da Ticaret 4. 3. 1]
muhtemelen iki kişi tarafindan yazıldığı düşünülmektedir. Bilinen en eski metin Kıbrıs, Güneybatı Asya ve Ege'nin çeşidi deviederini ve imparatorluklarını bir­
çok daha sonradır (MÖ 3. yüzyıl) ve Yunanca'nın modernize edilmiş İ on lehçe­ birine bağlayan geniş bir ticaret ağının bir parçası olarak gelişti. Ticareti yapılan
siyle yazılmıştır. Homeros'un aktardığı bazı detaylar Miken dünyasından alınmış başlıca mallar madenler ve kumaşlar, yağ, baharat ve güzel kokular gibi nadir ta­
olabilir, örneğin erkek damuzun azı dişlerinden kesilmiş plakalarla kaplı miğfer­ rımsal ürünlerin yanı sıra, ticareti daha sınırlı yün ve tahıl gibi havaleli ürünlerdi.
lerio giyilmesi. Troya kenti (VII A katmanı) MÖ 1 250 dolaylarında yıkılınıştı ve Önde gelen ticari merkezler, Levant'ın sahil şeridindeki zengin kender, Kuzey
ETKiLEŞiM • 1 59 1 60 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

Mezopotamya'da Dicle'nin kıyısındaki Asur ve Güney Mezopotamya'da Körfez gönderilen kalayla (Mganistan'dan) yapılıyordu. Kalay İran'daki aracılar vasıtasıyla
ticaretine egemen olan kentlerdi. D enizyolu ile nakliyat karada qlduğundan çok sağlanıyordu, ancak Asur, dokuma satın almak üzere Güney Mezopotamya kenti
daha kolaydı ve çok daha fazla miktarda mal taşınabiliyordu .Yaklaşık MÖ 1 800'e Sippar'da bir ticaret kolonisi bulunduruyordu. Asur tüccarları Kaneş'te ana iç kale­
tarihlendirilen Mari kentinden bir mektup, her biri 1 600 galon* şarap taşıyan iki nin altında yer alan ayrı bir alanda yaşıyorlardı. (Ama yine de, mektuplar keşfedil­
gemiye ve değirmen taşları ile katran taşıyan diğerlerine atıfta bulunuyor. Yakın memiş olsaydı diğer yerlerde ticaretin daha önce düşünülenden çok daha geniş bir
zamanda Türkiye sahilleri açıklarında keşfedilmiş olan bir batık, geminin Mısır, alana yayılmış olabileceğini akla getiren bu alanın yabancı bir ticari kolani oldu­
Mezopotamya, Levant, Kıbrıs, Ege ve Avrupa anakarası kökemi bir yük karması ğundan sadece arkeolajik bulgulardan yola çıkarak kuşku duyulamazdı.) İki kolo­
taşıdığını kanıtlıyor. Bunuilla birlikte, kervan yolları üzerinden önemli miktarda ni arasında, tüccarların Asur'dan 1 200 kilometreden daha uzakta kalıcı bir kolani
ve iyi düzernenmiş bir kara ticareti olduğuna dair de epey ipucu var. En eski ker­ bulundurmalarına yetecek kadar önemli, kuşkusuz iyi düzenlenmiş ve güvenilir
vansarayların tarihi, eşeklerin Kuzey Suriye'den Güney Mezopotamya'ya arabalar bir ticaret söz konusuydu . Büyük eşek kervanları kesin olarak belirlenmiş kurallara
dolusu ardıç ağacı kerestesi çektiği yaklaşık MÖ 2000'dir. Bu tarih, "ilkel" birta-. göre malları naklediyordu.Vergiler Asur'da ve Kaneş'te ödeniyordu. As�r tüccarla­
kım yolların bulunduğu fikrini akla getirir. Günümüz standartlarına göre nakliye rının yerel Anadolu dokumalarının ticaretini yapmaları yasaklanmış, ancak bunun
masrafları yüksek olsa da, ödenemeyecek kadar yüksek değillerdi kuşkusuz. karşılığında belli bazı lüks malların tekel hakkı onlara verilmişti. Ticaret önde
Ana maden olarak bakır, Umman'dan ve Doğu Anadolu'dan ve MÖ 2. bi�yı­ gelen ana ticaret kenderinde aile üyelerini bulunduran aile şirkederi tarafindan
lın yaklaşık olarak ortasından itibaren, Kıbrıs'tan geliyordu. Körfez'in yukarısına düzenleniyordu. Firmalar dalgalanan fiyadarın ve kabul edilebilir kar oranlarının
yapılan ticaret, Uroman'dan her yıl gemiler dolusu yaklaşık 1 8 ton ve Anadolu'dan pekala farkındaydı; mektuplar, hangi miktarda malın hangi fiyadarla satılacağına ve
mevsimlik kervaruarla bunun yaklaşık altıda birini içermiş gibi görünüyor. Kıbrıs'la beklenen kar oranlarına ilişkin talimarlar içeriyor.Yine aynı mektuplar tüccarların
yapılan ticaret bu iki kaynağı da gölgede bırakıyordu. Mısır "denizin ortasındaki ne tür ortaklıklar kurduklarını, çeşidi işler için ne büyüklükte sermaye (< ltın)
adaların" bir parçası olarak bildiği Kıbrıs'la doğrudan ticaret yapıyordu . Bronzun yatırdıklarını ve borçların hem Asur'da h �m Kaneş'te nasıl ayarlandığını da gözler
diğer önemli bileşiği olan kalay, İran üzerinden geçen uzun bir karayoluyla ku­ önüne seriyor. Daha sonraki daha gelişmiş ticaret ağlarına ait özelliklerin birçoğu
zeyde Asur'dan ve güneyde Susa'dan olmak üzere, temelde Afganistan'daki yüzey çoktan uygulamaya konmuştu kuşkusuz.
rezervlerinden geliyordu . Orta Anadolu gümüşün ana kaynağıydı -her yıl yaklaşık
45 tonu Mezopotamya'ya gönderiliyordu- ve altının büyük bölümü Mısır üze­
7. 7 Avrasya 'nın Ç eperi: Avrupa
rinden, Nübye'den geliyordu . Güney Mezopotamya, mademerin karşılığını öde­
[Erken Dönem Avrupa 3. 3. 1]
mek üzere Anadolu'ra, Körfez yoluyla olduğu gibi karadan da gönderilen yüksek
Avrupa anakarasının büyük bir bölümü, çok daha gelişmiş olan Güneybatı Asya
kaliteli dokuma üretiminde uzmaruaşmıştı.Tahıl Körfez yoluyla gönderiliyordu ve
ve Ege dünyasının çeperinde kalıyordu. Kehribar gibi az sayıda bulunan çok özel
ayrıca Mezopotamya ve Mısır'daki nehirler vasıtasıyla geniş bir alana yayılan bir
ürünün ticaretini yapıyordu, ancak erken imparatorlukların ve devlederin genel
ticaret söz konusuydu. Daha sonraları, 2. binyılda, Miken çanak çömleğinin geniş
etkisi çok azdı. MÖ 2. binyılda Avrupa'nın daha önceki 2000 yılda oluşmuş erken
bir bölgede ticareti yapılmaya başlamıştı; Kyklad adaları, Dodekaruar,t Sicilya,
tarımsal toplumlarla çok büyük ölçüde devamlılık içerdiği de ortadadır. Bu özellik­
Kıbrıs, Malta, Doğu İspanya'nın yanı sıra Karkamış'ta ve Güneybatı Asya'nın çoğu
le'"Kurgan" ya da "kuyu mezar" adı verilen kültür ve bununla bağlantılı olan "ka­
kentinde bulunmuşlardır.
bartmalı" çanak çömlek ve daha az yaygın olarak, bu kültürün ardılı "geniş ağızlı
Bu ticaret nasıl düzeruenmişti? Kuzey Mezopotamya'daki Asur ile Orta Ana­
kap" kültürü için geçerli. Bu kültürler genellikle, Rusya ve Ukrayna steplerinden
dolu kenti Kaneş arasında ticaret yapan tüccarların arşivleri keşfedilmiş olduğu
gelip asıl çiftçi sakinierin yerini alan, tüm Avrupa'yı kaplayan Hint-Avrupa dilini
için bu soruyu yanıtlama şansımız var. Bu arşivler şaşırtıcı derecede "modern" bir
konuşan göçebe grupların dalgalarının belirtisi olarak yorumlanmıştır. Artık çoğu
ticaret şeklinin varlığını kanıtlıyor. Asur yaklaşık 1 0.000 kişinin yaşadığı küçük bir
arkeolog, bu değişimleri, oldukça istikrarlı olan toplurnların var olan kültürlerinde
kent ve uluslararası ticaret için bir geçiş merkeziydi; kendisi önemli herhangi bir
ortaya çıkan düzenlemeler ve birikimler olarak görüyor. "Kurgan" kül�rünün be­
şey üretmemiş gibi görünüyor. Ticaret sarayın veya tapınağın denetimi altında de­
lirgin özelliği, toprak bir türnseğin altında yer alan bir mezar çukuruna gömülme­
ğildi, bunun yerine, "liman" olarak bilinen bir tüccar topluluğu tarafindan düzen­
den önce cesedin parçalara bölünerek, belirli mezar hediyeleriyle birlikte defuedil­
lemişti. En önemli ticaret, gümüş ve zaman zaman altın karşılığında Anadolu'ya
mesi ve mezarın ya doğuya ya da güneye bakacak şekilde konurnlanmasıdır. Daha
* 4,55 litre (ç.n.) sonra, cesedin üzerine kırmızı toprak serpiliyordu. Bu daha çok tüm Avrupa'da
t Ege Denizinde'deki On İki Ada (ç.n.)
ETKiLEŞiM • 161 162 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

büyük toplu tören merkezleriyle bağlantılı eski inançların yerini alan yeni bir dini 7 . 8 Erken D önem Çin: Shanglar
inanç biçiminin yayılması olarak görülebilir. [Erken Dönem Çin Tanmı 3 . 4]
Bu dönemde Avrupa'nın her yerinde toplumlar çok küçük ve izole olmuş du­ Çin'in Wey Nehri ile Sarı Irmak çevresinde yer alan merkezi konumdaki ovasında
rumdaydı. Köylerin çoğu , en fazla 8-9 dönümlük bir alana yayılmış olan kulübe­ ortaya çıkan ilk tarımsal köylerle toplurnların evrim geçirip karmaşık bir uygarlık
lerden ve yaklaşık 1 00 insandan oluşuyordu. Tepelerin üzerinde, az sayıda korun­ haline gelme süreci, büyük ölçüde bilinmiyor. Mezopotamya'da olduğu gibi yazı­
muş alan yer alıyordu, ancak yine az sayıdaki bakır madeni dışında, uzmanlaşmış lı kayıtlar yoktur ve çok az sayıda arkeolojik araştırma yapılmıştır. MÖ 1 800 do­
üretim alanı bulunmuyordu . Bronz işçiliğindeki gelişme yavaşn -Balkanlar'da yer laylarında Shang (Yin) olarak bilinen, neredeyse tam olarak gelişmiş karmaşık bir
alan toplumlar MÖ 5000 gibi erken bir tarihte (Mezopotamya'dan daha önce) kültür ve uygarlık tanımlanabilir. Bu kültür ve uygarlığın doğası, daha önceki yak­
bakır kullanmış olabilir- ancak, bakır yatakları Kuzey Avrupa'nın dışında yaygın laşık 1 000 yıl boyunca gerçekleşmiş evrim sürecinin, dünyanın diğer yerlerindeki
olsa da, kalay sadece Adantik sahilinde, Bohemya'da ve Kuzey İtalya'da birkaç gelişmelere -toplumun geri kalan kısmını harekete geçirebilen ve yönlendirebilen
yerde bulunuyordu. Bronzun Orta ve Güney Avrupa'da benimsendiği sırada bile, güçlü dini, askeri ve siyasi elit tarafindan tarımsal artı ürüne giderek daha fazla el
Britanya'da ve kuzeyde sadece bakır kullanılıyordu. Malzemeler erken tanıncılar konmasına- dikkati çekecek derecede benzer olduğunu düşündürüyor. Shangların
tarafindan uzak mesafelerden takas ediliyordu ve ticaretin gelişmesiyle birlikle ortaya çıkışı bu uzun süreli evrimin bir parçasıydı ve bronzun işlenmesine önem
b_ronzun takas edilmesi, bu sürecin yoğunluk kazanmasından başka bir şey değildi. veren çok daha karmaşık ve başat bir elit kültürün damgasını taşıyordu. Bu gelişme­
Yaklaşık MÖ 2000- 1 500 arasında Avrupa'da nüfus, muhtemelen adarın çektiği ler Mezopotamya ve Mısır'dakilerden neredeyse 1 000 yıl sonra meydana gelmekle
ve vadilerdeki daha ağır toprakların işlenınesini olanaklı hale getiren daha ağır birlikte, yöreye özgü olduklarına hiç şüphe yoktur; herhangi bir önemli dış etki
bir tip sahanın kullanılmasıyla bağlannlı olarak sürekli artmış gibi görünüyor. Bu olduğuna dair bir iz söz konusu değil. Aslında Çin'de evrilen bronz işleme tekniği
dönemde bronz üretiminin ana merkezi, Moravya ve Bohemya'da yayılan be­ -parça dökümü- dünyanın diğer yerlerinde bilinmiyordu. Shanglar zamanında kül­
lirgin " Otomani" kültürüyle birlikte Karpat Dağları'ndaydı. Bu kültürün ayıncı tür, yazı ve kurumlarda meydana gelen gelişmeler, daha sonra söz konusu olan çok
özelliği, tepelere kurulmuş olan ve Ege dünyası ile Avrupa arasında ana bağlannyı farklı bir Çin uygarlığının gelişmesinin temellerini oluşturuyordu. Shanglar 2. bin­
sağlayan taş duvarlı müstahkem yerleşim alanlarıydı. Bronz üretirnindeki artış ve yılın neredeyse tamarnında varlıklarını sürdürdüler; ya MÖ 1 1 22'de ya da 1 027'de
takasın yüksek düzeyi, nüfus arnşının ve yerleşim alanlarının büyümesinin yol aç­ yıkıldılar. (Her iki tarihi de destekleyecek ipuçları var.)
nğı sosyal değişimleri hızlandırmış gibi görünüyor. Tuz gibi kilit önemdeki diğer
kaynakların denetimi ve değeri yüksek az sayıdaki malların ticareti de aynı oranda
7. 8. 1 Shang Toplumu ve Devleti
önemliydi.
Shanglar hakkında bildiklerimizin neredeyse tamarnının kaynağı, 1 928'de keşfe­
Yavaş yavaş, çok güçlü olmayan reisler ve daha askeri bir nitelik kazanmış
dilmiş olan An-yang yerleşmesidir. Burası yaklaşık ilk 500 yıl süresince, Shangların
elider ortaya çıkn. Toplum zaman geçtikçe daha hiyerarşik olmaya başladı ve bazı
başkenti olmuş gibi görünüyor. Geleneksel anlamda bir kent değil ve daha çok,
yerleşim alanları diğerlerinden daha önemli merkeziere dönüştü. Bronz giderek
büyük bir tören merkeziydi. Huan Nehri boyunda, 3200 metreden daha uzun ve
silahlara, özellikle hançerlere dönüştürülüyorrlu ve bu dönernin mezarlarından
eni 1 600 metre olan bir alanı kaplıyor ve bir dizi sarayı, tapınağı, mezarı ve halk
çıkartılan silahların sayısına bakılırsa, köyler arasında yapılan savaş muhtemelen
kitlesinin yaşadığı küçük bir köyü içeriyordu. Yaklaşık 250 kilometre kuzeyine ve
sıradan bir şeydi. Daha önce yeni kavimlerin harekete geçmesi olarak düşünülmüş
güneyine uzanan çok büyük bir bölgede, kente bağlı köyler yer alıyordu. Shang
olan bu döneme ilişkin diğer değişimierin bazıları bunlardan kaynaklanmakta­
bu tarihte Orta Çin'deki tek "devlet" değildi kuşkusuz, ancak en önemlilerinden
dır. Az sayıda ata sahip olan savaşçı elider kendi ritüellerini, özellikle de alkol
biriydi. İttifak evhlikleri ve klan bağlarıyla çeşitli zamanlarda ilişki kurulmuş diğer
tüketimiyle ilgili olanları, geliştirdiler. ("Kabartmalı kapların" bilinmediği) Ban
8-33 devlete atıf bulunulur. Seçkinlerin gücü, An-yang'da insan ve hayvanların
Avrupa'daki "geniş ağızlı kaplar" , sadece erkeklere özgü, bu ritüellerle bağlannlı
kurban edildiği kraliyef definlerinin bazılarından anlaşılabilir. 1 976'da keşfedilen
özel kaplar gibi görünüyor. Elider aynı zamanda yavaş yavaş halkın daha büyük
kuyu mezarlardan birinde, kraliyet ailesinin ikinci dereceden bir üyesi, 200'den
bir bölümünü sömürmeye başladı ve ürettikleri az miktardaki tarımsal arn ürüne
fazla çeşitli ritüel içki kabı ve her birinin ağırlığı 1 50 kilodan fazla olan bir çift
el koydular. Yine de, Avrupa'nın her yerinde siyasi örgüdenmelerin genel se�iyesi
kazanın dahil olduğu yaklaşık 400 bronz nesne, 7000 (uzak mesafelerden güney sa­
çok düşüktü. Muhtemele n zaman zaman köyler arasında savaş ittifakı yapılsa da,
hillerinden getirilen ve para yerine geçen deniz kabuğu) kavri kabuğu ve 600'den
köyler ve önemsiz liderlerden fazlası söz konusu değildi.
fazla nadir bulunan yeşim nesnelerle birlikte gömülrnüştü. Bir seferde 1 00-1 50 sı-
[ Geç Dönem Avrupa 8. 12]
164 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

ğırın kurban edilmesi daha alışılmış olsa da, seçkinler dini ritüellerele zaman zaman
l OOO'den fazla sığır kurban edebiliyorlardı.
Shang devletinin örgüdenmesi klan ve diğer unsurların karmaşık bir birle­
şimiydi. Hüküm süren klan T zu'ydu, ancak mensuplarının hepsi kral olamazdı;
hükümdarlık, klan içindeki bir kraliyet hanedanına özgüydü. Bunun nasıl oluş­
turulduğu belli değildir ve kesin atalar ile soy dizisi bilinmiyor, ancak (gerçek ve
mitolojik) uzak atalar klan ritüellerinin merkeziydi. Ritüel ve evlilik amaçlarıyla,
eşit olmayan on gruba (kan) bölünmüş kraliyet hanedanında kesin taht veraseti
kuralları vardı. Yeni kral selefiyle aynı kan'dan olamazdı ve şayet bir nesil değişimi
varsa taht veraseti, on kan' a bölünen iki "üstün grup" arasında olmak zorundaydı.
Kral, kendisine tavsiyede bulunacak bir kurula sahipti, bu kurulun en önemli üye­
si, diğer üstün gruptan bir kan grubunun başıydı. Bazı hallerde taht veraseti için
lt U S YA R U S YA uzlaşmaya varılmış olduğu, bazen de tartışmalı ve kanlı olduğu görülüyor.
Kraliyet klanının tüm üyeleri başkentte dini ve idari işlevlere sahipti ve Shang­
ların yi yani kent kururnlarının temeliydiler. Bu kururnlar bilinçli, planlı bir şekilde
� yaratılmıştı ve doğal oluşurnlar değillerdi. Her birinin başında, kentin adını alan,
kraliyet hanedanının bir üyesi bulunmalıydı. Kentin tören salonunda, yöneticinin
ata klanı ve kraliyet hanedanıyla bağlantısını gösteren tablerler yer alıyordu. Bu kent
Silı#CAf.IWI
yöneticilerinden bazılarının kraliyet klaruna alınmış yerel hükümdarlar olmaları
s:
ÖziRK
UYGUR BÖLGESi olası. Yönetici, çevredeki tarım topraklarını kontrolü altında tutuyor ve krala yiye­
a· cek sağlayıp hizmet sunuyordu. An-yang'daki kralların bu yerel hükümdarları ne
� dereceye kadar kontrol edebildikleri belli değildi. Ve bu şüphesiz, çok değişkendi.
-o.
P. Aslında Shang'ın diğer hükümdarların ya kan yoluyla ya da resmi yolla bir krala
t::ı:ı

w

eRi bağlandığı gevşek bir konfederasyondan ziyade herhangi bir zamanda birleşik bir
devlet olup olmadığı açık olmaktan çok uzaktır. SOO'den fazla kentin adı bilinmek­
tedir, ancak yerleri ve egemen oldukları bölgeler belirlenememektedir. Kender
genellikle birbirleriyle savaşıyorlardı. Halk kirlesi tsu olarak bilinen 1 00 hanelik
rrı

;>:: birimler halinde örgüdenmişti. Bunlar öncelikli olarak askeri bir işieve sahipti ve is­
;::·
3::"
rrı
.vı tendiğinde 1 00 asker çıkarnıakla yükürnlüydüler; daimi ordu sadece bazı tsu'lardarı
-
asker ternin ediyordu. Tsu' ların tam olarak nasıl örgüdendikleri belli değildir, ama
:ı-.
farklı klaruar değillerdi ve çok farklı statülere sahip olmuş gibi görünüyorlar.
Shang hükümdarı, şahsında hem dünyevi hem dini işlevleri birleştiriyorrlu ve
Lı.tT.Ott
"'

devlete meşruiyet kazandıran, ikincisiydi. Baştanrı Ti, toplum ve devlet için önemli
iki unsuru -hasat ve askeri zafer- sağlıyordu. Kralın ataları ona aracılık edebiliyorlardı
ve onlara saygı göstermek bu nedenle çok önernliyqi. istekleri krala kehanet yoluyla
bildiriliyordu. Shang öncesi dönemde olduğu gibi, yakılmış hayvan kemiklerinde
oluşan çadaklar kehanet için kullanılıyorlardı (Güneybatı Asya toplumları genellikle
hayvanların iç organlarını yorurnluyorlardı) ve bu işleri yapan lcihinler en önemli
devlet görevlileri arasında yer alıyordu. Shang döneminde yeni olan olgu, kerniğin
üzerine bir sorunun yazılmasıydı; bunlar genellikle askeri seferlere, av ve önemsiz
hükü.mdarlardan alınacak haraçiara dair kehanederdi. Bu kemikler Shang devleti
hakkındaki bilgilerimizin ana kaynağıdır.
ETKiLEŞiM • 1 65 1 66 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

7. 8. 2 Çin Yazısı ve dilin evriminden etkilenmemesi, kültür ve bilgi birikiminde yoğun bir süreklilik
[ Güneybatı Asya�a İlk Yazı 4. 8) sağladı. Tarihleri MÖ 2. yüzyıla kadar geriye giden klasik metinler, o tarihte dilin
Kehanet kemiklerinin üzerine kazınan sorular hem Çin sayı sisteminin hem olgun nasıl konuşulduğu tam olarak bilinmese de, mükemmel bir kolaylıkla okunabilirler.
Çin yazısının ilk örneklerini oluşturur. Çin sayı sistemi daima onluk sistemdeydi Çin bu yüzden Akdeniz ve Avrupa dünyalarında ortaya çıkan ve mesela Yunanca
ve birden ona kadar ve yüze karşılık gelen işaretler vardı. (On bin işareti sonradan ve Latince'yi, modern Roman dillerini ve İngilizce ile Almanca'yı karşılıklı olarak
eklenmişti.) En geç MÖ 1 300'de, bir alan değer sistemi de geliştirmişlerdi. Shang anlaşılmaz kılan karmaşık değişimlerden kurtuldu; Avrupa'da diller değiştikçe çoğu
kemikleri tam olarak gelişmiş erken Çin yazısını gösterir, ancak MÖ 5000 dolay­ kez "kaybolan" çok geniş bir bilgi ve gelenek birikimini olanaklı kıldı.
Iarına tarihlendirilen çanak çömlek üzerindeki ilkel şekillerden itibaren söz konu­ [ Geç Dönem Çin 8. 2]
su olan 3000 yıl içindeki evrimi, günümüze hiç malzeme ulaşmadığı için izlene­ [Tıiretilmiş Japon Yazısı 1 1 . 7. 1]
mez. Çin yazısı tam anlamıyla özgün dünya üzerindeki üç yazıdan biridir; diğerleri
Mezopotamya'nın çiviyazısı ile Mayaların yazısıdır. (Mısır ve İndus Vadisi'nin yazıları
7 . 9 Ç öküş : Yaklaşık M Ö 1 2 0 0
muhtemelen özgündür, ancak Mezopotamya'dan etkilenmiş olabilirler.) Çin yazısı
Shanglar ya M Ö 1 1 22'de ya da 1 027'de Choular tarafından yıkıldı. B u büyük ölçü­
kuşkusuz, konuma dayalı olan Çin dilinin yapısına çok uygundur. Kelimelerin işlı;­
de siyasi bir olaydı. Shangların idari kraliyet kayıtları yok edilmekle birlikte, önemli
vini cümle içindeki yerleri belirler, diğer dillerde (özellikle Hint-Avrupa dil ailesin­
ölçüde ekonomik, sosyal ve kültürel bir süreklilik vardı. Çin bu tarihte Batı Avrasya
de) olduğu gibi gramer değil. Çince temelde tek hecelidir ve hecelerin sayısı sınırlı
dünyasından nispeten izole olduğu için, Shangların yıkılmasının Güneybatı Asya
olduğu için birçok homofon -aynı şekilde telaffuz edilse de farklı anlamları "olan ve
ve Ege'deki devletlerin çok daha yaygın ve çok daha derin çöküşüne denk gel­
yazıda farklı karakterlerle gösterilen kelime- vardır. Çin yazısı anlamı esas alır; her
mesi muhtemelen tesadüften başka bir şey değildi. Ege'deki çöküşün, Batı Roma
işaret anlamsal bir birimdir ve diğer yazılarda olduğu gibi telaffiızla ilgili değildir. Çin
İmparatorluğu'nun MS 400 dolaylarında çok daha yaygın bir şekilde bilinen "yı­
yazısındaki işaretler aln tipe ayrılabilir. En temel işaretler, 600 ya da biraz daha fazla
nesneyi gösteren resimlerdir. İkinci kategori çok sınırlı sayıdaki sembolik resimlerdir; kılmasından" daha büyük bir önemi vardı. MÖ 1 200 dolaylarında 40 veya 50 yıllık
bir yarımay "akşam" demektir. Üçüncü grup, sembolik bileşiklerdir, örneğin çocuk bir süre içinde, Levant'ta neredeyse her önemli kent ve saray yıkıldı ve çoğu bir
işareti iki defa tekrarlandığında ikiz anlamına gelir. Dördüncü kategori -tersine çev­ daha hiç kurulmadı. Son zamanlarda bazı arkeologların kabul gören kronolojiler
rilmiş işaretler kategorisi- enderdir; baş aşağı konmuş bir çocuk işaretinin doğum düzenleme çabalarına rağmen, tüm Güneybatı Asya ve Ege'de MÖ 1 200'den sonra
anlamına gelmesi örneğinde olduğu gibi. Beşinci kategori ödünç alınnlardır ve so­ neredeyse hiçbir kaydın günümüze ulaşmadığı, bu nedenle tutarlı bir tarih yazmayı
nuncusu arnk en önemlilerden biridir: Yaklaşık MÖ 2. yüzyıldan beri geliştirilmiş imkansız kılan en azından 200 yıllık bir "Karanlık Çağ" ın var olduğu kesin gibi
ses gösteren işaretler. işaret kombinasyonlarıyla (ve arnk işaretierin yaklaşık %90'ı görünüyor. MÖ ilk 1 000 yılda çeşitli devlet ve toplumlar bu karanlık çağdan ortaya
bileşiklerdir) neredeyse sonsuz sayıda yeni kelime türetilebildiği için Çin yazısı çok çıkmaya başladığı sırada, çok önemli değişimler meydana gelmişti.
incelikli ve esnektirYazı malzemelerinin yeni tipierindeki gelişmelerle birlikte görü­ Anadolu'da bilinen her yerleşim alanında, yerleşimin yıkıldığını gösteren
nümleri değişse de, işaretierin iç yapısı son 4000 yıl boyunca değişmeden kalmışnr. MÖ 1 200 dolayiarına tarihlendirilen bir tabaka [tahribat tabakası] bulunur. Hi­
Çince aynı zamanda işaretierin sayısının geçen zaman içinde azalmak yerine artnğı tit İmparatorluğu'nun iç sorunları yaklaşık MÖ 1 2 1 5'ten sonra belirgin bir şekil­
dünyadaki yegane yazıdır. Shang döneminde yaklaşık 2500 işaret vardı. MS 100 ci­ de artınıştı, doğuda gelişmekte olan Asur İmparatorluğu'ndan kaynaklanan bir dış
varında bu sayı 9.000'in biraz üstüne çıkrnışn, bir 1 1 . yüzyıl ansiklopedisinde 24.000 baskı vardı ve Batı Anadolu'da çoğu yörenin kontrolü elden çıkmıştı. Nihayet baş­
işaret bulunmaktaydı ve sadece birkaç bini genellikle kullanılsa da, modern Çince'de kent Hattuşa yağmalanıp yakıldı ve bununla birlikte Hitit İmparatorluğu yok oldu.
70.000 civarında işaret bulunur. Anadolu'nun batı salıilindeki Troya'da, yaklaşık MÖ 1 250 ile MÖ 1 1 90-1 1 80 arasına
Birçok Banlı için Çin yazısı, bir alfabeyle karşılaşnrıldığında işaret çokluğu ne­ tarihlendirilen iki tahribat tabakası vardır. Kıbrıs'ta üç önemli kentin, Enkomi, Kiri­
deniyle belirgin bir "başarısızlıknr" ; hem öğrenmesi, hem de yazması zordur. Bu­ on ve Sincia'nın her biri muhtemelen ikişer defa yağmalandı. Suriye'de ticaret kenti
nunla birlikte, Çin tarihini çok etkilemiş Ban Avrasya yazı sistemleri içinde muaz­ Ugarit yakıldı ve bir daha kurulmadı. Yakıldığı sırada yüzlerce kil tablet bir fırında
zam bir avantaja sahipti. Çin yazısı dille ilişkili değildi ve fonetik değişimler, lehçe pişmekteydi ve günümüze ulaştılar. Bu tabietierde "krala" hitaben, bölge savunmasız
farklılıkları, farklı telaffuzlar ve hatta farklı dil yapılarından etkilenmeden varlığını olduğu için 1 50 gemi isteyen, askerlerin ve gemilerin Anadolu'da olduğunu ve adı
sürdürdü. İlk birleşik Çin devletinde (MÖ 200'den kısa bir süre önce Ch'in devleti) verilmemiş bir "düşman"ın denizden saldırmakta olduğunu bildiren mesajlar kayıtlı­
kabul ettirilen standart yazı, bu birlikte büyük bir rol oynadı, birbirlerinin dilini an­ dır. Levant'ta Suriye-Mısır güzergahı boyunca, büyük kentlerin -Aşdod, Aşkelon ve
larnayan insanların iletişim kurmalarını sağladı. Çin yazısının fonetik değişimlerden Megiddo- hepsi tahrip edildi .Yunan anakarasının ve Ege'nin her yerinde, her Miken
ETKiLEŞiM • 1 67 168 • ERKEN iMPARATORLUKLAR

sarayı yıkıldı ve kültürün neredeyse tüm izleri yok oldu. Kykladlar yıkımın en kötü­ ve Ege'deki tüm devlet ve imparatorlukların (aynı zamanda Çin'deki Shangların)
sünden kurtulmuş görünse de, tahribat özellikle Girit'te büyüktü. Halk dağlarda, ör­ başlıca silahı savaş arabalarıydı. Savaş arabası, MÖ 2000 dolaylarında dönemin bü­
neğin deniz seviyesinden hemen hemen 1000 metre yüksekteki Lasithi Ovası'ndan yük bir teknolojik zaferiydi, düşünillegeldiği gibi, dışarıdan gelen bir "barbar" grup
396 metre daha yüksekte bulunan Karphi gibi ulaşılması zor yerlere kaçtı, tarafindan değil, Güneybatı Asya'da bir yerlerde geliştirilmişti. ( Çin'deki gelişme ay­
Mezopotamya'da tahribe dair az, gösterge vardır, ancak kuzeyden Asur'un ve rıydı.) Öküzlerin ve yaban eşeklerinin çektiği masif tekerlekli arabalar MÖ 3000
doğudan Elam'ın çifte istilalarından sonra, Kassit İmparatorluğu'nun son bulma­ dolaylarında geliştirilınişti ve bazıları kralları ve savaş liderlerini savaşa taşımak üzere
sının devamında büyük bir siyasi istikrarsızlık dönemi olduğu açıkça ortadadır. prestij aracı olarak kullanılmış olabilir; ancak savaş aracı değillerdi. Savaş arabasının
Peşi sıra bölgedeki küçük çaplı siyasi gruplaşmaların hiçbiri kontrolü sağlayamadı gelişmesi birçok yeniliğe bağlıydı. Atın ehlileştirilmesi kesinlikle yerleşik uygarlık­
ve kuzeyde Asur devlet olarak ayakta kalabilse de, gücü sınırlıydı. Mısır'da iç so­ ların dışında gerçekleşmişti, ama atı kontrol etmek amacıyla gemli yuların nerede
runlar, özellikle de taht veraseti için uzun süreli mücadeleler, I l . Ramses'in MÖ geliştirildiği bilinmiyor. Hafif savaş arabasının hafif bir şasisi ile deri örgüden bir
1 224'teki ölümünden sonra hızla çoğaldı. 10. Hanedan'ın son firavunu ile 1 1 86'da platformunun bulunması ve masif tekerleklerin ağırlığının %1 0'u kadar ağır olan,
20. Hanedan'ın ilk firavunu olan Setnakht'ın tahta geçişi arasında 1 4 yıllık bir , ısıyla bükülmüş, parmaklıkları olan tekerleklerin geliştirilmesi gerekiyordu.Tekerlek
boşluk olduğu görülüyor. Mısır'ın gücü hızla azaldı ve MÖ 1 1 35 dolaylarında göbeği, çemberi ve parmaklıkları üç farklı ağaç türünden, genellikle karaağaç, meşe
Levant üzerindeki kontrol yitirildi. 10 yıl sonra, birlik dağıldı ve başkentleri Teb ve dişbudaktan yapılıyordu. Dingil başlangıçta platformun altında ortadaydı, ancak
ve Tanis'te olan en azından iki ayrı krallık ortaya çıktı. 20. Hanedan MÖ 1 070 MÖ 1 300 dolaylarında daha dengeli bir sürüş sağlamak amacıyla platformun kuy­
dolaylarında son buldu: MÖ 7 1 2'ye kadar süren Üçüncü Ara Dönem boyunca ruk kısmına alındı. Özgün halinde tekerlekte 4 parmaklık bulunuyordu, ancak MÖ
Mısır, dışarıdan gelen bir Sudanlı hanedan tarafindan tekrar birlik sağlanana kadar 1 300'lerde Güneybatı Asya'da bu sayı 6'ya çıkarıldı ve 300 yıl sonra Çin'de sayısı
küçük devletlerden oluşan bir yamalı bohçaya benziyordu. 1 8' e kadar çıkan tekerlek parmaklıkları kullanılıyordu. MÖ 1 700 dolaylarında savaş
Bu yaygın karmaşa ve çöküşü açıklamak için sayısız çaba harcanmıştır. MÖ arabası, Anadolu'da geliştirilmiş (tahtadan, boynuzdan ve sinirden yapılan, yapımı
1 1 59'da, İzlanda'daki Hekla yanardağının Çin kadar uzaklarda bile hissedilen bü­ yıllar alan) bileşik yayı* kullanan okçularla biraraya getirildi. ·

yük patlamasının sebep olduğu ikiimin ve dolayısıyla tarımın dengesinin bozul­ MÖ 1 700 dolayiarından itibaren Güneybatı Asya ve Çin'de iki kişilik (sürücü
ması bu sorunlara katkıda bulunmuş olabilir, ancak tahribatın önemli bir kısmı ve okçu) savaş arabası, başlıca savaş aracı haline geldi. Okçu, rolleri kuşatma sava­
daha önceden meydana geldiği için birincil neden olamaz. Bu erken imparatorluk şına, yürüyüş sırasında ve kampta savaş arabalarının korunmasına ve savaştan önce
ve devletlerin, elit tabaka ile köylü kitlesi arasında bölünmüş ve toplumla devleti uzun saflar halinde dizilmeye indirgenmiş olan mızraklı piyadelere neredeyse hiç
birleştirecek çok az devlet altyapısına sahip, çok kırılgan bir yapıya sahip oldukla­ tepki görmeden ok atabiliyordu . Piyadeler yaralıları öldürmek üzere savaş araba­
rına şüphe yoktur. Ama yine de, bu durum yüzyıllardır böyleydi ve bu kadar çok larına eşlik ederlerdi. Başlangıçta sadece az sayıda (belki 1 00 kadar) savaş arabası
sayıda devlet ve imparatorluğun neden tam bu zamanda, bu kadar geniş bir sahada, kullanıldı, ama sahip olunan atların sayısı artınca ve savaş arabalarının silah olarak
bu kadar çabuk çökmüş olduğunu anlamak zordur. En çok kabul görmüş yaygın etkili olduğu kanıtlanınca erken imparatorluklar sayılarını çoğalttı . Bu nedenle, i­
açıklamalardan biri, "Deniz Kavimleri" diye bilinen bir "yarı barbar" dalgasının şin maliyeti bu erken devletler açısından çok büyük oldu. Birliğe zırh gerekiyordu
uygar dünyanın üzerine çullanmış olmasıdır. Bu açıklama, 1 9 . yüzyıldan sonra (zaman zaman atlar için de zırh kullanılıyordu) ve atlara yiyecek yetiştirmek üzere
gelişen, göçlerin önemini vurgulayan fikirlerio hala egemen olduğunun bir başka ayrılması gereken arazi toplamı muazzamdı. Büyüyen saray bürokrasilerinin asıl
örneğidir. Bu şekilde, ("klasik"Yunan'a "Ari" bir temel kazandırmak için) Yuna­ görevi, bu elit birliklerin kaydını tutmak ve onlara yiyecek sağlamaktı. En büyük
nistan, "Dorların istilası "yla ilişkilendiriliyordu, oysa çok daha detaylı bir inceleme imparatorluklarda sayılar hızla büyüdü; MÖ 1 285'te Mısır ile Hititler arasındaki
sonucunda bunun çok şüpheli bir olgu olduğu ortaya çıkmıştır. "Deniz Kavim­ Kadeş Savaşı'nda iki taraf da ortaya muhtemelen 3000'er savaş arabası sürdü ve
leri" denen bir grubun var olduğu düşüncesi bile, sadece Mısırlıların ifadesine ve piyadeler savaşa hemen hiç dahil olmadı. Miken dünyasındaki gibi daha küçük
yanlış yorumlanmış iki kitabeye dayanır. Bu kitabeler, kendi başlarına hareket eden krallıklar, birkaç yüzden fazla savaş arabasına sahip olamıyorlardı.
Akdenizli "Deniz Kavimleri" grupları uydurmasının aksine, Suriyeliler ve onların MÖ 1 200 dolaylarında savaş arabasına güvenen erken imparatorluklar bir sürü
Akdeniz dünyasından gelen paralı asker birlikleri:yle yapılan savaşların kayıtların­ nedenle çıkan savaşın doğasındaki çok hızlı değişimlerle başa çıkmak zorundaydı.
dan fazlasını içermez. Bele kadar inen ve sıkı oturan zırhlar, deri eteklikler ve çok kullanışlı olmayan bronz
Birçok yerde meydana gelen bu çöküşün akla en yakın açıklaması, savaşın doğa­
sındaki bir dizi yapısal değişimdir. MÖ 2000-y. MÖ 1 200 arasında, Güneybatı Asya * compound bow: Türk yayı ya da Tatar yayı da denen, kısa bir bileşik yay (ed. n.) .
ETKiLEŞiM • 1 69

baldır zırhlarıyla piyadeler daha iyi zırhlara kavuştular. Hepsinden daha önemlisi,
göğüs göğüse çarpışmada hayati bir önem taşıyan, elle tutulacak yeri olan yuvarlak
kalkanların geliştirilmesi oldu. Bu değişimler iki yeni silahla birleşti. İlki, av silahla­
rından türerilen ama atlara karşı çok etkili olan kısa (yaklaşık 1 metre uzunluğunda)
bir kargıydı. İkincisi, yeni bir tip kılıçn. Yaklaşık MÖ 1 200'e kadar kılıçların sa­
vurmaya uygun orak şeklinde bıçağı vardı. MÖ 1 450 dolaylarında Orta Avrupa'da
"Naue Type II" geliştirildi. (Gerçi Güneyhan Asya'ya ulaşması bir yüzyıldan fazla
sürdü.) Bu, uzun bir bıçakn ve kabzayla bıçağın tek parça olarak döküldüğü paralel
uçlara sahipti. Bu nedenle bükülmeden ve kırılmadan güçlü darbeler indirilebiliyor,
ayrıca kesrnek ve saplamak amacıyla kullanılabiliyordu. Tüm bu değişiklikler, piya­
deleri savaş arabalarına üstün gelecek etkili bir silaha dönüştürerek savaşta devrim
yaratn. 200 yıl içinde savaş arabalarının etkin rolü son buldu ve bir kez daha hü­
kümdarla elit tabakanın birkaç mensubunu savaş yerine taşımak üzere taksi işlevine
indirgendi. MÖ 1 200 dolaylarındaki dönemde, Güneyhan Asya ve Ege'de yer alan
devletlerin savaş yöntemlerini yeterince hızlı bir şekilde değiştiremedikleri görülür.
Uygar dünyanın çeperlerinden gelen ve geçici bir teknolojik üstünlüğe sahip olan
birçok farklı grup tarafindan yenilgiye uğranldılar. "Karanlık Çağ"ın ilk binyılının
başlarında, uzun kılıçlar ve yuvarlak kalkanlar kullanan piyadeler, yeni devlet ve
imparatorlukların ordularına üstünlük kurdu.
[Geç Dönem Güneybatı Asya 8. 6]
SEKİZNCI BÖLÜM

Yunan Uygarlığn
l.Ö. 500-336 Arasınd
Gelişp Serpilş
~

K Y A

KÜÇÜK ASYA
/
~

iYON
D E N iZ/

Iyonya'mn Yunan kentleri, Kyros'un


Küçük Asya'ı Lidya Kralı Krezüs'ün
elinden aldığ l.Ö. 546'dan beri sürege- m Atina .imp;ıratolu{ OIIIIID Sparta Milttefik!eri Ö!çEık:
r------r------.----
o so 100
mil ol.,wk
-.
1>0

len Pers yönetimine karşı, l.Ö. 499'da


ayklndı. Ayaklanma beş yıl sonra
bastınld. Iyonya kıylan önde ge-
len kenti Miletos yağmlndı. Yunan-
lar ile Persler arsındki savşın bu bi-
rine~ döneminde, zaferi kesin olarak
Persler kazndı. Bununla birlikte, adla-
n o zaman pek duylmaış önemsiz iki Yunan kenti olan
Atina ve Eritria, ayaklananlan desteklemek üzere Ege'nin
karşı kıylan birkaç tekne gönderme gözüpekliğn gös-
Yunan Uygarlığn l.ö. 500- 336 Arasınd Gelişp Serpilş 209 210 Dünya Tarihi

terdiğ için, Kral Darius bu sonuçla yetinmedi. l.Ö. 490'da Bununla birlikte, Persler dost olmayan ve yıknta
bu kentleri cezalndırmk amcıyl gönderilen birlikleri dönürlmş bir ülkede ordulanı gereksinimlerini kar-
Erita'yı yağmldır, fakat Atina'yı almdır. Öyle an- şılam yolunda büyük güçlüklerle karşılt için, bu
laşıyor ki Persler, içerde kentin kapılrn ·açacak bir iha- tür başrıl Yunalrı teslim olmalan sağlnmdıkç,
netin gerçklşmsin umarak, Atina'ı kır beş kilometre kesin zaferler olarak görünmüyordu. Bu nedenle Kserkses,
uzağındki Maraton'da karaya çıktlar. Ancak planrı ba- Yunan donamsı saldırk zaferi sağlm almyı dene-
şarıy ulaşmdı. Persler gerisin geri gemilerine binerler- di. Yunanistan Anakrsı ile Salamis Adası arsındki dar
ken, Atinalır saldıry geçerek Maraton'da parlak bir zafer geçit, Pers donamsı Yunan danıs kat kat
kazndılr. Bu zaferin haberi bir koşuc tarfınd, Pers
üstün teknelerinin hareketine elvriş değil. Bu nedenle
gemilerinin ulaşbieckr süreden daha kısa bir zaman
Yunanlar, becerikli ve yürekli manevralarla (l.Ö. 480'de)
içinde Atina'ya ulaştırd (günümüzün Maraton Koşus,
adın bu olaydan almıştr). Böylece, Pers gemileri karlş­ kesin bir zafer kazanabildiler. Bu yenilgi üzerine Kserkses,
tırlan biçimde Atina önlerinde görününce, kentteki hain- Yunanistan'da tüm birliklerini kış boyu beslerneye yeterli
ler haFekete geçemediler; o zaman da amçlrın ulaşm­ kaynaklar bulnmadığ için ordusunun büyük bölümüyle
yan istlacır çekilip gittiler. birlikte lran'a dönmesinin gerktiğn karar verdi.
Bu çarpışml, Perslerin Avrupa Yunaistı fethet- Ertesi bahar, bu karann yerine getirilmesiyle sayıln
mek yolundaki ciddi girşmlen yalnızc bir başlngıç büyük ölçüde azlmış olan Pers birlikleri, t.ö. 479'da Yu-
nitelğ taşıyordu. l.Ö. 480'de Darius'un oğlu ve ardıl nan kentlerinin birleşm ordulaıy Platea'da karşılt;
Kserkses, böyle bir girşm için impartoluğn 60.000 zafer bu kez de Yunanlarda kaldı. Bu başrın ardın
kişden oluşan kara ordusunu topladı. Persler bu sefere Atinalır savşı Ege'nin karşı· kıylarn taşıdlr; bu giri-
gerçekten çok iyi hazırlnd. İstanbul Boğazı üzerinde şimlernd savş gemilerinin görünmeleri bile bazı lyonya
bir yüzer köprü kuruldu; tüm Trakya kıylar boyunca de- kentlerini ayaklanma yolunda yüreklendirmeye yetti.
polara savşt gereksinim duyulacak mallar yığld; Yunan-
Persler bundan sonra hiçbir zaman Yunanistan'a karşı
ları boyun eğmy kandırm için diplomatik heyetler
yeniden geniş kapsmlı askeri hareketlere girşemdl.
gönderildi. Birçok kent, bu arada Delphi'deki sözü geçer
Yunan kahini Perslerin öne sürdükleri koşuların iş işten
Düşmanlıkr, l.Ö. 446'ya kadar sürüp gitti. Birleşm Yu-
geçmeden kabul edilmesini istedi. Fakat birbirlerine pek nan kentleri, hemen her yıl yaz başlrınd, Ege kıylarn­
sık olmayan bir bağl bağlnmış, Spart'nı önderliğ­ daki Pers kalelerine saldırmk için bir filo gönderdiler. Bu
ki yirmi kadar kentten oluşan bir konfederasyon boyun eğ­ filo her sonbahar, saygınlğ artıck küçük ya da büyük
meyi kabul etmedi. Küçük bir Sparta birlğ, Pers ordusunu bir başrıyl geri döndü.
kuzeyde Termopilai'de durdurmak için boş yere uğraştı. Yakın Pers istlaı tehlikesi ortadan kaltın sonra,
Kserkses'in ordusu bu geçidi aşıp güneye doğru yürüyün- Yunan dünyası en büyük kara gücü olan Sparta savş
ce, Atinalır kentlerini boşaltmk zorunda kaldır; Atina, devam etmeyi kabul etmeyince, bu askeri hareketlerin ön-
ilerleyen Pers birlikleri tarfınd yağmlndı ve yakıld. deiğn Atina üstlendi.
212 Dünya Tari hi

Atina Deniz Savşlnı Etkileri piyadeler, Atina siyasal yaşmındki önemlerini yitirerek
kıya itildiler. Bunlar Halk Meclisi'nin toplanır katıl­
Deniz savşlrın ne zaman sona ercği belli olmadan maya elvriş olmayan kentten uzak bölgelerde yaşrl­
uzayıp gidş, Atina polis'inin iç dengesinde büyük değişk­ ken, kent yoksuların ellerinde, donanma seferde olma-
liklere yol açtı. Pek az mülkü olan ya da hiç mülkü bulun- dığ aylar, zamnlrı geçirmek için Halk Meclisi toplanı:
mayan yurtaşl, artık her zaman savş gemilerinde kü- ların katılmn başk pek az şey vardı.
rekçi olarak hizmet görebilirlerdi. * Böylece bu kişler, Atina'ı saldırgn deniz savşlrın karşı gösterdiğ
yurtaşı oldukarı polis'e, falanks birlikleri içinde hizmet düşknl, bazı tutucu Yunan kentlerini harekete geçirdi.
görmek kadar büyük önem kazanan bir askeri hizmette Örneği, l.Ö. 467'de Naksos Adası, Perslere karşı girşm
bulundular. Bir başk deyişl donanma, daha önce falanks- savşt payın düşen gemileri göndermedi. Atinalır, bu-
Iarda savşmk için gereken donaı edinmeye gücü yet- nu bir ihanet olarak yorumladı. Silahrın Naksos'a çe-
meyen yurtaşlın en yoksuların bile büyük bir askeri virdiler; ada halkın yendiler ve üzerlerine para olarak öde-
rol verdi. Atina yurtaşlın büyük bir bölümü için, yeni necek bir haraç yüklediler. Daha sonra öteki müttefiklerine
ele geçirlmş bir kasbnı yağmlnsıd bolca bir de aynı biçimde davrnıl. Bu tutumun bir sonucu ola-
ı;apul alabilme şansı yanı sıra, kürekçilik hizmeti karşı­ rak, Perslere ı ş r a k kentlerin özgür bir birlğ olarak başl­
lığ_ ödenen ücret, yılk gelirlerine katıln oldukça iyi bir yan örgüt, yavş yavş doruğna ulaştığnd tüm Ege'ye
ek ~aynk oldu. dağılmş irili ufaklı elli kadar kent üzerinde egemenlik ku-.
ı\tina, daha Pers istlaırdn önce demokratik bir kent racak olan Atina lmpartouğn dönüşt.

duri~ma gelmişt. Fakat önceleri, yoksul yurtaşlın oy Atina kamu yaşmın demokratik ·bir biçime sahip
kullanma haklrı güvenilir bir temele daynmıoru; çün- olmasın karşın, kentin önderleri ve komutanlrı, uzun
kü bunlar, yoksul yurtaşlın kendi güçleriyle ya da ör- süre geleneksel siyasal üstünlük savlrı olan aristokratik
gütleriyle kazndılr haklar olmayıp, aristokrat politika- ailelerden geledurdu. Atina siyaset alnıd l.Ö. 460-429
cılarn kendilerine aşğı sınflar arsınd yeni bir destek yılar arsınd egemen olan ve Atina'ı en parlak çağın
adı verilen Perikles gibi demokratlar bile, aristokrat aileler-
sağlm yolundaki çablrın bir sonucu olarak onlara ta-
den gelmişrd. Perikles, Sparta ve müttefikleriyle (l.Ö.
nımş haklrdı. Ama donaı kürekçilik her yaz yapı­
431-404 arsınd) yapıln uzun ve şidetl Peloponnesos
lan bir iş durumuna gelince, yoksullar, kendilerine devlet
Savşı sırand öldükten sonra, çiftçi-askerlerle donanma-
işlernd seslerini duyurma hakı veren askeri bir rol sahi-
nı topraksız kürekçileri arsındki çıkar farklığ öylesine
bi oldular. Böylece demokratik anayasa, Atina tarihinde ilk
artı ki, eski aristokratik önderlik gelnği daha fazla süre-
kez güven altın alınmş oluyordu. Dönemi geçmiş çiftçi- medi. Böylece Perikles'ten sonra, halktan biri olan yete-
* Yeniçağd 'burjuva toplumarın
yurtaş ordulaın dek, tarihte genellikle, nekli, fakat ilkesiz Kleon baş geçti. Kleon'un savşt (l.Ö.
orduya alın her yurtaş
kendi silahrın sağlmk zorundayı; daha doğru­ 422'de) ölmesinden sonra da, siyasal önderlik alnıd
su silahrın sağlybieck durumda olanlar orduya alınyordu. Hatta, tam
yurtaşlık haklan yalnızc onlara tanıyordu. Savş gemilerinde tayflık, kü- aristoklın tekeli hiçbir zaman tam olarak yeniden ku-
rekçilik yapmak için, elbette yurtaşın kendini silahndırm gerekmeyecek- rulamdı.
ti (ç.n.).
Yunan Uygarlığm1.ö, 500- 336 Arasınd Gelişp Serpilş 213 214 Dünya Tari hi

Bundan daha uğrsz gelen bir başk değişkl, po- yaşm biçimlerine karşı olağnüst bir güven duymaya
lis'e olan bağlın gittikçe azlmsıyd. Bu değişkl, h~r başldır. Özellikle Atinalır, bir dereceye dek de öteki
ergin erkğin çiftçilik yapmsın gerektiren ve falanks için- Yunanlar, artık Doğu'n tansı ve gizli bilgeğn
de kendisi gibi çiftçilerin yanıd savşmın olanak ve- hayran kalmaktan kurtularak, kendilerine son derece gü-
ren eski yalınkr yerini tacirler, zantçılr, çiftçiler, venen, içinde yaşdıklr ve çevrelerinde uzanan dünyaı
askerler, tayfalar, köleler, yabncılr, toprak sahipleri ve keşftm sabırz kişler olarak, düşnceyl eylemi, her
ortakçıl gibi gruplar arsındki daha karmşı toplumsal biri ötekini destekleyip geliştrck biçimde birleştm gü-
farklışmn aldığ her yerde, bütün Yunan dünyası cünü kendilerinde buldular. Atina kenti büyük denizaşır
görüldü. Peloponnesos Savşı'n uzun süren mücadeleleri başrıl kaznıp bu başrıln sürdürürken, kim Ati-
bunu son derece hızlandr. Her yerde (Atina'ı içinde na'ı kurmlaın özünde iyi ve üstün kurumlar oldu-
bile) zengin ve tutucu olanlar Spart'yı destekleme eğilm ğunda kuşlanbird? Ve gene böyle birdenbire Doğu
gösterirlerken; demokratlar Atinalır karşı sevgi duydu- Akdeniz'in efendisi durumuna gelen bir kentin yeni dene-
lar. Her zaman şu ya da bu taraf yarın dıştan bir kanşm yimlerinden, daha önce bilinmeyen yeni ürünlerinden ve
olasığ bulndğa, ihanet yolunda hem ayartmalar yeni düşncelri öğrenilck pek çok şeylr buluna-
hem de olapaklar artı. Polis'in çıkarln özel çıkarln cağınd kimin kuşs olabilirdi? Atinalır geçmişlry
ve hırslan önüne alınms gerktiğ yolundaki eski dü- gururlanan, içinde bulndkarı durumdan hoşnut olan ve
şünce, bu tür haskılr karşı duramı. Demokratik ve gelecekte her türlü yenilğ ortaya koymaya istekli bulunan
aristokratik partiler arsı yarışn tehdide, öldürmeye ve bir halktı. Kendilerine karşı duykları büyük güvenin
sürgüne başvurm biçiminde tümüyle yozlaştırnc, Yu- verdiğ atklı, Yunan kültürünün hemen hemqı her yö-
naist'ı başlrın buyruk kentleri birbiri ardı sıra iç nüne, tiyatroya, felsefeye, tarihe, hatiplğe, miarlığ ve
birliklerini yitirdi. heykltıraşğ klasik biçimlerini kazndırcl yolda
öne atıldr.
Klasik Çağ
Tiyatro
Fakat polis du'fı.yasirm pis bir iç savş batklığn saplan-
masınd önce, l.Ö. 480-4 79'da Kserkses'in büyük bir ye- Yunaist'ı birçok kentinde maskeli korolar tarfınd
nilgiye uğratılmsnd l.Ö. 43l'de Peloponnesos Sava- Şarp Dionysos'u yücelten "keçi şarkıl"*
Tanrıs oku-
şı'n başlyın kadar geçen hemen hemen elli yılk bir nurdu; ancak bu kaba başlngıçr yalnızc Atina'da tra-
dönemde, özellikle Atina ve genel olarak da tüm Yunan gedyaya doğru gelişt. l.Ö. beşinc yüzıl içinde müzik,
dünyası bir altınçğ yaşdı. Bu, kapsdığ zaman ve yer ba- sahneye koyuş, sahne giysileri, danslar çok daha gelişm
kımnda insalık tarihinin herhangi bir dönemiyle karşı­ biçimler kazndı. Dionysos için yapıln büyük şenlikrd
laştırmyck kadar yoğun ve kendini dile getirş bakı­ yarışml düzenleme gelnği yerlşinc, korolar ~zun
mında herhangi bir çağdn daha yetkin bir altınçğd. * Dionysos şenlikrd koroya katılnr, yüzlerine keçi derisinden, yapılmş
Perslerin görkemli imparatorluklan karşısnd kazan- çeşitl hayvanlan temsil eden maskeler takrldı. Yunanca "keçi şarkıs" an-
lamın gelen tragedya, adın bu görenekten almıştr (ç.n.).
dıklar şaırtc başrıldn sonra Yunanlar, kendilerine ve
Yunan Uygarlığn 1.ö. 500- 36.Arasınd Gelişp Serpilş ·ı ıs 216 Dünya Tari hi

eğitmlrdn geçirilmeye başlndı. Oyunun kahrmnıyl l.ö. 480-406) başrdı. Konuları, bizim mitos deiğmz,
koro arsındki karşıl şarkıl, dramatik bir diyaloğ
ancak Yunalrı geçmişn tarihi olarak gördükleri, tanrı­
dönüşeck yönde gelişt. Önceleri sahnede aynı anda iki
lar ve insanlar hakınd üretilen, hatırlnmyck kadar
oyuncudan fazlsı bulunmazken, daha sonra oyuncu sayı
eski zamanlardan beri kuşatn kuşağ geçirilegelen ve
üçe kadar çıkabild. Bu gelişmy koro, oyunun ilgi odağı­
heı<ksç bilinen öykülerden aldır. Ancak tragedya ozan-
nı oluştrmakn çıkp yo.rumlarda bulunarak, uyarıl ya-
ları, geleneksel öykülerin ayrıntl kendi amçlrın
parak ya da artık başı oyuncları çektiğ oyunun gidşn­
hizmet edecek biçimde istedikleri gibi değiştrmk ken-
de psikolojik ortamı hazırlyk ikinci plana çekildi.
dilerini özgür duydular. Ele aldıkr konuları, örnek ola-
Eski Atina'ı tragedya oyunları görkemli bir gösteri
rak yalnızc birkaçın sayarsak, tanrıld insanlar, yazgıl
türünün doğmasın yol açtı. Dionysos şenlikr hala ka-
özgür istem, kişsel çıkad kamusal görev arsındki ilşk­
musal tapınm eylemleri sayıldğ için, tüm erkek yurtaş­
leri açıklmy çalışrken, kişsel görüşlein ve hayal güç-
lar hiçbir karşıl ödemeden bu oyunları görmeye gelebil-
lerini daha da özgürce kulandır.
diler. Her oyunun sahneye konması yol açtığ giderler,
Bununla birlikte, bu üç büyük tragedycın üzerinde
ödül için yarışmkt doyum bulan zenginlerce karşılnd.
uzlaşmy varılmş biçimlere ve sınrla bağlı kaldır
Koronun şarkılnd okudğ ve oyuncları dizelerinde
göz önüne alınrs, Euripides ile tragedynı, ciddi ahlak
söyledikleri sözcükler, şir ölçülerine göre düzenliğ
ve teoloji sorunlaı arştım yolundaki yarlığn yi-
için, en aptal yurtaş bile kendini danslrı, şarkıln ve
tirmeye başldığn anlamak için fazla çaba göstermek ge-
konuşmalrı ritmine kaptırbild. Yunan tiyatrosunun
rekmez. Üçü içinde daha eskileri olan Aiskhylos ve Sop-
bu boyutlanı hemen hiçbiri günümüze kalmıştr.
hokles, dinleyicilerinin çoğunlya birlikte geleneksel
Kalabilenler birkaç oyun metniyle bazı oyunları metinle-
dinsel inançlara katıld. Geleneksel ahlak ve din düşnce­
rinden parçldı. Bu, orası burası kopmuş kalıntr, bir
lerine getirdikleri değişklr, düzeltmeler, incelikler ve
dereceye kadar şirsel güçlerinden, bir dereceye kadar da
soruştmal, bu inaçlrı sarsmak şöyle dursun, eski gö-
dile getirdikleri düşncelr dolayı hayrnlık uyandır­
rüşlei daha etkili ve daha incelikli biçimlerde dile getire-
ınay sürdürüyor. Bu hayrnlık, göstermelik değil gerçek,
rek, bunları genel yapılrn genişltp geçerliliklerini ye-
içten duyulan bir niteliktedir ve öyle kalctır; çünkü eski
niden onaylmış oluyordu. Ama Euripides için aynı şey
Atina'ı ozanlrı, insan yaşmın temel sorunlaıy ilgili
söylenemez. Euripides, entelektüel eğilmr olan Atina
öyküler kurmak üzere, kuşatn kuşağ geçirilen gelenek-
gençleri arsınd geleneksel inaçlrı zaten yıklmş ol-
sel törenleri ele almnı kendilerine sağldı üstünlükten
duğ bir sonraki kuşat yetişm. Bununla birlikte Euri-
yarlnmışd. Böylece, bir anlamda tüm insanlara ses-
pides de, halk arsınd geleneksel inançlara uymak ya da
lendikleri için insalrı her çağd ilgi duykları temala-
uyuyor görünmek zorunda kaldı. Bunun dışna herhangi
ra değinmş oldular. ·
bir davrnış, her şey karşın dinsel bir tören olarak görülen
· Eski keçi şarkıln tragedyaya dönüştrlmesi gibi
tragedyaya karşı bir saygızlk olarak görülecekti. Euripi-
önemli bir iş üç büyük ozan, Aiskhylos (l.Ö. 525-456)
des, sorununu, geleneksel inaçlrı hemen hemen küçüm-
Sophokles (l.Ö. 495-405) ve Euripides (l.Ö. 484-406 ya da
seyen bazı deyiş biçimleriyle öne sürerek çözdü. Bu, Euri-
\

Yunan Uygarlığn t.ö. 500- 336 Arasınd Gelişp Serpilş 217 218 Dünya Tarihi

p.ides'in, insaı dramatik düzeyinde sorunu, tanrı haber- atabilirdi. Ama ne yazar ne de okuyucu, kalbığn beğ­
cilerinin ve kahinlerin, yaşmın güçlüklerine karşı hazır nisine ve geleneksel dinsel kutlamrı düzenlemekle so-
yanıtlr ve kolay açıklmrn üstü örtülü olarak rumlu kamu görevlilerinin onayı bağımlyd. Tiyatro
karşı çıkar biçimde sunma düzeninin yol açcğı tepkiler- ozanlrı ise, tüm bu bağlr bağlnmışrd. Bu durumda,
den kurtlmasın ya da durumu yardımc kurtamsın ol- geniş kamu kitlesini oluştran bölümü ile Atina'ı en ön-
du. de gelen düşneri arsındki -Euripides'i dizginlemeye
Aslında bütün bunlar, Atinalı seçkin aydınlr artık başlmı olan- uygunluk zorunlğ kültürel yaşm
yurtaş kitlesinin inaçlrı katılmy başldıkrn egemen olmaktan çıknca, insaı doğasın ve dünyadaki
gösterir. Euripides gibi bir kiş, bir tragedya ozanı olarak yerini arştım yolunda bundan sonra gösterilecek çaba-
şenliğ kutlamak zorunda kaldığ Dionysos gibi bir tanrı­ lar, ancak daha özel daha kişsel nitelikler taşıyn felsefe
nı var olduğna ve insanüstü güçlere sahip bulndğa diyalogrı arcılğy ortaya çıkabilrd.
inamıyordu. Bu nedenle, onun zamnıd sonra Ati- Atina, Yunan düşn ilk dönemlerinin önemli
na'da tragedya gelnği sürdürecek başk hiçbir büyük bir merkezi değil. Fakat Ege'nin egemeni durumuna ge-
ozanı çıkmaş olması pek şaılck bir durum değilr. lince, çeşitl mesleklerden yabncılr yanı sıra filozoflar
Çok geçmeden, tragedya yazmak yerine klasik tragedylı da Atina'da toplanmaya başldı. Atina halkın filozoflara
canldırmk gelnği doğu. Bu nedenle dramatik yartı­ hiç güveni yoktu. Örneği ünlü bir filozof ve Perikles'in
cılk komedilerle sınrl kaldı, çünkü komedilerde, beşinc dostu olan Anaksagoras, güneşi bir tanrı değil de yalnızc
yüzıl boyunca tragedycıln yapmaya çalıştkr gibi in- kor derecesinde kızgn bir taş olduğn öne sürdğ için
san doğasın zeka, kuş ve zayıflk gibi yönleri, insaı tannlara saygızlk suçlamıy sürgün edildi.
durumu hakınd derin sorunlara inmeden işlenbyor­ Bir başk bilge kişler topluğ olan sofistler, Atina'da
du. çok daha sıcak bir ilgiyle karşılnd. Meslekleri, gençleri
hatiplik santıd eğitmk. Atina yurtaşlı Meclisi'ni
Felsefe ikna ederneden önemli hiçbir şey yapılmcğnd, iyi
konuşma, Atina gibi demokratik bir kentte siyaset mesle-
Tragedycıln bıraktl noktada görevi filozoflar alarak ğinde yükselrnek için gerekli bir arçtı. Ama öğretmnl
sürdürdüler. Bunun kanıt Platon'un çoğu yazılrn diya-,. , ve öğrencil, sözcükler üzerinde düşnp tarışmy baş­
ladıkrn, konuşmaı ve tarışmn kendi kuralı­
log biçiminde yazılmş olmasıdr. Felsefe diyalogrın üs-
nı bulndğ, bunları da birer inceleme konusu ol-
tünlğ, yıpranmş görüşle uymak ya da Atina polis'inin
duğn gördüler. Bu, gerçekten coşku verici bir bulşt.
tüm yurtaşlın seslenmek zorunda olmarın daya-
Bazı sofistler, insalrı, mantık kuralın egemen olarak
nır. Düşnmey düşkn ve nesnelerin doğasın arştımy
ve bunları sözle somut bir biçimde ortaya koyarak, zeka ve ·
meraklı, Attika Yunacsı yabncı olmayan ve boş za-
buna girşme yürekliğ dışna ellerinde başk şey bulun-
manı bulunan herhangi bir kiş, Platon'un yazdıklrn
masa da, evrenin gizemlerini çözebileceklerine inamış gö-
okuyabilirdi; bunlarda savunulan görüşle katılbir ya
ründüler.
da karşı çıkabilrd; değrsiz yazılr sayıp bir kıya da
Yunan Uygarlığn l.ö. 500- 36Arasınd Gelişp Serpilş . 219 220 Dünya Tarihi

Sofistlerin, gelenek ve görenekiere güvenleri yoktu.


Sokrates hiçbir şey yazmdı. Kendisini en çok, içlerin-
Böyle bir tutum, mantığ duygusuz ışğ altınd kentten
de hemen her zaman soruştmacı rolünü oynadığ Pla-
kente, ulustan ulusa akla sığmayck ölçüde farklı
ton'un diyalogrın tanırz. Platon'un Sokrates portresi,
gösteren polis yaslrın içinde hiçbir bağlyıc güç görü-
çizerinin görüşlein ve seçimlerine uyacak biçimde rötuş­
lemycği için son derece yıkc olabilirdi. Yürekli ve gi-
tan geçirlmş olabilir. Komedi ozanı Aristophanes (ölümü
rişken bir admın, üzerinde uzlaşım kuralı çiğneyp
l.ö. 385) ve tarihçi Ksenophanes de (ölümü l.Ö. 354) Sak-
davrnışl, dilin mantıksl arçlın kesin bir biçim-
rates'in portrelerini çizdikleri yazılr bıraktl; ne var ki
de kulanımsy ortaya çıkarlc olan nesnelerin doğa­ bunlar, Platon'un diyalogrın baş rolü oyuatığ Sakra-
sına daynırm kalışms için ortada hangi neden
tes ile pek az benzerlik gösterir. Bazı bulanıkr karşın,
vardı? Gerçekten böyle bir kiş, davrnışl niçin şeyl­
Sokrates'in, öğrencis Platon gibi radikal bir tutucu olduğ
rin doğasın daynırm kalışmsn ki? Özellikle söz ortada. Gerçekten Sokrates, orada ve o anda görülen uzlaş­
konusu yürekli genç adam, hükümeti anayasal süreçler yo-
malrın altınd evrensel bir doğru ya da gerçek bulundu-
luyla ele geçirme şansı pek-az olan bir partinin ya da top- ğun düşnerk geleneksel değrli, hiyeraşl ve stan-
lumsal sınf üyesiyse. Bu nedenle, kamu yaşmın için- dartlı desteklemek için, sofistlerin kulandır sözel ve
de yürtldğ hukuk çerçevesine karşı sofistlerce yönel- mantıksl çözümleme arçlın kullanmaya kalışt. Ken-
tilen elştirn çekiclğn kapılnrd büyük bir bö- disinin bu tür evrensel gerçekiere ulaştığ yolunda bir
lümü zengin ailelerin gençleriydi. Bu gençlere polis'e bağlı­ inanca varıp varmdığ belli değil. Gene de demokratik
lıkarnd vazgeçmelerini haklı gösterecek kanıtlr so- partiden bir grup politkacı, gençleri baştn çıkardğ ve
fistler sağldı. Bu zengin gençler, özellikle Sparta'yla (İ.Ö Atina'ı tanrıl inamdığ suçlamrıy onu l.Ö.
4 31-404 arsınd) uzayıp giden savşın yıkmla karşıl­
399'da mahkeme karşısn çıkardln, yolundan dön-
lan yılarnd, Atina'ı kaba demokratlın üzerlerine
mektense ölmeyi yeğldi. Atinalır kendisine ölüm ce-
bindirdikleri yükleri çekilmez bulmaya başlyn kişlerd.
zası verip bu cezayı yerine getirecekleri türden insan yapıs
Gene bu yılard, bilmecemsi bir kişlğ olan bir başk yasalarla çatışm tehlikesiyle karşı karşıy kalsa bile; her
düşnr, sofistlerin ortaya koyduları ahlak ve politika so- şeydn önce ve her zaman için (gerçek) adaletin buyrukla-
runlaıy uğraştı. Bu düşnr, çağrıldn Atina'ya as- rına uyması gerktiğn söyledi.
ker, magistra olarak hizmet etmekten kaçınmy, buna Platon (l.ö. 427-347) Sokrates Atina yaslrı gerğin­
karşın kendini Atina yaslrın ve yönetiminin gerçekten ce zehir içip öldüğ zamari delikanı çağındy. Türedi
adaletli, akla uygun ve iyi olduğna inadırmy, Ati- düşnrlei ve politkacın çalımrn bozuşn dinle-
na'ı yeriisi olan Sokrates idi (ölümü l.Ö. 399 dolayrı). mek için Sokrates'in çevresinde toplanmış olan çoğu Atina
Sokrates zamnı, sahip olduğ görüşlein ve inaçlrı delikanıs gibi, Platon da soylu bir ailenin oğluyd. Hatta
aslınd doğru olmadığn, insaı ardın bırakmyn ve Atina'ı eski kralın soyundan geldiğn ileri sürüyor-
derinleri kurcalayan sorgulamıy ortaya koymasın du. Belki de bu nedenle, Platon için her zaman baş sorun,
yartcğı sarınty göze alabilen herkesle halk arsınd durumu nasıl düzeltmeliyiz ki topluma iyilerin yönetimi ve
tarışk geçirdi. adalet egemen olabilsin biçiminde sundğ siyasal sorun-
Yunan Uygarlığn I.ö. 500- 336 Arasınd Gelişp Serpilş 221 222 Dünya Tarihi

du. Fakat ona göre, gerçek bir reform gerçek bilginin sahi- Güneşi altınd -ve Aristoteles'in bilgi alnı söz konusu
bi olmayı gerektiriyordu. Bir kişn kanıs bir başksın olduğna güneşi üzerinde- hiçbir sorun, Aristoteles'in
kanısd daha iyi olamycğı için, gerçek bilginin sahi- ilgi alnı dışna kalmıştr. Önemli her konuya ılm,
bi olunamdıkç Atina'yı parçalamakta olan amnsız parti sağduyl yanıtlr veren, kapsmlı ve sık bir akıl süzge-
kavgsınd kurtlmanı yolu yoktu. Bu nedenle, yaşmı­ cinden geçirlmş bir felsefe ortaya koydu ve gerisinde izle-
nı bu tür bilginin ardın koşmay adı. Bu yolda daha yicilerinin uğraşcklı pek az tam yanıtlmş soru
önceki Yunan düşn dokuların hemen tüm ipuçların bırakt.
bir araya getirerek, daha sonraki dönemlerin Batı felsefesi- Aristoteles'in çağınd sonra Yunan kentleri gerçek
nin kavrmlınd çoğun ve örneği ruh ile beden ilş­ bağımszlkrn yitirdi ve Yunan siyasal yaşmın ateşi
kisi, bilgi ile kanı, düşnce ile gerçeklik gibi temel sorun- söndü. Fels'efe, kendini Yunan dünyası zengin ve iyi
ların önemli bölümünü, bunları yanı sıra lyi'nin, Doğru' eğitm görmüş kesimlerinin gereksinimlerine uydurarak
nun ve Güzel'in özü gibi daha zayıf, ama gerekli felsefe so- gittikçe artan oranda bir yaşm rehberi durumuna geldi.
runlaı ortaya koymuş oldu. Felsefepin baş görevi soylular için akla yatkın bir davrnış
Platon doğrulk ve adalet temeline daynırlmş iki kurallan kitabın belirlemek olunca, gerçekten rahtsız
ideal devletin taslğın çizdğ iki diyalog yazdı; ancak dü- edici yeni düşncelr ve yeni bilgiler tabu sayıld. Bu deği­
şüncelri uygulamaya dönüştrmey kaltığnd başrı­ şikle, başlngıçt görülen gerçğin ardın hırsla koş­
sızlğa uğradı. Platon'u davet eden devlet admı, Sicil- ma tutumu -sofistlerin sabırz tukları, Sokrates'in ve
ya'daki Syrakusa kentinin genç yöneticisine Platon'un Platon'un yaşmlrın adıklr, kesin gerçekleri bıkma­
hazırldğ taslğın gereklerine uymaı kabul ettiremedi. dan, usanmadan arştım, Aristoteles'in aklın takığ her
Platon, kendisine ait bir hak olduğn düşnğ, fakat konuda yeni yeni bilgiler edinme yolunda doymak bilmez
sert ve halka sevimli gelmeyen görüşlein Atina gibi de- açlık- yok olup gitti. Böylece Yunan felsefesinin yüce çağı
mokratik bir kentte olanksız kıldğ siyasal önderliğ ula- sona erdi. Gene de filozarın dile getirdikleri çeşitl dü-
şamnı kendisinde yartığ boşluğ bir ölçüde .çloldu- şüncelr, dünyaı ve insaı doğası üzerine çeşitl sorun-
rabilmek için, yaşmın sonları doğru kendini entelek- lar, bunları yartığ inançlar ve bilgiler, sonraki kuşal­
tüel etkinliklere ve yazmaya verdi. Kurdğ Akademi, fel- rın ardın koştuları ve gerçğin karmşılğ hakınd
sefe, matematik ve bilim çalışmrn merkezi oldu. Aka- daha önceki düşnrlei ve Yunan felsefesinden habersiz
demi varlığn -herhangi bir çağdş üniversitenin şimdye kişlern hiçbir zaman ulaşmdıkr ölçüde derine inme-
dek ulaşbidğne daha uzun bir süre- 900 yıl aşn bir lerinde esin kaynğı oldu. İyonalı filozarın l.Ö. altınc
tarih boyunca başrıyl sürdürdü ve bu sürenin büyük bir yüzılda başltıkr ve uygulama alnı l.ö. beşinc ve dör-
bölümünde Atina'yı klasik dünyaı en önde gelen öğre­ düncü yüzılard Atinalır tarfınd son derece enerjik
nim merkezi yaptı. bir biçimde genişltHp derinlşt aklı kullanarak dün-
Aristoteles (l.Ö. 384-322) kendi okulu Lykeum'u kur- yaı kavrama yolundaki çaba, Aristoteles'in ölümünden
. madan önce uzun yılar Akademi'nin bir üyesiydi. Doğal sonra insan aklın gücüne karşı duyulan inacı yıpran­
olarak, profesyonel bir düşnr yaşm yolunu tuttu. şın görülmesine karşın, bu nedenle boşa gitmş sayılmz.
224 Dünya Tari hi
Bilim, Hatiplik, Tarih
rodotos'un (ölümü l.Ö. 425 dolayrı) arştınily
Yunan biliminde büyük gelişm, Makedony'ı Yunanis- doğu. Herodotos, ·kendi deyişl hem Yunanlara hem de
tan'ı (l.Ö. 338'de) fethederek Atina'ı parlak çağın sona barbariara "hak ettikleri onuru'! vermek için, Pers Savşl­
erdirmesinden sonra ortaya çıkt. Bununla birlikte Platon rın büyüleyici ve bir konudan ötekine atlayan sürükleyici
ve öteki filozoflar, geometriyle ve geometrik astronomiyle öyküsünü yazdı. Bu savşı özgürlük ile kölelik arsındki
uğraşmıld. Aristoteles, fizğ son derece kapsmlı bir bir kavga olarak sundu. Beklenmeyen Yunan zaferinin, öz-
biçimde sitemlşr. Aynı tarihlerde Kos'lu (lstan- gür ve kendi kendini yöneten toplukarın, herkesin kra-
köylü) Hippokrates (l.Ö. 460-370) dikkatli bir gözleme, lın istemi karşısnd eğilrnk zorunda olduğ monarşile
en büyğne bile üstün geldiğn gösterdiğn açık inan-
tanıy dayanan ve hastlığ-Ordou'n yagın görüş
dığ anlşıyor. Herodotos'un öyküsünün kahrmnı Ati-
olan- kötü ruhlaın kişy yaklmsın sonucu olarak
nalırd; ama Herodotos, insalrı her zaman tanrıl
değil, bedendeki ("hıltar* diye bilinen) sıvlard ortaya
yönetimi altınd oldukarı ve denetleyemedikleri bir yazgı­
çıkan bir dengsizlğ sonucu olarak yorumlayan etkili bir
ya boyun eğmk durumunda bulndkarı düşncesi de
tıp okulu kurdu.
aklınd hiç çıkarmşt. Herodotos Tarihi'nin sayfala-
Hatiplğn Yunan eğitmnd çok yüksek bir yeri vardı.
rında ikide bir karşımz çıkan ve Kserkses'in istlaın
Halk karşısnd güzel konuşabilme, demokratik devlet- başrıszlğn açıklmt kulandığ konu, övünmenin ve
lerde en gerekli siyasal araçlardan biriydi ve uygulama ala- kendini aşır beğnmi karşılğn, tanrıl tarfınd
nıda siyasal işlevn yilirdikten sonra bile hayrnlık topla- cezalndırmk olduğr.
yan bir yetenek olarak görüldü. Konuşma santı üzerine Thukydides (ölümü l.ö. 400 dolayrı) Yunalrı bu
yapıln çalışmr ve uygulamalar, birtakım doğru konuş­ ikinci usta tarihçisi, sofitlğn ve rasyonalizm akımlrn
ma kuralın ortaya kanmsı yol açtı ve sonunda, ko- en parlak dönemlerinde Atina'da yetiş. Herodotos gibi
nuşmacı söyleyecek önemli bir şeyi olsun olmasın, zarif tanrıl insalrı işlern doğruan doğruya karıştl­
ve güzel konuşma kendi başın hayrnlık uyandırm rına inamzdı. Bunun yerine Thukydides, bir siyasal
başldı. Hatiplğn konuşmalrı kibar bir biçimde süsleme toplumun bedeninin, insan bedenindeki gibi, kendisini
arcı durumuna getirilerek yozlaştırms olayı ise, polis'in oluştran kesimler arsınd ortaya çıkac bir dengesizlik
egmnliğ yitirmesinden sonra görüldü. O zamana dek sonucu düzeni bozucu bir rahtsızlğ yaklnbiecğ
(ve o zamandan sonra da ara sıra) halk meclisleri, hatiple- düşn. Thukydides'in kendisine konu olarak aldığ olay,
rin önüne ivedi ve geçiştrlmyck konular getiren tür- l.Ö. 43l'de başlyn, Atina ile Sparta arsındki, kardeşin
den ve bir an önce çözülmesi gereken sorunlarla uğraşmk kardeşi kırdğ sona ermek bilmeyen savştı. Bu kavgnı,
zorundayıl. kentlrası savşın üzerine bir de iç savşı kışrtan çarpık
Tarih, ayrı bir bilgi dalı olarak Halikarnassoslu** He- gelişm, ona Yunan kentlerinin kamusal yaşmlrınd or-
taya çıkan kargşlı bol bol gözlemlerne olanğı verdi.
Hılt, eski fizyoloji bilgisinde kan, safra, irin gibi sıvlarn ortak adır
(ç.n.). Thukydides, savşın başlrınd salt bir gözlemci duru-
** Bodrumlu (ç.n.). munda değil. l.ö. 424'te Atinalır onu general seçtiler,
Yunan Uygarlığn 1.ö. 500- 336 Arasınd Gelişp Serpilş 225

Mimarlık ve Heykelcilik
ama sonra da önemli bir askeri bozgunu önleymdiğ için
sürgün ettiler. Bu olaydan sonra Thukydides, kamusal iş­ Klasik çağın Yunalrı arsınd anıtsl miarlık yapıtlr
lerde hiçbir etkin görev almdı. Siyaset yerine, belki siyasal hemen hemen tümüyle tapınklrd ve öteki kamu yapı­
toplumun rahtsızlkn iyleştrbm yolunda atılms larınd oluşyrd. Bu alanlarda geleneksel biçimlere uy-
gerekli ilk adım olarak, bu rahtsızlkn bir tanıs yap- ma zorunlğ, miarın işlern, oranlı olgunaştıi­
ma umuduyla, her iki tarfın da birbirlerine karşı neler ması ve ayrıntl yetkinlşrms ile sınrlamşt. Fakat
söylediklerini ve neler yaptıklrn kesin olarak ortaya sütunları ve üzerine oturdklaı taşlrın görünümünün
koymaya çalışt. yukarı doğru hafifçe darlmsı gibi konulara gösterilen
Thukydides, hiçbir zaman soğukanlı, yansız bir göz- büyük özen, bu yapılr, başk türlü hiçbir zaman yartıl­
lemci değil. Ne de ahlak değrlin ve insalrı işler­ mayacak bir görünş yetkinlğ ve zariflğ getirdi.
nin doğaüst bazı güçler tarfınd düzenliğ inacı l.Ö. beşinc ve dördüncü yüzılardn günümüze, Yu-
kolayı bir yana itebilecek biriydi. Sonlara doğru, Atina nan heykelcilerinin teknik ustalıkrn kavrmız yete-
ölüm kalım savşı verme durumuna düşnce, Atinalı cek sayıd özgün heykel kalmıştr. Daha sonraki dönemle-
Thukydides, olasık başrıl konusunda aşır bir guru- rin elştirc Phidas'ı (ölümü l.Ö. 431 dolayrı) gelmiş
ra kapılr adaleti çiğney bir kentin bilinmeyen bir tan- geçmiş tüm heykelcilerin en büyilğ olarak selamışr­
rısal güç tarfınd cezalndırş tanık olduğna inan- dır. Ne var ki, Parthenon'un heykellerle beznısi planla-
maya başldı. Tarihine konu aldığ olayrın bu görüşe rın o hazırlmş ve bu heykelerden bazılrn kendisi yap-
uydğn görünce, Atina'ya kendi ulğn içinde saklı mış olsa bile, zamnı kalabilen heykellerden hiçbiri-
olan kusrlaın ihanetine uğrayn bir tragedya kahrama- nin kesin olarak onun elinden çıktğ söylenemiyor. Başy­
nı rolü vererek, öyküsünü yeni bir biçime sokmaya başldı. pıtlar olan, Atina'daki Atlıera'n kült heykeli ile Olympia'
Böylece, tragedycıln gelnği düzyaı yoluyla çağın daki Zeus'un kült heykeli, tümüyle fildşne ve altınd­
tarihine u ygulamış oldu. Herodotos da, benzeri bir biçimde dı. Her ikisi de çok değrli olduğna, en küçük parçlı
ilk örneklerinden biri Homeros'un lyad'sın işlenrk bile kalmıştr. Ancak bu heykelleri anlatan yazılr, Phi-
tarihe geçirilen ve Avrupa ile Asya'nı çatışmsn konu dias'ın onlara, Olympos tanrıl artık ciddiye alınm­
alan destan gelnği, bu çatışmn son örneği tarihin- maya başlndığ çağlrd bile, insalrı üzerinde çok
de işleyrk sürdmşt. güçlü etkiler bırakc kadar belirgin bir görkem ve ağır­
Ayrıntladki doğrulka, derine işleyn bir çözümle- başlı bir güzellik verdiğn, açık ortaya koymatdır.
rneyi bir araya getirerek ve Atina'ı düşn anltırke Phidias da, tragedycı Soplı.rkes ve tarihçi Herodotos gibi,
duygların yoğun bir biçimde denetim altın alarak, daha kesin ve uygun biçimde dÜe ge:tirilrneleri_gereksinimi
Thukydides, "ödül kazanma amçlı geçici bir deneme de- doğmuş olmakla birlikte, eski inaçlrı ve dinarlı.kth­
ğil, hiçbir zaman unutulmayacak bir yapıt" yazdığ yolun- hala geçerli göründükleri bir çağd yaşmıt. Eski düşn­
daki gururlu savın sözde kalmdığn kanıtlmş oldu. celeri yeniden biçimlendirerek, zengilştrk ve bunları
içinde yaşdığ daha gelişm bir çağ uydurarak, başkl­
rın sözcüklerle yaptığ iş altın ve fildşye yapmışt.
Yunan Uygarlığn t.ö. 500- 336 Arasınd Gelişp Serpilş 227
228 Dünya Tari hi
Ondan sonrakiler, Yunan heyklciğn olağnüst
başlyınc, falanksta birlikte hizmet görmenin besldiğ es-
becriklğn sürdürdüler. Ancak sonraki kuşalr, Phidi-
as'ın dile getirdğ aıbşl kendine güyeni ve iç uyumu ki psikolojik daynışm duygusu da yok oldu.
yaklmzrdı. Seyredenleri şakınlğ ya da hayrnlığ Atina egmnliğ, yerini Sparta üstnlğe bırakt.
"Yunalrı özgürlükleri için" savştıklr savlrın karşın
düşrmeyi amaçlayan, heykelcinin daha çok kendini gös-
Spartlı, kendilerinin de en az Atinalır kadar acımsz
terınyi düşnğ, gösterişç bir biçem doğu. Bu dö-
angrycıl oldukarın gösterdiler. Bu nedenle, çok geç-
nemlerde yapıln, Praksiteles'in (ölümü I.ö. 320 dolayrı)
meden Atina gücü yeniden canldı. Ancak, önce Thebai,
ünlü Hermes heykeli gibi tanrı heykelleri, Phidas'ın yapıt­
savş alnıd (l.Ö. 37l'de) Spart'yı ezdi ve böylece Yu-
ların görkeminden tümüyle yoksundu. Praksiteles, ülkü-
nanistan'da kısa süren bir Thebai üstnlğ kurdu. Sonra
leştirm insan zariflğne ve güzeliğn tam anlmıy
hala yarı barbar bir toplum olan Makedonya Kralığ, Yu-
ulaşmı olsa da, Hermes'i ne uludur ne de güçlü. Dünyaı
nalrı işlern karışt ve çok daha güçlü bir siyasal birim
bir yöneticisi olmaktan çok hayal gücünün güzel bir oyun-
cağı gibi görünür. - olarak, Grek siyasal dünyası bir öğesi durumuna geldi.
Buna karşın, Makedony'ı askeri üstnlğ Khaeronea
Böylece, insan uğraşısn değinmz her alnıd,
Meydan Savşı'nd (l.Ö. 338'de) kesin olarak anlşıdkt
Pers Savşlrı'n hemen ardınki yılard oldukça yalın
sonra bile, Yunanlar, yerel özerklikleri ve polis'in bağımsz­
biçimleriyle görülen Atina'ı belirgnşm biçemi (üslu-
lığ yolunda inatçı özlemler beslerneyi sürdürdüler. Öyle
bu) ve kendine güveni, gittikçe daha farklı, bölünmş ve
ki, Makedonya gücünde herhangi bir zayıflm, aslınd
karmşı bir görünüm alma yolunda gelişt. Bölünme kav-
son derece hafif bir boyunduruk olan Makedonya egemen-
gaya ve bazen düş kırlan yol açtı. Ancak böylesine
liğnde kurtulma umtların canldıryou.
yüksek bir düzeye çıkarln çablrın kısa zamanda dağılp
Ancak, l.Ö. 333'ten sonra ekonomik ve askeri örgüt-
yok olması olanksızd; bu nedenle, Atina'ı büyüklük
lenmenin çapı öylesine büymşt ki, birbirinden bağım­
çağın çiçekleri solduktan sonra bile, Yunan kültür bi-
sız kent devletlerinin gerçek egemen birlikler olarak var-
çimleri öteki halkrı etkileme yetnği daha yüzılarc
lıkarn sürdürme olankrı ortadan kaltı. Iyi bir.
yitirmedi.
eğitmdn geçirlmş falanks birlikleri, gene askeri örgüt-
lenmenin vazgeçilmez birimleri olarak kaldı, fakat bu tür
Peloponnesos Savşı'nd Sonraki
birlikler, artık en iyi biçimde kiralı askerlerden oluştr­
Toplumsal Değişm
labilirdi. Çağı geçmiş yurtaş ordusu, bilndğ gibi, falanks
üyeleri arsındki daynışm duygusuna daynıoru. Pe-
Yunaist'ı siyasal ve toplumsal evrimi, bu kültürel dö-
loponnesos Savşı'nd sonra her yerde görülen parti kav-
nüşme uyan, belki de onu kışrtan bir yolda ilerledi. Pe-
galrın besldiğ şidet başvurm alışknğ yüzünden
loponnesos Savşı sona erdikten (l.Ö. 404'ten) sonra, zen-
yurtaşl birbirlerine tam olarak güvenemedikleri için,
ginlerle yoksullar arsındki üstü örtülü düşmanlık, çoğu
yurtaş ordulaı, artık görevlerini etkin bir biçimde yerine
Yunan kentinde su yüzüne çıkp süreklişt. Yurtaşl,
getiremezlerdi. Bu nedenle, önce özellikle savşın birkaç
olağnüst durumlar dışna askeri seferlere katılmy
yıl sürebildğ uzak yerlere sefer açıldğ durumlarda olmak
Yunan Uygarlığn l.Ö. 500- 336 Arasınd Gelişp Serpilş 229 230 Dünya Tarihi

~zer, yurtaşl ordusu profesyonel birliklerle desteklerr- tan doğan daynışm, ancak zayıflmş biçimiyle ve ger-
meye başlndı; sonra da yurtaşl ordusunun yerini bu çekte değil de anılrd varlığn sürdürdü.
birlikler aldı. Yeterince toprağ ya da geçimlerini sağly­ Bununla birlikte, Yunan uygarlığn önünde hala par-
cak kadar gelir getiren. bir mülke sahip olan yurtaşl evde lak bir gelecek vardı ve aslınd içten içe çözülmenin başl­
kalmyı yeğldir ve atlnı özgür insana ve sorumlu dığ bir sırad Yunan uygarlığn dünyaya yaılm gücü
yurtaş yarşn tek davrnış olarak gördükleri güç, ama kendini yeni yeni ortaya koyuyordu. Başlngıçtki başn­
kahramanca bir rol saydıkln askerlikten vazgeçtiler. lan öylesine büyük olmuşt ki, dünyaı uzak yerlerinde
Bunun üzerine, yaşmın özel alanlan insalrı ilgile- yaşn insanlar, çok daha sonraki çağlrd yaşnlr,
rini daha fazla kendine çekmeye başldı ve politkanı Yu- Atina'ı altınçğ geride bıraktğ anıtlr, başk kül-
nan hayal gücü ve duygulan üzerinde her şeyi kapsyıc
türlerin anıtl gösterilmeyen özel ve sürekli bir ilgi
tutumu gevşdi. Yunan dünyası içinde yoksul, siyasal hak- gösterdiler ve bu ilgiyigünümüzde de göstermekteler. Yu-
larınd yoksun bıraklmş, topraksız insalrı, sığnma­
nan uygarlığnd sonraki Avrupa düşnce ve duygu dün-
cılarn (mültecilerin), yabncılr ve kölelerin sayıln art- yasın temel ve kalıc çizgileri, ilk olarak en duru biçimde
tı. Kamu işlernd yasal söz sahibi olma olankrı daha sözünü etiğmz bir avuç Yunan santçı ve düşnr ya-
yitrmeş yurtaşl bile, bu haklnı gittikçe içi boş bir pıtland dile getirlmş.
ayrıclk durumuna geldiğn gördüler. Belki yurtaşlın Böylesine büyük yenilikler, ortaya konduğ zamanlar-
hala seslerini duyurabildikleri birbirinden bağımsz birkaç da da farkın vanlmadan geçilebilecek şeylr değilr. Bu
kent ise, kendi yazgıln üzerindeki denetimlerini yitirdi. nedenle, bir sonraki bölümde, komşu halkrın Yunan ba-
Tüm Yunanistan bu aianda, profesyonel kara ve deniz or- şanl karşı nasıl bir tepki gösterdiklerini ve bu tepkiyi
duların komuta eden ve mali kaynlrı herhangi tek bir gösterirken nasıl Helenistik bir uygarlık biçiminin doğrua­
kentin sağlybiec olanaklardan çok daha geniş olan sma yol açtıklrn görecğiz.
devletlerin egemen olduğ, askeri ve diplomatik oyunları
oynadığ satranç tahsınd bir piyon durumuna düşt.
l.Ö. 338'de, Makedonylır fetihleriyle başlyn ge-
lişmer sonucunda, yerel polis'lerin egemenliklerinin ke-
sinlikle sona ermesi, Yunan uygarlığn ve kültürünün,
başlngıçt gösterdiğ canlığ büyük bölümünü yitirme-
sine yol açtı. Artık ancak seçkinler, Platon'un felsefesinin
inceliklerini kavryıp bundan haz duyabilir ya da Praksite-
les'in heykelinde inaçsızlğ dile getiren çizgileri yakala-
yabilirdi. Zenginler ve soylular bir yolda giderlerken, aşğı
tabakadan, eğitm görmeiş, yoksulğa düşm kişler bir
başk yolu tuttular. Onları kısa süre için tek bir bütün du-
rumunda birleştm olan aynı polis'in yurtaşlı olmak-
232 Dünya Tari hi

DOKUZUNCU BÖLÜM ki kültür merkezlerine daha yakın olan küçük rakiplerini


yenerek geniş topraklar üzerinde askeri bakımdn güçlü
Helnistİk Uygarlığn devletler kurabildiler.
İ. Ö. 500 - 200 Arasınd Yayılş
Makedonylı Fetihleri
ı-
Makedonya kralı sarylın Yunan düşn ve davrnı­
şın öğretild bir okul durumuna getirdiler. Örneği
tragedycı Euripides, Makedonya kralı saryınd onur
konuğ olarak bir süre kaldı ve Aristoteles, Büyük İsken­
der'in eğitmnl yaptı. Kuşksz Makedonya kralı
Yunan uygarlığn karşı hiç art düşncelri olmadan içten
bir hayrnlık duymşları. Ancak izledikleri Helnştirm
politkası kendilerine bunun dışna bazı yararlar da sağl­
dı. Makedony'ı genç soyluarı saraya uğradıkln is-
ter istemez Yunan zevklerini taılr, bu zevkleri tadınc da
istedikleri türden bir yaşmı, ancak sarayda ve kralın hiz-
metinde bulunmakla sürdürebileceklerini çok geçmeden
anldır. Bunun nedeni, Makedony'ı kırsal bölgelerin-
Tacirlerin, lskit ülkeleri, Kuzey İtaly de şeflrin önlerine düşp savş sürebildğ, ama yüklü
ve Galya gibi Akdeniz dünyası uzak rant ve vergi almdığ özgür ruhlu, inatçı bir köylü sınf~
bölgelerindeki barbar toplukarın nı yaşmkt oluşyd. Bu nedenle saraydan uzak bölge-
şeflrin ilgilerini, nasıl Yunan uygar- lerde yaşn soyluarın, Yunan malrın satın alabilmek
lığn üzerine çektiklerini görmüştk için gerekli parasal gelir kaynlrı yoktu. Monarşi, ma-
(bak. 7. böl.). Uygarlığn Ege'deki denlerden ve fethiğ kıy kentlerinden para biçiminde
merkezine daha yakın olan Makedonya gelir sağldın, uygar toplumarın insalrı gibi yaş­
Kralığ, Yunan uygarlığn merkezini yabilmek için gerekli lüks malrı getirtebildi ve bunları
ele geçirme yolunda bir başlngıç hare- kralın ödüllendirilmeyi hak eden yardımcln dağıtbil­
keti olarak, Yunan yaşm biçimini az dL Makedonya kralı bu yolla, kendilerine bağlı ve buy-
çok benimsşt. Makedony'ı bu yoldaki davrnış ruklaın yerine getiren, ama özgür ruhlu, onurlu, soylu
incelenmesi son derece eğitc olacktır, çünkü öteki sınr subaylardan ve kralı meurlaınd oluşan bir topluluk
devletleri de, genellikle, Makedonya gibi bir uygarlığn kı­
yartıl.
yısnda bulunma olankrıd yararlanarak, uygarlığn Bu kralı subaylrı, Makedonya köylülerine Yunan
etkili teknikleriyle ve yöntemleriyle örgütlendiklerinde, es- falanks savş taktiklerini öğretm işn üstlenince, kısa za-
Helenistik Uygarlığn t.ö. 500-200 Arasınd Yayı!ş 233 234 Dünya Tarihi

manda son derece etkili bir savş makinesi oluşt. Make- kavgnı işaret oldu. İskendr öldukten sonra doğan oğlu
donyalır kalbı, yürekli ve daynıkl bir halktı. Aynı ve varisi de bu kavgnı ilk kurbanlan arsın katıld. He-
zamanda şeflrin buyrklaın uymaya alışkndr ve men hemen yarım yüzıl süren savşlrdn sonra, her biri
şeflri, daha önce Makedonya soyluarın ele avuca sığma­ Makedonylı generallerin oğuları tarfınd yönetilen, az
yan dik başlı kişler durumuna sokan şidetl yerel kavga- çok karlı üç monarşi, Mısr'da Ptolemeler, Asya'da Selev-
ları bırak ilk kez kralı izlemeye hazırdl. Kral Philip- koslar ve Makedonya'da Antigonidler ortaya çıkabilder.
pas (l.Ö. 359-336 arsınd kralı etti) ülkesindeki güçle- Başlngıçt, Ptolemeler'in Mısr', üçü arsınd en güçlü
rin bu yeni durumunun sundğ tüm olanaklardan yarar- olan ülke durmnayı. Ptolemeler, bir deniz gücü ola-
lanan ilk Makedonylı kral oldu. Philippos, önce komşu rak Ege'nin yönetimini ele geçirmek için Antigonidlerle
barbar ülkeleri -lirya'ı ve Traky'ı- fethettikten sonra uğraşılken, karada Filistin'de ve Suriye'de üstünlük sağ­
Yunanistan'a yöneldi. Ordusu, Makedonya birliklerinin lamak için Selevkoslarla kavgaya tuşlar.
oğlu İskendr (l.Ö. 336-323 arsınd kralı etti) yöneti-
minde kazncğı daha parlak zaferierin habercisi olarak Yunan Göçü
her yerde başrıl elde etti.
İskendr'i çablrı Helenizmin yaılş hareketini do- Hem Ptoleme İmpartoluğ hem de Selevkos İmparto­
ğuya yöneltti. Ordusu l.Ö. 334'te İran' doğru yürüdü ve luğ büyük ölçüde Yunan göçmenlere daynıoru. Isken-
gitğ her yerde bilinçli olarak Yunan uygarlığn yaymaya der'in fetihlerinin kışrtmasyl binlerce Yunan yabncı
çalışt; l.Ö. 330'da son Pers egemeni III. Darius'un kendi ülkelerde zengin olmak umuduyla, anlrı kovanlanndan
admlrı tarfınd öldürülmesi üzerine İskendr, kendisi- boşalı gibi anyurtlıd boşaldı. Bazıln devlet me-
nin Darius'un yasal ardıl ve öcünü alacak kiş olduğn muru ve yönetici oldu, ötekiler askerlik meslğin girdi,
ileri sürdü. Bununla -Yunan biçimi- kentler kurucusu ve kimi de askeri önem taşıyn koloni bölgelerine gidip bura-
Yunan kahrmnlı ülküsünün örneği rollerini bırakmş lara çiftçi olarak yerlşti. Fakat Yunan göçmenlerin büyük
olmadı. İskendr dünyaı ele geçirmeyi düşlyoru, yor- çoğunl tacir, doktor, mimar, yazıc, vergi toplayıcs,
gun birlikleri, Pers İmpartoluğn doğusna uzanan profesyonel sporcu, aktör vb. olarak, hem devlet hizmetin-
uzak topraklındi halkrı boyun eğdirktn ve Kuzey- de hem özel işlerd hem de serbest mesleklerde yüzlerce
batı Hindsta'ı fethettikten sonra, daha ileriye, Ganj Vadi- farklı iş yapan kent halkrın oluştrd.
si'ne doğru yürümeyi reddedince, büyük bir düş kırlğna Bu geniş çaplı göç, Yunanistan'da görülen ekonomik
uğradı. Ömrü boyunca zaferler kaznmış olan bu Make- gerilemenin hem bir belirtisi hem de bir nedeniydi. tsken-
donyalı, ordusuyla önce İndüs ırmağ'n ağzın kadar izle- der'in fetihlerini izleyen yüzılda bıraklmş tarlalardan,
diğ, sonra karadan Babil'e yürdğ güç bir yolculuk erte- boşaltım köylerden söz edilğn duyarız. Yurtaşl,
sinde (l.ö. 323'te) sıtmay yakalanarak birden öldü. gittikçe artan bir hızla kırsal bölgelerden ayrıld ve onla-
lskender'in, ordusunu büyük serüven yolunda hareke- rın yerlerini kölelerle yabncılr aldır. Bu değişklr bir
te geçirmesinin üzerinden yirmi yıl bile geçmeden beklen- bakım Yunan toplum biçimini Ortadoğu' öteden beri
medik bir sırad ölmesi, generalleri arsınd kopacak bir görülen biçime yaklştırd. Yunan kültürünün ilk gelişm
Helenistik Uygarlığn 1.0. 500-200 Arasınd Yayılş 235 236 Dünya Tarihi

döneminde görülen, bir süre için topluma egemen olan lara dayanan kentin üst sınfla kültürü olunca, başk
çiftçilerle kent halkı arsındki sık ilşker yok oldu. Ka- ülkelere yaılm yetnği kat kat artı. Atina ya da Sparta
sahlrın, artık büyük bir bölümü köydeki topraklınd gibi bir kentin ortaya çıkmas için son derece özel koşula­
gelen rantlarla beslenen yukarı sınflary kaba köylü sınf rın varlığ gerkmişt. Oysa herhangi bir toprak ağsı, elin-
arsınd, hiçbir biçimde kaptılmyc duruma gelen de yeterince nakit para varsa, Yunan eğitm görebilir, Yu-
toplumsal ve psikolojik bir uçurum açıld. Hemen hemen nan davrnış ve düşn öğrenbil ve topluğn
aynı genişlkt bir uçurum. da kentlerin, ekonomik alana toplumsal yapısn toptan değiştrmk zorunda kalmsı­
olduğ kadar siyasal alana da gittikçe daha fazla egemen zın, her bakımdn bir Yunana benzeyebilir, bir Yunan ola-
olmaya başlyn zengin ve eğitm görmüş sınflary yok- bilirdi.
suların birbirlerinden ayırd. Bu nedenle, Yunanlar Ortadoğu'y yaıldkç, Yunan
Toplumda bu tür bir kutplaşm Ortadoğu' uzun uygarlığn Yunanistan'da gittikçe daha çok kentli niteli-
zamndır bilinen bir olguydu. Aslına bakılrs, bu kutup-
ğe, yukarı sınf uygarlığ nitelğ bürünmesi, onun dışa­
laşm uygarlığn karşılğnd ödenen bir bedeldi; çünkü
rıda, öteden beri yerel toplurnlara egemen durumda olan
üretim ve ulaştırm alnrıdki teknik sınrlka, bazı
toprak ağlnc ve öteki kişlerc benimsenmesine yar-
kişlern yüksek kültür sahibi olup bunu daha da geliştr­
dımc oldu. Felsefe ve şir kadar, çıplak yapıln sporlaı ve
bilmeleri yolunda boş zamana sahip olabilmelerine olanak
kızlarn dans etmeleri gibi görenekieri de içeren Yunan ya-
verirken, öteki bazı kişlern bunlardan yoksun kalmrın
şam biçimi, bu kişler son derece çekici göründü. Yunan-
gerektiriyordu. Klasik çağ da bu sınrlayc koşulardn
lar ise, bu yeni gelenler az çok Yunan eğitmnd geçip
kurtlamış. Atina, en parlak günlerinde, tüm Akdeniz
yeterince Yunan düşn ve davrnışl sahip olur ol-
ve Karadeniz kıylarndi zayıf toplukarın sırtnda ge-
maz, genellikle onları çevrelerine almaya istekliydiler. ls-
çinen bir toplumdu. Atina yurtaşlı, bu üstünlüklerinden
kender'in fetihlerinden iki ya da üç yüzıl sonra, hatta aş­
yararlanmak için birlikte hareket ettiler, zenginliklerini ve
ğı sınfta kişler bile, Aramiceyi yerinden edip hızla tüm
boş zamnlrı özel amçlrınd çok kamusal gösterişl
için harcdıl. Ancak, uzaktan yönetilen ve kolektif bir Doğu Akdeniz dünyası egemen dili olan Yunacyı öğ­

sömürünün, her zaman köylülere yakın bir toprak ağsın renmeyi uygun ve gerekli gördüler.
baskınd daha yumşak olacğı söylenemez. Hizmetçi-
lere, yardımcl, eğitmnlr ve profesynliğ gerekti- Dinsel Değişklr

ren öteki hizmetleri sunan santçılr, zantçılr sahip,


kültürlü toprak ağlrınd oluşan bir toplum, eşitlğ, git- Önceleri her şey tek yönde gelişyor gibi göründü. Make-
tikçe artan haraçlara, yağmlr ve uyruk halklar arsınd­ donyalı ve Yunan fatihler uyrklanı yaşmınd hayran
ki davalara bakma gibi hizmetlerden gelen kazançlara da- olunacak ya da öykünülecek pek az şey bulurlarken, Orta-
yanan bir eşitlr topluğ impartoluğnd daha az doğu halkrı Yunan santlrı, düşn ve davrnışl
insanca ya da daha az uygar değilr. benimsediler. Bununla birlikte, kültürel etkileme, çok geç-
Yuna'ı yüksek kültürü, gelirleri önemli ölçüde top- meden çift yönlü bir olgu durumuna geldi. Özellikle kasa-
rak rantlı ya da devlet meurlkaınd alın maş- balardaki aşğı sınflar, Ortadoğu dinlerinde dünyaı,
Helenistik Uygarlığn I.ö. 500- 200 Arasınd Yayı! ış 237 238 Dünya Tarihi

Yunan gelnğid bulabileceklerinden çok daha uygun karışmn sonucunda melez bir kültürün ortaya çıkabilme­
bir biçimde açıklndğ gördüler. Artık hiç kimse Olym- sini güçleştird. Mithra, Serapis külderi gibi öteki külder
pos tanlrı pek ciddiye alınyordu. Akdeniz dünyası daha büyük bir esneklik gösterdi, Yunan ve Ortadoğu dü-
yoksul ve aşğı tabklrın insalrı, kendilerini kişsel şünce ve inaçlrı birbirleriyle karışp sımk birleşm­
sıkntla sırand rahatlatabilecek ve bu dünyada, bu sine olanak verdi. Bu nedenle, Roma fetihlerinin Doğu Ak-
dünyada olmasa da öteki dünyada daha iyi bir yaşm bek- deniz dünyası siyasal düzenini kökten değiştrmsn
lemelerine yardımc olacak bir dine gereksinim duyarlar- önce bile, Yunanlar arsınd dünyaı inanca dayanan yo-
ken, Olympos tanrıl dini,kamusal töreniere ve kent rumuna doğru genel bir geri dönüş hareketinin başldığ
çapınd kutlarnalara sık sıkya bağlıyd. açık görülüyordu.
Eğitm görmüş beyefendiler, filozarın, ayrıntld
birbirlerinden epey ayrılmn karşın, bilge insaı kiş­ Helnistİk Bilimler ve Sanatlar
sel dinglğ ve davrmşlın egmnliğ bozacak bir
dış ilşkye kendini bağlmsı için aşırlkdn kaçın­ Ortadoğu ve Yunan kültürleri arsındki bir başk verimli
ması ve hiçbir şey fazla önem vermemesi gerktiğ görü- etkilşm astronomi alnıd görüldü. Babilli gözlemciler,
şünde birleşn, özenle geliştrm kanıtlr yeğlmiş yüzılardn beri güneş ve ay tulmarı gibi olaylar üze-
olabilirlerdi. Yaşm gerçekten ciddi bunalımr getirme- rine yaptıklr doğru gözlemlerin bilgilerini birktmşle­
dikçe, böyle bir özel yaşm reçetesi, kamusal olayrın di ve gök cisimlerini küresel bir kafes üzerinde göstermek
uzak ülkelerdeki hükmdarlın ve onları vicdansız hiz- gibi kulanış bir yöntem geliştrmd. Yunanlar, Babil-
metçilerinin elinde olduğ bir çağ son derece uygundu. Iiierin bu tablorın görünce, büyük bir isteklilikle, gökle-
Fakat, Ortadoğu'n Helenistik beyefendilerinin bahçele- rin geometrik modellerini kurarak Babil verilerini açıkl­
rinin kaba Roma askerlerince çiğnedklr, ödeyebilecek- maya kalıştr. Samoslu Aristarkhos (ölümü l.Ö. 320
lerinin üstünde vergilerin, rüşvetlin ve kurtlmaın dolayrı) dünyaı güneş çevresinde dönüğ düşncesi­
istendğ yıkm günleri gelince, felsefenin sağlybiec ni ileri sürdü; ancak yıldz parlksı* o dönemin arçlıy
rahtlıkn, durmlaıy ilintisiz ve etkili olamayacak gözlenemeyecek kadar küçük olduğna, bu düşnce ka-
kadar cansız düşncelr olduğ ortaya çıkt. Bu güç koşul­ nıdamyp reddedildi. Onun yerine Nikaelı* Hippark-
larda yukarı sınflar da daha kişsel ve duygusal, içerikleri hos'un (ölümü l.Ö. 126 dolayrı) önerdiğ şema benimse-
daha yoğun inançlara gereksinim duydular. nerek, sonraki yüzılarn egemen görüş durumuna geldi.
Bu gereksinimi, Yunan ve Ortadoğu inaçlrıd al- Hipparkhos, yıldzarn ve gezegenlerin yeryüzü çevresinde
dıklar öğelri birleştn dinler karşıld. Dinçlğ ve tut- çeşitl hızlard dönen saydam küreler içine gömülü olduk-
kulu imanı sürdüren Yahudilğn çekiclğn pek az Yu- ların düşnmt. Gezegenlerin düzenli olarak bir ileriye
nan kendini kaptırmş. Buna karşıl, sofu Yahudilerin bir geriye doğru görülen hareketlerini açıklm için, yer-
bazı Yunan gelenek ve göreneklerine -özellikle Yahudi an- Paralaks, biri yeryüzünün merkezinden, öbürü yeryüzündeki bir insaı
layışn pek ters düşen çıplak beden eğitm görenği­ gözünden uzatıln iki dogrunun bir gök cisminin merkezinde birleştm­
siyle oluşançıy belirten bir Yunan astronomi terimidir (ç.n.).
karşı duykları nefret, bu iki kültür arsınd herhangi bir İznikl ( ç. n.).
Helenistik Uygarlığn 1.Ö. 500- 200 Arasınd Yayı! ış 239
240 Dünya Tarihi
yüzünün merkezini oluştrdğ bir kürenin üzerindeki bir
noktaı çevresinde de, daha küçük bir kürenin, üzerinde- hangi bir kişn gelcğin anhtrı verebiliyordu. Bu,
ki ışkl bir gezegenle birlikte döndüklerini varsydı. Ona matematik kafsı olmayan sıradn kişler son derece etki-
göre gök cisimlerinin bazen birbirleriyle aynı yönde, bazen leyici bir şey olarak göründü. Bu nedenle, yeni astroloji bi-
ters yönde hareket ediyor görünmelerinin nedeni bu iki limi (en belirgin biçimde Mısr'daki İskendriy kentinde)
birbirinden bağımsz hareketin birlikte görünmesiydi. Böy- ortaya çıktğ tarihlerden başlyrk halk arsınd çok ge-
le bir sistem, daha incelikli herhangi bir yeni gözlemi, bü- niş ve uzun ömürlü bir yagınlk kazndı. Astronominin
yüklğ, hız ve yörüngesinin çapı gözlemlerren olguya astrolojiye olan bu etkisine karşıl, uydurma yıldz falın

göre ayarlanabilecek yeni bir gezegenin bulnmasıy açık­


bakabilecek insanlara duyulan talep yüzünden, matematik
layabilmeye elvrişyd. astronominin ilerdeki yüzılar boyu canlı tulmasın yol
Böylece göksel cisimlerin hareketlerinin geometrik açarak, astroloji de astronomiyi etkiledi. Roma çağınd
açıklmsn benimseyen insalrı duykları coşkuy
astronom Ptolemeus (l.Ö. ikinci yüzıl) Yunan matematik-
kolay kolay kavrymcğız Kopernikçi astronomi sel astronomisini imbikten geçirerek, Almagest Arapça
alnı adım atmış olduk. Böyle karmşı bir mekanizma adıyl bildğmz tek bir kitapta topladı. Ondan az sonra
bugün bize özünde akla yatkın .görünmeyebilir; fakat o Galen (ölümü l.S. 200 dolayrı) Yunan tıp bilgilerini son-
çağlrd ve sonraki yüzılard herkesi etkileyen şey, geze- raki çağlr aktarmak üzere toplayarak hekimlğn el kita-
genlerin hareketlerini önceden kestirebilme olanğı veren bın yazmış oldu. Aynı şeyi Euklides (yaşmın en olgun
bu şemanı matematik bir kesinlğ sahip olmasıyd. Gök- dönemi l.Ö. 300 dolayrı) daha önce geometri için yap-
mışt.
kürede gezinen ışklarn geçmişt nerede oldukarın, gele-
cekte ne zaman ve nerede bulnackrı saprayabilme Helenislik kültürün öteki alnrıd, Yuna'ı eski
yetnği vermesi, tüm sistemin doğruln yeterli bir kültürel gelnği işlenp geliştrd, zengilştrd, ama
güvencesi olarak görüldü. bu alanlarda şaırtc sayılbieck biçimler ortaya kona-
madı. Örneği heykelcilikte ve miarlıkt, kent planlama-
Helenistik astronominin başrıs, astrolojiye uygulan-
masıyl pekiştrld. Astrolojinin daynığ temel düşnce, cılğnda ve istihkam santlrıd durum böyleydi. Edebi-
göklerdeki olayrın ilerde yeryüzünde ortaya çıkac olay- yat ya -bilgi kaynlrı göndermelerle dolu- akademik
ların işaret olduğ görüşyd. Yunan mateiğyl Babil bir biçim alma eğilm gösterdi ya da aptal çoban kızlar ve
gözlem kayıtlr arsınd bağlntı kurlmasınd sonra, benzeri kişler tarfınd halka yaıln uyduruk öyküler
gezegenlerin hem geçmiştk bir tarihte birbirlerine göre düzeyinde kaldı. Tarih, hatiplğn bir dalı durumuna geti-
hangi konumda bulndkarı hem de gelecekteki bir ta- rilecek biçimde yozlaştırken, hatipler güzel deyişr iyi
rihte hangi durumda olackrın saptama olanğı doğu.
düşncelr yeğldir. Bu tür incelikler ve yapmcıklr el-
J3~yle bir beceriyle, yeryüzünde gelecekte nelerin olacğın bette eğitm görmüş insanlara sesleniyordu; yoksullar ve
anlamak da olankı göründü. Bir kişn doğu sırad
aşğı tabakadan kişler ise, soytarılk gösterileri yoluyla
gezegenlerin dunimumm onun tüm yaşm sürecini etkile- edebiyat bozuntusu sesler dinlediler. Bu, Atina komedisi-
diğ varsyım kabul edilince, küçük bir hesaplama, her- nin takliçğnde bir şeylr almış olan bir halk tiyatrosu
yoluyla sağlndı.
242 Dünya Tarihi

Roma'nı Yükseliş yatmlrın karşı, yerel özerkliğ koruma yolunda gösteri-


len hiçbir inatçı savunma Roma'nı karşısnd tunamdı.
Romalırn önce Makedony'ı ve Yunaist'ı (l.Ö. Böylece Yunanlar, arlınd bitmez tükenmez kavgalara
146'da) sonra Asya'nı Selevkos İmpartoluğn sınrla­ kapılmş ve yerel bağlıkr daha büyük herhangi bir si-
rı içinde kalan bölümlerini (l.Ö. 64'te) ve son olarak da yasal birime karlı bir biçimde bağlnıy hiçbir zaman
Mısr' (l.Ö. 30'da) fethetmeleriyle, Doğu Akdenizdeki birlikte gerçklştimn Romalır, fazla güçlük
halklar dokusuna önemli bir öğe daha eklnmiş oldu. Ro- çekmeden İtaly'nı tek bir kentin yönetimi altınd birleş­

ma, siyasal yaşmın Orta İtaly'd bir Latin kentleri fede- tirlebcğn kanıtldr.

rasyonunun önderi olarak başlmıt. Roma'yı Etrüsk kral- Roma'nı yükseliş onun Kuzey Afrika'daki Kartaca
ların yönetiğ ilk dönem, aristokratik bir cumhuriyetin imparatorluk kentiyle çatışmsn yol açtı. Yunanlarla Kar-
kurlmasıy (l.Ö. 509'da) sona ermişt. Bu cumhuriyet taelırn üzerinde birbirleriyle yüzılard savşmkt

önceleri, hem Yunan hem de Etrüsk ciaıngl uygarlık­ oldukarı Sicilya, Romalır Katclırn da paylşm­
dan gelen bozulmalara karşı tepki olarak yalın Latin kırsal dıklar ilk kemik oldu. Romalır, Kartclın yenebilmek
yaşmın korunması sımk sarılmşt. Yüz yıl aşkın için,. önce bir donanma kurmak zorunda kaldır; böylece
bir süre boyunca Romalır sınr savşlrıy ülkelerini ya- Roma, tarihinde ilk kez bir deniZ gücü durumuna geldi.
vaş yavş genişltmrd; ancak bir Galyı çapulcu takı­ l.Ö. 241'de Kartclın Sicilya'dan sürdü. Ada özel bir
mın Roma'yı yağmlıp neredeyse Kapitol'u (l.Ö. 390' magistra yani vali tarfınd yönetilen ve Roma'ya vergi
da) ele geçirecek kadar ileri gitğ olayda görüldğ gibi, ödemek zorunda bırakln ilk Roma eyaleti oldu.
ara sıra gerilernek zorunda da kalıyord. Bu tarihten Yetenekli Kartaca generali Anibal, tspanya'dan getirdi-
sonra hızl bir yaılm dönemi başldı; öyle ki, l.ö. 265'te ği bir orduyla Galy'nı güneyinden geçip Alpleri aşrk
Apeninler'in güneyinden başlyrk tüm İtaly Roma'nı İtaly' girdğ zaman, Roma gücü l.Ö. 218-201 tarihleri
önderliğ altınd birleştd. arsınd ikinci ve çok daha güç bir sınav vermek zorunda
Roma'nı başrıl, bir dereceye kadar, daha uygar- kaldı. Romalırn Anibal'ı yenilgiye uğratm çablrı tü-
Iaşmı komşularınd gördükleri ve hiç hoşlanmdıkr müyle boşa çıkt. Cannae'da (l.Ö. 216'da) aldıkr çok acı
yozlaştınc lükse ve zengilğ karşı uzun süre direnebilen bir yenilgiden sonra Romalır, meydan savşlrınd ka-
dik başlı ve tuğn koparan bir aristokratlar sınf tara- çıniay, fakat ordulaın Anibal'ı her hareketini gölge gi-:
fında disiplin altın alın ve yönetilen, kalbı, daya- bi iZieyecek uzaklıt tutmaya karar verdiler. Kartclı,
nıkl bir köylü sınf varlığn Ayrıca dnou. İtal­
İtaly'dki Roma'ya bağlı kentlerin ve halkrın çoğun

ya'nı yerli halkrı, birbirleriyle gevşk bağlntır olan Romahiara başkldırcn umşlardı. Gerçekten bir-
kabileler, bazen belirli bir kent merkezleri olan ve bazen kaç kent Anibal'ı kurtaıc olarak karşıld; fakat Roma'nı
olmayan bölgeler biçiminde örgütlenmişcL Romalır,
İtaly'dki uyrklaın ve müttefiklerinin çoğu Romalı bir
federal düzenlernelerin niteliklerini kendi yerel siyasal sis- efendiyi Kartelı bir efendiye yeğldi. Sonunda, savş ala-
temleri içindeki deneyimleri nedeniyle çok iyi bilyoradı; nıda hiçbir yenilgiye uğramdn geçirdğ on iki yıldan
bu yüzden, askeri ve siyasal önderliklerini bu halklara da- sonra Anibal, ülkesine dönmek üzere gemilere binerd
244 Dünya Tarihi

İtaly'dn ayrılmk zorunda kaldı. Bu süre içinde, Afrika'ya


gönderilen bir Roma birlğ, Kuzey Afrika yerlilerini Karta-
ealı efendilerine karşı. kışrtmay başlyrk aynı oyunları
ona karşı oynamaya kalmışt. Romalır, Afrikalı mütte-
fikleriyle birlikte (l.Ö. 202'de) Kuzey Afrika'daki Zama' da
sonucu belirleyen meydan savşın kazndılr. tspany'ı
Kartc'nı elinden alıp Roma denetimi altın sokarak,
Kartclın onur kırc bir barış zorladı. Bunun üzeri-
ne Batı Akdeniz'de Romalırn karşısn çıkabilec bir
.." güç kalmış oldu.
"c: Uzun süren savş yılar ıtaly'n birçok bölgesini yı­
"'
""'o"' kıntya dönürmşt. Savş en çok Roma gücünün belke-
.,"'
'<
miğn oluştran basit çiftçilerin belini bükmşt. Bu du-
rumun yol açtığ sonuçlardan biri, Roma kentinin anayasal
gelişmsn yön değiştrms oldu. Kartaca'yla savşlrın
. başldığ tarihlere dek hükümet işler iki ayrı halk meclisi
tarfınd seçilen magistralar tarfınd yönetiliyordu ve
üçüncü meclis de yaslrı geçirmek için toplanıyrdu. Bu
hantal sistemi bir arada tutan, devlet eylemlerinin gerçek
sürekliğn sağlyn Senato idi. Magistralar hemen her
"-ı
"l"
~ .... önemli sorunu Senato'ya damştılr ve çok seyrek olarak
A F
R
~
"l"
'1-
Senato'nun verdiğ öğüdn tersini yaptılr. Senato'ya eski
......... -:;~
o
Ölçek: mil olarak
500
~·:-. A ·.·.·.·.·.· patrici aileleri egemendi, ama önemli magistrlık için
yapıln seçimleri kazanarak yeteneklerini kanıtly "yeni
admlr"ın da Senato'ya girmelerine izin verildi. Bu uygu-
lama Anibal savşınd önceki dönemde halkın (Latince:
"pleb"lerin) gücünü artıd.
Bu savş, Roma toplumunu ve ekonomisini olduğ
kadar siyasal yapısn da değiştrm. Halk arsınd çı­
kan önderler Anibal karşısnd yenilgiye uğradı ve Ro-
ma'yı, eski patrici ailelerden gelen generaller kurtadıl;
Bu, pleb önderliğ saygınlğ azltı. Savştn sonra
küçük toprak sahiplerinin topraklın bırakml da, pleb
politkacın desteklerinden birini yitirmelerine yol açtı.
Helenistik Uygarlığn I.ö. 500-200 Arasınd Yayılş 245 246 Dünya Tarihi

Pleb önderlerin yerini, en önemli siyasal önderler grubu benzer bir biçimde, yıkc bir zengin yoksul farklışms
olarak generaller aldır. Generallerin gücü, gittikçe artan sürecinden geçiyordu.
oranda, komutalrı altındki birliklerin kişsel bağlıkr­ Gittikçe artan bir oranda profesynlştim, parlı
na dayanmaya başldı. Fakat savş yapmak üzere bir ordu askerlere daylı birliklere komuta eden birbirine rakip ge-
toplama hakın yaslık sahip olmak üzere bir magistra, neraller arsındki iç savş, askeri diktatörlük belasın Ro-
ancak Senato'nun onayıl general (Latince: emperator) ma devletinin başın sardı. Galya fatihi ve Roma'nı aşğı
seçilbdğ için, Senato daha bir süre en büyük yetke sa- sınflar davlrın savunucusu julius Caesar, (ölümü
hibi siyasal kurum olma durumunu sürdürdü. Siyaset ala- l.ö. 44) diktatörlük* yetkisini ele geçirip kısa denHemeye-
nıda ilerlemek, bir komutanlı elde edebilmek için Sena- cek bir süre elinde tutan ilk insan oldu. Roma yönetim bi-
to'nun gözüne girebilmeye ve sonra ülkedeki magistralan çimini yeniden örgütleme yolundaki niyetini açıklms,
ve senatörleri imparat..orun siyasal gücünün artılms yo- öteki senatörlerin buna sert bir biçimde karşı çıkmalrn
lunda ne gerekliyse onu yapmaya zorlayabilmek için, as- yol açtı. Caesr'ı bir tiran ve iktdarı yasa dış yollarla ele
kerlerin gözüne girmeye bağlndı. Askeri birliklerin ülke- geçiren biri gibi gördüler ve bu nedenle onu Senato salo-
den uzakta tulmarı komutanlrı da, askerlerin de ve nunun merdivenleri üzerinde öldürdüler. Ancak cumhuri-
çoğu kez Senato'nun da işne geliyordu. Bu nedenle Roma, yeti geri getirmek düşncesiyl girştkle bu eylem, Roma
çoğu zaman dıştan gelen tehlikelerden dolayı değil, ülke dünyası, sonunda Caesr'ın evlatığ Augustus'un (l.Ö.
içinde karşıln güçlükler yüzünden küçük bahanelerle 30'da) zaferle çıkacğ bir başk iç savş dönemine sok-
savşlr açmaya baŞldı. maktan başk bir şey getirmedi.
Augustus, Akdeniz'de karşı konmaz bir Roma deniz
Cumhuriyetin Çöküş
egmnliğ sağldıktn sonra, l.Ö. 27'de "cumhuriyeti
yeniden kurdğ"n öne sürerek düşmanlrı sloganla-
Çok geçmeden doğu da savşlr
sınrlad girşld; fa- rın benimseyecek kadar ileri gitti. Cumhuriyet kurmlaı­
kat senatörler, yarım yüzılboyunca Doğu Akdeniz'in He- nı geri getirdi, hatta İmpartoluğn bazı eyaletlerinin yö-
lenistik dünyası herhangi bir bölümünün yönetimini netimini Senato'ya bırakt. Ancak Augustus, askeri ko-
doğruan doğruya üzerlerine almaktan kaçındlr. Bu poli- mutayı elinde tutmaya özen gösterdi ve perde arksınd
tika (daha önce üç savşt yenilgiye uğratıln) Makedon- seçimleri çok etkili bir biçimde denedeyip Senato'nun gö-
ya'nı Roma'nı bir eyaleti haline geldiğ, Yunaist'ı da rüşmelin bazı sınrlam koydu. Bununla birlikte
son kez bir yabncı fatih tarfınd kurtaıl sözde "öz- cumhuriyet kurmlaı, imparatorun (Latince emperator'
gür kılndğ" l.ö. l46'da bırakld. Roma valileri, askerleri
dan) senatörlerin onurunu kırmatn kaçınms nedeniyle
ve vergi toplayıcr, Helenislik uygarlığn inceliklerini ve
de olsa içerğnd tümüyle yoksun bıraklmş değil.
lüksünü hıza benirnsediler. Yağmlrdn sağln yeni
zenginliklerle birlikte, Roma'ya yeni tadlar da aktı. Aynı Günümüzdeki durumdan farklı olarak diktatörlük, Roma'da anayasal bir
kurumdu. Olağnüst durumlarda Senato, sınrl bir süre için tüm yürütme
tarihlerde Roma toplumu, yaklşı üç yüzıl önce Pelo- yetkilerini vererek bir diktatör seçerdi. Caesar önce kendini on yıl için dik-
ponnesos Savşı'n Yunanistan'da yol açtığ sonuçlara tatör seçtirmş; sonra ömür boyu diktatör ilan ettirmeye kalınc anayasa
dışna çıkmş oldu (ç.n.).
Helenistik Uygarlığn t.ö. 500-200 Arasınd Yayılş 247
248 Dünya Tarihi
Siyasal önderliğ özgür seçimlerle saptnmı görü-
çapta taşınms tanık oldu. Bilndğ gibi, Yunancadan
şüne dayanan cumhuriyetçi kurama ters düşen iktdarın
çok Latince bu bölgelerin egemen dili durumuna geldi.
babadan oğula geçirilmesi ilkesi uyglanmıc, cum-
Böylece batı eyaletlerinde Latin giysili bir Helenistik kültür
huriyetçilik gösterisi, yetkenin oldukça kaba bir yolla bir
kök saldı. Heykelciler, heykellerini Helenistik çağdşln
imparatordan ötekine geçmesine dönüşt. Bununla birlikte
eşit bir beceriklilikle yapmı öğrendil; fakat gerçekçi
herkes yeni bir iç savşın kopmasınd kortuğ için, im-
betimlemelere önem veren Roma beğnis, Roma heykelci-
paratorun ardıln göstermesi gelnği genellikle büyük bir
liğne kendine özgü bir karakter kazndır. Aynı biçimde
pürüz çıkarmdn işled. Bunun sonucu olarak, Augus-
edebiyat alnıd, yalnızc en tanımşlr sayarsak,
tus'un zaferinden sonra geçen iki yüzıl aşkın bir süre
Lucretius (ölümü l.Ö. 55), Cicero (ölümü t.ö. 43) ve Ver-
içinde Roma dünyası, tek bir yıl (l.Ö. 69) dışna içte barış
gilius (ölümü l.Ö. 19) Latinceyi, Yuna'ı felsefe, hatiplik
içinde yaşdı. Söz konusu yıl, çeşitl ordulaın askerlerinin
ve şir alnrıd ulaştığ çoğu incelikleri dile getirebile-
birbiri ardı sıra en az üç kişy imparator ilan ettikleri, im-
cek bir düzeye çıkardl. Gene de Latince, hiçbir zaman
paratorluk için birbirine rakip kişlern baş geçme yolun-
Yunanca gibi olamdı. Bu nedenle Latin edbiyatı ve Latin
da impartoluğn merkezinde birbirleriyle savştıklr yı­
düşncesi, Roma yazrlı ve düşneri özgün Yunan ya-
kım getiren yıld. Içte barış içinde yaşnmsı· karşın
pıtlarn sadık biçimde kendilefine örnek aldıkn ya
sınrladki savşlr sürdü. Örneği Augustus, sınrla
da Yunan örneklerinden esinlendiklerinde bile her zaman
Ren ve Tuna ırnakl kadar genişlt; imparator Clau-
ayrı bir özeliğ sahip oldu.
dius (İ. S. 41-54 arsınd yöne tti) Britany'ı fethine baş­
Imparatorluk idaresinin yapıs içinde eyaletler, her biri
ladı; Domitian:us (l.S. 81~96 arsınd yönetti) Almany'ı
kendine özgü yerel kamu kurmlaın, kamu yapılrn ve
Yukarı Ren ile Tuna arsınd kalan bölgelerini ele geçirdi
bir zamanlar Yunan ve eski Roma yaşmın varlık çerçe-
ve Trajanus (l.S. 98-117 arsınd yönetti) Dakya (bugünkü
vesini oluştrm hükümet yöntemlerine sahip olan bir-
Macaristan'la Romany'ı birer bölümünü oluştran böl-
çok kent devletine bölünerek örgütlendirildi. Uzun Roma
ge) ile Mezoptamy'ı fethetti. Filistin'de (l.S. 66-70 ve
barış zamnıd, eyalet kentlerine yerel toprak sahipleri
l.S. 132-135 tarihleri arsınd) patlak veren iki büyük Ya-
egemen olmaya başldı. Bunları uygarlığn imbğnde
hudi ayklnmsı da Roma ordulaın oyaldı ve doğua
geçmiş incelikleri tanıyp tatma yolunda gösterdikleri iler-
Partlara, kuzeyde Cermenlere karşı girşlen çeşitl savş­
leme, doğruan doğruya toprağı ekip biçen ve efendilerine
lar, Roma askerlerini aylkıtn kurtadı. Ancak barış ve
rant ödeyen köylülerin harcanmalan pahsın sağlndı. Bu
düzenin daha önce görülmeiş derecede egemen olduğ
durumun kaçınlmz sonucu, bir yandan kibarlın, öte
impartoluğn sınrla içindeki bölgelere bu savşlrın
yandan zevksilğn ve köksüz bir kültürün doğması oldu.
pek büyük etkisi olmadı.
Roma kültüründen haberli olanlar ya da bu kültüre önem
verenler nüfusun çok küçük bir bölümünü oluştryd.
Roma İmpartoluğ İçinde Helenizm
Bu kayırlmş azınlk, güvenliğ uzak sınr garnizolı­
nı imparatora bağlıkrn borçluydu; üstelik bu garni-
Bu uzun barış döneminde Roma Impartoluğ, Helenistik
zonları askerlerinin çoğu, imparatoru ömürlerinde bir kez
uygarlığn batıy, ltalya'ya, Galya'ya ve Ispanya'ya geniş
Helenistik Uygarlığn 1.Ö. 500 - 200 Arasınd Yayı!ş 249 250 Dünya Tarihi

bile görmeişt. Bu koşular altınd iç barışn böylesine nı doğası hakındi Ortadoğu görüşn yeniden onay-
uzun sürebilmş olması şaırtcd. Askerlikten uzaklştı­ lanmsıd başk şey değil. tık Hıristyanl Tannyla
rılmş bir toprak sahibi sınf ayrıclk toplumsal konu- ve kurtlşa ilgileri ve dünyaı sonunun yakın bir za-
muna, iç savşlrın ve barbar istların impartoluğ manda gelcği inacı dayanan canlı beklyişr Yahudi
bir kez daha yıknta döndürmeye başldığ l.S. l93'ten inaçlrıd geliyordu ve yeni inacı bu yönleri, onun
sonraki tarihlere dek meydan okunmaış oluş da şaırt­ belirgin biÇimde Yunan kaynlı olan kutsal üçleme teolo-
cıdr.
jisinin soyut karmşıln ve öteki öğelrin göre, çok
daha büyük bir duygusal güce sahipti.
Hıristyanlk
Hıristyanlğ köklerinin bu tür bir çözümlemesi, In-
cil'lerde ve "Resullerin lşeri"nd* çok yalın bir biçimde
Hıristyanlk çağın ilk iki yüzıl içinde, Roma yaşmın anltı olayrın yeni ve insanlara son derece çekici gelen
Helnşmi görünümüp.ün gerisinde büyük değişklr bir şey yaratma olduğ gerçğin değiştrmz. lsa ve öğren­
oluşmay başlmıt. Romalır sahneye çıkmadn önce, cil.eri, açık Tanrı' hemen dünyaı gidşne karışp
Ortadoğu ile Yunan kültürleri arsınd başlmı olan etki- bozulmş dünyaı düzeltcğin umşlardı. Umdukları
leşim gittikçe hızland. Hızla gelişn bürokrasiyle, vergi
çıknayp Yeruşalim'dk Roma yetkilileri (1.5. 30 dolayla-
toplayıcr, hukuk sistemi, posta hizmetleri ve sürekli or-
rında) lsa'yı tuklayıp çarmıh gerdikleri zaman, önce bu
dusuyla Roma devleti, eski Ortadoğu imparatorluk idaresi
beklentilerin asılz olduğ sanıld. Fakat çok geçmeden
yöntemlerinden çok şey almışt. Daha önemli bir değişkl
üzgün havariler bir "yukarı oda"da toplandır ve birden
din alnıd ortaya çıkt; çünkü Yunan ve Yahudi öğelrin
Üstalrın yüreklere sıcakl veren varlığn duydular. Bu
yeni ve son derece inadırc bir tanrı esiniyle birleştn
onlara, lsa'nı çarmıht ölmesinin her şeyin sonu değil de
biı: inanç olan Hıristyanlk, yazgıs insalrı duygların
aslınd her şeyin başlngıc olduğn kesinlikle inadır-
ve düşncelri bin yıl için biçimlendirmek olan bir gücü
. cı bir kanıt olarak göründü. lsa'nı izleyicileri, yenilenen
bu yüzılard yartı. Bununla birlikte, Hıristyanlğ in-
umtların verdiğ büyük güçle, lsa'nı uzun zamndır
cilinde* ilk olarak avuntu arayanlar kentlerin yoksul ve
beklenen "Mahşer Günü"nü başltmk üzere yakın bir ge-
aşğıln insalrı olduklan için, dünyaı güçlüklerin-
lecekte onuda dönecği sonucuna vardıl. Dostları ve Üs-
den ve dertlerinden kurtlş vaat eden birbirlerinin rakibi
öteki "hikmetli dinler" kadar Hıristyanlk da, LS. 200'den talrı lsa, onlara gerçekten eskilerin önceden bildirdikleri
sonraki tarihlere kadar pek tanımy bir din olarak kal- kiş, Tanrı tarfınd öğretisn kulak verenleri kurtarmak
dı.
için gönderilmş bulunan ve ölülerle dirileri yargılmk
ıncil'er yazı dökülğ dilin Yunanca olmasın ve üzere az sonra ateşn bulutlar üzerinde geri dönecek Me-
Aziz Paulus'un (ölümü LS. 64 dolaylan) günah ve pişman­ sih olarak göründü.
lık konulan üzerine bazı deyişlrn Yunancadan alınmş Böyle şaırtc haberler, yaılmdn duramzı. Hava-
olmasın karşın, Hıristyanlk, temelde dünyaı ve insa- riler coşkuyla dolup taşılr; olanlan ve olacaklan kendile-
* Resullerin İşleri, Kitabı Mukaddes'in Yeni Ahit (lncil) kesiminin lsa'nı ve da-
* Müjdesinde (ç.n.). ha çok havarilerin (resullerin) yaptıklrn anltıdğ bölümüdür (ç.n.).
Helenislik Uygarlığn 1.ô. 500- 200 Arasınd Yayılş 251
252 Dünya Tarihi

rini dinlemeye razı olan herkese açıklmy çalıştr. Bu sine bir çevre değiştrm durumunda kalmdığ rahtlık
bl.r avuç coşkul misyonerden oluşan çekirdğn çevresin- söylenebilir.
de, yavş yavş tarihsel Hıristyanlğ son derece karmşı
Özellikle anrıt nitelikleriyle insan niteliklerinin aynı
örgütü gelişt. Bu gelişm Buda'nı, Konfüçyüs'ün ya da
kişde toplanmsı, Yunalrı hiç de yabncıs olmadıkr
insalığ öteki büyük öğreticlnd birinin yaşmın
bir düşnceyi. Mesih İ~a'nı bir insan, fakat aynı zamanda
yol açtığ sonuçlara benzer biçimde, şaırtC ve dünyaı
Tanrı' Oğlu, dolayıs tanrısl olduğ düşncesi, Yu-
sarsan bir süreçti.
nanca düşne ve Yunanca konuşp Hıristyanlğ geçmiş
Bununla birlikte, tarihte Hıristyanlğ gelişms,
olan kişler son derece çekici göründü. Bu nedenle, Me-
önemli bir konuda öteki büyük dinlerden ayrıld. Başınd
sih'in varlığn tanrısl yanı daha fazla vurgulama eğil­
beri bilgili ve saygıdeğr Yahudiler, lsa'nı Mesih olduğ
mi doğu. Aynı biçimde Kutsal Ruh, İsa çarmıh gerildik-
düşncesi kabul etmediler. Yahudilerin yalnızc çok kü-
ten sonra Yeruşalim'd Havarileri ziyaret etiğ gibi, zaman
çük bir azınlğ yeni müjdeyi benimsedi. Fakat Aziz Paulus
zaman Hıristyan toplanır ziyaret edip onlara esin
ve ötekiler Suriye'nin ve Küçük Asya'nı Helnşmi
vermeye devam etiğ için, mantıksl kanıt getirme yolun-
kentlerinin pagan halkrı* arsınd kendilerini dinlemeye
daki Yunan alışknr, Baba Tanrı, Oğul Tanrı ve Kutsal
istekli insanlar gördüler. Bir kurtaıc bekleyen, ama Yahu-
dilğn törensel kuralın kabul etmeye hazır olmayanlar,
Ruh arsındki ilşkern açık tanımls gerektir-
Hıristyanlğ bildirisini son derece inadırc buldular. di. Kutsal üçleme teolojisinin kurnazca incelikleri buradan
Hıristyanlğ geçenlerin Yahudi Yası'n uymak zorunda çıkt. Fakat bu dogmanı soyut tanım büyük bir önem
olmayckrın başlrd karar verilmşt. lsa'ya (Yunanca kaznmsıd önce· Hıristyanl, İsa'nı bu dünyadaki
Khristos, "yağ sürlmş kiş" anlmı gelir, İbranice kar- yaşmın güvenilir bir yazıl öyk~süne sahip olma gerek-
şılğ Mesih'tir)** iman etme ve Hıristyan topluğn
sinimini duydular. Bu gereksinimi karşılm üzere LS.
bir üyesi olarak ıslah edilmş bir yaşm yeterli görüldü. 70-100 arsınd her biri Üstadın söylediklerinin ve yaptık­
Bunun sonucu olarak Yeruşalim'n (Kudüs'ün) Yahudi kö- ların az çok birbirinden farklı derlemeleri olan dört lncil
kenli Hıristyanl l.S. 66-70 başkldırsn dağıtlkn yazıld. Bunlardan az sonra Aziz Paulus'un mektuplan ve
sonra, Doğu Akdeniz kentlerinin Yunanca konuşa Hırist­ birçok başk vaaz ve peygamberlik metinleri de Yeni Ahit'i
yan toplukarı, Yahudilikle bağlrın tümüyle koparmış oluştrmak üzere bir araya getirildi.
oldular. Yunan düşncelri ve dinsel gelenekleri hiç de Ya- Yahudi kitaplrınd olduğ kadar Yeni Ahit'in bu
hudi düşnce ve inaçlrı benzmdiğ, pagnlık­ kutsal metinlerinden birkaç parçnı her hafta okunması,
tan Hıristyanlğ geçenler, kaçınlmz olarak kendilerinin şarkıl ve İsa'nı öğrencily son akşm yemğin anım­
daha önceki düşncelri birçoğun da birlikte geçir- satan törensel eylem, Hıristyanl gittikçe büyüyen top-
dikleri için, hiçbir büyük dinin gelişm aşmsınd böyle- lukarın inacı sürdüren davrnışl oldu.
Bu gruplaın üyelerinin, özellikle hastlık ya da başk
* Çoktanrıl diniere sahip halklar (ç.n.).
** Aslında Mesih'in Eski Yunancadaki, dolayıs Kitabı Mukaddes'in Larineeye büyük sıknt zamnlrıd birbirlerine yardım hazır
çevrilmesinden önceki Yunanca metindeki karşılğ Khristos'tur; Christ bu- oluşarı da, kilisenin ilk dönemleri için son derece güçlü
nun Latince metinde ve Batı dillerinde aldığ biçimdir (ç.n.). bir başk destek oluştrd. Yakın bir gelecekte dünyaı
Helenistik Uygarlığn 1.ö. 500- 20Arasınd Yayılş 253

ve Roma egmnliğ sonunun gelcğin vaaz edenleri


kaçınlmz olarak bir yarı gizli dernek gibi gören Roma yö-
neticilerinin Hıristyanlğ karşı besledikleri güvensizlğ
karşın Hıristyan kiliseleri, yoksul ve toplumla bütnleş­
meiş tabakalar arsınd gelen insalrı Hıristyanlğ
çekmeye devam etti.
Yunan pagan kültürünün genel olarak hızn yitirmesi
olgusuyla, Hıristyanlğ kazanmakta olduğ başrı, bir-
likte Helenizmin neden sonra yaılm gücünü yitirmeye
başldığn gösteren işaret. Bununla birlikte, o tarihte As-
ya'daki ve Avrupa'daki halklar, Helenistik uygarlığn ken-
dilerine değrli görünen yönlerini değiştrm, benimsş
ve kendilerinin malı yapmış bulnyoradı. Bu sürecin
yankılr Hindistan'a, hatta uzak Çin' e kadar yaıld. Bu et-
kiler, Helenizmin parlak yılarnd Hindistan ve Çin uy-
garlıknd ortaya çıkan değişklr ele alcğımz ve
uygarlığn başrıln genel olarak barbar dünya üzerin-
deki etkilerini arştıcğmz bir sonraki bölümde ortaya
ko na cak.
iSLAMlN YÜKSELiŞi • 277

çeperlerde yer alan göçebe grupların "uygar" devletlerin yerleşik toplumları üze­
rindeki etkisinin bir diğer örneğiydi. Hızlı fetihlerden sonra yerleşik toplurnlar
yeni dinin etkisiyle kendi değişimlerine uğrarken Arap elider mevcut kültürler
tarafindan özürnsendiler. Ortaya çıkan, Güneybatı Asya ve İran'da zıt fikirleri bir­
leştiren yeni bir uygarlıktı. Güneyhan Asya'da İslamiyet Helenizmin , özellikle Ök­
lid, Arşimed, Ptolemaios* ve Galenos ile birlikte Platont ve Aristoteles'in gerçek
varisiydi. Daha sonra bu bilginin Ban Avrupa'ya aktarılmasının ana mekanizması
oldu. İran'da yeni bir İran-Arap sentezi doğdu ve İslamiyerin Hindistan'la temasla­
rı, Hintiiierin özellikle matematik alarondaki başarılarımn banya, İslam dünyasına
ve nihayetinde han Avrupa'ya ulaşmasımn ilk yolunu sağladı.
7. yüzyılın başlarında İslarmn yükselişine paralel olarak Çin'de, Sui ve T'ang
hanedanları zamanında önemli bir canlanma oldu. Sadece önemli iç ekonomik
11 gelişmeler değil, Orta Asya'ya doğru Çin egemenliğinin Hanların zamarnnda ol­
İ s l a m ı n Yü k s e l i ş i duğundan daha yaygın ve derin olduğu büyük bir askeri yayılma da söz konu­
suydu . 8. yüzyılın ortasında Avrasya'daki iki büyük yayılınacı güç -İslamiyet ve
Çin- Orta Asya'da karşı karşıya geldi. Bu, merkezi Güneybatı Asya ve Akdeniz'de
olan bir imparatorluğun Avrasya kıtasının doğu ucundaki büyük devletle dünya
(600-1000)
tarihinde ilk defa doğrudan temasa geçmesiydi (ve çanşması) . Bu emperyal çekiş­
me esnasında bu iki güç, iki büyük Orta Asya imparatorluğuyla da -Türkler ve
Tibetliler- uğraşmak zorundaydı. Bu gelişmelere paralel olarak Avrasya'nın çeper­
İslamın yükselişi Avrasya tarihinde kökten bir dönüşüme damgasını vurdu. Ortaya lerinde Japonya ve Batı Avrupa'da erken devletler ortaya çıkmaktaydı.
çıkışından sonra bu din, 1 00 yıldan biraz daha uzun bir süre içinde bir imparator­ 600'den sonraki 400 yılda olayların genel bir hareket örgüsü Avrasya'nın her
luk ve dünya üzerinde daha önce hiç görülmemiş ölçekte bir sosyal ve kültürel yerinde fark edilebilir. 600'den sonraki 1 50 yıl içinde bilyük imparatorluklar ve
birlik oluşturdu. Dünya tarihinde başka hiçbir din bu kadar uzağa bu kadar ça­ devletler, önemli bir yayılma hamlesi ve iç istikrar deneyirnlediler. Önemli bir
buk yayılmadı. Güney Akdeniz boyunca, İspanya'dan Güneybatı Asya, İran, Orta istikrarsızlık dönemi 750'lerde başladı (başlangıcı, İslam ile Çin arasında Talas
Asya ve Hindistan'a doğru uzandı. Daha önce büyük ölçüde birbirinden farklı Savaşı'nın olduğu 751 dolaylarında oldu) . İslam ve Çin dünyalarındaki sorunlar
olan ve birbirinden ayrı bulunan kültürleri biraraya getiren ve Akdeniz ile Hint katlandı ve T'angların zayıflaması ve İslamiyette Abbasi İmparatorluğu'na geçişle
Okyanusu dünyalarını ilk kez bir sistem dahilinde birbirine bağlayan ilk büyük görünür hale geldiler. Gerilemenin hızı artn; 10. yüzyıla gelindiğinde Çin tekrar
imparatorluk oldu. Sonunda İslam dünyası Güneydoğu Asya, Mrika'nın doğu sa­ bölünmüştü ve Abbasiler artık birlik içindeki bir İslam dünyasını denetim altında
hili ve Batı Afrika'nın büyük bölümünü bünyesine kattı. İslamiyet, Çin'le birlikte, tutarmyorlardı . Buna ek olarak, Türklerin ve Tibetlilerin Orta Asya imparatorluk­
1 000 yıldan uzun bir süre dünyadaki en önemli �ygarlıktı ve bu dünyanın büyük ları yıkıldı ve Batı Avrupa'da 800 dolaylarındaki sımrlı toparlanma, çepederden
kenderinin birçoğunu ve en verimli tarımlarından bazılarını içeriyordu. gelen grupların istilasıyla son buldu.
İslamın yayılması tek bir para birimi olarak dinar ve uluslararası bir dil olarak
Arapça ile birbirine bağlanan geniş bir dünya yarattı. 1 000 yıldan daha uzun bir
1 1 . 1 Erken İslam
süre dünyanın tektanrılı dinlerinin en büyüğü ve en etkilisi olan yeni din, inanan­
630'larda Arapların Arabistan yarımadasından başlatnkları ani saldırı kesinlik­
lar için nispeten açık bir sosyal yapı oluşturdu. İslam dünyası, çok kozmopolit tica­
le beklenmedikti. Bölge, kuraldığı nedeniyle hep önemsiz olagelmişti; Güney
ret imparatorluklarından ve imparatorluğun çeperlerinde yer alan Kurtuba (Cor­
Arabistan'da, Umman'da ve sağda solda kalan az sayıdaki vahada tarım yapılıyordu ,
doba) ve Semerkand'dan merkezde yer alan Şam, Bağdat ve daha sonra Kahire
ama yarımadamn pek çok yerinde, çölün iç kesiminde deve ve kenar bölgelerde
gibi birbirlerine deniz ve kervan yollarıyla bağlanan büyük kenderdeki bağımsız
tüccar eliderden oluşuyordu. Arapların devrinde İslamın pek çok yolla yayılması, * Bathamyus (ed.n.)
t Eflatun (ed.n.)
278 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
iSLAMlN YÜKSELiŞi • 279

koyun ve keçi besleyen göçebe gruplar çoğunluktaydı. Yemen'de ve kuzeyde de ortak atası olarak ve diğer peygamberleri ve İbrahim ve Musa gibi kişileri, hatta
ticaret kentleri, (MS 1 06'da Romalılar tarafindan fethedilene kadar Nebatilerin çarmıha gerilmemiş bir peygamber insan olarak İsa'yı tanır. Erken dönem İslamı­
başkenti) Petra ve Palmyra'nın çevresinde küçük krallıklar var olmuştu. Roma ve nın tektanrıcılık, ahlaki yasalar, uyulması gereken dini hususlar ve seçilmiş halka
Sasani imparatorlukları farklı zamanlarda bölge üzerinde iyi kötü bir otoriteye gönderilmiş peygamberin önemli rolü bakımından Museviliğe çok yakın oldu­
sahip olmuş ama iç kesimler kabile düzeyinde kalmıştı. Buradaki göçebeler yok­ ğuna da pek şüphe yok. Kıyamet gününde herkesin tek tek yargılanacağını vur­
suldu ve Orta Asya'dakilerden çok farklıydı. Arabistan geri kalmış bir bölgeydi, gulaması bakımından Hıristiyanlığa da yakındır. İlk başta Müslümanlar Mekke'ye
kültürel bir kavşak değildi. En önemli gelişme, 6. yüzyılda Mekke'nin kuzey-gü­ değil de Kudüs'e yönelerek dua ediyorlardı ve Kudüs'ün önemi (ve fethi) İslami
ney ticaret yollarını denetim altında tutan bir kervan ve ticaret kenti olarak öne geleneğin bugün kabul ettiğinden çok daha uzun sürmüş olabilir; şayet öyleyse
çıkmasıydı. Bu, daha kuzeydeki kentlerin, özellikle de Palmyra'nın, gerilemesinin Arapların ilk askeri seferlerinin bazıları daha iyi anlaşılır.
ve Kızıldeniz'de artan korsanlığın ticareti iç kesimlere kaydırmasının bir sonucuy­ Erken dönem İslamın Musevilikle olan yakın ilişkisine rağmen Muhammed'in
du. Mekke aynı zamanda kutsal mekan Kabe'yle bir hac kentiydi. Kent ve çevre­ 624'te Medine'deki Yahudilerle arası açıldı ve ardından ya kovuldular ya da köle
sindeki alan, 6. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış olan Kureyş kabilesinin denetimi yapıldılar. Muhammed aynı zamanda Mekke'deki Kureyş'in baskısı altındaydı v�
altındaydı. Bir önderi yoktu, ancak kabile önderlerinin meclisi tarafından idare 625 'te düşük yoğunluklu savaş ve kervan trafığine yapılan akınlar başladı. 630'da
ediliyordu ve farklı kabileler arasındaki kan davaları tehdidiyle (ve uygulanmasıy­ Muhammed Mekke'yi fethetti, Kabe'yi arındırdı ve tektanncı bir kutsallığa dö­
la) karakterize olmuştu. Muhammed 7. yüzyılın başlarında bir peygamber olarak nüştürdü. İki yıl sonra öldüğünde, Arabistan yarımadasındaki (ortak bir kimlikleri
böyle bir dünyada ortaya çıktı. olan, ama devlet yapıları olmayan) Arap kabilelerinin çoğu yeni İslam cemaatine
Erken İslam tarihini ve Muhammed'in hayatını değerlendirmenin zorluğu, dahil edilmişlerdi. Sonraki birkaç on yılda, dünya tarihinde görülen en dikkat
690'larda Emevi halifesi Abdülmelik tarafindan yaratılan ortodoks tarih haricinde çekici ve yoğun değişime uğrayacaklardı. Atalarından kalma pagancılığın yerine
nerdeyse hiçbir şey bilinememesidir. Yoğun bir editörlük süreciyle tek bir güçlü tektanncı ve büyük bir yeni dünya dininin, önde gelen savunucularına dönüştüler.
gelenek yaratıldı. (800'den öneeye tarihlenen bilinen yegane metin, Muhammed Çöl göçebeleri olmayı bırakıp çoktan beri uygariaşmış yörelere yerleştiler.Yeni bir
hakkında neredeyse hiçbir şey söylemeyen Kuran'ın metnidir. Basmakalıp biyog­ devletin evrimiyle eski kabile yapıları kayboldu.Yoksulluk içinde yaşamak yerine
rafi, 767'de ölen İbn İshak'a ait eserin İbn Hişam tarafindan 9. yüzyılda yapılan inanılmaz derecede zengin oldular. Eski taşralılıklarının yerine Avrasya dünyası­
baskısıdır.) Muhammed 570 civarında Mekke'de doğdu ve 40'lı yaşlarının başla­ nın merkezinde olmaya geçiş yaptılar. Bu nedenle tüm bu değişimierin Araplar
rında ilk vahyi aldıktan kısa süre sonra, vaaz vermeye başladı. Taraftarları yüz kişi­ üzerinde muazzam bir baskı yaratmış olmasına şaşmamak gerekir. Temel sorun,
den ya da biraz daha fazlasından daha çok değildi ve Kureyş tarafindan onu önle­ Muhammed'in sadece dini bir cemaat değil aynı zamanda siyasi bir cemaat de
yecek girişimlerde bulunuluyordu. 622'de Mekke'yi terk edip (sonradan Medine yaratmış olmasıydı. Halefieri Muhammed'in onlara verdiği çok sınırlı rehberliğe
olarak tanınan) Yesrib'e gitti. Buraya, eski bir geleneğin parçası olarak topluma dayanarak fetbedilen yerlerde Müslüman yeni devleti meşrulaştırmanın bir yolu­
başkanlık edecek ve yerel kabileler arasındaki kan davalarını durduracak bir dini nu bulmalıydılar. Elit Arap fatihlerinin oynayacağı rolü ve yeni imparatorluktaki
lider olarak çağırılmıştı. Olasılıkla kentteki büyük Yahudi cemaati Muhammed'in halkın ezici çoğunluğuyla aralarındaki ilişkileri tanımlamak zorundaydılar. Bir
katı tektanrıcılığına sempati duyduğu için davet edilmişti. Gelişinden kısa süre yüzyıldan daha kısa bir süre içinde bununla ilişkili çeşitli sorunlar nedeniyle üç iç
sonra Muhammed, Medine için hem bir cemaat (ümmet) hem de devletsiz kal­ savaş oldu ve İslam dünyası bir daha düzelmeyecek şekilde parçalandı.
mış bir çevrede bir devlet yaratan bir anayasa hazırladı. Daha da önemlisi, melek
Cebrail'den Muhammed'e gelen vahiylerde, Kuran'da toplanan dini mesaj ının
inceden ineeye işlenmesiydi. Kuran'ın son metni halife Osman (644-656) zama­ 1 1 . 2 İslamın Yayılması
nında kabul edildi ve bazı farklılıklar bulunsa da Muhammed'in gerçek öğretisi Muhammed'in 632'deki ölümünden sonra erken İslam tarihine egemen olan fak­
olduğundan ve onun İncil'i etkilemiş metne ilişkin aktarım sorunlarından etki­ tör, dünya tarihinde benzeri görülmemiş büyüklükteki bir dizi fetihti. İlk birkaç
lenınemiş olduğundan pek şüphe duyulmaz. (Ayrıca -Tanrı'dan inen Kuran'ın yılda Doğu Roma İmparatorluğu'na ve Sasanilere karşı Suriye ve Mezopotamya'ya
bir parçası olmayan Muhammed'in sözleri- hadisler var.) Muhammed Medine'de akınlar yapıldı. Başlangıçta Araplar başarılı değillerdi ve iki imparatorluk, araların­
İslamiyerin beş şartını özenle hazırladı: salat (namaz) , zekat (sadaka vermek) , hac, da on yıllarca süren savaşla birbirlerini tüketmemiş olsalardı Arapların (ve dolayı­
şahadet (inanca şahadet etme zorunluluğu) ve ramazanda oruç tutmak. İslam Muse­ sıyla İslamiyetin) başarılı olması olası gibi görünmüyor. 636'da Şam ele geçirildi ve
vi-Hıristiyan mirasın büyük bir bölümünü paylaşır. Kuran Adem'i tüm insanların ertesi yıl Yermuk Savaşı'ndan sonra Doğu Roma İmparatorluğu tam bir bozgun
İSLAMlN YÜKSELİŞİ • 281

halindeydi. 638'de Kudüs'ü ve 64 1 'e gelindiğinde Suriye'nin geri kalan kısmını


kaybetti. Yarmuk Savaşı'nın olduğu yıl (637) içinde Araplar Kadisiye Savaşı'nda
Sasanileri yendiler ve başkent Ktesiphon dahil olmak üzere Mezopotamya'nın bü­
yük bölümünü ele geçirdiler. 5 yıl sonra Sasaniler Zagros Dağları'nda Nihavend
Savaşı'nı kaybettiler, sonrasında Arapların İran içlerine ilerlemesini durduramadı­
lar. Dağlarda Sasanilerin direnişini nihayet kırmak üzere yapılan seferler burada
uzun sürse de -Fars eyaleri 649'a kadar ve uzaklardaki Horasan 654'e kadar fet­
hedilmemişti- 640'ların ortasında siyasi bir güç olarak Sasani İmparatorluğu'nun
varlığı son bulmuştu. 643 'te İskenderiye düştüğü zaman banda Mısır ele geçirildi.
Aynı yıl içinde Tripolis'e [Trablusgarp] ulaşıldı. Muhammed'in ölümünün üze­
rinden on yıldan biraz daha fazla bir zaman geçmişti ki, İslam dünyası, Güneyhan
N
00
Asya'nın, İran ve Mısır'ın -tamamını denetimi alnna almıştı ve ardından bu çe­
o
.


kirdek bölgeden yayılmayı sürdü�dü . Kuzey Afrika'nın geri kalan kısmı 643-7 1 1.
�· arasında fethedildi, bunu 759'a gelindiğinde İber yarımadasının neredeyse tama­
C•

�-
::-:
mının ele geçirilmesi izledi. Arap kuvvetleri Kuzeyhan Hindistan'daki Sind'i ve
�d 7 1 3 ' e gelindiğinde Orta Asya'nın kilit ticaret kentlerini -Buhara ve Semerkand­
;o
t"'
denetim altına almak üzere İran'dan doğuya doğru ilerledi. 8. yüzyılın başlarına
- tl s:
� gelindiğinde İslam dünyası, dünyanın o zamana kadar gördüğü en büyük impara­
::ı: (- v�--·:1:� Bağ� ...... ....
I Kt-\IV

...... ı

.
; --
. _ _._ ... ;o
torluğu oluşturuyordu.

-�
c.>

·

§::ı
1 1 . 3 İslam D ü nyasının Ö rgütlenmesi
!,<

j
::ı..

g, 1 1 . 3 . 1 İlk Halifeler
Tüm yayılınacı imparatorluklarda olduğu gibi Arapların da karşı karşıya kaldıkları
sorun, bu kadar büyük, karışık ve kültürel farklılıklara sahip bir imparatorluğu na­
sıl idare edecekleri ve denetim alnnda tutacaklarıydı. Üzerinde yükselecek kendi­
lerine ait neredeyse hiçbir devlet yapıları ve siyasi örgütlenmelerinin bulunmadığı
olgusu, sorunlarını daha vahim hale getirdi. Muhammed öldüğü ;zaman, iktidarı
devralacak bir oğul, belirlenmiş bir halef ve ne tür bir yönetim kurulabileceği
üzerine bir talimat bırakmamışn. Taraftarları onunla 622'de Medine'ye gitmiş bir
Kureyşli olan Ebubekir'i,Tanrı'nın resulünün halefi veya vekili anlamına gelen ha­
life unvanıyla imam, yani cemaatin lideri olarak seçtiler. Kendi liderlerini seçen di­
ğer Arap kabilelerinin isyanları basnrıldı. 633'e gelindiğinde Ebubekir, Arabistan'ı
kontrol ediyordu; 634'te öldü. Halefi olan Ömer (634-644) Muhammed'e en
yakın olanları, özellikle de Medine döneminden olanları el üstünde tutuyordu. En
hızlı fetihlerin yapıldığı dönemde halifeydi ve erken İslam dünyasında Araplar için
kurallar oluşturdu. Fetbedilen toprakların kişilere değil devlete veya cemaate ait
olduklarını kabul ettirdi. Araplar, fetbedilen ülkelerin geliriyle geçinen garnizon­
larda yaşayan askeri bir elit olarak kalacaklardı. Tarım yapmaları yasaklanmışn. Bu
kararlar fetbedilen halkların Arapları hemen özümsememelerini sağladı. Ama yine
282 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
iSLAMlN YÜKSELiŞi • 283

de, Arapların kendilerini kontrol edecekleri ve yönetecekleri bir yol bulmaları


bazı Hariciler tarafindan karledildi ve Muaviye halife olarak genel kabul gördü.
gerekiyordu. 638'den itibaren, savaşta onlara kumanda eden, barış zamanında on­
Muhammed'le kişisel bağları olmayan ilk kişiydi.
lardan sorumlu olan reisierini halifenin atadığı ve eşrtif, yani yönetici aristokrasiyi
656-66 1 arasındaki ilk iç savaş İslamda temel bir bölünme yarattı. Şiiler (şia yani
oluşturan, zoraki kabileler yaratıldı. Halifelerin, diğer erken imparatorluk hüküm­
takipçilerden) Ali'nin Muhammed tarafindan halefi olarak belirlendiğine inamyor­
darları gibi, destek alabilecekleri pek bir kurumsal yapı yoktu. Aileleri sırtlarını
lardı. Bu bakış açısına göre ilk üç halife geçersizdi ve doğası gereği dini makam
dayayabilecekleri her şeydi ve imparatorluğun dört valisi de halifenin akrabasıydı.
olan halifelik üzerinde ancak Ali ile onun soyundan gelenler hak sahibi olabilirlerdi.
Hariciler ilk iki halifenin meşruluğunu kabul ediyorlardı, ama Osman, Ali ve daha
Bunun sonucu olarak idarede, maliyede veya yetkinin kullanılmasında kamusal ve
özel alanlar arasında küçük bir ayrım vardı.
sonra gelen tüm halifelerin hatalı bir rurum içinde olduklarını düşünüyorlardı. Ha­
Fetihler esnasında yıkımın ölçüsü çok küçüktü ve Arapların politikası mevcut
lifeliğin ne Emevi ailesine ne de Ali'ninkine geçmemesi, bunun yerine kim mezi­
halkı mümkün olduğunca az rahatsız etmeye dayanıyordu. Muhtemelen halkın
yederinden dolayı seçilirse ona geçmesi gerektiğini ileri sürüyorlardı. Çoğunluğu
büyük bir bölümönünün -köylülerin- yaşantısında çok az bir değişiklik oldu,
oluşturan diğer gruplar (sonradan Sünni diye bilineceklerdi) sonunda ilk iç savaşta
sadece vergilerini farklı bir hükümete ödüyorlardı. Kentler ve eyalederle, genel­
taraf rutınayan bir görüş etrafında birleştiler. Haricilerin ileri sürdükleri görüş yeri­
likle haraç karşılığında yerel elirlerin işbaşında bırakıldığı ve yerel sorunlarda çok
ne, halifenin sadece İslam cemaatinin siyasi koruyucusu olduğu ve manevi liderliğin
önemli ölçüde özerkliğin tanındığı bir dizi anlaşma yapıldı. Mevcut politikalar
her zaman İslam dünyasındaki alimler arasından bulunabileceği kararına vardılar.
sürdürüldü; eskiden Romalıların Mısır'dan ayni olarak aldığı hububat Konstan­
Muaviye'nin ilk iç savaştaki zaferi Mekke aristokrasisini ve özellikle Emevi
tinopolis yerine Mekke ve Medine'ye ve sonraları Bağdat'a gönderiliyordu. Dini
ailesini halifeliğin sahipleri olarak onayladı.Yeni yapı, başkentin Medine'den Erne­
uzlaşma çok önemliydi. İslam başından beri hoşgörülü bir dindi. Muhammed
viierin gücünün merkezi olan Şam'a taşınmasıyla takviye edildi. Muaviye, Arap
Yahudilerin ve Hıristiyanların bir vergi karşılığında dinlerini korumalarına izin
elirleri, özellikle de Medine ve Mekke grupları, arasındaki hizipleşmelerle olduğu
vermişti. Bu politika fetihlerden sonra sürdürüldü. İnanmayanların din değiştir­
gibi büyüyen dini bölünmelerle de uğraşmak zorundaydı. Büyük ölçüde Suri­
meleri için bir çaba harcanmadı. İslam inancı yeni hükümdarları tanımlıyorrlu ve
ye'deki Arap kabilelerinin desteği ve imparatorluğun eyalederindeki asıl yönetimi
Arapların üstünlüğünün bir işareti olarak görülüyordu. Din değiştirmek sadece
oluşturan akrabalarının sadakati sayesinde ayakta kaldı. Erneviierin bir imparator­
sıkıntılı statü sorununu ortaya çıkarıyor ve hükümetin gelirini azaltıyordu.
luk ailesi olarak ortaya çıkışları, Muaviye'nin halife olarak oğlu Yezid'i ardılı olarak
gösterme kararıyla teyid edilmiş oldu. Bu son derece bölücü bir karardı, çünkü
1 1 . 3 . 2 Emeviler, Birinci ve İkinci İç Savaşlar halifelik makamına seçimle gelinmesi gerektiği varsayılıyorrlu ve Emeviler, Arap
Üçüncü halife olan Osman, Emevi kabilesini ve Muhammed'in ilk yoldaşla­ eliderinin birçoğu tarafından dine geç girmiş firsatçılar olarak görillüyorlardı. Bu­
rı arasında bulunmamış olan diğer Mekkelileri el üstünde tutan Mekkeli bir nun sonucu, 680'den 692'ye kadar süren ikinci bir iç savaş oldu. Savaş, Ali'nin oğlu
aristokrattı. Bu, İslam öncesi eski iktidar yapılarının yeniden kurulmasının ilk Hüseyin'in isyan etmesiyle başladı. O ve ailesi Kerbela'da kadedildi, Şiilerin en
işaretiydi. Aynı zamanda İslam dünyasında zenginliğe ve güce giderek Arabis­ büyük şehirleri yaratıldı. Emevi karşıtı en büyük kuvvetin başım, İslam dünyasının
tan dışında ulaşılması, bir başkent olarak Medine'yi amaca aykırı kılıyordu . Arap Mekke'den yönetilmesi gerektiğini ileri süren ve ilk iç savaşta başrolde olamn
dünyasındaki gerilimler 656'da Osman'ın Arap askerleri tarafindan katledilme­ oğlu olan İbn el Zübeyr çekiyordu. Yezid'in 683'deki erken ölürtıünden sonra I .
siyle patlak verdi. Bunun sonucu, sadece İslam dünyasını kirnin idare edeceği­ Mervan (bir Emevi) , -ailenin kabileden önde gelen destekçileri- Kuda tarafindan
ni belirleyen değil aynı zamanda islamı derinden etkileyecek olan kökten bir halife olarak seçildi, Suriye ve Mısır'ı denetimi altında aldı. Oğlu Abdillmelik,
bölönmeye yol açan 5 yıllık bir iç savaş oldu. 656'da iktidar üzerinde hak iddia Mezopotamya'mn büyük kısmını kontrol eden el Zübeyr'i yendi ve öldürdü ve
eden çok kişi vardı. Muhammed'in yeğeni ve damadı olan Ali, iddiasını temel ancak bu sayede 692'de tüm İslam dünyasının hakimiyetini ele geçirdi. Emeviler
olarak Muhammed'e olan dini bağlılığına dayandırıyordu. Muhammed'in en anlaşma yoluyla değil (kutsal Mekke kentinin [mancımklarla] taşa turulması dahil)
genç dul karısı olan Ayşe'nin desteklediği Mekkeli aristokratlar olan Talha ile el kuvvet kullanarak halife olarak konumlarını sağlamlaştırmışlardı, 740'lara kadar da
Zübeyr'i çok kısa sürede devre dışı bıraktı. Diğer iddia sahibi, islama geç girmiş hüküm süreceklerdi.
ama bununla birlikte katledilen Osman gibi aynı Emevi ailesine mensup olan
Suriye Valisi Muaviye'ydi. Ali ile Muaviye'nin kuvvetleri arasında 657'de yapılan
1 1 . 3 . 3 Emevi Toplumu
Sıffin Savaşı'nın kazananı olmadı. Bunu, Ali'yi destekleyen grup içinde Harici­
ler (ayrılıkçılar) diye bilinen bazılarının ayrıldığı anlaşmazlıklar izledi. Ali 661 'de
Erneviierin yönettiği dünya, fetihler esnasında kurulan kurumlar çöktükçe hızla
değişiyordu. Arapların halk kirlesinden ayrı ve dinleriyle tanımlanmış bir askeri
İSLAMlN YÜKSELİŞİ • 285
284 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

rinde temel bir etki yaratmıştı. Birkaç on yıl içinde, Suriye, Levant, Mısır ve Kuzey
yönetici elit olduğu fikri sürdürülemiyordu. Artık iç ve dış barışın büyük ölçüde Afrika üzerindeki imparatorluk denetimi sona erdirildi. Bu, imparatorluk halkının
güven altına alınmasıyla Araplar ordudan ayrılıyor ve sivil işlerle uğraşıyorlardı. büyük bir kısmının, en zengin kentlerinden bazılarının ve Konstantinopolis halkını
Birçoğu Mezopotamya ve İran'da büyük toprak sahibi oldu . Toplum giderek kar­ besleyen Mısır'dan sağlanan çok hayati öneme sahip hububat kadar ticaret yolla­
maşıklaştıkça ve Araplar ile Arap olmayanlar yavaş yavaş bütünleştikçe Arap kabile rının da (ve yarattıkları gelirin) kaybı demekti. imparatorluk Güneybatı Asya'nın
sistemi de yok oluyordu. Kilit bir faktör, orduya asker alma yönteminin değişme­ çekirdek merkezinden uzaklaştırıldı ve konumu büyük bir imparatorluk olmaktan
siydi. Kabile sadakatleri güçlü olmaya devam etmekle birlikte, artık alay sistemine sadece önemli bir bölgesel devlet olmaya doğru hızla geriledi. Tarihinin hareket
geçmekte olan ordunun temel birimlerini meydana getirmiyorlardı. Asıl ordu, örgüleri, artık önemli ölçüde büyük İslam imparatorluğunun hareket örgüsüyle
yerel savunma için (hem Arap ve hem de Arap olmayan) yerel milislerle birlikte belirleniyordu; İslam imparatorluğu güçlü olduğu zaman o zayıfu ve aksi olduğun­
giderek Suriye'den oluşturuluyordu . Zamanla ordu iç denetimin temel aracına da güçlüydü. İmparatorluğun askeri kuvvetlerini doğuda İsiama karşı yoğun bir şe­
dönüştü ve eyalet valileri sadece halifenin akrabaları olmak vesilesiyle seçilmek kilde seferber etme ihtiyacının sonucu, Balkanlar'da Slavlara ve Avarlara daha fazla
yerine ordunun içinden çıkmaya başladı. Sivil halife orduyu ve onunla birlikte im­ toprak kaybetmek oldu. imparatorluk sadece Balkanlar'ın çeperindeki büyük kent­
paratorluk yönetimini kontrol etmeye kalkınca bu istikrarsız bir duruma yol açtı. lerin -Atina, Patras, Korinthos, Thessalonike [Selanik]- ve Trakya'da Adrianopolis
En büyük sosyal değişimle -giderek hızlanan din değiştirmelerle- birleşen İslam ,
[Edirne] gibi kalderin kontrolünü elinde tutabildi. Bu fetihler Konstantinopolis'in
dünyasımn ağırlık merkezinin Suriye'den Mezopotamya'ya kayması nedeniyle bu çok yakınlarındaydı ve imparatorluk artık Konstantinopolis'in ihtiyaç duyduğu
istikrarsızlık şiddetlendi. Din değiştirme, ilk başlarda Arap hanelerindeki kölelere besinin çoğunu üreten Trakya'nın denetimini elde tutmak zorundaydı. Elindeki
ve Arap cemaatine yakın kişilere özgüydü ama yavaş yavaş yeni gruplar, özellikle büyük koz, Boğaziçi'nden Karadeniz' e geçen ticaret yolu üzerindeki denetimiydi.
Sasani eski yönetici elit zümrenin mensupları Müslüman oldu . Bu sürecin kont­ Doğu Roma İmparatorluğu'ndan Bizans devletine doğru gerçek değişimin
rol edilmesi gerekiyordu, çünkü Arap imparatorluğunun temelini oyuyordu; vergi işareti, muazzam toprak kayıplarıydı. Bununla birlikte, Yunan dili ve kültürünün
verenler inanmayanlardı. Araplar ve Müslümanlar toprak sahibi olunca, vergiden egemenliğine rağmen halk kendini (Konstantinopolis'in bulunduğu yerdeki asıl
muaf tutulmaları imkansız hale geldi ama onlardan vergi toplamak fetihler za­ Yunan kolonisinin adından türeyen) Bizanslılar diye adlandırmıyordu. Romaioi
mamnda kurulmuş olan rejimi sarstı. 690'ları izleyen on yıllarda meydana gelen (Romalı) ve Hıristiyan olma iddiasındaydılar (her ikisi de etkili bir şekilde eş
bütün bu değişimler, özünde devletin Arap nitelikli olmaktan daha geniş bir İslami anlanılıydı) , Romalıların soyundan geldiklerinin, tarihlerinin sürekli olduğunun
temele doğru kayması anlamına geliyordu. ve özellikle başkentin ikinci Roma olarak öneminin ciddi olarak farkındaydılar.
Arap elitle�in konumu temelden değişmekle birlikte Arapça yönetim, edebiyat Bununla birlikte, İslamın yükselişinden sonra meydana gelen iç değişinıler, Di­
ve din dili olarak İslam dünyasında hı zla yayıldı. Mısır, Suriye ve Mezopotamya'da ocletianus ve Constantinus'un yapılandırdığı, doğuda 7. yüzyılın ortasına kadar
konuşulan ana dil haline geldi ve kullanımının yayılması İslamın kabul edilme­ ayakta kalmış olandan radikal olarak farklı bir devlet ortaya çıkardı. Bizans tarihi
sinden daha hızlı oldu. Mısır'da Koptça ve Suriye ile Mezopotamya'da Ararnice çoğu kez bir "gerileme" tarihi olarak görülse de, devlet yeniden yapılandıktan
gibi diğer diller varlıklarım sürdürdüler, ancak giderek daha az önemli olmaya sonra 800 yıl hayatta kaldı. 1 204'te batılı Hıristiyanlar tarafından fethinden sonra
başladılar. Fakat yönetim sistemi hem Mısır'da hem Suriye'de çoğunlukla Doğu ciddi bir şekilde zayıflamasına rağmen, yüzyıllarca büyük bir bölgesel devlet ola­
Roma İmparatorluğu zamanında olduğu gibi kaldı ve İslami bir yönetimin te­ rak varlığını korudu . Buna ek olarak, Balkanlar'ın büyük bir bölümüne, Doğu
meli ancak çok yavaş atıldı. İran'da durum farklıydı. Batı kısmına yerleşen Arap­ Avrupa'ya ve Rusya'ya yayılan kültürel etkisi, doğrudan doğruya siyasi kontrol
lar çift dilli oldular, ama daha doğuda Arapçayı terk edip fetihlerle daha doğuya, sergilediği bölgelerden daha büyüktü.
Maveraünnehir'e yayılıp orada Sogdcanın yerini alan Farsçayı benimsediler. Bu Muhammed'in ölümünden 20 yıl sonra, Doğu Roma İmparatorluğu artık
çok önemli bir sürecin -eski İran geleneklerinden birçoğunu kapsayan yeni bir yeni Bizans devletinin çekirdeğini oluşturan Anadolu'dan daha fazlasını kontrol
İran-Arap-İslam sentezinin yaranlmasımn- başlangıcıydı. etmiyordu. Muazzam nüfus, toprak ve gelir kaybı, onlarca yıl devam eden sü­
rekli savaşla (ve iç çatışmayla) birlikte önenıli bir toplum sadeleşmesine yol aç­
1 1 . 4 Bizans D evleti 'nin Kurulm ası mıştı. Büyük bir altyapıyı besieyecek tarım fazlası artık yoktu ve birçok kent,
[Erken Dönem Roma İmparatorluğu 10. 12] Konstantinopolis'i devletin tek gerçek kenti olarak bırakarak geriledi. Bizans İm­
İslamiyerin çok hızlı bir şekilde yükselişi Sasani İmparatorluğu'nun aksine, çok paratorluğu (çoğu kez kimin imparator olacağına karar veren) bir ordu çıkaracak
farklı bir şekilde olmakla beraber, hayatta kalan Doğu Roma İmparatorluğu üze- şekilde askeri bir devlet olarak örgütlendi. 7. yüzyılın çalkantıları içinde eski top-
286 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR iSLAMlNYÜKSELiŞi • 287

rak sahibi sınıfbüyük ölçüde yok oldu ve senato, büyük bir makam sahipleri top­ insanların herhangi bir şekilde tasvir edilmelerine tamamen karşı olmasıydı. Bu­
luluğu haline geldi. Sivil ve askeri güç arasındaki (Diocletianus'un yapılandırdığı nun Doğu Hıristiyanlığı üzerinde -Paulusçular ve İkonoklastlar* olmak üzere- iki
geç dönem Roma İmparatorluğu 'nun temelini oluşturan) eski ayrım lağvedildi akım aracılığıyla çok büyük bir etkisi olacaktı. Paulusçular, İsa'nın insan olduğuna
ve güç merkezileştirildi. Bu yapı yarımadanın büyük bir bölümü 560'larda Lom­ ve Tanrı'nın ona daha sonra tanrısallığından sadece bir pay verdiğine inanmala­
bardlara kaptırıldıktan sonra ilk defa İtalya'da uygulandı, muhtemelen Herakleios rıyla Nasturilere yakındı. Aynı zamanda Aftartodosetizmt olarak bilinen bir dü­
zamanında Sasanilerden geri alınırken Levant'a doğru genişletildi. 650'lerden son­ şünceyi destekliyorlardı: İsa'nın vücudunun tanrısal olduğu ve bu yüzden çarmıha
ra imparatorluktan geriye kalanlar, tüm yönetim işlerinden sorumlu bir strategos• gerilmenin bir hayal ürünü olduğu. İkonoklazmın doğu kilisesinde daha merkezi
emrindeki askeri bölgelere (thema) bölündü; sivil vali strategos 'un eşiti değil sadece bir konumu vardı ve Anadolu'nun köylü ordularının ve İnanastır sistemine bağlı
vekiliydi. Hükümet, paralı askerlerden oluşan eski tip bir orduyu besieyecek gelir­ olmayan din adamlarının arasında iyice kök salmıştı; hareketin önde gelen karşıt­
Iere artık sahip değildi ve bu nedenle farklı bir sisteme geçmek zorunda kaldı. Her ları keşişlerdi. 726'da I I I . Leon tarafindan resmen onaylandı ve kentteki geniş çaplı
thema 'daki askerlere, babadan oğula sahip olacakları ama satamayacakları bir top­ muhalefete rağmen 730'da, tüm dini tasvirlerin tahrip edilmesini emreden bir
rak bağışı yapıldı ve vergilerin çoğundan muaf tutuldular. Bunun karşılığında or­ ferman çıkarıldı. III. Leon 7 4 1 'de öldü ve kısa süren bir iç savaştan sonra yerine
dunun büyük bölümünü oluşturacaklardı. Devletin temeli böylece Anadolu'nun kökten ci bir ikonoklast olan oğlu V. Constantinos geçti. 7 40'ların sonlarında İsJa­
köylü askerleri haline geldi. Eski toprak sahiplerinin gücü zayıflatılmıştı ve geç ma karşı kazandığı geçici başarı, dini görüşlerine destek sağlamış gibi görünüyor­
dönem Roma İmparatorluğu 'ndaki coloni'lerin, yani serflerin yerini, devlete karşı du . 754'te bir kilise konsili, tasvirleri yüceltırlenin kilisenin doktrinlerine aykırı ve
askerlik yükümlülüğü olan bu özgür köylüler almıştı. Eski toprak sahibi sınıf or­ aforoza neden olduğunu açıkladı. (Ancak devamında bu geçerli bir konsil olarak
tadan kalksa da, askeri valiler ve taşra elideri zamanla kaçınılmaz bir şekilde daha kabul edilmedi.)
fazla güce ve köylü askerler üzerinde daha fazla hakimiyete sahip olma eğiliminde 775 'te V. Constantinos'un ölümünden sonra Bizans devleti neredeyse bir yüzyıl
olmuşlardı. Buna rağmen, Bizans devleti, yüzyıllarca bu eğilimleri önlemeye ye­ süren büyük bir istikrarsızlık dönemine girdi. Başlangıçta, iktidara 787'deki Nika­
tecek kadar güçlü olmayı sürdürdü. Bir mülkün gelirleri yerel bir toprak sahibine ia [İznik] Konsili'nde ikonoklazmı desteklemeye son veren Constantinos'un dul
verilse bile devlet bir praktikon, yani bir köylü yükümlülükleri sicili hazırlıyordu eşi Eirene geldi (Bu , Paulusçuların kiliseyi terk etınelerine, dualist dünyaya dayalı
ve bunu sürekli olarak yeniden gözden geçirecek güce sahipti. Toprak sahipleri tam bir Manici konumu benimsernelerine ve halifeliğin desteğiyle yukarı Fırat
tam olarak bağımsız olmadılar. 9. yüzyılın ortalarına kadar, yeni bir köylü sınıfı boyunda kendi devletlerini kurmalarına sebep oldu.) Daha başka ayaklanmalar,
-toprak beyinden bir şekilde bağımsız olarak onun toprağını işleyen paroikoi- or­ Eirene'nin oğlu VI. Constantinos'un tahttan indirilip gözlerine mil çekilmesine
taya çıkmaya başlamadı. ve 802'de Eirene'nin tahttan indirilmesine yol açtı. Tekrarlanan Arap ve Bulgar
Müslümanların 656-66 1 'deki iç savaşı, Bizans devletine 630'lar ve 640'lardaki saldırıları esnasında imparator Nikephoros öldürüldü (kafatası Bulgar ham Krum
kayıplardan sonra biraz nefes aldırdı, ancak daha sonra, 7. yüzyılın geri kalan kıs­ tarafindan içki kasesi olarak kullanıldı) . Ilımlı bir ikonoklast olan V. Leon 820'de bir
mında büyük bir krizle karşı karşıya kaldı. En önemlileri 660, 668 ve 674-678'de ikonofil tarafindan katiedildi ve ertesi yıl Anadolu'daki bir köylü asker ayaklanması
Konstantinopolis'in kuşatılması ve bunun devamında tüm Aşağı Tuna bölgesi­ ancak Bulgarların yardımıyla bastırılabildi. 860'lara kadar İsiama karşı (özellikle
nin 681 'den sonra Bulgarlar tarafından alınmasıydı. 1 O yıl sonra, İslam kuvvetleri Sicilya'da) kayıplar, saray entrikaları, zayıfimparatorlar ve naipler sürüp gitti.
Ermenistan'ın kontrolünü ele geçirdi. Tek teselli Araplada varılan anlaşmaya göre, [ Geç Dönem Bizans İmparatorluğu 1 1 . 1 0. 4]
iki tarafın da Kıbrıs'ta asker bulundurmayacakları ve vergi gelirini paylaşacak ol­
malarıydı. (Bu anlaşma 300 yıl sürdü.) 695 'ten sonra Bizans devleti, iç savaş ve
zayıf veya güçsüz hükümdarların tahta çıkmasıyla sarsıldı. 705 'te sakadanmış olan 1 1 . 5 Ç i n : S uiler v e T 'anglar - C anlanma v e Yayılma.
(695 'teki bir ayaklanmada burnu kesilmişti) II. İustinianos, Konstantinopolis'e ye­ [Erken Dönem Çin 10. 8]
niden girdi, ama bunu ancak Bulgarların desteğiyle yapabildi ve onlara haraç öde­ Çin'de Sui hanedam zamanında birliğin 6. yüzyılın sonlarında yeniden sağlanması,
mek zorunda kaldı. Anadolu strategos 'unun III. Leon adıyla iktidarı ele geçirdiği önceki yüzyılda ya da biraz daha sonra "barbar" Tabgaçlarla başlayan ve devam
7 1 7'ye kadar güçlü bir hanedan kurulamadı. * eikonoklastes: tasvir kıncı. Dini tasvirleri kıranlar; bunları sevenlerin (ikonofıller) karşıt­
Neredeyse hemen ardından, devlet büyük bir din anlaşmazlığıyla daha da çok ları (ç.n.).
bölündü. İslamın temel bir şartı, Tanrı'nın ve (Muhammed dahil olmak üzere) t 6. yüzyılda, Monofiziderin İsa'nın tanrısal tek doğası olduğu inancını aşırı bir uca gö­
türerek, İsa'nın bedeninin tanrısal doğası nedeniyle acı duymaz ve bozulmaz olduğunu
* Komutan (ed.n.) ileri süren heretik düşünce ( ed.n.)
288 BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

iSLAMlN YÜKSELiŞi • 289

birleşmesi 7. yüzyıl boyunca dışarıda hızlı bir yayılma dönemine ve Çin devletin­
de büyük bir ekonomik canlanmaya yol açtı.
Çin Suiler tarafindan yeniden birleştirilmekle birlikte, Suiler de MÖ 3. yüz­
yılda ülkeyi birleştiren ilk hanedan olan Ch'inler gibi devrilmeden önce sadece
kısa bir süre hüküm sürdüler. İlk Sui imparatoru general Yang Chien'in halefi
605 'te oğlu Yang oldu, ama savaşların, özellikle Kore devlederiyle yapılanların,
sebep olduğu iç gerilimler çoğalan köylü ayaklanmalarına ve nihayet aristokrat­
ların isyanına yol açtı. 6 1 7 'de Şansİ sınırı boyunca göçebelere karşı savunmadan
sorumlu general LiYtian,Türk kabileleriyle ittifak kurdu, başkent Ch'ang-an'ı ele
geçirdi ve T'ang hanedanını kurdu. Li Ytian'ın farklı rakiplerini ezmesi, ülkeye
barış ve kontrolü getirmesi 626'ya kadar sürdü. Bir yayılma siyasetine daha sonra
girişebildi.

1 1 . 5. 1 Yayı lma
626'dan 683'e kadar olan dönem, Çin tarihindeki en büyük askeri yayılma dö­
nemidir. 630'da Uygur Türklerinin ittifakıyla Doğu Türkleri, Sibirya'da Baykal
Gölü'nün güneyinde büyük bir savaşla yenilgiye uğratıldı. Bu, Çiniilere batıya,
Orta Asya'ya doğru genişlemenin yolunu açtı. Tarım Havzası'na giden yolu de­
netim altında tutan (birkaç yüzyıl önce Çinli koloniciler tarafindan kurulmuş
olan) Kao-ch'ang krallığı imparatorluğa dalıil edildi. T'ang birlikleri batıya doğru
ilerledikçe sadece İpek Yolu üzerindeki denetimi ele geçirmekle kalmadılar, aynı
zamanda 600 yıl önce Hanların egemenliğini sadece çok genel bir şekilde tanımış
olan yöreleri fethettiler. Orta Asya'nın "Batı bölgeleri" ve vaha devlerleri olmuş
olan yerler artı,k Çin devletinin bir parçası haline geldi. Maveraünnehir'de, İran
sınırındaki Buhara (An) , Taşkent (Şih) ve Semerkand'da (Kang) valilikler oluştu­
ruldu. 648'de Çin, Kuzey Hindistan devleti Magadha'da taht verasetine karar ve­
recek kadar güçlüydü. Yine de buralar, Çin devletinin muazzam büyüklüğünden
dolayı denetim altında tutulması zor yerler olmaya devam etti. Kaşgar'daki (Su­
lo) garnizon, başkent Ch'ang-an'dan 4500 kilometreden daha uzaktaydı. Suiler
kuzeydoğuda Kore krallığı Kogurya'yu yenememişlerdi ve 6 1 2'de Salsu Nehri
Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğramaları, en sonunda devrilmelerinin ardında yer
alan etkenlerden biriydi. T'angların 645 'te Kore'yi istilası büyük ölçüde başarılı
oldu; yarımadanın güneyindeki küçük Kore devleti Silla ile ittifak yapılarak Ko­
Harita 3 1 : MS 8.Yıizyılın Başlarında Avrasya
gurya 660'da fethedildi ve Çin'e dahil edildi. Çinliler Kore'ye egemen oldular ve
ettiği sürece kuzeydeki çeşidi krallıkların tek bir devlete indirgendiği uzun bir Silla ile yarımadanın kuzeyindeki bağımlı P' o-hai (Koreliler Parhae diyorlardı)
sürecin doruğuna ulaşmasıydı. Bu yüzden 589'da Nanking'deki zayıf Ch'en dev­ krallığında kendi idari sistemlerini kurdular. Çin'in etkisi iyice güneye, Champa
letinin kesin olarak fethi , geçmişten büyük bir kopuş yaratmadı . Hem Suiler hem ve Chen-la krallıklarının Çin'in egemenliğini tanımış oldukları GüneyVietnam'a
de halefieri olan T' anglar kurumları, egemen elid�i ve kültürleri bakımından kadar uzandı. 50 yıl içinde Çin devleti daha önce hiç görülmemiş bir şekilde,
Han Çiniileri ile "barbar" unsurların geçen yüzyıllar boyunca özellikle ülkenin İran'ın doğu sınırından Kore, Mançurya ve Moğolistan ve Vietnam'daki Mekong
kuzeyinde oluşturdukları sentezin bir parçasıydı. Bununla birlikte, Çin'in yeniden deltası kadar güneye yayılmıştı.
290 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
İSLAMlN YÜKSELİŞİ • 29 1

1 1 . 5. 2 Ekonomi ve Toplum
Bir benzeri görülmemiş bu yayılma, temel olarak iki Sui imparatorun güçlü bir
ekonomik ve idari temel atmalarma dayanıyordu . Son derece önemli bir etken,
Çin nüfus dengesinin sürekli olarak ülkenin güneyine kaymasıydı. 606'da tüm
handerin yaklaşık beşte biri güneyde yer alıyordu . 1 50 yıl geçmeden bu oran
ikiye katlandı. Bu bölge tarım açısından en verimli alandı ve temelini oluşturan
sulu pirinç üretiminden bazı yörelerde yılda iki ürün alınabiliyordu. Tarımsal artı
ürün büyük ölçüde güneyden alınsa da Çin'in idari merkezi kuzeyde, başkent
Ch'ang-an'ın ve eski başkent Loyang'ın çevresinde yer alıyordu. Buna ek olarak,

SARI
ordunun kuzey ve kuzeybatı sınırlarındaki tehditlere karşı seferber edilmesi ge­

I>E W i Z
rekiyordu . İlkel nakliye sistemi nedeniyle olağanüstü miktarlardaki havaleli yiye­
ceği karadan taşımak mümkün değildi. Suiler, tüm endüstri öncesi toplumlar için
belirleyici olan bu sorunu dünya tarihinin o zamana kadarki en büyük toplumsal
mühendislik harikasını inşa ederek çözdüler. 5 87-608 arasında, Sarı ve Wei ır­
maklarının vadilerini Aşağı Yangtze'ye ve ardından Loyang'dan kuzeye, Pekin'e
doğru bağlayan bir kanallar ve gemilerin işieyebildiği nehirler ağı inşa edildi. (Tek
sorun akıntıya karşı Sarı ırmak'tan yukarıya doğru başkent Ch'ang-an'a gitmekti
ve burada nakliyenin çoğunun karadan yapılması gerekiyordu.) Tüm projenin ana
parçası Hangchou'dan Loyang yakınlarına ve ardından kuzeye doğru Tientsin'e
kadar uzanan Büyük Kanal'dı. 50. 000 güvenlik görevlisi tarafından korunan kanalı u....L..I.U Sul Dllneınlndeld Kanallar
bu iş için seçilmiş 5 milyondan fazla köylü inşa etmişti; olasılıkla işçilerin yaklaşık (y. 600)
yarısı ölmüştü. Kanal l SOO kilometre uzunluğundaydı ve 35 metreden daha geniş­
HAW6CHOU
J...l. J. .l. Motol Dllnemlndekl 8DyDk Kanal
(y. 1 :500)
ti .Yanında, alışveriş noktaları ve yedek hayvan değiştirme yerleri bulunan bir im­
paratorluk yolu uzanıyordu. Taşınan hububatı koymak için devasa tahıl ambarları 3QO km
inşa edilmişti; en büyüğünün kapasitesi 33 milyon ölç ekti.* 8. yüzyılın başlarında zdo m
güneyden başkente her yıl 1 20.000 tondan fazla pirinç naklediliyordu.
Harita 3 2 : Çin: Büyük Kanal
700 dolaylarında Ch'ang-an 1 milyona yaklaşan nüfusuyla dünyanın en büyük
kenti olduğu için bu kadar muazzam miktarda yiyeceğe ihtiyaç duyuyordu. (Hı­ hakları- oluşmuştu . Men-hsia-sheng, yani imparatorluk kançılaryası imparatorluk
ristiyan Avrupa'nın en büyük kenti olan Roma'nın nüfusu 50.000 kadardı.) Kent fermanlarını inceleyip çıkarıyordu. Chung-shu-sheng, yani büyük sekretarya da
Suiler tarafından muazzam bir ölçekte yeniden inşa edilmişti. Başkentin surları bütün resmi metinleri hazırlıyordu. Tüm bu kurumlar imparator, altı büyük ba­
doğudan batıya 9 kilometre ve kuzeyden güneye 7,5 kilometre uzunluğundaydı. kanlığın sivil başkanları ve imparatorluk sarayındaki kilit kişilerden oluşan Devlet
Kent, tam bir dikdörtgen oluşturan, kuzey-güney doğrultusunda 1 4 ve doğu-batı Konseyi tarafindan kontrol ediliyordu. Ek olarak, hükümet hakkında kamudan
doğrultusunda 1 1 caddenin uzandığı bir plana göre düzenlenmişti. Caddelerin gelen şikayederi ele alan ve bütün hükümet kurumlarını denetleyen Yü-shih-t'ai,
bazılarının eni 1 3 5 metreydi ve kentin içinde duvarlada çevrili 1 1 0 mahalleyi yani sansür kurulu vardı. Ta-li-ssu karmaşık tüm davalar hakkında karara varan
birbirinden ayırıyorlardı. Ayrıca, her biri ortaçağ Londra'sının tamarnından bü­ yüksek mahkemeydi ve ölüm cezasını ancak bu mahkeme verebilirdi. 268'te Batı
yük, kanallada bağıntılı iki devasa pazar yeri bulunuyordu. Merkezde (yaklaşık Chinleri ve 564'te Kuzey Chouları tarafindan çıkarılan kısmi kanunnameleri esas
4,5 kilometrekarelik bir alanı kaplayan) imparatorluk kentinin duvarlada çevrili
mekanı vardı. Burada Avrasya'nın en karmaşık ve etkin yönetimi, muazzam bo­
alrruşsa da SOO'ün üzerinde maddeden oluşan eksiksiz Çin kanunnamesi T'anglar

yutlardaki Çin devletini idare etmeye çalışıyordu. Shang-shu-sheng, yani "devlet


tarafindan çıkarıldı. Taşrada eski Çin sistemi chou, yani valilik devam ediyordu.
Bütün bu kurumlarda, Hanlar zamanında var olmasına rağmen 669'a kadar resmi­
işleri dairesi" altı bakanlıktan -kamu idaresi, maliye, ordu, adalet, kamu işleri ve leşmemiş bir sınav sistemiyle i�e alınan bürokratlar çalışıyorlardı.
* 3,5 libre, 1 ,649 kilo (ç. n.)
292 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlN YÜKSELİŞİ • 293

T'ang devletinin tarımsal temeli, özgür köylüleri kollama amaçlı dikkat çekici adar bozkırlardaki küçük Moğol adarının cinsindendi, ama Orta Asya ve Tibet
bir sistemdi. 486'da Kuzey Weiler zamanından kalma bir sisteme dayanıyordu ve adarıyla çiftleştirip melez adar yetiştirildi. Arap adarı 703'te hediye olarak geldi.
sadece hak sahipleri için ömür boyu olmak üzere, parsellenmiş arazilerin dağıtı­ Hükümetin sorunu, özellikle 7. yüzyılın sonlarından itibaren at temin edilmesini
ınını sağlıyordu. Kuzey Weiler bunu tarıma elverişli hale getirilmiş topraklar için ve dolayısıyla ordunun etkili olmasını sağlamaktı.
kullanınışlardı, ama 624'ten itibaren T'anglar bunu tüm topraklara yaydılar ve 5 7. yüzyılın sonları ve 8. yüzyılın başları T'anglar için bazı iç sorunlar dönemi
yıl önce hazırlanmış vergi sistemiyle ilişkilendirdiler. Büyük mülkler, ölünceye oldu. Hükümete iki T'ang imparatorunun -T'ai-tsung (626-649) ve Kao-tsung
veya altmış yaşına gelinceye kadar kullanılan birbirinden ayrı parsellere bölündü. (649-683)- sabık odalığı olan Wu Chao egemendi. Onların ölümünden sonra
Yetişkin erkek köylüler için ayrılan parseller, ortalama olarak 1 3 dönümden biraz Wu Chao Çin tarihinin ilk ve yegane imparatoriçesi ve Chou hanedanının tek
küçüktü. Ancak sistem eşidikçi değildi; yaşlılar, hastalar, dullar ve keşişler daha az mensubu oldu. Başkenti Loyang' a taşıdı, çok sayıda seçkini idam ettirdi, ama el
pay alıyorlardı; idari hiyerarşinin mensupları rütbelerine göre 35-3500 dönüm üstünde tuttuğu Budacı kurumlarından büyük deste� gördü. T'angların tekrar iş
arasında ve imparatorluk ailesinin ferdi olan bir prens çok daha fazlasını alıyordu. başına geldiği 705 'teki ölümüne kadar iktidarı elinde tutabildi. İmparator Hsüan­
Bu büyük parseller daha sonra köylülerin işlemesi için bölünüyorlardı. Her köy- tsung (7 1 2-756) zamanında T'anglar 1 00 yıldan daha önce yaratılmış olan sistemi
. lüye verilerİ arazinin alanı, tarımın yoğunluğuna göre de değişiyordu; ipekböceği •
büyük haskılara maruz kalınınasma rağmen yaşatabildiler. İmparatorluğun vergi ye
toprak mülkiyeti temellerini tekrar düzene sokmak için 721 -724'te nüfus kayıdarı
yeniden düzenlendi. Ancak mi1is sisteminin sürdürülmesinde giderek büyüyen so­
yetiştirmek için kullanılan durluklarda ve kenevir yetiştirilen yerlerde genellikle
daha küçüktü . Böyle bir sistem tam bir nüfus sayıını ve arazinin verirİıliliğinin
tespiti için çok etkin bir bürokrasi gerektiriyordu. Aynı zamanda hükümetin, bu runlar bulunuyordu ve ardından generallerin kumanda ettiği orduların gücü arttı.
yeniden toprak dağıtımını uygulayacak yeterli gücünün olması lazımdı. T'ang sis­ Bununla birlikte, T'anglar Orta Asya'daki emperyal çekişmenin sebep olduğu dış
teminin büyük ölçüde teorik olduğu düşünülüyordu, ama son zamanlarda Or- baskıların arttığı 8. yüzyılın ortasına kadar sistemi sürdürebiidiler ve Çin güçlü,
ta Asya'da keşfedilen belgeler sistemin çalıştığını ve toprakların nesilden nesile müreffeh, birlik ve iç barış içinde olmaya devam etti.
yeniden tahsis edildiğini gösteriyor. Gerçi bunun pirinç yetiştirilen çok verimli
yörelerde benzer ölçüde yapılıp yapılmadığı pek belli değildir.Yönetimin bu siste­ 1 1 . 5. 3 İna nçlar
mi kabul ettirmekteki becerisi, Avrupa'da olduğu gibi bir serf sınıfi oluşturmada [ Çin 'de Erken Dönemde Budacılık 10. 4]
büyük toprak sahipleri açısından bir kazarum olmadığı anlamına geliyordu; onun Sui ve T' ang dönemleri boyunca Çin Budacı bir devlet olmaya devam etti. Doğu
yerine toprakları köylülere sadece kiralıyorlardı. Bu tarımsal sistem toprağa göre Avrasya Budacılığının evriminde kilit bir role sahipti. Bu dönemde geliştirilen
veya toprak sahibi üzerinden değil de kimi köylülerle kıyaslandığında yine özgür Çin Budacılığı ekolleri Japonya'daki Hudacılığın ana akımını oluşturdular. Buda­
köylülüğün yararına olan etkenleri güçlendirerek belirlenen vergilendirmeyle iliş­ cılığın Çin toplumu ve uygarlığında merkezi bir yeri vardı ve Kore ile Japonya'da­
kilendirilmişti. Köylülerin üç vergi vermesi gerekiyordu: Hububat için tsu, ipek ve ki etkisinin temelini oluşturuyordu. 7. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Çin'de ö­

hacı Hindistan'a gidiyordu. Sanskritçeyi akıcı ' �kilde konuşan Hsüan-tsung


kenevir için tiao ve devlete çalışmak için yung. Vergilendirme sistemindeki sorun nemli Hint Budist metinleri üzerinde çalışan 1�me kurulu vardı ve sayısız

karadan gitti, ardından Japonya üzerind� ��y:iik bir etkisi olacak, çok kapsam­
aristokrasi, bürokrasi ve dini kurumlara tanınan muafiyet derecesinden dolayı yü­
kün önemli bir bölümünün köylülerin sırtında binmesiydi.
T'angların özgür köylülüğü korumakla ilgilenmelerinin sebeplerinden biri,
ordunun belkemiğini oluşturmalarıydı. Sistem, sınırları savunmak üzere rnilis bir­
lı ve karmaşık olan Vij nanavada felsefe -�
--
metinlerini getirdi. Diğerleri
arasında denizyoluyla Hindistan'a giden" ve 729'da Orta Asya üzerinden geri dö­
liklerine sahip olan Kuzey Chouların yaratmış olduklarına dayanıyordu . T'anglar nen Koreli keşiş Hui-ch'ao ve 75 1 'de gidip 790'da geri dönerek aynı yolculuğu
bu örgüdenme şeklini tüm imparatorluğa yaydılar ve gerektiği zaman köylüleri yapan Wu-k'ung bulunuyordu. Çin, 7. yüzyıl boyunca denizyolları ile Sri Lanka
seferber ettiler. Ancak askeri liderler eski göçebe aristokrasisinden çıkıyor ve bun­ ve Güneydoğu Asya'ya ve daha sonra Orta Asya ve Tibet'e gelen, Hindistan'daki
lar süvarİleri oluşturuyordu. İmparatorluğun yönetici seçkinleri sivil bizmeder­ Tantrik Hudacılığın gelişmesinden etkilenrnişti. Bunun ilk Hindi uygulayıcıla­
deki bürokradar değil onlardı. T'ang döneminde, büyük göçebe imparatorlukları rı 7 1 6'da Çin'e ulaştılar ve önemli metinler 750'lerde tercüme edildi. Çin aynı
taklit ederek kundaklı yay kullanan okçular olan süvarilere verilen önemin bü­ zamanda Budacılıkta iki yeni geleneğin gelişmesi bakımından da önemliydi. Arı
yük ölçüde arttığı görüldü. Adar aslında Türklerden ele geçirilenlerdi, ama 650 Toprak ekolü, müriderin Buda Amitabha'ya bağlı olduğu ve onun Arı Toprak'ın­
dolayiarından itibaren, ordunun temelini ve T'angların kontrolünün yayılmasını da yeniden doğmak üzere sürekli olarak tekrarlanan bir and içtikleri Hudacılığın
temin eden 700.000'den çok atın bulunduğu devlet haraları vardı. Başlangıçta bu
294 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlN YÜKSELİŞİ • 295

çok sadeleştiriimiş bir şekliydi. Daha önemlisi, Japonya'da Zen ekolü diye bilinen benzer bir sürece yol açtı . Bir göçebe imparatorluğu, Çinlilerin T'u-chüeh olarak
Ch'an'ın (Arı Işık) 8. yüzyıldaki gelişmesiydi. Bu ekol ikonaklasttı, geleneğe düş­ bildikleri Türk imparatorluğu (Türk "zorlu" veya "kuvvetli" demektir) , canlanan
mandı ve paradoksları kullanarak aniden aydınlanmak için uzun eğitim sürecini Çin ile aynı zamanda yükseldi. Türk imparatorluğu kendi kayıdarına sahip ilk
reddediyordu. bozkır imparatorluğudur ve günümüze ulaşanlar büyük ölçüde bölük pörçük ol­
Çin aynı zamanda, özellikle Orta Asya'nın ana ticaret yolları boyunca, çok çeşitli salar da olayların sadece Çinliler tarafindan yapılan yorunılarından kurtulmayı
şekillerdeki etkilere açıktı. Bütün büyük kentlerde büyük yabancı kolonileri yer mümkün kılıyor. Türkler 6. yüzyılın ortasında liderleri Bumin'in önderliğinde ba­
alıyordu ve özellikle Ch'ang-an çok kozmopolitti. İlk Zerdüşt tapınağı başkentte ğımsız bir göçebe grup olarak ortaya çıktılar, Batı Wei hanedam ile ittifak yaparak
63 1 'de kuruldu, bunu bütün büyük kentlerde kurulan diğerleri izledi. 694'ten iti­ göçebe Juan Juan imparatorluğunu 552'de yıktılar. Neredeyse Bumin'in ölümün­
baren Maniciliğin öğretilmesine yetki verildi. Dışarıdan gelen diğer bir etki, güçlü den hemen sonra bölündüler, ama doğu kısmı Mukan (553-572) zamanında hızla
Hudacılık etkisiyle neredeyse bütün Hıristiyan içeriğini kaybetme şekli Avrasya'daki yayıldı, diğer bozkır halklarını fethetti ve tam Suiler tarafindan birliğin sağlandığı
kültürel aktarırnların karmaşıklıklarını gözler önüne sermekle birlikte, Nasturi Hı­ sırada Çin sınırlarına ulaşan bir devlet yarattı. Bir sonraki yüzyıl boyunca Türk
ristiyanlığıydı. 5. yüzyılın başlarında Konstantinopolis patriği olan İsa'nın iki doğası imparatorluğu batı ve doğu yarısı olarak bölünmüş olmaya devam etti. Çinliler
olduğunu ileri süren Nestorius, heretik ilan edildi ve aforoz edildi. Nasturi kilisesi­ doğal olarak bu parçalanmaları teşvik etmeye çalıştılar ve ardından T'anglar Doğu
ne bağlı olanlar, takibata uğradıkları Doğu Roma İmparatorluğu'na ciddi bir düş­ Türklerini 630'da yenebildiler. İ mparatorluğun batı yarısı barışçı olmayı sürdür�
manlık beslerlikleri için Sasani İmparatorluğu'nda güçlü bir şekilde gelişti; İslamdan dü ve liderleri öncelikle Budacılığı yaymakla ilgilenmişler gibi görünüyor. Türk
hoşgörü gördü ve ticaret yolları boyunca doğuya doğru yayıldı. Misyoner Alopen, toplumu "çadırlar" (büyük aile) , boylar ve oymaklar şeklinde örgüdenmişti. Siyasi
T'ang imparatoru T'ai-tsung tarafindan 635'te huzura kabul edildi, 3 yıl sonra öğre­ iktidar boylar düzeyindeydi ama bir boydaki (birbirleriyle akraba olmaları gerek­
tisini aktarrnasına izin verildi. İmparator şöyle demişti: "Bu öğreti bütün yaratıklara meyen) oymakların sayısı liderin özelliklerine bağlıydı. Benzer şekilde devletin
yardımcı ve bütün insanlara yararlıdır. Öyleyse tüm imparatorlukta serbest olsun." içerdiği oymakların sayısı lidere bağlıydı. Hsiung-nular gibi erken bozkır impa­
Çin'de po-ssu ching-chiao (İran kutsal metinlerinin dini) olarak biliniyordu, ama mü­ ratorluklarının aksine Türk imparatorluğunun iyi kötü gelişmiş bir siyasi yapısı
ritleri büyük ölçüde Sogd tüccarlardan oluşan yabancı bir cemaat olarak varlığı­ vardı. İ mparatorluğu kurmuş veya yeniden kurmuş olan boya bağlı biri . olması
nı sürdürdü. 78 1 'de Ch'ang-an'daki Nasturi kilisesinde dikilen kitabenin içerdiği gereken bir kağan tarafindan yönetiliyorlardı ve, erkek kardeşi olmuş olsa gerek, bir
Süryanice ve Çince olmak üzere iki dilli bir metrıinden anlaşıldığı kadarıyla hala vekil, yani yabgu ile birlikte hüküm sürüyordu . Bütün bozkır imparatorluklarında
Hıristiyandı. (Bu durum, 1 7 . yüzyılda keşfettikleri zaman Cizvit misyoneriere ol­ olduğu gibi, taht verasetinin kuralları yoktu; iktidar, hükümdar ailesinde kim en
dukça anlaşılmaz görünmüştü) , fakat ÇinlilerTaocu ve Hudacı arka planlarıyla kilise uygu ıi bulunuyarsa ona geçiyordu. Türklerin zenginliği İ pek Yolu 'nda yapılan ti­
metinlerine sutra ve Hıristiyan aziziere Budalar diyerek Budist terimler biçiminde caretten vergi alma becerilerine bağlıydı. Başlangıçta ilk hedefleri Sasanileri devre
benimsemiş olsalar da Hıristiyanlığın kavramlarını anlayamıyorlardı. En sonunda 8 . dışı bırakmak ve doğrudan doğruya Doğu Roma İ mparatorluğu'yla iş yapınaktı
yüzyılda, C'h'ang-an'da yer alan kilisenin başında bulunan piskopos Cypriacus'un -567-568'de Konstantinopolis'e elçiler gönderdiler- ama özellikle İ slamın yük­
gözler önüne serdiği üzere Hıristiyanlık temelini kaybetti. " İstirahat ve Haz Üzerine selişinden sonra bu siyaseti sürdürmenin zor olduğunu gördüler. Çin'e yaptıkları
Sutra" adlı eserinde Hıristiyan bir doktrin yer alrnamıştı ve aksine İsa, çaba göster­ akınlar yağma malı ele geçirmekten çok, Çinlilerin onlara batıya satabilecekleri
mekten kaçınmaya ve harekete geçmemenin benimsenmesine ve bunun önemine ipek şeklinde bir "ödeme" yapmalarında ısrar etme amacını taşıyordu. Normalde
dair Hudacı düşünceleri öğretiyordu. Çinlilerin yıllık ödemesi 1 00.000 top ipekti.
İslam Çin'in güneyine Hindista� ve · Güneydoğu Asya'dan gelen tüccarlada
ulaştı. Hem Sünni hem de Şii camilerinin bulunduğu Kanton'da (Araplara göre
1 1 . 6. 2 Tibet İmparatorluğu
Kanfu) güçlüydü.
Tibet İ mparatorluğu (halk kendini Bod-pa olarak adlandırıyordu) , 7. yüzyılın baş­
larında kabile halinde dağınık bir gruplaşmadan çıkarak örgüdenmiş bir devlet
1 1 . 6 Orta Asya 'da Emp eryal Ç ekişme olarak ortaya çıktı. Yarlung hanedanı, Slon-btsan rlung-nam (570-620) tarafindan
kuruldu, ama devletin yapısı oğlu Srong-brtsan sgam-po'nun 640'lardaki hüküm­
darlığına kadar tamanılanmadı. Bu süreç uç bölgede yer alan bir devlet oluşumu
1 1 . 6. 1 Türkler için oldukça tipikti; Orta Asya'daki ticaret yolları üzerinde kurduğu kısmi de­
Suilerin ve T'angların yükselişi ve Çin'de birliğin yeniden sağlanması, Hanlar dö­ netim üzerine temellendirilrnişti ve doğudan yayılan Çin'in baskısı altında or-
nemindekine ve bozkırlarda Hsiung-nu İmparatorluğu'nun paralel yükselişine
296 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlNYÜKSELİŞİ • 297

taya çıktı. Keşmir'in Gupta yazısı benimsendi ve Tibetçeye uyarlandı. Hudacılık ve Ceyhun'a doğru ilerleyince onlarla Araplar arasında oldu . Çözümü 75 1 'de Av­
da Hindistan'dan geldi, ama (büyük ölçüde animistik olan) mevcut Bon dininin rasya tarihindeki en önemlilerden biri olan Talas Savaşı sağladı. Arap orduları Ko­
güçlü rekabetiyle karşı karşıya kaldı ve 779'a kadar resmi devlet dini haline gelme­ reli general Kao Hsien-chih'in kumanda ettiği Çin ordusunu kesin bir yenilgiye
di. Tibet kendi içinde, askeri valilere sahip üç (sonradan dört) ru, yani "sancak"a uğrattılar. Bu, T 'angların Çin'inin içeride önemli sorunlar yaşadığı ve dışarıda
bölünmüştü .Tibet'in çekirdek alanı dışında yer alan fethedilmiş bölgeleri denetim yetersiz kaldığı dönemin başlangıcına damgasını vurdu . Bununla birlikte, Araplar
altında tutmak çok zordu. Bunlar, imparatorun tasarrufundaki devlet mülküne daha doğuya doğru ilerlemek üzere sözde müttefikleri Tibetlilerin sahip olduğu
dönüştüler, ancak bu denli büyük ve uzak yöreler için, Tibet'in, egemenliğini güç nedeniyle Çiniiierin bu zayıf durumundan yararlanamadılar. Tibetliler, Khri­
teoride tanıyan yerel hükümdarları denetim altında tutmaya çalışan askeri vali­ srong Ide-brtsan (755-797) zamanında sahip oldukları gücün doruğuna ulaştılar
ler atamaktan başka pek seçeneği yoktu. Tibet hükümdarları özellikle 7. yüzyılın ve Çiniiierin Araplada olan doğrudan temasını kestiler. 756'ya gelindiğinde Ti­
· sonlarında çoğu kez güçsüzdü ve saray ile askeri aristokrasİ içindeki kliklerin ege­ betliler, kilit vaha kenti Turfan 'ı denetimleri altına aldılar, ardından doğuya doğ­
menliği altındaydı. Bu yüzden Tibet İ mparatorluğu'nun erken Avrasya imparator­ ru ilerlediler ve 762'de, Çin'in başkenti Ch'ang-an'ı ele geçirdiler. 783 'teki bir
luklarının standartlarına göre bile zayıf bir yapısı vardı. barış anlaşması doğudaki Kansu koridoruna kadar, Çin'in eski "Batı bölgeleri"
üzerinde Tibet hükümranlığını kanıtlayıncaya kadar, savaş bir 20 yıl daha devapı
etti ve bu sırada Tibetliler güneydoğuda Szechwan'ın büyük bir bölümünü de­
1 1 . 6. 3 Emperya l Çekişme
netimleri altında tutuyorlardı. Tibet'in gücü Himalayalar'ın güneyinde de hisse­
Dört büyük imparatorluğun -Çinliler, Türkler, Tibetliler ve Araplar- arasında­
diliyordu. Magadha ve Bengal'in Hudacı kralı -Dharmapala (760-8 1 5)- Tibet'in
ki çekişme 8. yüzyılın başlarında başladı. Çiniiierin Kaşgar kadar batıda askeri
egemenliğini tanıyordu ve Müslüman yazarlar Bengal Körfezi'ne "Tibet Denizi"
garnizonları vardı ve Tibetliler güneydeki bölgeye egemendi. Kuzeydeki Türk
İ mpa�atorluğu, 683'den sonra Kutluğ Kağan'ın ayaklanması, Çiniiierin yenilgiye diye atıfta bulunuyorlardı. Tibetlilerin sorunu, olası bir Arap saldırısına karşı batıda
kuvvet bulundurmak zorunda olmaları ve bu nedenle ellerinde Çiniilere karşı
uğrattiması ve imparatorlukta yeniden birliğin sağlanmasının devamında yeniden
sınırlı miktarda kuvvet bulunmasıydı. Çin'i yeniden istilaları 7 8 9'da başarısızlığa
toparlanmıştı. Arap orduları 7 1 2-7 1 3 'te Maveraünnehir, Buhara ve Semerkand'ı
uğratıldı, ama 2 yıl sonra Pei-t'ing Savaşı'nda ortak bir Çinli ve Uygur saldırısı
ele geçirdikleri zaman batıdan gelmişlerdi. 7 1 5 'te Çinli general Lu Hsiu-ching,
karşısında zafer kazandılar ve Tarım Havzası ile kilit doğu-batı ticaret yollarının
Fergana'yı tekrar ele geçirdi ve Avrasya'nın karşıt uçlarındaki imparatorluklar
denetimini bir 50 yıl daha ellerinde tuttular. Arap orduları Talas Savaşı'ndaki za­
dünya tarihinde ilk defa birbirleriyle doğrudan askeri temasa geçtiler. 8. yüzyılın
ferlerinden sonra doğuya doğru ilerleme avantajı elde edemeselet de, kazandıkları
geri kalan bölümünde bu dört imparatorluk Orta Asya'nın çok geniş bir alanını
zaferierin uzun vadede çok önemli iki sonucu oldu . Ö ncelikle, Orta Asya'nın
denetim altına almak amacıyla mücadele ettiler. Birbirinden uzak iki imparator­
büyük bir bölümü üzerinde kurulmuş olan Arap ve dolayısıyla İ slam denetimi
luğun (Araplar ve Çinliler) ve yereı ama çok iyi örgütlenmemiş olan Türklerin ve
kanıtlandı; büyük ticaret kentleri Semerkand ve Buhara, Çin dünyasından çok
Tibetlilerin seferber edebildikleri kuvvetler arasında iyi kötü bir denge vardı ve İ slam dünyasının bir parçası olacaktı ve devarnında İ slam etkisi ticaret yolları bo­
aralarında bir dizi farklı ittifak oluşturdular. Tibetliler 720'lerde Türklerle ittifak
yunca doğuya sızacaktı. İ kinci olarak, bir sonraki yüzyıl boyunca bozkırlardaki
kurdular ve aradan geçen on yılın sonlarına doğru Araplara saldırdılar ve İ ran'da­
Türk boyları i slamı kabul ettiler ve yavaş yavaş doğudaki Çin dünyası yerine batıya
ki son Sasani hükümdarının soyundan gelen Hüsrev'i Araplara karşı ayaklandığı
doğru İ slam dünyasının içine daha çok çekildiler. Bir iki yüzyıl içinde Türk boy­
sırada desteklediler. Çirıliler ile Tibetliler arasında sürekli sınır savaşları çıkıyordu,
ları İ slam dünyası üzerinde 20. yüzyıla kadar sürecek temel bir etki yaratacakları
ama Tibetliler Pamirler'in ve dolayısıyla Hindistan'a giden ticaret yollarının kont­
batıya doğru ilerliyorlardı. [13. 7.2]
rolünü korumayı başarabildiler. Sadece batıdaki Arapların değil bozkırdaki Tölös
ve Türgeş gibi diğer başka grupların da baskısı altında olan Türkler 730'larda çök­
tü . Onların yerini doğu Türklerinin başkenti olan Kara-Balgasun'u alan ve Altay 1 1 . 7 Avrasya'nın Çeperi : Japonya ve Güneydoğu Asya
Dağları'ndan Baykal Gölü'ne kadar uzanan bir bölgeye egemen olan bir bozkır
imparatorluğunu kuran (Tölös grubundan) Uygurlar aldı.
Araplar Çiniilere karşı Tibetlilerle bir ittifak oluşturmaya çalıştılar ve 732 1 1 . 7. 1 japo nya
ile 744'te Tibet'in başkenti Lhasa'ya elçiler gönderdiler. Fakat Çin'in Tarım [Erketı Dötıem ]apotıya 10.9.2, Çin Yazısı 7. 8 .2]
Havzası'nda ve Fergana'daki iktidarının dorukta olduğu bu dönemde Tibetliler 6. yüzyıl boyunca Japonya'da, erken imparatorların zamanında ilk gerçek devlet
zayıftı. 7 40'ların ortasından itibaren asıl çekişme, Çinliler daha batıya, Semerkand ortaya çıkmaya başlamıştı. Bununla birlikte, çepederdeki birçok devlette oldu­
ğu gibi erken dönem Japon devletinin şekillenmesinde de en önemli olgu , yerel
298 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlNYÜKSELİŞİ • 299

elirlerin kendi itibar ve güçlerini arnrrnanın bir yolu olarak Çin kurumlarını ve Batı yarısının büyük bölümü hiçbir zaman inşa edilmedi, ama başkent çok sayıda
fikirlerini benimserneleri ve bölgedeki egemen kültürel ve siyasi gücün -Çin­ Budacı manastırıyla çevriliydi. Yine Ch'ang-an planına göre düzenlenmiş olan
etkisiydi. Suiler zamanında yeniden birlik sağlanmadan önce bile çoğu , özellikle
ama surları olmayan yeni bir kentin, Heian'ın, inşa edildiği 794 yılına kadar N ara
Budacılık -ilk Budist tasvirleri ve sutralar 538'de Kore devleti Paekche'den gel­
başkent olarak kaldı. Heian, bulunduğu yerin biraz kaydınlmasıyla 1 1 85'e kadar
mişti-, Kore üzerinden aktarılmış olsa da Çin etkisi Japonya'da yaygındı. İ mpa­
başkent ve Japonya'da daima kilit bir şehir olan Kyoto haline geldi. (Kentte hala
ratorun 7. yüzyılın ortasına kadar yönetime egemen olan en önemli klaruardan
özgün 8. yüzyıl sokak numaraları bulunur.) Kyoto 200.000 kadar nüfusu olan
birinin, Sogaların, önderiyle birlikte din değiştirmesinin devarnında 587'ye kadar
büyük bir kente dönüştü . (Avrupa'daki tüm kentlerden çok daha büyüktü; o ta­
resmi din haline gelmedi.
rihlerde Paris'in nüfusu 25 .000 kadardı.)
7 . yüzyılın başları ve ortası boyunca Japonya'da iki büyük dalga halinde Çin
Japonya'nın izole halde olması dış düşmanlarının olmaması anlamına geliyor­
etkisi görüldü . Bu zaman zarfinda Çin'e 16 resmi heyet gönderildi. Budacı hacılar
du ve bu bir iç barış zamanıydı. 764'teki bir isyandan sonra, 500 yıldan daha uzun
iki ülke arasında serbestçe gidip geliyorlardı ve Japonya'da öne çıkacak olan Bu­
bir süre boyunca başka bir isyan olmadı. Nüfus düzenli olarak arttı, ama hala hiçbir
dacı ekollerin tamarnı T'ang dönemindeki Çin ekollerinin uzantılarıydı. Çinliler
köylü hoşnutsuzluğuna yol açmayacak kadar bol miktarda uygun tarımsal arazi �i
de yavaş yavaş Japonlar için kullandıkları aşağılayıcı !Mı (yani " cüce") terimini bir
bulunuyordu . 8. yüzyılda Güney Kyuşu devlete dahil edildi ve Kuzey Honşu'da
yana bıraktılar ve ülke "Nippon" (güneşin kaynağı) , yani Çince şekliyle ]ih-pen'e
(özgün "Comon" avcı-toplayıcıların soyundan gelmiş olabilecek) Aynuların gücü
Oaponya) dönüştü. Çin modellerini benimseme süreci 604'te takvimle başladı.
ortadan kaldırıldı, ardından bu bölge de yerleşime açıldı. Ancak uji, yani klanların
Ardından ülke, Çin sistemini kullanarak 66 vilayete, 592 ilçeye ve daha alt düzeyde
her birinde tüm köylülerin birbirlerinin davranışlarından ve vergilerden ortakla­ gücü yok edilmiş olsa da merkezi yönetimin gücü sürekli olarak zayıfladı. Yerel
şa sorumlu olduğu beş ailelik gruplar şeklinde örgütlenmiş üç köyden meydana büyük toprak sahiplerini denetim altına alma becerisi yoktu ve büyük mülkler
oluşmaya devam ettikçe eşit arazi sistemi çöktü. Yerel vergi defterlerinin dene­
gelen birimlere bölündü. Vilayetler yerel yönetimi denetleyen merkeze bağlı gö­
timini büyük toprak sahipleri devraldı, giderek daha fazla vergi muafiyeti elde
revlilerin izlediği yöntemleri yansıtan "rnıntıkalar"a ayrıldı.Japon adalarının adları
edebildiler. Köylüler büyük toprak sahiplerinin denetimi altına girme eğilimin­
bu erken dönemdeki idari bölünmelerden türetilmiştir; Kyuşu "Dokuz Vilayet"
deydi, çünkü kısmen serf haline gelseler bile devlete vergi vermekten kurtulmuş
ve Şikoku "Dört Ülke "dir. Merkezde imparator -fazlasıyla Çinli bir unvan olan­
oluyorlardıVergi gelirleri azaldıkça merkezi yönetimin gücü de azaldı. 1 0 . yüzyıla
Tenno, yani "Yıice İ mparator" oldu ve yeni saray serernonileri Çiniiierden uyarlan­
gelindiğinde köylülerin ve tarım yapılan toprakların önemli bir bölümü büyük
dı. Japonya'da sekiz bakanlıklı bir Büyük Devlet Konseyi vardı; altısı T' angiardan
mülkierin denetimi altına girmişti ve devletin vergi gelirleri en az düzeydeydi.
olmak üzere, iki tane de saray yönetimi için . Bununla birlikte, sınavla seçilen bir
i mparatorların gücü daima sınırlıydı ama 9. yüzyıl boyunca daha da azaldı. Kadın­
bürokrasi yoktu, makamlar aristokrasiye ayrılrnıştı ve hızla babadan oğula geçer
lar imparatorluk tahtına çıkmaktan alıkondular. 592-770 arasında imparatorların
hale geldiler. Merkezi yönetim kurduğu denetimi zamanla daha geniş bir alana
neredeyse yarısı kadındı, ama bu tarihten sonra sadece ikisi imparator oldu . i m­
yaydı ve eski uji . (klan) sisteminin yerini aldı, tarımsal ürünlere ve dokumalara
paratorlar devasa mülkiere sahip ve 857- 1 1 60 arasında neredeyse bütün yönetim
konan vergiyi, angaryayı (yiyeceğe çevrilebiliyordu) ve askerlik hizmetini zorla
makamlarını kontrol eden Fujiwara ailesi tarafindan yönetilir hale geldiler. ( 1 9 .
kabul ettirdi. 701 'de Taiho kanunnamesi, Japonya'da ilk defa ve büyük ölçüde
yüzyıla kadar saraya egemen oldular ve naipler daima b u ailenin beş büyük ko­
Çin örnekleri model alınarak, yayımlandı. 646 'da bir imparatorluk fermanıyla
lundan seçildi.)
mevcut bütün toprak sahiplikleri lağvedildi ve ülkedeki nüfus sayımına dayanan
Japon devletinin doğuşundan sonraki yaklaşık 400 yıl içinde Çin yazısı Japon
T'angların eşit toprak dağıtımı sistemi kurumsallaştırıldı. Bununla birlikte, yöne­
diline uyarlandı. Bunun sonucu, belki de dünya üzerindeki en elverişsiz yazı oldu.
timin bu kadar karmaşık bir sistemi ne dereceye kadar dayatabildiği ve düzenle­ Japon elitler ilk başlarda Çince kullanıyorlardı ve önemli Budist metinler Çince
yebildiği açık değildir.Japon yönetimi Çin modeline göre şekillendirilmiş olabilir, okunup yazılıyordu. 8. yüzyılda Çin'le kurulan temaslar yavaş yavaş gerilerneye
ama Japonya'da etkili bir ekonomik ve sosyal altyapının olmarnası nedeniyle daha başlayınca Japonlar kendi dillerine göre bir yazı türü icat etme ihtiyacı duydular.
güçsüzdü; haHi bir para birimi yoktu ve sadece bir tane büyük kent bulunuyordu. Çin yazısı, Çince'nin aksine çok heceli ve çok çekimli, tamamen farklı bir dil olan
Yarnato'da bulunan bu kent, N ara, 7 1 0 'dan sonra Japonya'nın başkenti oldu; ondan Japonca için hiç uygun değildi. Çin yazısıyla, fiilierin sonlarında gerek duyulan
önce imparatorlar kendi mülklerinde yaşıyorlardı. Kent, Ch'ang'dan örnek alın­ çekimler ile sıfatlar, yani kelimelerin bire bir karşılığının değişmeden verilmesi
mış bir ızgara plana sahipti, ama dış düşmanlar olmadığı için kent surları yoktu. ifade edilemiyordu. Sorun, Japonların izole bir durumda olmaları, kültürel ba­
kımdan Çiniiierin egemenliği altında bulunmaları ve bu nedenle Çin yazısını
300 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlN YÜKSELİŞİ • 301

benimsernek dışında seçeneklerinin olmamasıydı; bir hece veya alfabe yazısı çok ve adalarında önemli boyutta bir Mahayana Budacılığı yayılması görüldü. Bir Çinli
daha tercih edilir olurdu (alfabe yazısı 10. yüzyıl Japoncası için sadece 14 harf hacı Hindistan'dan geri dönerken 670'lerde bir süre kaldığı Srivijaya'da 1 000'den
gerektiriyordu) , ama ellerinde bunların hiçbiri yoktu. 1 0 . yüzyıla gelindiğinde çok Budacı keşiş görmüştü. Batı Cava'nın büyük bir bölümü Srivijaya'nın etkisi
Japonya'da fiç farklı yazı sistemi gelişmiş durumdaydı. Japoncaya girmiş olan çok altındaydı, ama daha doğuda, Orta Cava'da bulunan Saliendra hükümdarları Mata­
sayıdaki Çince kelime için Çin işaretleri (ya da daha doğrusu Çincenin Japonca rarn yöresinde kendi küçük devletlerini kurdular ve itibarlarını artırmak amacıyla
versiyonları) korunmuştu (fakat Çinliler bu yazıyı okuyamıyorlardı) . İkinci ola­ kendilerine "rnihrace" dediler. Bölgenin her yerinde, Bo robudur'da olduğu gibi bir
rak şairler ve bazı nesider için (yarı fonetik bir yazı olan) kana vardı. Üçüncüsü dizi önemli tapınak inşa edildi ve ardından yerel halkı bütünleştirecek odak nok­
(isimler, fiil kökleri ve sıfatlar iÇin) Çince işaretler ve (temelde çekimler ve kelime taları gibi bir etki yarattılar. Bu sistem, Güney Hint Krallığı Çolas'tan gelen deniz­
sonuna konan ekler için) kana 'nın bir birleşimi vardı. Ancak bu karmaşık sistemle cilerin 1 025'te Srivijaya'yı yağmalarnalarına kadar devam etti. Güneydoğu Sumatra
bile bir işaretin telaffuzu, hatta anlamı belirsiz olabiliyor ve ancak bağlamdan yola bir daha toparlanamadı ve doğu-batı ticaret yollarının egemenliği Orta ve Doğu
çıkarak anlaşılabiliyordu. Modern Japonca'ya evrilen işte bu üçüncü sistemdi. Cava'daki devletlere geçti.
[ Geç Dönem japonya 13. 6. 2] [Geç Dönem Güneydoğu Asya 12.2. 1]

1 1 . 7. 2 Güneydoğu Asya 1 1 . 8 Avrasya ' nın Ç eperi: B atı Avrupa


[Erken Dönem Güneydoğu Asya 9.9] 5 . yüzyılda Roma İ mparatorluğu'nun yıkılmasından sonraki 300 yılda, Batı Av­
Güneydoğu Asya, Japonya' gibi izole değildi. Hint Okyanusu dünyasını Çin' e rupa bir dizi küçük, çok zayıf krallığa bölünmüştü. Nüfus azdı ve büyük ölçüde
bağlayan Avrasya ticaret yollarının merkezinde yer alıyordu . Bu nedenle hem ormanlık bir peyzaj da yer alan, neredeyse tamamen kendine yeten, İzolasyon ha­
Hindistan'dan hem de Çin'den yayılan etkilere çok açıktı. Ticaretten elde edilebi­ lindeki köylere seyrek bir şekilde dağılrnıştı. Birkaç kasaba vardı, ama pek çoğu
len gelirler ve daha gelişmiş kültürler ve dinlerle temas içinde olmanın sağladığı köylerden biraz daha büyüktü . Çok yerel bir düzeyde olanlar dışında neredeyse
itibar, bölge eliderinin güçlerini artırarak, küçük devletler kurmalarına imkan hiç ticaret yapılrnıyordu . İ letişim zayıftı ve hükümdarların elinin altında bulu­
verdi. Bu sürecin nasıl işlediğini daha önce, MS ilk yüzyıllarda Kra kıstağında ve nan kaynaklar çok azdı; devlet gücü çoğunlukla yoktu. Genel olarak bakıldığında,
GüneyVietnam'da doğu-batı ticaret yolları bu yöreden geçiyerken görmüştük. 5 . ekonomik ve sosyal gelişme düzeyi muhtemelen Japonya'da olduğu kadar geri
yüzyıldan itibaren ticaret yolları Malaka Bağazı'na kaydı ve Sumatra ile Cava'daki kaldı. Ren Nehri'nin doğusunda yer alan alanlar, Romalıların M Ö 1 . yüzyılda
devletlerin gelişmesine yol açtı. Bu devletlerin merkezleri, Hindistan ve Çin'den karşılaştıkları zaman olduğu gibi hala kabile düzeyindeydi.
gelen tüccarların buluştuğu ana duraklama noktaları olan limanlardı. Bazıları,
özellikle de Arap tüccarlar, Çin'e kadar yolculuğun tamamını yapıyorlardı, ama
1 1 . 8. 1 İberya ve Britanya
onların da uygun rüzgarları beklemek için mola vermeleri gerekiyordu . Ortaya
İ berya yarımadasına 4 70'lerde Vizigotlar yerleşrnişlerdi, ama devletleri zayıf ve bö­
çıkan "devletler" çok zayıfu ve hükümdarlar liman kentinin çevresindeki alandan
lünmüştü; güneydoğu kıyılarını da 550'ler ile 620 arasında yeniden ele geçire �
daha fazlasını nadiren denetim altında tutuyorlardı. Ticaretten alınan vergilerden
Doğu Roma İ mparatorluğu 'na kaptırdılar. Reccared (586-60 1 ) Ariusçuluktan
elde edilen zenginliği, karşılık olarak yiyecek temin eden ve sahil bölgesi hüküm­
Ortodoksluğa döndüğü için kilise vakanüvisleri tarafindan en önemli kral olarak
clariarına genel anlamda bir bağlılığı kabul eden kıyıdan uzak liderlerin desteğini
satın almak için kullanıyorlardı. görüldü ve başkent Toledo çevresinde güçlü olan kilise bu yüzden onu ve halefie­
Yörede or�aya çıkan ilk ve en önemli devlet Sumatra'nın güneydoğu sahilin­ rini destekledi . 7. yüzyıl boyunca kraliyet ailesi içindeki bitmek bilmeyen kavgalar
de yer alan Palembang'ın çevresinde bir merkez oluşturan Srivijaya'ydı. 7. yüzyılın nedeniyle taht verasetinde neredeyse tam bir kopukluk vaFdı. Kraliyer dağılmak­
sonlarından 1 1 . yüzyılın başlarına kadar ticaret yollarına egemen olan bu devletin taydı ve ardından 8. yüzyıl başlarında Araplar tarafindan kolayca yıkıldı. Toledo
hükümdarı, bölgedeki korsanlığı önleyebildi ve böylece ticareti, denetimi altında 7 1 1 'de zaptedildi. 1 O yıl içinde neredeyse yarımadanın tamarnı Arapların kontrolü
bulunan 1 3 ya da daha fazla limana çekti. Kraliyet idaresinin yaptığı başlıca iş, pazar­ altına girmişti. Sadece birkaç Hıristiyan topluluğu (onlara pek devlet denemezdi) ,
ları denedeyerek ölçillerin doğru olmasını ve sikkelerin düşük değerli olmamasını kuzeyde ve batıdaki en ücra dağlarda varlığını sürdürdü.
sağlamaktı. Srivijaya hükümdarları, sosyal düzene yaptığı vurgunun cazibesine kapı­ Britanya, Roma İ mparatorluğu zamanında daima çok fakir ve önemsiz bir
larak aslında Hinduizmi, özellikle de Siva ve Vişna külderini benimsemişlerdi. Ama eyalet olmuştu. 407'de lejyonların ayrılmasından sonrasına ilişkin kesin bir krono­
buna rağmen, 7. yüzyılın sonlarından itibaren Güneydoğu Asya'nın anakarasında loji belirlenemez. Roma dönerninden kalma bazı süreklilikler ve bir süre için işgal
302 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR iSLAMlN YÜKSELiŞi • 303

edilmiş Cirencester gibi az sayıda kasaba olsa da ülke Romalı-Britanyalı, Angio­ ilk papaydı. Bu kurumlar İ rlanda ve Batı İ skoçya'dan başlayarak Çukur Ülkeler' e *
Sakson ve karma ailelerin hüküm sürdüğü birçok küçük ve rakip krallığa bölün­ ve Frizya'ya geçerek Roma İ mparatorluğu'nun ya dışında kalmış ya da çepeder­
müştü . Angio-Sakson gruplar paralı asker olarak getirilmişti ve kendi krallıklarını de bulunan yörelere Hıristiyanlığı yaymaya başladılar. İ rlanda kilisesi bölgede bir
kurmak üzere burada kalmaya devam ettiler, ancak "Keltler'in batıya doğru git­ süredir etkili olmakla beraber, Roma kilisesi 597'de B ritanya'ya kendi misyoner
meye zorlandığı bir kitle göçü olduğu fikri, arkeolajik kanıtlarla desteklenmemiş­ grubunu gönderdi.
tir. 6. yüzyılın sonlarında Northhumbria ve Kent gibi az sayıda daha büyük, daha
tutarlı krallık ortaya çıkmıştı, ama en önemli gelişme, ülkenin merkezinde birçok
1 1 . 8. 3 Fra n k Krallığı ve İmparatorluğu
küçük krallık ve reisliğin içinden Mercia'nın yükselişiydi. Çeşitli şekillerde hege­
Roma geleneğinin ve etkisinin daha yıllarca güçlü olmaya devam ettiği İ talya ile
monya ve konfederasyonlar yoluyla, özellikle Offa (757-96) zamanında Mercia
Ro malılaşma cilasının oldukça çabuk kaybolduğu bazı ülkeler ve Britanya arasın­
adanın güney kısmına egemen oldu.
da ortada kalan alan, eski Galya eyaletiydi. Frank yerleşimleri büyük ölçüde ku­
zeydoğu sınırları içinde toplanmıştı. Akdeniz dünyasına daha yakın olacak şekilde
1 1 . 8. 2 İtalya konuınlanmış olan güneyde çok daha büyük ölçüde bir süreklilik vardı ve e �ki
İ talya'nın İ ustinianos zamanında yeniden fethi sadece ülkeyi tahrip etmekle kal­ Roma eliderinin birçoğu ile köylüler varlıklarını sürdürdüler. Galya, Romalılar­
madı, sürdürülemedi de. Lombardlar muhtemelen geride kalan Romalı otorite­ dan önce birçok kabile grubunu barındırmış olan çok büyük bir bölgeydi ve ne­
ler tarafindan sınır savunma kuvvetleri olarak ülkenin kuzeyine çağrılmışlardı. redeyse 1 000 yıl daha bölünmüş olarak kalacaktı; oluşum halindeki proto-Fransa
568'den sonraki 4 yıl içinde kuzeyin büyük bir bölümünü işgal ettiler, Milana'da olduğu düşüncesi büyük bir yanlış anlamadır. Frank denetimi Galya'nın büyük
başkentlerini kurdular ve imparatorluğun elinde sadece Ravenna gibi birkaç bir bölümü üzerinde Clovis zamanında kuruldu, ama 5 1 1 'deki ölümü üzerine
küçük yer bıraktılar. Lombardlar kilise vakanüvisleri tarafindan özellikle barbar krallık dört oğlu arasında paylaşıldı - bölgesel olarak tanımlı alanlarda hüküm sür­
olarak betimlenmişlerdir, ama bu temel olarak kilisenin hala imparatorluğa bağlı müyorlardı ve her birinin sahip olduğu topraklar krallığın her yerine dağılmıştı.
olmasından ve, Ariusçuluğa müsamaha gösterip gelişmesine izin verdikleri için Franklar 534'te Burgonya Krallığı'nı fethettiler ve 2 yıl sonra Provence'in dene­
Lombard hükümdarlara karşı olmasından kaynaklanıyordu . (Roma'da bile Arius­ timini ele geçirdiler. Clovis'in oğulları öldükçe krallık yavaş yavaş tekrar birleşti,
çu kiliseler vardı.) Lombardlar, Roma ve Ostrogot dönemlerinde köylülere konan ama sonuncusunun -1 . Clotaire- 561 'deki ölümü üzerine hemen tekrar bölündü.
vergilerle geçinen seçkinlerdi. Yarımada büyük ölçüde bağımsız olan düklüklere 6 1 3 'te, I I . Clotaire zamanında tekrar birlik sağlandı, ancak I. Dagobert'in ölümü
üzerine 638'de bir kere daha bölündü. Çeşitli krallıklar altında yönetim gücü Batı
bölünmüştü ve Bizans 'ın gücü zayıfladıkça Lombard bölgesi yavaş yavaş büyü­
Avrupa'nın herhangi bir yerindeki kadar güçlü olmuş gibi görünüyor - fermanlar
dü . Lombard krallığı nispeten başarılıydı ve 1 50 yıldan fazla varlığını sürdürdü.
İ talya'da Bizans gücünün yavaş yavaş zayıflaması Roma'da kilisenin gücünü artırdı. çıkarıyordu ve dux (dük) ve comes (kont) atamak yoluyla yerel yönetimler üzerin­
de bir ölçüde denetim sahibiydi (her iki halde de Latince ünvaniarın korunması
Hıristiyan kilisesi hala tek bir bütün olarak algılanıyordu ve İnıparatorun denetimi
ilginçtir) .
altında doğuda görüş belirten konsiller batıda meşru sayılıyordu. İ mparator, 653 'te
660'lardan itibaren Frank kralları (Merovenjler) güç kaybettiler ve giderek
Papa I . Martin'i yargılamak üzere Konstantinopolis'e getirtecek kadar güçlüydü
ayrılıkçı farklı aristokrat gruplar tarafından hakimiyet altına alındılar. Austrasia'da
hata. Batı ve doğu kiliseleri arasındaki farklılıklar yavaş yavaş büyüdü. Dil engelleri
(Frank krallığının doğusu) hükümdarlar sarayın babadan oğula kahyalan olan
çoğaldı, özellikle ikonoklazm konusunda olmak üzere bitmek bilmeyen doktriner
(sonradan Karolenjler olarak bilinecek) Amulfınglerin denetimi altına girdiler. 8.
anlaşmazlıklar vardı ve Bizans'ın gücü azaldıkça papanın dünyevi gücü arttı. Bu
yüzyılın başlarından itibaren gerçek güç onlardaydı ve (sonradan Martel -"çe­
arada kilise, belli belirsiz de olsa, farklı Avrupa krallıkları arasında otoritesi yayılan
kiç"- diye tanınacak) Charles zamanında (Frank krallığının batısı) NeustriaWa­
tek kurumdu ve neredeyse toplumdaki yegane okuryazar unsuru oluşturuyordu;
rı, doğudaki Sakson kabilelerini ve 733'te Poitiers yakınlarında küçük bir Arap
manastırların gelişmesiyle daha da güçlü olmaya başladı. 6. yüzyıldan itibaren baş­
akıncı birliğini yendiler. Bu, Avrupa'yı Arap denetiminden "kurtarmadı" (İ sla­
rahiplerinin idaresi altında, mutlakıyetçi ve totaliter topluluklar yaratan bir dizi
miyet hiçbir zaman denetimini Pireneler'in kuzeyine yaymaya çalışmadı) , ancak
kurala göre (Benedictus'a ait olanlar en tanınmışları haline geldi) daha sıkı bir
Austrasia'ya Akitanya'nın denetim altına alınması fırsatını sundu ve ardından 1 0
şekilde örgütlenmiş olmaya başladılar. I. Gregorius (590-604) keşişlikten gelen
yılın sonunda Burgonya'yı ve Provence'i d e denetimine almıştı. 743'te başka bir

* Hollanda, Belçika, Lüksemburg topraklarını içeren alan (ed. n.)


304 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlNYÜKSELİŞİ • 305

ve fethedilebilecek kentleri olmadığı için yenilmesi zor Saksonlar üzerine se­


:=1Hilıl* Charlemange'ın Hillcllmdarlıjının Sonunda (8 1 4) Sınırlar ferler düzenleyerek geçirdi. 785 dolayiarına gelindiğinde denetim doğuda Elbe
Nehri'ne kadar ele geçirilmiş ve insanlar zorla Hıristiyan yapılmıştı. (794'e kadar
Verclun Andiaşması (843) lle Yapılan
_ Eyelatler Araeındald Sınırlar
•• • • • • Bavyera'da da denetim ele geçirilmişti.) 774'te Lombardlar yeniidi ve krallıkları
8alilnme ilhak edildi. Charles farklı bir kavimden olmasına ve farklı bir dil konuşmasına
- - Yaklaşık Olarak MS 800'de Dil
Sınırlan rağmen "Lombardların Kralı" unvanını aldı. (Çağdaşları için bu çok yabancı bir
kavramdı.) Hükümdarlığının en önemli olayları, 795 'te III. Leo 'nun papalığa se­
çilmesinin ardından Roma'da gerçekleşti. Papalık, Roma'nın elit aileleri arasın­
da zenginlik ve güç amacıyla yapılan mücadelelerde değerli bir mülclfattan daha
fazlası olmadı. 799 ilkbaharında Leo düşmanlarının saldırısı karşısında Frankların
yanına kaçtı ve 800 yazında onların orduları tarafindan tekrar yeririe yerleştirildi.
Aralık ayında Charles, papanın davranışı hakkında bir araştırma konsili toplamak
üzere Roma'ya gitti. 23 Aralık'ta konsil işin kolayına kaçarak, sadece bir masumi­
yet yemini eden papayı yargılamaya yetkisi olmadığına karar verdi. Papa iki gün
sonra Charles'a imparatorluk tacını giydirdi.
Batıda bir imparator yaratılması Charles'ın fetihlerinin değil, sadece Roma'da­
ki bir dizi olayın sonucuydu, ancak bu olaylar uzun vadede önemli sonuçlar ya­
ratacak ve Batı Avrupa'nın siyasi tarihine yüzyıllarca şekil verecekti. O zaman
hiç kimse yaşananların gerçekten ne anlama geldiğini ve etkisinin ne olacağını
bilmiyordu. Bir tacın kullanılınası yeniydi. (Bizans'ta daha bir yüzyıl boyunca kul­
lanılmayacaktı) , fakat törenin büyük bölümü iyi kötü bilinen Romalı öncellerin­
den uyarlanmıştı. Il. Stephanus, III. Pepin'i "Romalıların Patricisi"* yapmıştı ve
799-SOO'deki olaylardan sonra Leo'nun, Papalık ile Frank Krallığı arasındaki itti­
fakı sağlamlaştırmak için daha fazlasını yapmak dışında pek seçeneği yoktu. Başrol
oyuncuları,VI . Constantinos'un 797'deki ölümünden sonra Konstantinopolis'teki
imparatorluk tahtına bir kadın, Eirene, çıktığı için yaptıklarının gerekli olduğunu
Harita 33: Karolenj İmparatorluğu
ileri sürebilirlerdi. Ancak Roma'daki olaylar doğudaki imparatorluk tarafindan, I.
M c rovcııJ , l l l . Childeric, tahta çıkarıldı, ancak daha sonra Karolenjler Frank aris­ Mikhail'in (8 1 1-8 1 3) hükümdarlığına kadar bir şey yapılamamışsa da, kabul gör­
tokrasİsinin onayıyla tahta kendileri çıkmaya karar verdiler. 750-75 1 'de papanın medi. Ardından, Charles ile yapılan bir anlaşmada, sadece "İmparator Francorum'
onayını almak üzere Roma'ya bir heyet gönderildi ve 75 1 'de (Martel Charles'in olarak tanındı. Charles SO l 'de Roma'dan ayrıldı ve o yıldan sonra, kendisine hiç
oğlu) III. Pepin kral olarak taç giydi. Papa II. Stephanus 754'te Fransa'yı ziyaret doğru olmayan "Roma İmparatorluğuna Hükmeden İmparator" unvanını verme­
ettiği zaman onun tarafindan resmi olarak kutsandı. Bu, Karolenjler ile papalık sine rağmen bir daha geri dönmedi.
arasında her bir tarafin diğerine duyduğu ihtiyaca dayanan uzun süren bir ittifakın Charles'ın yarattığı imparatorluk bütün erken imparatorluklar için çok tipikti.
başlangıcı oldu. Kilise krallar için, taht üzerindeki oldukça şüpheli hak iddiaları­ Neredeyse tamamen yaratıcısına dayanıyordu ve ekonomik ve sosyal altyapısı daha
nı meşrulaştırıyordu ve Karolenjler hem Lombardlara hem Konstantinopolis'teki gelişmiş bir yapıya destek olamadığı için çok zayıf bir kurumsal temele sahipti.
imparatora karşı papalığa destek oluyorlardı. Etkili bir iç idare yoktu; yerel denetim, ara sıra ne olup bittiğini görmek üzere sa­
III. Pepin'in 768'deki ölümü üzerine krallık iki oğlu arasında tekrar bölün­ raydan gönderilen birileri tarafindan "denetlenen" kontlara devredilmişti. Kondar
dü; (sonradan "Büyük" ya da Charlemange) Charles, Austrasia'yı ve Neustria'nın Charles'a bir sadakat yemini ediyorlardı ve fetihlerden elde edilen ganimet dışın­
bazı bölümlerini aldı ve Carloman yeni fetbedilen yerlerin çoğuna hükınetti. da, bu, imparatorluğu bir arada tutan neredeyse tek mekanizmaydı. Her kontun,
Ancak Cariaman'ın 771 'deki ölümü üzerine krallık yeniden birleştirildi. Charles imparatorluğun "idarecileri" olan küçük kraliyet kilisesi rahiplerinin hazırladığı
zamanının çoğunu doğuda, önderlerinin daha üstünde merkezi bir örgütlenme
* Patricius Romanorum (ed.n.)
306 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlN YÜKSELİŞİ • 307

birkaç resmi belgeye göre işlem yapacak bir notere ihtiyacı vardı sadece. Char­ rarsızlık dönemini başlatan, ordularının T'angiara karşı Talas Savaşı' nda (7 5 1 ) elde
les, Avrupalı tüm erken dönem hükümdarları gibi, okuma yazma bilmiyordu ve ettikleri başarı oldu. Savaşı, general An-Lu-Shan'ın isyanı ve başkenti zaptetmesi
yaşamının sonlarına doğru okuma yazma öğrenmeye çalışsa da başarılı olamadı. izledi. i syan sonunda bastırılmı� olsa da Çin'in gücü zayıflamaktaydı ve imparator­
Charles'ın belki de en önemli başarısı, -Frank kanunnamesi- "Lex Salica"nın luğun uzak bölgeleri üzerindeki denetim kalıcı bir şekilde kaybediliyordu.
yeniden gözden geçirilmesi ve aslında, hüküm süren Franklardan farklı oldukları
anlaşılsın diye yapılhuş da olsa, buyruk altına alınmış insanlara yönelik benzer
kanunnarnelerin hazırlanmasıydı. İ mparatorluğun -büyük ölçüde kurucusunun
fetihlerinden elde ettiği itibara dayanmasİ , bu denli büyük ve farklılık içeren bir
alanı denetim altında tutmanın zorluğu ve her zaman sorun oluşturan imparator­
luk tahtı veraseti gibi- zaafları, Charles'ın 8 1 4'teki ölümünden sonra çok kısa bir
süre içinde ortaya çıkmış olacaktı.

1 1 . 9 Avras y a ' nın S orunları


Yaklaşık olarak 600-750 arasındaki dönemde Avrasya tarihinin belirleyi­
ci özelliği, Hanların yıkılması, Part İ mparatorluğu'nun sona ermesi ve Roma
İ mparatorluğu'nda ciddi iç sorunların ortaya çıkmasından sonraki 400 yıla dam­
gasını vuran sorunlardan başlayarak belirgin bir toparlanma anlamında genel bir
iyileşmeydi. İ ki kilit faktör, İ slamiyerin yükselmesi ve dünyanın o zamana kadar
gördüğü en büyü k imparatorluğu yaratmak üzere hızla yayılması ile Çin'in Suiler
ve T'anglar zamanında yeniden birleşmesi, yayılması ve refahıydı. Orta Asya'da
Türk ve Tibet imparatorluğu güçlüydü . Gücü önemli ölçüde azalan Bizans Dev­
leti bile kendini yeniden yapılandırmayı ve varlığını sürdürmeyi başarabilmişti.
Avrasya'nın çeperlerinde Japonya'da ilk devlet ortaya çıkmıştı ve batı Avrupa'da
Charlemange'ın egemenliği altında kısa ömürlü Frank İ mparatorluğu'nun kurul­
masıyla birlikte daha büyük bazı politik örgütlenmeler olmuştu.
Bununla birlikte, 750'den itibareri çoğalan sorunların işaretleri Avrasya'nın her
yerinde görülmüştü. 200 yıldan daha uzun bir süre boyunca çoğu devlet, yapısal
sorunları ve geniş bir alana yayılmış topraklarda denetimi elinde tutmayı giderek
beceremerneyi deneyimledi. Uzak eyaletlerin bağımsız olmaya başlamasıyla bir­
likte İ slam İ mparatorluğu parçalara ayrıldı, T'ang hanedam zayıfladı ve yaklaşık
900'den itibaren birbirleriyle çekişen krallıklar arasında Çin yeniden bölündü. Ti­
bet İ mparatorluğu dağıldı, iç denetimini sürdürmek ilkel Japon devletine giderek
daha zor geldi ve Batı Avrupa'da Frank İ mparatorluğu çöktü ve bölge, istikrarsız­
'ığa ve yeni bir istila dalgasına tanık oldu.
Avrasya'nın her yerinde iz bırakan düşüş, Suriyeli askerlerin 744'te Emevi
halifesi II. El Velid'i öldürdükleri ve bir yüzyıldan daha kısa bir süre içinde İ sla­
miyerin üçüncü iç savaşını başlattıkları zaman başladı. Suriyeli asiler Cezire'nin
(Ermenistan-Azerbaycan) EmeviValisi Mervan tarafindan yenilgiye uğratılmış ol­
. sa da, Mervan daha sonra İ ran eyaleti Horasan'daki bir Şii ayaklanmasında yenildi.
İ slamiyet 740'ların sonlarında bölünmekle birlikte, Çin'deki giderek artan istik-
İSLAMlNYÜKSELiŞi • 309

G E N E L G Ö RÜ N Ü M 7 1 1 . 1 0 İslam : Abb asi İmparatorluğu

M S 7 5 0 'd e
Abbasiler için asıl sorun, İ slam dünyasının kilit öneme sahip yerlerinin dene­
D ü nya tim altına alınması sağlandıktan sonra, onlara uygun mantıklı bir yönetim şekli
belirlemekti. Bunu hiçbir zaman başanya ulaştıramadılar. Halifelik oldukları id­
Dünya Nüfusu: 220 milyon. diasında olsalar da, uygulamada İ slam dünyasına hükmeden bir hanedan impara­
torluğuydular. Hükümdarlıklarını kurarken egemen elitlere, İ slam dünyasına 1 .
BÖLGESEL NÜFUSLAR: yüzyılda egemen olmuş Arapların dışında kalanları da dahil ettiler. Erneviierin
Hindistan: 60 milyon, Çin: 50 milyon, Asya •nın Geri Kalanı: 40 milyon, Suriyeli imparatorluk askerlerinin yerini, isyana katılmış olan Horasanlılar aldı
Avrupa: 25 milyon. ve bunun arkasından hem kilit noktalardaki garnizonları onlar oluşturdular hem
de askeri valilerin çoğu onların arasından çıktı. Abbasilerin ana merkezi İ ran'dı
BÜYÜK KENTLER: (Farsça konuşuyorlardı) ve Sasani İ mparatorluğu'na ait uygulamaların pek çoğunu
Ch•ang-an ( 1 .000.000) , Bağdat (500.000) , Konstantinopolis (300.000) , İ slami idare yapısına aktardılar. Nasturi Hıristiyanların çoğundan idareci olarak da
Loyang (250.000) , Kyoto (200. 000) , İskenderiye (200.000) , faydalanıyorlardı ve saray memurlarının başı olan vezir, Orta Asya'daki Belh kel'l­
Kurtuba (1 60.000) , Tikal (75 .000) , Roma (50.000) , Paris (20.000) tinden gelen Budacı Herrnekoğulları ailesindendi. Halifeliğin başkenti, Şam'dan
Mezopotamya'ya halife el Mansur (754-75) zamanında inşa edilen (eski yerleşim
O L AY L A R alanları Seleukeia ve Ktesiphon'un çok yakınında yer alan) yeni Bağdat kentine
taşındı. Çok kısa bir süre sonra burası, Çin hariç, dünyanın en büyük kentine
• İ slam İ mparatorluğu İ spanya'dan Kuzey Afrika, Mısır, Levant, Mezopotamya, dönüştü. İ slam dünyasının her yerinden gelen çok kozmopolit bir nüfusu vardı
İ ran ve Kuzeybatı Hindistan'a kadar egemen.Yerini alan Abbasiler tarafindan ve kuruluşundan sonra 1 00 yıl içinde bu nüfus neredeyse 900. 000 kişiye ulaştı.
devrilen Emevi halifeliği Halifelik üzerindeki hak iddiaları İ slam alİnılerinin büyük bir bölümü ta­
rafından reddedilse de Abbasiler İ slam dünyasını idare etmek durumunda olan
• T'anglar zamanında Çin İ mparatorluğu yayılmasının doruğu
bir hanedanlık imparatorluğu uygulaması içindeydiler. Bunun sonucu neredeyse
• Uygur ve Tibet imparatorluklarıyla birlikte, İ slam ve Çin imparatorluklarının
sonu gelmeyen dini sürtüşmeydi. Sorunların bir kısmı, İ slam ilinılerinin (ulema)
Orta Asya'da çatışması. Talas Savaşı (75 1 )
İ slami kanunlarını (şeriat) Muhammed ve ilk iki halife zamanında var olan Arap
• Japon devletinin ortaya çıkması
kabile kanunları çerçevesinde yorunılamaları yüzünden çıkmıştı. Emevilerin,
• İ konoklazm üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle sarsılrnış ve zayıf Bizans İ m­
Muhammed'in ölümü üzerinden 13 yıldan biraz fazla bir zaman geçtikten sonra
paratorluğu fark ettikleri gibi bu, büyük bir imparatorluğun yönetilmesini imkansız kılan bir
• Batı Avrupa'daki küçük krallıklar. Frank Krallığı'nda Karolenjlerin iktidara hareket noktasıydı. Giderek Sünni alinıler bile, özellikle Abbasilerin de böyle bir
gelmesi iddiası olmadığı için, halifeliği İ slam dünyasında bir devlet yönetimi sağlamak
• Bir iç isyanla sistematik olarak tahrip edilen Teotihuacin - imparatorluğun için gerekli bir beladan daha fazlası olmadığı için reddetmeye başladılar. Hali­
kesin olarak çöküşü felik, i slamı desteklediği için bazı övgüye değer nitelikler elde edebilirdi, ancak
• Maya uygarlığının zirvesi bu ulema tarafından tanınılanmış olmalıydı. Şii mirası ayaklanmanın kaynağı ve
• Oaxaca'daki Monte Alban'ın terk edilmesi ara sıra onlara destek veren Abbasiler olsa da, Şiiler de Abbasileri reddetmişlerdi.
Şiiler Muhammed'in ailesi içindeki imam nesiini sadece Ali'nin soyundan gelen
• Peru'da Wari "imparatorluğu"
iki kişiyle (Hasan ve Hüseyin) sınırlandırıyorlardı. Buna karşın Abbasiler İ slamın
• Batı Afrika'da erken devletler - Kanim, Gana ve Gao
şuubiye kavramı -İ slamın, İ ran gibi Arap dünyası dışından olanlar da dahil olmak
• İ slamiyetİn Doğu Afrika sahilini etkilernesi
üzere her kültürle uyunılu olduğu düşüncesi- aracılığıyla daha geniş bir bakış açısı
• Wollo'da Habeş Krallığı oluşturmaya çalışıyorlardı. Bu düşünce, Muhammed'in fikirlerine uygun olmadığı
• Çin, Kore ve Japonya'da ilk tahta blok baskı gerekçesiyle ulema tarafından reddediliyordu. 9. yüzyılın başlarında halife el Me­
• İ slam dünyasında kağıt üretiminin yerleşmesi mun Şiilerin desteğini almaya çalıştı ve onların 8. imaını olan Ali el Rida'yı varisi
• Batı Avrupa'da ilk defa üzengi kullanımı olarak seçti . Mezopotamya'daki büyük bir ayaklanmadan sonra plandan vazgeç-
310 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlNYÜKSELiŞi • 31 1

meye zorlandığı halde, daha sonra Şü imarnın otoritesine kendisi sahip çıkmaya torluklarının her ne pahasına olursa olsun kaçındıkları tek şeydi. Kökleri (izlene­
çalıştı. 833'te ulema 'ya karşı bir soruşturma (minha) başlattı ve bu, el Mütevekkil'in bildiği kadarıyla) , fetbedilen toplumdan ayrı tutulan elit bir Arap ordusuna ilişkin
(847-8 6 1 ) hükümdarlığına kadar sürdü. Saldırı, ulema Hıristiyanlığın aksine bastı­ özgün Müslüman idealinden uzaklaşılmış olmasına uzanıyordu. Ordu yerleşik
rılabilecek örgütlü bir yapı oluşturmadığı için başarısız oldu. Liderlik etme nite­ hale geçip toplumla bütünleştikçe daha çok insan Müslümanlığı kabul etti. Dün­
likleri bireylere bağlıydı ve onların dini otoritesini kabul edenlerin oluşturduğu yanın daha büyük bir parçası fethedildiği zaman İ slam imparatorlukları ciddi bir
tabandan geliyordu . Sonunda Abbasiler, hiç değilse halifeliklerinin varlığını kabul sorunla karşı karşıya kaldılar, çünkü İ slam kanunları cemaatin diğer unsurlarıyla
etmeye razı olmuş olan Sünnilere daha yakın durdular. savaşmayı yasaklıyordu. İ slam dünyasının sınır boylarında yer alan çeper bölgeler­
den köle askerlerin askerlik hizmetine alınması bu sorunların bazılarını çözdü ve
paralı askerlerin kullanılmasıyla kıyaslandığında bazı avantajları vardı. Köleler genç
1 1 . 1 0 . 1 İberya
yaşta askere alınıyorlardı, aileleri yoktu ve bu yüzden doğru değerlere sahip olacak
Abbasiler eski Emevi imparatorluğunun tümünü hiçbir zaman denetim altına
şekilde eğitilip bir kalıba sokulabiliyorlardı. Devletin veya hükümdarın mülkiye­
al�amışlardı. Emevi ailesinin geri kalanını katleden Abbasilerden kurtulan Ab­
tinde elit biriikiere dönüştüler. Bununla birlikte sorun, çoğunlukla sadece kendi­
durrahman İbn Muaviye, İ slam eyaleri Endülüs'ün ( İ berya) denetimini 756'da
lerini askere alan hükümdarların nesiine bir sadakat duymalarıydı. İ lk köle askerler
ele geçirdi ve 1 0 3 1 'e kadar hüküm sürecek olan hanedam orada kurdu. İ berya
Abbasi el-Mutasım (833-842) zamanında Orta Asya'daki Türklerin arasından top­
yarımadası, daha büyük bir İ slam dünyasına dahil edilmiş olması nedeniyle uzun
landı. Arkadan gelen neredeyse tüm İ slam hanedanları köle askerlere ;güvenmeye
zamandan beri ekonomik yarar elde ediyordu. Toplanan zenginlik kalıcı bir pa­
başladılar ve bu askerler 1 250- 1 5 1 7 arasında Mısır'd a hüküm süren Memlukların
rab asker ordusunu (temelde Kuzey Afrikalı Berberiler) beslemek için yeterliydi.
egemenliği altında başarılarının zirvesine ulaştılar. Yonetenlere dönüşen bir köle
Büyük oranda kölelerin çalıştığı eski Vizigot mülkleri dağıtılınıştı ve halkın bü­
asker "hanedanı"ydılar ve orduya, sonunda kendileri de yeni yönetenler nesiine
yük bölümü, tüm İ slam dünyasına satılan tarımsal artı ürünü üreten kiracı çiftçi­
dönüşecek · daha çok köle alıyorlardı.
ler haline geldi. B ıneviler zamanında artan bir refah vardı ve 900'e gelindiğinde
1 60 . 000 kadar olan nüfusuyla başkent Kurtuba, Batı Avrupa'daki en büyük kentti.
Kendisini halife ilan eden ve 400.000'den fazla kitabın bulunduğu bir kütüpha­ 1 1 . 1 0 . 3 Fatımiler ve Dağılma
nenin kurulmasına yardımcı olan llL Abdurrahman (9 1 2-96 1 ) zamanında muhte­ Abbasi halifeliği, köle Türk askerlerin 8 6 1 'de halife Mütevekkil'i katietmelerinin
melen zirvesindeydi. Ulu Cami (sonradan katedrale dahil edildi) el Hakim (96 1 - ardından dağılmaya başladı. Bunu anarşinin geliştiği bir dönem izledi. İ kinci nesil­
976) zamanında inşa edildi. İ slam idaresi altındaki İ berya hoşgörülü bir dünyaydı den köle bir asker olan İ bn Tulun, Mısır'da iktidarı ele geçirdi ve Abbasiler yörenin
ve Hıristiyan kilisesi ve Vizigotlar zamanındaki cezalandırmalardan sonra Yahudi denetimini 905 'e kadar tekrar ele geçiremediler. 869-883 döneminde, şekerkamışı
cemaati, durumunda göze çarpan bir düzelme olduğunu gördü . Nüfusun büyük tarlalarında çalıştırılmak ve niteliği bozulmuş arazileri tuzdan arındırıp böylece
çoğunluğu Mustaribler'e dönüştü. Müslüman kültürünün giyim kuşam ve yeme .daha çok araziyi tarıma geri kazandırahilrnek üzere Güney Mezopotamya'ya ge­
içme adetleri gibi birçok yönünü benimsediler, ama Hıristiyan olarak kalmaya tirilmiş olan Afrikalıların da içinde olduğu bir dizi çok büyük köle isyanı vardı.
devam ettiler. Başkentte ve sarayda hizipleşme ve dini çatışma tırmandıkça Abba­ İ slam dünyasındaki en büyük Abbasi karşıtı güçlerden biri, gelişen radikal Şii ha­
siler İ slam dünyasının diğer yerlerinde yavaş yavaş denetimi yitirdiler. 789'da Fas, reketiydi: İ smaililik. Bu hareket tüm Şii geleneğiyle yollarını ayırdı ve bu geleneği
Ali soyundan gelen İ drisilerin önderliğinde imparatorluktan ayrıldı. SOO'de Abbasi Kuran'ın derin anlamına dayanan, İ slamın yeni bir şekli içinde yer alan mesih
halifesi Harun Reşid, Aglebi hanedanını kuran Kuzey Afrika'nın geri kalan kısmı­ inancı üzerinden yeniden tanımladı. Kanun ve ritüel yoktu ve sırra vakıf olma
nın valisine gerçek bağımsızlık ve özerklik ihsan etti. 821 'de Memun, Horasan'da hiyerarşisi vasıtasıyla manevi bir vahiye dayanıyordu . Şüphesiz İ slam öncesine ait
hüküm süren yeni Tahiri hanedanını tanıdı. bazı inançları benirnsemişti ve Sünni ilimler bu hareketi İ slami olarak görmeyi
reddettiler. Siyasi bir hareket olarak İ smaililik 909'dan itibaren Kuzey Afrika'yı
denetimi altına aldı ve Fustat'ta (Kahire) yeni bir başkent kurduğu Mısır'ı 969'da
fethetti. Burada türbeler ve ziyaret yerleriyle birlikte öneırıli bir Ali kültü yaratıldı.
1 1 . 1 0 . 2 Köle Askerler
Denetim altına aldıkları yerlerde, İ slam dünyasında bir benzeri olmayan ve geç
Dünyevi açıdan bakıldığında, Herberi kabile kuvvetleri ile Türk ve Sudanlı köle
dönem İ slam tarihinde büyük bir etkiye sahip olan bir kurumu -köle askerlik­
alaylarına dayalı bir fetih rejiminden daha fazlası değildi. Yönetimin öneırıli bir
yaratmanın sorumlusu Abbasilerdi. İ lk bakışta köleleri silahiandırmak çok garip
bölümü, daha önce Abbasiler zamanında olduğu gibi,Yahudi ve Hıristiyan görev-
görünebilir. Bu, Atinalıların, Romalıların ve daha sonraki Avrupalı köle impara-
312 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR iSLAMlNYÜKSELiŞi • 313

liler tarafından yürütülüyordu ve hükümdar Bizans ritüellerini benimseyip onları yenilgiye uğratıldığı, 1 5 .000'den fazla esirin gözlerine mil çekilen 1 0 1 4'teki Stru­
daha da geliştirdi. Fatırniler 978'den sonra 1 00 yıl boyunca Güney Suriye ve Şam' ı ma Nehri Savaşı'nda kazanılan zaferdi. 4 yıl sonra Bulgar devleti yıkılıp Bizans'a
denetimleri altında tuttular, ama Mısır'da rejim iç savaşlar ve dini bölünmeler doğ­ dahil edildi. Bizans hükümdarları için asıl sorun, Anadolu 'daki askeri aristokrasinin
rultusunda 1 0 2 1 'den itibaren çöktü . konumunun güçlenmesi, mülklerinin geniş bir alana yayılması ve köylü askerleri
Fatımİler 960'larda Mısır'ı fethetmeden önce Abbasi halifeliği aslında son giderek serflere dönüştürme başarılarıydı. Bu sadece vergi gelirlerini azaltınakla
bulmuştu. 10. yüzyılın başlarından itibaren, imparatorluğun Mezopotamya'da yer kalmadı, aynı zamanda 7. yüzyılın ortasında yapılanmış olan Bizans devletinin te­
alan çekirdeği üzerindeki denetimleri bile çok sınırlıydı ve bölge, 945 'te kendi mellerinin tam anlamıyla altını oydu ve gelecek adına çok ciddi sonuçlara yol açtı.
rejimlerini kurup halifeyi kukla haline getiren İ ranlı paralı askerler, Büveyhiler,
tarafından fethedildi. Bir bakış açısına göre, Abbasi İ mparatorluğu'nun yıkılınası
yerel büyük toprak sahiplerinin, ordu ve eyalet yöneticilerinin iktidarı ele geçirip
1 1 . 1 1 Doğu Avrasya'mn Sorunları: Çin, Tibet ve Uygurlar
7 5 1 'de Talas Savaşı'nda Araplara yenilmesi, T'ang İ mparatorluğu için ciddi sorun­
Bağdat'ın merkezi denetimine karşı kendilerine ait daha küçük devletleri kurma
ların başlangıcına işaret ediyordu. Bunu neredeyse hemen general An Lu-shan'ın
süreci olarak görülebilir. Bununla birlikte bu "yıkım" , çok büyük tek bir impara­
ayaklanması izledi. General karma bir Sogd ve Türk soyundan geliyor ve Pekip,
torluk sürdürülemez olduğu için İ slam dünyası kapsarnındaki farklılığın neredeyse
Shansi ve Şantung bölgelerinin ordularını kontrol ediyordu. 7 5 5 'te başkenti ele
kaçınılamaz gelişmesi olarak da görülebilir. Bu farklılık neredeyse tamamen po­
geçirdi. 757'de onun ölmesine rağmen isyan başka bir askeri liderin, Shih S su­
litik olmaya devam etti. Abbasilerin çöküşü İ slam dünyasının her yerindeki geniş
ming'in, önderliğinde devam etti ve ancak Tibet'in ve Uygurların yardımıyla
ticaret ağını pek fazla değiştirmedi ve İ slam dünyasının temel kültürel ve dini
bastırıldı. Çinliler aynı zamanda 750'lerden itibaren 400 yıldır denetim altında
birliği bozulmadan kaldı.
tuttukları yöreleri birbiri ardına kaybediyorlardı. 40 yıl içinde Orta Asya'nın ar­
[ Geç Dönem İslam Dünyası 13. 7J
tık İ slamın, Tibetlilerin ve Uygurların egemen olduğu neredeyse her yerinden
geri çekilmişlerdi. Kore'de Silla Krallığı, güçlü hükümdan Kyongdok (742-765)
1 1 . 1 O. 4 Bizans Dünyası zamanında aslında bağımsız oldu. Ancak 8. yüzyıldaki geniş ölçekli aristokrat ve
860'lardan itibaren Abbasilerin düşüşü, Bi �ans gücünde bir yükselişle neredeyse köylü ayaklanmaları daha sonra gücünü kaybetmesine ve bir yüzyıl içinde Silla
tamamen aynı zamanda meydana geldi. Geçmişte olduğu gibi Bizans tarihinin Krallığı'nın çökmesine yol açtı . Güneyde 750'lerden itibaren Nan-chao Kral­
gelişme örgüsü İ slam dünyasında olanın tersiydi. 864'te Bulgarlar yenilgiye uğ­ lığı Çin, Hint ve Tibet etkilerinin çok fazla birbirine karıştığı bir yerde gelişti.
ratıldı ve dinleri zorla değiştirildi. Bu, Balkanlar'da uzun bir Hıristiyanlaştırma 827'ye gelindiğinde Kızıl Nehir yöresine egemendi, 860'larda Çinhleri yendi ve
sürecinin ve Bizans kültürel etkisinin yayılmasının başlangıcıydı. 3 yıl sonra bir Szechwan'ı işgal etti. 902'den itibaren Ta-li Krallığı olarak biliniyordu. 1 3 . yüzyıla
saray darbesiyle Makedonyalı bir köylünun oğlu, I. Basileios olarak, 200 yıl hü­ kadar varlığını sürdürdü . 939'da Vietnam, Güney Çin'in tüm denetiminden kur­
küm sürecek olan Makedonya hanedanının ilk imparatoru haline geldi. Bu ha­ tuldu ve devarnında neredeyse her zaman Çin'den bağımsız oldu .
nedanın saltanatı, her ne kadar hala sınırlı olmaya devam etse de, Bizans gücünün Uygurlar Kara-Balgasun'daki başkenderi üzerinden doğunun merkezinde bu­
zirvesinde olduğu dönemle çakıştı. Malta 870'te kaybedilmişti ve Bari'nin 3 yıl lunan bozkırlara hakimdi. Genellikle Çiniilere destek oluyorlardı ve An Lu-shan
sonra tekrar zaptedilmiş olmasına ve Anadolu'da ilerlemeler kaydedilmesine rağ­ isyanının bastırılmasına yardım ettiler. Bunu yapmalarının sebebi Çin'den haraç
men 902'de Sicilya'daki son merkezler kaybedilmiş oldu. 930'larda ve 940'larda almalarıydı. Çiniller her Uygur atı için 40 parça (daha önce Türklere ödenenin
Abbasilerin gücü zayıfladıkça Doğu Anadolu ile Kuzey Suriye'de kazançlar el­ sekiz katı) ipek ödemek zorundaydılar ve sürekli olarak en kötü adar onlara veri­
de edildi. 960'larda Halep ve Girit ele geçirildi. Girit'in denetim altına alınması liyordu. T'anglar 765'te başkentten ayrılmalarını sağlamak için Uygurlara 1 00 . 000
Ege'ye yapılan Müslüman akınlarını büyük ölçüde azalttı. Dört Ermeni krallığı, parça ipekten oluşan özel bir ödeme yapmak zorunda kaldılar. 1 00 yıl içinde Çin­
968 'de Taron, 1 OOO'de Taik, 1 0 2 1 'de Vaspurakan ve 1 045 'te Ani, ilhak edildi, ancak iller at başına 50 parça, yıllık olarak da toplamda 500.000 parça ipek öder olmuş­
sonuncusu hemen kaybedildi. Bununla birlikte, İ slam dünyasının iç sorunlarına lardı. Uygurların İ pek Yolu'ndaki ticaretten gelir elde edebilmek için, diğer Orta
rağmen Bizanslılar güç dengesinde önemsiz değişikliklerden fazlasını yapacak gü­ Asya imparatorluklarında olduğu gibi, istikrara ihtiyaçları vardı. Batıdaki Sogd
ce sahip değildi; Balkanlar'da ve Doğu Avrupa'da daha başarılı oldular. 989'da Kiev tüccarlada yakın ilişki içindeydiler ve 760'larda onlar aracılığıyla gelen Maniciliği
PrensiVladimir din değiştirmeye ikna edildi ve kurduğu küçük prenslik Bizans'ın ve Sogd yazısını benimsediler. Uygurlar hızla Orta Asya ticaret ağlarından yarar
manevi ve kültürel uzantısı haline geldi. Çok daha önemlisi, Bulgar ordusunun sağlayan yerleşik bir halk haline gelip anlaşma bozulduğu takdirde tazminat davası
314 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlNYÜKSELİŞİ • 315

ettiler. N e Tibetliler n e d e Çinliler onları yenecek güçte olmadığı için bağımsız


krallıklar halinde varlıklarını sürdürdüler.T'anglar ve Uygurlar zayıflayınca 9. yüz­
yıl başlarında Tibet devletinin büyüdüğü görüldü : Uzakta kalan Semerkand'ı bile
kuşatabildiler. 822'de Çinlilerle Tibet'in bağımsızlığını tanıyan bir barış antiaşması

{
yaptılar; metin 1 959'a kadar Lhasa'da duran bir dikilitaşa kazınmıştı. Tibet devleti

/ ı
1
kısa ömürlü oldu ve (kısmen Budacı manastırlara karşı yönelen) bir aristokrat

(
ayaklanmasının ve varis bırakmayan kralın, Ghang-darma'nın, öldürülmesinin

·-·�
\......,.
.
.....;
....
ardından 840'larda çöktü. Anarşi çıktı. 10. yüzyılın başlarında Budacılık Amdo
1
·
-
manastırında üslenen dGongs-pa rab-gsal tarafından Tibet' e getirildi. Tibet Buda­
..
... .

../ '-....( .
( o ..... ..
cılığının en eski ekolünün -rNying-ma-pa- temelleri burada atıldı. Tibet politik
açıdan bir dizi küçük krallığa bölünmüş olmayı sürdürdü .
\ 830'larda Uygurların çöküşü T'ang hanedanının önemli desteklerinden bi­
rini ortadan kaldırdı. Bununla birlikte, zayıfladıkları sırada endüstri öncesi tüm
imparatorluklarda görülen birçok ortak sorundan muzdariplerdi: Hizipleşme ve
merkezin zayıflığı, başa çıkılınası zor dış tehditierin büyümesi ve giderek devlet
sınırları içinde kurulan hakimiyetin, özellikle de eyaJet yöneticileri ve yerel as­
keri görevliler (chieh-tu-shih) üzerindekilerin, sürdürülmesi sırasında karşılaşılan
bir başarısızlık. 870'lere gelindiğinde T 'angların "adil toprak sistemi"nin çökmesi,
yerel elider topraklara el koyunca köylülerin hoşnutsuzluğunu tırmandırdı. Bü­
yük sınır ve eşkıya grupları taşrada kol geziyordu; 1 O yıl içinde bazılarının sayısı
600.000'i geçmişti. 881 -883 arasında başkent Ch'ang-an'ı ele geçirdiler, hükümet
birlikleri kenti geri alıp yağmaladılar ve daha sonra yağmacı köylülere tekrar kap­
tırdılar. i mparatorlar artık harabe haline gelmiş olan Ch'ang-an'ı terk etti, Loyang
da kentte yaşayanların çoğunu kaybetti. T'ang hanedam 907'ye kadar resmen son
bulmamakla birlikte 880'lerin ortalarından itibaren imparatorların gerçek gücü
çok sınırlıydı. i mparatorluk dağıldı. 9. yüzyılın sonlarından beri hiçbir merkezi
müdahale olmadan halefierini belirleyen askeri görevliler artık kendi krallıklarını
kurmuşlardı. Çin 1 0 . yüzyılda "Beş Hanedan" döneminde bölündü. Bunlar Ku­
zey Szechwan'da Shular, Kanton çevresinde Güney Hanları, Fukien'de Minler,
Hunan'da Ch'ular ve Chekiang'da Wu-Yı.iehler olmak üzere Çin'in büyük bölge­
lerini kontrol eden krallıklardı.
Harita: 34: 1 0.Yüzyılda Çin: "Beş Hanedan" 9. yüzyılın sonları ve 1 0 . yüzyıldaki dağılma kısa ömürlü olsa da, (979'a ge­
lindiğinde Çin'de tekrar birlik sağlanmıştı) , çok sayıda önerrıli sonuca yol açtı.
Hanların yıkılmasından sonra Çin' e yerleşip kendi hanedanlarını kurmuş göçebe
açma imkanı veren kapsamlı bir hukuk sistemi geliştirdiler; bu, tüccarları için
grupların soyundan gelen kuzeyin eski aristokrasinin büyük çoğunluğu, savaş­
önemli bir güvenceydi .
larda yok oldu. Askeri görevlilerin emrindeki ordular giderek tam zamanlı asker
Giderek yerleşik hale gelmiş olmak muhtemelen, 832'de bir i ç savaşla sonuç­
ordularına dönüşünce, askeri bir elit olarak güç kaybına da uğradılar. Bu politik
lanmış olan taht veraseti kaynaklı iç anlaşmazlıkların yapmış olduğu gibi, Uygur­
bir parçalanma dönemi olsa da, aynı zamanda, Sungların yönetimi altındaki bir
ların askeri gücünü zayıflatn. 20 yıl içinde Uygur İ mparatorluğu (Ö tüken yöre­
sonraki 300 yılın olağanüstü başarıların temellerinin atıldığı, Çin'de refahın hızla
sinden bir Türk boyu olan) Kırgızlar tarafindan yenilgiye uğranldı ve üç krallığa
artmakta olduğu bir dönemdi.Yangtze yöresinde geliştirilmiş sulama tekniklerinin
bölündü: Kan-chou, Sha-chou ve en önemlisi, vaha ticaret kenti Turfao civarında
kullanılmasının ve verimi yüksek yeni pirinç türlerinin sayesinde artan tarımsal
konumlanan Koço. 9. yüzyılın ortasında Uygurlar Mahayana Budacılığını kabul
316 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR iSLAMlN YÜKSELiŞi • 317

verim, hızlı bir refah artışı ve büyüyen bir ticarete olanak sağladı. Orta Asya'ya olacaktı. Ludwig, babasının imparatorlukta uyguladığı sınırlı denetimi 830 do­
giden yolların denetimi artık Çiniiierin elinde değildi. Ardından, tüccarlar deniz laylarına kadar sürdürebildi, ancak sorunlar daha sonra hızlı bir şekilde tırmandı.
yollarına ve güneydeki sahil kentlerine yöneldi. Burada gelecek yüzyılların ticari Fetihlerden gelen ganimet olmayınca eliderin sadakatini sağlayacak fazla bir şey
devriminin ilk işaretleri çoktan beri görülmekteydi ve yönetim vergi tabanını yoktu ve sayıları çoğalan isyanlar, kraliyet ailesi içindeki entrika ve komplolar ve
tarım ve topraktan bütünüyle ticaret ve ticaret hacmine kaydırabildi. Ludwig'in üç oğlu arasındaki miras anlaşmazlıklarıyla çığırından çıktılar. Ludwig
Bir yandan da 9. yüzyılın başlarından itibaren Çin'de, yabancı etkilere karşı 840'ta öldü ve 3 yıl sonra oğulları Verdun'de imparatorluğu nasıl paylaşacakları
çoğalan bir düşmanlık ve Budacılık öncesi Çin gelenekleri olararak görülen şey­ üzerinde anlaşm�ya vardılar. 823'ten beri papa tarafından imparatorluk unvanının
lere geri dönülmesi için baskı yapma özellikleriyle öne çıkan büyük bir kültürel halefi olarak gösterilmiş olan Lothar, İtalya yarımadası dahil olmak üzere orta
değişim yaşanıyordu. Kısmen politik olan bu eğilim An Lu-shan isyanının yol kesimleri aldı. (Kel) Charles batıyı ve (Alman) I I . Ludwig (Louis) doğuyu ele ge­
açtığı tahribattan -o ve birlikleri {büyük ölçüde doğru bir şekilde) Çinli olarak çirdi. Bu ikisi Lothar'a karşı birleşti; 842'de Strasbourg'da ettikleri yeminler, erken
görülmüyorlardı- ve Tibetlilerin ve Uygurların, özellikle de at ticareti üzerinde­ dönem Fransızca Roman* ve Eski Yıiksek Almancat dillerinin bilinen ilk örnek­
ki denetimlerinin, Orta Asya'daki yoğun baskısından kaynaklanıyordu . 760 gibi leridit. Ancak hüküm sürdükleri bölgelerin milletler ve dillerle hiç ilgisi yoktu;
erken bir tarihte Yangchow'da yabancı tüccarlara yönelik saldırılar vardı. Aynı za­ bunlar sadece ailevi nedenlerle anlaşmaya varılmış kişisel hükümranlık alanlarıy� .
manda Orta Asya'yla irtibadarı kesildiği için Hudacılığın zayıflamakta olduğu bir 9 . yüzyılın geriye kalanının çoğunda, üç krallık arasında toprak ve imparatorluk
sırada Budacı manastırların gücünü ve zenginliğini hedeflemiş artmakta olan bir unvanı yüzünden neredeyse bitmek bilmeyen savaşlar oldu. 880'lere gelindiğinde
öfke söz konusuydu. Ülkenin güneyindeki Çiniiierin birçoğu, özellikle d� kül­ kraliyet sülalelerinin soyu kuruyordu. 884'te Şişko Charles teorik olarak impara­
türel düzeyi gelişmiş elitler, kuzeyde yer alan Çinli olmayan eliderin gücü olarak torluğun tek hükümdarıydı, ancak artık gerçek bir gücü yoktu ve zaten deliydi. 4
gördüklerine düşmanlık besliyorlardı ve yaşatılan bir Çin gelenekçiliği -ya da
yıl sonra öldüğünde, imparatorluk kalıcı olarak dağıldı.
"yeni-Konftiçyüsçülük"- olduğuna inanmış oldukları şeyin propagandasını ya­
Merkezi otorite çökünce devletin sahip olduğu kadarıyla güç, kısa sürede
babadan oğula hükümdarlara dönüşen yerel kontların eline geçti. 9 1 1 'e gelin­
pıyorlardı. Uygulamada bu, Hanlar zamanında 1 000 yıl önce geliştirilmiş olan
diğinde Doğu Frank krallığında Karolenj sülalesinden kimse kalmamıştı ve 1 0 .
fikirlerden çok uzaktı . 840'larda " İran" asıllı dinler -Zerdüştçülük, Manicilik ve
yüzyılda Batı Frank'ta bazı Karolenj hükümdarlar seçilmiş olsa d a , sonuncuları
Nasturi Hıristiyanlığı- yasaklandı. 842-845 arasında Budacılığa karşı bir dizi ön­
V Louis 987'de öldü . Son kraliyet sikkeleri 9. yüzyılda kesildi. 1 0 . yüzyılda az
lem alındı. Manastıdar "uygun olmayan" keşişlerden temizlendi ve keşişlerin mai­
sayıda sikke de piskoposların ve yerel hükümdarların otoritesi altındaki yö­
larına el kondu (Budacılığa dayalı gerekçelerle bu haklı gösterilebiliyordu .) Bun­
netim döneminde kesilmişti. 1 0 . yüzyıla gelindiğinde Frank İmparatorluğu bir
lara ek olarak, 4600 manastır ya kapatıldı ya da yıkıldı, sangha mensubu 260.000
dizi yerel devlete bölünüp dağılmıştı: Flandre, Normandiya, Burgonya, Akitanya,
erkek ve kadın dünyevi hayata geri dönmeye mecbur edildi ve daha fazla mülk
Bavyera, Gaskonya ve sayısız daha küçük birim. 1 0 . yüzyıl tarihi büyük ölçüde
vergilendirildi. Budacılık karşıtı bu fermanlar başkent dışında olasılıkla tam olarak
onların aile anlaşmazlıklarına, ittifak evliliklerine ve kraliyet sülalesinden geriye
uygulanmadı, 840'lardan sonra da hafıfletildi. Budacılık, özellikle de Ch'an ekolü,
kalanlada bağlantılarına dairdir. Dağılma çoğu kez "feodalizm" diye tanımlan­
birçok eyalette parlak günlerini yaşamaya devam etti, ama genel olarak 840'lardaki
mıştır, ancak bu terim tüm endüstri öncesi imparatorluklar ve devletlerdeki
fermanlar zaten var olan bir süreci -Çin toplumu ve devleti içinde Hudacılığın
ortak bir görünümün özel bir B atı Avrupa biçiminden başka bir şey ifade etmez.
öneminin azalmasını- hızlandırdı.
Toprak önde gelen zenginlik kaynağıydı ve bir orduya sahip olmanın tek yolu
[ Geç Dönem Çin 13. 1]
savaşçıları besieyecek toprakların bağışlanmasıydı. Merkezi denetim zayıfladı­
ğında hükümdar tarafından bağışlanan toprakların babadan oğula geçme teh­
1 1 . 1 2 B atı Avrasya 'nın S orunlar ı : D a ğılma ve İstila likesi her zaman vardı . Kaçınılmaz sonuç ise, yerel askeri eliderin elinde daha
Charlamange Frank geleneğine uygun olarak imparatorluğunu üç oğlu arasında da çok gücün ve toprağın birikmesiydi. Avrupa "feodalizm"ine özgü olanların
paylaştırmaya niyetlenmişti. Ne var ki, oğullardan ikisinin erken ölümü (Dindar) tamamı, 9. ve 1 0 . yüzyıllardaki parçalanmanın düzeyi, yerel toprak sahiplerinin
Ludwig'in (Louis) tek halef olması demekti. Babasının ölümünden kısa süre ön­ elde ettiği (özellikle meşru) gücün büyüklüğü ve toprağa ve toprak sahiplerine
ce kendisini imparator ilan edip taç giydi, ama belirleyici an, 2 yıl sonra 8 1 6'da bağlanan serflerin sayısının çokluğudur.
Reims'te Papa IV. Stephanos tarafından tekrar taç giydirildiğinde geldi. İmparato­ Eski Fransızca, Roman dili. (ed.n.)
t
*

run meşruiyet kazanması için papa tarafından taç giydirilmesinin zorunlu oldu­ Hochdeutsch. Almanya'nın güneyindeki dağlık bölgelerde y. 1 1 00'e kadar konuşulan,
ğu bir geleneği gerçek anlamda başlattı ve bu yüzyıllarca sorunların ana kaynağı standart olmayan, bir takım lehçelerden oluşan dil (ed .n.)
318 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR İSLAMlN YÜKSELİŞİ • 319

Bau Avrupa'da merkezi otorite zayıflayınca bölge sayıları giderek artan is­
tilalara maruz kaldı. Bu da, yerel hükümdarlar bu saldırılada başa çıkmak için
harekete geçtiğinde sadece hükümet otoritesinin çöküşünü hızlandırdı. Sonuç,
çözülmekte olan otoritenin ve çökmekte olan düzenin kısır döngüsüydü. Başlan­
gıçta asıl tehlike, daha önceleri çok çeperde kalmış bir alan olan İskandinavya'dan
geldi. Frank İmparatorluğu, Frizya'ya girince ve ticaret özellikle Danimarka'daki
Hedeby'de ve İsveç'in doğu salıilindeki Birka'da gelişince Avrupa'nın geri kalan
kısmıyla daha çok temasa geçmişti. Gelişme bir uç bölgesi için çok tipikti. 8 .
yüzYılda Danimarka'da zayıf bir krallık ortaya çıkmışu, ama İskandinavya'nın bü­
yük kısmı politik olarak örgüdü olmamayı sürdürüyordu. İskandinavya halkının
neden yaygın bir şekilde akınlara giriştiği tam olarak belli değildir. Kaydedilen
ilk akın 793'te Lindisfarne ada manasurına yapıldı. Kronikleri derleyen keşişler
Vikinglerin acımasızlığını daima abarttılar, çünkü onlar pagandı ve (zenginliğin
büyük kaynaklarından biri olan) manasurlara saldırıyorlardı, halbuki aynı derece:.
de acımasız olan yerel Hıristiyan hükümdarlar kiliseye ilişmeme eğilimindeydi.
En büyük akınların bazıları, 840'larda Kuzey Fransa'nın büyük bölümüne (Paris'i
yağmalamaktan, para verilip baştan savılarak alıkonulmuşlardı) , Kuzey İspanya'ya
ve Güney Fransa'ya yapıldı ve 1 0 yılın sonunda Dublin yağmalandı. 850'lere ge­
lindiğinde Vikingler küçük bir devlet kurdukları Kiev'i de denetimleri alunda
nıtuyorlardı ve 860'ta Konstantinopolis'e saldırmaktaydılar. 860'lardan itibaren
saldırıların en ağır olduğu yer Northumbria, Mercia ve Doğu Anglia krallıkla­
rının ortadan kaldırıldıkları İngiltere'ydi. Kral (Büyük) Alfred'in hükümdan
olduğu Wessex, muhtemelen Vikingler (muhtemelen az sayıda olmakla beraber)
ülkenin doğusuna yerleşmeye başladıkları ve orduları küçülmekte olduğu için
kurtulmuşnı.Vikingler Kuzey Fransa'ya da yerleştiler ve Bau Frank'ın hükümdan
Saf Charles, onların lideri Rollo'yu "Normandiya" bölgesinin yeni hükümdan
yapuğı 91 1 'de bir oldubittiyi kabul etti. Bu sistemin faydası,Vikinglerin, yurttaşları
tarafindan yapılan daha sonraki akıniara karşı koymalarıydı.
Bau Avrupa'daki dağılma daha da yaygınlaşu. Güneyde İslam kuvvederinin
sayıları giderek artan akınları vardı. 9. yüzyılın ortasında Balear Adaları zaptedildi;
aynı sırada Arap grupları köle avı için Rhône Vadisi'nden yukarılara doğru gidi­
yorlardı. 840'larda Güney İtalya'ya ve daha kuzeyde papaİık topraklarına akınlar
yapıyorlardı, hatta papalık destek için doğunun imparatoruna başvurmak zorunda
kaldı . Daha önemli bir tehdit doğudan ve Macarlardan geliyordu. Bu kavmin.tam
olarak kökeni, hiçbir zaman kendilerine verdikleri adla -Magyar- anılmamış olsa­
lar da, çeşidi adlar alunda aufta bulunulduğu için belli değildir. Macarca (içinde bir
miktar Türkçe unsurlar bulunan) bir Fin-Ugor dilidir ve Avrupa'ya egemen olan
Hint-Avrupa diliyle bir akrabalığı yoknır. Muhtemelen " Onogur" olarak bilin­
dikleri Orta Volga bölgesinden diğer bir göçebe grup olan Peçeneklerin baskısıyla
göç ettiler. 880'lerde Karpadar'ı geçtiler. 890'larda Alpler'in üzerinden İtalya'ya
akınlar yapıyorlardı. 1 O. yüzyılın ilk 20 yılında Doğu Frank'a, özellikle de Thürin­
gen, Saksonya ve Alemannia'ya yoğun akınlar yapular. 955'e kadar kesin bir yenil­
giye uğratılmadılar, daha sonra Macar Ovası yöresine yerleşmeye başladılar. İç za-

Harita 3 5 :Vikinglerin Dünyası


320 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

yıflık ve dış saldırıların sonucu olarak Batı Avrupa 1 0 . yüzyılda Avrasya dünyasının
çeperinde çok fakir, geri kalmış ve şöyle böyle örgüdenmiş bir bölge olarak kaldı.
[ Geç Dönem Avrupa 13. 12)
ÇİNYÜZYILI • 351

sındakinden çok daha azdı ve ekonomi üstünde fazla etkisi olmamış gibi görü­
nüyor. T'anglardan sonra ortaya çıkan bir birliğin sağlanamadığı dönem de çok
kısa sürmüştü. 95 1 'de general Kuo Wei, K'ai-feng'de Chou hanedanını kurdu ve
neredeyse bütün Kuzey Çin'i birleştirdi. Hükümdarlığı kısa sürdü ve 960'da or­
dunun yapnğı bir darbe, general Chao K'uang-yin'i iktidara getirdi. Bu general,
Çin'i 1 3 . yüzyılın sonuna kadar idare edecek olan Sung hanedanının kurucu­
suydu. 20 yıl içinde Avrasya tarihinin en dikkat çekici bir dizi askeri seferiyle,
modern Fransa'dan yedi kat daha büyük bir bölgede birlik sağladı. Değişimin
hızı, bu değişimin rakip 1 0. yüzyıl hanedanlarını ortadan kaldırrmş olmasından
anlaşılabilir. 963'te, Orta Yangtze'deki Ch'u Krallığı fethedildi. Bunu 2 yıl sonra
Szechwan'daki geç dönem Shular izledi. 97 1 'de, Kwantung'daki Güney Hanları
saf dışı bırakıldı. 4 yıl sonra, Anhwei, Kiangsi ve Hunan'daki Chiang-nanlar on­
ları izledi. 978'de Kiangsu ve Chekiang'daki Wu-yüehler ele geçirildi ve niha..
13 yet 979'da, Şansi'deki Kuzey Hanlar (bir Türk hanlığı) yenilgiye uğranldı. Ancak,
Ç i n Yü z y ı l ı Hanların ve T' angiarın aksine Sunglar, Orta Asya ve kuzey bozkırlarını kontrol
etmek için dışarıya doğru yayılmayı sürdürmediler. Sungların önü, kuzeyde Kitan
İmparatorluğu, banda Tibet İmparatorluğu'ndan geriye kalanlar ve güneybanda
Ta-li Krallığı (Nan-chao'nun halefı) tarafından kesilmişti. 968'de Vietnam birleşti
( 1 0 0 0 - y. 1 2 5 0 )
ve- bağımsız oldu . 1 225'e kadar hüküm süren Ly hanedanı, 1 009'dan itibaren Gü­
ney Çin' e saidıracak kadar kuvvetliydi.
Hanecianın kuruluşundan sonra, 1 00 yıldan biraz daha uzun bir süre içinde,
1 0 . yüzyılda Çin açık bir farkla Avrasya'nın en gelişmiş bölgesiydi. Ekonomisi Sunglar Mançurya'daki Çinlileşmiş bir kavim olan Juan Juanlar tarafından yenilgi­
ve toplumu özgür köylülüğe ve, özellikle güneyde olmak üzere, çok verimli bir ye uğranldı. 1 127'de, K'ai-feng dahil olmak üzere Çin'in kuzey yarısını kaybetti­
tarıma dayanıyordu.Verimi yüksek pirinç türlerinin geliştirilmesi, yerçekiminden ler. Daha sonra, 1 279'da Moğollar tarafından ele geçirilinceye dek, Güney Sunglar
faydalanarak -ve makinelerle- yapılan sulama sistemleri ve tohum çukuru açmak olarak Hangchou'da hüküm sürdüler. Tüm bu nedenlerin sonucunda, bütün bir
için kullanılanlar gibi makinelerle yılda iki ürün alınması ve önemli miktarda tarihi tutarlı bir hanedan şablonu içine zorla yerleştirmeye çalışan ve özellikle
yiyecek fazlası üretilmesi anlamına geliyordu. Köylülerin çoğu artık sadece geçim­ Çin'in "barbarlar"la olan ilişkilerine kafayı takan Çinli resmi tarihçiler, Sungları
lerini sağlamak üzere üretim yapmıyor, ürünlerini satarak para ekonomisine aktif daima Çin geleneğini korumakta yetersiz zayıf bir hanedan olarak sınıflandırrmş­
olarak katılıyorlardı. Tarımsal artı ürünün çoğu Büyük Kanal üzerinden dünya lardır. Modern tarihçilerio özellikle son 30 yıl içinde yapnğı çalış�alar, Sunglara
üzerindeki en kalabalık büyük kentlere naklediliyordu. Çin aynı zamanda dünya­ ait bu tabioyu tamamen değiştirmiştir. Arnk onların dinamik ve teknolojik açıdan
daki en gelişmiş kentlere sahip ülkeydi. Teknolojik olarak Avrasya'nın önde gelen yarancı bir ekonomiye sahip, muazzam derecede zengin bir ülkeye hükmetmiş
bölgesiydi ve önemli birçok alanda -dökme demir üretimi, pistonlu körükler, oldukları anlaşılıyor. Bu dönemde Çin'in, Avrupa'da 600 yıl kadar sonra meydana
asma köprü inşaatı, pusula ve matbaa- tekel oluşturmuştu. Bunların içinde mat­ gelen ve "ticaret devrimi" ve " endüstti devrimi" denen şeylere yol açan ekonomik •

baanın etkisi, bilgi toplum içinde büyük ölçekte yayılınca dramatik oldu. Çin'in ve sosyal değişimierin eşiğinde olduğu arnk bellidir. Geriye kalan soru, bu dönü­
elde etmiş olduğu zenginliğin İslam dünyasında bile bir benzeri yoktu ve iç ve şümü Çin'in neden başaramadığıdır.
dış ticaret düzeyi Avrasya'nın diğer yerlerindeki düzeyden daha yüksekti. Bütün
bu gelişmelerin toplam etkisi hayati önem taşıyordu ve Çin daha da temel de­
ğişimlerin eşiğindeydi. Erken tarımsal toplumların kısıtlamalarının birçoğundan 1 3 . 1 S ungların Çin'i ve Komş uları
kurtulan, Avrasya'daki ilk toplum olacaktı. Sung devletinin kurumları, yeniden yapılan fetih tamamlandıktan sonra ikinci
Çin 10. yüzyılın büyük bölümünde birlik içinde olmamakla beraber, karışık imparator T'aitsung (976-97) zamanında kuruldu. Çin'de (veya dünyanın başka
siyasi durumun etkisi, 200 dolaylarında Hanların yıkılmasını izleyen kaos sıra- bir yerinde) daha önce hiç görülmemiş ölçüde güçlü bir bürokrasi ve merkezi
352 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇiN YÜZYILI • 353

bir devlet kurdular. Yönetimin en yüksek kademesinde 5-9 arasında üyesi bulu­ yanıltıcı bir şekilde Nanking veya " güney başkenti" demiş olsa da, Pekin'di (Pekin
nan bir Devlet Konseyi yer alıyordu. Konseye imparator başkanlık ediyordu, ancak "kuzey başkenti" demektir) . 1 1 . yüzyılın başlarında güçlerinin zirvesindelerdi ve
sadece bir tek oya sahipti. Resmi dokümanları hazırlayan Bilim Adamları Kurulu Çin'in yeniden ayağa kalkmasına paralel olarak bir göçebe imparatorluğun yük­
bu konseye bağlıydı. Genel idari yapı T'anglar zamanında olduğundan daha basit­ selişinin bir başka örneğini oluşturuyorlardı. K.itan İmparatorluğu, Mançurya'nın
ti, sadece 3 büyük daire bulunuyordu: Ekonomi ve finans dairesi (vergilendirme, büyük bir bölümünü, Doğu Moğolistan 'ı, Kuzey Shansi'yi ve Pekin yöresini içe­
bütçe, devlet tekelleri ve nüfus sayıını işlerine bakıyordu) , ordu dairesi, adalet ve riyordu. Bozkır alanlarına da egemen olmuşlardı ve bir ittifak evliliği yapmış ol­
personelle ilgilenen sekretarya. Kamudan gelen şikayetleri ele alan 3 ayrı büro dukları zayıflamaya devam eden Bağdat'taki Abbasi Halifeliği'yle temas içindey­
vardı ve bu büroların memurları imparatora karşı bile dokunulmazlık sahibiydi. diler. İmparatorluğun gücü, Farsça'da, Batı Türkçesinde ve doğu Slav dillerinde
Sivil memurların seçilmesi amacıyla kullanılan sınav sistemi en parlak olduğu dö­ " Kitay"ın Çin'in adı olmasından ve (örneğin Marco Polo gibi) Avrupalılar için
nemin içindeydi. Sınavın üç aşaması vardı: Eyaletler, imparatorluk sekretaryasının Kuzey Çin'in " Cathay" olmasından anlaşılabilir. K.itanlar Sungları 1 004'te büyük
denetimi altında başkent ve imparatorun başkanlık yaptığı saray. Hala birçok şey bir yenilgiye uğrattılar. Bunun üzerine 100.000 ons* gümüş ve 200.000 top ipeği
himayeye ve tavsiyeye bağlı olsa da, tarafsızlık yazıların anonim tutulmasıyla sağla­ yıllık haraç olarak vermek zorunda kaldılar. Bu haraç, 1 042'de daha da yüksel­
nıyordu. Sistem, son birkaç yüzyıla kadar Avrupa'nın bilmediği düzeyde eğitimli . tildi. Kİtanların sadece kuzeyle değil Orta Asya'yla yapılan ticarette de merkezi
okuryazar bir elitin (matematik ve astronomi de sınavların önemli bir parçasıydı) bir rolleri vardı. Bununla birlikte, hızla, göçebe bir kavimden, hepsi Çiniiierden
varlığı sayesinde işliyordu. Çin'de merkezi resmi bürokraside yaklaşık 25.000 sivil benimsenmiş olan tarım, müstahkem kasabalar, demir dökümhaneleri ve dokuma
memur bulunuyor, yaklaşık yirmi katı da eyalerlerde çalışıyordu. Avrupa'da yer alan fabrikalarına sahip bir kavime dönüştüler. Ki tan İmparatorluğu 1 1 . yüzyılın sonla­
devletlerin kraliyet maiyetindeki bir avuç katiple fiili bir yönetime sahir.- olduğu rında geriliyordu ve nihayet 1 1 25'te Juan Juanlar tarafindan yenilgiye uğratıldılar.
bir zamanda durum buydu. Kitanların çoğu batıya gitti, ardından Sinkiang'daki Uygurlara katıldılar; orada
Sung politikasının önemli bir parçası, maliyetlerinin karşılanması ve sivil dene­ 1 1 33'te başkenti Balasagun olan Karakitan Krallığı'nı kurdular, Kaşgar ve Semer­
timin yürütülmesi amacıyla orduyla ilgiliydi. Ordunun mevcudu 975 'te 375 .000 kand kadar batıda yer alan birçok Orta Asya vaha kentine hakim oldular. iktidarda
kadarken hızla artarak 1 1 . yüzyılın ortasında 1 . 250.000'i geçti. Bu toplaının yak­ bulunan elider büyük oranda Çinlileşmişti, ama bununla birlikte çok güçlü bir
laşık 300.000'i başkentin çevresini tutuyordu, bir o kadarı da Kİtanlara karşı kuzey Budacı ve Nasturi kültürü de söz konusuydu. Devlet, Moğollar tarafindan fethe­
sınırında bulunuyordu ve 400.000'den fazlası kuzeybatı sınırındaydı. Artık askerler dildiği 1 2 1 8'e kadar varlığını sürdürdü.
T'angların dağınık durumdaki bölgesel milis sistemine göre orduya alınınıyordu, 1 1 . yüzyılın başlarında Tangutlar çok önemli iki ticaret kenti olan Wuwei ve
ordu temel olarak profesyonel paralı askerlerden meydana gelmişti. Bu ordulardan Chang-yeh'i ele geçirdiler. 1 038'de Batı Hsia İmparatorluğu 'nu kurdukları za­
bir tanesi bile Hanlar zamanındaki Çin devletini iflas ettirebilirdi ve bu kadar bü­ man, Çin'in kuzeybatı sınırında çok daha karmaşık bir devlet ortaya çıkmış ol­
yük sayıda bir ordu (o zamana dek dünya üzerinde görülmüş en büyük orduydu du . Bu devlete bir Tangut (göçebe) eliti hakimdi, ama devlet, Tibethler, Uygurlar,
ve 1 9 . yüzyıla kadar Avrupa'da var olan orduların her birinden daha büyüktü) Türkler, Çinliler ve (Kuzey Çin'de 500 yıl önce hüküm sürmüş olan Tabgaçların
ancak Çin'in muazzam zenginliği ve etkili vergilendirme sistemi sayesinde finan­ soyundan gelen) Hsien-peilerden oluşan bir karmadan meydana geliyordu. Hem
se edilebiliyordu. Buna rağmen, sistemin masrafları nedeniyle, hükümet içinde göçebe hem de yerleşik gruplar barındırınakla birlikte, zenginliği Çin ile Orta
fikir ayrılıkları vardı. Wang An-shih gibi reformcular, asker bulmanın ve besleme­ Asya arasında yapılan ticaret yollarından yararlanmasından kaynaklanıyordu. Tan­
nin zorlukları nedeniyle ordunun sayısını azaltına çabasıyla, Ssu-ma Kuang gibi gutlar Çinilieri 1 044'te barış yapmak ve 72.000 ons gümüş, 1 35 .000 top ipek ve
muhafazakada kıyasıya mücadele ediyordu. Ordu aynı zamanda, yanıcı düzenekler 1 5 .000 kilo çaydan oluşan yıllık bir haraç ödemek zorunda bıraktılar. 1 0 8 1 'deki
ve roketlerle gelişen bir ateşli silahlar yelpazesiyle teknolojik anlamda gelişmiş bir bir Sung saldırısı başarısız oldu, ardından haraç ödemeye devam ettiler. Batı Hsi­
seviyedeydi. Ordu mevcudunun çok büyük ve teknolojik seviyesinin çok geliş­ aların kültürü çeşitli geleneklerin karmaşık bir bileşimiydi. Tangut'ta çok önemli
miş olmasına rağmen, askeri yönden Sungların neden nispeten başarısız oldukları miktard:ı Budist literatürün bulunduğu biliniyor, ama bunlar Tibet geleneğinden
sorusunu sormak kaçınılmazdır. Temel neden, teknolojik üstünlüklerini si.irdüre­ değil de Çiniiierden alınmışlardı. Batı Hsia İmparatorluğu da Moğollar tarafindan
memeleriydi; yeni silahiara ait bilgiler sınırları hızla aşıyor ve Çin'in çevresindeki yıkıldığı 1 227'ye kadar varlığını sürdürdü.
güçlü devletler tarafından kendi silahlarını geliştirmek üzere kullanılıyordu.
Bu devletlerin en önemlisi, 10. yüzyılın başlarında T'angların çöküşü sırasın­ * Kuyumcu libresinin on ikide biri (3 1 gram) veya çarşı libresinin on altıda biri (28,3
da A-pao-chi'nin önderliğinde ortaya çıkan Kitanlardı. Kİtanların başkenti, onlar gram) nispetinde olan bir ağırlık birimi (ç.n.)
354 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇİN YÜZYILI • 355

Sunglar üzerinde en büyük etkiyi yaratan göçebe imparatorluk, Çin'de olanaksız kılıyordu) ve hiçbir yeni toprak sahibinin kiracının toprağı işleme hakkı­
1 640'lardan 1 9 1 1 'e kadar hüküm süren "Mançu" İmparatorluğu'nu kurmuş olan­ nı elinden alamayacağını açıkça ortaya koyuyordu. Bu bakımdan kiracılara toprak
ların ataları olan Juan Juanlardı; Sungların kuruluşunun ardından bir kavim olarak üzerinde kalıcı bir hak tanımış oluyordu, kiracılık hakkını satma ve hatta ileride
1 00 yıldan daha uzun bir süre tanınmamışlardı ve muhtemelen her şeyden önce tekrar geri alma hakları da vardı. Böylece toprak sahipleri neredeyse tam anlamıy­
Çin dünyasının bir ucunda bulunan at yetiştiricileriydiler. 1 1 1 5 'e gelindiğinde, la topraklarından sağladıkları kira parasıyla geçinmek durumundaydılar. Buna ek
Aguta tarafindan kurulan imparatorlukları, başkenderi Harbin'in kuzeydoğusu olarak, bir dizi teknolojik değişim uzun bir zaman içinde bir birikim oluşturmuştu.
üzerinden Mançurya'nın büyük bir kısmını yönetiyordu. 1 1 20'de Sunglarla bir MS 3. yüzyıla gelindiğinde Kuzey Çin'de toprağı fazla derin olmayan bir şekilde
ittifak oluşturdular, ama 1 1 20'lerin ortalarında Kitanların yıkılmış olması hızlı bir açan saban, bir karık yapabilmek için keseği çevirebilecek şekilde elden geçirilmişti.
şekilde yayılmak için bir fi ı;s at yarattı. 1 1 26'da (Kitan İmparatorluğu 'nun sınırla­ Bu iyileştirme, 8. yüzyılda karık derinliğinin değiştirilebileceği ayarlanabilir bir
rının çok ötesinde yer alan) Kuzey Çin'in büyük bir bölümünü işgal ediyorlar­ saban bıçağı ve demirden yapılmış bir kesek deviricisiyle daha da geliştirildi. Gü­
dı. Ertesi yıl, Sungların başkenti K'ai-feng'i ele geçirdiler ve ardından haneılını neyde yapılan sulu pirinç tarımında, sabanı çekmek üzere Avrupa'da olduğu gibi
Güney Çin'e çekilmek zorunda bıraktılar. Güneye yapılan akınlar devam etti; fazla hayvan gerekmiyordu; tek bir öküz veya manda yeterliydi. Kuzeyde yer alan
Çin imparatoru Hui-tsung esir bile alındı. 1 1 42'de yapılan bir barış anlaşması iki , kuru tarım bölgesinde bu saban, aynı esnada dört karık açacak şekilde uyarlanmıştı
devlet arasındaki sınırı Huai Nehri olarak belirledi ve Sungları yıllık bir haraç ve tohumların bir hazne içinde organik gübreyle karıştırıldığı, tohum için çukur
ödemek zorunda bıraktı . Bunu, Juan Juan eliderinin arasındaki taht veraseti krizi açan bir düzenekle birleştirilmişti. Güneyde İyileştirilmiş su denetimi teknolojileri
devleti önemli ölçüde zayıflatıncaya kadar 20 yıl boyunca düşmanca bir birlik­ verimliliği artırdı ve yeni alanların tarıma açılmasını sağladı. Deniz seviyesinden
telik ve sınır savaşları izledi. Bununla birlikte Juan Juanlar Kuzey Çin, Mançurya aşağıda kalan ve bölmelerle birbirinden ayrılmış yerlerde, yoğun bir ekim alanı
ve Moğolistan'da büyük bir imparatorluğa hükmetıneye devam ettiler. Başkent elde etmek için pompalar, su dolabı sistemleri ve makinelerle kontrol edilen su­
1 1 53'ten sonra Pekin'e taşındı ve idari yapı yeni yöneticilerle birleşen eski Sung lama devreye girdi. Bir bütün olarak bakıldığında, tarım yapılan topraklar Sunglar
memurlarının elinde kaldı. imparatorluk başından beri Çinlileşmişti. Aslında, geç­ zamanında muhtemelen ikiye kadandı. Vietnam'dan erken olgunlaşan özel bir pi­
mişte birçoğunda olduğu gibi, Çin'in büyük bir kısmına sadece Çinli yönetici rinç türü getirildi ve 1 2 . yüzyıla gelindiğinde her biri farklı topraklara, iklirnlere
sınıfla hükmeden bir diğer imparatorluk olmuştu. 1 2 . yüzyılın sonlarına gelindi­ ve olgunlaşma zamanlarına uyarlanmış 43 tür pirinç yetiştiriliyordu. Yeni tarımsal
ğinde Shih-tsung ( 1 1 6 1 - 1 1 89) , ]uan Juan geleneklerini yeniden canlandırmanın, teknikiere ait bilgiler, sayısız çiftçilik el kitabının tahta bloklar aracılığıyla hasılınası
karma evlilikleri yasaklamanın veya dilin gerilemesini durdurmanın mümkün ol­ sayesinde hızla yayıldı.
madığını gördü. Ancak resmi metinlerin Çince'ye tercüme edilmeden önce Juan 1 1 27'den sonra yönetimin güneye taşınması, bu eğilimleri sadece yoğunlaş­
Juan dilinde hazırlanmasına devam edildi. Juan Juan İmparatorluğu Moğolların tırdı. Çin'in bölünmesi, güneydeki pirinç ürünü fazlasının önemli bir bölümü­
yükselişine kadar var olmaya devam etti; 1 2 1 6'da topraklarının çoğunu kaybetti nün (önceki 500 yılın büyük bölümünde olduğu gibi) kuzeyde yer alan başkente
ve nihayet 1 220'lerin sonlarında fethedildi. nakledilmesine son verdi. Güneyde çoğalan artı ürün daha da çok kişiye tarım
yapmak dışında beslenme imkanı tanıdı. Çin tarımı, refahın artması ve kenderdeki
1 3 . 2 Sunglarda Tarım nüfusun büyümesi sayesinde gitgide daha da çok uzmaniaşmaya başladı ve ticareti
Sungların tarım ekonomisinin gücü ülkenin güneyinde yer alıyordu ve daha önce­ yapılabilir hale geldi . Farklı eyalerler ve yerler -gemi yapımı ve yapılar için kereste,
ki yüzyıllarda Çin halkının büyük ölçüde güneye göç etmiş olmalarının bir sonu­ şeker, kağıt, kenevir, dut ağaçları ve ipek gibi- özel kalemlerin üretimi üzerine
cuydu. Bununla birlikte, bu ekonomik güç, tek başlarına ele alındıklarında görece yoğunlaşmaya başladı, kenderin çevresinde kentin taleplerini karşılayacak, pazara
olarak çok önemli olmasalar da, bütün olarak ele alındıklarında son derece önemli yönelik bahçecilik gelişti. Daha gelişmiş bir uzmanlaşma sayesinde daha çok insan
olan bir dizi gelişmeye dayanıyordu. Kirayla tutulmuş mülklerinin güvence altında yiyeceğini pazarlardan satın aldı, böylece tarımdaki ticarieşme seviyesi daha da
olduğu bağımsız bir köylülük ve ülkede nispeten serbest bir pazarın varlığı, daha artmış oldu. Tarımsal ürünlerin ticareti, nehirler ve kanallar boyundaki iç ulaşım
birçok şeyin buna bağlı olduğu hayati temellerdi. Hanlar zamanından bile önce ağının gelişmesine dayalı olarak hızla çoğaldı. Çin'de 4 5 . 000 kilometreden daha
gelişmiş ve T'anglar zamanında geliştirilmiş olan bu yapı, 1 1 53�te bir imparatorluk uzun kanallar ve ıslah edilerek gemilerin işleyebileceği hale getirilmiş nehirler
fermanıyla daha da sağlarnlaştırılmıştı. Bu ferman, hiçbir kiraemın arazi satışının bir bulunuyordu . 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllar dolaylarında Çin tarımının açık bir farkla dün­
parçası haline getirilemeyeceğini (böylece Avrupa'da var olduğu şekilde bir serfliği yadaki en gelişmiş tarım olduğuna hiç kuşku yok.
ÇİN YÜZYILI 357
356

• BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

1 3 . 4 Sunglarda Ticaret ve Finans


1 3 . 3 Sung Endüstrisi
Köylü ve . kırsal kesimin önemli bir bölümünün ticarete dönüşmüş bir tarımsal
Çin kapsamında genel teknolojik gelişmişlik seviyesinin artan refah, kendeş­
üretimin içinde olması, hem iç · hem de dış ticaretteki muazzam büyümenin sa­
me ve yeni taleplerle, özellikle ordunun artan talebiyle, birleşmesi bir "endüstri
dece bir parçasını oluşturuyordu. Diğer erken tarımsal imparatorlukların aksi­
devrimi"nin, başlangıcını oluşturdu. Demir üretimi (Avrupa'da hala bilinmeyen
ne Çin, tarım ürünlerinde· ulusal bir pazar geliştirmişti. Bu, güneyden Büyük
neredeyse tamamen dökme demir) , 806'da yılda yaklaşık 1 3 . 000 tonken, yılda
Kanal boyunca kuzeydeki kentlere basit bir şekilde taşınması meselesi değildi,
%3 'lük bir artış gösterdiği 1 076'ya gelindiğinde 1 2 5 . 000 tona çıkmıştı. Bu üre­
aynı zamanda kazanç sağlayan her düzeyden tüccar ve simsar tarafindan yönetilen
tim seviyesi, geleneksel olarak "endüstri devrimi" şeklinde tanımlanmış gelişme­
ve pirinç satan dükkaniarın bütün büyük kentlerde bulunduğu ulusal bir pirinç
nin arifesinde 1788'de İngiltere'deki 76.000 tonluk üretimin karşılığıdır. Bu de­
piyasası oluşumuydu. Bu pazarı meyve, şeker, kereste, kağıt, ipek ve özel tercihe
mir giderek önemli sermaye yatırımı gerektiren büyük fabrikalarda yapılıyordu.
bağlı diğer ürüniçre ait benzer pazarların gelişmesi izledi. Köylerden kentlere ve
Kiangsu'da Likuo'da bulunan demir tesislerinde 3600'den çok işçi çalışıyordu. Ül­
eyaletlerle bölgelerden Çin'in bütününe uzanan bir pazarlar ağı söz konusuydu.
kenin güneyinde muazzam yeni madenler açılmıştı ve 1 1 00'e gelindiğinde, Çin'de
Toplam çiftlik ürünlerinin muhtemelen yaklaşık üçte biri doğrudan doğruya köy­
20. yüzyılda bilinmekte olan her demir kaynağı zaten işletiliyordu. Bu işletmelerin

du . Bu pazarlar büyük bir tüccar, simsar, nakliyeci ve dükkan sahibi topluluğuyla


lüler ve toprak sahipleri tarafindan tüketilmekten çok sanlıyor veya takas ediliyor­
sermayesi, çoğu gelirlerini tarımdan elde eden zengin elider tarafindan sağlanıyor­
du . Demir üretimi 1 0 kat artınca fıyadar hızla düşmüş, böylece talep daha da yük­
birbirlerine bağlanrnışn ve etkili bir depolama ve nakliye sistemine dayanıyorlardı.
selmişti; sadece 1 1 . yüzyılda yaklaşık 4/5 oranındaydı. (Bu oran, İngiltere'de 1 600-
Nakliye hala neredeyse tamamen nehirlerde, kanallarda ve kıyı ticareti şeklinde
1 825 arasında görülen fıyat düşüşünden daha fazlaydı.) Daha büyük bir üretimin
yapılıyordu. Bu ticaretin yapılması için gereken tekne fıloları muazzamdı. 8. yüzyıl
ve talebin sonucu, 1 1 . yüzyılın sonlarında Kuzey Kiangsu'daki ana üretim bölge­
gibi erken bir tarihte, T'anglar zamanında tuz ve demirden sorumlu yüksek bir
sinde, fırınları ateşlernek amacıyla kömür üretınek için artık odun bulunamama­
devlet görevlisi olan Liu Yen sadece Yangtze'de kullanılmak üzere 2000'den çok
sı olmuştu. (Bu, 1 8. yüzyılda İngiltere'de de yaşanmıştı.) Çinli demir üreticileri,
tekne inşa ettirmişti. Her biri yaklaşık 1 0 ton yük taşıyabiliyordu ve toplamda,
maden eritınek üzere körükle veya hava basıncıyla çalışan ocaklarda kok kömürü
1 000 yıl sonraki tüm Britanya ticaret fılosunun üçte birine eşdeğerdi. Marco Po­
kullanarak, 700 yıl sonra İngiltere'de atılmış benzer adımları atmışlardı; bu süreç
lo, 1 3 . yüzyılın sonlarında (çok yıkıcı bir savaş döneminden çıkmış olan) Çin'i
1 046'ya gelindiğinde kesin olarak ve muhtemelen 9. yüzyıl gibi erken bir tarihten
ziyaret ettiğinde,Yangtze boyunda, 1-ching'deki bir !imanda SOOO'den fazla gemi
beri kullanılmaktaydı. Bununla birlikte, dökme demirin karbondan belli bir ölçü­
olduğunu gördü ve diğer 200 !imanda benzeri sayılarda büyük gemilerin oldu­
de arındırılması amacıyla soğuk hava altında dövülmesini de içeren yeni teknikler
ğunu öğrendi. Yangtze hakkında, "Hıristiyanlıktaki tüm nehirler bir araya gelse
geliştirilmişti. Aslında bu 1 9 . yüzyılın ortasında Avrupa'da "icat edilen" Bessemer
ve denizler de buna ekiense üstlendiği gemicilik ve nakliyenin toplam hacmi ve
sürecinin aynısıydı. Demir üretimindeki artışa paralel olarak diğer madenierin
değeri hepsini geçer" yorumunu yaprnışn ve Marco Polo, Hıristiyan Avrupa'nın
üretimi de artmıştı. 1 1 . yüzyılın sonunda Çin yılda 93.000 ton bakır, 65 . 000 ton
en büyük limanından geliyordu.
kurşun ve hemen hemen 50.000 ton kalay üretınekteydi. Artan bu maden üreti­
Denizyoluyla yapılan ticaret daha da önemliydi.T'anglar zamanında Çin daha
mine olan talebin önemli bir bölümü, Sungların muazzam ordularının ihtiyacını
çok Orta Asya üzerinden ticaret yapıyor, Güneydoğu Asya ve Hint Okyanusu yol­
karşılayacak silah üretiminden kaynaklanıyordu. 1 1 . yüzyılın sonlarında, sadece iki
larını daha az kullanıyordu. Sunglar zamanında Orta Asya'ya ulaşım özellikle Juan
silah üretim tesisinde 8000'den çok işçi çalışıyordu. ve yılda 32.000 kılıç ve zırh
Juanların kuzeyi ele geçirmesinden sonra büyük ölçüde kapanınca, Çinli tüccarlar
yapıyordu . Diğer bir özel yay ve ok tesisinde, her fıl 1 6 milyondan fazla yay, ok
yüzlerini giderek okyanuslara çevirdiler ve deniz yolları üzerinde geçmişte oldu­
ve çelik ok ternreni üretilmekteydi . 1 1 60'a gelindiğinde, ana silah üretimi yılda
ğundan çok daha fazla egemenlik kurmaya başladılar. Bu kısmen, 1 0 . yüzyılda (iyi
3,2 milyon silahtan fazlaydı (taşra fabrikalarındaki üretim bu rakama dahil değil­
geliştirilmiş dümen, pusula ve doğru bilgi veren seyir haritaları kullanarak) okya­
di) . Teknolojik değişim sadece metal üreten endüstrilere özgü değildi. Dokuma
nuslara açılahilen " çunke" tipi gemilerin geliştirilmiş olmasından kaynaklanıyordu.
endüstrisi eşit derecede önemliydi. 1 090'larda kullanılmakta olan pedalla çalışan
4-6 direği, 1 2 büyük yelkeni ve 4 güvertesi olan bu gemiler çok büyüktü; ya 1 000
ipek sarma makinesi, daha zor olan kenevir elyafi üretimine uyarlanmıştı. 1 00 yıl
kişi ya da çok büyük kargolar taşıyabiliyorlardı. Tutulan yolculuk kayıtları, MS ilk
kadar sonra, su gücüyle çalışan ve her makinede 32 iğin kullanıldığı çok daha
yüzyıllarda olduğu gibi Hindistan'a giden Budacı hacılar yerine arnk tüccarların
karmaşık bir mekanik eğirme makinesi kenevir için kullanılmaktaydı. Bunlar 1 8 .
kendileri ve Borneo, Cava, Hindistan ve Kızıldeniz'e gidişleri hakkındadır. 1 225'e
yüzyılın sonlarında İngiltere'de kullanılan dokuma makinelerine çok benziyordu.
ait, Chao Ju-kua'nın yazdığı Chujan-chih'de (Yabancı Ülkeler Hakkında Bilgiler)
358 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇİN YÜZYILI • 359

Akdeniz dünyası hakkında bile bazı detaylar bulunur. Büyük ticaret çunkelerine geliri olarak topladığım düşündürmektedir. Bu olağanüstü yüksek bir orandır,
sadece yüklerini taşıyan tüccarlar değil, manastırlar, sivil ve askeri memurlar, top­ ancak Sungların muazzam bir orduyu nasıl besieyebildiklerini ve barışı komşula­
rak sahipleri ve hatta köylü grupları da sahip oluyorlardı. Kalıcı ve geçici ortak­ rından nasıl satın alabildiklerini açıklar. Artan gelir, bir kamu hizmeti kurumları
lıklar, aracılar ve yatırım yöneticileri vardı ve ayrıca gemiler kiralanabiliyordu da. yelpazesine fon sağlanmasında da kullanılıyordu : Yetimhaneler, hanlar, bakım ev­
Eşit derecede önemli olan diğer bir konu, yatırımın ve yöneticiliğin birbirinden leri, mezarlıklar ve tahıl ambarları. Bir karşılaştırma yapmak amacıyla belirtmek
farklı olmasıydı. Geniş bir yatırımcılar yelpazesinin bir parçası olabilen ilki, yükün gerekirse, 1 9 . yüzyılın sonlarına kadar işlevleri çok sınırlı ve devlet altyapısı çok
bir bölümü veya yükün tamamı veya gemi için söz konusu olabiliyordu . Yıikün zayıf olduğu için Avrupa'da hiçbir devlet, varlığın yaklaşık %5'inden fazlasını vergi
nakliyesi sözleşmelerle düzenlenmişti ve ardından hızla örnek kontradar gelişti­ olarak alınıyordu .
rildi, tektipleştirildi ve basılarak çoğaltıldı . Yeni bir gemicilik simsarları grubu da
ortaya çıkmıştı.
1 3 . 5 Sung Toplumu
İç ve dış ticarette sağlanan bu gelişmeler, toplumun artan bir şekilde ticarete
Sung ekonomisinin hızla büyümesi ve ticarileşmesi Çin toplumu üzerinde derin
katılmasının sadece bir parçasını oluşturuyordu. Tüccarlar ticari yolculuklara ve
etkiler yarattı. En üst seviyede konumlanan aristokradarın durumu temelden de­
endüstri üretimine yatırırnlar yapılmasına olanak sağlamak amacıyla mekanizma­
ğişti. Aristokradar artık mülklerine ve kumandaları altındaki ordu birlikleri içinde
lar yarattıkları gibi, ticaretin muazzam derecede gelişen yapısı içinde iş görebilmek
onlar için çalışan köylülerin askerlik yapmasına dayalı öncelikli ordu mensupları
için yeni yöntemler de ortaya çıkmıştı. Çin kurumları fınans işlemleri için İslam
değillerdi. Ordu önemli ölçüde profesyonelleşti ve aristokrasi, köylülerden nakit
dünyasından bile önce çeşitli mekanizmalar geliştirdil er: Tüccarlar arasında kredi
olarak alınan vergileri varlıklarının ana kaynağı olarak görmeye başladı. Bunu bir
sistemleri, çekler, bonolar, tahviller ve ana kentler ve limanlarda para değiştirme
kez sağladıktan sonra da kasabalara yerieşebilirler ve mülklerini işletmek üzere
büroları. Ticaret hacmi büyüdükçe hükümetin tedavüle soktuğu para hacmi de
kahyalar tutabilirlerdi.Varlıkları, giderek köylülerine faizle borç vermelerinden ve
büyüdü. Sunglar 960'ta standart bir bakır sikke çıkardılar ve tedavüldeki sikke­
ekonominin diğer alanlarına -denizaşırı ticaret, arınatörlük ve sanayi- yatırım
lerin miktarı ı 00 yıl içinde ı 1 katına çıktı. Ancak bu bile gelişmekte olan Çin
yapmalarından kaynaklanmaya başladı. Elde ettikleri gelirleri kasabalarda çığ gibi
ekonomisine yetmemişti. Kağıt paranın çıkarılmasıyla (bu Avrupa'da daha 800 yıl
artan ürün çeşiderine harcayabiliyorlardı. Büyük kazançlar nüfusun nispeten kü­
yaygınlaşmayan bir şeydi) , matbaanın icat edilmiş olmasının bu alan için hayati bir
çük bir bölümünün elinde toplanmaya başlayınca hızlı ekonomik büyüme ve daha
öneme sahip olduğu görülmüş oldu. Devlet tarafından basılan dünya üzerindeki
fazla gelir Çin toplumu içindeki eşitsizliği şüphesiz artırdı. Sunglar zamamnda, bir
ilk kağıt para, ı 024'te Szechwan'da çıkarıldı. 1 00 yıl içinde Çin'de önemli bir para
bütün olarak bakıldığında vergi imtiyazlarında ve muafıyederde azalma olmasına
türü haline gelmişti. 1 1 6 1 'e gelindiğinde, Sunglar yılda ı O milyon banknot çıkar­
rağmen, vergi yükü temelde hala nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan köylülerin
maktaydılar ve 50 yıl içinde kağıt paralar büyük ölçüde sikkelerin yerini almıştı.
sırtına yüklenmişti . Yük, doğrudan alınan toprak vergileriyle devlet angaryalarına
Çin ekonomisinin doğası değişince devlet de buna uyum sağlamak zorun­
kaynuş olsa da giderek bir para ekonomisine eklemlenmiş olan köylüler, satın al­
da kaldı. Ticaretten alınan vergiler 1 000 yılı civarında, tüm tarım vergilerinin
dıkları malların artan fıyadarı üzerinden ticaret harçlarının büyük bir bölümünü
yaklaşık tamamına çoktan eşit hale gelmişti. 1 00 yıl içinde tarım vergileri devlet
ödemek zorunda kalıyorlardı. Daha büyük bir güvence sağlayan geçim amaçlı
gelirlerinin sadece küçük bir bölümünü oluşturmaktaydı. En önemli konu, iç
çiftçilik yapmaktan uzaklaşmaya başladıkça daha da gelişen ticarete dayalı çiftçilik,
ve dış ticaretten alınan ve malın cinsine göre % ı 0-%40 arasında toplanan güm­
köylülerin üzerindeki baskıyı artırdı ve Sung dönemi boyunca köylü ayaklanma­
rük harçlarıydı. 1 077'ye gelindiğinde, iç ticaret harçlarını toplamak üzere 2000
ları alışılmış bir şey olmayı sürdürdü. Bununla birlikte büyüyen ve çeşitlenen bir
gümrük kapısı bulunuyordu ve 1 205'te sayıları yaklaşık olarak ı o .OOO'e çıkmış­
ekonominin sunduğu fİrsatlar çoğaldıkça ve yeni gelir kaynakları ortaya çıktıkça
tı. Çin'in içinde (ve dışında) görülen inanılmaz ticari gelişme düzeyi, yönetime
sosyal hareketlilik de arttı. Ticaret yaparak kazanılan zenginlik eğitime ve statüye
Sung hanedanının gelmesinden sonraki 200 yıl içinde gümrük gelirlerinin ı 30
ulaşılmasında giderek hayati bir öneme sahip olmaya ve tüccarlar aristokratlada
kat artmış olmasından anlaşılabilir. 1 2 . yüzyılın sonlarına gelindiğinde devletin tuz
evlenıneye başladı. Çin toplumunun bu dönemdeki genel görünümü , Avrupa'nın
tekelinden elde ettiği gelir dışında tüm vergiler, kağıt parayla ödenmekteydi. Hü­
1 7 . ve 1 8 . yüzyıllardaki görünümüne dikkat çekecek ölçüde benziyordu.
kümet tam olarak ne kadar gelir elde ediyordu? Sung ekonomisinin toplam hacmi
Sung toplumundaki belki en önemli gelişme kentlerin 1 9 . yüzyıla kadar dün­
üzerine hesaplar yapmak, Çin dünyadaki en büyük ve etkili bürokrasiye sahip
yanın hiçbir yerinde erişilmeyen bir düzeyde, çok hızlı bir şekilde büyümeleriydi.
olmuş olsa da, gerekli istatistikler ender olduğu için çok zordur. En iyi tahminler,
1 2 . yüzyıla kadar en önemli kent, 1 0 . yüzyılda Beş Hanedan dönemi boyunca ve
Sung yönetiminin Çin'in elde etmiş olduğu serverin yaklaşık % 1 0-% 1 5 'ini vergi
360 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
ÇİN YÜZYILI • 361

erken Sunglar zamanında başkent olmuş olan K'ai-feng'di. İlk kent surları 78 1 'de
önemli bir edebi derleme olan ı#n-yüan ying-hua, 1 000 bölümlük bir ansiklopedi
inşa edilmişti, ancak hızlı büyüme nedeniyle 954'te yeni sudara ihtiyaç doğmuştu.
olan T'ai-p 'ing yü-lan, 500 bölümlük bir garip hikayeler koleksiyonu olan T'ai­
Küçük bir elit grubun yarattığı zenginliğe ve fetbedilen yerlerden elde edilen
p 'ing kuang-chi ve 1 000 bölümlük bir dizi politik metin ve denemeden oluşan
yağma malına dayanan çoğu aşırı büyümüş büyük erken dönem kenderin aksine
ne:fu yüan-kuei'ydi. Bahçıvanlık, arkeoloji (Shang döneminin bronz heykelleri) ,
K'ai-feng, bir ticaret kentiydi. Ticareti kentin belli alanhırıyla sınırlamak amacıyla
2000'den fazla tarihi kitabe kaydı, mimarlık ve Sung İmparatorluğu'nun 1 566 bö­
konmuş olan kurallar hızla bozulmuştu ve 1 063'te gece sokağa çıkma yasağının
lümlük resimli coğrafyası gibi alanları içeren, özel olarak üretilmiş kitaplardan olu­
kalkması, kentin her yerinde mantar gibi eğlence yerlerinin bitmesine yol açtı.
şan çok geniş bir ürün çeşidi de vardı. En önemlilerinden biri, MÖ 403'ten MS
1 1 00'de herhalde 500.000 civarındaki toplam nüfusu K'ai-feng'i, Bağdat'ın Ab­
959'a kadar söz konusu olan Çin tarihini, bu tarihin oluşturulmasında kullanılan
basiler tarafindan yıkılmasından sonraki gerilemesinin ardından, dünyanın en bü­
kaynakların eleştirel bir değerlendirmesi olan otuz bölürnle birlikte yazan Ssu-ma
yük kenti yapıyordu. Hıristiyan Avrupa'daki en büyük kent, K'ai-feng nüfusunun
Kuang'ın, Tzu-chih t'ung chien (Yönetimin Gözler Önüne Serilmesi İçin Mükemmel
yaklaşık onda biri kadar bir nüfusla muhtemelen Venedik'ti. Sungların başkentinin
Ayna) adlı eseridir.
sadece bir mahallesinin (kentin kuzeydoğu köşesindeki " Sol İki Numara", nüfusu,
Sungların Çin'ine ait genel manzara, birçok bakımdan 600 veya 700 yıl son­
Paris'in tüm nüfusundan daha büyüktü.
rasına ait Ban Avrupa manzarasına benzer dinamik bir toplum ve ekonominin
1 100'de büyük güney kenti Hangchou'nun nüfusu, K'ai-feng'in nüfusundan '
varlığını sergiler. Toplam nüfus 1 200'de 1 1 5 milyon kadardı (400 yıl öncekinin
muhtemelen sadece birazcık daha azdı ve zenginliği denizaşırı ticaretten kay­
iki katından daha çok) ve dünya nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturuyordu.
naklanıyordu. K'ai-feng'in 1 1 27 'de Juan Juanlar'a kaybedilmesinden ve başkentin
Çok başarılı bir tarıma, yenilikçi bir teknolojiye, gelişen bir endüstri altyapısına ve
güneye taşınmasından sonra Hangchou'nun nüfusu hızla arttı. 1 200'e gelindi­
çok gelişmiş bir ticaret sektörüne sahipti. Erken tarım toplumlarında karşılaşılan
ğinde muhtemelen 2 milyonun üzerine çıkmıştı; dünya üzerinde bulunan diğer
sınırların ötesine çoktan geçmişti ve muhtemelen, Ban Avrupa'da 1 8 . yüzyıl ile
herhangi bir kentten 10 kat daha büyüktü. (Bu tarihte Londra'nın nüfusu en fazla
1 9. yüzyılın başında gerçekleşen, sonunda endüstri öncesi toplurnların zincirle­
40.000'di.) Bu rakam olağanüstü yüksek görünebilir, ancak her ikisi de gerileme­
rini kıran bir dizi karmaşık dönüşümün eşiğindeydi. Çin neden bu son adımla­
ye başladıktan sonra kenti ziyaret etmiş denizaşırı seyyahların -Marco Polo ve İbn
rı atmadı? Yanıdar karmaşıknr, ancak temel olarak dışarıdan gelen istila etkisiyle
Batuta- ifadeleri dikkat çekecek denli tutarlıdır. Her ikisi de anacaddede düzenli
bağlantılıdır. Kuzeyin Juan Juanlar tarafindan ele geçirilmesi, Güney Sungları de­
olarak 6 kilometre arayla 1 O pazaryeri bulunduğunu ve anacadde boyunca ilerle­
mir endüstrisinin büyük bir bölümünden izole etmişti. Güney Sung döneminde
menin bir günden daha uzun sürdüğünü belirtiyor. Kent surlarının içinde muhte­
1 1 27'den sonra gerçekleşen kayda değer büyüme, Moğol istilasının ve fethinin yı­
melen 800.000 kişi yaşıyordu, ancak dış mahalleler surların dışında kilometrelerce
kıcı etkisiyle yarıda kesilmişti.Yıkırnın boyutu ve Çin'in, tarihinde ilk kez yabancı
uzanıyordu; öyle ki bir ucundan diğerine kent alanının uzunluğu, muhtemelen
bir imparatorluğa dahil edilmesi, devam eden ekonomik büyüme ve teknolojinin
38 kilometre kadardı. 1 9 . yüzyıl Londra'sından önce şüphesiz dünyanın en büyük
ilerlemesi üzerinde tahrip edici bir etki yarattı. 1 300'e gelindiğinde Çin'in nüfusu
kentiydi. Bir bütün olarak bakıldığında, Güney Sung nüfusunun yaklaşık beşte
1 00 yıl önceki seviyesiyle karşılaşnrıldığında dörtte birden fazla azalrnışn; veba ve
birinin kenderde yaşıyor olması olası görünüyor. Kanton ve Nanking gibi diğer
hastalıkların etkisiyle 1 4 . yüzyılda daha da azaldı. 1 360'larda yönetime Mingler
kenderin nüfusu yaklaşık 200.000'di ve her biri bu tarihte, Kahire ve Konstanti­
gelip Moğolları kovduklarında ilk yapnkları, geçmiş 1 50 yılın yaratnğı tahribattan
nopolis gibi dünyanın diğer büyük kenderi kadar büyüktü.Yerel ticaret geliştikçe
kurtulmak oldu.
ve büyüyen ulusal ekonomiye daha iyi eklemlendikçe, pazar kasabalarının yükse­
[Geç Dönem Çin 14. 5. 1]
lişi Güney Çin'in her yerinde eşit değerde önem kazandı. Bu kendeşme düzeyi,
1 9 . yüzyıl başları Avrupa'sına dek dünyanın başka hiçbir yerinde görülmedi.
1 1 . yüzyıla gelindiğinde Budacılık aşırı bir hızla önemini kaybetti ve 600 yıldan 1 3 . 6 Doğu Avrasya 'nın Ç e p e r i : Kore, Jap onya ve Khm erler
uzun bir süre Çin kültürünün merkezinde yer aldıktan sonra, artık elider üzerin­
de önemli bir etkiye sahip değildi. Onun yerini 1 8 . yüzyıl Avrupa'sındakine çok
1 3 . 6. 1 Kore
benzeyen doğal bir akılcılık, bir merak, araştırma ve deney ruhu almıştı. Bunun
temeli matbaanın gelişmesi, büyük bir kitap ticareti, Budacı manastırların önemini [Erken Dönem Kore 10. 9. 1]
yitirmesi ve önemli bilgi kaynakları olarak özel okulların ve kütüphanelerin değer Sungların Çin'i, Avrasya'nın en gelişmiş devleti olmakla birlikte, Çin dışındaki
kazanması sayesinde bilgi düzeyinin olağanüstü ölçülerde artmasıydı. 1 1 . yüzyı­ etkisi temelde Güneydoğu Asya'yla kurulmuş ticari ilişkilerle sınırlı kalrnışn. Kore
lın başlarına gelindiğinde 4 büyük Sung klasiği tamamlanmış ve basılmıştı. Bunlar Çin kültürü tarafindan hrua güçlü bir şekilde .etkilense de, Hudacılığın Çin'de
gerilerneye başlamasından sonra da Budacı bir devlet olmaya devam etti. Bunun-
362 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇiNYÜZYILI • 363

la birlikte, Kitan ve Juan Juan imparatorlukları Hanlar ve T'anglar zamanındaki


konurnlarının aksine, Çin gücünün yayılmasında büyük bir engel oluşturdukları
için Kore, Sung döneminde siyasi bakımdan Çin'den bağımsız kalmıştı. Bunun
sonucu, Kuzeydoğu Kore'de 920 dolaylarında yeni bir Koryo Krallığı'nın ortaya
çıkması ve yavaş yavaş yarımadanın büyük bölümüne egemen olacak kadar ge­
lişmesi olmuştu. 1 0 . yüzyılın ortasında kral Kwangjong zamanında sivil memur­
luklarda Çinillerin sınav sistemi benimsenerek ve merkezi, profesyonel bir ordu
oluşturularak bir çeşit merkezi yönetim yaratmak üzere önemli bir çaba sarf edildi.
Kore'nin 8 eyalete, 5 askeri komutanlığa (ek olarak 2 sınır bölgesine) bölündüğü
ve 3 kentten -batıda Pyongyang, güneyde Seul ve doğuda Kyongju- idare edildiği
1 1 . yüzyıl ortasına kadar tam anlamıyla bir idari yapı gelişmemişti. Kral sivil ve
askeri hizmeder karşılığında toprak bağışlayarak hakimiyeti elinde tutmaya çalışı­
yordu, ancak erken devlerlerde yaygın olduğu üzere topraklar hızla aristokrasinin


özel mülküne dönüşüyordu. Mülklerinin içerdiği nüfusun gitgide daha büyük �
.�
Cl)
bölümü köleye dönüşüyordu. En gelişmiş olduğu dönemde bu gelişim nüfusun
...
::a:.

yaklaşık üçte birini etkilemiş ve bu tarihte Kore'yi dünya üzerindeki en büyük
"%
.

köle toplumuna dönüştürmüştü . Çok sınırlı bir yapıya sahip olan merkezi yöne­ <
tim iktidarını yitirmeye başladıkça Kore 'giderek daha istikrarsız olmaya başladı. \;a,\ )-
Ordu 1 0 1 4'te bir darbe girişiminde bulundu, 1 1 70'te büyük bir ayaklanma yeni .a "'


bir kralı, Myongjong'u, tahta çıkardı ve 1 1 70'ler boyunca köylü isyanları sürdü. o

"'
1 1 96'da Myongj ong, General Ch'oe Ch'ung-hon tarafından devrildi ve ardından
....
Kore askeri yönetime tabi oldu.
o
<t
....

[ Geç Dönem Kore 15. 5. 1] "-

<
Cl)


1 3 . 6. 2 Japonya
o

ı:
[Erken Dönem japonya 1 1 . 7. 1] ..!!
s:
Politik yönden izole ve kültürel olarak giderek Çin'den bağımsız olmaya başlayan ..!!


<
lllo
Japonya'da 10. ve 1 3 . yüzyıllar arasındaki dönemde, ana hadarıyla 1 860'lara kadar
devam eden kendine özgü bir yönetim sisteminin ortaya çıktığı görüldü . Bu deği­ U)
şimler, önceki yüzyıllarda meydana gelmiş olan bir dizi ekonomik, sosyal ve siyasi 'lC

gelişmeye dayanıyordu. En önemlisi, sulu pirinç üretimine dayanan tarımsal mülk­


Ierin (shoen) gelişmesi ve mülklerde birçok sosyal grubun ortaya çıkmasıydı. En
altta yer alan az sayıda köle ve serlin ardından parayla tutulan işçiler ve özgür köy­
lüler geliyor, en üst düzeyde yöneticiler ve mülk sahipleri yer alıyordu. Bunların
hepsi mülk üretiminden, genellikle yazılı belgelere veya bazen geleneksel hukuk
sistemi içinde yer alan kanuni haklara (shikı) göre farklı bir yüzde atıyorlardı. Bu
shiki'ler (hem kadınlara hem erkeklere) miras kalabiliyor ve bölünebiliyordu (ilk
evlat hakkına ait bir sistem yoktu) . Bir kişi, farklı mülklerde bir tip shiki'den daha
fazlasına sahip olabiliyordu. Bunun sonucu, bir kişinin bir mülkte bağımlı ama bir
diğerinde bağımlı olunan olduğu karmaşık bir sosyal yapının ortaya çıkmasıydı.

Harita 39: Erken Şogunluk Döneminde Japonya


364 BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇİNYÜZYILI 365

Bununla birlikte en önemli grup malikanelerde yaşayan mülk sahipleriydi; birço­ ıo 'ların rolü, mülkün sh iki'lerini doğru bir şekilde toplayarak, yerel hakim görevini
ğu, eski saray memurları veya imparatorluk soyundan gelip de kendi hakimiyet yürüterek ve ürünün %2'si olarak belirlenmiş olan hyoromaiyi, yani pirinç vergisini
alanlarını yaratmış olanlardı. Askeri değişimler shoen'in güçlenmesinin yarattığı et­ toplayarak asgari düzeyde bir yerel yönetim oluşturmaktı. Her eyalette bir jito,
kiyi artırdı. Kyoto'daki imparatorluk yönetimi tarafindan denetim altında tutulan, shugo, yani koruyucu olarak atanıyordu ve görevi diğer jito 'ları denetlernek ve
askere alınmış olanlar-dan meydana gelen ana ordudan 792'de vazgeçildi ve askeri yönetmekti. Uygulamada bu yapı, Kanto'daki ve Kyoto'nun çevresindeki önde
kuvvet bulundurmak yerel aristokrasinin ayrıcalığı haline geldi. Büyük mülk sa­ gelen yerleşme alanlarının dışında büyük ölçüde teorik olmuştu. Yaritomo'nun
hiplerinin çevresinde askeri gruplar oluşturuldu; daha başarılı olan !iderler, toprak Kyoto'nun batısında ve Kuzey Honşu'daki hakimiyeti sınırlıydı.
vererek mükafatlandırdıkları ve herhangi bir anlaşma veya hukuki yöntemden Yaritomo'nun sahip olduğu kişisel gücün temeli, Kanto'daki Kamukura'ydı
çok sadakat bağıyla bağlanan açıktan yandaşları -samuray- hizmetlerine alabilme­ ve muhafızları Japonya'da uygulayabildiği iktidarın temelini oluşturdu . Monchujo,
ye başladılar. Japonya'daki durum birçok bakımdan Karolenj İmparatorluğu'nun yani "Tahkikat Kurulu" aracılığıyla hukuk işleri için bir merkez haline geldi ve
çökmüş olduğu dönemde çağdaşı Avrupa'dakine benziyordu. Ama yine de çok 1232'de Japonya'da kabul görmüş geleneksel kanuna dönüşen yazılı bir kanunna­
önemli iki fark söz konusuydu . Öncelikle, Japonya dışarıdan gelen bir istila yaşa­ me çıkardı: Joei Kanunnamesi.Yoritomo sadece Kyoto'daki imparatorluk otorite­
mamıştı. İkinci olarak, uygularnada imparatorun otoritesi olmasa da ismi sürdü­ lerinin teorik onayıyla uygulamada tek kişilik bir hakimiyet sürüyordu. 1 1 92'de
rülüyordu .Japonya'ya bir dizi küçük yerel hükümdar egemen olsa da, birbirinden Seii-tai-shogun, yani "Barbarları Bastıran Başkomutan" unvanıyla atanınca bu sis­
ayrı monarşilere evrilmedi ve aristokrasİ arasında yaşanan çoğu mücadele, impa­ tem resmileştirilmiş oldu. Bu, 8. yüzyıla ve Kuzey Honşu'da Ainu'lara karşı yürü­
ratorluk sülalesini kontrol altında tutup onun namına hüküm sürme hakkı elde tülen savaşlara tarihlenen, imparatorluğun askeri önderlerinin eski bir unvanıydı.
etmek adına veriliyordu. Yeniden hayata geçirilmesi, en azından teorik olarak askeri bir imparatorluk yö­
1 0 . yüzyılın sonlarında Japonya, farklı yerel askeri gruplar arasında devam netimi olarak görülebilecek bir yapının oluşmasına yol açtı. Şogun unvanı 1 868'e
eden neredeyse bitmek bilmeyen bir savaş durumunun içindeydi. Kanto yöre­ kadar Japonya'yı idare eden çeşitli ailelere mensup askeri yöneticiler için gelenek­
sindeki Seiwa Genji gibi kimi gruplar çok başarılıydı ve hakimiyetlerini bölge­ sel hale geldi. Neredeyse tamamen güçsüz olan sivil yönetim Kyoto'daki impara­
yi Japonya'ya dahil etme sürecinin son kısmı olarak Kuzey Honşu'ya yaydılar. torluk bakuju 'suydu. 12. yüzyılın sonuna gelindiğinde Kamakura şogunluğu (adını
Yerel gruplar, imparatorluk sarayındaki farklı kliklerle ve kendilerini korumak başkentinden alıyordu) oluşturuldu. Hükmü, ülkeye büyük ölçüde jito olarak ya­
amacıyla artık kendi silahlı taraftarları olan farklı Budacı manastırlarla ittifaklar yılrruş olan ve yerel yönetimleri üstlenip pirinç vergisini Kamakura'ya gönderen
yapıyorlardı. imparatorluk sarayının ve çok sayıdaki (pek azı ölünceye kadar tahtta aile adarnlarının kişisel sadakatine dayanıyordu. Sorun,Yoritomo'nun aile içindeki
kalan) emekli imparatorun önde gelen destekçileri, İç Deniz'in çevresindeki ala­ tüm rakiplerini öldürmüş olması ve 1 1 99'da öldüğünde geride yerine geçecek
nın büyük bir bölümüne hakim olan ise Heikelerdi. 1 1 56 'daki Hogen Savaşı ve sadece çok küçük iki oğul bırakmasıydı.Yoritomo yandaşlarının arasındaki uzun
1 1 59-1 1 60'daki Heiji Savaşı sırasında ise Heikeler imparatorluk kenti Kyoto 'nun süreli bir mücadele, sonunda Hoj o ailesinin zaferine yol açtı. Hoj olar jito'larını
askeri denetimini ele geçirmişlerdi, ancak bu bölgenin dışında çok az yer üzerinde daha çok mülke yerleştirmek ve imparatorluk yönetiminden geriye kalana hakim
hakimiyetleri vardı. 1 1 80'deki bir ayaklanmanın devamında ise Heike grupları olmak üzere çeşitli kurullar oluşturmakta başarılı oldular. Hojo ailesinin hükmü
imparatoru yanlarına alıp Kyoto'dan kaçtılar, fakat nihayet tüm Japonya'da kasırga 1 4 . yüzyıla kadar sürdü.
gibi esmiş olan büyük bir savaştan sonra 1 1 85 'teki büyük Dan-no-ura deniz sava­ [ Geç Dönem japonya 15. 5. 2]
şında yenildiler (ve imparator boğuldu) . İç savaşın sonucu, Kanto bölgesinden çı­
kan Yaritomo'nun önderliğindeki grupların ülkenin büyük bir bölümüne hakim
1 3 . 6. 3 Khmerler
olmaları ve diğer taşra savaşçı gruplarının onun üstünlüğünü kabul etmeleri oldu.
Güneydoğu Asya anakarasında sulama sistemlerinin ve sulu pirinç tarırınnın ge­
Yoritomo yenilgiye uğrattığı rakiplerinin topraklarını aldı ve kendi taraftariarına
lişmesi büyük bir tarımsal artı ürüne ve devletlerin doğmasına yol açtı. Ancak,
dağıttı, ancak bunu doğrudan yapmadı. Görünüşte toprak, işlevini sürdüren ve
Japonya'nın aksine bunlar doğu-batı ticaret yolları üzerindeki konumları nede­
kendi topraklarının geliriyle geçinen Kyoto'daki imparatorluk hükümeti tarafin­
niyle dış etkilere, Çin'in yanı sıra Hindistan ve İslamdan kaynaklanan etkilere çok
dan bağışlanıyordu. Yoritomo, kahyalar yani jito'lar atayarak yerel toprak sahipleri
daha fazla açıktı. Sonuç olarak gelirlerinin önemli bir kısrrunı her zaman ticaretten
üzerinde bir dereceye kadar merkezi bir hakimiyet sağlayabiliyordu. Kahyalar yö­
alınan vergilerden elde ettiler. En önemlisi, Khmer devletinin gelişmesiydi. Devlet
nettikleri mülkten kendi payiarına düşen shiki'yle geçiniyorlardı. Mülk sahipleri
büyük ölçüde yılda iki pirinç hasadına ve büyük bir artı ürün elde edilmesine
tarafindan atanmıyorlardı ve makarnları hızla babadan oğula geçmeye başladı. Ji-
366 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇİN YÜZYILI • 367

olanak sağlayan küçük ölçekli ama çok etkili bir sulama sistemine dayaruyordu. ret limanı Takuapa ve Güney Hindistan'ın Çola tüccarlarıyla bağlantı halindeydi.
Karmaşık bir toplumun evrimi, çeperde yer alan dış etkilere açık bir alanda gelişen Birmanya'da bulunan Budacı Pagan krallığının baskısı altındaydı ve Pagan'a karşı
olaylar bakurundan çok tipikti. Yaklaşık olarak 6. yüzyıldan itibaren ürün fazlasına, genellikle Sri Lanka'lı Polonnaruva hükümdarlarıyla ittifak oluşturuyordu. Khmer
elit mallara ulaşma imkanı veren sahil şeridinde bulunan Hintli tüccarlada ilişkileri "devleti" Moğolların saldırısına uğradığı 13. yüzyıla kadar yaşadı. Bundan kısa bir
sayesinde giderek güçlenmeye başlayan reisler (klanların !iderleri) tarafindan gide­ süre sonra öncelikle köylü ayaklanmaları ve eliderin kendi aralarında sürdürdükleri
rek daha fazla el kondu. Zaman geçtikçe reisler Hint dinlerinin ritüellerini daha çatışmalar yüzünden çöktü.
fazla benimseye başladılar, kendilerini Hindu tanrılarıyla özdeşleştirdiler, statülerini
ve güçlerini geliştirdiler ve krallara özgü kimi sıfatları aldılar. 9. yüzyılın sonunda, 1 3 . 7 İslam D ünyası: Politik Parçalanma
I. Indrawarman zamanında ilk büyük kamu binaları ve tapınaklar inşa edilmişti. [Erken Dönem İslamiyet 1 1 . 10]
Sınıflaşmanın ve sömürgeciliğin giderek arttığı bu toplumun en alt kademesinde Abbasi halifeliğinin 9 . yüzyıl içinde çökmesi ve Mezopotamya'nın Büveyhiler ta­
khnums -savaş esirleri- ve onların soyundan gelmiş olup fiilen köle olarak partiler rafından ele geçirilmesi, İslam dünyasının 750'ler gibi erken bir tarihte Emevi hü­
halinde tarlalarda çalışanlar yer alıyordu. Tapınaklar teorik olarak Khmer toplu­ kümdarların iç savaşta Abbasilerin elde ettiği zaferi reddedip İberya yarımadasınıp
munu birbirine bağlayan ana unsurlardı -toprakları vardı ve tarımsal artı ürünü
·
büyük bölümünde kendi yönetimlerini kurdukları zaman başlamış olan politik
paylaşnrıyorlardı- bununla birlikte iktidar, uygulamada elirlerin ve hükümdarların birliğinin kesin olarak dağılmasını belirledi. Bu süreç İslamiyetİn "gerileme"sinin
elinde bulunuyordu. Tapınaklara verilen topraklar elit ailelerin malı olmaya devam genel bir parçası olmaktan çok, tek bir politik birim olarak yönetilmesi neredey­
ediyordu ve tapınaklar sadece bir miktar üretim ve çalışma hakkına sahip oluyor­ se mümkün olmayacak kadar büyük bir alanda, bir ölçüde birlik hakimiyetinin
lardı. Ayrıca, tapınaklar elirlerin hakimiyeti alnndaydı ve böylece elirler yiyecek uygulandığı erken İslam İmparatorluğu'nun sonu olarak görülmelidir. İslamiyet,
paylaşırrunı denetimleri alnnda tutuyorlardı. Hükümdarın rolü, karmaşık toprak Hıristiyan Avrupa gibi politik anlamda parçalanmış, ancak kültürel anlamda dün­
paylaşım sistemini, yiyecek üretiminin ne ölçüde elirler tarafindan denetim alnnda yanın çok belirgin bir bölgesi olarak var olmaya devam edecekti. 1 OOO'den sonraki
tutulacağını ve bu yolla farklı grupların temsili gücünü düzenlemekti. 200 yıl içinde politik açıdan daha önceki döneme göre çok daha fazla bölünmüş
Tarımsal arn ürün üzerinde daha da fazla hakimiyet kurdukça ve köylülerin oldu. Genel olarak bakıldığında, Levant'ta Haçlı devletlerinin kısa süreli varlığının
çalışmalarını daha da fazla yönlendirebildikçe elirlerin ve hükümdarların gücü ço­ ve İberya yarımadasının büyük bir bölümünün kaybı dışında İslam sadece elinde
ğaldı. Bununla birlikte tam anlarruyla bir devlet yapısı ortaya çıkmadı. Muazzam tuttuğu bölgede hakim olmakla kalmadı, siyasi ve kültürel etkisini daha geniş bir
tapınak kompleksleri, bentler, hisar hendekleri ve yollar inşa edildi; hepsi tanrısal alana yaymayı sürdürdü .
düzenin yeryüzündeki sembolik temsili olarak ya kuzey-güney ya da doğu-han
doğrultusunda konurnlanıyordu. Angkor Wat'taki büyük tapınaklar, 1 2 . yüzyılın
başlarında II. Suryavarman zamanında onun Vişnu'yla sembolik birleşmesinin şere­ 1 3 . 7. 1 On Birinci Yüzyı lda İsla m Dünyası
tine inşa edildi. 1 2 . yüzyılın sonlarında VII. Jayavarman zamarnnda hükümdarların İslam dünyasının batısında Emevi hanedam gerilemekteydi ve 1 03 1 'de Kurtuba'nın
dinde üstlenmiş oldukları önderlik rolü AngkorThom tapınaklarının inşasıyla göz­ Kuzey Afrikalı göçebe Berberiler tarafından yağmalanmasından sonra devlet, min­
ler önüne serildi. Şiva ve Vişnu için yapılrruş olan tapınaklara dahil edilmiş olsalar da yatür "krallıklar" halinde parçalandı. Bu zayıflama Kuzey İspanya'daki küçük Hıris­
bunlar Bodhisattva Lokesvara 'ya adanrruş Budacı tapınaklardı. Tapınaklardan bazı­ tiyan devletlerin yayılmasına fırsat yarattı, 1 086'da eski İslam başkenti Toledo kay­
larının hesapları hangi ölçekte işlev üstlendiklerini gösterir. 1 2 . yüzyılın sonlarında bedildi. Bunun sonucu, İslami bir toparlanma çerçevesinde, (daha çok, sonradan
Ta Prohm Tapınağı'nda, tapınak duvarlarının arkasında 1 8 yüksek rahip, ayinlerde gelişen askeri Hıristiyan tarikatiarına benzeyen) son derece disiplinli bir askeri dini
rahip görevini yüklenen 2740 görevli ve 2632 yardımcırun (bunlardan 6 1 5 'i dansçı, grup olan, El Murabıtların ("kutsal savaş gönüllüleri") , hüküm sürmek üzere Kuzey
439'u münzevi keşiş ve 970'i öğrenciydi) dahil olduğu 1 2 . 640 kişi yaşamaktaydı. Afrika'dan çağırılınaları oldu. Onların yerini 1 1 50'lerde kabaca benzer bir grup
Köleler ve tapınak sertlerinin çalışıp yılda 2500 tondan fazla pirinç ürettiği mülk­ olan, Fas ve Güney İspanya'da hakimiyet kuran El Muvahhidler aldı. Mısır'daki
ler sayesinde geçiniyorlardı. Khmerler muhtemelen, temel olarak hala 1 3 .000'den Fatımiler, Batı Arabistan'ın ve kuzeyde Şam'a kadar Suriye'nin hakimiyetini elle­
fazla köye dağılrruş durumda bulunan yaklaşık 300. 000 kişilik bir toplam nüfusa rinde tutabiliyorlardı. Sözde Şii Müslümanlar olarak, Mezopotamya'daki halifeli­
sahipti. Büyük kasabalar bulunmuyordu, sadece tapınak kompleksleri vardı. Khmer ğin düşmanıydılar, ama halifelik nispeten güçsüzdü ve yörenin askeri yöneticileri
"devleti" 1 1 . yüzyılın başları gibi erken bir tarihte nüfusunu Kuzey Tayland'a ve olan Büveyhiler da zayıflamaya başlamıştı. 10. yüzyılın sonlarında Abbasilerin eski
Kra kıstağına yaydı ve sadece Vietnam sahil şeridinde yer alan ticaret merkezleriyle merkezi olan Kuzey İran'daki Horasan'ın hakimiyetini, Alptigin'in önderliğinde
değil ayru zamanda Ban Malaya sahil şeridinde de yer alan Müslümanlara ait rica- yeni bir hanedan kuran bir grup köle askere, Gaznelilere, kaptırdılar. 1 1 . yüzyılın
ÇİN YÜZYILI • 369
368 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

kilisesi içindeki kesin bölünme gerçekleşmişti: Manastır sistemine bağlı olmayan


başlarında en güçlü oldukları dönemde Gazndiler İ ran'ın büyük bir bölümünü,
din adarnlarının bekarlığı, Komünyon için mayalı veya mayasız ekmek kullanıl­
Horasan'ı,Mganistan'ı ve İ ndusVadisi'ni hakimiyederi altında tutuyorlardı.Aym za­
ması, papanın üstünlüğü ve itikada (Kutsal Ruh'un konumu hakkında) "filiok"*
manda Semerkand'a ve Seyhun'a kadar Maveraünnehir'in büyük kısmında gevşek
maddesinin konması. 1 056'da Anadolu'daki askeri aristokrasinin liderlerinden biri
bir denetim uyguluyorlardı. Gaznelilerin İ ran'daki yönetimi saf İ slami olmaktan çok
olan Komnen ailesi isyan çıkardı. İmparator Romanos Diogenes Selçuklulara bir
öncelikle Sasani geleneklerinin yeniden söz sahibi olmasına dayamyordu ve güçlü
karşı saldırıda bulunmak istedi ve Van Gölü'nün yakınına kadar ilerledi. 1 07 1 'deki
İ ran geleneğinin yeniden değer kazanmaya çalıştığı uzun süreçte diğer bir adımı
Malazgirt Savaşı'nda Bizans kuvvetleri Alp Arslan'ın kumanda ettiği Selçuklular
oluşturuyordu. Gazndiler 1 025'te, Mahmud döneminde bazı Selçuklu Türklerini
tarafindan kesin bir yenilgiye uğratıldı ve imparator esir alındı. Bunun sonucu,
Horasan'da paralı askerlik yapmak üzere davet etmişlerdi. Bu askerler 1 036'da isyan
Anadolu'nun neredeyse tümünün iki yeni hanedan kurmuş olan Selçukluların
etti ve İslam'ın merkezine giderek Türklerin hakimiyet kurduğuna tanıklık edilen
eline geçmesi oldu: Konya'da Selçuklu ve Orta ve Doğu Anadolu'da Daniş­
( 1 9 1 8 ' e kadar süren) bir süreci başlatınış oldular.
mendli. 400 yıl boyunca imparatorluğun kalbi ve askeri gücünün kaynağı olan
Anadolu'nun kaybı Bizanslılar için nerdeyse yok edici bir darbe olmuştu . Devlet
1 3 . 7. 2 Türklerin Etkisi varlığını sürdürmeye devam etse de bir daha eski gücüne kavuşamadı. Malazgirt'in
[Erken Dönem Tıirk Tarihi 1 1 . 6. 1) hemen ardından iç savaş çıktı ve bunu, 1081 'de Komnen ailesinin iktidarı ele ge­
75 1 'de Karluk Türkleri Talas Savaşı'nda Müslüman ve Tibet kuvvederiyle birlikte çirmesine dek süren sayısız isyan izledi. Güçlü askeri kuvvetler çıkaramadıkları
savaşmış ve bu yüzden Çinliler ile Uygurların muhalefetine maruz kalmışlardı. Bir için yardım bulup satın almaya çalıştılar. Güney İtalya'da ve Sicilya'da imparatorluk
sonraki yüzyıl boyunca Uygurların ve Tibet'in baskısıyla daha batıya sürüldüler. mülklerini almakta olan Normanlara karşı yardım karşılığında, 1 082'de Venedik'e
Müslüman dünyasının çeperinde 9. yüzyılın sonlarında Müslüman oldular ve 1 0. imparatorluğun her yerinde kısıtlama olmadan ticaret yapma hakkı tanındı.
yüzyılın ortasında, Maveraünnehir bölgesinde Gaznelilerin sözde hakimiyeti altın­ Selçuklu "İmparatorluğu"nun 1 1 . yüzyılın sonlarında (göçebelerin veraset
da zayıf bir Karahanlı Devleti ortaya çıktı. Bölgenin kuzeyinde, Oğuz Türklerinin alışkanlıklarının yerleşik bir devlette sürdürülmesinin sonucu olarak) birçok kü­
en üstün boyu olan Selçuklar iktidara geldi ve ardından 1 025'te Horasan'a giren çük bölgeye ayrılması, Batı Avrupa devletleri için bir tirsat yarattı. Bizanslılara
işte bu grup oldu. isyan ettikten sonra 1 038'de Nişabur'u aldılar, 1040'ta Gazne­ yardıma çağrılan 1 096'daki ilk Haçlı Seferi'nin imparatorluğa doğrudan bir yar­
lileri yendiler. (Gazneliler Afganistan'a ve Kuzey İ ndus Vadisi'ne geri sürüldüler.) dımı olmadı (yapılan yağmanın boyutu ciddi bir sorun yarattı) , ancak Antakya'nın
Selçuklular batıya doğru ilerlemeye devam ettiler ve İ ran'ın tarnamında hakimiyeti (1097) ve Kudüs'ün ( 1 099) ele geçirilmesi (ikincisi Patımilerden alındı) ve Kudüs
ele geçirdiler. ( İ zleyen 900 yıl boyunca İ ran, ya Türk ya Moğol elider tarafindan Krallığı'nın kurulması Bizanslıları büyük ölçüde rahatlattı. Haçlı Seferi'nin İslam
yönetilecekti.) Selçuklular Sünni Müslümandı ve yükselişleri Mısır ve Suriye'deki dünyası üzerindeki etkisi çok sınırlı olmuştu. Suriye ve Levant zaten çok parçaya
Şii F;ıtımilere etkili bir karşıdık oluşturdu. Bu olgu, halife 1 OSO'de Selçukluların li­ bölünmüş durumdaydı ve yeni, nispeten küçük Haçlı devleti pek fark yaratmadı.
deri Tuğrul Bey' e, ilk defa kalıcı olarak kullanılan sultan unvanını verince tanınmış Halep 1 1 28'de geri alınmış olsa da, 1 1 40'lara kadar Müslümanlar etkili bir karşılık
oldu. 1055'te Selçuklular Büveyhileri Bağdat'tan kovdular, önce Nişabur'dan sonra vermedi. Karşı saldırıyı büyük oranda Kürtlerden meydana gelen bir ordunun
İ sfahan'dan hüküm sürmeyi tercih etmekle beraber halifeliğin kontrolünü elde et­ desteğiyle Musul atabeki (vali) Zengi yönetti. Edessa [bugün Urfa] 1 1 44'te geri
tiler. Gazneliler gibi onlar da öncelikle İ ranlı memurlara ve saf İ slami unsurlardan alındı ve 3 yıl sonra İkinci Haçlı Seferi'nin Şam kuşatması başarısızlığa uğratıldı.
çok İ ran geleneklerine dayandılar. Selçuklu İ mparatorluğu Melikşah'ın 1 092'deki Mısır'da Patımilerin yerini Zengi'nin Şam üzerinden hüküm süren oğlu Nured­
ölümüne kadar teorik olarak birlik içindeydi, ama hiçbir zaman gerçek bir merkezi din aldı. Nureddin'in 1 1 7 4'teki ölümü üzerine Mısır'da Eyyubi klanından gelen
yönetim söz konusu olmadı ve Selçuklu askeri liderler hangi berekedi toprakları yerel bir askeri yönetici olan bir Kürt, Salaheddin,t Şam'ı ve Suriye'yi işgal etti,
ele geçirebildilerse kendi yönetimlerini orada kuı.:muş oldular. 1 060'lara gelindi­ Batılı Hıristiyanları 1 1 87'de Hattin Savaşı'nda yendi ve Kudüs'ü geri aldı. Bu,
ğinde Fatımiler Suriye ve Şam'ın hakimiyetini kaybettiler, ancak daha da önemlisi, 1 250'ye kadar Mısır ve Suriye'de hüküm sürmüş olan birleşik bir Eyyubi devleti
Selçukluların Bizans imparatorluğu ile çatışma halinde olmasıydı.
1 1 . yüzyılın ortasına gelindiğinde Makedonya hanedam zamanındaki Bizans'ın * Latince .filioque: "ve oğuldan" . Kutsal Ruh'un yalnız Baba'dan değil Oğul'dan da tü­
topadanması çoktan sona ermişti ve Anadolu'nun büyük bölümünü yöneten as­ rediğini belirten bu terim, Batı Hıristiyanlığı tarafından, Nikaia (İznik) Amentüsü'ne
eklendi. Doğu Hıristiyanları ise bu ifadeyi kabul etmediler, Kutsal Ruh'un yalnızca
keri aristokrasİ üzerindeki hakimiyetini kaybettiğinde gücü de zayıflamaya baş­
Baba'dan kaynaklandığını savundular (ed.n.)
t
lamıştı: 1054'te, doğu ile batı arasında yaşanan birçok sorun nedeniyle Hıristiyan
Salaheddin Eyyubi (ed.n.)
ÇİNYÜZYILI • 371

yaratn. Üçüncü Haçlı Seferi'nin Kudüs'ü geri alma girişimini (1 1 89-1 1 92) başa­
rısızlığa uğratn ve aynı zamanda 1 1 97, 1 2 1 7 , 1 229 ve 1 249'da Mısır'a yapılan diğer
Hıristiyan saldırılarını püskürttü. 1 29 1 'e kadar küçük bir Hıristiyan üssü olarak
sadece Akka limanı varlığını korudu .

1 3 . 7. 3 On İkinci Yüzyılın Sonları n da İslam Dünyası


Mezopotamya ve İran'da hüküm süren Selçuklular Levant'ta meydana gelen olay­
larla fazla ilgili değillerdi. Çabalarını doğuda hakimiyet kurmaya çalışmak üze­
rinde yoğunlaşnrmışlardı, ama bunun sonucunda başarı elde edemediler. Türk
v.ı
generali Atsız'ın yönettiği Harezmşahlar 1 1 48'de Maveraünnehir'in hakimiyetini
-...ı
o
ele geçirdiler ve ardından 1 1 93'te Horasan'ı fethettiler. 1 3 . yüzyılın başlarına ge­
Ol

�· lindiğinde İran'ın bansından başlayarak Mganistan'ın bazı yerlerine ve Kuzeyha­

�·
C•
;ı<: n Hindistan'a kadar uzanan bir imparatorluğa hükmediyorlardı. Yaklaşık 1 200'e

·� gelindiğinde İslam dünyasının çekirdek alanı 200 yıl önce olduğundan çok daha
d fazla alana bölünmüş bir haldeydi. En azından 9 ayrı devlet veya imparatorluk­

s:
...



;o
tan oluşuyordu. Eyyubiler Mısır ve Suriye'de hüküm sürüyorlardı. Selçuklular
Anadolu'nun büyük bir bölümünü, Zengiler Kuzey Mezopotamya'nın bazı yer­
""
:=? leri ile Doğu Suriye ve Abbasilerden geriye kalan Güney Mezopotamya üzerinde

.,.., hakimiyet kurmuşlardı. Birçok yerel hükümdar Kafkasya bölgesinin hakimiyeti

�::ı .
8 ele geçirmişti, Hazarlar nasıl Luristan'ın fiilen bağımsız valileriyse Salgurlar da
Fars eyaletinde aynı durumdaydı. Gurlular güneyde yer alan alana egemen olsa­
:ı·

Medirıe
lar da Harzemşahlar doğu İran'ın büyük bir bölümünü doğuda Ceyhun'a kadar
� •

� hakimiyetleri altında tutuyorlardı.


€:

5fokftt

1ı ;scı,_
�a ra lı a n lıla r
Fatı�iler
Gazneliler

1 3 . 8 İ slam Birliği
1 000 ile 1 3 . yüzyılın başları arasındaki dönem, ilk halifelik, Bınevi ve Abbasi dö-
nenılerinden çok farklıydı. İlk dönem, İslamın ve onun yaratmış olduğu top­
IIm]
Sel ç u kl ula r
Biza n s- i�ı>a ratorluğu
luniların ana çerçevesini belidemişti. Devamında gelen dönem, var olan çerçeve
içinde giderek farklılaşma yaratmaya başlayan bir dönem oldu. Abbasi halifeliğinin
gerilemesinin sonucu olarak Bağdat arnk İslam dünyasına egemen olan tek kent
değildi. Onun yerini almış olan birçok merkez bulunuyordu: Semerkand, Buha­
ra, Nişabur, İsfahan, Kahire ve Fas. Daha da önemli olan konu, dini farklılıkların
devam etmekte olan evrimi ve sonucunda mezhep cemaatlerinin giderek geliş­
mesiydi.
Şii cemaatler 1 0 . yüzyılın ortası dolaylarında imamlığın dolaysız kutsal rehber­
liği kaybolduğunda değişim geçirdiler. Bu rehberiliğin kaybolması üzerine dini ve
kültürel miras, ilk olarak el Kulayni döneminde Hadis şeklinde sistemarize edildi.
İmam, dinin en yüce gerçeklerine ait dolaysız bilginin taşıyıcısı ve Tanrı'dan gelen
buyrukların aktancısı olarak yarı gnostik terinıler içinde yeniden tanınılandı . Dini
bir ritüel örüntüsü ortaya çıkn: Muaviye'nin lanetlenmesi, Hüseyin'in Kerbela'da-
372 BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
373

ÇİNYÜZYILI •

ki ölümünün topluca yasının tutulması, Muhammed'in Ali'yi sözde halefi olarak


cemaatler. Politik değişimler, Müslüman olsalar bile (başta eski göçebeler olmak
seçtiği günün kurlanması ve Necef'te Ali, Kerbela'da Hüseyin ve Meşhed'de Ali
üzere) özellikle yabancı elider tarafından idare edilmek, İslam cemaati içinde, ö­
el Rida'ya ait olmak üzere önde gelen Şii türbelerine yapılan haclar. Şii cemaatler
zellikle de Sünni gelenekte, politik dünyadan kopuş yaşanmasına neden oldu .Top­
neredeyse İslarrun tüm politik rejimlerine muhalefet ediyorlardı, bununla birlikte
lumda var olan elider siyasetten yüz çevirme ve cemaatin dini liderleri ve kayı­
kurtuluşu, yaşarnlarını hadisiere göre biçirnlendirmekte ve Şii liderlerin şahadet­
rılmak isteyenler ile ilerlemek isteyenlerin hamileri olma konumlarıyla hakimiyet
leri ile imamlığın mistik unsurlarını özürusernekte görüyorlardı.
kurma eğilimi sergiliyordu . Tüccarlar gibi diğer cemaatler de siyaset dünyasından
Halifeliğin Abbasilerin kurumsallaşmasının devannnda açık bir şekilde sadece
ayrı çok güçlü sosyal temellere sahipti. Bu yüzden İslamın dini gelenekleri farklı
politik olan işleviyle birlikte, Sünni geleneği içindeki halifeliğin zayıflaması, ha­
politik birimler üzerinden geçiyor ve insanları Kuzey Afrika'dan Hindistan'a ve
lifelikten ayrı bir dini liderliğin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu liderlik, otoritele­
daha da uzağına kadar tüm Avrasya merkezinde hala varlığını sürdüren daha geniş
rini sezgi güçlerinin onay görmesinden alan alimlerden oluşan bağımsız gruplar
bir cemaatle ilişkilendirecek bir mekanizma sağlıyordu. Politik bölünmelere rağ­
üzerine temellenmişti. 1 1 . yüzyıla gelindiğinde, öğrenciler bir alimden diğerine
men İslamın yayılması devam etti; Hindistan'ın tamamına, Batı ve Doğru Afrika
gittikçe farklı öğretmenierin çevresinde gelişen ekoller, -İslami kuralların öğrenil­
sahillerine doğru ilerledi. Bundan sonraki üç bölüm, daha tutarlı bir anlatım sun­
mesi için toprak veya toprak kirasının kalıcı olarak bağışlandığı okullar olan- med­
mak amacıyla, Moğol İmparatorluğu'nun etkisini hissetmemiş olan bu bölgelerde
rese şeklinde kururnsallaşrruş durumdaydılar. Bu gelişme muhtemelen Horasan'da
yaşanan hikayeyi 1 5 . yüzyıla taşıyarak bu yayılmayı inceleyecek.
başladı, ancak dini ve hukuki bir eğitim şekli olarak Selçuklular zamanında hızla
yayıldı. Şiiliğin özellikle Fatımiler zamanında güçlenmeye başlamasından sonra
Sünni geleneğin güçlenerek yeniden ayağa kalkmasına yol açan, Sünni olan ve 1 3 . 9 İslamın Yayılması : Hindistan
kuşkusuz Şia karşıtı Selçukluların yükselişi olmuştu. Selçuklular bakırınndan Fatı­ [Erken Dönem Hindistan 10. 10]
milere karşı yürütülen dini ve politik muhalefet, bir arada yürüyordu . Bu durum, 6. yüzyılda Gupta İmparatorluğu'nun yıkılmasının devamında Hindistan politik
Sünni faaliyetlerine ve kurumlarına güçlü bir devlet desteği verilerek sağlarnlaş­ açıdan parçalanmış bir halde olmaya devam etmişti. İslam, yayılmaya başladığı ilk
tırılıyordu. dönemde Arap kuvvetleri 7 1 1 -7 1 3'te Sind'e ulaştığı zaman bir etki yaratnuştı. Bu
1 0 . yüzyıla gelindiğinde, İslamcia yer alan iki ana geleneğe paralel olarak başka bölgeden başlayan yayılma yavaş olmuştu ve Kuzey Hindistan rakip hanedanlar
bir gruplaşma ortaya çıkrruştı. Daha kendi başına, daha az örgütlü olmasına karşın arasındaki bölgesel savaşlara sahne oluyordu: Müslüman kuvvetlerine büyük öl­
uzun vadede büyük bir öneme sahip olmuştu. Sufilik, İslamın Hint geleneklerine çüde engel olabilen Bengal'deki Palalar, Batı Dekkan Yaytası'ndaki Rastrakutalar
ait birçok şeyin, özellikle hem Hinduizmde hem de Budacılıkta geliştirilmiş olan ve kuzey ve batıdaki Pratiharalar. İslamın Hindistan üzerinde yaratmış olduğu asıl
merlitasyon tekniklerinin ve guru fikrinin, içerilmiş olduğu büyük ölçüde birey­ etki, Doğu İran ve Mganistan'da Abbasilerden sonra askeri rejimlerin kurulmaya
sel ibadete dayalı olan ve mistik bir biçimiydi. Çeşitli Sufi şeyhlerinin etrafında başlamasından önce ortaya çıkmadı. 1 030'da, tam da çekirdek bölgelerini Sel­
toplanan yarı manastırımsı hankah 'Iar* gelişti. 1 1 . yüzyılın sonlarına gelindiğinde çuklulara kaptırdıkları sırada Gazneliler Lahor'u ele geçirdiler ve İndus Vadisi'nin
bazı hankahlar büyük Sufi pirlerinin türbelerine dönüşmüş ve ziyaret yerleri ha­ kuzey kısmı ile Afganistan'da egemen olmaya devam ettiler. Onların yerini, 1 2 .
line gelmişti. Öğrenciler seçtikleri şeyhe tam bir itaat içinde yaşayan müritlere yüzyılda Peşaver, Lahor ve Delhi'yi ele geçirip Kuzeybatı Hindistan'ın fethine
dönüştüler. Sufiliğe kabul edilme koşulları daha ayrıntılı olmaya başladı ve farklı başlayan Gurlular aldı. 1 206'da onların generallerinden biri olan Kutbeddin Aybeg
Sufi geleneklerinin içinden dini kardeşlikler veya tarikat'lar ortaya çıktı. Bunlar bağımsızlığını ilan etti ve 1 526'ya kadar Hindistan'ın büyük bir bölümüne bük­
İslam davasının kutsal savaşına duyulan gazi bağlılığıyla ilişkili olarak özellikle sınır medecek olan "Delhi Sultanlıkları"nın ilki olan Aybeg hanedanını kurdu.
bölgelerinde giderek önemli olmaya başladılar. Sultanlıkların 300 yılı, Hint tarihinde tek bir dönem olarak ele alınabilir, çün­
İslam Abbasiler zamanında bile eliderin dini olarak kalma eğilimindeyili ve bu kü beş hanedan hüküm sürse de hepsi aynı Afgan-Türk elitinden geliyordu . Ha­
nedenle güçlü Hıristiyan ve Zerdüşt cemaatleri İslam dünyası içindeki varlıkları­ nedanların her biri merkezi bir iktidar kurmaya çalıştı, bununla birlikte kalıcı bir
nı sürdürmüşlerdi. İslam dininin büyük bir ölçekte kabul edilmesi 1 0 . yüzyıldan başarı elde edemediler. Sultan çok sayıda yerel Müslüman ve Hindu hükümdar
itibaren İslam dünyasında yaşanan genel bir dini hareketlenmenin parçasıydı. 1 00 arasında en önemlisi olduğu ve daha genel bir hakimiyet sahibi olmak ve haraç
yıldan çok az uzun bir süre içinde, İslam dinine geçmeyen sadece birkaç cemaat toplamak konusunda bazı hak iddialarında bulunmaktan öte gidemedi. Bazı yer­
kalrruştı; öncelikle Kuzey Mezopotamya ve Suriye'de yer alan küçük Hıristiyan lerde, özellikle de Racputana'da, sultanlık hakimiyetinin gücü çok zayıftı. Aybeg
hanedanı, Kuzey Hindistan'ın ve İndusVadisi'nin büyük bölümünde 1 290'a kadar
* Tarikat merkezi (ed.n.)
374 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇiN YÜZYILI • 375

Dıılhl Sultanlılı, 1236


hüküm sürdü. Sultanlığın en önemli yayılması, Gucerat'ın, Dekkan'ın büyük bir

Delhi Sultanlıllı. 1 335


bölümünün ve Güney Hindistan'ın bazı bölümlerinin görünüşte hakimiyet altına
Delhi Sultanlıllının
Kaybettljl Topraklar, 1 335
alındığı ve sultanlığın hükmünü tanımış olduklan Alaeddin Halaci (1 296- 1 3 1 6)
zamanında gerçekleşti. Halaci hanedanı, neredeyse kurucusunun ölümünün he­
Gazne.e
men ardında yıkıldı ve yerini 1 320- 1 4 1 3 arasında hüküm süren Tuğluk hanedam
aldı. Birçok yerde iktidar kullanan Müslüman aileler arasında denge sağlamaya
e Ka ndehar
çalıştılar. Bu aileler Bengal, Keşmir, Gucerat, Caipur, Malva hükümdarlarıydı ve
iki hanedan Dekkan'a hükmediyordu: Behmeniler ve Farukiler.Yeni bir elit sınıf
oluşturacak Türk savaşçılar yardıma çağırıldı ve Müslüman olmayanlar hem sivil
hem askeri idareye atandı. Hindu tapınaklarının yapılmasına izin verildi, ama sul­
tanların hepsi inanç sahibi Sünniler olmuşlardı. Müslüman olmayanlar için kafa
vergisi koydular ve şeriat kanunlarının toplum içindeki yerini sağlamlaştırdılar. 1 4 .
yüzyılın ortasından itibaren Delhi sultanlıkları gerilerneye başlamıştı. Özellikle
Dekkan'da olmak üzere giderek yerel ayaklanmalar başladı; daha özerk ve tam
anlamıyla bağımsız Hindu krallıkları ortaya çıktı. Güneyde konumlanan Vicaya­
nagar askeri devleti Tamil bölgesinin kuzey sınırından yayılmaya başladı. Bu devlet
teoride Hinduların koruyucusuydu fakat savaşlarının neredeyse tamamı kuzeyde
yer alan sultanlıktan çok daha güneyde bulunan diğer Hindu devletlerine kar­
şı yapılmıştı: Karnataka'daki Hoysala Devleti ve Kondavidu 'daki Reddi Krallığı.
1 350'lerden sonra güneyde 200 yıl sürecek bir imparatorluk kuruldu. Sultanlığın
son hanedanları ( 1 4 1 4- 1 45 1 'de Seyyidler ve 1 526'ya kadar Lodiler) Delhi'den
hüküm sürmeye devam ettiler, ama çok güçsüz kaldılar.
Tüm Delhi hanedanları kültürel, dini ve siyasi karmaşıklıklarıyla beraber çok
geniş bir alana yayılan Hindistan'ın tamamına hükmetıneye çalışırken devasa so­
runlarla karşı karşıya kalmışlardı. İlk başta hevesli Müslümanlar oldular ve her ne
kadar Hindu hükümdarları için cazip ve Hindu toplumunun meşrulaştırma eğili­
minde olduğu, hükümdara duyulan sadakat ve hiyerarşinin önemine yaptığı vur­
guyla büyük ölçüde İran geleneklerinden alınınış kendilerine ait krallık kavram­
ları olsa da, Hindu hükümdarlarını elidere dahil etme girişimleri pek olmadı .Yeni
elider İslamın ilk zamanlarındaki Arap elitlerle oldukça benzer özelliklere sahipti;
din değiştirmeye düşman ve kendilerine ait özel dinleriyle askeri bir elit olarak
hakimiyet sürmekten hoşnuttular. Bununla birlikte yavaş yavaş Hintli, Müslüman
ve İranlı unsurlardan oluşan yeni bir kozmopolit bileşim ortaya çıktı. Dillerin ve
edebiyatların yeni bir sentezi gelişti. Müslüman şairler Arapça ve Farsça'dan alıntı
kelimelerle yeni bir edebi Bengali dilinde Hindu tanrıları ve mitleri hakkında
yazmaya başladılar. Hinduizmin fazla gelişınediği yerlerde, özellikle çiftçi haline
geldiklerinde islamı benimseyen bazı toplayıcı ve avcı kabile gruplarının arasın­
da ve Hindu taşra toplumunun sınırlamalarından bazılarının daha az göründüğü
kentlerde, İslamiyet güçlüydü. Ancak, genel olarak bakıldığında, Hindistan'a gelen
Harita 4 1 : Delhi Sultanlıkları çok sayıda Müslüman din hocasına ve devletten gördükleri himaye ve desteğe
376 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇiN YÜZYILI • 377

rağmen din değiştirme oranı düşüktü; halkın sadece beşte biri veya dörtte birini
kapsıyordu. Müslümanların çoğu İndus Vadisi'nde, Kuzeybatı Hindistan'da, Ben­
gal, Assam ve Dekkan'ın bazı yerlerinde yoğunlaşmıştı.Yerel politik ve dini Hindu
yapıları genellikle ayakta kalmıştı ve Budaelliğın gerilemesiyle birlikte Hindistan
ezici bir çoğunlukla bir Hindu bölgesi olmaya devam etti. İslamın önemli bir etki
yaratmış olduğu alan Sufılikti. Bu büyük ölçüde Sufıliğin birçok Hint geleneğini,
özellikle metafizik unsurlarını, Hindu ve Budacı eğitim tekniklerini ve usta-çırak •

.su;c��Nra
ilişkilerini benimsemiş olmasından kaynaklanıyordu. Bir bütün olarak bakıldığın­
da sultanlık dönemi Hindistan'da büyük bir refah dönemi olmuştu. Doğu-batı
Avrasya ticaretinin çoğunun merkeziydi, ticaret kenderi parlak günlerini yaşıyor­
lardı, tarımın verimliliği çok yüksekti ve iç ticaret önemli bir oranda gelişmişti.

S a lt r a
Hindistan Çin'den sonra Avrasya'nın en zengin yöresiydi.
[ Geç Dönem Hindistan 18.5]

1 3 . 1 0 İslamın Yayılması: Batı Afrika


Batı Afrika'da çok sayıda farklı çevre bölgesi bulunuyordu ve her bir çevre tarım­
sal artı ürün artışını ve buna bağlı devlet oluşumunu geciktiren önemli sorunlar
içeriyordu . Kuzeyde yer alan Salıra'nın güney kenan boyunca uzanan kurak sa­
vanda yetişen ana ürünler akdarı ve (çok küçük bir tahıl olan) fonioydu, daha gü­
neyde süpürge darısı yetiştirmek mümkündü . Birkaç yerde pirinç yetiştiriliyordu
ve Fildişi Salıili'nin doğusu yıl içinde iki kez çok yoğun yağış aldığı için Hint yer
elması tarımı çok verimli bir şekilde yapılıyordu. Ekvator ormanlarında yiyecek
veya avianacak az şey bulunuyordu, içine girilmesi zordu ve tarla olarak açılması
çok daha zordu. Büyük bölümünde kimse bulunmuyorrlu ya da Pigme grup­
larına bırakılmıştı. Demir teknolojisi yaklaşık MÖ SOO'de kuzeyden yayılmıştı,
ancak kullanılan tekniklerin birçoğu çok özgündü :Yerel üreticiler dökme veya
dövme demir yerine, yüksekliği 6 metreye kadar varan bir hacaya sahip eritme
ocağında körükle basılan önceden ısıtılmış havayla, doğrudan doğruya karbon
içeriği yüksek çelik yapıyorlardı. Bölgenin tarihine egemen olan iç sınırdı; bir­
çok köy toplumunun ormandan yavaş yavaş kazandığı toprak. MS ilk 1 000 yılın
başlarına gelindiğinde, çeşidi köylerin ve bu köylerin çevre alanlarının giderek
bir araya toplanarak daha büyük siyasi birimleri oluşturmaya başladığı bir nok­
taya ulaşılrnıştı. Ama yine de, tarımsal artı ürün azdı ve düşük nüfus oranlarıyla
toprağa kolayca sahip olunabilmesi, her zaman siyasi hakimiyetten kurtulmanın,
yeni alanlara yerleşmek üzere çekip gitmenin mümkün olması anlamına geliyor­
du. Köy, Batı Afrika yaşarnı içindeki önemini korudu ve birçok yerde -bir grup
köyün siyasi reisi olan- kafu 'dan daha büyük bir örgüdenme çok azdı. Ortaya
çıkan "devleder" çok zayıftı ve ancak çok küçük bir çekirdek alanda dolaysız
olarak hakimiyet kurmuşlardı; çoğu kez kimin onlara hükmetme iddiasında ol­
duğu hakkında çok az fıkre sahip çevre köyler ve kcifu 'lar çekirdek alanla belirsiz
Harı" ta 42 ·· Erken D onem Afrika
bir ilişki içindeydi.
..
378 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇiN YÜZYILI • 379

Birçok gelişmenin anahtarı, iki önemli kaleme . dayanan Salıra ötesi kervan rm kullanımı yayılmaya başladığında süvarİliğin gelişmesi. Bununla birlikte atların
ticaretinin ortaya çıkması oldu. Batı Afrika'da tuz beslenme için önemliydi ve ti­ kullanılması savan koşulları ve atların ücretleri nedeniyle küçük bir elit zümreye
caretin temel unsurlarından birini oluşturuyordu (Hausa dilinde farklı tuz türleri özgüydü; ı 450'lerde ı at ı 4 köle fiyatına satılıyordu. Mali, hükümdan Mansa
için SO'den çok kelime vardı) . Tuz, Salıra'da bulunan kurumuş göllerden kalabalık Musa ı 324'te Mekke'den hac dönüşünden kısa bir süre sonra Gao mağlup edile­
köle grupları tarafından kazılarak çıkarılıyor ve güneye taşınıyor, karşılığında al­ ne kadar ticarette onun önde gelen rakibi oldu . Mali'nin önemli ticari merkezi,
tın ve köleler kuzeye gönderiliyordu. Kervan ticaretinin gelişmesi, (yüksek ısıya sahip olduğu üniversitesiyle ı 3 . yüzyılda İslam dünyasının büyük kentlerinden
ve suya ihtiyaç duyan) hurma palmiyelerinin yerişebildiği bir vahadan diğer bir biri olan Timbuktu'ydu. ı 5 . yüzyılın başlarında zirvesinde bulunduğu dönem­
vahaya ulaşmayı nispeten kolaylaştıran develerin yaklaşık MS 300-400'de Kuzey de Mali, batıda Aşağı Nij er'e doğuda Gao'ya ve kuzeyde Salıra'nın kıyısından
Afrika'ya getirilmesine bağlıydı. Çoğu kez 1 0.000 veya daha fazla hayvandan güneyde Nijerya'ya kadar olan alanın "hakimiydi" . Akdeniz'in doğusundan, çok
meydana gelen ve çöl boyunca uzunluğu 2S kilometreyi bulan kervanların Kuzey değer verilen Beyaz köleler bile ithal ediyordu. Fakat 1 433 'te Timbuktu'yu göçe­
ve Batı Afrika arasındaki yolculuğu yaklaşık birkaç ay sürüyordu . Eylül ayında be Tuareglere kaptırdı ve kısa süre sonra Songhai, Sonni Ali Ber'in önderliğinde
kuzeyden yola çıkıyorlar ve ilkbaharda geri dönüyorlardı . Ancak develer iklim bağımsızlığını yeniden kazandı. Savan bölgesindeki bu gelişmeleri, daha yavaş bir
çok nemli olduğu için çölün kıyısından çok uzağa gidemiyorlardı. Bunun sonu­ hızla Batı Afrika'da daha güneyde yer alan orman bölgesindeki gelişmeler izledi.
cu, Salıra'nın kıyılarında kervanların beklediği ve güneyli tüccarların mallarını 1 5 . yüzyılın sonlarında birçok bölgenin hala devleti yoktu . İlk " devlet" -İfe- ı 000
getirdiği ticaret kasabalarının gelişmesi oldu. Bu kasabaların güneyindeki ticaret, dolaylarında küçük bir altın alanına hakim olmasına dayanarak ormanın kenarın­
bir grup Müslüman tüccar batı Mrika sahiline ulaşmış olsa da, genellikle mahalli da ortaya çıktı, fakat ı 5 . yüzyıla gelindiğinde, çok iyi kalite bronz heykel üreti­
tüccarların hakimiyeti altındaydı. minde uzmanlaşmış, herhangi bir önem kazanmış olan bir tek Benin vardı.
Ticaret kasabalarının ilki, S . yüzyıla tarihlenen (bugün) Mali'deki Eski Jene'dir. [Geç Dönem Batı Afrika 1 7. 8]
(Gerçi bu döneme ait diğer yerleşmeleri bulmak için az kazı yapıldı .) Bu büyük
kasaba (surları 1 ,S kilometreden uzundu) en yakınında yer alan 60 kadar köyü
1 3 . 1 1 İ slamın Yayılması: D o ğ u Afr ika
denetimi altında tutuyordu. Bununla birlikte önemli gelişmeler ancak Müslüman
Doğu Afrika'nın iklimi ve arazi yapısı, göçebeleri çiftçilerden ayıran, doğudan
tüccarların Salıra'yı geçip gelmelerinden ve İslam dünyasının köle ve altına talebi­
batıya bir dizi iklim kuşağı oluşturan bir çevre olan Batı Afrika'nın tersine kar­
nin etkisinden sonra ortaya çıktı. Diğer birçok çeper bölgede olduğu gibi bu, sosyal
maşık bir çevre bileşimini ortaya çıkardı. Kolanizasyon ve toprağa yerleşmek ba­
ve siyasi gelişmenin hızını artırdı ve 700-900 arasında Batı Afrika'da üç krallığın
tıda olduğu gibi burada da tarihin önemli bir özelliği haline geldi. Yaklaşık MS
kurulmasına yol açtı. Çad Gölü'nün çevresinde yer alan Kanim Krallığı' nda (ve
400'e gelindiğinde, demir aletler kullanan, Bantuca konuşan çiftçiler Doğu ve
halefi Burnu'da) altın bulunmuyordu ve bu nedenle köle elde etmeye yoğunlaştı.
Güney Afrika'nın büyük bir bölümüne yayılmışlardı, fakat çiftçiliğin sınırları bö­
Her ikisi de, küçük bir savaşçı elit zümrenin idare ettiği, temelde çobanlık yapan
lük pörçüktü ve nüfus dağılımı çok düzensiz ve çok düşük oranlardaydı. Sahil
insanlardan oluşan gevşek konfederasyonlardı. Batıda, merkezi günümüzün Gana
bölgesi daima Hint Okyanusu dünyasının bir parçasını oluşturduğu ve Kızıldeniz
devletinde değil de Doğu Moritanya'da yer alan, Soninke halkının Gana Krallığı
ile Körfez'den gelen tüccarlar düzenli olarak sahil boyunca güneye gittikleri için
bulunuyordu. Tahert'den gelip Sicilmasa'dan geçen ticaret yolunun uzak ucunciay­
Doğu Afrika, Batı Afrika'dan çok farklıydı. Yaklaşık MS 400'de, İran çanak çöm­
dı ve kendi altınını üretmiyor Senegambiya'daki Bambuk sahasından çıkan altının
leklerinin ticareti, Tanıanya'nın 75 kilometre kadar içerilerinde ve Mozambik'te­
ihracatını denetimi altında tutuyordu . Ana kasabası belli değildir. Gana'nın önde
ki Chibuene kadar güneyde yapılıyordu. İslamın bilinen ilk izi, Kenya salıilindeki
gelen rakibi, daha doğuda Nijer Nehri boyunca uzanan, Songhai halkının Gao
Lamu'da 8. yüzyılda inşa edilmiş küçük bir ahşap camidir (kapasitesi on kişiden
Krallığı'ydı. Bu krallık da Gao'da para yerine kullanılan tuzu Tahert'ten getiren
azdı) . ı oo yıl sonra Çinli tüccarlar da sahilde faaldiler. Asıl yayılma dönemi, 9. yüz­
yolun sonundaydı. İslam güneye Harici tüccarlada yayıldı ve islamı ilk önce yerel
yılda Körfez'den gelen tüccarların kendi tuğlalarını ve çanak çömleklerini yan­
tüccarlar, en son da Çiftçiler benimsedi. Gao hükümdan 1 000 dolaylarında Müs­
larında getirerek yerleşim alanları kurmalarıyla başladı. Gezira'da (Mogadişu'nun
lüman oldu, onu 1 00 yıl sonra Kanim izledi. Gana, Sünni islamı Kuzey Afrika'daki
güneyinde) , Zanzibar'daki Unguj a Ukuu'da ve Chibuene'de ticaret limanları
El Murabıtlar aracılığıyla 1 070'te benimsedi.
oluşturuldu. Hindistan'a ve Çin' e fıldişi, Körfez' e mangrov* sırıkları, altın ve bir
Gana Krallığı uzun bir gerileme döneminden sonra 1 240 dolaylarında yıkıldı.
Onu Mali " İmparatorluğu"nun kurulması izledi. Mali'nin 1 3 . yüzyıldaki yükselişi * Tropik deniz sahillerinde bulunan bataklıklarda yetişen karakteristik bir bitki türü
askeri değişimlerle bağlantılıydı: Piyadenin azalan önemi ve Mısır'dan gelen ada-
(ç.n.)
380 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇİNYÜZYILI • 381

yılda yaklaşık 1 000 köle satıyorlardı. Kölelerin çoğu Mezopotamya'nın güneyin­ özellikle Zeila'dan olmak üzere, ticaret yollarının Kızıldeniz'e açılmasıydı. Habeş
deki şeker kamışı çiftliklerinde çalıştırılıyordu, ama bazıları asker oldu ve hatta Krallığı, sahildeki Müslüman tüccarlara Körfez'e ve Hindistan'a ihraç edilmek üze­
içlerinden biri, 1 5 . yüzyılda Bengal tahtını ele geçirdi. re köleler, altın ve fildişi gönderiyordu. İslam, bu ticaret yolları boyunca, Batı ve
Yaklaşık 1 000'den itibaren, İslam ticareti büyük bir ivme kazandı. 8 ticaret lima­ Doğu Afrika'da olduğu gibi, önce Somali halklarına ve sonra 12� yüzyılın sonla­
nında yeni taş camiler yapıldı, erken Sunglar döneminde Çin'den Afrika'ya ithalat rında İfat ve Doğu Shoa'da küçük Müslüman krallıkların olduğu daha içerilere
10 kat arttı ve yaklaşık olarak 1 070'te Güney Tanzanya'daki Kilva'da bir Müslüman doğru yayıldı.
hanedam kuruldu. Muhtemelen Yemen'den gelen Mahdali hanedam tarafindan Bununla birlikte Etiyopya büyük ölçüde tüm dış etkilerden izole olmaya de­
yıkılana dek 200 yıl varlığını sürdürdü. Kilva yaklaşık 20.000 nüfuslu büyük bir vam etti. Bu nedenle Hıristiyanlığın kendine özgü biçimini yarattı. 1 1 37'de ye­
liman olarak gelişti; iç kesimlerle ve Hint Okyanusu üzerinden Hindistan, özel­ rel bir prens tahtı ele geçirdi ve 1 270'e kadar hüküm süren Zagwe hanedanını
likle de Gucerat'la ticaret yapılıyordu. Svahili denen yerel bir dil gelişti, ama bu kurdu . Bu hükümdarlar zamanında, Sion* kenti model alınarak Lalibela'da bir
sıralarda Arapça'dan alınan fazla kelime yoktu. Salıra'yı geçen Kuzey Afrikalı tüc­ nehrin (Şeria) ve tepenin (Galyota}t çevresinde kayalara oyulmuş muazzam kili­
carların aksine Doğu Afrika'daki Müslüman tüccarlar nadiren çok içerilere girmiş seler inşa edildi. Kilise, İncil'in ve Yahudi uygulamalarının önemli bir yer tuttuğu
gibi görünüyor; yerel tüccarların malları limanlara getirmesiyle yetiniyorlardı. Altın manastır hayatına ait güçlü kurumlar geliştirdi. Yahudilerin yasaklarıyla aynı ol�n
işlemeelliğinin gelişmesi ve içerilerde Limpopo ile Zimbabve'de yer alan Zambezi besin yasaklarına, St. George ile dört büyük meleğin islama karşı savaş vermesiyle
arasındaki yaylada ilk kasabaların ortaya çıkmasının dışında iç ticaret, düşük bir sembolize edilmiş olan seçilmiş bir ulus oldukları inancına sahiplerdi. Manastır
seviyedeydi. 1000 dolaylarında Mapungubwe'nin çevresindeki ilk yerleşme alanı, düzenine bağlı olmayan rahipler normalde babadan oğula geçen makamlara sahip
köylülerin tarım yaptığı köylerin üzerinde yükselen bir tepede yerel reis ile elide­ evli köylülerdi; keşişler normal Hıristiyan düzenine daha yakındı.
rin yaşadığı küçük bir alış veriş noktasıydı. 200 yıl sonra önemini yitirdi ve yerini, Etiyopya güneye doğru yayılmaya devam ettikçe, Shoa'daki yerel kuvveder
Lİmpopo'nun kuzeyinde yer alan geniş meralara sahip bir yerde konumlanan Bü­ hükümdarlığı yıkıp kendi hanedanlarını kurdular. İlk kralları olan Yikunna Amlak,
yük Zimbabve aldı. Burası, tepede yer alan bir saray, surlada çevrili büyük bir kapalı böbürlenerek Süleyman'ın soyundan geldiğini iddia etti, fakat İfat'daki Müslüman
alan ve 1 3 . yüzyılın sonlarından itibaren muazzam granit surlarıyla Afrika demir bölgesinin tamarnını ve kuzeye doğru eski yurdarı olan Aksum'u fetbeden toru­
çağının en önemli yerleşmesi olmuştu. Sahildeki Kilva'yla yapılan altın ticaretini nu Amda Sion ( 1 3 1 4- 1 3 44) oldu . Onun hükümdarlığı zamanında Etiyopya'daki
denetim altında tutan mahalli bir hanecianın yerleşme alanıydı. Muhtemelen yılda Yahudi geleneğinden geriye kalanlar ayrı bir Falaşi* cemaati oluşturdu . Etiyopya
bir tondan fazla altını Körfez'e ve Hindistan'a nakledilmek üzere gönderiyordu. okur-yazarlığın olduğu ilk Mrika krallığıydı, bu yolla bazı kayıtlar bugüne kalmış­
Yöre, meralardaki aşırı odatma ve altın rezervlerinin tükeomesinin ardından 1 5 . tır ve tarihinin anahatlarını çözmek mümkündür. Genel olarak İslami krallıklar
yüzyılda geriledi. gibi kolaniler kuran bir köylü toplumuydu ve sadece merkezi kurumları çok
zayıftı -kral bir grup yerel hükümdar içinde sadece öncelikli olan kişiydi- 1 5 .
1 3 . 1 1 . 1 Hı ris tiya n Etiyopya yüzyılın ortasına kadar devletin bir başkenti olmadı ve o da 20 yıl sonra terk edil­
Hıristiyanlık, Güney Nil'in iç kesimlerindeki dağlık alanlarda etkili olan islama di. O tarihte hükümdarlık güçlükle ayakta duruyordu .
rağmen varlığını sürdürdü. Fildişi ihracatı sayesinde Kızıldeniz ticaret yollarıyla
bağlantısı olan Aksum Krallığı, 333'te Kral Ezana zamanında Hıristiyanlığı benim­ 1 3 . 1 2 B atı Avrasya'nın Ç e p e r i : Avrupa-Top arlanma ,
sedi; geleneğini İskenderiye'den aldı ve bu nedenle teolojik bakımdan Monofizitti Yayılma v e Tanımlanma
ve kilise, 20. yüzyıl dahil olmak üzere, Mısır Kopt kilisesi keşişlerinin egemen­ [Erken Dönem Avrupa 1 1 . 12]
liğinde oldu . Devlet dini, yazılı metinler Güney Arabistan'dan alınmış bir yazıyı Karolenj İmparatorluğu'nun çökmesi ve Viking ve Macar istilaları Batı Avrupa'da
kullanarak (Aksum'da yaygın olan bir Sami dili) Geez diline tercüme edildikçe
parçalanmaya yol açmıştı. Burası, herhangi bir örgütlü devletin pek bulunmadığı
yavaş yavaş halka yayıldı. Aksum Krallığı, Roına-Sasani savaşları ve İslamın daha
bir bölge haline gelmişti; idare, hangi toprak sahibi çok az olan tarımsal artı ürü­
sonraki yükselişi nedeniyle ağır bir sarsıntı geçirdi. 7. yüzyılın başlarına gelindi­
nün bir kısmını serBerinden ele geçirebiliyor, birtakım askeri kaynakları kontrol
ğinde, 20. yüzyıla kadar devam edecek olan bir süreç başlamıŞtı; krallık yavaş yavaş
Kudüs (ed.n.)
t
güneye kayıyordu. Aksum ve yerel Kuşi kültürleri kaynaştıkça, merkezi Aksum ve *

İncil' e göre Kudüs'te, İsa'nın çarmıha gerildiği tepe (ed.n.)


:j:
Tigre yerine Wollo'da olan yeni bir Habeş Krallığı yaratılmış oldu. Güneye doğru
Etiyopyalı Yahudiler, Saha melikesi Belkıs ve Süleyman Peygamberin oğlu I. Menelik
kayınanın nedeni, sadece daha iyi toprakların ele geçirilmesi değil aynı zamanda,
soyundan geldiklerini ileri sürerler (ed.n.)
382 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR ÇİNYÜZYILI • 383

edebiliyor ve sınırlı derecede düzeni sağlayabiliyorsa önde gelen yerel güç oldu. dar durdurdu .Yerleşmeciler daha sonra Holstein, Mecklenburg ve Brandenburg'a
Avrupa'nın her yerinde nüfus azdı -yaklaşık 35 milyon (kabaca 800 yıl önce girdiler. Toprak kornisyoncuları arazileri böldükleri, yerleşmecilere alet edevat
Roma İmparatorluğu'nun zirvesinde olduğu dönemde sahip olduğu nüfusla ay­ ternin ettikleri ve köylerle kasabaları çoğu kez tektipleştirilrniş modellere göre
nı)- ve bu nüfus muazzam ormanlar ve işlenmeyen topraklada birbirinden büyük geliştirdikleri için süreç iyi organize edilmişti. 1 2 . yüzyılın sonlarına gelindiğinde
ölçüde izole olmuş bir dizi köye dağılmış durumdaydı. Var oldukları kadarıyla yerleşmeciler Livonya ve Kurland'a ulaştılar ve bunu Riga ( 1 20 1 ) ile Doğu Prus­
kasabalar küçüktü -en büyükleri Roma ve Paris'ti- ve nüfusları belki 25.000- ya (123 1 ) izledi. En iyi topraklara yerleşilen 1 3 . yüzyılın ortasına gelindiğinde,
40.000'di, fakat çoğunun nüfusu 1 000 civarındaydı. Ticaret yapma seviyesi çok doğuya doğru ilerleyen yayılma azalmaya başlamışn. Genel olarak bunun sonucu,
düşüktü ; önemli oranda İslam dünyasına köle ve hamffiadde ihracatından oluşu­ Alman koloniciler ile yerli gruplar arasında kesin bir sınır ortaya çıkmaması, 20.
yordu. yüzyılın sonlarına kadar Avrupa tarihinin başına dert olacak karmaşık bir yerleş­
meler ve halklar karmasının oluşması oldu.
Avrupa yerleŞmelerinin büyük yayılması, ikiimin çok uygun olduğu bir za­
1 3 . 1 2 . 1 Toparlanma ve Yayı lma
manda gerçekleşti. 900- 1 200 arasındaki yüzyıllarda ısılar günümüze göre ortalama
1000 yılının devamındaki 300 yıl, Avrupa'da dikkat çekici bir yayılmaya tanıklık
bir derece daha yüksekti. Orta Avrupa'da ağaç yetişme sınırı 1 50 metre kadar
etti. Nüfus, 1 300'lere gelindiğinde iki katından fazla artarak 80 milyona ulaştı ve
daha yüksekte bulunuyordu, İngiltere'de Severn kadar kuzeyde asma yetişiyord�
yeni çiftçi toplumlar oluşmaya başladıkça işlenen toprakların miktarı muazzam
ve Dartmoor'da 400 metre kadar yükseklikte bulunan yerlerde çiftçilik yapmak
derecede arttı. İlk başlarda yayılmanın önemli bir bölümü, mevcut köylerin et­
mümkündü . Daha sıcak bu ikiimin en önenıli etkilerinden biri, Viking yerleş­
rafİnda yer alan topraklar işlenıneye başlayınca Batı Avrupa'daki yerleşik alanların
melerinin Kuzey Adantik'te yayılması oldu. Güneybatı Norveçli Vikingler 870
sınırları içinde gerçekleşti. Bu yayılma, özellikle Orta ve Doğu Avrupa'da yerle_:
dolaylarında [Buzlar Ülkesi] İzlanda'ya yerleştiler. Nüfusunun zirvesinde olduğu
şimciler yeni köyler ve kasabalar kurmaya başlayınca, oldukça hızlı bir şekilde bir
1 1 00'de yaklaşık 60.000'lik, temelde çobanlık yapan bir toplumdu, sözde Norveç
kolanizasyon hareketine dönüştiL Bununla birlikte büyüme yoğun olmaktan çok
kralına bağlıydı, fakat uygularnada kendine ait' Althing'i yani meclisi bulunuyordu.
dağınıktı; daha fazla insan bulunuyordu ama neredeyse hepsi yaşamlarını atalarının
Kızıl Erik 982'de buradan banya yelken açn ve [Yeşil Ülke] Grönland'ı keşfetti.
seviyesinde sürdüren köylülerdi. Dönernin sonuna yaklaşırken, Avrupa Çin'de ve
4 yıl sonra 1 4 gemilik bir konvoyla, yerleşmecilerle buraya geri döndü. Burası
İslam dünyasında yüzyıllarca önce geliştirilmiş olan teknolojilerin bazılarını be­
İzlanda'dan çok daha önemsiz bir yerdi ve Vikinglerin nüfusu muhtemelen hiçbir
nimsemeye başlamış olsa da, ekonomide kökten bir değişim gerçekleşmernişti. Bu
zaman 3000'i geçmedi. 1 200 dolaylarında, 1 0.000 yıldan çok daha önce Kuzey
büyümeye paralel olarak Avrupa'nın genelinde, geçmiş yılların kaosundan sonra
ve Güney Amerika'ya yerleşilmesinden beri rapnkları gibi, yeni topraklara yerleş­
kendini topariayan bir ölçüde organize olmuş, ama nispeten zayıf politik birimler
mek üzere hala kuzeydoğu yönünde yol alan İnuit grupları olan Skraeling dedik­
ortaya çıkmaya başlamaktaydı. Ayrıca, dünya tarihinde ilk defa, Kuzey Avrupa'daki
leri insanlara rasdadılar. 1 000 dolaylarında Kızıl Erik'in oğlu Leif, Grönland'dan
olaylar Akdeniz'in çevresinde yer alan daha zengin ve gelişmiş alanları etkilerneye
daha banya yelken açınca Amerika anakarasına ulaşan ilk Avrupalı oldu, Mark­
başlamıştı.
Iand [Uçtaki Ülke] dediği Lahradar sahiline vardı ve ardından daha güneye,Vin­
Toparlanmanın zamanlaması yöreden yöreye farklılık gösteriyordu. Toparlan­
land [Üzüm Ülkesi] dediği Newfoundland sahiline yol aldı. Daha sonra Vikingler
ma ilk önce, 9. ve 10. yüzyıllardaki istilalardan nispeten uzakta kalınış olan Bur­
L'Anse aux Meadows 'a yerleştiler. Belle Isle'da büyük bir topluluk bulunuyordu.
gonya gibi bölgelerde başladı ve 1 080'e gelindiğinde Ile-de-France'ın büyük bö­
Bu yerleşmelerin uzun süre varlığını sürdürmüş olması olası görünmüyor; muhte­
lümü, Güney İngiltere'nin büyük bölümü gibi, ormanlardan ternizlenrnişti. Yak­
melen yerli Amerikalı gruplar tarafından yok edildiler. Bununla birlikte,Vikingler
laşık 1 200'e gelindiğinde Batı Avrupa'daki iyi toprakların çoğu ternizlenrnişti ve
yerleşmeler daha önemsiz topraklara doğru kaymaya başlamıştı: Kumlu veya killi
14. yüzyıla kadar kürk ve kereste için Grönland'dan Markland'a gelmeye devam
ettiler.
topraklar, yüksek yerler, ve fundalıklar. Araziler dolunca nüfus fazlası bazı yöre­
Avrupa yayılması sadece tarımsal değildi. Aristokrat sınıfın uyguladığı mirasın
lerde, özellikle de Almanya'da, hemen hiçbir politik örgüdenmeye sahip olmayan
ilk doğan oğula geçme hakkı giderek yaygınlaşnğı için, mirastan mahrum kalan
çiftçilerin hala kes ve yak tarımı yaptıkları ve yeni yerleşmelerin nispeten kolayca
bazı küçük oğullar hüküm sürebilecekleri kendilerine ait toprak ve yer arayışına
kurulabileceği doğudaki bölgelere doğru gitmeye başladı. 1 0 . yüzyılın başlarında
girdiler. Örneğin Kuzey Fransa'nın eskiYiking yerleşmecileri, Robert Guiscard'ın
Almanlar Elbe ile Saale nehirleri arasındaki bölgeye yerleştiler. Viyana 1 0 1 8 'de
önderliğinde aslen paralı asker olarak çalışırlarken, Bari civarında kendi toprakları­
kurulmakla beraber, Macarların istilaları daha ileriye gidilmesini 1 2 . yüzyıla ka-
nı ve daha sonra 1 1 . yüzyılın sonlarında Güney İtalya'nın büyük bir bölümünü ele
384 BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
385

ÇİN YÜZYILI •

geçirdiler. Birkaç on yıl içinde Bizans, İslam ve Kuzey Avrupa geleneklerinin karı­
çekildiler ve İslam direnişi çöktü . Anahtar, 1 248'de Cadiz ve Sevilla'nın ele geçi­
şımıyla Akdeniz'in en zengin ve en kozmopolit yörelerinden biri olan Sicilya'nın
rilmesiydi. Bunun ardından İslam hakimiyeti yarımadanın güneydoğusunda yer
kralları olmuşlardı. Normanlar 1066'daki 'fetihten sonra İngiltere'de yeni bölge­
alan Granada'nın (Gırnata) çevresiyle sınırlı kaldı. Bununla birlikte İberya nüfu­
lerden yararlanmak ve hüküm sürmek üzere Galler ülkesine ve İrlanda'ya girdiler.
sunun büyük bir bölümünü hala Müslümanlar oluşturuyordu. Bu oran Valencia
Birkaç on yıl sonra benzer askeri gruplar Levant'ın bazı yerlerinde hakiıniyeti
bölgesinde %75 kadar yüksekti. Bu durum, kuzeyden yayılmış saldırgan Hıristiyan
geçici olarak ele geçirip Kudüs krallığını kurabildiler. Bununla birlikte Hıristi­
krallıklar için muazzam bir sorun oluşturuyordu .
yan Avrupa genelde önemli bir güce sahip değildi. Galler Ülkesi, İrlanda, Orta
ve Doğu Avrupa gibi iyi örgüdenmeıniş yerlerde ilerleyebiliyordu, fakat diğer
yerlerde Güney İtalya, Sicilya ve Levant'ta Bizans ve Fatıınilerin hikiıniyeti zayıf­ 1 3 . 1 2 . 3 Hı ris tiya nlığı n Yayılması
ladığı sırada· geçici zayıflıkların yarattığı tirsadarı değerlendirmekten daha fazlasını Yerleşmelerin yayılmasının Hıristiyanlığın yayılması anlamına gelmesi sade­
yapamıyordu . Levant'ta İslaıniyet yeniden örgüdendiğinde Haçlı devletleri hızla ce İberya yarımadası için geçerli değildi. l OOO'den sonraki yaklaşık 300 yıl ya
yenilgiye uğratılmıştı. da biraz daha fazlası, ayrı, Latin bir Ban Hıristiyanlığının tanımlanma sürecinde
özellikle önemli oldu. 900'de (Roma'nın ve papalığın otoritesini tanıyan ve on­
,
ların onayladığı ayin ve cemaatle dua usulünü uygulayan kiJiselerin terimleriy­
1 3 . 1 2 . 2 İberya
le tanımlanmış) Latin Hıristiyanlığı İtalya'ya, Frankların yönetimindeki bölgeye,
[Erken Dönem İberya 1 1 . 10. 1]
Britanya'nın bazı yerlerine ve İberya'nın kuzey çeperine özgüydü. Alman yerleş­
Bu kısıtlamalar İberya yarımadasında özellikle çok açıktı. Müslümanları.1 ele ge­
mecilerle birlikte doğuya yayıldı. Süreç, doğuda işlerin çoğunu yöneten Magde­
çirilmeye değer bulmadıkları ücra, fakir ve dağlık Asturias ülkesinde varlığırı sür­
burg piskoposluğunun 968'de kurulmasıyla başladı. Bunu Paznan Piskoposluğu
düren yerel lordların idare ettiği küçük, yarı Hıristiyan " devletler" hakkındaki
ve 1 000'de Gniezno Başpiskoposluğu ile Polanya'da ayrı bir kilisenin kurulması
ilk detaylar, 8. yüzyılın sonlarına tarihlenir. Anakentleri 1 0 . yüzyılın başlarında
izledi. Ertesi yıl Esztergom'da [Estergon] Macaristan'ın ilk piskoposluğu kurul­
Leon'da kurulmuştu, fakat hükümdarlar yüzyılın sonuna kadar bir unvan üstünde
du . İskandinavya'da Danimarka'nın din değiştirmesi 1 0 . yüzyılın ortasında başladı.
hak iddia etmediler.VI. Alfonso büyüktenerek totius hispaniae imperator* olduğunu
Bunu 1 1 . yüzyılın başlarında Norveç ve kısa süre sonra İsveç takip etti. 1 1 03'ten
iddia etıniş olsa da, 1 077'de "Leon kralı" olarak taç giydi. Bununla birlikte, Kur­
itibaren Danimarka'nın ve 1 1 64'ten itibaren İsveç'in (Uppsala'da) kendi başpisko­
tuba'daki Emevi halifeliğinin çökmesinden sonra İslamın gücünü kaybetmesin­
poslukları bulunuyordu . Bu döneme gelindiğinde Pomeranya'nın büyük bölümü
den ve siyasi bölünmeden yararlanabildi. 1 064'te Hıristiyan kuvvetleri daha sonra
din değiştirmişti. Bunu 1 3 . yüzyılda Brandenburg, Livonya ve Estonya izledi. Ay­
Portekiz'e dönüşecek olan Coimbra'yı aldılar, fakat daha önemlisi 1 085'te eski
nı tarihte Yunan kilisesi, özellikle 860'ların ortasında Bulgarları din değiştirmeye
başkent Toledo 'nun (Toletum) ele geçirilmesiydi. Kuzey Afrikalı Mutabıtlar za­
zorladıktan sonra, Balkanlar'da Bizans etkisinin arnnasının peşi sıra yayılmayı sür­
manındaki İslam toparlanması, Lizb9n ve Valencia'nın (Balansiya) kaybına yol açtı.
dürüyordu. Kısa süre sonra Sırplar din değiştirdi. Bunu 988'de Viking hükümdar­
1 2 . yüzyılın başlarına gelindiğinde Hıristiyanlar Toledo'yu hala ellerinde tutmakla
ların Kiev çevresinde kurmuş oldukları prenslikler izledi. 1 1 . yüzyıla gelindiğinde,
birlikte, burası bir sınır kasabası haline gelınişti. Hıristiyan krallıklar küçük ve çok
hakimiyet için rekabet etmeleri nedeniyle, özellikle Kuzey Balkanlar'da, Latin ve
bölünmüş bir yapı sergilerneye devam ettiler. En büyükleri Leon-Kastilya'ydı. 1 2 .
Yunan kiliseleri arasında yapılan tamşmaların büyümesi söz konusuydu. Tartışma­
yüzyılın başlarında Navarra ve ( 1 2 . yüzyılın ilk 3 0 yılında Katalonya'daki çeşit­
lar 1 054'te iki kilisenin resen ayrılmasının ardından daha da şiddetlendi. Bölünme,
li yerel hükümdarlada birleşene kadar küçük bir dağlık krallık olan) Aragon'un
Orta Avrupa'da bir diğer fay hattına neden oldu (gerçi bu Alman yerleşmeciler ile
yaptığı gibi, küçük bir Portekiz krallığı var oldu. Krallıkların güneye, İslam top­
yerli gruplar arasındaki bölünmeden farklıydı) ve bu bölünme 20. yüzyılın sonla­
raklarına doğru yayılmasına ve 1 1 40'larda kazanç elde etınelerine rağınen (Lizbon
rına kadar Avrupa tarihinin başına bela ol� cakn.
1 1 47'de alınmıştı) , bazı krallıklar sadece geçici oldu (Almeria 1 1 57'de kaybedildi)
Latin kilisesi yayılmaya devam ettikçe daha da güçlendi, sahip olduğu otorite
ve fetbin hızını hala İslamın gücü belirliyordu. Hıristiyan krallıklar ancak 1 2 1 2 'de
ve genel olarak politikaları topluma kabul ettirme hakkı üzerinde daha güçlü
papalığın baskısıyla islama karşı ortak harekat yapmak konusunda anlaştılar ve
iddialarda bulunmaya başladı. Bu birçok anianında kilisede "reform" diye sunulur
aynı yıl içinde kesin bir sonuca ulaşılan Las Navas de Tolosa Savaşı'nı kazandı­
ve yozlaşma ile kilise memuriyetlerinin para karşılığında sanlmasının eleştirilmesi
lar. Muvahhidler (1 1 SO'lerde Murabıtların yerini almışlardı) Kuzey Mrika'ya geri
gibi erken dönem kilisesindeki en kötü sui�timallerden bazıları gerçektir. Bununla
birlikte, sözde " 1 2 . yüzyıl rönesansı" düşüncesi, en iyi niyetle, kilisenin yeni bir
* Tüm İspanya'nın imparatoru (ed.n.)
ÇİN YÜZYILI • 387

Ortodoksiuğu kabul ettirmeye ve daha kapsamlı bir otorite kurma hakkına sahibi
olduğu iddiasını ortaya koyduğu sırada İslam dünyasından yeni bilgilerin yayılma­
sıyla başa çıkmaya çalışması olarak görülebilir. 1 000'den sonraki yüzyıllarda kilise,
(özellikle dünyevi hükümdarlar üzerinde) giderek iktidar iddialarında bulunmaya
başladı, (bebeklerin vaftiz edilmesi, araftaki* ruhlar için şefaat, günah çıkartmak
ve Komünyon ayininde kullanılan ekmek ve şarabın İsa'nın et ve kanına dönüş­
türülmesi gibi) yeni doktrinler getirdi, (özellikle yeni manastır tarikatları olmak
üzere) yeni kururnlar yarattı, inançlan tanımladı, "heretik"t düşüncesini yeniden
canlandırdı ve Batı Avrupa'da yüzyıllarca devam ederek Avrupa mirasında güçlü
bir unsur oluşturacak cezalandırıcı ve hoşgörüsüz bir toplumun yaratılması için
dünyevi hükümdarları zaman içinde devreye soktu. Erken dönem Hıristiyanlığın­
5a\'lıca Plekopoeluklar veya v.ı
da, Constantine'den sonra gelen imparatorların ve Augustine gibi erken dönem
,.
00
Misyoner Plekopoeluklar 0\

c:ı kilise düşünürlerinin paylaştığı din değiştirmeye zorlama ve cezalandırmaya dair


• Keltlk �'
çok sayıda örnek bulunuyordu . Bununla birlikte (Ariler, Monofızitler*, Nasturile �,
�-
c
"'
Ka to lik

ı �
ı Pelaguisçular§ ve diğer "heretikler"i üretmiş) henüz kurulmuş olan kilise içerisin­
Ortodoks
de ilk başlarda yapılan doktrin tartışmalarının ardından uzun süren nispeten sakin
8
Aeya nlzm}Jen o

�....
i
Dönenler
bir dönem olmuştu . Avrupa yeniden toparlandığında kilise tarafından ileri sürülen
- Roma lmpara-
S" torluöu'nun iddialar yeni bir tahammülsüzlük ortaya çıkarrruştı .

RUS'lAR
Sınırı
Kilisenin uyguladığı politikaları destekleyecek pek çok erken örneği içeren
,ı:..
<..ı

.g..,

9 88+- bir alan, Yahudi düşmanlığıydı ., Yahudiler Hıristiyanlığın iyice yerleşmesinin ar­
E
;:ı
f
LEHisrAN _t Kiev
dından, kendi ibadet şekillerine devam etmelerine izin veren daha önce elde et­
96S
o

Fra n ((( a r
1/"16
988
tikleri Roma imtiyazını kaybetmişlerdi ve ardından Hıristiyanlarla evlenmeleri,
o
Hıristiyan köleler almaları veya yeni sinagoglar inşa etmeleri yasaklandı. 694'te
a.
<1>
qg�
GALYA Vizigot Krallığı'nda, Toledo Konsili Pireneler'in güneyindeki tüm Yahudileri köle
�.
s 39 7
statüsüne indirgedi. (Bu yüzden Yahudilerin İslarrun daha kapsayıcı hoşgörüsü­
Vizigo+Ca r 0
5 89 nü İberya'da memnuniyetle karşılamaları hiç şaşırtıcı değildir.) Bununla birlikte,
iSPANYA
To\t.clo i
Yahudiler genel olarak hoş karşılanmarruş olsalar ve toplumla kaynaştırılmarruş
olsalar da onlara tahammül edilmişti; daha kozmopolit ve okuryazardılar ve Batı
Avrupa'nın dar Hıristiyan dünyasının dışına çıkan bağlantılara sahiplerdi. Giderek
artan Yahudi düşmanlığının 1 1 . yüzyıl boyunca izi sürülebilir. Bazı yerlerde bu
özel bir vergiye dönüştürülebilmiş olsa da, Güneybatı Fransa kasabalarında Paskal­
ya Yortusu'nda kilisenin dışında bir Yahudinin suratının ortasına bir tane patiatma
"gelenek" i doğdu. Yahudi düşmanlığı, Birinci Haçlı Seferi'nin dini fanatizmiyle

Cennet ile cehennem arasında geçici olarak günahların cezasının çekildiği yer (ç.n.)
t
*

Hıristiyanlıkta, dinden saptığı gerekçesiyle kilise otoritelerince reddedilmiş dinsel öğ­


retilere verilen ad (ed.n.)
:j: Hz. İsa'nın tek bir doğası olduğunu savunanlar (ed.n.)
§ Günahkarlığın insanın doğuştan taşıdığı zayıflıktan kaynaldanmadığını savunan ve gö­


rüşleri nedeniyle heretildilde suçlanan keşiş Pelegius'un takipçileri (ed.n.)
Anti Semitizm (ed.n.)
388 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
ÇİNYÜZYILI • 389

bağlantılı olarak 1 096'da ilk zirvesine ulaştı. Duvarlarla çevrili ilk Getto* 1 084'te
Speyer Piskoposu Rüdiger tarafindan yaptınldı ve Rouen, Worms, Mainz, Köln şeyi yapacaklardı, aksi takdirde kilise iktidariarına el koyarak topraklarını iyi Hıris­
ve Prag'a kadar tüm Almanya'da, Haçlı ordularıyla birlikte çok çeşidi Yahudi düş­ tiyanlara verecekti. Kilise bireysel inançları sorgulamak amacıyla bir Enkizisyon1
manı gaddarlığa ortak olundu. mahkemesi oluşturdu. Bu sadece Katlıariara değil Yahudilere, kurallardan sapmış din
Bu eylemler 1 2 . yüzyıl boyunca daha da ileri gitti ve Yahudiler Hıristiyan ce­ değiştireniere ve kiliseyle aynı düşüncede olmayanlara karşı da kullanıldı. Heretikler
maatin düşmanı olarak damgalandılar. Hukuki olarak toprak sahibi olma ve sahip cezalandırılmak üzere dünyevi otoritelere teslim edildiler.
olduklannı miras yoluyla devretme haklarına sahip değillerdi ve mahkemeler tara­ Kilise tarafindan takibata uğrayanlar sadece Yahudiler ve " heretikler" değildi,
findan da korunmuyorlardı. Öldükleri zaman mirasçıları haline gelmiş ve gelecek toplum içindeki diğer gruplar da buna maruz kalıyorlardı. Cüzzam bir hasta­
olanların maliarına o esnada el kayabilen kralın sertleri olarak tanımlanrnışlardı. Bu lık olarak Avrupa'da 6. yüzyılda ortaya çıktı, fakat l l . yüzyıla kadar yaygın hale
uygulamanın Batı Avrupa'nın çoğunlukla iflas etmiş olan hükümdarlanna ve borç gelmemiş görünüyor. Laterano Konsili 1 1 79'da cüzzamlılara nasıl davranılması
içindeki eliderine çok cazip- gelmiş olduğuna şüphe yok. Fransa Kralı II. Philippe gerektiğini tanımladı. Cüzzam teşhisi bir insanı ölü ilan etmekle aynı anlama ge­
özellikle Yahudi düşmanıydı. Yahudiler 1 1 8 1 'de kraliyet topraklarından (ve ertesi liyordu; cüzzarnlı açık bir mezarın içinde ayakta tutuluyor, bir rahip ölüler için
yıl Fransa'nın tamarnından) kovuldular, fakat öncesinde krala "borç" vermeye zor­ okunan bir duayı okuyordu ve genellikle cüzzarnlının başına sembolik olarak bir
'
landılar ve mallarının çoğuna el kondu. İngiltere'de monarşi biraz daha zengindi, parça toprak serpiliyordu. Cüzzamlılar kovularak veya bir yere kapatılarak toplum
ama I. Richard'ın 3 Eylül 1 1 89 'daki taç giyme töreninde Londra'da en az 30Yahu­ dışına itiliyorlardı, malları üzerindeki tüm haklarını kaybediyor, kiliseye gidemi­
di yakıldı ve pogromlart İngiltere'nin her yerine yayıldı. Ertesi yıl York'ta 1 50'den yor ya da bir Hıristiyan mezarlığına gömülemiyorlardı . 1 200'de Londra sokakla­
çok Yahudi kadedildi. Kilise 1 2 1 5 'te toplanan Laterano Konsili'nde* pozisyonunu rında ve 2 yıl sonra da Paris sokaklarında dolaşmaları yasaklanmıştı. Fransa�da. V.
belirledi. Yahudiler farklı bir elbise giyeceklerdi, herhangi bir kamu görevine ge­ Philippe zamanında kuyuları zehirlediklerini itiraf etmeleri için Enkizisyon tara­
lemeyeceklerdi ve eğer Hıristiyanlığı kabul ederlerse eski ritüellerinden hiçbirini findan düzenli olarak işkenceye tabi tutulmuşlardı; yüzlercesi yakıldı ve cüzzarnlı­
sürdürmeyeceklerdi. Hıristiyan uygarlığının dışında tutulmuşlardı. İngiltere kralı lara ait hastanelerin gelirlerine el kondu. 1 2 . yüzyıldan itibaren mahkum edilmeye
I. Edward Yahudileri 1 288-1 289'da Caskonya'daki topraklarından ve iki yıl sonra başlayan bir diğer grup da erkek eşcinsellerdi. İlk kez 1 1 79'da kilise tarafindan
İngiltere'den kovdu. resmi olarak mahkum edildiler ve cezaları ilk sivil kanunnamelerde ölüm olarak
Yahudilerin kilise tarafindan ayrı bir cemaat olarak tanımlanması nispeten ko­ belirlendi. Kilise otoriteleri tarafindan onlardan alınan sadaka ve hediyelerle kili­
laydı. Bununla birlikte, kilise bir yandan "heretiklik" için yeni tanımlar getirmenin selerin kirlenmeyeceği kararına varılmış olsa da, 1 3 . yüzyıldan itibaren fahişelere
peşine düşmüştü. Bu tanımlar, kilisenin içinde olup da erken Hıristiyanlığın yoksul­ de Yahudilere davranıldığı gibi davranıldı.
luk ideallerine geri dönülmesi gerektiğini savunan Waldensianlar,§ Fransiskenlerin
büyük bir bölümü ve "Hür Ruhun Kardeşleri" gibi kilisenin sahip olduğu olağa­
1 3 . 1 3 . Avrupa: Krallıkların Ortaya Çıkması
nüstü güç ve zenginliğe karşı çıkanlan damgalarnak için yararlıydı. Bununla birlikte,
10. yüzyılın sonlarından itibaren Batı Avrupa'da nüfusun ve yerleşme sayısının
yoksul ve güçsüzlere cazip gelen ve kendi kiliselerine ve piskoposlarına, olasılıkla
artması, bir önceki 200 yılın kaotik şartlarından yavaş yavaş daha büyük siyasi bi­
yerleşik kiliseye göre daha dolaysız bir dini yaklaşım sergileyen ritüellere sahip olan
rimlerin ve krallıkların ortaya çıkmaya başlamasıyla karşılığını bulmuştu . En erken
Katharların inançları gibi diğerlerine karşı çıkmak için de yararlıydı. 1 2 . yüzyılın
ortaya çıkmış olanlardan biri olan ve en kötü Viking istilalarından kurtulahilmiş
sonlarında Katharlar Languedoc, Provence, Lombardiya ve Tascana'da güçlüydü.
olan İnglitere'de yer alan Wessex Krallığı, 10. yüzyıl boyunca,Viking yerleşmeleri­
Kilisenin verdiği karşılık bir kez daha 1 2 1 5 'te toplanmış olan Laterano Konsili' nde
ni de içine alarak, İngiltere'nin büyük bir bölümü üzerinde hakimiyetini kurun­
belirlenınişti. Dünyevi hükümdarlar heretikliğin kökünü kazımak için gereken her
eaya kadar büyümüştü.
* Kentlerin bir kenarında konuınianmış sadece Yahudilerin yaşaması için yapılmış olan
Gettolar akşam olunca kapıların kapatıldığı, şafak vakti yeniden açıldığı tecrit içinde
yaşanan mahallelerdi (ed. n.) 1 3 . 1 3 . 1 "imparatorluk "
t Yönetimin açık ya da örtük onayıyla kalabalıkların dinsel, ırksal ya da ulusal bir azınlığa Eski Frank İ DJ>aratorluğu'nun doğu kısmındaki gelişmeler daha önemliydi. 9 1 1 'de
ya da maliarına saldırması (ed.n.) Çocuk Ludwig'in ölümüyle Karolenj sülalesinin son bulması üzerine, soylular
+ Roma'da, Laterano katedralinde toplanan konsil (ç.n.)
§
Frankonia Dükü Konrad'ı hükümdarları olarak seçmişlerdi. O da 9 1 1 'deki ölü­
Kilisenin baskısına karşı Güney Fransa'da 1 1 70'de Waldo tarafindan kurulan ve sonra
münden önce, Saksonya Dükü Heinrich (Kuşbaz Heinrich) halefi olarak belirledi.
Protestan akımına katılan mezhebin mensupları (ç.n.)
� (Latince inquiro; araştırmak, soruşturmaktan gelen) özel din mahkemesi (ed. n.)
ÇİNYÜZYILI • 391
390 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

962'de Otto'ya papa tarafindan imparatorluk tacı giydirildi. Bu, Charlemange'la


olduğu gibi, iki taraf arasında kurulan bir çıkar ilişkisinin sonucuydu. Otto daha
önemli bir statü elde etti, Karolenjler tarafindan papaya yapılan toprak bağışları
onay gördü. "imparatorluk" geçmişte olduğu gibi uydurulmuş bir yapıydı ve papa
ile imparatorun karşılıklı olarak elde ettikleri güç, yüzyıllar boyunca önemli tartış­
malara yol açacaktı. Bu sorunlara imparatorluğun asıl yetersizliği eklendi: İmpara­
torun kendi toprakları içinde etkili bir güce sahip olmaması. Hakimiyet kurduğu
topraklar küçük ve dağınıktı ve yönetim için ne bir gelir ne de bir iktidar zemini
sağlıyordu. Bölgesel prensler hakimiyet kurdukları yörelerde daha güçlü bir iktidara
salıipierdi ve imparatorluk tahtı veraseti üzerine anlaşmazlıklar olduğu ve politika­
ya papalık dahil olduğu zaman imparatordan daha fazla iktidar sahibi oluyorlardı.
imparatorluk erken tarım devletlerinin pek çoğuna göre daha zayıftı. Monarşinin
soydan geçme mi yoksa seçime mi dayalı olduğu ve eğer seçime dayalı olduyşa
kimlerin seçici olduğu belirsizdi. İmparatorluğun bir başkenti yoktu ve imparator
bir tek kendine ait malikaneler ve hakimiyeti altında bulunan az sayıda piskoposluk
ve manastır malikaneleri arasında değil, bir ucundan diğer ucuna "krallığı" boyunca
dolaşıp duruyordu. Onun ve maiyetinin miktarı çok az olan besin fazlasına erişme
olanağını elde edebilmesinin tek yolu buydu.
Orta karar bir iktidara sahip tek imparator, (adını şatoları Stauf'tan alan) Ho­
henstaufen hanedanını kuran Schwaben Dükü Frederick'ti . Erken devletlerde
çoğunlukla olduğu gibi bunun nedeni öncelikle, 1 1 50'den Üçüncü Haçlı Seferi
sırasında 1 1 90'da ölene kadar süren uzun saltanatıydı. Papalığın gücünü yitirmiş
olmasından yararlanmayı bildi, ama yine de asıl önemli sorunu imparatorluğun,
papalığın ve önemli kentlerin oluşturduğu Lombardiya Birliği 'nin birbirinden
farklı çıkar ilişkileri arasında İtalya'da etkili bir imparatorluk yönetimi zemi­
ni bulmaya çalışıyor olmasıydı . Sicilya tahtı ölümünden hemen sonra oğlu VI .
' L O M. B A R I> Heinrich'e miras olarak kalınca güçler dengesinde önemli bir değişme oldu . İki
RA L L I � I ' bölgel·ıin sahip olduğu kaynakların birleşmesi, imparatorluğun İtalya üzerinde
ezici bir hakimiyet kurabilme tehlikesini yarattı ve bu nedenle Henry' e, hem
Harita 44: lO.Yıizyılda Batı İmparatorluğu imparatorluk unvanını babadan oğula geçer hale getirmeye kalkışmasına itiraz
eden Alman prensler hem de papalık karşı çıktı. Kuzey Almanya'dan Sicilya'ya
1024'e kadar hüküm süren Sakson (veya Otto) hanedanının kurucusu oldu. 1 9 . kadar uzanan bir imparatorluğu idare etmenin mümkün olup olmayacağı şüp­
yüzyılda (ve daha sonra) b u gelişme ilk " Germen" İmparatorluğu'nun kuruluşu heli olsa da, Heinrich'in 1 1 97 'de ölüp 3 yaşındaki oğlu Friedrich'i varisi olarak
olarak değerlendirildi. Oysa bu, yanıltıcı bir kavramdır. imparatorluk kendisini bırakması uygulamada bu projeye son verdi. Almanya ve Sicilya'da imparatorluk
"Germen" olarak görmüyordu, imparatorların sözde hakimiyet kurmuş oldukları gücü parçalanıp dağıldı ve Friedrich imparator olarak taç giyse de zaman zaman
topraklar kimi yerlerde günümüz Almanya'sından daha büyük ve kimi yerlerde Almanya'yı ziyaret ederek, zamanının önemli bir bölümünü daha zengin ve
de daha küçüktü. Aslında bu, Charlemange zamanında kısa bir süre var olmuş bir daha kozmopolit Sicilya'da geçirdi. 1 250'deki ölümü üzerine (Palermo kated­
"Roma" imparatorluğunu yeniden oluşturma çabasıydı. İlk başlarda krallar kendi ralinde Arap kıyafetiyle gömüldü) Hohenstaufen hanedam gerçek anlamda son
prensliklerinin hükümdarları olmak dışında bir güce sahip değillerdi. Bu durum, buldu . Son meşru varisi (torunu Conradin) , 1 266'da Sicilya tahtını ele geçiren
öncelikle 955'te yapılan Lechfeld Savaşı'nda Macarlara karşı elde etmiş olduğu ke­ Anjou Kon tu C har! e� tarafindan idam edildi ve bu, imparatorluk unvanının her­
sin zaferle kazandığı iribarın ve "Lombardların Kralı" haline geldiği İtalya'daki mü­ hangi bir şekilde babadan oğula geçme ihtimaline son verdi. 1 272'de Habsburg
dahalesinin bir sonucu olarak I. Otto (936-973) tarafından kısmen değiştirilmişti.
392 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
ÇİNYÜZYILI • 393

Kontu Rudolf imparator olarak seçildi , fakat "imparatorluk", adından daha faz­
la bir gerçeklik içermedi. Devanundaki yüzyılda farklı ailelerden gelen birçok
imparator oldu , fakat gerçek iktidar hem dünyevi hem ruhani bir yığın yerel
hükümdarların varlığıyla ortadan kalknuştı . IIIHID ltraCiv et 1o l' ra fc(a rı
[ Geç Dönem "İmparatorluk " 15. 9. 1]
"'
1 3 . 1 3 . 2 "Fra nsa " ve A ngevinler
ı 4fl
ı6
•e
ı&i
ır>
Z
2. ""'

Batıda yer alan iktidarı dağılıp parçalannuş olan Frank krallığı, doğudakinden daha
uzun bir süre varlığını sürdürdü. 987'de Hugues Capet kral olarak seçilerek eski
kraliyet topraklarından geri kalanları kendi dükalığıyla birleştirineeye kadar da to­
parlanmaya başlamadı. Tahta onun çıkması, çoğu kez " Fransa"nın doğuşu ve krallık
hakimiyeti başarıyla yüzyıllar içinde yavaş yavaş yaygınlaştırılnuş olduğu için tarihi­
nin başlangıcı olarak gösterilmiştir.Aslında 10. yüzyılda, ve ardından daha çok uzun
bir süre, eski Batı Frank krallığı dönemine ne isim verilebileceğine dair bir düşün­
ce var olmanuştı. " Frank" , Loire dolayiarından (Verdun'ün batısına kadar uzanan)
Lorraine'nın sınırlarına kadar uzanan bir alandan başka bir şey değildi ve burada ayrı
bir halkın yaşıyor olduğuna dair bir tasavvur yoktu. Hugues Capet " Fransa" kralı
olarak değil, her birini hakimiyeti altına almanuş olduğu Galyalıların, Bretonların,
Normanların, Akitanyalıların, Gotların, İspanyolların ve Caskonların kralı olarak da
taç giymişti. 10. yüzyılda taşradaki hükümdarlar kendilerine ait hakimiyet alanları
oluşturmuşlardı ve Akitanya Dükü V. William ve Blois Kontu Odo gibi adamlar İtal­
ya, Burgonya ve Lorraine'deki miras hakları için mücadele ediyorlardı. Hiçbiri var­
lığına itiraz etmemiş olsa da taç tüm bu mücadeleler açısından büyük ölçüde önem­
sizdi. İlk Capet hükümdarları Paris çevresinde kümelenen kraliyet topraklarından
daha fazlasına hakim olanuyarlardı ve otoriteleri burada bile sınırlıydı. Capetlerin
en büyük avantajı ("Almanya"da bulunan imparatorların aksine) uzun süren salta­
nadarıyla birbiri ardından tahta geçen sağlam bir hükümdar soyu ortaya çıkarnuş
olmalarıydı. 1060'tan sonraki 200 yıl içinde sadece 6 kral oldu. Uzun saltanatlar ve
sorunsuz tahta çıkışların anlanu, bu tür erken krallıklarda çoğunlukla olduğu gibi,
yönetim gücünün düzenli bir şekilde artınasıydı.
l l . ve 1 2 . yüzyıllarda Capetler " Fransa" bölgesinin en güçlü hükümdarları de­
ğillerdi. l l . yüzyılın başlarında tüm yerel prensiikierin en güçlüsü N ormandiya 'ydı.
William zamanında 1 040'ların ortasından itibaren görülen büyüme, İngiltere tahtı
üzerindeki hak iddiasını 1 066'da zorla kabul ettirmesiyle doruğuna ulaşnuştı. O
tarihten 1 204'e kadar (1 087- 1 096, 1 1 00-1 1 06 ve 1 1 44- 1 1 54'teki kısa dönemler
dışında) İngiltere daha güçlü bir unsura dönüşme eğiliminde olsa da, İngiltere ve
Normandiya aynı hükümdarın yönetimi altındaydı.* Norman hükümdar,t Capet
* 1 066'da I. William İngiltere tahtına çıkınca, Normandiya ve İngiltere birleşik bir yöne-
timi altına alınır ve iki ülke aynı hükümdar tarafından yönetilir (ed.n.)
t I. William'ın ölümünden sonra iki oğlu -II. William ve I. Henry- arasında başlayan Harita 45 : 1 1 .Yıizyıl Ortasında "Fransa"
mücadele, I. Henry'nin Normandiya dükü Robert'i yenilgiye uğratarak Normandiya
tahtını bir süre ele geçirmesiyle sona erer (ed.n.)
ÇİNYÜZYILI 395
394

• BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

kraldan• daha güçlüydü ve I. Henry 1 1 09'da kendisinin de bir kral olduğunu ileri
sürerek Normandiya için krala sadakat yemini etmeyi reddetti. 1 1 54'te Il. Henry
İngiltere kralı ve Normandiya, Maine ve Anjou hükümdan olduğu zaman güç
dengesi Capederin daha da aleyhine dönmüştü. (Capet Kralı VII. Louis'nin bo­
şadığı) Akitanya düşesi Eleanor ile evlendiği zaman onun muazzam mirasını elde
etmiş oldu. Aristokratik ittifak evliliği ve şansın bir karışımıyla bir kez daha tek
bir hükümdara ait olan topraklar yaratılmış oluyordu. "Angevin İmparatorluğu"
İskoçya sınırından Pireneler'e kadar uzanıyordu ve 1 2 . yüzyıl Batı Avrupa'sında
en çok genişlemiş politik birimdi. Ancak etkili bir şekilde idare edilmek için aşırı
ölçüde büyüktü ve, I. Richard'ın Üçüncü Haçlı Seferi'ndeki masraflarıyla daha
da kötüleşerek giderek artan askeri ihtiyaçlar, John'un saltanatı altında, giderek
büyüyen iç sorunlara yol açan bir parlama noktasına ulaşmış oldu.
Diğer hükümdarlar onlara engel olma çabasıyla Capederin yanında yer aldığı '
sırada Angevinlerin sahip olduğu güç, Capederin pozisyonunun toparlanmasına
yardımcı olmuştu . 1 2 . yüzyılın başlarına kadar Capeder değil dışarıda, kendi kra­
liyet toprakları içinde bile fazla bir güce sahip olmamışlardı. Kralın pozisyonu,
bazı piskoposların atanmasını denetleme, sikke kestirme, ekonomik canlanma
(bu Ile-de-France'da oldukça belirgindi) , taşra hükümdarlarından ordu talep et­
me hakkı ve kraliyet toprakları dışına giderek daha çok yapılan ziyaret sayesin­
de yavaş yavaş düzelmişti. II. Philippe'in ( 1 1 80- 1 223) saltananna kadar önemli
kazançlar elde edilmedi ve Angevin İmparatorluğu parçalanmadı . II Philippe
Anjou, Poitou, Normandiya ve Bretonya'yı ele geçirdi ve 1 2 1 4 'teki Bouvines
Savaşı'ndan sonra kuzeydeki hakimiyetine önemli ölçüde meydan okunmadı.
Yeni topraklar kraliyetİn sahip olduğu zenginliği ve gücü çok önemli bir ölçüde
artırdı ve yönetim Normanların ve Angevinlerin kurmuş olduğu nispeten etki­
li sistemler üzerine temellendirilebildi. Güneydeki durum çok farklıydı. İngiliz
krallar Gaskonya'da büyük toprak parçalarının hakimiyetini ellerinde tuttular.
Monarşi, çok güçlü olan Toulouse korrtlarına ancak papalığın desteğini alarak
ve Katlıariara karşı Albigensis Haçlı Seferi'ni ilan ederek meydan okuyabildi.
Aslında 1 240'lardan beri hakimiyet altına alınmış olan Languedoc'un fethiyle
elde edilen fazladan zenginlik kraliyetİn gücünü daha da artırdı. Bununla birlik­
te, Capetler artık farklı kurumları, tarihleri ve dilleri olan ve türdeş olmayan bir
bölgeler dizisini kontrol etmeye çalışmaktaydılar. Bu yüzden merkezi yönetim
çok sınırlıydı ve çeşidi bölgeler Capet krallarının en güçlüsü olan IV. (" Güzel")
Philippe zamanında bile, 1 285- 1 3 1 4'ün arasında, büyük ölçüde özerkliklerini
korumuşlardı. Capetlerin, itirazla karşılaşmayan taht verasetine ve ardarda uzun
bir süre saltanat sürmüş olmaya ne kadar çok şey borçlu oldukları, 1 328'de IV.
Karl'ın ölümüyle sülale son bulduğunda gerçekten anlaşılmıştı . Bu, uzun süren

* I. William'ın ölümünden sonra bozulan Normandiya-İrıgiltere birliği sırasında, Capet


hanedamndan gelen Fransa kralları İngiltere krallarına karşı mücadele içinde olurlar
Harita 46: Angevin imparatorluğu
(ed.n.)
396 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR
ÇİN YÜZYILI • 397

bir iç parçalanma, kraliyet üzerindeki birbirine rakip hak iddiaları ve uzun süren
Bizans stili kazandığı Eski Kilise Slavcası diye bilinen bir dilde yazılmıştı. Rusların
iç ve dış savaşlar döneminin başlangıcı oldu .
hükmettiği bölge örgütsüzdü ve ekonomik düzeyi çok düşüktü. Ticareti yapılan
[ Geç Dönem Fransa ve İngiltere 15. 9.2]
ürünlerin çoğu -kürkler, bal ve balmumu gibi- orman ürünleriyle birlikte köle­
lerden oluşuyordu. Ana kent Novgorod'da 1 050'ye kadar taştan inşa edilmiş bir
1 3 . 1 3 . 3 Orta ve Doğu Avrupa katedral var olmadı ve var olan da 1 00 yıl daha kentte bulunan ahşaptan yapılma­
Avrupa'nın daha doğusunda, binlerce yıl boyunca çok önemsiz olmuş ve kenarda mış tek bina olarak kaldı. Ulaşım şartları kötüydü ve kraliyet ailesi içindeki anlaş­
kalmış, ama artık gün geçtikçe Avrasya dünyasının örgüdü bir parçası olmaya baş­ mazlıklar göz önüne alındığında birlik içinde herhangi bir devlete hakim olmak
layan yerlerde monarşiler ortaya çıkmaya başlamıştı. Kuzeyde Danimarka, Norveç · çok zordu . Tek bir hükümdarın, Iaroslav (1036-1 054) , bulunduğu kısa bir dönem
ve İsveç'te İskandinav devlerleri oluştu. Alman yerleşirnciler doğuya doğru hamle oldu, fakat Ruslar daha sonra gevşek bir prenslikler konfederasyonu halinde par­
yapınca Orta Avrupa'da Bohemya'da ve ardından Polanya'da krallıklar gelişti. I . çalandılar. Bunlar öncelikle kasabaların çevresinde yoğunlaşmışlardı. Görünüşte
Mieszko Polanya'da 963'te Piast hanedanını kurdu ve Hıristiyanlığın Yunan'dan Kiev'te bulunan hükümdarın hakimiyetini kabul etmişlerdi, ancak uygulamada
çok Latin formunu benimsediği sırada Polanya tarihinin geri kalanını etkileyecek onun hakimiyetine ya küçük bir ölçüde ya da hiç imkan vermiyorlardı. 1 2 . yüz­
' yılın sonlarına gelindiğinde Kiev gerilerneye başlamıştı; yeni bölgeleri içine alan
hayati öneme sahip bir karar aldı. (Adı, salıra veya açık arazi anlamına gelen Lehçe
bir kelime olan Polska'dan türetilmiş olan) Polanya daima batıya, imparatorluğa ve Baltık'ı büyük nehir yollarıyla güneye bağlayan önde gelen ticaret kenti olarak
bel bağladı. 955'te I. Otto tarafindan yenilgiye uğratılmalarından sonra Macar­ gelişen Novgorod, en önemli kent haline geldi. Bu sırada, birbirlerine prenslik
lar Orta Avrupa'da bulunan büyük ovalara yerleştiler ve 1 1 . yüzyılın sonlarında, ailesinden ve merkezi Kiev'de bulunan kiliseden kaynaklanan ortak elit kültürden
Arpad hükümdan Geza zamanında örgütlü bir devlet ortaya çıkmaya başladı. Po­ biraz daha fazla bağlı olan yaklaşık bir düzine bağımsız prenslik bulunuyordu.
lonyalılar gibi o da imparatordan ve Latin Hıristiyanlığından destek sağlamak için [ Geç Dönem Doğu Avrupa 14.5. 3)
batıya güvendi. 1 000'de Geza'nın oğlu Vajk, İstvan (Step hen) adını aldı ve papanın
hediye ettiği bir taçla ve imparator III. Otto'nun desteğini alarak taç giydi. Ma­
1 3 . 1 3 . 4 Bizans İmparatorluğu 'nun Yı kılması
caristan 1 089'da Hırvatistan ve Dalmaçya'yı ele geçirdi, fakat 1 102'de Adriyatik
Balkanlar'da yeni devletlerin, özellikle Macaristan'ın, ticaret kentiVenedik ve Gü­
salıilindeki limanları Venedik'e kaptırdı. 1 2 . yüzyılın sonlarına doğru Macaristan
ney İtalya ve Sicilya'daki Narman Krallığı'yla aynı esnada yükselmesi, Batı Av­
Kuzey Balkanlar ve Orta Avrupa'da büyük bir devlete dönüşmüş olduğu sırada,
rupa yayılmasının etkisini İslamdan çok Bizans'ın hissetmesi demekti. 1071 'deki
hakimiyeti Bosna'ya kadar uzandı. Bununla birlikte, 1 1 96'da III. Behl'nın ölümü
Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'nun büyük bir bölümünün kaybedilmesi,
üzerine krallık bir iç savaşa sürüklendi. 1 2 . yüzyılın ortasına gelindiğinde Maca­
batıda, üzerinde herhangi bir şekilde hakimiyetin artırılmasıyla dengelenmemiş­
ristan monarşisi sadece büyük geçmişinin bir gölgesiydi.
ti. Bizanslılar burada, yardımları karşılığında ticaret hakları taruyarak Venedik ve
Daha doğuda bugün Ukrayna, Belarus (Beyaz Rusya) ve Batı Rusya olan yer­
Pisa'yla iş görmek zorunda da kalmışlardı. 12. yüzyılın başlarında İslam dünyasın­
lerde bir dizi daha da zayıf devlet ortaya çıkmıştı. 9. yüzyılda Rus olarak adlandırı­
da gerçekleşen bölünmeler Bizanshların Levant'ta bir ölçüde rahat hareket etme­
lanVikingler, çeşidi doğu Slav kabilelerinin topraklarında hakimiyeti ele geçirerek
sini sağladı ve Antakya'yı ele geçirdiler, ardından yeniden kaybettiler ve 1 1 59'da
birkaç ilkel kasaba (Kiev, Novgorod ve Smolensk) ve ardından büyük nehirler
tekrar ele geçirdiler. Bununla birlikte, Selçuk hakimiyetinin yeniden güç kazan­
üzerinden Karadeniz' e ve Konstantinopolis' e uzanan ticaret yolları oluşturdular.
ması 1 1 76'da neredeyse 1 00 yıl önceki Malazgirt Savaşı kadar kötü olan Myri­
Bu yerleşmeler, Polonya ve Macaristan gibi diğer uç devletlerin ortaya çıkması ve
okephalon Savaşı'nda felakete benzer bir yenilgiye neden olmuştu. Balkanlar'ın
(Yahudi bir elit zümre tarafindan idare edilen) Hazar İmparatorluğu'nun güney
büyük bir bölümüne Macarlar ve Sırplar hakimdi, 1 1 85 'te Thessalonike [Selanik)
bozkırlarında gerilerneye başlamasıyla aynı sırada, ilkel bir devlet halinde bir araya
Normanların eline geçmişti ve 1 1 9 1 'de Kıbrıs, İngiltere Kralı I. Richard'ın yönet­
toplanmışlardı. Rus devletine belirgin özelliklerini verecek olan Bizans'la bağ­
tiği Üçüncü Haçlı Seferi'ne katılanlar tarafindan ele geçirildi. Aynı sırada Bizans­
lantıları vardı. 10. yüzyılda Yunan Hıristiyanlığı bölgeyi etkilemişti ve muhteme­
War eski destekçileri Venedik'le savaş halindeydi. 13 . yüzyılın başlarında İsiama
len 988'de Rus hükümdan tarafindan benimsenmesi, diğer yerlerde olduğu gibi
karşı harekete geçeceği düşünülen "Dördüncü Haçlı Seferi"ne katılanların parası
örgütlü bir devletin kurulmasında önem taşımıştı. Devlet kültürü Yunan kilisesi
tükendiği ve onlara borç veren Venedikliler onları Konstantinopolis' e yönlendir­
tarafindan belirlendi, (9. yüzyılda St. Cyril ve St. Methodius tarafindan geliştiril­
diği zaman imparatorluğun sonunun geldiği söylenebilir. Kent ele geçirildi ve ar­
miş olan) Kiril alfabesini kullanıyordu ve kilise metinleri, Slavca kelimelerin bir
dından yağmalandı ve devamında imparatorluk Haçlı Seferi'ne katılanlar arasında
398 • BÜYÜK İMPARATORLUIU.AR

paylaşıldı. Flandre kontu Baudouin imparator olarak taç giydi, Venedikliler Girit, G E N E L G Ö RÜ N Ü M 9
Euboa [Eğriboz Adası] ve diğerYunan adalarım ele geçirdiler, Montferrat markisi

1 2 0 0 'd e
Thessalonike [Selanik] kralı oldu, Othon de la Roche Atina ve Boetia'yı aldı
ve Guillaume de Villehardouin Peloponnesos'ta [Mora] hükümdarlık yaptı. Doğu D ü ny a
Roma İmparatorluğu'nun bilfiil halefi olan Bizans İmparatorluğu; Trebizond'da
[Trabzon] , Epeiros'da [Epir] ve Nikaia [İznik] çevresinde az sayıda ücra bölgeye Dünya Nüfusu: .3:60 milyon
indirgendi.
BÖLGESEL NÜFUSLAR:
Çin: 1 1 5 milyon, Hindistan: 85 milyon,
Asya 'nın Geri Kalan Kısmı: 50 milyon, Avrupa: 60 milyon.

BÜYÜK KENTLER:
Hangchou (2 .500.000) , Fas (250.000) , Kabire (250.000) ,
Konstantinopolis (200.000) , Kanton (200.000) , Nanking (200.000) ,
Polonnaruva (1 40.000) , Bağdat ( 1 00.000) ,
Şam (100.000) , Paris {100.000) , Londra (40.000)

O L AY L A R

• Sunglarm Güney Çin' e Hangcho üzerinden hükmetmesi


• Juan Juanların Kuzey Çin'e ve Mançurya'ya Pekin üzerinden hükmetmesi
• Karakitanların Orta Asya'nın büyük bir bölümüne hakim olması
• Cengiz Han'ın Moğollarm lideri olarak ortaya çıkması
• Japonya'da Kamakura Şogunluğu
• Kampuçya'da Khmer devleti
.. Harzemşahlarm Maveraünnehir, Horasan,Afganistan ve Kuzeyhan Hindistan'a
hakim olması
• Kuzey Hindistan'da Delhi sultanlıklarımn kurulması
• Mısır ve Levant'ta Eyyubi devleti - Akka Haçhların elinde kalan son mülk
• Bizans İmparatorluğu'nun gerilemesi - Selçukluların Anadolu'ya hakim ol­
ması. Dördüncü Haçlı Seferi'nin Konstantinopolis'i istila etmesi (1 204)
• Portekiz'de ve Orta ve Kuzey İspanya'da Hıristiyan krallıklar
• Hohenstaufen İmparatorluğu'nun Almanya, İtalya ve Sicilya'da dağılıp parça­
lanması
400 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

• Angevin İmparatorluğu'nun İngiltere, İrlanda ve Galler'de bazı yerlere,


Normandiya ve Batı " Fransa"nın büyük bir bölümüne hakim olması. Orta
" Fransa" da Capetler, güneyde bağımsız hükümdarlar
• Macaristan Krallığı'nda iç savaş
• Orta Meksika'da Toltek İmparatorluğu'nun çökmesi. Yucatan'daki Chichen
İtza doruğunda
• Andlar'da Tiwanaku devletinin çökmesi
• Kilva Doğu Afrika'da önemli bir İslami merkez
• Etiyopya krallığı Zagwe hanedanının hakimiyeti altında - Lalibea'da kayalara
oyulmuş kiliseler
• Büyük Zimbabve önemli bir ticari merkez
• Çin 'de çok renkli baskının yapılması 14
• Avrupa gemilerinin Çinlilerin kullandığı kıç dümenini ve pusulayı benimse­ M o ğ ol İmparatorl u ğ u
ınesi
• Batı Avrupa'da yatay akslı yel değirmenleri
( 1 200-1350)
• Andlar'da ilk bronz ve madeni silahlar

Moğol İmparatorluğu Orta Asya bozkırlarındaki bir iktidar boşluğundan ortaya


çıktı. Türk ve Uygur imparatorluklarının çöküşü ve Mançuryalı Juan Juanlar ta­
rafindan Kuzey Çin'in 1 220'lerde başarıyla fetbedilmesi onu izledi. Onlarca yıl
boyunca anarşi vardı, fakat 1 2 . yüzyılın sonuna gelindiğinde, Juan Juanlar bölgeye
hakim olan Moğol kabilelerine karşı bozkırlarda seferler düzenliyorlardı. Bununla
birlikte, Moğolların erken tarihi hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmemektedir.
Bir kez ortaya çıkmalarının ardından devam eden tarihleri, genellikle hiçbir amacı
ve tutarlılığı olmayan sansasyonel bir fetih, yağma, talan ve yıkım hikayesi olarak
ele alınmaktadır. Bu büyük bir çarpıtmadır; Moğollar Avrasya'da varolan en bü­
yük imparatorluğu yaratmışlardı. Doruğunda olduğu sırada imparatorluk, batıda
Macaristan'dan doğuda Kore ve Çin'e, kuzeyde yer alan bozkırlardan güneyde
Levant, İran ve Birmanya'ya kadar uzanıyordu. Bütün komşu yerleşik devletleri
hakimiyeti altına almış olan ilk ve tek bozkır imparatorluğu olmuştu. Avrasya'da
sadece bir iki yer Moğolların dolaysız bir etkisi altında kalmamıştı: Batı Avrupa,
Hindistan ve Güneydoğu Asya. 1 200'den sonraki 1 50 yıl boyunca Avrasya tarihinin
büyük bir bölümü yalnızca Moğolların yarattığı etkiyle anlaşılabilir.

1 4 . 1 C engiz Han
Moğolların yükselişi daha sonra Cengiz Han olarak bilinen Temuçin'in yükse­
lişiyle paraleldir. Borçegin klarorun reisi olan babası Yesügey 12. yüzyılın ortala-
402 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR MOGOL İMPARATORLUGU • 403

rında bir tarihte Tatar kabileleriyle yapılan bir savaşta öldürülmüştü . 1 2 . yüzyılın ülkeyi kilometreler boyunca kat eden yeralu su kanallarının ustalık.lı kanat siste­
sonuna gelindiğinde büyük bir Moğol lideri olarak konumunu pekiştirmişti, fakat minin bilinçli bir şekilde tahrip edilmesi, durumu daha da kötüleştirmişti. Bunun
egemen konumunun dönüm noktası, 1 203'te, sonradan hepsi fetihler esnasında yiyecek üretimine etkisi hızlı ve dehşet verici oldu ve artık kırsal kesimin yiyecek
önde gelen yardımcıları haline gelecek yandaşlarından 19 kişiyle Temuçin arasın­ fazlasıyla yaşayamayan kentlerde yaratnğı etki hemen hissedildi. İnsanlar açlıktan
da yapılmış olan Baleuna Ahdi'dir. 3 yıl sonra Moğolların Ono n Irmağı kıyısında öldü, Moğolların fethinden sonra nüfus hızla azaldı.
yaptıkları bir kuru/tay, yani toplantıda Temuçin lider olarak seçildi ve " Cengiz 1 220'lerin başlarına gelindiğinde Moğollar çok geniş bir alanda saldırılar
Han" unvanı verildi. Anlamı tam olarak belli değildir, fakat muhtemelen ya "Ok­ düzenlemekteydiler. Birlikler Kafkasya'da akınlar yapıyorlardı ve bazı kuvvetler
yanusların Ulu Hükümdarı" ya da "imparatorların imparatoru" demekti. Novgorod yakınlarına ulaşmıştı. Aynı sırada Cengiz Han İran'dan geri dönerken
Moğollar arasında hakimiyetini kurduktan sonra Cengiz Han'ın ilk hedefi, bir Moğol başkenti, Karakurum, inşa etme kararı aldı, buna rağmen ölümünden
Kuzey Çin'in Juan Juan denetimi altındaki alanlarını ele geçirmek oldu .Yiyecek, sonrasına kadar kalıcı hiçbir bina tamamlanmamışu. Aynı esnada, 1 224'teki bir
su ve malzemeyle birlikte gitmeye uygun tek yol, Kansu koridoru boyunca İpek Tangut isyanının ardından hem Tangut hem de Juan Juan devletlerini yıkmaya ka­
Yolu'nu takip etmekti, fakat bu yöre Batı Hsi Hsialarının Tangut elideri tarafindan rar vermişti. İlkini başardı, ama ikincisini 1 227 Ağustos'undaki ölümünden önce
kontrol ediliyordu. Bir dizi saldırıdan sonra bu elider Moğolların hakimiyetini başaramadı. Bu noktada Moğol İmparatorluğu, daha önceki birçok bozkır impa­
kabul ettiler ve Juan Juanlara haraç ödemeyi bıraktılar. Juan Juanlarla, 1 2 1 1 - 1 2 1 3 ratorluğundan sadece biraz daha büyüktü. Tangutlar yenilgiye uğranlmıştı ve İran
arasında, (bugün Pekin'in yakınlarında yer alan) başkentlerinin ele geçirilmesiyle ele geçirilmişti, fakat Kuzey Çin'deki Juan Juanların fethi bile tamamlanmamışu.
1 2 1 4 'te son bulan sınır savaşları yapıldı. Juan Juanlar daha güneye yöneldiler, fakat
Moğollarla Güney Sungları arasında giderek sıkışmaya başlamışlardı. Zaten (hem
1 4 . 2 Ögedey ve Güyük
sivil hem asker) sayısız Çinli görevliyle birlikte askeri birlikler de Moğolların safi­
na geçmeye başlamıştı. Moğollar, 1 2 1 6'ya gelindiğinde Kuzeydoğu Çin'in büyük Cengiz Han ölünce imparatorluk dört oğlu arasında paylaşıldı. En büyükleri olan
bir bölümünü hakimiyetleri altına almışlardı ama Juan ]uanları kesin bir yenilgiye Cuci, Kıpçak bozkırını ve Rus prensliklerine doğru uzanan bölgeyi aldı. Çağatay
uğratmakta çok zorlanıyorlardı. 1 220'lerin başlarına gelindiğinde çok az bir iler­ Semerkand, Maveraünnehir ve günümüz Türkistan'ının çevresini aldı. En küçük
leme kaydedilmişti. oğul olan Toluy, normal Moğol veraset sistemine göre Cengiz Han'ın bozkırdaki
Neredeyse yarısı Juan Juan askerlerinden oluşan Kuzey Çin'deki orduyu Cen­ ata topraklarını almıştı. Üçüncü oğul olan Ögedey, 1 229'daki bir Moğol kurultay 'ı­
giz Han yönetmiyordu. Zamanının çoğunu daha batıda geçiriyordu. Maveraünne­ na kadar resmen seçilmemiş olsa da, en büyük hükümdar olarak belirlendi. Babası
hir ve Horasan'ın Harezm Türk hükümdarlarına yollanan Moğol bir ticaret heyeti zamanında yapılan Moğol fetihlerinin kısa ömürlü olmamasını sağlayan ve büyük
1 2 1 8 'de öldürülmüştü ve ardından buna karşılık vermek üzere bir cezalandırma bir imparatorluk kurmaya başlayan Ögedey oldu. Moğol stratejisinin belirlenme­
seferi başlatılrnıştı. Bu sefer kısa bir süre içinde art arda devam eden büyük fetih­ sinde karar sahibi olan oydu, bununla birlikte sadece bir sefere kaulrnışu: Cengiz
lere dönüşmüştü. Moğol birlikleri 1 2 1 9 'da Maveraünnehir'e saldırdılar, ertesi yıl Han'ın ölümünden sonraki karışıklık döneminde Moğollardan yeniden toprak ele
önemli ticaret kentleri Buhara ve Semerkand'ı ele geçirdiler ve fazla zorluk çek­ geçirmiş olan Juan Juanlar'a karşı Honan'da ve Wei Nehri vadisinde yapılan sefer.
meden Harezm devletini yıktılar. Oldukça gelişmiş olan tic�ret yollarını izleyerek Ögedey'in ilk kararı Cengiz Han'ın tasarladığı fetihleri, özellikle de Juan ]u­
daha batıya doğru ilerlemeye karar verdiler. 1 22 1 'de Ceyhun (Amuderya) geçildi anların yok edilmesini, tamamlamak oldu. Bu, Güney Sunglarının sözlü ifade edil­
ve Belh kenti tamamen tahrip edildi (günümüzde yeni kent başka bir yerde bulu­ meyen yardımıyla 1 23 1 'den sonra 4 yıl süren büyük bir seferle sağlanmış oldu; son
nur ve eski kentin yeri hiç bulunmamıştır) . Bunu, Cengiz Han ile en küçük oğlu Juan Juan imparatorunun tahttan çekilip intihar enrıesiyle bu devlet son buldu.
Toluy'un İran'a iki koldan yaptıkları saldırı izledi. Toluy, Horasan'ı ve Cengiz Han İran'da eski bir Harezm lideri olan Celaleddin o sırada, batıda Selçukluların baskısı
Merv kentini ele geçirdi, (muhtemelen yaklaşık 100.000 kişiden oluşan) halkını alunda olsa da, bir Türk imparatorluğunu yeniden kurmaya çalışmaktaydı. 1 228'de
tamarnı katietti ve Nişabur Moğol hakimiyetine karşı ayaklandığında da aynı şeyi başkenti olan İsfahan'da tutulan Moğol esirlerinin hepsini katletmişti. Kaçınılmaz
yaptı. 1 222'de Kalabağ Savaşı'ndaki Moğol zaferinden sonra İran'ın ele geçirilme­ olan Moğol misillemesine direnemedi ve bauya kaçtı. Horasan doğrudan Moğol
si nihayet tamamlanmış oldu . Bu ölçekte bir savaş ve katliarnın dönem şartlarında idaresi altına alımlı. Moğol askerleri 1 230'ların başlarına gelindiğinde Gürcistan
göre bile alışılmadık olduğu kuşkusuz. Maveraünnehir ve Doğu İran'daki nüfus ve Ermenistan gibi iyice batıya saldırı düzenlemekteydiler. 1 234'te Ögedey'in acil
kayıpları muazzamdı.Ytizyıllar boyunca itinayla inşa edilmiş olan ve sadece sulama hedeflerine ulaşılrnıştı ve geleceğe dönük adımların kararlaşurılması amacıyla bir
amaçlı değil bütün çiftçilik faaliyetleri için de çok gerekli olan suyu sağlayarak, kurultay toplandı. Karakurum yakınlarında bulunan Orhan Nehri'nin kıyısında
402 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR MOGOL İMPARATORLUGU • 403

rında bir tarihte Tatar kabileleriyle yapılan bir savaşta öldürülmüştü . 1 2 . yüzyılın ülkeyi kilometreler boyunca kat eden yeraltı su kanallarının ustalıklı kanat siste­
sonuna gelindiğinde büyük bir Moğol lideri olarak konumunu pekiştirmişti, fakat minin bilinçli bir şekilde tahrip edilmesi, durumu daha da kötüleştirmişti. Bunun
egemen konumunun dönüm noktası, 1 203'te, sonradan hepsi fetihler esnasında yiyecek üretimine etkisi hızlı ve dehşet verici oldu ve artık kırsal kesimin yiyecek
önde gelen yardımcıları haline gelecek yandaşlarından 19 kişiyle Temuçin arasın­ fazlasıyla yaşayamayan kentlerde yarattığı etki hemen hissedildi. İnsanlar açlıktan
da yapılmış olan Baleuna Ahdi'dir. 3 yıl sonra Moğolların Onon Irmağı kıyısında öldü, Moğolların fethinden sonra nüfus hızla azaldı.
yaptıkları bir kurultay, yani toplantıda Temuçin lider olarak seçildi ve " Cengiz 1 220'lerin başlarına gelindiğinde Moğollar çok geniş bir alanda saldırılar
Han" unvam verildi. Anlamı tam olarak belli değildir, fakat muhtemelen ya "Ok­ düzenlemekteydiler. Birlikler Kafkasya'da akınlar yapıyorlardı ve bazı kuvvetler
yanusların Ulu Hükümdarı" ya da " imparatorların imparatoru" demekti. Novgorod yakınlarına ulaşmıştı. Aynı sırada Cengiz Han İran'dan geri dönerken
Moğollar arasında hakimiyetini kurduktan sonra C engiz Han'ın ilk hedefi, bir Moğol başkenti, Karakurum, inşa etme kararı aldı, buna rağmen ölümünden
Kuzey Çin'in Juan Juan denetimi altındaki alaniarım ele geçirmek oldu .Yiyecek, sonrasına kadar kalıcı hiçbir bina tamamlanmarnıştı. Aynı esnada, 1 224'teki bir
su ve malzemeyle birlikte gitmeye uygun tek yol, Kansu koridoru boyunca İpek Tangut isyanının ardından hem Tangut hem de Juan Juan devletlerini yıkmaya ka­
Yolu'nu takip etmekti, fakat bu yöre Batı Hsi Hsialarımn Tangut elideri tarafindan rar vermişti. İlkini başardı, ama ikincisini 1 227 Ağustos'undaki ölümünden önce
kontrol ediliyordu. Bir dizi saldırıdan sonra bu elider Moğolların hakimiyetini başaramadı. Bu noktada Moğol İmparatorluğu, daha önceki birçok bozkır impa­
kabul ettiler ve Juan Juanlara haraç ödemeyi bıraktılar. Juan Juanlarla, 1 2 1 1 - 1 2 1 3 ratorluğundan sadece biraz daha büyüktü. Tangutlar yenilgiye uğrarılınıştı ve İran
arasında, (bugün Pekin'in yakınlarında yer alan) başkentlerinin ele geçirilmesiyle ele geçirilmişti, fakat Kuzey Çin 'deki Juan ] uanların fethi bile tamamlanmarnıştı.
1 2 1 4'te son bulan sınır savaşları yapıldı. Juan Juanlar daha güneye yöneldiler, fakat
Moğollarla Güney Sungları arasında giderek sıkışmaya başlamışlardı. Zaten (hem
1 4 . 2 Ö gedey ve Güyük
sivil hem asker) sayısız Çinli görevliyle birlikte askeri birlikler de Moğolların safi­
Cengiz Han ölünce imparatorluk dört oğlu arasında paylaşıldı. En büyükleri olan
na geçmeye başlamıştı. Moğollar, 1 2 1 6 'ya gelindiğinde Kuzeydoğu Çin'in büyük
bir bölümünü hakimiyetleri altına almışlardı ama Juan }uanları kesin bir yenilgiye Cuci, Kıpçak bozkırını ve Rus prensiikierine doğru uzanan bölgeyi aldı. Çağatay
uğratmakta çok zorlamyorlardı. 1 220'lerin başlarına gelindiğinde çok az bir iler­ Semerkand, Maveraünnehir ve günümüz Türkistan' mm çevresini aldı. En küçük
leme kaydedilmişti. oğul olan Toluy, normal Moğol veraset sistemine göre Cengiz Han'ın bozkırdaki
Neredeyse yarısı Juan Juan askerlerinden oluşan Kuzey Çin'deki orduyu Cen­ ata topraklarını almıştı. Üçüncü oğul olan Ögedey, 1 229'daki bir Moğol kurultay'ı­
giz Han yönetmiyordu. Zamanımn çoğunu daha batıda geçiriyordu. Maveraünne­ na kadar resmen seçilmemiş olsa da, en büyük hükümdar olarak belirlendi. Babası
hir ve Horasan'ın Harezm Türk hükümdarlarına yollanan Moğol bir ticaret heyeti zamanında yapılan Moğol fetihlerinin kısa ömürlü olmamasını sağlayan ve büyük
1 2 1 8 'de öldürülmüştü ve ardından buna karşılık vermek üzere bir cezalandırma bir imparatorluk kurmaya başlayan Ögedey oldu. Moğol stratejisinin belirlenme­
seferi başlatılmıştı. Bu sefer kısa bir süre içinde art arda devam eden büyük fetib­ sinde karar sahibi olan oydu, bununla birlikte sadece bir sefere katılmıştı: Cengiz
Iere dönüşmüştü. Moğol birlikleri 1 2 1 9 'da Maveraünnehir'e saldırdılar, ertesi yıl Han'ın ölümünden sonraki karışıklık döneminde Moğollardan yeniden toprak ele
önemli ticaret kentleri Buhara ve Semerkand'ı ele geçirdiler ve fazla zorluk çek­ geçirmiş olan Juan Juanlar'a karşı Ho nan'da ve Wei Nehri vadisinde yapılan sefer.
meden Harezm devletini yıktılar. Oldukça gelişmiş olan tic'!ret yollarını izleyerek Ögedey'in ilk kararı Cengiz Han'ın tasarladığı fetihleri, özellikle de Juan ]u­
daha batıya doğru ilerlemeye karar verdiler. 1 221 'de Ceyhun (Amuderya) geçildi anların yok edilmesini, tamamlamak oldu. Bu, Güney Sunglarının sözlü ifade edil­
ve Belh kenti tamamen tahrip edildi (günümüzde yeni kent başka bir yerde bulu­ meyen yardımıyla 1 23 1 'den sonra 4 yıl süren büyük bir seferle sağlanmış oldu; son
nur ve eski kentin yeri hiç bulunmamıştır) . Bunu, Cengiz Han ile en küçük oğlu Juan Juan imparatorunun tahttan çekilip intihar etmesiyle bu devlet son buldu.
Toluy'un İran' a iki koldan yaptıkları saldırı izledi. Toluy, Horasan'ı ve Cengiz Han İran'da eski bir Harezm lideri olan Celaleddin o sırada, batıda Selçukluların baskısı
Merv kentini ele geçirdi, (muhtemelen yaklaşık 100.000 kişiden oluşan) halkını altında olsa da, bir Türk imparatorluğunu yeniden kurmaya çalışmaktaydı. 1 228'de
tamamı karletti ve Nişabur Moğol hakimiyetine karşı ayaklandığında da aym şeyi başkenti olan İsfahan'da tutulan Moğol esirlerinin hepsini katletrnişti. Kaçınılmaz
yaptı. 1 222'de Kalabağ Savaşı'ndaki Moğol zaferinden sonra İran'ın ele geçirilme­ olan Moğol rnisillemesine direnemedi ve batıya kaçtı. Horasan doğrudan Moğol
si nihayet tamamlanmış oldu . Bu ölçekte bir savaş ve katliamın dönem şartlarında idaresi altına alındi. Moğol askerleri 1 230'ların başlarına gelindiğinde Gürcistan
göre bile alışılmadık olduğu kuşkusuz. Maveraünnehir ve Doğu İran'daki nüfus ve Ermenistan gibi iyice batıya saldırı düzenlemekteydiler. 1 234'te Ögedey'in acil
kayıpları muazzamdı.Yüzyıllar boyunca itinayla inşa edilmiş olan ve sadece sulama hedeflerine ulaşılrnıştı ve geleceğe dönük adımların kararlaştırılması amacıyla bir
amaçlı değil bütün çiftçilik faaliyetleri için de çok gerekli olan suyu sağlayarak, kurultay toplandı. Karakurum yakınlarında bulunan Orhon Nehri'nin kıyısında
MOGOL iMPARATORLUGU 405
404

• BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

kümdarlarından alan, ona haraç ödeyen ve onun narnma hüküm süren çeşitli Rus
top lanıldığın da, Kore yarımadasını fethetme (Moğol askerleri bölgede 1 2 3 1 'den
hükümdarlarını hakimiyetleri altında toplamışlardı. Möngke, kardeşi Hulagu'yu,
beri harekat yapıyordu) , batıya doğru Rus topraklarına karşı harekete geçme ve
İlhan • yani "genel vali" unvanıyla güneyde, Semerkand'daki Moğolların lideri ola­
Güney Sunglarını ele geçirme kararı alınmıştı. İlk hedefe 1 236'da ulaşıldı, ancak
rak atadı. Bu unvan İran'ın Moğol hükümdarları tarafindan kullanılmaya devam
Güney Sunglarına yapılan seferler her iki tarafİn da üstünlük elde edememesiyle
etmişti. İlk görevi batıda yapılan fetihleri tamamlamak oldu. Ücra, müstahkem,
son buldu. Moğollar Szechwan'a akınlar düzenlemekten daha fazlasını yapamadı­
dağlık alanlardaki -çoğu Müslümanın heretik olarak gördüğü- İsmaili mezhebine
lar. Bu nedenle Moğolların çabaları, ikisi de ileride imparator olacak olan, Güyük
saldırarak Müslümanlar arasından destek sağlama girişiminde bulunuldu. Saldırılar
ve Möngke'nin liderliğinde batıda yoğunlaştı. Saldırılar 1 23 5 'te Volga yöresinde
daha sonra Mezopotamya'ya kaydırıldı ve 1 258 Şubat'ında İslamın eski başkenti
başladı ve 2 yıl içinde o zamanlar çok önemsiz bir kent olan Moskova ile birlikte
olan Bağdat ele geçirildi. Bir hafta süren yağma kentin büyük bir bölümünü tah­
Voronezh ve Ryazan ele geçirildi. Bunu, 1 2 38'in başlarında büyük kentler olan
rip etti, (erken Abbasi döneminde ulaşmış olduğu zirvesinden inse de sayısı hala
Vladimir ve Novgorod'un ele geçirilmesi izledi. Moğollar 1 240'ta Kiev'in düş­
l OO.OOO'in üstünde olan) halkın büyük bir bölümü öldürüldü ve çevresinde bulu­
mesinin ardından Rusların tüm prenslikleri üzerinde hakimiyet kurmuş oldu­
nan kırsal alan harabeye döndü. Birkaç on yıl önce İran'ın birçok yerinde olduğu
lar. 1241 ilkbaharının başlarında zayıf Macaristan Krallığı'na üç koldan saldırıya
gibi, sulama sistemlerinin büyük bir bölümünün tahrip edilmesinin sonucu, altya­
geçildi. Hızla ele geçirildi. Moğollar daha batıya doğru atağa geçtiler ve 1241
pıya kalıcı bir zarar verilmesi oldu. Etkin herhangi bir gücü uzun süre önce yitir­
Nisan'ında Leignitz Savaşı'nda, Silezya Dükü I. Heinrich kumandası altındaki bir
miş olan son Abbasi halifesi öldürüldü . Ardından Moğol kuvvetleri batıya doğru
Alman ve Leh şövalyeleri ordusu tamamen bozguna uğratıldı. Moğolların Batı
ilerlediler ve Halep 'i tahrip ettiler. Şam 1 260 Mart'ının başlarında teslim oldu ve
Avrupa'ya hücum ederek seferlerine devam etmeleri kaçınılmaz gibi görünü­
yaz geldiği sırada Moğol orduları Gazze'ye ulaşmıştı. Hulagıi, kardeşi Möngke'nin
yordu. Bölgedeki krallıkların zayıflıkları ve kendi içlerindeki bölünmüşlük göz
neredeyse 2 yıl önce Çin'de ölmüş olduğunu ancak o zaman öğrendi.
önüne alındığında, Moğol saldırısının başarılı olacağından şüphe duymak için bir
Hulagıi arkada sadece küçük Moğol kuvvetleri bırakarak doğuya doğru yola
sebep olmadığı görülüyor. Alman devletleri ve daha da batıdakil er, bir tek, Moğol
çıktı. Bu kuvvetlerin karşısında, subaylarından biri olan Aybeg'in önayak olma­
liderlerinin izlenecek strateji konusundaki fikir ayrılıkları, bazı birliklerin geri
sıyla 1 250'de Mısır'da Eyyubi hükümdarlarını devirip kendi devletlerini kurmuş
çekilmesi ve (aşırı içki nedeniyle) Ögedey'in 1 241 Aralık'ındaki beklenmedik
olan köle askerler, Memluklar bulunuyordu . Bu, İslamın köle asker sisteminin
ölümü sayesinde hayatta kaldılar. Ögedey ardında belirli bir halef bırakmamıştı ve
ulaşmış olduğu en üst seviyeydi; hükümdar dahil olmak üzere elirlerin hepsi ya
ardından Moğol dünyası kargaşaya düştü. Sonunda 1 246'da yapılan bir kurultay'da
köle ya da eski köleydi ve askeri komuta makamları köle olarak satın alınıp sis­
Güyük seçildi ama ardından bir iç savaş çıktı ve Güyük'ün 1 248'deki ölümünden
tem içinde yükselmiş (genellikle Türk veya Çerkez) olan yabancılara aitti. Mısır
sonra bile devam etti. 1 2 5 1 'de seçilen Möngke'ye kadar yeni bir lider seçilmedi.
veya Suriye'nin hiçbir yerlisinin askeri komutan seviyesine ulaşmasına izin ve­
Möngke rakiplerininin hepsini ortadan kaldırıncaya kadar Moğol elideri arasında
rilmiyordu ve teorik olarak kölelerin ve hükümdarların oğulları bile komutan
bu seçim sonrasında bile hala anlaşmazlık vardı.
olamıyorlardı. 1 260'ta Moğollardan gelen teslim olmaları talebini geri çevirdi­
ler ve Ayn Calut Savaşı'nda Hulagu'nun geride bırakmış olduğu zayıf kuvvetleri
1 4 . 3 Zirvesindeki imparatorluk yendiler (veya en azından kimse kazanmadı) . Memluklar varlıklarını sürdürdüler
Möngke 1 2 5 1 'de tahta çıktığında, hasta bir Moğol İmparatorluğu'nu miras almıştı, ve 1 5 1 7'ye kadar Mısır'da ve Suriye'nin büyük bir bölümünde hüküm sürmeye
yine de 1258'de öldüğü sırada dünyanın görmüş olduğu en büyük imparatorluk devam ettiler.
olmanın eşiğine gelmişti. Moğol İmparatorluğu, etkili bir altyapısı olmayan tüm Möngke, 1 258'de Güney Sunglarına karşı üç koldan başlatılan yoğun bir saldı­
erken imparatorluklar arasında alışılmış olan bir sistemi benimsemişti. İktidar, sa­ rı sırasında ölmüştü. Möngke'nin Kuzey Çin'e i/han olarak atadığı kardeşi Kubilay,
dık kalacakları ümidiyle hükümdar ailesinin çeşitli üyelerinin ellerine bırakıldı. 1 260'da kendisini Moğolların lideri ilan etti, fakat Çin'de bulunan merkezinden
Ögedey zamanında Kıpçak Ordası (çoğu kez hatalı bir şekilde "Altın Orda" den­ hüküm sürmeye devam etti. Birçok tarihçi Moğol İmparatorluğu'nun bu tarihte
miştir) yarı bağımsız olarak Cuci'nin hakimiyeti altındaydı ve daha sonra 1 255'e aslında son bulduğunu ve Kubilay'ın Çin' e hükmeden bir imparatordan başka bir
kadar ikinci oğlu Batu'nun hakimiyetinde oldu. Bu tarihte kardeşi Berke onun şey olmadığını öne sürmüşlerdir. Fakat Moğollar o sırada bunu bu şekilde algıla­
yerine geçti. 1 240'ların başlarında yapılan fetihlerden sonra gelen dönemde 200 mıyorlardı. İran'da bulunan Hulagıi, Kubilay'ın otoritesini tanıdı ve o da 1 26 5 'te
yıl sürecek bir sistem oluşturuldu. Her biri Moğolların hakimiyetini tanımış, oto­ Hulagıi'nun oğlu Abaka'nın hükümdarlığını tanıdı ve onu 1 270'te i/han olarak
ritelerini Hazar Denizi'nin yakınlarındaki başkent Saray'da bulunan Moğol hü- * Büyük Kağana bağlı anlamı taşır (ed.n.)
406 BÜYÜK iMPARATORLUKLAR MOGOL İMP.ı\RATORLUGU 407

Champalarla ve Khmer krallıklarıyla sav�ıyorlardı. l OOO'den çok gemiden olu­


şan tilolarta Sumatra ve Cava'ya deniz akınları yapıyorlardı. İstila tehtidine maruz
olan Tibet'te, Tibet İmparatorluğu'nun 9. yüzyılın ortasında çöküşünden beri hiç
olmadığı kadar büyük bir iç dayanışma vardı.Yerel hükümdarlardan meydana ge­

j
len bir meclis, Sa-skya manastırının b�rahibi Kun-dga rgyal-mtshan'ı görüşmeci
1:"
olarak seçmişti. 1 247'de Moğollar başrahibi Tibet hükümdan olarak kabul ettiler
ve Moğol görevlilerin yıllık haraç toplamasını kabul etmeleri üzerine istiladan
MDIIde rakurum vazgeçildi. Bu, dini ve dünyevi gücü birleştiren ve 20. yüzyılda da devam edecek
olan kendine özgü bir Tibet sisteminin başlangıcı oldu. Fakat Moğollar bile sür­
Pelcin • dürülebilir bir yayılmanın sınırlarına ulaşınaya başlamışlardı. Hiçbir Çin hanedam
hiçbir zaman Tibet, Birmanya, Sumatra ve Cava'yı hakimiyeti altında almaınıştı
ve iyi düzenlenmiş bir gerilla sa�ı karşısında Vietnam' ı elde tutmanın bile zor
Çln�e YDan Hanedant olduğu görülüyorrlu ve sonunda terk edilmek zorunda kalınmıştı. 1 28 1 'de, Çin
tarafindan hiçbir zaman hakimiyet kurulmamış bir başka alana, Japonya'ya saldır­
ma kararı alındı. 4400 gemiden oluşan muazzam bir donanma ve 45.000'den fazla
askerden oluşan bir istila kuvveti, adarıyla birlikte toplandı. Filo bir tayfunda yok
oldu. Japonlara göre bu, kendilerini olası bir yıkımdan kurtaran ("ilahi rüzgar")
kamikaze'ydi. Bu olay Moğol fetihleri döneminin kapandığına ve bir yerini sağ­
lamlaştırma dönemiyle, Avrasya'da şimdiye kadar kurulmuş en büyük imparator­
luğu yönetme gir,işiminin başlarlığına işaret ediyordu.

1 4 . 4 İmparatorluğun Yön e timi


Kubilay Moğol İmparatorluğu'nun başında olmaya devam etti, ancak hükümdar­
lığını giderek, açık farkla Moğolların hakimiyet kurduğu en zengin bölge olan
Çin'de yoğunl�tırmaya: başladı. Moğollar uzun biD dönem boyunca hem göçebe
yaşam biçimlerini hem de bu �amın adetlerini korumuŞlardı. 1 3 . yüzyılın son­
Harita 47: 13.Ytizyılın Sonlarında Moğol İmparatorluğu larında bile birçoğu Karakurum'da yaşamayı sürdürüyordu ve gidip gelmeleri 4
ayı bulan muazzam araba konvayları halkı beslemek için Çin'den her yıl yarım
milyon illçek tahıl getiriyordu. Moğolların yaşam biçimi ve kurumları yine de
resmen tahta çıkardı. Berke'nin halefi Möngke, Kıpçak Ordası'nın başı olarak da
Ternur 1267'de Kubilay'ın kesiri otoritesini kabul eti. Moğollar Kubilay zamamn­
değişmeye başlamıştı. En önemlilerinden biri, başında Cengiz Han'ın oğUllarının
da Çin'in fethini tamamladılar ve imparatorluktarım zirveye taşıdılar.
ve ailelerinin bulunduğu güçlü prensiere ait önemli ailelerin ortaya çıkmasıydı.
Güney Sunglara yapılan son saldırı, Kuzey Çin kaynakları kullanılsa bile büyük
Geçmişte doğru askeri ö zelliklere sahip olduğu düşünülenler bozkırda hüküm­
bir girişimdi ve 1 270'lerin sonlarına kadar tamamlanmadı. Kesin sonuç sağlayan dar olmuşlardı. Artık iktidarı büyük ölçüde Cengiz Han'ın soyundan gelenler
Ting-chia Savaşı 1 275'te kazanıldı, fakat o zaman bile Moğolların 2000'in üzerin­ tekellerine alıyorlardı. Bu eğilime paralel olarak, geçmişte olduğu gibi klanlara ve
de tekneden oluşan bir Sung fılosuna. karşı yapılan bir deniz savaşım kazanmaları onların çeşitli gruplaşmaianna değil de kişilerin fetihlerde oynadığı role dayanan
gerekti.·Başkent Hangchou 1276'da ele geçirildi, fakat kesin .zafer elde edilineeye . yeni bir elit zümre ortaya çıkıyordu ve statüleri ailelerine geçiyordu. Geriye kalan
kadar güney Çiri:'de . savaş 3 yıl daha devam etti. 1 279'da Kubilay ·kendisini yeni Moğolların kaybının karşılığı Avrasya'nın fatih elideri olarak hepsinin statüsünün
Ylian hanedanının ilk imparatoru olarak ilan etti. Artık . Çin'in tüm kaynaKlarını yükselmiş olmasıydı. Ordu öncelikli. Moğol kurumu olmaya devam etti (aslında
ellerinin altında bulan Moğollar diğer büyük seferleri .hayal etmeye başlamışlardı. ordu, tüm yetişkin erkekler parçası olduğu . için Moğol toplumuydu) ve Moğol
1 280'lerin başlarında, Kuzey Birmanya ve İrrawady vadisinin yanı sıra Vietnam'da dünyasında sosyal · değişim büyük ölçüde hala askeri yararlılığa bağlıydı. Cengiz
408 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR MOGOL İMPARATORLUGU • 409

Han'ın 1 203'te oluşturduğu yeni birlik, keşik, yani imparatorun muhafizlarıydı. orduların en azından bir dereceye kadar koordine edilmeleri için bu katı zaman­
Bu birlik 1 3 . yüzyıl boyunca yavaş yavaş büyüdü ve bu birliğe 1 3 1 2'ye kadar sa­ lama ve plana uyuluyordu. Söz konusu kuvvetlerin büyüklüğü bakımından bu
dece Moğollar katılabiliyorlardı önemliydi. İran'ın kesin olarak fethedilmesine 75.000'den fazla asker kuşatma ma­
Başlangıçta Moğolların üsdendiği yönetim işlevleri sınırlıydı, fakat imparator­ kinaları, atlar ve orduyu beslemek için gereken koyun ve keçi sürüleriyle birlikte
luk büyüdükçe bu değişrnek zorunda kaldı. Sorunları, bu kadar büyük bir impa­ kanlmıştı. Moğol ordularının fetihler sırasında bazı kentleri görmezden gelerek ge­
ratorluğu idare etmek için ne tecrübelerinin ne de sayılarının yeterli olmamasıydı. çip gitmelerinin açıklaması, daha önce belirlenmiş olan zaman planına bağlı kalma
Bununla birlikte Moğol elideri güçlerini paylaşmaya, kendi etkilerini azaltmaya ve ihtiyacıdır. Bu nedenle Moğolların imparatorluk içinde etkili bir ulaşım sistemine
yerleşik komşularının dünyası tarafindan özümsenebilecek olma ihtimalinin art­ ihtiyaçları vardı. Bu sistem Ögedey tarafindan 1 234'te yaraoldı ve diğer endüstri
masına karşı gönülsüz olmaya devam ettiler. Birbiriyle çelişen bu baskılardan bir öncesi imparatorluklarda yaranlan sistemlere benzemekle beraber onlardan çok da­
sonuca varmak on yıllar boyunca Moğol tarihinin önenıli bir konusu olacaktı. Bu ha geniş bir alana yayılmıştı. Bir günlük yolculuk mesafelerinde bir dizi konaklama
süreçte en önenıli rolü, Moğolların ele geçirdiği ilk büyük halk olan Kitanlar oyna­ (menzil) noktası kuruldu: İmparatorluğun ana yolları üzerinde her 30 ila 45 kilo­
dılar. Moğollar, özellikle Juan ]uanların başkenti Chung-tu 'yu ele geçirdikten sonra metrede bir. Hızlı kuryeler ve ulaklar bir mesajı elbirliğiyle bir günde belki de 300
bir yönetim kurmaya çalıştıklarında, birçok düşünce, kelime ve kurumu onlardan kilometre taşıyabiliyorlardı. Konaklama noktalarının bakımı adam, at ve yem ternin
almışlardı. Bu erken aşamada en önenıli kişi, Cengiz Han'ın maiyetine 1 2 1 8 'de eden orduya aitti. Onlar da hem insanları, hem hayvanları beslemek zorunda olan
girmiş Çinlileşmiş bir Kitan olan Yeh-lü Ch'u-ts'ai'ydi. Juan Juanlar zamanında yerel halktan destek alıyorlardı. Taşınacak olan bu yükü belirlemek için düzenli bir
hala yürürlükte olan Sungların maliye sistemini benimsedi ve hem Juan Juanlar­ sistem olduğu varsayılıyordu, fakat uygulamada büyük ölçüde keyfıydi ve asker­
dan hem Sunglardan daha çok memur getirdi. Bununla birlikte tam anlamıyla bir lerin halkı neyi sağlamaya zorlayabileceğine bağlıydı. Sistemi kullanma yetkisi bir
Çin yönetim modeli kurma çabaları çok fazla Moğolu kendisine düşman etti ve payza yani tahta, gümüş veya altın plaket sahibi olmaya bağlıydı. Sisternin yönetime
1 236'da gücünü kaybetti. Bu erken aşamada Moğol yönetiminin öncelikli hedefi ait işlere ait olduğu varsayılıyordu, fakat önemli tüccarlar da bu sistemden yarar­

aracılığıyla Çinlilerden alındığını akla ge?riyor; chan, yolculuk esnasındaki konak


para toplamak oldu. Bir yer fethedildikten sonra genellikle tüm mal varlığının onda lanabiliyorlardı. Tüm bu sistem Moğollarca yam diye biliniyordu. Bu da Kiranlar
biri kadar bir vergi toplanıyordu. Daha sonra gümrük harçları (damga) geliyordu .
Bu vergiyi göçebelerin geleneksel haracı -alban- ve daha ender olarak zorla top­ yerleri için kullamlan Çince bir kelimeydi.
lanan para, yani kubçir izliyordu. Bu vergiler imparatorluğun her yerinde çoğu kez Bu çeşitli yollar boyunca çok sayıda insan doğudan batıya veya aksi yönde
değişik adlar altında on yıllarca toplandı; ancak yavaş yavaş uyariandılar ve fetihten yolculuk yapıyordu. Bunun "Moğol barışı"yla desteklenrniş olduğu düşüncesi bi­
önce var olan vergilendirme sistenılerine dahil edildiler. Moğolların daha tutarlı bir raz hayaleilik olur, fakat bu dönemde, daha önce de olduğu gibi, Avrasya'nın her
yönetim şekline doğru yol aldıklarının ilk işareti, Möngke tarafindan 1 252'de başla­ yerinde kurulan temasların sayısı yüksekti. 1 258'de Bağdat'a yapılan Moğol sal­
tılan imparatorluğun tam nüfus sayımıydı. Bu kadar olağanüstü bir işi tamanılamak dırısına, Çinliler kuşatma savaşında tecrübeli oldukları için Çinli bir general ku­
on yıllık bir sürecin sonlarına kadar sürdü, fakat tamanılandığı zaman bir tek dini manda etmişti. Devamında çok sayıda Çinli mühendis Mezopotamya'daki sulama
kurunılardaki yetişkin erkekler sayıma dahil edilmemiş oldu. sistemleri üzerinde çalışmışlardı. Aynı zamanda Çinli yöneticiler çeşitli görevlerle
Moğollar, böylesine büyük bir imparatorluğu yönetirken iki özel sorunla karşı Moğol İmparatorluğu içinde, özellikle İran'a olmak üzere, seyahat etmekteydiler.
karşıya kalmışlardı. Yerel yönetim yerel dillerde yürütülebilse de, anlaşılabilmeleri 1 275'te Çinli bir Nastııri keşiş, Rabhan Bar Sauma (Çince adı bu değildi) , olağa­
için merkezi yönetim fermanlarının birçok dilde çıkarılmak zorunda olması birin­ nüstü bir yolculuğa başlamıştı. Hıristiyanlığın kutsal yerlerini ziyaret etmek için
cisiydi: Farsça, Uygurca, Çince, Tibetçe, Tangutca, Arapça ve tabii Moğolca. Tüm İpekYolu 'ndan, İran üzerinden Filistin'e seyahat etti. 1 287-1 289'da Konstantino­
bu diller çok farklı yazı türlerini gerektiriyordu ve bu nedenle başkentte büyük polis ve Roma'yı ziyaret etti ve yoluna devam ederek Fransa'ya ulaştı ve orada
tercüman ve yazıcı gruplarının bulundurulması gerekiyordu. Ayrıca her yerleşik 1 294'teki ölümünden önce, hem Gaskonya'da İngiltere Kralı III. Richard hem de
halkın da kendi idari bölünıleri bulunuyordu. Yine de bu kadar büyük bir ala­ Paris'te IV. Philippe'le buluştu. Hıristiyanların Moğollara olan ilgisi, Moğolların
na yayılmış bir imparatorlukta tutarlılık elde etmek çok zordu. Önenıli haberle­ Kral Davud'un (Cengiz Han) kumandası altında kafir Müslümanlara saldırmak
rin -Möngke'nin Çin'de ölümü- Mezopotamya ve Suriye'de seferde olan kardeşi üzere Tanrı tarafindan yaranlmış bir kuvvet olarak görüldükleri 1 220'lerde baş­
Hulagu'ya ulaşmasının neredeyse iki yılı bulduğundan daha önce bahsedilmişti. ladı. Papanın Haçlı Seferi çağrısının kulak ardı edildiği 1 240 civarında, Doğu ve
Askeri seferleri organize etmek bile zordu. Ayrıca her yılın fetihlerine Möngke Orta Avrupa'ya yapılan saldırılardan sonra kısa zamanda hayal kırıklığına uğradılar.
zamanında ordu komutanlarının Ocak ayındaki toplantısında karar veriliyordu ve Yine de Moğollara yönelik ilgi, onlar (Avrupa'nın en büyük düşmanları olan)
410 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR MOGOL İMPARATORLUGU • 41 1

Müslümanlar olmadıkları için yeniden canlanmaya başladı. Moğollar yapısal bir mamıştı. Parçalanma süreci genel olarak barışçıydı; tek iç çatışma, İran İlhanlıları
bütünlük içeren bir dine sahip değildi ( dinleri daha çok Animizmin şamanistik bir ile Kıpçak Ordası arasında 1 260'ların başlarında aralarındaki sınır nedeniyle çık­
biçimiydi) , fakat imparatorluklarında kısmen bir dinler bolluğu olduğu için çok mış olandı (İlhanlılar kazandı) .
hoşgörülüydüler. Moğol hükümetinde öncelikli etkiye sahip olanlar Nasturi Hı­
ristiyanlığı (Orta Asya'da hala güçlüydü) ile Ch' an Budacılığıydı. Batı Avrupa'da 1 4 . 5. 1 Çin
yayılan İsiama ve Mısır'daki Memluklara karşı ittifak oluşturmaya ilişkin belirsiz Kubilay Çin'de neredeyse 50 yıl boyunca bitmek bilmeden devam eden sava­
düşünceler bir sonuca ulaşmadı. 1 245-1 247'de Karakurum'a gönderilen bir heyet şın temel sonuçlarıyla başa çıkmak zorunda kalmıştı. 1 3 . yüzyıl boyunca nüfus
Güyük tarafından kovuldu ve Avrupalı hükümdarlara, biat ederek haraç ödemele­ dörtte birden daha çok küçülüp 1 1 5 milyondan 85 milyona düşmüştü. Kentlerde
ri bildirildi. Flaman Fransisken Wilhelm van Ruysbroeck 1253'te Moğol sarayına ve kırsal kesimde yaşanan yıkımın yüksek oranlarıyla birlikte bu nüfus azalması,
ulaşmıştı, ama bir etkisi olmadı. tarımsal altyapıya ve önceki yüzyıllarda inşa edilerek Sunglar zamanında muhte­
Başka seyyahlar, keşişler ve din adamları da Moğolların hakimiyeti altında şem bir noktaya ulaşmış olan alt yapıya felaket boyutunda bir darbe indirmişti .
bulunan Avrasya dünyasında dolaşıyorlardı. Batılı seyyahların en ünlüsü, 1 271 'de Çin'i önemli ekonomik ve sosyal değişimierin kıyısına getirmiş gibi görünen
Venedik'ten yola çıktığını iddia eden ve eskiden beri var olan ticaret yolları bo­ gelişmelerin neredeyse tamamı tersine dönmüştü. Bu nedenle ilk öncelik tarımsal
yunca Mezopotamya, İran ve Orta Asya'da seyahat ederek 1 275'te Çin'e ulaşan altyapının yeniden oluşturulmasına verilmişti. Süreç yeni bir kurum olan Ta-ssu­
Marco Polo'ydu. Hint Okyanusu boyunca uzanan ticaret yolları Sumatra, Sri Lan­ nung-ssu, yani "Önenıli Tarımsal Sorunlar Bürosu" tarafindan yönlendiriliyordu.
ka ve Hindistan üzerinden yurduna geri dönerek 1 295'te tekrar Venedik'e var­ Bununla birlikte gelişme yavaştı ve Sunglar zamanında kullanılan ustalıklı sistem­
madan önce, orada 17 yıl kalmıştı. Pordenoneli Odoric aynı yolculuğu ters yönde le karşılaştırıldığında ekonomik altyapının dağılmışlığı, 1 260'ta kağıt para tekrar
1 3 1 5- 1 330 yılları arasında yapmıştı. İtalyan kentlerinden başka tüccarlar ve aileleri çıkarılmış olsa da arazi vergisinin artık tahılla ve hane vergisinin de doğrudan
de Çin' e ulaşmışlardı. Yangchou'daki bir mezar taşında muhtemelen Cenova'dan doğruya köylülerin işgücüyle ödenmesinden anlaşılabilir. Sadece kafa vergisi nakit
gelmiş olan Catherine de Viglione'nin 1 342'deki ölüm kaydı yer alır. Başka bir olarak ödeniyordu. Ticarette, özellikle İpek Yolu üzerinde yapılanda, artık tüm bu
Fransisken, Giovanni di Monte Corvino, deniz yolundan Çin'e gitti ve cemaati yerler Sung hanedam zamanında olduğu gibi çeşitli Orta Asya imparatorlukları
çok küçük olmakla birlikte aslında Pekin başpiskoposluğu yaptı, 1 328'de Pekin'de yerine Moğolların siyasi egemenliği altında olduğu için bir ölçüde toparlanma
öldü. Bu dönemde Avrasya'daki tüm seyyahların belki de en önemlisi, geniş bir olmuştu. Güneydoğu Asya ve Hint Okyanusu'yla yapılan ticaretin Sunglar zama­
alana yayılmış İslam dünyası içindeki kültürel ve ekonomik bağlantılardan yarar­ nında ulaşmış olduğu seviyelerde kaldığını bu yollardan kolayca gelen gezginlerin
lanabilen tarihçi İbn Battuta'ydı. Mekke'ye hacca gitmek için 1 325'te Tanca'dan sayısı gözler önüne seriyor. Çin'in güneyi ile kuzeyi arasında yapılan pirinç tica­
yola çıktı. Mekke'den Mezopotamya'ya geçti ve deniz yoluyla Körfez aşağı gi­ reti, Juan ]uanların kuzeyi ele geçirmesinin Büyük Kanal üzerinden yapılan nak­
dip, Hindistan'a, Sri Lanka'ya ve Çin'e ulaştı. Denizyoluyla Hindistan üzerinden liyatı durdurmasından önceki erken Sunglar zamanında görülen seviyelerine geri
Körfez' e ve karayoluyla Suriye ve Mısır üzerinden geri dönmeden önce, o da Mar­ dönmüştü. Bununla birlikte, kanalın tamirinden ve 1 279-1 294 arasında ülkenin
co Polo gibi, Çin'de birçok yıl kalmıştı. 1 349'da Fas'a ulaştı. Ertesi yıl Granada'daki oldukça kuzeyinde yer alan yeni Moğol başkenti Pekin'e kadar uzatılmasından
İslam devletini ziyaret ettikten sonra, Salıra'yı geçmek üzere 1 3 5 1 'de yola çıktı ve sonra bile nakliyatın önemli bir bölümü denizden yapılmaktaydı.
Mali İslam krallığında 2 yıl geçirdi. Bir çeyrek yüzyıl süren seyahatleri esnasında Eşit derecede zor bir sorun, Çin'in nasıl yönetileceği ve Çinli eski yönetici
1 1 7.000 kilometre yol kat etmiş ve günümüzün 44 ülkesine karşılık gelecek kadar elidere ne kadar güvenilebileceğiydi. Kubilay var olan sistemde Moğolların ege­
yeri ziyaret etmişti. men olmasını sağlayacak değişiklikler yapmaya çalıştı. 1 238'den sonra Moğollarla
yapılan savaşın kopukluğa neden olmasıyla uygulama dışında kalan sınav sistemi
1 4 . 5 İmparatorluğun Parçalanması 1 3 1 5'e kadar yeniden yürürlüğe konmamıştı. O zaman bile farklı gruplar için ko­
Kubilay, Moğol dünyasının ulu hükümdan olsa da Çin imparatoru olma rolüne talar kondu ve Moğollar bütün atamaların dörtte birini kendilerine ayırdılar. Mer­
odaklanmıştı. Moğol İmparatorluğu'nu yönetmenin akıl almaz zorluğunun anla­ kezi yönetirnde Ögedey zamanındaYeh-lü Ch'u-ts'ai tarafindan kurulmuş ve sonra
mı, imparatorluğun kaçınılmaz olarak Cengiz Han'ın soyundan gelenlerin hakim büyük ölçüde Çinli memurlarla doldurulmuş olan Chung-shu sheng, yani "Merkezi
oldukları özerk birimler halinde giderek bölünmesiydi. 1 294'te Kubilay öldüğü Sekretarya", öncelikli yönetim kurumuna dönüştürüldü. Fakat başında Moğol ve­
ve torunu Ternur yerine geçtiği zaman teorik üstünlüğünün artık bir önemi kal- liaht bulunuyordu ve yüksek görevlilerin hiçbiri Çin asıllı değildi. Bu kurum, (çok
412 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR MOGOL İMPARATORLUGU • 413

geniş bir tanımla) askeri sorunlarla ilgilenen Shu-mi yüan, yani "Devlet Sorunları yönetilmiş bir Moğol saldırısını başarısızlığa uğrattılar ve Abaka' nın ölümünden
Bürosu"yla bütünleştirilmişti ve doğrudan doğruya imparatora rapor veriyordu. sonra İlhanlık, fetihten kaynaklanan yıkımın zaten büyük olan ölçüsünü sadece
İşlevleri hakkında denetim ve asayiş amaçlı oluşturulan iki alt bürosu üzerinden daha da kötüleştiren bir iç savaşın içine sürüklendi. İlhanlı tarihindeki en önemli
bir fikir 'edinebilinir. Eski Çin "Sansür", yani Yıi-tai shih kurumu yerel yönetimi olay 1 295'te Gazan'ın iktidara gelmesiydi. O zamana kadar Moğol hükümdar­
açıkça denetleyen ve merkezi yönetimin Çinli unsurlarını gizlice gözetleyen bir lar, özellikle de Gazan'ın selefi Argun, yurttaşları gibi din konularında hoşgörü
kuruma dönüştürüldü. Çin 12 eyalete bölündü ve önemli tüm atamaları İnıpara­ göstermişler ve hatta Budacılık ve Hıristiyanlığı kayırma eğiliminde olmuşlardı.
torun yaptığı ve yüksek makamların Çinli olmayanlara ayrıldığı her biri, merkezi Bununla birlikte, Gazan İslamiyeri kabul etmişti ve 1 297'de geniş kenarlı Moğol
yönetim yapısının bir kopyası oldu. Bununla birlikte, "Sansür" kurumunun sadece şapkasını geleneksel İran başlığıyla değiştirerek bozkır mirasını çok sembolik bir
üç eyaJet dairesi vardı. Bu kurum, merkezi denetim seviyesini artırmaya çalışmak şekilde açıkça reddetti. Gazan din değiştirmenin heyecanıyla Müslümanlara ait
üzere tasarlanmıştı. Moğolların (Çin' e hükmeden diğer "barbarlar" gibi) giderek olmayan tüm dini yapıların yıkılmasını emretti. Moğolların Çin'de yapmadıkları
Çin hayatının ve kültürünün cazibesine kapıldıkları ve "Çinlileştikleri", izleyen geçişi yapmaları onun saltanatı boyunca gerçekleşti -İlhanlık dönme Moğolların
yüzyılda güçlü bir etki yaratacak şekilde kabul gören bir Çin inancı haline geldi. hükümdarlık ettiği (İran'ın 600 yıldan beri olduğu gibi) Müslüman bir devlet
Moğol elirlerinin birçoğu bozkır dünyasıyla temaslarını yitirmeye başlasa da, ge­ haline geldi. Gazan askeri bakımdan da başarılıydı- 1 300' e gelindiğinde H alep ve
nelde Çin adetlerini benimsememişlerdi. Çince öğrenmediler, fakat devletin üst Şam, Memluklardan tekrar geri alınmış ve Suriye üzerinde hakimiyet kurulmuş­
kademelerinde Çiniilere egemen olmayı sürdürdüler. Moğollar farklı bir yönetici tu. Mısır'a doğru daha fazla ilerlemek üzere bir girişimde bulunulmadı. Gazan
elit olmayı sürdürdüler. Benzer şekilde, Çin'de büyük herhangi bir "Moğol karşıtı" 1 304'te öldü ve Olcaytu ("Talihli") adını alan üvey kardeşi onun yerini aldı. 1 4 yıl
izienim oluşmamış gibi görünüyor; çoğu köylü ayaklanmasının kökleri, pek çok barış içinde hükmetti ve Kıpçak Ordası'yla barış sağladı.
Çin hanedam zamanında var olan aynı kırsal menınuniyetsizlikten besleniyordu. [ Geç Dönem İran 18. 3]
Moğollar, yerli Çin Taoist inançlarını onaylamasalar da dini meselelerde ol­
dukça hoşgörülü olmayı sürdürdüler. Kubilay, 1 255-1258 arasında Taocularla Ti­
1 4. 5. 3 Kıpça klar
betli Budacı temsilciler arasında bir dizi tartışmayı teşvik etti. Hudacıları destekle­
Kıpçaklar, Rus topraklarında Ukrayna'ya kadar hüküm sürmüşlerdi, fakat böl­
meye karar verdi ve Taocuları reddetti. Budacılık yeniden gözde din haline geldi,
genin çok yoksul olması ve yerleşmek için cazip bulunmaması nedeniyle Hazar
vergiden muaf tutuldu ve daha çok mal varlığı ve zenginlik edinmeye başladı.
Denizi'nin yakınındaki Saray'da bulunan başkentlerini merkez alarak bu merkezin
Kubilay,Tibet'deki başrahip Sa-skya'nın konumuna onay verdi ve başında bulunan
çevresinde kalmayı sürdürdüler. Kıpçaklar aslında bölgelerinin uzak batı kısmında
Phags-pa, Kubilay'ın manevi danışmanı oldu . 'Phags-pa aynı zamanda devletin
kimi yerleşik nüfusa her nasıl olduysa hükmeden bir bozkır imparatorluğuydu.
Budacı İşleri Bürosu'na başkanlık yapıyordu; diğer dinler için ayrı düzenlemeler
Benimserlikleri vergilendirme sistemi bu durumu yansıttı ve bu nedenle Moğolla­
vardı (Hıristiyanlık, İslam ve Taoculuk birlikle gruplandırılmıştı) .
rın Çin'in ve İran'ın zengin alanlarında uyguladıklarından çok farklı oldu. Hangi
[ Geç Dönem Çin 14. 6 ve 15.2]
kökenden olursa olsun sürülerinin büyüklüğüne göre belirlenen vergiler ödeyen
göçebe nüfus büyük ölçüde kırsal temelli olmayı sürdürdü. Göçebeler, vergilen­
1 4. 5. 2 İran ve Mezop o tamya dirme seviyelerinin oransal olarak Moğol İmparatorluğu'ndaki diğer bir yerde ol­
Moğolların yönettiği ikinci en önemli bölge, İlhanlıların hakimiyeti altındaki İran duğu kadar yüksek tutulduğu ele geçirilmiş yerlerdekil erden, yerleşik Rus halkın­
ve Mezopotamya'ydı. 1 265'te Hulagu öldüğü zaman, Kubilay tarafindan resmen dan, çok daha az vergi ödüyorlardı. Rusların yerel yöneticilerinin temel işlevi bu
İlhan olarak tanınan ve 1270'te tahta çıkarılan oğlu Abaka, Hulagfı'nun yerine vergi ve haracı toplamak ve Saray'daki Moğollara göndermekti. İlk başlarda yerel
geçmişti. Bu, bu tür bir yöntemin uygulandığı son özel tören olmuştu . Abaka prensler kendi yönetim işlerinde, önemli işievlerin büyük bir bölümünü yerine
zamanında Moğollar, olgun ve artık oturmuş İran-İslam dünyasında yabancı bir getiren Moğol baskakı tarafindan sıkı bir şekilde denetim altında tutuluyorlardı.
yönetici elit olmaya devam ettiler. Halk Moğolları kafir yabancılar olarak görü­ Yerel prensierin Moğolların vekili olarak hareket etmelerine ancak güvenilirlikle­
yordu ve hakimiyetlerine boyun eğmeleri, büyük ölçüde çok ciddi bir katliam ve rini karutlamalarından sonra izin verildi. Bunun anlamı, Rus devletlerindeki taht
yıkımdan ( 1 270'teki Horasan ayaklanmasının bastırılmasında bu yine görülmüş­ verasetlerinde Moğolların kesin bir pay sahibi olmalarıydı. Geçmişte bu genellik­
tü) , yüksek düzeyde vergilendirilme korkusundan ve güçlü bir askeri yönetimin le hükümdar ailesi içindeki çatışmalarla kararlaştırılıyordu. Anlaşmazlıklara artık
zorla kabul ettirilmesinden kaynaklanıyordu . 1 28 1 'de Mısır Memlukları çok kötü Saray'da bulunan yönetim hakemlik yapıyordu ve prenslerden birinin hükümdar
414 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR MOGOL iMPARATORLUGU • 415

olarak tanınması için onay vermeleri çok önemliydi. Bu nedenle, Novgorod'daki bölündü ve büyük göçebe fatihlerin sonuncusu -Timur- 14. yüzyılın sonlarında
Nevskii ailesi gibi yerel yöneticiler etkili bir şekilde Moğolların onayını almaya bu bölgede ortaya çıktı.
çalışıyor ve onlar adına hüküm sürüyorlardı. Kendi içlerinde bölünmüş ve büyük [ Geç Dönem Orta Asya 15. 6)
ölçüde güçsüz olan Rus prensleri, 1 280- 1 3 1 3 arasında görece olarak zayıfbir dizi
Kıpçak yönetici zamanında bile, çok daha kapsamlı bir bağımsızlık elde etmek
üzere bu durumdan yararlanamarnışlardı. 1 4 . 6 M o ğol H akimiyetinin S onu
Kıpçakların gücü, Özbeg ( 1 3 1 3-1 340) zamanında yeniden canlandı. Batı Moğol İmparatorluğu 1 3 . yüzyılın son çeyreğinde farklı zamanlarda özerk bi­
bölgeleri üzerinde sıkı bir denetim kurdu. 1 328'de birçok on yıldan beri sözde rimlere bölünmüş olsa da Cengiz Han'ın soyundan gelenler imparatorluğun
hükümdarlarının kim olacağı ve Büyük Vladimir Prensi unvanını kirnin alacağı geniş topraklarının her yerinde 1 330'lara kadar hüküm sürmeye devam ettiler.
konusunda çekişen Rus prenslerine bir uzlaşmaya varılınasını zorla kabul ettirdi Çöküşün yaşandığı ilk bölge, İran ve Mezopotamya 'daki İlhanlık oldu. 1 3 1 6 'da
ve bu unvanı Moskova'daki Danilc hanedamndan gelen İvan'a verdi. Hanecianın Olcaytu'nun ölümünden sonra Moğol elideri arasında taht veraseti nedeniyle
bu unvan üzerinde bir hakkı yoktu, bu nedenle makamlarını devam ettirmek ortaya çıkan uzun bir iç anlaşmazlık döneminin sonucu, merkezi yönetimin gi­
amacıyla büyük ölçüde Kıpçaklara bel bağlarnışlardı. Çok küçük ve ilkel bir dev­ derek zayıflaması ve güçlü eyalet valilerini ve hükümdarlarını denetim altı�da
let olan Moskova' nın, Rus prenslikleri arasında önder olmaya doğru uzun süren tutma kabiliyetinin giderek azalması oldu . İlhanlık en sonunda 1 33 5 'te çöktü ve
yükseliş sürecini başlatan, onun bu kararı oldu . Smolensk kenti haraç ödemediği sonraki birkaç yıl içinde birçok farklı yerel hanedan arasında bölündü . Serbedar­
için 1 339'da yağmalandı ve Moğol akınları bir kere daha Macaristan, Doğu Ga­ lar Horasan'da hüküm sürüyorlardı, Celayirliler Bağdat ve Tebriz'in çevresindeki
liçya ve Prusya'nın içlerine kadar ulaştı. Özbeg'in halefi Canı-Bek ( 1 342- 1 357) merkez alanı hakimiyetleri altında almışlardı. Muzafferiler Fars eyalerini ve Kirt­
zamanında Kıpçak gücü devam ettirildi ve Azerbaycan'ın fethiyle imparatorluk ler Herat çevresindeki bölgeyi ele geçirmişlerdi. Bu hükümdarlıklar 1 380'lere ve
daha da büyüdü. Timur'un fetihlerine kadar varlıklarını sürdürdüler.
[ Geç Dönem Tarihi 15. 10.3] Çin'de Moğol hakimiyetinin sonunun başlaması kabaca aynı döneme tarih­
lendirilebilir. 1 307'de Kubilay'ın varisi ve (sonraki göçebe hükümdarla bir ilgisi
olmayan) torunu Ternur'un ölümünden sonra büyümüş olan sorunlar ve impa­
1 4 . 5. 4 Çağa tay Hanlığı ratorluk veraseti üzerinde anlaşmazlıklar vardı. İlk başlarda bunlar kontrol altına
Moğol İmparatorluğu'nun en az bilinen bölümü, Maveraünnehir'in büyük kısmı­ alınmıştı, fakat Moğol sarayında çeşitli hizipler arasındaki anlaşmazlıklar 1 328'de
nı ve (belirlenmiş ve kararlı sınırları olmayan) Türkistan'ı içine alan, merkezinde su yüzüne çıktı. Kıpçak Temür* ile Merkit Bayan'ın yaptığı bir "darbe", impa­
Buhara ve Semerkand kentlerinin yer aldığı Çağatay Hanlığı'dır. Bu hanlık Cengiz ratoru giderek Cengiz Han'ın ailesinden olmayan bu iki lidere bağımlı kılmaya
Han'ın ikinci oğlu Çağatay tarafindan kurulmuştu ve Moğol İmparatorluğu'nun başlamıştı. Aynı sırada, 1 4 . yüzyılın başlarından itibaren yiyecek kıtlığının, aç lığın
yegane gerçek bozkır parçasıydı; yerleşik yaşam geleneklerinin çoğunu reddeden ve yükselen fıyatların sebep olduğu köylü ayaklanmaları Çin genelinde büyümek­
tek devletti, hatta orduya ganimet sağlamak için önde gelen kendi iki kentini bile teydi. Bunlar 1 327'den sonra, Sarı Irmak boyunca meydana gelen seller nedeniyle
yağmalatrnıştı. Gerçek bir başkenti bulunmuyordu, fakat göçebelerin ana toplan­ daha da kötüleşmişti. Bu köylü ayaklanmaları çeşitli dini ayaklanmalarla, özellikle
ma noktası İli Nehri boyunda yer alan Almalık'tı. Hüküm sürdüğü olağanüstü de ileride Buda'nın, Maitreya'nın (Çinliler Mi-le diyorlardı) geleceğine inanan
büyük alana yüzyıllarca önce buraya göç etmiş olan göçebe Türkler tarafindan kurtuluşçu Budacı akımlarla da bağlantılıydı. 1 340'a gelindiğinde Honan, Hunan,
yerleşilrnişti. Bunun sonucu, Moğol azınlığın zamanla Türk çoğunluğun içinde Kwantung ve Szechwan'da büyük çaplı isyanlar oluyordu . 1 344'te bender yıkılın­
özümsenmesi ve yeni bir dilin, Çağatay Türkçesinin gelişmesi oldu. Hanlığın iç ca K'ai-feng'den nehrin aşağısına doğru çok büyük bir bölge sular altında kalmıştı.
tarihi hakkında bilinen ne varsa dış kaynaklardan gelir. 1 220'lerde kurulmuş ol­ Yıkılan yerleri tamir etmek 5 yıldan daha uzun sürdü ve geniş bir alanda tarım
masına rağmen hükümdarları, Ögedey'den Kubilay'a kadar olan Moğol lider­ arazileri ve köyler kaybolmuş oldu. Bu, muhtemelen 1 3 5 1 'deki büyük Hung-chin,
lerinin üstünlüğünü kabul ettiler ve 1 0 . hükümdar Duva'ya (1 282- 1 307) kadar yani "Kırmızı Türbanlar" ayaklanmasının önde gelen nedeni olmuştu. Bu tarihe
tam bir özerkliğe sahip olmadılar. Maveraünnehir'de güçlü olan İslam, İlhan ve gelindiğinde, 1 333'te tahta çıkan son Moğol imparatoru olan Togan Temür, ülke­
Kıpçak bölgelerinde olduğu gibi, Türkistan'da hala güçlü olan Budacılığa tercih nin büyük bir bölümü üzerindeki hakimiyeti kaybetmeye başlamıştı. Szechwan
edilerek devlet dini olarak benimsendi. Bu, Tarmaşirin'in ( 1 326-1 334) hüküm­ başka bir Moğol liderin yönetiminde aslında bağımsızdı. 1 350'lerin sonlarına ge-
darlığı zamanındaki bir tarihte gerçekleşti. Onun ölümünden sonra hanlık ikiye
* Yuan Chang Zong. Kubilay Han'ın torunu ve ardılı (ed.n.)
416 • BÜYÜK iMPARATORLUKLAR

!indiğinde, Güney Çin'in çok büyük bir bölümünde ve Aşağı Yangtze boyunda
tüm hakimiyet yitirilmiş durumdaydı. Birkaç yıl sonra asi köylüler kuzeye gittiler
ve 1 368'de Moğollarm başkenti Pekin'i aldılar. Moğollar burayı savaşmadan terk
ettiler ve bazıları Çin'de kalsa da liderlerin büyük bir bölümü bozkıra geri dön­
dü . Bazıları, Çin'in yeni hükümdarlarına birçok on yıl boyunca büyük bir tehdit
oluşturacak olan yeni bir Kuzey Ytian hanedanını kurdular.
Daha batıda Çağatay Hanlığı 1 330'larda bölündü ve daha sonra 1 4 . yüzyılda
yeni göçebe liderler ortaya çıktı. Moğolların hükümdarlık yapmaya devam ettik­
leri tek yöre Kıpçak bozkın ve Rus topraklarıydı. İç zayıflıklara rağmen Kıpçaklar,
Orda'daki küçük bir Moğol grubunun lideri olan Toktamış'ın darbesinden sonra
1 380'lerde yeniden toparlandılar. Ruslar haraç ödemeyi reddettiler ve Toktamış
1 382'de Moskova'yı istila ederek ele geçirdi, yağmaladı ve yerle bir oluncaya kadar
yaktı. Kıpçaklar,Timur'un 14. yüzyılın sonlarında indirdiği darbeden sonra varlık­
larını sürdürdüler ve Moskova onlara boyun eğmeye devam etti. Moğol hüküm­
darlar 1 4 1 0 'dan sonrasına kadar uzak batı bölgelerindeki etkilerini kaybetmeye
başlamadılar. Daha sonra Kıpçaklar 1 430'larda -Kırım, Astrahan ve Kazan han­
lıkları olmak üzere- üç parçaya ayrıldı ve bazıları 300 yıl daha varlığını sürdürdü.
VI
PESTIS
Hıristiyan Dünyası Bunalımda, y. 1 2 5 0 - 1 4 9 3

ORTAÇAĞIN sonlarında hayat karşısında bir tür kadercilik egemendir. İnsan-


lar Hıristiyanlığın hasta olduğunu bilmektedirler; Sevgi incilinin ülküsüyle,
yaşadıkları gerçekliğin birbirinden oldukça U2ak olduğunu bilmektedirler.
Ama bunun nasıl düzeleceğine dair bir fikirleri yoktur. Hıristiyan devletlerin
en eskisi olan Bizans İmparatorluğu acıklı bir kalıntı haline gelmiştir. Kutsal
Roma İmparatorluğu başkalarına önderlik etmek bir yana, güçlü uyruklarıyla
başa çıkamamaktadır. Papalık siyasal bağımlılığın bataklığına düşmektedir.
Feodal partikülarizm her kentin, her prensliğin yaşamını sürdürmek için sü-
rekli savaşmak zorunda olduğu bir noktaya varmıştır. Dünya haydutluk, batıl
inanç ve vebanın egemenliği altındadır. Kara Ölüm geldiğinde, Tanrının gaza-
bı açıkça Hıristiyanlığın günahlarını cezalandırmaktadır. "Popüler bir inanışa Harita 14.
göre, büyük Batı mezhepçiliğinden beri Cennete girmiş kimse yoktur." 1 Avrupa, y. 1 3 0 0
Bu sırada, ortaçağ yaşamının "buruk tadı", "öfkeli duygusallığı" insanla-
rın acı ve zevklerini o kadar yoğunlaştırmıştır ki, modern duyarlılığın bunu
kavramasının olanağı bulunmadığı söylenmektedir. "Simgesel biçimler ve şid-
detli karşıtlıklar gündelik yaşama heyecan ve tutku katıyor, ortaçağa temel ni-
teliğini kazandıran umutsuzluk ve çılgınca sevinç, gaddarlık ve sofuca şefkat
ise Konya Türk sultanlarının, anıldığı adla Trabzon İmparatorluğunun ve Kü-
arasındaki sürekli gidiş gelişi yaratıyordu." 2
çük Ermenistan krallığının elindeydi. 1261'den 1453'ıeki yıkılışına kadar,
Çalışmaları dönemi kavramamızda önemli etkiler yaratmış olan J o h a n
Vlll Mikhael Paleologos'un ( 1 2 5 8 - 1 2 8 2 ) kurucusu olduğu Paleologos hane-
Huizinga, yalnızca sürekli felaketler karşısında duyulan güvensizliği değil, ne-
danının yönetiminde kaldı. Vlll. Mikhael Paleologos, Venedik donanmasının
redeyse herkesi ve bütün olayları saran "gururlu veya acımasız kamusallık"ı yokluğunda Konstantinopolis'i almayı becermişti. Bu imparatorluk hakkında,
dile getirmektedir; ziller takılmış cüzamlılar, kiliselerdeki dilenciler, meydan- son demleri için şunlar yazılmıştı:
daki idamlar, ateşte yakma törenleri, alaylar, cüceler ve büyücüler, paganlık,
armaların güçlü renkleri, çan kuleleri ve tellallar, pis koku ve parfümler:
Yunanlılar Romalı adıyla ünlendiler: Askeri güçleri olmadan imparatorluk yöne-
tim biçimine sadık kaldılar; sistematik adliye yönetimleri olmadan Roma hukuku-
" 1418'deki korkunç Armagnaclar katliamı |sırasında]... Paris halkı, Sainl-
nu korudular ve Ortodoks kiliseye sahip olmakla övündüler. Ruhban sınıfı... im-
Eustache kilisesinde Sanit-Andre kardeşlik örgütünü kurmuştur; rahipler ve halk,
paratorluk sarayına bir tür tabiyetle bağlıydı. Böyle bir toplum, yavaş da olsa
herkes kırmızı güllerden çelenk taşımaktadır; kilise sanki gül suyuyla yîkanmtşça-
ancak sönüp giderdi. 5
sına gül k o k m u ş t u r . . . " 3

Umutsuz Paleologoslar her yerden imdat arandılar. Venedik'e karşı zaman za-
"Ortaçağ ruhunun aşırı heyecanı" daha sonraki Romantiklerin Gotik merakıy-
man Amasra, Pera ve İzmir'i, Lesbos (Midilli), Kos (lsıanköy) ve Samos (Si-
la ilişkilendirilebilir. Ama ortaçağ tarihini yeniden kavrama gibi olanaksız bir
sam) adalarını ele geçiren Cenovalılara döndüler. Aragon'la ittifak yaptılar ve
çabaya girişildiğinde, bu öğenin can alıcı önemi vardır.
birçok kez mezhep ayrımına son verme niyetiyle Papalığa yanaştılar. İç Savaş-
Fakat Huizinga'nın parlak tezinde dikkat edilmesi gereken bir yan vardır. ların en ateşli döneminde, 1321-1354'te, yönetimlerini Epir'e kadar yeniden
Çoğu Batılı tarihçi gibi o da dikkatini Batı Avrupa üstünde yoğunlaştırmış, yaydılar. 1382'ye kadar Motra'da Mistra'da ikinci bir imparatorun yönetimi de-
Fransa ve Alçak Ülkeler üstünde durmuştur; ama bu genellemelerin bütün Hı- vam etti. Bu dönemde V. loannes ( 1 3 4 1 - 1 3 9 1 ) Katoliklerin ve Türklerin tabisi
ristiyan dünyasına atfedilmesi konusunda biraz gönülsüzlük olmalı. Daha oldu. 1399'da ardılı 11. Manuel ( 1 3 9 1 - 1 4 2 5 ) destek bulmak amacıyla Roma,
önemlisi, gerileyen ortaçağ ruhunu bu kadar canlı betimlerken, mevcut deği- Paris ve Londra'ya umutsuz bir seyahat yaptı [MUS1KE1.
şim ve yenilenme tohumlarını yeterince görmemek gibi bir tehlike de vardır.
Bu dönemin en heyecanlandırıct gelişmesi Bizans'ın yerini alacak olan ye-
Rönesans bilim adamları konularının kökenlerini on dördüncü yüzyıl başları-
ni savaşçı biT Türk aşiretinin sahneye çıkmasıydı. Osmanlılar, Moğolların Sel-
na götürmekte zorlanmıyorlardı (Bkz. VII. Bölüm), Eskinin yeniyle birlikte
çukluları yenmesinin ardından doğan boşluğu doldurdular. Adlarını, Anadolu
var olduğu uzun biT dönemin varlığını düşünmek gerekiyor, Tarihçiler
içlerinde bir ileri karakol sahibi olan kurucuları Ertuğrul'un oğlu I. Os-
hikâyelerinin gerekliliklerine göre ikisinden birinin üstünde duruyorlar. Hui-
man'dan (h. 1 2 8 1 - 1 3 2 6 ) aldılar. Bu üsten geniş topraklara akınlarda bulundu-
zinga hümanist biçimlerin çok geç, Rönesans "esin"i olmadan ortaya çıktığını
lar ve Bizans sınırını gerilettiler, Ege'de korsan donanmaları oluşturdular, Bal-
vurgulamakladır. Ve hikâyesine değişimin ritmiyle uğraşan bütün tarihçilerin
kanlara geçtiler. Avrupa'ya, ilk kez 1308'de bir grup Türk paralı asker,
sevdiği bir benzetmeyle son verir: "Akıntı tersine dönüyor." 4
Bizans'ın kendi paralı askerleri olan Büyük Katalan Birliği kendilerini istihdam
Bu koşullarda, Ortaçağın Gııııbatıtrıı benzetmesine direnmek daha akıllıca eden imparatora isyan edip Türkleri kendi hesaplarına işe alarak onları karşı
olur. Dönemi çağdaşların çözüm bulamadığı uzun bir bunalım dönemi olarak kıyıya geçirdiğinde ayak bastılar. Aynı yıl Efes'i aldılar. 1326'da ilk Osmanlı
düşünmek doğruya daha yakın olacaktır. Şafağın sökeceği yönünde bir dü- başkenti olan Bursa, 1329'da İznik, 1337'de İzmit alındı. Osman'ın oğlu Orhan
şünce yoktu. Sözcüğün birçok anlamıyla, ortaçağ Avrupalıları vebanın çocuk- (h. 1 3 2 6 - 1 3 6 2 ) Çanakkale'de sürekli bir köprübaşı tutarak. Sultan ünvanını
larıydı. aldı. Osman'ın Torunu I. Murad (h. 1 3 6 2 - 1 3 8 9 ) ikinci başkenti Edirne'ye taşı-
dı ve eski Selçuklu unvanı Sultan-ı Rum ile anılma cesaretini gösterdi. Sultan
*
Bayezid (h. 1 3 8 9 - 1 4 0 2 ) Küçük Asya'nın büyük bölümünü fethetmeyi başardı
ve Hıristiyan Yunan yerleşim yerleri Müslüman Türklerle doldu. Bayezid Pelo-
Bizans İmparatorluğu, Latin imparatorların sürülmesinden sonra yeniden ku-
ponnez ve Eflak'a da girdi. 1402'de öldüğünde, Osmanlı toprakları bir yüzyıl
rularak gölgesinin gölgesi haline gelmişti. Avrupa tarafında Konstantinopolis öncekinden dört kat büyüktü ve Konstantinopolis'ın çevresi sarılmıştı (Bkz.
kentinden ve bitişik Rumeli eyaletinden başka toprağı yoktu. Küçük Asya'da Ek III, s. 1319).
Karadeniz'de birkaç kentle çoğu Ege kıyısında bulunan kentleri vardı. Diğer
Bu fetih yüzyılında Hıristiyanlıkla Müslümanlık arasındaki sınır yeniden
yerlerdeki eski eyaletleri bağımsız Bulgaristan ve Sırbistan krallıklarının, çeşit-
çizildi. Bizans'ın Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Bosna'daki eski tebaası
li Latin prensliklerinin, dağılmış Haçlıların ve Venedik valilerinin, Anadolu'da
yenilmez Türkler tarafından boyun eğdirilene kadar kısa süreli bağımsızlık ve
kargaşa dönemi yaşadılar. Osmanlılar üstün bir gazi ulusuna önderlik ediyor-
lardı ve bunu biliyorlardı, Bursa'daki eski camide, Orhan'ın kitabesinde şunlar Mir yakıştırma olduğu odadadır. Rohemyah u' Kıpti adları, yanı ayfıi (Yunanca).
yazılıdır: "Gaziler sultanının oğlu, gazi, gazi oğlu gazi, ufuklardaki uçbeyi, aypsy (İngilizce) ve faraom dc (Macarca) yaygındır. Roman adı olasılıkla Roman-
dünyanın kahramanı Sultana," 6 ya'dan değil ortaçağda Bizans Imparaiorluğu'yla olan ilişkilerinden kaynaklanmak-
Ortaçağ Yunanistan'ı, Latin ve Osmanlı fetihleri arasında yerel prenslikle- ladır. Kendilerine Rom (tekil) \e Roman (çoğul) derler.
re bölünmüştür. Epır despotluğu, Atina düklüğü, güneydeki Akaya prensliği Göçebe çingenelerin varlığını hukuki çerçeve içine almak çeşitli uygulamalara
ve Naksos adasındaki düklük birkaç güneşli yüzyıl yaşamıştır. Ticari çıkarları yol açmıştır. İngiliz 1596 tüztiğii çingenelerle bildik serserileri dikkatle ayırt eder [Pl-
İtalyan kentlerine bağlıydı, yöneticileri Latin, halkları Ortodokstu [ROMAN]. CARO|. Vorkshire'de bir grup çingene saptanmış ve hamları büyücülükten idam edil-
Bulgaristan da Bizans yörüngesinden çıkmıştı. On ikinci yüzyıl sonunda miştir. f a k a t tüzük yasaya uyan çingenelerin scyahal etmelerine, önemsiz meslekle-
ortaya çıkan ikinci Bulgar imparatorluğu dinamik, çokuluslu bir ülkeydi, lvan rini sürdürmelerine ve para yerine yiyecek almalarına izin vermekledir. Benzer
Aseıı (h. 1 1 8 6 - 1 2 1 8 ) "Bulgar ve Yunanlıların Çarı", ülkesini başkent Tırno- koruma Fransa'da 1683 tarihli uygulamayla getirilmiştir. Avusturya'da 1761 tüzü-
va'dan Belgrad ve LJsküp'e kadar genişletti. Ardılı 11. Ivan Asen (h. 1 2 1 8 - 1 2 4 1 ) ğü çingeneleri belirli yerlere yerleştirme çabasındadır, ama bundan sonuç alınama-
Arnavutluk, Epir, Makedonya ve Trakya'yı aldı. Sonraki iki hanedan Kuman mıştır. Rusya'da II. Kkaierina onlara, daha önce Vloldava ve Kflak'te tanınan konu-
asıllıydı. Ama 28 Haziran 1330'da Çar Mihael Şişman Sırplar tarafından kılıç- mu tanıyıp "Tacın köleleri" unvanı vererek koruması altına almıştır, f a k a t Çin-
lan geçirildi ve egemenlik onların oldu. Sonraki onyılda Osmanlılar Meriç genelerin. Yahudiler gibi Si Petersburg'a girmeleri yasaktır. Hollanda ve Alman-
ovasına girmeye başladılar. 1366'da son Bulgar çarı III. lvan Şişman kardeşini ya'da toplu yok elme siyaseti izlenmiştir.
Osmanlı haremine göndermek ve Osmanlı tabiyetini kabul etmek zorunda On dokuzuncu yüzyıl boyunca ve yirminci yüzyılda Avrupa Romanları göçebe
kaldı. Tırnova yıkıldı. Bulgaristan'ın beş yüz yıllık Osmanlı eyaleti dönemi yaşam tarzlarını, özel mesleklerini, dillerini ve müziklerini koruma mücadelesi ver-
başlıyordu. mişlerdir |FLAMENKO|. Kültürleri gizemlıliği vurgular, geniş ailelere ve aşiretlere
dayalı toplumsal örgütlenmelerinin başında 'kral' ve hakimler vardır Konuinal faali-
yetleri belirli buluşma yerlerinde yıllık kutlamaları içerir. Camargue'daki Saınlcs-
Vlaries-de-la-Mer. örneğin her Mayıs ayında koruyucu azizeleri Sara'nın mezarında
ROMANIA* yaptıkları b a y r a m ve haç ziyaretine sahne olur. Kl'saneye göre Sara Mecdelli Mer-
yem'in dostudur ve isa'nın havari ve arkadaşlarından bir kısmını kaçırarak Proven-
P K l . O P O N M ' D K K I Naııplion'un Venedikli valisi, 1378'de yerel atçingaııi topluluğu- ce'a getirmiştir.
na tanınmış olan ayrıcalıkları onayladı. Avrupa'da Roman çingenelerin ilk belgeli Romantik donemde Romanlar ressam ve edebiyatçıların dikkatim çektiler. Hu-
kaydı budur. 1416'da Transilvanya'daki Brasov (Kronstadt) kentinde "kıptı Kınaus go. Mörimöe ve Borrow Çingene temalı kitaplar yazdılar. Ileııri Mtırger'ın Scenes de
ve yiiv. yırını yoldaşf'na giimiiş. un ve kümes hayvanları armağan edildi. 1418'dc la ı / ç dr boheme (1849) adlı kitabı büyük popüler başarı kazandı. I.ıszl Roman mü-
aynı grup Hamburg'a ulaştı. Ağustos 1427'de kendilerim Aşağı Mısır'ın kurbanları ziği üstüne gelişkin bir risale yazdı ve hcın klasik repcrluvarı hem kafe müziğini etki-
olarak tanılan yüz kişilik bir seyyali grubunun Paris'e girmesi engellendi ve SL De- leyen bir modayı başlattı. Bizel'nin Carmen (1875) adlı eseri Merimöe'nin bir
nıs'de bekletildi. Journal rf'un botırgcois de Paris'ııin adı bilinmeyen yazarı onları hikâyesine. Puccini'nın La Bohâme'i (1895) Ylurger'ın 6'ccnes'ine dayanan en kalıcı
esmer, kotu giyimli, kadınları düğümlü şallı, çocukları küpeli diye tanımlar. Kilise operalardır.
otoriteleri el falına bakıp geleceği okumalarına itiraz edince buradan çıkartılmışlar- Romanlar daima kötü muamele ve dönemsel şiddete maruz kaldılar. 2 ha kal.
dır. 1 Nazilerin Yahudileri yok etmeleri gibi loptan Çingene jenosidinin dalıa önce benzeri
Romanların, daha eski hareketleri dilbilim verileriyle kurgulanamasa da, Hin- yoklu r. Komünist rejimler genellikle kayıl sız davranmıştır. Savaş sonrası demokra-
distan'dan A v r u p a ' y a göç ettiklerinde kuşku yoktur. Roman dili Hindi diline akraba silerde düzenlemeyle insancıl hoşgörü bir arada yürütülmeye çalışılmıştır, f a k a t
bir llinı-Avrupa dilidir ve Ortadoğu'dan Avrupa'ya kadar konuşulur. Romancanın yurtsuz, yabancı Çingene stereotipi daima mevcııUnr ve son olarak 1993'te Alman-
Avrupa diyalektlerinin güçlü Slavca ve Yunanca karışımının izlerini taşıması Balkan- ya'da sığınmacılara karşı yürütülen çirkin kampanyada ortaya çıkmıştır. Belki de
larda uzun zaman geçirdiklerinin işaretidir. Avrupa'nın geleneksel olarak yerleşik toplumlarının kendilerinden bütünüyle farklı
Romanlara verilen adların uzun bir liste oluşturması kökenleri hakkındaki po- bir yaşam tarzı karşısında fobi ve büyülenme karışımı bir duygu hissel meleri kaçı-
püler kargaşayı o n a y a koyar. Yunanca açingani: gitans (Pransızca). zirıgari (İtalyan- nılmazdır:
ca). gitenos (İspanyolca). /.ıgvuncr (Almanca) ve isigaıı (Rusça) sözcüklerini doğur-
muştur ve Küçiık Asya'daki ortaçağ Manikccn mezhebin adından gelmektedir: yanlış Haydi, eski masalı tekrar okuyayım:
Şu yoksul Oxford hocasınınkini,
Hamile organlarla hızlı yaratıcı beynin. borçlarının sorumluluğunu yüklendi. Kafim, yani "Para Kesesi" olarak anılan
Terfi kapısına dayanmaya kalkışır. 1. Ivan (h. 1 3 0 1 - 1 3 4 0 ) hükümdarlığının çoğunu Moskova'dan çok Saray yolla-
Bir ya/, sabahı arar rında geçirdi. Karl Marx onun "Tatarların celladı, dalkavuğu ve baş kölesi ka-
Arkadaşlarını ve Çingene folkloru öğrenmeye gider. rakterini" oynadığını yazar. 7 Üçüncüsü, Ortodoks Kilisesinin cömert hamisi
Ve bıı kardeşlerle dünyayı dolaşır... 3 olarak siyasal üstünlüklerine dinsel bir hava kattılar. 1300'de Kiev Metropoli-
ten piskoposu Vladimir'e taşındı ve 1308'den sonra Moskova'ya yerleşti. Or-
* Romania: Çingenelerin var oldukları topraklara verilen ad. ed.n. man derinliklerinde manastırlar kuruldu, yeni ticaret merkezleri ve yayılma
alanları yaratıldı. Moğol engeline ve iki aylık uzun ırmak ve deniz yolculuğu-
na rağmen, Konstantinopolis patriğiyle yakın ilişki kuruldu. Moskof prensliği,
Sırbistan da benzer bir kader yaşamıştır. Komşu Macar krallığının baskısıyla tebası ve mülkleri üstünde bütün haklara sahip par excdlcncc patrimonyal bir
Katolik mezhebini benimseyen Güney Slavlarının varlığı, Sırpları Roma ve Or- devletti. Prensliklerin mülkü üstündeki gelirlere el koymak Moskof prensliği-
todoks bağlantıları arasında dengede bulunduruyordu. Ülke ilk kez, Bizans'ı nin gücüne güç kattı. 1.327'de Ivan Kalita, Moğollara önde gelen rakibi Volga
bağımsızlığını tanımak zorunda bırakan I. Stefan Nemanya ( 1 1 1 4 - 1 2 0 0 ) yöne- üstündeki Tver kentinin isyanının bastırılmasında yardım etli. 1380-1382'de
timinde birleşti. Nemanya'nın en küçük oğlu, Athos'da keşiş olan St Sava Prens Dimitri Donskoy (h. 1 3 5 0 - 1 3 8 9 ) ilk kez Moğolların askeri üstünlüğüne
( 1 1 7 5 - 1 2 3 5 ) Sırp Kilisesi'ni Ohri'deki Yunan piskoposluğundan ayırdı. Karde- meydan okudu. Kullikovo'da 8 Eylül 1380'de yenilmez düşmana karşı ünlü za-
şi II. Stephaıı'ı Papa'dan taç kabul etmeye ikna etti. Ortaçağ Sırbistan'ı acıma- ferini kazandı, ama iki yıl sonra Moskova'nın yakıldığını gördü. 1408'de Di-
sız IV. Slefan Duşan zamanında ( 1 3 0 8 - 1 3 5 5 ) en güçlü dönemini yaşadı. Du- mitri'nin oğlu I. Vasili (h. 1 3 8 9 - 1 4 2 5 ) haracı vermek istemedi, ama Moskova
şan 1346'da Çar tacı giydi ve Sırbistan, Bulgaristan ve Bizans'ın güneydeki bazı
kuşatılınca vazgeçti. Moskova güç kazanıyordu, ama halen bağımlıydı.
eyaletlerine egemen oldu. Peç'de (İpek) bir Sırp patrik vardı ve emperyal Za~
fcontıilî yani kanunname yürürlüğe sokulmuştu. Duşan genç Ulah prenslikleri
üstünde süzerenlik yapıyor, hatta Konstantinopolis'i fethetme planları hazırlı-
ZADRUGA
yordu. Fakat Sırbistan ilerleyen Osmanlılarla baş edebilecek güçte değildi. 15
Haziran 1389'da Kosova'da, Karatavuk Ovası'nda Sırbistan'ın hâkimi yenildi.
STKPAN Di ŞAN. y. 1349-1354'le yayı m la ti an kanunnamesinin 70. maddesi geniş
Son Sırp kralı kılıçlan geçirildi ve Osmanlı padişahı da hançerlendi. Sırbistan
ailelere ve ortak ataya sahip birleşik hanelere açıkça atılla bulunur. "Aynı hanede
Osmanlı eyaleti olarak Bulgaristan'ın yanına katıldı [ZADRUGA].
yaşayan ve oeağı paylaşan, l a k a l ayrı yiyen ve ayrı mülkleri olan bir baba ve oğul
Tuna'nın kuzeyindeki Latin dili konuşan Ulahlar, Transilvanya dağların-
veya kardeşler öteki köylüler gibi çalışacaktır" denilir. Kırp çarı. açıkça her köy ha-
dan göçlerle güçlenerek kendi bağımsız prensliklerini kurmayı başarmışlardı.
nesinin aynı temelde vergilendirilmesini sağlamaya çalışmaktadır.
Bundan sonra Eflak ve Moldova Balkanlarda Hıristiyan yönetiminin sınır kara-
Ama madde "ortak alaya sahip birleşik haııe". yani zadrugaların bilinmeyen
kolları haline geldiler. 1344'te Venedik ve Hospitalierler önderliğinde kurulan
zamandan beri Balkan Slavlarmın toplumsal örgütlenme biçimi olduğu tartışmaları-
donanma birliği İzmir'i bir mevsim süresince ele geçirdi. 1365'te Savoie dükü
nı canlandırmıştır. Şimdi aşırı heyecanlı bilim adamları arasında zadruganm tarih-
VI. Amadeus Gelibolu'yu kısa süreyle ele geçirdi ve Bulgarlar tarafından hap-
öncesinden bugünün Avrupasma kadar Slav akrabalık örünıüsü içinde oynadığı rolü
sedilen imparatoru kurtardı. 1396'da Macar Sigismund yönetimindeki Haçlı
tartışmak çok yaygın bir konudur. Ama bazı uzmanlar son zamanlarda büyük genel-
Seferi Tuna kıyısında Niğbolu'da bozguna uğradı. 1402'de Fransız şövalye Bo-
ucicaull yönetimindeki bir Haçlı garnizonu, padişahın saldırısını bekleyen lemeleri biraz ufaladılar. Anlaşılan zadruga terimi ilk kez 1818 tarihli Sırpça bir söz-
Konstantinopolis surlarına yardıma koştu. Karadeniz'in karşısında eski Rus lükle bulunan akademik bir uydurma sözcüktür. Bu tarzda yaşadığı varsayılan in-
Ortodoks Hıristiyanlar yavaş yavaş Tatar boyunduruğundan kurtuldular. Ku- sanların dilinde hiçbir zaman kullanılmamıştır. Dahası. Stefan Duşan'ın kanun
zeydoğunun güçlenen iki iktidarı, Moskova Büyük Dükalığı ve Litvanya Bü- metninde de açıkça geçmemektedir. 70. maddeden ortaçağ Sırbistanında birleşik ha-
yük Dü kalığı onlara yardım elti |N İĞ BOLU]. ne sisteminin varlığı anlaşılsa da, zadruganm ülkenin her yerinde standart veya ge-
Moskof prensleri Moğol işgalinden iki yüzyıl sonra bilinmezlikten çıkıp çerli tarz olduğunu varsaymak için bir neden yoktur.
ön plana geçtiler. Önce kahramanlık ve hileyle Vladimir-Suzdal bölgesini çev- Modern zamanlarda Balkanlarda zadruga dağılımı çok parçalıdır. Bosna-
releyen çeşitli Rurikid prenscikliklerine egemenliğini kabul ettirdi. 1364'ten llersek'ıen Karadağ ve Makedonya'ya uzanan hayvan yetiştirilen dağlarda ve Orta
itibaren geleneksel Büyük Valdimir Prensi unvanı onların oldu. ikinci olarak, A r n a v u t l u k ' t a yaygındır. Rodop ve Balkan dağ sıralarında sık sık görülmektedir.
Altın Ordu Hanı ile ilişki kurarak Moğolların önde gelen haraç toplayıcısı ol- Ama Adriyatik kıyısında veya Bulgaristan'ın büyük bölümünde görülmemektedir.
ma hakkını tanıyan yarlığı elde etti. Bütün öteki prenslerin ödemelerinin ve Eski Askeri Sınır, yanı on altıncı yüzyılda Hırvatistan'a göç eden Sırpların yerleşim-
(erinden oluşan Krapna'da ve Slav olmayan Ulahlar arasında yer yer bulunmakla- Moskof devletine Yunanca adıyla Rossiya (Rus'tan geliyor) ve halkına da Rus
dır. Yunanislan ve Romanya'da pek yoktur. denilmesi bu dönemde oldu. Bu Moskof-Ruslar Kiev'e hiç egemen olamadılar,
Daha önemlisi, konu üstünde özellikle Baiı'da kabaca gerçekleştirilen son za- ama bu onları Moskova'yı Kiev'in meşru ardılı saymalarına engel oluşturmadı.
manlardaki bilimsel bir araştırmada zadıvga teriminin birbiriyle çelişen amaçlar Modern Rus dilinin temelini onların Doğu Slav şivesinin değişkesi oluşturdu.
için kullanılmakta olduğu ortaya çıkmışıır. I ler şeyden önce Slav halkların ortak ni- Tarihçilerinin Moskof-Rusyasvnı bütün Ruslarla bir tutma eğilimleri yüzyıllar-
teliklerini veya (gerçekle bulunmayan) panslav toplumun tekdüze yapısını veya Av- ca daha Moskova egemenliğinin dışında kalacak olan öteki doğu Slavlarınca
rupa'nın I-vlktimııscıım'u olan Balkanların geri yapısını vurgulamak için kullanıl- benimsenmedi.
maktadır. Kısara. Batı'nın kardeş hayallerinden biri olan "Slav ruhu" gibi gerçek bir Litvanyahlar Avrupa'nın son paganlarıydı. Uzak Ballık ormanlarında gü-
ırkçı mitos haline gelme tehlikesi vardır. 1 ven içinde, hem Töton Şövalyelerinin ilk saldırılarından hem de Moğol işgalle-
rinden korundular. Kiev devletinin parçalanmasından tarihi bir fırsat olarak
yararlanan Ballık savaş lordlannın yönetimindeydiler. Aynı sırada Moskof
Ruslarındaıı kalanlarını doğuda ve kuzeyde birleştirmekteydi. Litvanya batıda
NİĞBOLU ve güneyde kalanlarla birleşti. Bu dönemde ortaya çıkan üç büyük önder, dev-
lei kuruculuğunda Moskova'nın çabalarını bile geride bıraktılar; bunlar Büyük
Bt'YCK l'Vansız kahramanı Si re de Coucy, 25 Kyl(il 1396 akşamı Kosova'daki mu- Dük Gediminas (y. 1 2 7 5 - 1 3 4 1 ) , oğlu Algirdas (h. 1 3 4 5 - 1 3 7 7 ) ve Polonya'yla
zaffer padişah Bayezid'ın önüne sürüklendi, f i d y e için tutulan geleceğin Burgonya tarihi birliği kuran Jogaila'ydı (h. 1 3 7 7 - 1 4 3 4 ) . Bir yüzyıl süren akınlar, şato in-
Dükü Jean de Nevers gibi bazı başka zengin haçlılarla birlikte, padişahın muhafızla- şaatı, haraç toplayıcılığı bütün Dinyeper havzasında önemli sonuçlar varanı.
rının binlerce Hıristiyan esiri öldüren palalarını seyretti. (İlaçlılar Müslüman tutsak- Beyaz Rutenya (bugün Beyaz Rusya) bütünüyle yutuldu. Kızıl Rutenya (bugün
larına aynısını daha yeni yapmışlardı.) Gelibolu'dan beri zincirli halde üç yüz elli Galiçya) 1349'da Polonya'yla paylaşıldı. Kiev I 3 6 2 ' d e Algiras'ııı Dinyeper kıv-
milden fazla yol yürümüş, sonra mirasçı bırakmadan vasiyetini yazıp öldüğü Bur- amındaki Mavi Su Savaşı'nda Moğol sargısını aşmasından sonra alındı.
sa'ya getirilmiştir
1375'ie Pololsk'u aldı. Litvanyahlar 1399'da Vorksla ırmağında, çok güneyler-
Niğbolu Haçlı hareketinin son en büyük felaketi olarak daima anılmıştır. Aşağı de Tatarlara yenilene kadar durdurulamadılar. Bu sırada Litvanya gerçekten
Tuna'yı denetleyen önde gelen karakol olan Bulgaristan'ın Osmanlıların eline düş- "denizden parıldayan denize", Baltık'tan Karadeniz'e kadar uzanıyordu.
mesi Macar kralı tarafından seferin başlatılmasına neden olmuştu. Padişahın "atla- 1386'dan itibaren yönetici çevre Roma Katolikliğini benimsedi (Bkz. s. 4 5 6 )
rıma Aziz Peirııs sunağında yem vereceğim" diye övünmesinin intikamını almak isle-
ve fazlasıyla Polonyalılaştı. Fakat halkın çoğunluğu Beyaz Rutenya ve Ukray-
yen batin şövalyeler Buda'da toplandılar. Şarap ve ipek gelirdiler, ama mancınıkları
na'da Ortodoks Slavdı. Kendilerine Rusini, yani Rııten diyorlardı ve Büyük Lit-
yoklıı. Dolayısıyla Niğbolu kuşatması başarısız oldu ve Osmanlılarla açık arazide
vanya Düklüğünün Doğu Slavca Ruten dili modern Beyaz Rusya ve Ukrayna
karşılaşmak zorunda kaldılar. Crecy'de olduğu gibi Fransızların erken bir saldırısı
dillerinin temelini oluşturdu. 1700'e kadar düklüğün geniş oranda eğitimli Hı-
padişahın Sırp müttefikleri tarafından püskürtüldü ve ana İlaçlı ordusu sarıldı. Ma-
ristiyan Slavların yönetiminde olan resmi dili Litvanya dili değil Ruten diliydi.
car Sıgismund kaçtı ve Polonyalı bir şövalyenin bütün zırhlarıyla Tuna'yı yüzüp geç-
mesi meşhur oldu. Kakal kalanların çoğu tutsak edildi. Yenilgileri Bulgaristan'ın beş Ortodoks Kilisesi ilk bakışta Katolik Kilisesinden çok daha pasif gibi gö-
yüz yıl süreyle Müslümanların elinde kalmasına yol açtı. Doğu'da l.atin ıchdiıi son rünür. Başkanı olan Konstatuinopolis Patriği Bizans imparatorluğunun kaderi-
buldu ve Konslantinopolis'in düşüşünün habercisi oldu. ne doğrudan bağımlıydı. Ama etkisi önemsiz değildi. Hıristiyanlığın Moğol ve
VII. Fngııerrand de Coucy (1340-1397). Soissons Kontunun biyografisi, "Hıris- Türk saldırısı allında bulunduğu Doğu'da Sırp, Bulgar ve Balkanlı Romenler
lı-yanlığın b u n a l ı m ı n ı özetleyen bir yaşam öyküsü olarak değerlendirilmiştir. Avru- arasında, Moskova Rusları ve Litvanya Ruteııleri gibi bugünün modern ulusal-
pa'daki en büyük kontluk olan Pikardiya'daki Coucy'nın senyörii ve Proissart'la lığının tohumlarını atan Ortodoks Kilisesi'nin inatçı kararlılığı oldu.
Chaucer'ın hamişiydi ve kişisel olarak bu felaketler çağının bütün felaketlerini yaşa- Yarımadanın öteki ucunda, İspanya'da, Reconquista gerçekten de durmuştu
mıştı. Babası olasılıkla Crecy'de öldürülmüştü. I labsburg olan annesi Kara Ölüm'le (Bkz. Ek 111, s. 1301). 1248'den sonra Magripli orduları Sierra Nevada'ya çekil-
öldü. Poiliers'den sonra İngiltere'de beş yıl rehine kaldı ve kralın kızıyla evlendi. Sa- diler ve onların gölgesinde Kırnaıa emirliği iki yüzyıl daha gelişimini sürdürdü.
voie'da condoUicıv I lavvksvvood'la birlikte Fransa'yı istila eden "Özgür Birlikler'e Bundan sonra Iberya'daki tek Müslüman devleti o olacaktır. Bu devletin sınırla-
karşı savaştı ve 1375-1376 İsveç seferinde bulundu. Tunus'a ilk çıkanlardandı rının dışında yerel Müslüman önderler, örneğin lbn-Hud, Afrikalı Magripli
(1390). Çürümüş Kransız monarşisine bütün emperyal rekabet düzenlerine ve papa- efendilerini devirdi ve Endülüs'te Kastilya'ya bağımlı olarak yaşamlarını sürdür-
lık mezhepçiliğine karşın sadakatle hizmet elti. Macar elçileri "akrabalık ve Tanrı düler. Bunun sonucunda kırsal kesimi askeri tarikatlar, kentleri Müslüman ve
adına" İlaçlı seferi çağrısı için Paris'e geldiklerinde istekle gönüllü oldu. 1 Yahudi göçmenlerle dolu uzun bir sınır bölgesi oluştu. Halkın çoğunluğu dinle-
ri ne olursa olsun İspanyolca konuşuyordu. 1179'dan beri bağımsız olan Porte-
kiz krallığı Algarve'yi 1250'de fethetmişti ve Aılamik sahilini elinde tutuyordu.
artık Hıristiyanlığın öteki kesimleriyle tam ticari ve entelektüel ilişkiler geliş-
Pirenelerin kuzeyinde Bask bölgesini oluşturan Navarra krallığı 1234'ten beri
tirmekteydiler. İspanya Yahudileri, Müslüman yöneticilerin hoşgörüsüyle yarı-
Fransa egemenliği altındaydı ve bağımsızlığını 1516'da alacaktı.
madada tutunmuşlardı ve bütün bölgeye dağılıp yönetim, tıp, eğitim, ticaret ve
Kuzeyden güney kıyısına kadar uzanan muzaffer Leon ve Kastilya krallığı
maliyede önemli roller oynamaya başlamışlardı. Birçok alanda önemli kişiler
Granada'yı her tarafından kuşatmıştı, fakat kendi içinde anarşiye düşmüştü,
yetiştirmişlerdi. Mısır'a göç etmiş olan Filozof Kurtubah Maimoııides [İbn
ilk conquistadores kuşağı güneyi yağmalamaktan ve büyük îatijundialar kur-
Mey m un] ( 1 1 3 5 - 1 2 0 4 ) uzun zaman Şaşırmışların Kılavuzu adlı eseriyle anım-
maktan zengin olmuştu. Recoııcjuisia nedeniyle azizliği kabul edilmiş olan Aziz
sanmıştı. Gaddar Pedro'nun baş vergi toplayıcısı olan Samuel Halevi (öl. 1361)
III. Ferdinand'ın (h. 1 2 1 7 - 1 2 5 2 ) ardılları çelişmeli hanedan sorunları, soylula-
güzel sanatların koruyucusuydu. Dönme Pablo de Santa-Marıa (Solomon Hale-
rın bölünmüşlüğü, Cories veya diyetlerin ve hermandades, yani kemlerin "si-
vi, öl. 1350) diplomatlık, Burgos piskoposluğu yaptı ve ünlü bir anıisemiı ol-
lahlı birligi"nin çatışmaları nedeniyle birbirlerine düşmüşlerdi. X. Alfonso (h.
du. Daha önce dinler arasında çatışmalar çoktu. Sonra, özellikle 1 3 4 8 - 1 3 5 1 ile
1 2 5 2 - 1 2 8 4 ) Almanya'da imparatorluk tacı için boşuna mücadele verdi. XI. Al-
1 3 9 1 d e çirkin pogromlar düzenlendi. On beşinci yüzyılda geniş bir convcrsos
fonso (h. 1 3 1 2 - 1 3 5 0 ) 1340'ıa Salado'da Magriplilere karşı yüz yıldır ilk Kastil-
yani Yeni Hıristiyanlar kastı (Lunalar, Guzmaniar, Mendozalar, Enriquezler)
ya zaferini kazandı ve Algeciras boğazını geçti. Gaddar Pedro (h. 1 3 5 0 - 1 3 6 9 )
Kilise ve Devletin yüksek mevkilerini doldurdular. Bu sembiyozu Akdeniz Ro-
lakabını hak ediyordu. 111. Henry (h. 1 3 9 0 - 1 4 0 6 ) yönetim yeteneğini ingiliz
maneski, Katolik Gotiği ve oryantal süslemelerin mükemmel bir karışımı olan
Lancasler hanedanından krallarla yaptığı ittifakla doğruladı. Ama genç yaşta
İspanya mimarisi kadar iyi anlatan bir şey bulunamaz 8 (KABALA].
öldü ve Kastilya, Constable (kraliyet muhafızı), St James Tarikatı başkanı Alva-
ro de Luna'nın despotik yönetimine geçti. Meseta, yani platonun yaylalarında Katolik dünyasının ortasındaki siyaset imparatorluk, Papalık ve Fransa
beslenen dayanıklı Afrika merinos koyunu sayesinde Kastilya, Bilbao ve San- krallığı arasındaki rekabet çevresinde dönüyordu. On dördüncü yüzyıl boyun-
tander'den Flandre'a gönderdiği yünlerle Avrupa'nın en önemli yün ihracatçısı ca üç taraftan her biri o kadar büyük yerel gerilimler yaşadı ki hiçbiri uluslara-
oldu. rası başarı elde edemedi. 1 2 5 6 - 1 2 7 3 kesintisinden sonra imparatorlar Alman-
ya'nın öldürücü işleriyle öylesine meşguldüler ki, İtalya'yı terk ettiler. İtalya
Aragon krallığı, tersine, denize yönelmişti (Bkz. Ek İH, s. 1311). Pirene-
olaylarının altında kalan Papalık mezhepçiliğe düşmeden önce yaklaşık yetmiş
ler'deki Aragon bölgesiyle Katalonya ve Valencia'dan oluşan krallık, sahilde
yıl süreyle Fransa'ya sığındı. Fransa krallığı ingiltere'ye karşı olan Yüzyıl Sa-
çok eskiden beri köşe başı tutmuştu. Fatih 1, Diego (h. 1 2 1 3 - 1 2 7 6 ) Magripli-
vaşlarında çok yıpranmıştı ve on beşinci yüzyıl ortalarına kadar kendine gele-
lerle savaşarak Minorka ve Mayorka'yı aldı ve Murcia'yı cömertçe Kastilya'ya
medi. 1410'a gelindiğinde üç imparator, üç papa ve iki Fransa kralı vardı, Ka-
verdi. 111. Pedro'ya (h. 1 2 7 6 - 1 2 8 5 ) 1282'de Fransızların çıkartılmasından son-
tolik Hıristiyanlığın önderleri umutsuz durumdaydılar. Merkezdeki kaosun
ra Sicilya krallığı verildi. Sardinya 1326'da Cenovalılardan alındı. V. Alfonso
büyüklüğü yeni güçlü devletlerin kurulması için fırsat yarattı. Aragon dışında
(h. 1 4 1 6 - 1 4 5 8 ) Güney İtalya'yı 1442'de Anjoululardan aldı. Aragon'un Batı
yeni devletler İsviçre, Butgonya ve Polonya-Litvanya'ydı.
Akdeniz'deki egemenliği Barcelona, Palermo ve Napoli'de üslere sahip, Kata-
lancanın lingtıtı franca haline geldiği ve soyluların önemli özgürlüklere sahip Kutsal Roma İmparatorluğu Hohenstaufenlerin düşüşüyle kalıcı biçimde
olduğu korkutucu bir deniz gücü yarattı, Monark ve soylular arasındaki uyuş- zayıflamıştı. Conradin'in Napoli'de idam edilmesiyle başlayan imparatorlar ke-
mazlıklar Corics Jusficiar'ına bildiriliyordu; bu kişi, senyörleri tarafından üst sintisi onyıîlarca süren bir kaos yarattı (Bkz. s. 382) . Daha kötüsü, imparator-
hâkem görevine getirilmiş genellikle küçük rütbeli bir şövalyeydi. Soylular, luk iktidannın yeniden kurulabileceğine dair beklentinin olmamasıydı. Ho-
1287'de Birlik Ayrıcalığı ile haklarına müdahale eden monarka silahla karşı hensıaufenler İtalya hırslarına fazla değer vererek ardıllarını Almanya'da
koyma yetkisini aldılar. Bu hak Polonya dışında hiçbir yerde yoktu. Sonuç gö- sürekli bir itaat konumuna düşürmüşlerdi, imparatorluk kasaları boş ve top-
rülmedik ulusal dayanışma getirdi. V. Ferdinand (h. 1 4 7 9 - 1 5 1 6 ) "Aragon soy- rakları parçalanmış olduğundan artık başka türlüsü olamazdı. Sonuç olarak Al-
lularını bölmek, Kastilya soylularını birleştirmek kadar olanaksız" diyordu. man prensler ayrıcalıklarını sürdürdüler ve imparatorluğun seçimlere bağlı ya-
On beşinci yüzyılda Aragon hem Iberya'daki en büyük kente (Barcelona) hem pısı kemikleşti. 1338'de Seçici Meclis imparator seçimi konusunda bir papalık
de kıtadaki en büyük kente (Napoli) sahipti. talebini reddetti ve 1356 tarihli Altın Ferman imparator seçimi mekanizmasını
bir süre için belirledi. Bundan sonra Frankfurt-am-Maın bütün imparatorluk
Ortaçağ İspanyasının kültürel sentezi taklit edilemez bir oluşumdur. Beş seçimlerinin mekânı olacaktı. Yedi aday elektör arasında en çok oyu alan belir-
krallıkta üç büyük din: Hıristiyanlık, Müslümanlık ve Yahudilik mevcuttu ve leyici olacaktı. Yedi elektör Mainz, Köln ve Trier piskoposları, Bohemya, Rhine
konuşulan altı büyük dil vardı: Kasıilyaca, Gallego, Katalanca, Portekizce, Palatinate, Saksonya ve Brandenburg dükleriydi.* Altın Fermanı düzenleyen
Arapça ve Baskça. Orıa platodaki çiftlik ve askerler tarafından yönetilen Hıris-
tiyan halk genellikle verimli güneyin daha kentlileşmiş ve medeni Magriplile- * Düzenleme 1 Dİ Ve kadar b o z u l m a d a n geldi, bu tarihle Palaünate'ın yerim Bavyera aldı.
1 6 4 8 ' d e Palatinate. Bavyera ile birlikle yeniden listeye girdi ve 1 7 0 8 ' d e H a n n o v e r d o k u z u n c u
rinden daha kabaydı. Fakat yüzyıllar süren bir yalıtılmışlıkıan çıkıyorlardı ve
elektörlüge yükseltildi. Napoleorı'un geniş eklemeleri h i ç b i r z a m a n yürürlüğe girmedi
imparator IV. Karl gerçeklik karşısında esneklik gösteriyordu. Bryce'ın ünlü 424 A v r u p o T a n / n

. ; .;ıl; la masına göre "anarşiyi yasalaştırmış ve buna anayasa adını vermiş"ti.^


1273 ten sonra mecalsiz imparatorluk kendine gelme mücadelesi verdi. ııiplaioncu ve Manikeen fikirlerinden türetilmişti. Biri Tanrı, öteki Şeyianııı egemenli-
Rudolf von Habsburg'tan (h. 1 2 7 3 - 1 2 9 3 ) Lüksemburg büyük dükü Sigis- ğindeki Işık ve Karanlık ülkelerinin rekabeti lenıel düşünceydi. Tanrı kadar Şeylanııı
m u n d e (h. 1 4 1 0 - 1 4 3 7 ) kadar dokuz imparatordan ancak üçü tam imparator da erkek ve kadın bileşenleri vardı: erkek beyaz, renkli ve tabiat olarak aklit. kadın
lacını taşıma onuruna erebildi. ikisi, Adolf von Nassau I298'de ve Lüksemburg kırınızı ve edilgendi. Tanrı'nın formları ahha (baba/ kral) veya imma (anne/ kraliçe)
büyük dükü Wenzel 1400'de elektörler tarafından tahttan indirildiler. Vll. He- olabilirdi: Şeylanıııkiler zehirli öliiın meleği Şamacl veya Yüce f a h i ş e Alıolah'dı. Bu
inrich (h. 1 3 0 8 - 1 3 1 3 ) , Danıe'nin son büyük umudu, italya'ya yürüyerek atala- çiftlerin birleşmesi uyııın veya kargaşa yaralıyordu.
rını taklit elti; Roma'dan atıldı ve Pisa'da sefil biçimde hastalıktan öldü. Ardılı Tanrıbaba ve Şeytan sınırsız, ve yenilme/, kabul edildiklerinden ancak on larıc
Bavyera dükü Ludwig (h. 1 3 1 4 - 1 3 4 7 ) Papa'nm kirli işlerine alet olarak 1328'de olan belirmeleriydi; kavranabilirlerdi. İler belirme Adam Kadmon'un (İlk İnsan) veya
Roma'ya hücum edip aldı, fakat bu harekeli bir başka papa ve kral karşıtı ey- Adam Belial'ın (Değersiz Olan) 011 temel organından birine lekabiıl ediyordu. On ilahi
lemler dizisi yaratmaktan başka sonuç vermedi. Lüksemburg büyük dükü IV. belirme şunlardı: ket her {Taç veya baş), i lokma (Bilgelik veya beyin), enı.elekiıiel
Kari (h. 1 3 4 6 - 1 3 7 8 ) istikrar sağlayabildi. Karşı-kral statüsünden imparatorluğa dünyayı oluşturan Binalı (Kavrayış veya kalp), kolları oluşturan Ilı-seil (Merhamet)
vükseltilerek bu görevini sevgili Bohemyasını inşa etmek için kullandı. Alman- ve Din (Adalel). ahlak dünyasını oluşıuran Tıferet (Güzellik veya göğüs), bacakları
ya bir mevsim Karlstjein'den yönetildi. Yüksek siyaset dört önde gelen aile ara- oluşturan / / « / ( U l u l u k ) ve maddi dünyayı oluşıuran Vcsorf (Temel veya cinsel organ-
sında çekişmeden ibaretti; Hainault ve Hollanda'yı da ellerinde tutan Bavyeralı lar) ve son olarak Malkm, (Krallık), Bunlar İlan. "kabalistik ağaç"ın on dalı veya İç
Wittelsbachlar, Lüksemburg, Brabant ve Bohemya'ya 1310, Silezya'ya 1333 ve Direk olarak da düşünülebilirdi:
Lusatıa ile Brandengurg'a 1415'ten beri sahip olan Lüksemburglular, Saksonya-
lı Wetiinler ve iktidarları güneyde Sundgau'dan Carniola'ya kadar yayılan Kavrayış Taç Bilgelik
Avusturyalı Habsburglar. Yerel siyaset her yere yayılmış olan yırtıcı kilise üst Adalel Güzellik Merhamet
düzey görevlileri, güçlü emperyal kentler veya kaynaşan küçük şövalyeler yığı- Görkem Teme! llultık
nınca yürütülüyordu. Bu dönem Rcı»[>riüer, soyguncu baronlar, Faustrcchl, üs- Krallık
tünün koyduğu yasalar çağıydı. Ortaçağ sonu Almanyası Fransa ve Polonya'da
Kabalacılar. Tanrı'nın dünyayı birkaç boşa çıkan girişimden sonra yarattığına
yönelimde bulunan güvenli monarklardan yoksundu. Üç ardışık Habsburg'un
inanırlar: gerçek her şey kalıcıdır ve rııblar gövdeden gövdeye geçebilir. Şeyian'm
1438, 1440 ve 1493'e seçilmesine kadar İmparatorluk monarşisinin kalıtımsal
özelliği sözde kaldı. Ve imparatorlar bile hareket özgürlüğüne sahip olamadı. baştan çık arıcı lığı reddedildiğinde gelecek Mesih'i beklerler.
Eğer feodalitenin ölçüsü partikularizmse, Almanya en feodal ülkeydi. Kutsal Yazıları anlamlandırma tekniği ııotarikon. baş harfleri başka sözcükler-
le ilişkilendirme. gemairla sözcüklerin rakamla ifadesi ve ıctmırah. yani "şifrelerin
permuiasyonıf'na dayanır.
Notarlkon'a örnek olarak Adam. "Adem. Davudi, Mesih" veya ünlii Yunanlı Hı-
KABALA ristiyanların Isa. Tanrı'nın Oğlu anlamına gelen ICIITIIOS "balık" sözcüğü verilebi-
lir.
1 2 6 T T K N bir şiire sonra Takat 1290'dan önce. Seter ha-Zohar al ha-Torah ("Kanını Genıairia ad ve tarihlerden çıkarılan rakamların toplanmasıyla işler On doku-
Üstüne Nur Kitabı") adlı Ibraniee bir eser İspanya Yahudileri arasında dolaşmaya zuncu yüzyılda Almanya imparatoru I. Wilhelm için yapılan böyle bir toplama şöyle-
başladı. Bu kitabın ikinci yüzyılda yaşamış bir haham olan Simeon ben Yolıai'ye ait dir: İmparator 22 Mart 1797'de doğmuştur, buradan 22 + 3 + 1797 + 7 (adında-
olduğu iddia ediliyordu. Gerçekte yerel bir bilim adamı, büyük ihtimalle l.eorılıı \lo- ki harfler) = 1829 (evliliği) bulunur.
ses (1230-1305) tarafından düzenlenmişti. Kski Ahdin ilk beş kitabı (Penlatök) hak- 1829 + I + 8 + 2 + 9 = 1849 (Devrimin bastırılması)
kında karmaşık ve uzun y o r u m l a r içeriyordu ve çok geçmeden Yahudi ve Hıristiyan 1849 + 1 + 8 + 4 + 9 = 1871 (İmparatorluk Tacını giyme)
Kitabı Mukaddes uzmanları arasında ünlü olmuştu. Lç ciltlik kalıcı bir yayımı Marı- 1871 + 1 + 8 + 7 + 1 = 1888 (ölümü).
lova, İtalya'da 1358-1 SfiO'ta yapıldı. Bu kitap, Kabala'nın standart kitabiydi ve ha- Temtıralı'da İbrani alfabesinin y i r m i d ö n harfinin permıiıasyonları kullanılır
len de öyledir. Örneğin YalIVeli. yani Tanrı sözcüğüne uygulanışı, kutsal adın 2,112 değişkesini ve-
Kabala sözcüğü "gelenek" demektir. Genellikle kutsal yazıların sözel metni için- rir.
deki gizli anlamları bulmak için yüzyıllardır kullanılan öğreti ve teknikleri anlatmak Kabala Yahudi düşüncesini fazlasıyla etkilemişiıı. Dinin mistik yönünü güçlen-
için kullanılır. Kabalanın temel öğretileri muhtemelen klasik dönemin sonunda ye- dirmi ş ve Tevrat, hakkındaki akılcı çalışmaları engellemiştir. Daha sonraki hasidim
çağında özellikle etkili olmuştur: kabalistik sihirleri dans ve şarkıyla söyleyen bu in-
sarılar, '/addık lor in kohanel dolu tekerlemelerini ve savlarını yanılmaz doğrular ola-
yapılabilirdi Sabahlan ve öğleden sonra yapılan oylamalarda her kardinal lercih et-
rak benimsemişlerdir.
liği adayın adını mihrap üstündeki kutsal kadehe koyuyordu. I ler gün mabeyinci ye-
Birçok Hıristiyan bilim adamı da. Rayınond l.lull'dan l'ieo ve Reuehlin'e kadar,
tersiz turların oy kağıtlarını yakıyor ve soba bacasından içeri sıvalı duman gönderi-
kabala'dan etkilenmişin' ve kabala Avrupa büyüsünün ayrılmaz parçası olmuştur.
yordu. Oylama, başarılı aday oyların üçte ikisinden bir Fazla oy alana kadar devanı
Görkemler Kitabı'nın Baron Rosenruh, taralından Almanya'da Sulzbach'da 1 (>77-
edecekti, t) an mabeyinci durumu anlatan beyaz dumanı gönderir ve elektörler seç-
1678'rle basılan balinee çevrisi kitabın «izlerini geniş killeleree ulaşılır kılmıştır. Ka-
tikleri yeni papa için kutsal saygı yemini e d e n i seçimlerini pekiştirirlerdi.
bala fikirleri, imgeleri ve terminolojisi çoğunlukla açıklanmadan ve atıfta bulunulma-
X. Gregorius'un sistemi özünde aynen yürürlükle kaldı, yalnızca l a c a n t i s
dan Avrupa dillerine ve edebiyatlarına girmiştir 1
apostolicae scdis hükmüyle (1945) değiştirildi. Yirminci yüzyılda ilahi takdir 1903'le
coııcla tel veto eden İmparator Kranz-.loscph'i aştı ve H)39'da bir günlük amel a w
ile rekor kırıldı. Papa II. Jean Paul Kkim I 9 7 8 ' d c sekizinci turda, sonunda yüz dokuz
Hohenstaufenler İtalya'da acılı bir miras bıraktılar. Kuzeyde savaşan kent ko- kardinalin yüz üçünden oy alarak seçildi. 1
münleri Alman baskılarının yerini aldı. Lombardiya ve Toskana kentlerinin
hepsi çatışan rakiplerden Milano, Floransa veya Venedik'ten birinin eline düş-
tü. Bu donem kent ticaretinin zenginlik ve kültürel görkem, fakat aynı zaman-
da sonu gelemeyen mücadele çağıydı. Şairlerle ve ressamlarla birlikte zehir-
Floransa kenti son dönem ortaçağ balyasının fırtınaları ve güneşliklerinin or-
ciler ve kılıç adamları çoğaldı. İmparatorlukla Papalık arasında 1275'te imzala- tasında kalmıştı. Güzel Apenin contado yünüyle beslenen kenı on üçüncü yüz-
nan bir konkordato Orta İtalya'da Aziz Petrus mülkünün korumacılığı hakkın- yılda herhalde yüz bin hareketli insanın yaşadığı gelişen bir topluluğa dönüş-
daki bütün emperyal hak iddialarını kaldırdı. Papa Devleti, Roma'ya ek olarak tü. Altından florini İtalya dışında bile standart para haline geldi. Kendisine
Romagııa, Pentapolis, Ancona Ucu ve Campagna'ya sahip oldu; kendini özgür popolo adını veren hırslı burjuvazi, şato temelinde örgütlenen contado soylula-
fakat korunaksız buldu. Ve sonunda Roma'nın huzursuz hemşehrileri tarafın- rına (Donati, Ubertı, Cerchi ve Alberti) karşı geleneksel komünler halinde ör-
dan ebediyen rahatsız edildi. Güneyde Papalığın himayesi altında olan Anjou gütlendi. Büyük ve küçük arft, yani loncalar kentin seçilmiş konsey ve dönü-
hanedanı Hohenstaufenlerin yerine geçmesi için getirilmişti, fakat kendisi ta- şümlü büyük görevlileri arasında yerlerini aldılar ve aç bir kalabalık da
hammül edilmez oldu. 30 Mart 1282 tarihli "Sicilya Duaları" sırasında Paler- kargaşaya katıldı. Bir zamanlar imparatorluk tarafından atanan Podcsia, yani
mo'nun öfkeli halkı Fransız yöneticilerinden herhalde dört binini öldürdü ve vali belediye denetimine alındı. 1266, 1295 ve 134'ie kabul edilen anayasalar
Sicilya'da Aragon yönetiminin başlamasına, Aujouluların Napoli'yi kuşatması- kavgayı engellemeyi başaramadılar.
na ve yirmi yıllık savaşa yol açtı [CONCLAVE]. Floransa geleneksel olarak imparatorluk otoritesine yardımcı olan bir Gu-
elfe kentiydi. Fakat imparatorun yokluğu kentin enerjisini yeni yönlere çevir-
di. Papalıkla ilişkiler gerginleşti ve Floransalı Guelfelerin kendileri de rakip
CONCLAVE gruplara bölündüler. Floransa, 11 Haziran 1289'da Ghibelline Arezzo'nun
güçlerinin daha önceki Montaperti yenilgisinin ( 1 2 6 0 ) cezası olarak ezildiği
ROMA Katolik Kilisesi demokratik değildi. Ama papa seçim yöntemi zorlu deneyim Campaldino Savaşı'ndan sonra yerel özerkliğini kazandı. Ama bundan sonra
gerektiriyordu. Gonclavesistemi, Papa X. Grcgorius tarafından atanmasındaki skan- Siyahlar ve Beyazlar arasında kan davası başladı. 1301'de Charles de Valois ad-
dal yaralan gecikmelere karşı düzenlenmişti. 1268 yılının sonunda Viıerbo'daki top- lı Papalık arabulucusu başarısızlığa uğradıktan sonra. Beyazlar, kendilerinden
lantıda kardinaller üç yıl tartıştılar. Ağız dalaşları keni yetkililerini o kadar çileden önceki Ghibellineler gibi sürgün edildiler. Bu bölünme despotik iktidara ulaş-
çıkardı ki kardinallerin ikamelgalıı dışardan kilitlendi, çaıı söküldü ve yemekleri aç- manın tek yoluydu ve sonunda bu iktidar Medicilere geçecekti. Floransa öyle
lık seviyesine düşürüldü. zehirle doluydu ki, Dante'nin Cehennem'indeki kent sakinlerinden biri, "...
Bundan sonra Kardinal Kurulu görevli papanın ölümünden sonra on beş gün heybesi kıskançlık dolu... kıskançlık, kurum, cimrilik sarmış yürekleri" diyor-
içinde Roma'da Vatikan Saravı'nda toplanacaktı. (Telgraf ve demiryolundan önce bu du. 1 0
süre otomatik olarak İtalya dışındaki kardinalleri elemek anlamına geliyordu.) Son- Fakat toplumsal ve siyasal kargaşa kültürel yaşamı canlandırmış gibi gö-
ra papalık mabeyincisi saygıdeğer efendileri uygun bir daireye, genellikle SiMinus rünmektedir. Dönemin üç büyük yazarı olan Dante Alighieri, Petrarca ve Boc-
Şapelim,' kilitleyecek ve orada onları karar alana kadar coıı chıave "anahtarlarla" caccio, hepsi Floransalıydı. Kentin inşa tarzı, Bargello (1254'te başlandı), yeni
birlikte tıılacakiı. Oylama, alkış, anlaşma veya gelenekselleştıgı üzere gizli pusulayla kent duvarları ( 1 2 8 4 - 1 3 1 0 ) , Palazzo Vecchio (1298'de başlandı), yeniden ya-
pılan Ponte Vecchio ( 1 3 4 5 ) ve Logia della Signoria ( 1 3 8 1 ) , Arte della Lana ve-
ya Yün Loncası sarayları ( 1 3 0 0 ) , Guelfe partisi, Pazzi, Pitti, Strozzi, Antinori
Dante'nin en ünlü günleri Francesco Petrarca'nın ( 1 3 0 4 - 1 3 7 4 ) gençlik
ve Medici-Ricardi ( 1 4 4 4 ) sarayları ve hepsinden önce dinsel sanat-romanesk
günleriyle çakışır. Petrarca'nın nefis aşk şiirleri, Can^oııicıi, Vita Nuova'nm ru-
San Miniato al Monte kilisesi, Gotik Santa Croce ( 1 2 9 5 ) , San Giovanni mer-
hundan esinlenmiştir; onun Laura'ya duyduğu aşk da Dante'nin Beatrice'e bağ-
mer döşeli sekizgen vaftizhanesi ( 1 2 9 6 ) , Duomo (1298'de başlandı), Giot-
lılığına benzer. İkisi de, Dante'nin "edebi babam" dediği ve "tatlı yeni tarzları-
to'nun Catnpanile'si ( 1 3 5 9 ) , Brunelleschi'nin katedral kubbesi ( 1 4 3 6 ) , Ghiber-
nı" troubadourlardan ancak bir adım önde saydığı Bolognalı şair Guido
li'nin vaftizhane kapıları ( 1 4 5 2 ) ve Fra Angelico'nun Dominiken San Marco
Guinicelli ( 1 2 3 0 - 1 2 7 6 ) gibi dölce sti! nuovo'nun temellerini ararlar. Dante'yi
rahibe manastırındaki freskolan, refah içindeki kendine güveni yansıtmaktay-
"fazlasıyla ortaçağlı" ve Petrarca'yı "Rönesans'ın habercisi" olarak değerlendir-
dı.
mek, ancak kılı kırk yaran eleştirmenlerin işidir:
Dante Alighieri ( 1 2 6 5 - 1 3 2 1 ) Hıristiyanlığın en büyük şairiydi. Floransa
siyasetiyle fazlasıyla ilgiliydi ve kentin en güzel anıtları yapılırken sokakların-
Di pensicr in pensier, di monıe in monte,
da dolaşmaktaydı. Onun edebiyat ve hayal gücü aşılmamıştır. Gençken Cam-
mi guida Amor, ch'ogni segnato calle
paldino'nun ön saflarında yer alıyordu. Beyaz Guelfe rejiminin kent meclisi
provo conirario alla tranquilla viıa.
yöneticilerinden biri olarak görev yapmıştı ve Siyahlar tarafından kentten sü-
Se n solitaria pıaggia, rivo, o lonte,
rülmüştü. Sürgünde acılı yirmi yıl geçirdikten sonra Ravenna'da, solgun yüzü-
Se n fra duo poggi siede ombrosa valle,
ne defne çelengi koyan Can Grande de Polenta'nın sarayında öldü. Vi/a Nucvcı
Ivi s'acquieta Palma sbigottita;
(Yeni Yasam) adlı eseri ortaçağda ender olarak görülen insanın içsel duygula-
E, com'Amor la 'nvtıa,
rına yönelen bir seyahattir. De Monarchia (Monarşi Üstüne) imparatorluk yö-
or ride, or piange, or teme, or s'assicura:
netiminin canlandırılması için coşkulu bir savunmadır. De Vulgari Eloquentia,
e'l volto che let segue, ov'ella il mena
yerel dilin kullanılmasını savunduğu eseri, onu modern Avrupa edebiyatının
si turba e rasserena,
babası konumuna getirmiştir.
ed in un esser picciol tempo dura;
Dante'nin başyapıtı, Commediai, yüz kantoluk bir şiir olup, hayran kalan onde alla visıa u o m di tal vita esperto
okuyuculardan "İlahi" unvanını almıştır. Eser, şairin öteki dünyada üç diyara, diria: quesli arde, e di suo stato e incerto.
Cehennem'in ( I n f e m o ) derinliklerinden Araf'taki (Purgaıorio) Kefaret Tepe-
si'ne ve Cennet'teki (Paradiso) Gök Katlarına yaptığı seyahatleri anlatır. Ody~
(Düşünceden düşünceye, dağdan dağa,/ Sevgi beni götürüyor, bütün bilinen yol-
sscia ve Aencid gibi bu eser de, bir bakıma Vergilius'un Dante'ye kılavuzluk et-
ları/ huzurlu bir yaşamla uzlaşmaz buluyorum/ İssız bir tepeyi [süsleyen] bir ır-
tiği, geçmişteki ve o dönemdeki insanların gölgelerinin ikna edici bir ortamda
mak veya kaynak olduğunda/ Veya iki tepe arasında gölgeli bir vadi paklandığın-
resmedildikleri macera kitabıdır. Bir yönüyle de Hıristiyan ruhunun, Tanrının
da]/ Huzursuz ruh ancak kendini sakinleşıirebilir/ Ve Aşkın emretligi gibi/
kör edici hayaliyle bağışlanan günahtan selamete varan manevi yolculuğun
Güler, ağlar veya korkar veya güven duyar/ Ve yüz, ruhun götürdüğü yere giden/
alegorisidir. Ve gene bir yönüyle de gelişkin bir ahlaki yapıdır, kaynaşan kişi-
Dönüşlerle acı çeker ve huzursuz olur/ Ve bir durumda kalamaz/ Onu görünce,
likler erdem ve günahlarına göre Lanetliler, Umutlular ve Kutsananlar arasın-
böyle bir yaşamı öğrenen insan/ Der ki: bu ateşler içinde ve durumundan enıın
da dağıtılmışlardır. Dil hoş bir tasarruf içinde kullanımıyla baş döndürür. An-
değil.)12
latılar hem şairin ilginç karşılaşmalarının ayrıntıları hem de içinde gerçekleş-
tikleri ahlaki görüntünün görkemiyle coşturucudur. Buna uygun olarak, insan
On dördüncü yüzyıl ltalyası şiddetli kent-içi kandavaları ve Avrupa'nın ilk
deneyiminin en düşük noktası bütün Sevgi'nin yitirilmiş olduğu yer - donmuş
tüccar bankerlerinin geliştiği zemini hazırladı. Birincisi Serbest Birliklere (da-
Yahuda heykelinin çevresinde bulunan dondurucu cehennemi derinliklerde-
ha çok Conrad von Wolfort, eski Hospitalier Fra Moriale, gezgin şövalyeci Bo-
dir. Dünyevi cennet Araf tepesinin güzel kokulu yamaçlarındadır, burada "acı-
hemyalı Jan veya İngiliz Sir j o h n Hawkwood gibi yabancı paralı askerlere) so-
nın yerini umut alır". Nihai doruk Primum Mobile'nin ötesinde, göksel İşık
nu gelmez yağına fırsatı verdi. Venedik ve Cenova Doğu Akdeniz ticareti için
Gülü'nün yüreğinde, sözcüklere sığmayacak vecd halinin yoğunluğun dadı r.
sonu gelmez deniz savaşlarına giriştiler. Papalarını yitiren Roma aristokratik
"Güneşi ve öteki yıldızları hareket ettiren Sevgi"nin, ("L'amor che movc il sole
partilerin baskı ve hemşehrilerinin ayaklanmaları, özellikle 1347-54'teki haya-
e l'ahre sfelle") kaynağı budur.
li popüler diktatör Cola di Rienzi ayaklanmasıyla yıkıldı. Anjou hanedanı yö-
Dante, aynı zamanda canlı bir efsane kaynağıdır. Bir hikâyeye göre, şair şi- netimindeki Napoli 1. Joaıına'nın (h. 1 3 4 3 - 1 3 8 2 ) ve dört kocasının yol açtıkla-
irlerinden birinin bir eşek sürücüsü tarafından, arada " A r r i , a r r i ! " diye bağıra- rı anarşinin içine düştü.
rak söylendiğini duymuştur. Öfkelenen şair "Cotesto a n i norı vi misi t o" ( " a r r i "
İtalyan bankerler çelişkilerden kâr etmeyi öğrendiler. Kambiyo senedin-
benim tarafımdan söylenmiş değil) diyerek sürücüye vurmaya kalkmıştır. 1 1
den sigorta ve muhasebeciliğe kadar modern finans tekniklerinin hepsini ge-
liştirdiler ve Kilise hiyerarşisini kullanarak Faaliyetlerini Latin Hıristiyanlığının
dirilmesini öğütleyip sonra ömür boyu hapsetmişti. Ailesi Gaetanileri zengin
tamamına yaydılar. Floransa 1 3 3 9 - 1 3 4 9 arasında önde gelen ticarethaneleri-
etmekte, rakipleri Colonnaları yoksullaştırmakta ve Vesper Savaşı'nın sonun-
nin iflas etmesiyle sarsıntı geçirdi ve kredinin aşın genişlemesi nedeniyle ha-
da: Anjouluları Sicilya'nın başına tekrar geçirmekte kararlıydı. Gene de dini
rap oldu, fakat toparlandı. Zenginlikle sefaletin arasına kapitalizm doğdu
hukukun üçüncü bölümü olan 5exus'u ( 1 2 9 8 ) tamamlatan o oldu ve 1300'de
ICOMPUTIO],
ortaya bir jübile yılı fikri atarak, Roma'ya akın edecek bir milyon hacının gü-
nahlarının affedileceğini duyurdu. L/nam 5a«ctam fermanı ( 1 3 0 2 ) , hiç bir yara-
tığın onsuz selâmete eremeyeceği iddiasıyla, papalığın üstünlüğü hakkında
COMPUTIO aşırı ifadeler içeriyordu. Ama Unam Sanciam fermanının çıkarları için yayın-
landığı Fransa ile tartışmaya girerek kendisiyle çelişti. Fransa kralının adamla-
1 4 9 4 T U VKNKI)lK"l'K Lucas l ' a a o l i ' m n Summa de Arilhınctica kitabı yayımlandı. rı tarafından memleketi Anagni'den kaçırılmanın şoku içinde öldü. Floransa
Kitap aynı yazarın Particularis dc Compuiis eı Scripturis " k a y ı t l a r ı n ve Muhasebe- elçiliği sırasında Roma'da Bonifacius ile rastlaşmış olabilecek olan Dante ona
nin Özellikleri Cslııne" adlı risaleyi de içeriyordu. Bu çalışmayla modern muhasebe "yeni Farisilerin prensi" adını takarak hiç de hoşgörü göstermemişti. Injer-
ilk kitabına kavuşmuştu. no'da onu kutsal şeylerden kâr sağlama suçuyla cehennemde gösterir. Paradi-
Pacioli (14-17-1517) veya tanındığı dinsel adıyla Kra l.ııea di San Sepolcro so'da suçlamayı doğrudan Aziz Petrus'uıı ağzından yapar:
Fran s isken bir birader ve önde gelen bir Klnransalı profesördü. Krı iyi bilinen risale-
si De P/vma P r o p o i ' ü o o e d ö O i l ) Leonardo da Vinci tarafından resimionrmşl). Şimdi
Qucg!i ch'usurpa i» lerra ü luogo mî o,
yazarlar onu "muhasebenin babası" olarak anıyorlar. 1
II luogo mio, il luogomio...
Defler tutmakla çili girişli "Venedik yöntemi" İtalyan kentlerinde l'aeioli'nın
yazmasından uzun süre, önce başlamıştı. Yöntem üç d e l k r gerektiriyordu: Noı dölle-
T a n n ' n ı n oğlum hoş bildiği
ri, günltik defler v e d e l l e r i kebir. Not deflerinde biitün işlemler olduğu gibi yazılıyor-
yerimi, evet yerimi, yerimi
du. Günlük defler not deflerinden yazılıyor ve günlük işleri özetliyordu. Borçlar için
yeryüzünde ele geçiren,
solda, m dair. krediler için sağda, in haure. sütun ayrılmıştı. Defleri kebirde her he-
kan ve pislik deryasına çevirdi
sap için bir sayfa vardı ve hesap indeksiyle birlikle her hesabın bilançosunu içeri-
mezarlığımı; buradan düşen lanetli
yordu. İler hesap kapatıldığında, sonuçta kâr ve. zarar ana sermaye hesabına aktarı-
aşağıda keyiflen d ö n köşe şimdi.
lıyor ve işadamının bütün geliri toplam sermaye hesabında görülebiliyordu -
Sistematik muhasebe yöntemleri kapitalizmin gelişiminde bir önkoşuldu. Bu
Buradan görülen, otlakların tümümü yırtıcı
yöntemlerin Avrupa'ya yayılması l'acioli'ııin kitabının basılmasından sonraki yayın-
kurt kılığında çobanların sardığı;
lardan takip edilebilir. Bunlar arasında şunlar vardı: .lan Ynıpyıı ChrislolTol'in A7cır
ey koruyucu Tanrı, niçin korumuyorsun halkını?
ur ınsıructıe ende biwijis de der loofelijckcr constcn dan rekenboixks (Anvcrs.
Kanımızı içmeye hazırlanıyorlar
1543): Valemin Ylenlıer'iıı PraaJque brifuc pour eyler n leııır liıres de ample (An-
Cahorslıılar, Gaskonyalılar: ey güzel başlangıç.
vcrs, 1550). James Peele'in The Manor and fotırmc how lo kepe a perfect recon-
Sana ne kötü son hazırlıyorlar!
um (Londra, 1553)-. Antonio Rocha'nın Compendia y hreve insiıvecîoıı uor lener
libros do cvcnia. cleudas, v de mercacluria (Barcelona. 1564): Claes Pietersz'in Bo-
Papalığın "kötü sonu"ı papaların V. Clemens olarak 1 3 0 5 - 1 3 1 4 yılları arasın-
eekhouwen op die lialicnischc manim? (Amsterdam, 1576) ve Simon Stevin'in l ö r s -
da papalık yapan Gaskonyalı Bertrand de Got'yla başlayan Avignon'daki uzun
leliehc Bouckhouding... (beıdeıı. 1607)
sürgününe dönüştü.
Tarihçiler genellikle unuturlar. En sıradan mesleklerin de tarihi vardır.-' Ve bu
Avignon papalarının Babil sürgünü 1309'dan 1377'ye kadar sürdü. Yakı-
sıradan meslekler, akademik yaşamla birlikle kapitalizmin işlemesinde arlan derece-
şıklı Philippe'in V. Clemens'i acımasızca baskı altına almasıyla başlayan sür-
de işlev sahibi olurlar.
gün Sienah St Catherine'in IX. Gregorius'u ( 1 3 7 0 - 1 3 7 8 ) Roma'ya döndürme
kararıyla sona erdi. Bu ara süredeki yedi papanın yedisi de Fransızdır. Fransız
üstünlüğü altındaki Kardinal Kurulu tarafından seçilmişlerdi. Rlıöne Nehri üs-
Ortaçağın sonlarında Papalık, VIII. Bonifacius'un kısa dönemli kendinden
tündeki Avignon Fransa topraklan içinde değildi, ama Papai - ,.^ Anjoulu hami-
menkul kriz nöbetinden sonra bağımlı ve sürgün konumuna düştü. VIII. Boni-
leri tarafından bağışlanan Venaissin toprakları içinde yer alıyordu ve 1348'de
facius ( 1 2 9 4 - 1 3 0 3 ) "son ortaçağ papası" olarak nitelendirilmiştir. Sefil münze-
seksen bin altına satın alınmıştı. Fransız etkisi fazlaydı ve Templierlerin dağı-
vi Piero del Morrone'den (V. Celestinus) sonra seçilmiş ve onun papalıktan in-
tılması gibi birçok siyasal karar onlar tarafından dayatılmıştı. Avignon papala-
rının otoritesi bazı ülkelerce kabul edilmemişti. Latin Hıristiyanlığı kendi için-
ya Grison, yani "Gri Birlik" dahil "tabi" ve "korunan" topraklar vardı. Alman-
de bölünmüş durumdaydı.
ca, Fransızca, italyanca ve Romanşca konuşanlar vardı. Fakat karşılıklı yar-
Kilise iktidarının küstahça kötüye kullanımı güçlü tepkiler doğurdu. Bu
dımlaşmayı düzenleyen Stans Sözleşmesi ( 1 4 8 1 ) dışında ortak kurum yoktu.
tepkilerden biri, dinsel vecd ve Tann'yla doğrudan birleşme deneyimleri üs-
İmparatorluk Birliğin varlığını 1499 Anlaşması ile tanımış olsa da resmi ba-
tünde durulmastyla mistisizme dönüş biçiminde ortaya çıktı (Bkz. s. 4 6 1 - 4 6 2 ) .
ğımsızlık ilanı söz konusu değildi. İsviçreliler Avrupa'nın en iyi askerleri ol-
Bir başkası, ilahiyatları o kadar da geleneksel olmayan popüler mezheplerin
duklarını göstermişlerdi ve paralı asker olarak her yerde aranıyorlardı. Kıyafet-
çoğalmasıydı. Kilise düzeninin ihanetine uğradıkları duygusu bunların ortak
lerini Miclıalangelo'nun tasarladığı Vatikan'ın İsviçrelileri veya isviçreli
yönüydü. Mülkiyetin selamete engel oluşturduğunu savunan Fraticelli veya
Muhafızlarının tarihi de 1516'ya kadar geri gitmekledir.
Fransisken batınılere, "Beghard" ve "Beguine" olarak bilinen Özgür Ruhun
İsviçre'nin güney ve batısında, köklü Savoie Hanedanı kendi Alp bölgesi
Kardeşleri gezgin dilenciler, panteist olan Alman Luciferciler, mistik Gottcjre-
topraklarını pekiştiriyordu. V. Amadeus (h. 1 2 8 5 - 1 3 2 3 ) Savoie kontluğunun
unde yani Tanrı'nın dostları ve İngiltere'deki Lollardlar bu tür mezheplerden-
Chambery çevresindeki topraklarını Torino'daki Piemoııie prensliğiyle yeni-
di. Ve hepsi Engizisyon tarafından acımasızca takibata uğratılmıştı.
den birleştirdi. Eski bir Haçlı olan ve Conic verde (yeşil kont) denilen VI. Ama-
Kilise reformu, siyasal kaos ve Engizisyon korkusu dikkate alındığında
deus (h. 1 3 4 3 - 1 3 8 3 ) , yoksullara devlet destekli yardım sistemini yürürlüğe
fazla tartışılmış olamaz. Bunun leolojik ve örgütlenmeye ilişkin yönleri vardı.
koydu. VIil. Amadeus (h. 1 3 9 1 - 1 4 4 0 ) Cenevre Gölü kıyısındaki Ripailie'da
Bir süre Balliol Kurulu'nun başkanlığını yapmış olan İngiliz J o h n VVyciffe (y.
münzevi hayatı yaşadı. İmparator onu dük yaptı ve Basel Ruhani Meclisi onu
1 3 3 0 - 1 3 8 4 ) Kilise'nin zenginliğine karşı çıkmış, papalığın üstünlüğünü red-
V. Felix adıyla anıipapa ( 1 4 3 9 - 1 4 4 9 ) olarak seçti.
detmiş ve Eukharist cisim değiştirme (ekmek ve şarabın et ve kan oluşu) öğre-
tisini inkâr etmişti. Dinsel sapkın olarak yakıldı, ama ancak ölümünden son-
ra... Bir süre Prag Üniversitesi rektörü olan Çek Jan Hus (y. 1 3 7 2 - 1 4 1 5 )
BÜYC
NVycliPden çok etkilendi. Kader kavramı ve Seçkinlerin Kilisesi üstünde dur-
du. Bohemya'da Alman hiyerarşisine karşı Çek direnişinin odağı oldu. Hus
I,OLLARDI,ARIN 1395 tarihli "On İki Karar"ı ortaçağ İngiltere Kilisesinin büyüyle
aforoz edildi ve Kilise Genel Konseyi'ııe başvurdu. Adları konulmamışsa da,
ilişkisine doğrudan bir saldırı içerir. Protestan harekeı "büyüyü dinden çıkarı inak"
Wyclif ve Hus Protestanlığın öncüleriydi [BÜYÜ].
konuşumla çok güçlü dürtüye sahiptir ve Protestanlığın bu ilk ortaya çıkışı da bıı
İsviçre (dk ScJıvveıj), adını Luzern Gölü'ndeki Sehvvyz kantonundan alır.
dürtüyü aynı giiçle ifade etmiştir:
Burası on üçüncü yüzyıl sonlarında Alman İmparatorlugu'ndan ayrı siyasal
kimliğini ifade etmeye başlayan üç kantondan biriydi. 1291'de Schwyz, Uri ve
Kilise'de şarap, ekmek ve mumla. su. ııız. >ag veiilıstiyle. taş mihrapla veya giysilerde,
Untervvalden kendilerini savunma konusunda "Ezeli Birlik" anlaşması imzala-
başlık. Iıaçve hacıların asalarında yapılan şev tan çıkarıma ve kutsama işlenilen, kutsal
dılar ve birbirlerine dış müdahaleye karşı yardım etme sözü verdiler. Böylelik-
ilahiyata değil hiiyiirillere ait işlemlerdir, çunkii hız... böyle etkilenmiş lxı Kir yanlıklar-
le, vadilerin özgür insanlarına serf hâkimler atamaya çalışan yerel kontları
da. şeytanın işlerinin ilkesi ıılaıı yanlış inanı,' dışında tıır değişiklik gürnuiyoruz. 1
olan Habsburglardan kurtulmayı amaçlıyorlardı. 1315'te Morgarten Savaşı'nda
bir Habsburg ordusu bozguna uğratıldı ve Birlik öteki isteksiz bölgeler için de
On beşinci, on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda Avrupa her türlti büyü biçimine bağlı-
bir çekirdek oluşturdu. Bunların ilki Vierwaldstaette, yani "Dört Orman Kanto-
lığını sürdürüyordu. Ortalık simyacı, astrolog, kâhin, sihirbaz, ocaklı ve cadılarla do-
nu'nu kuran Kluzern"di ( 1 3 3 1 ) . Sonra imparatorluk kenti Zürih ( 1 3 5 1 ) , Gla-
luydu jSlMYAI |HEXEN| |NOSTRADAMUS|. Kırsal kesimde hortlak, peri. gulyabanı
rus ( 1 3 5 1 ) , Zug ( 1 3 5 2 ) ve güçlü kent devleti Bern ( 1 3 5 3 ) onlara katıldı. Sem-
ve cinler cirit atıyordu. Lollardların gurusıı Wyclif, herkes anlayabilsin diye Kitabı
pach'da 1386'daki atların indirilen şövalyelerin isviçre teberlileri tarafından
Mukaddesi Ingilizceye çevirdi. Ama üç yüz yıl sonra, CromweH'in püriten İngiltere-
parçalandığı bir başka Habsburg yenilgisi kantonların bağımsızlığını pekiştirdi
sinde William Lilly'in astrolojik almanağı Merlınus Anglicus ve ColhxLion of Anacın
(Bkz. Ek 111, s. 1317).
and Moderne l}roı>heeics'\ satış listelerini altüst ediyordu.- Büyü ve din genellikle
On beşinci yüzyıl ortasında Habsburglar, Zürih'i komşularına karşı des- ayırt edilemez d u r u m d a y d ı Hıristiyan azizleri ululayan insanlar Puck, Kraliçe Vlab
tekleyerek bir iç savaş kışkırttılar. Ama Burgonya'ya karşı 1474-1476'daki be- ve Büyücü M e r l i n ' e d e inanıyorlardı. Büyü Reformasyon'dan sonra da gücünü koru-
yaz haçlı kırmızı bayrağın ilk kez taşındığı ezici bir İsviçre zaferi, birliğe bir muştu.
dizi üye daha, Fribourg ve Soloıhurn ( 1 4 8 1 ) , Basel ve Schaffhausen ( 1 5 0 1 ) ve
Dolayısıyla, bu açıdan Protestanlığın büyüye saldırısı. Protestanlığın sözde za-
Appenzell'i ( 1 5 1 3 ) kazandırdı. Böylece İsviçre batıda Juralardan, doğuda Ti-
fere eriştiği ülkelerde bile ancak kısmı başarı sağlayabildi. Ama köktencilerin niyet-
rollere kadar uzandı. Cenevre Gölü çevresindeki Vaud, yukarı Rhöne'dakı Va-
leri sarsılmazdı. Wyclifden sonra Lutlıer'in günah bağışlama belgelerine (Bkz. s. 524-
lais, Lugano Gölü'ne kadar güneye uzanan Ticino ve doğuda Graubunden ve-
r
! ;>2,>) ve Calvin in cisim değiştirmeye sihir' diye saldırıları geldi. Dinsel yaşamın do-
İmparatorun İtalya'da bulunduğu sırada gizlice yürütülmüş bir işti. Papalıkla
karşı karşıya gelişi ve sonunda Anagni rezaletinin patlak vermesi para konu-
i gaüsiiıyle ilişkili her yönü kuşkuyla karşılanır oldu. Protestanlar yemin, mucize, kut- sundan başladı. Papa Bonifacius'un din adamlarının vergilendirilmesini engel-
sama, simge. imge. kutsal su. azız günü, ayın. hacılıktan nel'rel ediyorlardı Dahası.
lemek için çıkardığı Clericis taicos fermamyla yüzleşince, basitçe yurtdışına
Protestan Hıristiyanlık büyüden uzak kabul edildiğinden. Protestanlığın düşmanı
her türlü para çıkışını yasakladı. Templierlere karşı yasaklamayla biten kan
"papalık ayinleri" büyüyle eşdeğer tutulmuştu. Papa büyücü \e Katolik ayini şeytan
davası, kıskançlıkla başlamış ve kinle sürdürülmüştü. 1 3 0 8 - 1 3 1 2 yıllarındaki
işlerinin parçasıydı.
mahkemeleri Şeytanla ve dinsizlerle birlik oldukları iddiasıyla acımasız suçla-
Gerçekle bu görüşler yüksek derecede ikiyüzlülük içeriyordu. Bütiin kural ve
malarla, işkenceyle alınmış itiraflarla ve sonunda kanuna uydurulmuş cinayet
reformlara karşın Proleslan din adamları sınıfı büyüyle modııs ı-'mTKtfolıışlurmak-
ve devlet soygunculuğuyla yürütüldü. Son Üstadı Azam Jacques de Molai'nin
l a n kaçınmadılar. Anglikan ve huteryenler. dinsel törenlere Kalviııist. Anabaplist ve
Paris'te bütün itiraflarını geri aldıktan sonra yakılarak öldürülmesi silinmeye-
öteki evangclistlerden daha yakındılar. Ama haç işaretim, mahkeme yeminlerini, do-
cek bir leke olarak kaldı l A N G E L U S ! .
ğumdan sonra kadınların "kilise z ı y a r e l f n i terk etmek zordu. Kilise binalarının, sa-
vaş bayraklarının, yiyecek, gemi ve mezarların kutsanmasını terk etmek olanaksız Ama Yakışıklı Philippe kalıcı kurumların da banisiydi. Légistes yani hu-
görünüyordu. Proiestanlık, bilinçli inanca verdiği önemle yeni tür bir Hıristiyanlık kuk danışmanlarının yardımıyla tebasını soymak, soygunlarını kurumlaştır-
yaratmak istiyordu, ama büyü hiçbir zaıııaıı ortadan kaldırılamadı. mak ve bunları ulusal oydaşma kılığına sokmak için her türlü vesileyi bulu-
Büyünün gerilemesi gerçekte on yedinci yüzyılın sonlarına kadar başlamadı yordu. Kılavuz edindiği ilke Roma'nın quoâ principi plaçait legis habet vigorcm
Bu gelişme Bilimsel Devrime (Bkz. s. 551-jö'I), sonuçla akılcılığın yükselmesine, mo- (kralı memnun eden her şey yasa gücündedir) vecizesiydi. Eski kraliyet sarayı
dern tıbba, malemalige ve olasılığın daha fazla kavranmasına, daha az tehdit edici halkı üç kola bölünmüştü: kraliyet konseyi krallığı, cfıambn? des comptes, yani
loplumsal çevrenin oluşmasına bağlanır [LLOYD'S|, Ama büyüye duyulan inanç ve hazine dairesi maliyeyi yönetiyordu, parlamento kraliyet adaletinden sorum-
dinle olan karşılıklı bağımlılığı hiçbir zaman yok olmadı. Yirminci yüzyılda yıldız lal- luydu ve bütün kraliyet fermanlarını düzenliyordu. Soylular, ruhban sınıfı ve
ları her yerde bulunmaktadır, blollardlar ülkesinde ayin büyüsü Britanya monarşisi- halktan kişilerden oluşan ve ilk kez 1302'de toplanmış olan états généraux ger-
nin yeni rılücllerıyle canlanmış. H)53'leki taç giyme töreniyle doruğa çıkmıştır. 3 Po- çek bir parlamento değildi ve kraliyet politikalarını onaylıyordu. Yakışıklı Phi-
lonya ve İtalya gibi Katolik ülkelerde papazlar motosikletten futbol maskotlarına lippe zamanında ölerek bir balk ayaklanması yaşamadı, ama onun düzenleme-
kadar her şeyi knısarlar. Vaiikan halen inançla şifa dağılma ve kehaneti benimse- leri 1789'a kadar fazla değişmeden devam etti.
mekledir |BERNADETTE| |FAT1MA|. Komünizmin Ortodoks dinini ortadan kaldırdığı Capet hanedanı veraset sorunu nedeniyle 1316'da kargaşaya düştü. Yakı-
Rusya'da bile astroloji inancı ve periler tasfiye edilememektedir şıklı Philppe'in üç oğlunun altı kızı olmuştu, ama erkek varis yoktu. X. Louis
Büyü ve dm araştırmaları kaçınılmaz olarak önyargı ve tercihlerle iç içedir. le Hutin (Kavgacı) aniden ölünce arkasında bir kız, hamile bir kraliçe ve doğ-
Krazer'ın Altın D a l ı n d a n beri bilimsel antropologlar tarafsız olmaya çalışmaktadır- mamış bir çocuk bıraktı. Bu çocuk 1. Jean Le Posthume adıyla bir haftadan kı-
lar. Ama bilim adamları başka halkların büyülerini karalama eğilimine her zaman sa süre yaşadı ve hükümdar oldu. Bunun somul sonucu, Salique Yasası adı ve-
dırenemezler. Bu da bir tür batıl inanç o l u ş l u m yor olabilir |ARICIA|. rilen, Louis'nin kardeşlerinin hukukçularının kız kardeşleri (ve bütün Fransız
kraliyet ailesinden izleyen kadınları) dışlayan sistemin kabulü oldu. Ama
1328'de taht yeni bir hanedan kurucusu, Philppe de Valois'ya geçince tahta
İmparatorlukla Papalığın yaşadığı kargaşa karşısında Fransa krallığı Avrupa'da çıkma hakkına meydan okundu. Hak iddia eden Yakışıklı Philippe'in kalan
başat güç olmak için tarihi fırsatların ilkini yakalamıştır. Aziz Louis'nın miras- tek torunu İngiltere kralı 111. Ed ward'dı [MONTA1LLOU].
çıları olarak son üç Capet kralları kuşağı: 111. Philippe le Hardi (Cesur) (h.
1 2 7 0 - i 2 8 5 ) , IV. Philippe le Bel (Yakışıklı) (h. 1 2 8 5 - 1 3 1 4 ) ve sonuncunun üç
oğlu, X. Louis (h. 1 3 1 4 - 1 3 1 6 ) , V. Philippe (h. 1 3 1 6 - 1 3 2 2 ) ve IV. Charles (h. ANGELUS
1 3 2 2 - 1 3 2 8 ) sayı ve zenginliği arlan ve iyi yönetilen geniş bir nüfusa hükmet-
mişlerdir. Avantajlarım yurtiçinde o kadar iyi kullanamamaları kısmen hane- PAPA 11. Urbanus Birinci İlaçlı Scl'crı için vaaz ederken, insanları günde iiç kez An-
dan ardıllığının çatışmak yapısına, kısmen de İngiltere'yle girişilen yıkıcı sava- gelus okumaya davet etmişti. Kutsal Bakire İlaçlıların knruyııcusuydıı ve Arıgclua
şa ve salgın hastalıklara bağlanabilir.
Domini annunciaviı Manav (Tanrının meleği Meryem'e bildirdi) diye başlayan dua
Aziz Louis'nın torunu Yakışıklı Philippe. yumuşak yüzlü, fakat sert huy- çoktan B a k i r e y e yönelen standart niyaz olmuştu. Papanın isteğine uyulmadı. Ama
luydu. Değeri düşük para basıp ustaca vergiler koymasıyla ünlenmişti. Top-
Sainies Poıtou'dakı Sainı-Pierrc katedrali istisnaydı. Saintes'dekı duacılar bu duayı
raklarını genişletme yolundaki lek eylemi ( 1 3 1 2 yılında Lyon kentini alması)
lıklarını almışlardı. Kritik an, 1. Edward savaşla geçen on yıldan sonra veraset
düzenli söyledikleri gibi gıin doğumu, öğle ve günbatımında bağlılıklarını ifade çi-
mücadelesine müdahale ettiğinde geldi. Tahtta hak iddia edenlerden J o h n Bal-
mek için çan çalma geleneğini de başlatmışlardı.
liol (öl. 1315) ingiltere'de hapsedilmiş ve sonra Fransa'ya sürülmüştü. Bir di-
Papa XXII. Jobanncs. K î l f i ' d e öncüllerinin yerel geleneğe göre uygulamasını
ğeri, Robert the Bruce (h. 1 3 0 6 - 1 3 2 9 ) Haziran 1314'ıeki Bannockburn çarpış-
canlandırdı. Azizeler âdetinin bütün kiliselerde uygulanmasını emretti.' Başka otori-
masının galibi, İngiltere'nin önce tabısı oldu, sonra Iskoçya'nın kurtarıcısı
teler bu uygulamayı I 4 ö 6 ' d a . III. Callixius'un papalık dönemine bağlarlar. İler du-
olarak ortaya çıktı. Ama Iskoçya'da halkı direnişe geçiren William Wallace
rumda. A n ^ u s çanları Müslıimanlardaki müezz.in sesleri gibi batin Hıristiyanlığının
( 1 2 7 0 - 1 3 0 5 ) kadar etkili olanı yoktu. İhanete uğrayıp Londra'da haydut diye
bul ün kent ve köylerinin karakteristik özelliği oldu. Ortaçağ fonda gürültünün bulun-
asılan Wallace Iskoçya davasının şehit kahramanı oldu:
madığı zamandı. Fabrika, motor, trafik, radyo, fon müziği yoktu. Ses değerini yiıir-
meınişıi. Küçük kentlerin dar. kalabalık sokaklarında satıcıların bağırmaları zana-
atkarların dükkânlarından gelen seslerle karışıyordu. Ama geniş kırlarda doğanın Scots, wha hae wi' Wallace bled,
sesi bozulmuş değildi. Kilise çanlarıyla yarışan ı.ek ciridi ses ağaçlardaki rüzgar se- Scots, wham Bruce has aften led.
si, sığırların böğürmesi ve uzaklardan gelen demirci örsünün çınlamasıydı |SES|. Welcom e to your gory bed
Or to victorie. 1 4

iskoç lordlar Arbroath Bildirisi'nde ( 1 3 2 0 ) "ingiliz yönetimine asla tabi olma-


Üç Edward Plantegenet yönetimi döneminde (1. Edward (h. 1 2 7 2 - 1 3 0 7 ) , 11.
maya kararlıyız" diye Papaya bildiriyorlardı, "özgürlük ve yalnız OzgUrlUk ıçiıı
Edward (h. 1 3 0 7 - 1 3 2 7 ) ve III. Edward (h. 1 3 2 7 - 1 3 7 7 ) ) İngiltere bir yüzyıldan
savaşıyoruz! " 1 5 Sonunda 1328'de davalarım kazandılar.
daba uzun bir süre içinde sadece üç hükümdar gördü. Baronların çatışması ve-
ya dış savaşlar yok değildi ve Plantagenetler Gaskonya ve Guyenne'i Fran- lngiltere-lskoç savaşları İrlanda'da doğrudan etkisini gösterdi. I. Ed-
sa'daki fiefleri olarak ellerinde tutmayı sürdürdüklerinden toprak temeli halen vvard'ın Dublin'deki genel valisi Sir J o h n Wogan, kıtadaki "örnek parlamen-
değişkendi. Ama Flandre'la yün ticareti gelişiyor ve kentler büyüyordu. I. Ed- tomu izleyerek 1297'de İrlanda Parlamenıosu'nu kurdu. Ama ingilizlerin Ban-
ward döneminde, özellikle hükümet yönetimini pekiştirmek için Britanya nockburn'deki yenilgisi trlanda lordlarına isyan etme fırsatı verdi ve 1315-
Adalarında İngiltere'nin egemenliğini sağlamak için ayrıntılı politikalar uygu- 1318'de üç yıl boyunca, iskoç Bruce'u kral kabul ettiler. İzleyen kargaşa dolu
landı. De Monlforl'un otuz yıl önceki örneğini izleyen 1295 "örnek parlamen- yıllar, Kilkenny Kararı ( 1 3 6 6 ) Dublin'de sınırlı İngiliz egemenliği ve Ingilizce-
tomu shirc"lerin şövalye ve lordlarıııın yanı sıra bwrgesleri de kapsıyordu ve nin kabulüyle teslimiyetçi Yerleşme Sınırı ile son buldu.
böylelikle Avam Kamarası'nm temelini oluşturmuştu. Magna Carta bir kez da- 1 3 4 7 - 1 3 5 0 yıllarındaki "Kara Veba" Avrupa'nın küçük sıkıntılarını oldu-
ha onaylanmıştı. Ama 1297'de Stepney Green'de parlamento tarafından kabul ğu gibi dondurdu; bu dünyanın 6. yüzyıldan beri görmediği ve 1840'lara kadar
edilen bir ekleme, temsilciler olmadan vergi konulmaması ilkesini benimsiyor- görmeyeceği veba salgınıydı. Birbiriyle bağlantılı üç hastalıkla (hıyarcıklı veba,
du. Bundan sonra Westminster Hall İngiltere parlamentosunun sürekli kan zehirlenmesi vebası ve akciğer vebası) yok edici bir salgın oldu. İlk iki lür
mekânı oldu. Edward'in Quo Warranto ( 1 2 7 8 ) emirnamesi baronların ma- kara sıçanla taşınan pireyle bulaşır, havayla taşınan üçüncüsü özellikle hızlı ve
likânelerini tehdit ediyordu, ama miras kalan malikânelerin korunmasını ölümcüldür. En yaygın olan hıyarcıklı veba pasicııreîla pestis. basili kurbanının
onaylayan İkinci Westminster Kararı ( 1 2 8 5 ) hem monarşinin hem kiracıların kasık veya koltuk allında nodul veya kabarcığa neden olur ve deride lekeler ve
yararınaydı. Clericis laicos konusunda kilise ile giriştiği çatışmanın tek hedefi iç kanama yaratır. Uç veya dört gün dayanılmaz acılardan sonra kabarcık pat-
din adamları sınıfını dışlamaktı. Harlech'den Conway'e kadar muhteşem kale- lamazsa ölüm kesindir.
ler zincirini elde tutmak için girişilen Gallerin fethi kalıcı oldu. Ama lskoç- Ortaçağ tıbbmda bulaşıcı hastalık ve enfeksiyon genel olarak bilinmekle
ya'nın fethi İskoçların tam bağımsızlık isteklerini canlandırdı. Babasının Pac- birlikte vebanın nasıl geçLiği konusunda özel bir bilgi yoktu. Kentlerdeki kala-
tum servare "Sadakatini koru" vecizesini anlamayan II. Edward, kraliçesinin balık kira evleri ve zayıf sağlık koşullan fareler için mükemmel ortamlardı. So-
emriyle Berkeley şatosunda öldürüldü. III. Edward Fransa'yla sonu gelmeyen nuç kille halinde ölümlerdi. Boccaccio yalnız Floransa'da yüz bin ölümden
Yüzyıl Savaşlarına girişti. söz eder. Paris'le bir günde sekiz yüz ceset görülmüştür. Kinik İngiliz kronikçi
Henry Knighton "Marsilya'da olanları anlatacak yüz elli Fransiskenden bir kişi
lskoçya, İngiltere'den kısa süre önce ulus-devlet olarak ortaya çıkmıştı.
kalmadı Bu da iyi" diye yazıyordu. 1 6
İskoçlar Norman fethine doğrudan tabi kılınmamışlardı ve İngilizler Gallilerle
anlaşmadan önce Gal kabileleriyle modus vivcııdi'ye varmışlardı, iskoç mo- Orta Asya'da başlayan salgın korkutucu hızla yayıldı. Önce doğuya Çin
narklar ve soylular İngilizlerin Fransa'daki gelişmelere müdahil oldukları ka- ve Hindistan'a yöneldi, Avrupa'da ilk kez 1 3 4 6 yılında Kırım'daki Tatar muha-
dar İngiltere'deki gelişmelerle iç içeydiler. Ama daha iki yüzyıl önce bağımsız- saran altında bulunan Ceneviz kenti Kefe'de rapor edildi. Kenti kuşatan Tatar-
lar direnişi kırmak için ölenlerin cesetlerini mancınıkla kente attılar. Kenti sa-
vunanlar kalyonlara binip kaçtılar. Ekim 1347'de salgın Sicilya'da Messina'ya
ulaştı. Ocak L348'de Kele'den geldiği iyi bilinen kalyonla Cenova'ya vardı. din adamı almayanlar için fazlasıyla gevşek olan iki düzeyli ahlak sistemlerine iha-
Korkuya kapılan hemşehrileri tarafından kovulan gemi Marsilya ve Valen- net ediyorlardı. Yaşamlarının sonunda birinciler, rilüel ölüm orucu cndtıra'ya yalı-
cia'ya gitti. Aynı kış salgın Venedik ve öteki Adriyatik kentlerini sardı ve Piza, yorlar. din adamı olmayanlar ril-iicl consolamcnlum yani "bağışlanma" töreniyle
Floransa ve Orta İtalya'ya geçti. Yazın Paris'teydi ve yıl sonunda Manş Deni- "sapkınlaşLırılıyor"lardı.
zi'ni aştı. 1349'da Britanya Adalart'nın kuzeyine vardı, doğuda Almanya ve Gü- Yarı Katbar yarı Katolik topluluğun geleneksel ikilemi Sybille Picrre'in kız be-
ney Balkanlar'a geçti. 1350 de Iskoçya, Danimarka ile tsveç ve Hatısa kentleri beğinin başına gelenlerle gösterilebilir. Kız consolamcnıumdan geçmişti. Pvıfvailor
yoluyla Baltık ve Rusya'ya girdi. Salgının bulaşmadığı Polonya, Pirenelerdeki hasla bebeğin süt veya et yemesini yasaklamıştı. Anne "onlar evden çıkınca dayana-
Bearn kontluğu ve Liege gibi çok az yer kaldı. madım. gözlerimin önünde kızımın ölmesine izin veremezdim" diyordu. "Onu göğsü-
me aldım. Kocam geri geldiğinde... çok üzgündü." 2
Ortaçağ Occitaniyasında günlük yaşam özel bir iklim taşıyordu. İnsanlar açık-
MONTAILLOU ça ağlayabiliyorlardı. Cinsel birleşmede karşılıklı zevk bulunduğunda günah görmü-
yorlardı: geliştirilmiş iş elikleri yoktu ve çarpıcı zenginlik karşısında belirgin hoşnut-
PİRKNI'ÎLKR'DKKI Foix kontluğunun Pasmiers piskoposu. Jacques Fournies 1318- suzlukları vardı. Yüksek bebek ölümüne karşı çok sayıda bebek yapıyorlardı, fakat
1325 yıllan arasında, diyakozluğımdaki dinsel sapkınlığa karşı engizisyon harekâtı kayıplar karşısında da ilgisiz değillerdi. Katolikliğin sapkınlıkla karıştığı, büyü ve
y ü r ü t m ü ş t ü r . Üç yüz yetmiş davada yüz on dört sanığı incclcdî. bunların kırk sekizi folklorla dolu karmaşık bir inanç dünyasında yaşıyorlardı. Ve ölüm çok sık ziyaretle-
kadındı ve y i r m i heşi Monlaillou köyıindendi. Bütün soru vc yanıtlar piskoposluğun rine geliyordu.
kayıt defterine geçirilmiştir. Piskopos Pournier'nln meslek yaşamı Panmiers'deki gayretinden zarar görme-
Monlaillou, ostal veya c/om f/5 olarak bilinen y i r m i allı ana klandan gelen elli di. 1327'de kardinalliğe yükseldi ve 1334'lc XII. Benediclus adıyla papa oldu. Kayıt
ayrı hanede yaşayan iki yüz elli nüfuslu bir köydü. Tepedeki şatodan dipteki kiliseye derteri Vatikan Kütüphanesi'ne girdi. Fin kalıcı anıtı da Avignon'dakı l'alaıs des l'a-
uzanan bir yamaçta yerleşmişıi. Sakinleri genellikle köylü ve zanaatkardı. Ayrıca pes'dıi' (Papalar Sarayı).
yaylacı çobanlık cabanes, y a n i " s ü r ü " olarak örgütlenmiş Kalalonya yaylalarına
uzanan yaygın bir meslekti. Resmen Roma Katolik mezhebinden olmakla birlikle, ço-
ğunlukla gizli Kalhar mezhebindendi 1er, ağıl ve kilerlerinde rehber PerfeciHeri saklı- Vebayı tanımlayan en iyi yazılardan biri Galli şair leuan Gethin'e aittir. 1349
yorlardı. Kngızısyon korkusuyla doğal kan davaları ve rekabet çoğalmış ve Mart veya Nisanında patlak veren salgının tanığıdır:
1308'deki son ziyaretle köy "hayvan ve çocuk çölü'ne dönmüştü. Kayıtlar köy yaşa-
mının her yönüne ışık tulan bir tür tarihsel mikroskop işlevi görmekledir. Onlu tarih- " Ö l ü m ü n kara bulut gibi üstümüze çöktüğünü gördük. Veba gençleri aramızdan
çisi "Monlaillou yalnızca okyanusla bir damladır" diye yazar, "ama içinde yüzen tek kesip alan, hoş yüzlere karşı da hiç acıması olmayan acımasız bir hayalettir. Kol-
hücrelileri görebiliyoruz". 1 tuk altında şiş çıkana eyvahlar olsun... elma biçimindedir, soğan başı gibidir, kim-
Clerguc osialmin y i r m i iki üyesi köye egemendi. Sonuna kadar dinsel sapkın seyi ayırt elmeyen küçük bir çıbandır. Yanan kor gibi fokurdar, kül rengi acı

olan yaşlı l'oııs Clergue dört oğul, iki kız sahibiydi. Oğullarından Pierre. Monlaillou şey... Kara bezelye tohumuna benzerler, gevrek fok balığı parçaları gibidir... mid-

papazıydı ve bir kadın düşkünüydü, bu adam hapisle ölmüştür. Öteki oğul Bernard ye kabuğunun közleri gibi karmakarışık, yarım penslik para büyüklüğünde kara

bayie, yani malikane kâhyasıydı ve kardeşini kurtarmak için tanıkları yalan yemin beladır..." 1 7

etmeye teşvik etlikten sonra onunla aynı yazgıyı paylaştı, Pons'un dul karısı Men-
garde, Montaillou sapkınlarının kadın reisiydi, ama gene de kilise bahçesine gömül- Halkın vebaya tepkisi panikten görev bilir metanete, vahşi sefahate kadar de-
dü. Papazın sevgililerinden soylu bir kadın olan Bealriœ de Plaiııissoles. önce Foix ğişkenlik gösteriyordu. Kaçabilenler kaçtı. Boccaccio'nun Dccamcron'u veba
kontunun dizdarı vc ajanı Bfırengcr de Roııuefort'la evlendi. İki kez dul kaldı ve bir süresince bir şatoya sığınmış erkekli kadınlı bir topluluk arasında geçer. Hayâ
kez ona Iceavnz etmiş olan papazın gayrimeşru kuzeni. Pathaud'nun kapatması ol- sınırlarını aşan bazıları içki ve cinsellik düşkünü orjilere başvurur. Din adam-
du. Yaşlandığında bile sayısız yatak arkadaşı olan Beaırıce dört kız sahibi oldu ve ları genellikle cemaatlerini yönlendirememe durumunda kalmıştır. Bazı yerler-
her şeyi Isngızısyona anlaıu. I 3 2 2 ' d e pişman bir sapkın olarak çifte sarı haç taşıma- de hastalar kendi başlarına bırakılmıştır. Kara bayrak terk edilmiş mahalle kili-
ya mahkûm edildi |CONDOM|. selerinde mahzun dalgalan m ıştır. Tanrının günahları nedeniyle insanları ceza-
k a l h a r l a r ı n dinsel âdetleri kışın uzun ateş başı sohbetlerinde vc uzun, samimi landırdığı inancı yaygındı.
bit ayıklama mevsimlerinde coşkuyla konuşuluyordu. Pcrfccu için fazlasıyla sıkı ve Kayıpları hesaplamak zor ve çok teknik bir görevdir. Çağdaş tanıklar ge-
nellikle ve açıkça abartılıdır. Boccaccio'nun Floransa'da yüz bin kişi öldüğü
haberi kentin bilinen toplam nüfusunu aşmaktadır; 5 0 . 0 0 0 daha yakın bir tah-
min olabilir. Genel olarak kentler kırsal kesimden, yoksullar zenginlerden, PROSTIBULA
genç ve güçlüler yaşlı ve zayıflardan daha fazla kayıp verdiler. Ölen papa veya
kral olmadı. Nüfus sayımına benzer bir veri yokluğunda, tarihçiler hesaplarını 1350'DEN y, 1480'lere kadar uzayan ortaçağ Avrupasının son dönemi, "fahişeliğin
parça parça kayıtlara dayandırırlar. İngiltere'de mahkeme kayıtları, frank- allın çağı'ydı. 1 Provtıbula pııbiica, kanun tarafından ruhsat verilen genelevler bir-
pledge (mahallelinin davranışlarında on iki yaşından büyük erkekleri sorumlu çok kemle açıldı. Taraseon gibi beş yüz veya allı yüz hanelik küçük bir yer on beledi-
tutan eski bir yasal düzenleme) harç ödemeleri, otopsi sorgulamaları veya pis- ye fahişesi besliyordu. Kilise itiraz etmedi. Kölülük mevcut olduğuna göre yönlendi-
koposluk kayıtları kullamliT. Özel çalışmalar çok yüksek ölüm oranları göster- rilmeliydi. Ruhsatlı zina sokaktaki düzensizliği dindirirdi, gençleri oğlancılık ve daha
mektedir; Oxfordshire'deki Cuxham malikânesi, sakinlerinin üçte ikisini kay- kötüsünden korur ve onları evlilik görevlerine hazırlardı. MtfO'den sonra uygulama
betmiştir; l s ingiltere'nin mahalle papazlarının cemaatleri % 45 oranında değişti. Pahalı kadınlar zenginlere hizmet ettiler ve birçok genelev kapalı İdi. Protes-
küçülmüştür. Ama genel sonuçlara varmak güçtür. Dikkatli tahminler kayıpla- tan ülkelerde düşmüş kadınlar yeniden eğitime tabi tutuldu. 2
rı üçte bir olarak gösterir. "Kara Veba sonunda Avrupa'da üç kişiden birinin Tarih boyunca fahişelik ruhsalla kontrol edilmekle, beyhude yasaklar ve gay ri
öldüğü... gerçekten pek de uzak sayılamaz."' 9 Bu durumda ingiltere'de 1 , 4 - 2 resmi hoşgörü arasında gidip geldi.
milyon kişi, Fransa'da sekiz milyon ve bütün Avrupa'da herhalde otuz milyon
kişi ölmüş demektir.
Kara Ölümü izleyen dönemde halk ayaklanmaları dönemin önde gelen özelliği
Böyle büyük can kaybının toplumsal ve ekonomik sonuçları da büyük ol- oldu. Hayatta kalan köylülerden talep edilen yük ağırdı ve azalan emek gücü,
malı. Gerçekten de Kara Veba tarihçiler tarafından Batı Avrupa'da feodal siste- İngiltere'de Tarım tşçileri Statüsünde ( 1 3 5 1 ) olduğu gibi ücretleri düşük tut-
min gerilemesinin belirleyici noktası olarak görülmüştür. On dördüncü yüzyı- ma eğilimine karşı direndi. Köylü jacqueric'si acımasızca bastırılmadan önce
lın ikinci yarısı açıkça malikânelerin boşaldığı, ticaretin zayıfladığı, emek İle de France ve Champagne'da soylu şatoya ve ailelerine saldırdı. Ama 1378-
kıtlığının ve kentlerde hoşnutsuzluğun yaşandığı dönemdir. Ama bugünlerde 1382'deki salgından tam bir kuşak sonraki ayaklanmalar, bazı genel toplumsal
uzmanlar bu değişikliklerin 1347'den önce görülmeye başladığını ileri sürü- hastalıkların belirtisi olarak ortaya çıkar. Marksist tarihçiler bu olayları sınıf
yorlar. Demografik gerileme bile en azından otuz yıl öncesinden başlamıştır. savaşının "zamansız karakteristiğine kanıt olarak görürler. Bazıları da bunları
Yani Kara Ölüm bu süreçlerin başlatıcısı değil hızlandırıcısıdır. Serfler artan "geleceği olmayan öfke patlamaları" olarak küçümser. 2 0
biçimde angarya yükümlülüklerini para ranta dönüştürüyorlar ve daha hare- Ancak olayları yaşayanların, kentlerdeki salgın kargaşa, kırsal kesimdeki
ketli, daha az bağımlı bir emek gücü oluşturmaya başlıyorlardı. Feodal vassal- daha yaygın şiddetle kendisini gösterince korkuya kapılmakta haklı nedenleri
ler askeri ve hukuki zorunluluklarını nakit ödemeye dönüştürüyorlar ve İngil- vardı. 1378'de ciompi, yani yün-tarakçıları Floransa'da isyaıı edince kenti bir-
tere'de piç feodalizm denilen olguyu yaratıyorlardı. Hepsinden önemlisi insan kaç ay ellerine geçirdiler. 1379'da Gand ve Bruges dokumacıları Flandre kon-
gücü azlığıyla karşılaşan emek pazarında ücretler elbette taleple birlikte yük- tuna karşı 1320'lerin olaylarını anımsatır biçimde ayaklandılar. İki isyanda
selecektir. Para ekonomisi genişlemişti, toplumsal engeller tehdit altındaydı kraliyet orduları tarafından meydan savaşı yapılarak bastırıldı ve Gand savaşı
iPROSTIBULAj. altı yıl sürdü. 1381'de İngiltere'nin çeşitli kontluklarında köylü isyanları çıktı.
Psikolojik travma çok derin oldu. Kilise kurum olarak zayıflamakla bir- 1382'de sıra Paris'teydi.
likte halkın dindarlığı arttı. Hayır kurumları çoğaldı. Yoğun sofuluk moda ol- Hareketin dallanıp budaklanması, Fransa sarayında bulunan Floransalı
du. insanlar Tanrının gazabının yatış tırıl ması gerektiğini hissettiler. Alman- tüccar Buonocorso Pitti tarafından kâğıda döküldü:
ya'da Avignon'dan gelen emirlerle baskı altına alınana kadar birçok flagellant
(başkasını veya kendini kırbaçla cezalandıran) cemiyet doğdu. Günah keçileri "Gand halkı senyörleri, Burgonya düşesinin babası olan Flandre kontuna karşı
arandı. Bazı yerlerde cüzamlılar seçildi, başkalarında Yahudiler suları zehirle- ayaklandı. Kalabalık halinde Bruges'e yürüdüler, kenli aldılar, kontu kovdular ve
mekle suçlandı. Eylül 1348'de Chillon'da Yahudiler yargılandı ve işkenceyle memurlarını soyup öldürdüler... Önderleri Philip van Artvelde'ydi. Flaman isyan-
kanıt toplandı. Bu toptan pogromların işaretiydi. Basel'de bütün Yahudiler ah- cıların sayısı arılıkça Paris ve Rouen halkına gizli elçiler gönderildi... Böylece bu
şap binalara dolduruldu ve canlı canlı yakıldı. Stuttgart, Ulm, Speyer ve Dres- iki şehir Fransa kralına karşı isyan etti. Paris halkının ilk ayaklanması bir seyyar
den'de benzer sahneler yaşandı. Strasbourg'da iki bin Yahudi kesildi, Mainz'de satıcının sattığı sebze ve meyvelerden vergi alınmak istenmesi üzerine 'kahrolsun
sayı on iki bin kadardı. Almanya Yabudilerinden kalanlar Polonya'ya kaçtı, grtbdle' (tuz vergisi) diye bağırmasıyla patlak verdi. Bu bağırtıyla birlikle halk ver-
bundan sonra da Avrupa'nın önde gelen Yahudi merkezi burası oldu [ALT- gi toplayanların evlerine koştular ve onları soyup öldürdüler... Popolo grosso veya
MARKT) [TEFECİLİK], Fransızcada boutgeois denilen varlıklı insanlar, kalabalığın kendilerini de soyaca-
ğından korkarak silahlandılar ve onları durdurmayı başardılar." 2 1
| ALTMARKT
Büro başkanı daha sonra yır/, oluz beş bin ölü tahmininde bulunmuştur. Briıanyalı
bir tarihçi yüz yirmi-yüz elli bin arasında ölüm olriııgıı tahminini yürü Ilıyor. 11 İliç
| 1349'DA Büyük Perhizin arifesi Perşembe günü. Dresden'de Mtmarkı Kski Kent
kimse SS kordonlarının arkasında sayısız araba bir kez daha A l t m a k r l ' ı n odun ateşi-
Meydanı yanan odunların dumanıyla dolmıışiıı. Yleıssen diıkii kenlin bütün Yahudi-
ne cesol taşırken, sayılmayan kaç ölü olduğunu bilmiyor.
j lerinin. herhalde vebayı yayma suçundan yakılmalarım emretmişti. Bu gerçek ttulo-
Akının stratejik etkisi hafif görünüyor. İki gün içinde Dresden'e trenler yollan-
rial'c, Çhroımım i'anvm M r s r / a ı s e ' d e anlatılır. 1
dı. Can alıeı önemdeki savaş rabrikalan Drcsdcn-Neusıcdlitz elektronik tesisi gibi ha-
| Alu yüzyıl sonra, başka bir Perhiz Perşembesinde, 13 Şubat, 1945'ıe s a a l ak-
sar görmemişti. Kızıl Ordu 8 M a y ı s a kadar gelmedi.
' şanı onda Dresden'in eski meydanı, üslünde uçan RAK 83 filosu keşif uçaklarından
Bunun ardından enformasyon savaşı başladı. Associated Press'in daha sonra
i alılan aydınlatıcı alevlerle ışıldadı, Mımarkl. Avrupa tarihinin en yıkıcı bombardıma-
sahip çıkılmayan bir haberinde "Müttefikler, uzun sunidir beklenen Alman nüfus
nına hedef alanı olarak seçilmişti,
merkezlerine terör bombardımanı kararını sonunda aldılar" deniliyordu. Bir Nazi
| Yalnızca askeri ve sınai hedeflerin bombalanacağı yolundaki açıklamaya kar-
açıklaması bunu doğruladı: "SHAI5K savaş suçluları soğukkanlılıkla masum Alman
; şııı RAI ; vc USAI\ Alman burıv/alle'nin yolunu seçerek, ayrımsız biiiün alanı bomba-
halkını yok etme kararı aldı". Avam Kam arası' nda 6 Mart 1945'te milletvekili Ric-
j lama stratejisini benimsediler, VIülielik Bombardıman Saldırısının Öncelikleri konu-
hard Slokes "terör bombardımanı resmi hükümeL politikasının artık bir parçası mı
I sundakı s e n larfışmaları Hava Kuvvetleri korgenerali Artbur l l a r r i s ' i n önderlik
oldu?" diye sordu. Resmi yanıt "Terör taktikleriyle zaman veya bomba kaybetmiyo-
j ettiği alan bombardımanı taraftarları kazandı. Teknik, ağır bombardıman uçaklarını
ruz" o l d u . 5
i bir keme göndermek ve yıkım etkisi y a r a t m a k t ı . 2 1 larris "diş çeker gibi Almanya'nın
13 Şubat 1946'da akşam 10.10'da Almanya'nın bütün Sovyet bölgelerinde ki-
| kentlerini teker leker sıradan geçireceğiz" diye övünüyordu. İlk bin bombardıman
lise çanları bu olayın anısına çalındı. Bütün Dresden kiliseleri arasında yalnız Krau-
uçağı saldırısı Köln'e karşı 31 Mayıs HM2'de düzenlendi. Ama Hamburg'a karşı 27/
enkirehe parçalanmış kubbesiyle, ayaktaydı. Aynı gün eski Ilava generali llarrıs.
28 Temmuz I943'ıe kırk binden fazla insan ölene kadar islenen hedefe ıılaşılama-
melon şapkasıyla Southlıamplon'dan bir gemiye binip yurtdışındaki sivil görevine
' mışiı.
doğru yola çıkıyordu. 1953'u: geç kalmış bir şövalye unvanı alsa da. Londra'da
I Saksonya'nın başkenti Dresden 1945'e etkilenmeden girdi. Ortaçağ Altsladl'ı
Strand Caddesı'nde 31 Mayıs 1992'deki anıt açılışında yoldaşları gibi onurlandırıl-
! muhteşem meydan ve bulvarlarla çevrili, Rönesans ve Barok anıtlarıyla doluydu,
nıamışlır. Bu Köln akınının ellinci yıldönümüydü. Köln Oherl)ürgcrmestteı'\ bir pro-
i Kraliyet Sarayı Georgenschloss 1535'len kalmaydı. Katolik llol'kırehe ( t 7 5 1 ) Sak-
testo yayımladı: "Benim görüşüme göre A r t h u r l l a r r i s gibi savaş kahramanlarını,
i son elektörlerin Katolikliğe geçişinin anısını (aşıyordu. Protestan Krauenkirchc
doğru tarafta dava uğruna da savaşmış olsa anmanın anlamı y o k t u r " diye yazdı.
(1742) bunun üzüntüsüyle yapılmıştı,
Dresden 199,5Teki kendi yıldönümünü beklerken, Almanya devlet başkanı İler-
Dresden Sovyetlerin Müttefiklerden hava yardımı isteği karşısında Ana Hava
z o g d a h a fazlasını ifade elti: "Dresden'in bombalanması savaşta insanın vahşileşme-
Akını alanı olarak seçilmişti. Kenı Sovyet ilerlemesinden kaçan yüz birtlcrce göçme-
sinin örneğidir" dedi. "Tarihin her ulus tarafından kendi yaptıklarından iyi olanların
nin ve çoğu genç kadından oluşan sağlık ekiplerinin ana toplanma yeriydi.
seçilerek yazılışına devam edilmesine izin verilemez. Kger Avrupa birliğini gerçekten
| Aydınlatma bombası atıldıktan on dakika sonra ilk 529 baneaster akını alLrnış
istiyorsak tarih de b i r l e ş ı i r i l m e l ı d i r . " 7
ı sekiz derece güneybatı uçuş yönünden başladı. Uçaksavarların durduramadığı bom-
bardıman uçakları ölümcül yüksek patlayıcıları ve yangın bombalarını attılar. Kırk
beş dakika içinde ateş yağmuru başladı. Dresden'in antik kalbi ve içindeki herkes
yok oldıı.^ TEFECİLİK
Sabah k u r t a r m a ekipleri ulaştığında. ABD Stratejik Hava Kuvvetleri Birinci Bö-
lüğünden 4 5 0 Flying t>'onrvss'it\ ikinci akını başladı. Avcı eskortlar hareket eden her 1317'NİN başlarında Marsilya'da Bondavıd de Draguigııan adlı biri. Laurenlius Gi-
şeyi bomba yağmuruna tuuu. r a r d i adlı birine ödemiş olduğu borca karşı hâlâ ödeme talebinde bulunma suçuyla
/.arar hakkındaki tahminlerde büyük farklılıklar vardır. Britanya Bombardı- mahkemece cezalandırılmıştı. Bondavıd Yahudiydı ve borç para veriyordu, faize kar-
man Araştırması bin allı yüz seksen bir dönümün tamamen tahrip edildiğini bildirir. şı yasaları çiğnenmekle suçlanıyordu. Bu olay Yahudileri acımasız dolandırıcı olarak
Savaş sonrası Dresden Planlama Raporu üç tun yüz kırk dönümün % 75 tahrip edil- gösteren basmakalıp görüşün ortaçağdaki iyi belgelenmiş örneklerinden biriydi.
miş olduğunu yazar. Yerel Myieilung Tolc. yanı "Öliim Bürosu" Mayıs 1945'te otuz Bondavid, Shakespearc'ın Venedik Taciri oyununda ölümsüzlcşLirdiği « l e b i Slıyloek
dokuz bin yedi yüz yetmiş üç tanımlanan ölü bildirir. Bu rakam kayıp ve kayıl dışı tipinin gerçek habercilerinden biriydi.'
gömülenleri veya toplu mezarları kapsamaz. Bunun asgari olduğu kabul edilmelidir. Tefecilik (borç karşılığı faiz almak veya fazla faiz almak) Hıristiyan Avrupa'da
günah ve suç sayılırdı. Kilise İsa'nın öğretisine gönderme yapıyordu: "Fakat düş-
karşıya geldiler ve ilişip kakışmada Wat Tvler öldürüldü. Burıdatı sonra karma-
inanlarınızı se\ın. onlara iyilik edin re ö/ç umutsuz olmayarak ödünç verin... Baha-
karışık bir kalabalığa dönüştüler. Elebaşılar yakalanıp idam edildiler. Kalanlar
nız nasıl merhametli ise. siz de merhametli o/ı//)"([,ukka 6: 35-6). Faizi y a s a k l a m a k
dağıldı, s/ıire'lerde izlenip yargılandılar. Hiç kimse kazanı m larından övünecek
veya daha sonra yılda % 1()'la sınırlamak için sürekli g i r i ş i m l e r d e b u l u n u l m u ş t u .
durumda değildi. Olayların tanığı olan Chaucer konuyu hiç ağzına almadı,
Bunun tersine, Yahudi uygulaması. Yahudiler arasında lelccılıgı yasaklarken,
Shakespeare de /I. Richard oyununda bunlara değinmedi. İsyan on dokuzuncu
b i r Yahııdinin Yahudi o l m a y a n d a n faiz almasına ı/.in v e r i y o r d u : lahanaya faizle
yüzyıla kadar sempatik bir değerlendirmeye konu olmadı 2 2 [TABARD].
ödünç verebilirsin; fakat kardeşine faizle ödünç w7'm<T«t'A's/ır'('l'csniye 23: 20). Bu
1 3 7 8 - 1 4 1 7 arasında yer alan Papalık makamının ikiye bölünmesi, papala-
a y r ı m Yahudilere ortaçağ boyunca borç para verenler arasında ayrıcalıklı tur yer
rın Avignon'dan dönüşünden sonra sertleşti. Daha önce elbette karşt-papalaı
sağladı. A> m z a m a n d a I l ı r i s i ı y a n l a r l a Yahudiler a r a s ı n d a k i en keskin çatışma konu-
vardı, ama aynı kardinal kurulu tarafından seçilen ve ikisi de rakibine karşı sa-
larından da b i r i y d i . Shyloek'a karşı rakibi Anionıo'nıın tahrik edici fısıltısı da buydu:
vaş ve aforoz vaaz eden iki papanın varlığı ciddi bir rezaletti. VI. Urbanus ve
VII. Clemens'in ruhani insanlar olarak tanımlanması güçtür. Birincisi kardi-
I lırislıyur olması ondan nefn.ı etmeme yeter:
nallere işkence yapılışını seyrederken Vatikan bahçesinde günlük dualarını
Ama o şapşalca alçak gönülliigiiylc
okuyan şaşkın bir sadist olup çıkmıştı. İkincisi, Cenevreli Roberı, Cesena'da
Faizsiz para vermesi ve Venedik'te
kan dökülmesi emrini vermişti. 1409'da Urbanus ve Clemens taraftarları, on-
Bizim ıcfeciiik idimizi sarsması
ları uzlaştırmak isteyen bir ruhani meclise katılmayı reddettiklerinde kurul bir
Nefretimi dalın da artırıyor.
üçüncüsünü seçti. Ayrımcılık, Konstanz Ruhani Meclisi üçünü de azledip oy-
Kutsal ulusumuzdan nefret ediyor:
birliği ile Kardinal Odo Colonna'yı V. Martin ( 1 4 1 7 - 1 4 3 1 ) adıyla papa seçene
\erede kalabalık Itir tüccar grubu bulsa
kadar devam etti.
Buna. yaptığım işlere,
Constanz Ruhani Meclisi ( 1 4 1 4 - 1 4 1 7 ) ruhani meclis hareketinin sonu ol-
Kaız dediftı haklı kazancıma aklına geleni soylııyor.
CmiTictime luııeı yagsııı onu bağışlarsam! du. Paris üniversitesi profesörleri yarım yüzyıldır böyle bir toplantı çağrısı ya-
pıyorlardı. Alman kralı Lüksemburglu Sigismund bu ruhani meclisi topladı ve
{Venedik Taciri. I, ili, 37-47: çev. Bülent Boz kurt, Remzi K.. 1999)
bütün kardinallere, piskoposlara, manastır başrahiplerine, papanın yeğenleri-
ne, biraderlere ve hocalara davet yolladı. On sekiz bin din adamı birlik misyo-
Gerçekle faize karşı yasalarda gedik çoktu. Hıristiyan bankerler yüksek faiz oranları-
nu düşüncesiyle göl kıyısındaki küçük kentte toplandı. Öteki konularla birlik-
nı. ödünç alınan l o p lam ları değil ödemeleri yazarak gizliyorlardı. 2 Yahudi bankerler
te gündemde papanın yetkilerini sınırlamak da vardı. V. Martin'i tek papa
en büyük s u ç l a n m a y a herhalde geniş halk kitlelerine küçük m i k t a r d a borç para ver-
seçerek ayrımcılığı sona erdirdiler. Ama açıkça sapkın olan birinin ellerinde
d i k l e r i için m a r u z kalıyorlardı. İkiyüzlülük ve kin ölçülü herhalde kaçınılmazdı ve ka-
imparatorluk güvenliği olamaz gerekçesiyle Jan Hus'u yaktılar, ama kendi zor-
pitalizmin can alıcı önemde tekniklerinden biri yüzyıllardır engellenmişti. Gene de Ya-
balıklarına son verme yönünde bir adım atmadılar. Constanz'da toplanması
hudilerin A v r u p a kredi ve bankacılık t a r i h i n d e k i önde gelen rolü tarihsel bu' o l g u d u r .
beklenen bir başka ruhani meclis sonunda, Basel'de Savoie dükünün koruması
altında 1431'de toplandı ve on yıl devam etti. Sonunda Papa IV. Eugenius ile
çelişkiye düşerek dükün kendini karşı-papa ilan etti. Ruhani meclis hareketi-
İngiltere'de köylü isyanı yoksulların umutsuz öfkesine atfedilemez. Kronikçi
nin ironik sonucu, kilisenin güçlü papaya ihtiyacı olduğu inancını güçlendir-
Froissart buna önderlik edenlerin "rahat ve zenginlik içinde" yaşadığını yazar.
mesi oldu.
Serfligin sona erdirilmesi talepleri maddi koşulların iyileştiği bir ortamda ileri
sürülmektedir. Dört yıl içinde alınan ü ç ü n c ü bir kelle vergisinden ötürü sıkın-
tı çektiler ve güçlü ve ahlaki protestolarını Lordlar çağına uygun b i ç i m d e ifade
etliler. Öfkeleri soylular kadar ruhban sınıfına da yönelmişti. Asi papaz J o h n TABARD
Ball gibi popüler vaizler eşitlikçi düşünceler yayıyorlardı: "Adem toprak çapa-
layıp Havva yün eğirdiginde kim soyluydu?" I. RICI İARD'IN 1393 yılında çıkarttığı bir kararla İngiltere'de her hanın bir levha as-
Haziran 1 3 8 1 d e birkaç gün içinde sanki bütün toplumsal hiyerarşi saldı- ması zorunlu UıLııldıı. Sonuçta pitoresk ad ve işaret levhalarından oluşan kocaman
rıya uğramıştı. W a t Tyler ve adamları Kent'ten Londra'ya aktı. J a c k Straw Es- bir açık hava müzesi ortaya çıktı. 1
sex'den geldi. Savoy House'da Gaunılu J o h n ' u n evini yaktılar. Highbury M a n o r Ortaçağ hanları çoğunlukla haclarla ilişkiliydi. Chauccr'ın Canterbury İlacıları
ve Londra Köprüsü'nde bir Flaman genelevi yakıldı. Piskoposa saldırdılar ve yola Soulhvvark'daki Tabard'dan başlıyorlardı. Adını 1189'da alan Tlll'l TRVPPls TO
bazı kentlilerin kafasını kestiler. Smiıhfiled'de genç kral ve maiyetiyle karşı JURI SALKM Notlingham'da halen durmaktadır. I.ondra hanları 1666 Büyük Yangı-
ıııyla yok oldu. Aldgale'dekı on üçüncü yüzyıl lıaııı HOOP AND GRAPHS en eski han kadar) ve beş Sforza (1450'den 1535'e kadar) yönetiminde veya Floransa, Co-
olma iddiasını taşıyor. sinıo ve Lorenzo dei Medici (1434'ten 1494'e kadar) dönemlerinde düşük si-
Birçok han adını sahiplerinin armalarından ahi'. II. Rıchard'ın silahlarının tıs- yasetle yüksek sanat arasında çelişki olmadan yaşadı. Venedik, iktidarının ve
i tünde VV1IITK HART vardı. RISING S I N 111. Kdward, B l . l t : BOAR \ o r k hanedanı. egemenliğinin en güçlü baline ulaştı, kıtada Padova dahil geniş topraklar edin-
GRKKN DRAGON Pembroke kontu. GRKYİİOND VII. Ilenry'niıı armasıdır. Birçokları di. Napoli iç mücadelelerin dışsal karanlığına gömüldü. Ama Roma, Floransalı
da meslek ve loncalar [aralından kurulmuştur. BLACKSMITHS' ARMS veya WKA- V. Nicolaus gibi hırslı ve kültürlü papaların elinde tekrar gün ışığına çıktı.
İtalya Fransa'nın 1494'ie tekrar sahneye çıkışına kadar kendi iç çekişmelerini
VKRS' ARMS hu n la I'd andır. R K M ' L K AND WKDGK veya MAN AND SCVTIIK zana-
ve görkemini yaşama özgürlüğüne sahip oldu.
atkar aletlerini çağrıştırır. Maşımla bağlantısı olanlar sayılamayacak kadar çoktur
PACK IIORSI-; veya COACH AND IIORSKS ve RAILWAY TA VUR N gelişen ulaştırma Geleneksel olarak 1337'den 1453 e kadar sürdüğü kabul edilen Yüz Yıl
araçlarını yansıtır. Sl James, Londra G B I ' d e k ı B L I K POSTS 18. yüzyıl çöp durakla- Savaşları Fransa ile İngiltere arasında resmi ve sürekli savaş hali değildi. Bu ilk
rını işaret eder. Sporla bağlantı da oldukça [azladır. MARK AND I I O I N D S veya FAL- kez 1823'te kullanılan, tarihçilerin uzun süren bunalım için, ingilizlerin akın-
CON avcılığa. DOG AND D I C K . KIGIITING COCKS yasaklanalı uzun zaman olmuş ! lar, gezintiler ve askeri seferler için sürekli kullandığı "le (cnıps des malfıc-
urs"den (felaketler zamanı) esinlendikleri bir addır. (Bazen, 1 1 5 2 - 1 2 5 9 yılla-
vahşi oyunlara aitlir.
rındaki ilk İngilıere-Fransa savaşları döneminin peşinden geldiği için İkinci
Daha modern hanlar çoğunlukla popüler kahramanlara ve edebi kişiliklere
Yüz Yıl Savaşları da denir.) Bu savaşlar, her şeyden önce, sonraki kuşakların
adanmıştır. Bunlar arasında LILY. LANGTRY ve LADY HAMILTOM'dan (WC2) ART-
ortaçağın en aşağılık yönü olarak adlandırdığı (ortak mutluluk açısından anla-
| M I , DOOGKR. VAX/A IX)OI,İTTİ,l.i ve Bromley'deki B l N T K R ' e kadar örnek verilebi-
mı olmayan sonsuz cinayetler, akıldışı batıl inançlar, inançsız şövalyelik ve
lir. TRAFALGAR gibi tarihi savaşlar veya 1651'dc II. Clıarles'i saklayan ROY Al,
soysuz küçük çıkarların) bir orjidir. Sahne renkli kişiliklerle doludur. Fransa
OAK da esin konusudur. Daha az dramatik olan olaylar THK CARDINAL'S KRROR
başkomutanı (connétable, ahırlar nazırı) Bröton Bertrand Duguesclin (y, 1320-
(Tonbridge M a n a s t ı n ' n m i 34 O" ta basılması) THK WORLD T I R N K I ) l l ' S I D K DOWN
1 3 8 0 ) veya onun hasmı Galler ve Akitanya prensi "Kara Prens" Edward of
(1683'te Avustralya'nın keşli) ve Wembley'deki THK TORCIl'da (1948 Olimpiyat,
Woodstock ( 1 3 3 0 - 1 3 7 6 ) gibi büyük şövalyeler vardır. Navarre kontu Charles
Oyunları) yankısını bulur.
le Mauvais gibi hain baronlar, Sir J o h n Fastolf gibi gürültücü maceracılar ve
Bozulmuş adlar çoktur. THK CAT' N' KIDDI.lv bir zamanlar Calais'yi İngiltere
cinayeti ve kilisesindeki gösteri davalar için teolojik savunma formülleri geliş-
adına elinde tutan bir şövalye olan Caıoıı le Ki d el e'ııı bozuk söylenişidir. BAG O'N-V
tiren Beauvais piskoposu Pierre Cauchon gibi vicdansız din adamları vardır.
II,S Latince Baa-hanalcsymi İÇkidlerden gelir. GOAT AND COMPASSKS Puriten slo-
Aralarında pek güvenilecek kişi yoktur. Üstelik savaşın en etkili kişisi pisko-
gan "God üncompasse-s ( « ' i n bozuk halidir. Yurtsever atıllar popülerdir. ALBION.
pos Cauchon'un ana kurbanı, mistik sesler duyan suçsuz küçük köylü kızı Je-
ANCIKNT BRITON. BRITANNIA ve VICTORIA bunlardandır. ANTIGALLICAN (SKİ)
anne d'Arc'tır; zırhlara bürünüp savaşa katılmış ve sapkınlık ve büyücülükten
Napoleon bozgununun ünlü savaşçılarından birinin adıdır.
sahte suçlamalarla suçlu bulunarak yakılmıştır. Bu sırada, 1430'da çatışmanın
Ama yabancı ülkelerde unutulmam ıştır. KING OK DKNYIARK (MI) 1606 yılın- kökenlerine ilişkin bütün bilgiler unutulmuştu bile. İngiltere'de otuz beş yıl
daki IV. Charles'in ziyaret anısını taşır. IIKRO OK SWITZERLAND Wilhelm Tell'e hapis yatan değerli şair Charles d'Orléans ( 1 3 9 4 - 1 4 6 5 ) memleketi için yas tu-
göndermedir. ANGKRSTKIN Llovd'u yeniden kuran Ballıklı Alman'ın. INDKPKN tar:
1)1'',NT ( N l ) Macar önder Kossuth'un onuruna bu adları almışlardır. Lambeth'deki
SPANISH PATRIOT 1930'lardakı Uluslararası Tugay'ın gazileri taralından kurul-
Pais est trésor qu'on ne pue t trop loer
muştur |ADELANTE|.
Je hé guerre, point ne la doy prisier;
Yine de anlaşılmayan adlar kalır. MAG PİK AND S T I M P (Old Bailey), Box-
Destourbe m'a long temps, soil tort ou droit.
ted'dek i WIG AND KIDGKT veya GOAT IN BOOTS ( N W i ) adlarının nereden geldiğini
De voir France que mon cour amer d o i t . 2 3
kim bilebilir.

(Barış yeleri kadar övülemeyecek bir hazinedir/ Savaştan nefret ediyorum; savaşa
pek değer verilmemeli/ Haklı veya haksız uzun sûredir basım dertle/ Yüreğimde
İtalya bütün yabancıların egemenliğinden kurtuldu. İtalya on beşinci yüzyılda
seveceğim Fransa'yı görmek istiyorum.)
büyük refah, kargaşa ve devasa kültürel enerji yaşadı. Kent devletlerinin, kent
despotlarının, airtdouieri ve Rönesans'ın ilk döneminin (Bkz. VII. Bölüm) do-
Fransa'nın dertleri kısmen Valois hanedanının veraset sorunlarından çıkıyor-
ruğunu gördü. Sonu gelmeyen kent yönetimi çatışmaları oligarşik komünleri
du; kısmen de büyük Heilerin', özellikle Flandre, Brötanya, Guyenne (Akitan-
yıktı, yerel tiranlara fırsat hazırladı. Milano on iki Visconti (1277'den 1447'ye
ya) ve Burgonya'nın inatçılığından ve Paris'in havailiğinden, ingiltere'nin çı-
karları Plantagenetlerin Fransa tahtındaki, özellikle Guyenne'deki toprak sa-
Çekişmenin doruğuna 1420'lerde ulaşıldı. Bu on yıl iyice dizginsizdi ve
hipliğini, Flandre'le ticari bağlarını ve hepsinden önemlisi dört, beş kuşak in-
Fransız dirilişiyle bitti. Agincourt'tan sonra genç V. Henri, yeni Ingiliz-Fransız
giliz ün ve talihinin kendilerini Manş Denizi'ııin öteki yakasında beklediğine
krallığını örgütlemekle meşguldü. Troyes Anlaşmasıyla ( 1 4 2 0 ) Loire'in kuze-
inanmalarındaki iddialarını sürdürmekteydi. Fransa potansiyel olarak daima
yindeki bütün Fransa onun denetimine geçmişti ve Fransa kralının damadı ol-
daha güçlü olan taraftı, fakat ingiltere'nin denizdeki üstünlüğü, adayı Fran-
duğundan Valois hanedanının varisi olarak resmen tanınmıştı. Vincennes'daki
sa'nın müttefiki lskoçya dışında herkese karşı güven içinde tutuyordu. Bu sıra-
ani ölümümden sonra bebek yaştaki oğlu VI. Henry Bedford Dükü John'ıın
da İngiliz ordularının teknik üstünlüğü sürekli olarak kesin sonuç alınmasını
naipliğinde kral ilan edildi. Paris 1418'den 1436'ya kadar Basıille'de bir İngiliz
geciktiriyordu. Sonuç olarak bütün çarpışmalar Fransa topraklarında oldu; İn-
garnizon bulunduğu halde Ingiliz-öurgonya partisinin elinde kaldı. Bedford
gilizler şanslarını ve erkekliklerini sınama fırsatı buldular. 1450'ierde bile,
1428'de kuzeydeki son kralcı Armagnac kalesi Orleans'ı muhasara etti ve Va-
yüzyıl süren maceradan sonra, ingilizlerin iç savaşı başlamış olmasaydı, bu sa-
loislartn talihi umutsuzluk noktasına kadar düştü. Ama küçük bir köylü kızı
vaştan çekilecekleri kuşkuludur.
dikkate alınmamıştı: Jean d'Arc î<ı Pucclle, kız şövalye, tereddütler içindeki Dtı-
Geniş panoramaya bakıldığında, İngiltere'den III. Edward'in Temmuz
uphin'i eyleme zorladı. 8 Mayıs 1429'da köprüyü geçip Orleans muhasarasını
1338'de Anvers'e çıkmasıyla başlayan ve V. Henri'nin Ağustos 1422'de Vincen-
kırdı. Sonra isteksiz monarkı İngilizlerin elindeki Reims'de taç giyme törenine
nes'de ölmesiyle biten ve öteki küçük, ama daha sık seferler ve bağımsız ha-
gitmeye zorladı. 1431'de Rouen pazarında yakılarak öldürüldüğünde ingiliz
rekâtlar kadar tipik olmamakla birlikte, altı ana kraliyet seferi üstünde durula-
saldırısı atlatılmıştı i R E N T E S ) .
bilir. İngilizlerin Crécy ( 1 3 4 6 ) , Poitiers ( 1 3 5 1 ) veya Agincourt'taki ( 1 4 1 5 )
görkemli seri zaferleri daha heyecan verici olsa da, sonu gelmez bütün çarpış- Bundan sonra çatışmanın hızı giderek düştü. 1435'te Arras Kongresi Bur-
malarda ve daha küçük harekâtlardaki kalelere saldırılarından daha az tanımla- gonya'yı İngiliz ittifakından ayırdıktan sonra, ingiltere'nin talihi geri dönecek
yıcıdır. Ve 1370'te Kara Prens tarafından Limoges halkının veya kardeşi Lan- gibi değildi. Ordonnance sur la Gendarmerie sonunda Fransa krallığına I439'da
caster Dükü J o h n of Gaunt'un 1373'te Calais'den Bordeaux'ya kadar anlamsız sürekli bir okçu ve süvari ordusu kazandırdı. Praguciric isyanının bastırılması
rlîÇvducJiée'si (at koşturma) gibi utanç verici katliamlardan ayrı tutulmalıdır. Armagnac ve aristokrat direnişine son verdi. Son çarpışmalar 1449-1455'te ol-
Bunlar 1340'ta yirmi binden fazla Fransız'ın yok edildiği L'Ecluse (Sluys) deniz du. Strawberry kontu Temmuz 1453'te Castillon'da topçu ateşi karşısında boz-
savaşı kadar belirleyici değildir. Kısa ömürlü kral orduları herhalde serbest sa- guna uğrayınca Bordeaux kapıları Fransa yönetimine açıldı ve İngiliz yöneti-
vaşçı birliklerinden, soyluların Grandes Compaignies veya routiers ve écorcheurs minde yalnızca Calais kaldı. İngiliz ordusu 1475'te bir tür finalle Burgonya-
gibi katil haydutlardan daha az yıkıma yol açtılar. Brétigny Barışı ( 1 3 6 0 ) veya lılardan destek umarak Fransa'ya çıktı. Ama bu destek, yılda elli bin crown ha-
Arras Kongresi ( 1 4 3 5 ) gibi önemli diplomatik olaylar sayısız küçük anlaşma- raç, yetmiş beş bin crown peşin ödeme ve Veliaht'ın IV. Edward'm kızıyla ev-
lardan ve uyulmayan ateşkeslerden daha verimli bir sonuç sağlayamadı. lenme sözü karşılığında sağlanmıştı.

Fransa'nın sıkıntıları ana askeri ve diplomatik olayların fonunda yaşan-


mıştır. Üçüncü ateşkesi zorunlu kılan 1 3 4 7 - 1 3 4 9 veba salgını önemli bir et-
C H A S S E
kendir. 1 3 5 8 jaajuerie'si (köylü isyanı), Etats-Généraux'nun denetimini eline
geçiren Parisli kumaşçı Etienne Marcel'in serüveni, kralın vergi memurlarını
çekiçlerle öldüren 1382 maillotins isyanı, kasapların yarattığı Jean Caboche GASTON Phocbus'un l,c l.ıırc de ta Chasso (Avcılık kitabı) veya tam adıyla Lcs Dc-
kargaşası veya Burgonyahlar ile Armagnaclar arasındaki çatışma da öyle ol- dııils dc ta ehasse tfrs? hesum sauıagc.s d des oiseatıi\ dc ptvyc'sı (1381) üretilmiş
muştur. Katliamlar yaygındır. Louvre'da efendilerinin önünde kraliyet mareşa- olan en boş yazma kilap resimlerıyic dikkat çekici bir toplumsal belgedir. Kıı iyi Pa-
lini öldüren Marcel'in kendisi de öldürülmüştür. Armagnac partisinin kurucu- ris Bil>iioihcc]iıe Nationale'dakı 6 1 6 nolu elyazması bilinir. Yazarı, Phoebus adı veri-
su Louis d'Orléans 1407'de öldürülürken, Armagnac connétable'i ve esas rakibi len III. (iaston. Koix kontu ve Bearn scignnıı'iı (1331-13911. Gaskonyalı renkli bir
eski Haçlı Burgonya dükü Jean Sans Peur, Montereau köprüsünde katledilmiş- maceraperesttir. Crecy'rie Fransa ve Prusya'da 'lolon Şövalyeleri için savaşmıştı ve
lerdir. Yetenekli bir despot olan V. Charles le Sage (Bilge) (h. 1 3 6 4 - 1 3 8 0 ) dı- kronikçi Kroissarı'ı Pırcnclerdekı Orlhez şatosunda sık sık ziyarel ederdi. İler lürlü
şında huzur İçinde ölen bilinmiyor. Poitiers'de ele geçen Jean le Bon (İyi) (h. av ve av yöntemi incelenmiştir: k u r t . geyik. ayı. domuz ve porsuk: kan tazısı, tazı.
1 3 5 0 - 1 3 6 4 ) İngilizlerin elinde ölmüştür. VI. Charles (h. 1 3 8 0 - 1 4 2 2 ) otuz yıl bekçi köpeği (masıil)\v. cpanyöl; izlemek, kovalamak, i uzak. ağ. vurma, kapan, hat-
akıl hastası olarak yaşamıştır. VU. Charles (h. 1 4 2 2 - 1 4 6 1 ) yıllarca Veliaht la kaçak avlanma. Kokunun alınmasından hayvanın ölümüne kadar her adım uz-
(Dauphin) ve umutsuz "Bourges kralı" olarak yaşadıktan sonra Fransa'nın diri- man biçimde anlatılmış ve şekillerle gösterilmiştir 1 (Bkz. Tablo 30).
leri yönetiminin başı olarak "iyi-hizmet edilen" diye tekrar ortaya çıkana kadar On dördüncü yüzyılda avcılık Avrupa ekonomisinin ayrılmaz parçasıydı. Av
on yıllarca Armagnac ve Burgonyalıların gölgesinde kalmıştır [ C H A S S E ) . hayvanı, özellikle kuşlar diyetin önemli bir bölümünü oluşturmaklaydı. -\v silahları.
yay, kılıç ve mızrak, at biniciliği, av h a y v a n l a r ı n ı n psikolojisi ve birlikte ö l d ü r m e k bırakıldı ve sonunda Pontefract'ta öldürüldü. İV. Henry, Sir J o h n of Gaunt'un
askeri becerinin de önemli b ö l ü m ü n ü o l u ş t u r u y o r d u . Katı y a s a k l a r l a k o r u n a n avlak- gasıp oğlu, sahte şecereyle tahıı ele geçirdi. V, Henry'nin Fransa'yı fethetme
lar k r a l i y e ı ve soylu ayrıcalıklarının önemli bir u n s u r u y d u . hayali kısa sürdü. VI. Henry bir başka bebek kraldı ve sonunda azledildi. Ama
O r m a n l a r ı n ve avın daha bol ve tarımın daha narin olduğu Doğuda avcılık sa- siyasal sahnenin kanlı gösterilerinin altında güçlü bir yurtseverlik ve ulusal
nalı daha da önemliydi. Tarihçi Marcin K r o m e r . 1577'de Podolya'da Dlnyesier kıyı- onur gelişiyordu. Kuşkusuz William Shakespeare'in iki yüz yıl sonra, zamanın
sında bizon avını anlatırken İspanyol e o / m t o s m a çok benzeyen terimler kullanır: ve enerjisinin çoğunu Fransa sorunlarıyla geçiren J o h n of Gaunt'un ağzından
en hoş yurtsever methiyeleri dile getirmesi anakroniktir. Fakat daha önceki
çağın çelişkileriyle gelişen bir duyguyu ifade etmektedir
"Bu sırada avcılardan biri. güçlü köpeklerin yardımıyla yaklaşıp bizonu yorgunluk veya
yaraları nedeniyle düşüp yığılana kadar ağacın çevresinde döndürür, kovalayıp durur,
Krallann bu yüce tahıı, bu soylu ülke,
l-lger avcı... tehlike karşısında kalırsa, arkadaşları büyük kırmızı şapkalarını sallayarak
Bu ululuğun yurdu, bu kahraman ada, bu yeryüzü cenneti,
bizonun dikkatini çekerler, çünkü kırmızı renk onu öfkelendirir, böylece kızdırılan bizon
Doğanın kendini savaşlardan ve kötülükten
ilk adamı bırakıp sonrakine saldırır ve o da onun işini bitirir." 2
Korumak için yaptığı bu kale.
Bu mutlu insanlar ülkesi, bu küçük dünya,
Ateşli silahların ve t a r ı m s a l ü r e t i m i n gelişmesi y a v a ş y a v a ş avcılık t e k n i k l e r i m ve
G ü m ü ş renkli denize yerleştirilmiş bu değerli taş.
t o p l u m s a l rolünü değiştirdi. Örneğin. İngiltere'de son k u r d u n on sekizinci yüzyılda
Bu kutsal topraklar, bu ülke, bu krallık, bu İngiltere.
ö l d ü r ü l m e s i n d e n sonra, avcılık çiftçinin kurnaz d ü ş m a n ı t i l k i y e yöneldi. Av partisi,
b o r u l a r ve T a / ( W ı r > " b a ğ ı r l ı l a r ı y l a eski rilüel yanını korudu, a m a eski yararcılık or-
tadan kalktı. 1 8 9 3 ' l e Oscar Wilde lilki peşinde al k o ş t u r a n İngiltere kırsal kesim
RENTES
centilmenlerini, alayla, "yenilmeyenin peşinde koşturan dile getirilemezler" diye ta-
n ı m l a r . 3 Avcılık ve atıcılık rekreasyon biçimine indirgenmiştir. Kan dökülen s p o r l a r a
KÜOMHTRI (niceliksel tarih bilimi) bilgisayarlarla kendi yolunu bulmuştur. Daha
karşı olan köktencilere göre olta balıkçılığı bile b a r b a r l ı k kalıntıları arasında sayıl-
önce tarihçiler verilerin çokluğu karşısında soğuk davranıyorlardı ve onları keşfet-
malıdır IKONOPİSTB).
me araçlarının yetersizliği nedeniyle istatistik örnekleri küçtik. zaman aralıkları kısa
Doğu A v r u p a ' d a avcılık t o p l u m s a l ö n e m i n i daha uzun süre korudu. K o m ü n i s t
ve, sonuçlar geçiciydi. Tarihsel rakam bilgisinin kendine yer açmasıyla bu tür engel-
ülkelerin üst düzey yöneticilerince statü simgesi olarak benimsendi. Reich mareşali
ler ortadan kalktı.
N o r m a n Goering'in 1 9 3 0 ' l a r d a yaptığı gibi, bizon Öldürmek, o n l a r içinde nihai ödül,
Paris'te ficole Pratique des l l a u l e s elııdes'in 1947'de kurulan "Altıncı Bölü-
feodal a r i s t o k r a s i n i n nihai p a r o d i s i y d i .
mü" öncüler arasındadır. Projelerden biri Paris'te ortaçağ sonlarından D e v r i m e ka-
dar olan sürede kiraların gelişimini ortaya çıkarmaktı.' İlk aşamada yirmi üç bin ku-
rumsal ve özel kayıtla yıllık kiralar livres ımrnois cinsinden hesaplanacaktı. İkinci
Fransa için Yüz Yıl Savaşları uyarıcı bir deney oldu. Nüfus neredeyse % 50 aşamada tedavüldeki paranın değer kaybetmesi göz önüne alınarak [tara değerleri
azaldı. Ulusal yenilenme neredeyse en alt düzeyden başladı. "Evrensel örüm- gerçek satın alma gücüyle il'ade edilecekti. Bu hesaplama kiraları seiıcr veya hekto-
c e k " ve diplomasi ustası XI. Louis yönetiminde (h. 1 4 8 1 - 1 4 8 3 ) özellikle Bur- litreyle ifade edilen üç yıllık buğday fiyatlarına çevirerek yapılacaktı. Üçüncü aşama
gonya tehlikesinin ortadan kaldırılmasıyla Fransa ilerleme olanağı buldu. gerçek fiyatlara d ö n ü ş t ü r ü l m ü ş kira eğrisini, ikinci bir bağımsız kaynakla, bu du-
İngiltere için Yüz Yıl Savaşları d ö n e m i ulusal toplumun oluşumunda can rumda 1550'den beri mevcut olan Minuiier Centrul yani Vlerkezi Noter kayıtları ile
alıcı önemdeydi. Plantagenet İngilteresi, başlangıçta kültürel olduğu kadar si- karşılaştırmaktı. Sonuçlardakı uyum çok sıkıydı (Bkz. Kk III. s. I323).
yasal anlamda da Fransız uygarlığının bir uzantısından başka bir şey olmayan
bir hanedan ülkesiydi. S o n u n d a kıtadaki mülklerinden kopan ülke, Lancester I lesaplamaya göre ortalama kiralar Minuiier Cc'rttra/'den çıkartılan kiralar
İngilteresi bir ada krallığına dönüştü. Ayrılığı nedeniyle güven içinde ve kendi Livres Setiors Livres Sctiers
İngilizliğinden emindi. Anglonorman düzen bütünüyle İngiliz leş m iş ti. Geoff-
rey C h a u c e r (y. 1 3 4 0 - 1 4 0 0 ) ile İngiliz edebiyatı uzun yolculuğuna başladı. II. 1549-5! 64.24 16.77 1550 63.72 16.64
Richard (h. 1 3 7 7 - 1 3 9 9 ) ve üç Lancester. IV. Henry (h. 1 3 9 9 - 1 4 1 3 ) , V. Henry
1603-5 168.39 17.81 1604 229.00 24.23
(h. 1 4 1 3 - 1 4 2 2 ) ve VI. Henry (h. 1 4 2 2 - 1 4 6 1 ) d ö n e m l e r i n d e Fransa savaşları 25.79
1696-8 481.96 23.41 1697 531.00
monarşi ve baronlar arasındaki şiddetli mücadelelere yönelen e n e r j i n i n boşal- 818.35 54.55
1732-4 835.55 55.70 1734
tılması için güvenli bir kanal oluşturdu. 11. Richard tahttan ç e k i l m e k zorunda 1786-8 1281.04 58.63 1788 1697.65 77.69
dışında, tutsaklar genellikle öldürülmüyorlardı. Çarpışmaların çoğu Keit sını-
Paris kira eğrisi hem siyasal olayları hem ekonomik eğilimleri yansıtır. Kiraların ge-
rında oldu. Cornwall'da St. Michael Tepesi'nde, Gallerde Denbirgh, Harlech,
rilediği diişiik noktalar, önceden tahmin edilebileceği gibi 1402-1403 .Jean d'Are
Carreg Cennen ve sonunda zaferi kazanan Henry Tudor'un doğum yeri Pemb-
depresyonu. 1564-1575 St Barieiemy Çanağı. 1591-1593 "Muhasara Krizi" ve
roke'da. 22 Ağustos 1485'te Bosworth'daki manzara (III. Richard'ın düşürdüğü
1650-1656 Frondc Vadisıdır. İyileşme dönemleri daha uzun sürme eğilimindedir;
tacı bir dikene takılmışken "ata karşı krallığım" diye bağırması) klişeye dönüş-
1-145-1300 Rönesans'ı, gerçek kiraların nominal kiraların hortum gibi yükselişinin
tü. Ama İngiltere'nin ortaçağı da sona erdi.
arkasında kaldığı 1500'lerden sonraki Piyaı Devrimi. 1690'a kadar süren XIV. Loıı-
is'rıin istikrar dönemi ve on sekizinci yüzyıl ortasındaki sürekli yükseliş dönemi. Bil- Yüz Yıl Savaşlarının yan etkilerinden biri Burgonya'nın bağımsız parlak bir
gisayar hesaplarına göre en yüksek değerlere 1759-1761 (69.78 s a k ı ) ve 1777- devlet olarak ortaya çıkışıydı. Fransa'nın ve imparatorluğun zayıflaması "orta
1782'de (65.26 sclioı) ulaşılmıştır. Mmulıcı'v göre hu 1788'dedir (77.69 sclicr). krallık" için fırsat hazırladı. Bu "orta krallık" Avrupa siyasetinde önemli roller
Bu verilerin nihai değeri kuşkuya açıktır. Kira eğrisi, genel olarak Fransa eko- oynadı, fakat tutarlı bir bütün oluşturmadığından parladığı kadar hızla söndü.
nomisini bırakırı. Paris konut piyasasını etkileyen birçok anahtar elken hakkında bi- Burgonya'nın dört büyük Valois soyundan dükü, Philippe le Hardi ( 1 3 4 2 -
le bilgi vermez. Nüfus baskısı, kiralık yerlerin büyüklük ve kalitesi veya yeni yerle- 1 4 0 4 ) , Jean sans Peur ( 1 3 7 1 - 1 4 1 9 ) , Phllppe le Bon ( 1 3 9 6 - 1 4 6 7 ) ve Charles le
şimler inşaatı konusunda suskundur. Pakal tarihçiler in fiyat, ücret, maliyet ve gelir Téméraire ( 1 4 3 3 - 1 4 7 7 ) , krallık statüsü esirgense de, zenginlik ve itibarları ba-
istatistiklerine sahip olmayı hayal ettikleri modern çağ öncesi için değişik bilgi kay- kımından birçok kraldan üstün durumdaydı. İlk mülkleri Dijon çevresindeki
naklarının ırdelenebildıği alçakgönüllü bir indeks sağlar. Hepsinden önemlisi kon- kadim Burgonya Düklüğü Philippe le Hardi'ye 1361'de babası Fransa kralı tara-
loııklüi'ü, belirleyici eğilimlerin bütüne ait örıintiisünıi oluşturmaya kendilerini ada- fından bağışlanmıştı. Bundan sonra Fransa-İm para torluk sınırındaki toprakla-
yan ekonomik yapısalcıların umutlarını canlandırmıştır. Onlara göre konionkuir rın iki tarafından da elde ettiği kazanımlarla Düklük sürekli genişledi (Bkz. Ek
bütün öteki tarihsel olguların üstüne yerleştikleri temeldir. III, s. 1341). Philippe, kardeşleri Berry düküyle ve Anjou düküyle birlikle Fran-
sa'nın "zambak prensleri"nden biri olarak kaldı. Fakat ingiltere ittifakı sayesin-
de onun oğlu ve torunu aile bağlarından kurtuldular. Philippe'in büyük torunu
Acul Charles komşularına karşı genişleme siyaseti uyguladı. Zenginlikleri, bü-
İngilizler orıak yurtseverlik duygularını Fransa'da pekiştirdiler. Shakespeare o
yüyen kuzey kentlerinden Bruges, Arras, Ypres, Gand ve Anvers'den geliyordu.
zamandan beri "en soylu İngilizce" olarak nitelenen konuşmaları Agincourt
Saraylan hâlâ geziciydi, ama Paris'teki Hotel d'Artois ve Dijon'daki dukalık sa-
çarpışması arifesinde Harfleur'den başka nerde dile getirebilirdi?
rayından başka Bruges'deki Prinsenhof, Brüksel'deki Coudenberg ve Arto-
İngiltere'nin ada krallığında tamamen özümlenemeyen topluluğu Galliler
j s ' d a k i Hesdin Şatosunda ikametgâhları vardı (Bkz. Ek 111, s. 1320).
oluşturuyordu. 1 4 0 0 - 1 4 1 4 ' t e Fransa savaşlarının en kızgın döneminde Kralın
Northumbria'daki öteki düşmanları İrlanda, Iskoçya ve Fransa'yla bağlantı Burgonya sarayı aşırı uçuk kaçık şövalyelik kültürünün odak yeriydi ve tu-
içinde önemli bir isyan çıkardılar. Glyndyvrdwy Lordu Owain ap Gruffydd (y. tumları Altın Post Tarikatı törenleri ve Haçlı Seferlerinin şevkle desteklenme-
1 3 5 9 - 1 4 1 6 ) İngilizlerin bildiği adla Owen Glendower önderliğindeki bağımsız sinde kendisini göstermekteydi. Turnuvalar, mızrak dövüşleri, şölenler, göste-
Galler düşü canlandırıldı ve kısa süre için bağımsız bir prenslik kuruldu. riler, her türlü tören alayları modaydı. Dükler, güzel sanatların, Claus Sluter
1 4 0 4 - 1 4 0 5 ' t e Machynlleth'de bağımsız Gal parlamentosu toplandı. Ama on yıl gibi heykeltıraş, J a n van Eyck ve Roger van der Weyden gibi ressam, şair, mü-
içinde girişim çöktü. Agincourt'taki İngiliz zaferi onun kaderini belirledi. Bun- zisyen, romancı ve ünlü duvar halıcılarının savurgan hamiliğini yaptılar. Ken-
dan sonra Gallerdeki kraliyet kaleleri geri alındı, Glendower'in oğlu teslim ol- dileri ve saraylıları altın, ermin, mücevherlerle, hepsi etkilemek ve şaşırtmak
mak zorunda kaldı. Bundan böyle Galler kültür ve dil olarak etkilenmese de, üzere tasarlanmış elbiselerle süslendiler. Diplomasinin ve diplomatik evlilikle-
İngiliz ülkesinin ayrılmaz parçası oldu, rin ustalarıydılar. Philippe le Bon bir defasında kuzeni geleceğin XI. Louis'sine
sığınma hakkı verdi ve sürgünlüğü acı bir husumete çevirdi. Dük Charles yavaş
1450'den itibaren İngiltere Burgonyalılar ile Armagnacların arasındaki
yavaş Louis'nin siyasal ağına tutuldu, Louis'nin İsviçreli müttefiklerine Mur-
kardeş kavgasıyla zayıf düştü. Deli bir kral ve tartışmalı bir taht intikali yü-
ten'de yenildi ve Nancy'de Lorrainlilerle savaşırken öldü. Burgetıderbeaute, yani
zünden Lancaster taraftarlarıyla York taraftarları birbirlerinin boğazına sarıldı-
Burgonya ganimetleri bugün İsviçre müzelerini süslüyor 2 6 I C O D P I E C E ] .
lar, Gül Savaşları, tahtta hak iddia eden üç kralın, IV. Edward, III. Richard ve
Vll. Henry'nin rekabeti, muzaffer Tudorlar tarafından sona erdirilene kadar Charles'm 1477'deki ölümü Burgonya'nın gerilemesi ve parçalanmasının
İngiltere artan zenginliğinden yararlanma olanağı bulamadı. başlangıcı oldu. XI. Louis eski düklüğü diriltti, ama arslan payı Charles'ın kızı
Yine, Shakesperare'in "Toprağı İngiliz kanıyla sulanacak" ve "kuru- Marie'ye düştü, böylece kocası Maximilian von Habsburg'a geçti. Onların Bur-
kafaların ülkesi Golgotha olacak" sözleri yersizdi. Gerçekte, son araştırmalara gonya'dan miras aldıkları Flandre, Brabant, Zealand, Hollanda ve Guelder ge-
inanılacaksa, çatışmalar centilmenceydi. 2 5 1471'deki Tewkesbury çatışmaları leceğin Hollandasının temelini ve oğulları "Burgonyahlarm sonuncusu" V.
Charles'ın talihini oluşturdu. Burgonya devletinden iz kalmadı, hatta Dijon ya-
kınındaki Champmol anlaşma evindeki muhteşem dukalık anıtkabiri bile bu-
idare sağlamış oluyorlardı. Üç ülkede de boşluk yerli hanedanların yok edilişıy-
güne gelemedi. 27
le oluşmuştu. Macaristan'da Arpad hanedanı 1301 'de, Bohemya'da Premyslidler
Yıllar sonra bir keşiş, Jean sans Peur'un kafalasını Fransa Kralı 1. Franço- 1306'da ve Polonya'da Pıasllar 1370'te yok edilmişti (Bkz. Ek 111, s. 1321).
is'ya gösterdi ve şöyle dedi: "Kafatasında İngilizlerin Fransa'ya girdikleri yolda
Sonuç olarak Doğu-Orta Avrupa'da Habsburg, Luxemburg, Anjoulu ve Ja-
açtıklar) delik var". Acul Charles'ın beyinsiz hırsı da aynı biçimde işaret edile-
giellonların dahil olduğu uzun süreli değişken hanedanlar sürtüşmesi yaşandı.
bilir; Habsburgları Batı Avrupa'ya sokan delik açılmıştı.
Önce Luxemburglular üstünlüğü sağlayacak gibiydi. 1 3 0 8 - 1 3 1 3 ve 1347-
1437'de İmparatorluğu, 1310-1437'de Bohemya'yı ve 1387-1437'de Macaris-
tan'ı yönettiler. On beşinci yüzyıl ortalarında Habsburglar benzer gruplaşmayı
CODPIECE
yakaladılar, ama Bohemya ve Macaristan yerli yöneticilerin eline geçti. 1490'a
gelindiğinde Jagiellonlar Polonya-Litvanya, Bohemya ve Macaristan'ı yöneti-
1476'DA Morat'faki zaferden sonra İsviçreli askerler Burgonya kampını yağmaladı-
yorlardı, ama İmparatorluk onların elinde değildi. Dönemin imparatorluk ve-
lar. süslü elbiselerle dolu kocaman sandıklar buldular ve bunları parçalayıp düş-
ya ulusal tarihleri bu daha geniş bağlılıklar göz önüne alınmadan yazıldığında
manlarının yırtık elbiseleriyle alay etliler. Bu olay yalnızca on altıncı yüzyılın "yırt-
önemli bir bileşeni eksik kalır.
maçlı yelek" modasını değil, genel olarak ortaçağ askeri modasının kökenlerini de
Bohemya, kralları İmparatorluğun kalıtsal elektörleri olunca özel bir ödül
açıklıyor. 1
haline geldi. Son aşamasında Premyslidler Avusturya-Styria-Karinthia'yı ele
Bu sırada ikisi de açıkça erotik tonlamalar taşıyan erkek elbiseleri giyiliyordu:
geçirmişlerdi, ama 1278'de Dürnkrut Savaşı'nda Habsburglara yenildiler. Daha
IMHitainc veya corrıadu, "boynuzlu ayakkabı" açıkça son demlerindeydi. Üzengi giy-
sonra II. Vaclav fh. 1 2 7 8 - 1 3 0 5 ) Polonya ve Macaristan taçlarını aldı. Premy-
mek üzere tasarlanan giysinin yukarı dönen tıctın sonradan parmaklardan çok cin-
slidlerin yok oluşundan sonra Bohemya, Luxemburg, Habsburg ve Jagiellon
sel organın gücünü gösterdiği düşünülmüştü. Braguclıc. yani codpıccc de modaydı.
dönemleri yaşadı. On beşinci yüzyılda Bohemya tacı soylular ve Hussitlerin
Rabelais'ye göre savaşta cinsel bölgeyi korumak için icat edilmişti, ama daha çok
uzun savaşlarıyla karıştı. Son yerli kral j i r i z Podebrad (Podiebradyli George,
zırhlı şövalyenin doğal ihtiyaçlarını karşılaması için yapılmış olması söz konusuydu.
h. 1 4 5 8 - 1 4 7 1 ) ülkesine yirmi yıllık kırılgan bir bağımsızlık sağladı.
Bunun giysilerin yağlanması, frengiye karşı yağlardan zırhın paslanmasını koruma-
Ulusal Çek kilisesinin kurucuları olan Hussitler kendilerine yönelik bir-
sı için yapıldığı da söylenir. Yüzyıldan uzun bir süre leşhirciler gibi gösteriş yapılma-
çok bastırma girişimini atlatmışlardır. Hussitler, Papalık mezhepçiliği doru-
sını iki açıklama da anlaimamakladır, Shakespearc "As Yöu l.ike lt"de Herakles'in
ğundayken ve Bohemya Çeklerle Almanlar, soylularla krallar, ruhban sınıfıyla
c o ı / p r a / i n ı n uzun sopası kadar büyük olduğunu söyler.
Papa, Üniversiteyle Prag piskoposu arasındaki çatışmalar içindeyken ortaya
Yakın zamanlara kadar iç giyim sözü edilmeyenler sınıfına sokuluyordu. Kibar
çıktılar. Talepleri kısa sürede Hus tarafından geliştirilen teolojik ve siyasal
tarihçiler bunları görmezlikten geldiler. Bugünlerde bilgece sergilerin ve renkli sergi-
önerileri aştı. Onun ölümüyle ve Constanz Ruhani Meclisinin bütün Çek hal-
lerin konusu oldular. 2
kının aforoz edilmesi kararıyla öyle öfkeye kapılmışlardı ki, gerçekte ilk ulusal
ayaklanma ve "Birinci Reformasyon" anlamında olan eylemlere girişliler. İki
ana gruba ayrılmışlardı: Utraquistler, Çek kilisesini Alman Katolik hiyerarşisi-
Habsburglar bu dönemde halen kuruluş aşamasındaydılar. Almanya'da nin elinden aldılar ve radikal Taboritler kendi istihkam edilmiş "Tabor" deni-
1437'den beri kesintisiz olarak imparatorluk unvanı taşısalar da (111. Friedrich len kamplarının merkez olduğu ayrı evangelist cemaatler kurdular.
von Habsburg ( 1 4 3 9 - 1 4 9 3 ) , Roma'da taç giyen son imparator olmak üzere)
Prag'da 30 Temmuz 1419'da olaylar tırmandı. Yeni Kent'te Hussit geçidi
halen rakiplerini geçmiş değillerdi. Gerçeklen de on dördüncü ve on beşinci
taşlandı ve Alman belediye başkanı i?a(Jıaus'un penceresinden fırlatılıp kalaba-
yüzyıllarda onları bölgenin güçlü hanedanlarının üstünde gösteren bir şey
lığın içine atıldı. Papa sapkınlara karşı Haçlı Seferi çağrısıyla yanıt verdi. Bu-
yoktu. Sonunda Habsburglar, Jagiellonların gerilediği bölgede tesadüflerle ba-
nun üzerine komünyon ekmek ve şarabının "iki cinsten" sub ulraque specie
şarıya ulaştılar.
olarak tutulmasını savunan Utraqusider öğretilerini Prag Maddeleri ile ( 1 4 2 0 )
İki yüzyıl boyunca, krallıklarında tahta geçecekleri onaylama hakkını el-
formüle ettiler. Taboristler ise tek gözlü kaptanları Jsan Zizka z Torncova
lerinde bulunduran Bohemya, Macaristan, Polonya'nın gürültücü soyluları,
( 1 3 7 6 - 1 4 2 4 ) yönetiminde savaşa çıktılar. Yıllarca kocaman Alman orduları art
Orta Avrupalı dört büyük hanedanın temsilcileriyle ayrıntılı gavotte dansı yap- arda ağır yenilgilere uğratıldı. Mücadelelerini Silezya ve Macaristan'a taşıyan
tılar. Eski düzenin güçlü çokuluslu gruplarından bir veya daha fazlasıyla birlik Hussitler, en fazla kendi iç bölünmelerinden zarar gördüler. 1434'te Utraquist-
oluşturma peşinde olan güruh, ortaklarından başka bir gerçekliği temsil etmi- lerin Lipany'de Taboristlere karşı kazandığı zafer onlara Katolik kilisesiyle ba-
yorlardı. Böylelikle kendi bölgelerinde denetimi ellerinde tutma çaresini bul- rış yapma olanağı sağladı. Basel Anılaşması'yla 1620'ye kadar Bohemya kilise-
dukları gibi, devrilme ve ilhak tehlikelerine karşı da etkin ve deneyimli bir lerini denetim altına alabildiler. İzleyen siyasal düzenlemede Çek soyluları
kendi işlerini yürütmek üzere Luxemburglular yerine bebek bir Habsburgu ve ğu kabul edecek görünüyordu. 1375'te Konstantinopolis patriğini, artık Mos-
yirmi yıl sonra da Utraquist general Jifi z Podebrad'i seçme yolunu tercih etti- kof devletinin denetiminde bulunan eski "Kiev ve bütün Rus" metropolitligin-
ler. Jifi'nin ölümünden sonra Diyet, Macarlardan ve Habsburglardan kurtul- den ayrı "Kiev, Rus ve Utvanya" metropolitliği kurmaya razı etti. Jogaila da
mak amacıyla Vladislav Jagiellon (h. 1 4 7 1 - 1 4 9 0 ) üstünde anlaştı. Dogu'ya eğilim gösteriyordu. 1382'de etkisini yitiren kardeşi Toton Şövalyele-
Macaristan tarihi Bohemya'nınkiyle benzer örüntüyü izledi. Burada Bav- rine yanaşınca o da Moskof devletine yanaşmıştı. Daha 1384'te Jogaila'nın Hı-
yeralı Wittelsbachlartn yönetimindeki kısa kesinti dışında ülke Napolili Anjo- ristiyan annesi Tverli Juliana, Jogaila'nın bir Moskof prensesiyle evlenmesi ve
ulularm yöneliminde kaldı. Charles Robert veya Carobert (h. 1 3 1 0 - 1 3 4 2 ) veya
Litvanya'nın Ortodoks olması yönünde geçici bir anlaşma yapmıştı. Plan, Ta-
Büyük Lajos olarak bilinen Louis (h. 1 3 4 2 - 1 3 8 2 ) Luxemburglulari ve Habs-
tarların Moskova'yı yağmalamaları ve Moskof ittifakının değerinin kalmaması
burgları gerileten bir üstünlük sağladılar. Son büyük yerli kral Matyas Corvin
üzerine mahvoldu. Böylece Katolik Polonya ve Macar-Anjoulu elçileri Ağustos
1458'den 1490'a kadar hüküm sürdü. Macaristan'ı yönetmek üzere davet edi-
1385'te Krevaz'da anlaştı; 15 Şubat 1386'da Jogaila Krakov'da vaftiz edildi. Hı-
len ilk Jagiellon Varnalı Ladislas (h. 1 4 4 0 - 1 4 4 4 ) Türklere karşı savaşırken öl-
ristiyan adıyla Wladyslaw oldu. Uç gün sonra Jadwiga ile evlendi. 4 Mart
dürüldü. Üçüncüsü, 11. Louis (h. 1 5 1 6 - 1 5 2 6 ) Mohaç'ta aynı biçimde öldü.
1386'da Polonya tacını giydi 28 (Bkz. Ek 111, s. 1 3 2 2 ) .
Polonya daha görkemli ve bağımsız bir kadere doğru yürüyordu. Yüz sek-
Daha tuhafı 1387'de Vilnius'da kutsal meşeler devrildiğinde bu, Avru-
sen iki yıl süren feodal parçalanmadan sonra Wladyslaw Lokietek (h. 1320-
pa'daki son Hıristiyan olma olayını meydana getirmemiştir. Bu sırada Samogı-
1333) tarafından varlığını sürdürebilir bir krallık haline yeniden birleştirildi.
tia veya Aşağı Litvanya Toton Şövalyelerinin elindeydi ve onlar da aynı adımı
Lokietek Jübilesi için Roma'yı ziyaret ederek papadan taç giydi. Oğlu Büyük
atmaya gerek görmediler. Böylece bölge 1417'de Utvanyahların eline geçene
Casimir (h. 1 3 3 3 - 1 3 7 0 ) Piast hanedanının son kralıydı ve etkin bir yönelim
kadar vaftiz edilmedi. 2 9 Constantinus'dan on bir yüzyıl sonra pagan Avru-
kurdu, yasalar çıkardı, uyumlu dış politika izledi. Polonya'nın batı eyaletleri-
pa'nın sonu gelmişti.
ni, özellikle Silezya'yı Luxemgurglulara terk ederek Doğuda yayılma gücü bul-
Jagiellonlar kısa sürede büyük güç oldular. Toton Şövalyelerini 1410'da
du. Galiçya'yı ve Lvov kentini Polonya'ya katarak doğu Slav ülkelerine ilk kez
Grunwald Savaşında yenince gelecekleri güvence altına alındı. Ailenin bir dalı
ayak bastı. Aynı yıl Almanya'dan gelen Yahudi sürgünleri kabul etmesiyle Av-
Vilnius, bir dalı Krakov'da iktidardayken, Jagiellonlar Hıristiyanlığın en büyük
rupa'daki en büyük Yahudi cemaatinin temelleri atıldı. Anjoulu Louis'nin hü-
ülkesini yönetiyorlardı. Egemen gücün Roma Katolikliği olmasına ve Polonya
kümdarlığı zamanında Polonyalı soylulara Macaristan'daki kardeşleriyle aynı
dilinin giderek yönetici soyluluğun dili haline gelmesine karşın, Polonyalı,
hakları tanıyan Kosice Kararıyla ( 1 3 7 4 ) bilinir. Bundan sonra Szlachta'nın ik-
Ruten ve Yahudi çıkarlarının temsil edildiği ç o k u l u s l u bir topluluğun başın-
tidarı direnilmez biçimde arttı. Ama en önemlisi, Louis'nin Polonya'da rex
daydılar (Utvanya kültürü kuzeydoğudaki köylü yığınlarına doğru gerilemiş-
(kral) kabul edilen kızı Jadwiga'nm Litvanya Büyük Dükü Jogaila ile evlenme-
siydi [SZLACHTA], ti). Jogaila'nın oğlu LadislavAVladyslavv (öl. 1444) Polonya gibi Macaristan'da
da yönetici oldu ve uzaklardaki Varna'da Haçlı Seferinde öldü. Torunu Kazi-
Polonya ile Litvanya'nın birleşmesi önemli uluslararası etkiler doğurdu.
mierz Jagiellonczyk (h. 1 4 4 5 - 1 4 9 2 ) bir Habsburgla evlenmişti ve Avrupa'nın
İkisi de gelişiminin dinamik aşamasında olan iki büyük ülkenin bin araya gel-
dedesi olarak tanındı. Gerçekten de Kazimierz 1492'de öldüğünde varisleri
mesiyle güçlü bir kaynaşma, neredeyse yeni bir uygarlık doğdu. Bu hareketin
dünyayı yönetecek gibiydiler. Kader Türklerden yana çalıştı. Bohemya ve Ma-
somul mantığı Toton Şövalyelerinin yarattığı tehditti; faaliyetleri Vilnus kadar
caristan kralı Louis Jagiellonczyk, Mohaç'ta 1526'da miras bırakmadan ölünce
Krakov'da da kendisini hissettiriyordu. Ama dahası vardı. Moğol işgali ve Kara
mülkü Habsburglara geçti. Ve Orta Avrupa'yı miras alan Habsburglar oldu.
Ölümden kurtulmuş olan Polonya doğudaki en geniş topraklara göz dikmişti.
Ama Jagiellonlar kendileri yok olduktan sonra da devam eden bir uygarlık ya-
Halen pagan elit tarafından yönetilen ve komşusu Moskof devletinin güçlen-
ratmışlardı [MİKROP],
mesinden kaygı duyan Litvanya ana Hıristiyanlık akımına dahil olmak istiyor-
du. İkisi de karşılıklı destek arıyorlardı. Dolayısıyla bu evlilik iki kişiyi doğru-
dan ilgilendiren bir olay olmanın çok ötesindeydi. On iki yaşındaki babasız
kizjadwiga görevini yaptı. Polonyalıların Jagiello dediği Jogaila kırk yaşındaki MİKROP
bekâr savaşçı reddedemeyeceği tarihsel fırsatı görmüştü.
POLONYA kralı ve. Litvanya Büyük Dükü Casiınır Jagiellonczyk. Krakov'da Temmuz
Litvanya'nın vaftizi, Latin ve Ortodoks görüşler arasında on yıl süreyle
1492'de Wawel Kaledrali'nde Kutsal Haç şapelinde gömüldü. Dört yüz seksen bir yıl
bocalamadan sonra gerçekleşti. Jogaila'nm babası Büyük Dük Algirdas (h.
1 3 4 1 - 1 3 7 7 ) dinamik denge politikası izlemişti. Hükümdarlığı boyunca din de- sunra Mayıs l973'Lc. Krakov kardinal piskoposu Karol Wojlyla bir grup muhafa-
ğiştirme tehditiyle Avignon ile Konstantinopolis'i kızıştırdı. 1370'lerde Orto- zakâra Casimir'in Avusturyalı kraliçesi Klizabeth'le birlikte mezarlarının açılması iz-
doks Slavların önderi olarak Moskof devletini desteklemek üzere Orıodokslu- nini verdi. Olay tek değildi. Büyük Casimır'in (öl. 1370) mezarı I 8 6 9 ' d a açılmıştı ve
yeniden gömülmesi Polonya'da büyük yurtsever gösterilere yol açmıştı. St Jadwi- arasında pagan kalınıılar, sapkın fikirler veya belirli dindışı görüşlere rastla-
ga'nın mezarı da (öl. 1329) 1949'da açılmıştı. mak şaşırtıcı değildir. Geleneksel ortaçağ bilimi geniş biçimde yüksek kültürle
Ama 1973'leki mezar açılışı her yönüyle rahatsız ediciydi. Kısa sürede olayla sınırlıdır. Popüler kültür, son kuşak ortaçağcıların ortaya koyduğu "yeni orta-
ilgili en az on altı kişi belirlenemeyen nedenlerle öldü. Dünya basını "Firavunun La- ç a ğ ı n konusudur.
n e t i m i anımsadı ve beş yüz yaşındaki basil hakkında kurgulamalarda bulundu. Kra- Ortaçağı hayal etmeye çalışmak gerçekten güçtür. Tarihçiler yalnızca sah-
kovlu bir gazetecinin I,analer. Mikroplar ve Bilim Adamları adlı kitabı çok satanlar nede olanları değil, görünmeyeni de vurgulamak zorundadırlar. Fizik çevrede
arasına girdi. Bu kitap, ortaçağ tarzına uygun biçimde, okuyucularının dikkatini in- o zamandan bu yana sıradanlaşmış birçok görüntü, ses ve koku yoktur. Fabri-
sanın ölümlülüğüne çekiyordu. 1 ka bacaları, arkadan gelen trafik sesi, suni hava kirliliği veya deodoranlar yok-
tur. Küçük yalıtılmış yerleşimler orman ve sıcağın baskısı altındadır. Kilise ça-
Ortaçağ sonu Iskandinavyasında üç monarşi fırtınalı soyluluk ve Hansa ticari
nı veya inek böğürtülerinin, çöp ve odun ateşinin çıtırtısının doğal, fakat
faaliyetlerinin gölgesi altındaydı. Viking toplulukları on üçüncü yüzyılda deniz akın-
keskin kokulan arasında kilometrelerce öteden duyulabildiği bir sükûnet var-
larını bırakmışlar ve alçak topraklarında tarım yapmaya, kereste ve maden üretme-
dır. İnsanların bu çevreyi algılayışı, daha sonraki dönemlerde doğal ve doğaüs-
ye. Reania'mn ünlü ringa yataklarında balıkçılık yapmaya başlamışlardı. Lübeck ve
tü, gerçek ve hayali, geçmişle hal arasında yaratılan ayrımdan yoksundur. Er-
Visby'rie üslenen Hansa Birliği İskandinavya'yı, hem Batı Avrupa'ya hem de Rus-
kek ve kadınların duygularını iletecekleri araçlar sınırlıdır ve her türlü duygu
ya'ya bağlıyordu.
benzer güvenle karşılanır. Melekler, şeytanlar ve ruhlar insanın komşusu ka-
1397'dc veraset yoluyla Danimarka, evlilikle Norveç ve seçim yoluyla İsveç'i
dar gerçektir. Geçen yılın kahramanı ile Kitabı Mukaddestekiler, insanın ken-
yönetmekle olan olağanüstü Kraliçe Margeret (1353-1412) üç ülke arasında sınırlı
di ülkesinin kral ve kraliçeleri kadar yakındır (veya uzak). Dante'nin canlı bir
bir birlik oluşturmayı başardı. Ama bu Colmar Birliği birleşme değil yan yana gel-
insanın cennet ve cehennemde dolaşıp, her çağdan insanın, çürümemiş, farklı-
meydi vc ulusal bileşenlerine ayrılması kaçınılmazdı. Kraliçe Vlargeret'in babası IV.
laşmamış, dağılmamış gölgeleriyle karşılaştığı hikâyesi kadar uygun ve açık
Waldemar Alterday'ın sevdiği bir sözle "yarın başka bir gündür."
bir anlatım olamaz.
Ortaçağın zaman ve mekân bilinci bizimkinden kökten biçimde farklıdır.
Zaman gün ve geceyle, mevsimlerin, ekim ve biçimin düzensiz hareketleriyle
Ortaçağ uygarlığı genellikle teokratik olarak nitelendirilir, yani mutlak Hıristi-
ölçülür. Sabit saatler ve takvimler kilisenin kutsal eli altındadır. İnsanlar o ka-
yan Tanrı kavramı altında yönetilmektedir. Tanrı iradesi bütün olguları açıkla-
dar yavaş seyahat etmekledirler ki, geleneksel coğrafya bilgisini sınama araçla-
mak için yeterlidir. Tanrının hizmetinde olmak bütün insan faaliyetlerinin tek
rı yoktur. Kudüs üç kıtanın, Asya, Afrika ve Avrupa'nın ortasındadır, kıtalar
meşru amacıdır. Tanrı düşüncesi entelektüel veya yaratıcı faaliyetlerin en yüce
Nuh'un oğullar Sam, Ham ve Yafes'e atfedilir. Kıtaların dışında her şeyi çevre-
biçimidir.
leyen okyanus uzanır ve "okyanus çizgisi"niıı ötesinde gök ve yer karışıp anla-
Dolayısıyla ortaçağ hakkında modem bilgilerin çoğunun bilgi sağlayan ve
şılmaz biçimde bir olur İTEMPUS].
kronikler yazan din adamlarının dinsel yaklaşımlarından etkilenmesini kavra-
Ortaçağın insan gövdesine gösterdiği ilgi onu kavrayışı kadar azdır. Sinir-
mak gerekir. Modern gözlemciler de "ortaçağ uygarlığının gerçekte olması
lerin, iskeletin, dolaşım, sindirim ve üreme sistemlerinin karşılıklı bağımlı iş-
beklendiğinden daha esaslı biçimde Hıristiyan olduğunu" varsayma yanlışına
leyişini bırakın iç organlar bile açıkça ayırt edilmez. Gövdenin dört unsurun,
bir dereceye kadar düşmüş olabilirler. 3 0 Gene de Hıristiyanlık inancının mer-
dört halet ve dört karakterin muhLeşem bileşimi olduğu düşünülmektedir.
kezi konumu inkâr edilemez. Bu noktada Latin ve Ortodoks Kiliseleri arasında
Toprak, ateş, hava ve su, siyah ve sarı safra, kan ve balgamla eşleştirilir ve in-
büyüyen ayırım önemli değildir. Batının bakışı genel olarak teokratikse, Doğu
sanın melankolik, öfkeli, duyarlı ve sakin hallerinin nedeni olarak kabul edi-
da hemen bütünüyle öyledir. Gerçekten de Ortodoks dünya on dördüncü yüz-
lir. Uzmanlık bilgileri çok yavaş gelişmiştir. On dördüncü yüzyıl başında dok-
yıldan itibaren Batı'daki yeni etkileşimlerin o kadar dışında kalmıştır ki, genel-
torlar ölümden sonra teşrihe başlamışlar ve böylelikle kitaplar artmaya
lemeler geçersiz hale gelmişlerdir (Bkz. Vll. Bölüm).
başlamıştır. Modini di Luzzi ( 1 3 1 6 ) ve Guida da Vigevano'nun ( 1 3 4 5 ) A«a/o-
Fakat eğitimli elitin "yüksek kültür' üyle sıradan insanların "alt kültür"ü
mifl kitapları bunlardandır. Ameliyatlar Guy de Chauliac'ın Chirurgicü'sı
arasında ayrım yapmak gerekir. Son zamanlarda bilim adamları "kilise kültü-
( 1 3 6 3 ) gibi kitapların yararını görmüştür. Kara Ölüm deneyinden sonra veba-
r ü y l e "folklor gelenekleri"ni karşı karşıya koyuyorlar. Eğitimli azınlık din ya karşı gemilerin karantinaya alınması ilk kez Ragusa'da (Dubrovnik)
adamları veya din adamlarının öğrencilerinden oluştuğundan, okur yazar çev- 1377'de, sonra Marsilya'da 1383'te uygulanmıştır.
relerin formel kültürünün geleneksel din eğitimiyle uyum içinde olması bekle-
Hepsinden önemlisi, ortaçağ insanlarının cesur ve bağımsız düşünceyi
nebilir. Aynı şekilde, halkın geniş çoğunluğu okuma yazma bilmediğinden,
engelleyen korku ve güvensizlikle dolu psikolojik bir ortamda yaşadıkları ileri
öğretmen yüzü görmeyen kadınlar ve okuma yazma bilmeyen aristokratlar
sürülmüştür. Doğa güçlerine maruz kalmak, bitmeyen savaşlar, yaygın hay-
dutluk, Viking, göçebe, kâfir akınları, veba, açlık ve anarşi insanın zayıf ve
Tanrı'nın yüce olduğu inancına kaıkıda bulunmuştur. Ancak bir manastır in- (1389), Wells (1392) ve Prag'da (1462) görülür. Mekanik saatler gölge saatleri, gü-
zivasında güçlü bir zihin kendi dehasının peşine takılabilir. neş kadranları, k u m saatleri ve cıva saatlerinin verini almıştır. Özellikle güneş ışığı-
Orıaçag felsefesi, bu nedenle, ilahiyatın bir dalı olarak kalmıştır. Temel na güvenilmeyen kuzey ülkelerinde çok çekiciydiler, liütün büyük katedraller, kent
görev Aristotelesçi görüşlerle dinsel dogmaların uyumunu göstermektir. Daha meydanları, kapı ve manastırlara saat konuldu.
genel olarak akılla inancı uzlaştırmaktır. Ortaçağ filozoflarının en büyüğü Do- Saatlerin sabit süreli olduğu y i r m i dört saatli saat. günlük zaman kullanımın-
miniken St Thomas Aquinas (y. 1 2 2 5 - 1 2 7 4 ) insan aklının ilahi kaynaklı oldu- da devrim yaptı. İnsanların çoğu gün doğumuna ve gün baıımına göre yaşıyordu.
ğunu, inancın akılcı ve doğru yorumlandığında ikisinin çelişmediğini söyleye- Saat sisteminin bilindiği yerlerde saatler mevsimlere ve ülkelere göre değişkendi.
rek bu sorunu çözmüştür. Bu sorular, hepsi Britanyalı üç Fransisken, Roger Gündüzlerin "dünyevi saatleri", hem "gece saatleri"nden hem de kilisenin matin, tav-
Bacon ( 1 2 1 4 - 1 2 9 2 ) , John Duns Scoius ( 1 2 6 5 - 1 3 0 8 ) ve Ockhamlı William da, prime, terce, scxt. none, vespers ve compline diye bölümlere ayrılan "dinsel sa-
( 1 2 8 5 - 1 3 4 3 ) , tarafından işlenmiştir. Doctor mirabiîis Bacon "kuşkulu yenilik- af ten farklıydı. Sıradan insanlar sabit günlük rutin ve eşit saat fikrini ortaçağ keşiş-
ler" nedeniyle ın dört yılını hapiste geçirdi. Biraz tuhaf biçimde olsa da İngiliz lerinden aldılar. Bunlar daha sonraki kent yaşamının ve sanayi disiplininin
dilinin Dunce (cahil) sözcüğünü adından üretıigi Duns Scotus, aklın ancak so- normlarına örneklik elti. Saat güçlü toplum sal laştırıcı etkisiyle "totaliter görev efen-
mui olarak kavranılanlara uygulanabileceğini ileri sürerek Aquinoludan ayrıl- disi'dir. N c w w n fiziği bütün evrenin tek büyük "göksel saat" olduğu fikrini kutsallaş-
dı. Mükemmel Kavrayışın öncüsüydü. Venerabiİis iıtccpior Ockham, çabaları tırdı ve Kinstein'la Proust gibi modern zihinler zamanın mekanik biçimde algılanma-
nedeniyle aforoz edildi ve Nominalist adı verilen görüşün öncüsü oldu. Ege- sının nasıl doğadışı olduğunu göstermeye çalıştılar- ICOMBRAY) | e = mc 2 |.
men olan Plaıoncu evrenseller görüşüne (teker teker nesnelerden bağımsız Saatçiliğin gelişiminde köşe taşları, on beşinci yüzyılda cv saatlerinin, on altın-
olarak var olduğu düşünülen soyut özlere) karşı çıkışı, toplumsal düzen dahil cı yüzyılda duvar saatlerinin yapılmasını sağlayan küçülme, güvenilirliği fazlasıyla
fazlasıyla bükülmez ortaçağ insanının felsefi temellerini sarsıt. Ockham'ın ol- artıran pandül (1657), denizlerde hep sorun olan mesafe ölçme konusuna çözüm ge-
guların asgari açıklanabilir nedenlerle yorumlanması ilkesi Bacon'ın mantık tiren deniz kronometresi (1761) ve analuarsız mekanizmanın (1823) bulunuşudur.
düşüncesine güçlü bir araç sağladı. Akılla inancı tamamen ayırt etmesi bilim- Zaman ölçmenin son durağı, üç bin yılda bir saniyeye kadar doğru olan atomik saa-
sel ve laik araştırmaların yolunu açtı. İlkesi Entia non sunt muhiplicanda (var- tin Britanya Llusal Kizik l a b o r a t u a r ı ' r i d a 1955'te yapılmasıdır.
lıklar nedensiz çoğalmazlar) idi. Alman imparatoru Bavyeralı Ludwig'le tanış- Yüzyıllar içinde saatçilik fazlasıyla uzmanlık gerektiren bir zanaat olmaktan
tırıldığında, "siz beni kılıcınızla savunursanız, ben de sizi kalemimle savu- kitle üretimi yapılan bir sanayiye dönüştü. İlk merkezler Nuremberg ve Augsburg'la
nurum" dediği ileri sürülür. Paris ve Blois'ydı. İsviçre Huguenot işçiliğinden yararlandı, on yedinci ve on sekizin-
ci yüzyıllarda ingiltere üstünlük sağladı. Fransa kulu taşanını ve süslü saatlerle, ay-
rıcalık sağladı. Karaorman ahşap gugukkuşıı saatleriyle uzmanlaşır On dokuzuncu
yüzyılda Cenevre ve Jura'daki Chaux-les-Konds'da bulunan saat endüstrileri yüksek
TEMPUS
kaliteli, makineyle yapılmış saatleriyle dünya çapında ün kazandı.
Saatçilik mesleği eski anahtarcı ve kuyumcu loncalarından gelişti. Cnlü adlar
l'ADOVA'DA astronomi profesörü olan Giovanni da Doneli (1318-1389) İliç de ilk sa-
arasında ilk saat yapımcısı Bloislı Jacııuede la Garde (1551). Pandül ve yay dengesi-
at yapımcısı değildir. Danıc. Parariiso'da saatten söz eder ve Londra'da St Paul'da
nin mucidi ha Hayeli Christian Huygens (1629-1776). deniz kronometresinin ustala-
1286. Milano'da 1309'da saat bulunduğuna dair kayıtlar vardır. Pakaı Doııdı'niu I!
rı John Arnold. Thomas tiamshaw ve John Harrison (1693-1776). Versailles saatçi-
Traaus As tarif adlı incelemesi (1364) saatçilikle ilgili en eski ayrıntılı anlatımdır. İn-
si. kendi kendine kurulan montre pcrpcluclic mucidi Abra ham-Louis Breguet (174 7-
celeme. kasnak çevresine sarılmış ağırlıkla çalışan yedi kadranlı astronomik saati
1823) ve Big Ben'in tasarımcısı Edward John Dent (1790-1853) sayılabilir. Varşova-
konu edinir. (3u incelemeden yola çıkarak çeşitli modeller yapılmıştır; bunlardan bi-
lı Antoni Patek ve Bcrnli Adrienne Philippe 1832'de güçlerini birleştirip Paıek-
ri Kensingıon Bilim Müzesi'nde. bir diğeri Washington Smith son ian Knstiliı-
Philippe firmasını kurmuşlardır ve bu bugün de İsviçre'nin önde gelen firmasıdır.
sil'ndedır) 1 (Bkz. Rk III, s. 1310).
Artık saatler kentleşmiş Batı toplumunun evrensel özelliğidir. Doğu Avrupa
Saalin icadı genellikle sekizinci yüzyılda, Çinli Lıang Lin-Son'a mal edilir. Ama köylüleri sürece daha yavaş katıldılar. Milyonlarca Sovyet askeri için Kızıl Ordu'nun
on üçüncü yüzyıl sonuna kadar Avrupa'da uygulaması yoktur. İlk saat basitçe saat- 1944-1945'le Avrupa'ya girişi, "özgürleştirme" ve saat sahibi olmak için büyük fır-
leri vuran bir çandır. 3u lıir bir makine 1386'da yapılmıştır ve Salisbury Katedralin- sattı.
de balen çalışmaktadır. Sonraki modellerin kadranları vardır, yalnız günün saatleri-
ni değil ayın hallerini, gezegenlerin geçişlerim, hatla azız ve yortu günlerini de
gösterir. Kn güzel örnekleri Milano (1335). Strasbourg (1354), Lund (1380). Rouen Ortaçağda bilim de kaçınılmaz biçimde ilahiyata bağlıydı. Fizikive ruhani ol-
gular arasında ayrtm yapma yolunda açık bir anlayış yoktur, böylece "doğanın
gizleri"ni keşfetmek çoğunlukla Kilise Ananın rahminde alçakgönüllü olma-
resmen geliştirilen hiyerarşisiyle güçleniyordu. Bir zamanlar Cebrail'in yanın-
yan iş karıştırıcılık olarak görülmüştür. Örneğin ortaçağ Almanyasında gazla
da cennetin en üst tabakasında oturan düşkün melek Lucifer şimdi karanlığın
ruh arasında ayrım yoktu. İkisi de modem lngilizcedeki glıosı (hayalet) anla-
güçleriyle dünyayı baştan çıkartıyordu, Cehennem korkusu vaizlerin en sevdi-
mına gelen geist'tır. Bilimsel deneyler sık sık büyücülük suçlamasıyla karşılaş-
ği tema, sanatçıların popüler konusuydu.
ma riskini taşıyordu. Simya, fizik ve kimyayı, astroloji, astronomiyi geçmişti.
Akılcı inanca karşı dinsel sezgiye üstünlük tanıyan mistik gelenek ilk tu-
Üniversite şansölyesi ve Lincoln piskoposu Robert Grosseteste'in (y. 1170-
tarlı ifadesini on ikinci yüzyılda Paris'teki Agustinusçu St Victor manastırında
1253) Oxford'u bazen bilimsel geleneğin ilk yuvası olarak kabul edilir.
buldu. Daha sonra geniş kitleler arasında kök saldı. Önde gelen yandaşları ara-
Gelişmelerin çoğu dağınık bireysel çalışmalarla sağlandı. Roger Bacon'ın
sında, bir zaman Fransiskenlerin başkanı olan ve etkili /(inerarium Mentis in
optik ve mekanik çalışmaları onun yozlaşmaya ve batıl inançlara saldırısının
Deıım'un yazarı St Bonaventura, Strasbourglu Bohemya genel bölge papazı
bir parçasıydı. Latince kutsal yazıları, garipsenen biçimde Yunanca ile doğru-
"Meister" Johanıı Eckhart ( 1 2 6 6 - 1 3 2 7 ) , söylendiğine göre, dünyanın küçük
lama yönündeki ısrarlı çabası, bilimsel bilgiyi kanıtlama çabasıyla aynıydı. Ba-
parmağıyla yaratıldığını iddia ediyordu. "Vecde geçirici öğretmen", De Seplem
con'ın ustası Pierre de Maricourt (Acaip Peter) Anjoulularm 1269'da Lucera di
Gradibus Amoris'in yazarı Flaman Jan van Ruysbroeck ( 1 2 9 4 - 1 3 8 1 ) , yerel dil-
Calabria muhasarası sırasında zaman bolluğunda mekanik üstünde temel bir
de bir benzeri olan The Ladder of Perfection yazarı İngiliz Walter Hilton (öl.
inceleme yazmıştı. Silezyalı Witello veya Vitellon ( 1 2 3 0 - 1 2 8 0 ) optik üstüne
1396) ve hepsinden önemlisi Imitatio Cbristi yazarı, Thomas â Kempis olarak
Pcrspcctiva adlı incelemenin yazarıydı. Bu eser gözün mekanik hareketlerini
tanınan Köln yakınlarındaki Kempen'den Thomas Hemerken (y. 1 3 8 0 - 1 4 7 1 )
zihnin eşgüdümleme işlevinden ayırıyordu ve modern psikolojiye giden yolu
bulunuyordu. The Cloud of Unknowing adlı yazarı bilinmeyen ingilizce kitap
açmıştı. Lisieux Piskoposu Nıcolas Oresme (y. 1 3 2 0 - 1 3 8 2 ) para ekonomisi üs-
da aynı türe aitti. Mistiklerin çoğu kurgusal felsefe yapıyorlar, Htristiyanlara
tüne etkili bir eser ve dünyanın dönmesi kuramını savunan De Coelo el Mıındo
içsel yaşamı geliştirmeyi, denetleyemedikleri kötü dünyadan sakınmayı öğreti-
adlı bir astronomi çalışmasının yazarıydı, Oresme aklın heyecanlı bir savunu-
yorlardı. Onların yazıları sonunda Reformasyonu ateşleyen közleri körükleme-
cusu, zamanından önce bir Aydınlanma adamı, astroloji ve mucize tacirlerinin
ye yardımcı oldu.
düşmanıydı. "İncil'deki her şey rationabilissimadır" (çok akılcı) diyordu. Yüz-
Büyücülük Hıristiyan mistisizmiyle birlikte ve aynı nedenlerle gelişti. Ka-
yıl sonra Moselle'dekı Kues'den kardinal Nicolaus Cusanus ( 1 4 0 1 - 1 4 6 4 ) dün-
ra ve beyaz büyüye olan inanç, kuşkusuz peri, cin, ruh ve gulyabanilere inanı-
yanın döndüğü fikrini tekrarladı, takvim reformu tasarladı ve dünyanın
lan Hıristiyanlık öncesi pagan kırsal kesimin animizminin mirasıydı. Fakat sis-
1734'te sona ereceğini hesapladı. Bütün bu insanlar doğanın mirabiliası (hari-
tematik büyücülüğün ortaçağ sonlarının ürünü olduğu görülür. Dahası,
ka) ile Kilise'nin miıaculasını (mucize) ayırt etmekte pek zorlanmıyorlardı.
büyücülükle açık savaşa giren Kilise, sözde büyücü ve kâhinlerin çoğalıp arttı-
Bilgi tedrici bir şekilde biriktiğinden, ansiklopedik derlemelere ihtiyaç ğı bir histeri ortamı yarattı. Surunıis Desideroutes adlı can alıcı önemdeki fetva
doğdu. En yaygın biçimde dağıtımı yapılmış ansiklopediler Beauvaisli Vin- Kilise nin resmi karşı saldırısını ifade ediyordu ve 1 4 8 4 gibi geç bir tarihte
cenı'ın Speculum Maius ( 1 2 6 4 ) , Roger Bacon'ın Opus Masius ( 1 2 6 8 ) adlı eserle- Vlll. Innocentius tarafından verilmişti. Büyücü avcılarının standart kitabı Mal-
ridir. leus Makficarum 1486'da Dominikenler tarafından yayımlandı. Eğer daha ön-
Ancak dinsel inanç, her türlü akıldışılık ve batıl inançla sarılmıştır. Orta- ce büyücülerle ilgili bir suskunluk varsa, bu artık olamadı. Bundan sonra bü-
çağ sonlarında kilise dogması halen formüle edilip sistemleşürilmektedir. İn- tün Hıristiyanlık Şeytanın lejyonlarını kötü kadınlara yönelttiğini ve onların
sanların soru sormadan kabul etmeleri istenen inanç alanı genişlemektedir. da vaftiz edilmemiş çocuk etiyle yağlandıklarını, keçi ve geyiklerin veya sü-
1 2 1 5 Lateran Ruhani Meclisi, günah çıkartma ve tövbeyi zorunlu kıldı. Vaftiz- pürgelerin üstünde çıplak uçtuklarını, büyülerini gerçekleştirmek ve cinlerle
den ölülerin yağlanmasına kadar yedi kutsama doktrini 1439'da kurala bağlan- çiftleşmek için gece sabbatlarma katıldıklarını biliyordu. Kadınlar zayıf, aşağı
dı. Komünyonda ekmek ve şarabın isa'nın eti ve kanına dönüştüğü aşkın öz varlıklar olarak sınıflandırılmışlardı, baştan çıkartmaya direnemezlerdi. Kilise
öğretisi o kadar inceldi ki, papaz kadehteki şarabı herkesin yerine tek başına bu tür şeyleri açıkça kabul ettiğinde, büyücülük potansiyeli fazlasıyla arttı.
içebiliyordu. Ruhban dışı katılımcılar yalnızca ekmekten yiyorlardı. Halkın Komşunun ürününü mahvetmek veya düşmanının karısının düşük yapmasını
büyüden kopuşu ve ruhban sınıfı vurgulanmaktaydı. Her fırsatta ayin yapılı- sağlamak için insanlardan büyük paralar alınıyordu. Olgu ile hayal, şarlatan-
yordu. İsa'yla Tanrı arasındaki aracı Bakire Meryem tapınışı resmen benimsen- lıkla halüsinasyon arasındaki sınırlar umutsuz biçimde bulanmıştı.
di. A ve M a n a okunması, Pater Noster' den sonra okunmak üzere, resmen ayin
kuralları arasına alındı. Loncalardan şövalye tarikatlarına kadar her türlü ör-
V l l l . Innocentius "son zamanlarda kulağımıza geliyor ki" diyordu "... iki cinsten
gütlenmenin koruyucu azizleri vardı. Kutsal emanetlere gösterilen saygı yay-
dc birçok insan kendilerini şeytanlara inculti et succubi terk etmişler ve büyü, si-
gındı. Hacılık yalnız sofuların değil herkesin günlük yaşamına girmişti. Doğa-
hir, el çabukluğu ve öleki lanetli bağlamalar yoluyla... annelerin rahminden be-
üstüne olan inanç, iyi ve kötü meleklerin ve evrensel şeytan korkusunun
bekleri kesip alıyorlar... toprağın ürününü, asmanın üzümünü, ağaçların meyvesi-
rıi lanetliyorlar ... Bu koıu büyücüler, ayrıca Vaftiz oldukları ieın kendilerinki de
du. Örneğin 1495'te Roma hukuku ReichUammergericht, yani Alman İmpara-
olan inanca küfredip inkâr ediyorlar ve... ruhlarını en pis ölümcül tehlikelere dü-
torluğu Yüksek Adalet Mahkemesince benimsendi. Etkisi geniş oldu. İmpara-
ŞÜrecck... İnsanlığın Düşmam'nı teşvik etmekten geri kalmıyorlar." 3 1
torlukta iktidarın gittikçe parçalandığı düşünüldüğünde, bu durum bütün
prenslerin kendilerini tek yasama organı olarak görmelerini ve bu sırada yaşa-
Bundan sonra, üç yüz yıl daha, Avrupa'nın çoğu yerinde büyücülük ve büyücü
mın bütün alanlarının hukuk konusu yapılmasını teşvik etmiştir. Alman
avcılığı salgın haline geldi [HEXEN].
Rechtstaat, yani "kanun devleti" Baden'deki ünlü sokak levhasına yansıyan an-
Kilise tarafından geliştirilen ortaçağ etigi, hem toplumsal düzenin hem de layışı geliştirecekti: "Bu yolda seyahat etmek serbesttir." 5 2
ahlaki değerlerin hiyerarşik harmanlanmasıyla yönetiliyordu. Herkes ve her Yalnız ingiltere kendi örf hukukuna bağlı kaldı. İngiltere'de Ren'in batı-
şey kendilerine üstün olana tabi olmalıydı; serfler efendilerine itaat etmeli, ka- sındaki öteki ülkelerdeki gibi, hukukun sustuğu yerde yurttaşın özgür olduğu
dınlar erkeklerce yönetilmeliydi. Bağışlanabilir günahlar yedi ölümcül günah- kabul ediliyordu. Fransa, kraliyet ordonnance* ve merkezi parlamentonun ar-
tan ayırt edilmeliydi. Eski "kefaret parası" geleneğinin bulunduğu ülkelerde tan iktidarı dışında, kuzeyde geleneksel hukukla Midi'deki Roma hukuku ara-
soylu birinin öldürülmesi veya böyle birine tecavüz edilmesi daha ciddi bir sındaki bölünmeyi yaşamaya devam etti.
durumdu ve dolayısıyla onursuz kurbanlardan daha fazla paraya mal oluyor- Birçok ülke erken tarihlerde yoğun değiştirme faaliyetine girişmişti. Kas-
du. Ceza tarifeleri küçük ihlallerin büyükler gibi cezalandırılmadığını gösterir. tilya'da sonraki ispanyol hukuk geleneğini oluşturan Leyes de las Siete Pariidas
St Augusıinus'un cinsel konulardaki baskıcı öğretisine karşın, cinsel kabahat- ( 1 2 6 4 - 1 2 6 6 ) , örneğin Polonya'da Büyük Casimir'in kararlan ( 1 3 6 4 ) ve Dyges-
ler şiddetle cezalandırılmıyordu. Dante'nin dediği gibi, yanlış yönlendirilmiş tö ( 1 4 8 8 ) , Litvanya'da Casimir Jagiellon'un Sudiebnift'i ( 1 3 6 4 ) gibi aynı amaç-
sevgi, nefret veya ihanetle yönlendirilen günahlarla karşılaştırılamaz. Zina ya- lara hizmet ediyordu. Polis gücünün yokluğunda zorlama zayıf kalıyordu. Ka-
panlar cehennemin en yüksek dairesinde toplanacaklardı. Hainler çukura atı- nun kaçakları her yerdeydi. Dolayısıyla tutuklananların cezalandırılması
lacaklardı. Tanrıya ihaneı en büyük kötülüktü. Küfür ve sapkınlık en büyük şiddetli ve ibret olma şeklindeydi. Asma genellikle kura ile meydanlarda yapı-
rezaletti. 1 4 1 4 - 1 4 1 7 de Jan Hus'u yakmış olan Constanz Ruhani Meclisi tah- lırdı, Sakatlamak dağlayarak veya el-kol keserek uygulanırdı ve toplumsal ola-
minen yedi yüz kadar fahişeyi toplantı zamanı bu kente çekmişti t P R O S T l B U - rak caydırıcı olması hedeflenirdi. Devlet hukukuyla birlikte gelişen hapis ve
LA}. para cezaları yoksul mahkûmlar için insanlık dışı koşullar doğurmuştu, çünkü
Ortaçağ hukuku da değerler hiyerarşisinin yönetimindedir. İnsan yasaları mahkûmların bakımı için ayrılan kaynak çok azdı veya hiç yoktu.
en azından kuramsal olarak Kilise tarafından tanımlanan ilahi yasalara tabidir. Ortaçağ eğitimi on iki ve on üçüncü yüzyıllarda atılan temeller üstünde
Uygulamada farklılık ölçüdedir. Rakip yargılama erklerinin (kilise mahkeme- kuruldu. Alfabe ve rakamlardan oluşan ilk eğitim konulan yaygın biçimde aile
lerinde kilise hukuku, kent ve malikâne mahkemelerinde yerel âdetler, kral veya köy papazının gözetimine bırakılmıştı. Orta eğitim katedrallerin ve za-
mahkemelerinde kraliyet fermanları) kargaşası, hukuki kaynaklar, uygulama- man içinde artarak kent meclislerinin destegindeydi. İçerik, öğrenciler arasın-
lar ve cezaların karışıklığına da yol açmaktadır. Roma hukuku Güney Avru- da sayıları azalmış olsa da gene ruhban sınıfının eğitimine yönelikti. TVivi-
pa'da ana kaynak olarak kalmıştır, Germen ve Slav kabile gelenekleri Kuzey ve um'un üç disiplini, gramer, retorik ve mantık temel programdı. Winchester
Doğu Avrupa'da ana kaynaktır. Koleji ( 1 3 8 2 ) veya Deventer Latince Okulu gibi kurumlaşmış eğilim yerleri
Örf hukuku, yine de ilkel uygulamaların kaba kalıntısı olarak düşünül- uluslararası değilse de ulusal üne kavuşmuşlardı. İtalya ve Almanya'daki bir-
memelidir. Bu, prens ve tebaası arasındaki uzun pazarlıkların ürünüdür ve ge- çok büyük kentte ticaret okulları açıldı. On dördüncü yüzyıl Floransasında
nellikle yazıya geçirilmiştir. Weistitmcr, örnek olarak Avusturya ve Batı Alman- bin iki yü2 öğrencisi olan böyle altı okul vardı. Üniversiteler Latin Hıristiyan
ya'nın bazı bölgelerinde geçerliydi. Avusturya'da bunlar Bannlaidingen, dünyasında on beşinci yüzyılda yaygınlaştı. Bunlar arasında Leipzig ( 1 4 0 9 ) , St
isviçre'de Öffnungen olarak bilinmekteydi. Alsace'ta bunlardan altı yüzü varlı- Andrews ( 1 4 1 3 ) ve Louvain ( 1 4 2 5 ) önde geliyordu.
ğını sürdürmüştür, bunlar Dingofrodeln olarak bilinir. Varlıkları, Elbe'nin do- Ortaçağ edebiyatı karakter olarak baskın biçimde dindardı, fakat chansons
ğusunda geçerli olan ve köylü Gemeinde, yani kırsal kesim komünlerinin ko- de geste ve bylirıy gibi dindışı gelenekler de gelişimlerini sürdürdü. Kitapların
numunu korurken Gnmderrrscfıa/ı'a karşı Gutherrschaft kavramını güçlendir- çoğu Latince veya Yunanca yazılıyordu. Çoğu yazıldıkları çevreyle sınırlı kal-
miştir. Bu durum Batı Almanya'nın doğuda yaşanan yeni serflik dalgasından dı. Örneğin on beşinci yüzyılda, beş yüzyıl önce bir Alman rahibe olan Gan-
derdheimîi Hrotswitha tarafından yazılmış bir dizi Latince komedinin keşfi,
nasıl kurtulduğunu da açıklar (Bkz. s. 6 2 9 - 6 3 0 ) . Doğu Avrupa'nın Bohemya
ortaçağ edebiyatının bir bölümünün genel ilgi alanına giremediğini gösterir.
ve Silezya gibi bazı bölgelerinde Atman yerleşimlerinin etkisi, Alman ve yerel
Ama baladlar ve aziz yaşamları gibi yoğun popüler edebiyatı kısmen kadınla-
hukuk geleneklerinin karışmasına yol açmıştır.
rın formel eğitim alamaması nedeniyle yerel dillerde gittikçe gelişiyordu. Po-
Sonraki yüzyıllarda klasik eser araştırmalarının canlanması Roma huku-
püler tiyatro kilise tarafından sahnelenen mucize oyunlarıyla başladı. Yeni ge-
kunun geleneksel hukukun aleyhine etki alanının genişletmesine yardımcı ol- lişmeler geleceğe gebeyse de, dar çevrelerle sınırlıydı (Bkz. VII. Bölüm).
fi. Efnı.sr/lrn;)
Ortaçağ tarihçiliği kronik ve yıllıklar çerçevesinde kaldı. Genellikle keşiş-
ğiyle karşılaştırılın ıştır. Gerçekten de GoLik özellikler, sivri kemerlerden uçan
ler geçmişi kaydetmek istiyorlardı, ama açıklama niyetleri yoktu. İlahi tecelli
payandalara kadar estetik olduğu kadar işlevseldir: Etkin tonoz ve geniş pen-
yeterli neden olarak kabul ediliyordu. Ortaçağ kronikleri birkaç yüz ana konu-
cere alanları açmak için tasarlanmıştır. Gotik tarz, St Denis'deki başrahip Su-
yu içerir. Bazıları, ingiltere'deki ilk Anglosakson kroniği veya Kievli Nestor'un ger'nin yeniliklerinden bütün Latin Hıristiyanlığına yayıldı. Gotik katedraller
on birinci yüzyıla ait kroniği gibi yerel dillerde yazılmıştır. Aynı şekilde Ville- Sevilla'dan Dorpat'a kadar aradaki bütün yerlerde inşa edildi. Ortodoks dünya
hardouin (y. 1 1 5 0 - 1 2 1 2 ) , Joinville (y. 1 2 2 4 - 1 3 1 7 ) , Froıssart ( 1 3 3 7 - 1 4 0 0 ) , bunun tersine, Romanesk-Bizans geleneğine sadık kaldı. Katolik-Ortodoks bö-
Commynes'in ( 1 4 4 7 - 1 5 1 1 ) eserlerinden oluşan büyük Fransız kronikleri dizi- lünmesinin doğusunda ne Gotik katedraller ne de şato vardır. Yeni gelişen si-
leri vardır. Ama Latinceyle Yunanca egemendir. Kronikler olaylar karşısında vil gurur muhteşem çan kuleleri, belediye konakları ve kumaş çarşıları inşaatı-
yoğun biçimde kilise görüşünü ve hükümdarın tarafını tutarlar. Villerhardou- na yol açtı. Güzel örnekleri Brüksel ( 1 4 0 2 ) , Arras, Gand, Ypres ( 1 3 0 2 ) ve
in "Qui Diex vicît aidier nuh fıom ne li puet nuire" (Tanrının yardım etmek iste- Krakov'da ( 1 3 9 2 ) yapıldı [ G O T İ K ] .
diğine kimse zarar veremez) diye bitirir. Siyasal düşünce Kilise ve Devletin ik-
Ortaçağ güzel sanatlarının çoğu kilise ve katedral ortamında üretildi. Re-
tidar sorununu tanımlamak üstünde yoğunlaşmıştır. Karolenj düşüncesi sim, ikona, minber parçaları veya kilise duvarlarındaki dinsel sahnelerle sınır-
Bizans sezar-patrikliğine yaklaşmıştı. Feodalite sözleşme kavramını vurguladı. lıydı. Kitap resimleri Kitabı Mukaddes ve mezmur kitaplarını süslemek içindi.
Atama çatışması ve türevleri hem papalığın üstünlüğü hem de Dante'nın Mo- Taş heykelcilik katedral cephelerindeki heykel ve tablolar ile mezar ve kilise-
naıdıia'sı gibi imparatorluk davasına yönelik coşkulu savunmalar üretti. Ro- nin dua okunan bölümlerine dikilenlerden ibareui. Ahşap heykelcilik koro
ma hukuku çalışmaları, özellikle Fransa'da Roma egemen monarşi düşüncesi- bölümü pervazlarında veya sahnelerinde kullanılıyordu. Vitray, Goıik kilise
ni canlandırdı. Ama Padovalı Marsilio'nun papalık karşıtı De/cnsor Pacis kitabı pencerelerinde yaygındı. "Bütün sanat az veya çok uygulamalıydı." 3 3
kadar devrimci olanı yoktu. Paris üniversitesinde rektörlük yapmış olan Mar- Ama ortaçağ sanatında dindışı sanat da hiçbir zaman eksik değildi ve geli-
silio otoritenin dindışı devleti yönetecek halka ait olmasını önerme cesaretini şiyordu. Prensler, sonra zengin burjuvalar portre ve heykellerini yaptırtmaya
göstermişti. başladılar. Kitap resimciliği clıtınson de geste kopyaları ve saat, bitki ve hayvan
Uluslararası ilişkiler Agustineusçu adil savaş idealine göre yürütülüyor- kitapları gibi moda kitaplarda uygulandı. Ortaçağ sonlarında elbisede zengin
du. Kuramsal olarak savaş ancak belirli koşullarda haklı sayılabilirdi. Ramon malzeme, fantastik stil ve parlak renklerin kullanıldığı şaşaalı gösterişçiliğe yol
di Penafort'a göre bu koşullar şöyleydi: Zararı karşılama isteği, başka araçların açtı. Yeşil sevgiyi, mavi sadakati, sarı husumeti, beyaz masumiyeti temsil edi-
tüketilmesi, profesyonel asker kullanımı, savaşı başlatanın iyi niyeti ve egeme- yordu. Armacılık orijinal askeri işlevinden toplumsal gösterişe yükseldi.
nin kabulü. Uygulamada savaş yaygındı. Özel veya kamusal herkes, kuramını Oriaçag müziği de dinsel ve dindışı tarzlarda verimli bir gelişine gösterdi.
haklı çıkartarak kendine hizmet verecek din adamlarını daima buluyordu. Ge- Başat sesler halen kiliseden çıkıyordu, ama özellikle Burgonya ve Flaman
çici barış dönemleri savaşın olağan egemenliğine karşı kısa süreli kesintilerdi. kentlerinde dindışı sanat himayesi artıyordu. On dördüncü yüzyılın ars ııova
Ve savaş askerlerin önüne dizginlenemeyen alanlarıydı. Ortaçağ askeri lojistiği tarzı tıpkı Gotik mimari gibi uluslararası etki yarattı. Fransa'da Bedford Dü-
ve teknolojisi çelişkilerin hızla çözülmesine olanak vermiyordu. Ordular kü- kü'nün saray müzisyeni J o h n Dunstable (y. 1 3 9 0 - 1 4 5 3 ) , Guillaume Dufay (y.
çük, eylem alanları genişti. Yenilen bir düşman kolaylıkla toparlanıp saldırıya 1 4 0 0 - 1 4 7 4 ) gibi yenilikçi ve etkileyiciydi. Koral çokseslilik enstrümantal mü-
geçebilirdi. Harekât yerel şato ve istihkâm noktalarına yöneliyordu. Muhasara zikle birlikte gelişti. Santur 1400'de, klavikord 1404'te ve org 1450'de sackbul,
meydan savaşından daha yaygındı. Savaş ganimeti zaferden daha fazla arzula- yani trombon 1495'te kayıtlara geçmişti.
nıyordu. On dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda önce İtalyan kentleri tarafın- "Ortaçağ kişisi" bir soyutlamadır ve bu haliyle tarih dışıdır. Bireyler ta-
dan kullanılan paralı askerler hantal feodal ev sahiplerine destek olmaları için nım gereği tekildirler ve hiç kimse zamanın bütün toplumsal, entelektüel ve
getirilmişlerdi. Uzun yaylar, tatar yayları on ikinci yüzyılda ilk ortaya çıkışla- sanatsal eğilimlerini yansıtamazlar. Ama birçok ortaçağ girişimini çevreleyen
rından beri gelişmiş, ateş gücünü yükseltmişlerdi. İlk kez on dördüncü yüzyıl- bilinmezliği aşmak için de çaba gösterilmelidir. Bireysellik moda değildir. Jan
da kullanılan barut, topçuluğu geliştirdi ve Hussitlerle Türklerin elinde belir- van Eyck gibi sanatçılar sık sık imzalarını, örneğin J V E F E C I T diye atarlar ve
leyici bir silah oldu. Ama zırhlı şövalye ana savaş gücünün belkemiğini çoğu ünlü sanatçının adı bilinmez. Dolayısıyla modern çalışmalar sıradan in-
oluşturmaya devam etti. sanların yaşamlarını ayrıntısıyla yeniden kurguladıklarında büyük değeri ka-
zanacaklardır [ M E R C A N T E ] .
Ortaçağ mimarlığı iki sınıf taş binadan, kilise ve şatodan ibaretti. Ortaçağ
Fakat hiç kimse ünlü Katalan doktor, filozof, dilbilimci, şair, şaşılası sey-
sonlarında kilise tarzının on dokuzuncu yüzyılda Gotik unvanı verilecek olan
yah ve şehit Ramon Llull (y. 1 2 3 5 - 1 3 1 5 ) kadar Hıristiyanlık misyonuna duy-
estetik esinden, cennete doğru yükselip uçmaktan kaynaklandığı düşünülmüş-
duğu inanç ve yine bütün zengin akımlara açık olma niteliğiyle daha ortaçağlı
tür. Bu yapısıyla sık sık şatoların kule, burç ve mazgallarının askeri işlevselli-
değildir. Mayorka Palnıa'da Aragon işgalinden hemen sonra doğan Llull, La-
tince kadar Arapça da bilirdi ve Magrlpli ve Yahudi filozofların eserleriyle ye-
tişmişti. Yıllarca Randa tepesindeki Miramar'daki Fransisken manastırında ça- del finale ıl C t ı o m u n e d ı Prato
lıştı. Papa ve prensleri doğu dillerinin öğretimini benimsemeleri için sonu gel- ö dispensaioro
meyen ikna gezilerine çıktı. Çeşitli zamanlarda Montpellier, Paris, Padova, lasciülo nell'anno \1CCCCX.
Cenova, Napoli ve Messina'da ders verdi ve Gürcistan, Habeşistan'a kadar uza-
nan yolculuklara çıktı. 1311 Viyana Ruhani Meclisinde sevgili önerisinin is-
(Marco" nun oğlu Krancesco'nun i ma ret hanesi/ İsa'nın y o k s u l l a r ı n ı n tüccarı/
men kabul edildiğini gördü. Trajik biçimde taşlanarak öldüğü Müslüman Ku-
Praıo komtinii o n u n v a k f ı d ı r / 1 4 1 0 yılında m i r a s lııraklı.)
zey Afrika'ya defalarca misyoner olarak gitli. Libro def Genlil ( 1 2 7 2 )
(Putatapar ve Üç Bilgenin Kitabı) önce Arapça yayımlandı. Bu kitabında üç
f r a n c c s c o ' n u n vasiyeti ayrıca kölelerin azal edilmesi. tıüLiın alacakların iplali ve te-
din arasındaki sonuçsuz çelişkileri anlatır. Ars Majör ve Ars generaîis kitapla-
fecilikten elde edilen kârların iadesini de içeriyordu. 1
rında kurgusal felsefe yapar ve Giordano Bruno ile Leibniz gibi çok farklı dü-
Datini A r ş i v i yüz elli bin m e k t u p , beş yüz hesap dellcrı. dört yüz sigorta poliçe-
şünürleri etkilemiş, ama genel olarak görmezlikten gelinmiştir. Llull evrensel
si ve iıç yüz ortaklık senedi içerir. Messer Prancesco'nun a y r ı n t ı l a r a verdiği olağa-
bilgi hayaline sahiptir:
nüstü önemle, uluslararası b i r şirketi nasıl yönettiğini o r t a y a koyar. Aynı z a m a n d a
tarihçiler için o r t a ç a ğ şirketi ve ev y a ş a m ı konusunda eşsiz bir resim s u n a r . - Tipik
IEvrensel bilgil hesap yapan bir makine gibi geometrik simgelerin yarı çaplarıyia
bir faturada şunlar yazılıdır:
b ö l ü n m ü ş iç içe dairelerden oluşan bir mekanizmayla bütün bilginin temel ilkele-
ri veya "temel sözcükleri" birleştiren bir biçim aldı. Sanki her sorun, her bilim,
Tanrının adıyla. 12 .Şuöat 13!®. Bartolome! (larzoni'deıı burada Horm haşıııy iri s 4 d
hana inancın kendini bile açıklayıp ortaya çıkartmaya hazır sibernetik bir makine
alınan 400 florin için Ciovarıni Vsapıırdo'ya ilk alışveriş olarak olağan sure için 3 30(> li-
gibi... 3 4
ra 13 s A d Barceloııesı vadeli ıiç üdnıııe. Ödeyin ve oradaki hesabımızdan alın Tanrı -sizi
korusun. Kraıırencu ve Anılrca. Barceltıııa'daıı selamlar. Kabul Ki Mtırı 1399. kırınızı
Llull'un B\anquerna ( 1 2 8 3 ) adlı kitabı, bazen dünyanın ilk romanı veya ilk
Kiıap I U 9 7 ' y e kaydedildi.-1
ütopik risalesi olarak anılır. El Desconort veya Lo Cant de Ramon adını verdiği
şiirleri basit ve içlendir. Llull'a "büyük bir Avrupalı" denilmiştir.
ßu tür işlemler A v r u p a çapında zahmetsizce para ve kredi akışını sağlıyordu. A m a
Krancesco'nun dinmez gerginliğine deva o l m u y o r d u :

MERCANTE
Dun gere rüyamda paramparça ulaıı bir gemi gördüm... ve bana çok ;ıeı \erdı Çünkü iki
ay önce Venedik'ten Katalımya'ya guten kalyondan hâlâ haber yok. Ocmivi üç yüz flori-
GKNÇ Mcsser Krancesco Daimi 1348 veya 1349'da Floransa yakınında Prato ken-
ne sigorta eltim... çok canım sıkılıyor... Daha çok aradıkça daha az buluyorum. \e olaca-
tinde küçük bir toprak parçasını miras aldı. Anne ve babası Kara Oliim'de ölmüştü.
ğını Tanrı lıilir.''
Araziyi sallı ve parasını papalık kenii Avignon'da iş kurmaya yatırdı. Buradan İtal-
ya'ya ipek. baharat, silah ve zırh ithal ederek zengin oldu. Zamanla işini Floransa'ya
Braudel'o göre Mereantea taglio veya Fernhandlcr. "uzun mesafe tüccarlarının zen-
taşıdı. Piza. Cenova. Bareelona. Valcncia, Vlayorka ve İbiza'da şube açtı. Özellikli?
gin ve güçlü d ü n y a s ı " , küçük ölçekli yerel piyasa ekonomilerinden küçük işlemler ve
yün ticaretinde güçlüydü; İngiltere. İspanya vc Balearlardan doğrudan yapağı satın
yoğun rekabet d i y a r ı n d a n ayrı tutulmalıdır. Birinciler gerçek kapitalist öncülerdir.
alıyordu. Floransa'd a tezgahına oturup Prato'da muhteşem p a t e o ' n u n inşaatına
Onların üstün zihinsel güçleri ve b ü y ü k m i k t a r d a nakit p a r a y ı yönelmeleri sayesin-
ve Apeniıı yamaçlarındaki kır malikânesinin idaresine gözeimcıılik yapıyordu. Halen
de pazar rekabetinin k u r a l l a r ı n d a n k u r t u l a b i l i r l e r . Büyük kâr vaat eden tek işlem ve-
duran p a / a m » mermer panelli cephesiyle kemerli avlunun içine inşa edilmişti. Bura-
ya yoğun işlerle bu küçük büyük tüccarlar g r u b u fahiş k â r l a r elde etmişlerdir:
sı karısı Monıına Marglıarita tarafından idare ediliyor, gayrimeşru kızı ve köleler da-
hil geniş bir ev halkı ona yardım ediyorlardı. Sürekli gelip giden haberci ve katır ker-
vanlarıyla daima canlıydı. Mcsser Krancesco 16 Ağustos 1410'da safra taşından Başından itibaren. |bu insaııiar| ulusal sınırlan aşmışlardı... kredilerin yönlendirilmesi,
varis bırakmadan öldüğünde, malikânesini, kâğıtlarını ve yetmiş bin allın florinden çok kârlı bir uyun nlaıı iyi para köiıl para ticareti |ılc|. koşullan kendi lehlerine çevirme-
oluşan devasa kazancım Prato'nun yoksul halkına bıraktı. Kapıda şu yazıl vardı: nin bin bir yolunu biliyorlardı... ele geçirmeye değer ln-c şryı toprak, gayrimenkul, ram
ele ticç İNİ iler. 1.

Ceppo dı Krancesco di Vlarco


Kapitalistler genel olarak uzmanlaşmadılar ve maııül'akıüre y a t ı r ı m y a p m a d ı l a r . Ka-
Mercanı*: dei Poveri dı Xto
ralarının hemen t a m a m ı n ı en fazla kâr fırsatı olan yere yatırdılar. Para ticareti ba-
zen b u l u n beklentilerini yönelttikleri alan oldu Ama bunun başarısı hiçbir /.aman
MATBAA
uzun sürmedi. "Çünkü ekonomik yapı ekonominin bu üsl kalını yeleri karlar besleye-
iniyordu." On dördüncü yüzyıldan ılibaren. dolayısıyla olağandışı zengin kapitalist-
J O I I A N N Genslicisch zum Gufenberg'in Rhıneland'm Vlainz kentinde y. 1400'de ça-
ler resmi geç ili Avrupa ekonomisinin en fazla kâr eden kaymak tabakasını oluştur-
lışmaya b a ş l a y a n matbaası matbaacılığın başlangıcını o l u ş t u r m u y o r . Çin ahşap
du. Bardiler. Vledieiler. Kugger. Necker ve Roihschildler gibi.
baskı tekniği, metal oynar plakaların ve taşbaskısınm devamıydı. Gene de bilgi tek-
Açıkça, kapitalistlerin başarı veya felaketi Av rupa ekonomisinin genel işleyişi-
nolojisinde bir devrini yarattı. Birçok icat gibi Roma üzüm sıkıcılığı. d e m i r c i örsü ve
ne bağlıydı. On beşinci yüzyılda ekonomik yaşamın tabanı özellikle kentlerde zengin-
üzerine baskı yapılabilen kağıt dahil, mevcut teknikler birleştirilerek özgün bir süreç
leşti. On alımcı yüzyılda Aılanıık u ç a r d ı genişleyince, itici güç Anvers. Frankfurt.
yaratıldı. Ayrıca kalıplara d ö k ü l m ü ş hareketli melal parçalarla "değişebilen parça
Lyon ve Pıacenza gibi uluslararası fuarlarda kendini gösterdi. On yedinci yüzyıl ge-
k u r a m ı ' n ı n (sonraki makine çağının temel ilkelerinden birinin) ilk uygulaması olmuş-
nellikle durgunluk devri olarak tanımlansa da. Amsıerdam'ın 1'anıasıik yükselişine
tu. Kitap metnini binlerce nüsha çoğaltılmadan önce düzenleme ve. düzeltme gibi tali-
tanık oldu. On sekizinci yüzyılın genel ekonomik gelişiminde Londra Amsierdam'ı
m i n edilemeyen bir kolaylık sağlıyordu.
geçtiğinde, denetimsiz özel pazar (lı'ızem resmi pazarı aştı. Sonunda. "I'inans kapital
Gutenberg herhalde en fazla kırk iiç ve otuz allı satırlık Kitabı Vlukaddesiyle
ancak... 1830- i 8 6 0 döneminde, bankalar lıern sanayi hem ticareıi garanti ettiklerin-
a n ı m s a n ı y o r . A m a Gillıolicon. yani "Kvrensel Bilgi Kitabı"nın başarısı daha belirle-
de ve genel ekonomi bu yapıyı sürekli besleyebilir hale geldiğinde... başarılı oldu." 7
yici bir kilometre taşı o l u ş t u r u r . Bu ansiklopedi on üçüncü yüzyılda Cenovalı Gıovan-
Bıı sıralarda, İliTO'te Messrr Krancesco'nun hesap defterleri Prato'clakı evin-
nı Balbo t a r a f ı n d a n derlenmişi i. Gufenberg'in basılı yayınıyla kitle tüketimine giren
de merdiven allında torbalar içinde bulundu. İler deflere ontııı ilkesi yazılıydı: "Tan-
ilk "dindışı m e t i n " d i r . yayıncısının kısa bir önsözü vardır:
rı ve Kâr adına."

Vıiceler'ın Yücesi, bebekleri dile getirenin güciiyte... bu soylu kitap kamış, stilo, falcın
yardımı olmadan, ama baskı ve vuruşun mulueşem uyumunun yardımıyla oran ve ölçü
içinde Kfeııdı'nin Yaradılışının 1400. Yılında şanlı Alman ulusunun seçkin kenti Ylaınz'dc
On beşinci yüzyıl genel olarak ortaçağla modern çağ arasında geçiş dönemi
basılıp tamamlardı. 1
olarak değerlendirilir. Bazı alanlardaki değişim hızının artması ortaçağ gelene-
ğinden belirgin bir kopuş oluşturur. Eğitim, sanat ve bir dereceye kadar ulusal
1 3 0 0 ' d e n önceki ıncunabııla dönemde, matbaa beşikteyken roman, italik ve gotik
monarşinin doğuşu siyasal bakımdan bunu doğrular (Bkz. Vll. Bölüm). Çoğu
yazı lipleri o r t a y a çıkmıştı ve matbaa hemen Rasel (1466). Roma ( H 6 7 ) . Bohem-
alanda eski düzen devam eder. Bazı değişiklikler elbette ısrarlıdır. Eger bazı
y a ' d a Pilzno (1468), Paris (1470). Buda (1-173), Krakov (1474). VVosLrnünster ( I 4 7G)
oriaçag sonu kentlerinde, özellikle italya ve Alçak Ülkelerde yaşam erkenden
ve K a r a d a ğ ' d a CeLinje'ye (1493) ulaştı. M o s k o v a ' y a 1 i î ü f / l e geldi.
gelişip serpildiyse de kırsal kesimde geniş oranda gelişmelerden etkilenmeden
Basılı sözcüğün gücü kaçınılmaz olarak dinsel otoritenin k o r k u s u n u d o ğ u r d u .
kalmıştır. Eski ve yeni yan yana yaşamıştır [MATBAA]. Batıdaki Latin Hıristi-
Böylece m a t b a a n ı n beşiği Mianz s a n s ü r ü n de beşiği oldu. 1 4 8 5 ' ü : yerel piskopos-
yanlığıyla doğuda Ortodoks Hıristiyanlığı arasındaki fark sürekli artmıştır.
elektör y a k ı n d a k i Krankl'urt-am-Main kent konseyinden Çareme (büyük perhiz) fua-
On beşinci yüzyıl Hıristiyanlıkla Müslümanlığın stratejik karşılaşmasında rında sergilenen kitapları incelemesini ve tehlikeli yayınların d u r d u r u l m a s ı n a yar-
önemli bir dönüşüme tanık olmuştur. 1400'de Avrupa Yarımadası hâlâ yüz yıl- d ı m etmesini istedi. Sonuçta, ertesi yıl. A v r u p a ' n ı n en eski s a n s ü r b ü r o s u Vlainz
dır süren Müslüman kıskacı içindeydi. Kıskacın bir kolu halen tehlikeli biçim- elektörlüğiiyle Prankfıırt kenti t a r a l ı n d a n o r t a k l a ş a k u r u l d u . P r a n k f u r l s a n s ü r ü n ü n
de Granada'daydı. Öteki kol daha da ısrarla Konstantinopolis'i tehdit ediyor- ilk kararı Kitabı Mukaddes 1 in yerel dillerde basılmasını y a s a k l a m a k t ı 2 |INDEKS|.
du. Ama 1500'de kıskaç kaydı ve karşılaşmanın ana ekseni dramatik biçimde Hıristiyanlığın tersine. M ü s l ü m a n d ü n y a s ı m a t b a a y ı on dokuzuncu yüzyıla ka-
yer değiştirdi. Sonunda Batı'da yenilen Müslümanlar, Doğuda zafere ulaştılar. d a r topLan yasakladı. Bunun sonuçları hem M ü s l ü m a n l ı k hem de bilginin y a y ı l m a s ı
Magripliler sendelerken Osmanlı Türkleri kazandılar. Batı Avrupa Müslüman açısından a b a r t ı l m a y a gerek göstermeyen derecede etkili oldu.' 1
muhasarasından kurtulduğu sırada Doğu Avrupa yoğun biçimde Müslüman
tehditiyle karşılaştı. 1400'de Müslüman dünyanın ana ağırlığı bütün gelenek-
sel güney cephesinde hissediliyordu. 1500'de Peygamberin yeşil bayrağı halen
Afrika sahilinde dalgalanmakla birlikle özellikle Doğuda canlıydı. Latin Batı- Stratejik kayma iki belirleyici olayla kendisini gösterir: 1453'te Konstantinopo-
nın Hıristiyanlar! sevinirken Ortodoks Doğunun Hıristiyanları seviııemiyorlar- lis'in Türkler tarafından alınması ile 1 4 9 2 ' d e Granada'nın İspanyollar tarafın-
dı [MATR1MONIO]. dan alınmasının etkileri büyük oldu. Kayma dinsel alanda Hıristiyanlığın bö-
lünmuş iki yarısını yeniden birleştirmek için son kez girişimlerde bulunulma-
MATRİMONİO
sına, ekonomik alanda yeni ticaret yollarının aranmasına yol açtı. Jeopolitik
alanda, ortaya çıkan İspanya krallığı Katolik savunuculuğuna batarken, yeni
SIGISYUN!) DE ZORZİ ve karısı, bu on beşinci yüzyıl Raguza patrisyenlerinin. allı
palazlanmakta olan Moskof devleti Ortodoks bozgununun tasasına düşmüştü.
erkek, allı kız, on iki çocukları vardı. Doğum sıralarına göre y. 1427-1449 yılları
Batı, İspanya'nın öncülüğünde yeni dünyaları fethetmeye çıkıyordu. Savaşlar
arasında doğan çocukların adları şunlardı: Johannes. Kranciscııs. Yecchia, Jıınıus.
içindeki Ortodoks Doğu, Moskof devleti öncülüğünde zihni duraklamaya uğ-
ramıştı. İkisi de kendi adına ortaçağ maceracılığı içinde Hıristiyan İmparator- Margarıia, Maria. Marınus. Anıonıus. I lelısabelh. Aloısius. Arlulina ve Clara.
luğu peşindeydi. Cç erkek ve kızlardan biri evlenmedi. Yine de öteki sekizi için uygun eşler İmi-
ni ak, ana babayı en az yirmi vıl meşgul eımiş olmalı. Ylargarila (beş numara)
Osmanlıların Konstantinopolis'i kuşatması üzerine (Bkz. s. 4 1 4 ) Hıristi-
yan önderler Yunan ve Latin kiliseleri arasındaki bölünmüşlüğü gidermeyi ye- 1453'le ilk evlenendi, hemen peşinden Ylaria (allı. 1455) ve en büyük kız Yecchia
niden düşünür oldular. Sonuç 1 4 3 9 d a hatalı başlayan Floransa Birliği, Hıristi- (1455) evlendiler. Kn büyük ogııl Johannes 1459'a kadar evlenmedi, bu yıl en a'/,
yan bölünmüşlüğünün skandal yıllarının en dokunaklı dönemlerinden biri oııız iki yaşında olmalıydı. Ertesi yıl on allı yaş kiiçügii llelisabcih (dokuz) onu izle-
oldu. Yunanlılar yıllardır Papalıktan yardım istiyorlardı ve Venedikli papa IV. di. f'rancıscus (iki) M 6 5 ' e , oluz allı yaşına kadar bekledi. 1471 'de ise hem Arlulina
Eugenius ( 1 4 3 1 - 1 4 4 7 ) sonunda imdat çağrısına yanıt verdi. Gerçekten de re- (on bir) y i r m i dördünde, hem de oluz sek izindeki Junıııs (dört) evlendi.
formcu Basel Ruhani Meclisinin de sürekli baskısıyla Ortodokslarla ilişkilerin Bu ailede görülen evlilik öi'ünıüsü olağandışı değildi. Yalnız Kaguza'rıın öteki
düzeltilmesinin kendi konumunu güçlendireceğini düşünmüştü. Ferrara'da pairisyen aileleriyle değil. Rönesans lıalyasıyla da uyum içindeydiler. Yüksek
Ocak 1438 de başlayan görüşmelere Papa, Bizans İmparatoru VIII. loannes Pa- bekârlık düzeyi, kız ve erkek evliliklerindcki büyük yaş eşitsizliği gösteren, tarihçile-
laeologos (h. 1 4 2 5 - 1 4 4 8 ) ve İstanbul Patriği ile toplantılara katılmak üzere Ba- rin Akdeniz Evlilik Biçimi (AMB) dediği tipe de uyuyordu.'
sel'de kuruldan ayrılan yirmi iki piskopos öncülük ediyordu. Şaşırtıcı olmayan Ragtıza. Adriyatik gemiciliği ve Balkan ticaretiyle yaşayan bir kent cumhuriye-
biçimde, çaresizlik içindeki Yunanlılar papalığın üstünlüğü, araf, Eukharisı ve tiydi. 2 (Adını İngilizce argosy |büyük ticaret gemisi| sözcüğüne vermişti) Nüfusu y.
FiUoque gibi Roma öğretilerini kabul ederek bütün konularda teslim oldular. y i r m i bindi ve belediye görevlerini elinde intan ve birbiriyle evlenen birkaç pairisyen
Birliğin papalığın koşullarıyla kurulması için yol açılmıştı. 6 Temmuz 1439 klan tarafından yönetiliyordu. Ayrıntılı pactii maırinıonuıliiı gelinin babasıyla müs-
günlü Laaiantuı coeli kararıyla birlik resmen imzalandı. Birlik metni Santa takbel damat arasında belirlenirdi. Drahoma ortalama iki bin alıı yüz hypcn. yani
Croce mimberinde Latince olarak kardinal Julian ve Yunanca olarak piskopos 186B allın dukaydı. Nişandan sonra anlaşılan sürede evliliğin olmamasının standart
Nicaealı Bessarion tarafından okundu ve iki kilise adamı simgesel olarak ku- cezası bin altın diikaydı. Evlilikten genellikle iki-üç yıl önce yapılan nişanda ortala-
caklaştılar. ma yaş kızlarda on sekiz, erkeklerde 33,2'ydi, Zorzi örneğinin gösterdiği gibi erkek
Ne yazık ki birliğin iki tarafı da onu gerçekleştirecek araçlara sahip değil- kardeşler genellikle kızları beklerlerdi.
di. Papa Basel Ruhani Meclisinin bir hareketiyle acı biçimde kınandı, Ruhani Raguza "evlilik küİlciıii"ıııin belirleyici etkenleri ekonomi, biyoloji, matematik
Meclis acele anti-papaların sonuncusu V. Felix'i ( 1 4 3 9 - 1 4 4 9 ) seçti. Alman pis- ve gelenekli. Erkekler bir aileye bakabilmek ve karılarının drahomasını değerlendi-
koposlar uzak durdular. Fransız piskoposlar yeni anti-papalık kararı Bourges rebilmek için babalarının mirasından pay alacak d u r u m a gelene kadar evlilikten ka-
Pragmatik Onayı'ndan memnun olarak Ruhani Meclise taraf oldular. Konstan- çınırlardı. Bazıları o kadar bekliyorlardı ki hiç evlenemiyorlardı. kadınlar daha er-
tinopolis'le ayrılığı giderme girişim; Roma kilisenin kendi içinde bölünme ya- kim evleniyorlardı, ama bu yalnız çocuk doğurma kapasitelerini azamiye çıkarmak
rattı. Ortodoks Kilisesi daha fazla heyecan içindeydi. Konstantinopolis'te Birli- için değildi. İsteksiz damat slogu için rekabel etmek zorundaydılar. Aileler iş ortak-
ği imzalayan din adamları reddedildi. Kalabalıklar "Latinlere ihtiyacımız yok" ları ve kızlarının "onıır"undan sorumlu olacak da mallarının olgun olmasını tercih
diye bagiriyorlardı, "bizi Fars ve Araplardan kurtaran Tanrı ve Madonna, Mu- ediyorlardı.
hammed'ten de kurtarır". İskenderun'da doğulu patrikler. Birliği mahkûm et- Evlilik stratejilerinin dallanıp budaklanan tarihi o kadar karmaşıktır ki konu
mek için toplandılar. Moskova'da, Floransa'dan dönen ve Latin haçı taşıyan üstüne m a k r o kuramlar geliştirmek, ampirik yerel çalışmalardan daha az taimin edi-
Metropolit tsidorios hemen hapsedildi. Piskoposları Yunan ihanetine karşı is- ci olmuştur. Bütün Avrupa'yı kabaca geç evlenen "Avrupalı |sic!| Kvlilik Biçimi ve er-
yan ettiler ve Konstantinopolis patriğine danışmadan yeni bir metropolit seçti- ken evlenen Doğu Avrupalı Kvlilik biçimi- 1 olmak üzere iki bölgeye ayıran kuram or-
ler. Bağımsız Rus Ortodoks geleneğinin başlangıcı böyle oldu. taçağ Kloransası' 1 veya Rönesans Raguza'sı hakkındaki mıkro çözümlemelerden
daha az inandırıcısıdır |ZADRUGA|.
Raguza 1805'e kadar bağımsızlığını korudu ve bu tarihle Fransızlarca işgal
edildi. Yüzyıl süren l l a b s b u r g yöneliminden sonra I D l B ' d e Dubrovmk adıyla Yııgos-
lavya'ya ve 1992'dc Hırvat ısl an Cumhurıyeti'ne başlandı Zorzilerm yaşadıkları or-
Türklerin ceza olarak pala. yani "sivri sopa" kullanmaları iyi bilinir. Ama III.
taçağ koni i ıkı kez yıkıldı: 1667 depremiyle ve 1991-1992 Sırp donanmasının bom-
Vlad'ın elinde bu korkunç bir terör aracına dönüşmüştü. İyice inceltilmiş ucuyla ince
bardımanıyla. Star i Grad'dakı Rönesans yapıları arasında doğrudan darbe alan
ve- yağlı kazık kurbanın rektumundan sokulup ağzından öyle çıkartılırdı ki. ölüm
Sponza Sarayı keııl arşivinin ve evlilik kayıtlarının da bulunduğu yerdi;'
günlerce gecikebilirdi. III. Vlad I456'da. Türklerin İstanbul'u fethetmelerinden sade-
ce üç yıl sonra iktidara geldi ve kendini kâfirlere karşı direnen Hıristiyan prenslerin
savunucusu olarak gördü. Tuna'ya yaptığı bir sefer, söylendiğine göre ona. merha-
Osmanlıların baskısı devam etti. Karadeniz kıyısındaki Varna'da Sultan Murat
metle kalası kesilen ve yakılanlar dışında, kazıklanacak y i r m i üç bin sekiz yüz sek-
1444'te papa parasının kendisine karşı toplayabildiği Haçlı ordusunu mahvet-
sen üç tutsak kazandırmıştı. Yurdunda iktidarı hTlak soylularının kitle halinde öldü-
ti. 1448'de Tuna'yı geçen son Macar seferini bozguna uğrattı. Yalnız Arnavut-
rülmesiyle başlamıştı, herhalde yirmi bin erkek, kadın ve çocuk şatonun penccresı
luk, İskender Bey yönetiminde Osmanlı ilerlemesine direndi. Zayıf, dostsuz fa-
önündeki ormanda kazığa geçirilmişti.'
kat hâlâ meydan okuyan Konstaminopolis kaderini bekliyordu [VLAD],
Drakula'nın Macar kralı Ylaiyas Corvin tarafından yakalanıp hapsedilmesi
Konstantinopolis'in son muhasarası 2 Nisan 1453'te Paskalya Pazarte-
1403'te Viyana'da Almanca bir eserin yazılmasına yol açmıştı: Gcsehiclue Dracolc
sinde başladı ve sekiz hafta sürdü. Yirmi üç yaşındaki yakışıklı ve sır verme-
Waydc ve ortaya çıkan edebiyatın kaynağı bu kitap oldu. 1488'de çıkan Rusçasını
yen 11. Mehmet (h. 1451-1481), çocukken kente saldırı planı bozguna uğramış
herhalde Korkunç tvan biliyordu ve anlaşılan ondan yararlandı. Bu kitabın sayfaları
olduğu için saldırmaya çok istekliydi. Bekâr imparator XI. Konstantinos Palai-
bize Doğuda ve Batıda dinsel fanatizmle patolojik zalimlik arasındaki tuhaf bağlantı-
ologos (h. 1 4 4 8 - 1 4 5 3 ) halen iyimserlik içinde gelin arıyor ve hayaller içinde
yı gösterir. İspanya Kngizisyonu yıllıkları veya İngiltere'de John l'ö,\e'ıın "R(K>k of
onu bekliyordu. Hazırlıklar mükemmeldi. Trakya ve Karadeniz sahili gelebile-
Marıyrs" (1563) kitabında anlatılan Marian sorgulamaları, Kflak vaınpir-prensinm
cek yardımları engellemek için yagmalanmıştı. Kadırga donanması ve nakliye
yarattığı dehşetle aynı türden hastalığa aittirler 2 |LUD1| (TORMENTA],
barçaları Gelibolu'da toplanmıştı. Boğazın en dar yerinde Rumeli hisarı inşa
edildi. Her biri altı yüz dokuz kiloluk gülle atan 7,9 metrelik tunç toplar padi-
şahın Macar mühendisi tarafından döküldü ve Edirne'den altmış öküzle çeki-
Muhasaranın ilk günleri, surların önünde Hıristiyan tutsakların kazığa geçiril-
lerek getirildi. Kenue silah ve birliklere ödemek için para toplandı. Duvarların
mesi panik yaratttysa da, savunuculara cesaret verdi. 12 Nisanda zincire yöne-
dışındaki hendekler derinleştirildi ve Blahernai Kapısı suyla dolduruldu. Ve-
lik bir donanma saldırısı başarısız kaldı. Günlerce, gündoğumundan günbatı-
nedik, Vatikan, Fransa ve Aragon'a zamanında elçiler gönderildi. Yedi yüz
mma kadar yedi dakikada bir ateş eden koca top dış duvarları parçaladı. Ama
adamıyla gelen Cenovah kaptan Giovanni Giustiniani Longo'ya surları koru-
delikler geceleri kazıklarla kapatıldı. 20 Nisan'da İmparatorluğun nakliye filo-
ması emredildi. Türklerin sahneye çıktığı ilk gün Bogaz'ın üstünden göç eden
tillası limana girmeyi başardı. Türklerin mayın döşeme çalışmaları atlatılmıştı.
bir leylek sürüsü görüldü. Kent kapıları kapatıldı. Haliç ağzına büyük bir de-
Ama sonra, son darbe olarak padişah kalyon filosunun Pera'dan Haliç'e
mir zincir gerildi. Seksen bin saldırgana karşı kenti savunan yalnız yedi bin ki-
indirilmesini emretti. Kent limanını kaybetti. Ondan sonra savunucuların üç
şi vardı.
seçeneği kalmıştı: Zafer, ölüm veya Müslümanlığı kabul etmek. 27 Nisan'da
Ayasofya'da Yunan ve İtalyan Ortodoks ve Katolikler için ekümenik bir ayin
I düzenlendi. "O anda Konstantinopolis kilisesinde Birlik vardı." 3 5
I VLAD
Sonucu getiren saldırı muhasaranın 5 3 . Günü, 29 Mayıs Salı günü sabah
i saat on bir buçukta başladı. Önce başıbozuklar, sonra Anadolu sipahileri, son-
| DRAKLLA veya Kazıkçı Ylad (Türk tarihinde Kazıklı Voyvada olarak bilinir y.ıı.) ola-
ra da Yeniçeriler geldiler:
: rak da bilinen Kflak prensi III. Ylad (1431-1476) tarihe, acımasızlık efsanesi olarak
geçti. Son zamanlarda sapıklıklarına eklenen cinsel vurgular kötü ününe ün katlı. "Yeniçeriler ikili diziler halinde saldırıya geçtiler. Ancak kendilerinden ö n c e k i
Ama o. Romanya'daki doğum yen Sighişoara ve Poenarı ve Bran'daki şatoları halen Anadolu askerleri ve başıbozuklar gibi çılgınca ileri atılmamışlardı. Ağır ağır ve sı-
i ziyaret edilebilen tarihi bir kişiliktir. I'lflak prensliği aşağı Tıına'nın solunda kalır ve raların düzenini bozmadan ilerliyorlardı. D ü ş m a n ateşi bite bu disiplini bozama-
onu bağımlısı kabul eden Büyük Vlacar Krallığı ile büyüyen, haraç ödediği Osmanlı mıştı. Mehter hiç durmadan savaş havaları çalıyordu. Bu ses öylesine güçlüydü ki,
İmparatorluğu arasında sıkışmıştır. 1 -143-1444 Varna 1 laçlı Seferi sırasında, o yem lop ateşi ara verdiğinde Boğaziçi'nin karşı kıyılarından bile duyuluyordu. Sultan
yetmeyken. Osmanlı padişahı II. Ylural'a rehine olarak gönderilmişti ve maruz kaldı- Mehmet, yeniçerilerin önünde hendeğin başına kadar ilerleyip durarak önünden
ğı belalar onun sonraki obsesyonlarınııı psikolojik kökeni olarak değerlendirilebilir. geçen yeniçeri saflarına cesaret dolu komutlar vermeye başladı. Ve zırhlar giymiş
olan bu muhteşem askerler, dalgalar halinde Bizans siperlerine yüklendiler. Saldı-
rı büyük bir düzen içinde yapılıyor, siperlerin üstündeki toprak dolu fıçılar ve on-
Komşu İspanya'da aynı dönem ünlü siyasal birlikle taçlandı. İki rakip
ları tutan kirişler yerle bir edilerek tırmanma merdivenleri uzaıılıyordu. Her sıra,
krallık olan Kastilya ve Aragon uzun süredir rekabetlerini ittifak ve evliliklerle
paniğe kapılmadan çarpışarak kendinden sonrakilere yer a ç ı y o r d u . " 3 6
yumuşatmışlardı. Kastilya kralı Trastamaralı 1. Juan'm (h. 1 3 7 9 - 1 3 9 0 ) Aragon-
lu Elanora ile evliliği izleyen yüzyıldaki Kastilya ve Aragon hanedanlarının
Gündoğumundan hemen önce Guistinani göğüs zırhına aldığı bir gülle parça-
mayasını oluşturmuştu. Oğullardan biri olan III. Enrique (h. 1 3 9 0 - 1 4 0 6 ) Mad-
sının darbesiyle kanlar içinde çekildi. Hasan adlı dev gibi bir yeniçeri burçlara
rid'de hüküm sürdüğü kabul edilirken, ikinci oğlu I. Ferdinando beklenmedik
çıktıktan sonra vurulmuş, ama bunun olabileceğini göstermişti. Küçük gezinti
biçimde Barcelona'da Aragon tahtına seçildi. III. Enrique'nin torunu Kastilya
iskelesi Kerkoporta, kaçan Yunanlılar tarafından açık bırakılmıştı ve Türkler
prensesi "La Catolica" Isabella ( 1 4 5 1 - 1 5 0 4 ) ile 1. Ferdinando'nun lorunu Ara-
içeri doldular. İmparator beyaz Arap kısrağından indi, arbedeye karıştı ve kay-
gon prensi "El Caıolico" Ferdinando'nun I469'da Valladolid'de gerçekleşen
boldu.
evliliklerinin benzerleri vardı, ama bunun gelecekteki etkileri büyük oldu.
Konstantinopolis yağmalandı. Büyük kıyım ve tecavüz oldu. Ayasofya ca-
miye çevrildi: Damat ve gelin umutsuz sorunlar içindeki ailelerin ve kısır rekabet için-
deki krallıkların vârisleriydiler. Kuzendiler ve akrabalarıyla soylulara denetimi
Müezzin en yüce kuleye çıktı ve ezan okudu... İmam vaaz etti ve 11. Mehmet, az
ele geçirme fırsatı verdiklerinde kendilerini nasıl bir gelecek beklediğini bili-
zaman önce son sezarın önünde Hıristiyan ayini yapılan yerde şükür namazı kıl- yorlardı. Dürüst ve sofu Isabella, çocukluğu boyunca Portekiz'e, İngiltere'ye ve
dı. Padişah Ayasofya'dan büyük Constatıtinus'un yüzlerce halefinin soylu, fakat Fransa'ya evlilik için önerilmişti ve mihraptan ancak istenmeyen bir talibin
lerk edilmiş malikânesine doğru ilerledi... insanın büyüklüğünde yaşanan deği- düğün yolunda ölümüyle kurtulmuştu. Kastilya üstündeki iddiası ancak yeğe-
şimler zihnine melankolik düşünceler doldurdu ve Fars şiirinden seçkin bir beyit ninin hukuk dışı uzaklaştırılmasıyla mümkün olmuştu ve 1474'te tahta çıkışı
okudu: " Ö r ü m c e k şahın sarayına ağını örmüş ve Afrasiyab'ın kulelerinde nöbetçi iç savaşla Fransa ve Portekiz savaşlarının kıvılcımını tutuşturmuştu. Sahtekâr
parolasını baykuş o k u m u ş " 3 7 ve sofu Ferdinando onunla evliliği kendi berbat koşullarından kurtuluş umu-
duyla istedi. Çocukluğu uzun Katalan isyanlarının korkuları içinde geçmişıi.
Roma İmparatorluğu sona ermişti. Aragon lahtındaki iddiası ancak gayrimeşru kuzeni Napolili Ferrante'yi saf dı-
Osmanlılar yavaş yavaş Doğu Akdeniz'i fethederken, bölgede ticaret ko- şı etmesi ve üvey kardeşi Navarro prensi Vianah Charles'i zehirlemekle ger-
şullarını belirlediler, Avrupa'yla Doğu Akdeniz'i ve Hindistan'ı bağlayan yolla- çekleşmişti. Isabella'nm kardeşi IV. Enrique (h. 1 4 5 4 - 1 4 7 4 ) "sefil, anormal, sı-
rı denelim allına aldılar. Uygulamada Türkler Hıristiyan tüccarlara karşı hoş- fır" olarak tanımlanıyordu. Ferdinando'nun babası 11. Juan (h. 1 4 5 8 - 7 1 4 9 )
görülüydüler ve Venedik'le Cenova'nın Konstantinopolis'e yardım etmekteki oğul ve kızın nefret edilen tutsağıydı. Dolayısıyla "Katolik monark" Ferdinan-
isteksizlikleri Osmanlı ülkesinde yürütmekte oldukları yağlı ticaretle açıklana- do ile Isabella'mn güçlü ve düzenli yönetim onun taraftarı olmalarında şaşırtı-
bilir. Ama daha ötedeki çağdaşlar için durum farklı değerlendirilmekte ve Os- cı bir yön yoktur.
manlıların genişlemesi Batıdaki Hıristiyan önderlerde Portekiz'in öncülüğünü
yaptığı Hindistan'a yeni bir yol bulma arayışına neden olacaktı. Elbette Porte-
kizliler, Venedikliler kadar Türkler tarafından da iyi karşılanmamış veya Afri-
ka'nın köleleri ve güzel adalarına göz dikmiş olabilirler. GONCALVEZ
Denizci olarak tanınan Portekiz prensi Enrique ( 1 3 9 4 - 1 4 6 0 ) kırk yıl sü-
reyle Afrika'nın batı sahiline eski Arap seyyahların izinden gemi üstüne gemi 1441 'DE AN'I'AM GONCALVEZ küçük gemisiyle Lizbon'dan ayrıldı. Kaş'ın Atlantik
gönderdi. Gemileri Porto Santo ( 1 4 1 9 ) , Madeira ( 1 4 2 0 ) , daha sonra Kastil- sahili boyunca güneye yönelerek Kanarya Adalarını geçti ve Rojadnr Burnu'nu do-
ya'ya katılan Kanarya Adaları ( 1 4 2 1 ) , Azorlar ( 1 4 3 1 ) , Cabo Blanco ( 1 4 4 1 ) ve landı. Afrika'nın bu bölgesinde rüzgârlar kuzeyden estiğinden, daha yedi yıl önce
Cabo Verde'yi ( 1 4 4 6 ) buldu. Yerli Guanche nüfusun ispanya yönetiminde yok benzer bir Portekiz gemisi korkutucu Burnu geçmeyi ve sağ salim Avrupa'ya dönme-
edildiği Kanarya Adalarındaki kaderleri, daha sonraki Avrupa kolonizasyonu- yi başarmıştı.
nun güdüleri hakkında fikir verir. 1437'de türünün ilk örneği Sagres'te Kolo-
Gonealvez balina yağı ve deniz arslanı derisi toplamaya başladı. Ama Kin de
niler ve Denizcilik Enstitüsü açıldı. 1471'e gelindiğinde Portekizliler Tanca'yı
Oro kıyısına yanaştığında, birkaç yerliyi efendisi Prens Knricıue'ye armağan götür-
Magriplilerden alacak kadar güçlüydüler. 1486'da Portekiz yerleşimlerinden
me fikrine kapıldı. Ertesi akşam on gemiciden oluşan bir grup içlere doğru yöneldi.
Altın Sahil'e giden Bartholomeo Diaz Cabo Tormerttoso'yu dolandı. 1498'de
Şalakta elleri boş kumları aşıp gelirken, bir devenin arkasında yürüyen ve iki mızrak
Vasco da Gama Lizbon'dan Kalküta'ya kadar kesintisiz yolculuk yaptı ve böy-
laşıyan çıplak bir Berberi gördüler. Adam kendisini canla başla savundu, ama kala-
lece Osmanlı diyarını çevreden dolaşmış oldu [GONCALVEZ].
ı— — ~—
ı para kullanımının başlaması ve licari engellerin kaldırılması ve kısmen ultra-
! balıklılar ve çok geçmeden ona ıalsak aldılar. Herhalde yerli bir köle olan ve oraya
Kaıolik ideolojinin güçlendirilmesiyle varıldı. 1476'da Isabella karanlık, ama
gelen talihsiz bir zenci kızla birlikle ikisini bağladılar ve gemiye aldılar. Bu ikisi Avru-
eıkin yasa güçlendirme örgütünü kurdu ve ilk hedef olarak kendine Kasıil-
palıların Sahra'nııı güneyindeki köle avcılığının kaydedilen ilk kurbanlarıydı.'
ya'nın soylu eşkıyaları Sama Hermandad, yani Kutsal Kardeşlik üyelerini seçti.
Goncalvez çok geçmeden Nutıo Trıslao yönelim indeki bir başka gemiyle birleş-
1483 te Kastilya ve Aragon Birleşik İspanya'nın ilk kurumu olan Kutsal Engi-
ti. Tayfaları bir gece bir yerli kampına saldırdılar. Vahşi "Portekiz" ve "Santiago"
zisyona ev sahipliği yapmak zorunda kaldı. Engizisyon başkanı kraliçenin gü-
çıglıklarıyla uyuyan köylülere hücum ettiler ve fıçünü öldiiriıp on tutsak aldılar. Liz-
nahlarını çıkartan Dominiken Thomas Torquemada'ydı ( 1 4 2 0 - 1 4 9 8 ) . Bundan
bon'a toplam on iki tutsakla dündüler. Yaptıkları kronıkçi Azıırara tarafından kayde-
sonra hıyanet ve sapkınlık gerçekten ayırt edilemez oldu. Uyum sağlamayan-
dildi ve Prens Knrique K o m a y a elçi göndererek papadan yeni İlaçlı Seferini kutsa-
lar, Yahudiler ve muhalifler ciddi takibata uğradılar. Kırnata emirliğinin varlı-
masını istedi. Papa. "söz konusu kutsal savaşa katılan herkes için... günahların
ğı bu ortamda artık daha fazla tahammül edilemez olmuştu [DEVİATIO].
tamamının affedileceği" çağlısında b u l u n d u k
Köle avcılığı ve ticareti Afrika hayalının unutulmaz özelliğiydi. Avrupalılar, es- Granada'nın (Kırnata) sonunda fethi 1481'de başladı ve on yıl sürdü.
kiden Yltisliiman tüecarlarca yürütülen köle ticaretinin denetimini ele geçirdiler Kö- Granada, Konstantiııopolis'in doğu kentleri arasında olduğu gibi, zenginlik ve
le ticareti Avrupalıların Amerikalılarla ilk temasa geçmesinden elli yıl kadar önce j nüfus olarak ispanya eyaletlerinden üstündü. Surlarla çevrili yetmiş kent. çok
başladı ve Avrupa işadamlarını yeni fırsatları değerlendirecek bir konuma getirdi. ! verimli bir kır tarafından besleniyordu ve sonuna kadar direnmeyi umabilirdi.
'1301'de İspanya Hıristiyan kızların Atlantik ötesindeki garnizon genelevlere götürül- Ama Magripli önderlerin sezgisizliği birleşik İspanya güçlerinin önünü açtı.
mesini sınırlayan bir ferman çıkardı, lö l ö ' i e İspanya Afrika'dan Amerika'ya ilk zen- Granada muhasara edildiğinde, muhasaracılar barınabilmek için Sanla Fe yani
ci köle partisini gönderdi ve Amerika'dan kölelerce yetiştirilmiş ilk şeker yükünü al- Kuısal İnanç adı verilen ahşap bir kent kurdular. 2 Ocak 1492'de kent teslim
dı. oldu. Aşırı Hıristiyanların gözünde Konstaniinopolis'in öcü alınmıştı.
Goncalvez'den yüzyıldan fazla bir şiire sonra Atlantik köle ticaretinde yeni bir
aşama başladı. İngiliz kaptanlar İspanya ve Portekiz tekelini kırdılar Kkıııı I.~>(î2'de i
John Hawkins. Plympouth'tan Salomon, Swallow ve Jonas adlı üç gemiyle Gine sahi-
! İme doğru yola çıktı. Korsan veya amiral olarak tanımlanan kaplan. Btiyiik Gü- DEVIATIO
zergâh adı verilen ağı kurarak İngiliz mallarını Afrika sahiline, Afrikalı köleleri Hint
adalarına ve Amerikan mallarını İngiltere'ye satarak iiç kal kâr elde etti. Bu ilk yol- HİÇBİR ORTAÇAĞ kurumu sonraki çağlarda Kutsal Engizisyon kadar ayıplanma-
culuğunda bir Portekiz köle gemisinin yükünü denizde devralarak kısa yoldan kâr mışlır. Birçok modern yorumcuya göre şiddetin sapkınlar. Yahudiler ve büyücülerin
sağladı l i W i e k i ikinci yolculuğunda İngiliz kraliçesinin kendisinden mali destek |HEXEN) izlenmesi sırasında yükseldiği görüşü genellikle kabul görmez. Engizisyon-
gördü ve şövalye ilan edilerek 'zincire vurulmuş yarım bir Müslüman" arması olan dular basitçe dengesizdirler. Ama biraz düşünülünce bu olgunun yalnızca Ortaçağa
bir madalya aldı. Dçiıncü yolculukla 1307'dc. tayfalarını Sierra Leone ve Castros ait olmadığı görülür. Normal ve sapkın tanımları daima özneldir. Geleneksel olma-
krallarına paralı asker olarak kiralayarak dört yüz yclmiş köle kazandı-' [USKOK|. yan inançları, çıkarları tehdit eden insanlar daima "deli" veya "tehlikeli" ilan edilebi-
Böylelikle Avrupa ticareti Afrikalı destekçiienylc uzun süreli ve kârlı bir ortak- lirler. Engizisyonla Zihni Sağlık llarekeii'ne çağdaş tıp k u r u m u n u n nuhalefeı etmesi
lık kurdu. Bir tarihçi kötülüğün kökü "bir yanda köle talebinde, öteki tarafta Afrikalı arasında karşılaştırmalar yapılmıştır. 1 1980'lerde halen muhaliflerin düzenli olarak
[ önderlerin Avrupa tüketim malları ve özellikle ateşli silahlarını elde etmekteki tehlı- psikiyatri kliniğine kapatıldığı ve "şizofren" teşhisiyle zorla ilaç verildiği Sovyeı reji-
i keli çıkarlarından kaynaklanıyor" diye yazmaktadır.' 1 On dokuzuncu yüzyılda ticare- miyle de karşılaştırma yapılabilir.-
te son verilmesinden önce on beş milyon Afrikalı Ban yarımkürede köle yapılmak
ıızere yakalandı. Bunlardan herhalde '>n bir veya on iki milyonu karşı kıyıya canlı i
vardı. 5 |

Granada'nın fethine doğru inançta açılan utanılacak gedik de eşlik etmişti.


Dinsel hoşgörü vaatleri tutulmadı. Kraliçe Isabella tereddüt geçirdiğinde Bü-
Bu sırada Kastilya ile Aragon'un birleşmesi kişisel olay olarak kaldı. İki krallık
yük Engizisyonun başkam Torquemada'nın haçı kaldırarak şunları söylediği
kendi ayrı hukuk ve yönetimlerini korudular, lsabella'nm Kastilya soylularına
kabul edilir: "Judas efendisini otuz gümüş paraya sattı. Sen haç için ne ka-
saldırmak, Ferdinando'nun Aragon Cortes'iyle birlikte çalışmaktan başka yolu
dar istiyorsun?" Bundan sonra Yahudiler din değiştirme veya sürgüne gitme
yoktu. Ferdinando görüşme odasında bir pencerenin kapatılmasını islerken
tercihiyle karşı karşıya bırakıldılar.* 8 Belki yirmi bin Sefarad ailesi sürgünü
bile "eğer/ueros izin verirse" demek zorundaydı. Ortak amaç duygusuna orlak
seçti, birçoğu ironik biçimde, padişahın gemilerle onları taşıdığı İzmir ve Is-
:anbul'a gitti. 3 9 Çoğunun gizlice Yahudiliğe bağlı kaldığı converso sınıfı büyü-
tiyanların savunucusu rolünü vurgulamak sorunda olduğu açıktı. Egemenliği-
dü. 1 5 0 2 kararıyla Müslümanlara da aynı seçim dayatıldı. Çoğu Kuzey Afri-
ni sağladığında dünyadaki tek ve bağımsız Ortodoks prens olacaktı.
ka'ya göç etti, kalanlar kuşkulu din değiştirenler muris«) grubu olarak ikinci
İvan'm hırsına Roma papasının bilinçsizliği tuhaf biçimde yardımcı oldu.
bir sınıf oluşturdular. Sadece Aragon'da Cories, kralın Müslüman serf sınıfı
1453 felaketinden sonra papalık son Bizans İmparatorunun yeğeni Zoe Palae-
mudegarelerin din değiştirmeye zorlamasına engel oldu. Dinsel nefret ve kuş-
logos'un (d 1445) vesayetini kabul etmişti. Mora despotu Thoıııas'm kızı Zoe
ku ortamında Engizisyonla başa çıkılamazdı. Autos-de-je ("inanca uygun ey-
Yunanistan'da doğmuştu, ama Roma'da özel öğretmenlerden eğitim görmüştü.
lem") ateşi bütün İspanya'yı sarmıştı. İspanyollar iimpieja dc sangrc ("saf
1469'da yirmi dört yaşında, bu muhafızlarından kurtulmaya çalışan zeki bir
k a n " ) konusunda takıntılı hale geldiler.
kızdı. Venedikli papa 11. Paulus Floransa birliğini canlandırabileceğini ve
Granada'nın 1492'de düşüşüyle, Cenovalı bir denizcinin Santa Fe'ye Ka-
Türklere karşı Moskova ittifakını kurabileceğini düşündü. Böylece İU. Ivan'ın
tolik monarklardan destek islemeye gelişi raslantıyla çakışır. Cristobal Colon
yeni dul kaldığını öğrenince ideal olayı teklif etti. Papa elçileri Moskova'ya gel-
olarak bilinen Kristof Kolonıb (Cristofore Colombo, y. 1 4 4 6 - 1 5 0 6 ) uzun za-
diler ve çöpçatanlık yapıldı. Zoe onların peşinden Baltık limanı Reval yoluyla
mandır Asya'ya ulaşmak için destek arıyordu. Burada, Granada'nın düşüşün-
geldi. Ortodoks inancını tazeledi ve 12 Kasım 1472'de Ivan'la evlendi. Ivan'ın
den sonra işi bağladı. 3 Ağustos'la "Okyanus Amirali", Santa Maria, Pinta ve
Bizans prensesiyle evlenmesinin sağladığı prestij sözle ifade edilemez. O zama-
N'ina adlı gemileriyle yola çıktı. On hafta sonra 12 ( 2 1 ) Ekim sabah saat ikide
na kadar Moskova Hıristiyanlığın en uzak dalının en uzak eyaletiydi. Prensleri
tayfalar karayı gördüler. Kolomb gün ağarırken karaya çıktı, yeri öptü ve bura-
haritada görünmezdi. Ama şimdi sezarların harmanisine bürünüyorlardı. Ken-
va Kastilya ve Leon adına el koyarak San Salvador adını verdi. Azor ve Lizbon
dilerine emperyal harmani yaptırmaları için atılacak tek adım kalmıştı.
yoluyla 15 Mart 1493'te Palos'a döndü; Hint adalarına giden yolu bulduğuna
emindi. 4 0
Aynı yıl, İspanya ve Portekiz arasındaki şiddetli çekişme nedeniyle Papa
VI. Alexander ikisi arasındaki deniz çıkar bölgelerinin sınırını belirlemeyi ka-
DEVLET
bul etti. Azorların yüz fersah açığından geçen çizginin batısında kalan bütün
yeni topraklar İspanya'ya ait olacaktı, çizginin doğusu Portekiz'indi. Dünya
H f > 3 T K . KOLOMB'LN Kastilya Krallığına döndtigii yıl. Avrupa haritasında Porte-
yalnızca papanın otoritesiyle ikiye bölünmüştü. Olay ortaçağa yakışıyordu.
kiz'den Astrakan Hanlığına kadar on azotuz egemen devlet vardı. Beş yüz yıl sonra
Ama Iberya krallıkları Müslüman işgalinden kurtulmuş olmasalar böyle bir
Andorra ve Monako. Colınar Birliği ve İsviçre Federasyonu gibi bağımsızlıkları de
olay gerçekleşemez, gerçekleşse de s o n u ç vermezdi. Ne de olsa Ferdinando ve
faclo olmaktan öteye gitmeyen devletler sayılmazsa, bu otuz devletten bağımsız,
Isabella Granada'nın düşüşüne kadar Kolomb'la görüşmeyi inatla reddetmiş-
egemen varlığını sürdüreni yoktur. If)93'te Avrupa haritasındaki egemen devletler-
lerdi [ D E V L E T ] ,
den dördü on altıncı yüzyılda, dördü on yedinci, ikisi on sekizinci, yedisi on dokuzun-
Uç bin mil doğuda, Hıristiyanlığın öteki ucunda, Hırisıiyan-Müslüman
cu ve en az otuz altısı yirminci yüzyılda kurulmtışiıır. Devletlerin kurutuşu ve y ıkılışı
cephesindeki değişim aynı biçimde sonuçlarını veriyordu. Yunan geleneğine
modern Avrupa'nın önemli olgularından birini oluşturur (Bkz. Kk III. s. 1328).
bağlı Ortodokslar, k ü ç ü k Bizans İmparatorluğu ve tabileri dışında Osmanlı yö-
Avrupa'da devlet-kunıluşu birçok yoniıyle çözümlenmiştir, delen ek sel yakla-
netimine tabi olmuşlardı. Slav geleneğine bağlı Ortodokslar, bazı küçük istis-
şım anayasal ve uluslararası hukuktur. Amaç imparatorluk, monarşi ve cumhuriyet-
nalarla Talar, Polonya-Litvanya veya Macar yönetimi altındaydılar. Konstanti-
lerin hükümetlerini örgütlediği, güvenliğini sağladığı ve tanındığı yasal çerçeveyi ta-
nopolis bu koşullarda düştü. Sanki Avrupa'nın Ortodoksları Asya ve Afrika
nımlamaktır. Son zamanlarda uzun dönemli değerlendirmeler, örneğin devletlerin
Ortodoksların»! yedinci yüzyıldan beri yaşadığı aynı sonu gelmez tutsaklık
uzun siireliliği üslı'ıne istatistik hesaplamalar üstünde durulmaya başladı.' Morberr
kaderini yaşayacakmış gibi görünüyordu. Yalnızca bir tek yerde, Moskova
Klias devlet oluşumunu feodal parçalanma döneminden hükümdarın istikrarlı bir ik-
kentinde farklı bir kader düşünülüyordu.
tidar kazanmasına kadar olan uygarlaşma surecinin parçası olarak görmektedir. 2
Moskova oıı beşinci yüzyıl ortalarında, resmen Tatar hanına bağlı olsa da
Bazıları daha çok iç yapılarla dış ilişkilerin etkileşimine bakmaktadır. Bu görü-
sınırlı bir özerkliğe sahipti. Gözlerini kaybedip bütün gücünü oğlu ve varisi
şe göre üç l.tir devlet vardır: Haraç toplayan imparatorluklar, parçalanmış egemenli-
için kullanan Büyük Prens II. Vasili (h. 1 4 2 5 - 1 4 6 2 ) tarafından yönetiliyordu.
ği olan sistemler ve ulusal devletler. Bunların iç yaşam güçleri Venedik ve Birleşik
Dolayısıyla III. lvan (h. 1 4 6 2 - 1 5 0 5 ) , tahta çıktığında deneyimli bir siyasetçi
Kyaletler gibi sermaye yoğunlaşması veya Rusya gibi zorun yoğunlaşması veya Bri-
olmuştu. Bir zamanlar güçlü olan Altın Ordu büyük ölçüde zayıflamıştı ve
tanya. Kransa ve Prusya gibi ikisinin değişken yoğunlaşmalarına göre beliriyordu.
Moskova 1425'ten beri ödediği yıllık haracı ödemedi. Sonuçta lvan, Tatar bo-
Para ve şiddet önde gelen itici güçlerdi. Devletlerin uluslararası arenadaki konumu,
yunduruğundan bütünüyle kurtulma umudundaydı. Bunu yaparken, güneyin
Avrupa'da Rönesans'tan beri yaşanan yüz büyük savaştaki sürekli birleşmeye ve
Müslümanları ve batının Polonya-Litvanya Katoliklerine karşı Ortodoks Hıris-
dağılmaya göre belirlenen güç bileşimlerine dayanıyordu. Analılar soru şuydu: Dev-
letler nasıl savaş yapar ve Savaşlar nasıl devlet yapar" 1 ' 1 Bu konuların çoğu Paul
Kennedy tarafından dalıa ampirik biçimde işlenenlerle benzeşiyor. 4
Nihai kader kabul edilen ulııs-devleııe birçok kez varılmıştır. Ama bu kadere
varılan yollar fazlasıyla l'arkhlaşır. Son konakla her şey iktidara dönüşür. "(Jııı a la
/ o m - " diye yazmıştı Richelieıı. "a s<>ttvcnl İn raıson en muuâv d'Ciaiy Kısara "güç
haktır." Bu da ulus-devlet gerçeklen son kader mi diye insanı merakta bırakıyor.

lvan 1477-1478'de beş eyaleti Moskof topraklarından çok daha büyük olan
Novgorod üstüne yürüdü. Novgorod dünyevi Litvanya egemenliğiyle dinsel
Kiev metropolılliğinin otoritesini yeni kabul etmişti, lvan bunu kişisel bir ha-
karet olarak gördü, ordusu kısa süre içinde savunması zayıf kenti teslime ve it-
tifaklarını değiştirmeye zorladı. İkinci ziyaret kışkırtmaları bastırmak içindi ve
geniş katliamlar ve sürgünlerle sonuçlandı. Pskov ve Vyatka da aynı muamele-
yi gördü. 1480 yazında Altın Ordu hanı Ahmed, Moskova'ya haraç almak için
üçüncü seferini düzenledi. Polonya-Litvanya'nın yardımına güvenmişti, ama
bu gerçekleşmedi, lvan direnip Ahmed eli boş dönünce, Moskova'nın Altın
Ordu'ya bağımlılığı sonunda bitmiş oldu, Moskova özgürdü. Bu sırada lvan
kendinden "Çar" ve Samoyederhcts yani sezar ve otokrat olarak söz etmeye
başlamıştı Yüz yıl önceki Charlenıagne gibi yarı barbar bir prens kendi imge-
sini yalnız modern bir devletin kurucusu olarak değil Romalıların eski, ölmüş
ve pek peşinden ağlanmayan imparatorluğunun dirilticisi olarak da oluşturu-
yordu.

Krallar Günü veya Epipfmnie Yortusu 6 Ocak 1493, Kremlin, Moskova. Kutsal
günün kutlamaları Büyük Dükün özel şapeli Blagoveshchensky Sobor, Müjde
Kaiedrali'nde, görkem içinde yapıldı. Noelin 12. Günü, Doğum ayininin son
aşaması ve İsa'nın kendisini üç krala gösterdiği zamanın temsiliydi. Çınlayan
sesler Bizans dualarını Eski Kilise Slavcası ile söyledi ve bunlar katedral kub-
belerinde ve freskli duvarlarında yankılandı. İç bölümü ayıran duvar kiliseden
çok daha eskiydi. Moskova'nın en büyük ressamlarının, Yunanlı Theophanes,
Andrey Rulbev, Gorodetsli Prokhor'un yaptığı ikonalarla kaplıydı, Kara cüb-
beli ve sakallı papazlar, hazırlık niteliğindeki kuşanma, buhur yakma ve arma-
ğanların örtülmesi gibi törenleri yerine getirerek mihraptaki özel bölmelerini
dolandılar.
Aziz loannes Khrysostomos ibadetinin yerini alan Büyük Sı Basil ibadet
tarzıyla yortu ayini yapıldı."11 Slav değişkesi temelde Balkan Ortodoks uygula-
Harita i 5.
malarıyla aynıydı. Bildik olmakla birlikte, sahnenin önünde sabırla bekleyen
Moskof Devletinin Genişlemesi
Rus cemaat için, İtalyanların veya İspanyolların Latinceyi anladıklarından da-
ha anlaşılır değildi. Synaxi$, yani Cemaaı, kuLİayıcılar yüksek koridora girince
başladı ve bir diyakoz Huzur Duasını okudu: "Yukarıdan gelen huzur için,
ruhlarımızın selâmeti için, Rabba dua edelim. Bütün dünyanın huzuru için..." Tecellisi sarsılmaz kiliseye gösterdin kendini,
ilahiler, yortu şarkıları, mezmurlar, güzellemeler, Havarilerden ve İndilerden Büıun insanlığa miras bıraktın k e n d i n d e n emin efendiliğini
dersler, yakarışlar, başka dualar ve Kutsal Teslis adına Melek ilahileri bunu iz- Senin buyruğunla mühürlenmiş
ledi. Olağan Giriş peşinden okunan İncil Matta ll'nin ilk satırlarından seçil- Vasıl, cennetle en kutsal olduğu kanıtlanmış
mişti:
Hem şimdiye kadar hem de sonluga dek ve ezeli dünyada. Amin.
Papaz, kitabı alırken eğilip ve kutsal kapıdan geçip uca doğru ilerledi, ba-
tıya dönüp dedi:
Çok uzaklarda, Moskova halkının bilmediği bir yerde, Okyanus Amirali aytıı
sıralarda İspanya'ya dönüş yolculuğunun son aşaması için kış ortası fırtınaları-
na karşı savaşıyordu. Bir hafta içinde Palos'a ulaşacaktı.
O yıl Moskova'da Noel kutlaması çok özel duygularla renklendi. Bilgili
keşişler, bir süreden beri kimsenin yılnı sona erdiğini göremeyeceğini söylü-
yorlardı. Ortodoks hesaplamalara göre Ağustos 1492, Kolomb'un yolculuğa
çıktığı ay, Yaradılış'tan beri geçen yedinci bin yılın sonuydu ve çoklarınca
Dünyanın Sonu olması bekleniyordu. Gerçekten de sonraki yıllar için kilise
takvimi hesaplarını yapmak için kimse bir adım atmamıştı. Ortodokslar Latin
Kilisesinde geçerli o l a n j ü l y e n takvimini kullanmakla birlikte, Yaratılış yılları
anni nıundi'yi hesaplamak için farklı sistemleri vardı. Gene, Bizanslılar gibi, di-
ni yılı 1 Eylül'den başlatmak gelenekleriydi. Dolayısıyla Yaratılışın yedi günü
inancı yedi bin yılın metaforu olarak kabul edilip Yaratılış MÖ 5509'da başlatı-
lınca, MS 1492 7 0 0 0 AM IDünyanın yaratıldığı yıl] oluyordu ve en olası Yargı
Günü bu yıldı. 31 Ağustos kritik tarihli. Bu olmadığına göre gök kubbenin çö-
keceği gün 31 Aralık'a, dindışı yılın son günü ve Hz İsa'nın doğuş zamanının
ortasına ertelenmiş demekti. Epifania olaysız gelince, Moskova rahat bir nefes
aldı."
Moskova gerçekten de yeni kariyerinin eşiğinde duruyordu. Büyük Dük
111. Ivan Yargı Gününü hesaplarına katmıyordu. Kremlin, yani "Müstahkem
Kent"i başkent olarak biçimlendirecek görkemli planları tamamlamak üzerey-
di. Simgesel ve ideolojik araçlarla, Moskova'nın artan siyasal gücüyle çakışa-
cak olan güçlü Rus mitosunu devreye sokmaya hazırlanıyordu.
Rusların birçok kentinde kremlin vardı. Ama Moskova kremlini İÜ. tvan
Ayinin ikinci bölümü, Anaphora, yani armağanların sunulması, Büyük Giriş'le tarafından yeniden tanımlandığı şekliyle her yerde mevcut olanı aştı. Ocak
başladı, papaz ve diyakozlar dua, buhur ve kandillerle yüksek platformun çev- 1493'te kırmızı tuğlalı geniş duvarlar ve uzun kuleler tamamlanalı birkaç ay
resinde dolandılar. Bunu Akidenin okunması, ekmek ve şarabın hazırlanması, olmuştu. Bütün Londra kentini içine alacak büyüklükte 2.5 km çevresi olan
Mesihin Duası ve Komünyon izledi. Komünyon sırasında koro "lsa"nın Göv- düzensiz bir üçgen oluşturan alanı kaplamaktaydı. Merkezinde dön katedral
desini al, ölümsüz yaşam çeşmesinden tat'ı söyledi. Papaz, Ortodoks geleneği- ve büyük dükün ikamelgâhıyla çevrili havadar bir meydan vardı. Müjde kated-
ne uygun olarak komünyona katılan herkesi adıyla andı: "Tanrı'nın hizmetçisi rali eski haliyleydi, daha üç yıl ötıce son rötuşlar yapılmıştı. Komşusu Us-
lvan, kutsal gövde ve kana katıldı... kurtarıcımız İsa Mesih, onun günahlarını pensfcy Soboı, Doımitioıı Katedrali, metropolitin makamı artık on üç yaşınday-
affet ve sonsuz yaşam ver". Şükrandan sonra papaz kutsanmış ekmeği dağıttı; dı. Bolognalı mimar Aristotle Firavanti tarafından yapılmıştı ve antik Vladimır
insanlar öpsün diye haçı kaldırdı, sonra kapılar arkasından kapanmadan önce stili modern kullanımlar için uyarlanmıştı. Burası Moskova kilise mimarisi
yeniden kendisine ait bölmeye girdi. Bitirişin son sözleri "Rab, şimdi hizmet- için standart haline geldi. İçinde galeriler olmayan kocaman bir açık alan vardı
çin huzur içinde ayrılıyor" Komafeion'un altıncı tondan biten ilahiler ona eşlik ve uygun kubbe ve tonozlarla örtülmüştü. Freskleri halen taklil edilemeyen
ediyordu: parlak renklerle ve Yunanlı Dionysos'un uzun figürlerivle boyanıyordu. Öteki
yandaki Rflcpolo^henic Kilisesi yedi yaşındaydı. Arlıangclslîv Sol>oi", Rönesans
cephesiyle, halen çizim aşamasındaydı. Cranovitaya Palala Ivan'ın konutuydu III. Ivan yirmi yıl önce "çar" yani sezar/kayzer adını almıştı. Pskov cum-
ve Marco Rulto ile Pietro Solano tarafından yapılmış, adını cephesindeki elmas huriyetiyle yaptığı bir anlaşmada, muhtemelen öteki yerel prenslere karşı üs-
kesimi taşlardan almıştı, lvan, birkaç yıl en sevdiği bakanla aynı konutu pay- tünlüğünü ifade etmek için bu unvanı kullanmıştı. Ve 1480'lerde çeşitli fırsat-
laştıktan sonra konutuna taşındı. Bu konut, Ivan'ın atalarına yüzyıllarca hiz- larda bu davranışını tekrarladı. Ama "çar" Büyük Dük'ıen yukarıda olmakla
met eden eski ahşap konağın yerini aldı. Hıristiyan dünyasında Roma ve Kons- birlikte Bizans'ın basileos unvanıyla eşdeğer değildi. İmparatorun bütün öteki
tantinopolis'in dışında pek az başkent onun görkemiyle boy ölçüşebilirdi. süslemelerine sahip olmadıkça tam emperyal saygınlığı kazanmış sayılmazdı.
Granovitaya Sarayında Ivan'ın hane halkı iki güçlü kadının rekabetiyle Sezar sonuçta yüce Augustus'un vekil veya naibine verilen lakaptı.
bölünmüş durumdaydı. Bunlar ikinci karısı Zoe Palaeologos ile gelini Elena 1489'da 111, Ivan bir başka unvan düşündü. Habsburglarla ilişkilerinde
Sıepanovna'ydı. Zoe, son Bizans imparatorunun yeğeni, lvan'la ilk karısı Tver- ona papa tarafından taç giydirilebileceği söylendi. Bandaki konumu elbette
li Maria'nın ölümünden sonra evlenmişti, ilk meşguliyeti başta on üç yaşında- kral konumuyla yüceltirdi. Ama rex veya korol unvanı Moskova onurunu ze-
ki Vasili olmak üzere yedi çocuğunun mirasını korumaktı. Elena, Moldova
deleyen bağlantılar içeriyordu [KRAL). Bunu kabul etmek Yunanlıların Flo-
Gospodarı IV. Stephan'ın kızıydı ve Ivan'ın ilk mirasçısı ve veliahdı, yeni öl-
ransa'da işlediği iddia edilen Gerçek Inanç'a ihanet suçunu tekrarlamak olur-
müş olan Genç Ivan'ın duluydu. Kaygısı dokuz yaşındaki oğlu Dimitri'nin çı-
du. Ivan reddetti. "Atalarım bir zamanlar Roma'yı papaya veren imparatorlarla
karlarını korumaktı. 1493'te III. Ivan henüz veliaht olarak oğlu Vasili veya to-
arkadaştı" dedi. 4 6 Ama Habsburg emperyal amblemini benimsedi. 1490'lardan
runu Dimitri'yi seçme konusunda karar vermiş değildi; ikisini de beğeniyordu.
itibaren çift başlı kartal Viyana ve Konstantinopolis'te olduğu gibi Moskof dev-
Kremlin'de görüntünün altındaki gerilim oldukça elektrikli olmalıydı. 44
letinde de görülmeye başladı [AQUILA1.
Dünyanın sonu hakkındaki korkuların yanında, Moskova Kilisesi büyük
( 1 ) Tverli Maria = III. Ivan = Zoe Palaeologos ( 2 )
belirsizlikler yaşıyordu. Konstantinopolis patriğiyle yolu ayrılmıştı (Bkz. s. 487-
(1440-
4 8 8 ) , ama tam bağımsız olamamıştı. Litvanya'da ikamet eden Kiev metropoli-
1505) Elena = Aleksandr, Litvanya
tinin tersine, Moskova metropoliti piskoposlar tarafından seçiliyordu ve başka
Büyük Dükü
üst mevki tanımayan bir kilise örgütü tarafından yönetiliyordu. Kırk yıl bo-
Elena = Genç lvan
yunca bu durumu bir imparatorun yokluguyla bağdaştırmak, Bizans geleneği-
Moldovalı (öl. 1490) Maria
ne göre Kilise ile Devlet ayrılamadıgından olanaksızdı. Doğru inanç olmadan
Stepanovna
imparator olamayacağı gibi, imparator olmadan Doğru İnanç da olamazdı Ba-
Dimitri Vasiii (1505-1530'da çar)
zıları umudunu Konstantinopolis'in bir Ortodoks Hıristiyan imparator tarafın-
(1483-1509) Yun
dan yeniden fethine, anıldığı adla Büyük Idea'ya bağladı. Ötekiler Latinlerin
Dimitri
Alman imparatoruyla bir düzenleme yapılabileceğini umdular. Kalan tek seçe-
Semen
nek Sırpların ve Bulgarların geçmişte yaptıklarını yapmak, kendi imparatorla-
lvan
rını bulmaktı.
Andrey
Ama somut sorun sekizinci bin yıl için paskalya hesaplarını yaparak yeni
III. lvan Rusya'da Tatar boyunduruğunu kıran çar olarak anımsanır. Ta- paskalya düzenini oluşturmaktı. Metropolit Zosimus'un 1492 baharında aklın-
lar finans, askerlik ve siyaset yöntemlerinin bileşeni olarak değerlendirilmesi daki sorun buydu. Giriş'te "Rabbimizn Gelişini bekliyoruz" diye yazmıştı,
daha doğru olabilir. Bu yöntemleri han ve prenslerin değişen ittifaklarını Tatar "ama bunun saati bilinemez". Sonra kısa bir tarih özeti ekledi. Constantinus
boyunduruğu yerine Moskova boyunduruğunu getirmek için kullanmıştır. Yeni Roma'yı kurmuş, St Vladimir Rus'u vaftiz etmişti. Şimdi 111. lvan "yeni
1480'den sonra egemenliğini kesin biçimde reddettiği Altın Ordu ile mücade- Konstantinopolis-Moskova'nın yeni imparator Constantinus'u" olacaktı. 4 7
lesinde en yakın müttefiki Kınm Hanlığıdır. Ona, Tatarların hiçbir zaman kal- Moskova'nın artık bürüneceği yeni örtünün soyagacına ilk dolaylı al t f buydu.
kışmadığı biçimde Hıristiyan prensliklerin özgürlüklerine saldırmakta yardım- Yine 1492'de ve yine ilk kez, "yeni Konstantinopolis-Moskova" daha bil-
cı olmuştur. Daha sonra tekel elde eden Moskova açısından, Büyük lvan Rus dik unvanla Üçüncü Roma olarak adlandırıldı. Bu yıl Novgorod piskoposu
egemenliğini yeniden kurmuştur. Novgorod veya Pskov okulundan olanlar Gennadius'ün Roma Efsanesi Beyaz Klobuck'un çevirisini ele geçirdiği ve gi-
açısından o Hıristiyan karşıtıydı, Rusya'nın en iyi geleneklerinin yıkıcısıydı. rişte efsanenin elyazması nüshasının Roma'da nasıl bulunduğunun anlatıldığı
Vasiyetini yazarken kendisini, babası gibi, "Tanrı'nın en parlak kölesi" olarak iddia edilir. Bilim adamları bu metnin yaşı konusunda anlaşamıyor, bazı bö-
tanımlamıştı. 45 lümlerinin daha sonraki tarihlerde eklendiğini iddia ediyorlar. Ama Giriş in
Moskova'dan Üçüncü Roma olarak söz etmesi bununla ilgisiz değildir. Giriş'in
yazarı bazen Ezra'nın Kıyamet i üstüne çalışan bildik bir çevirmen olarak ka-
dılar, 5 0 Buz ateşin sıcaklığıyla erir ve kafes sulara gömülürken, kömürleşen in-
bul edilir. Bu eser, piskopos Gennadius'un Moskova Kilisesine Latince Vulga-
sanlardan büyük bir çıtırtıyla buhar çıkıyordu; Litvanya'nın siyasal geleceği
(ö'ııın eşdeğeri bir Kitabı Mukaddes çevirisi bağışlama isteğinin bir parçasıy-
hakkında bir şeyler söylendiği tahmin edilebilirdi.
dı. 4 8
"Bütün Rusların Lordu" unvanı iarih veya o günkü gerçeklikle uyumlu
Bir kez Rus prenslikler hizaya getirilince Moskova'nın emperyal hırsı el-
değildi, ingiltere krallarının Fransa'da hak iddia etmesiyle aynı kategoride bir
bette batt komşusu Litvanya Büyük Dükalığma yönelecekti. Litvanya Moğol
iddiaydı. 1490'larda, birleşik Kiev Rusyasının bütün izleri silindikten iki bu-
işgaline uğramamış ve bundan yararlanmış, kuzey kesimi üs olarak kullana-
çuk yüzyıl sonra, böyle bir unvan, Fransa kralının Alman imparatorluğuyla
rak, Moskova'nın yaptığı gibi, eski Rus topraklarını ilhak etmişti. On beşinci
mücadelesinde kendisini bütün Frankların lordu ilan etmesine benziyordu. O
yüzyıl sonunda Litvanya, Moskova gibi, Baltık denizinden Karadeniz sınırları-
sırada Lıtvanya Rutenlerinin kendilerini Moskova Ruslarından farklı bir kim-
na kadar uzanan ve öncelikle Dinyeper havzasından oluşan kocaman bir ülke-
lik sahibi olarak görmeleriyle çelişiyordu. Gerçekten de Litvanyalılar için
yi yönetiyordu.
lvan'ın espri yeteneği dışında buna değer vermeleri söz konusu olamazdı. Ama
Litvanya, Moskova'nın tersine Batı etkisine açıktı. Büyük Dükaltk yüzyıl- beş yüz yıl sürecek toprak hırsının ideolojik köşe taşının ifade edildiğini bile-
dan fazla süreyle Polonya ile kişisel birleşmenin yararını görmüştü (Bkz. s. 4 5 5 - mezlerdi.
4 5 6 ) . 1490'lara gelindiğinde Vilnius'taki Litvanya sarayı ve Katolik yönetici
Dolayısıyla 1493 te, Üçüncü Roma ideolojisinin bütün unsurları hazırlan-
elit, dil ve siyasal kültür bakımından büyük oranda Polonyalılaşmıştı. Litvan-
mıştı. Ortodoks Kilisesinin kendisine imparator arayan bir dalı ve Bizans im-
ya karadan yalnız Polonya'yı ve Litvanya'yı değil, Bohemya'ya ve Macaristan'a
paratoruyla akraba, kendisine çar unvanı almış ve bütün Rusların lordu olma
da sahipti. Moskova'nın tersine Litvanya büyük dinsel çeşitlilik gösteriyordu.
iddiasında bulunan bir prens vardı. Bu unsurları yoğun bir teokratik devlette
Roma Katolik düzeni ne çok sayıda Ortodoks Hıristiyan ne de güçlü Yahudi
aranan mistik tarzda kuramla yoğuracak uygun bir ideolog dışında her şey ha-
unsurun sürekli etkisine dizgin olabiliyordu, Moskova'nın tersine Litvanya
zırdı. Bu adam da eksik değildi,
O n o d o k s Kilisesi ne Konstantinopolis ne de eski Bizans sadakatinden kop-
Pskovlu Philotheus (y. 1 4 5 0 - 1 5 2 5 ) , Pskov Eleazar manastırında yetişmiş
muştu. Kiev metropolitinin, Slav Ortodoksluğunu bölen ve ayrı Rus Ortodoks
bir keşişti. Ezra ve Danyal'ın kehanetlerinden, Sırbistan ve ikinci Bulgaristan
Kilisesi oluşumu yönünde dirençle ilerleyen Moskova'nın siyasetine direnmesi
İmparatorluğunun tarihsel geçmişine, düzmece-Methodius ve Manasses Kro-
için ber türlü neden mevcuttu.
niği'nden Beyaz Klobuck HFsanesi'ne kadar bilgi sahibiydi. Bu bilgiler ona öz-
1493 Ocağında Moskova'nın Litvanya'yla ilişkisi yeni bir biçim almak gü değildi. Philotheus yalnızca bunları Moskova prensleri lehine kullanma is-
üzereydi. Altı ay Önce Polonya Kralı ve Litvanya Büyük Dükü Casimir Jagiel- teğiyle özellik kazanıyordu. Pskov, Novgorod gibi Moskova korkusuyla
lonczyk ölmüştü ve ülkesi ikinci ve üçüncü oğulları arasında paylaşılmıştı. Po- yaşıyordu. Keşişlerin çoğu şiddetle Moskova karşıtıydı. Kroniklerinde Kitabı
lonya krallığı J a n Olbracht'a, Litvanya bekâr Aleksander'e kaldt. (En büyük Mükaddes'teki Nabukadnezar Rüyası veya Danyal'ın Hayalindeki dört hayvan
oğlu zaten Bohemya ve Macaristan kralıydı.) III. Ivan fırsatı gördü. Bir yandan bölümlerini yorumlarken, Nabukadnezar'ı Moskova'yla özdeşleştiren bir tu-
Büyük Dük Aleksandr'la İvan'ın kızı Elena'yı siyaseten evlendirmek için gö- tum içindeydiler. Hangi nedenle olursa olsun Philotheus bu malzemeyi Mos-
rüşmeleri başlatmak üzere Vilnius'a elçi göndermeye hazırlanırken, aynı za- kova lehine çevirmeye hazırdı. 1493'te, kırk yaşlarının başında, daha sonra he-
manda iki devletin arasındaki modus vivendiyi bozmak üzere koşullan hazırlı- gumen veya başkan olacağı manastırda resmi bir otoritesi yoktu ve henüz onu
yordu. Moskova tarihinde ilk kez elçilerini o zamana kadar bilinmeyen ünlü edecek Namelerinden hiçbirini yazmamıştı. Ama onun görüşlerini biçim-
gosudor vscya Rusi (bütün Rusların lordu) unvanını kullanma talimatını ver- lendirecek olan Kilise çalkantısı gelişiyordu. Bu zaman içinde bütün Hıristi-
di. 4 9 Bir yanıyla dost, öteki yanıyla potansiyel düşmanlığı gözeten klasik çift yanların Çara tam teslim olmalarını ve Latin Kilisesi'ne tam olarak karşı çık-
yönlü diplomasi yürütüyordu. Ivan bilerek Litvanya'yı bütün Doğu Slavlarının malarını savunmaya başlayacaktı, lvan'ın halefine verdiği Name'sinde yeni çarı
geleceğini ilgilendiren soruna doğru çekiyordu. adalete çağırıyordu, çünkü dünya artık tarihinin son dönemine giriyordu;

Ivan amacına ulaşmak için duygusal bir gösteri hazırladı. Noelden bir sü-
re önce Kremlin'de çalışan iki Liıvanyalıyı tutuklattı. Onları kendisini zehirle- Ve şimdi size diyorum; dikkatli olun ve kulak verin inançlı çar; Hıristiyanlığın
meye çalışmakla suçladı. J a n Lukhomski Lle Polak Maciej'e karşı suçlamalar bütün imparatorları sizde birleşti. İki Roma düştü ve Üçüncüsü ve Dördüncüsü

pek yerinde görünmüyordu, ama suçlu veya masum olmaları önemli değildi. olmayacak. Sizin Hıristiyan İmparatorluğunuz, büyük ilahiyatçıya göre sona er-

Bütün dünyanın görmesi için donmuş Moskova gölünde açık bir kafese konul- meyecek. Ve Kiliseye göte Kutsal Davud'un sözü yerine gelecek: "O benim sonsuz

dular ve İvan'ın elçisi Litvanya'ya doğru yola çıkarken kafeste canlı canlı yakıl- dinlenme yerim olacak..." ^
Daha sonra Munexin'e Name'sinde Philotheus "Astrologlar ve Latinlere Karşı"
cı" olmakla suçladığı kişi "pis kölü kurt" Metropolit Zosima'dan başkası değil-
gürlüyordu:
di. 5 4 Joseph ve ortağı Piskopos Gerınadius İspanya Engizisyonunun hayranla-
rıydı ve heyecanları sonunda yüce auto-da-jĞ ile ödüllendirildi. Yurttaşlarını
Ve şimdi, yalnızca Doğu nun Kutsal Katolik ve Apostolik Kilisesi evrendeki gü-
Rus tarihinde sürekli ortaya çıkacak bir temaya, kötülük Batı'dan gelir görüşü-
neşten daha parlak ışık saçıyor ve yalnızca Roma'nın yüce Ortodoks Çarı, tufan-
ne inandırmayı başardılar. O zaman Batı öncelikle Novgorod ve Novgorod'un
dan gemisiyle kurtulan Nuh gibi Kiliseyi y ö n e t i y o r . . . " ' 2
ötesinde Polonya-Litvanya demekti.
111. İvan'ın diplomasisi aynı yöne çevriliyordu. 5 5 Bugünlerde diplomasi
Burada, 111. İvan'ın ölümünden yirmi yıl sonra, açıkça onun siyasetinden esin-
aşırı yavaş ilerlerdi. Moskova elçileri altı ayla dört yıl arasında görevlerini ya-
lenmiş biçimde, hiçbir uzlaşma alanı bırakmayan Kilise ve Devlet ideolojisi
pıp döndüler ve genellikle durumun kendilerine verilen talimatlara göre değiş-
kesin bir dille formüle ediliyordu.
miş olduğunu gördüler. Yine de 1490'larda Litvanya'nın çevrelenmesinin, Mos-
Sonraki Rus geleneği Moskova'nın basitçe Bizans kisvesinin mirasçısı ol-
kova'nın öncelik verdiği bir iş olduğu açıktı. İvan'ın babası Litvanya'yla barışı
duğunu kabul etti. Gerçekte Bizans formları kabul edilirken Bizans ej/ıosunun
on yıllarca korumuştu, onun ölümüyle Ivan ve annesi, "Kardeşim Polonya Kra-
özü kaybedilmişti. Moskova ideologları Doğu Roma Hıristiyanlığının evrensel
lı ve Litvanya Büyük Dükü Caisimir"e emanet edilmişlerdi. 5 6 Şimdi her şey de-
ve ekümenik ideallerine ilgi göstermediler. Bu konuların en tanınmış tarihçisi
ğişiyordu.
Üçüncü Roma ideolojisini "cafcaflı bir ikame" olarak tanımlar. "Bizans'ın Hı-
1493'te 111. Ivan yirmi yıllık yoğun diplomasi faaliyetinin sonuna geliyor-
ristiyan evrenselliği Moskova ulusçuluğunun dar çerçevesine göre dönüştürül-
du. Ana iş Jogiellonları çevrelemek ve sınamaktı. Moldava Gospodarı IV. Step-
müş ve saptırılmıştır." 5 3
han'ın, oğlunun evliliğiyle mühürlenen anlaşması, Moldavya'nın Polonya kra-
Moskova ilahiyatı III. İvan'ın son yıllarında bu kısmıyla ilgili muhalefetle
lına bağlılık göstermesini engellemeye yetmemişti. Macaristan'la kurduğu
karşılaştı ve en uzlaşmaz öğeler lehine çözüme kavuşturuldu. Karşı çıkışlar-
Jagiellon karşıtı pakt, Matthias Corvinus'un ani ölümüyle ve Wlasyslaw Jagiel-
dan biri Zhidovstvuyuşçiye, yani Yahudileştiriciler diye bilinen mezhebin veya
lon'un Macar kralı seçilmesiyle yıkılmıştı. Bağımsız Mazovya dükleriyle bile
eğilimin görüşleriydi. Öteki muhalefet, Hıristiyan manastırların toprak elde
temas kurmuştu. III. Ivan, 1486'dan itibaren, o zamana kadar Moskova'nın
ederek zenginleşmesine karşı çıkıyordu. Volokhamsk manastırı başrahibi J o -
Litvanya fiefi olduğunu sanan Habsburglarla bile ilişkiye geçerek, sürekli elçi
seph hem "antiyahudileştirici" hem de "mülkiyetçiler"in örgütleyicisiydi.
değiş tokuşu yapıı. 1491'de bir Avusturya elçisi, J ö r g von T h u m , imparator-
Toprak mülkiyeti Moskova Kilisesinin iktidarının ayrılmaz parçasıydı. luk, Toton Şövalyeleri, Moldava ve Tatarların katıldığı büyük bir Jagiellon kar-
Ama önderliğini "Volga Ötesindeki Yaşlılar"ın yaptığı, Ortodoks manastırının şıtı koalisyon planladı. Ocak 1493'te İvan'ın elçisi Yuri Trakhaniot, Maximili-
eski, münzevi geleneğine bağlı kalan püriten keşişler grubu buna muhalefet an') Colmar'a kadar takip ederek görüştü ve sonunda imparatorun Jagiel-
etliler. III. lvan manastır zenginliğini ruhban sınıfının egemenliğinden çıkar- lonlarla barış yaptığını, artık bir Haçlı Seferiyle ilgilenmediğini öğrendi. III.
mak için bir şema hazırlamıştı, ama bundan vazgeçmesi için ikna edildi. Konu İvan'ın Kırım Tatarlarıyla ilişkisi önemli Litvanya karşıtı nitelik içeriyordu.
onun ölümünden sonra patlak verdi; eski sevgili Patrikeev, şimdi keşiş olup Onlardan esas yararlamşı Altın Ordu'ya karşı müttefik oluşlarıydı ve Haziran
Ortodoks dinsel hukukunun el kitabı Nomocanon'un yeni yayınını hazırladı. 1491'de Altın Ordu'nun Dinyeper ağzında kurduğu kampı dağıtmak için üç
Patrikeev'in yardımcılarından biri olan Büyük Maxim Kilisesi'nin toprak mül- ordu göndermişti. Aynı zamanda Moskova'dan destek bulan Tatarların enerji-
kiyeti konusunda "mülksüz" yorum önerisi hazırlamıştı, ama canını kurtarıp lerinin çoğunu Polonya ve Litvanya'ya akm düzenlemeye harcadıklarını da gö-
kaçmayı başarabildi ancak. rüyordu.
Yahudi leş tir idlerin muhalefeti daha tutkuluydu. 1470'lerde ortaya çık-
1 4 9 2 - 1 4 9 3 Kışında Moskova Litvanya'yla düzensiz sınır savaşına girişti.
mışlardı ve Moskova karşıtı siyaset oluşturdukları söyleniyordu. Görüşleri id-
Sınırdaki küçük prensliklerden bazıları taraf değiştirdi. Ryazan prensi, Litvan-
diaya göre Polonya ve Litvanva Yahtıdilerinden esinlenmişti ve üyelerinin Ya-
yalı Smolensk Voyvodası tarafından gerçekleştirilen ceza seferinin öcünü al-
hudiliğin gizli hayranları olduğu söylenmekteydi. Faaliyetleri çarı kaygı-
mak istiyordu. Dinyeper kaynaklarındaki Vyazma kentini ele geçirme emri al-
landırmış görünmüyor. Böyle kuşkulu bir Novgorodluyu Uspensky katedrali-
mış olan Moskova ordusu birkaç gün içinde barış misyonuyla Vilnius'a
ne başpapaz olarak atamıştı ve Elena Stepanovna'dan destek görmeleri söz ko-
yöneldi. İvan'ın düşüncesinin barış mı savaş mı olduğunu kimse bilemezdi. .
nusu olabilirdi. 1490'da teslis karşıtlığı ve ikonakırıcılığı suçlamalarını görüş-
Dolayısıyla bu keşifler çağında, Moskova, uzak da olsa tamamiyle yalıtıl-
mek üzere bir konsil toplanmasına karşın, bu görüşlere rağbet en üst seviyede
mış değildi. Moskova elçilerinin her biri yabancı mühendislerle, mimarlarla ve
de devam etti. Fakat ManastiT Başkanı Joseph mücadeleden vazgeçmedi.
silahçılarla dönüyordu. Alman ve Polonyalı tüccarlar her yıl büyük miktarlar-
1497'de Provestitel (Aydınlatıcı) adlı eserinde "Yahudileşıirici ve Sodomlaştırı-
da kürk almak için geliyorlardı. Tudor Ingilteresi, Valois Fransası veya Ferdi-
nando ve isabella Ispanyasıyla doğrudan temasın olmadığı doğrudur. Hollan-
da'yla Ballık ticareti Livonya'da kalıyordu ve henüz Kuzey Burnu'nu dolaşan
rota açılmamıştı. Yine de Moskova Avrupa'nın geri kalanıyla sağlam iletişim da kaldığına göre bu bilgiyi Moskova'ya ilk geldiği I518'de, Kolomb'un ilk se-
yolları kurmuştu. Kuzeyde "Alman Yolu" Novgorod'dan Reval ve Riga'ya, bu- yahatinden yirmi beş yıl sonra edinmiş olduğu varsayılabilir.
radan da Lübeck denizine gidiyordu. Karada orman yollan Smolensk önlerin- Tarihin mucizevi tesadüflerinden biri modern Rusya ile modern Ameri-
deki batı sınırından Vilnius'a ve Varşova'ya uzanıyordu. 111. İvan posta ve pos- ka'nın, ikisinin de 1493 yılında gün ışığına çıkmalarıdır. Avrupalılar Yeni
ta atları sistemi kurdu ve vasiyetinde bu sistemin yaşatılmasını istedi. 5 7 Dünya'yı öğrendiler ve gördüler; aynı anda Moskovalılar kendi Eski Dünyala-
Güneyde ırmaklar yolcuları hızla Hazar Denizi ve Karadeniz'e ulaşitrtyor, ora- rının sonunun henüz gelmediğini öğreniyorlardı.
dan gemilerle bütün Akdeniz'e geçiliyordu. Osmanlı ilerlemesine karşı Mosko-
va, eski Bizans dünyasıyla, yani Balkanlardaki Yunanistan'la özellikle Athos ve
Yunanistan yoluyla İtalya'yla temas halindeydi.
Moskova her koşulda kendi keşiflerini yapmaktaydı. 1466-1472'de Tverli
tüccar Afanasii Nikitin (öl. 1472) Iran ve Hindistan'a altı yıllık bir seyahat
yaptı. Bakü yoluyla Hürmüz'e gitti ve Trabzon-Kefe yoluyla döndü. Maceraları
ilk seyahat kitaplarından olan Khozenie za iri moria (Uç Deniz Ötesinde) adıy-
la yazıya döküldü. On yıl sonra Saltık ve Kurbskii'nin askeri seferleriyle Ural-
lar aşıldı ve Irtiş'le Obı'nin kaynaklarına ulaşıldı (Lewis'le Clark'ın Amerika'da
üç yıl sonraki seyahatlerine eşdeğer bir keşif). 149l'de iki Macar kâşif Peçora
kollarını takip ederek Kutup bölgesine girdi ve gümüş, bakır madenleri buldu.
Keşif olan Moskova'ya Ocak 1493'te Avusturyalı kaşif Snups'ın İmparator Ma-
ximilian'dan bir mektup getirip Obi'nin keşfi için izin istemesini açıklamakta-
dır. İvan, Habsburglarla bağlantıyı artık uygun görmediğinden Snups reddedil-
di.
Okyanus Amirali'nin keşif haberleri çeyrek yüzyıl gecikmeyle Yunanlı
Maxim tarafından Moskova'ya ulaştırıldı. Yunanlı Maxim (Mikhail Trivolis, y.
1 4 7 0 - 1 5 6 0 ) parçaları halen kültürel bir bütün oluşturan ölmüş Bizans dünya-
sına aitti. Epirus'ta Arrta'da Osmanlı yönetimi altında doğmuştu; ailesi Vene-
dik Korfu'suna taşındı. 1493'te Floransa'da Platoncu öğrenim gördü ve Savo-
narola'ııın derslerine katıldı. Venedik ve Mirandola'daki çalışmalarından sonra
Yunanca metinlerin çözümünde uzmanlaştı. Savonarola'nın kendi manastırı
St. Marco'da Dominiken tarikatına bağlandı. Sonra keşiş Maximus adıyla, Pan-
Ortodoks ve Greko-Slav ortamda Ortodoks ve Katolik gelenekler arasındaki
bölünmeden etkilenmeyen Athos Dağındaki Vatopesi manastırında, on yıl çe-
virmenlik yaptı. Sonra Moskovalı bilim adamları eğitimini görmedikleri için,
Moskova'ya Çarın Yunanca ve Bizans elyazmalarını düzenleme göreviyle davet
edildi. Kısa sürede Moskova Kilisesinin katı dar görüşlülügüyle ters düştü,
böylelikle büyücülükle, casuslukla ve Konsıanıi no polis patriğine bağlılıkla
suçlandı. Ama uzun hapis cezasından sağ çıktı, IV. Ivan'la tanıştı ve onun ko-
ruması altına girdi. "Türünün son örneklerin biri"ydi. 5 a

Maxim'in "Küba denilen büyük bir ada"dan söz eden yazıları 1550'lerde
ortaya çıktı. 5 9 Kolonıb'un Karayiplere çıktığı konusunda bilgisi olduğundan
kuşku yoktur. Fakat kariyerinin kronolojisi önemlidir. Maxim otuz yıl zindan-
466 Dünya Tari hi

ONSEKIZINCI BÖLÜM lüğn yapan yarı efsanlşmi bir kiş olan Prester john
ile bağlntı kurarak, İslam ülkelerini arkadan çevirmek ve
Büyük Keşiflr ve Bunları sonunda onları ezmekti. Afrika kıylar boyunca toplana-
Dünya Çapındki Sonuçları cak kölelerden ve öteki mallardan sağlnck kazançlar, bu
girşm desteklemekle birlikte, girşmn baş amcı değil­
ı- di.
Deniz yolcukarı, boylam derecelerini saprayabilecek
hiçbir yöntem bilnmedğ için, sağlm bir deniz krcno-
metresinin (l760'ta) icat edilmesine dek, kesin bir rotaya
sahip güvenilir girşmle durumuna gelemedi. Enlem (ku-
zey-güney) dereceleri, tam öğle üzeri güneşi bulndğ
noktaı açıs ölçülerek saptanabiliyordu. Yıln her bir gü-
nü için hazırlnmş olan güneşi belli enlemlerde gösterdi-
ği Cpuslanı kuzey noktası göre) sapma açılrn ortaya
koyan çizelgelerin yardıml, bir kaptan, oldukça kaba
gözlem arçlıy bile, ister Ekvator'un kuzeyinde bulun-
sun ister güneyinde olsun, Ekvator'a ne kadar uzakta oldu-
ğun otuz mil kadar bir farkla saptayabiliyordu. Bu yönte-
min başrıs, doğru rakmlı içeren çizelgelerin yapılm­
sına bağlıyd. Prens Henry, bu görevi seçkin gökbilimeilere
Kendisine "Denizci" takriı adı ve-
ve matematikçilere verdi. Onlar da, uzun hesaplamalardan
rilen Portekiz Prensi Henry (ölü-
sonra, Portekiz kaptnirı söz konusu bilgileri sağldı­
mü, 1460) yeryüzünün insalrı
lar. Böylece kişfler, ne kadroğuy da batıy gittikleri
yerlşbicğ tüm bölgelerini iki
yolunda tahminlerde bulunarak Afrika kıylarn deniz
kuşa içinde Avrupalı açan
haritlın yapabildiler. Bu haritalar, daha sonraki deniz-
okyanus ötesi keşiflr gerçklşti­
cilere, okyanusta çok uzak yerlere açılbime olanğı verdi;
ren deniz yolcukarın başl-
çünkü oradan kesin olarak saptnmış bir eniemi tutturarak
ması için gerekli koşuları hazırl­
gemilerini Afrika kıylarnd diledikleri bir noktaya yönel-
dı. Bu yolda yaptığ, gemilerinin açık denize daya-
tebilyoradı. Örneği l497'de, Vasco da Gama, doksan
nıklğ ve hızn artımk için, çağın en ileri kuramsal
yedi gün boyunca kara yüzü görmediğ bir yolculuktan
bilgileriyle denizcilerin ve gemi yapıclrn geleneksel
pratik bilgilerini bir araya getirmekten başk bir şey değil­
sonra, dümenini doğru olarak Ümit Burnu'na doğru kıra­

di. Prens Henry'nin düşncesi, Afrika'nı güneyinden dö- bilmşt, oysa on altı yıl önce Bartolarneo Diaz tarfınd
keşfdiltn sonra herhangi bir Avrupalı Ümit Burnu'na
nüp Hıristyanlğ savunclğ ve yaılmsn öncü-
varmış değil.
Büyuk Keşiflr ve Bunları Dünya Çapındki Sonuçları 467 468 Dünya Tarihi

. Da Gama, okyanusa açıln ilk Avrupa denizcilerinin Avrupa gemiclğnd görülen bu gelişmr, zamnı
yöntemine başvurmt. Yarcğı noktaı -bu olayda egemen deniz savşı yöntemlerini tarihe gömdü. Bu yeni-
Ümit Bumu'nun- enlemini biliyordu; çünkü Diaz, burayı liklerden önceki dönemlerin sıradn taktikleri olan malı­
keşftiğ yolcuğnda enlemleri ölçmüş ve yazmışt. Vas- muzlama ve rampa etme gibi yöntemlerin, düşman gemile-
co da Gama, sığ sularda karaya oturma tehlikesinin bulun- rini top ateşiyl iki yüz metre kadar uzaktan parçalaya-
madığ ve yellerin kıylardine daha güçlü ve daha dü- bilecek güçte ve onları yok edici bir bomardın altınd·
zenli estiğ Atıanik' ortalın açılrk varmyı amaç- bırakc biçimde çabuk ve çevik manevra yapabilecek ye-
- ladığ noktaı enlemine güvenlik içinde ulaştı ve bunu, tenekte gemiler karşısnd fazla bir başrı şansı. yoktu. Bu
kıy izleyerek ulaşbiecğ zamandan çok daha kısa bir nedenle Kolomb, Vasco da Gama, Magellan ve bunlar ka-
sürede başrdı. Sonra gemisinin bumunu tam doğuya dön- dar ünlü olmamakla birlikte bunlardan daha az atak olma-
dürerek varmyı umdğ yerin kıylar ufukta görünene yan birçok kaptan, tüm yeryüzünün okyaruslın Avrupa
dek ilerledi. Geminin kaptam gidecğ yerin enlemini bil- gemiclğn açtıklr zaman, gemileri başk yerlerde ve
diğ sürece, kıydan güneyde ya da kuzeyde saptdığ bir Kuzey Atıanik'e daha az fırtnal sular için yapıln tek-
noktaya doğru yola çıkp, bu noktaya vardıktn sonra ge- neler karşısnd ezici bir teknik üstnlğe sahip bulunu-
misinin bumunu varcğı yerin durumuna göre. doğu ya ya yordu. Karşıln çıkabilenr yalnızc Çin ve japon cank-
da batıy çevirerek o yerin enlemini tutturuyor, kesin ola- larıyd. * Ama bunları da genellikle, Avrupa gemileriyle
rak inilecek limana yönelmeye olanak verecek kara parça- boy ölçüşebimrn yetecek sayıd ağır topları yoktu.
sın göründğ noktaya kadar ilerleyerek, varcğı yeri Avrupa'nı daha kaba, ama çok daha geniş çaplı metalürji
kolayı bulabiliyordu. endüstrisi, gemilerini Uzakdoğul gemi yapımclrn ya-
Avrupa gemi yapıclğnd da aynı derecede önemli pabileceklerinden çok daha bol silahla donatmalarma ola-
gelişmr görüldü. Bu alanda Portekizliler, gemi direkleri- nak verirken, top yapımnd kulanı madenler Uzakdo-
nin sayın artık ve hiç değils ortadaki en uzun direk- ğu'da pek bol değil.
Iere birden çok yelken takarak başı çektiler. Bu yenilikler, , Bu teknik gerçekler, Avrupa'nı denizlerde yaılm
gemicilere yelkenlerini farklı yel ve dalga koşuların uya- başlmsınd görülen hızn nedenlerinden bir bölümünü
cak biçimde ayarlama olanğı verdi ve geminin manevra açıklmtdr. Vasco da Gama, Afrika'yı dolanarak Hin-
yetnğil açık denize daynıklğ artıd. Bu nitelikler distan'a yaptığ gezisini l499'da tamldı. Bu tarihten on
ise zamanla, daha büyük teknelerin yapılms yol açtı; yıl sonra Portekizliler, sayıc çok daha üstün lslam filosu-
ancak daha büyük teknelerin kabulrın da daha sağlm nu, Umman Denizi'ndeki Diu Limanı açıklrnd yenilgiye
olması gerekiyordu. Tüm bu gelişmrn bir sonucu, uğratıl ve böylece Hint Okyanusu'nda deniz üstünlükle-
1500'de güçlü omurgalıy, kalın kaburglıy ve çift rini kurma yolunda ileri bir adım atmış oldular. Hiç zaman
katlı meş döşemlriy Avrupa tekneleri, ağır topların yitirmeden Goa (lSlO'da), Malakka (lSll'de) ve Hürmüz
geri tepmelerine dayanabilecek duruma geldi. Hint Okya- Adası (lSlS'te) gibi stratejik noktalarda deniz üsleri kur-
nusu'nun sakin sulannda görÜlen daha hafif yapıl tekneler dular. Bir Portekiz akın, l5ll-l5l2'de Baharat Adalrı'n
parçalanmadan böyle silahlarla atış yapmzdı. * Çin ve japon sulannda kulanı bir tür (dörtgen) yelkenli gemi (ç.n.).
Büyük Keşiflr ve Bunları Dünya Çapındki Sonuçlan 469
470 Dünya Tari hi
içlerine girdi ve bir Portekizli tacir l513'te Kanton'a vardı.
Bir kuşa sonra (l545'te) Japonya ile misyonerlik ve tica- ğun kurlmasın ortam hazırld. Amerika Yerlileri, bü-
ret ilşker kurlmşt, l557'de ise, Güney Çin kıysm­ yük bir uysalık İspanyol önderliğ boyun eğdilr. Eski
daki Makao'da sürekli bir Portekiz yerlşim yeri kuruldu. dinsel ve kültürel ülküler, yalnızc köy düzeyinde ya da İs­
Portekiz yaılms bu bölgede İspany'ı Meksika yoluyla panyol hükümetinin gücünün ve misyoner kurlaın
Filipinlere uzanan rakip imparatorluk gücünün yaıln ulaşmdığ uzak, bol yağmurl orman, dağ ve çöl bölgele-
alnı girmş oldu. rinde varlığn sürdürebildi. Böylece Yeni Dünya'da, görü-
Avrupa'nı l500'den sonra kurdğ deniz üstnlğ, nümü İspanyol, dini Katolik olan, fakat hemen hemen se-
Asya uygarlık açısnd önemli değişklr yol açma- sini hiç duyuramayan milyonlarca yerlinin emğin daylı

dı. Örneği Çin'de, imparatorluk hükümeti bakımnd, yeni bir toplum biçimi ortaya çıkt.
deniz ticaretinin bir barbar takımn elinden çıkp bir Avrupa'nı denizlerde kazndığ yeni üstünlük, Eski
başksın eline geçmesinin ya da geçmemesinin hiç önemi Dünya'da buna benzer hiçbir sonuç doğurmaışt. Bunun-
yoktu. Güneydoğu Asya'dan gelen Müslınar, Japon la birlikte, dünya okyanuslrı Avrupa gemiclğn açı­

korsanlı ve Avrupa'dan gelen gaga burunlu "güney denizi lışn neden olduğ üç önemli sonuç, eski Dünya'ı tüm
barlı" Pekin'e birbirinden farksız göründü. Hindis- uygar toplumarın etkildğ gibi, birçok barbar ve ilkel
tan'da ise ülkenin yöneticileri, ticaret sorunlaıy pek ilgili halkın yaşm koşuların da değiştr. Bunlar (a) Amerika
değilr ve Diu'daki yenilgiden (l509'dan) sonra bölge- kıtalrnd bol miktarda Eski Dünya'ya akan gümşn ve
deki Portekiziiierin varlığn karşı çıkma yolunda birbirle- altın yartığ fiyat devrimi (b) Amerika'daki tarım ürün-
riyle uyumlu ortak bir çaba göstermediler. Bunun yerine lerinin Eski Dünya'ya yaılns ve (c) hastlıkrn yaıl­

Islam ticaret tekneleri, ülkelerinden çok uzakta oldukarı ması idi, öyle ki bunları her biri üzerinde biraz daha dur-
için, her zaman az sayıd olan Portekiz devriye gemilerin- mayı gerektirecek kadar önemli olayrdı.
den yaklrın kurtamnı yoların ardıl. Öyle ki, çok
geçmeden küçük, hafif gemiler hemen hemeri eski etkin- Fiyat Devrimi
liklerini sürdürebilecek duruma geldi. Müslüman taeider
ve gemi sahipleri, teknelerinin ara sıra Portekizlilerin eline Fiyat devrimi en önce ve en sert biçimde tspany'ı etkile-
düşmesin yalnızc can sıkc bir olay olarak gördüler. mişse de, çok geçmeden ve şidetn pek fazla yitirmeden
Bununla birlikte, İspanyol conquistador (fatih) birlikle- Avrupa'nı öteki ülkelerine de yaıld. Doğu Akdeniz'deki
rinin Meksika'ya (l519-l52l'de) ve Peru'ya (l53l-l535'te) Osmanlı Impartoluğ da etkilendi; Meksika gümşn
girşle, Amerika kıtalrnd yeriiierin yüksek kültürlerin- daha öncelere oranla çok daha bol madeni parnı ortaya
de beklenmedik ve onarılmz bir yıkma yol açtı. Aztek ve çıkmasn yol açtığ ta uzaklardaki Çin de etkilendi. Hin-
İnka rejimlerinin yerle bir oluş, lsp~nyoar tarfınd distan üzerine herhangi bir etkisinin olup olmadığ bilin-
yönetilen ve kendilerini, hem yerlilerin ruhlaın kurtarma miyar. Fiyat devriminin Osmanlı Impartoluğ ve Çin
hem de Amerika madenierinden çıkarln gümş ve altın üzerindeki ekonomik ve toplumsal etkileri şimdye dek
ihraç etme davalanna admış büyük bir kara imparatorlu- arştılmd; ancak buralardaki etkisi, Yeni Dünya hazine-
lerinin ilk indğ yerler Avrupa -özellikle de Ispanya- li-
Büyük Keşiflr ve Bunlann Dünya Çapındki Sonuçlan 471
472 Dünya Tarihi
manlrı olduğ için, Avrupa üzerindeki etkisi kadar büyük
olmayabilir. Dikkatli arştıml, İspany'd fiyatlrın yüz yanı sıra üretilen, onları destekleyen son derece değrli yi-
yıl içinde dört kat kadar artığn göstermiş. Avrupa'nı yecekler durumuna geldi. Örneği Amerika tahıl denen
başk yerlerinde görülen artışl bu kadar büyük değil; mısr, hızla Güneybatı Çin'e, Afrika'ya ve Güneydoğu Av-
bununla birlikte artışl her yerde geleneksel ekonomik rupa'ya yaıld. Çin'de, patatese, aynı adı taşımkl birlikte,
ilşker kökten sarsacak kadar fazlydı. Değişmz gelirli botanik bakımnd hiçbir ilşks olmayan talı patates ka-
kişlern satın alma gücü büyük kayıplr uğraken, iş ya- dar önem verilmedi. Tatlı patates, pirinç yetişrlmn
~şamın atılmş kimseler, malrın fiyatlrı artma eğilm eğiml yerlerde ve daha önce boş olan öteki topraklarda bol
gösterdiğ için, bu artışldn genellikle kaznçlı çıktlar. bol ekilmeye başlndı. Avrupa'nı yazı, talı patatesin ol-
Avrupa'da fiyatlrın 1500-1650 yılar arsınd hızla gunlaşmsı olanak verecek kadar değilkn, sıca soğuk

değişt bir çağd, geleneksel toplumsal-ekonomik ilşk­ iklimi, anyırdu And Dağlrı'n yüksek yalrı olan pa-
lerin yol açtığ görenklşmi yaşmın sağldı tüm belir- tatese daha uygun düştğ için, Avrupa'da Çin'in tersine
lilik yok oldu. Hükümetler, her yerde geleneksel gelir kay- bir durum ortaya çıkt. Bilinen patates yetişrld, talı pa-
naklrı yetmemeye başldığn gördüler ve gelirlerini tatese önem verilmedi.
artıck yeni yollar, yeni yöntemler aramak zorunda kal- Amerika tarım ürünlerinin benimsenmesi, yerel yiye-
dılar. En küçük bir zantçı ya da birkaç yumrtasın pa- cek kaynlrı artıd ve bununla ilşk olarak genellikle
zarda satan yoksul köylü bile fiyat devriminin etkisinden nüfus artışln yol açtı. Çin'de kesinlikle bu sonucu do-
kurtlamdı. Kuşksz hiç kimse gümş kaynlrıdi ğurd. Amerika ürünleri Afrika'da, özellikle onyedinci ve
artışl fiyatlardaki artış arsındki ilşky kavrymışt. onsekizinci yüzılard Yeni Dünya plantsyorıd çalı­

Fakat fiyat devrimi, bazılrn refahın artıken, birçok şan kölelerden çoğun geldiğ yer olan Batı Afrika'da da
kişy bu olanaktan yoksun bırak, tüm toplumu etkile- son derece hızl bir nüfus artışn olanak verdi.
diğ zaman ve -zengin olsun, yoksul olsun- herkes gelece- Yeni Dünya bitkilerinin Eski Dünya'ya göçünün ayrın­
ğin ne olacğın bilememenin sıknt çekmeye başl­ tılar yeterince sağlm olarak ortaya konamışs da, en
dığna, çoğu insan açgözlüğn ve kötülğn dünyada büyük etkisini 1650'den sonra değil de önce göstermiş ol-
kol gezmeye başldığ sonucuna vardı. Bu inanç, Avrupa malı. Yeni ürünlerin üstnlğ kavryıp bunları nasıl

tarihinin bu dönemini daha önceki ve daha sonraki dö- yetişrlcğn öğrenmli zaman alan, okuryazar olma-
nemlerden ayırn olağnüst sert dinsel ve siyasal çatışm­ yan ve geleneksel etkinliklerine bağıml çiftçilerin bulun-
lara yol açtı. duğ Avrupa'da, etkisini 16SO'den sonra gösterdiğn ise
kesin olarak biliyoruz.
Amerikan Tanı Ürünleri
Hastlıkrn Yayılms

Amerika'nı ürünleri, botanik açıdn Eski Dünya'da tarım


bilinen türlerden tümüyle farklı bitkilerdi. Bunlardan bazı­ Hastlıkrn yaılms, tarım ürünlerinin yaılmsnd ol:.
ları Avrupa, Asya ve Afrika çiftçilerinin bildikleri ürünlerin duğ gibi insalrı girşmn beklemedi. Bu hastlıkr,
fiyat devrimindeki gibi insalrı istememesine karşın ve
Büyük Keşiflr ve Bunlann Dünya Çapındki Sonuçlan 473 474 Dünya Tarihi

o tarihlerde okyanus ötelerinden geldikleri anlşımksz Ama uygar toplumlar, öteden beri çok çeşitl hastlık­
hemen yaıld. Gerçekten ister Amerika'da yerliler arsın­ lara açık durmayıl. Gerçekten -belki frengi dışna­
da, ister Avrupa'nı herhangi bir kentinde görülen salgın hiçbir önemli hastlık, Eski Dünya'ı uygar toplumarı
hastlıkd ilşk kayıtlr, doğru tıp tanıl koyma ola- arsınd kendini bekleyen kabrı sayılrd kurban bula-
nağı vermeyecek kadar kesinlikten, açıkltn uzak olduğ hilmş görünmüyor. Tersine, Eski Dünya'da önceleri salgın
için salgınr tüm ayrıntl açıklğ kavuştrlmdı. hastlık olarak bilinenler, zamanla belirli bölgelere yerle-
Bununla birlikte, genel olarak gemilerin okyanuslarda gi- şen bölgesel yagın hastlıkr durumuna gelmiştr. Bunun
dip gelmeye başlr başlmz, yanı malrın sıra mikroplan sonucunda, 1700'de salgın hastlıkr nüfus artışn frenle-
da bir limandan ötekine taşıdkln açık. Bu olayın insan me yolunda herhangi bir önemli rol oynama durumundan
yaşmı açısnd bazen çok önemli sonuçları oldu. Örne- çıkmştr. Uygar toplumarın yeniçağd gösterdikleri nüfus
ğin Avupa tekneleri -içlerinde büyük bir olasık sarı
artış atılmn geçmişn, hastlıkrn doğalrın ve
humma ve sıtma gibi musibetlerin de bulndğ- birçok yagınlkrd görülen bu değişkl kadar daynmsı
hastlığ, Afrika'dan, sivirisineklerce taşın hastlık türle- çok olasıdr. Elimizdeki istatistikler Avrupa'da, Çin'de,
rinin Orta ve Güney Amerika'nı bazı bölgelerinde insan- Hindistan'da ve Ortadoğu'n hiç değils bazı bölgelerin-
ların yaşm olanğı hemen hemen yok etiğ Yeni Dün- de, 1600-1650 arsınd nüfusun daha önce görülmeiş bir
ya'ya taşıdlr. Üstelik, Avrupa halkrı arsınd eskiden hızla artığn gösterir. 1650'den sonra okyanus gemiclğ­
beri görülen, çiçek, kızam, suçieğ gibi hastlıkr karşı
nin yol açtığ salgın hastlıkrn etkilerinin duylması için
hiçbir kahtımsl ya da sonradan kaznılmş bağışklr
zaman geçmesi gerekti ve Amerika tarım ürünleri etkilerini
bulunmayan Amerika Yerlileri arsınd yaılmn son
duyurmaya başldı. Öte yandan, yeniçağ bilimsel tıbn
derece yıkc etkiler yartığ görüldü. Belki Amerika Yerli-
1800'den önce, nüfus üzerinde, hatta Avrupa'da bile pek az
leri de, Eski Dünya'ya misilierne olarak frengi hastlığn
etkisi oldu. Çin ya da Hindistan üzerindeki etkisi ise çok
göndermişl; ancak frenginin kaynğı Amerika oldu-
daha azdı; bu nedenle tıp, yeniçağ nüfus artışn ilk dö-
ğu kesin değil.
nemlerinin etmeni olarak gösterilemez.
Bu alandaki bilgilerimizin kıtlğna karşın, mikroplaın
Hastlıkrn okyanus ötesi karalara yaılmsn etki-
okyanuslrı aşn gemilerle yaılmsn yartığ bazı ge-
lerinin, şaılck ölçüde Avrupalın yarın olduğ
nel sonuçları saptayabiliriz. Bunları içinde, hepsinden
açık. Avrupa nüfusu onarılmz herhangi bir büyük kayba
önce, en büyük kayıplr keşiflrdn önce topraklın pek
uğramyıp, çok geçmeden, o zamana kadar benzeri görül-
ayak basılmş toplukarın verdiğn belirtmeliyiz. Ör-
meiş bir oranda artmaya başlrken; Amerika kıtalnd
neği Cortez, l5l9'da orta Meksika Yayisı'n istila etiğ
ve dünyaı uzak bölgelerinde hastlıkrn yol açtığ bek-
zaman, on bir milyon olan nüfusun, l6SO'de bir buçuk
lenmedik yıkmlar, yerli halkrın Avrupa egmnliğ
milyona düştğ hesaplnmıştr ve bu rakmın içinde bu-
karşı gösterdikleri direnş hareketini akstı. Eski Dünya'da
raya yerlşn İspanyolr da vardı! Pasifik'in küçük adala-
uygar toplumarın silahrın başrıyl karşı koyan son
rında ve yeni hastlıkr karşı daynıkl olmayan yoğun
nüfuslu bölgelerde de aynı biçimde büyük nüfus azlmrı Orta Asya göçebe federasyonunun (1757'de) yıklnas bile,
görüldü. topların değil, çiçek hastlığn zaferiydi.
476 Dunya Tarihi

Avrupa'nı Bilgisi ve KeşifYtnğ rupa toplumunun biçim değiştrmsn tek nedeni, keşif­
lerin yol açtığ etkiler ve daha sonra bunlardan yarlnı­
Büyük Avrupa keşiflr bamşk bir alanda da, yeryüzü- ması değil. Avrupa uygarlığn içindeki kökleri derine
nün öteki bölümlerindeki tüm rakip kültürlere karşı Avru- inen ve varlıkn eskiden beri sürdüren sürtşmel de,
palır yarın sonuçlar doğur. Dünyaı insalrı ya- değişm en az dış etkiler kadar katıd bulundu. Bu ne-
şadığ her yerinden toplanan yeni beceriler ve bilgiler, denh~, daha sop.raki bölümü, iç güçlerin ve bunları birbir-
Avrupa teknolojisinin ve kültürünün zengilşms ve ge- leri üzerindeki etkilerinin incelenmesine ayırmlz.
nişlems yolunda yarlncğı kaynlrı oluştrd. Şö­
valye savş yöntemlerinin, Batı Avrupalı karada kısa
süren bir askeri üstünlük sağldı feodal çağdki atlrı­
nı durumunda olduğ gibi, yeniçağı başlrındki deniz
üstnlğ de Avrupa denizcilerine öyle büyük bir üstün-
lük duygusu verdi ki, karşıln çıkan her şeyi, derin ol-
mayan, ama gene de kendinden emin bir merakla, hem bil-
mek hem de yeni şeylr keşftm isteklğy inceleme-
lerine, öteki toplukarın araç ve gereçlerinde hoşların
giden herhangi bir şeyi benimsemeye hazır bir tutum ta-
kınmalr yol açtı. Bu tutum, dünya hakınd ve dünya-
nı hem doğal hem de toplumsal çeşitlğ üzerine artan
bilgilerden beslenen Avrupa keşif yetnği ve becriklğ
gibi kaçınlmz ve hayran olunacak bir sonuç yartı.
Başk hiçbir uygarlık, okyanus yolcukarı doğan
yeni olanaklara karşı Avrupa'nı atklığn uzaktan yakın­
dan benzeyen bir tutum takınmd. Özellikle Uzakdoğu'
olmak üzere, yabncılr yenilikleri bir tuhaflık, bir eğ­
lence konusu gibi görülerek, bunlara ilgi gösterildğ du-
rumlar görüldü. Fakat eski ve iyice yerlşmi gelnğ ters
düşen hiçbir şey, Çin mandarinlerinin kaflrın uzun süre
kurcalymdı. Müslüman ve Hindu tutumu çok daha
olumsuzdu. Eski gerçekiere uymayan her şey hemen red-
dedildi, küçümsendi ya da farkın bile varılmd.
Rönesans ve Reform sancılr toplumu temelden
sartığ, uygarlığn ortaçğ yapıs sallanmaya başldığ Av-
rupa'da gösterilen tepki bunlardan ne kadar farklıyd! Av-
478 Dünya Tarihi

ONDOKUZUNCUBÖLÜM sınrla ulus çapın ulaşmıt. Orta Avrupa'da egemenlik,


daha küçük birimlerin, kent devletlerinin, prensiikierin ve
Avrupa'nı 1500-1648 Yılar Arasınd din admlrınc yönetilen devletlerin elindeydi. Ancak bu-
Kendi Kendini Değiştrms ralarda bile, büyük ulusal devletlerde olduğ gibi, her dev-
lette yetke ve erk tek bir merkezde toplanmış. Doğu Av-
ı- rupa'da merkzilş eğilm daha zayıft; çünkü burada,
bazı yerlerde soyluarın ve kentlerin ayrıclkn, ulusal
monarşile içinde varlığn sürdmşt. Örneği Polan-
ya'da ve Almanya'da durum böyleydi. Başk yerlerde-Rus-
ya'da ve Osmanlı lmpartouğ'nd- siyasal merkzilş
farklı dillere ve diniere sahip halkrı bir imparatorluk yö-
netiminin uyrklaı yaparak tek bir ulusun sınrla aş­
mışt.

Her başrıl devletin sınrla içinde, devletin yetkile-


rinde ve gücünde büyük artışl görüldü. Daha önceleri
kesinlikle yerel erklerin yetkisi içinde olan sorunlar, mer-
kezi hükümet admlrın yetki alnı girdi. Krallar ve
prensler, Katolik kalan ve Pap'nı kilisenin başı olduğn
kabul etmeye devam eden ülkelerde bile, kilisenin yönetil-
Ayrıntladki büyük karmşıl­ mesiyle ve korunmasıyl ilgili yetkileri ellerine geçirdiler.
ların karşın, Avrupa'da 1500- Kasaba ve köylerin özerklikleri kadar soyluarın haklrı ve
1648 yılar arsınd görülen ge- ayrıclk da ağır sınrla uğradı. Babadan oğula
lişmern genel eğilmn kavra- geçen yerel yetkiler, bir kral ya da bir prens tarfınd gö-
mak güç değil. Ortaçğd görülen revlendirilen meurlaın, uzaklardaki bir egemen adın
çeŞitl maklrın yetki alnrı­ elde tukları güç karşısnd bölünüp ufalndı.
nı birbiri içine girmş olmasın Siyasal birimlerin karlı kaznmsı sürecine farklı
yartığ karmış durumla açılrdn bakılir. Bir açıdn bakıldğn, ilk olarak
karşıltdğn, siyasal erkin İtalyn kent devletlerinde ortaya konan tekniklerin Alple-
daha az sayıdki merkezde odak- rin kuzeyindeki ülkelerde uyglanmsı geliştğ söyle-
laşm eğilm gösterdiğ anlşır. Avrupa topraklı, her nebilir. Böylece, örneği soylu ve kentli sınflar (birbirle-
biri bir merkezi ve genellikle monarşik hükümet tarfınd riyle tarışmln sürdürseler de) tek bir örgütlü grup
yönetilen, karlı kaznmış birçok devlet tarfınd bö- oluştrmak üzere kaynşmlrı olayı, Fransız ve İngilz
lüşd. En başrıl örneklerinde Fransa, İspany ve ls- kralın bu yönde yol almaya başlmrınd iki yüzıl
veç'te, karlı (istikrar) kaznmış olan siyasal birimlerin kadar önce Floransa gibi İtalyn kentlerinde görülür. Gene
Avrupa'nı 1500-1648 Yılan Arasınd Kendi Kendini Değiştrms 4 79 480 Dünya Tarihi

örneği, yöneticiyi destekleyecek sürekli profesyonel or- Papa'ya sürdüren ülkelerin kiliselerinin de
bağlıkrn
ularınd kurulmaya başlnmsı, 1500 yılnda çok önceleri başın Kilisenin topraklın
gelmiştr. ve öteki mülkleri-
Italya'da yagınlk kaznmış bir uyglamdır, ama İspan­ nin doğruan doğruya devltşirm olması, lspan-
ya'da ve Fransa'da, ancak bu tarihten sonra gerçklşti­ ya'daki, Fransa'daki ve Avusturya'daki yöneticilerin, örne-
bilmştr. Ne var ki, Alplerin kuzeyindeki bazı önemli siya- ğin kilisenin en yüksek din admlrın atmlrın ve
sal birimlerde, devleti pekiştrc girşmle, İtaly'd her- ülkeleri içindeki kilise topraklınd vergi almrın ön-
hangi bir siyasal birimde görüldğne çok daha geniş leymiştr.
topraklar üzerinde oldu. Önde gelen Avrupa hükümetleri- Bir üçüncü açıdn bakıldğn, siyasal erkin az ~ayıd
nin gücü, topraklın genişlmsy görülmeiş ölçüde sayılbieck merkezde odaklşıp yerlşmsi, askerlik tek-
artı ve devltrası politkanı çapı da aynı derecede bü- nolojisinde gerçklştin gelişmrn ürünü olarak gö-
yüdü. rünür. Silahlar- karmşıltç, örgütlü şidet başvurm
Bununla birlikte, bir başk açıdn bakıldğn, orta- olankrı yerel soylular için hemen hemen yok olmuş ve
çağ siyasal yaşmın yetki alnrı birbirine girmş karma- evrensel yetkeler için altınd kalımyc kadar kar~
karış durumuna, İtalyn siyasal yöntemlerinin yavş ya- maşık bir iş durumuna gelmiştr. Ortaçğ şövalyesi, bir atla
vaş Alplerin ötesine yaılmsnd çok, reform akımn bir zırh edinip gerekli egitimden geçti mi, hemen hemen
yol açtığ şidet eylemlerinin ve coşkuların son verdiğ gö- kendine yeterli oluyor ya da daha doğrus, nereye giderse
rülür. Kiliseyi yenileme ve onu kutsal bir kurum durumu- gitsin, yiyecek, donaımyl ilgili ufak tefek onarıml gibi
na getirme çablrın, politika alnıd dolaysız ve geniş gereksinimlerini, büyük güçlükle karşılmszn sağly­
çaplı etkiler yartığn biliyoruz. İnsa yaşmın Tanrı' biliyordu. Kendinden üstün bir güçle karşılnc, kale du-
Kitabı Mukaddes'te açıkln istemine uydurma yolunda varlın:i arksın sığnabilyor, kalede gerekli mallar daha
gösterilen sürekli ve ciddi çabalar, insalrı düşncelri önceden depo edilmşs, orada, düşmanı dönüp gidşne
etkilmş ve davrnışl değiştrm. Bunun sonucun- kadar güvenlik içinde bekleyebiliyordu. Fakat süngülerle
da, çok geçmeden dogmatik görüş farklın kışrt­ ve toplarla silahnmış topçular ve piyadeler -1350 dolay-
ğı toplu şidet başvurm eylemleri patlak vermiş, yüzıl Iarınd 1550 dolayirın dek uzanan bir süreç içinde.:.. şö­
aşkın bir süre boyunca Avrupa -çoğu örnekte hiç de Hıris­ valyeleri önce kalelerinden, sonra da savş alnrıd
tiyanlık ilkelerine uymayan- Hıristyan gerçği adın açı­ sürüp çıkarnc, askeri örgütlenme çok karmşı bir duru-
lan savşlr kıvranmş durmştı:. ma geldi. Barut ve cephane sağlnmı, ağır topların taşın­
Bu şidet ve kan dökme eylemlerinin ortasınd laik ması, askerlik santı ve bir ordunun gerksindğ her şeyin
egemenler, erklerini durmaksızn adım genişltm­ satın alınbimes için gerekli parnı bulnması, çoğu ye-
lerdir. Protesanlığ geçen belli başlı büyük devletlerde hü- rel iktdarlın yapbilecğ şeylr değil ve bunları her
kümetler, daha önce din admlrın sahip oldukarı hükmdarın Avrupa çapınd hakıyl gerçklştibcğ
mülkierin çoğun devletin mülkiyetine geçirmşl, önde şeylr olmadığ görüldü. Gittikçe artan karmşılt bir
gelen din admlrın atnmsı, hiç değils atnmlrı kara silahrı sistemine bağlık, hükümetleri aynı zamanda
onaylmsı hakın elde etmişlrd. Hemen aynı yazgı, bu tür karmşı arçlın sağldı kaynaklara muhtaç etti;
Avrupa'nı 1500-1648 Yılan Arasınd Kendi Kendini Değiştİns 481 482 Dünya Tarihi

yani zantçılr ve yapımevlrin, madencilikle ve meta- çiftçiler, kralığn yetkilerini bir bir elinden almaya başl­
lurjiyle uğraşn girşmcle, kapitalistlere, bankeriere ve dılar.
genel olarak, silah yapmak için gerekli hammaddeyi bir İspany Kralı ll. Philip'e arşık girşlen Felemenk
araya getirip ordunun istedğ silahrı istedğ zamanda ayklnmsı 1568'de başldı, çapı çok genişlm bir savş
teslim edecek tek grup olan kent kesimine bağıml kıld. Bu son veren silahrın bırakldğ 1609 yılnda kesin başny
nedenle, gerçekten güçlü olan hükümetler, ülkelerinde ye- ulaştı. Ayaklanan eyaletler tspanya'ya karşı verdikleri sava-
ni askeri teknolojinin karmşı isteklerini yerine getirebi- şın gereklerinin zorlamsıy gevşk bir federal birlik kur-
lecek ölçüde kentsel gelişmr görülen yerlerde ortaya
muşlardı. Bu birlik varlığn savştn sonra da sürdürdü,
çıkt. Böyle bir gelişm geçirmş olan Polanya gibi çok
içindeki kentsel ve kırsal öğelr arsındki ikide bir ortaya
geniş topraklara sahip büyük devletler, büyüklükleriyle
çıkan sürtşmel karşın, Felemenk'i dünyaı en büyük
oranlı bir güce sahip olma olanğı bulamdır.
güçlerinden biri yapmaya yetti.
Yukarıd sundğmz bakış açılrn üçü de geçerli-
Bir sonraki kuşat patlak veren (1642-1648) İngilz
dir. Yeni ve daha önce karşılmd türden seçenekler
içsavşlrı da, mutlak monarşi yönündeki genel eğilm
karşısnd zor durumda kalan bireylerin, önceden kestiri-
ters düşen bir gelişm gösterdi. lç savşt üstün gelenler,
lemeyecek çeşitlk davrnışl arsınd söz konusu
yeniçağı etkili kralı bürokrasisine karşı parlamentonun
üç etmenin bir buçuk yüzıl aşkın bir süre boyunca yaptı­
ğı karşıl etkiler, bu dönem siyasal tarihinin görülmedik savunclğ yapan kişler oldu. Reform akım gibi
yoğunlktai olaylarla dolu bir kargş içinde geçmesine parlamentoculuk akım da, son derece gerici bir hareketti;
yol açmıştr. çünkü hem İngilzer özgürlüklerinin ve ayrıclkn
O tarihlerde, kralı ve prenslik hükümetlerinin, ege- (Magna Cart'nı ve öteki belgelerin) yeniden onaylanma-
menliğ tekellerine alma yolunda hem yerel hem de evren- sına, hem de bir azizler hükümeti kurma amcı ardın

sel rakipleri karşısndi üstünlükleri açık ortaya çıkmş koşan ödün vermez bir Püriten çabaya daynmışt. Fakat
durumda değil. Örneği, Avrupa'nı bazı doğu ve kuzey birçok başrıl devrimcinin yaptığ gibi, iktidara gelen Pü-
bölgelerinde aristokratlar ve klan şeflri, ayrıclkn bı­ ritenler de progamiın ihanet etmek zorunda kaldır.
rakmışl, hatta artımşld. Söz konusu ayrıclk, İngilz özgürlükleri ve azizler hükümeti ülküleri, Kral I.
hem Macaristan'da ve lskoçya'da olduğ gibi kilisenin ve Charles'ın (1649'da) idam edilmesinden sonra, Oliver
devletin Kalvenist reformdan geçirilmesi adıri, hem de Cromwell'in (ölümü 1658) açık askeri yönetimine dönüşe­
Polanya ve Litvanya'da olduğ gibi, onarılmş, yeniden güç cek biçimde yozlaştırd. Cromwell'in parlamenter bir yö-
kazndırlmş Kataliklik adın artılmş. netim biçimini yeniden kurma yolundaki ciddi çablrı,
Felemenk eyaletlerinde ve lngiltere'de, çok farklı ne- İngilzer büyük çoğunl ordunun gücünü aldığ
denlerin benzeri siyasal gelişmr yol açtığn görüyoruz. Puriten ülküyü benimsememekte direnmeleri gerçğin ta-
Buralarda erkin merkzilşsn karşı çıkan girşmlen kıld kaldı. Cromwelhn ölümünden sonra, Kral ll. Char-
haklı göstermek için, eski hukuk uyglamrınd örnek- les'ın restorasyonu* ülkeyi bu çıkmazdn kurtadı; fakat
leri ve Kalvenist öğretiy öne süren kasaba halkrı ve tacir
* ·Eski düzeni geri getirmesi (ç.n.).
Avrupa'nı 1500-1648 Yılan Arasınd Kendi Kendini Değiştns 483
484 Dünya Tarihi

yeni kral, I. Charles'ın yaptığ gibi kralı erkini yeniden


rakiplerini yenebilecek ya da tüm dinsel sapkınlr yere se~
güçlendirmeye kalmdı. Egemenlik parlamentoda kaldı
rebilecek bir güç örgütleyebilme yönünde yararlanabilsey-
ve İngilz Parlamentosu, merkezi hükümetin değişn ko-
di, insaı belirsizlikten ve yanılmd kurtarabilecek olan
şuları az çok etkileyebilecek bir güçe sahip olacğı biçim-
eksiksiz bir gerçğ ulaşm ve onu uygulama yolunda Rö-
de, yerel ve ulusal çıkarl dengelendirmeyi başrdı.
nesans rasyonalizmi ve Reform çabsı, hem evrensel bir
İngilz parlmentocuğ ve Felemenk federalizmi ge-
devleti hem de tek bir kilise ülküsünü desteklemek için
lecğin kurmlaın gebe de olsa, o çağd kuraldış (istis-
kulanıbird. Kulanıms için ortada, hiç değils
nai) ve tümüyle çağ uygun düşmeyn kurmladı. İngilz
kuramda herhangi bir neden yoktu.
ve Felemenk hükümetleri, toprak sahiplerine ve kasabah-
Böyle bir durum doğmaı. Bununla birlikte 1519'da,
Iara inatçı bölgeeilik eğilmrn siyasal alanda dile getirme
Habsburglardan V. Karl, zaten son derece görkemli olan
olanğı vererek yitrlmş bir davnı savunclğ ya-
ünvairı ve erkine bir de "Kutsal Roma Imparatoru" sa-
pıyor göründüler. Sürüden ayrıln bu iki ulusun, öteki ül-
mm ekleyince, evrensel monarşi gerçklşbicğ sa-
kelerde askeri güçlenmenin ve aynı zamanda siyasal varlı­
nıld. Çünkü talihli bir evlilik bağlntısy V. Karl, yalnız­
ğın sürdürülmesinin karşılğnd ödenmesi gerekli bir
ca ailesinin Avusturya'daki ve Almany'ı Avusturya'ya
bedel olduğ ortaya çıkan bürokratik merkzilşy bo-
yakın bölgelerindeki topraklın değil, aynı zamanda aş­
yun eğmksizn büyük devlet rollerini oynayabilmeleri,
ğılardn başlyrk Fransa ve Almanya arsınd düzgün
yalnızc öteki devletler karşısndi güvenliklerinin kara
olmayan bir şerit biçiminde güneye doğru uzanan Bmgon-
ordulaın çok deniz güçlerine daynmış olması ile
yalırn mirasın da sahip olmuşt. Bunlara ek olarak
açıklnbir.
1516'da, tspanya ğ ı l a r K n ı c a t da ı ç s a r i m durumuna
geldi. Çok geçmeden bunlara, önce Cortez'in (152l'de) ve
Ulusarı Alanda Siyasal Durum
sonra Pizarro'nun(l535'te) Yeni Dünya'ı göz kamştırc
hazinelerinin kapılrn açmlrıy, Avrupalın hırsla
1500-1648 yılar arsındki dönemde Avrupa politkasın­
parlayan gözleri önüne serilen yeni, geniş Amerika kıtalr
da görülen en büyük değişkl, yerel siyasal birimlerin
impartoluğ da eklendi. Bu da yetmziş gibi, Karl'ın
yetkilerinin, merkezi hükümet temsilcileri tarfınd bir
Avusturya'ya bağlı topraklın yönetilmesiyle görevlendir-
bir ellerinden alınms değil. Yönetimin merkzilşt­
diğ kardeşi Ferdinand, kayınbirde olan Macaristan Kralı
mesi, önemli bir olay olmakla birlikte, sayız yerel tarış­
büyük bir yenilgiyle sonuçlanan Mohaç savşınd Türkler
malar ve kararlar yoluyla yürtlmş. Siyasal hiyeraş­
önünden kaçarken mirasçı bırakmdn ölünce, 1526'da
nin öteki ucunda görülen, Latin Hıristyanlk dünyası
Bohemya ve Macaristan taçlrın ele geçirmşt.
iki büyük evrensel kurumunu -palığ ve impartoluğ­
Bununla birlikte, Karl'ın düşmanlrı uyrklaı kadar
Batı ve Orta A':-rupanı yeni doğmakt olan bölgesel dev-
boldu; uyrklaı ise hiçbir zaman, uzun süren herhangi bir
letlerinin egemenleri karşısnd yenik düşren çatışm,
ortak çabada birleşmd. Bu nedenle impartoluğn
çok daha göze çarpan bir olaydı. Herhangi bir egemen, sa-
gücü, Almanya'da bile önce duraklı ve sonra gerilerneye
vaşın gittikçe artan teknik karmşılğnd, tüm siyasal
başldı. Fakat Karl'ın Kutsal Roma Imparatoru olarak
Avrupa'nı 1500-1648 Yılar Arasınd Kendi Kendini Değişlns 485
486 Dünya Tarihi
(1519'da) taç giymesiyle, ardın gelenlerin Vestefalya
burg İmpartoluğ'n tutkulaqna karşı besledikleri kuş­
Andaşmsı' (1648'de) yerel Cermen prensi sayılmr
kuyu her zaman canlı tuttular. Ferdinand ve ondan sonra
koşuln ister istemez kabul etmeleri arsınd fırtnal bir
gelenler uzun süre ihtyalı bir politika izlemşkn, ll. Phi-
dönem geçti.
lip yönetimindeki büyük İspany devleti, Aşağı Ülkeler'i
Fransa Kralı ile Osmanlı lmparatoru, Habsurglın
önce birleştmk ve sonra da egmnliğ altın almak için
gücüne karşı sürekli bir düşmanlık beslediler. Aralınd
boş yere uğraşıp durdu. Felemenk ayklnmsı (1568-
yaptıklr 1536 ittifak antişmsı savş alnıd pek seyrek
1609) başnsı ve İngilzer' İspanyol Arınads' karşı
olarak uyglanmışs da, Frans'ı En Sofu Kralı'n her
. 1688'de kazndığ zafer İspanyolrı geriletemedi; Avru-
zaman kınams yol açtı. Ayrıca Karl, Paplık ile zorlu
pa'daki Burgonya topraklın geri kalan bölümlerini elle-
bir çatışmy girşt ve askerleri 1527'de Roma'yı yağml­
rinde tumalrın, Türkleri Akdeniz'den uzaklştınre
dılar. Bununla birlikte İspanyol ordulaın ve İspanyol so-
İtaly'nı çoğu topraklın egemen olmarın ve impara-
fulğn, İtaly'ı istila ederek Paplık topraklın ele
torlukaın Amerika kıtalrn geniş bir bölgesi üzerinde
geçirip Reform karşıt harekete esin vermeye başldıkr
yamlrın, hatta bir süre için (1580-1640 arsınd) Por-
1560'lardan sonra papalar, Habsburglar ile işbrlğ yapma-
tekiz'i ve Portekiz İmpartoluğ'n kendi imparatorlukla-
ya başldır. Bunun sonucunda lmparatorluk ile Paplık
rına katmlrın engelleyemeciL
arsınd çok güçlü bir ittifak doğu ve bu itfakın, daha
İspanyolrı bu üstünlükleri, ancak Philip'in (1598'de)
önce kısa bir süre için Protesanlığ benimseyen hemen
ölümünden sonra sönmeye başldı. Fransa, kralı yetkesi-
tüm Avusturya, Macaristan ve Polanya ülkelerinin yeniden
ne başkldırn Protesanlı yenilgisiyle sonuçlanan bir
Katolikğe dönmelerinde etkisi oldu.
dizi dinsel savşl uğraşmktn şakın dönmüşt; ama IV.
Ama Almanya'da Reform, yerel prenslerin, tınpar­
Henri çağınd (1589-1610 arsınd) gene güçlü ve birleşk
luk gücünün o ya da bu biçimde artılns karşı tutum-
bir devlet olarak ortaya çıkt. O sıral endüstrisinde görü-
ların sertlşip pekiştrmln yol açtı. Başlngıçtki
len duraklama, hatta gerileme İspany'ı, imparatorluk
kısa karsızl döneminden sonra V. Karl, Martin Luther'e
konumunu sürdürebilmek için gerekli olan ordulaın ve
ve izleyicilerine karşı olduğn kesin olarak açıkld; fakat
donaılrm donatma. olankrı azltı. Bunun sonu-
Fransızl ve Türklere karşı daha çok İtaly'd ve Akde-
cunda, Habsurglın önderliğ ve Avrupa'da Katalik dava-
niz'de sürdürülen savşlr onu, olanca gücüyle Luthereile-
sın savunclğ ailenin, V. Karl'ın kardeşi, Ferdinand'
re yüklenmesine hiçbir zaman olanak vermeyecek kadar
ın soyundan gelen Avusturya dalın geçti. Adaşı II. Ferdi-
uğraştıd. Karl 1556'da, İspany'ı ve İspany İmparto­
na nd (1619-1637 arsınd yönetti) öncellerinden çok daha
luğ'na bağlı ülkelerle birlikte Burgonya topraklın oğlu
enerjik ve çok daha acımsz bir egemendi. Adamlrı, Ka-
Philip'e vererek, ama Avustrya'ı ve tınpar ünvaı
tolik restorasyonu adın yerel haklrı ve dokunlmazı­
kardeşi Ferdinand'a bırak tahttan çekildi.
rı ortadan kaldırmy başldır. Sonuç, Bohemya'da
Mirasın böyle ikiye bölünmesi bile, bölümlerden· hiç-
(1618'de) patlak veren bir ayklnmı, otuz yıl süren,
birinde karlı bir siyasal birimin oluşmasın yetmedi. Al-
Avrupa'nı çoğu ülkelerini kasıp kavuran şidetl bir sava-
manya bölünmş olarak kaldı; Almanya prensleri Habs-
şa dönüşmesi yol açacak biçimde körüklenmesi oldu.
Avrupa'nı 1500-1648 Yılan Arasınd Kendi Kendini Değiştrms 487 488 Dünya T aıih

Protestan ve Katolik öğretil arsındki çatışm, tarflı kılrsa, Frans'ı bu alanda üstnlğde söz edilmz~
böyle bir savş kışrtac yolda zehirlmşt; ancak sava- di; çünkü hem İngilter hem de Felemenk, Fransa'dan çok
şın patlak vermesinde, prensierk impartoluğn çatışn daha üstün, korkulacak deniz güçleri durumuna gelmişt.
egemenlik savlrın da büyük bir payı vardı. Ferdina'ı Bu devletler, Hint Okyanusu'na taeider ve Amerika kıral­
birliklerinin savşı kazncğı. anlşıc önce Danimar- rına kolonkiler taşıyrk, gemilerini tspany'ı ve Porte-
kalır, ardın lsveçliler, son olarak da Fransızl, Habs- kiz'in denizaşır impartolukın yavş yavş ele geçirme
burg imparatorluk davsın karşısn çıkar savş katıl­ yolunda kulandı.
dılar. Almany'ı birçok bölgesinin canavarca yakılp Felemenk Doğu Hindistan Kumpanyasmm (l600'de)
yıklmas, her Alman prensinin egmnliğ tanıms İngilz Doğu Hindistan kumpanyasmm (l60l'de) kurul-
sonucu boş kalıp durumuna düşen imparatorluk unvaı . ması, her iki ulusun Hindistan'daki ve Uzakdoğu'i giri-
güvenceye alan Vestefalya Barışyl (1648'de) durduruldu. şimlern sağlm ve etkili bir ticari örgüdeniş sahip ol-
Bu tarihten başlyrk iki yüzıl aşkın bir süre boyunca malrın sağldı. En göze çarpan başrıl, önce Fele-
Alman sarylı ve hükümetleri, Vestefalya Barış'nd menkliler kazndı. l594'teki ilk girşmlen izleyen 50 yıl
gerçekten büyük bir devlet olarak çıkan Frans'yı taklit gibi kısa bir süre içinde, Portekizlileri Malakka'dan ve Sey-
eden, ama ona rakip olamayan sayız yerel yönetici ara- lan'dan sürdüler, güçlerini Cava'ya yerlştid, böylece
sında bölünmş olarak kaldı. de baharat ticaretini ele geçirmş oldular. Hindsta'ı batı
kıylarnd görülen ilk İngilz yerlşmi pek o kadar ba-
şarıl değil.
Avrupa Kolonileri ve Ticaret
Bumi.nla birlikte, Amerika kıtalnd durum bunun
Avrupa'nı 1500-1648 arsındki siyasal, askeri ve dinsel tersineydf; çünkü Virginia'da (l607'de kurulan) ve Mas-
tarihinin ulaştığ sonuç da, hemen hemen bu dönemin sachussets'de (l620'de kurulan) İngilz kolonileri çok geç-
olayrı kadar karışt. Avrupa topraklı hala çok sayıd meden New York'taki l626'da kurulan Felemenk kolonisi-
egemen tarfınd bölüşm durmayı ve bunları ni geçtiler. Hemen aynı tarihlerde Quebeck'te (l608'de)
birbirleriyle ilşker karmşı, durmadan değişn türden- kurulan koloniyle, Kanada'ya Fransızl yerlşmsi baş­

di. Paplık'n gücü, Avrupa'nı birçok yerinde gerçek bir latıd. Onyedinci yüzılda Atlantik ötesindeki Avrupa giri-
şimn en kaznçlır, Karayipler'deki küçük adalara yö-
güç olarak kaldı. İspany, hem Amerika kıtalrndi hem
nelmiş olanrdı; çünkü bu adalarda Afrika'dan getirilen
Avrupa'daki impartoluğn bağlı topraklın çoğun
kölelerin çalıştrdğ şekr kamış plantsyorıd, Av-
elinde tuttu; hatta Hab~urglın Avusturya dalın impa-
rupa'da çok istenen bir mal üretiliyordu. l640'larda İngilz,
ratorluk iktdarı, Avusturya'daki, Bohemya'daki ve Maca-
Fransız ve daha küçük çapta olmak üzere Felemenkli giri-
ristan'daki mirasçı olduğ topraklar üzerindeki yöneti-
şimcler, Brezilya ve Karayipler kıylarnd şekri, ilk ola.:.
mini iyice yerlştip güçlendirme olanğı bulabildi. Bu
rak tamış olan Portekiziiierin ve İspanyolrı elinden ala-
nedenle, 1648'den sonra ortaya çıkan Fransız üstnlğ,
rak şekr ticaretinde başı çektiler. .·
Avrupa kıtasnd bile sınrl kalıyordu. Deniz gücü ve de-
Avrupalım yerlşmsind ve ticaretinae görülen bu
nizaşır ülkelerdeki imparatorluk topraklı açısnd ha-
çok hızl yaılm Avrupa'nm, daha az hareketli ötelü halk-
Avru}ıa'n 1500-1648 Yılar Arasınd Kendi Kendini Değişt:rms 489 490 Dünya Tarihi

lar ve :Uygarlık karşısnd kabın sığamyn bir gelişın boyutundan aldır. Her iki kampta, öteki boyutun nimüy-
gücüm? 8.ahip olduğn gösterdi. Avrupa politkasınd gö- le reddedilmesinden yana olan düz akıl bazı savumkcular
ıij.len, prdulaın birbirleriyle kıyas savşmlrı ve tealo- vardı, ama bu sık karşıln bir tutum değil; çünkü bu
jik k~sin; uğrna girşlen amnsız kavgalar gibi, o yılar­ iki akım arsınd karşıl ve karmşı etkilerneler ~içbr
diAvrupa deneyiminin içerğn ve özünü oluştran kar- zaman eksik olmadı. En büyük reformculardan bazdan ye-
' .
gaşlr, t~müyle yarsız olaylar değil. Insanlar bu çaba- tenekli klasik çağ bilginleriydi ve çoktanrıl döıem yazar-
ları SOt'J.t.mda genellikle uğrnda savştıklr amçlrın ların metinlerini doğru bir biçimde ortaya çıka~ için
ulaşın~drs da, bu yoldaki savşımlr, Avrupa'nı siya- geliştrm olan tekniklerin Kitabı Mukaddes çalışin!,t­
sal ve ·ekçmomik amaçlar yolunda zenginliklerini, insan da da uyglanbiecğ düşnler. Aynı biçmde;~ Röne-
gütünü vlf yartıclğn seferber edebilme yetnği bü- sans santçılr ve edbiyatçılr, Machiavelli '(e.ı)lüm,
yük çaı:t :artıd. Devletin egmnliğ yerlşip güçlen- 152 7) örneğid olduğ gibi, Hıristyan inacıu.çk
mesi ve hükümetin etkinlik alnrı genişlms, bu reddettikleri zaman bile, dine ve tanrıbilm $onmları
yörideki ·e~rimn en önemli boyutlarınd birini oluştrd. karşı derin bir ilgi gösterdiler. ' ' ·
Felemenk ve Ingiliz Doğu Hindistan Kumpanyalan gibi Rönesans, bilndğ gibi 1350'lerden başliyrk ıtal­
anonim Şirketln -ve öteki büyük iş girşmlen- do- ya'da biçmlenşt. Roma'nı ulğn anı~?l ~apı­
ğuş, biraşk boyutu ortaya koydu. Aynı biçimde, tekno- lan eskiçağ dönüş hareketi, doğal olarak ltayn~r, çok
lojideki ilerlemelerle (örneği baskı makinesi, teleskop gi- çekici göründü. Bundan da önemlisi !talyan kentleri', ·laik
bi yenili\derle) desteklenen ve hatta bazen kışrtlan, kaflı bir halkla, ilgilerini bilinçli olarak tanrısl ş~ylerdn
düşunce ve sanat alnıd doğrun ve güzelin ardın kurtaıp insanla ilgili şeylr yöneltmiş olan ve sruıatçdl
tutkuyla koşma eğilm, Avrupa kültürüne, ortaçğın ola- düşneri koruyan prensierin yaşdıklr yerİı}i. ·· .~
nak verdiğ dar görüşlkten ve sınrl bilgiden çok büyük İtalyn Rönesaı doruğna, aşğı yukarı isJO yıljnda
bir çeşitlk ve sağlmık kazndır. Şimd bu değişkl­ ulaştı. Leonarda da Vinci'nin (ölümü, 1519) ~ ~nyaı
leri ele almıyz. santıyl, insalrı ve nesneleri titiz bir biçimflt ,g<;S~lfme­
siyle, durup dinlenmeksizin izleyip incelemes,i \e ~clo
Rönesans Machiavelli'nin, kişsel deneyimine ve klasik lyafr~ı ın­
celemesine dayanarak, politkanı doğası ~e fUlaiış
Ikiz doğriuş olmakla birlikte aynı zamanda birbirine rakip üzerine yaptığ amnsız çözümlemesi Rönesa.ı:d~ui
iki akımoln Rönesans ve Reform, Avrupa kültür mirası­ doruğn oluştr. Onlardan az sonra Micheları~dQ Buo-
nı farklıyöq.ein ortaya koydu. Eskiçağın çoktanrıl kül- narroti (ölümü, 1564) ve Cracow'da ölmüş ol~a b~rlik­
türn.,ilgİs becerisini ve inedğ yeniden yaratma te entelektüel itisini eğitld Padova Ünivefst~:d
ülküsün<en esinlenen insanlar, Avrupa geçmişn Yunan- alan Nicholas Copernicus (ölümü, 1543) insar'y~el­
Roma. dmeiiJ.ini yüceltirlerken; dinde Kitabı Mukaddes liğne karşı (Leonardo'nun ve Machivel':pı; y~ıtlfn
doğrqltU.uni bir reform yapma derdine düşen dindarlar, temelinde saklı görünen) köklü bir güven duygt?~ ~ırak­
güçlekim Avıupa uygarlığn Yahudi-Hırstyn kökenli nlar. Michelangelo, hemen hemen her şey, iıaucerd sa-
ı'
Avrupa', nı 1500-1648 Yılan Arasınd Kendi Kendini Değiştrms 491 492 Dünya Tari hi i-'
ı
. ).
natı i değrih karşı bile kuş duymamn acısn çekti. ğu (Felemenkçe, Danimarka dili ve İsveç) ynıa ~içmde
Coperni,rcus'un, gezegenlerin elips değil de daire biçiminde Kitabı Mukaddes'in yerli dillere çevirilerinin yan ~irünle
yörünge~l üzerinde döndüklerini kabul eden heliosant- olarak ortaya çıkt. · 1(~.
rik* gö1:cbilim sistemi, Yeni Pythagorsçı sayı gizemclğn­
den esi(ıJnmşt. Nitekim gözlem verileri karşısnd tutu- Reform
namdı"'< . !ı'
Rö~esan'ı insan becerilerinin yartığ güzellik ve Avrupa kültürel yaşmın bu çağd görülen bir bfşka ön-
insan y,(eteneklerinin engellenilmeksizin kulamsıy
ortaya ç;ıkarlbiec doğrulk ülküleri, Avrupa'nı öteki
de gelen özeliğ,
sinin yönelir göründğ
Rönesans İtalysın
budünyacı tutumun ·şah
duygu fe dt- · nış
şünce­

bölger:iıd çekiclğn yitirmedi. Alplerin kuzeyindeki çekiclğn karşın, dinsel ilgilerin yeniden öne sü .. ··tmesi-
ülkelerir\ aristokrat ve saray çevreleri, bu ülküleri benim- dır. . f '
l '
semy~ ç'oktan hazırdl; fakat kentsel gelişm -Hollanda' Ortaçğ Avrupasınd reform ve Roma Katoltik l<ilise-
da, Reria~y'd ve Fransa'da old~ğu gibi- nerede büyük bir si'ne yeni bir güç verilmesi yolunda birçok girş;h olmuş­
orta sınf :yqratmışs, çok geçmeden halk da, yerel çabalar- tu. Bu tür akımlr, doğalrı gerği kendilrİ':fşt
la, ken~i'ıHtaly örneklerini taklit etme ya da onları aşm her zaman sapkınlr olarak ilan etmeye hazıi; olain kurulu
çabsırt ~:arptidı. Bu çabnı sonucu, birbirlerinden farklı kilise düzeni yetkililerine karşı bir meydan oku~ nitelğ
ulusal ~ed;biyat ve daha küçük çapta olmak üzere resim taşıyordu. Oldukça çok sayıd kişy arklıdi sürükle-
okuların~ gı:lişmes oldu. Böylece örneği Miguel Cer- miş olmarın karşın, İngilter'd John Wyhlif1e'ın; (ölü-
vantes'in qölümü, 1616) Don Kişot'u ve Lope de Vega'nı mü, 1384) ve Bohemya'da John Huss'un (~lü, ,1415)
(ölümü, 1635) oyunları, lspanyolcaya edebi biçimini ka- yazgılr böyle sapkınlr olarak suçlanmak 9l~u. Paplık
zandır. Y{;ni çağ Fransızc edebi biçimini, değiştrm­ monarşis Konstaı:z dinsel kurltayınd 14 ~ 1'de onay-
yecği, şeyl~i alaya alan François Rabelais (ölümü, 1553) l~nmasıy, Protestan-Katalik iklğn bir öl~ade azltı­
insan yaşn;1~ı doğru yola sokmak ve yaptırnl bağl­ ması, bu olayı izleyen yüzılda sapma akımlr.n gelişm­
mak ijiin durmaksızn uğraşn Calvin (ölümü, 1564) ve sini güçleştird. Egemen dinsel anlyış uymakla .$iyasal
insaı eksikliklerini, yetersizliklerini göz önüne alarak bağlık, özellikle İspany'd çakışm eğilm gösterdi. Gra-
ılmk üğtleyn Montaigne (Montaigne Kontu Michel nada'dan ancak l492'de sürülebilen Faslır~ karşı yapıln
Eyquem, ölümü, 1592) gibi birbirinden çok farklı kişlern ve yüzılarc süren savşlrın körülediğ hqçlı ruhu, hem
çabalanyhl aldı. Ingilizce, edebi biçimini Elizabeth dönemi Avrupa'daki hem de denizaşır ülkelerdeki İS)1ftnyol impa-
yazarl'annit -ve hepsinden çok William Shakespeare (ölü- ratorluk ~ablrın beslndiğ güç kaynğı oldu, Bu olay-
mü, 1616)-'- ve Kral James tarfınd (16ll'de) çevirtilen lar, kiliseyle devlet arsınd benzeri görülme;dik ~ık ilşk­
Kitabı" Mu.~ades'in Ingilizce çevirisine borçludur. Yeniçağ lerin dağıns yol açtı. Başk yerlerde 1le Papa ve
edebi iAtmancsı, Luther'in Kitabı Mukaddes çevirisinin ya- monarşi, genellikle din admlrın vergiye bağlmkt iş­
ratığl'bi ~apıtr. Cermen Avrupasın öteki dillerinin ço- birlğ yaptılr, ancak bunun dışna, eskiden ol:bığu gibi
arlı açıkt.
* Güneş meı:kzli (ç.n.).

'.
Avrupa'nı 1500-1648 Yılar Arasınd Kendi Kendini Değiştrms 493 494 Dünya Tarihi

Paplık, İtaly'nı bir bölümü üzerinde egemenlik sa- öteki türlerinin izleyicileri arsınd öğretiln tanıml­
vında bulundu ve bazı papalar, İtaly Yarımds'nki si- masınd birçok farklığn dağıns yol açtı. Bu teolojik
yasal ilgilerini, kendilerinden öncekilerin olanca güçleriyle kavgnı odağın, dinsel yetkenin kaynğı sorunu yatı­
öne sürdükleri Hıristyanlk dünyası üzerindeki tinsel baş­ yordu. Luther davsın, Kitabı Mukaddes'e ve kendisinin
kanlı savlrın önüne geçirebilecek ölçüde artıdl. Tanrı' açık bir kayrsı Clütfu)olarak verildğn inan-
İtaly'nı başk yerlerindeki ve Almanya'daki piskoposlar- dığ kişsel deneyimine daynır. Ayrıca din admlrın,
la manstır baş keşilr de, genellikle Papa örneği izledi- günah işlem bireyle Tanrı arsınd arcı rolü oynamlrı­
ler. na hiç gerek olmadığn öne sürüp, tüm insalrı kendi-
Böyle bir dinsel görünüm ortasınd, Martin Luther'in lerinin rahibi oldukarın korkmadan ilan etti.
r
(ölümü, 1546) günahkir bir insaı kurtlşa giden yolu Baskı makinesi, Luther'in gôrüşlein, tüm Almanya'da
ele geçirblcğ yolundaki acı ve etkileyici kişsel deneyi- ve komşu ülkelerde her yere ve hızla yadı. Protestosu, kı­
mine daylı ateşli inacı, bir öç melğin kılc gibi parla- sa zamanda öteki hoşnutszları da Reform sancğı altınd
dı. Işin başınd Luther, endüljans belgelerinin* satılm- · topladı. Luther'in Paplığ yöneltiğ saldır, örneği Al-
na, bu belgelerin geçerli olmaycğı görüşyle karşı çıkt. manya'da yabncılr kendilerinden vergi aldıkrn,
Acı çeken ruhlaı, işlen günahlrı cezalrın çekmek kendilerini sömürdüklerini düşnerk onurlaı ineinen
üzere bir süre kaldır yer olan Araf azbınd kurtar- birçok kişye çekici göründü. Fakat Alman ulsçğn
mak amcıyl çıkarln bu belgelerin satılm iş, Roma'da bu dile getirlş biçimi, çok geçmeden İmparto V. Karl'ın
yeni bir Aziz Petrus Katedrali yapmak için gereken paryı ve Almanya'daki öteki önemli yöneticilerin de Lutherci ol-
sağlm kampnysı bir bölümü olarak, tümüyle ticari malrın olanak vermeyecek biçimde reddedilmesiyle daha
bir anlyış düzenlmişt. Geleneksel skolastik tarışm­ da sertlşi.
ları anlatan kaynlrı genellikle yazdıklrn göre, Lut- Bu nedenle Protesanlık, bir Alman akım olmak yeri-
her, 15_17 yılnda 95 maddelik tezini Wittenberg'deki kilise ne, özellikle Calvin (154 1'de) karghın Cenevre'ye ku-
kapısn asarak, endüljasrı geçrliğn açık reddetti. rup burasın Avrupa'nı hemen her ülkesini etkileyen güç-
Ne var ki, Luther'in görüşlei akademik bir tarışm konu- lü bir propaganda merkezi yaptıkn sonra, tüm Avrupa'ya
su olarak kalmyıp azgın bir alev gibi Almany'ı baştn yaılmş bir akım durumuna geldi. Örneği İngilter 1534•
baş tuşrd. Paplığn savunclğ yapan kişler te Paplık' ilşkern kopardı; fakat İngilter Kilisesi, bü-
girştğ açık tarışml, Luther'i inaçlrı daha köklü ve yük ölçüde Cenevre'den gelen etkilerle, Protestan öğretiy
daha bütüncül bir biçimde öne sürmeye yöneltti. 1520'de yavş yavş benimsedi. Aynı tarihlerde Felemenkliler ve
yazdığ üç akıc kitapçı -"Alman Ulusunun Soyluarın İskoçlar, Kalvenizmi ülkelerinin önde gelen mezhebi duru-
Bir Başvur", "Kilisenin Babil Tutsaklığ" ve "Bir Hıristya­ muna getirdiler. Fransa'da ise hükümet Katalik kaldı.
nı Özgürlğ"- Lutherilğn özünü ortaya koydu. Bunu Fransız Protesanlığ, başlngıçt gösterdiğ umut verici çı­
izleyen tarışml Katolikler, LuthereHer ye Protesanlığ kış hareketinden sonra, 1600 dolayrın canlığ yitir-
di. Protesanlık, İtaly'd geniş kitlelerin destğin hiçbir
* Kilisenin, kişler, bağışlr karşılğnd, günahlrı bağışlnd belirt-
.• rnek için verdiğ belge (ç.n.). zaman kazanamayan cılz bir akım olarak göründü ve
Avrnpa'ı 1500-1648 Yılar Arasınd Kendi Kendini Değiştns 495 496 Dünya Tarihi

yeniden canldır Katlikğn güç kaznmsıyl da si- çok geçmeden, özenle düzenlmiş kateşizmlr* biçimin-
linip gitti. Ama İskandivy, Almany'ı hemen hemen de verilen sistemli eğitm çablrı katıld. Paplığn savu-
yarısl birlikte Lutherci oldu. Tüm Avrupa'da ortaya çık­ nucları, hemen bir Roma Katalik karşı propaganda etkin-
maya başlyn yerel ulusçuluk akımlrn, her iki yöndeki liğ geliştrd. Bu çablrın sonucu, tüm Avrupa'da
sonuçları belirlenmesinde önemli payı oldu. Hıristyan öğretin çok daha geniş bir bilgisine sahip
Toplumsal ve ekonomik devrim de, Lutherci giysiler olunması, seçilen inançlara çok daha derin bir duygusal
altınd kısa bir süre için boy gösterdi. Ancak ayaklanan bağlın doğması oldu.
köylüler, Hıristyan özgürlğn yükümlülüklerinden ve Protesanlığ cilveterinden biri mezheplere, mezhep-
randardan kurtulmak anlmı alınc, Luther (1525'te) lerin de alt mezheplere bölünme eğilm taşımsyd. Re-
onları şidetl suçladı. Bu tarihten sonra, toplumsal rahat- formcular, tüm Hıristyanl kapsayan tek bir Katalik kili-
sızlkar ve dinsel radikalizm akımlr, Anabaptistler ve se ülküsünden hiçbir zaman vazgeçmediler. Ancak -dinsel
öteki mezhepler içinde dile getirildi. Bu gruplar sert ko- yetkenin tek kaynğı olarak gördükleri- Kitabı Mukaddes
vuştrmal karşı karşıy kaldır ve varlıkn daha
farklı yorumlaın yapılbimesn elvriş bir kayntı. Bir
çok yoksullar arsınd ve çoğu kere gizli ya da yarı gizli
insana apçık gelen gerçekler, kurtlşa götüren kesin yo-
gruplar biçiminde sürdürdüler.
lu aynı içtenlikle ve istekiilikle arayan başklrın hiç de
Avrupa'da 1500-1648 yılar arsınd görülen köklü
apçık gelmeyebildi. Böyle bir durumda, herkes karşısn­
toplumsal ve ekonomik değişklrn dinsel çatışmlr
dakini yanlış öğretiy öğütlemk suçlamaya zorlandı ve
katıs büyük oldu. Bununla birlikte, kesinlikle doğru olan
çoğu kere bunu şefkatn çok güç kullanarak yaptı. Bu-
bir dinsel gerçek armnı da, belirli ve tuarlı bir dünya
nunla birlikte, ilk kuşağın reform ateşi hızn yitirince, bir
görüşn çok çekici olmasınd dolayı, arksınd büyük
kilise örgütü kurma ve öğreti alnıd tekdüzelik sağlm
güç topladığn unutmamak gerek. Kafa dinglğe ulaş­
yolundaki çabalar, Protestan Avrupa'nı çoğu bölgesinde
mak için, Avrupa insalrı büyük bir bölümünün üze-
başny ulaştı. Bu süreç, Ingiltere'de çok daha ağır ilerledi.
rine böylesine amnsızc abnmış olan günlük yaşmd
Tudorlar (1534-1603) çağınd yapıln bölük pörçük re-
karşıln belirsizliklere, yetkili ve uygun yanıtlr veril-
formlar, ne köklü bir reformun yapılmsnd yana olan
mesi gerekti. Luther, Tanrı' lütfuna nasıl eriştğn bili-
güçlü gruplaı ne de Püritenleri hoşnut etti. Püritenlerin
yordu ve bundan hiç kuşs yoktu. Başk insalrı da,
tüm insan yaşmın Tanrı' istemine göre düzenleme ça-
büyük bir özlemle, benzeri bir lütfa ve güvence altın alın­
balrı, Oliver Cromwell'in yönetimindeki azizler hüküme-
mış olmak ve kurtlşa kavuşm istedikleri göz önüne
tinin (1658'de) acı bir başrıszlğ uğramsın kadar sön-
alınrs, Luther'in başrı'sn sırland birinin bu olduğ
medi.
anlşır. Bir insan kesinlğ ulaştığ zaman, doğal olarak,
hem kurtaıc gerçekleri başksın anlatmak hem de böyle Roma kilisesi, Protesanlığ meydan okumasın he-
gerçekler olarak sunulan tüm öteki düzmece görüşlein men tepki göstermedi. Önceleri pek çok kiş bir uzlaşmy
yanılgr açıklyp suçlamak ister. Böyle bir açıklm varılbiecğn umdu. Protesanlık akımn onun yöntem-
amcın taşıyn girşmlen ürünü olan söz ve yazı seline, * Kateşizm, bir düşncei iyi düzenlmiş karşıl sorularla ve yanıtlr
açıklnms, kanıtlms ya da öğretilms yöntemidir (ç.n.).
498 Dünya Tarihi

Topluğ olarak örgütlendirdi. Bu örgüt, kısa zamanda


hem Avrupa'da hem denizaşır ülkelerde Katlikğn sa-
vunması ve yaılmsn en etkili arcı durumuna gel-
di. Cizvit keşilr tarikı daha emekleme dönemindeyken,
Trent Kurltayı (154-63)toplandı. Kurultay, uzun sü-
ren ve üç kez yarıd bırakln otururnlardan sonra, birçok
pratik reform karı çıkarmy başrdı ve öğretin tarış­
malı noktalrı belirgin bir biçimde Protestan anlyış
karşıt bir anlyış yanıtld.
Bundan sonra, Kilisede reform yapılms yolundaki is-
teklerin başlngıçtki bulanıkğ ortadan kaltı ve Avru-
pa'nı her yerinde oldukça iyi örgütlenmiş, birleşm ve
reformdan geçmiş Roma Katalik Kilisesi'nin, aynı derecede
karlı olan, a,ma aynı derecede sık örgütlenmiş olmayan
Kalvenist akıml kavgaya tuşğ görüldü. Lutherciler
ve Ingiltere'deki tutucu din admlrı ise, genel olarak bir-
biriyle kavgaya tuşm olan bu her iki akımn öncülerin-
den de hoşlanmdır. Otuz Yıl Savşlrı'nd (1618-1648
arsınd) Pap'nı ve İmparto'un ve hemen hemen aynı
tarihlerde Ingiltere'deki Püriten devriminin (1640-1660)
yenilgiye uğramlınd sonra, birçok kiş dinsel sürtş­
melere ve kavgalara önem vermez olmuşt; çünkü hem
Avrupa'daki hem Ingiltere'deki bu çatışmlr, çoğu zaman
leriyle karşılybime yetnği en çok sahip olan sofu ve alçakça siyasal ve ekonomik çıkarln, artık bunları gizle-
eğitml'Kaokr, Luthereilere karşı saldıry geçerek Hı­ yemez olan kılf durumuna gelmişt.
ristyanlık dünyası görülen bölünmenin daha derinlş­
mesine yol açmaktan genellikle çekindiler. Gerçekten Pro- Bilimin Gelişms
tesanlrı silahndır teolojik kesinlik ardın koşma
tutkusu, Katalik davsın silahndırmk için de kulanı­ Şurası bir gerçektir ki, Reform dönemi boyunca sayılr az
bilirdi. Aziz Ignatius Layola (ölümü, 1556) işte bunu yaptı. olan, ama önemleri azımsnyck bir grup insan, tan-
Luther'inki kadar ateşli bir Tanrı lütfuna erme deneyimin- rıbilmse kesinlik ardın koşmanı öteki ilgi alnrı,
den sonra, Pap'nı bir eri olarak gerçği vaaz etmeye baş­ daha çok bu dünyayla ilgili konuları untrması razı
ladı. Çok geçmeden çevresinde kendisi gibi düşne genç- olmadı. Örneği Galileo Galilei (1564-1642) Avrupa'da
lerden oluşan bir grup topladı ve sonra onları Cizvit dinsel çatışmlrn doruğna ulaştığ bir dönemde yaşdığ
Avrupa'nı 1500-1648 Yılan Arasınd Kendi Kendini Değiştİns 499
500 Dünya Tari lı i

halde, kendisini fizik ve gokbilim arştımln admyı


çözmelerine olanak vercğin ileri süren Francis Bacon
yeğldi. Teleskoplarla yaptığ gözlemlere ve matematiksel (ölümü, 1626) tarfınd temsil edildi.
akıl yürütmeye daynırk, Copernicuscu gökbilimi sa- Birçok arcın, özellikle teleskopun (1608 dolayrın­
vunş ve dikkatle kaydeilmş verilere matematik bir an- da) ve mikroskopun (1590 dolayrın) sarkçlı saatin
lam kazndırm yolundaki yartıc çablrı, fizikçilerin ve
(1656 dolayrın) termometrenin (1654 dolayrın) ve
gökbilimcilerin daha sonuna varmdıkl bir arştım
bammetrenin (1643 dolayrın) icat edilmesi, küçük bir
çizgisini başltmı oldu. Sırtn bilinçli olarak tanrıbilmse
doğa filozoflan grubunun gözlemlerine ve deneylerine da-
tarışml çeviren bir başk düşnr de Descartes idi.
ha önceki çağlrd sağlnbied çok daha büyük bir
Matematiksel doğrulkta bir felsefe yaratmak üzere yola
kesinlik kazndır. Bunlarla birlikte Avrupa'ya denizaşır
çıkan Rene Descartes (ölümü, 1650) f?u felsefenin, yüce bir
ülkelerden sel gibi akan çok çeşitl bilgiler, bu tür çalışm­
yansızlk ve yalnızc akla dayanarak, metafizik konuları
ları tealogrın tarışmln yeğln kişler zengin ola-
olduğ kadar insalrı Luther çağınd beri ve Lut-
naklar sağldı. Bu nedenle, 1648'den sonra, olaylar üzerine
her'den önceki günlerden beri böylesine çetin ve umutsuz
düşnelri, birbirine düşman dinsel gruplara karşı duy-
bir biçimde tarışgeldik tüm öteki sorunlara yanıt geti-
dukları saygın çoğun yitirdikleri sırad doğa filozarı,
recğin düşnmt.
belki daha önceki kuşalrın ilgilerine egemen olmuş teo-
Başk düşnce geleneklerinde, başk düşnce alanla-
lojideki karşıt görüşle kadar bütüncül olmayan, ama ge-
rında da etkili ve verimli çalışmr görüldü. Paraeelsus
(ölümü, 154 1) Andreas Vesalius (ölümü, 1564) ve William nellikle onlardan çok daha çekici bir dünya görüşn sa-
Harvey (ölümü, 1657) gizemci ve Yeni Platoncu nedenler vunabilecek duruma gelmiş bulnyoradı.

kadar,. insarı anatomisinin daha kesin incelenmesinden Bununla birlikte, bilimin dinin yerini aldığ yolunda
edinilen bilgilere dayanarak Galen'in tıp konularıdi
bir izienim bırakm doğru olmaz. Reform çağı arksınd,

· yetkesine meydan okudular. Aynı biçimde, boşina sahibi yaşmın her alnıd eskisinden büyük bir dinsel ilgi bı­
bir gizemci olan Johannes Kepler (ölümü, 1630) gezegen- raktı. Bilim ve öteki laik arştıml dinin, hem Protestan
lerin yörüngeleri arsındki uyumlu oranlı ortaya koy- reformcular hem de Katolik telkinler tarfınd böylesine
mak ic;in boş yere uğraştı, fakat son derece yorucu hesapla- yükseklere konulmş olan gerçeklerine açık karşı çık­

malardan sonra, her gezegenin yörüngesinde yaptığ elips madı. Laik arştıml, tealogrın ilgiye değr konular
biçimli hareketleri kesin olarak saptayan bir matematik olarak görmedikleri alanlarda gelişp boy atı. 1650 dolay-
formül buldu. Böylece hiç aklınd olmadığ halde, Coper- ıarnd sonra ise, bilimsel arştım, bilim admlrın ve
nicus'u düzeltmiş ve Copernicus'un varsyımn yönel- bilgirrlerin bulşarın resmi teoloji çerçevesi içine nasıl
tilen en önemli itirazlardan birini ortadan kaldırmş oldu. yerlştick yolunda (hatta bu çerçeveye uyup uyma-
lyimser ve ampirizme daylı bir başk düşnce akım ise, yacğı yolunda) pek taslnmrı gerek kalmayacak ka-
dikkatli gözlemlerin ve bilgilerin sistemli bir biçimde der- dar saygınlk kazndı. Gene de tarışml sürdü. Ancak
lenmesinin, dinsel esinin ve matematiksel akıl yürütmenin Hıristyan gerçğin savunan din admlrı da, yeni düşn­
yardımn gerek kalmsızn, insalrı doğanı sırlan ceyi savunan bilim admlrı da kendileriyle aynı görüşte
olmayanlan sindirmek, susturmak olanğı sahip değil-
Avrupa'nı 1500-1648 Yılan Arasınd Kendi Kendini Değiştrms 50 l 502 Dünya Tarihi

l:er. Politkacır ve halk, artık hem güce başvurmnı hem rupalı, bu kadar ölümcül bir acı veren ya da toplumun
de Reform çağınd apçık gerçekler olarak görünen şeylr her yanı bu kadar yaıln bir belirsizlikle karşılmd­
üzerinde evrensel bir görüş birlğne varmnı gerekli ol- lar. Bununla birlikte, geçirdikleri deneyimin böylesine sert
duğ yolundaki görüşe inanmamaya başldır. olması, daha önce görülmedik çapta insan dehasın ve bi-
reysel çabnı ortaya konması gerktimş. Yalnızc en
Kültürel Çoğulcn Ortay·Çıkş büyüklerini sayacak olursak, Columbus (Kolomb) ve Cor-
tez, Luther ve Loyola, Leonarda da Vinci ve Descartes, Co-
Böylece Avrupa'nı 1500-1648 yılar arsınd çektiğ do- pernicus ve Galileo gibi adamlar, çağımzn dünyası ya-
ğum sancılr, şaırtc biçimde, bu çağın hemen tüm bü- ratan kişler oldular. Bunları katıs, faltşı gibi açılmş
yük admlrın istediklerinin tersi sonuçlar doğur. Ev- gözlerinin önündeki -hem sözlük anlmıd hem de me-
rensel bir gerçğin bulunup uygulanmaya konması yerine cazi anlamda- yeni bir dünyaı güçlükleriyle karşı karşı­
Avrupalı, birbirleriyle görüş birlğne varmycklı ya kalmış olan kendilerinden önceki ve sonraki çağlrın
yolunda görüş birlğne vardıl. Düşnce çoğulc, insanlanndan çok daha büyük olmuşt. Bunları ve bin-
Avrupa toprağın daha önce olduğna çok daha derinle- lerce öteki Avrupalın, benzeri görülmedik bu olanaktan
re kök salarak yerlşti. Hiçbir resmi bilgi hiyeraşs -orta- yararlanma yolunda gösterdikleri üstün başrın kanıt,
çağd, uygulamada değils bile kuramda görüldğ gibi- bugün bizim ve tüm dünyaı mirasçı olduğmz Batı
dünyaı kavrnmsı yolunda eksiksiz bir şema sunamdı.
uygarlığn kendilerinden sonra ortaya çıkan parlak tari-
Her kilise, ulus ve meslek, kendi anlyış göre gerçek ar- hidir.
dına koşma durmnayı. Gerçğin böyle çok çeşitl
yönlerde arştılms, Avrupa düşncesi, zamnı
kadar sürekli ve çok hızl bir biçimde gelişmsn sağldı.
Sanat ve edebiyat alnıd da gittikçe artan bir çoğul­
culuk görüldü. 1500 dolayrın ortaya çıkan yerli ulusal
diller, birbirlerinden farklı ulusal edebiyat okuları yartı.
Resim de, büyük İtalyn resamlın ortaya koyduları
kalıprdn ayrılm eğilm gösterdi. Öyle ki, Avrupa resim
gelnği içinde İspanyol (Valesquez, ölümü, 1660; El Gre-
co, ölümü, 1614) Felemenk (Rembrandt, ölümü, 1699) ve
Flaman (Rubens, ölümü, 1640) okuları, birbirinden farklı
özellikleriyle gelişt. Mimarlıkt görülen değişklr daha
azdı. Tüm Katalik Avrupa'da Rönesans biçemlerinin barok
tarzda geliştrm biçimleri egemen olurken, çoğu Protes-
tan ülkeleri gotik tarzın çeşitlrn kapldı.
Ortaçğ kalıprn parçlyı, onlardan kurtulma ha-
reketinde alın yara çok büyüktü. O zamandan beri Av-
VII
RENATIO
Rönesanslar ve Reformlar, y. 1 4 5 0 - 1 6 7 0

RÖNESANS hakkında sağlam bir gerçekdışıhk anlayışı vardır. Modern Avrupa


uygarlığını hem ortaçağ Hıristiyanlığından hem de İslamiyet gibi diğer Avrupa
dışı uygarlıklardan ayırdığı varsayılan düşünce tarzının kesin bir başlangıcı ve-
ya sonu yoktu. Çok uzun bir süre boyunca küçük entelektüel elit bir tabaka-
nın hâkimiyeti altında kalarak yeni ve eski rakip düşünce akımlarıyla rekabet
etmek zorunda kaldı. Geleneksel olarak MS 1450'de başlayan ve "Rönesans ve
Reformlar Çağı" denilen dönem sadece azınlığın ilgi duyduğu bir konu oldu.
Avrupa toplumlarının büyük kısmına ve Avrupa'nın yayıldığı toprakların ço-
ğuna herhangi bir etkide bulunmamıştı. Her nasılsa çağın en önemli özelliği
olmayı başarsa da, o zamanın politik, sosyal ve kültüre! yaşamının temel yön-
lerinden ayrı kalmak zorundaydı. Tipik olmamasına ve sergilenmemesine rağ-
men son derece önemliydi. Sandro Boticelli'nin ister muhteşem Primavera'sı
( 1 4 7 8 ) , ister gökleri andıran Dalgalardan Yükselen Venüs'ü ( 1 4 8 5 ) olsun döne- Harita ] 6 .
min en önemli ifadeleri arasında yer alan harika figürleri gibi sanki ayakları Avrupa, 1519
yere basmıyordu. Beden bulamamış bir soyutlama, yeni ve canlandırıcı bir ruh
olarak doğduğu dünyanın yüzeyinde yüzüyordu.
Bu sorunla karşılaşan dönemin birçok tarihçisi daha önce ilgilendikleri
konuları bir yana bırakmışlardı. Anık azınlığın ilgi duyduğu bu konular üzeri-
ne pek fazla yazmak moda olmaktan çıkmıştı. Hümanist düşünce, reform ila-
hiyatı ve bilimsel buluşlar ve deniz aşırı ülkelere yapılan seferler, yüksek kül- BALETTO
türe aykırı olarak yerini maddi koşulların, ortaçağın sorunlarının ve popüler
inancın (ve inançsızlığın) araştırmalarına bırakmak zorundaydı. Artık günü-
PAGAN dini (örenlerinde önemli bir role satıi|> olan dans. ortaçağda kırsal eğlencele-
müzün profesyonelleri büyü, serserilik, hastalık veya koloni halklarının katlia-
rin dışında biiyiik ölçüde görmezden geliniyordu. 1-189'da Toriona'da Bergonzio di
mı gibi konuları aydınlatmaktan hoşlanıyorlar. Bu, günümüzde çok uygun dü-
BoLia'mn Milano dükünün düğününde sergilediği dini olmayan dansın (arzın kayıtla-
zeltici bir tarz olabilir, fakaı tıpkı bir zamanlar Nostradamus'u veya Friulili
ra geçmiş en eski örneği olduğu genelde kabul edilir Bahtla. Catherine de Médicis*
Miller'ı görmezden gelmede olduğu gibi, Leonardo'yu veya Luther'i unutmak
zamanında İtalya'dan Fransız sarayına ihraç edildi ve orada XIV. I.ouis'niıı döne-
tuhaftır. On yedinci yüzyılın ortalarındaki Avrupa'nın on beşinci yüzyıldaki
minde en önemli sanat ttirii haline geldi, bulli'nin Triomphe de l'Amour'u (l 68 Dope-
halinden neden o kadar farklı olduğunu bilmek isteyen hiç kimse geleneksel
ra* balen in tarzını ıızıın süre belirledi
konuları allamayı göze alamaz.
Balenin modern teori ve praliği biıyuk ölçüde on sekizinci yüzyılın ortalarında
Yine de dikkatsiz okuyucuya bazı şeyleri anımsatmakta fayda var. Röne-
Paris'le, özellikle de krallık bale üstadı Jean Georges Noverre (1727-1810) larafın-
sans ve Reformların dünyası aynı zamanda falcılığın, astrolojinin, mucizelerin,
dan gel işi i ri İd i. Marie Camargo veya kendini alçak gönüllü bir şekilde le dieu de la
ruh çağırmanın, cadılığın, ölülerle konuşarak yapılan falcılığın, halk hekimli-
danse olarak adlandıran Gaetano Vesıris gibi önde gelen dansçılar, eğilimlerini ve
ğinin, hayaletlerin, işaretlerin ve perilerin dünyasıydı. Büyü, din ve bilimle re-
performanslarını beş klasik pozisyonun gramerine dayandırmışlardı. Daha sonraki
kabetine ve ilişkisine devam ediyordu. Aslında halk arasında büyünün
bir aşamada. Les Sylphides (1882) veya l e o Delibcs'in Coppelia'sında (1870) görül-
hâkimiyeti sonraki iki yüzyıl veya daha uzun bir dönem boyunca gelişen yeni
düğü gibi, klasik tekniğin romantik müzikle bileşiminin son derece etkileyici olduğu
fikirlerle birlikte yayılmıştı. 1 Bunun bir göstergesi, bu "Erken Modern Döne-
min" aslında pek de modern olmadığıdır. Ekilen yeni tohumlara rağmen, ar- anlaşıldı.
dından gelen Aydınlanma Dönemine göre, daha önceki ortaçağla daha çok or- Rusya. Fransız ve İtalyan balesini ilk kez Büyük Pelro zamanında İthal elli. fa-
tak yanı bulunabilir. kat on dokuzuncu yüzyılda hızla taklitten yaratıcı mükemmelliğe ulaştı. Çaykovs-
ki'nın Kuğu Gölü (1876). Uyuyan GOzcHWOO) ve Fuidıkıran için bestelediği müzik
-î- Rusya'mın üstünlüğünün temellerini attı. Barışın son yıllarında Scrgei Diaghilev
(1872-1929) tarafından başlatılan Ballets Russes eşi görülmemiş başarılara nııza
Bu nedenle Rönesansı tanımlamak pek kolay değildir ve onun Rönesans olma- altı. Fokın'ın kareografisi. Nizlnski ve Karsaviııa'nın dansları ve hepsinden öle Sıra-
dığını söylemek belki de en kolayıdır. "Altı yüzyıl kadar önce Rönesansın ken- vinski'nin partilurları Aleş A'ı/şu ( 1910), Pelruşka (1911) ve Bahar '/Örc/ı; (1913) ile
di kendini keşfetmesinden bu yana" diye yakınıyor Amerikalı bir tarihçi, "ne baleyi doruğa çıkardı. 1917 devrimlerinden sonra Ballels Russes ^uri dışında kalır-
olduğu konusunda hiçbir ortak kanı yoktu." 2 Örneğin Rönesans, sadece klasik ken. Sovyet Bolşoy ve Kirov Baleleri büyüleyici teknik ustalığı katı sanatsal tutucu
sanat ve öğrenime duyulan yeni ilgiyle Özde değildi, çünkü bu türden bir can- hıkla birleştirdiler.
lanma on ikinci yüzyıldan itibaren hız kazanmaktaydı. Aynı şekilde ortaçağın Baleden Tarkli olarak modern dans. tahmin edildiğinden daha eskidir Vluzıkset
değerlerinin tümden reddedilmesi ya da Yunanlıların ve Roma'nın dünya gö- ritmi uyumlu beden hareketlerine çevirmeye dayanan modern dansın temci ilkeleri,
rüşüne ani bir dönüş de değildi. Ve hepsinden öte Hıristiyan inancının bilinçli müzik öğretmeni François Delsane (1811 -1871) tarafından oluşturuldu. Delsarte bu
olarak terk edilmesiyle çok az ilgisi vardı. Renatio ya da "yeniden doğuş" teri- sanatın iki önemli temsilcisine esin kaynağı oldu: bunlardan biri ritmik jimnastiğin
mi, "ruhani yeniden doğuş" veya "ölümden sonra yeniden canlanma" anla- öncüsü İsviçreli Jacques Dalerozc (1865-1950) ve diğeri de Macar Rodolf baban
mında kullanılan Yunancanın ilahiyat terimi palingenesis'ın Latince karşılığıy- (1879-1958) idi. Orta Avrupa'da modern dansın Nazileri kızdırmasından sonra, ağır-
dı. Rönesansın özü, klasik uygarlığın birdenbire yeniden keşfedilmesinde lık merkezi Kuzey Amerika'ya kaydı.'
değil, daha çok geleneksel zevklerin ve akılcılığın temelinde bulunan otorite-
nin test edilmesi için klasik modellerin kullanılmasında yatıyordu. Bu yüzden
daha Önceleri tüm otoritenin kaynağı olan ortaçağ kilisesinin saygınlığını yitir-
Bu süreçte Hıristiyanlıktan vazgeçilmedi. Ancak Kilisenin gücü yavaş yavaş
mesinin kökenlerine inmeden Rönesansı anlamak mümkün değildir. Bu an-
din küresine indirgendi: dinin etkisi gittikçe daha çok bir kişisel vicdan soru-
lamda Rönesans dini reformlarla sonuçlanan aynı hareketin parçasıydı. Daha
nu olmakla sınırlandırıldı. İlahiyatçıların, bilim adamlarının ve filozofların
uzun vadede Reformlar ve Bilimsel Devrim yoluyla Aydınlanma Çağma bizi
ulaşan evrimin ilk aşamasıydı. Zamanla "modern Avrupa"nın doğumunu ha-
* O r i j i n a l metinde Calilerine clf'Medıcı biçiminde yer almaktadır. S o ; k o n u s u kışı İtalyan asıllı
zırlayan uzun çözülme sürecini harekete geçirerek ortaçağ uygarlığın kalıpları-
o l m a k l a birlikçe, anıldığı sırada Fransa naibe kraliçeyidir ve adı doğru olarak C a ı h e r i n e dc
nı çatlatan ruhani güçtü [BALETTO],
M e d i c i s b i ç i m i n d e yazılmalıdır (e n ).
Renaüo: Rönesanslor ve Rejormiar, y. 1450-1670 513

spekülasyonları sonucunda, sanatçıların yapıtları ve hükümdarların izledikleri icatların daha erken bir dönemde bile hırsla peşinden koşuluyordu.) 4 Sanatçı-
politikalar, tekelci güçler ve "totaliter" hak iddialarını elinde bulunduran Kili- nın son yapıtlarından, büyücülük ününden kaynaklanan bir gizemle sarma-
senin kontrolünden kurtuldu. Rönesansın en önde gelen niteliği "zihin bağım- lanmıştı. Küçük bir çocukken Floransa'daki sokak pazarından sadece özgür
sızlığı" olarak tanımlan m ıştır. İdeali, bütün sanal ve düşünce dallarında uz- bırakmak için kafes kuşlarını satın aldığı söyleniyordu. Aynı şeyi sanat ve do-
manlaşarak bilginin, zevklerin ve inançların oluşturulmasında hiçbir dış
ğanın gizleri için de yaptı. Son yıllarını 1. François'nın hizmetinde Fransa'da
otoriteye bağlı olmaya gereksinim duymayan insandı. Bu tür bir insan l'uomo
geçirdi. Loire üzerindeki Amboise'a yakın Chateau de Cloux'da, yani dünya-
universale, yani "tam insan"dı.
nın "italya'dan daha İtalyan olan bir İtalya" denilen bölgesinde öldü 5 [LEO-
Bu yeni düşüncenin en önemli ürünü, insanlığın içinde yaşadığı dünyayı NARDO],
tümüyle anlamaya gücünün yeteceği kanısının gittikçe yayılmasıydı. Büyük
Rönesans kişileri kendine güven duygusuyla doluydular. Onlar tanrının verdi-
ği yaratıcılığın, tanrının evreninin sırlarının aydınlatılmasında kullanılabilece-
ğini ve kullanılması gerektiğini ve bunun devamı olarak insanın dünyadaki
FLAGELLAT10
kaderinin kontrol edilebileceğini ve iyileştirilebileceğini hissetmişlerdi. Din-
darlığı ve mistisizmi bunun tam karşıtı olan inançla desteklenen ortaçağ dü-
PIKRO DULLA KRANCKSCA (1415-1492). genellikle Kırbaçlama olarak bilinen kı-
şünce tarzından belirleyici kopma noktası burada yatıyordu; yani erkek ve ka-
çtık resim çalışmasını 1447 ile 1460 arasındaki bir dönemde yaptı. Şu anda Lrbı-
dının kendi çevreleri ve doğalarının işleyişinin anlaşılmazlığına tutsak düşerek,
no'dakı Ulusal Galeride bulanan resim iki kanatlı yapısı, mimari ayrıntılara girmesi,
tanrının elinde çaresiz piyonlar olduğu inancı. Ortaçağın tavırları insanın ye-
büyüleyici perspektif kullanımı ve hepsinden öte anlaşılmaz alegorisiylc dikkati çe-
tersizliği, cahilliği ve güçsüzlüğü yüzünden duyulan korkutucu bir kaygının,
ker (Bkz. Levha 3!)).' Resim iki ayrı bölüme ayrılmıştır. Sol tarafla eski bir avlunun
yani kısaca evrensel günah kavramının hâkimiyeti altındaydı. Oysa Rönesans
inciyi andıran iç mekânında gece gerçekleşen bir kırbaçlama sahnesi yer alır. Sağ
tavrı, tam tersine insan potansiyelinin gittikçe daha çok farkına varılmasından
tarafta ise üç büyük erkek figürü açık bir bahçede konuşur. Sol taraftaki soluk ay
türeyen bir özgürleşme ve yenilenme duygusuyla besleniyordu. Spekülasyon,
ışığı, sag taraftan dökülen gün ışığıyla dağılır.
yeni girişimler, deneyler ve keşifler elbette başarıyla ödüllendirilebilirdi. Dü-
Mimari unsurlar garip bir şekilde iki anlamlıdır. İmparator muhafızlarının av-
şünce tarihçileri Röııesansı yeni fikirler ve yeni biçimler açısından incelerler;
lularına benzeyen avlu kesinlikle klasiktir. Ağır çatı panelleri mermer bir yolda yük-
psikologlar ise o kadar uzun bir dönem boyunca yeni fikirlerin gelişmesini en-
gelleyen korkuların ve yasakların fethedil meşine bakacaklardır (Bkz. Ek 111. s. selen iki sıra Korinlhos üslubunda yivli sütunla desteklenir. Merkezde Kudüs'ün
1329). sembolü olan ve üzerinde altın bir heykel bulunan llclia capilolıııa sütununa hır
mahkûm bağlanmıştır. Buna rağmen üstlerinde taraça bulunan iki ortaçağ evi yan
Rönesans için basit tarihsel bir çatı kurulamaz. Edebiyat tarihçileri Röne-
tarafla görünür. Arkada bir miktar yeşillik ve mavi bir gökyüzü vardır. Bu neden
sansın kökenlerini on dördüncü yüzyıl şarkılarında ve insan duygularını ken-
resmin bir bölümü geçmişte, diğeri şimdide tasarlanmıştır.
di içlerinde gözlemleyen Petrarca'nın sonelerinde (Bkz. Bölüm VI) arıyorlar.
İki figür grubu arasında açık bir bağlantı görülür. Avludaki kamçılama sivri
Sanat tarihçileri geriye dönüp ressam Giotto ve Masaccio'ya ( 1 4 0 1 - 1 4 2 8 ) , Flo-
bir "Palaelogi" şapkası giyen o l u r m u ş bir görevli, sarıklı bir Arap veya Türk ve kısa
ransa'daki katedral için daha da cesur bir kubbe inşa etmek amacıyla Ro-
bir Roma togasına sarınmış bir hizmetkâr tarafından seyredilir. Bahçede ön planda
ma'daki Pantheon'un kubbesini ölçen mimar Filippo Brunelleschi'ye ( 1 3 7 9 -
yer alan g r u p yuvarlak bir şapka takmış, kestane renginde bir elbise ve yumuşak
1446) veya heykeltıraş Ghiberti ( 1 3 7 8 - 1 4 5 5 ) ve Donatello'ya ( 1 3 8 6 - 1 4 6 6 ) ba-
botlar giyinmiş sakallı bir Yunan: kırmızı ış kıyafeti giyinmiş, başında defne dalın-
kıyorlar. Siyaset tarihçileri ise ilk kez olarak politikanın mekaniklerini, güç
dan bir çelenk olan bir genç ve Flaman tarzı kenarları kürklü brokar elbise giyinmiş
uğruna kazanılan güç olarak açıklayan Niccolo Machiavelli'ye ( 1 4 6 9 - 1 5 2 7 )
zengin bir tüccardan oluşur.
bakıyorlar. Bu öncülerin her biri Floransalıydı. Rönesansa ilk kez ev sahipliği
Piero, mahkûmun küçük figürünün odakta yer almasını sağlamak için pers-
yapan Floransa gayet adil bir şekilde kendini "modern Avrupa'nın anası" ola-
pektif çizimi kullanır. Kirişlerin, çalı panellerinin ve sütunların birbirine yaklaşan
rak ilan edebilir [ F L A G E L L A T I O ] ,
çizgileri ve kaldırımın yandan görünen ve kısa gösterilen mermer kareleri, kendi
İşte böylesine çok yönlü Floransahların bu eşsiz nesillerinden hiç kimse
içinde yer alan eylemi vurgulayan mimari bir dekorun ders kitaplarına özgü sergile-
Leonardo da Vinci'nin ( 1 4 5 2 - 1 5 1 9 ) görkemine yaklaşamadı. Dünyanın belki
nişidir. 2
de en çok beğenilen tablosu olan La Cioconda'nın ( 1 5 0 6 ) ressamı görünüşe
Alegoriye gelince. Piem'nun sanatının önemli bir temsilcisi, birbiriyle çelişen
bakılırsa sınırsız merakını doyurmak için aynı derecede sınırsız yeteneklere
yorumların sayılamayacak kadar çok olduğunu söylemiştir. 3 Geleneksel görüş Kır•
sahipti. Defterlerinde anatomik çizimlerden helikopter, denizaltı, makineli tü-
baçlaına'nm İsa'nın Pilate öncesinde kırbaçlanmasını resmettiğini savunur. Birçok
fek tasarımlarına kadar her şey bulunmaktadır. (Almanya'da bu tür mekanik
Rönesans hiçbir zaman İtalya veya İtalyan modalanyla sınırlı değildi ve
yorumcu çıplak ayaklı genci Oddanıonio di Mon ıcfeliro olarak tanımlar. Vinç de Bi-
etkileri düzenli olarak Latin Hıristiyanlığında yayılıyordu. Modern bilginler
zans'a özgü vurgular güçlüdür: o zamanın haberlerinde baş köşede yer alan Osman-
bazen bu gerçeği atlarlar. İsviçreli tarihçi Jakob Burckhardt'ın İtalya'da Röne-
lı kuşatması ve Konsıaniinopohs'in alınmasıyla ilişkili olan bir dizi yorumu akla ge-
sans Kültüm (Basel, 1860) adtı eseri, birçok insanın daha geniş boyutlardan
tirmekledir. Bu durumda m a h k û m Isa değil Bizanslıların ellerinde şehitliğe ulaşan
habersiz bırakıldığını ortaya çıkardı. Aslında dönemin entelektüel heyecanı
yedinci yüzyıl Roma Papası Sı. ıVlariin'dir. Başkanlık eden görevli Pilate değil Bizanz
Kuzey Avrupa'da, özellikle de Burgonya ve Almanya kentlerinde çok önceden
İmparatoru olabilir. On plandaki üç figür ise bir Yunan elçisinin Doğu İmparatorlu-
gözlemlenebiliyordu. Fransa'da ise ithal edilen italyan modalarına ek olarak
ğunun kurtarılması amacıyla bir haçlı seferi düzenlemesi için Batılı prenslere yalvar-
birçok yerel tarz sergilendi. Aynı şekilde italya'nın yakın komşularıyla da sı-
dığı Manlova Ruhani Meclisinin beş üyesi (1 '159) olabilir. nırlı değildi: Örneğin Macaristan ve Polonya'yı İspanya'dan daha derin bir şe-
Ancak önde gelen İngiliz bir oloriıc resmin Aziz l l i c o r o n y m u s ' u n Rüyasını tem- kilde etkiledi; Ortodoks dünyanın sınırlarına ulaşana dek aşılamayan hiçbir
sil ettiğine kesinlikle inanmaktadır, llieronymus bir keresinde rüyasında putperest engelle karşılaşmadı. Osmanlı imparatorluğunun etkisi altındaki ülkelerde Rö-
Cicero'yıı okuduğu için kırbaçlandığını görmüştür. Bu, iki bölüm arasındaki uyum- nesansın izleri çok hafifti; eski Rusya'da ise birkaç sanatsal taklitten öteye gi-
suzluğu açıklayabilir. Ön planda yer alan üç figür (iki erkek ve "çıplak ayaklı bir me- demedi. Aslında Latin Batısına yeni bir hayat kazandırarak, Rönesans sadece
lek") "Aziz llieronymus'un rüyasının öyküsünde kendini ifade eden. klasik edebiyat Doğu ile Batı arasındaki uçurumu derinleştirdi.
ve eski Kilise edebiyatı arasındaki ilişkiyi tartışmakladırlar.
Çizgiscl perspektif, çağın sanatsal duyumuydu."' Piero'nun çağdaşı Paolo l e -
ccllo'yıı o kadar heyecanlandırırdı ki, bunu tartışmak için y a l a k l a karısını uykusun- LBONARDO j
dan uyandırırdı. İki boyutlu düz bir yüzey üzerinde iiç boyııılu dünyanın gerçekçi bir I
görüntüsünü yaratmak için resimle ifade edilen bir sistemdi bu. Dünyayı insan gözü- LKONARDO DA VİNCİ (14^2-1519) on çok yan uğraş olarak sürdürdüğü rcsimlenyle
nün gördüğü şekilde sunmayı amaçlıyordu ve bu anlamda ortaçağ sanatının don- tanınan solak ve eşcinsel hır mühendisti. Floransalı bir avukat ile Vinci köyünden
muş orantılarının temelden reddedilmesini getirdi, İlk kez Brunelleschi tarafından köylü bir kızın aşklarının çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Genel olarak Avrupa'dan
klasik mimaride yaptığı araştırmalar sırasında keşfedildi ve başta Albeni nin De çıkan "dahilerin" çok daha yönlü olarak hilinır. Bazıları tamamlanmamış olan resim-
Pıetura'sı (1435), Piero'nun De Prospettiva Pingendi'si (1-175 öncesi) ve Durer'ıtı ()/• lerinden günümüze sadece bir düzine kadarı kalmıştır. Fakat bunlar arasında Pa-
çum Üzerine Incelemc'si olmak üzere birçok teorik araştırmayla incelendi. Kuralları ris'teki Mona Lisa. Milano'daki Son Akşam Yemeği ve Krakov'daki Şeritli Kadın gibi
paralel çizgilerin hayali bir "yok olma noktasına" ve "ufuk çizgisine" doğru resimsel bir dizi başyapıt bulunur. Solak olması onu tersten yazmaya zorluyordu ve metin sa-
yakınlaşmasını, "görüş noktasına" olan mesafelerine oranla nesnelerin boyunun kü- dece bir ayna yardımıyla okunabiliyordu. Cinsel eğilimi Sala i adındaki asalak bir
çülmesini ve merkezdeki görüş çizgisi boyunca uzanan resmin hatlarının kısa göste- eşe tahammül etmesine ve sürekli bir idam edilme korkusu içinde yaşamasına ne-
rilmesini i ç e r i y o r d u . S i s i e m i n öncü örnekleri Ghiberti'ııin Floransa'da Vaftiz Oda- den oldu. En değerli mirası, hiçbir zaman gün ışığına çıkmayan binlerce aygıtın ve
sında bulunan "Cennetin f,'apı/aıv"ndaki bronz panellerde (1401-1424). Sı Maria ıcaiın taslaklarım ve açıklamalarını içeren ciltler dolusu bilimsel döllerinde buluna-
Novella'da yüksek orta bölümde yer alan Masaccio'nun Teslis rreskosunda (1427) bilir.' Tabii bir dahinin özelliklerini ölçmeye çalışan herkesin sürekli olarak dikkatini
görülebilir. Diğer standart parçalar arasında da Uccello'nun San Romango Çarpış- çekmesine hiç şaşmamalı. Sözde onun Özelliklerini paylaşan önemli Avrupalılara ait
ması ( 1450). Alanlegna'nın Ölü İsa'ya Ağıt i\480) vc l.eonardo'nun Son Akşam Jc- her ı.iir listede adı geçmektedir:
mcg/(1497) adlı yapıtları bulunmaktadır.
PerspekiiT sonraki dört yüz yıl boyunca temsili sanata hâkim olacaktı. I.eonar- Solaklık Beyin radyasyon seviyeleri Eşcinsellik
do bunu "resmin dizgin ve dümeni" olarak adlandırıyordu. 7 Modern bir eleştirmen
ise ona T a m Avrupalı görüş biçimi" diyecekti, 8 Modern sanatçılar sonunda gelenek- Tiberius (Bruner ölçeğinde Sapplıo
sel yöntemlerden vazgeçmeye başladıklarında, çizgiscl perspeklir doğal olarak he-
500 = "dahi")
Miebelangclo beonardo. 720 Büyük İskender
deflerinden biri haline geldi. Giorgio de Chirıeo (1888-1978) ve onun Senota telafisi-
C. P. E. Bach Michelangelo, 688 JulitısCacsar
ea'sı. Rahatsız tidiei ttsin Perileri (1917) gibi resimlerde, tıpkı Paul Klee'nin Hayalet
II. George Cheiro (el falcısı), 675 Hadrianus
Perspektifle (1920) yaptığı gibi bozulan perspektifin etkilerini araştırdı. Son tahlilde
Nelson Helena ßlavatsky, 6 6 0 Arsian Yürekli Richard
bir kâğıl üzerindeki t ü m çizgilerin yanılgılarla ilgili olduğunu gösteren görsel bilme-
Cariyle Tizıano, 6B0 A. Polizıano. bilgin
celeri icat etmek Hollandalı M. C. Kscher'e (1898-1970) kaldı (İZLENİMİ.
Tahmini IQ Büyük Friedrich. 657 Botticelli
III. Jıılius. Papa
Renalio: Rönesanslar ve Reformlar, y 1450-1670 517

Boccaccio, Guarino, Filelfo, Bruni, Aurispa ve yorulmak bilmez koleksiyoncu


John Kmart Mili. 190 Francis Bacon. 6 4 0 Kardinal Carafa
ve papanın sekreteri G. F. Poggio Bracciolini ( 1 3 8 0 - 1 4 5 9 ) tarafından taklit
Goethe. 185 Rembrandt. 638 III. Henri
edildi. Poggio'nun rakibi Lorenzo Valla ( 1 4 0 6 - 1 4 5 7 ) hem Ciceron'un kullan-
T. Chartterton, 170 Goethe. 608 Francis Bacon
dığı Latinceye üstünlük kazandıran De Elega/ıtiis LaCinae Linguae adlı bilimsel
Voltaire, 170 Napoléon. 598 VI. ve 1. James
araştırmadan hem de sahte Constantinus Bağışı'nın yorumlanmasından so-
Georges Sand. 130 Chopin. 550 Jean-Baptiste bully
rumluydu. Bir zamanlar Floransa'da Yunanca profesörlüğü yapan Bizanslı Ma-
Mozart. 150 Kl Greco. 550 Kraliçe Christina
nuel Chrysoloras ( 1 3 5 5 - 1 4 1 5 ) ile şair ve Homeros çevirmeni Angelo Poliziano
bord Byron. 150 Rasputin. 526 Büyük Fried rich ( 1 4 5 4 - 9 4 ) tarafından teşvik edilen Yunan geleneği, 1453'ten sonra Yunan mül-
Dickens. H 5 Picasso. 515 Alexander von Humbolt tecilerin ve onların el yazması kitaplarının yarattığı dalgayla güçlendi. Daha
Galileo Galilei. 145 Mussolini. 470 Hans Christian Andersen sonraki bilginler kuşağıysa İtalya'da kabalayı yorumlayan Helenist ve Doğu
Napoleon. 140 Kinsfein. 469 Çaykovski dilleri ve edebiyatı uzmanı G. Pico della Mirandola ( 1 4 6 3 - 1 4 9 4 ) ve Marsilio
Wagner. 135 Freud. 4 2 0 Wilde Ficino ( 1 4 3 3 - 1 4 9 9 ) ; Fransa'da Jacques Lefevre d'Etaples ( 1 4 5 5 - 1 5 3 7 ) ve Guil-
Darwin. 135 Proust laume Budé ( 1 4 6 7 - 1 5 4 0 ) ; Almanya'da İbrani araştırmacısı Johann Reuchlin
Beethoven. 135 Keynes ( 1 4 5 5 - 1 5 2 2 ) , gezgin şövalye Ulrich von Hutten ( 1 4 8 8 - 1 5 2 3 ) ve Philip Me-
Leonardo. 135 lanchthon ( 1 4 9 7 - 1 5 6 0 ) tarafından yönetiliyordu. Özellikle bilimin geleceğiyle
ilgili olarak önem taşıyan yapıt, Ficino'nun İskenderiyeli Hermes Trismegistus
beonardo'nun ölümüncicrı sonra danasını kopya clmek için bir deney yapıldı. Üvey çevirişiydi. Matbaa ise hareket oldukça ilerlediğinde gündelik hayata girdi
erkek kardeşi Bartolomeo beonardo. annesi gibi aynı kasabadan gelen bir kız aradı, [KABALA] [MATBAA],
ondan bir erkek çocuk yaptı ve oğlanı Kloransa'nın en iyi stüdyolarından birinde ye- Bu tür "hümanistlerin" heyecanlı toplulukları Oxford ve Saiamancadan
tiştirdi. Pıerino da Vinci (1530-1533) büyük bir yetenek sergiledi: Gençliğinde yaptı- Krakov ve Lwow'a kadar her yerde ortaya çıkıyordu. Kardinal Beaufort'dan
ğı resimler yanlışlıkla Michelangelo'ya atfedilecek kadar iyiydi. Ancak dehası henüz Kardinal Olesnicki'ye kadar hümanistlerin koruyucuları genellikle önemli Ki-
olgunlaşmadan öldü. 3 lise mensuplarıydı. Hepsi de eskiye olan bağlılıklarıyla, daha küçük kardeşle-
rinden biri olan Anconalı Cyriac'ıtı eti de cocur'ünü tekrar ederlerdi: "Ölüleri
uyandırmaya gidiyorum." Hepsi de içlerinde en büyükleri olan Rotterdamh
Erasmus's saygı gösteriyordu.
Rönesansın nedenleri geniş olduğu kadar derindi de. Bunlar kentlerin ve orta- Rotterdamh bir Hollandalı olan ve daha çok takma "Desıderus" ve "Eras-
çağ sonu ticaretinin büyümesine, zengin ve güçlü kapitalist patronların doğ- mus" adlarıyla tanınan Gerhard Gerhards ( 1 4 6 6 - 1 5 3 6 ) Hıristiyan humanizma-
masına, hem ekonomik hem de sanatsal yaşamı etkileyen teknik gelişmeye sının en önemli temsilcisiydi. Deventer'de bilgin, Utrecht'de koro şefi, Camb-
bağlanabilir. Fakat ruhani gelişmelerin kaynağı her şeyden önce ruhani rai Piskoposunun sekreteri, Londra ve Cambridge'! sık sık ziyaret eden ve
âlemde aranmalıdır. Burada Kilisenin zayıflığı ve geleneksel öğretisini kuşatan Basel'de uzun zaman yaşayan Erasmus, "kendini Tanrısallığın bilimsel incele-
umutsuzluk en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Rönesansın ve ay- mesinin en önemli uzmanı.,, klasik kapsamlı bilginin ve edebi zevkin mihenk
nı zamanda reformların köklerinin fikir aleminde bulunması hiç de tesadüf taşı yaptı" 6 Matbaa çağının ilk gerçekten popüler yazarlarından biri olarak
(Moriae Encomium [Delinin Deliliğe Övgüsü, 1 5 1 1 ] adlı yapıtı hayatı boyunca
değildir.
43 baskı yaptı) yeni humanizmayı Katolik gelenekle evlendirmek için herkes-
On beşinci yüzyıldaki Yeni Bilgi üç yeni özellik içeriyordu. Bunlardan bi-
ten fazla çalıştı. Enchiridion Miliris Clıristimıı (Hıristiyan Askerin El Kitabı,
ri, özellikle ortaçağ bilim adamlarının dikkatini çekmeyen ve uzun bir zaman-
1 5 1 6 ) adlı yapıtı bir başka çok satandı. Yakın dostu Thomas More gibi, Pla-
dır görmezden gelinen Homeros ve Ciceron gibi klasik yazarların yeniden ele
toncudan çok bir Paulusçu idi. Yunanca Yeni Ahit'i yayımlaması ( 1 5 1 6 ) bir
ahnmasıydı. ikincisi Ladnceye en önemli ortak olarak eski Yunancanın can-
dönüm noktasıydı. Kitabın önsözü şu ünlü sözcükleri içeriyordu:
landırılmasıydı. Üçüncüsü ise orijinal İbranice ve Yunanca metinlerin eleştirel
incelemesine dayanan Kitabı Mukaddes araştırmacılığının doğuşuydu. Bu son
Butun kadınların İncili Aziz Paulus'un ve Yeni Ahit'teki mektuplarını okumasını
faaliyet laik Rönesans ile kutsal yazıların otoritesine büyük önem veren dini
isterdim. Bunlar her dile çevri İseydi... ve sadece iskoç y a 111 arla İrlandalılar tarafın-
reformlar arasında önemli bir bağ kurulmasına yol açtı. Matbaanın gelişinden
dan değil, Türkler ve Suriyelilerle Araplar tarafından da anlaşılsaydı. Çiftçi saba-
çok önce klasik metinlerin bilim adamlarınca eleştirilmesi gittikçe hız kazanı-
nını sürerken Kitabı Mukaddes'ten parçalar söyleseydi ve dokumacı mekiğinin se-
yordu. Burada önderlik yine Petrarca tarafından yapıldı. Ve böylece kendisi
siyle birlikte Kitabı Mukaddes'ten deyişler mırıldansaydı...7
Belki de en etkileyici olanı onun güzel ve çelişkili mizacıydı. O Kilisenin poli-
H e m putatapar atıtik d ö n e m d e n hoşlanmasıyla h e m de insanın eleştirel
tikada yeri olmaması gerektiğini şiddetle savunan bir rahip, bilgiçlik taslamaya
yeteneklerini kullanmasında ısrar edişiyle Rönesans hümanizması, Hıristiyan-
karşı derin bir nefret duyan bir bilgin, kralların ve prenslerin kalbini kıran
lığın daha önceleri hâkim olan tarzları ve varsayımlarıyla çelişiyordu. Gele-
krallık ve imparatorluk tan maaş alan biriydi. Reformlara hiç katılmayan Kili-
nekçiler, onun gerçek niyetine rağmen, dini yıkacağına ve kısıtlanması gerek-
senin kötüye kullanılmasına karşı çıkan gerçek bir protestocu; kendini adamış
tiğine inanıyorlardı. Beş yüzyıl sonra, Hıristiyanlığın çözülmesi daha da
bir hümanist ve Hıristiyandı. Kitapları yüzyıllar boyunca Kilisenin okunması
ilerlediğinde, birçok Hıristiyan teolog tarafından tüm yozlaşmanın kaynağı
yasak kilaplar listesinde kaldı, fakat İngiltere'de, İsviçre'de ve Hollanda'da ser-
olarak görüldü. Katolik bir filozofa göre:
bestçe basıldı. Hem nazik bir ılımlılık hem de yabani yaratıcılığı birleştiren bir
kişiliği vardı. "Kim bilir ne felaketler doğardı" diye soruyordu Romalı II, Juli-
Rönesans ve ortaçağ arasındaki farklılık bir şeyler eklemenin ya da çıkartmanın
us'a, "eğer Başpiskoposlar ile İsa'nın vekilleri onun yoksulluk ve çile dolu ha-
yatını taklit etmeye kalksalardı?" Bunun yanıtı "binlerce yazıcının, dalkavu- doğurduğu bir farklılık değildi. Rönesans... Ortaçağ artı insan değil, ortaçağ eksi

ğun..., katırcının... ve kadın satıcısının" işsiz kalmasıydı. 8 "Isa da" diye yazdı Tanrıydı.
Engizisyonun zulmü karşısında, "insanlığın deliliğiyle uğraşmak için deli du-
rumuna düşürüldü." 9 Amerikalı bir Protestan da daha bağışlayıcı olmamıştır: "Rönesans o anti Hıris-
tiyan kavramtn gerçek beşiğidir; Özerk birey." Rus bir O r t o d o k s ise en ödün-
Erasmus çağın dilini büyük ölçüde etkiledi. Şerh edilmiş Adagia koleksi-
süz tavrı sergiliyordu:
yonu ( 1 5 0 8 ) dünyanın ilk çok satan kitabıydı ve üç binden fazla atasözü ve
deyimi halkın gündelik diline kazandırdı:
Rönesans hümanizması, insanın özerkliğini ve kültürel yaratıcılığını, bilimde ve
sanatta özgürlüğünü onayladı. İşte Rönesansın gerçeği burada yatmaktadır, çün-
o l e u m camına ateşe yağ (dökmek)
kü insanlığın yaratıcı gücünün, ortaçağ Hıristiyanlığının yoluna çıkardığı engelle-
u l u l a s Athenas Atina'ya baykuşlar (göndermek)
ri ve kısıtlamaları aşması için bu çok önemliydi. Ancak ne yazık ki Rönesans, aynı
iııgulare morfuos cesetlerin boğazını kesmek
zamanda insanın kendi kendine yeterliliğini ileri sürmeye ve insanla Hıristiyanlı-
m o r t u u ı n flagellas ölü (atı) kamçılıyorsun
ğın ebedi doğruları arasında bir çatlak oluşturmaya başladı... Burada modern tari-
a s i n us ad \yram lire kıç (koymak)
hin trajedisinin başlangıç noktası karşımıza çıkıyor,,. Tanrı insanın düşmanı ve
ararc l i t u s sahilde saban sürmek
insan da Tanrının düşmanı oldu. 11
surdo oppedcre sağırın önünde geğirmek
mulgcre hır cum tekenin sütünü sağmak
barba l e m i s s a p i e n l e s sakallıysa akıllıdır. 1 0 Yakın tarihlerde ise aynı nedenle Hıristiyanlığa duydukları k ü ç ü m s e m e y i sak-
lamayan birçokları (Marksistler, bilimsel sosyologlar ve ateistler bunlar arasın-
dadır) Rönesansı Avrupa'nın kurtuluşunun başlangıcı olarak m e m n u n i y e t l e
Hümanizm, Yeni Bilginin hem müjdecisi hem de katalizörü olduğu daha
karşıladılar. Ancak hiçbir şey Rönesans üstatlarını bundan daha fazla dehşete
geniş kapsamlı entelektüel harekete yakıştırılan etikettir. Bu ortaçağın teokra-
düşüremezdi, içlerinden ç o k azı kendi hümanizmaları ile dinleri arasında her-
tik veya Tanrı merkezli dünya görüşünden, Rönesanssn insanı evrenin merke-
hangi bir çelişki gördü; birçok çağdaş Hıristiyan da b u n u onaylar. Deskartesçı
zi kabul eden veya insan merkezli görüşüne temel bir geçişti. Hümanizmanın
rasyonalizmden Darvinci bilime kadar Rönesanstan türeyen bütün gelişmeler
manifestosunun Pico'nun İnsanın Saygınlığı adlı incelemesinde kaleme alındığı
k ö k l e n d i n c i l e r tarafından dine aykırı olarak yargılandı; sonra yine Hıristiyan-
söylenebilir; hümanizma zamanla tüm bilgi ve sanat dallarına yayılmıştır. Bi-
reylerin eşsizliğine ve değerine verdiği yeni önemle yaratılan, insan kişiliği lık bunları adapte etti ve benimsedi. Kendi başına bırakılan h ü m a n i z m a , her

kavramıyla değer kazanır. Değişim süreçlerinin ve dolayısıyla ilerleme fikrinin zaman mamıklı varış noktasını ateizmde bulacakıiT. Ancak Avrupa uygarlığı
incelenmesi anlamında tarihin doğuşu bu dönemde olmuştur ve bilimin can- aslında bu aşırı yolu izlemedi. Ardından gelen çelişkilerin tümü aracılığıyla
lanmasıyla (yani denenmeden ve kanıtlanmadan hiçbir şeyin doğru kabul edi- inanç ile akıl, gelenek ile yenilik, kabul edilen düzen ile kanaat arasında yeni
lemeyeceği ilkesiyle) bağlantılıdır. Rönesans dini düşünce alanında Protestan- ve hep değişen bir sentez bulundu. Laik konuların ö n e m i n i n artmasına rağ-
ların bireysel vicdana verdiği önemin gerekli bir önkoşuluydu. Sanatta insan men, Avrupa sanatının ezici çoğunluğu dini temalara sadık kalmaya devam et-
bedenine ve insan yüzlerinin eşsizliğine duyulan yeni ilgiye eşlik ediyordu. ti; bütün büyük ustalar dini inancı olan kişilerdi. Gayeı uygun bir şekilde
Politikada Hıristiyan cemaatine karşıt olarak egemen devlet fikrine ve dolayı- uzun süren yaşamının sonunda Michelangelo Buonarroti ( 1 4 7 4 - 1 5 6 4 ) ( F l o -
sıyla modern ulusallığın başlangıcına önem veriyordu. Egemen ulus-devlet, ransalı Davuid'un heykeltıraşı ( 1 5 0 4 ) , Sixtunus Şapelinin ressamı ve San Piet-
kendi kendini yöneten insanın kolektif karşılığıdır ( D E V L E T ) . ro katedralinin mimarı) teselli bulmak amacıyla m ü m i n c e şiire sığındılar:
Giıınıo e gia '1 corso della vita mıa
arasında perspektifin fatihi Paolo Uccello ( 1 3 9 7 - 1 4 7 5 ) , gerçekçi eylemin usta-
con tempestoso mar pen fragil barca,
sı Andrea Mantegna ( 1 4 3 1 - 1 5 0 6 ) ve manzarayla insan biçiminin büyülü bir-
al commun porto, ov a render si varca
leştiricisi Sandro Botticelli ( 1 4 4 6 - 1 5 1 0 ) bulunmaktadır. Uç yüce dev ise genel-
conto e ragion d'ogni1 opra trista e pia.
likle Leonardo, Raphael Santi ( 1 4 8 3 - 1 5 2 0 ) ve müthiş Michelangelo olarak
Onde l'affettuosa fantasia,
kabul edilir. Elbette taklitçiler sürüyleydi. Ancak taklit bir dalkavukluk biçi-
che l'arıe me [ece idol1 e monarca,
midir ve insan yüzüyle bedeni, manzara ve ışığın ele alınması dönüşüme uğra-
conosco or ben, com'era d'error carca,
mıştır. Raphael'in Madonna'ları ruh olarak ortaçağ ikonlarından dünyalar ka-
e quel c'a mal suo grado ogn'uom desia.
dar farklıydı.
GLi amotosi pensier, gia vatvı e lieti,
che fien'or, s'a due morti m'avvicino? Yine de aşırı titiz sınıflandırmalara karşı gelinmelidir. Bir kere yenilikçilik
D'una so '1 certo, e '1 altra mi minaccia. devam etti. Formun ve rengin kullanılışında hiçbir yapıt Antonio Allegri'nin
Ne pinger ne scolpir fia piu che quieti (Correggio, 1 4 8 9 - 1 5 3 4 ) , Venedikli Tiziano Vercelli'nin ( 1 4 7 7 - 1 5 7 6 ) ve Jaco-
l'anima volta a quel)' Amor divino po Robusti'nin (Tintoretto, 1 5 1 8 - 1 5 9 4 ) veya Venedik üzerinden Toledo'ya
c'aperse, a prender noi. 'n croce le braccia. ulaşan Giritli Domenico Theotocopuli'nin (El Greco, 1 5 4 1 - 1 6 1 4 ) cesur tualle-
ri kadar yenilikçi olamazdı. Ayrıca ilk önce Burgonya'da hâkim olan Kuzey
Avrupa sanatı kuvvetle bağımsız bir yolda gelişti. Albrecht Durer ( 1 4 7 1 -
(Hayatım ! fırtınalı denizlerde kırık dökük bir gemiyle / tüm kötü ve dindar ey-
1 5 2 8 ) , Nurembergli Lucas Cranach ( 1 4 7 2 - 1 5 5 3 ) , peyzaj ressamı Regensburg-
lemlerimizin hesabım vermek için / çağrıldığımız ortak limana ulaştı / Sanalı ido-
lu Albrecht Altdorfer ve portre ressamı Augsburglu Hans Holbein etrafında
lüm ve hükümdarım yapan / sevilen fantezi nereden geliyor / Artık bir hata yığını
oluşan Alman okulu, güneyle temas halindeydi, ancak etkilenmekten çok
olduğumu biliyorum / ve her insanın kendi zararına bir şeyleri arzuladığım / Bir
uzaktı. Son olarak süregelen ortaçağ gelenekleriyle daha yakın bir bağlantı
zamanlar hafif ve neşeli olan o aşk düşünceleri / şimdi iki ölüm bana rahat vermi-
içinde olan güçlü ve özgün sanatçıları hesaba katmak zorundayız. Bunların
yorsa ne olacak? / Diğeri sıkıntı verirken, birinin kesinliğini biliyorum / Ne resim
arasında Almanya ve Polonya'da çalışan olağanüstü mihrap oymacısı Veit
ne de heykel gerçek bir sükun veriyor / ruhum bizi bağrına basmak için haçta
Stoss veya Wit Stwosz'u ( 1 4 4 7 - 1 5 3 3 ) , Grûnewald'in gizemli ustasını ( 1 4 6 0 -
kollarını açan / ilahi aşka doğru dönüyor,) 12
1 5 2 8 ) , Cehennem vizyonlarıyla fantastik Hollandalı Hieronymus Bosch'u*
(ölümü 1516) veya Flaman "köylü hayatı" ressamı Yaşlı Pieter Bruegel'i (y.
Rönesans düşüncesinde eğitim çok önemli bir role sahipti. Hümanistler, Yeni 1 5 2 5 - 1 5 6 9 ) sayabiliriz.
İnsanı yaratmak için okul çocukları ve öğrencilerle işe başlamak gerektiğini
Rönesans mimarisi genellikle Gotik üsluba gösterdiği tepkilerle kendini
biliyorlardı. Vittorino da Feltre'den Erasmus'un Bir Prensin Eğitimi'ne kadar
gösterir. En erken örneği Pazzi Şapelinde ( 1 4 3 0 ) görülen Floransa "klasik üs-
eğitimle ilgili tezler ve deneyler çoğaldı. Onların ideali Hıristiyan eğitiminin
lubumu birçokları beğeniyordu, Andrea Palladio'nun ( 1 5 1 8 - 1 5 8 0 ) klasik vil-
temel sistemini korurken, gençliğin hem zihinsel hem de fiziksel yeteneklerini
laları Avrupa soyluları arasında takıntı durumuna gelmişti. Çok güzel resim-
geliştirmekti. Bu amaçla Yunancanın ve Latincenin yanı sıra jimnastik dersleri
lendirilen ve Venedik'te basılan Quattro Libri della Architectura (l570) adlı
başladı. Mantova'daki Vittorino akademisi genellikle bu yeni tarzın ilkokulu
eseri bütün saygın kütüphanelerde yerini almıştı. Barut tozu kalelerin modası-
olarak kabul edilir. Dana sonraki örnekler arasında Londra'da yeniden kuru-
nın geçmesine neden olduğunda, inşaat fonları özellikle Loire'da aristokratla-
lan St Paul Okulu ( 1 5 1 2 ) bulunmaktadır.
rın oturduğu bölgelerdeki muhteşem saraylara, belediye idaresinin gururunu
Rönesans müziği, Missd için çok sesli bestelerin yanı sıra laik koro müzi-
yansıtan kasaba evlerinin önündeki anıtlara, Almanya ile Hollanda'daki ke-
ğinin ortaya çıkmasıyla kendini gösterir. Büyük ustalar, Josquin des Prez
merli meydanlara ve Amsterdam'dan Ausburg'a, Leipzig'e ve Zamosc'a kadar
( 1 4 4 5 - 1 5 2 1 ) ve çalışmaları Fransa'da olduğu kadar İtalya'da da ödüllendirilen
İtalyan tarzı resmi kent binalanna harcanmaya başladı,
Clement Jannequin ( 1 4 8 5 - 1 5 5 8 ) , sesle manzaralar çizdiler. Jannequin'in Les
Rönesans edebiyatının en temel özelliği dünyaya her açıdan yepyeni bir
Oiseaux, Les Cris de Paris veya La Bataille de Marignan gibi parçaları neşe ve
üslupla bakan yerel dillerin kullanılmasında görülen patlamaydı. Hümanistle-
enerjiyle doludur. Madrigal sanatı uluslar arası bir lavtacılar okuluyla devam
rin deneme olarak yaptıkları çalışmalar, on altıncı yüzyılda yerini tam anlamıy-
ettirilerek, büyük ölçüde yayıldı.
la gelişmiş ulusal edebiyatlara bıraktı. Aslında halk dilinde yazılmış popüler bir
Rönesans sanatı üzerine ders kitapları, konuyu birbirinden kesin çizgiler-
edebi geleneğe sahip olmak modern ulusal kimliğin anahtar unsurlarından biri
le ayrılan üç döneme ayırma eğilimindedir. On beşinci yüzyılın Erken Röne-
sansının ardından on altıncı yüzyıl ortalarında "ulaşılan uyum" ile Geç Röne-
* Orijinal metinde Bosoh'un Hollandalı olduğu bildirilmiştir. Oysa kendisi B o i s - l e - Ö u c d o ğ u m -
sans ve ondan sonraki taklitçi aşırı üslupçuluk gelir. Büyük yenilikçiler lu bir F l a m a n d ı r Ce.rı.).
olacaktı. Bu gelenek Fransızcada Pléiade şairleri, Portekizcede Luiz de Camo-
ens ( 1 5 2 4 - 1 5 8 0 ) , Ispanyolcada Miguel Cervantes ( 1 5 4 7 - 1 6 1 6 ) , Felemenkçede Bireyciliğin kökleri Platonculukia. Hıristiyan ruh u;o loi isinde ve ortaçağ felse-
Anna Bijns ( 1 4 9 4 - 1 5 7 5 ) ve J o o s t van den Vondel (doğumu 1587), L e h ç e d e j a n fesinin nominalizminde saplanmıştır. 2 Fakaı ana dalga Bıırckhardl'ın parlak bireyle-
Kochanowski ve Ingilizcede Elizabeth dönemi şairleri ve oyun yazarları Spen- riyle karakterime ettiği Rönesans ile birlikle geldi. İnsana duyulan kıilürel ilgi. kişisel
ser, Marlowe ve Shakespeare tarafından kuruldu. Geleneğin daha eski ve güçlü vicdana duyulan dini ilgi ve kapitalist girişimciliğe duyulan ekonomik ilgi hep birlik-
olduğu İtalyancada ise Ludovico Ariosto ( 1 4 7 4 - 1 5 3 3 ) ve Torquato Tasso te bireyi merkeze koydu. Aydınlanma bocke ve Spinoza ile başlayarak, "bireyin öz-
( 1 5 4 4 - 1 5 9 5 ) tarafından güçlendirildi [SINGULARISA gürlüğü" ve "insan h a k l a n " konusunu Avrupa kültürünün orlak diline katılana ka-
Avrupa'nın dilsel topluluklarının hepsi de ciddi bir edebiyat külliyatı d a r inceden inceye işledi.
oluşturamadı. Geride kalanlar, özellikle Almanya, Rusya ve Balkanlarda hâlâ On dokuzuncu yüzyılda bireyci leorı birkaç farklı yol üzerinde gelişti. Kani kı-
dini arayışlarla meşguldüler. Alman edebiyatı Luther'den başka çok az dev çı- sıtlamaya ugramaksızın kişisel çıkarların peşinde koşulmasının ahlak dışı olduğunu
kardı. Sebastian Brant'in ( 1 4 5 7 - 1 5 2 1 ) hicivli Narren şehidi veya "Deliler Gemi- belirtmişi! ve bireylerle toplumun birbiriyle çelişen çıkarlarını uzlaştırma görevi Öz-
si" ile Christofeis von Gremmelshausen'in ( 1 6 2 5 - 1 6 7 6 ) sabıkalılar arasında gürlük Üzerine, (1850) adlı eseriyle John Stuart M i l l e düştü. S o c M s m e ct liberie'de
geçen romanı Simplicissimus'u arasında, dinsel risaleler ve Doktor J o h a n n Fa- (1898) Jean Jaurès sosyalist terimlere başvurarak benzer bir denemeye girişti. Vine
ııstus'un öyküsü gibi popüler Volksbüclıer'lerin (halk için yazılan kitaplar) öte- de her zaman aşırı olanı takip etmeye hazır insanlar vardı. Birey ce MiilkiyetH 1844)
sinde kayda değer bir şey yazılmadı [ F A U S T U S ] , Orta Avrupa'da ise önemli adlı eserinde Max SU m e r "ulus", "devlet" veya "toplum" gibi her türlü kolektifi iği
bir edebiyat dalı uluslararası bir dil olan Latincede yazılmaya devam etti. Dan- küçümsüyordu. Sosyalist Düzende insan Ruhu (1891) adlı çalışmasında Oscar Wil-
te ve Peırarca'dan sonra, yeni Latin şiirinin en önde gelen temsilcileri arasında de ise yaratıcı sanatçının mullak haklarını savundu: "Sanal dünyanın bugüne kadar
Kutsal Roma İmparatorluğunun ilk şairi azamı Alman Conrad Pickel, namı di- gördüğü bireyciliğin en yoğun ifadesidir."
ğer "Celtes" ( 1 4 5 9 - 1 5 0 8 ) , Macar lanus Pannonius ( 1 4 3 4 - 1 4 7 2 ) , İtalyan Fra- Virminci yüzyılda hem komünizm hem faşizm bireyi kıiçümscdi. Demokratik
castorius ( 1 4 8 3 - 1 5 4 8 ) ve Alcîati ( 1 4 9 2 - 1 5 5 0 ) ve Polonyalı Dantiscus ( 1 4 8 5 - devletlerde bile. abartılan hükümet bürokrasileri hizmet etmek için yaratıldıkları ki-
1548) ile lanicius ( 1 5 1 6 - 1 5 4 3 ) bulunuyordu. şilere genellikle zulmettiler. Yen) liberal tepki 1920'lerin "Viyana Okulunda" hız ka-
Rönesansın Kilise reformlarına yönelik daha eski hareketle ortak bir yant zandı. l i d e r l e r i n i n l ü m ü |Karl Popper (doğumu 1902), l.udwig von Mises (1881-
olduğu açıkça ortadaydı. Hümanistler ve geleceğin reformistleri hem fosilleş- 1973) ve Friedrich von llayek (doğumu 1899)| göç a t i l e r . Ilayek'in Serflıgc Giden
miş Kiliseyi devlet işlerine karıştıran tavırlar karşısında yıpranıyor hem de yö- Yol (1944) ve Bireycilik vc Ökonomik Düzen (1949) adlı eserleri savaş sonrası yemi
netimdeki hiyerarşinin kuşkularından zarar görüyorlardı. Ayrıca Yeni Ahit'in tutucuları eğitti. Ateşli bir öğrenci bir keresinde hiddetle şöyle ilan ediyordu: "Top-
eleştirel incelenmesini destekleyerek, her iki grup da yeni gelen nesli ilkel Hı- lum diye bir şey yoktur."-*
ristiyanlığın kaybolmuş erdemlerini düşlemeye zorladı; tıpkı diğerlerinin kla- Bu lürden aşırılıklar vatandaşı sadece bir mal, hizmet ve hak tüketicisi olarak
sik eski zamanların kaybolan çağım düşlemesi gibi. Bu bağlamda, her ne kadar sunmak eğilimindeydi. Politika bir "yakınmalar k ü l l ü r i ı ' n e doğru yozlaşma tebdilini
pek iç açıcı bir benzetme olmasa da, "Erasmus'un yumurtayı yumurtladığı ve taşıyordu. Belirli bir noktada bunun lam karşıtı olan eğilim, aynı derecede saygıde-
Luıher'in kuluçkadan çıkardığı" söyleniyordu. ğer olan görev geleneği içinde kendini yeniden öne sürmekteydi. 4

SINGULARIS
Reform asvon: Buna rağmen Reformasyonu basitçe Rönesansın bir devamı ola-
BİRKYCİL1K genelde "Batı uygarlığının" doğasında var olan özelliklerden biri olarak rak görmek mümkün değildir. Hümanizmadan farklı olarak, refornıasyon or-
kabul edilir. Miclıel de VlonLaignc. oncu bireycilerden biri olduğunu rahatlıkla iddia taçağın en derin iman geleneklerine hitap ediyordu ve sadece bilginleri değil
edebilirdi: kitleleri de etkileyen dini bir yeniden canlanma dalgası üzerinde ilerliyordu.
Katolik Kilisesini bozulmamış durumda tutmak için elinden geleni yapan ve
Dünyadaki en bttyiik şey ııasıl kentline aıl olacağını bilmektir. Herkes önündeki şeye ba- reform hareketinin bir kolu dağılmaya başladığında, arınmış ve birleştirilmiş
kar. l-'akat İmi kendi içime bakıyorum. Kendimin dışında lıiçbir kaygım yok. Sürekli olarak bir din için yürüttükleri kampanyayı iki misli güçlendiren insanlar tarafından
kendi hakkımda dıişı'iniip itişmiyor, kendimi konimi ediyor, kendimin tadına bakıyorum... başlatılmıştı. İnsanın tolerans gösterme özelliğiyle hiçbir ilgisi yoktu. Bu yüz-
Topluma kısmen bir şeyler borçluyuz, fakat çoğunlukla kendimize borçluyuz. Kişinin ken- den Rönesansın ve Reformasyonun çtkış noktalarının ortak olması, sonradan
dini başkalarına ödünç vermesi ve yine kendini sadece kendine vermesi gerekir' bunların çok ayrı yönlerde akan nehirlere bölündüğü gerçeğinin gizlenmesine
neden olmamalıdır. Benzer bir bölünme Kilise reformu hareketinde de gelişti.
Geniş kapsamlı dinsel bir canlanma olarak başlayan şey, zamanla sonraları Ka- rak o günün nazik hümanistlerine karşı ç o k az sabrı vardı. G ö r ü l m e d i k bir şe-
lolık Reformu ve Protestan Reformu olarak bilinen iki ayrı ve birbirine düş- kilde zalim ve aksi bir insandı. Kullandığı sözcükler genellikle bir daha ağza
man harekete bolündü. alınacak gibi değildi. O n a göre Roma cinsel sapıklığın merkezi ve Mahşerin
On beşinci yüzyılın sonunda açıkça görülen dini canlanma, büyük ölçüde Canavarıydı.
ruhban sınıfının çöküşünden duyulan popüler nefret ve bıkkınlıkla yönlendi- Luther'in öfkesi Almanya'da J o h a n n Tetzel adında affedilme sertifikaları
riliyordu. Genel Ruhani Meclisin her on yılda bir toplantıya çağrılacağı ilan satan bir biraderin onaya çıkmasıyla doruk noktasına ulaştı. Tetzel, emrinde-
edilse de, Kilise 1430'lardan beri bunu bir kere bile yapmamıştı, St Vincent ki lerin papalığın kasalarına büyük miktarlarda paralar ödemesini hiç hoş bul-
Ferrer OP (y.ö. 1455) ve Sienalı Sı Bernardine'den Polonyalı St Casimir'e ka- mayan Saksonya elektörü tarafından bölgeden sürüldü. Böylece Luther, Tet-
dar ( 1 4 5 8 - 1 4 8 4 ) , uzun bir azizler soyunun aziz mertebesine yükseltilmesi bir zel'in teolojık dayanaklarına meydan okuyarak, aslında h ü k ü m d a r ı n ı n izlediği
bütün olarak Kilisede görülen aşikâr aziz yokluğunu azaltamadı. Avrupa pa- politikayı destekliyordu. 31 Ekim 1517'deki Bütün Azizler Yortusu arifesinde
pazlık gibi kutsal değerleri satın alan piskoposların, akrabalarını kayıran papa- Wittenberg kalesi kilisesinin kapısına bu bağışlanma sertifikalarına karşı fikir-
ların, rasgele cinsel ilişkide bulunan rahiplerin, aylak keşişlerin ve hepsinden lerini içeren Doksan Beş Tez adındaki kâğıdı asarak kaderini etkileyen bir
önemlisi Kilisenin müthiş dünyevi zenginliğinin öyküleriyle çalkalanıyordu. adım attı.

Tabii yine yakın gelecekle olacakların habercisi Floransa'dan geldi. Fana- Bu ünlü meydan o k u m a hareketi birkaç sonuç verdi. Birincisi, Lutlıer
tik birader, Fra Girollamo Savonarola'nın ( 1 4 5 2 - 1 4 9 8 ) vahşi cehennem ateşi kendisini bir dizi açık tartışmanın ortasında buldu, bunların arasında en
önemlisi resmi olarak aforoz edilmesiyle sonuçlanan (Haziran 1 5 2 0 ) Leip-
vaazları, 1490'larda geçici olarak Medici ailesini ülke dışına süren ve sadece
zig'deki Dr von Eck'in yönettiği tartışmaydı. Yaptığı hazırlıklar sırasında Lut-
biraderin yakılmasıyla sonuçlanan bir ayaklanma başlattı. İspanya'da Kardinal
her, Lutherciligin temel tezlerini kaleme aldı (Kararlar, Hıristiyan İnsanın Kur-
Ximenes'in yönetiminde dini disiplin, enerji dolu bilginlikle birleştirildi.
tuluşu, Alman L/Iusutıa Hitaben, Tanrının Kilisesinin Babil Tutsaklığı) ve halkın
1498'de kurulan Alcala Üniversitesindeki yeni ilahiyat okulu, çokdiliı Kitabı
önünde Papalığın çıkardığı Aforoz Kararını, Exurge Domine'yi yaktı. İkincisi,
Mukaddesi ( 1 5 1 7 ) hazırladı. İtalya'da ise Kardinal Giampietro Carafa'nın
bu olaylardan sonra Alman siyaseti Luther'in cezalandırılmasını savunanalarla
( 1 4 7 6 - 1 5 5 9 ) yönetiminde, geleceğin IV. Paulus'u ve 1511 'deki İlahi Aşk Kilî-
karşı çıkanlar olarak ikiye bölündü. 1 5 2 1 ' d e İmparator V. Kari, Luther'i
sesi'nin (Oıatoire), yani Romalı kilise mensuplarının sözü geçen topluluğunun
Worms'daki İmparatorluk Konseyi önünde konuşması için çağırdı. Cons-
kurucusu, kendilerini diğerleriyle birlikte yoğun iman uygulamaları ve hayır tanz'daki Hus gibi Luther de kendisini metanetle savundu:
işlerinin yer aldığı bir sisteme bağladılar. Bunlardan ne keşiş ne de birader
olan kilise mensuplarının bir dizi yeni Katolik dinsel örgütü doğdu (bunların Andığım Kulsal Metinlerin e ikisi alımdayım; vicdanım Tanrının Sözünün tutsağı-
arasında Theatineleri ( 1 5 2 3 ) , Barnabiteleri ( 1 5 2 8 ) , Cizvitler! ( 1 5 4 0 ) ve Orato- dır. Hiçbir sözümü geri alamam ve almayacağım, çünkü vicdana karşı hareket eı-
irecılan sayabiliriz). ıııck ne güvenli ne de dürüstçedir... Hier stelle ich. Iclı k<3»ın nidıt anders (İşte bu-
Dini canlanmanın etkileri Rodrigo de Borgia (IV. Alexander, 1 4 9 2 - 1 5 0 3 ) rada duruyorum. Başka türlüsünü yapamam).
ve Giuliano della Rovere'nin (II. Julius, 1 5 0 3 - 1 5 1 3 ) papalıkları sırasında Kili-
senin ününün en kötü olduğu zamanlara denk geldi. Alexanderen tutkuyla Bundan sonra Sakson Prensin adamları tarafından gizlice götürülerek Wart-
bağlı olduğu şeyler altın, kadınlar ve piç çocuklarının kariyerleriydi. J u l i u s "iç- burg Kalesine saklandı. Luther aleyhinde Konseyin verdiği aforoz kararı uygu-
ten gelen bir savaş ve fetih aşkını" yüceltti; kendisi tam zırh kuşanarak savaşa lanamadı. Dini protesto politik bir isyana d ö n ü ş m e y e başlamıştı.
katılan, San Pietro'yu yeniden inşa eden ve Papalık Devletlerini kuran papa Almanya 1 5 2 2 - 1 5 2 5 yıllarında iki önemli kargaşanın patlamasıyla çalka-
olarak anımsanır. 1508'de Almanya'da "günahların pişmanlık getirerek affedil- landı: Trier'de İmparatorluk şövalyelerinin kavgası ( 1 5 2 2 - 1 5 2 3 ) ve Bavye-
ra'daki Waldshut'ta başlayan Köylüler Savaşının ( 1 5 2 4 - 1 5 2 5 ) yarattığı şiddetli
mesinin" satışı (Arafta cezalandırılmaktan kurtuluşu garantileyen kâğıt sertifi-
toplumsal çalkantılar. Luther'in kiliseyi yenilgiye uğratması siyasi otoritenin
kalar) yoluyla savaşlarının maliyetini ve San Pietro'nun inşaatını ödemeyi
de yenilgiye uğratılmasmda rol oynamış olabilir; fakat kendisi Köylülerin
planlarken, Roma, Saksonya'da bulunan Wittenberg'den Augustinus tarikatın-
"başbakanı" W e n d e l i n Hippler'in yayımladığı "on iki maddeye" hiçbir sempati
dan genç bir keşiş tarafından ziyaret edildi. Martin Luther gördükleri karşısın-
duymuyordu. İsyancı çeteler Thuringia kadar kuzeye ilerleyince, Luther kesin
da dehşete kapıldı. "Ahlak bozukluğu bile" diye yazdı, "mükemmelliğe ulaşa-
bir şekilde toplumsal düzeni ve prenslerin haklarını savunarak, KatiI ve Hırsı;
bilir." 1 3
Koylu Sürülerine Karşı adlı eleştirisini yayımladı. Köylü isyanları böylece bir
Böylece Luther ( 1 4 8 3 - 1 5 4 6 ) on yıl içinde kendini ilk "Protestan" isyanı- kan gölü İçinde yok edildi.
nın başında buldu. Wittenberg'de ilahiyat hocası olarak verdiği dersler "sadece Luıherci isyan İmparatorluk Diyetinin sonraki üç o t u r u m u n d a kesin şek-
inançla haklı çıkmanın mümkün olduğu" öğretisinin birkaç yıldır olgunlaş- lini aldı. İmparatora karşı çıkanlar, imparator Fransa ve T ü r k l e r e karşı sürdü-
makta olduğunu gösterir; dahası, kendi içsel kanılarıyla boğuşan bir adam ola- rülen savaşlarla ülke meselelerinden uzaklaşmışken, k o n u m l a r ı n ı güçlendirme
fırsatını değerlendirmeyi bildiler. 1526'da Speier'deki Diyetin Geri Çekilme
Beyanında ünlü din işlerinde prensliğin özgürlüğü formülünü m e t n e katmayı bu inananlar cemaatinin teolojik öğretisinin ayinsel karşılığı olacaktı. Luther toplu
başardılar: Cuius regio, eius religio (yönetme hakkı kimdeyse dini belirleme olarak miizik yapılmasına son derece önem verdi. Formula Mıssae'sı (1523) rlaha
hakkı da ondadır). 1529'da Speier'deki ikinci Diyet toplantısında, resmi olarak sonraki İsveç ayini için temel oluşturarak l.atinee Missa'y\ yeniden yapılandırdı. Öğ-
kendilerine adlarını kazandıran Protestolarını sundular ve Geri Çekilmenin rencisi J. Walter tarafından yayımlanan Geystliehe Gesangk Buchlein (1526) çok
iptal edilmesinde ısrar ettiler. 1530'da Ausburg'da inançlarını içeren ölçülü bir sesli korolar için bir arılolop haline geldi. I 5 2 5 ' t e dünyanın ilk müzik matbaasını
özet sundular. M e l a n c h t h o n tarafından hazırlanan bu Ausburg İ k r a n , Protes- VV'itienberg'le kurdu. Deutsche Messe und Ordnung Gottesdienst (1526) adlı çalışma-
tanların manifestosuydu; bundan sonra hoşgörüsüz bir İmparator Nisan sı ana dilde söylenen bir Missa türü oluşturdu Bu çalışma I lusçu ilahi "Jesus Chris-
1531'i teslim olmaları için son tarih olarak belirledi. Yanıt olarak Protestan tus, unser Heiland"m bir versiyonu ile sona eriyordu. Heinrich L u f f l ' u n t'jıehiridı-
prensler silahlı Schmalkalden Birliğini oluşturdular. Ve böylece Katolik ile on'u (yine 1526) o güne kadarki ilk toplu ilahı kitabıydı. Worms Diyetinden sonraki
Protestan kampları kesin bir çizgiyle belirlenmiş oldu [GESANGJ. beş yıl içinde. Lutlıer'in izleyicileri iyi bir müzik donanımına sahip olmuşlardı.
butlıcrci müzik geleneği uzak erimli sonuçlar verdi. İler kilisenin cemaati kendi
şarkıcısını (caınor), orgcusunu, koro okulunu ve eğitimli şarkıcılarla çalgıcılar grubu-
GESANG nu devam ettirmek zorundaydı. Sonuç olarak Almanya'nın Avrupa'nın en iyi müzik
eğitimi almış ulusu, yani Avrupa'nın laik müziğinde en zengin kaynak olmasında
VIARTIIM LUTIIER'IN kırkıncı mezmurun tefsiri -"Tanrı bizim sığınağımız ve gücü- önemli bir rol oynadı. Dahi J. S. Bach. Luı.lıercilikıen daha bereketli toprak bulamazdı.
müzdür"- ilk kez J. Klug'un 1529 tarihli Gt.'ssnghuch'unĞa müziğe aktarıldı. "WİUcn- Almanya'nın müziksel saygınlığının kökeninde Alman dilinin ve ritimlerinin
berg bülbülü "nü kilise reformcusu ve ilahiyatçı olduğu kadar bir şair ve besteci ola- yanığım ileri süren bir hipotez vardır. Bu, doğru ya da yanlış olabilir, l-'akaı 1525'te
rak gösteriyordu. Zamanla Hıristiyan repertuarında belki de en önemli ilahi oldıi: bıı t her'in şu sözleriyle karşılaşırız: "Metin notalar, aksan, melodi ve performans ger-
çek a n a d i l d e n ve onun yansımalarından gelişmelidir". Luther'in halk dilinin kullanıl-
masına verdiği önem Alman eğitim sistemini derinden etkiledi. Luther. Waller. Rhavv
ve Heinrich Sehutz'un (1585-1672) ilahileri ve ayınSeriyle daha sonraki Bach,
l l a y d n . Mozart. Beethoven, Schubert ve Brahms'ırı muhteşem eserleri arasında do-
laysız bir bağlantı vardır.'
İzole edilmiş durumdaki Luther geleneğini kutlamak kuşkusuz Katolik miıziğe
ve çeşitli Hıristiyan geleneklerinin zengin etkileşimlerine ihanet etmektir. Ancak "Ka-
tolik çok sesliliği" üzerindeki yasağı. Cenevre Mezamirhı (1562) metrik eş perdelilik
koleksiyonu d u r u m u n a düşüren Kalvinizmin steril müziğine bir bakış almak. Lut-
her'in müzik üretimindeki etkileyici üslubunu görmek için yeterlidir.
İngiltere Kilisesi. TaIIis. Gibbons ve Byrd taralından başlatılan harika bir gele-
nek geliştirerek Uııher'in müzikalitesini birçok yönden paylaştı. Sonraları Chapel
Royal soylularından olan Waith a m Manastırının bir keşişi tarafından bestelenen
Tallıs's Canon büyüleyici basilliğiyle Kıtı' Teste B u r g u n Anglikan karşılığıdır ve ek
Ein' fesie Burg ist unser God Tanrımız hâlâ güvenli dayanağım izdir
olarak sekiz parçalı bir şarkıdır:
ein gute Wehr und Waffen Güvenilir bir kalkan ve silahtır;
Kr hilft uns frei aus aller Not. Şimdi sizi tutsak alınış olan, TALLIS KANONU 8 8 8 8 ( İ M )
Die uns hat betroffen. Bütiin kötülüklerden kurtulmamıza
yardım eder.
Der alte boeseKeind Cehennemin eski Prensi
Mit Ernst er's letzt meint, Amacı yenilse de yükseldi artık;
gross Macht und viel List, Bu sırada o
sein grausam Ruestung ist Güçlü bir beceri ve güç sergiledi
auf Erd ist nich seins gleichen.1 Dünyada ise hiçbir dostu yok. 2 -J-z
İW=F M ^ M

Bir keşiş olarak huther kilise müziğine yabancı değildi. Güzel tenor bir sesi vardı ve
herkesin kilisede şarkı söyleme zevkini paylaşmasını istedi. Müziksel katılım, bütün
Bu gccc şükürler olsun sana Tanrım ve Baptistler, Üniteryenler (teslis öğretisine karşı gelen inanca dayanan bir Hı-
Işığın verdiği l ü m nimetler için ristiyan mezhebi) ve Quaguerlar dahil olmak üzere sayısız on yedinci yüzyıl
Ne olur Kralların Kralı tut beni seklinin ataları olarak varlıklarını sürdürdüler. İlk yıllarda sık sık, bin yıllık
İler şeye kadir kanatlarının allında. 1 barış ve selâmet devresine inanan ortaçağdan kalma görüşlerin mirasçıları
olan ve günümüzde ayrı bir dinin üyeleri olarak kabul edilen bir dizi mistik
Aynı şekilde bıılher gibi kolaylıkla çok sesliliği benimseyen Ortodoks Kilisesi- Spiritüalist gruplarla karıştırıldılar. Spiritüalizmin kurucuları arasında Bavye-
nin muhteşem müzik geleneğini de görmezden gelemeyiz. Burada müzik aletleri Hac- ralı Hans Denek (doğumu, 1527), Savabyalı Sebastian Franck ( 1 4 9 9 - 1 5 4 2 ) ve
rine konulan yasak, koro şarkısına son derece özel hır uzmanlaşma getirdi. Katolik Silezyalı Caspar Schvvenkfeld ( 1 4 9 0 - 1 5 6 1 ) bulunuyordu.
Kilisesi her zaman müzik aletlerinin eşlik etmesine izin vermişti. Günümüze kadar
gelen alet en eski kilise orgu 1320 tarihli Valais'dekt Sion'da hâlâ kullanılmaktadır.
Ancak Rusya veya Ukrayna'da çok seslilik sadece insan sesiyle sağlanmak zorun-
daydı; böylece müziği takdir etliği kadar yapmaya da hazır bir kültür doğurdu. Bu HOL İZM
anlamda Çaykovski de tıpkı Bach gibi bir tesadüf değildi.
ŞUBAT 1528'DE muhteşem "Dr Paracelsus"; yeni atandığı Basel'in kent hekimi gö-
revini kaybetti. Üniversiteden kovulmuştu, eczacılar loncasına saldırıda bulunmuştu
ve bir piskoposu kendisine tam muayene ücretini ödemediği için mahkemeye vermiş-
Bu arada Lutherci protesto hareketi, her biri Protestanlığın kapsamını genişle- ti. Devletle yüksek rütbeli bir memuru, taraf tuttuğu için halk önünde suçladığında
ten bir dizi paralel olayla güçleniyordu. 1518'de isviçre'de Erasmus'un dengi, tutuklanmayı göze aldı ve kaçlı. Fikirleri daha sonraki çağm bilimsel olduğu söyle-
Zürih'te "halkın rahibi" Helenist Huldrych Zwingli ( 1 4 8 4 - 1 5 3 1 ) hem dini ör- nen tıbbı için öldüğü kadar o günlerin skolastik tıbbı için de kabul edilir türden değil-
gütlenme hem de öğreti yüzünden Roma Kilisesine meydan okudu. O da Lut- di.
her gibi işe bağışlanma sertifikalarının kötülüğünü ortaya dökerek başladı ve Paracelsus olarak bilinen Philippus Aureolus Thcophraslus Bombastus von
Luther'in inançla bağışlanma kavramına katıldı. Fakat aynı zamanda piskopos- Hohenheim (1493-1541) S c l w y z kantonunda yer alan Kinsiedcln'de doğdu, hullıer,
ların otoritesini reddetti ve Missa'nın basit ve sembolik bir törenden başka bir Erasmus ve Mıchelangelo'nun çağdaşıydı. 1524*lc Ferrara'daki tıp fakültesinden
şey olmadığını anlattı, isviçre Konfederasyonunu bölen beş Katolik orman mezun olmuştu. Ancak yüksek ihtisas yapmadan yedi yılını yolculuk ederek geçirdi
kantonuna karşı yapılan savaşta, Protestan bayrağını taşırken 1531'de Cap- ve şifalı bitki satıcılarının, çingelerin ve büyücülerin ilmini öğrendi ve hayalını zana-
pel'de öldürüldü. Yerel dinsel örgütlerin demokratik kendi işlerini kendileri atkârlık sayılan berber-cerrahlıkla kazandı. İspanya. Portekiz. Rusya. Polonya. İs-
yönelme hakkını talep eden önemli bir Protestan akımı başlattı [ H O L l Z M ] . kandinavya. İstanbul. Kırım ve muhtemelen Mısır'a gitti. Daha önceleri Katolik oldu-
1521'de Saksonya'daki Zwickau'da çocukların vaftizini reddeden bir Hı- ğundan genellikle Anabaptisller ve Özgür Ruh Kardeşliği gibi radikal sekilerle
ristiyan mezhebi (Anabaptist) ya da "yeniden vaftizciler" ortaya çıktı. (Roma arkadaşlık kurdu. İsyankâr köylüleri desteklediği için l 5 2 5 T e Salzburg'ta tutuklan-
Kilisesinin otoritesini tanımadıklarından, bütün insanların yeniden vaftiz edil- dığında idam edilmekten zor kurtuldu. Basel'in yanı sıra. uzun süre konuk olarak
mesi gerektiğini savunuyorlardı.) Ayrıca Evangelist ilkelere dayalı ideal bir Hı- kaldığı yerler Strasburg. Nuremberg. Sı Gailen, Tyrol'daki Meran. Sı Moritz. Bad
ristiyan cumhuriyeti kurmak amacıyla yerleşik politik otoriteye de meydan Pfeifers, Augsburg. Moravya'daki Kromau, Bratislava. Viyana ve VillachTı. İlahiyat-
okudular. Bu hareket çeşitli gruplaşmalar ve fikirlerle kendini gösterse de, tan büyüye kadar her konuda bol bol eser bırakmış bir yazardı; bunların arasında
hepsi ant içmeyi, özel mülkiyeti ve şiddeti reddediyorlardı. İsa'nın İnsan Ola- en önemlisi Opus Paramirium{ 1531) ya da "Mucizelerin ötesindeki Vapıt'ıı.
rak Bedene Bürünmesini reddettikleri de söyleniyordu. T ü m ü de Luther tara- Paracelsus tıbbi bilginin eski metinlerden elde edilebileceği yolundaki egemen
fından kınandı. Bir liderleri, Andreas Carlstadt ( 1 4 8 0 - 1 5 4 1 ) Wittenberg'de olan inancı reddetti. Basel'de Avicenna'nııı eserlerini yakan bazı öğrencilere katıl-
Luther'in meslektaşıydı. Diğeri, Thomas Münzer ( 1 4 9 0 - 1 5 2 5 ) Köylü Savaşları- mıştı. Bunun yerine o, bir yandan pratik gözlemler ve diğer yandan "dört d i r e k ' e
nın bastırılması sırasında yandaşlarıyla beraber öldürülmüştü. Bir başkası, J o - (doğa felsefesi, astroloji, simya ve "Erdem" (bununla insanların, bitkilerin ve mine-
hann Bockholdt olarak da tanınan Haarlemli J a n , 1 5 3 4 - 1 5 3 5 ' t e Westpha- rallerin doğal olarak beraberinde getirdikleri güçleri kastediyordu)) dayanan öğreni-
lia'daki Anabaptist "Münster krallığının" zalimce yok edilmesinin ardından mi tercih ediyordu. Deneysel olana duyduğu eğilim organ kesilmesi ameliyatları, an-
idam edilmişti. Hem Protestanlar hem de Katolikler tarafından reddedilen ve tisepsi. homeopaıi ve banyo ile icdavi gibi bilimsel konularda bir dizi parlak
zulmedilen Anabaptistler, Hıristiyanlığın ilk kökten dincileriydiler. Sonraları incelemeyi ve teknikleri kazandırdı. Diğer fikirleri ise onu sülfür, tuz ve cıvaya daya-
Frieslander Menno Simons'un ( 1 4 9 6 - 1 5 6 1 ) liderliğinde yeniden toparlandılar nan alternatif bir biyokimya sistemine götürdü ve ona hiç silinmeyen büyücü ıınva-
görüşünü kabul etti; fakat takdiri ilahi öğretiyi şoke edici olduğu kadar yeniy-
nını kazandırdı. Dörı yüz yıl sonra bile Avrupa'da hekimlik mesleği, onun holisıik re-
di de. İnsanlığı önceden Lanetlenenler ve Seçilmişler olarak bölünmüş bir kit-
çetesini. yani iyi hekimin çevresel, psikosomatik ve doğa üstü dahil olmak üzere has-
le olarak görüyordu. Bu yüzden öğrencilerine kendilerini savaş halindeki bir
tanın sağlığını etkileyen bütün faktörlerin u y u m u n u sağlamak için çalışması gerekti-
azınlık, düşman bir dünya tarafından kuşatılmış haklı kardeşler topluluğu, ya-
ği ilkesini ele almaya hazır değildi.
ni "Günahkârlar arasındaki Yabancılar" olarak görmelerini öğretti:
Paracelsııs, bırakın genleri ve kromozomları, henüz hiç kimsenin sindirim, do-
laşım. sinir veya üreme sistemlerinin işleyişini anlamadığı bir zamanda yaşadı. Yine
Ainsi les Bourgeois du Ciel n'aiment point le Monde, ni les choses qui sont au
de içğörülerinin birçoğu yüz yıllardır yankısını sürdürüyor:
Monde ... il sécrieni avec le Sage: "Vanité des Vanités; tout n'est que vanité et ron-
ge men t d'Espri ı'.
İleni erkeğin hem de kadının yarım tohumu vardır, ikisi bir araya geldiğinde tam Uir to-
hum oluşturur,,, böl yatağında (amber ya da mıknatıs gibi) çekici tıir güç bulunur... İrade
(Cenneı kentinin sakinleri Dünyayı sevmezler, dünyevi şeyleri de... Bilgeyle bir-
bir kez sabidendikteıı sonra, dölyatagı. kalp. karaciğer, dalak, kemik, kan iızsuların-
likte haykırırlar. "Kibirlerin kibri; her şey sadece kibirden ve ruhun kemirilmesin-
dan... ve bedende bulunan her şeyden kadın ve erkeğin tohumunu kendine çeker. Çünkü
den ibarettir.") 14
[yedenin her parçasının kendine özgü tohumu vardır. Ancak bütün bu tohumlar bir araya
geldiğinde, sadece tek bir tohum meydana gelir. 1
Kilisenin örgütlenmesinde de Calvin'in yenilikleri, Zwingli'ninkilerden çok
daha ilerdeydi. Sadece Kilise ile Devletin ayrılması üzerinde değil, aynı zaman-
da yerel dinsel örgütlerin yetkisi üzerinde durdu. Öte yandan laik idarenin, di-
İngiltere kralı Vtll. Henry 1529'da İngiliz Kilisesini Roma'dan ayıran siyaseti
ni ilkelerden ve Kilise kurumlarının bütün kararlarını uygulatma isteğinden
başlattı. Bunun ilk nedeni Henry'nin erkek bir mirasçıya duyduğu takıntılı is-
esinlenmesini bekledi. Bu nedenle hoşgörü durumlarında VIII. Henri'nin Engi-
tek ve papanın kendisine boşanma izni vermeyi reddetmesiydi. Daha önceleri
zisyonundan daha esnek değildi [ŞURUP].
Luther'i itham ettiği için Fidei Defensor unvanını kazanan Henry'nin dini mo-
tivasyonları pek fazla değildi; fakat Kilisenin ayrıcalıklarına ve mülklerine sal-
dırarak Parlamentoda büyük destek ve olağanüstü maddi avantajlar kazandı.
Annates Yasası ( 1 5 3 2 ) Roma'ya yapılan maddi ödemeleri kesti. Temyiz Yasası
ÜTOPYA
( 1 5 3 3 ) Roma'nın dini kanun yapma hakkını engelledi. Üstünlük Yasası
( 1 5 3 4 ) papanın otoritesini tümüyle hükümsüz kıldı ve Kralı ingiltere Kilisesi-
"HİÇBİR YKRDK"* an lamın ına gelen ütopya sözcüğü. Sir Thomas More taralından
nin tek başkanı mevkine yükseltti. Thomas More veya Kardinal J o h n Fisher
ideal bir hükümet biçimi arayışını anlatan kitabı için 1516'da uydurulmuştu. Yazarın
gibi kararları kabul etmeyi reddedenler vatana ihanetten idam edildiler. On
şehit olmasından sonra 1551 'dc 4 FrulcfuH, pleasant and witiic worke of the best
Madde Yasası ( 1 5 3 6 ) ve Altı Madde Yasası ( 1 5 3 9 ) Roma Missa ayininin ve ge-
slate of a publiquc weale. and oflbe new yle called Utopis (Halkın refahının ve Ütop-
leneksel öğretinin dokunulmazlığına karşı çıktı. Kilise ve Devletin dolaysız
ya denilen yeni adanın en iyi d u r u m u üzerine kapsamlı, hoş ve zeki bir çalışma) adıy-
birliği (daha sonraları Erastiyanizm olarak adlandırıldı) Anglikanlığı, Katolik
la Ingiüzceye ve ayrıca Pransızcaya. Almancaya. İspanyolca ve Italyancaya çevrilen
uygulamalardan çok Ortodoksluğa yaklaştırdı [ÜTOPYA].
kitap çok sattı. More kitapta mülkiyelin ortak olduğu, hem erkeklerin hem de kadınla-
1541'de yapılan ikinci girişimde Jean Calvin ( 1 5 0 9 - 1 5 6 4 ) Cenevre kent rın genel eğitimden yararlandığı ve bütün dinlere izin verilen bir ülkeyi anlatıyordu.'
devletinin kontrolünü ele geçirdi. Luther'den daha radikal kaçak bir Fransız
ütopyacı düşünce, insanın daha iyi bir dünyanın ideal vizyonuna duyduğu de-
olan Calvin, Protestanlığın en etkili kolunun kurucusuydu. Lefevre d'Etaples
rin gereksinimi destekler. Bu tarz Platon'un Cumhuriyet inden Bacon'un Yeni Atlan-
ruhuyla yetiştirilen bir bilgin ve bazen de Katolik bir hukukçu olarak Margue-
tis ve Harrington'un Oceana'sına kadar birçok destekçi bulmuştur. Dystopia veya
rite d'Angouleme'in çevresi tarafından korunmuştu. Sorbonne'un rektörü Nic-
"Kötü Yer"in neden olacağı dehşetleri hayal ederek de benzer şekilde etkilenilebilir.
holas Cap'in Kitabı Mukaddes'in egemenliği üzerine bir vaizini dinledikten
İşte Aldfıus Huxley'nin Cesur Yeni Dünya (1932) veya George Orwell'm Bindokuzyiiz
sonra yeni düşünceye inanmaya başladı. Baskı göreceğinden korktuğundan
Scksendötti 1984) adlı eserlerinin amacı buydu. Yirminci yüzyılda ülopyacıhk genel-
doğum yeri olan Noyon'daki maaşlı papazlık görevinden istifa etti ve Basel'e
de sol kanal fikirleriyle özdeşleşlirildi. Sovyeı Rusya bu akımın takipçileri tarafın-
kaçtı. Orada 1536'da yeni ufuklar açan eseri Institution de la religion ehretien-
dan. genellikle kapitalist demokrasinin kötülüklerinden kurtulmuş modern bir tilop-
ne'i yayımladı.
Calvin, ilahiyat, Kilise ile Devlet ilişkileri, özellikle de kişisel ahlak doğ-
* Orijinal metinde ulopia sözcüğü "no p/ace" ile karşılanmıştır. Kski Yunancanın ou (hayır) ve topos
ruluğu hakkında özgün fikirler geliştirdi. Missfl ayini konusunda Zwingli'nin
(yer)sözcüklerinden Lûrcıilcn utnpla. "yer yok" değil, "hiçbir yerde" anlamına gelir (c.n ).
ya olarak kabul ediliyordu. I 9 1 9 ' d a Amerikalı bir ziyaretçi "Geleceği gördüm" de- Birkaç eyaletçe (özellikle Wurtemberg, Hesse, Anhalt, imparatoru seçme yetki-
mişti, "ve işliyor". Bu tür fikirler "sosyalizm" ve "gelişme" adına işlenen kitlesel kı- sine sahip dukalık olan Saksonya, Neumark ve Pomeranya) ve Bremen'den Ri-
yımların duyulmasıyla artık hoş görülmüyor. Modern liberaller ise daha zahmetli ga'ya kadar Kuzey Alman kentlerinin çoğunda çabucak benimsendi. 1540'da
otan bireylerin durumunu düzeltme göreviyle uğraşıyorlar 2 |HASAT| IVORKUTA). Luther, yeni inancın önde gelen hamisi olan Hesse hükümdarı Philip'e "iyi, işe
Bu kadar kolaylıkla kabul edilmeyen bir başka gerçek de, faşizmin de kendine yarar bir yalan söylemesini 11 tavsiye ederek, ikinci bir eşle evlenmesine göz
özgii ütopyalarının olmasıdır. Zalim fethin ilk devresinin sona ermesinden sonra, bir- yumduğunda uzun süren bir krize girdi. Concord Formülü'ne kadar ( 1 5 8 0 ) ,
çok komünist gibi birçok Nazı de güzel, uyumlu bir geleceği düşledi. Örneğin Kransız katı "Gnesio-Lutherciler" ile daha liberal "Melanchtonianlar" arasında birkaç
yazar "Vercors", Kransız-Alman birliğinin parlak geleceğini dört gözle bekleyen işgal on yıl süren hizipleşmeler oldu. Luthercilik, Danimarka ve Norveç'te "Dani-
altındaki Fransa'da bulunan Alman bir görevlinin düşüncelerini anlatır. "Güzel vc markalı Luther" Hans Tausen'in vaızları yoluyla 1537'de devlet dini haline gel-
Canavar'ın yeniden sahnelen işi olacak." 3 Savaştan sonra birçok demokrat komüniz- di. Danimarka'nın 1604'e kadar Lutherciligi tam anlamıyla kendi dini olarak
me karşı geldiği için Doğu Avrupa'nın komünist hapishanelerine atıldı ve mahkum benimsemeyen İsveç'i kaybetmesinden ve Prusya ( 1 5 2 5 ) ile Livonya'daki
edilmiş Nazi hücre arkadaşlarının hüsrana uğrayan düşlerini dinlemek zorunda kal- ( 1 5 6 1 ) Germen Devletlerinin çöküşünden bu oluşum sorumluydu.
dı. f a ş i s t ütopya, tıpkı komünistlerin ütopyası gibi hatalıydı vc çok fazla acı çekmeye Kalvinizm ise tam tersine devlet politikasından çok, belirli toplumsal
neden oldu. Ancak bunu gerçek bir dürüstlükle düşleyenler de vardı [LETTLAND|. grupların eğilimlerine yanıt verdi. Batı Avrupa'da genellikle yükselen kentsel
burjuvaziye ve Fransa'da soyluların etkileyici bir kesimine hitap etti. Doğu Av-
rupa'da ise hem yerleşik aydın tabakaya hem de kodaman sınıfa hitap etti. İn-
Calvin etik konularda, yandaşlarının derhal tanınmasını sağlayan yeni ve tak- giltere krallığında Kalvinizm 1548'de VIII. Henry'nin ölümünden sonra etki
lit edilmesi olanaksız bir kanun koydu. İyi Kalvinei bir aile bütün zevk ve yapmaya başladı. Çocuk yaştaki kral VI. Edward'm idaresi oldukça kafa karı-
hoppalık davranışlarından kaçınmak zorundaydı; bunların arasında dans et- şıklığı yarattı; benzer durum, özellikle Oxford'ta verilen Protestan şehitlerden
mek, şarkı söylemek, içki içmek, oyun oynamak, flört etmek, parlak giysiler sorumlu aşırı Katolik Kraliçe Mary dönemi için de geçerliydi. Bundan sonra 1.
giymek, eğlendirici kitaplar okumak, yüksek sesle konuşmak ve neşeli, canlı Elizabeth'in yönetiminde Birlik Kararı'nda ( 1 5 5 9 ) kutsal olarak kabul edilen
hareketler bile vardı. Hayatlarında aklı başındalık, kendini kısıtlama, çok ça- Kilisenin Yerleşmesi ve Otuz Dokuz Madde ( 1 5 7 1 ) ; Erasmusçu, Lutherci,
lışma, tutumluluk ve hepsinden öte ruhaniyet hâkim olmalıydı. Seçilmişler- Zvvinglyci, Kalvinist ve geleneksel Katolik etkilerinin sağgörülü bir sentezine
den olmaları görünüşlerinde, tavtrlannda, kiliseye gitmelerinde ve dünyevi ba- ulaştı. Bundan itibaren Anglikanlık her zaman rekabet halindeki iki görüş, ya-
şarılarında kendini belli etmeliydi. Katoliklerin eski günah yüküne, yeni ni Anglo-Kaıolikliğin "Üst Kilisesi" ile Kalvinist Evangelikanların "Alt Kilise-
görünümünü uygun durumda tutma yükünü eklemişlerdi. Sanatta ise Yüce si" için bir şemsiye görevi gördü. Elizabeth'in idaresindeki insafsız zulme rağ-
Tanrının direkt olarak portresinin yapılmasından, bütün mistik sembollerden men, hem resmi kiliseye gitmeyi reddeden Katolikler hem de konformist
ve benzetmelerden kaçınmak zorundaydılar. Tek mutluluk ve rehberlik kay- olmayan Püritenler yer altında varlıklarını sürdürdüler. Püritenler on yedinci
nağını her gün Kitabı Mukaddes'in okunmasında bulacaklardı, işte İngilizce yüzyılda tekrar güç kazandılar ve Cromwell'in İngiliz Uluslar Toplulugu'nda
konuşan dünyanın püritenlik olarak tanıyacağı böyle bir şeydi. ( 1 6 5 0 - 1 6 5 8 ) devleti kısa bir süre kontrol ettiler.

Kalvinist ilkeler tam anlamıyla şekillenmek için 1566'da Zürih'te Zwing- J o h n Knox'un ( 1 5 1 3 - 1 5 7 2 ) çabaları sayesinde Kalvinizm, Presbiteryenlik
li'nin ardılı J. H. Bullinger ( 1 5 0 4 - 1 5 7 5 ) tarafından hazırlanan ikinci Helvetya olarak bilinen bir formda 1560'da lskoçya krallığında tek geçerli din oldu.
İtirafını beklemek zorundaydı. Bu belge İsviçre'den çok uzaklarda bile meyve- Anglikanlıkla suçlansa da lskoçyalı Kirk kendini ayrı tuttu.
sini verdi. Fransa'da Kalvincilere Huguenoilar adı takıldı. Güney ve batıda yer alan
Cenevre'de Calvin'in ardılı, Yunancı bilgini ve ilahiyatçı Theodore Beza daha önceki Albigeois topraklarında ve bütün eyaletlerin kentli halkları ara-
( 1 5 1 9 - 1 6 0 5 ) J a k u b Hermans'ın (Arminius, 1 5 6 0 - 1 6 0 9 ) yandaşları tarafından sında hızla yayıldılar. Din Savaşları sırasında Bourbon Partisinin bel kemiğini
şiddetle karşı çıkılan katı ve determinist bir kader görüşü geliştirdi. Arminius- oluşturdular ve 1685'te son kovulmalarına kadar Fransa'nın dinsel yaşamında
çular özgür irade ve İsa'nın ölümünün sadece Seçilmişler için değil, tüm ina- temel bir rol oynadılar.
nanlar için yararlı olduğu öğretisi üzerinde duruyorlardı. Hollanda'da özellikle Amsterdam, Rotterdam ve Leyden'deki kent sakin-
Protestanlığın yayılması hem sosyopolitik hem de coğrafi açıdan betim- leri arasında Kalvinizmin yükselişi, Batıdaki Katolik eyaletlerle ve Doğudaki
lenmelidir. Birleşik Eyaletlerin bölünmesinde teme) etken oldu. Reformdan geçmiş Hol-
Luthercilik dolaysız olarak bağımsız fikirli hükümdarlara hitap ediyordu. landa Kilisesi 1622'de devlet dini olarak benimsenmesine kadar ülkede en
Var olan sosyal düzeni korurken onların yönetiminin yasallığını onaylıyordu. önemli rolü üstlendi.
Brandenburg Hohenzollerinin din değiştirmesinden aldığı destekle, Heidel-
berg ilmihalini idaresi altındaki herkese kabul ettirdi. Brandenburg-Prusya
hem Kalvinizme hem de Lutherciliğe gösterdiği hoşgörüyle sıradışı bir tutum
12 AGlSTOS 1553'TK bir Cumartesi günü Kutsal lingizisyondan kaçan bir kişi Ce-
sergilemekteydi (FAUSTUS).
nevre'nin Kransız kesimindeki Louyseı kasabasına girdi. Dön, ay önce Kyon'da sap-
kınlık suçlamasıyla tutuklanmış ve Rngizisyon Başkanı tarafından sorgulandıktan Polonya-Litvanya, Bohemya ve Macaristan'da Kalvinizm yerleşik aydın ta-
sonra ölüme mahkûm edilmişti. I lapıshaneden kaçmıştı ve o günden beri gezgin ola- bakanın büyük bir bölümüne hitap etti. Transilvanya ve Cieszyn Dükalığı gibi
rak dolaşıyordu. Amacı Cenevre gölünü geçecek bir kayık bulmak vc Zürih'e gitmek- bazı yerlerde varlığının kalıcı olduğu anlaşıldı. Macaristan'ın Debrecen kenti o
ti. Cenevre Kalvin'in v e Z ü r i h de7,vvinglycilerin kalesiydi. günden sonra "Kalvinist Roma" oldu. Litvanya'da Avrupa'nın en büyük toprak
sahipleri olan Radzivvill'ler dahil nüfuzlu tabakanın çoğunun dostluğunu ka-
Tutuklanmasından önce. kaçak Vicnne Başpiskoposunun hekimi olarak işe
zandı.
alınmıştı. Navarre'da doğmuş, Toıılousae. Paris, Louvain ve Monıpellier'de eğilim
görmüştü. Birkaç tıbbi incelemenin. Ptolemiaus'un Coğrafyası üzerine bir inceleme- Protestanlığın etkileri Avrupa tarzı hayatın her alanında gözlemlenebilir.
nin ve iki aııti-Tcslisçi Lcolojik eserin (Dc Trinitaıis Cironbus (1521) ve anonim Kitabı Mukaddes okumanın gerekli olduğunu vurgulayarak, Protestan ülkele-
Christiaııismi restitvtio ( 1553)} yazarıydı. Son sekiz yıl içinde bir kez karşılaştığı Cal- rinde verilen eğitime ve dolayısıyla halkın okur yazarlığına önemli bir etkide
vin'le belirli bir hınçla mektuplaşmışlı,' bulundu. Ekonomik alanda girişim kültürüne ve dolayısıyla kapitalizmin yük-
Pazar günü, atını sattıktan sonra Cenevre'ye yürüdü. La Rose'da bir oda selişine en önemli katkıyı yaptı. Politikada ise hem devletler arasında hem de
buldu ve öğleden sonra ibadetini yapmaya gitti. Ancak kilisede birileri tarafından ta- devlet içi rakip gruplaşmalar arasındaki mücadelenin en önemli dayanağı ol-
nındı ve kent yetkililerine ihbar edildi. K n e s i sabah olduğunda. Katolik Kngizisyon du. Katolik dünyasını ikiye bölerek, Roma Kilisesini defalarca ertelediği re-
görevlisinin sorduğu sorular, Kalvinel bir sorgtılamacı tararından kendisine sorulu- formları gerçekleştirmeye tahrik etti. Hepsinden de öte birleştirilmiş Hıristi-
yordu. O. Birader \1iguel ServetodeVillanova ya da "Servetus" (1511-1553) idi. yanlık idealine öldürücü bir darbe indirdi. 1530'lara kadar Hıristiyanlık ikiye
bölünmüştü: Ortodoks ve Katolik. 1530'lardan sonra ise Ortodoksluk, Kato-
Calvin"in Scrvetus'a gösterdiği tavır, en hafif şekliyle Hıristiyanlık dışıydı. Bir
liklik ve Protestanlık olmak üzere üçe bölündü. Protestanlar gitgide daha çok
keresinde onu Cenevre'ye gelmemesi için uyarmıştı. I lalla Lyon'daki Kngizisyona
birbirlerine düşman olan hiziplere bölündük. Skandal o kadar büyük ve parça-
yazıştığı kişinin el yazısının bir örneğini sunmuştu. Şimdi ise Cenevre'nin dini hoşgö-
lanma o kadar yaygındı ki, insanlar Hıristiyanlıktan söz etmeyi bir kenara bı-
rüyle ilgili yasalarını hiçe sayarak, Servelus'un kafasının kesilmesini tavsiye ediyor-
rakıp "Avrupa" üzerine konuşmaya başladılar.
du. Bunun yerine mahkeme emriyle 27 K k i m ' d e C h a m p c l ' d e d i r i d i n yakıldı.
Radikal düşünürler Avrupa'nın hiçbir yerinde kendilerini güvende hissetmiyor-
lardı. Rus Ortodoks Kilisesi "Judaizer"leri yakmıştı. Bizans da kendi Kngizisyonuna
sahipti. Roma'da kazık üstünde yakılan filozof vc dininden dönen Dominiken Giorda- FAUSTUS

no Brüno da (1548-1600) görünüşe bakılırsa bir İngiliz a j a n ı y d ı . 2 1 5 6 5 ' t e n iiibaren


piskoposların mahkemelerinin kararlarını u y g u l a t u r a m a d ı k l a n Polonya-Lıivanya "DR FA USTU S "U N gerçek yaşamı, 1541 'de Brcisgau'daki Staul'cn'de ölen derbeder
ise izole olmuş bir cennetti. Anıi-tesl isçi ter Polonya'ya taşınmadan önce Transilvan- bir şarlatan ve panayır büyücüsünün yaşamıdır. Sözde Copornicus gibi bir Krakov
ya'da oyalandılar. Bazen Servetus'la karşılaştırılan liderleri Sienalı Pauslo Sozzini Üniversitesi mezunu olarak, kendini Magister Georgiüs Sabellicus Kaustus Jumor
de (1539-1604) Lyon ve Cenevre'de yaşamıştı ve İtalyan Kilisesine kayıtlı biri ola- olarak tanıtıp, çok sayıda Alman üniversitesini sık sık ziyaret etti. Küfürleri, suyu
rak çenesini kapalı tutmuştu. şaraba dönüştürmek gibi "mucizeleri" ve Şeytanın müttefiki olma iddiasıyla ünlendi.
Ölümünden uzun bir süre sonra Servetus, Protestan ve Katolik bağnazlığın bir- İstismarları bir dizi sözde Faustbuch 1ara esin kaynağı oldu. Bunların arasında
birine bağlanmasının sembolü olarak anımsandı. Anısına Madrid'le (1876), Paris'le I 5 8 7 ' d e Frankfurt'la derlenen birincisi; I 5 8 8 ' d c Dancaya, 1â92'de Kransızcaya ve
(1907) ve Vienne'de (1910) heykelleri yapıldı. Eğer daha uzun yaşasaydı tıbbi şu- Klemenkçeye, 1594'ıcn önce Ingılızceyc ve 1602'de Çekceyc çevrildi.
ruplar üzerine çalışması. Symporum universa ca/M nuıı (1537) dört baskısının sağ- Kurgusal bir figür olarak Kaust. "dünyanın Büyük İ m p a r a t o r u " olmak için mii-
ladığı başarıya tanık olacaktı. cadelc eden kendinden aşırı emin lıırslı bir adam olarak göründüğü Chrislopher
Marlowe'un bir oyununda f 5 9 4 ' l e ilk kez sahneye çıklı. Şevlan onu gücünü lekrar
ele geçirmeden önce bir güç dönemini zevkle yaşadı. Goeıhe'nın iki bölümden oluşan
Almanya'da Kalvinizme uzun bir süredir hem Lutherciler hem de Katolikler nazım trajedisinin (1808-1832) en önemli başkahramanı olarak benimsenmeden (in-
karşı çıkıyordu. En önemli desteğini 1563'te Palatinat seçici prensi 111. Fried- ce. l.essing'in kaybedilen bir dramında ve F. M. Klınger'ıtı bir romanında (1791) or-
rich'in bağlılığından aldı. Kendisi Saksonya prensi 1. Christian'dan ve 1613'te taya çıklı.
Koleji, Kilisenin en zayıf direklerinden biriydi. Ancak bütçesinin kesilmesi ve
Goclhe'nin FausCu kolay özetlenebilecek türden bir eser değildir Faust'un
bazı parlak atamalarla üyelerinin artmasıyla, Vatikan'ın değişim için motor du-
Mepbislo ile yaptığı birlik ona yeniden gençleşmeyi vaat eder ve yüz yaşına kadar
rumuna geldi. Önde gelen adları arasında Kardinaller Carafa (sonraki IV. Pau-
yaşar. Gib mvinc Jugcnd mır /;ıırtıck' (tima gençliğimi g e n ver!) Özel duyguların da-
lus, 1 5 5 5 - 1 5 5 9 ) ve Carvini (sonraki 11. Marcellus, 1555) ve 1550'de seçimleri
ha küçük dünyasını ele alan birinci bolümde Kaust. Şeytan karşısındaki görevi ve
bir oyla kaybeden İngiliz Reginald Pole bulunuyordu. Bundan sonra gelen pa-
' Gretchen'e duyduğu sevgi arasındaki çelişkiyle mücadele eder. Toplum ve politika-
palar kuşağı farklı bir karekter taşıyordu. IV. Pius ( 1 5 5 9 - 1 5 6 5 ) , selefinin suça
nın daha büyük dünyasını ele alan ikinci bölümde müsrif İmparatorun bakanıdır, öl-
eğilimli yeğenlerini ölüme mahkûm etmekten çekinmedi. Bir zamanlar Ro-
düğünde Gretcheıı mü dalı el e eder ve Şeytan kandırılır; aşkın zafer kazanmasıyla
ma'ya çıplak ayak yürüyen Engizisyon Başkanı olan Sofu ve fanatik V. Pius
cennet koroları kurtarılmış bir ruhun gelişmesini tebrik eder:
( 1 5 6 6 - 1 5 7 2 ) , sonraları azizlik mertebesine yükseltildi. St. Barthélémy katlia-
j mını sevinçle karşılayan XIU. Gregorius ( 1 5 7 2 - 1 5 8 5 ) tümüyle politikti.
Der früh Gel lehle.
İsa'nın cemaatine Katolik Reformunun corps d'elile'i deniliyordu. Basklı
Mchl mehr Getrubte.
kurucusu, Ruhani Ahşiırmalar'm yazarı ( 1 5 2 3 ) lnigo Lopez de Recalde'nin (Sı
[îr knmmt zurück!
Ignatius Loyola) aşın dindarlığını ve askeri yaşam tarzını kendinde birleştirdi.
1540'ta 111. Paulus'un Regimini Miliianiis Ecdesiae Termanı tarafından onayla-
(Artık zihni karıştırılmayan eskilerin sevgilisi geri geliyor!)'
narak doğrudan papalığın emrinde varlığını sürdürdü. Üyeleri generallerinin
enirinde çeşitli rütbeler halinde örgütlenmişlerdi ve kendilerini "İsa'nın arka-
Goethe'nin baş yapıtı, Gouııod ve Bcrlioz tarafından bestelenen iki operaya ve-
daşları" olarak görmek üzere eğitilmişlerdi. Amaçları putperestleri dine dön-
ya bıszl'iıı Fausl Senfonisine (1857) esin kaynağı oldu. Daha yakın tarihlerde Tho-
dürmek, günah işleyenleri yeniden dine kazandırmak ve her şeyden önce eğit-
mas Mann'ın romanı Doklor Fa us t (194 7) günü m ıızün Almanyasının merhametsizce
mekti. Oluşumlarından sonraki birkaç on yıl içinde, misyonerleri Meksika'dan
yargılanması geleneğini canlandırdı. Bir müzisyen. Adrian l.everkühn. Wagner'in ve
Japonya'ya kadar tüm dünyayı gezmeye başladılar. Okulları ise Braganza'dan
Nielzschc'mn eserleriyle baştan çıkarak, baştan çıkartıcı bir kadından şeytanı frengi
Kiev'e kadar Katolik Avrupa'nın her köşesine yayıldı. "Ben orduyu hiçbir za-
belasına tutulur ve nihilist bir kantatı, D. Fausti Wehek!ag'ı besteledikten sonra son
man terk etmedim" diyordu St Ignatius, "sadece Tanrı hizmetine adandım."
nefesini verir. Kantatın bitiş bölümünde solo olarak çalan bir çellonun uzun süren
Bir başka yazıda da: "Bana yedi yaşında bir oğlan verin, sonsuza dek benim
dimmuendosu, Alman uygarlığının tümden umutsuzluk doğurmayabileceği ipucunu
olacaktır." Aziz rütbesine yükseltilmesi sırasında "lgnatius'un evreni kaplaya-
vererek "gecedeki ışığı" anımsatır. 2
cak kadar büyük bir kalbe sahip olduğu" söylenmişti. 1 5
Cizvitler, kazandıkları başarıya rağmen, Protestanlar arasında olduğu ka-
dar Katolikler arasında da oldukça fazla korku ve kızgınlık doğurdular. Anlaş-
mazlık konusu olan ahlak kurallarını kendi çıkarlarına göre yorumlamalarıyla
Karşı Reform adını, bu hareketin Protestan reformlarına karşı çıkmak için
ünlüydüler ve genellikle "sonuca ulaştıran bütün yollar mübahtır" düşüncesi-
doğduğunu düşünen Protestan tarihçilere borçludur. Katolik tarihçiler ise ha-
ne inandıkları düşünülüyordu. Sonunda Kilisenin hiç kimseye karşı sorumlu
reketi on dördüncü yüzyıl sonlarındaki uzlaşmacılardan, Tarento ruhani mec-
olmayan gizli polisi olarak görüldüler. 1612'de Krakov'da basılan sahte Monitct
lisine kadar sürekli bir tarihe sahip olan Kilise reformu hareketinin ikinci aşa-
Secrcıa, korkunç General Acquaviva, "Kara Papa"nın idaresi altında dünya ça-
ması olarak ele aldıklarından, durumu farklı görürler. Ancak Karşı Reformun
pındaki fesatlık talimatlarını açığa çıkartmayı amaçlıyordu. Cemaat 1773'te
yalıtılmış durumda işleyen ve bir tür bağımsız ekonomi politikası güden tarih-
lağvedildi, fakat 1814'te yeniden kuruldu.
sel bir motor olmadığı belirtilmelidir. Rönesans ve Reformasyon gibi, bu hare-
ket de çağın diğer bütün büyük olaylarıyla etkileşim içindeydi. Kutsal Makam 1542'de dinsel sapkınlık konularında Baş Temyiz Mahke-
mesi olarak kuruldu. Önde gelen kardinallerle çalışarak Engizisyonun denet-
Katolik Kilisesinin merkezinde hüküm süren felç durumu, 111. Paulus'un
lenmesini üstlendi ve 1557'de ilk yasak kitaplar listesini yayımladı. 1588'de
(Alessandro Farnese, 1 5 3 4 - 1 5 4 9 ) görev süresinde hafifledi. "Eteklik Kardinal"
Roma Cuncî'sının yeniden örgütlenen dokuz kurulundan veya yürütme daire-
olarak bilinen 111. Paul, rezil bir akraba kayırıcısı, bir papanın metresinin kar-
sinden biri haline geldi. Dinsizlerle sapkınları dine döndürmekle görevli İnan-
deşi ve Michelangelo ve Tiziano'nun müsrif hamişiydi. Yine de aynı zamanda
cın Yayılması Dairesi ile birlikte çalıştı [INDEX] [ I N Q U I S I T I O ] [PROPA-
değişimin acilen yapılması gerektiğini anlamıştı. Kutsal Koleji yeniden canlan-
GANDA],
dırdı, Kilise reformunda en önemli soruşturmayı, Consilium de emendanda ecc-
lesia'yı ( 1 5 3 7 ) başlattı, Cizvitlere hamilik yaptı, Engizisyonu kurdu v e T a r e n i o 1 5 4 5 - 1 5 4 7 , 1 5 5 1 - 1 5 5 2 ve 1 5 6 2 - 1 5 6 3 ' t e yapılan üç oturumda toplanan
Ruhani Meclisini başlattı. 1530'lara kadar Papaları seçen Kardinallerin Kutsal Tarento Ruhani Meclisi, Kilise reformcularının yıllardır gerçekleşmesi için
dua ettikleri Genel Ruhani Meclisti. Roma Kilisesinin yeniden canlanmasını ve
Protestanların meydan okumasına karşılık vermeyi sağlayan öğreti tanımlama-
larını ve kurumsal yapılanmaları oluşturdu. Öğretinin üzerine aldığı kararlar INOUISITIO
daha çok tutucu nitelikteydi. Kutsal Yazıları sadece Kilisenin yorumlayabilece-
ğini ve dini gerçeğin Kitabı Mukaddes'ten olduğu kadar Katolik gelenekten tü- ÜN ALTINCI YC'/YIL SI'JVILLA. Isa diiııyaya geri dönmüştür vc mucizeler gerçekleşti-
retilebilecegini onayladı. Geleneksel ilk günah, bağışlanma ve erdem görüşle- rirken yakalanır. Derhal tutuklanır. Engizisyon mahkemesi başkanı mahkûmun sor-
rini yüceltti ve Missa sırasında ekmek ve şarabın İsa'nın et ve kanına dö- gulamasını bizzat idare etmektedir. "Neden gelip işimize burnunu sokuyorsun?" diye
nüşmesine ilişkin çeşitli Protestan seçeneklerini reddetti. Örgütlenme konu- sorar. Ve hiçbir yanıt alamaz
sunda verdiği hükümler kilise emirlerine yeni bir şekil kazandırdı, piskoposla- Engizisyon sorgucusıı birçok acı suçlamanın arasında. Engizisyonca. İsa'yı in-
rın atanmasını düzene bağladı ve her piskoposluk bölgesinde seminerler dü- sanları Serbest İrade armağanıyla yanlış yönlendirmekle suçlar. İnsan doğası gereği
zenledi. Yeni bir ilmihal ve gözden geçirilmiş günlük dua kitabında yer alan isyancıdır ve fırsat tanınırsa her zaman lanetlenme yolunu seçecektir. Kendi iyilikle-
Missa ayininin yapılışı üzerine verdiği hükümler sıradan Katoliklerin yaşamla- ri için. diye ima eder. ruhlarının kurtulması amacıyla insanların özgürlüğü ellerin-
rını en dolaysız yoldan etkiledi. 1563'ten sonra aynı Tarento Ruhani Meclisin- den alınmalıdır. "Sakin bir zıhrtin ve içi rahat bir ölümün İnsan için İyi ve Kötü bilgi-
de kararlaştırılan Lalin Missa'sı tüm dünyadaki Roma Katolik kiliselerinde du- sine ulaşma özgürlüğünden daha değerli olduğunu unuttun mu' 1 "
yulabilirdi. Ayrıca Engizisyon sorguctısu tarihin gerçeklerinin davasını desteklediğini id-
Tarento Ruhani Meclisinin kararlarını eleştirenler, pratik ahlak kuralları- dia eder. İnsanlar günaha teşvike karşı koyamayacak kadar zayi Turlar. Bin beş yüz
nı ihmal etmesine, Katoliklere Protestanlarınkiyle baş edebilecek ahlaki bir ya- yıldır İsa'nın buyruklarını dinlemeyi beceremcden günah ve acı içinde yuvarlanmak-
sa vermedeki başarısızlığına dikkat çekmişlerdir. "Kilisenin üzerine hoşgörü- tadırlar. "Sen onlara cennette ekmek sözü verdin, fakat zayıf, kötücül ve her zaman
süz bir çağın damgasını vurdu" diye yazmıştı bir İngiliz Katolik, "dahası katı alçakça davranan insan ırkının gözünde dünyevi ekmekle bu k a r ş ı l a ş t ı r a b i l i r mi'.'
bir ahlaksızlık anlayışını güçlendirdi." 1 6 Protestan tarihçi Ranke ise papalığı Biz senden daha fazla insaniyetliyiz."
bir düzene koymak niyetinde olan bir Ruhani Meclisin paradoksunu vurgula- Engizisyon sorgucusıı. İsa'yı Şeytanın meydan okumasına karşı koymamakla <
mıştır. Bunun yerine bağlılık yeminleri, ayrıntılı yönetmelikler ve cezalarla ve kendinin İlahı olduğunu kanıtlamakla suçlar. Gizem, Mucize ve Otorite üzerine iiç
tüm Katolik hiyerarşisi Papanın emrindeydi. "Disiplin tekrar sağlandı, fakat yönlü testle başarısız olmuştur. Gerçekte Papalık gizliden gizliye Şeytanın laralinda-
bununla ilgili tüm yetkiler Roma'da toplandı." 1 7 Böylece ispanya kralı II. Feli- dır. "Bizonunla birlikleydik, seninle değil" diye açıklar Engizisyon sorguctısu. "sekiz
pe dahil birkaç Katolik monarşi Tarento Ruhani Meclisi hükümlerinden o ka- yüzyıldır süren" Katolik-Orıodoks hizipleşmesini kastederek.
dar korktular ki, bunların yayımlanmasını engellediler. Engizisyon sorgucusıı acı da olsa inançsız materyalizmin zaferini Haber verir.
Karşı Reformla teşvik dinsel eihos (ahlak), inançlı olanların disiplinini ve "Yüzyılların geçeceğini ve insanlığın, hiçbir suç ve dolayısıyla günah olmadığını, sa-
kolektif yaşamını vurguladı. Hiyerarşiye tanınan güçlendirme iktidarı, tatbik dece açlık çeken insanların var olduğunu ilan edcccgini biliyor musun? 'İlk önce bes-
ettirme güçlerini ve artık inananların sergilemek zorunda oldukları dışsal uy- le onları, erdemi sonra bekle!' İşte tapınağını yok edecekleri sancaklarda bu yazılı
gunluk gösterisini belirliyordu. Bir teslim olma işareti olarak düzenli günah çı- olacak."
kartma üzerinde ısrar ettiler. Ve bunlar geniş kapsamlı cemaat uygulamaları Engizisyonun zindanında sonuç kaçınılmaz görünür. "Sen Cehennemden zorla
(hacca gitmeler, törenler ve resmi geçitler) ve buna eşlik eden sanatın, mima- verildin" der İsa'ya; "Sen kendi Kilisenin itikatlarına karşı geldin. Yarın seni yak-
rinin ve müziğin hesaplanmış teatralliği ile desteklendi. Bu dönemin Katolik mam gerekiyor!"
propagandası mantıklı tartışmalarda zayıf, fakat duyuları etkileyen yollarda Son anda Hıristiyan bağışlayıcılığı zafer kazanır Isa. Engizisyon sorguctısunu
güçlüydü. Mihraplar, sütunlar, heykeller, melekler, altın yapraklar, ikonalar, yanaklarından Öper. Engizisyon sorgııcusu. aşkın gücünün etkisiyle acıyıp merha-
kutsal ekmek kapları, işlemeli şamdanlar ve tütsülerle tıka basa dolu olan ça- met gösterir ve hapishane kapısı açılır...
ğın Barok kiliseleri, cemaatin özel düşüncelerine hiç yer bırakmayacak şekilde Bu türden bir özet "Engizisyon üstadı Azamı Efsanesi" üzerine giriş olarak tu-
tasarlanmıştı. Bireysel vicdan ve bireysel doğruluğa önem veren Protestan va-
tulan öğrenci notları olabilirdi. "Efsane'nin yaratıcısı 1860'larda babası ve erkek
ızların tersine, görünüşe bakılırsa Katolik ruhban sınıfı izleyenlerini kör bir
kardeşleriyle birlikle yaşayan genç Rus yazar Ivan Karamazov idî. Tıpkı "Efsane" gi-
itaate zorluyordu.
bi, en önemli bölümlerden birini oluşturan Karamazov'un kendi destanı, sonu olma-
yan İyi ve Kölü sorularını ortaya atar. Baba Karamaznv. daha büyük oğlu Dırıiı-
ri'nın her zaman isyan etliği yaramaz bir zamparadır. D m ı i n ' n m üvey erkek
kardeşleri Ivan vc Alyoşa da sırasıyla kuşkucu ateist ve güvenilir bir iyimserdir, fa-
kat kendini öldürmeden önce babayı öldüren dördüncü çocuk, piç Smyerdyakov ya
da "Sinir Bozan'dır. Duruşma sırasında Ivan bu eylemi la firik çimekle suçlu bulu-
PROPAGANDA
nur ve suçu üzenne almaya çalışır. Ancak adalelin gaddarca ihlal edilmesiyle, ma-
sum Dmilri m a h k û m edilir. Son sahnede ailenin çocukları, yaşlılarına nasıl ııyuın
PROPAGANDA çalışmalı inancın vc insanların kendi doktrinlerini digerlcrininkinc
içinde yaşanacağını gösterirler. 1
karşı yayma kararlılığının çocuğudur. Kökenleri kuşkusuz dini âlemde bulunur. Özel-
Karamazov Kardeşler'in (1880) yaratıcısı Eeodor Dosıoyevski idi2
Bu kitapla likle nel'rei ve ön yargılara hitap etliğinde en çok başarı sağlayan propaganda, özün-
ö m i i r b o y u siiren yazma uğraşı sonucunda ortaya çıkan birçok temayı ve içgörüyij de taraflıdır. Bütün dürüst eğitimlerin ve bilgilerin atili tezidir.
yeniden işledi. Sigmund Kreud'un görüşüne göre bu "yazılmış en muhteşem roman- Propagandanın çok elkili olabilmesi için sansürün yardımına gereksinimi var-
dır". Dosloyevski'nin Yaradan hakkında Dosioycvski'nin kendisinin hiçbir kuşkusu dır. Kapatılmış bir bilgi arenası içinde bütün iletişim araçlarını harekete geçirebilir
yoktu. (basılı, sözlü, sanatsal ve görsel) ve iddialarını en fazla avantaj elde edecek şekilde
Dosıoyevski, Engizisyon üstadı Azamı Efsanesini. Avrupa edebiyatının Hıristi- yayımlatabilir. Bu anlamda terimin lürelildiği Roma'nın OlTicio dc Propaganda Fi-
yan Kilisesine yaptığı en derin eleştiri olarak icat etli. Burada totaliterliğe ahlaki iti- ı/cv'si, Engizisyonla yan yana çalıştı. 1622'de Vatikan'ın sürekli dini örgütlerinden
razları önceden tahmin eder. Kurgusal bir olay hayal eder. Bu, hem yazarın Katolik- biri oldu.
liğe karşı ön yargılarını hem de Hıristiyanlığın temel birliğine duyduğu inancı çok iyi Propaganda. Kiliselerin devleı gücüne bağlı kılındığı Protestan ve Ortodoks ül-
sergiler. kelerde de daha az elkili değildi. Adı konulmasa da politik propaganda her zaman
Yüzeyde Dostoyevski bir Rus şoveniydi. "Acımasız" Yahudileri sevmiyordu; ge- var olmuştu. Matbaa, daha sonraları gazeteler vc ilanlarla güçlendi. Krı çok savaş-
nellikle suçlu olarak gösterdiği Katolikleri, özellikle de Polonyalıları küçük görüyor- larda. özellikle de iç savaşlarda ve din savaşlarında kendini gösterdi. 1790'larda
du ve sosyalistlerden nefret ediyordu. Rus Ortodoks Kilisesini adının beyan elliği Fransız askerlerine sadece broşürlerle silahlanmış olarak düşman kampına girmele-
şey, yani tek Gerçek İnanç olarak görüyordu. "Batıda artık Hıristiyanlık diye bir şey ri söyleniyordu.
kalmadı" diye atıp lultıyordu: "Katoliklik kendini putperestliğe dönüştürüyor, bu Yirminci yüzyılda propagandanın kapsamı filmler, radyo ve televizyon gibi ye-
arada Protestanlık da hızla ateizme ve değişken eliğe doğru gelişiyor." 3 Formülü ni medya araçlarının: pazarlama ve killeleri ikna elme tekniklerinin, ticari reklamcı-
şuydu: "Katoliklik = Özgürlüksüz Birlik; Protestanlık = Birliksiz Özgürlük; Orto- lığın ve "Halkla İ l i ş k i l e r i n gelişiyle, ü t o p y a n ideolojilerin ortaya çıkmasıyla ve tota-
doksluk = Birlik İçinde Özgürlük ve Özgürlükte Birlik." liter devletin acımasızlığıyla dramatik bir şekilde genişledi. "Tam propaganda" vc
Birçok eleştirmen Dosloyevski'nin Engizisyonun iddialarını Isa'makilerden "Büyük Yalan" sanalının öncülüğünü Bolşevikler yaptılar. Plckhanov'dan sonra be-
daha güçlü bir şekilde ortaya koyduğunu kabul eder. Kilise ile inancın karşılaşma- nin. stratejiyi belirleyen aşırı güçlü propagandacı ile bunu pratiğe aktaran düşük se-
sında, inanç kaybediyor görünür. Hanlığa inançtan daha az değer verdiğinden, viyeli tahrikçi arasındaki farkı belirledi. Sovyet propaganda ve kışkırtma bürosunun
muhtemelen yazarın niyeti de buydü. "Bana İsa'nın doğrunun dışında olduğu kanıt- liderliğinde ulaşılanları izlemekle faşistler hiç gecikmediler.
lansaydı bile" diye yazar bir yerde, "yine de Isa ile kalırdım." 4
Dosloyevski'nın Batı eleştirisi sürekli ve ısrarcıydı (ki bu da Batılı entelektüel- Propagandanın kuramcıları beş lemel kural saptamışlardır:
ler arasında yıldız olmasını açıklayabilir). Yine de Hıristiyanlığın bölünmesini sonun- 1. Basitleştirme kuralı: Bütün verileri "İyi ve Kötü". "Dost ve Düşman" arasın-
da alt edilebilecek bir Kötülük anı olarak gördü. Kötülüğün fethedileceğine ateşli bir daki basit bir karşılaşmaya indirgemek.
şekilde inanıyordu. Günah ve acı. kuriarılmadan önce geliyordu. Kilisenin rezaletleri 2. Çirkinleştirme kuralı: Zalimce iftiralarla gülünç taklitlerle karşı tarafın say-
Hıristiyanlığın u y u m u için gerekli bir başlangıçtı. Bu akıl yürütmede İspanyol Engi- gınlığını zedelemek.
zisyonunun saldığı dehşei Hıristiyanlığın nihai zaferinin göstergesiydi. Kalbinin de- 3. Aktarma kuralı: Hedef dinleyici kitlesinin genel değerlerini kendi amaçları
rinliklerinde bu eski gerici, evrensel bir Hıristiyan ve ruhani anlamda sofu bir Avru- için manipule etmek.
palıydı. 4. Oybirliği kuralı: Kendi görüş açısını sanki biilün doğru düşünen insanların
ortak kanısıymış gibi sunmak; kuşku duyan bireyi star sanatçıların çekiciliği, sosyal
Hepsinden Öte Dosıoyevski inancın iyileştirici gücüne inanıyordu. Karamozov
baskı ve "psikolojik etki" yoluyla aynı fikri paylaşmaya ikna eımck.
Kardeş/erin başlık sayfasına şu şiiri eklemişti; "Sahiden de sana şunu söylüyorum:
5. Orkesırasyon kuralı: Aynı mesajları farklı yerlerde ve bileşimlerde defalarca
Bir buğday tanesi toprağa düşüp ölmedikçe, yalnız olduğu yerde d u r u r . Fakat eğer
yinelemek.
ölürse, çok daha fazla meyve verir."*' Bu sözlerin aynısı mezar taşına kazındı.

Bu bağlamda en büyiik propaganda ustalarından biri öncüllerine şükran sun-


du. "Katolik Kilisesi varlığını sürdürüyor" dedi Dr Goebbels. "çünkü iki bin yıldır ay-
nı şeyi tekrarlıyor. Nasyonal Sosyalist Parıi de aynısını yapmalı." 1
Ancak propagandanın daha sinsi biçimlerinden biri, gerçek bilgi kaynakları 1 5 6 8 ) , St Aloysius Gonzaga ( 1 5 6 8 - 1 5 9 1 ) , St Peter Canisius ( 1 5 2 1 - 1 5 9 7 ) , St
hem alıcılardan hem do propagandayı yapanlardan saklandığında ortaya çıkar, "üs- J o h n Bere hm ans ( 1 5 9 9 - 1 6 2 1 ) ve St Robert Bellarmine ( 1 5 4 2 - 1 6 2 1 ) .
tü kapalı olarak yönlendirilen propaganda" denilen bu tarz. istenilen mesajı sanki Karşı Reformun etkileri bütün Avrupa'da hissedildi. Kiliseye geleneksel
kendi başlarına hareket ediyorlarmış gibi, diğerlerine kuşku duymadan aktaran "et- destek en çok italya'da ve ispanya'da veriliyordu, ancak konformizm karşıtla-
ki araçları" ağını harekele geçirmeyi amaçlar. Etkilemek islediği hedef toplumun gö- rının fikirleri orada bile gizlilikten çekilip açığa vurulmak zorundaydı. Fransa
rüşlerini paylaşıyormıış gibi yaparak ve, anahtar d u r u m d a k i bireylerin eğilimlerine ile Birleşik Eyaletler arasında sıkışıp kalan İspanyol Alçak Ülkeleri, Louvain
yaltaklanarak, gizlice fikir üretenlerin hâkim durumdaki elit kesiminin aklını çelebi- Üniversitesi (Leuven) ve Douai'deki Cizvit Kolejinin öncülüğünü yaptığı Ka-
lır. tolik saldırganlığının yuvası haline geldi. Yine de hâkim olan şevk ve coşkuya
1920'lerden sonraki dönemde görünüşe bakılırsa önde gelen batı ülkelerinin karşı önemli bir tepkisel hareket Ypres Piskoposu ve Cizvitlerin ateşli eleştir-
kültürel çevrelerine ağlarım atan Stalin 'in propaganda şeflerinin seçtikleri yöntem meni Cornélius j a n s e n ( 1 5 8 5 - 1 6 3 8 ) tarafından kışkırtıldı. Jansen St Augustı-
buydu. Bu alanda en önde gelen kişi İsviçre'de ben in'in eski meslektaşı ve bir za- nus'un eserlerini özetlediği, Augusltmus ( 1 6 4 0 ) adlı incelemesinde, inananın
manlar Reichstag'da Dr Goebbels'in tanıdığı olan görünüşte 'zararsız Alman komü- İlahi Lütuf ve ruhani yeniden doğuşa duyduğu gereksinime özel bir önem ve-
nist Willi Vlunzenberg (1889-1940) idi. Sovyet ajanlanyla birlikte çalışarak herke- rerek, gününün, dini kendi çıkarma göre yorumlanması ve yüzeysel ablak de-
sin gözü önünde gizlice iş çevirme sanatında mükemmele ulaştı. Berlin, Paris ve diği anlayışına saldırdı. Roma'ya olan bağlılığını hiç bozmamasına ve Protes-
bondra'da bir avuç kabule hazır kitleyi hedef alarak "antimilitarizm". "anıicırıperya- tanların inançla bağışlanma öğretisini reddetmesine rağmen, İlahi Lütuf
lizm" ve hepsinden önemlisi "antifaşizm" kampanyalarının gündemlerini belirledi. konusu üzerine önermelerinden birkaçı Protestan görüşlerine yakındı ve bu
Kuşkucular tarafından "arkadaş yolcular" olarak adlandırılan kolayca aldattığı ve- yüzden açıkça lanetlendi (Bkz. VIII. Bölüm).
ya herekeıe yeni giren kişiler arasında en önde gelenler ender olarak Komünist Par- İsviçre ise Katolik ve Protestan kantonların düşmanlığına tanık oluyordu.
ıl'ye katıldılar ve manipule edildiklerini hiddetle reddettiler. Bunların arasında ya- Zürih ve Cenevre öğretileri çevrede yer alan birçok Alp köyüne nüfuz etti. Mi-
zarlar. sanatçılar, editörler, sol kanattan yayıncılar ve dikkatle seçilmiş ünlüler lano'nun Kardinal Paşpiskoposu St Charles Borromeo ( 1 5 3 8 - 1 5 8 4 ) tarafından
vardı: örneğin Romain Rolland, houis Aragon, Andrö \1alraux. Hcinrich Mann. Bert- İtalyan sınırında vahşetle yok edildiler ve Saksonya'da çok satan kitap Dindar
hold Breeht, Anthony Blunt, Harold haski, Claud Cockburn, Sidney ve Beatrice Yaşama Giriş'in ( 1 6 0 9 ) yazarı St François de Sales'in ( 1 5 6 7 - 1 6 2 2 ) daha nazik
Webb ve Bloomsbury Setinin yarısı. "Masumlar Kulübü" adı takılan birçok yardım- iknalarının itirazına uğradılar [MENOCCH1],
cıyı kendilerine çektiklerinden, gayet uygun bir şekilde "tavşan üretimi" adı verilen Fransa'da birçok Katolik yeni saldırganlık karşısında tavırsız kaldı; bu-
küçük bir etki y a r a t m a y ı başardılar. Son hedef ise güzelce belirlenmişti: "Sağ düşü- nun nedeni kısmen Galikan geleneğini ve 1516 tarihli Concordat'yı destekle-
nen anlikomiınisl Batı için çağın hakim politik önyargısını yaratmak: Sovyetler Bir- meleri ve kısmen de Fransa'nın Habsburglara gösterdiği düşmanlıktı. Fakat
l i ğ i n e hizmet eden her düşüncenin insan onurunun en temel özelliklerinden lürelil- Roma yanlısı, "Papanın mutlak yetkisini savunan" bir parti, Guises fraksiyonu
diği inancı." 2 etrafında önem kazanmaya başladı. Ancak 23 Ağustos 1572'de St Barthélémy
Bu türden bir ahlaki sinsiliğin benzeri çok az bulunur. Büyük liderin kendisine Gecesi katliamında yirmi bin Huguenot Paris'te diri diri kesildiğinde, en karan-
en çok bağlı Karol Radek ve belki Fransa'nın dağlarında gizemli bir şekilde asılmış lık eylem gerçekleştirilmiş oldu; bundan sonra Papa bir Te Deum duası okuttu
halde bulunan Munzenberg'in kendisi gibi propagandacılarının tümü için biçtiği ka- ve İspanya kralı "gülmeye başladı". On yedinci yüzyılda j a n s e n i z m , mücadele
dere bakarak hakkında bir yargıya varılabilir. Brccht'in Stalin'in kurbanları üzerine halinde olan aşırılarla Huguen otların partizanlığı karşısında bir çare olarak orta
yaptığı bir yorum düşündüğünden daha çok şakaya benziyordu. "Ne kadar masum yolu teklif ediyordu.
olurlarsa" diye yazdı, " v u r u l m a y ı o kadar çok hak cdiyorlar." : ı

MENOCCHı
Karşı Reform hareketi, çok sayıda Katolik azizler vererek bereketli bir hasat
yaptdar. İspanyol mistikleri vardı: Avilalı Azize Teresa ( 1 5 1 5 - 1 5 8 2 ) , S t j e a n de 159S'DA FRİLLİ'DKKİ Montereale'dcn basit bir deginmeneı. Comenico Scandella.
la Croix ( 1 5 4 2 - 1 5 9 1 ) ; hasta ve yoksullara hizmet eden geniş bir kuşak vardı: Giordano Bruno'nun Roma'da aynı cezaya çarptırılmasından sadece iki yıl önce,
St Philip Neri ( 1 5 1 5 - 1 5 9 5 ) , St Camillo de Lellis ( 1 5 5 0 - 1 6 1 4 ) , St Vincent de sapkınlık suçlamasıyla kazığa bağlanıp yakıldı, üdınc'de günümüze kadar kalmayı
Paul ( 1 5 7 6 - 1 6 6 0 ) , St Louise de Marillac ( 1 5 9 1 - 1 6 6 0 ) , ayrıca Cizvit azizler ve başaran dava belgeleri, tarihçilerin zorlukla araştırabildiği geleneksel olmayan inan-
şehitler vardı: St François Xavier ( 1 5 0 6 - 1 5 5 2 ) , St Stanislaw Kostka ( 1 5 5 0 - cın dünyasını açtı. İki mahkeme, uzun siiren sorgulama, hapiste tutulma ve işkencc-
don sonra Kutsal Kngızisyon "kutsanmış Bakirenin bakireliğini. İsa'nın ilahi vasfını Almanya'nın diğer bölgelerinde Kaloliklerle Protestanlar arasında 1555
ve Tanrının İnayetini" reddettiği üzerinde ısrar elti. Ausburg Barışıyla gergin bir modus vivendi (geçici anlaşma) yapıldı; her prens
"Ylcnorchio" olarak bilinen ve bir zamanlar köyün muhtarlığını yapan Montn-v maiyetindekilerin dini konusunda karar verme hakkına sahip olacakıı; Luther-
ale değirmencisi on bir çocuğun babası, sınır tanımayan bir dedikoducu, sözünü sa- cilik izin verilen lek Protestan mezhep olacaktı, Katolik eyaletlerde yaşayan
kınmayan bir ruhban-karşıtı ve doymak bilmez bir okurdu. Tutuklandığında, evinde Luıhercilere hoşgörü gösterilecekti. Aşırı Katolik imparatorlardan destek gö-
şu kitaplar varrli: ren Katolik prensler üstünlüğü ellerinde tutsalar da, Almanya dini açıdan artık
yamalı bir bohçaya benziyordu. 1550'lerden sonra ise, "İspanyol rahipler" Rhi-
neland ve Bavyera'da Katolikliğin dayanıklı kalelerini oluşturarak Kolonya,
Mainz, Ingolstadt ve Münih'te Cizviı merkezleri kurdular. Palatinaı, Saksonya
ve diğer bölgelerdeki Kalvinist kentlerin yüzyılın ortalarına gelinene dek gü-
venliği sağlanamadı. Aralık 1607'de Bavyera'nın Seçici Prensi, Protestanların
Katolik alaylarına müdahele etmesini durdurmak için Savabya'daki Donau-
wörth kentini meşru olmayan yollarla ele geçirdi. Bunun üzerine on Protestan
prens çıkarlarını savunmak için Evangelik Birliği topladılar, fakat sadece Kato-
lik cemaatin düşmanlığıyla karşılaştılar. Bu nedenle Otuz Yıl Savaşlarının pat-
lamasının 1618'e mi yoksa daha öncelere mi denk geldiğini söylemek zordur.
Dini hoşgörüsüzlüğün gittikçe arttığı bu dünyada, Poloııya-Litvanya'nın
ayrı bir yeri vardı. Burası çeşitli dinlerin hâkim olduğu geniş bir bölgeydi; Lut-
hercilerin Polonya Prusyasının şehirleri üzerinde hak iddia etmesinden ve Kal-
vinizmin soyluların çoğunluğunu çekmesinden önce bile Katolik, Ortodoks,
Musevi ve Müslüman inanışlarından bir mozaiğe sahipli. Her malikânenin di-
ni işlerini Alman prensliklerine tanınan özgürlükle idare etmesini savunan yö-
netici Szlachıa'ntn görüşü buydu. 1565'ıen itibaren dini mahkemelerin karar-
lan soyluların özel mülkiyetleri dahilinde uygulanamıyordu. Tarento Ruhani
Meclisi başkanı ve Warmia Piskoposu Kardinal Hozjusz'un Cizvitleri ülkeye
İngiltere Krallığı St E d m u n d C a m p i o n SJ'nin ( 1 5 4 0 - 1 5 8 1 ) liderliğinde Ktrk
soktuğu sıralarda, Polonya aralarında ingiliz ve Iskoçyah Katoliklerin. Cek Bi-
Katolik şehit tarafından y ü r ü t ü l e n bir k a m p a n y a y l a eski i n a n c a d ö n m e k için raderlerin, Hollanda'dan gelen Anabapüstlerin veya Francisco Sozzini (Soeini-
hedef seçilmişti. Özellikle 1 5 9 8 ' d e k i Elizabeth'in zalim seferinin s o n r a s ı n d a , us) gibi İtalyan ünitaristlerin de bulunduğu her türden kilise itikadına karşı
İrlanda Katolikliğini onaylamıştı. F a k a t İrlanda dini b ü t ü n l ü ğ ü 161 İ de Uls- gelenleri ve dini sığınmacıları kabul ediyordu. I573'le Kalvinistlerin Senatoda
ter'de lskoçyalı Presbiteryen bir k o l o n i n i n k u r u l m a s ı ve A n g l o - I r l a n d a l ı o r t a çoğunluğu ele geçirmesiyle, Polonya parlamentosu sadece Socian'larııı dışında
sınıTın Anglikan eğilimleri y ü z ü n d e n parçalandı. tutulduktan kalıcı ve evrensel hoşgörü yasasını onayladı. Cizvitlerin ateşli bir
A v u s t u r y a Habsburgları t o p r a k l a r ı n d a Karşı R e f o r m hareketi i ç i n d e n çı- öğrencisi olan III. Sigismund Vasa'nın ( 1 5 8 7 - 1 6 3 2 ) idaresi altında, Papanın
kılmaz bir şekilde h a n e d a n ve o n u n izlediği siyasetle karıştırıldı. Aslında on mutlak yetkisini savunan parti yavaş yavaş Katoliklerin üstünlüğünü tekrar
yedinci yüzyılın s o n u n d a ortaya ç ı k a n Katolikliğin bu özel k o l u , ( p i e t a s austri- benimsemeye başladı. Fakat ilerleme yavaştı ve sadece şiddet içermeyen yön-
a t i c a ) , H a b s b u r g e g e m e n l i ğ i n d e n d a h a u z u n s ü r e d a y a n a r a k geniş kültürel bir temler mevcut değildi. Bu dönemde Polonya, hem Hıristiyanlığın Türklere ve
c e m a a t i n e n ö n e m l i tercihi oldu. Bir z a m a n l a r b u n a " G ü n a h Ç ı k a r m a M u t l a k - Tatarlara karşı siperi hem de Avrupa'nın en önemli hoşgörü cenneti olmakla
çılığı" deniyordu. Roma'daki Colleghım Germanicum stratejik bir rol oynadı. haklı olarak övünebilirdi.
Cizvitler Hollandalı Canisius'un çabaları sayesinde V i y a n a ve Prag'ta verilen
Doğu Avrupa'nın diğer bölümlerinde Karşı Reform hareketi çok uzaklara
e ğ i t i m d e rakipsiz bir h â k i m i y e t elde ettiler. Batı M a c a r i s t a n , Slovakya, Hırva-
kadar yankılandı. XIII. Gregorius'un ( 1 5 7 2 - 1 5 8 5 ) yönetimindeki Vatikan, sa-
tistan, Silezya, B o h e m y a ve d a h a sonraları batı Galiçya h e p birlikte aynı ç e v r e -
dece İsveç ve Polonya'yı değil, aynı zamanda Eski Rusya'yı tuzağına düşürme
ye ait oldu. B a r o k k ü l t ü r ü n s a d e c e harap d u r u m d a k i H a b s b u r g binasını kapla-
umutlarıyla kendinden geçmişti. İsveç'te 1590'ların iç savaşında Protestanların
makla kalmayıp, aynı zamanda onu ayakta tutan sarmaşığı temsil etliği
kazandığı zafer Cizvitlerin planlarını yararlı sonuçlarla bozana kadar, bu
s ö y l e n m i ş t i r (Bkz. s . 5 7 2 - 5 7 3 ) .
umutlar etkilerini sürdürdü. Papalık elçisi Possevini Korkunç lvan tarafından
ftcnflfio: Roni'sdnslıır ve Reformlar. y 1450-1670 547

Moskova'da kabul edildiğinde, sadece Çarın Kaıoliklere duyduğu ilginin papa-


müziğinin geçirdiği evrimde büyük payı vardır. Monteverdi her zaman Roma
lığın karışıklıklarından kaynaklandığını anladı. Katolik tarafın yaptığı becerik-
sanatının karşısında yer alan Venedik'te sık sık çalıştı. Barok resimde hâkim
siz baskılar muhtemelen Ivan'ı 1589'da Moskova Patrikliğini kurmaya ve böy-
olan sanatçılar affedilen katil Michellangelo Caravaggio ( 1 5 7 3 - 1 6 1 0 ) , Flaman
lece ayrı Rus Ortodoks Kilisesinin varlığını kesinleştirmeye mecbur bıraktı.
Paul Rubens ( 1 5 7 7 - 1 6 4 0 ) ve İspanyol Diego Velazquez ( 1 5 9 9 - 1 6 6 0 ) idi. Mi-
Moskova'nın bu diplomatik harekeli, o zamandan beri hep Konstantino-
maride her yerde bulunan Barok kiliseler genellikle Roma'daki Cizvit Gesù
polis Patrikliğine bel bağlayan komşu Polonya-Litvanya'daki Ortodokslar ara-
Kilisesi ( 1 5 7 5 ) model alınarak inşa ediliyordu.
sında bir krize neden oldu. Sınırın ötesinden kendileri üzerinde yargılama
Dini şevk on altıncı ve on yedinci yüzyılda yapılan savaşlarda önplana
hakkı talep eden yeni Moskova Patrikliğiyle, bu Ortodoksların çoğu artık Ro-
çıktı. Bir zamanlar lslamiyete karşı yürütülen kampanyalara saklanan tutkular
ma'nın korumasına sığınmak itiyordu. 1596'da Bresi Birliğinde, piskoposları-
ve nefretler şimdi Hıristiyanlar arasındaki çelişkileri ateşliyordu. Protestanla-
nın çoğunluğu yeni papanın yetkisini tanımakla birlikte doğu kiliselerinin
rın Katolik hâkimiyetinden duydukları korku, Almanya'da Augsburg Barışıyla
adetlerini sürdürmelerini savunan (Uniate) yeni bir mezhebi, Slav Ay inli Yu-
sonuçlanan 1 5 3 1 - 1 5 4 8 Schmalkald Birliği Savaşlarında, 1 5 6 2 - 1 5 9 8 Fransız
nan Kalolik Kilisesini kurmaya karar verdiler. Dini ayinlerini ve evli ruhban
Din Savaşlarında, 1592-1604'teki lsveş iç savaşında ve 1 6 1 8 - 4 8 Otuz Yıl Savaş-
sınıfım korurken, papanın üstünlüğünü kabul ettiler. Kiev'deki eski St Sophia
larında su yüzüne çıktı. Katoliklerin Protestan hâkimiyetinden duydukları
Katedrali dahil, Beyaz Rusya ve Ukrayna'daki Ortodoks Kiliselerinin çoğu Uni-
korku ise İngiltere'de Grace Haccı ( 1 5 3 6 ) , İrlanda'da Mountjoy ve Cromvvell'e
ate'lerin eline geçti. Belirli bir süre için eski Uniale karşıtı kalıntılar devlet ta-
gösterilen direniş ve Polonya'da 1655-1660'da İsveçlilere karşı yapılan direniş
rafından resmen yasaklandı.
gibi birçok olaya esin kaynağı oldu. Doğuda Ruslar ile Polonyalılar arasında
Ancak Moskova bu gelişmelere hiçbir zaman aldırmadı. Rus Ortodoks Ki-
uzayan çarpışmalar ( 1 5 7 8 - 1 5 8 2 , 1 6 1 0 - 1 6 1 9 , 1 6 3 2 - 1 6 3 4 , 1 6 5 4 - 1 6 6 7 ) Katolik-
lisesinin Uniateleri cezalandırmak ve zorla dine döndürmek konusunda gös-
lerle Ortodokslar arasında bir Kutsal Savaşa dönüştü. Dini fanatizm orduları
terdiği ateşli kararlılık modern çağ boyunca da devam etti. Artık alçak, dolan-
harekete geçirebiliyordu. On altıncı yüzyılda yenilmez Isppanyollara sadece
dırıcı Cizvit imajı her yerde etkisini yitiriyordu. Polonyalıların 1612-1613'te
gerçek inanç uğruna savaştıkları öğretildi. On yedinci yüzyılda da Gustavus
kısa bir süreliğine Kremlin'i işgal ettikleri Rus-Polonya savaşları sadece dini
Adolphus'un ilahiler söyleyen süvarilerine veya Cromwell'in muhteşem Yeni
nefretleri güçlendirmeye yaradı. Moskova yakınlarındaki büyük Zagorsk ma-
Model Ordusuna da aynı şey öğretildi.
nastırında asılı olan eski bir tablet, zamanın popüler Rus Reform karşıtı anla-
yışını çok güzel anlatmaktadır: "Tifüs - Tatarlar - Polonyalılar: Üç Salgın". Fransız Din Savaşları dikkati çekecek bir şekilde Hıristiyanlıktan uzaktı.
Htçgucnol lara yapılan zulüm II. Henri idaresinde bir chambre ardente (cenaze
Macaristan'da ise Uzhgorod Birliği ( 1 6 4 6 ) sonrasında benzer bir Uniate
odası) ile başlamıştı. Fakaı 1559'da aniden kralın ve sonra da Alençon Dükü-
cemaati oluşlu. Yalnız bu kez aşağı Karpatya bölgesinin Ortodoks Rütenleri
nün ölmesiyle tahta kimin geçeceği konusunda uzun süren bir kararsızlık ya-
komşu Ukrayna'da benimsenen çizgide Roma ile birlik kurmayı seçtiler. (Ver-
şandı [NOSTRADAMUSİ. Bu da Guise'lerin önderliğindeki Katolik hizbinin
dikleri bu karar 1920'lerde ABD'de Roman Katolik ve Uniate Rütenler arasın-
ve Navarre krallarının önderliğindeki Bourbon-Huguenot hizbinin hırslarını
da hâlâ karışıklıklara neden oluyordu.)
körükledi. Passy Toplantısında ( 1 5 6 1 ) yaşanan sonuçsuz dini uzlaşma girişi-
Bütün Avrupa'da yayılan dini şevk çeşitli sanatların gelişimini derinden
mi, biri 1560'ta Amboise'de Protestanlar ve ikincisi 1562'de Vassy'de Katolik-
eıkiledi. Protestanlığın daha katı türleri sanatsal çabanın özelliğini tartıştı. Di-
ler tarafından başlatılan ve ölümlerle sonuçlanan provakasyonlarla etkisiz du-
ni konular zan altında bulunduğundan, plastik sanatlar genellikle laik konu-
ruma getirildi. Bundan sonra düşman hizipler Ana Kraliçe Catherine de
lara yönelmişti. Hollanda ve Iskoçya gibi bazı ülkelerde müzik, ilahi söylen-
Medicis'in oyunlarıyla iyice ateşlenerek birbirlerine saldırdılar. Bu dizideki
mesi ve makamlı mezmurlara indirgendi. Bunun tam tersine İngiltere'de ise
olayların en büyüğü St. Barthélémy katliamıydı. Daha önceki İngiliz savaşları-
Thomas Tallis ( 1 5 0 5 - 1 5 8 5 ) ve diğerleri harika Anglikan katedral müziği gele-
nı anımsatan kirli çatışmalar birkaç savaşa neden oldu, fakat Protestan Baron
neğini başlattılar. Katolik ülkelerde bütün sanat kolları Kilisenin görkemi ve
d'Adrets veya Katolik Biaise de Montluc gibi cesur maceraperestler için birçok
gücünü tantanalı ve tiyatral gösterilerle sergilemek zorunda kaldılar. Bu tarz,
fırsat doğurdu. Otuz yıl içinde yapılan sekiz savaş bozulan ateşkeslerle ve kirli
günümüzde "Barok" olarak bilinmektedir. Müzikte Barok tarzı Jan Peterzoon
cinayetlerle doluydu. 1580'lerde hoşgörüyü ve eşcinsel kralın idaresini bastır-
Sweelinek ( 1 5 6 2 - 1 6 2 1 ) , Heinrich Schutz ( 1 5 8 5 - 1 6 7 2 ) ve hepsinden öte gü-
maya kararlı olan Guise'in Kutsal İttifakının gücü işie böyleydi, kral ise Dük
nümüze dek gelen doksan dört ayin şarkısı müthiş bir çeşitlilik ve yaratıcılık
ve Kardinal de Guise'in katlini emretmişti. (Babaları, ünlü general François de
sergileyen San Pietro'nun Magisfer Capella'sı (orkestra şefi) Giovanni Palestri-
Guise 1563'te Orleans'da öldürülmüştü.) Yanıt olarak 1 Ağustos 1589'da St
na'nııı ( 1 5 2 6 - 1 5 9 4 ) adlarıyla bağdaştırıldı. Çoksesliliğe karşıt olarak teksesli-
Cloud'da kralın kendisi öfkeli papaz Jacques Clémeni tarafından suikasıte öl-
liğin öncülüğünü yapan, akortsuzluğu yeniden keşfeden ve İtalya'nın yeni
dürüldü. Böylece Navarrelı Henri tahtın tek varisi olarak kaldı. Ancak Katolik
müziğini savunan Claudio Monıeverdi'nin ise ( 1 5 6 7 - 1 6 4 3 ) Avrupa'nın laik
ruhban sınıfı günaha girmiş bir dinsizi kabullenmeye yanaşmadığından, men-
faalini düşünerek dinine geri dönmeye kalkıştı; 1594 te Chartres'da taç giydi
Hem Krakov ve hem de Padova'da eğitim gören Mikolaj Kopernik (Co-
ve Paris'e zaferle girdi. Paris vauı bien une messe (Paris bir Missa'ya değer) za-
pernicus, 1 4 7 3 - 1 5 4 3 ) dünyanın değil güneşin evrenimizin merkezinde oldu-
manın ahlaki anlayışını çok güzel özetlemektedir. Bunun sonucunda ilan edi-
ğunu buldu. Onun güneş merkezli görüşleri astrolojinin bildik güneşi birliğin
len Nantes Fermanı da ( 1 5 9 8 ) daha iyi değildi. Bütün hayatı boyunca dini öz-
sembolü olarak kullanma alışkanlığıyla denk düşüyordu. Ancak burada
gürlük adına savaşan IV. Henri, şimdi Huguenct'lara gösterilen hoşgörüyü
önemli olan onun bunu ayrıntılı deneyler ve ölçümlerle kanıilamasıydı.
aristokrat evleri, iki uzak mahalle kilisesi ve yüz yirmi korunmuş bölge ile kı-
Thornlu (Torun) Alman bir tüccar ailenin oğlu ve Toton Şövalyelerine karşı
sıtlamaya çalışıyordu. Yoğun korkular ve kuşkular ise devam etli.
aktif olarak savunduğu Polonya kralının sadık bir hizmetkârı olan Kopernik,
Britanya, Fransa, Alçak Ülkeler ve Polonya-Litvanya'daki dini çeşitliliğin
Warmia (Ermeland) eyaletinin kilise üyesi olarak otuz yılını Frombork'da ge-
ısrarla devam etmesine bakarak, bu dönemde Avrupa'yı basitçe "Protestan Ku-
çirdi. Bir para reformu için kral tarafından görevlendirilmişti; "Kölü paranın
zey" ile "Katolik Güney" olarak ikiye bölünmüş görmek doğru değildir. Diğer-
iyi parayı kovması" üzerine Monoıae cudcndae ratio ( 1 5 2 6 ) adlı araştırması
lerinin yanı sıra İrlandalılar, Belçikalılar ve Polonyalılar kuzeyin lamamiyle
Gresham'dan otuz yıl önce Gresham Yasasını açıkladı. İlk kez 1510'da geliş-
Protestan olmadığı konusunda ısrar etmekle haklıdırlar. Hem Ortodoks Hıris-
tirdiği güneşi merkez kabul eden teorisi De revolutionibııs orbtum coeleslıımı
tiyanlar hem de Müslümanların da güneyin tümüyle Katolik olarak sınıflandı-
(Gök Cisimlerinin Hareketleri Üzerine, 1543) adlı kitabında bulunan istatis-
rılmasına itiraz etmek için haklı nedenleri vardır. Protestan-Katolik bölünmesi
tik verilerle tamamen desteklenmişti, Luthercı Wittenberg'den G. J. Von La-
Orta Avrupa'nın ve özellikle de Almanya'nın önemli bir özelliğiydi. Ancak bu
uchen (Rheiıcus) adlı matematikçi meslekdaşının öncülüğünde basıldı ve ya-
kesin bir şekilde tüm kıta için iddia edilemezdi. Marx'ın ya da Weber'in bunu
zarına ölüm döşeğinde teslim edildi. Ve bir hamlede Aristoteles'in merkezi,
sosyal ve ekonomik ölçütlere dayanan daha sonraki bölünmelere bağlama giri-
hareketsiz ve gezegene benzemeyen dünya fikirlerine çarparak, evren hakkın-
şimleri yanlış bir şekilde Alman merkezci olarak görülebilir. Ayrıca Protestan
da zamanın geçerli kavramlarını değiştirdi. Ancak korkak bir editörün Koper-
Tanrısının neden izdeşlerine kömür madenleri bağışlamada bu kadar başarılı
nik'in giriş yazısı yerine kendi önsözünü basması yüzünden kitap hemen ger-
olduğu da sorulabilir.
çek bir etki yapmadı.
Bir şey çok açıktı. Din adına mantıksızca kan dökülmesi entelektüel in-
Kopernik kuramı neredeyse bir yüz yıl boyunca gebelik dönemini sürdür-
sanların zihinlerinde kaçınılmaz olarak tepki doğurdu. Din Savaşları akıl ve
dü. Danimarkalı Tycho Brahe ( 1 5 4 6 - 1 6 0 1 ) güneşi merkez kabul eden görüşü
bilimin nazik tohumları için bereketli bir toprak hazırladı.
reddetti; ancak kuymklu yıldızların izlediği yolu gözlemleyerek bir başka eski
Genel olarak on altıncı yüzyılın ortalarıyla on yedinci yüzyılın ortaları
yanlış anlayışı, yani evrenin soğana benzeyen kristalsi kürelerden oluştuğu gö-
arasında gerçekleştiği kabul edilen Bilim Devrimi, "Hıristiyanlığın doğuşundan
rüşünü ortadan kaldırdı. Brahe'nin Prag'daki meslekdaşı J o h a n n Kepler ( 1 5 7 1 -
sonra Avrupa tarihindeki en önemli olay" olarak adlandırılmıştır. 1 8 Rönesans
1 6 0 1 ) gezegen yörüngelerinin elips şeklinde olduğunu buldu ve Kopernik'i
hümanizmasının doğal bir gelişimi olarak ortaya çıktı ve belirli bir derecede
destekleyen hareket yasalarını ilan etti. Ancak Kopernik'i halkın gerçekten ta-
Protestan görüşleriyle beslendi. En büyük hüneri astronomi ve astronomik ve-
nımasını sağlayan, yeni icat edilen teleskoptan ilk yararlananlardan biri olan
rileri loplamak ve yorumlamak için ihtiyaç duyulan matematik, optik ve fizik
Floransalı Galileo Galilei ( 1 5 6 4 - 1 6 4 2 ) idi. Gelecek kuşaklar için iyi bir şey
gibi bilimleri geliştirmesidir. Ayrıca insanlığın kendi doğası ve genel durumu
olarak, Galileo güçlü anlama yeteneğinin yanında bir o kadar da gözüpekliğe
hakkındaki görüşünü değiştirdi. On altıncı yüzyılın ikinci on yılında Polonya
sahipti. "Aym düz veya düzgün bir cisim olmayıp dünya gibi pürüzlü ve oyuk-
Prusyasındaki Frombork'da (Frauenburg) katedral kilisesinin kulesinden ya-
larla dolu olduğunu" keşfeden biri olarak, buluşlarını karşıtlarının Kiıabı Mu-
pılan gözlemlerle başladı ve 28 Nisan 1686'da Londra'daki Gresham Kolejinde
kaddes'i referans gösteren görüşleri üzerine kırıcı yorumlarla savundu. Dul
Krallık Cemiyetinin toplantısında doruk noktasına ulaştı.
Toskana düşesine Kitabı Mukaddes'in asironomi dilinin cahillerin anlayışına
insan düşüncesinde temel dönüşümlerde hep görüldüğü gibi. Bilim Dev- göre kurulduğunu" söyledi. Bu yüzden resmi emirle davet edilerek 1616'da
riminde yaşanan güçlük de kurallarının eski fikirlere ve uygulamalara uymayı- Papadan ihtar aldı. Galileo'nun Kopernik'i övmesi Kopernik'i okunması yasak
şıydı. "Copernicus, Bacon ve Galileo çağı" yanlış bir adlandırmadır; çünkü bir- kitaplar listesine geçirdi. Ancak Galieleo görüşlerinde ısrar ederek Kopernik'in
çok açıdan bu hâlâ simyacıların, astrologların ve büyücülerin çağıydı. Bu Batlamyus'tan üstün olduğunu ileri süren D ki logo de i due tnassiıni Sistemi del
yüzden modern tarihçiler, teorileri sonunda yanlış olduğu kanıtlanan insanla- mondo (iki ana dünya sistemi üzerine diyalog, 1632) adlı kitabı yayımladığın-
rın başarılarıyla alay etmemelidirler. Burada simyacıların maddenin doğasının da, resmi olarak Engizisyona çağrıldı ve sözünü geri almaya zorlandı. Engizis-
yanlış anladıklarını söylemek daha doğrudur. Ancak simyanın yapıcı unsurla- yon mahkemesi üyelerine karşısında yaptığı söylenen yorum, Eppur si muove
rını görmeyi başaran araştırmacıların "anlatmaya çalıştıkları deliliğin boyasına (yine de hareket ediyor) sonradan uydurulmuştur [LESB1A],
boyandıkları"nı ileri sürmek yanlıştır. Bilim tarihinin bundan daha "saçma bir
Uygulamalı bilim Kopernik kuramının tartışmalı olduğu bir çağda ço-
yorumu" olamaz.
cukluk dönemini sürdürdü. Ancak bazı önemli iddialar bilimsel yöntemin ba-
bası, bir zamanlar İngiltere başbakanlığı yapan Francis Bacon ( 1 5 6 1 - 1 6 2 6 ) ta- kısmını Hollanda'da sürgünde geçirdi. Adını kendisinden alan ve Discours sur
rafından ortaya atıldı. Öğrenmenin derlemesi ( 1 6 0 5 ) , Novnm Organ um ( 1 6 2 0 ) la methode ( 1 6 3 7 ) adlı eserinde özenle anlatılan uzlaşmaz mantıkçı sistemle
ve Yeni Atlantis ( 1 6 2 7 ) adlı kitaplarında Bacon, bilginin düzenli ve sistemli (Descartesçilik) bağdaştırılır. Kendisine duyulan yoluyla veya başkalarının
deneyler yoluyla, deneysel verilere dayanan tümdengelimlerle ilerlemesi ge- aracılığıyla gelen tüm bilgiyi redderek, eğer düşünebiliyorsa en azından var ol-
rektiği önermesinde bulundu. Böylece bilginin sadece Kilisenin onayladığı be- mak zorunda olduğu sonucuna vardı: Cogito, ago sum, ("Düşünüyorum, öy-
lirli kabul edilmiş aksiyomlara referansta bulunarak oluşturulabildigi tümeva- leyse varım") modern epistemolojinin başlangıç noktasıdır. Aynı zamanda
rımsal yönteme cesurca karşı çıktı. Dikkat çekici bir nokta olarak Bacon, maddeyi rub tan ayıran ve tıptan ahlak bilimlerine kadar her konuyu araştıran
bilimsel araştırmanın Kitabı Mukaddes incelemelerinin tamamlayıcısı olması bir felsefeyle Descartes, o zamandan beri hâkim olan mekanistik bir dünya gö-
gerektiğini savundu. Bilim Hıristiyan ilahiyatına uygun durumda tutulmalıy- rüşünü vurguladı. Örneğin hayvanlar, tıpkı insanlar gibi karmaşık makineler
dı. "Bilim adamı Tanrının Doğa Kitabının rahibi oldu." Bacon'un ateşli izdeş- olarak görülüyordu.
lerinden biri olan ve bir zamanlar Chester Piskoposluğu yapan, Krallık Cemi-
Clermont-Ferrandlı olan ve Paris'teki jansenist Port Royal sakini Pascal,
yetinin kurucu üyelerinden J o h n Wilkins ( 1 6 1 4 - 1 6 7 2 ) aya yolculuk fikrini
mekanik ideali ilk "bilgisayarı" üretme aşamasına gelene dek geliştirdi. Lettres
geliştiren garip Ay Üzerinde Bir Dünyanın Keş/i ( 1 6 3 8 ) adlı kitabı yazdı; "Baş-
provinciates ( 1 6 5 6 ) adlı çalışması Cizviı edebiyatında hâlâ zehir kadehi olarak
ka dünyaların sakinleri, isa'nın kanıyla birlikte bizimle aynı yollardan kurtu-
anılmaktadır. Yine de bir araya getirilen Pcnseeleri ( 1 6 7 0 ) moda rasyonalizmle
luşa ulaşırlar." 2 0
güçlü bir sağduyunun hoş bir karışımıdır. Pascal "Le coeur a ses raisons" diye
yazdı, "que la Raison ne connait point". (Kalbin manııgm anlayamayacağı kendi
nedenleri vardır.) Ya da: "İnsanlar ne melek ne de canavardırlar. Yine de kölü
talih bir melek yaratmaya çalışan bir insanın bir canavar yaraımasına neden
LESBIA olabilir." Bilim ve din arasındaki çelişkinin gittikçe daha çok ortaya çıkmasıy-
la, inanç lehine ünlü kumarı teklif etti. Eğer Hıristiyan Tanrısı varsa, diye tar-
1622'DE HALKA çok az açık olan bir kilise duruşmasında Kloransalı baş rahibe Be- tıştı, inanlar ondan sonsuz bayatı miras alacaklardır. Eğer Tanrı yoksa, inan-
nodeıta Carlinı doğal olmayan şeyler yapmakla suçlandı. Mistik vızyonlarıyla övün- mayanlardan daha kötü duruma düşmezler, ki bu durumda da Hıristiyan
müş. kutsal yara izinin kendinde olduğunu iddia etmiş ve bir cinsel suç yüzünden inancı riske girmeye değer bir şeydir.
kuşku uyandırmıştı. Mahkeme sonucu rütbesi indirildi ve kırk beş yılını hapisle ge-
İspanyol Musevisi ve meslek itibariyle mercek parlatıcısı olan Spinoza,
çirdi.
Amsterdam'ın Musevi cemaatinden dinden sapma yüzünden atılmıştı. Descar-
ö n d e g e l d i Amerikalı bir yayıncı 198,Vıe halkın çok daha ilgisini çekerek Rö-
tes'in ilk ilkelerle oluşturulan evrenin kesinlikle matematiksel ve mantıksal
nesans kalyasında l.czbiyen Bir Rahibe adında bir kitapla duruşmanın hikâyesini
anlayışını ve Hobbes'un toplumsal sözleşme kavramını paylaşıyordu. Tanrıyı
yeniden ele aldı. Ne yazık ki duruşma notları kitabın başlığının ima ettiklerine pek
ve doğayı birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak gören bir panteistti. En yük-
uymuyordu. Rönesans sonrası Engizisyon mahkemesi üyeleri sanığın dini inançları
sek erdem ise dünyayı ve insanın kendisim tam olarak anlamasında gizliydi.
üzerinde odaklanmışlardı. Yalnızca le/biyen "yaşam tarzının" korkutucu ayrıntıları-
Kötülük anlayış eksikliğinden doğuyordu. Kör inanç değersizdi. "Tanrının ira-
nı vurgulamada başarısız değillerdi, aynı zamanda sadecc ilgilerini çekmemişti. Ha-
desi" cahillerin sığınağıydı.
yal kırıklığına uğrayan bir eleştirmen, erkeklerin ancak şimdiki yüzyılda lezbiyenliğı
İngiltere'de "deneysel felsefenin" savunucuları 1640'larda örgütlenmeye
anlayabildiği y o r u m u n d a bulundu. Aynı zamanda anlamı güçlendirmek için karşıt
başladılar. Dr. Wilkins ve Dr. Robert Boyle'un ( 1 6 2 7 - 1 6 9 1 ) öncülüğündeki
sözcükleri bir araya getirdiği belli olan "lezbiyen rahibe" terimi kolaylıkla merak
küçük bir çevre İç Savaş sırasında Oxford'ta "Görünmez Koleji" kurdular. Do-
çekmekle... ve belirli sayıda satışı garanti etmektedir." 2
ğal Bilginin Geliştirilmesi için 1660'ta Krallık Cemiyetini kurmak üzere bir
Gerçekten de geçmişin standartlarıyla günümüzün standartları arasındaki zıt- araya geldiler. İlk toplantılarının yöneticisi mimar Christopher Wren idi. İlk
lığı vurgulamak tarihçilerin görevidir. Bazıları bu görevi bilinçli olarak, bazıları da üyeler arasında, aralarında Isaac Newton'un da bulunduğu yeni bilim adamları
şans eseri yerine getirmekledir. okulundan bir yirmi yıl daha etkilenmeden kalan bir dizi büyücü bulunuyor-
du. Newlon'la birlikte modern bilim çağa damgasını vurdu (Bkz. V1H. Bölüm);
Krallık Cemiyeti örneği tüm Avrupa'da yayıldı.
Matematiğe eğilimleri olan filozoflar da, özellikle de iki büyüleyici Fransız,
Elbette her zaman olduğu gibi eski fikirler yenileriyle karışıyordu. On ye-
René Descartes ( 1 5 9 6 - 1 6 5 0 ) ve Biaise Pascal ( 1 6 2 3 - 1 6 6 2 ) ve onların ardılı Be-
dinci yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Avrupa'nın önde gelen düşünürleri
nedikt Spinoza ( 1 6 3 2 - 1 6 7 7 ) önemli gelişmelere imza altılar. Beyaz Dağ Savaşı-
bir saatin içindeki parçalar gibi düzenli işleyen evrenin mekanik anlayışım ka-
na tanık olan asker-maceraperest Descartes (Bkz. s. 6 0 9 ) hayatının büyük bir
bullenmişlerdi. Galileo güç ilkesini, yani mekaniğin temel unsurunu sezmişti;
Boyle'un Gazlar Yasasından Newton'un Hareket Yasalarına kadar her şeye uy-
Yeryüzünün aksi tarafında beşinci bir kıtanın olduğundan bir yüzyıl daha
gulanabilen güç kesin bir şekilde hesaplanabiliyordu. Sonunda evren ve için-
hiç kuşkulanılmadı. 1605'te Peru'dan kalkan bir İspanyol gemisi ve java'dan
deki her şey açıklanabilecek ve hesaplanabilecek gibi görünüyordu. Bundan
kalkan bir Hollanda gemisi Carpentia Körfezine yelken açtı. Büyük Zuid kıta-
da öle, artık gizlerini bilim adamlarına açan doğa yasaları Tanrının iradesinin
sının veya "Güney Kıtasının" (Avustralya ve Yeni Zelanda) ana hatları Hollan-
örnekleri olarak kabul edilebilecekti. Şimdi Aquinas'in Aristoteles'in "ilk Ne-
dalı denizci Abel Tasman ( 1 6 0 3 - 1 6 5 9 ) tarafından 1642-3'te çizildi.
deni" ile bir tuttuğu Hıristiyan Tanrısı "Büyük Saatçi"yle bir lüluluyordu. Ar-
Yeni kıtaların ticari fırsatlarından en çabuk yararlananlar Portekizlilerdi.
tık yaklaşık iki yüzyıl boyunca bilimle din arasında hiçbir çelişki doğmayacak-
1500'de Brezilya'yı, 1505'te Mauritius'u, 1509'da Sumatra'yı ve 1511 'de Malac-
tı IBÜYTJ] [ MAYMUN ].
ca ve "Baharat Adaları"nı (Endonezya) aldılar. Ticaretlerini korumak amacıyla
Hindistan'daki Goa'dan Çin'deki Macao'ya kadar uzanan bir kaleler zinciri
Avrupa'nın deniz aşırı ülkeleri Kolomb veya Karayiplerle başlayan bir konu
kurdular. İspanyollar ise bunun tam aksine askeri güçlerini kullanmaktan çe-
değildir. Kutsal Toprakların haçlı krallıklarında yaşanan bir deneyim zaten es-
kinmediler. Çok kısa bir süre önce lberya'yı hâkimiyetleri altına almış olan El
ki tarihe karışmıştı. Bir diğeri olan Kanarya Adaları ise yetmiş yıldır gelişmek-
Dorado düşünün büyüsüne kapılan fatihler, şimdi enerjilerini Amerika'nın fet-
leydi. Ancak uzak adalarla bir kez temas kurulmasından sonra, Avrupalılar
hedilmesine yönlendirmişlerdi. 151 l'de Küba'da yerleştiler ve burayı daha
hep daha fazla sayıdaki girişimlerle deniz aşırı ülkelere yelken açtılar. Ticaret
sonraki seferler için bir üs olarak kullandılar. 1519-1520'de Hernando Cortez
yapmak, ganimet toplamak, fethetmek için veya dinsel nedenlerle yolcuklar
( 1 4 8 5 - 1 5 4 7 ) Meksika'daki Aztek imparatorluğunu bir kan denizinde ele geçir-
yaptılar. Birçokları için bunlar farklı ırklardan insanlarla ilk kez karşılaşmala- di. 1520'lerde ve 1530'larda Kosta Rika, Honduras, Guatemeia ve Yeni Graııa-
rını sağlıyordu. Fethedilen ülkelerde yaşayanlar üzerindeki taleplerini geçerli da'da (Kolombiya ve Venezuela) kalıcı yerleşim birimleri kuruldu. 1532'den
kılmak için İspanyol krallarının ilk önce Avrupalı olmayanların da insan oldu- sonra Francisco Pizarro ( 1 4 7 6 - 1 5 4 1 ) Peru'deki lnkaların imparatorluğunu ele
ğu fikrini aşılamaları gerekti. Fatihlerin bütün yerli halklara okumak zorunda geçirdi.
olduğu 1512 tarihli Şartname'ye göre: "Efendimiz, Tanrımız, Yaşayan ve Son-
suz olan, Cenneti ve dünyayı ve sizin ve benim ve dünyadaki tüm insanların
ataları olan bir erkek ve bir kadını yarattı..." 2 1 Bu düşünceyi onaylamak için SYPHILUS
Papa III. Paulus 1537'de "bütün Kızılderililerin sadece Katolik inancını anla-
makla kalmayan, fakat aynı zamanda bu inanca sahip olmak için gittikçe artan UZUN BİR Z A VI AN boyunca resmi bir adı yoklu. Almanlar. Polonyalılar ve İngilizler
bir istek duyan gerçek insanlar olduğu" hükmünü ilan etti 2 2 İGONCALVEZI. ona "Fransız hastalığı" diyorlardı. Fransızlar ise "Napoli hastalığı" diyorlardı. Napo-
ilk keşif seferleri devam etti ve genişletildi. Batıda dördüncü büyük bir lıler "İspanyol hastalığı". Portekizliler "Kastilya hastalığı" ve Türkler de "Hıristiyan
kıtanın olduğu inancı Kolomb'un Palos'a ilk dönüşünden sonraki yirmi yıl hastalığı" adını takmışlardı. Bu hastalığı tedavi etmeyi ilk başaranlardan biri olan
içinde deneme ve yanılgılarla yavaş yavaş yayıldı. Başarının sorumluluğunun Dr. Rtıy Diazde Isla "ispanyol yılanı"' diyordu.
kime ait olduğu ise şiddetli tartışmalar doğurdu. Kolomb nerelerde dolaştığını Frengi, Avrupa kıtasına ilk çıkışını l49B'ıe Bareelona'da gerçek leşti rdi. Daha
hiç bilmeden üç yolculuk daha yaptı. Bir başka Cenovalı, Giovanni Caboto sonraları Diaz de Isla, Ninu'nın kaptanı Viçeıue Pinzon'tı tedavi ettiğini iddia etli ve
(John Cabot, 1 4 5 0 - 1 4 9 8 ) VII. Henri'nin izniyle Mayıs 1497'de Matthew gemi- hastalığın Atlantik'i Kolomb'un tayl'alarıyla geçtiği kabul edildi. İster denizcilerle, is-
siyle Bristol'den yelken açtı ve Çin'in bir bölümü olduğu sandığı Cape Breton ter kölelerle ve ister her ikisiyle taşınmış olsun, işgalci Fransız ordusunun karşılan-
Adasında karaya çıktı. Bir zamanlar Sevilla'da Medicislerin acenteliğini yapan dığı zamanlarda !494'te hastalık Napoli'ye ulaştı. Bir sonraki yıl Fransız ücretli as-
Floransalı Amerigo Vespucci ( 1 4 5 1 - 1 5 1 2 ) 1497 ile 1504 tarihleri arasında üç kerleri dağıtıldığında, hastalığı beraberlerinde neredeyse tüm Avrupa ülkelerine
ya da dört kez Atlantik ötesi yolculuk yaptı. Bundan sonra ispanya'nın "Şef Pi- taşıdılar. 1495'te İmparator Mavimi Han Tanrı'nın günaha girmeye karşı verdiği ce-
lot"u ya da piloto mayor unvanını kazandı. Doğru ya da yanlış bir şekilde dör- za olarak kabul edilen "Kötü Frengi"ye karşı bir ferman yayımladı. 1496'da Cenevre
düncü kılanın adını ondan almasının nedeni de buydu. 1513'te kaçak gemi kenti frengi barındıran genelevlerini temizlemeye çalıştı. I497'de uzaktaki Fdin-
yolcusu Vasco Nunez de Balbao (ölümü 1519) Panama kıstağını yürüyerek ge- burg'fa çıkartılan bir kanun hastalığa yakalananları damgalayarak Inctıkeith adası-
çerek Pasifik'i gördü. 1519-1522'de Portekizli kaplan Ferdinand Magellan'ın na gitmelerini emretti. Voliairc ise daha sonraları VIII. Charles'm İtalya seferi hak-
( 1 4 8 0 - 1 5 2 1 ) önderliğindeki bir ispanyol seferi dünyanın çevresini dolaştı. kında şunları yazdı: "Fransa tüm kazandıklarını kaybetmedi. Frengiyi korudu." 2
Böylece dünyanın yuvarlak, Pasifik ve Atlantiğin ayrı okyanuslar olduğu ve Açık olmayan nedenler yüzünden frengiye neden olan npirochct-c mikrobu. Tre-
Amerika'nın ikisinin arasında yer aldığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ka- poneırıa pallıduın. Avrupa'ya ulaştığında çok öldürücü bir form kazandı. Son derece
nıtlandı ISYPHILUS], bulaşıcı frengi çıbanları meydana getirerek, o günlerin yıkanmayan kasıklarında sık
Rrnfllio Rcjtıcsrtnslm ve fie/ormlar, y. J 450-1670 555

niz arasındaki ana ticari bağlantıyı kuran Hollandalılar tarafından kullanıldı.


: görülen kabuk bağlamış çatlaklardan yararlanıp insanın cinsel organlarında yerleş-
Doğulular için Hollandalılar ayrıca büyük Baltık tahılı ticaretinin de öncülü-
il. Birkaç hafta içinde içi cerahat dolu kabarcıklarla lüın vücudu sarıyor, merkezi si-
ğünü yaptılar. Batı Avrupa kentlerinin artan besin talebi Polonyalı üreticilerin
nir sistemine saldırıyor ve bütün saçı döküyordu. Bunun ardından gelen birkaç ay
artan kapasitesiyle karşılandı. Bu Baltık tahılı ticareti 1618 de 118,000 birim
içinde de acılar içinde öldürüyordu. Doktorlar islemeden hastalarını zehirleyerek ka-
(iki ton) ya da "gemi yükü" Amsterdam'a gitmek üzere Danzig'ten ayrıldığın-
barcıklara cıva sürmeyi lercih elliler. Allı ya da yedi on yıl boyunca spiroehav kendi
da doruğa ulaştı. Ancak İngilizlerin Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'a yaptık-
direncini yarattı ve hafifledi. Bu yüzden deforme olmuş ve kısır kalmış taşıyıcılarına
ları kumaş ticareti daha erken bir tarihte, 1550'de rekor seviyeye çıktı, ingiliz
daha uzun bir süre tanıyan üç aşamalı yaygın bir zührevi hastalığın nedeni olabilir-
di. O güne gelene dek hastalığın milyonlarca kurbanı arasında Papa II. Julius, Kardi- maceraperestler Moskof Kumpanyasını ( 1 5 6 5 ) , Doğu Akdeniz Kumpanyasını
nal Wolsey, VIII. Ilenry ve Korkunç Ivan bulunuyordu. Penisilinin bulunmasına dek ( 1 5 8 1 ) ve Doğu Hindler Kumpanyasını ( 1 6 0 0 ) kurdular.
de evcilleştirilemedi. l-ıenginin etkileri uzun bir döneme yayıldı. Aristokrasinin dışın- Bütün bu faaliyetlerin bağlantı yeri ise Alçak Ülkelerde bulunuyordu.
da kalan bütün sınıfları hâkimiyeti allına alan cinsel sofuluk, o güne dek popüler ve Hem İngiliz hem de ispanyol ticaretinin ana deposu olan Antwerpen 1557-
izinli olan hamamların yasaklanması, halk içinde öpüşmenin yerini el sıkışmanın al- 1560'taki çöküşe kadar hâkimiyetini korudu, bundan sonra ise odak noktası
ması ve 1570'lerden itibaren güçlenen peruka modasıyla bağdaştırıldı. Amsterdam'a kaydı. Hem Hollandalıların Doğu Hindler Kumpanyasının hem
de Amsterdanı'da dünyanın ilk borsasının kuruluşunu gören 1602 yılı ticaret
133l)'da İtalyan şair Girolamo Pracasloro Fransız hastalığına yakalanmış bir
tarihinde yeni bir çağın başlangıcı olarak alınabilir [İNFANTA].
çobanla ilgili bir şiir yazdı. Kısa bir süre sonra da eğilimli kişiler tarafından hastalı
ğa bilinen adım vermek için kullanıldı. Çobanın adı Syphilus idi. 3 Deniz aşırı ticaret genişledikçe Avrupa yeni yerel besinlerin artan çeşitleri
ve ayrıca karabiber, kahve, kakao, şeker ve tütün gibi egzotik "koloni" ürünle-
riyle doldu. Artık Avrupa besinleri, mutfağı ve damak tadı eskisi gibi kalmaya-
caktı. ilk kez Fransa'da 1542'de kayıtlara geçen kurufasülye, aynı dönemde
Kuzey Amerika'da Avrupa kolonileri 1536'da Kanada'da Bröton denizci Jacqu-
İtalya üzerinde her tarafa yayılan domates ve Balkanlarda yetiştirilen kırmızı
es Cartier ( 1 4 9 1 - 1 5 5 7 ) tarafından Montreal'in ve 1565'ıe Florida'da Pedro Me-
nendez tarafından St Augustine'nin kurulmasıyla başladı. Menendez, yakında biberin kaynağı hep aynıydı: Amerika,
bulunan Amerika'nın ilk dini sürgünlerini "Lutherciler olarak" astığı bir Hugu-
enot yerleşimini (geleceğin Güney Carolinasmda) yeni ortadan kaldırmıştı. Üç
yıl sonra Htıgucnotların vatandaşı Dominique de Gourgues aynı yere geldi ve
İspanyol garnizonunu "hırsızlık ve katillik" suçlamasıyla astı. Batı uygarlığı İNFANTA
harekete geçmek üzereydi.
Hollandalılar ve ingilizler kolonileştirme hareketine daha geç katıldılar, MARTİN DF V00S. Aniuerpcnli yüksek düzeyde bir memur. 1572'de Aııtoorı Ansel-
fakat on altıncı yüzyılın sonlarında her ikisi de bunun faydalarını görmek için me için bir aile portresi yaptı. Biri oğullarını diğeri kızlarını intan karı kocayı masa-
mücadele ettiler. 1597'de Java'da Batavia'yı kuran Hollandalılar Doğu Hint da otururken resmeimişii. Tabloda ev sahibinin 9 Şubat 1536'da . karısı Johanna
Adalarını Portekizlilerden zorla almaya başladılar. 1598'de keşfedilen tngiliz l looftmans'ın 16 Aralık 154S'ıo. oğulları Acgıdius'un 21 Ağustos 1565'te ve kızları
Virginia kolonisi ilk başarılı yerleşimini 1607'de Jamestown'da gördü. Yüz yir- Johanna'nın 26 Kylül 1566'da doğduğunu ilan eden tomar şeklinde boyanmış bir
mi püriten "Hacı Baba" ve onların ailelerini taşıyan Mayflower gemisi Massac- yazıt bulunmakladır. Hem çocuklar hem de yelişkinler olmak üzere ayrı ayrı birey-
husetts Körfezine 11 ( 2 1 ) Aralık 1620'de ulaştı, ingiltere'deki dini zulümden lerden oluşan modern aile kavramının ortaya çıkmasını göstermektedir. 1
kaçmalarına rağmen, kendilerine zulmüdenlerden daha hoşgörülü değillerdi. 1579'da SanchezCoello, İspanya kralı II. l-clipc'nin on uç yaşındaki kızı İspan-
Rhode Island kolonisi ( 1 6 3 6 ) Massac h use tıs'den atılan muhalifler tarafından ya Prensesi (Infama) Isabella'nın bir portresini yaptı. Mücevherli başlığı, kıvrık saç-
kuruldu. Artık tüm dünyaya yayılmış Avrupa kolonileri ağı ve bunların deniz ları. uzun yuvarlak yakası, resmi elbisesi ve yiizüklü parmaklarıyla ışıldayan lam
üzerinden iletişim hatları kabul edilmiş bir gerçekti. bir küçük hanımdı. Bıı gelenek İspanyol sarayında 1650'lerc ve bir başka lııfanta.
Uluslararası deniz ticareti de sıçramalar ve geri tepmelerle arttı. Batılılar IV. Felipe'nin kızı. Avusturya kraliçesi Margharıla'nın Velazııucz taralından yapılan
için Atlantik'i geçen yol uzun bir süredir İspanyolların hâkimiyeti altındaydı. ünlü portre serilerine kadar devanı ell i. Burada da yedi ya da sekiz yaşındaki zarif
1600'de her yıl Yeni Dünyadan gelen iki yüz gemi Sevilla'ya giriyordu. 1591- kız, korseli ve kabarık etekli elbisesi ve bir kadın kuaföründen çıkma Hileleriyle min-
1600 arasındaki doruk on yılda onlarla birlikte on dokuz milyon gram altın ve yatür bir hanım olarak gösterilmiştir. O çağda çocuklar hâlâ lam büytimcıııiş. fakat
yaklaşık üç milyar gram gümüş de geldi. Ümit Burnunu dolaşan güney rotası niteliksel olarak ebeveynlerinden farklı olmayan, boyu daha kısa insanlar olarak dü-
ise ilk önce Portekizliler, daha sonra da aynı zamanda Kuzey Denizi ile Akde- şünü lüyordu 2 (Bkz. 51 no'lu resim).
yerlerde düşman "Kızıldeıilerle" savaştılar. Fakat kendilerinin ve silahlarının
liskıden ne çekirdek aile ne de çocukluk dönemi birbirinden ayrı bizatihi ilikler
neden olduğu katliamlarda verilen kayıplarla karşılaştırıldığında zararları çok
olarak görülüyordu. Bülün kuşaklar büyük evlerde bir arada yaşıyorlardı. Çocuklar
azdı. Bunun bazı yararları oldu, fakat beraberinde birçok yerde nüfusun azal-
kundak takımından doğrudan yetişkin elbiselerine geçiyorlardı. Kvde yaşayanların
ması ve yağmacılığı da getirdi. Avrupa frengiyi aldı; fakat bu hastalığın yol aç-
bülün oyunlarına ve l'aaliyeilerıne kanlıyorlardı. Kn zengin sınıflar haricinde tümü
tığı tahribat yerli Amerikalıların büyük bir kısmını gerçekten yok eden çiçek,
de çok az okula gidiyor veya hiç gitmiyordu ve eğer öğrenim göreceklerse hep bir
zaiülcenp ve tifüs salgınlarınlanyla karşılaştırılamayacak kadar azdı. Avrupalı-
arada görüyorlardı. Genellikle yedi ya da sekiz yaşlarında hizmetçi ya da çırak ola-
lar Amerikalılara atları tanıttılar ve karşılığında çok önemli iki besini, patates
rak işe konuluyorlardı. Çocuklar arasında o kadar fazla sayıda ölümler oluyordu ki.
ve mısırı; ayrıca evcil kümes hayvanları arasında en önemlisi ve besleyicisi
herkes onların çabuk büyümesini Islıyordu. Aileler varlıklarını sürdürüyorlardı, fa-
olan hindiyi aldılar. Patates irlanda'da erken bir tarihle yetiştirilip Almanya,
kat bu "sessizlik içinde" oluyordu. Çocukluk da varlığını sürdürüyordu, ancak bu dö-
Polonya ve Rusya'nın başlıca urünu olarak düzenli bir şekilde Kuzey Avru-
neme hiçbir özel sıatü lan inmiyor ve mümkün olduğunca hızlı sona erdiriliyordu.
pa'da yayıldı. "Amerikan mısırı" ve "Amerikan nadası" olarak bilinen mısır ise
"Çocukluğun keşfedilmesi" on allıncı vc on sekizinci yüzyıllar arasında biçimle-
besin değeri azalmış toprağı zenginleştirdi ve hem sırayla farklı ekinler ekil-
nen bir süreçti. Bu zamanın kıyafetler inde vc resim, heykel veya oymalarında, oyun-
mesini hem de hayvan yetiştiriciliğini büyük ölçüde kolaylaştırdı. Mısır, on al-
cakların ve özellikle çocuklar için eğlencelerin icat edilmesinde, değişen ahlak anlayı-
tıncı yüzyılda Po İrmağı vadisinde gayet iyi yetiştiriliyordu. İklim koşulları
şında ve tavırlarda, hepsinden öte eğitime köklü yeni yaklaşımda izlenebilir.
yüz yıl kadar sonra iyileşene dek Alpleri geçmesi engellendi, fakat uzun vade-
Ortaçağ çocukları, faaliyetlerini ilk elden gözlemledikleri büyükleriyle birlikte de etkisi çok büyüktü. Erken modern dönemin sonunda Avrupa'nın nüfusu-
yaşayarak, yemek yiyerek ve uyuyarak Öğrenmişlerdi. Yetişkin dünyasından yalıtıl- nun dramatik bir şekilde artışının ardında yatan en önemli etkenlerden biri
mamış veya konulmamışlardı. Sadece yüksek sınırlardan gelen oğlanlar okula gidi- olarak Amerikalıların besin kaynağına yaptıkları katkıyı saymak son derece
yorlardı ve bunu çok amaçlı ve her yaşlan gelen gruplarla gerçekleştirdiler. Bir oku- mantıklıdır 2 3 [SYPHİLUS].
lun sınırlara bölünmesinin ilk örneklerinden biri 1519'da l o n d r a ' d a k ı Sı l ! aul
Avrupalıların Amerika'ya gelişlerinin betimlemeleri yakın bir zamanda te-
Okulunda kayıtlara geçti. Yaşa göre gruplandırma vc okulun uzamasıyla, beklenen
mel bir revizyondan geçti. Bunlar "Kolomb'un etkisinden arındırıldı." Bir za-
disiplinde de büyük artış meydana geldi. Hıristiyan ahlakı, nezaket kuralları ve aşa-
manlar "keşif" olarak anılan şeye artık "karşılaşma" veya "kültürlerin buluş-
ğılayıcı cezalar yukarıdan zorla uygulatılıyordu. Okula giden oğlanlar yetişkinliğe gi-
ması" deniliyordu. 2 4 Ancak dürüst davranıp buna fetih demek daha doğrudur.
den uzatılmış ve aşamalı bir gelişmeyle ilk karşılaşanlar oldular. Genellikle on üç ya-
Kolomb'un kendinin de mertebesi düşürüldü. Yaptığı yolculukların önemi Vi-
şında evlenen kızlar ise daha çok allanıp geçiliyorlardı.
kinglere veya İrlandalılara ve hatta deri kaplı sepet işi kayıgındaki bir Galliye
Çocukluk masumiyeti akla getirir. Yine de çocuklarda ve onlarla kurulan ilişki-
devredildi. San Salvador'da (Watling Adası) karaya çıkması Bahamalardaki Sa-
lerde erdemsizlik eskiden beri doğal kabul edilmiştir. XIII. bouis'nın (doğumu M i d i )
mana Cay olarak değiştirildi. 25 Artık bu "eşsiz denizcinin" acımasız ve doy-
oğlansı davranışları t ü m ayrıntılarıyla saray doktoru Herouard tarafından gözlem-
mak bilmez "kolonici bir korsan" veya israil'in kayıp kabilelerinin peşinde yel-
lendi. Danphin örneğin y a l a k l a mürebbiyesmi ellediği veya "bir asma köprü gibi"
ken açan Donkişotvari bir Yahudi olduğu söyleniyor. 2 " Hatta başka bir kıta
inip kalkan ilk ercksiyonlarını gösterdiği için azarlanmadı. On d ö r l yaşında annesi
olduğunu, Avrupa'ya daha önce gelen Amerikalı kadınlardan duyduğu bile
tarafından evlendirilerek "tümüyle kırmızı penisıyle". "bir saat kadar sonra dönüp
söylendi. 2 7 Kolomb'un faaliyetleriyle ilgili kaynaklar yetersiz ve mitler ise çok
iki kez becerdiği" gerdek yatağına valırıl m işli. 3
fazladır. 28 Amerikanın gerçek kâşifleri Meksika veya Peru fatihlerinin adımla-
As Vou l.ike li (Nasıl İslersen) adlı oyundaki kendi kendine konuşmada özetlen- rını takip edenler, yani çoğunlukla ne olup bittiğini anlamaya çalışan "dünya-
diği gibi "insanın çağlan", Shakespcare'in zamanında açık bir şekilde iyi çizilmiş bir nın ilk antropologu" Bernardino de Sahagun gibi rahiplerdir. 2 9
düzeni izliyordu. Ancak her çağ kuşaklarla ilgili kavramlara kendi kalkışını yapmış-
Amerika ile ilişki Avrupa kültürüne derin bir etki yaptı. Yeni Dünyaya
tır. Eğer çocukluk erken dönem modern Avrupa'da keş feci ı İdiyse, yetişkinlik deGoei-
ulaşabilenlerle ulaşamayan ülkeler arasında bir uçurum açılmaya başladı. "Fel-
he'nin H - m t a 1 ' i n d e n sonra Romantikler ve endüstri sonrası çağın "kıdemli vatan-
sefe tüccardan doğmuştur. Bilim ise ticaretten. Bundan sonra Avrupa ikiye bö-
daşları" tarafından keşfedildi.
lündü. Batı denizle meşguldü. Doğu ise kendi kendiyle." w

İlJt modern loptum daha yakın bir icat olan sınıflarla değil sosyal düzenlerle ve-
Avrupa'nın o zamana dek sımsıkı kapalı ekolojik bir bölge olan Amerika ile et-
ya "mertebelerle" (Latince status, Almanca Stande ve Fransızca etat) izah edili-
kileşimi büyük bir insan, hastalık, bitki ve hayvan değiş tokuşuna neden oldu.
yordu. Bu temel sosyal gruplar fonksiyonlarıyla, bu fonksiyonu kolaylaştırmak
Bu "Kolomb Değiş Tokuşu" kararlı bir şekilde Avrupa' nıtı çıkarma hizmet elti,
için konulan yasal kısıtlamalarla, ayrıcalıklarla ve birlik olmuş kurumlarıyla
Avrupalı koloniciler zorluklara vc mahrumiyete cesurca dayandılar ve bazı
tanımlanıyordu. Zenginlik ve gelir sadece ikinci derecede bir rol oynuyordu.
Herhangi bir ailenin hangi mertebeye gireceğinin (ruhban sınıfı dahil) belir-
lenmesinde kalıtım ana ölçüttü. vergiler üzerinde durdular. On altıncı yüzyılda nüfusu yüz bin ve üzerinde
olan Avrupa'nın beş dev keminin sayısı neredeyse on dörde çıktı: İstanbul,
Soylular, örneğin ortaçağ şövalyelerinin ardılları, askeri fonksiyonları ve
Napoli, Venedik, Milan, Paris, Roma, Palermo, Messina, Marsilya, Lizbon, Se-
toprak sahipliği ile mallarının idaresi için kendilerine özel haklar tanıyan yasa-
vilya, Antwerpen, Amsterdam ve Moskova Köylüler büyüyen kentlere akın el-
larla tanımlanıyorlardı. Düzenli orduların büyümesiyle bu zümreye özgü olan
ti; ücretler fiyatların altında kaldı, dilenciler çoğaldı. Toprak sahipleri
asken fonksiyonları azaldı, fakat yönelen kastın belkemiği durumundaki po-
kârlarını en yüksek seviyeye çıkardılar ve sürekli olarak gelirlerinin düşen de-
zisyonları değişmeden kaldı. Bölgesel meclisleri aracılığıyla ülkelerinin kırsal
ğeriyle boğuşan hükümetler vergileri artırdılar. Orı yedinci yüzyılın başlarına
bölgelerindeki yerel politikayı idare ettiler ve genellikle topraklarında yaşayan-
kadar çok az rahatlama görüldü.
lar üzerinde tam yargılama hakkının tadını çıkardılar. Birçok ülkede ingilte-
re'nin asilzadeleri veya ispanya'nın asilzadeleri gibi üst sınıftan kişiler tarafın- Fiyat devriminin sosyal sonuçları birçok anlaşmazlığa konu olmuştur. Pa-
dan yönetildiler veya Almanya'da olduğu gibi sayısız rütbeye bölündüler. ra ekonomisinin genişlemesi özellikle İngiltere ve Hollanda'da toplumsal hare-
Kendi kendini yöneten kentler ve kent loncalarının özgürlüğü üzerine inşa ketliliği artırdı. Tüccar burjuvazi büyük ölçüde güçlendi. Kapitalizm kalkış
edilen kemli mertebesi de asilzadeler, azatlı köleler ve malı mülkü olmayan noktasına ulaştı. Yine de Batıda kentlerin büyümesi Doğu'daki buna koşut
plebler olarak tabakalandırılmıştı. Krallık ayrtcalıklarıyla korunuyorlardı ve "yeni serdiğin" büyümesiyle yakından bağdaştırıldı. Almanya, Polonya ve Ma-
kent duvarları içinde tam yargı yetkisine sahiptiler. Köylüler ise serfleştirilmiş caristan'daki soylu sınıfı konumlarını güçlendirirken, daha batıda yer alan
çoğunluk ve özgür olarak kalan veya sertlikten kurtulma yolunda olan bir benzerleri bir karışıklığın içine itildiler. Dönemi inceleyen ingiliz tarihçileri
azınlıktan oluşuyorlardı. Serflerin statüleri kilisenin, tahtın ya da soyluların orta sınıfın güçlenmekte mi yoksa batmakta mı olduğuna karar verememekte-
topraklarında yaşamalarına göre önemli ölçüde değişebiliyordu. dirler. İngiliz İç Savaşı farklı bir şekilde kendine güvenen bir orta sınıfın tah-
rip edilmiş aristokrasiye karşı kendini ileri sürmesine veya fiyat devrimiyle
Parçalara ayrılmış birçok yargılama hakkının bir arada bulunması devlet
yoksullaşan bir orta sınıfın umutsuzluğuna bağlanmaktadır 3 3 [CAP-AG].
despotluğu ve dolayısıyla Moskova Çarlığı veya Osmanlı idaresiyle uyuşmu-
yordu. Batı mutlakiyetçiliğini Doğu otokrasisinden oldukça farklı hale getiren Burada özellikle ilginç olan ekonomik ve dini gelişmeler arasındaki bağ-
sosyal temel de burada yatıyordu. Daha erken dönemden miras alınan bir dizi lantılardır. Protestan Reformu her zaman dinsel ve siyasal terimlerle açıklanır-
uygulama üzerine inşa edilmişti ve yeniliklere rağmen hâlâ temelde ortaçağ dı. Ancak "Protestan Ahlakı" ile ticari girişimler arasındaki bağlantıyı fark
unsurlarını barındırıyordu. Doğuda olduğu gibi Batıda da bireyler üzerindeki eden sadece Marksistler değildir. Max Weber'in Protestan Ahlakı ve Kapilalı'c-
sosyal kısıtlamalar modern standartlara göre ağırdı. Sadece serfler değil, fakat min Ruhu ( 1 9 0 4 ) ve Richard Tawney'in Din ve Kapitalizmin Yükselişi adlı eser-
herkesin birlik olmuş bir kuruma ait olması ve onun kurallarına itaat etmesi leri, ayrıntılarında çok eleştirilse de tüm bir yorumcular okuluna esin kaynağı
bekleniyordu. Burckhardı gibi tarihçilerin Rönesans bireyciliğini kutlamaları- olmuştur. Zaten kapitalizmin teknisyenlere olduğu kadar ideologlara da ihti-
nın temel nedeni, hâkim olan sosyal engeller ve bölünmelerden özgürleşme yacı vardı. Bu anlamda Protestan yazarlar aşırı faizle ilgili derine işlemiş tavır-
yolundaki ilk cılız çabaları memnuniyetle karşılamalarıydı. Michelangelo'nun lara karşı gelmede hiç kuşkusuz önemli bir rol oynadılar. Ancak bunu tarihçi-
zanaatçılar loncasından çıkartılmasında olduğu gibi bir istisna söz konusu ol- lerin tahmin eniklerinden daha geç bir tarihte yaptılar. Tawney kamı olarak
duğunda, bunu ancak bir papa gerçekleştirebiliyordu. 3 1 büyük ölçüde İngiliz Püriteni Richard Baxter'e dayanıyor; Weber ise bir tarih
hatası yaparak on sekizinci yüzyıldaki Amerikalı Benjamin Franklin'e dayanı-
Avrupa'nın enflasyonla ilk karşılaşması olan jiyal devrimi ilk olarak tefeci-
yor. Hollanda devleti ancak 1 6 5 8 yılında tefecilik yaptığı için hiçbir bankacı-
lerin günahkârlıklarına bağlandı. 1550 lerden itibaren de, Salamanca Üniversi-
nın Missa'dan atılamayacağı yasasını koydu. Demek ki kuram pekâlâ pratiğin
tesinin araştırmaları yoluyla İspanyol altınının ve gümüşünün kıta içine akma-
gerisinde kalmıştı [TEFECİLİK],
sına bağlandı. "İspanya'yı yoksul yapan" diye yazıyor bir yorumcu, "onun
zenginliğidir". 3 2 Çağdaş tarihçilerin görüşü fiyatların vahşice dalgalanması ve Gerçekte kapitalizm Katolik kentlerinde de Protestan kentlerinde olduğu
hükümetlerin bununla başedebilmek için madeni paralarındaki altın veya gü- gibi hızlı gelişti. Augsburglu Fugger ailesi hiç de püriten değildi. Zenginleşme-
müş miktarını tekrar tekrar azaltma çabalarıyla bulansa da, on altıncı yüzyıl- sinin nedeni ticaretin ve endüstirinin genişlemesi ve aynı zamanda tüm yıkıcı-
daki genel eğilimin düzenli fiyat artışı olduğu tümüyle ortadadır. Örneğin ma- lığına rağmen savaşın mal ve mali hizmetler talebini artırmasıydı. Protestan
deni para kaynağı kısmen kısıtlı olan Fransa'daki tahıl fiyatları 1600'de 1500'e ilahiyatçıları kapitalist tekniklerin savunucuları olarak, Protestan kentlerine
göre yedi kat fazlaydı. akın eden sayısız sığınmacı girişimcilerden daha az etkiliydi.
işte bu göçler yoluyla ortaçağ kapitalizminin tohumları bütün Avrupa'ya
Böylece özellikle Batı Avrupa'da yaşamanın maliyeti dramatik bir şekilde
saçıldı. Cenevre'deki en büyük iş adamı, Francesco Turreuini ( 1 5 4 7 - 1 6 2 8 )
arttı (Bkz. Ek 111 s. 1323). Bunu açıklayan son dönem bilginleri külçe altın ve-
L.ucca'dan gelen bir sığınmacıydı, isveç'te Gııstavus Adolphus'un maliyeciliği-
ya gümüşe daha az önem vererek nüfus artışı, toprak açlığı, artan rantlar ve
ni ve endüstri yönetimini üstlenen Louis de Geer ( 1 5 8 7 - 1 6 5 2 ) Liege'den geli-
yordu. Sessiz William'in ilk bankeri Marcus Perez ( 1 5 2 7 - 1 5 7 2 ) İspanya'dan
Bu gelişmeleri denetleyen askeri komutanlar bir sürü bilmedikleri tekno-
gelen dinini değiştirmiş bir Yahudiydi. 3 4
lojik ve örgütlenmeyle ilgili sorunlarla karşılaştılar. Artık part-time çalışan
Çağın askeri değişikliklerinin (şimdi birçok şev gibi bir "Devrim" olarak sı-
soylu askerler yetmiyordu. Maaşlı kariyer memurlarının ortaya çıkmasına pro-
nıflandırılmaktadır) uzak menzilli etkileri oldu. Özünde mızrak, tüfek ve geliş-
fesyonel askeri ve denizci kasım takviyesi eşlik etti. Askeri kariyerler sadece
tirilmiş ağır silahlarla yeni silahların kullanılmasını, profesyonel subayları ve
eski soyuluların oğulları için değil, aynı zamanda bütün yetenekliler için gele-
eğitimcileri gerektiren sistemli eğitimin başlamasını ve sadece en zengin hü-
cek vaat ediyordu. Bu nedenle yönetenler bu kişilerin eğitilmeleri amacıyla as-
kümdarların karşılığını ödeyebileceği düzenli orduların büyümesini içeriyordu.
keri akademiler kurmak zorunda kaldılar.
Bir olayın peşinden diğeri geldi. On altı ayak uzunluğundaki İsviçre piya- Yönetenler aynı zamanda orduları için yeni gelir kaynakları ve bunların
de mızrağı, süvari ataklarını durdurmak için uzun zamandır istenen aracı sağ- idaresi için yeni bir bürokrasi bulmak zorundaydılar. Ancak bunu bir kez ger-
ladı. Ancak girdap gibi dönen saldırı hattına karşı koyabilmek için çok k e s i r çekleştirdiklerinde, soyluların gücünü azaltmak ve emrindekileri itaate zorla-
bir şekilde dönmesi ve manevra yapması gereken, hareketli bir mızrakçılar ka- mak için gücü başkasınınkiyle karşılaştırılamayacak bir politik araca sahip ol-
resinde etkili bir şekilde kullanılabiliyordu. İspanyolların keşfettiği gibi en ba- duklarını anladılar. Askeri devrim olmaksızın modern devlet düşünülemez.
şarılı şekilde, ateş güçleriyle saldıranları gerçekten yere ytkabilen tüfeklerle bir Çakmaklı tüfekten mutlakiyetçiliğe veya deniz havan topundan ticari anlayışa
arada kullanılıyordu. Ancak tüfeğin kesinliği ve yeniden doldurulma süresi so- giden yol dolaysızdır.
run çıkartıyordu. Sadece bir grup tüfekli, yaylım ateşleri arasında mızrakçılar- Yine de askeri devrim, kuramcı bozuntularının Batı Avrupa'nın çeşitli bö-
dan oluşan karenin zekice içine ve dışına hareket ederek, bir arada ateş etmek lümlerinde yaptıkları bölgesel incelemeleri alıp, tüm kıta için haksız genelle-
üzere eğitildiklerinde etkili oluyordu. Bu taktik ilk kez 1512'de Ravenna'da melerde bulunmaya eğilimli oldukları bir konudur. Süvari sınıfının piyadelere
görülmesine rağmen, yaygın bir şekilde 1560'lardan itibaren Alçak Ülkeler sa- olan üstünlüğünü yitirmediği Doğu Avrupa savaş yöntemlerinin her nasılsa
vaşlarında benimsendi. Mızrakla tüfeğin bileşimi disiplinli profesyonellerin ertelendiği sık sık belirtilir. Ancak durum böyle değildir. Polonya ya da Mos-
metaneti ve birlik duygusuyla birlikle özenli talim teknikleri gerektiriyordu. kova ordularının Batılı meslektaşlarından ders almaya ihtiyacı yoktu. Kısa bir
Mızrak karesine yantt ağır silahların geliştirilmesinde bulundu. Ortaçağ süre içinde en son teknolojik ve örgütlenmeyle ilgili gelişmelerle tanıştılar; an-
istihkâmlarının hızla modasının geçmesine neden olan top, artık savaş alanın- cak sert bir iklimde doğunun geniş ve boş düzlüklerinde savaşarak Kuzey İtal-
da düşman hatlarında boşluklar açmak için yaygın bir şekilde kullanılıyordu. ya veya Hollanda'nın savaş alanlarında bilinmeyen lojistik sorunlarla karşılaş-
Yine de daha çok kullanılan ağır silahlar için karmaşık teknik destek, etkili bir tılar. Polonya'nın harika kanatlı süvarileri Balı tarzındaki piyadelerle
demir endüstrisi, yüksek kaliteli barut tozu, pahalı nakliye ve profesyonel top- karşılaştıklarında, I 6 0 5 ' t e Kircholm'da İsveçlilere karşı yaptıkları gibi feci bir
çulara ihtiyaç vardı. şekilde hepsini kılıçtan geçirdiler. 1610'da Kluslıino veya 1621'de Chocim'de
Deniz savaşlarında topun kalibresinin artması gemilerin boyunun, tonila- doğu tarzı hafif atlı sürüleriyle karşılaştıklarında bu başarılarını tekrarladılar
tosunun ve manevra yeteneğinin hızla artmasına neden oldu. Savaş gemileri- (Bkz. aşağıda). Aynı zamanda birimlerinin esnek, hücremsi yapısı sayesinde
nin yüzen silah platformlarına dönüştürülmesi gerekliydi. Gemilerin hacminin towarzysze veya süvari "komutanları" daha az uyum yeteneği olan bütün or-
duların parçalandığı düşman topraklarda yem ve yiyecek sağlayabiliyor, çatış-
artması ölçüm aletlerine, doğru astronomik verilere, haritalara ve geliştirilmiş
malara girebiliyor ve varlıklarını sürdürebiliyorlardı. Polonyalılarla karşılaş-
matematiğe bağlı olan denizcilik bilimini teşvik etti.
malarında Moskovalılar, çoğu kez kötü anlaşılan Batı yenilikleri yüzünden
Karada ise en çok istihkâm sanatının ağır silah bombardımanın etkilerin-
birçok kez başarısızlığa uğradılar. Ancak eskiden beri birinci sınıf ağır silahla-
den nasıl kurtarılacağı sorunu üzerinde duruldu. On altıncı yüzyılın ortaların-
ra sahiptiler; sonunda İsveç'in Poltava üzerindeki askeri hâkimiyetini kıran
da ortaya çıkan tıace itaîienne, bir yandan topçuların kolayca hedef olmalarını
Rus ağır silahlarıydı. 3 3
önlerken, aynı zamanda azalan karşı ateşe kendilerini açan geliştirilmiş bir
hendek, tuzak ve alçak, açılı tabyalar sistemi kurdu. 1568'de italyan mühen-
"Ulus-devlet" ve "ulusçuluk" doğru ya da yanlış olarak sık sık on altıncı yüzyı-
disleri tarafından bu şekilde saglaml aş tın lan Antwerpen, kuşatma savaşının
la atfedilen terimlerdir. Ancak kendi zamanlarının ulus-devletlerinin kökenle-
üstünlüğünü geri getirecek bir moda başlattı. Ünlü Sebastian le Presıre de Va-
rini arayan tarihçiler tarafından icat edildikleri on dokuzuncu yüzyıla daha uy-
uban'ın ( 1 6 3 3 - 1 7 0 7 ) zamanına gelindiğinde mühendisler ağır silahları kulla-
gundur. Tabii kesinlikle etnik kimlikle ilgili, olgunlaşmamış düşünceleri
nanlar üzerinde avantajı tekrar kazanmışlardı. Süvari sınıfı hiçbir zaman yok
iletmek için kullanılmamalıdır. Ancak ortaçağın birliği dağılmaya devam eder-
olmadı, fakat adapte olmak zorunda kaldı ve gittikçe artan bir şekilde keşif
ken, uygun bir şekilde iletebilecekler şey hem monarşilerin hem de emrinde-
için tatbikat yapan ve hafif çarpışmalara katılan hafif atlılar, savaş alanı savun-
kilerin kabul ettiği güçlü bir egemenlik duygusuydu. Ayaklar altında çiğnenen
ması için mızraklı süvariler ve hareketli ateş gücü için ağır süvariler olmak
raıson d'ctüflannın tümüyle siyasal olanla birlikle, ticari anlayışla bağdaştırı-
üzere kararlı alaylara bölündü.
lan ekonomik bir boyum vardı.
1513'te yazılan İl Principe (Prens) engel tanımayan bir yetki konumuna içinde imparatorlukta kontrolü ele almak için sağlam bir teklifte bulanacak bir
ulaşmak isteyen bütün bu türden yöneticiler için bir el kitabıydı. Kitap genel- Macar-Avusturya monarşisini kurmanın eşigindeymiş gibi gözüküyordu. An-
likle modern siyaset biliminin başlangıç noktası olarak kabul edilir. Cesare cak sonunda ani ölümüyle bütün planlar boşa çıktı. Eğitim görmüş oğlu bir
Borgia ve "büyük sahtekâr" Papa VI. Alexander'! yakından gözlemleyen tarih- Jagiellon'a tercih edilerek okuma yazma bilmeyen Macar soyluiartnca redde-
çi, oyuıı yazan ve Floransa hizmetinde diplomat olan yazan Niccolo Machia- dildi. Artıklar küçük bir gecikmeyle Habsburglar ve Türkler tarafından toplan-
velli ( 1 4 6 9 - 1 5 2 7 ) kitabını bir prense, Dante'ııin eski birleşmiş italya düşünü dı. Yağma edilen krallık kütüphanesinin kitapları gibi, Rönesans Macarisıanın-
gerçekleştirmesine esin kaynağı olması umuduyla yazmıştı. Ancak kitap ev- dan arta kalanlar böylece rüzgârlara saçıldı ÎCORVINA],
renselleşti. Siyaseti ahlaki tereddütlerden ayırarak, Macfıipofitifc sanatını veya Elbette bazı bölgelerde krallık gücünün pekişmesi, birkaç rakip idealden
engellenmemiş güç siyasetini yarattı. Bir seviyede bu "Machiavelizm" ciddi bir biri olmanın dışında, mutlakiyelçiliğin gelip çatmasından söz edebileceğimiz
skandala neden oldu. Frodi onorevoli (saygın dolandırıcılar) veya scellercıtezse anlamına gelmiyor. Fransa'da kral üzerindeki kısıtlamalar hâlâ o kadar fazlay-
^loriose (onurlu alçaklar) gibi kavramlar dile düştü. Daha ciddi bir seviyede dı ki bilginler, örneğin I. Fraııçois'nın yönetimindeki Fransa hükümetinin "da-
eğer Prens, Titus Livius'un tik On Kitabı Üzerine Söylevler* ile bir arada oku- ha isıışari" mi yoksa "daha az ademi merkezi" mi olduğu konusunu uzun
nursa, Machiavelli sınırlı hükümetin, yasanın ve özgürlüğün hâkimiyetinin uzun tartışabiliyorlardı. 36 İngiltere'de Tudor monarşisinin kendini kanıtlama-
kararlı bir savunucusu olarak görülebilir. İnsan doğasının alçak olduğu yolun- sından sonra, Stuartların sonraki yönetimi altında kendini kanıtlayan Parle-
daki görüşü, kurumsal yapıların üzerine inşa edilmesi gereken sağlam temeli menıoydu. Kutsal Roma İmparatorluğunda imparatorluk kurultayı tmpatora
verir. Ancak en çok anımsanan ahlakı hor gören vecizeleridir. "İnsanlar Roma karşı güç kazar. \ P ol on ya - Ut va ny a' da ise cumhuriyetçilik monarşiye karşı
Kilisesine ne kadar yakınsalar" diye yazdı, "o kadar dinsizdirler". "Konumunu zafer kazandı.
korumak isleyen bir hükümdar ihtiyaca göre iyi ya da kötü olmayı öğrenmeli- Bude gibi bazı Rönesans bilginlerinin monarşi üzerine görüşlerini oluş-
dir." "Savaş bir hükümdarın tek çalışma alanıdır. Barışı askeri planlarını ger- turmak için Roma imparatorluğunu model aldıkları doğrudur; fakat Piskopos
çekleştirmek için kendine gerekli aracı sağlayan bir dinlenme zamanı olarak Goslicki (Goslicius) gibi diğerleri de geriye dönüp Roma Cumhuriyetine bak-
görmelidir." Machiavelli taraftar bulmada hiç sıkıntı çekmedi. mışlardır. Dönemin en çok etki yapan siyasi araştırmalarından biri olan Jean
Model Rönesans hükümdarı konusunda, birçok tarihçi ilk olarak Muhte- Bodin'in yazdığı De Ia Republique* ( 1 5 7 7 ) kurumsal monarşiyi yeğlerken, Tho-
şem Lorenzo veya Ludovico Sforza gibi İtalyan despotlarını düşünecektir. mas Hobbes'in yazdığı Leviöfîıan ( 1 6 5 0 ) mutlakiyetçiligi yeğlemek için sözleş-
Bundan sonra ise Altın Kumaş Alanındaki karşılaşmaları ( 1 5 1 3 ) çağın acayip- me kuramını ilginç bir şekilde kullandı. Hobbes fazla kanıt göstermeksizin,
liklerini ve özelliklerini bu kadar iyi örnekleyen korkulan komşular ve rakip- kralların sınırsız haklarını geçmişte belirsiz bir zamanda emrindekilerin gö-
ler, I. François ile VIII. Henry'ye teklif edeceklerdir. Ancak bunların hiçbiri nüllü olarak kendi haklarından vazgeçmelerine borçlu olduğunu ileri sürdü.
Macaristan kralı Matthias Hunyadi "Corvinus" ( 1 4 4 1 - 1 4 9 0 ) kadar dikkate la- Sonuç olarak ortaya çıkan Leviathan, "insanlardan oluşmuş canavar" (kendi
yık değildir. modern devlet benzetmesi) üzüntü duyulacak bir gereklilikti:
Corvinus (bu ad hanedan armasındaki kuzgun yüzünden takılmıştır) sos-
yal açıdan bir türedi, Transilvanyalı Romanyalı bir haçlının oğlu, adını Türkle- İnsanların kendilerini korku içinde tutan ortak bir güç olmadan yaşadıkları za-
re karşı savaşarak yapan Hunedoaralı lancu'ydu. Transilvanyalı kökenini ve manlarda,... her insanın her insana düşman olduğu savaş denen durumda bulu-
güçlü ücretli ordusunu Macar kodamanlara boyun eğdirmek ve İtalyan kültü- nurlar. Bu tür bir durumda endüstriye,... denizciliğe,... sanata, edebiyaıa, topluma
rünün siyasal saygınlığın işareti haline getirildiği bir idareyi başlatmak için ve... vahşi ölümün sürekli korkusuna yer yoktur; insanın yasamı yalnız, yoksul,
kullandı. Hümanist Başpiskopos Vitez tarafından eğitilmişti; Napolili bir pren- kirli, zalimce ve kısadır.
ses olan Aragonlu Beatrice ile evliydi ve Anjoulular zamanlarından beri İtalya
ile bağlantılarını sürdüren krallık sarayına varis olmuştu. Buda'daki saray ki- Rönesans Roma hukunun incelenmesini teşvik eni; fakat bu dönemde ayrı
taplar, resimler ve filozoflarla doluydu ve Poliziano'dan Ficino'ya kadar zama- ulusal hukukların takviyesi ve karşılaştırılması ve Hugo De Groot'un (Groıius,
nın bütün önde gelen bilginleriyle bağlantı halindeydi. Aynca 1 5 0 0 tarihinden 1 5 8 3 - 1 6 4 5 ) De jure belli el patis ( 1 6 2 5 ) adlı araştırmasıyla uluslararası huku-
önce Avrupa'daki basma elyazması kiıaplardan oluşan koleksiyonuyla Medici- kun doğması da çağa damgasını vurdu.
lerin Floransa'daki kütüphanesinin en büyük rakibi olan büyük bir kütüpha-
neyi barındırıyordu. Corvinus 1485'te Viyana'yı ele geçirdiğinde, kısa bir süre

* Orijinal meıinde kitabın adı Lıvy Üzerine Sövkvifr bitiminde geçmektedir. Ancak cs^riıı doğ-
* Orijinal metinde böyle verilmesine karşılık, Bodin'in eserinin asıl adı Les 5« Lhres de la
ru adı çeviride verildiği biçimdedir (c.n.). RtyuMiıjue'tır (e.vı.).
Merkantilizm ya da "merkantil sistem" on sekizinci yüzyılın sonlarında popü-
CORVINA
lerleşene dek pek az geçerliliği bir etiketti [PAZAR]. Ancak Adam Smith'in
sonradan eleştireceği fikirler bütünü erken modern dönemin ana ekonomik
MACARİSTAN kralı Matthias Corvinus 1460'larda kitap toplamaya haşladı. Bu tut-
düşünce sloğunu oluşturuyordu. Merkantilizmin birçokları için farklı anlam-
kusunu eski öğretmeni Varad (Oradea) Piskoposu Janos Vi tez ve Piskoposun yeğeni
ları vardı; ancak bu, özünde gelişmek ve zenginleşmek için modern devletin
Janos Csezmiezei'den almıştı. İtalya'da eğitim gören her iki adam da klasik bilginler-
mevcut olan her yasal, idari, askeri ve dtızenlemeci aygıtı kullanması gerektiği
di vc ateşli kitap hastalarıydı. Birincisi yükselerek Macaristan Baş Piskoposu, ikinci-
kanısı demekti. Bu anlamda da Smith'in sonraları savunuculuğunu yaptığı !<ı-
si ise 'Mantis Pannoitıs" adı allında çağın önde gelen batın şairi oldu. İler ikisi de si-
i s s e z - f a i r e sisteminin (hükümetin sanayi ve ticaret işlerine müdahele etmemesi
yasi bir entrikayla saygınlıklarım yitirdiklerinde Piskopos emekliye ayrıldı vc şair
ilkesi) tam karşıtıydı. Popülerleşen tiplerinden birinde külçe halindeki altın
intihar etti. Böylece kral onların kütüphanelerini kendisininkine kattı. Mathias
veya gümüş miktarına dayalı olma, yani ülkenin zenginliğinin ve gücünün bi-
1476'da kendi zengin kitap koleksiyonunu Napoli'den getiren Aragoniti Beat.riee ile
rikmiş altına bağlı olduğu fikri geçerliydi. Bir diğerinde ihracatı kolaylaştıra-
evlendi. Kültürel merkezi Buda'da inşa edilen krallık kütüphanesi olacak olan, yeni
rak, ithalatı cezalandırarak ve yerli ürünleri teşvik ederek ticaret dengesinin
bir Vlaearistan-Avuslıırya monarşisinin planlarını yaparak 148ö'te Viyana'yı ele ge-
düzeltilmesinde yogunlaşılıyordu. Ancak tipi ne olursa olsun hepsinde de eko-
çirdi. Bir arşivciler, yazıcılar, çevirmenler, cıltçıler ve lezhipçiler ordusuyla ve kıta-
nomik güç kaynaklarını (koloniler, manifaktürler, donanmalar, tarifeler) güç-
lar arası acenteler ağıyla silahlanan Biblioteca Corvinia, Avrupa'daki "edebi canlan-
lendirme üzerinde duruluyor ve açık bir şekilde ülkenin ticari rakiplerine kar-
mayı aşmak" üzere tasarlanmıştı, l i a u a Floransa'daki Muhteşem Lorenzo'nun
şı yönlendiriliyordu. Sistemin Hollanda versiyonunda (burada donanma bile
muhteşem kütüphanesini bile geçti.
beş ayrı amirallik tarafından yönetiliyordu) siyaset büyük ölçüde özel ve yerel
Ancak kral Maltbias'm umutlarından hiçbiri gerçekleşmedi. 1490'da öldüğün-
girişimcilere bırakılmıştı. Fransız ve sonraları Prusya versiyonlarında kontrol
de yerine oğlu geçmedi. I labsburglar Viyana'yı geri aldı ve Macar soylular koydukla-
sıkı bir şekilde kralın bakanlarının elindeydi. İngiltere'de karma bir özel ve
rı vergilere karşı isyan ettiler. Kütüphanedeki çalışma durdu, Osmanlı ordusu
krallık girişimine bağlıydı. Bunun çok eski bir açıklaması /ngilterc Aleminin
1 â26'da Bııda'yı ele geçirdiğinde. Kütüphane yağmalandı. Altı yüz elli eski eşşiz de-
Kamusal Rejahı Üzerine Söylev ( 1 5 4 9 ) adlı kitapta bulunmakladır: "Zenginliği-
ğere sahip elyazması dahil içindekilerin çoğu ortadan kayboldu.
mizi ve hazinelerimizi artırmanın sıradan yolu dış ticarettir" diye yazdı Tho-
Ancak hepsi de kaybolmadı. Kral Matthias'ın ölümünün beş yüzüncü yıldönü- mas Mun, "burada her zaman şu kurala dikkat etmeliyiz: Her yıl tükettiğimiz
münde. Macaristan'ın Milli Kütüphanesi hayatta kalmayı başaran hazineleri tekrar yabancı mallardan daha çoğunu yabancılara satmak."
bir araya toplamak için bir sergi düzenledi. Sonraları Kraliçe Bealrıcc'iıı bazı değerli
eserleri Napoli'ye geri yollamak için tertipler kurduğu anlaşıldı. Kraliçenin gelini za-
Diplomasi, ticari zihniyet gibi devlet gücünün artmasına bir tepki olarak doğ-
ten diğerlerini Almanya dışına çıkartmıştı. Bir zamanlar Macaristan kraliçeliği ya-
du. Geçmişte hükümdarlar her görev sona erdiğinde elçilerini geri çağırmak-
pan V. Charles'ın kız kardeşi Mary, bir o kadarını da Brüksel'e getirdi. Kn önemlisi
tan hoşnuttular. On beşinci yüzyılda papalık kentleri ve diğer İtalyan kentleri
İstanbul'daki yağmalanan kitaplar deposunun, yüz yıllar boyunca yabancı sefirler
Venedik'in peşinden gelene kadar, Venedik kalıcı bir yurtdışı elçiler sistemini
için bir armağan sbığıı olarak kullanıldığı meydana çıktı. Kralın Floransalı aıanı [Sal-
sürdüren tek yerdi. Ancak 1500'lerden itibaren hükümdarlar, yavaş yavaş sü-
do Naldi larafından hazırlanan değer biçilemez Corviniana resimli katalogu bir sul-
rekli elçiler atamayı statü ve bağımsızlıklarının bir işareti olarak görmeye baş-
tan tarafından Polonya büyükelçisine verilmiş ve Toruri'de saklanmıştı. Bir İngiliz
ladılar. Ayrıca ticari ve siyasi haber almanın gelişmesine de değer veriyorlardı.
büyükelçisine sunulan Seneca'nın trajedileri Oxford'ta saklanıyordu. Bizanz "Tören-
Bu alandaki ilklerden biri, St J a m e s sarayı nezdindeki elçilik kurulu önce Dr.
ler Kitabı" Leıpzıg'de saklanıyordu |TAXIS|. Praıız-.loseplı'e gönderilen yirmi altı el
Gondesalvi de Puebla'nın ( 1 4 8 7 ) , sonra da bir kadının (Galler prensesi ve kra-
yazması Viyana'da tutuluyordu. Bir o kadarı Dük Aııgustus'un Wolfcnbütlcl'dcki kü-
lın kızı Catherine d'Aragon) başkanlığında kurulan Katolik Ferdinando ol-
tüphanesine girmeyi başardı. Kraliçe Chrıslına'nın ordusunun Prag'la yağmaladığı
muştur. Ayrıca Fransa kralı I. François da, 1526'dan sonra Babıâli nezdindeki
parçalar i p s a l a ' d a bulunuyordu... Madrid. Besançon. Roma ve Volıerra da buna da-
de dahil olmak üzere kapsamlı bir diplomatik birim kuran ilk hükümdardır.
hildi.
Böylece kısa bir süre içinde her önemli sarayın ve başkentin kordiploma-
1090 sergisi ise kaybolan koleksiyonun sadece parçalarını içeriyordu. Ancak
tiği oldu. Belirli derecede tehlikeli koşullarda yaşayan diplomatlar çok çabuk
kitap hastalığının Rönesans eğilimlerinin kalbinde yer aldığını güslermeye yeterliy-
bir şekilde dokunulmazlık, devlet ilişkileri, diğer ülkelerin kanunları, güven
di. Boyutları ve çeşitliliği açısından Biblioteca Corvıniaııa'yı geçen fek kütüphane Va-
ve önce gelme gibi konularda gerekli kuralları oluşturdular. Papa 1515'te pa-
tikan Ktitüplıanesıydı Dağılması sırasındaki koşullar sayesinde, öğrenimin j a v ı l m a -
palık elçisinin grubun en kıdemli üyesi sayılacağı, imparatorluk elçisinin mes-
sındaki rolü muhtemelen hepsinden fazla olmuştu. 1
lekdaşlarından önce geleceği ve diğer tüm elçilere ülkelerinin Hıristiyanlığı
kabul etme tarihine göre kıdem verileceği kanunu koydu. Ancak pratikte bu
Renal io.1 Roues «uslar vc Re/omilar, y. 14^0-1670 567

düzenleme sürdürülemedi, çünkü V. Carlos, diplomadan için İspanyolları ter-


efsanevi Burgonya Düşesini kazandırdı ve I490'da kendisine Innsbruck'da en
cih etti ve İspanya'nın "en Katolik" kralı olarak da Fransızlara öncelik tanıma-
sevdiği konutunu veren Ttrol'ü miras aldı. 1 4 9 1 d e Jagiellonlarla yapılan bir
yı reddetti. Böylece Fransız ve İspanyol elçilerin iki yüz yıl boyunca soğuk-
miras anlaşmasıyla Bohemya ve 1515'teki bir diğeriyle Macaristan ona intikal
kanlı bir tavırla mevkilerini korudukları bir kavga başladı. 1661'de bir
etti. Her iki siyaset de Louis Jagiellon'un 1526'da ölümüyle olgunlaştı ve hane-
seferinde Lahey'de Fransız ve İspanyol elçilerinin maiyeti dar bir sokakta kar-
dana "bir Tuna monarşisinin temellerini" kazandırdı. 39 Aynı decerede önem
şılaştıklarında, kent meclisinin sokaktaki parmaklıklan kaldırıp eşil koşullar-
laşıyan bir diğer olay da, oğlunun ispanyol dominyonları üzerinde sıkı bir
da geçmelerini sağlamasına dek, diplomatlar bütün gün boyunca yerlerinden
kontrol getiren Ferdinand ve Isabella'nın mirasçısıyla evliliğiydi. 1497'de Mila-
kıpırdamadan durdular. Moskovalılar da bu biçimciliğe aynı şekilde önem ve-
nolu Bianca Sforza ile yaptığı kendi ikinci evliliğiyse nakit akışını kolaylaştırdı
riyorlardı. Çarın elçileri İmparatorun saray mensuplarına göre kendilerine ön-
ve i 5 0 8 d e kesin olarak İmparator olmasına yardım etti. Bundan sonra Habs-
celik tanınmasını talep etmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. Varşova'da bir
burglann bu en ideolojik üyesi görevinin tamamlandığını hissetmiş olmalı ki,
Moskova elçisi iki şapka takıyordu; bir tanesi geleneksel selamlamaya uygun
kısa bir süre sonra Papa seçilmesini teklif edecek kadar kendine güvenli hale
olarak Polonya Kralına çıkarılacak şapkaydı, diğeri Kremlin'in talimatlarına
gelmiştir.
göre başını kapalı tutmak içindi.
Maximillian öldüğünde lorunu Charles de Gand "üzerinde güneşin hiç
Machiavelli zamanında diplomatlar kısa bir sürede sahtekârlıkla ünlendi-
batmadığı" bir toprak koleksiyonunu devraldı. Charles hepsinin üstüne de
ler. Şifreleri, kodları ve görünmez mürekkebi bilmek zorundaydılar. "Bir elçi"
Fuggerlerin düka altınları sayesinde, uygun zamanda Fransızların ve papalığın
diye alay ediyor Sir Henry Wootton, "ülkesinin çıkarları için yurtdışında yalan
Kutsal Roma imparatoru seçilmesine gösterdikleri muhalefeti yendi ve derhal
söylemeye gönderilmiş dürüst bir adamdır," Buna rağmen kalıcı diplomasinin
büyük babasının yerine geçti (Bkz. Ek 111 s. 1330) IDOLAR],
gelişmesi uluslar topluluğu kurulmasında önemli bir aşamayı temsil ediyordu.
1643-1648'de Otuz Yıl Savaşlarını sona erdirmek için Münster'de ve Osnab-
rück'de büyük bir diplomatik konferans düzenlendiğinde "Avrupa Topluluğu"
gerçekleşmek üzeriydi.
DOLAR
On altıncı yüzyılın sonlarında Avrupa haritasındaki merkezi canlanma
Habsburg hanedanının aniden son derece güçlü bir konuma gelmesiyle başla-
ACHIMOV. Plzen'ın (Pilsen) 80 km kadar kuzeyindeki Joachimi.al'da yer alan küçük
dı. Habsburgların başarısı fetihlerle değil, rakip hanedanların başarısızlığa uğ-
bir Bohemya kasabasıdır. I518'de Count von Schlick'e orada gümüş çıkarması ve
raması, uzak görüşlü evlilik planları ve iyi bir talihle gelmişti. O zamanın slo-
bir darphane kurması için imparatorluk beratı verildi. Gümüş paraları Walzonvverke
ganı da bunu belli ediyordu: Forles beUa geruni, Tu Austriajelix nube * Önemli
ya da "hadde makineleri"yle üretilmişti ve resmen "büyük dört peniler" olarak sınıf-
olan/elix, "talihli" ve nube "evlenmek"ti.
landırılmıştı. Popüler adları kısa bir süre içinde ıhaler olarak kısaltılan Joaehimstha-
Romalılar Kralı 1. Maximilian von Habsburg, 1490'da, hâlâ Macar işgali 1er idi.
altındaki Viyana'dan gelme bir sığınmacıydı. İmparatorluk üzerindeki hâkimi-
Ov» yedinci yüzyıla gelindiğinde ıhaler bütün merkezî Avrupa'da para birimi ol-
yeti kuşkulu gözüküyordu; bu zayıf konumuylada bir dizi imparatorluk refor-
du. Aynı zamanda talero'ları ya da "sekizlik sikkeleri" Amerika kıtasında tedavülde
mu yapmaya zorlanmıştı. 1495 te Reichskammergericht'in (imparatorluk Ada-
olan Habsburg İspanyasında da kopya edildi. Iskoçya kralı VI. James'm oluz şiling-
let Mahkemesi), 1500'de Reichsregiment'in (Sürekli Krallık Konseyi) ve
lik giimuş parasına "Kılıç Doları" adı takıldı. On sekizinci yüzyılda gümüş ıha-
1512'de Reichsschlüsse'nin ya da İmparatorluk Kurultayı "Mandalar"ının ku-
/«Terin yerine İsveç'ten ithal edilen ve İsveççe daler adını alan bakır "levha pa-
rulmasına başkanlık etti. Kurultayın üç meclisinin yaratıl m asiyi a (imparatoru r a l a r geçti. ! 7 2 0 ' d c bir bakır daler. 250 kez daha ağır olmasına rağmen değer
seçme hakkına sahip prensler, Prensler, Kentler) ve imparatorluğun her biri açısından gümüş Ihaler'e eşitti ve sadece al ya da atlı arabayla taşınabiliyordu. 1
adalet ve vergilendirmeyle ilgili ve askeri konuları idare etmekle görevlendiril-
Ancak bu diziden paraların arasında şaheseri, 1751 tarihli Maria Theresa do-
miş iki prensin yönetimindeki on bölgesel çevreye bölünmesiyle, tüm İmpara-
larıydı. Bu müthiş paranın bir yüzünde lınparaioriçenin büstü, arkasında iki başlı
torluğu dolaysız yönetme olanağına kavuştu. İstedikleri her şeyi vererek Habs-
bir kartal ve ştı yazı vardı:
burg hanedanını Alman prensleri için vazgeçilmez bir duruma getirdi.
R(omae) IMP(eraıri.\) * UL(ngariac el.) BO(hemıae) RKG(ina) * Vl(aria) TIlKRIv
Bunların yanı sıra Maximilian, Habsburgların Hausmaclıt'ını, yani haneda- S1A * D(ei) G(ralia) ARCIIID(ux) Al'ST(riac) * D I X BLRWundiaej * COM(es) T I R
nın özel iktidarını büyük oranda artırdı, ilk karısı Mary'nin erken ölümü ona (olis)*
On dokuzuncu yüzyıl boyunca bu doların milyonlarcası basıldı ve lınparaiori-
" B ı r a k ı n g ü ç l ü l e r savaş yapsın. Oysa s e n . şanslı Avusturya, e v l e n . " Bu soz M a c a r i s t a n Kralı
M a u h i a s Coı-vinus'a atfetlılm iştir çenin ölümünden sonra çıkarılan diziler 1 TKO'deki ölüm larilıi konuldu. Para Vlusso-
Renal io Rcıı esanslar vc Rt^ormlör. v. 1450-1670 569

lını laral'ıntlan 1936'da Habeşistan'ın işgalini finanse etmek için vc İngilizler tarafın- Son on yılda V. Clıarles'ın iyimser olmak için nedenleri vardı. Ancak
dan da Bombay'dı 1 basıldı. İki yüzyıl sonra uluslararası bir para birimi olarak balen Augsburg Barışı tam bir hayal kırıklığıydı ve büyük bir yıkım yaşayan İmpara-
Asya'nın bazı bölgelerinde tedavüldedir. 2 tor görevden çekildi. İspanya ve Alçak Ülkeleri oğlu Felipe'ye, geri kalanını da
erkek kardeşine bıraktı. Evrensel birlik düşünü gerçekleştirmeye çalışan son
Dolar l7B7'de ABD'nın ve 1871 \1e Kanada'nın para birimi olarak kabul edil-
İmparatordu. Günümüzde bazıları birleşmiş Avrupa'nın piri olarak kendisine
di. Ancak şu anda Avrupa'nın para birimleri arasında yer almamakladır.
dua etmektedir. "Bir zamanlar artçı savunmanın son savaşçısı olarak kabul
edilen V. Charles" diye yazıyor konuya ilgi duyan bir kişi, "aniden bir selef
olarak görülmeye başladı." 40

Topraklan Filipinlerden Peru'ya kadar uzanan V. Charles (imparator 1519- Tacını bırakmasından sonra, Avusturya Habsburgları Clıarles'ın evrensel
1557), yavaş yavaş ortaya çıkan birçok sorunun altında kaldı. Fiziksel olarak vizyonunu unuttular. Jagiellonların torunu II. Maximilian ( 1 5 6 4 - 1 5 7 6 ) sözde
imparatorluk ölçütlerine hiç yakışmıyordu: Zayıf lenf bezleri ona ağlayan bir Polonya-Litvanya kralı seçilmesinden hiçbir şey kazanamadı. İki oğlu, eksant-
ses ve sürekli olarak sarkan bir ağız vermişti; öyle ki küstah bir İspanyol asil- rik Prag münzevisi 11. Rudolf ( 1 5 7 6 - 1 6 1 2 ) ve Matthias ( 1 6 1 2 - 1 6 1 9 ) tamamen
zadesi bir keresinde ona "sivrisinekleri dışarıda tutmak için" susmasını söyle- karşılıklı kuşku ve dini anlaşmazlıkla meşguldüler. 1607 tarihli Donauworth
mişti. Yine de tercihan Flamanca, görevlileriyle İspanyolca, Fransızca ve İtal- Olayından sonraki on yıl içinde 200'den fazla isyan ve ayaklanma çıktı. II. Fer-
yanca ve "atıyla Almanca" konuşarak engin dominyonlarını yönetmek için dinand ( 1 6 1 9 - 1 6 3 7 ) , III. Ferdinand ( 1 6 3 7 - 1 6 5 7 ) ve 1. Leopold ( 1 6 5 8 - 1 7 0 5 ) ,
birçok yeıeneğe sahipti. Üstelik metanet konusunda da bir eksiği yoktu. "Bana Otuz Yıl Savaşlarıyla ve bu savaşın kötü sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kaldı-
top güllesiyle vurulan bir imparator adı söyleyin" diye bağırmıştı Mühlberg'de, lar. Viyana'da kalıcı ve ayrı bir Avusturya kançılaryasının ortaya çıkmasıyla,
geride kalmayı reddederken. Katolik prenslerin kabul edilen lideri olarak, Hı- ana çalışma alanları kararlı bir şekilde Doğuya kaymaya başladı; bu arada im-
ristiyan âlemini bir arada tutmuş olması muhtemel en güçlü ülküye başkanlık paratorluk da kaçınılmaz çöküşün eşiğinde sallanıyor gibi görünüyordu. Goel-
etti. Yine de iç ve dış krizlerin aşırı fazlalığı ve karmaşıklığı uyumlu bir eyleme he'nin Fausfundaki tavernadaki sarhoşların şarkılarında olduğu gibi:
geçilmesini önledi. Genel Ruhani Meclisi toplamakta başarılı olmasına rağ-
men, Kilisede Tarento'da üzerinde düşünülen fikirlerin sadece bölünmüş dü- Sevgili eski Kutsal Roma İmparatorluğu,
şünceleri sağlamlaştırdığını fark etti. İmparatorlukta dini bütünlüğü yeniden Nasıl bütün olarak kalacaksın?
kurma planları felaketle sonuçlanarak geciktirildi. Mühlberg'deki zafere rağ-
men, Schmalkald Birliği savaşları Augsburg Barışıyla ( 1 5 5 5 ) tarafların üstün- Tanınmış İngiliz tarihçinin görüşüne göre yanıt siyasetten çok paylaşılan
lük saglayamamalarıyla sonuçlandı. Zihinsel özürlü annesinin yanında eş-kral tavırlar ve hassasiyetler bütünü olan "uygarlık"ta yatmaktadır. 41
olarak görev yaptığı ispanya'da comunerolarm isyanıyla, sonra da Kasıilya ve
Aragoıı'un farklı çıkarlarıyla boğuştu. Yeni Dünya'da ise Kızılderilileri koru-
mak için kaybedeceği bir savaşa girdi. Teyzesi Margaret'in ellerine bıraktığı Al-
çak Ülkelerde doğduğu kent olan Gand'daki isyanı hiç istemese de güç kulla- ORANGE
narak bastırmak zorunda kaldı ( 1 5 4 0 ) . Erkek kardeşi Ferdinand'a devrettiği
irsi alınan Habsburg topraklarında (Avusturya, Bohemya, Macaristan, Würt- 1544'TK Kransız-lmparatorluk savaşlarının cn şiddclli döneminde İmparatorluk Or-
temberg) sürekli olarak Transilvanya'daki J a n Zapolyai gibi yerel liderlerin dusunun bir görevlisi. RenC von Nassau. St Dizier'dc bir Kraıısız kurşunuyla öldürül-
muhalefeti ve 1546-1547'de ilk Bohemya İsyanı ile karşılaştı. Her yerde eyalet dü. Ölümü sadece doğduğu yer olan Nassau'nun değil, aynı zamanda Provence. Hol-
meclisleriyle, huysuz soylularla ve partizan çıkarlarıyla mücadele etmek zo- landa ve İrlanda'nın tarihini etkileyen olaylara neden olacaktı.
runda kaldı. Stratejik olarak Fransa'nın düşmanca tutumu, Türklerin genişle- Nassau. Ren Nehrinin orta kısımında, sağ kıyıda yer alan küçük bir Alman
mesi ve Fransız-Osmanlı işbirliğiyle baş etmesi gerekiyordu. dük âl iğiydi. Westerwald ormanlarıyla Wiesbaden'in kuzeyindeki engebeli Taunus
Fransa ile olan düşmanlık, hepsi de bölgesel irtibat noktalarında yaşanan Dağları arasında yer alan Nassau'nun bereketli Rhemgau'su. Johanisborg ve Rudcs-
(Alçak Ülkeler, Lorraine, Savoie, Pireneler ve İtalya) ve dolaylı olarak hayatı- heim dahil Almanya'nın en iyi üziim bağlarına sahipti. Renö'nin babası I Icinnch von
nın en büyük utancı, Roma nın Yağmalanması ( 1 5 2 7 ) ile sonuçlanan beş savaş Nassau, ailenin Dıllenberg'deki küçük koluyla diıkâlığı paylaşarak Siegeıı'de oturu-
doğurdu. Türklerden duyulan korku Habsburgların MacarisLan ve Bohemya'ya yordu. Rene'nin annesi Claudia, Roma yağmasına önetilük eden ve V. Charles tara-
el koymalarına neden oldu; ancak uzun vadede bunlar hem Balkanlarda hem fından Brabant'da topraklarla cömertçe ödüllendirilen İmparatorluk generali Phili-
de Akdeniz'de sonu gelmeyen yorucu karmaşalara neden oldu [ORANGE], hert de Châlons'un kız kardeşi ve vârisiydi. Ayrıca Phıhberi'ın unvanını Orange
Rcıımia Roer stilisier- vc Rc/omilcir, y 14^0-1670 571

; Prensliğine taşımıştı. Vârisi olmayan René öldürüldüğünde. topraklarını ve unvanlar


i koleksiyonunu on bir yaşındaki kuzeni Wilhelm von Nassaıı-Dillenbıırg'a miras bı- kukıınun hem Kalolıklcre hem de Presbıteryenlerc aynı şekilde ayrımcı davrandığı
rakıığı ortaya çıktı. bir devirde. Tarikat kendini Wolfe Tone'un Birleşik İrlandalılarının artan popülarite-
Orange. Avıgnon'un kuzeyinde Ren Nehrinin sağ kıyısında kalan küçük bir sine karşı izole edilmiş elit tabakanın kalkanı olarak gördü. Ilımlı bir Protestan olan
prenslikti (Bkz. Kk III s. 1314). Dogu sınırını kaplayan Moni Venloux doruklarıyla. Tone'un (1763-1798) ikili bir hedefi v a r d r Kvrensel hoşgörü ve kendi kendini yöne-
Gigondas ve Chateauneul'-du-Pape gibi birkaç köyü sonradan iinlıi olan zengin bir ten İrlanda cumhuriyeti. Kransa'dan askeri yardım talebinde bulunmuştu.
şarap bölgesiydi. Küçük başkenti eski Arausıo'da Tıberuıs taralından dikilen Büyük 1795-1798'de yaşanan zorlu kavgalarda Orange Tarikatı. İngilizlerin istilayı
Roma kemeri bulunuyordu. On ikinci yüzyıldan itibaren Provence, dolayısıyla impa- püskürtme ve kargaşayı bastırma planlarında önemli bir rol oynadı. I796'da
ratorluk kontlarının l'ıel'i durumundaydı. Ancak 1393'le Orange mirasçısı Marie de Brest'den yelken açan General lloche'uıı selen Bani.ry Körfezinde felaketle sonuçlan-
Baux, evlilikle Burgoııyalı Jean rie Chalons'a verildi; bundan sonra prensliğin başka dı. Couıııry Vlayo'dakı Killala'da General l l u m b e r ı ' i n başarıyla karaya çıkması ise
bir ülkede ikameı eden hükümdarları onların çocuklarıydı. 1431 'de Provence- Kontu kısa ömürlü oldu. Wicklovv ve We,vford'dakı silahlı başkaldırı Vinegar HİH Savaşın-
aceleyle bir fidye parasına ihliyaç duyduğunda. Clıâlons'lann biat yükümlülüğünü dan (Haziran 1798) sonra çökıü. Fransız denizci üniforması içinde tutsak alınan To-
salmayı kabul ederek onları kendi haklarına sahip Orange prensleri yaptı, h'ransa ne intihar elli.
Krallığı içinde bağımsız bir bölge olarak. Orange birçok İtalyan ve Yahudi tüccarı Bu olaylarda ve sonuç olarak ortaya çıkan diğer durumlarda Orange üyeleri,
kendine çeki i ve on altıncı yüzyılın ortalarında hızla bir Protestan kalesi haline gel- kendi özel gündemlerini takip elliler. Hem Birleşme Yasasına (1801) hem de Daıııel
di. 1 Sonunda da 1703'le / / ı ^ i / m j i l a r ı n bu yuvasını yıkmaya karar veren XIV. bonis O'Connell'e karşı çıktılar. 1829'da özerk bir İrlanda'nın serbest bırakılan Katolikler
i aralından bastırıldı. tarafından yönetilme ihtimali ortaya çıkana dek de Birliğe katılmadılar. Yine de o
Almanya. Provence ve Brabanı'daki bu mirasların sayesinde Wilhelm von Nas- günlerde hâkim olan İngiliz Bırlikçiliğini reddettiler. 1912-191-1'le VVosımınısıer ve
satı-Oıllenburg (1533-15)34) Avrupa'daki en zengin adamlardan biri oldu. Feshedil- İrlanda Özerk Yönetim Tasarısı'nı yenilgiye uğratmak için eğilim gören Ulsier Gönül-
miş Arles Krallığı üzerinde bile hak iddia etti. Bir hıılhercı olarak doğduğu halde lülerinin belkemiğini oluşturdular. Kn büyük etkilerini ise Kuzey Iilanda 1920'den
Kral naibi Vlargarei'e "anne" dediği Brüksel'deki imparatorluk sarayında Katolik 197fi'ya kadar Birleşik Krallık içinde kendi kendilerini yönettiğinde yaptılar
olarak yeiişıirilen Wilhelm, kendi zengin malikanesini Brabanı'ın kuzeyindeki Bre- İki yüz yıldır Orange Tarikatı yıllık yürüyüşlerini Boyne'ıın ölüm yıldönümün-
da'da yaptırdı. 1555'te tahtı bırakma töreni sırasında hasta V. Charles'ın kolunu de yapıyor (Bkz. s. 678). Melon şapkalı ve turuncu kuşaklı yürüyüşçüler asker dü-
tuttu vc I55!)'da Catrau-CambrCsis Antlaşmasında İmparatorluğun lam yetkili elçisi dükleri ve davulların ıslık ve tempolarıyla cüretle Katolik mahallerinde taban tepi-
olarak görev yaptı. Daha sonra Anılaşmanın yerine gel i Ölmesiyle görevli Uç keHlden yorlar. Ye eski sözler canlanıyor:
biri olarak Paris'e gitti. Her haliyle Katoliklerin, İmparatorluk k u r u m u n u n toplumda-
ki dayanağıydı. Ancak Paris'te İspanyolların Alçak Ülkeleri boyunduruk allına alma "Bizi papalık sisteminden, kölelikten, hilekârlıktan, bakır paradan ve tahta ayakkabılar-
planları kulağına geldi ve ömür boyu İspanyolların entrikalarına karşı hoşnutsuz dan kurtaran iyi ve biiyilk Kral \Viiii;ım'ııı muhteşem, dindar ve ölümsüz anısına. Cork
kaldı, 'l'arıhte "Sessiz Guillaume"olarak bilinir.- Piskoposunun canı cehenneme!"
Sonradan Hollanda ile kurulan bağlantılara rağmen VVilliam'ın kurduğu Oran-
ge-Nassau Hanedanı Hollanda kökenli değildi. Sans eseri kurulan ve iyi talihin yar-
dımıyla sürdürülen tipik bir çokuluslu hanedan karışımıydı. Wilhelm'in (Guillaume)
üç oğlundan sadece bir tanesi soyunu bozmadı. Bu çocuk, İspanyol ajanlarının Will- imparator 11. Rudolf gerçekten de müthiş bir gariplik yaparak Prag'la bir mec-
helm'i öldürmek için yaptıkları iki girişim arasında Wilhelm'in dördüncü karısı tara- lis topladı. Zamanın en parlak sanatçılarından ve bilim adamlarından oluşan
fından dünyaya getirilmişti. (Wilhelm bir keresinde, sonradan baba Peter Paul Ru- seçilmiş yandaşları, doğal ve doğaüstü olanı günlük araştırmalarının bir parça-
bens'in yanına giden zina yapan ikinci karısının âşığına özürlerini yollamıştı.) Adı sı olarak kabul eden insanlardı. Kepler, Brahe, Campıon ve Bruno'dan ayrı ola-
yine Guillaume d'Orange olan ve İngiltere kralı olarak III. Wilhelm adını alan Wil- rak, Giuseppe Arcimboldo ( 1 5 3 7 - 1 5 9 3 ) sürrealist resmin kurucusu olarak ve
helm'in büyük lorunu (1650-1702). babasının çiçek hastalığından ölmesinden sekiz ilüzyonisı ve opera tasarımcısı Cornelius Drebber ( 1 5 7 2 - 1 6 3 3 ) devridaim ma-
gün sonra Hollanda devriminin ortasında doğdu. kinesinin mucidi olarak ün kazandı. Londra'yı ziyaret eden Drebber, 1. James'e
Orange tarikatı 1795'te Armagh'da kuruldu. Daha önceki T V r / ı o' Day Boys" bir mil uzaklıktan kitapları okuyabilen bir teleskop yapma sözü verdi. Tıpkı
gibi irlanda'da Protestanların (Piskoposlarla ilgili) üstünlüğünü korumayı amaçlıyor- Rudolf un kendisinin Kısasa Kısas'taki D ü k e esin kaynağı olabileceği gibi,
du. Kahramanı "Kral Billy" idi (III. Wilhelm): Sloganı ise "Teslimiyet yok". İngiliz hu- Shakespeare'in Fırtına'stndakı "kendini gizli bilimlere vermiş" Prospero için
model olduğu düşünülmektedir. 4 - Rudolfuıı müthiş sanat kolleksiyonu Otuz
Rlihiüo: Rönesunstar ve Reformlar, y 1450-1670 573

Yıl Savaşlarının son devrelerinde İsveç ordusunun sıratejik hedefi haline geldi
[SİMYA] [OPERA], LİZM| hakkında sağlam bir bilgileri olması gerekiyordu lin önemlisi dinsel bir çağ-
İspanya görkemden çöküşe bir yüzyıldan biraz fazla bir zaman içinde geç- da buluşlarını mistik Hıristiyan sembolizminin d i l i n d e s u n m a y a çalıştılar. Bu devir-
li. "Birkaç muhteşem on yıl boyunca İspanya dünyadaki en büyük güç" ve de "Gül" ve "I laç"ın uzmanları, Gııllıaçlar T o p l u l u ğ u n u n Cassel'de faaliyetlerini açık-
"Avrupa'nın herkesten önemli efendisi olacaktı."43 V. Charles/1. Carlos'un ça s ü r d ü r m e y i seçmeleri veya Gültıaçlar leosofisınin en önde gelen kurucusu Robert
( 1 5 1 6 - 1 5 5 6 ) yönetiminde Amerikan allının Avrupa'ya getirilmesiyle Avrtı- f ' l u d d ' u n aynı zamanda saygı d u y u l a n bir simyacı olması şans eseri değildir |Q0NS-
pa'daki en iyi ordunun koruması arasında açık bir ilişki olduğunu kanıtlaya- PİRO).
rak crucero, conquistadores ve lercio çağını yaşadı. 11. Felipe'nin ( 1 5 5 6 - 1 5 9 8 ) Daha sonra b i l i m i n egemen olduğu devirlerde simyacılar uzun bir ş i i r e d i r ger-
yöneliminde iç direniş, Fransa ve ingiltere'nin düşmanlığı ve Alçak Ülkeler is- çek bilginin gelişmesini geciktiren sapkın bir kuşak olarak g ö r ü l d ü l e r . Gerçekten de
yanıyla el altından mahvedilene kadar siyasi ve kültürel gücünün doruğunda "Bilimsel Devrim Çağı" denilen çağda bazen " m u h a l i f l e r " olarak kabul edildiler, fin
kaldı. Felipe'nin vârislerinin yöneliminde (111. Felipe ( 1 5 9 8 - 1 6 2 1 ) , IV, Felipe saygı d u y u l a n bilim tarihçisi onlara "bilimsiz teknoloji" uygulayıcıları d i y o r ; 1 Ancak
( 1 6 2 1 - 1 6 6 5 ) ve geri zekâlı II. Carlos ( 1 6 6 5 - 1 7 0 0 ) ) balan hanedanın, soylula- o n l a r ı n ve güçlü h a m i l e r i n i n gözünde bu tür bir a y r ı m söz konusu değildi. Onlar iyi-
rın hizipleşmesinin ve Oluz Yıl Savaşlarına katılmasının zayıüaııcı etkilerin- lik için savaşan beyaz b ü y ü c ü y d ü l e r ; onlar r e f o r m c u y d u l a r ; o n l a r zihnin ve madde-
den hiçbir zaman kurtulamadı. Çöküş o kadar aniydi ki ispanyolların kendile- nin gizli güçlerinin kilidini kırma a r a y ı ş m d a y d ı l a r Modern anlayışlı bilim a d a m l a r ı
ri bile "ilk başarının bir engano, yani ilüzyondan başka bir şey olup olmadığı" tarafından geçilmeleri, ancak bir s o n r a k i yüzyılın sonlarında gerçek leşi I ve k i m y a
merak ediyorlardı 4 4 [ F L A M E N K O l - b u n d a n da sonra yayıldı"' |ELDLUFT|.
İ m p a r a t o r Rudolph'ıın kozmopolit simyacıları genellikle önemli s o r u m l u l u k l a r ı
olan görevlere gel iril m işlerdi, l . o n d r a ' da çalışan Michael Vlaıer veya Huguenot sem-
patizanı Nicholas Bernard gibi birkaç tanesi beibarzf görcvJisiydi. y a n i saray heki-
SİMYA
miydi. Sebald Sehvvaerıızer gibi diğerleri, Rudollov ve J o a c h i m s ı h a l ' d c k ı madenlerin
İ m p a r a t o r l u k ç a g ö r e v l e n d i r i l m i ş denetçileriydi [DOLAR|. Muhteşem bir eser olan
İMPARATOR II. Rııdolph. 160(î'da l l a b s b u r g A r ş i d ü k l e r i n i n verdiği resmi bir şikâyet
AınphıtltcMntm Sapîenttie Adenine ChriftUauo-kahalisticum'vın yazarı Heinrich
! dilekçesinin konusuydu, "Majesteleri" diye yazdılar dilekçelerinde, "sadece büyücü-
K u h n r a t h (15W)-160r>) beipzigliydi. Novum Lumen Chymieuni'MiW kitabı (1604) elli
lere, simyacılara. Kabalacılara ve benzerlerine ilgi d u y u y o r . " Gerçeklen de Kıı-
dört baskı yapan ve Isaac Newton t a r a f ı n d a n detaylı bir şekilde incelenen Mıchal
i d o i p h ' u n Prag'daki sarayı A v r u p a ' n ı n gizil sanatlarla ilgili en t a n ı n m ı ş araştırına
Scdziwoi ya da "Seııdıvogiııs" 115(iti-1636) Varşovalıydı. O x l ö r d ' l a I c m a s l a r ı olan ve
merkezini barındırıyordu.1
John Dee'yi Krakov'a getirten Polonya'daki l l a b s b t ı r g tara İ l a n k o d a m a n l a r ı n güçlü
Aynı yıl içinde Macar bir simyacı. Janos BanlTy-llunyadi ( 1 5 7 6 - 1 6 4 1 ) doğduğu
hızıpleriyle bağlantı halindeydi. John Dee'nin kuşkulu asistanı. Caeoclıimıctıs olarak
yer olan T r a n s i l v a n y a ' d a n yola çıktı. L o n d r a ' y a doğru harekel elmeden önce l lesselı
sınıflandırılan l i d w a r d Kelley muhtemelen Prag'da hapiste öldü. lişlik edenler ara-
M a u r i c e ' i n o k ü l l i z n i i n en önemli Protestan merkezi olan Cassel'dekı s a r a y ı n d a mola
sında kötü talihli Giordano Bruno [ŞURUP], Kepler ve Brahe gibi a s t r o n o m l a r ve Klı-
verdi. 2 Gelişi bir zamanlar Kraliçe I. lilizabcıh'in müneccimliğini yapan, kraliçesini
zabcl.lı Jane Weston adında kadın bir İngiliz ş a i r d e b u l u n u y o r d u .
m e m n u n etmek için " B ü y ü k B r i t a n y a " sözcüğünü ieal eden ve hem Prag hem de Po-
l o n y a ' d a birkaç yılı geçiren ö ğ r e n i m g ö r m ü ş Galli Dr. John Dee'nin ( 1 5 2 7 - 1 6 0 8 ) ölü- Aynı zamanda Yahudiler de işin içindeydi. Prag h a h a m b a ş ı Judah boevv Ben
m ü n e denk g e l m i ş i i. Kendilerine takılan adla bu türden 'kozmopolitler' k a r i y e r l e r i n i Bezalel (ölümü 16091 | K A B A L A | ' n ı n c a n l a n d ı r ı l m a s ı n a hamilik elti. Bu girişim Isaac
daha s o n r a k i bilim cemaatlerinin gerçek ataları olaıı uluslar arası s i m y a çevrelerin- btıria veya Pardes R i m m o n i m adlı kitabı, 1591'de Krakov'da basılan Moses Cordo-
de yapıyorlardı. vero gibi İspanyol Musevisi yazarların çalışmalarıyla beslendi. İ m p a r a t o r u n en ya-
kın d o s t l a r ı n d a n biri olan Yahudi Mardochaeus doğurganlık i k s i r l e r i n d e uzmandı.
A v r u p a s i m y a n ı n ilgili birkaç "gizli s a n a f ' ı n en önemlisi olduğu, gerçek bir
" o k i i l ı c a n l a n m a " yaşıyordu. " S i m y a " diye yazıyar Rudolph'un d ü n y a s ı n ı n tarihçisi. Çağdaşlar için s i m y a en o l u m l u çağrışımları akla g e t i r i y o r d u :
"Orta A v r u p a ' d a çağın en b ü y ü k tutkusııydıı." Baz metalleri altına dönüştürecek fel-
sefe taşının a r a n m a s ı y l a , buna paralel insanlığın r u h s a l olarak yeniden doğuşu ara- IVk çok parlak sabahlar gördüm
yışını b i r l e ş t i r i y o r d u . "Aşağıda olan y u k a r ı d a olana benzer." Allın yüzüyle yeşil çayırlara npıicıikler gönderen
İlahi simya ile soluk üercleri süsleyen"
Simyacıların birçok bilgi dalında u z m a n l a ş m a l a r ı gerekiyordu. Metallerle ve
diğer maddelerle yaptıkları deneyleri y ü r ü t e b i l m e k için. en son teknolojiden haber-
dar o l m a l a r ı z o r u n l u y d u . Sonuçları y o r u m l a m a k içinse astroloji, kabalistik sayı teo- II. Felipe, masalarından başını kaldırmaksızın ülkeyi yönetmeye çalışan bütün
risi. hakkaktik. şifalı bitkiler, ve Paracelsus t a r a f ı n d a n geliştirilen "tıp k i m y a s ı " |HO- k r a l l a r ı n p r o f o l i p i olmalı (Bkz. Resim 43). Çok sade. çileli l ı a y a l a yatkın, y o r u l m a k
bilmez. Vladrıd dışındaki çıplak platoda yer alan hüzünlü liscorıal'dc yalnız başına
Renade Ronesanslıir vc Rc/omıl<jı\ y J450-1670 575

çalışmaya dalmış II. Polipe. çeşitli geniş dominyonlarının asla l'/.ln vermeyeceği ruha- klasik repertuvarı açtı. OlTenbach'm Orpheus Cehennemde'si1" (1858) s u m d a n ope-
ni vc idari birliği uygulatmaya çalıştı. İlci iane paralel konsey aracılığıyla yönetti: bir retlerin en neşelilerinden biridir. Luciano Berin'nıın Operası ise (1971) geleneksel
ianesi icmel sıyascı konuları, diğeri ise allı ana bölgesel birimin yönetimiyle meşgul- hiköyevi seri halindeki partim rlarla aktarır
dü. Babasının kası.ılyn. Aragotı. Iıalya. Bıırgonya ve Amerika miraslarına ek olarak.
1330'de annesinin geniş Portekiz, mirasını da devraldı. Çcşiılı Diyetlerin haklarına
önem vermemesi Aragoniti Jtısıtzar'm asılmasıyla doruk noktasına ulaşlı. Yine de
"bir monarşi, bir imparatorluk, bir kılıç" dıişıi Kralın nasıl trabajar para el puehlo
PLAMENKO
yapılacağını, yanı "balkı için nasıl çalışacağını" en iyi bildiği bahanesiyle durmaksı-
zın k o v a l a n d ı 4 5
KbAMKNkO olarak bilinen tarzdaki Andalusya çingene müziği, on altıncı yüzyıldan
itibaren çalınmakta ve beğenilmektedir. Canl.e ya da " ş a r k ı l a r ı n kederli melodileri
taklit edilemez bir etki yaratarak dramatik duruşlar ve haile ya da "dansın" rtiınik
ayak vuruşlarıyla karışır. Akortsuzluklar ve çeyrek tonlar, kendine özgü kısık vokal-
ler ve yürek gibi çarpan gitarlar ve kastanyetler. Avrupa'nın müzikal folklorunda
OPERA hiçbir dengi olmayan bir müziğe katkıda bulunur.
Kiamenkonun tarihi iıç ayrı özellikle kendini gösterir: Adı. çingeneler ve müzik.
BIvSTKCİSİ ona a favola in ımısıea, ''müzikleştirilmiş bir l'abl" adını verdi, l-'.ski Yu-
Bunların hiçbiri hakkında bilginlerin vardığı bir Tıkirbirliği bulunmamakladır. 1
nan tiyatrosunun bir lakliti olarak düşünüldü ve Mantova'daki Aecademia deglı In-
Klaırıcııko basitçe 'T'lemenk" anlamına geliyordu. Sanat dilinde aynı zamanda
vaglnii önünde, muhtemelen Gonzagaların dukalık sarayında yer alan Nehirler Gale-
"egzotik" veya "şatafatlı" sözcüklerini çağrıştırıyordu, bir kuram. Engizisyon tara-
risinde Şubat 10()7Vlc sahnelendi. Beş perdesi enstrümenlal ara faslı vc resila- rından yasaklanan Yahudi şarkılarının, birçok İspanyol Ylusevisinın sığındığı Pland-
liflerle bağlantılı bir dizi madrigal (çoğunlukla çalgısız olarak çeşitli perdelerde bir- re'daıı tekrar İspanya'ya girdiğini ileri sürer. Bir başkası l'lamonkonıın Arapça lel-
kaç sesle söylenen şarkı) grup ve danstan oluşuyordu. Operanın güllesi şair Ales- lah-mangu veya "şarkı söyleyen köylü" sözcüğünden türelildığını söyler.
sandro Slriggio tarafından yazılmıştı. Cehennemi sahnelerin müziği trombonlarla, Çingeneler. Yahudilerin Vlagriplilerin kovulmasından sonra İspanya'ya girdi-
kırları ve çobanları içeren sahneleri de flütlerle ve ['lavtalarla çalınıyordu. III Perde- ler. O zamanlar giLanolar ya da egipcianolar olarak biliniyorlardı. İngiliz seyyali ve
nin sonundaki büyük tenor aryası "Posscnte spino" \\e. opera doruk noktasına ulaşı- yazar George Borrow. 1840'larda insanların onlara f/âfi?e/ıco1ar diye çağırdığını ilk
yordu "Repertuardaki ilk geçerli opera" Claııdio Vlontereverdi'nin (Mco'sıı idi. 1 kaydeden kişi oldu |R0MANY).
Son dönem Rönesans Italyasıııdaki saray eğlencelerinde ortaya çıkmasından Andalusya'nın uzun Mağribi müziği geleneği sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllara
sonra müziği, laik tiyatroyu ve müthiş manzaraları birleştiren opera tarzı birçok dayanır. Kıırtuba limevileri lavtanın eşlik ettiği doğulu şarkıcılarla eğlendiriliyordu.
devreden geçti. Kn verimli savunucusu sekiz yüz opare güftesinin yazarı Pıetro \lc- Z,oriab olarak bilinen bir şarkıcının Bağdat'tan gelmesiyle. Abd-er-Rahman'ın (821-
tastasio (1098-17821 olan opera seria, klasik ve tarihi konulara adanmıştı. Bunun 52) hükümdarlığında yüksek bir noktaya ulaşıldı. Yüzden fazla lavta ve flütten olu-
yanı sıra fars şeklinde opera, opera eomique\cn operete ve müzikli komedilere dek şan orkestraların çaldığı bilinen şair emir Al-Molam il'in (KW0-1095) sarayında bir
uzanan uzun süreli hafif eğlence geleneğini başlattı. On sekizinci yüzyılın sonlarında başka önemli noktaya gelindi. On ikinci yüzyılda filozof Ibıı Rtişd şöyle dedi: "Işbili-
başlayan ciddi konulu opera Viyana, lialyan. I-Yansız. Alman ve Rus okullarında do- ye'de (Sevilla) bir bilgin öldüğünde, kitapları Kuriııba'da satılır; Kurtııba'da bir mü-
ruğa ulaştı. Romantik milliyetçilik ise önemli bir bileşen oldu. Kıı yüksek şöhretler zisyen öldüğünde, aletleri Işbiliye'de satılır."
Verdi ve Puecini'nin âşıkları ve Kıchard VVagncr'ın fanatik yardımcıları arasında tar- Kiamenkonun bölgenin daha eski larihlı Mağribi müziğiyle bağlantıları üzerine
tışma konusu oldu. Berg'in Wom:ck'i (192f>). Brıtten'in Pel-er Grimesi (19dâ) ve tahmin yürütmek düşüncesizce olur. Avrupa çingenelerinin kendi güçlü müzik gele-
Stravinsky'nin -\htaksim İlerlemesi {]',-)?> \ ) dahil zengin bir kategorinin öncüsü olan nekleri vardı ve özellikle Romanya ve Macaristan olmak üzere başka yerlerde de şa-
modern opera, Debııssy'nin Pelleas et Melisande't (1902) ile başladı. (Bkz. 13; III s. şırtıcı sonuçlar elde ettiler. Ancak müzik ve müzisyenlerin Andalıısya'da nasıl bir
1338) [SUSANINI |TRISTAN|. araya geldikleri bir muammadır. Andalusya'nın psikolojik travmaları kuşkusuz bu
Orpheus teması birçok kez bestecilere esin kaynağı oldu Jacopo Peri'ııin Klo- ortamı hazırladı. Rski flamenco /ondu ya da "derin flamenko" ve özellikle de tonu l a r
ransa'ya özgü sahne oyunu (akıörler maske giymektedir). Vlontevcrdi'nin Vlani.o-
va'daki prodüksiyonunu haber veriyordu. Glııck'ıın Orpheus er Kurydıee'ı (1 7(32)
* tngilızceyc Orpheus in tJıe Underworld olarak çevrilen bu operanın özgün Fransızca adı Orphc-
ııs ıitıt Krı/cıs'dir (Orpheus Cehennemde) (e n ).
Rem«iti Roneşmıskı ve Re/onu (ar. y. 1450-1670 577

yalı ortağını kurtarabilecek durumdaydı, "ispanyol Yolunun" olağanüstü so-


yy da "eşlik edilmeyen melodiler" aöz y a ş l a n ve ağıllarla k u r u l m u ş bir d ü n y a y a aii-
runları sayesinde Alçak Ülkelerde, bir orduyu desteklemenin lojistiği imkânsız
l i r . Amei'ika'run ıızak güneyindeki W u c s l a r gılıi u m u t s u z l u ğ a d ü ş m ü ş insanların
hale geldi. Poncr una pica en Flandres (Flandre'a bir mızrakçı koymak)
k a p k a r a r u h hallerini y a n s ı l ı r l a r : B u n l a r m a h r u m bırakılmışların şarkılarıdır. I3ıı an-
lamda İ s p a n y a ' n ı n kale yaşamını 1 8 6 0 ' l a r d a derinden etkileyen ve Andalusya'nııı "imkânsıza teşebbüs etmek" anlamında ispanyolca bir deyim oldu. 4 7 "Habs-
romanı ik 'yeniden keşfini' hazırlayan i'lumcnco chiro veya "hoş riaınetıko"nıın şaşa- burg bloğu" diye yazıyor siyasi lojistik tarihçisi, "tarihle stratejik aşırı esnekli-
alı iarzından oldukça farklıdır "Flamcnco jondo" diye yazdı Fedcrico Gareia borca, ğin en büyük örneklerinden biridir" 4 « [PICAROI [VALTELLINAJ.
"ahenkli ıskalamızın sesi aksettiren hücrelerini parçalayan, m o d e r n müziğin soğuk 1566'da başlayıp 1648'de sona eren Alçak Ülkeler isyanı Habsburgların
kan portelerinden k a ç m a n ve y a r ı m tonların sıkıca kapalı çiçeklerinin binlerce taç- üstünlüğünün Fransa'ya geçmesine neden olan uzun süreli bir dramdır. Baş-
y a p r a k l a açılmasını sağlayan bir kekemelik, harika bir yanak b i r e ş i m i d i r . " - langıçta 1551'de ispanyolların yönetimine devredilen Burgonya imparatorluk
çemberinin on yedi eyaleti, yerel ayrıcalıkların, sosyal ve kültürel bölünmele-
rin bir mozayiğiydi. Kırsal kesimin feodal aristokrasisi, zengin kentliler ve kıyı
kentlerinin balıkçılarıyla tam bir zıtlık halindeydi. Fransızca konuşan ve aslın-
da Katolik olan Hainault, Namur ve Liège Valonları, Flemenkçe konuşan ve
Bu s ü r e ç l e hapisteki oğlunu ölüme m a h k û m etti; Engizisyonu autos-da-fe'nin
dalgalarına bıraktı ve zulmedilen Granada Moriscolarının 1 5 6 8 - 1 5 6 9 ' d a isyan gittikçe daha çok Kalvinist olan Hollanda, Zeeland ve Utrecht halklarıyla kar-
etmesine, küskün Hollandalıların 1572'de isyan etmesine ve aşağılanan Ara- şıtlık oluşturuyordu. Flandres ve Brabant'ın merkezi eyaletleri ana dinsel ve
gonluların 1 5 9 1 - 1 5 9 2 ' d e isyan etmesine neden oldu. Sessiz William gibi düş- dilsel bölünmenin üzerinde yer alıyordu, iki yüzden fazla kent tspanya'nın
manları onu sadece "bir katil ve yalancı" olarak görüyordu. G ö r ü n ü ş t e duyarlı Hint Adalarından gelen altın ve gümüş külçelerden yedi misli fazla vergi topla-
bir adamın diğerlerinin duyarlılığını bu kadar görmezden gelmesi g ö r ü l m e m i ş masına neden olarak Avrupa ticaretinin belki de yüzde ellisini kontrol ediyor-
bir şeydi. İspanya Kilisesinin mutlak efendisi olarak. Kilisenin tüm Avru- du. Kuşkusuz İspanyol yönetiminin ilk aşamalarında eyaletlerin özgürlüğüne
pa'daki düşmanlarının k ö k ü n ü kazımaya çalışıı. İlk karısının İngiltere'deki ve soyluların Kilise fieflerini kontrol etmesine karşı gelişen tehdit, halkın gü-
anısının öcünü almaya yemin eııi. Fransa'daki Hugueiîotlara müdahele etti. cenmesi için Engizisyonu faaliyete geçirme tehditinden daha önemli bir neden
Hatalı bir şekilde Hollanda Protestanlarını Hollanda'daki tüm hoşnutsuzluğun olmuştu (Bkz. Ek III s. 1335).
lek kaynağı olarak gördü. Fakat Tanrı, 11. Felipe'ye olduğu gibi ispanya'ya gül-
medi. 1590'lara gelindiğinde genel bir kriz patlak verdi. 1 5 8 8 tarihli Büyük
Armada fırtınalarla batmıştı. Hollandalılar ayak direttiler. Veba İspanyol kent- PICARO
lerini silip süpürdü. Vergilerle kuruyan ve tarımsal başarısızlıklara uğrayan
kırlık kesimlerin nüfusu azalmaya başladı. Dünyadaki en zengin hazine b o m - PICARO dilencilere ve serserilere, yani yerleşik ve saygın toplumun ölçütleri dışında
boştu. II. Felipe 1596'da ikinci kez resmen iflas etti. Şaşaanın ortasında sefalet yaşayan insanlara takılan İspanyolca addı. Aynı /amanda roman türünün gelişme-
ve güçlü bir hayal kırıklığı vardı. Felipe, tıpkı Don Kişot gibi at üzerinde sinden önce. on altıncı yüzyıldan on sekizinci yüzyıla kadar tüm Avrupa'da yayılan
rüzgâr değirmenlerine mızrakla saldırıyordu. İspanya'yı oluşturan diğer kral- ve serserilerle külhan beylerin i anlatan popüler edebiyat türüne verilen addı. Bu tar-
lıklar Kasıilya'nın üstünlüğüne çok güceniyorlardı. "Kastilya İspanya'yı var et- zın arkcLipi kuşkulu bir hanım arkadaşla birlikle Sevilya'dan Roma'ya yaptığı yolcu-
ti" der mezar kitabesi, "ve Kası.ilya onu yok e l t i " 4 6 [ 1 N Q U I S I T I O ] , luktaki maceraları yirmi altı baskı yapan Malco Aleman'ın Gır/man dc Alfracbc adlı
Felipe'nin ölümünden sonra İspanyol Habsburgları talihlerini düzeltmeye kitabında karşımıza çıktı. G uzman, yöneten sınıfları kandırmak için yaptığı dahice
b o ş u n a çalıştılar. Avusıuvya'daki akrabalarıyla güçlerini birleştirmek için toplu planlarla eğlenen dilencilerin kardeşliğinin, karşılıklı korunma toplumu oluşturduğu-
bir girişimde bulunuldu. 1621'den 1 6 4 3 ' e kadar siyasetin iplerini elinde tutan nu açıklıyordu.
ve halk arasında El C o n d u q u e , " K o n t - D ü k " olarak bilinen Olivarez Kontu ve Ancak Guzman birçok diğerinden biriydi. İspanya'da yarım yüzyıl sonra orta-
San Lucar Dükü Gaspar de Guzman, daha ö n c e k i Kasiilyalı reformcuların il- ya Lazarillo diye biri çıktı. Almanya'da şakacı Till Kulenspiegel baskıya verilmeden
kelerini uyguladı. Ancak kariyeri Portekiz'in parçalayıcı ayrılması ( 1 6 4 0 ) ve önce çok iyi biliniyordu. 1523'te Lulher. defalarca basılan ve y i r m i sekiz serseri ka-
Katalonya isyanıyla ( 1 6 4 0 - 1 6 4 8 ) felaketle sonuçlandı. İspanya'nın Otuz Yıl Sa- tegorisinin tanımını içerim biber Vagaioruın'a bir önsöz yazdı. Dünyanın çevresini
vaşlarına karışması, en zengin lek varlığı olan Birleşik Eyaletlerin kaybıyla son gezerek dolaşan eski OLUZ Yıl Savaşları askeri Simplissimus. 1669'da H. J. C. V'oıı
buldu. Fransa ile bununla bağlantılı olarak yapılan savaşlar Pireneler Anlaşma- Grimmelhausen'in yaratışıydı. Fransa'da sayısız daha eski örneklerinden sonra Gil
sına ( 1 6 5 9 ) kadar sürdü. Gittikçe artan savaş masrafları, sınırların çokluğu ve Blas. Le Sage'ın kaleminden 1715'te çıktı. İtalya'da II vagaboııdoH62l) ortaya çık-
hiçbir ertelemenin olmamasıyla bunalan İspanya, ne kendisini ne de Avusıur- tı. İngiltere'de ise Chaucer'la başlayan dilenciliğe yapılan birçok küçük referans.
Rotana 1 Konçsun s l«ı ve Reformlar, y. 14^0-1670 579

John G a v ' i n sansasyonel hır şekildi 1 popüler olan 1728 l a r i h l ı Dilenci Operası adlı
biliyordu. Doğu Avrupa'da serserilik daha sen bir iklim ve serdikle ısrar edilmesiyle
kitabıyla d o r u k noktasına ulaştı. 1
kendine rjzgü bir birim kazanmıştı. Ancak kaçak sertlere bol bol rastlanıyordu. Rus-
Serserilerle külhanbeylerinı konıı alan edebiyat açıkça yaygın t o p l u m s a l koşul-
ya'da yıırodıv ya da gezgin "soyları" geleneksel olarak konukseverliğin ve hayırse-
lara bir lepkiydi. Serserilik ve dilencilik, ortaçağın o r m a n l a r d a y a ş a y a n kamın ka-
verliğin alıcısı dıı t'j m tındaydı: belki bu da datıa llıristıvanvarı toplumsal tavırların
çaklarıyla 011 dokuzuncu yüzyılın alay leşkıl eden kentli y o k s u l l a r ı arasında orta
bir kanıtıdır. 2
noktada kaian bfıyıık bir sosyal boşluğu d o l d u r u y o r d t ı . I lıyerarşık kırsal kesim top-
l u m u n u n dağılmasıyla o r t a y a çıktı ve son dereee yetersiz yasa uygulamasıyla kor-
kunç cezalan bir a r a y a getiren bir sosyal politikayla teşvik edildi. Kadınlar ve erkek-
Margaret'de Parnıe'ın ( 1 5 5 9 - 1 5 6 7 ) naibeligi sırasında, kilise usûlleri ili ilgili
ler sürüler halinde sokaklara döküldüler: çünkü işsizdiler, adaletten kaçıyorlardı ve
bir reform için düzenlenen entrikayla, hoşnutsuzluk doruk noktasına ulaştı.
hepsinden öle serilerin. uşakların bunaltıcı, bağımlı statülerinden kaçmaya can alı-
Üç protestocu (Orange Prensi Sessiz William, Egremont Kontu Lamoral
y o r l a r d ı . / t e c o vahşi fakat özgürdü.
( 1 5 3 3 - 1 5 8 4 ) ve Hoorn Kontu Philippe de Montmorency) naibenin izniyle
Serseriler sayıca fazla oluşlarında ve kendilerine a i l sosyal hiyerarşilerde ko-
Kral aleyhine dilekçe verdiler. Geuzen, les Gueux, "Dilenciler" olarak alaya
r u n m a a r a d ı l a r . Aileleri ve çocuklarıyla g r u p l a r halinde yolculuk eltiler ve bazıları
alındılar ve 1565'te Segovia Bildirisinde Felipe, değişiklik yapılmasına izin ver-
da yalnızca acıma u y a n d ı r m a k için çocuk yaptılar. İ l e r b i n kendi yöneticileri ve ko-
meyi reddettiğini belirtti. Bunun ardından başka reform dilekçeleri ve 1566'da
r u y u c u l a r ı olan yankesici, hırsız, ev soyguncusu, seyyar satıcı, dilenci, gerçek ve
dini hoşgörü talebinde bulunan müttefik soyluların St Trond'daki toplamışı-
sahte s a k a l l a r , hokkabaz, eğlence ustası, falcı, s e y y a r kalaycı, fahişe, çamaşırcı ka-
nın ardından, ciddi bir ayaklanma ve dinsel saygısızlık dönemi geldi. Mütte-
tlın. vaiz ve mi.ızisyen loncalarında toplandılar. Matta roıwdsch veya y.argon olarak
fiklerin Vekile karışıklıkları dindirmek için yardımda bulunması, Felipe'nin
bilmen kendi gizli dillerini hile y a r a t t ı l a r . " K r a l l a r ı n ı " ve "kraliçelerini" seçtikleri top-
genel izleme emri vermesini engelleyemedi. Alva Dükünün ( 1 5 6 7 - 1 5 7 3 ) vekil-
lantılar ve " p a r l a m e n t o l a r " için zaman z a m a n bir a r a y a geldiler ve çingene kabilele-
liği sırasında kralın muhaliflerini yargılamak için köıülüğüyle ün salan Bloed-
ri ve ücretleri ödenmeyen askerlerle aynı yolları paylaştılar:
raad veya "Kan Konseyi", yani Kargaşa Konseyi kuruldu. Egmont ve Hoorn'un
Brüksel meydanında kafaları kesildi ve kesilen kafalar kutu içinde Madrid'e
Dur! Dinle! Köpekler havlıyor.
gönderildi. Guillaume d'Orange devam eden savaşa önderlik etmek üzere kaç-
Dilenciler kente geliyor
tı. Engizisyonun tüm Alçak Ülkeler halkını dinden sapanlar olarak ölüme
Bazıları p a ç a v r a l a r bazıları y ı r t ı k l a r içinde
mahkûm etmesiyle, kuzeyle birlikte güney isyan etti. "Deniz Dilencileri" sev-
Ve bazıları da kadife geceliklerle.
kıyatlara saldırdılar. Kuşatma altına alınan Haaılem teslim oldu. İspanyol gar-
nizonları, yangını ve yağmayı her tarafa yaydılar. Rasıgele tutuklamalar, düz-
Serseriler için yapılan sosyal y a r d ı m l a r çok azdı. Hayırsever sığınma evlerinin
mece mahkemeler ve her yerde patlayan şiddetle binlerce insan can verdi.
parasını sadece zengin kemler ö d c y e b i l i y o r d u ; 1565'ıen sonra Bruges, 1578'den
sonra M i l a n o ve 1613'ten sonra Lyon kemlerinde açılanlar buna örnekti. D u r u m ne
o l u r s a olsun "hayırseverlik'", çarpıtılarak bastırmanın başka b i r biçimi olabiliyordu.
1 6 1 2 ' d o Paris kenti sayıları sekiz bin ile on bin arasında değişe,n serserilerinden
VALTELL1NA
y a r d ı m a l m a l a r ı amacıyla Place Sı G e r m a i n ' d e t o p l a n m a l a r ı n ı istediğinde, sadece
doksan bir kişi geldi |DEL)LlK|.
TEMMUZ 162()'DK tızak Alp vadisi Valtlin'deki Valtellina'da kanlı bir soykırım ger-
Vahşi k a n u n l a r yetkililerin ne k a d a r yetersiz kaldığını g ö s t e r i y o r d u . Örneğin
çekleşti. Vadideki Katolik hizip Protestan komşularına saldırdı ve Milano'dan gelen
Klizabelh Ingiltcresinde her idari bölgeye, "sağlam bünyeli dilencileri" "hilekâr" söz-
İspanyol birliğinin yardımıyla yakalayabildiği herkesi öldürdü. Otuz Yıl Savaşlarının
c ü ğ ü n ü n baş h a r f i R (İngilizce rogue) ile o m u z l a r ı n d a n d a m g a l a m a ve evsizlere da-
başlangıcında meydana gelen bu l ' e M n e r m o r d çeşitli güçleri Valtellına'nın stratejik
yak alıp "evlerine" g ö n d e r m e hakkı verilmişti: Bu arada kınamak için " b i r idari böl-
potansiyeli konusunda uyardı.
geden diğerine geçtiklerinde kamçılanıyorlardı". George İngiltere'si ise " y a r d ı m a
Valtelline. ana Alpler dağ sırasının Bern ma bölümünün güney tarafından yer
m u h t a ç y o k s u l l a r ı " belirleme g i r i ş i m i n d e bulundu. Aynı s ı r a l a r d a 1713 t a r i h l i K a r a
alır. Adda Nehri tarafından oluşturulmuşun' ve Corno Gölünün ucundan doğuya doğ-
Wall.ham Yasası k u ş k u l u görülen eşkıyaların ve suç cırlaklarının y a r g ı l a n m a d a n asıl-
masına izin verdi. Pratikle birçok iılke serseriliği, örnek olarak bazılarının asıldığı ve
ru 120 kırı. boyunca uzanır; sonra kuzeydoğuya dönerek Bormio'daki eski Roma
basına teşhir edildiği kırsal kesime yapılan periyodik askeri seferlerle aşağıda lula- kaplıcasına gelir. Önemli bir yan vadi oları Val dı Posehiavo. kuzey yönünde Bcrnia
Geçil i üzerinden St Morilz'c uzanır Ana vadi ise Stelvıo Ge.çitı ya da Siill'serjoch
Reıidfio. Röiiesanslrt» ve Re/ormlar, y. i 450-1670 581

( 1 5 7 8 ) on güney eyaleti İspanyolların koşullarını kabul etli ve özgürlüklerini


(3.000 m.) üzerinden Güney Tyrol'e varır. 1 5 2 0 ' d c Ana yolun kıızey-güney haltını
yeniden kazandı. Utrech Birleşmesi ile ( 1 5 7 9 ) yedi kuzey eyaleti özgürlükleri
geçerek. Val di Posehiavo'yy ve Val Vamonica'nin içine uzandığı nokıada. Viadonna
uğruna çarpışma kararı aldı. Bundan sonra arkası kesilmeyen savaşlar oldu. is-
: dı T i r a n o türbesi yapıldı. 1 6 0 3 ' t e C o m o Golünden itibaren vadinin girişini k o n t r o l cl-
panyol askeri güçlerinin, Hollandalıların hendeklerini, paralarını, savaş ge-
: nıek için bir İspanyol kalesi inşa edildi. Adda'nın güneşli kuzey l a r a ç a l a r ı n d a k i köy-
milerini ve müttefiklerini aşması mümkün değildi. 1581-1585'te ve 1595-
ler şeridi kestaneleri. ırıeirlerı. balları ve a r o m a l ı k "Retıco" şarabıyla ü n l ü d ü r ' (Bkz.
1598'de Hollandalılar Fransızların ve 1585-1587'de Leicesler Kontunun idare-
Kk III s. 1279).
sinde İngilizlerin yardımını aldılar. 1609'da on bir yıl süren ateşkesin rahatlı-
Aneak önemli olan siyası coğrafyaydı. 1600'lerde A l p l e r i geçen yolların nere-
ğını yaşadılar, fakat 1621'den 1648'e kadar imparatorluk karşıtı koalisyonun
deyse t ü m ü Savoie Dükii. İsviçre k o n f e d e r a s y o n u veya Venedik C u m h u r i y e t i tarafın-
saflarında savaşmak zorunda kaldılar. Metanetli olmaları işe yaradı. Yeni bir
dan k o n t r o l ediliyordu, \ v u s l u r y a l l a b s b u r g l a r ı l i a l y a ' d a k i İspanyol a k r a b a l a r ı n ı n
ulus ruhu Zijlstraaı, Haarlem'deki belediye sarayının önüne yazıldı: "INT SO-
desteğini islediklerinde Valtelline, l l a b s b u r g bölgesinin İki ana bloğu arasında tek
ET NEDERLAND; İCK BLYF GETROU; İCK W Y C T NYET AF" (Sevgili Hol-
bağımsız koridor olmuşitı. Aslında İspanya ve Alçak Ülkeler a r a s ı n d a k i deniz yolları-
landa'ya sadık kalacağım, asla sözümden dönmeyeceğim). 4 9
nın gittikçe daha fazla Hollanda ve İngiliz savaş gemileriyle tehdit edilmesinden bu
Hollanda "Birleşik Eyaletler" Felemenk Cumhuriyeti (lngilizcede yanlış
yana. ValLellina İspanya ve İspanyol k a l y a s ı n d a n İ m p a r a t o r l u ğ a altın ve ganimetleri
bir anlamayla Hollanda olarak bilinmektedir) on yedinci yüzyıl Avrupasının
göndermek için en son güvenli yol haline geldi, l l a b s b u r g l a r ı n temel siyasetlerinin
mucizesiydi. Başına geçmeye niyetli İspanyol efendilerini başarısızlığa uğratan
şah d a m a r ı y d ı .
nedenlerle o başarılı oldu: Acılı doğumunun seksen yılı boyunca duruma göre
Viııe de y ü r ü y e n mızraklı asker kıtaları ve sekizlik sikkelerle y ü k l ü katır kon-
kullanılabilen kaynakları gerçekten de büyüyordu. Zamanın en güçlü askeri
v o y l a r ı saldırıya son derece açık kaldı. Çoğunluğu Kalvinizme dönen bölgenm yerli
gücüne karşı koymuş bir ülke olarak, daha sonraları kendi başına çok önemli
s a k i n l e r i t a r a f ı n d a n hoş k a r ş ı l a n m ı y o r l a r d ı : Val di Poselıiavo'yu elinde tutan İsviçre
bir deniz gücü haline geldi. Bünyesi sağlan kent toplumu yaygın bir şekilde
Graubuııden Birliği veya G r i s o n l a r m d o ğ r u d a n saldırısına açıktılar vc karmaşık
adil yönetim, demokrasi ve hoşgörü erdemlerine sahipti. Mühendisleri, banka-
mülk sahipliği anlaşmazlıklarının değişen kader rüzgârlarının eıkisi a l ı m d a y d ı l a r .
cıları ve denizcileri haklı bir ün kazanmıştı. Anayasasına ( 1 5 8 4 ) uygun olarak
Milanolu Viseonti Dükleri ve Chıır piskoposları arasındaki ortaçağ t a r t ı ş m a l a r yü-
yedi eyaletin hükümetleri Lahey'deki federal devlet şurasından ayrı kalmışlar-
zünden, hem l l a b s b t ı r g l a r hem de Grisonlar Vallellina'da toprak hakkı m i r a s almış- dı. Bu ikinci kuruma genelde, dairesi Baş Kaptan ve Baş Aıniral'in daireleriyle
lardı. Bu o l a y l a r ı n dışında k a l m a m a k için Fransızlar da C h a r l e m a n g e ' m Valtellına'yı birlikle Orange Meclisi tarafından idare edilen Devlet Başkanı başkanlık edi-
ebediyen St Deniş Manastırına bağışladığını iddia etliler. yordu [ORANGE],
1620'den sonra vadi Riclıelieu'nüıı Venedik, İsviçre ve Savoie ile y ü r ü t t ü ğ ü
Böylece Hollanda Cumhuriyeti hızla dini muhaliflerin, kapitalistlerin, fi-
d i p l o m a s i n i n odak noktası oldu. Bundan sonraki y i r m i yıl içinde beş kez Fransız ve
lozofların ve ressamların cenneti haline geldi. Daha önceki Rubens'in Flaman
İspanyol garnizonlarının yer değiştirmesini gördü. 1023 ve I 6 2 7 ' d e t a h k i m sonucu
okulunun ( 1 5 7 7 - 1 6 4 0 ) yerine daha üstün olan Hais, Ruysdael, Vermeer ve
papalık güçlerine teslim edileli. 1623-1625'le G r i s o n l a r m eline geçti. 1633 ve 1635-
hepsinden önce Rembrandt (Harmenszoon van Rijn, 1 6 0 9 - 1 6 6 6 ) Hollanda
1637'de HtıgucnoL Kohan Dükü öncülüğündeki Fransız güçleri t a r a f ı n d a n alındı. An-
okulu geçti. Artık Hollanda burjuva sıkıcılığıyla solmayacaktı da. Dini mesele-
cak Fransızlar Protestan dostlarını o kadar gücendirdiler ki. yerel bir papaz. Gcorgc
leri Arminian çekişmeleriyle, askeri konular pasifist tutumun sözlü bildirisiyle
Jenalsch tarar değiştirdi. İspanyolları kente çağırdı ve vadi Roma Katolikliğine dön- ve politikası 1651-1672'de J a n de Witt'in ( 1 6 2 5 - 1 6 7 2 ) idaresi altında devlet
dü. Bundan sonra Ren Nehrine el k o y m u ş Fransızlar, Valtellina'yı güven içinde Kato- başkanlığını varissiz bırakmayı başaran aşırı cumhuriyetçi bir partiyle canlı
lik ve sonuçta İtalyan kaderiyle baş başa b ı r a k a b i l i r l e r d i . Bir kuşak suren kargaşa- durumdaydı. Politik gücü 1 6 5 1 - 1 6 5 4 , 1 6 6 5 - 1 6 6 7 ve 1 6 7 2 - 1 6 7 4 tarihli üç İngi-
dan sonra, v a d i eski şarap üreticiliğine geri d ö n d ü ve Sassella, G r u m c l l o . Valgella. liz Savaşıyla azalmaya başladı, fakat kendisini ilk modern devlet olarak kabul
Monlagna ve turuncu renkli sofralık şarap Sl'ıırzat'ı üretmeye d e v a m etli. etmesi için her türlü nedene sahipti 5 0 [BATAV1A1.

Fransa da yeni bir canlanma ve görkem dönemine giriyordu. Uzak kolonilerin


sorunlarıyla daha az yolu kesilen ve coğrafi olarak kendini iyice toparlayan ül-
Kastilya Büyük K o m a n d ö r ü Don Luis de Reguesens'in ( 1 5 7 3 - 1 5 7 6 ) ve Avus-
ke, Habsburgların düşmanlığını kazanmayı hak ediyordu. Yine Fransa strate-
turyalı Don J o u a n ' ı n ( 1 5 7 6 - 1 5 7 8 ) naiplikleri d ö n e m i n d e , uzlaşma çabalarında
j i k olarak bir tarafından İmparatorluk ve diğer tarafından İspanya, kuzeyde İs-
bulunuldu, fakaL başarısızlıkla sonuçlandı. 1576'daki İspanyol Çılgınlığı sıra- panya Alçak Ülkeleri ve güneyde İspanyolların Akdeniz'deki topraklan
sında Antwerpen yağması direnci sağlamlaştırdı. Parma Dükünün naipliği sı- tarafından kuşatılmış durumdaydı. Bu yüzden Fransızlar layık olduklarına
rasında ( 1 5 7 8 - 1 5 9 2 ) b ö l ü n m e onarılamaz duruma geldi. Arras Birleşmesi ile inandıkları hâkim konuma ulaşma çabalarında daima engellerle karşılaştılar.
Rönesans Fransası ile XIV. Louis dönemi arasındaki yarım yüzyıl içinde
Fransız kralları, hem ülke içinde hem de yurtdışında defalarca boğucu komp-
nen belirsizlikleri öne sürerken, diğerimi/, böyle bir şeyin nasıl m ü m k ü n olabildiğini,
likasyonların içine düştüler. Anjoululann Napoli üzerindeki romantik taleple-
yani "nasıl olup da çiftçilik. balıkçılık ve sevkıyatla uğraşan ve hiçbir orıak dili, dini
rini gerçekleştirmek için VIII. Charles 1494'ıe italyan savaşlarını başlattı ve sa-
veya h ü k ü m e t i o l m a y a n toplulukların bu ılımlı birlikteliği kendilerini bir d ü n y a im-
dece ülkesini altmış beş yıl süren devasa çelişkilerin içine sürükledi. Père de
p a r a t o r l u ğ u n a d ö n ü ş t ü r d ü k l e r i n i " s o r a b i l i r K o n u n u n önde gelen bir tarihçisi bu mu-
s on Peuple, Viscotilerin varisi XII. Louis ( 1 4 9 8 - 1 5 1 0 ) aynı şeyi Milano üzerin-
cizenin bir sınılın değil v a k t i n d e n önce gelişmiş "ulus t o p l u m u n u n " ü r ü n ü olduğu
de hak iddia ederek yaptı. Cognac'ta doğan ve eğitimli bir zevk adamı ve üs-
vurguluyor2
tün bir Rönesans prensi olan muhteşem şövalye 1. François ( 1 5 1 0 - 1 5 4 7 ) ilk
Hollanda k ü l t ü r ü n ü n en önemli paradoksu sade ve t u t u m l u , çok çalışkan ve
aksilikle 1519'daki imparatorluk seçimlerinde ve ikincisiyle 1525'te Pavia'da
T a u n d a n korkan özellikleri ile "inandırıcı" zenginlikler deposu a r a s ı n d a k i g a r i p çe-
tutsak düşerken karşılaştı. "Tout est perdu" diye yazdı annesine, "fors l'honneur
lişkide yatar. Aklı başında, koyu renk elbiseli I lollanda kentlileri p a r t i vermeyi sevi-
et la vie." Serbest bırakılması ve İmparatorun kız kardeşiyle evlenmesi, bun-
yor. t ü l ü n e tapıyor, muhteşem evler inşa ediyor, b u n l a r ı savurganca düşüyor, tablo-
dan sonra modern tarihin geri kalan bölümünde Avrupa'yı pençesine alan
lar t o p l u y o r , resim sanalının cakasına kendisini kaptırıyor ve para b i r i k t i r i y o r l a r d ı .
Frank-Romalı kan davasında ısrar etmesini engelleyemedi. O geniş ufukları
olan prensti: Carıier'nin Kanada seferinin ve Rabelais, Leonardo ve Cellini'nin Cinsel ilişkiler r a h a i l ı . Aile hayatı h ü r m e ı t e n çok samimiyete d a y a n ı y o r d u . Zamanın

hamişiydi; aynı şekilde Le Havre ve Fransa Kolejinin kurucusuydu; Cham- s t a n d a r t l a r ı n a göre k a d ı n l a r özgürdüler ve çocuklar çok seviliyorlardı. Yoksullara
bord, Sainı-Germaın ve Fontainebleau'yu yaptırtan kişiydi [ALCOFRIBAS] y a r d ı m etmek için herkesçe kabul edilen Tonlar y a r a t m a uygulaması bir belediye pi-
İNEZ] [TORMENTA], yangosu ya da altın, mücevher ve g ü m ü ş eşya açık artırnıasıvla son b u l u y o r d u .
Ve hepsinin üstünde de eşsiz bir özgürlük r u h u h a k i m d i . Zenginliğin ve güven-
Son dört Valois'nın (Henri II ( 1 5 4 7 - 1 5 5 9 ) , II. François ( 1 5 5 9 - 1 5 6 0 ) , ço-
liğin sadece riske açık o l a n l ar t a r a f ı n d a n elde edilebileceği kabullenilmişti:
cuk IX. Charles ( 1 5 6 0 - 1 5 7 4 ) ve çok çirkin III. Henri ( 1 5 7 4 - 1 5 8 9 ) ) yönetimle-
rinde, Fransa Câteau-Cambrésis Barışında ( 1 5 5 9 ) Habsburglarla yaşanan çeliş-
Burada dünya çapında yaptığı işlerde Tann'nııı lütluyla pek çok bolluk gören ve otuz \ıl
kiden geçici erteleme hakkı kazansa da, yine Din Savaşlarının korkunç
iyinde (»nuru hariç) yüz elli tun guldenin üzerinde para kaybeden tüccar Isaac le Vlalre
batağına battı (Bkz. yukarıya). Kinik Bourbon IV. Henri ( 1 5 8 9 - 1 6 1 0 ) Fransa'yı
yatıyor, 30 Kyliil 1C2-Tte bir Hıristiyan olarak (>l(tii.:!
dini karmaşadan kurtardı ve vizyon yeteneği olan bakanı Duc de Sully ( 1 5 6 0 -
1641) ile hem zenginliğin yeniden sağlanması hem de uluslararası barış için
planlar hazırladı. "Benim krallığımda" diye söz verdi, "tenceresinde tavuk kay- Bu konuların çoğunluğu Hollandalı bilginlere? iyi biliniyordu. Ancak t ü m d ü n y a için
namayan tek ırgat olmayacak." Selefi gibi o da bir suikastçi tarafından öldürül- bu ayırt ediei zihniyeti yeniden y a r a i m a görevi Hollanda Yahudisi anne babadan ol-
dü [DESSEINI. ma bir İngiliz bilgine düştü ve ulusal karakterin gerçeklen var olup olmadığı gibi can
sıkıcı bir s o r u y u yeniden gündeme getirdi.

BATAVIA

ALCOFRIBAS
ON YEDİNCİ yüzyılın ortalarında AmslerdanVa giden birkaç yolcu kentin ıslahevinde
gördükleri veya işittikleri "boğulma hücresi" karşısında duydukları şaşkınlığı rapor
IlSKİ RAİ IIP. eski hukukçu ve hekim Prançoıs Rabelaıs'nin eserleri erken d ö n e m mo-
etliler. Aylak genç erkeklere çalışmayı öğretmek için. ıslah edilecek adaylar içinde,
d e r n A v r u p a ' n ı n sunabildiği en zengin edebiyat ve t a r i h hazinelerinden b i r i n i oluştu-
sadece akan bir musluk ve bir el pompası bulunan kapalı bir mahzene kapatılıyor-
rur. Ancak t u h a f oluşları, hoşgörüsüz bir çağın kuşkularını uyandırdı ve ilk olarak
lardı. Pompayı çalıştırmayı bıraktıklarında acil boğulma sorunuyla karşı karşıya ka-
harflerin sırası değiştirilerek yapılmış bir t a k m a adla Alcofribas Nasier adı altında
lıyorlardı. Bu dii/enek Hollanda Cumhuriyetinin fiziksel durumu ve hendekleri için
basıldı, btıcien Kebvrc ve M i k h a i l B a k l h i n ' ı n incelemeleri bu eserlerin bilginlerin ilgi-
harika bir benzetmeydi. Aynı zamanda "Batavya Mizacı" denilen ülkenin "ahlaki
sini hâlâ geniş ölçüde çektiklerini göstermekledir
coğrafyası"nın iyi bir betimlemesiydi.
Annales'in ortak kurucusu Pebvre. Rabelais uzmanlarının Panıagruel ve Gar-
Mollanda Cumhuriyeti en enerjik çağında ticareti, kentleri, deniz güçleri, kanal-
ganıua'nın mucidinin gizli ve partizan bir ateist olduğu inancına d a y a n d ı k l a r ı n ı öğ-
ları. değirmenleri ve laleleri, sanalı, dini hoşgörüsü, siyah beyaz sığırları ve kentli
rendikten sonra R a be la ıs'ye ilgi duydu. Tek k u r a l ı Fa ıs ce que voudrais ("Canın ııe
elit tabakanın püriten kültürüyle ünlüydü. Bu resim yelerince gerçektir, fakat iki ana
istiyorsa onu yap") olan Ttıeleme t o p l u l u ğ u n u icat e m i ğ i n e göre. kimse Rabelais'nin
soruyu davel etmekledir. Birimiz bileşen parçaların karşılıklı oyunu çevresinde dö-
geleneksel bir dini d ü ş ü n ü r olduğunu iddia edemezdi. Öte y a n d a n onu Hıristiyanlık-
Remi( i o; Röııesanslarvc Refortniar. y. İ450-1670 585

i
; lan s a p m a k l a suçlamak ciridi bir işli. Buna y a m ı olarak K e b i r e " k o l c k l i i z ı y ı ı i y e f i n
rıııı yarıma koydu vı; durl sag el parmağını yavaşça havada hareke! euırdl. Sonra tam
| en bıivuk incelemelerinden b i r i n i gerçekleşıirdi-. Le Probleme de l'ineroyunee au.v
karşıt Pir davranışla sol eliyle yaptıklarını sag eliyle \e sag eliyle yanlıklarını sol eliyle
A l f svrt'/c(1942). Büı.ün s k a n d a l suçlamalarını v e m ü m k ü n olan her sıradışı inanç
yaptı.
kaynağım radikal Protestanlık. bilim, lelsele ve gizil bilgileri incelediki.cn sonra, Ra-
i belais'nın "inanmak isleyen bir yüzyılın" "derin dindarlığını" paylaştığı sonucuna
Son zamanlarda yapılmış bir incelemeye göre "burna baş parmağını bastırmak" ya
vardı. 1
da "umursamazlıkla başını vana çevirmek" tıirn Avrupa'da el hareketleri içinde en
Seçkin bir Rus Dosloycvski uzmanı olan Bakllıın. Rebalais'yi psikolojik açıdan
yaygın olanıdır. Bir alay cime durumu olduğunu iletir. Fransa'da le pied de nez ya
inceledi. Rabelais saygısızca g ü r ü l t ü l ü kahkahalarla g ü l m e usıası olarak ün salmıştı
da "aptalın burnu". İtalya'da mararnco ya da "miyavlamak", Almanya'da die lange
|NEZ|. Ancak kendisi bu daha derin aleme gülmenin gözyaşlarına karıştığı bir nokta-
Nase (uzun burun), Portekiz'de as locar Iromfelc. "trompet ül'lemek", Sırbistan-
da girer. Bu yüzden Baki hin. Rabelais'nin ünlü "gülmek insanlığın i şa r e l i d i r " öner-
Hırvatistan'da sviri ti svode. 'Tlıiı çalmak" olarak bilinir. Hepsinin de önemli bölge-
mesi üzerinde y o ğ u n l a ş a n bir hipotez o r t a y a allı. "Gülmek insanidir, insan olmak
sel ve değişik kapsamlı varyasyonları olan Fingertips Kiss, Temple Screw. Hyclid
g ü l m e k t i r . " .Wict/x esi, de rirc que de larınes ecrire. Pour ee que rirc est fe pmpıv de
Pull. Fore-arm Jerk. Ring. Fig. Nose tap ve l'-ışard/'nden daha yaygın ve daha az
: l'homme.
muğlaktır.'
; Ancak B a k i n i n modern uygarlığın, özelliklerin bu en insani olanını ciddi bir bi-
Sadece Avrupa'ya veya Hıristiyanlığa özgii bir el hareketleri kültürü olup ol-
I çimde bastırdığından k u ş k u l a n m a k l a d ı r . Rebalais'niıı çağından sonra A v r u p a l ı l a r o
madığı tartışılabilir. Ancak hareketlerin zamanla değiştiğinden kuşku duyulamaz.
karlar çekingen leştiler ki, sadece değersiz şeylere g ü l ü y o r l a r . Aslında neyin gülmeye
Çin'de saygı ifadesi olarak diz çöküp alınlarını yere dokundurmayı resmen reddeden
1 değer olduğunu a r l ı k b i l m i y o r l a r . Bu Michel Foııcaull'nun t o p l u m s a l çözümlemesine
İngilizler, daha kolay cinsiyetsiz ve sınıfsız selamlaşma biçimi olarak el sıkışmayı
koşut son derece k a r a m s a r bir görüştür. Burada insan Rabelais'nin gerçekten insan
icat ederek, on sekizinci yüzyılın sonlarında evde baş eğerek selamlaşmayı bırakır
olan son A v r u p a l ı o l u p olmadığını merak etmekten kendini alamıyor" |CARITAS|.
lar. 1857'dc bir centilmenin eli kendisine uzandığında Madame Bovary 71 t'anglaıse
do/ıc" dedi. Ancak yirminci yüzyılda kıtanın diğer bölümleri rut in halinde uygular-
ken. İngilizler el sıkışmayı sık sık redderek inatla ketumla şu lar.- Onlar şimdi baş eğ-
X1U. Louis'nin uzun saltanatı ( 1 6 1 0 - 1 6 4 0 ) ve ölümünden sonra doğan oğlu
meye, her ıkı cinsi de kucaklamaya ve halk içinde el öpmeye hep hazır oluşları iki
XIV. Louis'nin uzun ç o c u k l u ğ u n u n üzerine iki korkulan kilise adamının, Ric-
dünya savaşı, modernleşme, faşizm ve hatta komünizme bile dayanan Polonyalılara
helieu Kardinali Armand Duplessis ( 1 5 8 5 - 1 6 4 2 ) ve Kardinal Mazarin Giuliu
nazaran. Avrupa yelpazesinin karşı tarafından yer almaktadırlar.
Mazzarini'nin ( 1 6 0 2 - 1 6 6 1 ) uzun kariyerlerinin gölgesi düştü. Dış sorunlarda
gündem tamamen Otuz Yıl Savaşlarına aitti, ülke içindeyse eyaletlerin ve soy-
luların ayrıcalıklarına karşı merkezileştirilmiş krallık gücünün hâkim kılınma-
sı sorunu yaşanıyordu. Etats G é n é r a u x , 1 6 1 8 oturumundan sonra askıya alın-
TORMENTA
dı. Richelieu'nün eyaletlerde soyluların zenginlik ve güç kaynaklarına yaptığı
acımasız saldırı, umutsuz isyanların ve 1 6 4 8 - 1 6 5 l'deki Fronde Savaşlarının al-
ON ALTINCI yüzyıl Parıs'indeki Yaz Ortası fuarında kedi yakmak hep ilgi çeken bir
lında yatmaktadır. XIV. Louis'nin olgun yaşlarının gündoğumunu çok bulutlu
lıarakelLİ. Büyük bir sahne kuruluyor ve böylece birkaç düzine kedinin bulunduğu
göklerde yaşadı.
büyük bir ağ alttaki şenlik ateşine indiriliyordu. Kralların ve kraliçelerin de dahil ol-
dukları izleyiciler, acı içinde bağıran hayvanlar yanıp, kızarır ve sonunda karbonla-
şırken gülmekten yerlere yatıyorlardı. Belli kı zalimlik komik bulunu yordu.' Horoz
NEZ
döğüşü. ayının üzerine köpek saldırtmak. boğa güreşi ve tilki avcılığı dahil Avru-
pa'nın daha geleneksel sporları arasında kendi rolünü oynadı |LUDl|.
RABKLA1S 1532'de r o m a n k a h r a m a n ı Panurge ile b i r Ingliz a r a s ı n d a k i hayali düel-
İki yüzyıl sonra. 2 Mart 1757'de R o b e n Françols Damiens Paris'le "onurlu ce-
lonun el hareketlerini anlattı:
zalar" almaya mahkûm e d i l d i

Sonra İngiliz şu işareti yapiı. Tümüyle açık olan sol elini lıavaysı kaldırdı ve şuura... ani-
Üstündeki gömleğin dışında çıplak durumda, elinde yanan hal mum undan bir meşale,
den diiri. parmağım kapattı: tamamen uzatılmış başparmağım burnunun kıkırdağına özel suçlu arabasının içinde getirildi. Darağacı Place de Grave'de. bulunuyordu Göğsün-
bastırdı. Sonra lijmüylc açık safi elini kaldırdı \e başparmağını sol elinin küçük parmağı- den. kollarından, kalçalarından ve baldırlarından kıskaçlanırıış durumda, yüklenen suçu
R e m i l IO K o n ç s u n s l a r ve R e / o m ı l ö r , y. J 4 5 0 - / 6 7 0 587

işlediği sag elinde bıçağı tutarak sülfürle dinilen yakılacak, organları kaynayan yafi. eri-
bir bıçakla küçük bir yara açmıştı. Parlamento hakkında bir şikâyetle bulundu. Kaç-
miş karşım ve jarıan reçineye batırılacak ve sonra vücudu yanıp, kul haline gelerek rüz-
gara saçılmadan imce dorı al tarafından parçalanacaktı. maya hiç çalışmadı ve sadeec Kralı biraz korkutmak işlediğini söyledi. Günümüzde
Ateş yakıldığında ısı o kadar zayıftı ki. sadece bir elin arkasındaki deri hasar gör- garip davranışlı ve sabit fikirli biri olduğu yargısına varılırdı.
dü. l-'akaı sonra güçlü ve adelelı adam olaıı rellaılardan hırı. her lıiri 1.3 ful uzunluğun- İşkence, Roma devirlerinden bu yana hem yasal işlemlerin hem de idamların
daki meral kıskaçları kapn ve döndürüp çevirerek elinden tjıryufc parçalar kopardı ve ak- kabul edilmiş bir özelliğiydi. Aziz Augusıinus yanılma payını anlamış. I'akaı gerekli
kor halindeki hır kaşıkla ıslatılan yaralar açtı. de olduğunu kabul etmişti. İdamlarda işkence yapılmasının öğretici bir amacı oldu-
Kliııde yanar lıalde bulunan ıkı libre ağırlığındaki bir meşaleyi taşıyarak, üzerinde ğuna inanılıyordu. Suçlu kazığa oturtulduktan. bağırsakları çıkartıldıktan, kazıkla j
bir gömlekten lıaşka hır şey olmadığı lıalde. iki tekerlekli bir yük arabasında götürülecek yakıldıktan veya tekerlek üzerinde parçalandıktan sonra, ölüm cezanın en hafif bölü-
ve burada kurulmuş olan dyı ağarına çıkartılarak memeleri, kolları, kalçaları, baldırları mü oluyordu |VLAD|.
kızgın kerpetenle çekilerek, babasını (kralı) öldürdüğü bıçağı sag elinde tutarak ve kerpe-
Damiens'in ölümü Fransa'da türünün son örneğiydi. Aydınlanma bu tür şeyle-
tenle çekilen yerlerine erimiş kurşun, kaynar yag. kaynar reçine ve birlikte eritilen bal-
ri onaylamıyordu. Kısa bir süre sonra Milanolu Marki Cesare Bcccaria-Bonesana
mumu ile kükiirt dökülecek, sonra da bedeni dört ala çektirilerek parçalatılacak ve vücu-
(1735-1 794) l)ei delilli t delle peııe ("Suçlar ve Cezalar Csüinc") adlı bir broşür ya-
du ateşte yakılacak, kül haline getirilecek ve bu küller rüzgara savrulacakiır.
yımladı. Volıaire'in yazdığı önsözle birçok dile çevrilen risale Avrupa'da reformun
... ateş u kadar harsızdı ki, yalnızca ellerinin iist derisi biraz zarar gördü. Sonra kol-
katalizörü oldu. Genel olarak ilk önce insani idam yöniemleri üzerinde duran ve so-
larını dirseklerine karlar sıvamış bir işkenceci, bu iş için özel olarak yapılmış yaklaşık
bir buçuk ayak uzunluğundaki kerpetenle, önce onun sağ baldırını, sonra sag kolunun iç nunda da ölüm cezasının kaldırılmasını isleyen uzun süreli bir trendin başlangıç
kesimlerini, sonra da memelerini çekti, liu işkenceci gürbüz ve güçlü olmasına rağmen, nokıası olarak kabul edilir. Böylece "zalimlik sınırı" liberal görüşün işkencenin iş-
kerpetenin içme aldığı et parçalarını çekmekte çok zorlanıyordu, bunları kerpetenle iki kence edileni değil, edeni ve onların efendilerini küçük düşürdüğünü ileri sürmesine
üç kere tutup bırakıyor ve kopardığı parçaların her biri altı liralık bir ekü büyüklüğünde kadar geriledi. Ancak hikâye tümüyle bundan ibaret değildi. Ve işkence Avrupa'da
bir yara açıyordu.* bir türlü son bulmadı 1 |ALCOFRIBAS|.
Çığlıkları arasında Daırıieııs tekrar tekrar şöyle bağırdı: "Tanrım, acı bana!" ve "Lsa
bana yardım eti" Seyirciler Damiens'i hiç vakit geçirmeksizin tescili eden yaşlı bir şıracı-
nın mcTi-ıameiiyie büyük ölçüde terbiyelerin takındılar.
Mahkeme KSlibi Sieur de Rreton. birkaç kez acı çeken adamın yanına gitti ve bir İtalya Savaşları sık sık modern tarihin başlangıcı ve sonradan uluslararası bo-
söyleyeceği olup ol madiğim sordu. 0 'hayır' dedi... yut kazanan yerel çelişkinin modeli olarak kabul edilmiştir (ancak her ikisi de
Son ceza. allar bu işi yapmaya alışık olmadığından çok uzun sürdü \ l l ı ala gerek- değildi). Fransız birlikleri Napoli'ye gitmek için Eylül 1494'ıe Montgenevre
sinim duyuldu, fakat sonradan onlar bile yetmedi... geçitiııi geçtiklerinde, bunu Roussillon armağan verilerek satın alınan ve Ara-
Cellat onu parçalara ayırmayı teklif etli. fakat kâtip allarla tekrar denemelerini cm- gon ve Franche-Comte ile önceden tazmin edilen İmparatorluğun açık onayıy-
retti. İtirafçılar tukrar yakına geldiler ve onlara "Öplin beni efendiler" dedi ve bir ianesi la yaptılar. Böylece çelişki daha başından "uluslar arası bir boyut kazandı". So-
alnından öptü. nuç ise her biri bozmak amacıyla güçlü koalisyonların kurulmasına neden
İki ya da uç denemeden sonra cellatlar bıçaklarını çıkardılar ve bacaklarını kesti- olan üç Fransız seferiydi. VI11. Charles'ın seferi ( 1 4 9 4 - 1 4 9 5 ) galibiyetle Mila-
ler... Öldiiğiiııü söylediler. Ancak vücudu parçalara ayrıldığında, alt çenenin saııkı ko- no, Floransa ve Roma'yı geçtikten sonra Napoli'yi ele geçirdi; fakat aynı hızla
nuşmak isler gibi bâlâ hareket etliğini gürdüler.. İdam kararına gön: elin son parçaları geri çekilmeye zorlandı. XII. Louis'nin seferi ( 1 4 9 9 - 1 5 1 5 ) hedef olarak Leo-
gece HKiO'a kadar tüketilmedi.. 2 nardo'nun atlı heykelini kullanarak Milano'yu benzer şekilde ele geçirdi; an-
cak Papa H. Julius'un kurduğu Kutsal İttifakın muhalefetiyle karşılaştı. I.
Damiens h ü k ü m d a r ı kasten ö l d ü r m e y e ç a l ı ş m a k t a n cezalandırılmıştı. Ailesi Fran- François'nın seferi (1515-1 5 2 6 ) diğer şeylerin yanı sıra İsviçre'yi kalıcı olarak
s a ' d a n atıldı; kız ve erkek k a r d e ş l e r i n e a d l a r ı n ı d e ğ i ş t i r m e l e r i e m r e d i l d i ve evi y ı k ı l ı p tarafsız ülke durumuna getiren ve Papayı 1 5 1 6 tarihli Concordat'ı imzalamaya
yerle bir edildi. Kral XV. bouis a r a b a s ı n a g i r e r k e n o n u n y a n ı n a y a k l a ş m ı ş ve küçük ikna edeıı şaşırtıcı Marignano zaferiyle başladı. Ancak 1. François ve V. Char-
les'ı ölümcül düşmanlar haline getiren imparatorluk seçimlerinin acı geçmesi
yüzünden sefere ara verildi. 1525'ıe Pavia'da Marignano'nun intikamı alındı ve
* Yazar alıntılarını ç o k serbest bir şekilde yapmıştır. İngilizce çeviri de son derece serbest ve ha-
I. François tutsak düştü. İmparatorluk güçleri Provence üzerinden Marsilya'ya
talıdır. Kıyaslama için T ü r k ç e çeviriden iki paragraf koyuyoruz ( B k z . M i c h e l F o u c a u l t , Ha|>is- kadar baskı yaptılar. Serbest bırakılmasından sonra François, aşırı güçlenmiş,
haııeııin Dogıısıı, İ m g e Kitabevı Y a y ı n l a n , çev. M e h m e t Ali Kılıçbay, A n k a r a . 2. bas., 2 0 0 0 , s. 33- İmparatora karşı yeni bir Kutsal İttifakın kurulması için yeni papayı ikna etti.
3 4 ) (e n . ) . İmparatorluk birliklerinin 1527'de gerçekleştirdiği korkulu Roma Yağması bu
R c n d i i o . R ö n t s o n s l a ı v c Re/orm/«r, y . 1 4 5 0 - 1 6 7 0 589

sefer Papayı tutsak durumuna düşürdü. Artık İtalya Savaşları geııelleştirilen


Iskoçya, kanlı Flodden Alanı felaketinden ( 1 5 1 3 ) sonra hep ingiltere'nin göl-
Fransa-1 imparatorluk çekişmesinin sadece bir cephesi haline gelmişti.
gesinde yaşamıştı. Bir İngiliz darağacında can veren iskoçların Kraliçesi dik
Fransa-İmparatorluk savaşları tüm kıtaya yayıldı. İmparatorluk kuşatma-
başlı Mary'nin ( 1 5 4 2 - 1 5 8 6 ) entrikaları yüzünden İngiliz-lskoç ilişkileri kötü
sını kınına amacıyla, 1. François her bölgeden müuelikleri ikmal etmekten çe-
bir biçimde sarsılmıştı. Ancak Mary'nin oğlu I. ve VI. J a m e s ( 1 5 8 6 ( 1 6 0 1 ) -
kinmedi. Şaşaalı Altın Kumaş Savaş Alanındaki vaktinden önce yapılan toplan-
1 6 2 5 ) varisliğinin genel oybirliğiyle kabul edilmesiyle annesinin yakalayama-
tıya rağmen, sonunda İngiltere Kralı Vlll. Henry'yi kendi taralına çekti.
dığı tahta oturdu. O ve oğlu l. Charles ( 1 6 2 5 - 4 9 ) ve torunu II. Charles ( 1 6 4 9
Almanya'nın Protestan prensleriyle rezalet sayılabilecek planlar yaptı ve
( 6 0 ) - 8 5 ) Holyrood ve Whitehall'den paralel olarak yönettiler, f. J a m e s West-
1536'da ünlü Kapitülasyonlar sırasında Kafir Muhteşem Süleyman ve korsan-
minister'deki ilk Parlamentosuna şöyle konuştu:
lar emiri Barbaros Hayreddin de dahil sultanın Kuzey Afrika'daki bagımlılarıy-
la işbirliği yaptı. İtalya'nın değişen mübadelelerinde papalardan ve Vatikan'ın
baş muhalifi Venedik Cumhuriyetinden destek gördü. ingiltere ve Iskoçya şimdi tüm zamanlar için benim şahsiyetimde bir-
leştiler, ikisi de her bir Hükümdarlıktan doğrudan doğruya intikal eltiler ve böy-
Sonuç olarak dört savaş daha çıktı. 1521-1526'da imparatorluk taraftarları
lece şimdi artık keııdi içinde ufak bir dünya oldular, çevresi doğal fakat yine de
Pavia ve Madrid Antlaşmasıyla ( 1 5 2 6 ) sonuçlanan İtalya seferi üzerine yoğun-
saygıyı hak eden göl veya hendekle takviye olarak. ..
laşmadan önce ilkin Fransız Burgonyasına saldırdılar. 1526-1529'da İmpara-
tor, Cambrai'de Hanımlar Barışını ( 1 5 2 9 ) imzalayarak sınırlarını zorladı ve
kendi kendini gözden düşürdü. 1 5 3 6 - 1 5 3 8 ve 1542-1 544'te Türklerle, Alman
Protesıanlarla ve aynı zamanda Fransızlarla karışıklık içine girdi ve Tarento
NOSTRADAMUS
Ruhani Meclisinin açılmasına ve uzun süredir geciktirilen Schmalkald Birliği-
ne saldırılmasına izin veren bir ara sağlayan Crepy-eıı-Valois Antlaşmasını
( 1 5 4 4 ) imzalamaya mecbur kaldı. 1551-1559'da 11. Henri'nin idaresinde Fran- KRAI,İN ÇAĞRISI P m verice't FI ki Salon'A ir>56'nın Temmuz başında geldi. Fransa
sızlar Lorraine'in üç başpiskoposluk bölgesini (Metz, Toul ve Verdun) işgal et- Kraliçesi Marie de' Medicis önceki yıl basılan bir kehanetler kitabının yazarıyla ko-
mek için Alman Protestanları ile gizli ittifak yaptılar ve böylece "Ren Nehri Yü- nuşmak isliyordu. Kitaptaki şiirlerden birinde Kraliçenin kocasının ölümü öngörülü-
rüyüşünü" ve 1945 e kadar son bulmayan sınır mücadelesini başlattılar (Bkz. yordu-.
Ek 111 s. 1341). Habsbuıglar ise Alçak Ülkelerde Artois işgali ve Fransızların
derhal dini farklılıkları unutarak, Calais'yi ele geçirmelerine neden olan (7 he IJoıt jcıme te t'icus surmonıcra
Ocak 1 5 5 8 ) İngiliz mütıefikliğiyle tepkilerini gösterdiler. II. Felipe ile vekil ev- (Genç aslan yaşlı olanı yenecek)
liliği bu kısa Habsburg-Tudor uzlaşmasının bedeli olan Mary Tudor şöyle ba- Hu champ heliiquv par singuiicr dııctic.
ğırdı: "Öldüğümde, Calais'yi yüreğime nakşedilmiş bulacaksınız." Genel (Savuş alanında ve tek tek dövüşte.)
Câteau-Cambresis barışıyla, Fransızlar Lorraine ve Calais'yi, Habsburglar Arto- Dans caıge dur irs ycux lui crevera.
is, Milano ve Napoli'yi ellerinde tuttular, İngiltere ise kendi iyiliği için kıta dışı (Altın kafeslerinde gözleri oyulacak.)
bırakıldı. Temel sorun çözülmemiş, fakat ertelenmişti [ N O S T R A D A M U S ] . Deux classes ime. puis mourir. mon crueilc.
(Bir seferde iki yara alarak, gaddar bir ölümle ölecek.) 1
Gittikçe daha çok İngilizlerin hâkimiyeti altına giren Britanya Adaları, o
zamana dek bir ya da iki kez niyetlenilen birleşmeye daha yakınlaştırıldı. Kıta
Yazar krallık atlarının hızla çektiği bir arabayla bir ay içinde getirilerek Sı Germaın-
üzerinde sağlam mevkiim kaybeden İngiltere Krallığı, enerjisini yakın komşu-
en-baye'de Kraliçenin huzuruna çıkartıldı ve d ö r t oğlu arasında d ö r t kral gördüğünü
ları ve deniz aşırı maceralara yöneltti. Çağın İngiltere, Galler ve İrlanda'dan
söyleyerek Kraliçenin korkularını yatıştırdı.
oluşan tipik bileşik idare şekli olarak Iskoçya'mn zaten sahip olduğu doğal
uyumdan yoksundu. Ancak Tudorların idaresinde büyük gayret gösterdi. Ça- Ancak üç yıl sonra II. Ilenri bir turnuvada öldürüldü. Rakibi Iskoçya Muhaliz
ğın dini çelişkilerine bakmadan, Vlll. Henry ( 1 5 0 9 - 1 5 4 8 ) ve üç çocuğu (VI. Birliğinin Komutanı Monıgomery'nin parçalanan mızrağı Kralın allın kaplı miğferi-
Edward ( 1 5 4 8 - 1 5 5 3 ) , I. Mary ( 1 5 5 3 - 1 5 5 8 ) ve Elizabeth ( 1 5 5 8 - 1 6 0 1 ) ) monar- nin açılan ön parçasını yararak göz.ünü ve boğazını parçalamış ve on gün süren şid-
şi, Parlamento ve Krallık Donanmasının devam eden ortak yaşamını sembolize detli ızdıraptan sonra ölümüne neden olan yaralar açmıştı.
eden İngiltere Kilisesini yarattı [BARD]. Nostradamus olarak bilinen Michel de Nosıredame (1503-1566) Midi'de stradı-
şı bir şifacı olarak biliniyordu. Sı Remy-en-Provence'daki Vahudi dönmesi bir aile-
1371'den itibaren Iskoçya'yı yöneten Stuartlar Tudorların varissiz kalma-
den geliyordu ve Montpellicr'de tıptan mezun olmuştu. İksirleri ve ilaçları öğrendi ve
sından sonra lskoçya ve İngiltere'nin Kişisel Birliğini ( 1 6 0 1 ) kabul etliler.
Carcassonne Piskoposu için bir hayat iksiri ve papa elçisi için ayva reçelinden bir di-
Bundan kazanacakları çok şey vardı. Kıtadaki müttefikleri larafıııdan aldatılan
Rcıımıo: Roııesanslor vc Reformlar. > 1450-1670 591

y e l hazırladı. Bütün d o k t o r l a r ayrıldıktan sonra, veba salgınına u ğ r a y a n M a r s i l y a I 7D2'ıU: gerçeklen do Cumhuriyet Fransa'ya geidı ve kırmızılar Beyazları de-
ve A v i g n o n ' d a çalışı t ve o zamanın geleneklerine aygını olarak hastalara h a e a m a l virdi lor.
y a p m a y ı reddedip ıaze bava ve temiz sııda ısrar etli. 1 3 4 0 ' l a r d a hu t ü r yolculukla- Ve y i r m i l i n yüzyıldaki yaşamın kısa bir t a r i f i olarak, aşağıdaki dizeler esraren-
rından birinde daha önce çoban olan ve hiç d u r a k s a m a d a n " K u t s a l Peder" diye hi- gizdir:
ı a p elliği Felıee Pereni adında genç bir İtalyan rahibine rastladığı söylenir. Kırk yıl.
yani N o s ı r a d a m u s ' u n ö l ı i m u n d e n uzun bir sure sonra Pereııi. V. SeM.us olarak papa l.es llcaıı* fjjssees rfiıninuc le nıutıde.
seçildi. (.Salgınların Knııa erdiği dünya küçülür.)
Nosiradaınus kehanetlerini hayalının son d ö n e m l e r i n d e büyü, astroloji ve ka- Lmı: lemps la pai\ leıres lıılvıimC'es:
bala kiiaplarıııın y a r d ı m ı y l a yapiı. K i t a p l a r d ö n lüleler halinde yazılmış ve yüzyıllara ( i z i m l>ir şiire boyunca boş topraklarda b.ırış olur.)
göre düzenlenmişti, ir>,7>5 ve 1568'de ıkı bölüm halinde basıldı ve derhal ilgi uyan- Scıır ınarclıcru par cici, (er/r. merci oıııle.
dırdı. Tam olarak b a s ı l m a l a r ı n d a n bir yıl sonra Vlarie de Medieıs'ın en büyük oğlu (İnsanlar giıveıı iyinde lıavadar. karadan, denizden, dalgalardan
İskoç Kraliçesi M a r y ' n i n kocası II, François on yedi y a ş on ay ve on beş g ü n l ü k k e n yürüyerek.)
aniden öldü: Pııis de ıımıveaıı ta gtıcrre.s suscılü.%
(,Sonra yiııe savaşlar çıkacak.}'

l'rımicr fite. u:tı\ e. ınulhcıınus mariagt:


ilik n£ııi, bir dul ve mutsuz evlilik)
ıS'an.s rıııl t'ıılaıu: ılcux isim e/ı üîseorek'. BARD
(Çocuk: ihıilaliı ıkı ada)
SII.AkKSPKAKK o y u n l a r ı n ı Reform sonrası İngiltere kuayla dolaysız bağlam ılarını
Uv7/)( >h\hııiı inmmprhvn eage
kestikten sonra, fakat deniz aşırı i m p a r a t o r l u ğ u n u k u r m a d a n önce. arada kalan kısa
iöıı sekiz yaşına gelmeden, riişlünii kanıtlamamış ve)
dönem içindi 1 yazdı. Un önemli o y u n l a r ı ilk İngiliz kolonilerinin A m e r i k a ' d a kuruldu-
IX- raıılıv IJIVS pltıs HAS sera L'accorri.
ğu aynı on yıllarda yazıldı. Sesi İngilizce konuşan dıinyanıtı mutlak hâkimi olacaktı
(Ötekinden dalıa teııç olan tahta çıkacak.) 2
Bilindiği kadarıy la Shakespeare asla İngiltere dışına çıkmadı. Dehasının evrenselliği
A v r u p a ' d a Romantik çağa kadar genel olarak anlaşılmadı.
Aynı yıl içinde en genç erkek kardeş olan on bir yaşındaki IX. Charles, bir Vıne de o y u n l a r ı n ı n geçi iği yerler \voıı K u ğ u s u n u n hiçbir şekilde Küçük İngil-
A v u s t u r y a prensesiyle nişanlandı, tereli olmadığını d ü ş ü n d ü r m e k l e d i r . Malta gizli bir Katolik bile olabilir Tudor sansü-
Ö l ü m ü n d e n sonra gelen bu başarı her zaman için kehanetlerin ü n ü n ü n yayıl- rü polilik açıdan hassas eserleri de y a s a k l a y a b i l i r d i . Vinç de muz yedi başlık içinde
masına neden oldu. O günden sonra kitaplar defalarca basıldı ve denizaltılar ve sadece on tanesi t ü m ü y l e ya da kısmen İngiltere'de geçiyordu: ayrıca t a r i h i eserleri-
ICBM'lcrden Kennedy'lerin ve a y d a k i a d a m l a r ı n ö l ü m ü n e kadar neredeyse bilinen ne çoklukla Fransız bölgeleri katılmıştı. Şen Kadınlar Vvinıkor'da geçer. Nasıl Hoşu-
her olaya uygulandı. N o s l r a d a m u s XVI. Louis'nin Varennes'e kaçışı sırasında konuk nuza Giderse ise Ardennes Ormanında. Macbctlı. Kral Lear ve Cymbeline'ın iç Ka-
olduğu Saıılce ailesinin adını d o ğ r u bildi. Hem Napoleon hem de " İ l i ş l e r " olarak ge- ranlık Öykiisü eski Kellik B r i t a n y a içine y e r l e ş t i n İm işi ir: ve sekiz klasik o y u n da
çen l l i t l e r ' i n k a r i y e r l e r i n i n yıldızlarda önceden g ö r ü l d ü ğ ü n e inandırdı. Dörtlükleri Al ına. Roma. Sur ve T r o y a ' d a geçer. Fantastik hikâyeler olan On İkinci Gece. Sır Kıs
h a r i k a bir şekilde a n l a m l ı ve anlaşılması güçtür ve her l i i r l i i r a s t l a n t ı y a uydtırıılabi- 0}kıısü ve Fırtına, efsanevi l l l y r i a ' d a . denizlerle çevrili l i o h c n ı y a ' d a ve "ıssız bir
1 ir. .Ancak birçokları Hisseliye çok y a k l a ş ı r l a r : a d a d a " gelişir. Ancak geri kalanı açık bir şekilde A v r u p a kııasında geçer:

Oııamt la licuırc <lıı toıırbîllon wrsûc A'uru Giirüitil Vlessina Bir Yaz Gecesi Rüyası Ortaçağ Aıinası
(Tahtırevanlar kasırga ile tepelaklak olduğunda) Venedik Taciri Venedik Romeo w.lulycl Verona
Kl svronı faces <le kuru manıcau,\ couvcrs Hırçın Kız Padova Hamlet Danimarka
kısasa Kısas Viyana Othello Venedik
(Ve yüzler pelerinlerle örtülecek)
Boşa Giden Aşk
La RCptıblkıııe pars gens nuuvcaııs ı-e.vCe
Çabaları Navarra İyi Bilen İler Şey
(Cumhuriyetin başı yeni insanlarla belaya girecek)
İyidir Roııssillon,
/,ers btanes rt mtıgrs ıııgcıvııl a l'cmvrs.
Paris.
(O zaman Beyazlar ve Kırmızılar icrs-yüz yönelecek.)-1 Marsilya
Floransa
lskoçya ise sonunda on yedinci yüzyılın ortasında "İngiliz İç Savaşlart"nı
Shakespearc'iıı kaçındığı ülkeler İrlanda, çok az bilinen Rusya. Hamlet'teki geçici re-
kışkırtan acı dini ve siyasi çelişkilere sahne oldu Knox'un Presbileryen Kirk'ü
feranslar dışında Polonya. Almanya ve o günlerde İngiltere'nin baş düşmanı olan İs-
Cenevre modeline göre kurulmuştu ve bir teokrasi olarak Kalvinisı kurucuları
panya \e İspanyol Alçak ülkeleri idi.
tarafından şekil verilmişti. Ancak gücenmiş bir saraylı grubu istediklerini yap-
Bu ülkelerin lam olarak nerede bulunduğu konusunda çağdaşları gibi Shakes-
malarına engel oluyordu. 1572'de Knox'un öldüğü yılda bir naip, Kirk'ü pis-
peare'ın de iki görüşü vardı. Sir John i a Ista iî kendini "Avrupa'dakı en aktif adam"
koposları kabul etmeye zorlayarak Kilise ve Devlet arasında ardı kesilmeyen
olarak tarif etmek istedi. Fakat Şirret Kadına kur yapan Pcirucchio ona "I lıristiyan
bir kavga çıkardı. Papalığın intikalini güvenceye almak üzere, VI. James
alemindeki en hoş Kate" demektedir. 0 zamanlar "Hıristiyanlık" ve "Avrupa" hala
1610'da, ingiliz piskoposlar tarafından kutsanan üç iskoç piskoposa sahip ol-
birbirinin yerine kullanılan sözcüklerdi.
du. 1617'de Kudas ayini sırasında çömelme gibi bir dizi kural üzerinde ısrar
eden beş Maddeyi yayınlayarak uygulatmaya çalıştı. Kirk'ün sonunda boyun
eğmesini sağlamak üzere, onun genel kurulunu toplamasını her aşamada askı-
Birbirine bağımlı prensliklerin entegrasyonu elbette kolay olmadı. VIII. ya alarak, halk arasında şiddetli öfke doğurdu. I. Charles I637'de Anglikan bir
Henry'nin yönettiği Galler eyaleti ingiliz yönetim topluluğuna tereddüt etme- ayin usulü ve dua kitabının değiştirilmiş versiyonunu kabul ettirdi. Ancak bu-
den girdi. lngiliz-Galli orta sınıf makul davranarak payına düşenden memnun nu kişisel emriyle Genel Meclise başvurmaksızın yaptığı için isyana neden ol-
kalmıştı. Ancak parlamentosu Galler Savaşından bu yana ingiliz yönetimiyle du. Ayin usulü 23 Temmuz'da Edinburgh'daki St Giles Katedralinde ilk kez
tüm bağlan kopartan irlanda, dizginleri çekmekte zorlanıyordu. Hem ingiltere uygulandığında ayaklanma çıktı. Böylece kısa bir süre içinde bütün tabakalar-
Kilisesinin hem de Galler kontluklarının kurulduğu yıl olan 1534'te, VIII. dan oluşmuş devrimci bir komite olan "Müzakere Komitesi" kuruldu ve Şubat
Henry kendini "İrlanda Kralı" ilan etti. Ancak sadece sonradan geleceklere zor 1638'de "Anlaşma" imzalandı. Anlaşmacılar Polonya tarzında yasalarını ölü-
bir konum bırakıyordu. İrlandalı şefleri kontlara ya da baronlara çevirme siya- müne dek savunmaya ant içmiş silahlı bir birlik oluşturdular. Amaçları Pres-
seti, özellikle İrlanda gelenekleri ve dili engellendiğinde, özür amacıyla yapıl- birteryen Kirk'i Kraldan ve piskoposlarla Iskoçya'yı İngiltere'den korumaktı.
mış bir hareketi aşıyordu. Böylece kısa süre içinde hükümdara karşı kızgınlık, Kısa süre içinde bütün gerçek lskoçyalıların dostluğunu kazandılar ve krallık
bir dizi isyam ateşleyerek Protestan Reformuna karşı kızgınlıkla karıştı. Dokuz temsilcisinin yer almadığı bir parlamento kurdular. Ağustos 1640'ta anlaşma-
Yıl Savaşları ( 1 5 9 2 - 1 6 0 1 ) Tyrone Kontu Hugh O'NeiU'in çıkardığı Ulster isya- cıların birkaç ordusundan biri Tweed'e geçerek İngiltere'yi istila etti.
nı sırasında sürdürüldü. Pale ve yerli topraklar arasındaki ayrımı kaldıran, ir- Böylece lskoçya'nın dini savaşlarıyla aynı şekilde uzun süren ingilte-
landa yasasını fesheden ve sistemli kolonileşme siyaseti başlatan Kraliçe Eliza- re'deki Kral ile Parlamento arasındaki anayasal mücadele birbirine karıştı. Tu-
bethen komutanı Lord Mountjoy'un yıkıcı misillemeleriyle son buldu. dorlann yönetimi altında monarşiyle kontluk ve kentlerin seçilmiş temsilcile-
1630'larda ise Strafford kontu yönetiminde başarılı bir uzlaşma döneminden rinin ortaklığı İngiliz Parlamentosunun krallık siyasetinin aracı olduğu
sonra İrlandalıların İngiltere'nin dini hoşgörü ve bağımsız parlamentoyu yay- gerçeğini gizlemedi. VIU. Henry bir parlamento delegesyonuııa, "biz kendi
gınlaştırma sorunlarından yararlandığı 1640'lardaki isyanlarla dolu bir on yıl krallık toprağımızda hiçbir zaman parlamento döneminde olduğumuz kadar
geldi. İrlanda 1649-1651'de vahşi bir şekilde Cromwell tarafından ele geçirildi yukarılarda olmadık" diye ilan etti "ve burada biz başkan, siz de üyeler olarak
ve başanyla ingiltere'ye eklendi (Bkz. Ek III s. 1 3 3 9 ) [BLARNEYJ. tek bir devlet siyasetinde biri eştir iliyoruz." Elbette kimin başkan olduğu ko-
İngiltere'nin gücü ve zenginliği görünür bir şekilde artıyordu ve bunda nusunda hiçbir kuşku yoktu; Dokunulmazlığı olmayan parlamenterler krallı-
okyanus ötesi maceralarının çok az payı vardı. Yeni Ulster kolonisine yerle- ğın öfkesini üzerlerine çekmekten korkmak için her türlü nedene sahiplerdi.
şenlerin büyük çoğunluğunu İskoç Presbiteryenler oluşturuyordu ve Atlanti- Ancak 1. J a m e s döneminde Avam Kamarasının politik girişim gücünü ka-
ğin ötesindeki Virginia ve New England'da bulunan ingiliz kolonilerinin iste- zanması Parlamentonun köle gibi itaatine bir son verdi. Uzun vadede parla-
diği korunmanın aynısını onlar da talep ediyorlardı. Maryland'in ardından mentonun vergiler üzerindeki kontrolünün belirleyici öneme sahip olduğu an-
( 1 6 3 2 ) 1655'te Ispanyollardan alınan Jamaica kolonisi kuruldu ve bunu Caro- laşıldı. 1629-1640'ta 1. Charles Parlamento olmaksızın yönetmeye karar
linalar ( 1 6 6 3 ) , New York, yani daha önce Hollandalıların olan New Amster- verince, kimsenin ona karşı çıkacak bir aracı yoktu. Ancak Nisan 1640'ta ls-
dam ( 1 6 6 4 ) ve New Jersey ( 1 6 6 5 ) izledi. Hollanda'nın bağımsızlığının yan et- koçya Savaşının masrafları Kralı Parlamentoyu toplayarak para dilenmeye
kileri altında Cromwell'in eksik parlamentosunun çıkardığı 1651 tarihli mecbur bıraktığında, fırtınalar patladı. Saraydakilerin kralların ilahi hakkın-
Denizcilik Yasası, diğer şeylerin yanı sıra Hollanda gemilerinin İngiliz bayrağı- dan bahsetmesine Magna Carıa'dan alıntı yapan parlamento hukukçuları karşı
nı selamlamaları konusunda ısrar etti. Bu, İngiltere'nin artan kibrinin bir gös- çıktılar. En son Başyargıç Sir Edward Coke'un popüler hükmüne göre: "Ülke-
tergesiydi. nin yasası sadece parlamento tarafından değiştirilebilirdi". Büyük Protesto
( 1 6 4 1 ) Kralı bir yığın karşılıklı şikâyetle karşı karşıya bıraktı. Başbakanı Straf-
giltere'yle sınırlı değildi. Iskoçya, irlanda ve İngiltere'de devam eden üç ayrı iç
ford Kontu Parlamento tarafından suçlandı ve Kralın gönülsüz rızasıyla feda
savaşı kucaklıyordu ve Stuart âleminin her tarafında birbiriyle ilişki gelişmele-
edildi.
ri içeriyordu. İngiltere'de Ağustos 1642'de yaşanan kriz diğerlerinden soyutla-
narak anlaşılamaz. Kuşkusuz Kralın Wistminister'de Parlamentoya karşı takın-
dığı sinirli tavır Edinburg'taki mutsuz deneyimlerinden kaynaklanıyordu.
BLARNEY
İngiliz parlamenterlerin saldırganlığı Kralın Iskoçya ve Irlanda'daki umutsuz
politikalarını, haksız dini taleplerle dolu geçmişini ve zaten gelişmekle olan
CORK Kontluğundan Blarney Kordu Cormack McCarlhy. I602'de sonu gelmeyen
kavgayı bildiklerinden daha da artıyordu. Bu, hepsinden önce politik ve dini
toplantılar, vaatler, sorgulamalar ve zaman kaybettiren konuşmalarla kalesinin İngi-
ilke çelişkisiydi. Bazı açılardan yararlı olsa da, bu savaşı sosyal gruplar veya
lizlere teslim edilmesini defalarca geciktirmişti. Bir İspanyol çıkartma kuvvetinin
ekonomik çıkarlar yönünden açıklama girişimleri, yapısal ve dinsel kanıların
desteğine rağmen, İrlandalı lordlar zaten önceki yıl yakınlarda bulunan Kinsale'de
karışımına dayanan daha eski analizlerin yerini tutamadı. Monarşik ayrıcalık-
ağır bir yenilgiye uğratılmışlardı ve Vlountjoy'tın İngiliz ordusunun İrlanda'nın tü-
ları saldırı altında bulunan Katolikler ve Katolikliğe eğilimli Anglikanlar, Kra-
münü itaati altına alması sadece zaman meselesiydi.' Ancak VlcCarilıy'nin bu mey-
la en büyük bağlılığı duydular. İngiliz püritenleri ve Kalvinist Iskoçyalılar ise
dan okuma harekeli insanları bir hayli güldürdü ve "Blarney" sözcüğü halk dilinde
mutlakıyetçiliğe karşı bir önlem olarak gördükleri Parlamentoya en fazla des-
"mucizevi bir konuşma yeteneği" ya da "iyi veya çok konuşma yeteneği" için kullanı-
tek verenler oldular. Orta sınıf tam ortasından ikiye bölünmüştü.
lır o l d u 2
İngilizlere İç Savaşlarının kıtada o sıralarda yaşanan diğer savaşların dini
Gerçeklen de yenilgiye uğratılan İrlandalılar müzikse! ve edebi becerileriyle
bağnazlığını ve düşüncesiz katliamlarla bir ortaklığının olmadığı öğretilmiştir.
ünlü olduklarından. Blarney Kalesi Irlandalılığın ve İrlandalı gururunun simgesi ol-
du. "Blarney Korulukları" (1798) şarkısıyla popülerleşen kale bir hac yeri haline gel- Burada en sevilen alıntılardan biri parlamentocu general Sir William Waller'in
di. "Oorac McCarlhy Ibrıis me fieri lecıi AD 1446" yazısı bulunan kalenin temel taşı- kralcıların batı ordusunun komutanı Sir Ralph Hopton'a 1643'teki Roundway
nın büyülü güçleri olduğu sanıldı ve devam eden savaşların allında korkulu Down savaşının hemen öncesinde yazdığı mektuptan yapılır:
"Blarney Taşını öpme" ritüelinin hacıya ikna yeteneği kazandırdığı söylendi. Burada
tarihsel olarak ilginç olar, İrlandalıların o kadar usla ve ikna edici bir şekilde kullan- Size beslediğim sevgi o kadar değişmez ki, düşmanlık denen şey sizinle olan arka-
dıkları dillerinin kendilerine ait olmamasıydı. daşlığımı kesinlikle bozamaz, fäkal hizmet ettiğim amaca bağlı kalmak zorunda-
yım. Kalbimin arayıcısı olan yüce Tanrı,,, bu düşmanı olmayan savaşa nasıl mü-
kemmel biv nefretle baktığımı biliyor. İkimiz de sahnedeyiz ve bu trajedide bize
verilen rolleri oynamak zorundayız. Bari bunu onurlu bir şekilde, kişisel düşman-
İrlanda artık denkleme girmişti. Strafford, Presbiteryenlere karşı atalarının İr- lık beslemeden yapalım.51
landa Katoliklerine karşı kullandığı aynı sertlikle davranmıştı. Kralın İngiltere
ve Iskoçya'daki isyankâr tebaasına karşı kullanılmak üzere bir İrlanda ordusu Eğer o zamanlar bu kadar tahammül ve sabır varsa, savaşlar asla geciktirile-
kurmaya başlamıştı; fakat birliklerin parasını ödemeyip irlanda'yı Haziran mezdi.
1641'de terk ederek, ardında açık isyan durumunda bir ülke bıraktı. Böylece Çünkü her iki tarafın da belirli bir hoşgörü göstermeye hazırlıklı olmadı-
Protestan dindaşlarını desteklemek üzere bir İskoç ordusu İrlanda'ya girdi ve ğı birkaç önemli sorun vardı. Parlamenterlerin "düşük vergilendirme felsefesi"
çok taraflı denetimsiz bir savaş çıktı. Her taraftan muhalefete uğrayan 1. Char- krala yetkin bir şekilde yönetmesi için yeterli aracı sağlamıyordu. Ayrıca
les, bunun üzerine iyi bir Tudor davranışı göstererek ingiliz Avam Kamarası-
hâkim İngiliz örgütlenmesi irlanda ve Iskoçya'nm ayrı çıkarlarından bağımsız
nın asi üyelerini tutuklamaya kalkıştı ve başarısızlığa uğrayarak "Kuşların uç-
olarak sadece İngiltere'de ilgi çekiyordu. Ve hepsinden Öte dini konularda tek
tuğunu gördüm" diye kekeledi. Artık onun için Londra'ya kaçmaktan ve
bir dini kabul ettirme umuduyla her iki taraf da muhaliflerine zulmetmeye ka-
emrindekilere silahlanmalarını emretmekten başka çare kalmamıştı. Toplamak
rarlıydı. Savaş "dini özgürlük için değil, zulmedenlerin düşman grupları ara-
istemediği Parlamento tarafından yenilgiye uğratılmış olarak, kralların meclis-
sında yürütülüyordu". 5 2 Krala bağlı olanlar Birlik Yasasını öne çıkardılar. Par-
lerinin tavsiyesini dinleme geleneğini terk etti ve Nottingham'da sancak açtı.
lamento ise askeri zafer anında Presbiteryen Anlaşmasını kabul ettirmeye
1642 yazıydı. Ve bu çelişki kralın hayatına mal olacaktı. Böylece 1689'a kadar
çalıştı. Böylece herkes mutlak birliğin uygulanamayacağını anladı.
anayasayla ilgili hiçbir tatmin edici uzlaşmaya varılamadı.
Ayrıca savaş dehşet anlarından da muaf değildi. Rhine Prensi Rupert'in
Dolayısıyla "İngiliz İç Savaşı" son derece karmaşık bir çelişkinin doğasını
birliklerinin yaptığı Bolton katliamı (Haziran 1 6 4 4 ) ve Cromwell'in bir İrlanda
yetersiz bir şekilde anlatan yanlış bir sözcüktür. İngiltere'de başlamadı ve İn-
kentinin tüm halkını kılıçtan geçirdiği korkulu Dorgheda Yağması ( 1 6 4 9 ) gibi
iyi belgelenmiş gaddarlıklara, halkın daha az bildiği mahkumların öldürülmesi Bazı yönlerden İngiliz Iç Savaşları sayısız Avrupa ülkesinde modern dev-
ve köylerin yerle bir edilmesi gibi olaylar eşlik ediyordu. leLin doğuşu etrafında gelişen mücadelelerin belirtisiydi. Ancak kıtada onları
Dört yıl süren savaş hem yerel hem de merkezi güçleri ilgilendiren birçok başka taklit etmeye kalkışan olmadığından esas olarak bölgesel önemi olan bir
çarpışmaya sahne oldu. Komuta merkezleri Oxford'taki Christ Church'te bu- trajedi olarak değerlendirilmelidir.
lunan kral yandaşları İngiliz kontluklarının çoğunluğunda ilk önceleri üstün-
Kuzey Denizinin öbür tarafında lstandinav ülkeleri ters yönde hareket
lüğü ele geçirdiler. Ancak İskoç Anlaşmactlar Birliği tarafından yönlendirilen
ediyor, yani birleşmeden uzaklaşıyordu. Özellikle isveç uzun bir süredir Dani-
parlamento güçleri, Londra'da zaptedilemez bir kaleye ve dolayısıyla merkezi
markalıların hâkimiyetinden sıkılmıştı. 1460'lardan beri kendi Riksdag'ı ya da
hükümetin araçlarına sahiplerdi. Böylece kısa süre içinde yaratıcısı korkunç
dört tabakadan oluşan "parlamentosu" vardı ve 1479'da Uppsala'da kendi üni-
Oliver Cromwell'in ( 1 5 9 9 - 1 6 5 8 ) yavaş yavaş hem politik hem de askeri sorun-
versitesini kurmuştu. 1520'nin Noelinde bir başka Danimarka kralına taç giy-
larda komutan rolünü üstlendiği, profesyonel bir Yeni Model Orduyu kurmayı
dirilmesine karşı Darlecarlia'da ayaklanma çıktı. Yüz tane ayaklanma destekçi-
başardılar. Parlamento genellikle kentleri ve Kral da kırsal bölgeleri kontrol
sinin devlete ihanetten idam edildiği Stockholm'ün kent meydanındaki kan
ediyordu. Parlamento daha üstün örgütlenmenin, yenilmez bir generalin ve İs-
gölü sadece alevleri körükledi. Genç bir soylunun, Gustav Eriksson Vasa'nın
koçların dostluğunun yararlarını görmeye başlayana dek, her iki taraf da genel
yönetimindeki isyancılar Danimarka ordusunu sürdüler. 1523'te Colmar Birli-
bir üstünlük kazanamadı. Oxford'un kuzeyindeki Edge Hill'deki ilk çarpışma-
ği çöktü. Gustavus Vasa'nın ( 1 5 2 3 - 1 5 6 0 ) yönetimindeki İsveç kendi yoluna
dan sonra ( 2 4 Eylül 1642) Yorkshire'deki Marston Moor (2 Temmuz 1644) ve
gitti. 1. Friedrich ( 1 5 2 3 - 1 5 3 3 ) ve ardıllarının idaresindeki Danimarka ve Nor-
Naseby'de ( 1 4 Haziran 1 6 4 5 ) sonucu belirleyen savaşlar yapıldı. Kralın
veç ise Lutherciliğe erken katılanlardandı, ihtilaflı durumda olan Halland eya-
1646'da Newark'da İskoçlara teslim olmasından sonra, kral yandaşlarının tüm
letiyle hiç ilgisi olmadan, sonuçta ortaya çıkan düşmanlık yüzyıldan fazla bir
açık direnişi sona erdi.
süre yoğun bir şekilde devam etti.
Savaş yavaşlarken politik durum devrimci bir hızla ivme kazandı. Parla- Bundan böyle İsveç'in kaderi Vasalara, Baltık Denizinde hâkim olma ara-
mento kampı hem cumhuriyetçiliği açısından hem de aralarında Leveller'lerin yışına ve belirli bir gecikmeyle Protestan ülküye bağlıydı. Gustavus, I527'de
ve Dıggcr'ların da bulunduğu bazı aşırt Evangelist mezhep üyeleriyle bağlantısı Vasteras Kurultayında, İngiltere'de Vlll. Henry'inkini önceden sezerek bir
yönünden hızla radikalleşti. Kralı sağlam bir anlaşma yapması için kandırmayı Erastian Kilisesi yarattı. Katolik törenleri korudu, ancak Kilisenin toprak zen-
başaramayan Cromwell, sonunda onun idamına karar verdi, idam Whitehall ginliğini kendini destekleyenlere devrederek güçlü bir monarşinin toplumsal
sarayının önünde 31 Ocak 1649'da gerçekleştirildi ve İngiliz Milletler Toplu- temelini oluşturdu, ikinci oğlu 111. j o h a n n ( 1 5 6 8 - 1 5 9 2 ) Polonya Jagiellonları-
luğunu başlattı. Uzun parlamentoyu kontrol edemeyen Cromwell, onu yok et- nın varisiyle evlendi ve torunu Sigismund Vasa ( 1 5 9 2 - 1 6 0 4 ) Polonya Kralı se-
ti. İrlandalılar ve iskoçlara karşı ikna yoluyla zafer kazanamayınca da, ilk önce çildi. Sigismund, İsveç'in çökmekte olan Katolik partisinin son umudu olarak
İrlanda'yı, sonra Iskoçya'yı istila etti. Worcester'de ( 1 6 5 1 ) iskoçların karşısın- görüldü; başa geçmesi yüzünden çıkan iç savaş soyluların çoğunluğunu ulusal
da kazandığı zafer onu savaş alınmda tek muzaffer kişi yaptı. Yine de askeri bağımsızlığı Protestanlıkla bir tutmaya ikna etti. 1593'te Uppsala Kilise Mecli-
başarılarını karşılayacak politik dengeyi asla kuramadı. Seçilmiş destekçiler- si devlet dini olarak Augsburg ltirafı'nı benimsedi. Sigismund, Protestan soyu-
den oluşan Barebones Parlamentosunu bile sürdüremediğinden, sonunda da- nun ebeveyni Södermanlandlı amcası IX. Karl'a ( 1 6 0 4 - 1 6 1 1 ) tercih edilerek
ğıtmaya karar verdi. "İhtiyacın" dedi onlara, "hiçbir yasası yoktur." Böylece tahttan indirildi. Bundan sonra Polonya ile sürekli savaşlarda isveç, Baltık'taki
Cromwell on bir askeri bölgenin albayları aracılığıyla Koruyucu Lord olarak stratejik çıkarların çelişkisine hanedanla ve dinle ilgili fikirlerini de ekledi.
yönetimine devam etti. Parlamento ülküsü, parlamento hükümetinden vazge-
G e n ç Gustavus Adolphus ( 1 6 1 1 - 1 6 3 2 ) saldırının en iyi savunma yolu ol-
çerek politik olarak iflas etmişti.
duğuna karar verdi. Müthiş bir yeteneğe, güvenli politik temele, donanmaya
"Büyük Oliver" eşi görülmedik bir karar gücüne sahipti. "Bay Lely" dedi ve İspanyolları bile geride bırakan yerli bir orduya sahip biri olarak, askeri se-
portre ressamına, "sizden tıpkı bana benzeyen bir resim yapmanızı ve bütün ferleri kendi kendine finanse etme sanatını mükemmelleştirdi. 1613'te Kal-
bu kabalığı, sivilceleri ve siğilleri göstermenizi istiyorum. Yoksa çeyrek peni mar'ı Danimarka'dan geri aldı; 1614-17'de İngria ve Kareba'yı bırakıp gelerek
bile vermem." Ancak hiçbir kalıcı çözüm bulamadı ve her şeye, hatta Tanrının Rusya'nın Karışıklık Dönemi'ne müdahele etti; 1617-1629'da Riga'yı alarak
gözü önünde Drogheda katliamına bile cüret etti. Ölümüyle birlikte kralcı ül- ( 1 6 2 1 ) ve Danzig'i kuşatma altına alarak ( 1 6 2 6 - 1 6 2 9 ) Polonya-Litvanya'ya sal-
kü yeniden canlandı. Status quo ante bellum'a dönmekten başka çare yoktu. dırdı. Bir keresinde Polonyalı süvarilerin eline düşmekten sakalı sayesinde
Hem Kralın hem de Parlamentonun eski gücüne kavuşturulması gerekiyordu. kurtuldu; fakat Vistula geçiş vergilerini toplayarak o kadar çok para yaptı ki,
29 Mayıs 1660'ta bir Af ve Unutma Yasasının koşulları uyarınca 11. Charles daha büyük işlere girmeye cüret edebilirdi. 1628'de Fransızların desteğiyle Al-
sürgünden döndü. Kralın da, Parlamentonun da uyanık bir biçimde bir arada manya'ya dramatik bir giriş yaptı. Lützen savaşında ölmesi (Bkz. aşağıya) hâlâ
yaşamanın kurallarını yeniden öğrenmesi gerekiyordu. birçok umut vaat eden bir kariyeri zamansız bitirmiş oldu.
Remiller Röncsanslar ve Reformlar, y 1450-/670 599

Başbakan Oxenstiema'nm naipliği allında yetişen Kraliçe Christina


Danzig, krallık ayrıcalıkları sayesinde olağanüstü zenginleşti. Büyük bir şevkle
( 1 6 3 2 - 1 6 5 4 ) Halland'ın Fethedilmesi ( 1 6 4 5 ) ve Westphalia Anlaşmasıyla İs-
sürdürüldüğü halde karşı reform hareketi açık bir mücadeleye neden olmadı.
veç'in doruk noktasına çıkışını gördü. Ancak gizlice Katolikliğe d ö n ü ş yaptı,
1 6 0 6 - 1 6 0 9 tarihli büyük rokosz ya da "yasal isyan" sırasında soylular hükü-
görevini bıraktı ve Roma'ya çekildi. Moskova'nın tutkularından ve işsiz bir or-
meti durma noktasına getirmelerine rağmen, daha sonraki bir çağın felce uğra-
dunun masraflarından kaygı duyan kuzeni X. Kari ( 1 6 5 4 - 1 6 6 0 ) eski Polonya-
tan uygulamalarını genellikle aşın bir noktaya kadar taşımadılar. Çoğunlukla
Litvanya'ya müdahele e t m e siyasetine başvurdu. Zamansız ölümü Oliva Ant-
piskoposlara ve papanın mutlak yetkisinin olmasını savunan Habsburg tarafta-
laşmasında ( 1 6 6 0 ) kapsamlı bir uzlaşmayı sağladı (Bkz. aşağıya). rı hizbe direnen krallar seçtiler. Yabancılarla olan savaşlar ise, ya sınırda ya da
İsveç hiçbir zaman Baltık'ta tam kontrolü, o kadar çok m ü j d e l e n e n domi- yabancı topraklarda yürütüldü.
nium maris Balticae'yi sağlayamah. Fakat yarım yüzyıl b o y u n c a kuzeyin terö- Yetenekleri farklı krallaT tarafından yönetilmesine rağmen, monarşi genel
rü, çağın askeri mucizesi ve Protestan güçlerinin en aktifi olarak Avrupa'nın otoritesini korudu. Genel olarak kabul edildiği gibi, ilk seçilen kral Henri Va-
sorunlarında gereğinden fazla rol oynadı. lois (y. 1 5 7 4 - 1 5 7 5 ) tam bir felaketti, fakat hem kendini hem de doğduğu yer
olan Fransa'yı varlığıyla cezalandırmak üzere dört ay sonra kaçu ve kimse ar-
Polonya-Litxanya on altıncı yüzyılda ve on yedinci yüzyılın başlarında "Altın kasından yas tutmadı. Ondan sonra gelen gayretli Transilvanyalı Stefan Batory
Çağını" yaşayan bir başka ülkeydi. Son Jagiellonların egemenlik alanı kesinlik- (y. 1 5 7 6 - 1 5 8 6 ) saygıyı tekrar sağladı ve devletin karmaşık işleyişini etkili eyle-
le Avrupa'daki mn büyük devletti ve çağdaşlarının çoğunun başına bela olan me dönüştürdü. 1578-1582'deki Korkunç lvan'la yaptığı başarılı savaş Livo-
dini savaşlardan ve Osmanlı istilalarından uzak durmayı başardı. Zygmunt I nia'nın alınmasını sağladı. Üçüncü kral isveçli Sigismund Vasa (y. 1 5 8 7 - 1 6 3 2 )
( 1 5 0 6 - 1 5 4 8 ) ve başka bir Sforza kraliçesinin kocası ve oğlu olan Zygmunt- birçok olayla karşılaştı, fakat hem rokosz'a hem de Polonya'nın 1610-1619'da
August'un ( 1 5 4 8 - 1 5 7 2 ) idaresi altında, İtalya ve özellikle Venedik ile kurulan Rusya'ya tedirgin edici müdahelesine dayandı. Bir zamanlar Çarlık yapan iki
güçlü bağların yararını gördü ve Krakov en canlı Rönesans saraylarından biri- oğlundan IV. Wladyslaw (y, 1 6 3 2 - 1 6 4 8 ) ve bir ara Kardinal o l a n j a n Casimir
ne ev sahipliği yaptı. ( 1 6 4 8 - 1 6 6 8 ) sırasıyla sakin dönemlerle kaosu yaşadılar.
Lublin Birliği ( 1 5 9 6 ) içinde kurulan RzecqwspoliUi ( " C u m h u r i y e t " ya da Jan Casimir'in yönetimine damgasını vuran felaketlerin zincirleme reaksi-
"Milletler T o p l u l u ğ u " ) kısmen tahta geçecek bir varisin bulunmayışı, kısmen yonu neredeyse bulutsuz bir gökten doğdu. 1648-1654'te Kazaklardan ve Ta-
de Rusyanın genişlemesi tehditinden doğdu. Polonya ve Litvanya çıkarlarının tarlardan oluşan bir orduyu Vistul'e kadar getiren Bogdan Chmielnicki
arasında Ausgleich'in erken bir türüydü. Ö d ü n olarak Ukrayna'nın geniş kont- (Khmelnytsky) idaresindeki Dnieper Kazaklarının isyanı, tüm Ukrayna'yı bo-
luklarını almasına rağmen, Korona ya da Polonya Krallığı Büyük Litvanya Dü- ğazlanan Katoliklerle ve Yahudilerle doldurdu. İsyan köylülerin öfkesiyle do-
kalığını eşit haklara sahip bir ortak olarak kabul etti. B ü y ü k Dukalık kendi ya- ğu eyaletlerinin çok haklı politik, sosyal ve dini şikâyetlerini birbirine bağladı
salarını, idaresini ve ordusunu korudu. İkili devlet, ortak seçilen bir monarşi ve aslında umutsuz durumdaki bir Chmielnicki yardım için Çar a başvurdu-
ve ortak bir Sejm ya da Kurultay tarafından yönetilecekti. Bu soylular demok- ğunda bastırıldı. Hem Litvanya hem de Ukrayna'ya ölüm ve yıkım getiren
rasisi sistemini tasarlayan yönetimdeki szlachta hâkim rolünü korudu. Merke- 1 6 5 4 - 1 6 6 7 tarihli Rus istilası İsveçlilerin stratejik kaygılarına neden oldu. Po-
zi Kurultayı kontrol eden bölgesel meclisleri ya da sejmiki ( k ü ç ü k meclisler), lonya'da Potop ya da "Nuh tufanı" olarak bilinen 1 6 5 5 - 1 6 6 0 tarihli çift İsveç
vergilendirme ve askeri konuları yönetiyordu. T a ç Giyme Yeminine ekledikle- istilası hem Krallığı hem de Büyük Dükalığı istila ederek Kralı sürgüne gön-
ri Pacta Conventa ya da "kararlaştırılan koşullar" yoluyla krallarını sözleşme derdi ve kodamanları da devlete ihanete mecbur bıraktı. Sadece Siyah Madon-
yapılmış yöneticiler gibi kiralayabiliyorlardı. Silahlı birlikler veya konfederas- naları, İsveçlilerin top güllelerini mucizevi bir kolaylıkla saf dışı bırakan Czes-
yonların yasal direnme h a k l a n sayesinde krallığın planlarına karşı k o n u m l a - toehovva'daki Jasna Gora manastırı direnmeyi başardı. Transilvanyalıların ve
rını koruyabiliyorlardı. Bütün tartışılan meselelerde oybirliği ilkesini benimse-
Prusyalıların eşlik eden istilaları ülkeyi tümden çöküşün eşiğine getirdi. An-
cak Polonya harika bir iyileşme yeteneği göstererek toparlandı. Ruslar durdu-
yerek hiçbir kralın ya da hizbin ortak çıkarların aksine bir eylemde bulunma-
ruldu, İsveçliler bir araya toplandılar ve Prusyalılar da satın alındı. Öyle ki
masını garanti altına almışlardı. Bu, on sekizinci yüzyılda hâkim olan bir genel
1658'de Hetman Czarnecki Jutland'da İsveç'e karşı sefer yapacak mali olanak-
anarşi sistemi değildi. Hataları ne olursa olsun mutla ki ye tç ilik ve dini mücade-
lara sahipti. Cumhuriyetin batı komşularının taleplerini yerine getiren Oliva
lelerin çağında, canlandırıcı bir alternatif sunan demokrasi adına cesur bir de-
Antlaşması ( 1 6 6 0 ) Vasa'nm kan davasına son verdi, Prusya'nın bağımsızlığını
neydi. Re ec qwspo 1 i (a'nın dost demokratlar arasındaki ünü daha sonraki sui-
onayladı ve daha güzel günler vaat etti.
kastlerinin sağduyuyu bozan propagandasına başlanmamalıdır.
Bundan sonra Cumhuriyete önemli sorunlarıyla uğraşmak için yeterli
Lublin Birliği ile 1648'deki genel kriz arasındaki seksen yıl içinde, Rzecz-
alan verilmiş gibi gözüküyordu. 1660'ların yıllık seferlerinde Polonya süvarile-
pospolita komşularından daha iyi ayakta kaldı. Baltık üzerinden yapılan tica-
ri düzenli bir şekilde Rusları kendi ülkelerine geri sürdüler. Sonra da zaten or-
ret b i r ç o k soyluya alışık olmadıkları bir zenginlik sağladı. Kentler, özellikle de
tada olan genel bir düzelmeyle birlikte, Kralın anayasa reformu programı soy-
lu demokratların aşırı ve sert tepkisiyle karşılaştı. 1665- 1667'deki Hetman Lu-
darı sonra gelen büıün Rus emniyet teşkilatlarının atası) kurarak, kendi özel
bomirski'nin kardeşin kardeşi öldürdüğü isyanı, tüm cephelerde ilerlemeyi
isteği ve hükmetme yetkisi için bütün eyaletleri feshetmeyi başardı ve denetsiz
durdurdu ve Kral ile muhalifleri arasında politik bir birliktelik durumu getir-
bir terör idaresi yürüttü. Novgorod'u yerle bir ederek ve tüm halkını haftalar-
di. Aynı zamanda Cumhuriyeti, Kiev ve nehrin sol tarafında kalan Ukrayna'yı
ca kan gölü içinde kesip biçerek Moskof devletinin Rusya'daki üstünlüğünü
kuramda yirmi yıllığına, fakat pratikte sonsuza dek Rusların eline teslim eden,
kabul ettirdi. Eski boyar klanlarının gücünü ve şemsini Sobor'lannı, yani Mec-
tarihi önem taşıyan Andrusovo Ateşkisini ( 1 6 6 7 ) imzalamaya mecbur bıraktı.
lislerini ortadan kadırarak tümüyle itaate hazır, hiyerarşik bir toplum yarattı.
Kral tahtı bıraktı ve sonraları St Germain-des-Pres kilisesine gömüldüğü Fran-
İlk Moskova Patriğini atayarak Rus Ortodoks Kilisesinin ayrı ve bağımlı olma-
sa'ya çekildi. Hükümdarlığında çıkartılmış içindeki altın ve gümüş miktarı
sına son şeklini verdi ve böylece onu bütün dış etkilerden kopardı. Büyük Or-
azaltılmış paralar adının ilk harfleri olan ICR'yi taşıyordu (lohannes Casimirus
todoks Hz. Meryem kadetralinin ( 1 5 6 2 ) Müslüman topraklarda Hıristiyanlığın
Rex). Bu harfler Jnılium Calamitatum Reipublicae, yani Cumhuriyetin felaketle-
zaferi olarak inşa edildiği Kazan hanlığını topraklarına katarak hiç dizginlen-
rinin başlangıcı olarak alındı.
memiş imparatorluk tutkuları olduğunu belli elti. Racryiad ("hizmet listesi")
Polonya'nın zor durumunun başlangıcı Polonya'nın iki komşusu, Prusya
ve pomestrıyi prikaz, ("yerleştirme bürosu") aracılığıyla bütün devlet hizmetli-
ve Rusya'daki güç kıpırdanmalarına denk geldi.
lerini ve atanmalarını izledi: Yani rıomcnMatura'nın temelini attı. Bu kadar
kapsamlı sosyopoliıik organ nakilleri ve organ kesmeleri sonucunda, hastanın
On altıncı yüzyılın başında hâlâ Toton Devletinin kalıntılarına ev sahipli-
daha da hasta düşmesine şaşmamalı.
ği yapan Prusya, yıllardır yavaş yavaş telef oluyordu ve acil köklü bir yenilen-
meye ihtiyacı vardı. Litvanya'nın dine döndürülmesi yoluyla paganları dine Snıulnoe V'rcmyü ("Karışıklık dönemi") İvan'm oğlu Feodor'un 1598'deki
döndürme görevini, Grunwald yenilgisiyle askeri üstünlüğünü ve Polonya'nın ölümüyle on beş yıl sonra Romanovların başa geçmesi arasındaki süreyi kapsı-
Elbing, Thorn ve Danzig'i kazanmasıyla ( 1 4 6 6 ) ticari önemini yitirmişti. Ger- yordu. Merkezi otoritenin parçalara ayrılmasıyla savaş halindeki boyar hiziple-
men Reformunun başlamasıyla ülkenin varlığı tehdit altına girdi ve aceleyle ri art arda beş talihsiz Çarı başa geçirdiler; köylü isyanları ve Kazak yağmaları
son üstadı azamı Albrecht von Hohenzollern tarafından Polonya krallığının la- oldu ve ülke İsveçliler, Polonyalılar ve Tatarlar tarafından istila edildi. Feo-
ik bir fiefine dönüştürüldü. Hohenzollern, Luthereilige dönmüş biri olarak dor'un başbakanı Tatar bir boyar olan Boris Goduııov (y. 1 5 9 8 - 1 6 0 5 ) tahta çı-
Töton şövalye tarikatını bertaraf etti ve 1525'te Krakov'un kent meydanında kacak doğru mirasçıyı öldürme suçlamaları altında görevden alındı. Bir dolan-
yeni dukalığı için hükümdara karşı bağlılık andı içti. Başkent Königsberg'den dırıcı olan Düzmece I. Dmitri ( 1 6 0 5 - 1 6 0 6 ) lvan'ın öldürülen oğlu olduğunu
mülklerini sonunda Brandenburg'daki akrabalannınkine bağlayacak stratejiyi iddia etti. Polonyalı bir kodamanın, Jerzy Mniszek'in ve Minszek'in Cizvit ar-
geliştirdi. Dükalıgıntn yasal olarak tekrar intikalini satın alarak, mirasçılarının kadaşlarının desteğini kazanarak, Mniszek'in kızı Marina ile evlendi ve Mos-
başarısızlığının otomatik olarak Berlin'deki Hohenzollernlere mülk kazandır- kova'ya yürüdü. Kısa ve yenilik getiren yönetimi ondan sonraki taht talibinin,
masını garantiye aldı. Bu siyaset 1613'te meyvelerini verdi: bundan sonra tek Basil Shuiskiy'in izdeşleri tarafından Kızıl Meydanda bir lopla vurulduğunda
ve aynı Hohenzollern hükümdarı iki unvanın, yani Brandenburg seçici prensi ateşli bir şekilde sona erdi. Shuiskiy de karşılığında bir başka dolandırıcı, her
ve Prusya Dükü olmanın tadını çıkardı ve Brandenburg-Prusya devleti doğdu nasılsa Marina'yı onun yeniden dirilen kocası olduğuna ikna etmeyi başaran
(Bkz. Ek 111 s. 1336). "Tushino Hırsızı" Düzmece II. Dmitri tarafından alaşağı edildi. Shuiskiy Po-
Lehçe konuşan ve haksız yere "Polonya'nın ilk hükümdarı" olmakla övü- lonyalıların elinde tutsakken öldü. Yerine adaylığı yine bir başka boyar hizbi
nen Büyük Seçici Prens Friedrich-Wilhelm (y. 1 6 4 0 - 1 6 8 8 ) dükalığı için tarafından kuşkulu görülen Polonya velıahtı Wladyslaw Vasa geçti.
1 6 4 l ' d e hükümdara bağlılık andı içti. On beş yıl sonra birlikleri İsveç Nuh Mniszek gibi birçok Polonya soylusu uzun bir süredir özel olarak Karışık-
Tufanın en şiddetli devresinde serbest fiefinin başkenti Varşova'yı işgal ettiler. lık Dönemine karışsalar da, R;ec;pospoli(a'nın resmi politikası ayrı tutulmak
Prusya ordusu böylece ilk kez sahneye çıkmış oldu. Bundan sonra bütün ihti- zorundaydı. Kral, Rus dedikoduları aksini söylese de, Mniszek'in planını des-
yaç duyulan Prusya'nın özerk statüsünün tanınmasını ilk önce isveçlilerden, teklemek için çekilmişti ve Kurultay, Kralı Smolensk'i tekrar ele geçirme hede-
sonra da Polonyalılardan zorla kopartacak diplomatik bir çifte aldatmaydı. finin dışında herhangi bir amaç için para ve güç harcamamak üzere uyarmıştı.
Devlet resmi olarak Oliva'da tanındı. Prusya ruhu yürüyüşe geçmişti. Böylece Polonya ordusu zaten Novgorod'da bulunan İsveçlilerin yanından,
1610'da Smolensk'e yürüdüğünde, daha fazla ilerlemesi için emir verecek biri
Görkem stratejisi III. Ivan tarafından başlatılan Moskof devleti izlediği yo- kalmadı. Ancak sonraları komutanlarının kızgın bir 5ej»ı'de açıkladıkları gibi,
la harika bir inatla tutundu. Grojny ya da "Korkunç" olarak bilinen IV. Ivan Polonyalılar aksine talimatlara rağmen bastırdılar. Rus ordusu Klushino'da ye-
(y. 1 5 3 3 - 1 5 8 4 ) seleflerinin hazırladığı babadan irsi devlet yönetimine son şek- nilgiye uğratıldı ve Moskova yolu savunmasız kalırken, hiçbir muhalefetle
lini verdi. "Herkes kendini fcholop'lar olarak kabul ediyor" diye yazıyordu ilk karşılaşmadan Kremlin'i işgal etti. Bir garnizon teslim olmaya zorlanana dek
Batılı seyyahlardan biri, "yani Prenslerinin kölesi olarak." 5 3 Oprichnina'yı (on- bir yıl boyunca direndi ve Kasap Minin e, prens Pozharskiy'e ve yeni Çar Mic-
Reııcılio: Rorıescmslnı v c Reformlar, y. i450-J 670 603

hael Romanov'a (y. 1 6 1 3 - 1 6 4 5 ) gtıç kazandırmak isteyen yurtsever Rus halkı


tarafından öldürülmeden önce Moskova'yı ateşe verdi. Ruslar hanedanlarını ve nemezlcrdi. Bunun yanında sarayı sapkınlık veya hiziple kirletme korkusundan ya-
ulusal kimliklerini kurmuşlardı. Bu, tam opera konusu olabilecek bir şeydi bancı prenslerle de kolay kolay evleııemezlerdi. Avusturyalı bir sel'ir "kadınlar Kski
i SUSANIN], Rusya'da Avrupa'nın geri ülkelerinin çoğunda olduğu gibi saygı görmezler" diye ya-
Moskof devletinin kendini toparlaması yavaş, fakat düzenliydi. 1619'a ge- zıyordu. "Bu ülkede onlar kendilerine çok az değer veren erkeklerin kölesidirler." 2
lindiğinde Polonyalılar ugurlanmıştı. Prens Wladyslaw eski gücüne kavuştu ve Tüm bunlara rağmen Sophia. o zamanın önde gelen bakanı Prens Gomilsyn'le
Smolensk geri alındı ( 1 6 3 4 ) . Aleksey Mihailoviç'in döneminde (y. 1 6 2 9 - 1 6 7 6 ) arkadaşlığı ilerleterek erkek kardeşi Kcodor'un (1676-1682) saltanatı sırasında be-
köklü reformların neden olduğu iç karışıklıklar, toprak kazanımlarıyla kısmen lirli bir etki yapacak konuma geldi. Daba sonra askeri bir isyanda aracılık yaparak
bastırılabildi. Binden fazla madde içeren 1649 tarihli Uloslıeine ya da Yasa Der- Teremin devlet, yönetimiyle bağlarını kopardı ve ortak çarlar Ivan ile Petro'nun reşit
lemesi'nin hazırlanmasına yol açan hukuk reformu, büyük Sten'ka Razin köylü olmadıkları dönemde Çar naibi ve Rusya'nın ilk kadın hükümdarı oldu. Özellikle
isyanının temelinde yatan koşullan yaratarak, serdiği daimi hale getirdi ve sis- Moskova'yı Doğu Avrupa sorunlarında en öne koyan, Polonya ile yapılan "Ölümsüz
temleştirdi. Hem törenleri hem de ılımlı devlet kontrolünü modernize etmeyi Barış" konusunda olmak üzere kişisel olarak dış politikayı o yönetti (Bkz. s. 704).
amaçlayan Patrik Nikon'un ( 1 6 0 5 - 1 6 8 1 ) Kilise reformları, Eski İnananların ki- Sophia'nın ününü, naipliğini 1689'da fesheden Büyük Peıro'nun destekleyicile-
liseden çekilmesini ve Çarın öfkesini kışkırttı. Batı çizgisinde yapılan askeri re- ri karaladılar. Hırslı bir entrikacı olarak azledilen Sophia genellikle "devasa cüsseli,
formlardan önce Polonya'ya karşı hiç de başarılı olmayan seferler vardı. Böyle kafası bir kütık kadar büyük, yüzü tüylü ve bacakları urlarla dolu"' 1 bir kadın gibi
bir durumda tabii ki Andrusovo Ateşkesinin ( 1 6 6 7 ) sağladığı büyük toprak ka- kuşkulu sözlerle betimlenmiştir. Son on dört yılını daha önceleri bağışladığı 'Mosko-
zançları beklenmedik bir ikramiye gibi geldi (Bkz. Ek 11 s. 1 3 3 7 ) . va Barok' tarzında bir vakıf olan Novodevichy Manastırında Rahibe. Susanna olarak
Ukrayna'nın Polonya'dan alınmasını yine de olduğundan fazla büyütme- geçirdi.
mek gerekir. Eski Rusya'ya büyük bir güç olabilmesi için ekonomik kaynaklar kadın biyografileri çoğu kez erkek arşivcilerin aşırı abartılı kayıtlarını telafi et-
ve jeopolitik konum sağladı. Ayrıca Sibirya'nın Pasifik'e kadar keşfedilmesini me isteğiyle yazılır. Bu lıersioriografyamn en eski biçimidir ve Sappho'dan Boutlic-
ve fethedilmesini ileri götüren aynı kuşaktı. Eski Rusya + Ukrayna = Rusya ca'ya. Akııanyalı Kleanor'dan İngiltere Kraliçesi Klizabeth'e kadar bir sûru kadın
formülü, Rusların kendi tarih anlayışlarında yer almaz, ancak temel bir öneme kahramanda başarıyla uygulanmıştır. Ancak bir yönden yanıltıcı olabilir. İstisnai
sahiptir. Bu durumda Rus lmparatorlugu'nun gerçek kurucusu daha fazla sevi- kadınlar hayat hikayeleriyle kendilerini sıradan kadının payına düşenlerden ayıran
len oğlu Petro değil, Aleksey Mihailoviç'in kendisidir I T E R E M ] . körfezi görmemizi engelleyemezler, Sophia Alexeyevna istisnayı kanıtlayan bir hü-
Rusya, Polonya ve İsveç arasındaki uzun süren çekişme Doğu Avrupa'nın kümdardı.
yazgısını belirleyecekti. Geriye dönüp baktığımızda 1667 tarihli Andrusovo
Ateşkesinin güç dengesini değiştirdiğini görebiliriz. Bu anlaşmayla Polonya-
Litvanya, Rusya tarafından bölgenin hâkim devleti olma konumundan, zor fark
edilir bir şekilde çıkartılmıştı. Ancak Polonya ve Rusya'nın ortak bir yanları Polonya ve Rusya'nın güney komşusu Osmanlı İmparatorluğu doruk noktası-
vardı. İkisi de ülkelerinin Otuz Yıl Savaşlarına sürüklenmesine izin vermedi. na Habsburglarla aynı zamanda ulaştı. Müslümanların bakış açısından anahtar
durumdaki gelişmenin kökeninde, Osmanlıların Şiilere karşı ana İslam kolu
ı ~' ___________ . — olan Sünniliği sürdürme kararı vardı. Sultan 1. Selim (y. 1 5 1 2 - 1 5 2 0 ) tran'a
TEREM karşı harekete geçtiğinde, İstanbul'un alınmasını izleyen altmış yıllık durakla-
maya son verdi. Bundan sonra daha önceleri halifelik merkezleri Şam, Kahire
ÇAR Aleksey Mihailoviç'in altıncı çocuğu Sophia Alc.xcyevna 17 Eyliil 1657'de Mos- ve Bağdat'ın ( 1 5 3 4 ) fethedilmesi art arda gerçekleşti. Osmanlı âlemine Mek-
kova Kremlin'de doğdu. Daha önce tahtlarında hiç kadın görmeyen bir ülkenin kü- ke'deki Kabe'yi katan Muhteşem Süleyman (y. 1 5 2 0 - 1 5 6 6 ) kendine "Padişah-ı
çük prensesi olarak politik güç elde etme umudu yok gibiydi. İslam" sıfatını yakıştırmak için yeterli nedene sahipti. İstanbul'daki Sultanah-
Kski Rusya'da yüksek bir tabakadan gelen hanımlar kesin bir inziva içinde tu- met Camii dahil birçok anıt bu görkemin gerçekliğine tanıklık etmektedir.
tuluyorlardı. 1 M ü s l ü m a n tarzında ayrı kadın odalarında, yani 1'erem'de yaşıyor ve Türkler yeni buldukları güçlerini batıya doğru ilerlemek için kullanmaya
dışarıda ya peçeli olarak ya da kapalı arabalar içinde dolaşıyorlardı. 1630'larda ha- başladıklarında Hıristiyanların bakış açısından tehlike sinyalleri çaldı. Hem
nımların oturmaları için Kremlin'e özel bir Terem Sarayı eklendi. Ayrıca Çarların kız Macaristan'ın içlerindeki Tuna Vadisine, hem de Kuzey Afrika sahilinin kor-
kardeşleri ve kız çocukları genellikle bekârlığa m a h k û m edilirlerdi. Resmi bir görevli- san devletlerine karşı ilerlediler. Tuna seferleri 1512'de Boğdan'ın alınmasıyla
nin açıkladığı gibi. "bir hanımı bir köleye vermek" ayıp olduğundan soylularla evle- başladı. Ondan sonra Belgrad ele geçirildiğinde ( 1 5 2 1 ) geniş Macaristan plato-
su Osmanlılara açıldı. 1526'dan sonra Bohemya ve Macaristan'ın son bağımsız
Kralı II. Louis Jagiellon Mohaç Savaşında öldürüldüğünde, Avusturya'nın ken-
disi tehdit altına girdi. Türkler ilk başarısız kuşatmalarını 1529'da Viyana
rcn/.c veya mjna krajinasının -" Asken Hudut"-, devirleme yeriydi ve 1520'lerde ku-
önünde yaşadılar. Uç yıl sonra hâlâ Alp vadilerinin iç kısımlarını yağmalıyor-
rulmuştu. BiiLün halli boyunca takviye edilmiş yerleşim birimleriyle desteklenmişti,
lardı. 1533 tarihli ateşkes sadece Macaristan'ın bölünmesi pahasına imzalana-
bimanı kısmen balıkçılıkla, fakat aslında denizdeki Venedik gemilerini ve içlerdeki
bildi. Böylece Batı Macaristan Habsburg hükümdarlarına bırakıldı; Budapeşte
Osmanlı kasabalarını yağmalayarak geçinen korsan şefleri için bir sığınma yeriydi.
dahil orta Macaristan ise bir Osmanlı eyaleti oldu. Erdel Osmanlı vesayeti al-
Bu Uskokîar -adları Hırvatça "içine atlamak" veya "binmek" anlamındaki us-
lında olan ayrı bir prenslik haline geldi. Habsburgların yıllık vergi ödemeyi ta-
kocili sözcüğünden türetilmiştir- bir onur ve intikam yasasına göre yaşıyorlardı. As-
ahhüt ettikleri Edirne Barışına kadar ( 1 5 6 8 ) yeni sınırların tümünde hafif çar-
pışmalar devam etti. 1 6 2 0 - 1 6 2 İ de Bogdan'ın ötesindeki Dinyesıer Nehrinin keri sınır görevlisi ya da grtmmrin denizcilikteki karşılıklarıydılar. Çoğunluğu iç sı-
yukarlarına ilerleyerek sonuçta sadece Hoçim'de Polonya süvarilerinin ağırlı- nırı boylu boyunca koruyan ve belki bir gün Hırvatistan idaresine karşı isyan
ğıyla karşılaştılar [USKOK]. edecek olan mülteci Sırplardan ve kaçak serflcrden oluşuyordu, l'olonya ve Macaris-
tan'daki Osmanlı sınırında yaşayan kardeşleri veya I k r a y n a l ı Kazaklar gibi kendile-
Akdeniz'de yenilenen Osmanlı genişlemesi sinyallerini Rodos'a yapılan
rini inanç şampiyonları, aıılemuralc clınsliaııimis'm savunucuları ya da kutsal sa-
saldırı ve Hospitalier Şövalyelerinin teslim olmalarıyla ( 1 5 2 2 ) verdi. Cezayir
vaşın kahramanları olarak görüyorlardı. Güney Slav edebiyalmın epik efsanelerinde
1529'da, Trablus 1551'de, Kıbrıs 1571'de ve Tunus ikinci denemede 1574'te
de bu şekilde tanıtılıyorlardı. On sekizinci yüzyılın ortalarına dek faaliyetleri llabs-
ele geçirildi. Malla büyük bir kuşatmaya dayandı ( 1 5 6 5 ) . Katolik dünyasının
bakış açısından önemli parça, II. Felipe'nin üvey kardeşi olan Avusturyalı Don burglar tarafından desteklendi ve ödüllendirildi. Krajina 1881'e kadar resmen feshe-
Juan'ın Venedik, Cenova ve ispanya'nın deniz güçlerini birleştirmeyi başara- dilmedi.
rak Osmanlı donanmasını ortadan kaldırdığı Inebahtı Deniz Savaşı ( 1 5 7 1 ) idi. Korsanlık, tıpkı haydutluk gibi görece bir kavramdır. Krken donem modern Av-
Bu son haçlı seferi, cüsseli kadırgaların bu son savaşı, sonraki on yıllar içinde rupa. yaptıkları bir idare tarafından onaylanırken, digermce yasadışı sayılan
son önemli Osmanlı hamlesiydi 1GRECO]. kclplh 1er, hajdaınak'lar, "korsanlar" veya "deniz akıncıları" ile doluydu

Osmanlı akınının birkaç sonucu vardı, ilk olarak özellikle Katolik ülke- İngiltere ve Fransa'nın deniz köpekleri de başka bir önemli sorunu oluşturu-
lerde eski haçlı seferi ruhunu canlandırdı. Erasmus'un sorduğu soru ("Türk yorlardı. Francis Drake (Iâ4ö-159â) İspanyol anakarasını yağmalamak veya Ca-
de bir insan, bir kardeş değil midir?") çağın tutkularına değişik bir tepkiyi diz'de "İspanya Kralının sakalının ucunu yakmak" için l'lymoulh'dan denize açıldı-
yansıtıyordu, ikinci olarak en önemli Katolik güçlerin Protestan Reformunun ğında, bunu İngiltere Kraliçesinin izniyle yaptı ve hizmetleri yüzünden kendine
en dorukta olduğu dönemde dikkatlerini saptırarak Hıristiyanlığın bölünmesi- şövalye payesi verildi. Ancak diğerleri aynısını yapmaya kalktıklarında, İngiltere'de
ne yardım elli. Sultan, Luther'in en iyi dostuydu. Üçüncü olarak diplomatik vahşiler olarak suçlandılar. On yedinci yüzyılın başlarında bir süreliğine, örneğin
cephede Batılı güçlerin Doğu Avrupa'yı daha çok düşünmesini ve Doğu ile ilk Berberi Sahilinden Müslüman korsanlar Devon ve Cornwall limanlarını yağmalaya-
temasların başlatılmasını sağladı, Fransa'nın Osmanlı Devletine, Polonya- rak ve tutsaklarını köle olarak satarak Lundy Adasını tnerkez edinmişlerdi. Dunke-
Liivanya'ya açılmasının ve imparatorluğun Moskova misyonlarının altında bu queli Jean Bart (1650-1702) Vlanş Denizinde ve Gaskonya Körfezindeki sevkıyatı
yatıyordu. Son olarak Türk tarzı ve el sanatları için geçici bir moda başlattı; XIV. Koııis'nin izniyle mahvettiğinde Versailles sarayına kabul edilerek asalet ünvanı
bu, Avrupa'nın Oryantalizmle ilk tanışmasıydı. verildi. Vatandaşlarının gözünde Drake ve Bari "amiral'diler. İspanyollara göre ise
onlar uluslararası suçlulardı. Bir kişinin "korsanı", diğerinin "hırsızıydı".

USKOK

IB13-17 DK VKNKDİK Cumhuriyeti Adriyatik'le I labsburglarla "l'skok S a v a ş f n a gi- GRECO


rişli. Venedik'in değerlendirmesine göre amaç Habsburgların koruması alımdaki
korsanlığı bastırmaktı. Habsburgların bakış açısına göre ise uskokı ya da ("Seııj İKİ önemli Giritli sanatçı, çağdaşları tarafından M veya II Greco. "Yunanlı" olarak bi-
Korsanları") imparatorluğun savunma güçlerinin gerekli bir parçasıydı ve Venedikli- liniyordu. Bunlardan biri Toledo'ya yerleşen ressam Domimkos Theoıokopoulos'du.
ler onların güvenliğini el altından bozmaya çalışıyorlardı.' Diğeri ise bir zamanlar Kasiro'da Katolik orgçu. San Marco Cumhuriyetinin Vcne-
Şimdi Hırvatistan'da bulunan Seni. Venedik. Habsburg ve Osmanlı bölgesinin dik'inde sinagog ayinlerinde laggani edenlerin liderliğini ve Bavyera Oüktine müzik
kavuştuğu bir noktaya yakın bir Adriyatik limanıydı. Kalesi llabsburgların miliıarg- ustalığı yapan müzisyen ve besteci Krangiskos l.eondarıtıs (1 ö t 8 - 1 5 7 2 ) idi. İler ikisi
de Girit Könesansının ürünleriydiler.
Rcııaüo: Ronesanslar ve Re/o mı la r. y. 1450-1670 607

1 2 2 1 ' d e n 1669'a k a d a r Venedik t a r a f ı n d a n yönetilen Girit. Yunan ve Latin kül-


i'inı anakaraya götürerek kısa sürede halkın çok okuduğu yazarlar haline geldiler.
t ü r ü n ü n b u l u ş m a n o k t a s ı n d a y e r alıyurdtı. B a ş k e n t i 8 2 7 - 9 6 1 t a r i h l e r i n d e k i d a h a ön-
Atinalı elitleree küçük görülse de. on sekizinci yüzyıl kitap katalogları çok satıldıkla-
ceki A r a p işgali sırasında "Kİ K h a n d a k " olarak k u r u l m u ş ve t a k v i y e edilmişti; l a k a i
rını göstermekledir. Gerçeklen de Dionysius Solomos'un (1798-1857) ve lyonya
Candia ya da Clıandax olarak bir Venedik Düküne ev sahipliği yaptı. Candia'nın
Okulunun çalışmasından önce. Giril oyunları lek önemli halk repertuarını oluşturu-
k e n t m e y d a n ı d u k a l ı k s a r a y ı , c a m p a n ı l e ' l ı b i r S a n M a r c o k a t e d r a l i v e a d a n ı n Vene-
yordu. Yunanlılara modern, okur yazar tur ulus olarak haşlama fırsatını veren Giril
d i k I i - G i r i l ! i s e n y ö r l e r i n ı n e n s e v d i k l e r i b u l u ş m a v e r i o l a n b i r loggia ile k u ş a t ı l m ı ş t ı
Rönesan siydi. 2
1 6 4 8 ' d e n 16 K y l ü l 1 6 6 9 ' d a k i son leslım o l m a y a k a d a r . Dük M o r n s i n i ' n i n O s m a n l ı
k u ş a t m a s ı n a karşı y i r m i bir yıl s ü r d ü r d ü ğ ü d i r e n m e n i n ana merkeziydi.

İ s t a n b u l ' u n a l ı n m a s ı n d a n s o n r a Girit, İtalya'ya giden çok sayıda Bizanslı hoca-


y a e v s a h i p l i ğ i y a p t ı . B ö y l e c e B a t ı d a k i R ö n e s a n s i ç i n ö n e m l i b i r i t k i g ö r e v i y a p a n Yu-
Ot uz Ytl Savaşları ( 1 6 1 8 - 1 6 4 8 ) İmparatorlukla prensler arasındaki yüzyıllık
nan Canlanmasına katkıda bulundu. Ancak Yunanca konuşan d ü n y a y a yaptığı esas
Alman çelişkisindeki perdelerden biri olarak görülebilir. Başka bir düzlemde,
katkı, t a m karşıt yönde hareket eden etkilerde b u l u n m a k t a d ı r . San Gıorgio Kilisesin-
Kaıoliklerle Protestanlar arasındaki uluslar arası din savaşlarının uzantısı ola-
de. t o p l a n a n V e n e d i k ' t e k i ö n e m l i b i r G i r i t k o l o n i s i , u z u n b i r s ü r e d i r Y u n a n b a s k ı c ı l ı ğ ı -
rak da görülebilir; yine Avrupa'nın çoğu devletini ve hükümdarını ilgilendiren
nın ve yayıncılığının t a r i h i n d e etkin bir rol o y n a m ı ş t ı . M a r u c c i ' n i n A i d i n e Press'inın
kıtasal güç savaşının önemli bir aşaması olarak da görülebilir. Bohemya'da Ar-
r a k i b i , G i r i t l i V e n e d i k l i Z a c h a r i a s k a l l i e r g i s . Y u n a n h a r f l e r i y l e ilk k i t a b ı 1 5 0 9 ' d a çı-
şidük Ferdinand'ın destekçileriyle muhalifleri arasındaki bir kavgadan gelişti
k a r d ı . Y i n e d e V e n e d i k y ö n e t i m i n i n son y ü z y ı l ı n d a G i r i l , izini a d a n ı n s ı n ı r l a r ı n ı n öte-
ve dört ayrı safhada tomurcuklandı. Savaşın en tanınmış tarihçilerinden biri
sine bırakacak bir yaratıcılık patlamasına tanık oldu. Resim, müzik ve m i m a r i y e ek
"katılanların neredeyse tümü" diye yazıyordu, "fethetme şehveti veya inanç
olarak, odak noktası konuşulan dilde y a y ı m l a n a n Yunan edebiyatıydı. Girit lehçesini
tutkularıyla değil korkuyla harekete geçmişlerdi. Barış istediler ve bundan
kullanan bir oyun yazarları okulu dini. komik, trajik ve pastoral konuların geniş bir
emin olmak için otuz yıl savaştılar. Savaşın sadece savaş doğurduğunu o za-
yelpazesini kapsayan uyaklı beyitlerde bir eserler toplamı oluşturdular, Geodgıos
man öğrenemediler ve hâlâ da öğrenmiş değiller." 5 4
Chortasts'ın ( 1 5 4 5 - 1 6 1 0 ) Rrofili'si Mısır'da geçen bir trajedidir. Viıseııısos Korna-
ros'un ( 1 5 5 3 - 1 6 1 4 ) Krotokritos'u. Ariosto tarzında yazılmış bir aşk maccrasıdır. Ma- 1618-1623'teki Bohemya safhası, 23 Mayıs 1618'de bir Çek soyluları dele-
rinos Bounialis'ın Girit Savaşı. O s m a n l ı kuşatmasında yaşanan olayları anlatan gasyonu Prag'daki Hradçany Kalesine girdiğinde ve Habsburglu valiler Jaros-
epik bir tarih kitabıdır. lav von Marlinitz ile Wilhelm von Salvata'yı yüksek bir pencereden gübre yığı-
nına attıklarında (düşüşlerini yumuşatmıştı) başladı. Protestan kiliselerine son
zamanlarda yapılan saldırıları, Arşidük Ferdinand'ın seçimsiz Bohemya tahtı-
na talip olmasını ve onun 1609 tarihli Krallık Hoşgörü Antlaşmasını, Majes-
iatsbriefi sözümona İhlallerini protesto ediyorlardı. (Prag'ın bu şekilde pence-
reden fırlatılması iki yüz yıl önceki Husçu Savaşı ateşleyen olayın bilinçli
taklidiydi.) O sıralarda Ferdinand imparatorluğun tahtına oturmak için kam-
panya yürütüyordu ve Alnıanya'daki dini barış sallanıyordu. Palatinat Seçici
Prensi Friedrich'in liderliğini yaptığı Evangelist Birliğin, Bavyera Seçici Prensi
Maximillian'in liderliğini yaptığı Katolik Birlikle karşı karşıya gelişini Lutherci
prensler hoşnutsuzlukla izliyorlardı. Sonunda Bohemyalı asiler Viyana'yı yağ-
(S-Aleksiyu 1969a:229)
maladılar ve Avusturya'da bir ayaklanma başlattılar. 1619'da Ferdinand impa-
ratorluk tahtına oturduğunda, yerine Kalvinist Palatinat Seçici Prensini seçe-
fKy Iil*rnm şanlı Knslıo'ııı, h j ı a y a ş a y a n l a r / senin için a ğ l ı y o r l a r mı ve seni s o r u y o r l a r rek onu Bohemya Krallığı tahtından resmen indirdiler. Bu açık savaş demekti
mı?/ k a s i r o ' n u n t ü m i n s a n l a r ı s i y a h l a r g i y i n m e l i / ve günlerce a ğ l a m a l ı ve artık hiç ş a r k ı (Bkz. E k i l i s. 1340).
söyle memeli; / erkeklerin, k a d ı n l a r ı n ve ç o t u k l a r ı n ve her genç kızın / ne t ü r bir anavata-
7 Kasım 1620'de Prag yakınlarında geçen Büyük Bilahora Savaşında ( W r -
nı y i t i r d i k l e r i n i a n l a m a l a r ı n a izin verilmeli.) 1
issenberg veya Beyaz Dağ), Bohemya ordusu İmparatorluk güçlerince ezilip
yenilgiye uğratıldı. Sonra korkunç bir intikamla Bohemya'nın yerli soylu sını-
K a n d i y e . K a s t r o ve R'nelhymno'daki t i y a t r o l a r ve a k a d e m i l e r 1 6 6 9 ' d a a n i d e n son
fı, idamlar veya müsaderelerle bastırıldı. Çek toplumunun resmen başı kesildi.
b u l d u . O n u n l a b i r l i k t e kısa b i r s ü r e l i ğ i n e " b a ğ ı m s ı z , yenıleştiricı bir g ü ç " k o n u m u n a
Ülke sistematik bir şekilde Katolikleştirildi ve Almanlaştırıldı. Kalvinistler ül-
erişen Venedık-Gıriı k ü l t ü r ü n ü n ortak y a ş a m ı da. Ancak Giritli sürgünler edebiyatla-
ke dışına sürüldü. "Kış Kralı" kaçtı. Palaıinat'daki toprakları İspanyol Alçak
Remi (to Ron esans! ar ve Rejonniar, y. 1450-1670 609

Ülkelerinden itibaren istila edildi ve Bavyerabların eline geçti. Prag'ın fatihi


1631'de bir gün, Bavyera kenti Rolhenburg-ob-der-Tauber imparatorluk
İmparatorluk generali Kont Tilly ( 1 5 5 9 - 1 6 3 2 ) Heidelberg'i kasıp kavurdu
ordusunca ele geçirildi. Geleneğe göre. General Tilly kasaba sakinlerinden biri
( 1 6 2 2 ) ve Kont von Mansfeld ( 1 5 8 0 - 1 6 3 2 ) idaresindeki Protestan güçlerinin
çok büyük bir sürahi şarabı içip bitirinceye kadarlık sürede kasabanın yağma-
peşinde Kuzey Almanya'yı boydan boya geçti. M ü h i m m a t s ı z kalan ordular çe- lanmasını emretti. Bunun üzerine Bürgermeister Heinrich Toppler sürahiyi di-
kirge sürüsü gibi toprakların ürünüyle geçinmeye başladılar. kip bitirdi, kasabayı kurtardı ve öldü. Onun başarısı Belediye Binasının Kaiser-
1 6 2 5 - 1 6 2 9 ' d a k i Danimarka safhası. Aşağı Saksonya İmparatorluk Meclisi saal'inde günümüze kadar her yıldönümü Pazartesisinde sergilenen bir oyun-
Başkam, Danimarka Kralı IV. Christian, sıkı baskı uygulanan Protestan din- da Der Meistertrunk'da anılmaktadır.
daşlarını savunmak için kavgaya girdiğinde başladı. İngiltere, Fransa ve Hol- Bir köyün yaşadığı deneyim binlercesinin örneği olarak alınabilir. Ocak
landa'nın yardımlarıyla desteklenen Christian, Bohemya'dan Katolik bir soylu- 1634'te yirmi İsveç askeri yemek ve şarap isteyerek Franconia'daki Liııden'e
nun, Albrecht von W a l d s i e i n ' m ya da "Wallesteindin ( 1 5 8 3 - 1 6 3 4 ) kurduğu daldı. Köydeki on üç kulübeden Georg Rosch'a ait birinin kapısını kırıp içeri
yeni bir imparatorluk ordusuyla yetinmek zorunda kaldı. Elbe üzerindeki Des- girerek karısına tecavüz ettiler ve istediklerini aldılar. Kısa süre sonra köylüler
sau Köprüsü yenilgisinden sonra (1626), Protestan güçleri Transilvanyalı tarafından tuzağa düşürüldüler ve elbiseleri çıkarılarak ganimetleri ve aılart el-
dostları Beıhlen Gabor ile bağlantı kurmaya çalıştılar. Mansfeld, Silesya üze- lerinden alındı. Ertesi gün askerler dört kişiyi isveçlilere saldırmaktan tuiukla-
rinden ta Tuna'ya kadar yürüdü. Bunun ardından Mansfeld'le Neuhausel'de yan bir jandarmayla geri döndüler. Görevli daha sonra bir Finlandiyalı olan
(Bratislava yakınlarında) ilgilendikten sonra tüm güçleriyle Protestan kuzeye askerlerden birini Bayan Rosch'un tecavüzcüsü olarak belirterek, General
karşı harekete geçme sırası imparatorluk güçlerindeydi. Tilly, ispanyolların Horn'a rapor verdi. Bundan sonra ne olduğu tam belli değildir; fakat kısa süre
yardımıyla Alçak Ülkelere saldırdı. Wallenstein kendini "Baltık ve Okyanus içinde köy metruk olarak kayıtlara geçti. Sakinlerinin nüfusu savaş öncesi sa-
Denizlerinin Generali" ilan ederek Brunswick, Aşağı Saksonya, Mecklenburg, yıya 1690'a kadar ulaşmadı 5 5 [HEXEN],
Schleswig, Holstein, J u t l a n d ve Stralsund'un eteklerine kadar Baltık sahilini iş- 1635-1648'deki Fransız salhası, Fransa, kalan Kalvinist üyeleri Prag Barı-
gal eııi. Lübeck Antlaşmasıyla ( 1 6 2 9 ) Danimarkalılar, kaybettikleri toprakla- şı kapsamı dışında bırakılan Heilbronn Birliğinin koruyucusu olduğunda baş-
rın geri verilmesi karşılığında çekilmeye ikna edildiler. İade Kararıyla da im- ladı. Bundan sonra Richelieu'nün stratejisi ortaya çıktı. Fransa, ispanya'ya sa-
parator Proıesanlara Augsburg Barışından sonra kazanılan bütün kilise vaş ilan elti, İsveçlileri yanına kattı ve Alsace'ı istila etli. Savaş üç cephede,
topraklarını teslim etmelerini emretti. Ordusunda Katolik olmayan birçok as- Alçak Ülkeler, Ren Nehri ve Saksonya'da gelişti. 1636'da İspanyollar Paris'e
ker bulunan Wallenstein itiraz etti ve azledildi. doğru ilerlediler, fakat yan taraflarından tehdit edildiklerinde geri çekildiler.
1637'de İmparator Ferdinand öldü ve barış umutları arttı. 1638'den itibaren
1 6 2 8 - 1 6 3 5 ' t e k i isveç safhası, Gustavus Adolphus S t r a l s u n d s tutmak için
Richelieu'nün Alman dostları kendisine Ren Nehri üzerindeki Breisach kalesi-
bir askeri birlik gönderdiğinde başladı. 1630'da Fransa ile yapılan Barwalde
ni armağan ettiklerinde, Fransızların talihi iyice açıldı. Conde Prensi, genç
Antlaşmasıyla desteklenmiş olarak, ana İsveç ordusuyla sahneye çıktı ve Pro-
Dük d'Enghien'in gelmesi ( 1 6 2 1 - 1 6 8 6 ) onlara Avrupa'daki en iyi generali ka-
testanların talihini büyük bir şevkle düzeltmeye girişti. 1631'de imparatorluk zandırdı. A rden nelerde ki Rocroi'da kazandığı şaşırtıcı zafer ( 1 6 4 3 ) 1525'teki
güçlerince acımasızca yağmalanmadan ö n c e Magdeburg'u ele geçirmeyi başa- Pavia çarpışmasından sonra devam eden İspanyol askeri üstünlüğüne son ver-
ramadı, fakat Breitenfeld'de Tilly'yi ezdi ve Palatinat'a doğru ilerlemeye başla- di. 1644'ten sonra diplomatlar Osmabrück'deki Protestan delegelerle Müns-
dı. Orada kendisine daha ö n c e İmparatoru destekleyen bir Luthercı olan Sak- ter'deki Katolik delegeler arasında mekik dokuyarak yoğun bir çalışmaya gir-
sonya Seçici Prensi J o h a n Georg katıldı. 1632'de Bavyera'ya girdi. Münih ve diler. Onlar tartışırken Fransızlar ve İsveçliler Bavyera'yı kasıp kavurdular.
Nuremberg kapılarını açtılar. İsveçlilerin Viyana'ya yürümeye hazırlanması ve Aynı anda iki bölüm olarak hazırlanan Westphalia Antlaşması sonraki
Prag'daki Saksonlar yüzünden imparatorun Wallenstein'i geri çağırmaktan yüzyıl ve ilerisi boyunca Orta Avrupa'da uluslararası düzenin temel planını
başka çaresi kalmadı. Leipzig yakınlarındaki şiddetli Lützen Savaşında ( 1 6 Ka- oluşturdu. Hem Fransa'nın yükselmesini hem de Habsburgların Alman prens-
sım 1 6 3 2 ) İsveçliler galip geldiler. Ancak Gustavus öldü; çıplak vücudu kafa- lerine boyun eğmelerini kayda geçirdi. Dini açıdan Kalvinistlere, Katoliklere
sında bir kurşun, yan tarafına saplanmış bir hançer ve uğursuz bir şekilde sır- ve Luthercilere verilen hakları tanıyarak Almanya'daki mücadeleyi sona erdir-
tında bir başka kurşunla bir ölü yığınının içinde bulundu. Böylece Protestan di. 1624'ü kilise topraklarının iadesi için son tarih olarak belirledi; Katolik
ülküsü Heilbronn Birliği tarafından yeniden canlandırılana kadar duraklamış inancına ayrılan Yukarı Palatinat ve Avusturya Meclisinin mirasla alınmış top-
oldu. 1634'te Wallenstein görüşmeleri açtı ve çabaları yüzünden kendini im- raklarının dışında kalan bölgelerde mezhep değişikliklerinin koşullarını hazır-
paratorluğun aforozuna uğramış bularak suikastte öldürüldü, imparatorluk ladı. Anayasa açısından Prenslere yabancı antlaşmaları imzalama hakkı vere-
güçlerinin Nordlingen'deki başarısından sonra, gücünü toparlamakta olan İm- rek ve imparatorluğun çıkartacağı bütün yasaları Kurultay'ın onayına bıra-
parator, Prag'da Lutherci prenslerle barış yaptı. İade Yasası geri alındı. karak onları çok güçlendirdi. Hem Bavyera hem de Palatinat'a seçicilik hakkı
verilmesini teklif etti. Sayısız bölgesel konularda ise önde gelen bütün iddia
R t j ı o l i a Ronrsanslar vf R e / o r m k i i . _v. 1-150-1670 611

sahiplerine bir şeyler vermeye çalıştı. Hem İsviçre hem de Birleşik Eyaletler
bağımsızlıklarını kazandılar. Hollandalılar Scheldt'in trafiğe kapalı ııuulnıası edildi ve Tanrı bilir masum olduğunu söyledi. Mumlarla yakıldı, masum olduğunun dı-
taleplerinde başarılı oldular, Fransa ise arslan payını kaptı; yani Metz, Toul ve şında hiçbir şey söylemedi. Aşağıya indirildi ve Teslisin Viiee Tanrısı imimde masum ol-
Verdun, Pinerolo, Güney Alsace'daki Sundgau ve Breisach'da yönetme hakkı, duğunu söyledi. Pozisyonu değiştirilip tekrar mumlarla yakıldı ve Mil Ah' Ah1 diye bağır-
Philippsburg'da garnizon hakları ve on ayrı Alsace kentinin Lancivogtd ya da dı. Tanrı aşkına Dorola ve değirmencinin karısıyla gcrçrkU'iı gittiğini söyledi... Bundan
"Savunma" hakkı. İsveç'e Bremen, Verden ve Stettin dahil Batı Pomeranya ve- sonra itiraflar katıııl edildi." 3
rildi. Bavyera Yukarı Palatinat'ı aldı; Saksonya Lusatia'yı ve Brandenburg Po-
lonya sınırına kadar Doğu Pomeranya ile daha ö n c e k i Halberstadt, Minden ve
Kırsal kesimde köylüler genellikle işlerini kendileri hallediyorlardı. Kger c m sandal-
Kammin piskoposluklarını ve Magdeburg'un "adaylığını" aldı. Mecklenburg-
yesine bağlanıp suya batırılan k u ş k u l u bir cadı boğul ursa belli ki suçluydu. Kğcr yü-
Schwerin, Brunswick-Lüneburg ve Hesse-Cassel'm her birine birer lokma düş-
zerse m a s u m d u .
tü. Son imzalar 24 Ekim 1648'de atıldı.
Cadılığın karanlık sanatları üzerine birçok uzman a r a ş t ı r m a yapıldı. B u n l a r
arasında Jean Bodin'in Dc la dCırıonomanic ıfcs sorcim'sl (11380), Lorraine'de Nıc-
holas Remy'nin Daemonolatreia'sı (1ö9ö). IGOO'de bouvain'de basılan M a r t i n del
Rio SJ'nin biiyilk ansiklopedisi ve Iskoçya'da K r a l James'iıı Demonologıe'sı (IÖ97)
i HEXEN b u l u n u y o r d u . Süpürge saplarında geceleyin uçmaları, büyülerin ve bedduaların do-
i ğasını ve etkilerini, cadı kazanlarının menfilerini ve, hepsinden önce cadı ayinlerinde,
I,Kİ 17,IG'DK profesörlük yapan. Saksonya'nın en beğenilen hukuk uzmanlarının og- düzenlenen cinsel oriileri tartışıyorlardı. Burada Şeytanın ya sakallı kara bir a d a m
lıı ve kardeşi Dr. Benedikl Garp/ov (1095-1666), 1635'lc cadılık d a v a l a r ı n ı n nasıl ya da k u y r u ğ u a l t ı n d a n öpülmekten hoşlanan "kokan bir keçi" veya k a r a k ı ı r b a ğ a
g ö r ü l d ü ğ ü n ü anlatan Practica mvm cn'miııatium ü(\i\ kitabını yayımladı. İşkencenin olarak o r t a y a çıktığı söyleniyordu. Kadın cadılara y a r a r s a ğ l a y a r a k kâbus, karaba-
birçok haksız, s u ç l a m a y ı kabul eııirdiğini o n a y l a m a s ı n a rağmen, faydalı olduğunu san veya erkek cadılara y a r a r sağlayarak geceleri r ü y a l a r ı n a girip onlarla cinsel
ela s a v u n d u . "Çok ileri bir yaşa k a d a r yaşayıp. Kitabı Mukaddesi elli üç kez okudu- ilişkiye giren dişi şeytan olabilirdi. Bazen de İsveç'teki Blakulla Koruluğu veya
ğu. her hafta K u d a s ayinine katıldığı... ve y i r m i bin kişinin ö l ü m ü n ü hazırladığı met- H a r z ' d a k i Bloeksberg Dağının doruğu gibi adı kötüye çıkmış yerlerde toplanan kala-
i hcdilıncye değer hayalına bakacaktı." 1 Carpzov Protestandı ve A v r u p a ' n ı n önde ge- balık genel meclislere veya N a v a r r e ' d a k ı l.a l l e n d a y e ' d e A q u e l a r r e T a r a sadık beşin-
len cadı avc ı l a n nd andı. ci kolu y a r d ı m a çağırıyordu.
Birkaç vıl önce Fraııconia'daki B a m b c r g ' i n belediye başkanı Johann Julius, bir
Cadı çılgınlığı beraberinde birçok sorun gelirdi. Tarihçiler, Rönesans ve Rcfor- i
cadı ayinine katıldığı için ölüme m a h k û m e d i l m i ş olarak kent zindanında yaLıyordu.
m a s y o n Çağının bu konuda sözümona Karanlık denen Çağlardan neden bu kadar kö- |
Prensliğin cadı mahkemelerinde " k u ş k u l u b i r y u m u ş a k l ı k " gösterdiği için zaten ya-
tiıcül olduğunu, h ü m a n i z m ve bilim d e v r i m i n i n sözümona karşıt yönde çalıştığı bir
kılmış olan Şansölye t a r a f ı n d a n ihbar edilmişti, l-'akaı d u r u ş m a l a r ı n ayrıntılı bir
z a m a n d a hurafelerin bu kadar güçlendiğim açıklamak z o r u n d a d ı r l a r . Bunu genellik-
hikâyesini kaçırıp kızına a k t a r m a y ı başardı. " B e n i m en sevgili çocuğum... b u n l a r ı n
le dini çelişkinin patolojik etkilerine atfederler. Tarihçiler ayrıca neden belirli ülkele-
hepsi sahtekârlık ve u y d u r m a , o yüzden T a n r ı bana y a r d ı m etsin... Bir şey söylene-
rin ve bölgelerin, özellikle de A l m a n y a ve A l p l e r i n b u n d a n etkilendiğini ve Kral IV ve
ne kadar asla işkence etmeyi bırakmıyorlar... Kğer Tanrı gerçeği g ü n ışığına çıkart-
I. James gibi en ateşli cadı avcılarının neden en eğilimli kişiler ve bilinç seviyesinde
mak için hiçbir y a r d ı m göndermezse. b ü t ü n soy yakılacak."' 1 B a m b e r g ' i n Katolik
z a m a n l a r ı n ı n en Hıristiyan insanları arasında yer aldıklarını açıklamak zorundadır-
Prens Piskoposu 11. Johan Georg Fuchs von Dorn heim'in Kitabı Vlukaddes'ieki me-
lar. Ve önemli b i r karşılaştırma daha yapılabilir: Cadı avcılığının kolektif histerisi ve
tinlere göre donatılmış b i r işkence odasıyla her şeyi l a m a m olan bir cadı evi vardı.
sahte ihbarlarının. Yahudi a v l a m a l a r ı ve Komünist temize ç ı k a r m a l a r l a çok ortak ya-
On yıllık d ö n e m i boyunca ( 1 6 2 3 - 1 6 3 3 ) allı yiiz cadıyı yaktığı söylenir.
nı v a r d ı r |DEV1AT0| |HASAT] |POGROM|.
A v r u p a ' d a cadı çılgınlığı periyodik d o r u k l a r ı n d a n birine ulaşmıştı. İngiltere'de
Bu çılgınlık 1484 t a r i h l i papalık tebliğinden on sekizinci yüzyılın başına dek üç
bancashireli Pendle, Cadıları I 6 l 2 ' d e a d a l e l önüne çıkartıldı. Polonya'da Kalisz'de
y ü z y ı l boyunca h ü k ü m sürdü ve m i l y o n l a r c a m a s u m u n hayatına mal oldu. İlk eleşti-
gerçekleşen bir y a r g ı l a m a n ı n k a y ı t l a n aynı yıl içinde yapılan u y g u l a m a l a r ı ayrıntıla-
rel prolesto işaretleri zulümlerin özellikle fanatikçe uygulandığı B a v y e r a ' d a k ı Cizvit-
rıyla o r t a y a k o y u y o r d u :
ler arasında, özellikle de Friedrıclı Spee'nin Canlio cırimınalis'i (1631) ile kendini
gösterdi. A v r u p a ' d a son cadı y a k m a l a r ı Iskoçya'da 1 7 2 2 ' d e . İsviçre ve İ s p a n y a ' d a
Çıplak, üstü ve altı nraş edilmiş ve kutsal yağ sıvanmış durumda, yere değmeden tavan- I 7 8 2 ' d e . Prusya işgali altındaki Poznan'da I 7 9 3 ' t e gerçekleşti. Bu tarihe gelindiğin-
dan asılı olarak Şeytanı yardıma çağırdı ve elleri, ayakları bağlı "bazeıı hasta insanlara de cadı y a k m a k yasadışı sayılıyordu. Lancashıre Cadılarının sonuncusu M a r y Nııt-
otlarıyla banyo yaptırdığının d ışı ııda hıçhir şey söylememeyi istiyordu. Gerilip işkence ter 1 8 2 8 ' d e doğal bir şekilde öidii.
Rcmıtıo Ronesanslor ve Reformlar, y. 1450-1670 613

Son yavaş yavaş geldi. Savaşın başladığı Prag'da çarpışmalar hâlâ devam edi-
de tarafından sallanıyordu. Polonya-Liıvanya, Kazak isyanı, isveçlilerin "Nuh
yordu. Rahipler, öğrenciler ve kentliler Kari Köprüsünü beklenen bir İsveç sal-
Tufanı" ve Rus savaşlarıyla parçalara ayrılmıştı. Felaketlerin bu şekilde art ar-
dırısına karşı tahkim ediyorlardı. Ancak sonra dokuz günlük bir gecikmeyle
da sıralanması genel bir "on yedinci yüzyıl krizinden" söz edilmesine yol açtı.
Barış'ın haberi geldi. "Kilise çanlarının sesi son top gürlemelerini bastırdı." 5 6
Bütün Avrupa'yı içine alan bir feodal sistemin varlığına inananlar, tüm Avru-
Ancak birlikler evlerine gitmedi. Orduların talep ettiği tazminatları belirlemek
pa kapitalizminin artan acılarının neden olduğu bir tüm Avrupa sosyopolitik
üzere 1650'de Nuremberg'de ikinci bir kongre yapılmak zorunda kalındı. İs-
devrimi tarafında tartışma eğilimindedirler. Bazıları da tam aksine çevredeki-
panyollar İmparatorun karşılık olarak Besançon'u teklif ettiği 1 6 5 3 tarihine
lerin merkezin artan taleplerine şiddetle tepki verdiği bir "modern devlet kri-
kadar Palatinat'daki Frankenthal'de bulunan garnizonlarını tuttular. Son isveç
zi"ni yeğlemektedirler. Diğerleri ise bütün bunların bir rastlantı olabileceğini
askerleri 1654'e kadar ayrılmadı. VVestphalia'daki delegeler savaşa şimdiden
söylüyorlar.
"Otuz Yıl Savaşları" adını takmışlardı. Aslında Donauworth'deki ilk şiddet ha-
rekelinden sonra savaş kırk yedi yıl sürdü.
Roma, 19 Şubat 1667. Papalık mimari Gianlorenzo Bernini ( 1 5 9 8 - 1 6 8 0 ) San
Papa X. l n n o c e n t i u s ise deliye d ö n m ü ş t ü . Seçilmesini veto etmeye kalkı-
Pieıro meydanının çevresini kuşatan ve bitirilmek üzere olan büyük üstü ka-
şan Kardinal Mazarin'in ömür boyu düşmanı olarak, Fransa ve Protestanlara
palı sütunlar dizisinin üçüncü ve son bölümü için çizimlerini sundu. Sütunla-
tanınan ayrıcalıklar hiç hoşuna gitmemişti ve Münster'deki papalık elçisine an-
rın bu terzo braccio'suna, yani üçüncü koluna, üstünde bir saat kulesinin bu-
laşmanın iptal edileceğini haber vermesini emretti. Kısa Zelus domus Dci'sinde
lunduğu dokuz çıkma ile ayrı bir propylaeum ya da "giriş kapısı" formu
( 1 6 5 0 ) Antlaşmayı " h ü k ü m s ü z , boş, geçersiz, günahkâr, haksız, lanetli, me-
kazandırılmasını teklif etti. Bu kapı San Pietro'nun ön cephesinin merkezinde-
lun, budalaca ve her zaman için tüm anlamlardan y o k s u n " olarak tanımladı.
ki noktanın tam karşısına, meydanın girişine yerleştirilecekti (Bkz. Harita 17
Öfkesinin ardında yatan şey, birleşmiş Hıristiyanlık âlemi umutlarının sonsuza
s. 6 1 5 ) .
dek yıkıldığını fark etmesiydi. Westphalia'dan sonra artık "Hıristiyanlık"tan
On iki yıl önceki orijinal planlara eşlik eden giustıficazione ya da "tekli-
söz etmeye dayanamayanlar onun yerine "Avrupa"dan söz etmeye başladılar.
fin tartışılmasında", Bernini San Pietro Meydanının tasarımını ve simgeselliği-
Almanya b o m b o ş kalmıştı. Nüfus yirmi bir milyondan aşağı yukarı on Uç
ni açıkladı. Meydan kiliseye bir yaklaşma yolu, papalığın takdislerini alan kit-
milyona düşmüştü. İnsanların üçte biri ile yarısı ölmüştü. Magdeburg gibi bazı
lelerin toplanma yeri ve kutsal alana bir sınır olacaktı. Sütunlar dizisi ise
kentler tümden yıkılmıştı. Koca mahallelerin tüm sakinleri, onların çiftlik hay-
sütunlardan çok boşlukların yer aldığı işlenebilir bir düzenlemeyle yayaların
vanları ve kaynakları kaybolmuştu. Ticaret tümüyle d u r m a noktasına gelmişti.
gezinmesini kolaylaştıracak ve fiziksel engel duygusunu kaldıracaktı. Sert ha-
Bütün bir yağına, açlık, hastalık ve sosyal karışıklık kuşağı öyle bir felakete ne-
valarda yapılan toplantılara korunma sağlayacak şekilde, üstü sürekli bir pedi-
den olmuştu ki, sonunda prensler serfliği yeniden başlatmak, belediyelere tanı-
men( ile kapatılacaktı ve pedimertt'in üstünde azizlerin komünyonunu gösteren
nan özgürlükleri kaldırmak ve bir yüzyılın gelişimini h ü k ü m s ü z l e ş t i r m e k zo-
bir heykel halkasıyla süslenecek ti. Katedral ön avlusunun düz kenarlarının
runda kaldılar. İspanyol, İsveç, İtalyan, Hırvat, Finli ve Fransız askerlerin
ötesine inşa edilen iki yarı daire şeklindeki kolu, Bernini tarafından özellikle
kişisel sömürüleri insanların ırksal yapısını değiştirmişti. Alman kültürü öyle
tüm insanlığa rahatlık sunarak "Ana Kilisenin açılan kollarına" benzetildi.
sarsılmıştı ki, sanat ve edebiyat tümüyle yabancı, özellikle de Fransız modala-
Teklif edilen propylaeum, Kilisenin dışarı uzanmış kollarının aşırılığını birleş-
rının büyüsü altındaydı.
tirerek bir dua esnasında kenetlenmiş ellerin yerini alacaktı.
Almanya'nın stratejik k o n u m u çok zayıfladı. Simdi Ren Nehrinin orta bö-
Ancak ne rastlantıdır ki inşaat işlerini yöneten Congregazione delia Reve-
l ü m ü n ü Fransızlar tutuyordu. Almanya'nın üç büyük nehrinin ağızlan ( R e n ,
renda Fabbnca kardinallerinin başka fikirleri vardı. Picı^a'nın yaya yolu ve
Elbe ve O d e r ) sırasıyla Hollandalılar, Danimarkalılar ve İsveçliler tarafından
ikinci bir çeşmenin inşaatına yetki verdikleri halde, propylaeum'a izin verme-
tutuluyordu. İmparatorluğun ortak çıkarı daha büyük Alman devletlerinin ay-
diler. Kısa bir süre sonra Bemini'nin hamisi olan hasta papa öldü ve terzo
rı çıkarlarına bağlıydı: Yani Avusturya, Bavyera, Saksonya ve Brandenburg-
braccio hakkında bir daha hiç karar alınmadı. "Hıristiyan evreninin amfiıiyat-
Prusya. Yoksulluğun yanında aşağılanma kol geziyordu. Bazı tarihçiler b u n u
rosunun" kapanması tamamlanmadan kalmıştı. 5 7
daha sonraki bir çağın iyileşmesinden tomurcuklanan çok tehlikeli Alman gu-
Kilisenin boyutlarının gerektirdiği gibi, meydan çok büyüktü. Ana revak-
rurunun tohumlarını tek başına besleyebilen umutsuzluk toprağı olarak gör-
tan batı girişine kadar toplam uzunluğu üç yüz otuz dokuz metreydi: maksi-
müşlerdir. D ö n e m e çağın mucizesi olarak başlayan Avusturya birçok diğeri
mum genişlik ise iki yüz yirmi metreydi. Bu haliyle yüz bin kişilik bir kalabalı-
arasında sıradan bir Alman devleti olma k o n u m u n a düşürülmüştü.
ğı rahatlıkla barındırabilirdi. Birleştirilen alanların şekli, karmaşık da olsa son
Ancak I 6 4 8 ' i izleyen yıllarda Almanya sefalet ç e k m e k t e yalnız kalmadı. derece uyumluydu. Cephenin önünde yer alan, yükseldikçe sivrilen dört ke-
İspanya, Portekiz ve Katalonya isyanlarıyla boğuşuyordu. İngiltere'nin Iç Sava- narlı sülün dizisinin kolları arasında bir elipse açılıyordu. Tümüyle sütün dizi-
şın acıları ve irlanda ile Iskoçya'nın sorunlarıyla başı dertteydi. Fransa, Fron- si iki yüz seksen dört Dorik sütun ve dörtlü sıralar halinde düzenlenmiş sek-
sen sekiz paralelkenar duvara yapışık sütundan oluşuyordu. İyonik sütun sa-
çaklıkları doksan allı heykeli taşıyordu, ayrıca ön avlunun galerilerinde kırk
dört tane daha vardı. Kırk bir metre uzunluğunda, 1586'da dikilen Heliopolis
Dikilitaşı elipsin odak noktasında bırakılmıştı. Her iki tarafında, biri Mader-
na'nın ( 1 6 1 4 ) , diğeri 1667'de Bernini'nin yaptığı dairesel çeşmeyle destekleni-
yordu.
Bernini'nin sütunlar dizisinin inşaatı San Pietro'da yüz altmış bir yıldır
devam eden bir yeniden inşa programını sona erdirdi. Bu program, tüm Katşı-
Reform hareketini içine alan eserler içeriyordu. 1506'da bir başlangıç yapıldıy-
sa da, bazilikanın (dikdörtgen şeklindeki kilise) ilk mimarı Bramante'nin çiz-
diği büyük planının büyük b ö l ü m ü , on altıncı yüzyıl boyunca sadece kâğıt
üzerinde kaldı. Michelangelo'nun kubbesi 1590'da tamamlandı. Ondan sonra
bile kilisenin diğer bölümlerinden yüksek olan uzun ve dar orta kısmı yoktu;
ve Constantinus'un dördüncü yüzyıl bazilikasının kalıntıları hâlâ eski meyda-
nı bloke ediyordu. Carlo Maderno eski bazilikanın yıkılması, yeni bir revak ve
cephenin 1615'ie Paskalyadan ö n c e k i Pazar günündeki büyük açılışa yetişecek
şekilde inşaası için 1605'e kadar emir vermedi. G e n ç Bernini, Maderno'nun
cephesine 1620'lerde iki azametli campanili ya da çan kulesi eklediyse de, so-
nunda bunların yirmi yılda yıkıldığını gördü. 1 6 2 8 ' d e baş mimar olarak atana-
rak, 1655'e kadar kalan "büyük rütbeleri" alamadı. Scala Regia (Vatikan Sara-
yına çıkan ana merdiven). San Pietro'nun Tahtı ve sütunlarıyla yeni Meydan,
Bernini'yi sonraki on iki yıl b o y u n c a meşgul etti. 5 8

Bernini'nin yaşadığı zamanlarda Roma, Kilisenin sanatının ve siyasetinin


büyük aristokratik klanların tutkuları, tüccar ve zanaatkarların çabuk gelen
zenginliği ve pleblerin zorlu yoksuluğuyla birleştiği bir entrika ve faaliyet ko-
vanıydı. Bernini Giordano Bruno'nun yakılmasını duymuş olabilirdi ve Galileo
yargılaması sırasında oradaydı. Kuşkusuz papalık Devletlerinin ç ö k ü ş ü n ü ve
papaların dini savaşlara müdahele etmedeki eksikliklerini seyretmişti. Belki
Tiber'i sele uğramışken gördü (en muhteşem resimlerinden birine esin kayna-
ğı oldu); veba salgınlarına ve kentlilerin hep artan vergilerden yakınmalarına
tanık oldu;

Han' fatto piu danno


Urbano e nepoıi
Che Vandali e Gothi,
A Roma mia bella.
O Papa Gabella!

(Bu Tuz Vergisinin Papası Urbanus ve "yeğenleri" benim güzel Roma'ma Vandal-
lerden ve Goılardan daha fazla zarar verdi.) 59

Harita 17.
Antik ve Modern Roma Kilisenin bu kadar çok zorluk arasında böylesine bir görkemi nasıl destekledi-
ği şaşırtıcıdır.
Raw! io: Konesanslıu ve Rc/ormltir. y. (450-1670 617

Bernini altmış sekiz yaşındayken h e r kalıba giren yeteneklerinin doru-


Ancak heykeltıraşlık sadece Bernini'nin başlama noktasıydı. Bütün sanat-
gundaydı ve yaratıcılığını göstermek için hâlâ ö n ü n d e bir on yıl vardı. Papa-
ların en geniş şekilde koordinasyonunu gerektiren sanatsal kompozisyonlara
nın hizmetinde bulunan ve birçok eserin yanı sıra Piazza di Spagna'daki "gemi
girmesini sağladı. Uzmanlık alanı dekorasyon, resim ve heykelin yanı sırna
çeşmeyi" tasarlayan bir mühendis-mimarın, Pietro Bernino'nun oğluydu. Sekiz
mimariyi de kapsıyordu, San Pietro'da bu, her noktada gözükmektedir: yük-
yaşındayken babasıyla Roma'ya geldiği günden beri kentin anıtlarını h e r gün
sek mihrabın Baldacchino'sundaki fantastik bir şekilde dizilen bronz direkler-
gördü ve kardinaller ve zengin hamilerle s a m i m i bağlar kurdu. Kişisel olarak
de; kubbeyi destekleyen kemerlerin dekorasyonunda; ön kapının üzerindeki
Borgheselerden V. Paulus'dan ( 1 6 0 5 - 1 6 2 1 ) Odaleschilerden XI. Innocentius'a
kadar ( 1 6 7 6 - 1 6 8 9 ) sekiz papayla tanıştırıldı. V. Paulus, Bernini'nin babasına
yarım kabartmada ve kemer akının çok renkli mermer zemininde; özel ayin
şöyle dedir "Biz bu ç o c u ğ u n kendi yüzyılının Michelangelo'su olmasını u m u - şapelinin lacivert taşından sayvanda, yani "Hıristiyanlığın en büyük tapınağın-
yoruz." V l l l . Urbanu5 ise ( 1 6 2 3 - 1 6 4 4 ) ona "Cavaliere, Kardinal Matteo Barbe- da kutsalların en kutsalı"ydı.
rini'yi şimdi Papamız olarak g ö r m e k senin iyi talihin. Fakat biz Cavaliere Ber- Bernini'nin Roma kentine yaptığı cömert katkılar en az kırk beş büyük bi-
nini'nin bizim papalık hizmetimiz sırasında yaşadığını gördüğümüz için ç o k naydı. Triton'un üç yunus tarafından yüksekte tutulan daha geniş bir kabukta
daha talihliyiz" demişti. Vll. Alexander ( 1 6 5 5 - 1 6 6 7 ) onu Vatikan'a çağırdı ve otururken helezoni sedef bir kabuktan bir su fıskiyesi fışkırttığı muhteşem
idaresinin ilk akşamında San Pietro'da yapılacak son çalışmalar için onu gö- Fontana del Tritoıte'yi ( 1 6 4 3 ) inşa etti; Piazza Navona'daki dünyanın dört bü-
revlendirdi. yük nehrini simgeleyen (Nil, Ganj, Tuna ve Plate) Fontana di Tnrvi'nın ortak
Bernini iltifatların karşılığını vermeyi başardı. XIV. Louis'nin model ola- mimarıydı. İnancın yayılması Kolejinin ön cephesini, S. Andrea di Monte Ca-
rak hareketsiz durmasından m e m n u n olarak şöyle dedi: "Efendim, her zaman vallo Cizvit Kilisesini, Casıelgandolfo'nun kent kilisesini inşa etti. Quirinal ve
büyük sorunlarda harika olduğunuzu biliyordum. Şimdi küçük sorunlarda da Chigi saraylarını ve Civitavecchia Silahanesini restore etti.
harika olduğunuzu biliyorum." Ve hanımları nasıl pohpohlayacagmı da bili- Çağdaşlarının gözünde Bernini'in en çok takdir edilen yetenekleri pers-
yordu. "Bütün kadınlar güzeldir" diye ilan etti bir kezinde. "Ancak İtalyan ka- pektif kullanma sanatındaydı. Kahramanlara layık bir anlayışla sahnelenen
dınlarının derisinin altında kan akar, Fransız kadınların derisinin altında ise oyunlara, eski tarzdaki aktörlerin maske giydiği piyeslere, karnavallara ve
süt." alaylara büyük bir yenilikçi enerji konuluyordu, ama bunların hiçbir kaydı
Bernini'nin mesleği heykeltıraşlıştı. Ç o k erken yaşlardan itibaren en şaşı- kalmadığından, bundan sonra gelen kuşaklar bu durumdan zararlı çıkıtlar.
lacak yetenek ve zanaatkârlık başarılarına imza atmıştı. Aenea, Anclıisc e Asca- 1661 de Fransa kralının en büyük oğlunun doğumunu kutlayan bir havai fişek
nio ( 1 6 1 8 - 1 6 1 9 ) gibi daha yaşlı bir adamı omuzlarında taşıyan kaslı bir figü- gösterisi için S. Trinita del Monte tepesini dekore etti. I669'da Girit'in savun-
rün portresini yaptığı ilk önemli eserlerini on yaşlarında verdi. Gerçeği cesur masını göstermek için ünlü bir şovu organize etti. Tor' di Nona tiyatrosunda
bir formda çıplak bir kadın figürüyle resmedildiği VU. Alexander'in olağanüs- ( 1 6 7 0 - 1 6 7 6 ) Corelli ve ScarlatLi gibi piyes yazarları, sahne tasarımcıları, aktör-
tü mezarı gibi, son eserlerinin altmış yıl sonra bile hâlâ inşaası sürüyordu. Ça- ler ve bestecilerle çalıştı. Tiyatrallikten genellikle Barok ruhu olarak söz edilir.
lışmasında gerçekçilik ve fantezinin rekabet eden niteliklerinden doğan bir ge- Bu anlamda Bernini, bu tarzın en ruh dolu uygulayıcısı olarak anılmalıdır.
rilim kendini gösteriyordu. Taştan yaptığı portreleri insanı şoke edecek kadar Bernini'nin hataları az da olsa yaralayıcıydı. San Pietro'nun çan kulelerinin
gerçekti: Monsignor Montoia'nın büstünün açılışında Papa heykele dönerek yıkılması X. Innocentius'un dönemindeki rakip danışmanların kötü niyetine
şöyle dedi: "işte bu Monsignor", sonra da Montoia'ya dönerek: "ve bu da şaşır- bağlanmalıdır. Ancak 1665'te Fransa'ya kaçmasının fiyaskosu daha az açıklana-
tıcı benzerlik." Dramatik pozlar, dinamik beden, yüz hareketleri ve hep oriji- bilir bir durumdur. Proje, onu bir mektupta "tüm dünyanın hayranlığı" olarak
nal olan tasarımlar ruhani gücü en basmakalıp konulara bile taşıyordu. 6 0 tarif eden Colbert'den gelen methedici bir davetiyeyle başladı. Bernini, yanına
İlk biyografiyi yazan uzman Filippo Baldinucci'ye göre Bernini iki yüce Louvre ile Tuileries arasındaki boşluğu doldurmak için Colosseum'un benzeri
erdeme sahipti: deha ve cüret. " E n büyük özelliği yetersiz ve uygun olmayan olarak yapılacak bir amfitiyatro binasının inşaaatının planlarını da alarak Fran-
şeylerden güzel olanı yaratmaktı." Hepsinden de öte geleneksel olmayandan sa'ya gitti. Ancak planlar reddedildi ve altı ay sonra eve döndüğünde kederini
hiç korkusu yoktu. "Bazen kural dışına çıkmayanlar" dedi, "asla bu kuralları dağıtan tek şey XIV. Louis ile yaptığı neşeli sohbetlerin anısıydı. Kariyerinin so-
aşamazlar." nunda, San Pietro geçitinin altındaki kemer payandalarının taşlarında çatlaklar
Bernini'nin heykellerinin katoloğu birkaç yüz eser içerir. En iyi bilinenler görülmeye başladığında, haladan Bernini sorumlu tutuldu. Baldinucci de bu
arasında Van Dyck'in bir resminden yapılan İngiltere Kralı 1. Charles'ın suçlamaların haksızlığını göstermek için kitabını yazmayı düşünmüştü.
( 1 6 3 8 ) ve Fransa Kralı XIV. Louis'nin portreleri ( 1 6 6 5 ) , Proserpina'mn Kaçırıl-
1667'de Papa VU. Alexander neredeyse tam olarak Bernini'nin çağdaşıydı.
ması, mancınığı germek için geriye doğru b ü k ü l m ü ş Davud, Aziz Teresa'nm
Kardinal Fabio Chigi olarak kariyer sahibi bir diplomattı. 1640'larda Kolon-
Vecdi, Beata Albcrtoni'nın Ölüm», Zamanla Ortaya Çıkan Gerçek ve ölüm mele-
ya'da Papalık Elçisi olarak hizmet verdikten sonra, Protestanlara tanınan bü-
ğinin bir tarih kitabı yazarken gösterildiği V l l l . Urbanus'un mezarı bulunur.
tün ayrıcalıklara karşı çıkarak un yaptığı Otuz Yıl Savaşlarının sona erdirilme
Retfdiio: Koıiöcmslıır vr Reformlar, y. 1450-1670 619

anlaşmalarında Vatikan'ın baş arabulucusuydu. Bernini'nin "iyi bir din sapkını


Vlll, Alexander'i seçen 1 6 5 5 tarihli Kardinaller Meclisine alınmadı. XIV. Louis
olmaktansa kötü bir Katolik olmak daha iyidir" diyen alaylı şakasını tümüyle
Mazarin'iıı ölümünden sonra kan davasını sürdürmeyi seçmişti. Roma'daki
onaylıyordu. Azizlik mertebesine yükselttiği St François de Sales'in bağımlısıy-
Fransız elçiliğinin dokunulmazlığının ihlal edildiği bahanesiyle, Papalık Elçi-
dı, Cizvitlere dostça davranıyordu ve J a n s e n i z m ' e karşı sert bir çizgi izlemişti.
sini Paris'ten dışarı attı ve Avignon'u işgal etti. Talihsiz Alexander aşağılanarak
Kısaca tam bir Karşı-Reform papasıydı. Aynı zamanda büyük edebi ve sanatsal
özürlerini s u n m a k ve Roma'da üzerinde Papanın kendi hizmetlilerinin suçları-
inceliğe ulaşmış bir insandı. Latin bir şair olarak kitapları basıldı, kitap kolek-
nın kabul edildiği bir yazı bulunan bir piramit d i k m e k zorunda kaldı. Berni-
siyoncusuydu ve bütün sanatların kararlı hamişiydi. Papa olup da onu doruğa
ni'nin Versailles'a yaptığı beyhude ziyaretten sonra 1665'te Vatikan'ın hissetti-
çıkartmadan önce, daha devlet sekreteriyken Bernini'ye Chigi konutlarının ya-
ği aşağılanma yüzünden ilişkiler düzelmedi. Bernini, Louis ile büyük bir
pımında zaten iş vermişti.
başarıya imza atmış olmalı: Oturumların biri sırasında Kralın perukasını ayıra-
R o m a ' n m önde gelen patronu olarak Alexander'ın en önemli düşmanı
rak la modification Bernin olarak bilinen yeni bir saç modası yarattı. Ancak po-
k u ş k u s uz eski İsveç Kraliçesi Chrisiina'ydı. Alexander'ın seçilmesinden sonra-
litika ve dinde olduğu gibi zevklerde de, Fransa'nın kendi yoluna gitmekte ka-
ki Aralık ayında Roma'ya gelen Christina, o çağda Katolikliği seçenler arasında
rarlı olduğu hiç kimsenin gözünden kaçmadı. Vatikan Huguenot'lara yapılan
en ünlüsüydü. Güçlü bir entelektüel olarak, Palazzo Riario'yu bir zekâ ve zevk
zulme karşı çıktığında Versailles b u n u hiç dikkate almayacaktı.
salonuna ve Kardinal Azzelino'nun squadro volante'si (eylem grubu) aracılı-
Edebiyatta 1 6 6 7 yılı h e m Racine'in Andremaqitc'imn h e m de Milton'un
ğıyla kilise entrikalarının yatağına dönüştürdü. Lezbiyen eğilimleri ve Descar-
Kayıp Cennet'inin basılmasını gördü. Eski Troya kentinde geçen birinci kitap,
tes'ı ilk olarak etkileyen ussal türde Katolikliğe olan özlemiyle, Alexander'ın
Fransız edebiyatının üstünlüğünü olduğu kadar klasik geleneğin devam eden
püriten Romasına pek uymuyordu.
canlılığını doğruladı, ikincisinin eşsiz uyumu Hıristiyanlık konularının kalıcı
Ronıa'dan bakıldığında Hıristiyanlık üzücü bir geçiş devresine ulaşmıştı.
çekiciliğini doğruladı:
1660'lara gelindiğinde Protestanlığa karşı yürütülen uzun mücadele pata du-
rumuna gelmişti. Ortodoksları yanlarına alma umutları kaybolmuştu. Fran-
İnsanın ilk itaatsizliğinden, ölümcül tadı
sa'nın dışında bütün önde gelen Katolik güçler düzensizlik içindeydi ve Fran-
Dünyaya ölüm getiren ve Cennetin kaybıyla
sa, Portekiz gibi Papa'mn otoritesine karşı sessiz isyanını sürdürüyordu. I.
Buıün kederimize neden olan
Leopold'üıı idaresindeki İmparatorluk tahrip edilmiş ve nüfusu boşalmıştı: Po-
lonya-Litvanya'da da durum aynıydı; İspanya ise iflas etmişti. O yasak ağacın meyvesi;
Ta ki daha büyük bir adam bizi düzeltene
Kuzey Avrupa'da tüm çelişkiler Roma'ya atıfta bulunmadan gelişti. İngil-
Ve mutluluk dolu yeri yerıiden kazanana dek
tere Breda Antlaşması s o n u c u n d a Hollanda ile barış yapar yapmaz, Fransızlar
Ş a r k ı söyle C e n n e t Perisi
İspanyol Flandre'ıııda savaşa girdiler. Restorasyon Ingilteresi zaten vebadan ve
Böylece bu tartışmanın en yüksek noktasında
Drydeıı'iıı Annus Miraljilis'inde anılan Büyük Londra Yangınından yeni kurtul-
Tanrının sonsuz inayetini söyleyebilir
muştu. Doğuda Andrusovo'da Ortodoks Eski Ruslar, Polonya'yı Ukrayna'yı
kendilerine terke zorluyorlar ve dengeyi sonsuza dek bozmakla tehdit ediyor- Ve Tanrının insana yaptırdıklarını haklı çıkartabilirim.

lardı. Yeni bağımsızlığına kavuşan Prusya önde gelen Protestan askeri güç ola-
rak İsveçlileri yerinden etmeye niyetli gözüküyordu. Bernini'nin yaratıcı çağdaşları m ü m k ü n olan her aşamada değişik kariyer-
leri sürdürüyorlardı. Amsterdam'da Rembrandt, Y'aitıtdi Gelin ile son önemli
Balkanlarda ve Akdeniz'de Türkler yükselişe geçmişlerdi. Venedikliler
tuvalini boyuyordu. Madrid'te Murillo Kapüsenlerln Kilisesi için yirmi iki ta-
Kandiye'deki son Girit mevzilerine sıkıca tutunuyorlardı (Heraklion). İtal-
neden oluşan bir dizi resimle meşguldü. Paris'le Claude Lorrain, Euıopa'y\
ya'nın geri kalan b ö l ü m ü gibi Papalık Devletleri de dramatik bir e k o n o m i k çö-
yaptı. Londra'da Büyük Yangının başlangıcında Christopher W r e n harika kili-
küşteydiler. Bernini'nin fantezilerini ve Venedik'e giden para yardımlarını öde-
se serilerini planlıyordu ve Richard Lower ilk insan kanı naklini yapmıştı.
mek için nasıl kaynak buldukları anlaşılmaz durumdaydı. Katolik Roma tüm
Cambridge'de g e n ç Isaac Newton renkler kuramını yeni bulmuştu. Oxford'ta
görkemi içinde somut bir şekilde büyük günlerinin sonuna yaklaşıyordu.
Hooke sistematik meteorolojik kayıtlar hazırlıyordu. Münih'te Theatinerkirc-
Vatikan'ın Fransa ile tartışmasının altında sonraki Kardinal Mazarin'in şi-
he inşaatının yanstndaydı. Şubat 1667'de portre ressamı Franz Hals yeni öl-
kayetleri yatıyordu. Mazarin h£(c noirc'ı Paris Başpiskoposu Kardinal de Retz'e
müştü; taşlama yazarı J o n a t h a n Swift ana rahmine düşmek üzereydi.
k o r u n m a sağladığı için Roma'yı affedemedi. Farnese ve D'Este'nin Papalık
Devletlerindeki mülkleri konıısunda girdikleri ihtilafla yardımcı olarak intika- San Pietro'nun uzayan yeniden inşaasının Kilise reformu çağında en

mını aldı. Neden olduğu zarar yüzünden, kardinallerin yurtdışında daimi ika- ö n e m l i olay olduğu hiç kuşku götürmez. San Pietro sadece bir bina değildi; o

metgâh edinmeleri için m a h k e m e n i n iznine gerek duydukları idddiasıyla. Luther'in isyan ettiği ve papanın kendi bölünmelerinin hedefini bulduğu sada-
katin baş tapınağı ve sembolüydü. Bernini'nin sütunlar sırasının inşaatının bu
tarihte belirli bir aşamayı temsil ettiği de doğrudur. Yalnızca uygun olsun diye
tarihçiler, onun Karşı-Reformun sonunu belirlediğini ileri sürmek isteyebilir-
ler. Ve bir anlamda öyledir de.
Yine de gerçekte Karşı-Reform hareketi sona ermedi, tıpkı sütunlar sırası-
nın hiçbir zaman bitir il em ey işi gibi. Uygarlık tarihi birkaç duraklaması ve ye-
niden yola koyuluşu olan bir sürekliliktir. Roma Kilisesi zaten laik güçlerin
doğmasıyla gölgede kalmaya başlamıştı; yine de Avrupa yaşamında önemli bir
unsur olma özelliğini hiç yitirmedi. Karşı-Re formun idealleri yüzyıllar boyun-
ca bastırılmaya devam etti. Yaklaşık dört yüz yıl sonra kurumları hâlâ işlemek-
tedir. Aslında hacılar San Pietro meydanında toplanıp, Aziz Petrus'un Tahtı
önünde dua ederek Bernini'nin Sütunlar Sırası altında diğer turistlerle karış-
tıkça Roma Kilisesinin görevi hiç bitmeyecektir.

Hflriw İS.
Avrupa, 1713
sıyla başa çıkamadı. Din Savaşlarından sonra, "Sevgili Aklın Işığı"nnı kullanıl-
VIII masının doğal ve gerekli bir panzehir olduğu düşünülebilir. Nitekim Aydın-
LU M E N lanmanın bütün gücü, sadece süregelen bağnazlıkların yüzeyini süpürüp geç-
miştir.
Aydınlanma ve Mutlakıyet, y. 1 6 5 0 - 1 7 8 9 Benzer sorunlar siyasi tarihçilerin aynı dönem için kullandıkları "Mutla-
kıyet Çağı" sıfatını da kuşatmıştır. Zamanın birçok Avrupalı hükümdarının
ya mutlak bir güce sahip olduğu ya da en azından bunun için çabaladığı ko-
laylıkla düşünülebilir. Ama, durum böyle değildi. Mutlakıyet çağı Avrupalıla-
rı, tıpkı türdeş rasyonalistler olmadıkları gibi, türdeş mutlakıyetçiler de olma-
mışlardır.

Vestfalya Barışı ve Fransız Devrimi arasındaki birbuçıık yüzyıl esnasında, Av-


rupa haritası çok az kökten değişiklik geçirmiştir. Dönemin her savaşı bir
miktar toprak alışverişiyle sonuçlandı. Özellikle (Jırecht Antlaşması ( 1 7 1 3 )
bir karışıklığa neden oldu; Polonya-Liıvanya'nın ilk paylaşımıysa ( 1 7 7 3 ) bir
depremin başlangıcını haber vermekteydi, Britanya Adalarının birleşmesi
( 1 7 0 7 ) önemli bir yeni gücün ortaya çıktığını kanıtlamaktaydı. Ancak harita
üzerindeki ana blokların çoğu aslında değişmeden kalmıştı. Fransa'nın Ren'e
yönelmesi sadece kısmen başarılı oldu; Prusya kısmen daha az kazançla yetin-
mek zorunda kaldı. Osmanlıların son büyük akını kontrol altına alındı ve geri
çevrildi. Sadece Rusya çarpıcı şekilde büyümeye devam ediyordu. Avrupa'nın
hasta adamlarından hiçbiri gerçeklen yok olma safhasına ulaşmadı: ispanya,
"AKİL Ç A G l " olarak adlandırılan dönemin kendine özgü naif bir havası var-
Kutsal Roma İmparatorluğu, İsveç ve Polonya-Litvanya, hepsi de hastaydı, fa-
dı. Geriye bakıldığında, Avrupa'nın önde gelen bu kadar ç o k entelektüelinin
kat hepsi de hayatta kaldı.
insani yeteneklerinden birine (Akıl) tüm diğerlerinin aleyhine bu kadar ağırlık
Siyasa) sistemler çoğu ders kitabında yazılandan çok daha fazla çeşitlilik
vermiş olması olağandışı gözükmektedir. Böylesi bir naifliğin çökmeye
göstermekteydi (Bkz. Ek. 111). Bu "Mutlakıyet Çagı"nda mutlakıyetçi devletler
m a h k û m olduğu s o n u c u n a varılabilir; Akıl Cağının er geç karşılaştığı şey de,
gerçekte bir azınlık oluşturmaktaydılar. Yelpazenin bir ucundaki tamamen
k o r k u n ç devrim yılları şeklinde ortaya çıkan yıkımdır.
ademi merkeziyetçi, anayasal ve cumhuriyetçi isviçre konfederasyonundan,
Aklın erdemlerine daha ö n c e k i ve sonraki dönemlerde çok daha az değer
diğer ucundaki Rusya, Osmanlı İmparatorluğu ve Papalık Devletindeki aşırı
verilmiştir. Shakespeare'in Hamlefi, babasının hayaletini görmesi üzerine, kuş-
otokrasilere varıncaya kadar, siyasal sistemlerde büyük bir çeşitlilik söz konu-
ku içindeki arkadaşına şöyle demişti: "Horatio, gökte ve yerde, senin kafanda
suydu. Avrupa'daki cumhuriyetler, Venedik, Polonya-Litvanya ve Birleşik Eya-
tasarladıklarının ç o k daha fazlası var." On dokuzuncu yüzyılda da artık rasyo-
letlerce; anayasal monarşiler değişik zamanlarda İngiltere, lskoçya ve İsveç,
nalizmin modası geçmiştir:
mutlakıyetçi monarşiler de Fransa, İspanya ve Avusturya tarafından temsil
edilmiştir. Kutsal Roma İmparatorluğu hem seçim hem de miras yoluyla başa
AYDİNLANMA... 2. Yüzeysel ve kendini beğenmiş entelektüalizm, mantıksız bir
geçen krallarıyla, cumhuriyetler ve anayasal monarşiler arasında bir yerde bu-
otorite ve gelenek küçümsemesi vs.; özellikle on sekizinci yüzyıl Fransız filozofla-
lunmaktaydı, otoriter bir geleneğe uygun olarak anayasal yapıları uygulayan
rının zihniyet ve amaçları için kullanılır. Y. 1865. 1
Prusya ise, anayasaya dayalı bir sistem ve mutlakıyet arasında bir yere düş-
mekteydi. Genç Pitt'in bir keresinde hiddet içinde "sivrisinek yığını" diye nite-
Öte yandan. Reformu izleyen d ö n e m i yargılarken Avrupalıların bu kadar uzun lediği yüzlerce küçük devletten oluşan Avrupa'nın Klemstafliera'ı içinde bile
zaman neyle mücadele ettiğini a n ı m s a m a k gerekir. R ö n e s a n s hümanistlerinin büyük çeşitlilik bulunabilmekteydi. Dubrovnik, Cenevre ve Cenova gibi min-
vaat ettikleri akıl ve inanç uzlaşması dinsel dogma, büyü ve batıl inanç dünya- yatür kent devletleri vardı; Courland gibi minyatür prenslikler, Avignon gibi
kilise devletleri ve Andorra gibi benzeri görülmemiş melezler mevcuttu.
Dahası birçok Avrupa devleti, hükümdarın ülkeyi oluşturan bölgelerin
her birinde değişik bir sistem uygulamak zorunda kaldığı kümeler şeklinde bir muhtemelen Toskana gibi küçük örneklerden bazılarında büyük güçlerin hep-
arada bulunmaya devam ediyordu. Prusya kralları bir taraftan imparatorluk te- sinden daha iyi görünmekteydi. Hiçbir yerde tam olarak başarıya ulaşmadı;
basından oldukları Berlin'de kendilerini bir yöne doğru ayarlarken, diğer taraf- hiçbir yerde mükemmel bir mutlak devlet meydana getiremedi. Fakat on altın-
tan tamamıyla bağımsız oldukları Königsberg'de başka, Minden ya da Ne- cı ve on yedinci yüzyıllardaki değişim için kesinlikle radikal bir güç oluşturdu.
uchâtel gibi mülklerindeyse dalıa başka bir yönde davranıyorlardı. Habs- On sekizinci yüzyılda etkisi daha fazla yayıldığında demokrasi, özgürlük ve
burglar imparatorlukta sözde mevki sahibi, Prag ya da Viyana'da despot ve halkın isteği için yeni eğilimler tarafından geride bırakıldı. "Aydınlanmış Des-
1713 ten sonra Brüksel'de anayasal monarklar olabiliyorlardı. Britanya kralları, potlar" dönemi, İngiltere ve Amerika'nın anayasalı dönemiyle eş zamanlıydı.
evlerinde meşruti monark, sömürgelerde despot olabiliyorlardı. Ayrıca "mutlakıyet" bağırışlarının sıklıkla yanlış bir yönde yükseldiğin-
Ayrıca zaman içinde önemli değişimler söz konusu oldu. Örneğin, in- den de haberdar olmak gereklidir, ingiliz orta sınıfı Stuartların mutlakıyetin-
giltere Cromwell'in yönetiminde cumhuriyetçi bir idare altındayken, Stuart- den şikâyet ederken, Kral ve Parlamento arasındaki gerçek güç dengesinden,
ların yeniden başa geçmesinden sonra monarşik idareye dönmüş ve 1688- Fransız ve İspanyol uygulamalarının empoze edilmesinden korktuklarından
1689'un "Kansız Devrimi"nden sonraysa, büyük hayranlık duyulan merkezci daha fazla rahatsız oluyorlardı. Polonya soyluları, Polonya-Litvanya'da tüm kı-
konumuna geri dönmüştür. On yedinci yüzyılın sonlarında hem İsveç hem sıtlanmış m on arkların kin den daha kısıtlı bir durumda bulunan Sakson kralla-
de Danimarka monarşileri mutlakıyetçiliğe yönelmede hızla başı çekerken, rının mutlakıyeti hakkında feryat ederken, değişime de karşı çıkıyorlardı.
on sekizinci yüzyılda İsveç "Hats" ve "Caps"leri lam tersi bir idareye doğru Fransa'daki mutlakıyet ana referans noktası olarak iş görmüştür. Avrupa
hızla ilerlemekteydiler. Jan Sobieski'nin yönetimindeki (1674-1696) Polon- tarihinin en uzun hükümdarlığını yapmış olan XIV. Louis'nin yönetimindeki
ya-Litvanya arıstokratik demokrasinin kurallarına göre yönetilmekteydi. Fransa Avrupa'nın büyük güçlerinin çok iîerisindeydi; Fransa örneği çok sayı-
1717'den sonraysa sadece Rusya'nın himayesi altında işleyebildi. Çarlar Rus- da hayranını heyecanlandırırdı. Ancak en büyük mutlakıyetçiier hayal kırıklı-
ya'da pervasız otokratlar gibi hareket ederlerken, Polonya'da "Altın Özgür- ğına uğramış ve bu idealin erişilmezi iğin i kabul etmiş olarak öldüler.
lük"ün savunucuları gibi bir tavır takınıyorlardı. Yüzeysel görünümler ve ba- Bu nedenle mutlakıyet sonunda kasvetli bir yenilgiye uğradı. XIV. Lou-
sit sınıflandırmalar aldatıcıdır. is'nin yarattığı Ancien Regıme (eski rejim) Fransa'yı bir cumhuriyetçilik havari-
sine çevirirken Fransız üstünlüğünü çıkmaza sokan bir Devrim in yol açtığı fe-
Özellikle mutlakıyet ihtiyatla incelenmelidir. Mutlakıyet kendi isteklerini
laketle sona erecekti. Nihai zafer mutlakıyetin en yiğit muhalifleri tarafından
uygulamada hiçbir kurumsal engel tanımayan çarların ve sultanların otokrasi-
kazanılacaktı. Britanya anayasa! sistemi, sadece on dokuzuncu yüzyılın önde
sinden daha az bir şeydi. Ancak o, bazı monarkların Prusya örneğini izlemele-
gelen güçlerine değil, Britanya'nın asi sömürgelerinin anayasası yoluyla yir-
rine ve işbirliği içinde olacakları sanılan bazı kurumları kendilerine zorla bo-
minci yüzyılda dünyanın önde gelen süper güçlerine de esin kaynağı oldu.
yun eğdirmelerine imkân tanıyan otoriter ruhtan da fazla bir şeydi. Kökleri
açık bir şekilde, mücadele halindeki monarşilerin, eyaletlerin ve aynı zamanda Avrupa'nın sömürgeleri ve deniz aşırı topraklan 1650 den sonra artmaya
soyluluğun korunan ayrıcalıklarıyla savaşmak zorunda kaldıkları feodal döne- devam etti ve bazı yerlerde varlıklarını bağımsız olarak sürdürebilecek kyete-
min sonlarında ve Roma Kilisesinin doğrudan siyasal denetimden uzak kaldığı neğe ulaştı, ispanyollar Kuzey Amerika'da, iç kısımlarda Yeni İspanya'dan
Katolik dünyasına uzanmaktaydı. Protestan ya da Ortodoks dünyasının koşul- (Meksika) Kaliforniya, Arizona, Colorado'ya kadar kitle halinde ilerlediler.
larına genellikle uymuyordu. Değişik devrelerde Fransa, İspanya, Avusturya Güney Amerika'da Cizvitlerin sistematik iskânlarının yardımıyla, gayretlerini
ve Portekiz tam anlamıyla mutlakıyet kavramı içine girdiler. Birçok neden yü- Venezuela, Yeni Granada (Bogota), Peru, Paraguay ve La Plata (Cordoba) üze-
zünden Britanya, Prusya, Polonya-Litvanya ve Rusya'daysa bu gerçekleşmedi. rinde yoğunlaştırdılar. 1713'teki Asiento Anlaşması yoluyla yabancı gemilerini
kabul etmeye zorlanana kadar, tüm ticareti kendi gemilerinde tutmaya çalıştı-
Mutlakıyetin uygulanabilir yönetim gerçekliklerinden daha çok bir ideale
lar. Portekizliler, Brezilya kıyısını ele geçirmek için Hollandalılarla uzun bir
dayandığı belirtilmelidir. Ortaçağın son dönemlerinden kalma aşırı ademi
savaşa girdiler. 1662 anlaşmasından sonra, San Paulo'dan Plata Nehrine
merkeziyetçi kurumlara bir çare olarak ortaya çıkan siyasal fikir ve kabullerin
(1680) doğru güneye, altını zengin iç bölgelere, Minas Geraes (1693) ve Matto
etkisi altındaydı. Mutlakıyet, çoğu zaman asker ve din adamlarının dışında di-
Grosso'ya doğru batıya ilerlediler. Doğu Hint Adaları'nın dışında Hollandalı-
yetler, özerk eyaletler ve belediye beratlarıyla otoriteleri azaltılan diğerlerinin
lar, Güyana ve Curoçao'da sömürgeleriyle bırakıldılar. 1648'de daha sonraları
"kısıtlı gücüne" karşılık, belirli monarkların "kişisel güçlerinden" biraz daha
Bering Boğazı olarak adlandırılacak olan yeri keşfeden Ruslar, Kamçatka'yı
fazlasının yerine geçmekteydi. Çok kolay tanımlanamıyordu ve sıklıkla filo-
( 1 6 7 9 ) işgal ettiler ve Amur'da Çin'le bir sınır anlaşması imzaladılar (1689).
zofların ayrıntılı argümanlarından çok, saray mensuplarının düzdükleri methi-
Bir yüzyıl sonra, Danimarkalı Vitus Bering'in keşiflerinin ardından, Kodiak
yelerde haklı çıkartılmaktaydı. Mutlakıyet bir Bossuet ya da bir Boileau gibi
Adasında bir kale inşa ettiler (1783), Alaska üzerinde hak iddia ettiler (1791),
bunlardan pek çoğuna sahipti, ancak sadece bir tek Hobbes vardı. Mutlakıyet
bunların ardından Kuzey California'daki Ross kalesine el attılar (1812).
Ancak sömürgecilik alanındaki birçok yeni girişim, Fransızlar ve İngiliz-
kin araç olarak kullanılmaklaydı. Siyamhların kendilerinden daha mutlu,
ler tarafından başlatılmıştı. Fransa, Madagaskar ve Réunion adalarında gözlem
Brahmanlarm daha bilge veya İranlıların daha az kana susamış olabileceklerini
merkezleri ve Hindistan'ın dogu kıyısındaki Pondichéry ve Karaikal'de üsler
öğrenmek, Avrupalıları canevlerinden vurdu. Etnolojik türde seyahat yazıla-
kurarak, 1664'te Compagnie des Indes'i (Hintler kumpanyası) devreye soktu.
rında önde gelen Cizvit yazarların, kendi entelektüel dünyalarını en etkili şe-
1682'de XIV. Louis'nin onuruna Yeni Orleans'ın başkent olduğu Louisiana
kilde bombardımana tutacak birçok kaynak sağlamaları şaşırtıcı bir gerçektir.
(Mississiphi Nehrinin üzerinde) kuruldu ( 1 7 1 8 ) . İngiltere, Amerika'daki sö-
Birader J.-F. Lafitau'nun (1670-1740) Kanada'daki Kızılderililerin yaşamlarını
mürgelerini, Delaware'i ( 1 6 8 2 ) , Pensilvanya'da Quaker kolonisini ( 1 6 8 3 ) ve
betimlemesi ve Birader T. Krusinski SJ'ntn (1675-1756) 1733'te yayımlanan ve
Georgia'yı ( 1 7 3 3 ) kurarak sağlamlaştırdı. Fransız rekabeti Hindistan'da o sıra- diğer dillere çok çevrilen Iran anıları da burada belirtilmelidir.
lar Madras'ın yanı sıra, Bombay ve Kalküta'yı elinde tutan Dogu Hintler Kum-
Uluslararası ilişkiler sömürge unsurundan açıkça etkilenmiştir. Dönemin
panyasını çok zorladı. Ticari çıkarlar denizcilik alanındaki buluşlarla el ele git-
hemen hemen tüm savaşlarının, Avrupa Kıtasının temel askeri mücadelelerine
mekteydi. 1 7 6 6 - 1 7 6 8 yılları arasında Fransız Amiral Bougainville, 1 7 6 8 - 1 7 8 0
koşut olarak sürdürülen deniz ve sömürge sahneleri vardı. Büyük kara güçleri
yılları arasında Kaptan James Cook'un İngiliz kraliyet donanmasının üç keşif
(Fransa, İspanya, Avusturya ve giderek büyüyen Prusya ve Rusya) zengin de-
seferinde yaptığı gibi, dünyanın çevresini deniz yoluyla dolaştı. Bu koşullarda,
nizci güçleri özellikle de çok az askere sahipken diplomatik ittifakların kuru-
Fransız-lngiliz sömürge mücadeleleri neredeyse kaçınılmaz hale gelmişti. Mü- cuları, levazımcılar ve veznedarlar olarak yaşamsal roller oynayabilen Hollan-
cadelelerin sonucu daha üstün olan İngiliz deniz gücü tarafından belirlendi. dalıları ve İngilizleri hesaba katmak zorundaydılar.
Büyük Britanya 1713'te Newfoundland 1 !, 1757'de Fransız Hindistan'ını ve
Diplomasi, Avrupa'nın bir bölgesindeki herhangi bir değişikliği, bütüne
1759-1760'ta da Fransız Kanadasini aldı. Böylece sömürge gücü açısından ilk
yönelik potansiyel bir tehdit olarak kabul eden bir öğreti olan Güçler Dengesi
sırada olduğunu kanıtladı.
tarafından giderek daha çok yönetilmekteydi. Bu bir "Avrupa Sistemi'nin vü-
Sömürgecilik daha çok, bu işe öncelikle başlayan deniz kıyısı devletleriy- cut bulduğunun kesin bir işaretiydi. Ve sömürge avantajı denkleminin ayrıl-
le sınırlı kalmıştır. Alman devletleri, Avusturya ve İtalyan devletleri bu girişi- maz bir parçasıydı. Sistem, her türlü hâkim kıta gücüne içgüdüsel olarak karşı
me katılmamışlardır. Polonya Dükünün 1645'te Tobago'yu satın altığı ve olan ve Dengeyi kendileri için en az bedelle korumayı bir güzel sanat haline
Gambia'da bir ticaret noktasını kısa bir süre elinde tuttuğu Polonya fiefi Cour- getiren İngilizlerin özel ilgi alanıydı. Bu türden uluslararası ilişkiler, önceki
land veya kurduğu Batı Hint Kumpanyası hem St. Thomas ve St. J o h n adasını zamanların ahlaki ve dini şevkinden tamamıyla yoksundular. Bunlar, genellik-
( 1 6 7 1 ) hem de St. Croix adasını ele geçiren ( 1 7 3 3 ) Danimarka, sömürgecilik le neredeyse küçük profesyonel orduların çarpıştığı barış kurucu savaşlarda
konusunda bu devletleri çok geride bırakmışlardır. dengenin o andaki durumunun test edildiği; iki tarafın şık subaylarının aynı
Avrupa'nın uzak kıta ve kültürlerle artan temaslarının etkisi abartılmama- uluslararası silah kardeşliği cemiyetine ait oldukları ve savaşın sonucunun
lıdır. Avrupa uzun zaman kendi içine hapsolmuştu. Avrupa'nın ötesindeki uy- kaybedilmiş veya kazanılmış topraklarda nazikçe hesaplandığı bir ritüel biçi-
garlıklar hakkındaki bilgiler zayıftı. "El Dorado" gibi fantastik masallar boldu. mine indirgenmişti. Toprak mülkleri, hükümdarların orada yaşayanların çı-
Ancak o zaman da Hindistan, Çin veya Amerika'nın keşfe çıkılan bölgelerin- karlarını düşünmeden, savaşın kaderine göre kazandıkları ya da kaybettikleri
den gelen ayrıntılı hikâyelerin sürekli akını, daha ciddi yankılar uyandırmaya kumar fişleri görünümündeydi. İzleyen dönemin Vestfalya gibi tüm büyük
başladı. İran'da büyük bir servet sahibi olan J. B. Tavernier'nin ( 1 6 0 5 - 1 6 8 9 ) kongreleri (Utrecht (1713), Viyana (1738), Aix-la-Chapelle (1748) ve Paris
ünlü Les Six Voyages'ı ( 1 6 7 6 ) , korsan William Dampier'in ( 1 6 5 2 - 1 7 1 5 ) Dün- ( 1 7 6 3 ) ) aynı nereli kinizm ruhuyla yürütülmekteydi.
yanın Eira/ında Yeni Yolculuk (New Voyage round the World) ( 1 6 9 7 ) , Alman İktisadi hayat da sömürgelerden büyük ölçüde etkilenmiştir. Avrupa gi-
cerrah Engelbert Keampfer'in ( 1 6 5 1 - 1 7 1 6 ) Japonya Tarihi ( 1 7 2 7 ) veya Mek- derek sömürge ticaretinden yararlanabilen ve yararlanamayan ülkeler halinde
ke'yi ziyaret eden ilk Avrupalı olan İsviçreli J. L. Burckhardt'ın ( 1 7 8 4 - 1 8 1 7 ) bölünmekteydi. Britanya özellikle Utrecht'den sonra, Atlantik ticaretinde, Li-
Arabistan'da Scyalıatlcr'i gibi aynı şekilde bir yazı tarzı başlattı. İngiliz hicivci verpool, Glasgow ve Bristol'u zenginleştiren şeker, tütün ve köle ticareti üze-
Daniel Defoe ( 1 6 5 9 - 1 7 3 1 ) tarafından yazılan dünyanın ilk popüler romanı Ro- rinde üstün bir pay elde ederek en çok yarar sağlayan ülkeydi. Savaş zamanın-
binson Crusoe (The Strange, Surprising Adventures oj Robinson Crusoe) ( 1 7 1 9 ) , da düşman limanlarına ambargo uygulamak şeklindeki Britanya siyaseti,
D am pi er tarafından Valparaiso açıklarında Juan Fernandez adında ıssız bir Fransa ve İspanya'nın yanı sıra kaçakçılık, akın ve ambargoyu delmekte uz-
adaya terk edilen bir İskoç denizcinin gerçek deneyiminden uyarlanmıştır. Bu manlaşmış tarafsızlarla da (Hollandalılar, Danimarkalılar ve İsveçliler) sürekli
eserler, Avrupalı okuyuculara sıklıkla dünyadaki dinler, folklor ve kültür hak- sorunlara yol açtı. Britanya'da, Hollandalıların rekabetinde, bu dönem kamu
kında karşılaştırmalı bir bakış açısı vermekteydi; Aydınlanma filozofları tara- kredisinin tüm kalıcı kurumlarının (İngiltere Bankası (1696), Kraliyet Borsası
fından, Avrupalı veya Hıristiyan peşin hükümleri sorgulama konusunda en el- ve Ulusal Borç) gelişmesini izledi. Sanayi Devriminin ilk adımları 1760'larda
atıldı (CAP-AG).
Britanya, sömürge ticaretini halk kapitalizmine bağlamak üzere ilk deneyi
yapan, belâgati güçlü bir İskoç yatırımcı olan J o h n Law'u ( 1 6 7 1 - 1 7 2 9 ) üret- Derginin izleyen on yedi sayısında, tarihçiler arasında çok ayrıntılı bir larıış-
miştir. Onun büyük bütüncül sistemi ve Paris'le Naibin himayesinde kurulan ma olmuştur. Yetmiş sekizinci ciltıc. hipoteze yönelik orıak hır eleştirinin yer aldığı,
ve Londra'daki benzer Güney Denizi Kumpanyasının felaketiyle benzerlik gös- "Feodal Toplumda Nüfus ve Sınıl' İlişkileri" sempozyumu ile "Doğu ve Balı Alman-
teren Banque Royale ( 1 7 1 6 - 1 7 2 0 ) , Louisiana'nın geleceğini kâğıt hisseler ha- ya'da Köylü örgütlenmesi ve Köylü Sınıfı" konulu hir açılım yapıldı. Yetmiş dokuzun-
linde satarak, gerçek bir spekülasyon ateşi yarattılar. Balon patladı, milyonlar- eu cilt daha düşmanca iki yazıya yer verdi, bunlardan biri 'malikâne gelişiminin kar-
ca değilse bile, binlerce yatırımcı iflas etti, Law kaçtı ve Fransa kredi maşık dtırumu"na üzülerek, diğeri Fransız kırsal tarihinin başlangıcından itibaren.
işlemlerine karşı ebediyen aşılandı. Bu arada, Law'un şirketinin ticari işlemleri Brenner'in tezini 18 maddelik kapsamlı bir "Yaıııı" ile Lopa tutan iki yazıydı. Seksen
büyüdü ve Fransa'nın deniz aşırı ticaret değeri J 7 1 6 ile 1743 yılları arasında beşinci cilt tartışmayı "Sanayi Öncesi Bohemya'yı da içine alacak şekilde genişletti.
dörde katlandı. Son olarak, doksan yedinci ciltte, profesör Brenner'in uzun zamandır beklenen yanı-
Orta ve Doğu Avrupa'da, bu türden çok az gelişme ortaya çıktı. Toprak tı. sorunları "Avrupa kapitalizminin tarımsal kökenleri" hakkındaki görüşlerini açık-
zenginliğin en büyük kaynağı olarak kalmıştı; serflik en ileri seviyede hüküm lamasıyla daha öteye, götürdü. 2
sürmekleydi; kara ticareti deniz ticaretiyle kıyaslanamazdı. Almanya'nın topar- Bu tür tartışmalar, tarih uzmanları için eldeki bilgiyle boşlukları kapatmak için
lanması yavaştı, Bohemya biraz daha hızlıydı; Polonya-Litvanya 1648'den son- seçilmiş yöntemlerdir. İki zayıf noktaları olduğu ortaya çıkmaktadır. Büyük genelle-
ra hiçbir zaman telafi edemediği bir iktisadi çöküntü yaşadı. Baltık ticareti St. meler yapmak için zayıf örnekler kullanmaktadırlar; ve hiç utanmadan sonuca var-
Petersburg'un ( 1 7 0 1 ) kurulmasıyla giderek "Baıı'ya bir pencere açan" Rus- maktan kaçınmaktadırlar, liğer mühendisler konuları aynı ruhla Inceleselerdi, nehir-
ya'ya geçmekteydi. lerin üzerine köprüler hiçbir zaman kurulamazdı.
Şiddetli patlamaların tekrarlanmasına rağmen, sosyal hayat 1789'da bent Ancak bu tür bir çözüm olasıydı. Brenner'in tartışmasının rafa kaldırıldığı yıl.
kapaklarının açılmasına kadar var olan kanallar arasında kaldı. Aristokratlar Amerikalı başka bir bilim adamı aynı "kapitalist tarım" konusunu ele aldı ve bunu
arasındaki aşırı zenginlik ve köylüler arasındaki aşırı sefalet olağandı. Batı ve "bir dünya iktisadının kökenlerf'ni açıklamakla kullandı. 3 Imınanuel \Vallcrsiein sis-
Doğu arasındaki farklılıklar çok çarpıcı olmasa da büyümekteydi. Ticaretin temler kuramının tekniklerini uygulayarak, Avrupa iktisadının "merkezini" Baiı'ya
baskısının en fazla olduğu Britanya'da bile, toprak sahibi aristokrasi üstünlü- yerleştirmeyi ve Doğu'da da bağımlı bir "çevre" oluşturmayı başardı. Ona göre İngil-
ğünü korumaktaydı. Gerçekte, İngiliz lordları kanal inşası ya da kömür ma- tere, Hollanda, kuzey Fransa ve Batı Almanya'dan oluşan merkez bölge, on beşinci
denciliği gibi ticari faaliyetlere karşı olmadıklarından, öncelikleri devam etti. yüzyılda sadece "önemsiz bir köşeye" sahipli. l-'akat uygun ticari ilişkiler yoluyla
Bu çağ, soyluların ve nüfuzlu kişilerin çağıydı (İspanya'da Medina, Sidonia ve avantajlarını kullanmayı ve Doğu Avrupa'nın feodal soylularını kapitalist toprak sahi-
Osuna, İsveç'te Brahe ve Bondeler, Avusturya'da Schwarzenbergler, Macaris- bi bir sınıfa dönüştüren koşulları oluşturmayı başardı. Bölge ülkelerin, büyüyen ikti-
tan'da Esterhazy, Bohemya'da Lobkowitz, ve Polonya'da Czartorski ve Potoe- sadı güçlerini Yeni Dünya'ya da yönlendirdiler. Sonuç olarak, "zorlayıcı nakdı-ürün
ki) her biri verasetle korunan ve serf emeğiyle işlenen geniş toprak mülkleri kapitalizminin" sömürge ve Doğu Avrupa tarımını ele geçirdiği tanıdık bir iskelet oluş-
üzerinde büyük bir patronyal güç sayesinde hükümdarlara özgü bir hayat tarzı turdular. Merkez ülkeler zenginleşirken Prusya. Bohemya, Polonya ve Macaristan
sürdürüyordu [SZLACHTA], şelfleri plantasyon köleleri statüsüne düştüler. Bir kere kurulduğunda, sistem sadece
dengesizliklerini artırabilirdi. "On beşinci yüzyılın önemsiz köşesi, on yedinci yüzyılın
büyük eşitsizi iği ve, on dokuzuncu yüzyılın anıtsal farklılığı haline gelmiştir." 4
CAP-AG Hipotez çok geçmeden uzmanlar la rafından en az Brenner'in ki kadar topa tu-
tuldu. Wal!erslein olayları fazla basitleştirme, ticarete fazla önem verme ve halta
PAST & PRKSKNT (1976) adlı derginin yetmişinci cildinde, bir Amerikalı tarihçi "Sa- "neosmithianizm" ile suçlandı. Argümanının merkezi olan "Polonya m o d e l i ' n i n Po-
nayi Öncesi Avrupa'da Tarımsal Sınıf Yapısı ve İktisadi Gelişme" hakkında bir hipo- lonya'nın tümü için bile geçerli olmadığı ortaya çıktı. Macar sığır ticareti, soylular
tez geliştirdi. İktisadi değişimi anan nüfus baskılarına atfeden kabul edilmiş görüşü ya da kapitalist aracılar tarafından değil, özgür, ücrcüi köylüler taralından yürütü-
sorgulamaktaydı. İngiltere ve Kransa arasındaki çelişkiden başlayarak. İngilte- lüyor gibi gözükmekteydi. Avrupa ticaretinde Rus ve Osmanlı unsurları da göz ardı
re'nin erken gelişmesi ve Kraıısa'nuı gecikmesinin anahtarının farklı sınıf yapıların- edilmişti. Genellemeleri kanıtlayanı ayacak bir ınikro tarih yerine, burada özel nokta-
da yattığını ileri sürdü İngiltere'de toprak sahibi sınıf gelişmekle olan tarımsal bir lara dayanamayan bir ınakro kuram söz konusuydu.
ka|»ııalizm sistemi meydana getirirken, (Pransa'dakı) "kırsal nüfusun sahip olduğa Sonuçta, Wallerstein'ın çalışmasının en ilginç yönti Doğu ve Batı ilişkilerini ay-
tam özgürlük ve mülkiyet hakları, yoksulluk ve kendini sürdüren bir azgelişmişlik dınlatan ışıktı. Bir merkez ve bağımlı bir çevre önermesi kanıtlanmamasına rağmen.
çemberi anlamına gelmiştir. Avrupa'nın her parçasının karşılıklı bağımlılığı bol bol ortaya koyınıışuı.
O sıralar birçok ülkede soylular sınıfı artık devlet hizmeti için seferber edil-
mekteydi. Fransa ve Rusya'da bu, resmi ve sistematik bir yoldan gerçekleştiril- ma onları on çok gururlandıkları şevlerden mahrum edemezdi: Asil kanları, herb ya
di. X I V . Louis her biri uygun maaşlarla desteklenen bir dereceler ve unvanlar da -"armalı kıyafetleri"-, yasal statüleri ve bunu gocuklarına miras olarak bırakma
hiyerarşisi oluşturdu. Bu hiyerarşi, erıjanis de France (kraliyet ailesi) ile başla- h a k l a n (CRUXJ.
yıp, pairs (elli dük ve yedi piskoposla beraber soydan prensler) ile devam eder Polonya'nın drobna saiachuj ya da -"zavallı asilleri'nin- benzerleri kesinlikle
ve nobles.se d' ipçe (eski asker aileleri, kılıç soyluluğu) ve noblesse de robe (sivil yoklu. Mazovya gibi bazı eyaletlerde, nul'usurı d ö r l l e birini oluşturmaklaydılar. Bazı
saray mensupları, kıyafet soyluluğu) devlet memurları sınıfıyla son bulur. Bü- bölgelerde kendilerini köylüden ayırmak için surlarla çevirdikleri köylerinde zascian-
yük Petro on dört dereceye bölünen ve devlet işverenliğine çok daha ciddi k i y a da Cduvar-arkası-asilleri") lüm nüfusu oluşturuyorlardı. Hayat biçimlerim, bir-
bağlı olan bir hizmet soyluluğu yerleştirmiştir. Prusya'da Taht ve Jutıfıerler birlerine ateşli bir kararlılıkla Pan veya Pani -"Kfcndi ve Hanımefendi"- ve köylülere
arasındaki ittifak daha az resmi olmasına rağmen, diğerleri kadar etkiliydi. 7ıi -"Sen"- şeklinde hitap ederek sürdürmekteydiler. Ttim asilleri kardeş ve diğer
Özellikle İspanya'da ve Polonya'da daha çok olan ikinci dereceden soylular, herkesi aşağı görüyorlardı. Kıı ciddi cezalarını yanlışlıkla kendini bir asil gibi tanı-
nüfuzlu soyluların maiyetine, askeri hizmete ya da yurtdışı görevlerine getiril- tan kimselere saklıyorlar ve asalet unvanı verme prosedürlerini kıskançlıkla koru-
diler. İngiltere'de serflik ortadan kalktığından, Enclosure (çitleme) hareketi yorlardı. Askerlik ve toprak idaresi dışında hiç ticaretle uğraşmıyorlardı. Her zaman
toprakta daha etkin bir kapitalisti eştirme gerçekleştirebildi. Topraklarından sadece binek atlarının üzerinde kasabalara gidiyorlar, kızıl başlıklar giyiyorlar ve
sürülen köylülerin aleyhine, küçük bir çiftlik sahipleri ve soylu çiftçiler taba- sadece sembolik tahta kılıçlar olan silahlar taşıyorlardı, hlvleri harap kulübeler ola-
kası gelişti. bilirdi; fakat aile armalarının üzerinde dalgalandığı bir verandaları olmak zorunday-
Avrupa'nın tüm büyük kentlerinde zanaatkarların, kent yoksulların yanı dı. Hepsinin ötesinde. Prens Lubomırski ve benzerlerinin kendi denkleri okluğunda
sıra, zengin bir ticari ve profesyonel sınıf vardı ve bir-iki yerde de endüstriyel ısrar etmekteydiler.
bir işgücünün başlangıcı görülüyordu. Ancak genel anlamda eski toplumsal sı- Bu nedenle szlachta'mn en önemli özelliği iktisadi labakalaşmalarıyla resmi,
nıf kurumları değişmeden kaldı. Soylular diyetlerini, kentler beratlarını ve kültürel ve siyasal dayanışmaları arasındaki korkunç karşıtlıktı. Avrupa'nın başka
loncalarını, köylüler angaryalarını ve açlıklarını sürdürdüler. Kuşkusuz top- yerlerindeki benzerlerinin aksine, yerel unvanları kabul etmiyorlardı. Polonyalı ba-
lumsal değişimler meydana gelmekteydi, ancak var olan iskelet çatı içinde. Ka- ronlar, markiler veya kontlar yoktu, lin fazla yaptıkları, 1~>69'dakı birleşimden önce
buk 1789'da Fransa'da olduğu gibi çatladığında, toplumsal patlama benzeri bilvanya'da bazılarının kazandığı ya da buhomirski gibi papa yahut imparator tara-
görülmemiş bir biçimde gerçekleşti fPUGACEV], fından bahşedilen unvanları onaylamaktı.
Resmi olarak Polonya asil sınıfı, statülerini idare eden kanunlar Paylaşım ta-
rafından yasaklandığında son buldu. Lubomirski gibi bazıları asaletlerini Prusya ya
SZLACHTA da Avusturya'da onaylatmayı başardılar. Çok azı bunu Rusya'da yapmayı başardı,
fakat oradaki Polonya asillerinin % fiO'i, on dokuzuncu yüzyıl boyunca devam ede-
1 7 3 9 ' D A k l BİR ENVANTERE göre. Slanislaw bubomirski'ye (1719-1783) 1.071 par- cek olan Rus aleyhi,arı hoşnutsuzluğun dddassö rescrvoir'm (köksüzler haznesi)
çadan büyük araziden oluşan büyük bir malikâne miras kalmıştı. Kracov yakınında- oluşturarak statülerini kaybettiler. 1921'de Polonya Cumhuriyeti tekrar kuruldu-
ki VVisnicz'daki aile ikametgahından bu topraklar Ukrayna'da Kiev yakınındaki Teli- ğunda. demokratik bir Polonya yönetimi asillerin ayrıcalıklarının kaldırılmasını ya-
ev'e kadar Polonya'nın dokuz güney palalinal'ı (saraylı bir konta ait toprak) sal olarak onayladı. Ancak szlachia'nın özel kimlik bilinci yıkımların her türlüsünü
boyunca uzanmakla ve bir milyona yakın serf la rafından işletilmekteydi. Krallığın atlattı. 1950'ler kadar geç bir dönemde, toplum bilimciler Mazovya'da. "köylü" kom-
Biiyük Mareşali bubomirski. 1766'dan itibaren Avrupa'nın en büyük özel toprak sa- şularını aşağılayan, farklı konuşan, farklı giyinen k o l c k l i f ç i f l ç i l c r buldular ve bunla-
hibi olduğunu iddia edebilirdi. Evlilik ve siyaset yoluyla Czarloryski, Pomatça ski ve rın iç evlenmeyi engellemek için geliştirdikleri karmaşık nişanlanma geleneklerini
'/.amoyski'ye bağlı klanlarla müttefik olarak, ülkedeki en güçlü soylular halkasına gözlemlediler. 1990 yılında Polonya komünist yönelimi çöktüğünde, sadece kim ol-
dahildi. Bunların her biri geniş malikânelere, büyük bir orduya ve kralınkiııden daha duklarını göstermek için armalı kıyafetle mühürlü yüzük takan genç Polonyalılar
fazla gelire sahipli. Asilzade malikânelerinin (Szlachla) Avrupa'da en fazla olduğu hâlâ vardı. Polonya'da artık herkes birbirine Pan ve Pani olarak lıitap ediyordu.
toplumsal bir sistemin dorıığıındaydılar. "Asiller k ü l t ü r ü " l ü m ulusun kültürünün buyiık bir malzemesi haline gelmişti.
Ancak yüksek soylular genel olarak asillerden oldukça farklıydılar. On sekizin-
Modern Avrupa'nın erken dönemi boyunca soyluluk, toplumsal ve siyasi ha-
ci yüzyılın ortalarında Polonyalı asillerin mutlak bir çoğunluğu topraksız kalmıştı.
yatta belli başlı bir rol oynamıştır. Ancak kısmen de olsa. Polonya modeline denk
Mülklerini kiralamak, yüksek soylulara hizmet elmek ve balla köylüler gibi toprağı
tek yer. Batı'nın kodamanlarının ve / ^ t o t o l a r ı n ı n . Doğu'nun yüksek soylularına ve.
işlemek yoluyla yaşamlarını sürdürüyorlardı. Ancak iktisadi olarak hiçbir aşağıla-
küçük eşrafına benzerlikleri İspanya'dır. 1
Kültürel hayat, kraliyet, din ve aristokrasinin himayesinde tomurcuklandı. Av-
rupa sanatı baroka tepki olarak kuralların, katılığın ve sınırlılığın gündemde Köylü çalışmaları gelişmekle olan birkaç yeni akademik alandan biridir. Top-
olduğu bir dönem olan klasisizm çağma girdi. Mimari, aşırı süslü ya da roko- lumsal, iktisadi, antropolojik ve kültürel konuların karşılıklı ilişkilerini incelemek için
ko tarzı süslemelerle Ronesansm Yunan ve Roma stillerine dönüşe tanık ol- biiyıik bir fırsat sunmakladır. Köylü çalışmaları. Iıcuı Avrupa'daki bölgeler arasında
maktaydı. Çarpıcı yapılaT, saraylar ve devlet binalarıydı. Kent planlaması, bi- hem de kıtalar arası karşılaştırmalı analize özellikle uygundur. A Journal of Pcasaııl
çimsel, geometrik bahçeler ve peyzaj tasarımı önem kazandı. Doğal dünyadaki Sludias (11)73-), hondon's School of Orienı S Af rican Sludies'de düzenlenen bir se-
kaosu azaltarak, düzen ve uyum getirmek sabit fikir olacaktı. Dresden, Viyana minerde o n a y a çıktı. Derginin edıloryal tutumu, tamamen dünyadaki köylüler ve on-
ve St. Petersburg, Paris'ten sonraki gösteriş kentleriydiler. ların sorunlarına yöneliktir

İnsanlığın ayrıcalıktan yoksun çoğunluğu içıııdi'. ikuylülerl en iay rical ikazlarıdır.. Hiç-
bir toplumsal sınılın bu bir koşullar altında daüa uzıııı hir mücadele larilıi yoktur... Şim-
diye kadar akademik sureli yayınlar köylüleri çevresel unsur olarak değerlendirmiştir.
PUGACEV
Bizse bu dergiyi köylülerin merkezde olduğu bir yayın olarak sunuyoruz... 5

ı MODKRN AVRUPA'NIN en büyük toplumsal sınırını köylüler oluşturduğundan ve en Rusya gibi Kransa da. tarihçilerini çok zengin olan köylülükleri hakkında çalışmaya
! geniş ülkesi de Rusya olduğundan, en büyük köylü ayaklanmalarının Rusya'nın yönlendirdi. Çok eiltli bir Fransa'nın İktisadi ve Toplumsal Tarihi. Annalcs ekibinin
| merkezinde meydana geldiğini görmek şaşırtıcı değildir. Bolotnikov'ıın, 160(1-1607. ikinci kuşağına esin kaynağı oldu. Kn önemli cildi I,e Roy badurıc tarafından yazıldı,
I Sten'ka Razin'in 1(570-1671. Bulavin'ın 1707-1708 ve l'ugacev'inkı 1773-4. olmak badurıe'nın analizleri, zamansal dönemlere ayrılmış dört yüzyıl boyunca, ülke. nü-
üzere dört ayaklanma olmuştur. Aynı şekilde Sovyet. Rusya'da 1917-1921 yıllarında fus ve iktisat gibi unsurları birleştirmekleydi. On beşinci yüzyılın sonlarının "Kırsal
gerçekleşen iç savaşın en büyük unsuru köylülerin huzursuzluğuydu. Rönesans"ı. "Tüm Dünyanın Yıkımı"m izledi ve "İç Savaşların Sarsıntısı" ve Devrime
Kmclyan ivanoviç Pııgaeev (1726-1775) küçük toprak sahibi olan bir Kazak ve kadar varlığını sürdüren bir on yedinci yüzyıl ekosisleminin "Sürüklenme, Yeniden
kıdemli bir subaydı. Yıllarını ftski Müminler manastırında geçirdi ve bu yıllarda içi İnşa ve Kriz"ınden önce geldi. f i
kinle doldu. 1773'te Ural Nehri kıyısındaki Yaitsk'te. Avrupa'nın hemen sınırında, Fransa'nın kırsal kesimindeki isyanlar hakkında sayısız çalışma yapıldı: On al-
kendini İmparator III. Petro ilan ederek ve serflere özgürlük sözü vererek bir ayak- tıncı yüzyılın"kilise ondabirleri vergisi grevleri". Guyenne'dc (t."718) tuz vergisine
lanma başlattı. Volga eyaletleri boyunca yüz binlerce insan davasına katıldı. Köylü- karşı Piıauis ayaklanması. Uimousin-Perigord'da ( 1 5 9 1 1636-1637) Crotjuanıs7.
ler. Kozaklar, balta göçebe Başkırı.lar ve Kazaklarca bile desteklendi. Destekçileri Normandiya'da (1594-1639) Gaul/ers ve Nupieds, "Kırsal Kronde'mn Muamması"
koordinasyon eksikliğinden saldırgan çeteler haline gelerek bozuldular. (1648-1649). ve Provence'ıa (1596-1715) tekrarlanan ayaklanmalar. Kransa'daki
İlk önee Imparatoriçe. "L'affairc dıı Marquisdc Pugatvv"\ de. kellesine beş yüz köylü ayaklanmalarının ritmini. Rusya ve halta Çin'dekilere bağlama çabaları oldu. 8
rublelik düşük bir fiyat biçerek onu hafife aldı. Ancak fiyat kısa zamanda yirmi sekiz Provcnee'taki ayaklanmalar üzerine çalışan tarihçi, köylii isyanlarının toplum-
milyon rubleye çıktı. Volga'daki tüm kaleler bir süre için onun eline geçmişti. Puga- sal huzursuzluğun diğer biçimleriyle öriüşiüğiinü ortaya koymaktadır. Bu tarihçi
cev tüm direnenleri kılıçtan geçirerek Kazan'ı küle çevirdi. Kkaıeriııa'ntn öldürülen beş kalegorili bir isyan tipolojisi sunmaktadır:
kocasının maiyetini taklit eden hiciv niteliğinde bir mahkemesi vardı. Son kargaşa- 1. soylular ya da burjuvalar arasındaki hizip mücadeleleri.
dan iki yıl sonra Pugaeev'itı ana giieü Çariçin'de köşeye kıstırıldığında geldi. Pııga- 2. menu pcuplv(sıradan halk) ve refah içindekiler arasındaki mücadeleler,
eev Moskova'ya götürüldü ve parçalandı. 3. siyasi gruplardan birine karşı köylüler tarafından yapılan halk eylemi,
Yirminci yüzyılın ortalarına kadar hiçbir zaman köylülerin sayısal üstünlüğü 4. farklı köylü eylem grupları arasındaki mücadeleler.
tarih yazınına yansımamıştı. Köylüler ancak periyodik isyanları siyasi manzarayı 5. dışarıdaki faaliyetlere karşı tiım cemaatin orıak mücadelesi 9
bozduğu zaman kitaplarda yer alınışlardı. 1381'de İngiltere'deki Köylü Ayaklanması
Antropolojik çalışmalar özellikle verimlidir. Bu çalışmalar köylü hayatının ev-
ya da 1524-1525 yıllarındaki Almanya'nın Köylii Savaşı gibi olayların kitlelerin dev-
rensel. anımsanamayacak kadar eski niteliklerim açığa çıkartmaktadır. Sicilya orak-
rimci potansiyelini gösterdikleri varsayılarak. Marksist tarih yazarları tarafından
çıları. köylülerin Galway'den Galiçya'ya kadar yüzyıllardır söyledikleri şarkıları söy-
tercih edildiler. Gerçekte hiçbir köylü ayaklanması başarılı olamadı. Köylüler dine.
lerler:
toprağa, aileye ve anımsanamayacak kadar eski bir hayat biçimine derinden bağlı
Uç. ııç keskin orak
toplumsal güçlerin en tutucuları olarak gözükmekteydiler. Periyodik hımırkrı (öfke
Kır tamamen dolıı
boşalmaları) umutsuzluklarının infilakıydı. Talih ve talihsizlik döngüsü, onlar için
Tamamen mallarla dolu
herhangi bir toplumsal devrim düşüncesinden çok daha önemliydi. 4
Beylerin kevti için |ickrüi'|
Bu yeterli değildir serdik gücendirmez,
Güzel havai ne laılıdır
Ses duygunun bir yansıması gibi gelmelidir.
Tutruirii. Tuirıılrıı
Domuz cJörl sevdi Vo (tekrar)
Tüm doga sanattan ibarettir, sen bunu bilmezsin
Zengin ve yoksul, lıoyrnızluyuz hepimiz. 1 0
Bir fırsat bir yön, sen bunu görmezsin;
Bir uyum ve uyumsuzluk, anlaşılmaz
Görece kötülük ve evrensel iyilik
Ve gururun kini ve lıaia yapan aklın üzüntüsü
Resim erken ulaştığı doruğunu geride bırakmıştı. Fransa'da Nicholas Poussin
Tek bir gerçek açıktır ve o da her neyse doğrudur.^
( 1 5 9 4 - 1 6 6 5 ) , Claude Lorrain ( 1 6 0 0 - 1 6 8 2 ) ve Charles Le Brun'Un ( 1 6 1 9 - 1 6 9 0 )
klasik peyzaj ve mitolojik manzaralarını, J. A. Watteau ( 1 6 8 4 - 1 7 2 1 ) ve J. H.
Fragonard ( 1 7 3 2 - 1 8 0 6 ) tarafından resmedilen pastoral uçarılıklar izlemektey- Sonraları, lirik şiir dengeyi kurmak için kendini yeniden gösterdi: Robert
di. Godfrey Kneller'le ( 1 6 4 6 - 1 7 2 3 ) başlayan ingiliz toplumsal portre ekolü, Burns'ün ( 1 7 5 9 - 1 7 9 6 ) iskoç şiirlerinde, Christian von Kleist'ın ( 1 7 1 5 - 1 7 5 9 ) ,
Joshua Reynolds ( 1 7 2 3 - 1 7 9 2 ) ve Thomas Gainsborough'nun ( 1 7 2 7 - 1 7 8 8 ) F. G. Klopstock'm ( 1 7 2 4 - 1 8 0 3 ) ve genç Goethe'nin Almanca şiirlerinde, Jean
mükemmel çalışmalarıyla doruğa ulaştı, İki Canaletto ( 1 6 9 7 - 1 7 6 8 , 1724- Roucher ( 1 7 5 4 - 1 7 9 4 ) ve André Chénier'in ( 1 7 6 2 - 1 7 9 4 ) Fransızca şiirlerin-
1780) Venedik, Londra ve Varşova'nın gerçekçi manzaralarını bıraktılar. Ve- de... Düzyazı kurgusal olmayan tarzlara derinden bağlı olsa da, gerçek kurgu-
nedik'teki G. B. Tiepolo ( 1 6 9 3 - 1 7 7 0 ) gibi ender boy figürleri dışında, dinsel sal edebiyatın gelişmesine tanıklık etti. Bu konuda öncüler İngiltere'de ortaya
resimler azalmaktaydı. A. C. Boulle'ün ( 1 6 4 2 - 1 7 3 2 ) önderliğindeki Paris mo- çıktı. Robinson Crusoe'den ayrı olarak, rehber eserler Jonathan Swift'in Gulli-
bilyacıları abanoz, maun ve Hint ağacı gibi egzotik ithal mallarından yararla- ver'ın Gemileri ( 1 7 2 6 ) , Samuel Richardson'un Pamela'sı ( 1 7 4 0 ) , Henry Fiel-
nabiliyorlardı; Boulle mobilya kakma işi ve kakma işlemeli abanozda uzman- ding'in Tom Joncs'u ( 1 7 4 9 ) ve Laurence Sterne'nin Trisfram Sfuındy'siydi
laşmıştı. "XIV. Louis", "XV. Louis" ya da "XVI. Louis" gibi artık derhal ( 1 7 6 7 ) . Fransa'daysa, Voltaire ve Rousseau diğer yeteneklerinin yanı sıra ünlü
ianınan yaratıları, nihayet Grinling Gibbons ( 1 6 4 8 - 1 7 2 1 ) ve Thomas Chip- birer romancıydılar (Bkz. aşağıda).
pendale'nin (ö. 1779) çalışmalarında denklerini buldu. Güzel porselenler ge- Fransız, İngiliz ve Alman yazarların başı çekiyor olmalarına rağmen, oku-
nellikle Çin'den ithal ediliyordu. Saint Claude ( 1 6 9 6 ) ve daha sonraları yucu kesim hiçbir şekilde doğdukları ülkeyle sınırlı değildi. O zamanlar, Av-
Sevres'deki ( 1 7 5 6 ) Kraliyet imalathaneleri, Josiah Wedgwood'un ( 1 7 3 0 - 1 7 9 5 ) rupa'daki her eğitimli insan Fransızca okuyabiliyordu; önemli eserlerin yerel
"Etruria" imalathanesi ( 1 7 6 9 ) , Worcester ( 1 7 5 1 ) ve St. Ptersburg ( 1 7 4 4 ) ile çevirileri yaygındı. Örneğin, kültürel bir ilgisizlik konusunda birçoklarının ya-
Saksonya'da Meissen'dekilere karşılık gelmekteydi. İpek, gümüş ve diğer muh- nılgıya düştüğü Polonya'da, Lehçeye çeviriler katalogu, Robinson Crusoe
teşem eşyalar salonları dolduruyordu. ( 1 7 6 9 ) , Manon Lesfeo ( 1 7 6 9 ) , Handy d ( 1 7 8 0 ) , Gulliver ( 1 7 8 4 ) , Awaniuiy Arne-
Iii ( 1 7 8 8 ) , Historia Tom-Dîontı ( 1 7 9 3 ) adlı eserleri de içermekteydi. Oryanta-
Avrupa edebiyatı, yerel dillerin Latinceye kesin bir şekilde üsle gelmele-
list Jan Potocki gibi bazı Polonyalı yazarlar, hem yerel hem de uluslararası bir
riyle yeni bir döneme girdi. Drama, Fransız saray oyun yazarlarının (Pierre
okuyucu kitlesi için Fransızca yazıyorlardı.
Comeille ( 1 6 0 6 - 1 6 8 4 ) , Jean-Bapüste Poquelin (Moliere, 1 6 2 2 - 1 6 7 3 ) ve Jean
Racine ( 1 6 3 9 - 1 6 9 9 ) ) elinde bir sonraki yüzyıl için uluslararası bir model işlevi J. S. Bach'dan ( 1 6 8 5 - 1 7 5 0 ) W. A. Mozart'a ( 1 7 5 6 - 1 7 9 1 ) ve Ludwig van
görecek dil üsluplarını ve yapılarını benimsedi. Toplumsal ve ahlaki komedi Beethoven'e ( 1 7 7 0 - 1 8 2 7 ) kadar Avrupalı müzisyenler klasik repertuarın te-
geleneği ingiltere'de Restorasyon komedi yazarları ve Richard Brinsley Sheri- mellerini sağlamlaştırdılar. Klasik repertuarın ana bölümlemelerinin hepsini
dan ( 1 7 5 1 - 1 8 1 6 ) ; Fransa'da Pierre Augustin BeaumaTchais ( 1 7 3 2 - 1 7 9 9 ) ve çalışıyorlardı: Enstrümantal, oda, orkesua ve koro... Genellikle kendinden ön-
İtalya'da Carlo Goldini ( 1 7 0 7 - 1 7 9 3 ) tarafından sürdürüldü. ceki Barokla karıştırılmasına rağmen, bu müziğe sürekli cazibesini veren çok
özel ritmik bir enerjiyle kendini belli eden bir tarz geliştirdiler [SONATA].
Siir, sert biçim ve stil açısından beceriye karşı aşırı hassastı. İngilizce şiir,
Ayrıca dinsel olanla dünyasal olan arasındaki dengeyi de korumaktaydılar. Bu
John Milton ( 1 6 0 8 - 1 6 7 4 ) , J o h n Dreyden ( 1 6 3 1 - 1 7 0 0 ) ve Alexander Pope
Bach'ın kan ta lalarında, Mozart'ın Requem'inde ( 1 7 9 1 ) ve Beethoven'in M I S S Ü
( 1 6 8 8 - 1 7 4 4 ) üçlüsünün egemenliği altındaydı. Pope'un, Essay on Criticism
Solemnis'inde ( 1 8 2 3 ) ve Bach'ın konçertolarında, Mozart'ın kırk bir ve Beetho-
( 1 7 1 1 ) ve Essay on Man'in ( 1 7 3 3 ) epik beyitlerinde yer alan entelektüel söylev-
ven'in dokuz senfonisinde örneklendirilebilir. Bach, Mozart ve Beethoven'e ek
ler, kendi kuşağının ateşini ve ilgilerini ortaya koymakla son derece anlamlıdır:
olarak Johann Pachelbel ( 1 6 5 3 - 1 7 0 6 ) , G. P. Teleman ( 1 6 8 1 - 1 7 6 7 ) , G. F. Ha-
eııdel ( 1 6 8 5 - 1 7 5 9 ) ve Josef Haydn ( 1 7 3 2 - 1 8 0 9 ) ilk sırada yer aldılar. Onların
Yazıdaki gerçek kolaylık sanattan gelir, şanstan değil.
zamanında İtalyanlar, J.-B. Lulli ( 1 6 3 2 - 1 6 8 7 ) , Arcangelo Corelli ( 1 6 5 3 - 1 7 1 3 ) ,
Dans etmeyi öğrenenler kadar kolay hareket edenler gibi.
Alessandro Scarleııi ( 1 6 6 0 - 1 7 2 5 ) , Tommaso Albinoni ( 1 6 7 1 - 1 7 5 1 ) ve Antonio
Vivaldi ( 1 6 7 5 - 1 7 4 1 ) Almanlar kadar etkiliydiler. Danimarkalı Dietrich Buxte-
hude ( 1 6 3 7 - 1 7 0 7 ) , Fransız François Couperin ( 1 6 6 8 - 1 7 3 3 ) ve j. P. Rameau Beethoven, eseri Ouaricl in C slıarp ıninor. Opus 131) (1826) en güzel çalış-
( 1 6 8 3 - 1 7 6 4 ) ya da Londra'da Westminister Manastırının orgcusu Henry Pur- ması olarak değerlendirmiştir. Bu çalışmada, sonatın içinden geliştiği unsurların her
cell de (yaklaşık 1 6 5 9 - 1 6 9 5 ) aynı şekilde etkiliydiler. Avrupa müziğinin ana birini yorumlar: Bir açılış fiigü. lek temalı bir şkerzo. varyasyonlarla bir baş arya ve
enstrümanı keman, Cremonah Antonio Stradivari ( 1 6 4 4 - 1 7 3 7 ) tarafından mü- ara l u g d r bir "sonat içinde sonat". Buna "insan deneyiminin bir döngüsü" ve "bir
kemmelleştirildi. Piyano 1709 yılında Padovalı B. Cristofori tarafından icat A v r u p a müziği mikrokozmosu" denilmiştir.
edildi. Opera müzikli konuşma şeklindeki ilk evresinden W. C. Gluck'un 1750'dcn 1827'ye kadarki z.aman diliminde Haydn. Mozart ve Beethoven, hep-
( 1 7 1 4 - 1 7 8 7 ) bütünüyle müzikal dramalarına doğru gelişti {CANTATA) [MU- si de sonat formunda yüz elliden fazla senfoni, yüzden fazla piyano sonatı, elliden
S1KEİ [OPERA] [STRAD], lazla telli çalgı kuarteti ve sayısız konçerto bestelediler. Bu çalışmalar klasik reper-
tuarın özünü oluşturmaktadırlar.

SONATA
STRAD
SONATA köken olarak "söylenen" değil, "seslendirilen" müziği ifade ederdi. Ancak
on sekizinci yüzyılda, hemen her enstrümantal müziğe hakim olacak özel bir kompo- l,l<; MÜSSIK, "Mesih", tüm unvanların en saygın olanıdır: Anumius Stradivarıus Cm-
zisyon biçimi için kullanılmıştır. Sonat biçimi llaydn'dan Ylahlcr'e klasik bestecilerin monensis Pacicbai Anıw 1770. Antonio Slradivari'nin (yaklaşık 1644-1737) ölü-
çalışmalarında belli başlı bir yer işgal elti. Önceki dönemin polilönik tarzıyla çclışc- münden yaklaşık kırk yıl sonra halen atölyesinde bültınan on kemandan biriydi ve
cekLi; sonraki modem tarzların tepki göstereceği gelenekleri bir bütün halinde ken- oğulları tarafından I 7 7 ö ' t e Kont Cozio di Salabue'ye satıldı. On iki yıl boyunca mü-
dinde toplamıştı. Sonatın iki yönü vardır, besteleri ölçülerin biçimsel ardıllıklarına zik öğretmeni Kransız Delphin Alard'ın (1815-1888) elinde bulunması dışında, " i l
ayırmak ve homofonik armoniye özen göstermek (TON). Salabue" yalnızca tacirlere ait oldu (Tarisio. Vtıillaume ve W. II. Mills). Tarisio her
Sonat formunda tek bir başlangıç noktası yoktu. tiski bir tezahürü keman, zaman onu arkadaşlarına göstereceğine söz verdi, fakat bunu hiçbir zaman yapma-
kornet ve allı trombon için Gabrieli'nin sonata piano /iorte'siydi (1597). Ancak dört dı. Arkadaşlarından biri "Tıpkı Vlcsih gibi" demişti "her zaman vaat edilir, hiçbir za-
moıjvcmcnı halinde pekiştirilmesi. Bolognalı AreangeloCorelli'nin (1653-1713) çalış- man gerçekleşmez". 1
masına kadar ortaya çıkmadı. C. l>. Is. Bach'ın (1714-1788) klavye için olan kompo- Çok az çalınan enstrüman, nemlendirilmiş kabında Oxford Ashmolean Müze-
zisyonlarında gelişti ve l l a y d n ve Mozart tarafından mükemmelliğe ulaştırıldı. J. P. s i n d e gerçek bir mükemmellikle durmaktadır. Gözünü dikip bakınca olağan üstü bir
Rameau'nun Trailö d'harmonte'sinde (1722) teorik temellerine göndermeler olduysa şey değildir, liski zamanların "Uzun Stradları" dışında, 3 5 6 mm uzunluğunda bir
da. sonatın en büyük yorumcusu Beethoven'in ölümünden yirmi yıl sonra. Cari gövdesi vardır. Düz işlemeli bir ön kısmı, sivri köşeleri, sade süslerle işlenmiş kenar-
' Czerny'nin School ol'h'acticat ûımposiıion'm (1848) kadar tam olarak yorumlana- ları, meyilli f-oyukları ve ateş rengi cevizden iki panelli arkası vardır. Şeceresi sade-
madı. ce Slradivari'nin eşsiz verniğinin turuncu-kahverengi parlaklığıyla açığa çıkmakta-
dır. Onu bir kez çalan Joachim "görkemi ve sevimliliği" birleştirdiğini söylemiştir. 2
konvansiyonel sanat formu, müzikal çalışmayı dört zil ölçüye böldü. Açılış Al-
Diğer şeyler aynı kalmak üzere, telli bir çalgının ses perdesi kalitesinin anahtarı ge-
/t^To'sunun, hızlı tempoda, opera uvertürleriyle paralellikleri vardır. İkinci yavaş öl-
nellikle cilasında yatar. Çok sert bir vernik çirkin metalik bir ses üretir: çok yumu-
S çü Barok aria da «ıpo'dan kaynaklanır. Genellikle mlmıct ve t c/o olan üçüncü ınoo-
şak bir vernik rezonansı azaltır. Sanatının her kolunda bir usla olan Stradivari yük-
i i r m e m ' ı n temeli dans süitidir. Final, açılışı hatırlatan bir analılar ve tempoya
sek esnekli ve aynı zamanda dayanıklı bir vernik buldu. Benzersiz ününün sürekli
| döner. Dörı moııvcmcnl'm her biri melodik perdelerin sunumunu içeren standart bir
artışı bundandır.
! model, onların armonik oluşumları ve sonunda bazen ilgili bir cuda ya da "haiırlai-
Keman geç dönem Rönesans balyasında ortaya çıktı. Altı-ıelli viyola ailesin-
! ma"yla beraber özetlerini izler.
den, daha özel olaraksa. rebap ve lira da braccio'dan gelir. Çok yönlü bir çalgıdır.
i llomofoni polifoninin karşılıdır. Bileşik notaların melodik ya da ritmik bağım-
Keman, viyola, çello ve ikili bas telli çalgılar grubunun doğal lideriyken, güzel melo-
I sizliği olmayan bir akorlar dizisine dayalı mıizık tarafından, ilahi ezgisi gibi. lanım-
dik kalitesi solo amaçlarına da uygundur. Vaygın "keman" olarak, canlı dans müziği-
j lanmışlır. Bu nedenle klasik armoni, polifonık surelinin karşıtıdır. J. S. Bach'ın l,eip-
ne kolaylıkla uygulanır. Küçük, taşınabilir ve görcce ucuz olduğundan, kısa zaman-
zig'deki boş bir kilisede Tüg Sanatı"nı (1750) bestelediği manzara polifonik
da hem Avrupa popüler müziğinin hem de "klasik" müziğinin evrensel beygiri haline
dönemin geçişini simgelemektedir. Beethoven'in son beş kuartetini bitirme mücade- gelmiştir. Tirol'deki Jacop Sıaıner haricinde keman yapan ustaların. Bresciah Mag-
lesi içindeki bıkkın, fakat yüceltilmiş manzarası homofoninin doruğu olarak kabul gini'den. Cremonalı A m a l i ve Stradivari ve Venedikli Guarnerı'ye kadar hepsi İtal-
edilir. ya ndır.
Amerika'dakı Cizvit misyonlarına yöneltti. Birader Junipero Serra ( 1 7 1 3 -
Keman çalma sanatı. Leopold Mozart'ın vc G. B. Vioiu'nınkiler de dahil olmak
1784) tarafından başlatılan ve San Diego'daıı San Fransisco'ya uzanan Kalifor-
üzere, sistematik ekilim yöntemlerinin gelişmesiyle büyük ölçüde ilerlemiştir. 179ö
niya1 daki yirmi bir güzel Fransisken misyon halkası, çevrelerini kuşatan el
yılında açılan Paris Konseraıuarı. Prag (1811). Brüksel (1813), Viyana (1817). Var-
değmemiş bölgelerde bu güne dek ruhani bir teselli oldular. Vatikan, Avru-
şova (1822). Londra (1822). Sl. Petersburg (1862) ve Berlin'deki (1869) benzerleri- pa'da Kilise devletlerinin giderek artan merkezden uzaklaşma eğilimleriyle baş
nin öneüsüdür. edemiyordu. Bir Papa, XI. Innoeentius ( 1 6 7 9 - 1 6 8 9 ) , 1688 yılında XIV. Louis'i
On dokuzuncu yüzyılın rinalarından yirminci yüzyılın ortalarına kadar keman rcgalia anlaşmazlığında Avignon'u işgal ettiği için onu gizlice aforoz etmeye
çalmanın dikkat çekici özelliği. Doğu Avrupalıların bu konudaki belirgin üstünlüğüy- zorlandı. Bir başkası, IX. Clemeııs ( 1 7 0 0 - 1 7 2 1 ) , hakkında iyi düşündüğüJan-
dü. Fenomen büyük olasılıkla Yahudi ve Çingeneler arasında keman çalma geleneği- senizmi yasaklayan Unigcnitus De i /ilius Fermanını ( 1 7 1 3 ) çıkartmak üzere
ni. daha biiyiik bir olasılıkla da. siyasal açıdan baskı altındaki ülkelerde müzik yap- köşeye sıkıştırıldı. Özellikle Jansenistlerin Oratorie tarikatına mensup bir sem-
manın özel statüsünü yansıtır. Ne olursa olsun. Niecolo Pagan ini (1782-1840) uzun patizanı olan Pasquier Quesnel'in Rc/Ic.xïcms mora les'ine yöneltilen ferman, yıl-
bir zaman için, Doğu Avrupalı. Yahudi veya her ikisinin dışında "büyüklerin" ilki ve larca Fransız düşüncesini bölen bir protesto fırtınasına neden oldu. Bu,
sonuncusu oldu. Viyanalı .loseph Joachim (1831-1907} ve Sl. Pelersbtırg Okulunun 1724'te Hollanda'da Katolik saflarında hizipleşmeye ve Utrecht Başpiskoposu-
açılmasına yardım eden Lııbliııli bir Polonyalı olan llenryk Wieniawski (1835-188(1). nun Kadim Hollanda Kilisesini kurmasına yol açtı. Almanya'da J. N. voıı
Kreısler. Vsaye ve Szigelı'den lleil'iiz Milslein, Oistrakh. Szeryng ve Isaae Sıern'ogi- Honıheim'ın (Febronius) Roma'nm merkezileştirici güçlerini radikal olarak
den kusursuz bir zincirin ilk halkaları oldular. Hepsi "Strad'larını çaldılar Ne yazık azaltarak Katolik ve Protestan uzlaşmasını hedefleyen bir bildirisiyle, 1763 yı-
ki "Mesih", kaderi dinlenmek değil görülmek için çizilmiş olan çok ender Slradıvari- lında bir hareket başladı. Vaıikan Polonya'da, Kilise hiyerarşisine Rusya'nın
Icrden biridir. egemen olmasıyla etkili denetimini kaybetti.
Tüm bu tartışmalarda, kendilerini Papadan daha papacı gösteren Cizvitler
büyüyen bir sıkıntı kaynağı haline geldiler. İlımlılığı Voltaire tarafından alışıl-
madık bir şekilde övülen XIV. Benedictus ( 1 7 4 0 - 1 7 5 8 ) , onların işleri hakkında
Biçimsel din önceki genel durumunda kaldı, Avrupa'nın din haritasında bir soruşturma başlattı. Geniş kapsamlı para kazanma çalışmalarını sürdürme-
önemli ölçüde değişiklik olmadı. Kurumlaşmış kiliseler hoşgörü ve hoşgörü- leri ve lier ne pahasına olursa olsun din değiştiren insanları kazanmak için yer-
süzlük konusundaki sert devlet yasalarına göre işlemeye devam eni. İmzalan- li inançları benimsemeleri nedeniyle suçlandılar. 1759'da Portekiz'den, 1764'te
mış antlara sahip olan ve Litiz uygunluk testlerini geçen resmi dinin üyeleri Fransa'dan ve 1767'de de İspanya ve Napoli'den kovuldular. XIII. Clemens
lerfiler kazanıyorlar, yeminli olmayanlar ve o dine mensup olmayanlar fiilen ( 1 7 5 8 - 1 7 6 9 ) sini ut sunt, aut non sim (belki oldukları gibidirler, veya öyle ol-
zulüm görmeseler de yavaş yavaş yasal bir zindana giriyorlardı. Katolik ülke- maya son verirler) şeklindeki sözleriyle topluluğa destek oldu. Atıcak Katolik
lerde, Proiestanlar genel olarak sivil haklarından yoksun bırakılıyorlardı. Pro- güçlerinin resmi bir iptal talebinin gölgesinde seçilen XIV. Clemens ( 1 7 6 5 -
testan ülkelerde de Katolikler aynı kaderi paylaşıyorlardı. Büyük Britanya'da 1774) sonunda razı oldu. 16 Ağustos 1773 tarihli kısa Dominus ac Rcdemptor
İngiltere Kilisesi ve Iskoçya Kilisesi, hem Roma Katoliklerin! hem de kendi nosier talimatıyla, İsa'nın cemaatini artık kurucularının amaçlarını takip etme-
meleri nedeniyle feshetti. Bu durum, Rus İmparatorluğu dışında Avrupa'nın
Protestan ayrımcılarını resmen yasakladılar, isveç, Danimarka ve Hollanda'da
tüm ülkelerinde etkisini gösterdi. Özellikle seküler okul ve üniversiteler için
da benzer yasaklamalar uygulandı. Rusya'da tanınan tek kilise Rus Ortodoks
büyük olanaklar yaratırken, Katolik eğitim ve misyon faaliyetlerini kaosa sü-
Kilisesiydi. Dinsel heterodoksinin en yüksek oranda olduğu Polonya-
rükledi.
Litvanya'da kısıtlamalar yine de artmıştı. Socinianlar İsveçlilerle, işbirliği iddi-
ası nedeniyle 1658 yılında sürüldüler. 1718'de Katolik olmayan herkes meclis- Dönemin dehşeti 1685'te, XIV. Louis'nin Nantes Fermanını hükümsüz
ten çıkartıldı. 1764'te Yahudiler Parlamentolarını kaybettiler, fakat kahal ya da kılması ve Fransız Protestanlarınm sürgüne gönderilmesiyle ortaya çıktı (Bkz.
yerel cemaatlerini kaybetmediler. Rus propagandası, konumları Rusya'daki aşağıda). Ancak genel olarak takibatın hızı yavaşlıyordu. Birçok ülkede hoşgö-
rüsüzlük kanunlarına uyulmadığı gözlenmekteydi. Konformist olmayanlar ar-
Katoliklerinkinden gözle görülür derecede iyi olan Polonyalı Ortodoksların
tık var oldukları her yerde açığa çıkıyorlardı. İngiltere'de tüm Protestanlara
kötü durumlarından şikâyete başladı. Rus propagandası iddia edilen Lutherci
hoşgörü gösterilmesi taraftarı güçlü bir düşünce grubunu tanımlamak için ye-
zulmü alevlendirdi.
ni bir ad türetildi: Latitudinaryanizm. Her cemaati bağımsız sayan kilise idare
Roma Katolik Kilisesi artık Protestan topraklarını geri almaya çabalaya-
sistemi taraftarları, diğer bir deyişle "Bağımsızlar", ilk olarak şapellerinin her
mayacağı bir tekdüzeliğin içine girmiştir. Enerjisinin çoğunu dışarı, özellikle mahalle kilisesinden en az beş mil uzağa yerleştirilmesi koşuluyla 1662'de or-
de Kuzey Amerika, Çin, 1715'e kadar Japonya, Güney Hindistan ve Güney taya çıktılar. George Fox'un ( 1 6 2 4 - 1 6 9 1 ) ünlü kariyerini müteakip, Dostlar
Topluluğu ya da "Quagueriar diğer muhalifleri gibi 1689'daki Hoşgörü Kanu-
poslarını zayıflattığı kadar zayıflatıl. Hasidicm ya da "Dindar Olanlar" sinagog-
nuyla ibadet haklarını kazanana kadar sayısız şehit verdiler. Genel Muhalifler
ların kuru biçimselliğine karşı çıkarak, kendilerini soydan geçen saciciiîî veya
Kitlesi (Bağımsızlar, Presbiteryanlar ve Baptistler) 1727'de Londra'da örgütlen-
"din adamlarının" idaresindeki klanvaıi cemaatlere ayırdılar. Hıristiyan meto-
diler. Moravya Kilisesi Hollanda'da, İngiltere'de ve Saksonya'daki Herrnhut de-
dizminden aşama ve kültür bakımından çok uzaktılar, fakat mizaç olarak ya-
neysel cemaatinde ( 1 7 2 2 ) yeniden ortaya çıktı. On sekizinci yüzyıl hareket
kındılar. Kıyafet ve yemek alışkanlıklarında, orıodoks Yahudi kurallarına ta-
tarzı, birçok on sekizinci yüzyıl kanununa karşıt olarak, hoşgörü taraftarıydı. mamen bağlı olmalarına rağmen, bir kez daha, hareket kitlelerin şevki, neşeli
Yaradancılık inancına sahip olanlar, muhalifler, hatta dini jokerler için bile müzikleri ve ruhaniyetin canlanışıyla dikkat çekti.
doğru bir iklimdi. Voltaire, "onlar, Tanrı her zaman büyük taburların tarafın-
Avrupa'nın toplumsal tavırlarında kararlaştırılmış bir değişim aynı dere-
dadır, derler" diye yazmıştı [MASON].
cede önemliydi. İnsanlar, yasaları değiştirmek yoluyla bir sonraki dönemin sı-
Kurumlaşmış Kiliselerin ataletine tepki olarak değişik karşıt dinsel akım- nırlamalarına, dinsel otoritelerin bir zamanlar empoze edebildikleri tavır ve
lar meydana geldi. Katolik dünyasında Miguel de Molinos'un (yaklaşık 1640- üslup normlarını göz ardı etmek yoluyla olduğu kadar fazla tepki göstermedi-
1697) Dinginciliği gerçek bir kaygıya yol açtı. Günahtan sadece tam bir ruhani ler. Bir sonraki yüzyıl, 1660'larda hâlâ hâkim olan Calvinci ve Cizvit püriıa-
edilgenlik durumunda kaçılabilecegini düşünen tarikatın kurucusu, Roma'da nizıııine kesin bir karşıtlıkla, sanatsal hassasiyetin keskin yükselişini ve ahlaki
hapisteyken öldü; kitabı Ruhani Rehber ( 1 6 7 5 ) ise Cizvitler tarafından sapkın kısıtlamaların keskin düşüşünü izledi, "Zarafet Çağı" hafif tereddütler çağıyla
olmakla suçlandı. Lutherci âlemde, P. j. Spener'in ( 1 6 3 5 - 1 7 0 5 ) imamcılığı da el ele gitmekteydi. Bir yanda yüksek sınıflar ve taklitçileri zarif hayata daha
benzer karışıklıklara neden oldu. Müminin evrensel papazlığını ilan eden ku- önce hiçbir zaman olmadığı kadar alıştılar; Lüks ve zarafet kıyafetlerinde, sa-
rucusu, Kitabı Mukaddes okumak için ibadet halkaları uygulamasını getirdi; raylarında, mobilyalarında, müziklerinde ve koleksiyonlarında, her yerde gö-
kitabı Pia Desideria ( 1 6 7 5 ) kalıcı bir hareketin temel taşı oldu. Hale Üniversi- rülmekteydi. Aynı zamanda tüm sınıflarda toplumsal, özellikle de cinsel
tesi bu tarikatın merkeziydi. âdetlerde belirgin bir gevşeme vardı. Zamanla cinsel serbestliğe sadece hoşgö-
Anglikan dünyasında, John Wesley'in ( 1 7 0 3 - 1 7 9 1 ) Metodizmi İngiltere rü gösterilmekle kalmadı, aynı zamanda bu gösterişçilik haline geldi. Uzun bir
Kilisesi'ni parçalamakla tehdit etmiştir. Wesley, Oxford'taki "Kutsal Kulüp"ünün Reform döneminden sonra, herkes istediği takdirde bir kere daha kendisini
öğrencileri için ruhani bir Metot yarattı ve Herrnhut'u ziyaret etti. Britanya kaptırarak hareket etmekte özgürdü. Sağlığı ve mali durumu uygun herkes
Adalarının en uzak köşelerini dolaşarak geçen gezici vaizlik hayatı, umursan- için giyimde, eğlencede, oburlukta ve flörtte aşırılık olağan bir hale gelmişti.
mayan kitleleri şevkle aLeşledi. Ancak piskoposluğu reddetmesi bir kopuşa ve İnsanlar, peruka ve kabarık iç etekleriyle, düzenlenen bahçelerle, boyanmış
1785 te Londra'da toplanan ilk Metodist Konferansına neden olacaktı. Kardeşi porselenlerle ve pudralanmış ferçlerle övünüyorlardı. Dinin yeniden canlanışı-
Charles Wesley ( 1 7 0 7 - 1 7 8 8 ) mükemmel ritmleri dönemlerin değişen tonları- nın değerinin artmasına yardım eden de hiç kuşkusuz bu toplumsal havaydı.
nı çok güzel şekilde ifade eden dahi bir Anglikan ilahi yazarıydı. Ancak bu, Aydınlanma filozoflarının patlamasını sağlayan entelektüel hoşgö-
rünün sınırlarını da genişletti [EROS],
Metodizm, sadece dini değil aynı zamanda ulusal bir uyanışa da büyük
ölçüde esin kaynağı olduğu düşünülen Galler'de özellikle güçlü kökler salmış-
tı. 3 Ocak 1743'te toplanan ilk Galler Metodist Cemiyeti, İngiltere'deki ilk
benzerinin önünde gitmekteydi. Calvinci teolojileri Presbıteryanizme çok ben- EROS
zer bir doğrultuda gidecekti. Aynı zamanda, Llandowror'un rektörü Revd Grif-
fith Jones tarafından örgütlenen Circulating Schools; William Williams'in "ÇKVRİLMRMİŞ kıç bırakmadı" denirdi. Saksonya Seçici Prensi ve Polonya Kralı Krı-
( 1 7 1 7 - 9 1 ) Gal dilindeki mükemmel ilahileri, "Williams Pant y Celynh"; "Gal- edrich Augustus, Fransa Mareşali Marıırice de Saxe'ın da aralarında yer aldığı
lcr'in Kudüs"ü, Llangeitholu Daniel Rowland ( 1 7 1 3 - 9 0 ) tarafından başlatılan (1696-1750) yaklaşık üç yiiz çocuğun babasıdır. Mükemmel aşk maceraları hem Ka-
yüceltilmiş vaaz geleneği, modern zamanlarda Gal dili ve kültürünün varlığını tolik zevkine hem de hayret verici dayanıklılığına kanıt gösterilir. 1 Karısı Bayreulhlü
sağlayacak olan araçları oluşturdular. Llanjair, Cwm, Rhondda ya da Blaen- hlbcrdine'nin dışında, bir cariyeler grubu besledi; resmi, gizli, çok gizli. Maurice de
weni'in nağmelerinde tam bir uyum içinde yükselen bir Galler kilise korosunu Saxe, Königsmarck'ın İsveçli Kontesi Aurora'nm oğluydu; erkek üvey kardeşi, Koni
duyan hiç kimse, milli gurur ve ruhani yüceltmenin ne anlama geldiğini de- Rotowski Buda'da kaçırılan bir Türk kızı olan Fatma'nın oğluydu; üvey kız kardeşi.
ğerlendirmeden edemez. Hvvyll ya da Galli Metodistlerin çabalarının, o zaman- Kontes Orzelska. Varşovalı bir şarap tüccarının kızı Henriette Duval'in çocuğuydu.
lar Avrupa'nın önde gelen entelektüel çevrelerindeki hâkim eğilim olan Aydın- Resmi listede Kontes d' Ksterle'ı Madam Teschen, Madam I loym. Madam Coscl, Ma-
lanma mizacına tamamen karşıt olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. ria, Kontes Denhoff Lakıp etmekteydi, fakat isLisnai olarak Drcsden'deki eski Britan-
ya büyük elçisinin eski metresi listede değildi. Siyasi rizikoları da sperm hayvancık-
Yahudi dünyasında, Baal Shem Tov'un ( 1 7 0 0 - 1 7 6 0 ) Hasidizmi, Podol-
ları kadar güzel hedeflenseydi, Friedrich Auguslus büyük bir kral olabilirdi. 2
ya'daki Miedzyböz'un Bcshf'i , Polonyalı hahamları Wesley'in Anglikan pisko-
Aydınlanma, Kant'a göre, Avrupa uygarlığının, "insanlığın kendini sıkıntıya
ce doğal dinin, doğal ahlakın ve doğal hukukun kurallarını ortaya koyabildiği
sokan azınlığın dışına taştığı" sıradaki gelişme dönemidir. Daha basitçe, Avru-
kanısına neden oldu. Sanalla da, yalnızca katı kuralların ve simetrik şekillerin
palıların "ağırbaşlılık çağı"na ulaştıkları söylenebilir. Ortaçağ Hıristiyanlığının
her Güzel'in ortak olmasının gerektiği doğal düzene ifade verebileceği kavra-
ebeveyn olarak görülmesi ve Avrupa seküler kültürünün Rönesans'ta doğan
mına yol açtı. Güzellik düzendi ve düzen güzeldi. Klasisizmin gerçek ruhu işte
bir çocuk olarak görülmesi güçlü bir metafordur. Çocukluk, ebeveynin gele-
buradaydı.
nekleri, dini geleneğin ağırlığı ve aile tartışmaları yüzünden sıkıntılı geçmek-
Aydınlanma felsefesi öncelikle bilgi kuramı (ya da ne bildiğimizi nasıl bi-
teydi. Ana erişim kişinin kendi için düşünme ve hareket etme yeteneği yani
liyoruz) demek olan epistemolojiyle ilgilendi. Burada, tartışma üç Britanyalı
"aklın özerkliğiyle" geldi. Fakat çocuk, aileden birçok tehdit almayı sürdürü-
tarafından temellendirildi: İngiliz John Locke ( 1 6 3 2 - 1 7 0 4 ) , İrlandalı Piskopos
yordu.
George Berkeley ( 1 6 8 5 - 1 7 5 3 ) ve bir süre için Paris'teki Britanya Büyükelçili-
Belki de Aydınlanma, en iyi şekilde ancak "aklın ışığının" aydınlatmaya ği'nde sekreter olan İskoç David Hume ( 1 7 1 1 - 1 7 7 6 ) . Ampirikler olarak hepsi
çalıştığı karanlığa başvurularak anlaşılabilir. Karanlık temel bir insani ihtiya- de insan davranışlarına gözlem ve tümdengelim gibi bilimsel yöntemlerin uy-
cın karşılanması için filozoflar tarafından kabul edilen şekliyle din tarafından gulanması gerektiğini kabul ediyorlar ve böylece çağdaşları Alexander Pope'un
değil, Avrupa Hıristiyanlığının kabuklaştığı düşünceden uzak, rasyonel olma- talimatını da kabul ediyorlardı:
yan, tüm dogmatik tavırlar tarafından oluşturulmuştur. Bağnazlığı, hoşgörü-
süzlüğü, batıl inancı, aldatmayı ve fanatikliği içeren bu tavırlar, dönemin en Kendini bil, inceleyecek bir Tanrı olmadığını farz et,
alçaltıcı sözcüğü olan "şevkle" özetleniyordu. Fransızların hareketi adlandır- İnsanlığın gerçek araştırma konusu İnsandır. 4
dıkları şekliyle Lumières geniş bir konu yelpazesi içeriyordu: Felsefe, bilim ve
doğal din, iktisat, siyaset, tarih ve eğitim. Locke'un ünlü eseri İnsan İdrakine İlişkin Deneme ( 1 6 9 0 ) , insan zekâsının do-
Rasyonalizmin gelişimini teşvik eden özel entelektüel mekânlar her yerde ğuşta boş (bir tabula rasa) olduğu önermesini geliştirdi. Bu nedenle bildiğimiz
bulunmuyordu. Bir yanda birbirine rakip dogmaları uygun bir düşünce çatış- her şey, ya dış dünyadan veri toplayan duyular yoluyla ya da zihnin iç çalışma-
ması oluşturan Katolik ve Protestanların varlığım, öte yandaysa rasyonel bir di- larından veri elde eden yansıtma yeteneği yoluyla kazanılan deneyimlerin
yalogun başlatılabileceği bir miktar hoşgörü gerektirmekteydi. On yedinci yüz- meyvesidir. Locke'un önermesi, Fransa'da, Traité des Sensations adlı eserinde
yılda bu mekânlar sadece üç ya da dört yerde bulunabiliyordu. Böylesi ( 1 5 7 4 ) cansız bir heykelin duyularını kazanması yoluyla canlanması analojisi-
koşullar, Cizvitlerin Ortodokslarla, Yahudilerle ve birkaç radikal mezheple ka- ni kullanan Abbé Condillac ( 1 7 1 5 - 1 7 8 0 ) ve L'Homme machinc'de ( 1 7 8 4 ) kök-
rıştığı Polonya-Litvanya'da mevcuttu, Katolik ve Protestan kantonlarda düşün- ten maddeciliğiyle, manevi olanın varlığını tamamen yadsıyan Julien Offray de
celerin karşılıklı değişimlerinin her zaman mümkün olduğu isviçre'de bir dere- la Metırie ( 1 7 0 9 - 1 7 5 1 ) tarafından geliştirildi. Piskopos Berkeley sadece zihin-
ceye kadar bulunmaktaydı. Geniş Anglikan geleneğinin muhalif görüş açılarını lerin ve zihinsel olayların var olabileceğini iddia ederek diğer uç noktaya gitti.
koruduğu İngiltere'de ve Iskoçya'da vardı. Bunların da ötesinde bu koşullar, ye- insan Doğasının Bilimsel İncelemesi (Treatise of Human Nature) ( 1 7 3 9 - 1 7 4 0 )
rel kaynaklarına J. J. Scaliger ve René Descartes'tan Spinoza, Shaftesbury, Le adlı eserinde kavrayış, tutku ve ahlakı rasyonel bir araştırmaya labi tutmaya
Clerc ve Bayle'e kadar uzun bir entelektüel mülteciler silsilesi eklenen Hollan- çalışan Hume, rasyonel inanç olasılığını yadsıyarak bu tartışmayı bitirdi. On
da'da mevcuttu. Leyden, "Batavya'nın Atina"sı, Amsterdam Avrupa'nın "Koz- sekizinci yüzyıl rasyonalizmi buna rağmen i rrasy on elliğin tamamen mantıksız-
mopolit Kenti" ve La Haye Aydınlanmanın ana laboratuvanydt. Fransızların lık olmayabileceği sonucuna vardı.
başlangıçtan itibaren göze çarpmasına ve Fransızcanın linguafranca olarak be- Ahlak felsefesi alanında, dinsel ve entelektüel düşüncenin birkaç kolu ya-
nimsenmesine rağmen, Fransa'nın kendi yerel koşullann gevşediği on sekizinci rarcılığın nihai hedefine doğru yönlenmişti. Rasyonalistler ahlaki ilkeleri, insa-
yüzyıl ortalarına kadar ana faaliyet sahnesi haline gelmedi. Baş şahsiyetlerden nın durumunu geliştirmesindeki yararları yoluyla yargılamak egilimindeydi-
biri olan Voltaire, İsviçre'ye ya da İsviçre sınırına yerleşmeye mecbur bırakıldı. ler. Bu eğilim Locke'da zaten bulunmaktaydı. Bazı yönlerden filozofların en
radikali olan Baron d' Holbach ( 1 7 2 3 - 1 7 8 9 ) en büyük zevke neden olan şeyin
Temel kavram (lumen naturelle yani "aklın doğal ışığı") Melanchton'un
erdem olduğu hedonist bir ahlakı savunmaktaydı. Sonraları mutluluk, kişisel
çalışmalarından biri olan. De lege naturae'ye ( 1 5 5 9 ) ve Melanchthon aracılığıy-
olmaktan çok toplumsal bir erdem olarak görüldü. Sadece bireysel refah değil,
la Cicero ve Stoacı filozoflara uzanmaktadır. Bu nedenle Leyden'deki Joost
toplumsal uyum da amaç haline geldi. 1776'da genç Jeremy Bentham (1748-
Lips'in (Lipsius, 1 5 4 7 - 1 6 0 6 ) Stoacı metninin çevirisi bir dönüm noktası ola-
1832) rehber ilkeyi "doğru ve yanlışın ölçütü; olabildiği kadar çok insanın
rak görülür. Bu olay, Bilim Devriminin ve Decartes'ın rasyonel yönteminin
olabildiği kadar çok mutlu olmasıdır" şeklinde formüle etti.
meyvelerinin yanı sıra, 1670'lerden 1770'lere en hararetli dönemini geçiren bir
Avrupalı Museviler, Aydınlanmayı desteklemişlerdir. Yahudiler dini bir
ideolojinin özünü biçimlendirdi. Aklın, hem insani hem de maddesel dünya-
cemaat olarak kabul ediliyorlar ve dinleri de mantıksız ve çapraşık olarak gö-
nın apaçık kaosunun temelini oluşturan kuralları açığa çıkartabildiği ve böyle-
rülüyordu. Dreyden, bir kezinde, istihzayı ihmal etmemiştir:
"Yahudiler, dikbaşlı, meyus, şikâyetçi ırk,
kaostan düzen çıkardı. Kimyada temel adımlar, havanın bileşik doğasını orta-
Tanrı'mn şımarıtığı halk, kolaylıkla baştan çıkartılan, ya çıkartan Joseph Priestley ( 1 7 3 3 - 1 8 0 4 ) , suyun bileşik doğasını sergileyen
Ne Kral hükmedebilir onlara ne de tanrı mutlu edebilir onları." 3 Henry Cavendish ( 1 7 3 1 - 1 8 1 0 ) ve hepsinin ötesinde son olarak kimyasal tep-
kimelerin işleyişlerini keşfeden Antoine-Laurent Lavoisier ( 1 7 4 8 - 1 7 9 4 ) tara-
Zaman içinde, bazı Yahudi liderleri kendileri için aynı şekilde eleştirel oldular. fından atıldı l E L D L U F T ] [EULER].
Geleneksel Yahudiliğin sınırlamalarından kakmayı arzuluyorlardı. Nihai sonuç Bilgi kuramına olan ilginin doğal sonucu olarak, buna bir de büyüyen bil-
ise, Yahudi cemaatini kendi içinde reforme etmeye çabalayan Yahudi Aydın- gi birikimi eklendiğinde ansiklopedi tutkusu doğdu. Ortaçağdaki evrensel bil-
lanması, (Ha s kalalı) oldu (Bkz. s. 890). ginin özetleri yeterliydi, fakat bunların modası geçmişti. Tarzı diriltmek için
Bu arada, bilimsel bilgi büyük yol katetti. Dönemin en büyüğü. Kraliyet harcanan erken dönem çabaları, H. C. Alsted'in 1630'da Hollanda'da ve Louis
Cemiyeti'ııin başkanı olan ve 1687'de Pıincipia adlı eserini yayımlayan Sir Isa- Moreri'nin 1674'te Lyon'da yayımlanan denemelerini içermekteydi. Ancak
ac Newton'dur ( 1 6 4 2 - 1 7 2 7 ) . Newton'un devinim ve yer çekimi yasaları, iki modern yorumcuların babası genellikle Pierre Bayie ( 1 6 4 7 - 1 7 0 6 ) kabul edilir.
yüz yıldan fazla bir zamandır, fiziğin temelini ve bu nedenle evrenin işleyişi- Diclıomıark' historique el critique'inin ilk fasikülü 1697'de Rotterdam'da basıl-
nin temelini oluşturmuştur. "Sürekli değişimler" adını verdiği diferansiyel he- dı. Tarz ingiltere'de J o h n Harris FRS'nin Lcxicon leclınicum'u ( 1 7 0 4 ) ve Ephra-
sabı keşfetti. Bir Aydınlanma babası için yeterince uygun bir şekilde, 1666 yı- im Chambers'in Cyclopedia's* ( 1 7 2 8 ) tarafından, Almanya'da J. Hübnerin Re ti-
lındaki ilk deneylerini Cambridge, Teslis Koleji'ndekı odasının penceresinin les Staaf Zeitungund Conversations Lexicon (Leipzig, 1704) ve J. T.
kör noktasındaki bir deliğin arkasına bir cam prizma yerleştirerek Işığın doğa- Jablonski'nin AUgemeines Lexicon'i (Leipzig, 1721) tarafından; İtalya'da G. Pi-
sına yönlendirdi: vati'nin Dizionario universale (Venedik, 1744); Polonya'da ise B. Chniielows-
ki'nin Noıve Ateny'si ( 1 7 4 5 - 1 7 4 6 ) tarafından temsil edilmekteydi. 1732 ve
"Ve gördüm ki... Görüntünün |bır] köşesine yönelen ışık öbüı köşeye yönelen 1754 yıllan arasında Leipzig'de, altmış dört ciltlik ve dört ekli geniş şekilde re-
ışıktan oldukta büyük bir kırılma yapmakta. Ve böylece o görüntünün uzunluğu- simlendirilmiş bir Universal Lexicon, J. H. Zedler tarafından basıldı. Fransa'da,
nun gerçek nedeninin farklı şekillerde kırılabilir ısınlardan oluşan İşıktan başka Denis Diderot ( 1 7 1 3 - 1 7 8 4 ) ve Jean d'Alembert'in ( 1 7 1 7 - 1 7 8 3 ) üstlendiği
bir sey olamayacağı gözlendi, bu ışınlar... kırılabdme derecelerine göre duvarın Encyclopédie ou Dictionnaire raisonne des arts, des science, el des métiers aslında
muhtelif bölümlerine nakledildiler.rlfl Chambers'in Cyclopedia'sının Fransızca bir çevirisinden esinlenmişti. Paris'le
1751 ve 1765 yılları arasında on altıbin iki yüz seksen sekiz sayfadan oluşan
on yedi cilt halinde ortaya çıkıı ve buna 1782'ye kadar ekler, resim ve indeks-
Işığın özelliklerinin, ileride Nevvtoıı'un sistemini nihai olarak yıkacak olan
ler eklendi. Programlı, fikrinden dönmeyen, ruhban karşıtı ve rejime yönelik
ipuçlarını Einstein'a vermesi güzel bir ironidir le = mc 1 ]. Bir Üniteryan olarak
çok eleştirel olan bu projenin editörleri devlet memurları tarafından düzenli
Newton birçok resmi onurdan yoksun bırakıldı, fakat ün ve serveti kaçırmadı.
olarak rahatsız ediliyorlardı. Yine de proje dönemin anıtı olmuştu. Beşeri bilgi-
Amatör olarak simyayla bile uğraştı. Kendini hoş bir şekilde, "gerçeğin büyük
nin tümünün özetinden daha fazla bir şey olmayı amaçlamamıştı. Daha az ta-
okyanusu keşfedilmemiş her şeyi önüme serdiğinde, deniz kıyısında oynayan
nınmış, fakat daha uzun süre geçerliğini koruyan Encyclopedia Britannica 'run
bir çocuk..." 7 olarak tanımlamıştı. Pope, Newton'un Westminster Manastırın-
ilk edisyonu 1771'de Edinburgh'da ortaya çıktı. Bu zaman zarfında, Hübner'in
daki mezarını kastederek bir mezar kitabesi yazdı:
Lexicon'unun birçok edisyonu ve çevirisi yapılmıştı. Yayın hakları en sonunda
yayıncı F. A. Brockhaus ( 1 7 7 2 - 1 8 2 3 ) tarafından satın alındı ve Brockhaus bu-
Doğa ve Doğanın kanunu gecede gizlenmiş yatıyor; nu lüm Alman ansiklopedilerinin en ünlüsü için temel olarak kullandı.
Tanrı, Newton olsun! dedi ve her şey aydınlandı.

Newton ilkelerinin kullanımı hem teknolojideki gelişmeler hem de diğer bi-


limlerdeki koşul ilerlemeler yoluyla desteklendi. Greenwich'teki Kraliyet Göz- EULER
lemevi ( 1 6 7 5 ) üstün teleskoplar geliştirdi; Britanya Deniz Kuvvetleri Komu-
tanlığı yirmi bin sterlinlik bir ödül teklif etmek yoluyla kronometreyi aldı. 1765 YİLİNDA. Berlin'deki Rus büyükelçisi tek giy/.liı bir adaıın hiçbir masrafları ka-
Matematikte Leipzigli Gottfried Leibniz ( 1 6 4 6 - 1 7 1 6 ) hesaplamayı Newton'dan çınmadan Sl Pelcrsbıırg'a davet etmekle görevlendirilmişti. l,eonard liuler (1707-
önce tek başına pekâlâ keşfetmiş olabilirdi. Biyoloji ve daha spesifik olarak bo- 1783) bunıı Rus Kraliyet Akademisinin müdürlüğüne getirilmesi, iiç bin rublelik yük-
tanikte İsveçli Carl von Linne (Linneaus, 1707-1778), Sysicma natuıea ( 1 7 3 5 ) sek bir maaş. karısı için aylık ödeme ve d ö n oğlu için de yüksek mevkiler karşılığın-
ve Fundamcnta botanica'da ( 1 7 3 6 ) açıklanan bitki sınıflamaları için sisteminde da kabul etti. Koşulları itirazsız kalnıl edildi. Beş yıl önce. Rus ordusu CharloUeıı-
bıırg'dakı çiftliğini yağmaladığında, Çar bunu fazlasıyla telafi etmişti. Bunun nedeni, Din konusunda akıl yürütmek, zaman içinde entelektüel bir deizm mo-
Kuler'in dönemin en biıyiik matematik fısladı olmasıydı. lûılcr'ın Berlin'i Lerk etme- dasına yol açtı. Bu, asgari özüne indirilmiş bir dinsel inançtı: Bir "Üstün Var-
sinden on yıl sonra Brtınswiek'de dünyaya gelen C. I\ Gauss'un (1 777-1863) onun lığa", Yaratıcı Tanrı'ya, Allah'a inanç. İlk belirtileri İngiltere'de birçok sağlam
Lek eşdeğerlisi olduğu herkes laral'ından kabul edilmektedir. olmayan iman itirafı içinde, özellikle Cherbury Lordu Herbevt'in (1583-
1648) De Varitale'sinde (Paris, 1624) ve J. J. Toland'ın Gizemli Olmayan Hı-
"Kuler'in diğer insanların soluduğu veya kartalların uçtuğu ğibi hesap yaptığı"
ristiyanlığ'ında ( 1 6 9 6 ) ortaya çıktı. Doruğuna Voltaire'in İngiltere'de olduğu
: söylenmişti. İsviçreli bir papazın oğluydu ve Basel'dc öğrenim görmüştü, olağanüstü
1730'larda ulaştı, ama Piskopos Joseph Butler tarafından Dinin Analojisi'nin
bir belleğe sahipli. V'irgilıııs loncasını satır ve sayla sayıları dahil olmak üzere ez-
( 1 7 3 6 ) yayımlanmasından sonra zayıfladı. Joseph Batler'in sürekli hayranı
j herden okuyabilirdi. Rusya'ya ilk kez Büyük Kriedrirh'in ajanları laral'ından "kafası-
Kraliçe Caroline'e bir kezinde denildiği gibi: "Hayır Hanımefendi. O ölmedi,
na odiil konulmadan" önce, Bernouılli kardeşlerin eşliğinde genç bir adam olarak
gömüldü." Fransa'da deist düşüncelere, geleneksel Hıristiyanlık ile daha ser-
j gitti. CreUikleri hem özgün hem de. çoklu. Kili yılı aşkın bir S Ü I T I içinde ortalama ola-
best düşünceli Baron d'Holbach ( 1 7 2 3 - 1 7 8 9 ) ve açıkça Ateist fikirlerini ifade
rak her gün basılı iki sayfadan dört bin dolaylarında mektup ve sekiz yüz seksen altı
etmeye başlayan Claude Helvetius ( 1 7 1 5 - 1 7 7 1 ) gibiler arasında orta yol bul-
| bı I imsel ça I ışına kaleme aldı. R us dergisi Commauıırii Acadcmiav Svıvnuarutn Impc-
ma çabası içinde ulaşıldı. Örneğin Encyclop^die'si için "Hıristiyanlık", "İnanç"
rialıs l'cLropulitaııac ölümünden kırk beş yıl sonra halen makalelerinin biriken kıs-
ve "Tanrı" başlıklarının girişlerini yazan Diderot, Deist bir tutum aldı. Ku-
mını yayımlamaktaydı. Sayısız leorem keşfetti, sinüs hesaplamalarını icat etli. pi sa-
rumlaşmış dine saldırıları acımasız olsa da Voltaire, d'Holbach'ın Systemc de
yısının nümerik hesabı hakkındaki araştırmayı tamamladı ve aşkın sayıların
1 a »ıalure'ündeki ( 1 7 7 0 ) saldırılarına karşı Tanrının varlığını savunmak için
varlığını sapladı, "Kuler Teoremi" üstel ve trigonometrik fonksiyonlar arasındaki
ileri atıldı. Gece gökyüzünü düşünen Voltaire şöyle yazmıştı: "Birinin bu
bağlantıyı gösterir:
manzara karşısında gözlerinin kamaşmaması için kör olması gerek, yaratıcısı-
nı tanımaması için aptal olması gerek, ona tapmamak için deli olması gerek."
,.ix = cos x +• i sin x "5i Dieu n'ejrisiait pas, il [audrait l'inventer."s (Eğer Tanrı olmasaydı, icat et-
mek gerekirdi.)
Kuler'in saygınlığı Rus Akademisini Avrupa biliminin ana akımına dahil etli.
Filozofların Kilise ve Devlet otoritesine karşı mücadelesi, kaçınılmaz ola-
St. Petersburg'daki göz alıcı matematik okulu ondan sonra uzun sıire varlığını sür-
rak Katolikliğin ve mutlak monarşinin akla ve her tür değişime kör bir şekilde
dürdü. Ancak Kuler bundan söz etmek konusunda gönülsüz olmuştu. Büyük Kriede-
karşı koymakta birleştikleri izlenimini doğurdu. Diderot, Kurıuluş'un "son
rich'in annesi tarafından bu konu hakkında yazılınca, "Hanımefendi, bu ülkede ko-
kralın son rahibin bağırsaklarıyla boğulduğu zaman geleceği" konusundaki
nuşanı asarlar" 1 diye yanıt vermiştir, Fakat standart matematiksel nolasyoııların
acımasız yorumuyla saygınlık kazandı, Gelişme ve gericilik arasındaki evren-
ıcmelini gösterdiği ders kitabı InııvdiKlio in analysin mlmiionım'da (1748) istediği
sel savaşa ilişkin basitleştirilmiş devrimci görüşten sadece bir adtm uzaktaydı.
sembolleri kullanmak Kuler'in yetkisindeydi. (1 matematikçilerin iletişimi için Avru-
Katolik yayıncı Joseph de Maistre ( 1 7 5 4 - 1 8 2 1 ) zaman içinde aynı uç konuma
palıların günlük hayatta kullanmak için hiçbir zaman geliştiremedikleri liple evren-
geldi, ancak isyanın ve dinsizliğin eşanlamlı olduğu Considerations sur la Fıan-
sel bir araç geliştirmişti (Bkz. Kk III; s. 1303).
ce'ında ( 1 7 9 6 ) koruduğu karşıt bakış açısından.
Akılcı iktisat, Aydınlanmanın öncelikler listesinde yukarılarda bulunmak-
taydı. İlerleme konusundaki genel kavrayış, belirli bir iktisadi gelişme fikrinde
ifadesini bulmuştu. Mikro seviyede, mülklerin basitçe düzene sokulamayaca-
Dinsel düşünce rasyonalizmden büyük ölçüde etkilendi, özellikle de Kitabı
ğına, ancak zenginlik getiren işlere dönüştürülebileceğine ikna edilmiş soylu-
Mukaddes araştırmalarında. İlk sorun, her ikisi de dogmalarına kutsal kitapla-
lar, gelişmekte olan tarımsal İşletme bilimine tav oldular. Hollandalıların uy-
ra dayanan destekler sunan Katoliklik ve Protestanlığın birbirine rakip iddiala-
guladığı ya da Hollanda modeli denilen toprağı tarıma elverişli hale getirme,
rı arasında bir ayrımın nasıl yapılacağıydı. Douai'de Cizvitlerde okuyan ve ti-
Doğu Anglia bataklıklarından Vistula deltasına kadar birçok alçak seviyedeki
pik olarak socinicm olmakla yanlış yere suçlanan Oxford üyesi William
bölgenin çehresini değiştirdi. Toprağı çitle çevirme hareketi hız kazandı, özel-
Chillingvvorth'un Protestanların Dini adlı eserinde erken bir başlangıç yapıl-
likle de İngiltere'de. Bu hareket köylüleri tehdit etmekteydi, ancak daha bü-
mıştır. En büyük gelişme, Fransız edebi eleştirisinin klasik kurallarını Histoire
yük tarımsal birimlere ticari tarıma uygunluk vaat ediyordu. 1770lerde Wind-
critique du Vieux Testament ( 1 6 7 8 ) adlı eserine uygulayan Fransız hatip Ric-
sor'daki "George Çıftlıği"nde ya da Norfolk'da Holkhamlı Thomas Coke
hard Simon tarafından ortaya konulmuştur. Simon'un kitabı Bossuet'nin saldı-
tarafından uygulanan, sisLemli büyük baş hayvan yetiştiriciliğinin, bitki seçi-
rısına uğramış, Index'c konulduktan sonra ilk basımın tüm kopyaları yok edil-
mi, toprağın gübrelenmesi, ekin rotasyonu ve drenajın ödülü çarpıcı biçimde
miştir. Fakat yöntem varlığını sürdürmeye devam etmiştir. gelişen ürünler olmuştu. Serfliğin hüküm sürdüğü ülkelerde, bazı aydınlanmış
toprak sahipleri, serilerinin yükümlülüklerinden azat edildikleri takdirde daha
bu güçlerin üçünü birden kullanırsa: Yasa yapma gücü, halka ait kararları yürür-
verimli çalışacaklarına kendilerini inandırmışlardı. Fransa'dan Polonya'ya gö-
lüğe koyma gücü ve suçlan yargılama gücü kaybedilir.5
nüllü azat örnekleri bulunabilir
Makro seviyedeyse, otokratik farklılıkların merkantilizmi egemen olmak-
Locke ve Montesquieu'nun kuramlarına Encyclopedic'de özellikle "Siyasal Oto-
taydı. Bunun büyük savunucusu, XIV. Louis'in bakanı olan Jean Baptiste Col-
rite" ve "Doğal Özgürlük" gibi başlıklar altında geniş yer verildi. Bunlar de-
bert'di ( 1 6 1 9 - 1 6 8 3 ) . Devlet imalathaneleri kurulmaktaydı. Sömürge toprakla-
mokratik eğilimleri ve bazılarının diyeceği gibi devrimi teşvik ediyorlardı.
rına ekim yapıldı, vergiler akılcı hale getirildi, limanlar, yollar ve kanallar inşa
edildi. Büyük Canal du Languedoc ( 1 6 8 1 ) , İspanya'da üzerine kanal inşa edilen Rasyonalist tarihyazıcılığının önemi arttı. Tarih, kronikler ya da günlük-
Guadalquivir'den isveç'teki Eskilsıuna Kanalına, Litvanya'daki Agustôw kanalı lerdeki olayların önemsiz ilişkilerinden ve yönetici monark ya da kilisenin sa-
ve Rusya'daki büyük Neva-Volga kompleksine kadar tüm Avrupa'da taklid vunuculuğundan uzaklaşıp, neden sonuç ilişkisi ve değişim bilimi olma yolun-
edildi. da ilerledi. Bossuet'nin sözümona Histoire umverselte'i ( 1 6 8 1 ) ya da Clarendon
Buna rağmen, yapay engel ve kısıtlamalar kaldırılmadıkça, iktisadi hayatın kontunun Büyük isyanın Tarihi ( 1 7 0 4 ) , sayısız Katolik ve Protestan din savaş-
bir noktadan ötesine genişlemeyeceği kanısı artmaktaydı. Bu eğilim, son derece ları değerlendirmesi gibi eski geleneğe aitti. Fakat on sekizinci yüzyılda, bazı-
popüler bir çalışma olan L'Ami des Hommes'da ( 1 7 5 6 ) büyük Mirabeau tarafın- ları tarihin yeni biçimine yöneldiler. Bayle'in Dictionnaire! ( 1 7 0 2 ) , tarih ve
dan aktarılan İrlandalı banker Richard Cantillon'un eserinde ilk ifadesini bul- edebiyatın tüm büyük adlarını alfabetik maddeler halinde kapsamaktaydı ve
du. Ancak Encyclopédie'yle ilişkisi olan iktisatçılar ya da Fizyokratlar (François amansız bir septisizmle her biri hakkında ele geçirilen bilgilerdeki kesinlik ve
Quesnay ( 1 6 9 4 - 1 7 7 4 ) , Jean de Gournay ( 1 7 1 2 - 1 7 5 9 ) v e j . P. Dupont de Nemo- kuşkulan dikkatle gözden geçirmekteydi. Tarihsel gerçeklerin kanıısız kabul
urs ( 1 7 3 9 - 1 8 1 7 ) ) ile geçerlik kazandı. Ünlü slogan Paures payais, pavure roya- edilmeyeceğini gösteriyordu. Vico'nun Scienza nıtova'sı ( 1 7 2 5 ) tarihin devreler
ume (ulusal zenginliğin sadece kişisel zenginlik ve herkes için özgürlük yoluyla halinde hareket ettiği kuramını ortaya koydu. Montesquieu'nûn antik dünya
sağlanabileceği) şeklindeki devrimci kavrayışı içermekteydi. Quesnay'nin çö- hakkındaki Considérations ( 1 7 3 4 ) adlı eseri çevresel belirleyiciler fikrini geti-
mezi Jacques Turgot ( 1 7 2 7 - 1 7 8 1 ) hareketin ilkelerini hükümetle fiilen uygula- rirken, Volıaire'in XII. Charles ya da XIV. Louis üzerine çalışınalarıysa, büyük
makta başarısız oldu. 1 7 6 5 - 1 7 6 6 yıllarında, Paris'te oturan iskoç profesör kişilikler ve şans etkenini ortaya koyuyordu. Hume'un Dinin Doğal Tarihi
Adam Smith, Quesnay'nin ekonomik devresinin çok benzerini oluşturdu. Bu ( 1 7 5 7 ) hakkındaki tezi, din tarihinin kutsal uzmanlık alanını parçaladı. Hepsi
modern iktisadın kurucusu için oluşturucu bir deneyimdi [PİYASA]. geçmişin olaylarını açıklamakta Tanrının inayetini reddediyor ve böyle yap-
Akılcı siyasal kuram, uzun zamandır düzen ve uyuma bağlı klasik zihni- makla Machiavelli ve Guicciardini'den beri uygulanmayan düşünce alışkanlık-
yetle uyum içinde olan mutlak monarşiye destek vererek işbirliği yapıyordu. larına geri dönüyorlardı. 3 Temmuz ve 11 Aralık 1750'de iki kısım halinde
Yerel ve feodal ayrıcalığın labirenti içindeki en etkili durdurma araçlarını arı- okunan uzun bir Latince söylevle Sorbonne'da genç Turgot tarafından ilk kez
yordu. Hobbes'un argümanları değilse bile vardığı sonuçlar, kralların kutsal sunumu yapılan, yeni ortaya çıkmış olan gelişme kavramından hepsi de kolay
haklarının baş savunucusu olan Condom Piskoposu ( 1 6 2 7 - 1 7 0 4 ) büyük J. B. etkileniyorlardı;
Bossuet gibi Fransız ilabiyatçılannınkinden pek farklı değildi. Ancak on seki-
zinci yüzyılda argümanlar değişti. Locke'un Yönetim Halikında İncelemeler
Doğa tüm insanlara mutlu olma hakkını vermiştir... Tüm kuşaklar, dünyanın bu-
( 1 6 9 0 ) adlı iki incelemesi, hükümetin doğa yasalarına bağlı kalması gerektiği-
günkü durumunu öncekilerin hepsiyle birleştiren bir neden ve sonuç dizisi tara-
ni savunmaktaydı ve yönetimin ırsiliğine karşıydı. Yöneten ve yönetilenler
lından birbirlerine bağlanmışlardır... ve tüm insan ırkları, kökenlerinden iıibaren
arasındaki tartışmaları çözümlemek için bir tür tarafsız otorite talep etmektey-
bakıldığında, filozoflara aynı bir birey gibi bebekliği ve gelişmesi olan uçsuz bu-
di. En önemlisi, mülkiyet haklarının allını çizerken, toplumsal bir sözleşmeye
caksız bir delik gibi gözükür.... Sükûnet ve çalkalanma arasında, iyi zamanlarla
dayalı hükümet fikrini ve böylece liberalizmin temel taşı olan rıza ilkesini ge-
liştirdi. Hukuki konularda az şey söylemiş olmasına rağmen; güçler ayrılığı, kötü zamanlar arasında gidip gelen insanlığın tamamı daha büyük bir mükem-
yasama ve yürütme arasındaki kontrol ve denge ihtiyacını savunmuştu. Bu melliğe doğru yavaş, fakat sağlam adımlarla ilerliyor.10
son iki ilke, kısmen Yunan ve Roma cumhuriyetçiliğinden ve kısmen de 1689
İngiliz anayasal kararından esinlenen Charles Louis de Secondât, Baron de
Montesquieu'nûn ( 1 6 8 9 - 1 7 5 5 ) L' Esprit des îois'sında (Cenevre, 1748) en açık PAZAR
şekilde formüle edilmiştir:
DR. ADAM SMITI1 ( 1723-1790) son derece dalgın bir profesördü. Bir keresinde ek-
Her devletle üç çeşit güç vardır: Yasama gücü, insanlann haklarına bağlı şeylerin mek ve tereyağından oluşan hir karışım içmiş ve bunun çok kötü bir çay olduğunu
üstündeki yürütme gücü ve sivil hukukla ilgili yûruirne gücü... eger aynı kişi ... söylemişti. Trans halinde, yarı giyinik, her yere seğirterek sokaklarda gezinmesi, tu-
luıf sahte tur sesle kendiyle hararetle tartışması ve ben/ersi'/, solııeanvari yürüyü- pıp etmelerinin anlatılması artık yeterli olmamaktaydı. William Robertson'un
şüyle yollar boyunca koşması. Kdınburgh'un manzaralarından biri haline gelmişti. Amerika Tarihi ( 1 7 7 7 ) ve Edward Gibbon'un benzersiz Roma imparatorlu-
Bir kezinde. tam bir söylev balı içinde dosdoğru bir lağım çukuruna girdi. I lemen hiç ğu'nun Gerileyişi ve Çöfeuju ( 1 7 8 8 ) adlı eserleri dönemin iki büyük anıtıdır.
evlenmemiş biri olarak her zaman annesinin yanında yaşadı. Bu canayakın karma- Piskopos Adam Naruszewicz taralından kaleme alınmış tek ciltlik Polonya
şık karakterin, günlük hayatın işleyişine entelektüel bir düzen getirmeye başlamış Ulusunun Tarihi ( 1 7 8 0 ) , Polonyalıların Ruslardan daha ağır bastığı erken dö-
olduğunu düşünmek hoş bir durum. 1 nem Slav tarihinin betimlenmesine Imparaıoriçe Ekaterina'nın büyükelçileri-
; Sınith, arkadaşı Davıd I lume'la birlikte, İngiliz akademik hayatının uykuda ol- nin karşı çıkması yüzünden günü yakalayabilmişti.
j dugıı bir donemde iskoç Aydınlanmasının yıldızlarından biri oldu, Johnson. Voltaire. Aydınlanma bilgelerinin, acımasızca alay ettikleri saray ve kilise tarihçile-
Franklin. ÇHıesnay ve Bıırke'yle yakın ilişkideydi Vaşlı profesör Kralın bakanları ta- rinden daha nesnel olup olmadıklarına kuşkuyla bakılması gerektiği akılda tu-
j rafından kabul edildiğinde hepsi ayağa kalktı. VVilliam Pili şöyle dedi: "Hepimiz tulmalıdır. Örneğin Gibbons'un manastır hayatına saldırıları veya eksik bilgi-
ayaktayız Bay Sımıh, çünkü biz hepimiz sizin öğrencileriniziz." lenmiş olan Vohaire'in dinsel bağnazlık hakkındaki görüşlerini desteklemek
Smitlı'in kariyeri yirmi sekiz yaşındayken. Glasgovv'daki Ahlak felsefesi Kür- için bir şamar oğlanı gibi kullandığı Polonya'ya yönelik yanlış düşüncelerde
i süsünde başladı. Burada Ahlaki Duygular Kuramı'm (1759) yayımladı. Bu eser. önyargının bir biçimi diğeriyle yer değiştirmiştir. Ancak tarih yazıcılığının
onaylama ve onaylamamanın kökenine yönelik bir araştırmaydı. Iktisai alanına, in- kapsamı ve saygınlığı süreç içerisinde büyük ölçüde artmıştır. Gerçekte Ay-
sanın açgözlülüğünün içinde saklı olan anlamı ve bencilliğin müşterek iyi için nasıl dınlanma birçok çelişkiyle doluydu. Ünde gelen uygulayıcıları, amaçlar ve
çalışabileceğini sorgulayarak dahil oldu. Dokuz yüz sayfalık Ulusların Zenginliği yöntemlerde bir ölçüde anlaşma sağlamışlarsa da, görüş ve düşüncelerde bir fi-
(1776) aslında bu arayışın sürdüğü geniş bir denemeydi. İki yiiz yıl boyunca iktisadi kir birliğine varamamışlardır. En etkili iki kişilik, Voltaire ve Rousseau birbir-
düşüncede üstünlüğünü sürdüren merkantilizmin korumacı felsefesini paramparça lerinden akla kara kadar farklıydılar.
elti. Spekülasyonları onu. işleyişine lüm insanların katıldığı bir "toplumun" varoldu- Basıille'deki mahkûmiyeti sırasında Voltaire takma adını alan François-
ğunu farz etmeye ve "piyasanın" kurallarını formüle etmeye götürdü. Üretimin, reka- Marie Arouet ( 1 6 9 4 - 1 7 7 8 ) şair, oyun yazan, romancı, tarihçi, filozof, risaleci,
betin. arz ve talebin ve fiyatların işleyişinin taslağını çıkardı. İvmeğin örgütlenmesi- kralların mektup arkadaşı ve her şeyin ötesinde militan bir zekâydı. Paris'te
ne özel bir dikkat gösterdi. Bu. onun ünlü toplu iğne imalathanesi betimlemesinde doğdu ve öğrenim gördü, uzun yaşamının büyük bölümünü değişik sürgünler-
göriiliir. İler işçinin bireysel olarak sadece iki ya da üç iğne ürettiği bir imalathane- de geçirdi. Kitapları, basımcıları ve yayıncıları tekrar tekrar mahkûm edildiler.
de. rasyonalize edilmiş görevler ve uzmanlaşmış beceriler, günde kırk sekiz bin top- Siyasi ve toplumsal saygınlığın uçlarında dolaşıp durdu ve sonunda sembolik
lııığne üretecek işgücünü olası kılmaktaydı. Kngelleıımediği takdirde toplumsal uyu- olarak Cenevre yakınında Ferney'de Fransa'nın uzak sınırına yerleşti. Otuz iki
mu besleyecek olan, piyasanın kendi kendini düzenleyen doğasını da vurgulamıştır. yaşında itibarını kaybetmiş bir şekilde Paris'i terk etti ve 1 7 4 4 - 1 7 4 7 yılların-
İki temel piyasa yasası tanımlamıştın Birikim Yasası ve Nüfus Yasası. Bu konuda da Versailles'da kraliyet tarihçisi olduğu üç huzursuz yıl dışında seksen dört
yazdıkları oldukça şaşırtıcıdır: "nsanların talebi, insanların üretimini isler islemez yaşına kadar Paris'e geri dönmedi. Lorraine'de Stanislaw Leszczynski'nin
düzenleyecektir". Parolası şuydu: "Piyasayı kendi başına bırakın." 2 Lunéville'deki dost meclisinde üç yıl, tngikere'de kendisine yeni ufuklar açan
Iklisal bilimi. Smiıh tarafından ileri sürülen sorunlar o zamandan beri araştır- altı yıl, bir hayranı olan Büyük Freiderich'le de Prusya'da üç yıl geçirdi. İsviç-
makladır. Arkasında bıraktığı iz Ricardo, M a l l ı n s ve Marx'ıan llobson, Bastiat ve re'den Calvin'le ilgili yorumlan yüzünden kovuldu.
Vlarshall'a. Veblen. Schumpeter ve Keynes'c uzanmakladır. Smiih'in elinde ikıisaı. 1 7 6 0 - 1 7 7 8 yılları arasında Ferney'de ziyaretçilerin sürekli akınına uğrayan
spekülatif felsefenin bir koluydu; ve en büyük takipçileri sonuçlarının kırılganlığının meclisinde "Avrupa'nın (Köyün Efendisi) Hancısı" (Le Roi Voltaire) diye selam-
farkındaydılar. Halkın kalasındaysa, iktisadın daha büyük iddiaları vardı. İktisat, lanıyordu. Le seigneur du village bataklıkları kurutmak, bir çiftlik modeli işlet-
dinin ve ahlaki uzlaşmanın gerilemesinin bıraktığı boşluğu doldurdu: giderek artan mek, bir kilise, tiyatro, ipek imalathanesi ve bir saat kurmak yoluyla teorilerini
bir şekilde halk siyasetinin başlıca meşguliyeti, toplumsal hastalıklara deva. hatta burada uygulamaya sokmuştur. Övünerek "kırk vahşinin sığınağı, bin iki yüz
kişisel rahatlığın kaynağı olarak görüldü. İnsan topluluğunu, doktorun insan vücu- işe yarar insandan oluşan zengin küçük bir kasabaya dönüştürüldü" demişti.
dunu açıkladığı gibi açıklayan teknik bir konu olması nedeniyle: amaçları, güdüleri Voltaire'in yüzden fazla cildi dolduran yayımlanmış çalışmaları dinde
ve ödülleri onaya koyarak kendi içinde bir sona ulaşmanın tebdili altındadır. Smıth. hoşgörü, siyasette barış ve özgürlük, iküsatta girişim ve sanatlarda entelektüel
bir ahlakçı olarak bundan dehşele düşerdi. liderlik amaçlarını anlatır. Quakers'tan. Parlamentodan ve ticaret ruhundan,
Bacon, Locke ve Shakespaere'e her şeyden övgüyle söz eden Lettres anglaises
( 1 7 3 4 ) Anakaradaki geleneksel Katolik çevrelerine düşünce için yeni bir kay-
Tarihçiler kendi zamanlarının toplumsal, iktisadi ve kültürel kaygılarını geç-
nak sağladı. Siècle de Louis XIV ( 1 7 5 1 ) Fransızlara yakın geçmişlerinin zengin,
mişi analiz etmekte giderek daha çok kullanmaya başladılar. Kralların ve ya-
ama eleştirel bir manzarasını sunmuştur. Candide ou l'optimisme ( 1 7 5 9 ) adlı
:elsefi roman Rousseau'ya yanıt olarak yazıldı Bu roman genç ve hevesli Can-
dine karşı var olmayan bir izlenme takıntısıyla, Voltaire'in partizanlarının ve
dide ve "her şey tüm olası dünyaların en iyisi içindeki en iyi için" düsturunu
kendi iç güvensizliğinden kaynaklanan korkulan nedeniyle bir ilticadan öbü-
benimsemiş avdın öğretmeni Pangloss'un hikâyesini anlatır. Thunder-ten-
rüne yol aldı: Cenevre'ye, Prusya Neuchâtel'indeki Moıiers'ye, Lac de Bien-
tronckh Kalesi'nden sadece felaketin bilinen her çeşniyle karşılaşmak için yola
ne'deki bir adaya, İngiltere'ye, Dauphine'deki Borgoin ve Montquin'e. Pa-
çıktılar: Savaş, katliam, hastalık, kaçırma, işkence, ihanet, deprem, deniz kaza-
ris'teki son yıllarını, anılarını ve Reveries du promeneııı solitaire'ini ( 1 7 8 2 )
sı, engizisyon ve kölelik. Sonunda, dünyadaki kötülükler karşı konulmaz ol-
düzenleyerek geçirdi. Ermenonville şatosunda öldü.
duğundan kişinin yapabileceği tek şeyin kendi faaliyetlerini düzene koymak
Rousseau'ııun karşıt karakteri, Aydınlanmanın yöntemlerini Aydınlanma
olduğu sonucunu çıkardılar. Candide'in kapanış cümlesi 'il faut cultiver notre
başarılarını suçlamak için kullandı. Onu ünlendiren Soylev'i uygarlığın bozul-
/ardin'di (kendi bahçemizi ekmek zorundayız). Toulouse'da Calvinist bir ba-
muş insan doğası olduğunu savunmaktaydı, ikinci Discours sur l'iııegalife
banın sözde oğlunun Katolik olmasına karşı çıktığı için tekerleğe bağlanarak
( 1 7 5 5 ) , saf ve sevimli bir ilkel insan hayali resmediyor ve zenginliği siyasal ve
parçalandığı korkunç Calas olayından ilham alan Traiié sur la tolcrance ( 1 7 6 3 )
toplumsal ilişkilerdeki bütün hastalıklardan sorumlu tutuyordu. Bu bütün ra-
kalpten gelen bir haykırıştı. Büyük Encyclopédie'ye cep kitabı büyüklüğünde
dikalleri ve tutucuları ona karşı birleştirdi, Rousseau'nun vatanı olan Alplerin
bir rakip olan Dictionnaire philosophique portatif ( 1 7 6 4 ) , ironi ve satirin bir to-
ortasında geçen bir aşk hikâyesi olan romanı Julie on la tıouvclle Helcusc ( 1 7 6 1 )
ur de force'ydu. Buna ek olarak çok miktarda tragedya, geniş bir polemik risale
sabır, vahşi doğa ve ahlaki duygu arasında benzeri görülmemiş bir bağ kuru-
koleksiyonu ve yaklaşık on beş bin mektup mevcutlu. Son oyununun oynan-
yordu. Başka bir müthiş başarı Emile on ('education ( 1 7 6 2 ) uygarlığın yapay
dığı sahneye büstünün koyulduğunu gördükten sonra, Paris'te öldü. "İnfazımı
çöküşünden korunan bir çocuğun yetişmesinin taslağını çiziyordu. Bu doğa
görmeye de aynı sayıda gelirlerdi" dedi. Ve hâlâ şiir yazıyordu:
çocuğu insan yapımı kitaplardan değil, Tanrı vergisi deneyimler yoluyla öğre-
necekti; mutlu olmak için usta ve özgür olmalıydı.
Nous naissons, nous vivons, bergère,
Du contrat soda] ( 1 7 6 2 ) gerçekten devrimciydi. Açılış cümlesi egemen
Nous mourons sans savoir comment,
düzenin adaletsizliğine sövüp saymıştı: "L'hommc est ne libre, et partout il est
Chacun est parti du néam;
dans les fers" (insan özgür doğdu ve her yerde prangaya vuruldu.) En önemli
Qù va-t-il 7 ... Dieu le sait, ma chère
fikirleri (genel irade, egemen ulus ve bizzat Sözleşme) ideal bir hükümdar ta-
rafından değil, sadece yönetilenlerin çıkarı tarafından tanımlandığı takdirde
(Doğuyoruz, yaşıyoruz çoban kızı / Nasıl olduğunu bilmeden ölüyoruz / Herkes
etkili olabilecek çözümleri işaret etmiştir. Voltaire aydınlanmış seçkinlere baş-
hiçlikten yola çıktı / Nereye?.. Tanrı bilir sevgili kızım.) 11
vururken, Rousseau burada kitlelere yaslanmaktaydı.
Rousseau'nun İtirajlar (1782-1789'da yayımlandı) adlı eseri, yazarın son
"Tanrıya taparak, arkadaşlarımı severek, düşmanlarımdan nefreı etmeden, fakat
derece itici karakterini büyük bir çekicilik ve açık kalplilikle analiz etmiş, suç
batıl inançtan tiksinerek oluyorum."' 2
ve kuşkularını sergilemiştir. Bir eleştirmen "okuyucularının onu bağışlayacağı-
nı bilerek, bıçağı cesurca göğsüne saplıyor" demiştir. Kendi ruhsal durumu-
Protestan Cenevre'de dünyaya gelen Jean-Jaques Rousseau ( 1 7 1 2 - 1 7 7 8 ) Volta-
nun çarpıklıklarıyla meşgul olması daha sonraki bir dönemde ortaya çıkacak
ire'den bile daha gezgindi. Müzisyen, romancı ve filozof olarak yaklaşık onun-
bir durumdur. Rousseau akranı olan filozofları, özellikle de Vollaire'i hakir
la aynı yeteneklere sahipti ve eş yaygınlıkta bir ünü vardı. Evden kaçan bir ço-
görmekteydi. Hesap gününde yüce varlığa hep şunu söyleyecekti: "Je/us meile-
cuk olarak neredeyse on yılını Savoie ve İsviçre yollarında geçirdi ve
ur que cet lıomme - la!" (Ben şuradaki adamdan daha iyiydim). 13
Katolikliğe geçmesinin ödülü olarak Annecv'de yaşayan Katolik bir hanıme-
Eğitim, Aydınlanma düşüncesinin en gönüllü olarak uygulandığı alandı.
fendi onu yanına aldı. Büyük ölçüde kendi kendini yetiştiren Rousseau, kendi-
Kilise okulların ve üniversitelerin ders programlarının üzerinde gerçek bir te-
ne dünyada bir öğretmen, besteci, bale üstadı, Paris'le bir uşak ve Venedik'te
kel kurmuştu. Rönesans hümanizmastnın etkisi hafifleyeli uzun zaman olmuş-
Fransız büyükelçisinin sekreteri olarak bir yol çizdi. Basil ve eğitimsiz bir kız
tu. Katolik dünyasında erkek çocuklar için Cizvit ve Piyarist okullar, kız ço-
olan Thérèse Levasseur'la ilişkisi ve Enjaıtfs Trouvés'nin (Bulunmuş Çocuklar)
cukları için Ursiline okulları kendi yollarında ilerlemekteydi. Fransa'da
bakımına verilen beş çocuğunun geleceği, had safhada stresinin, entelektüel
pedagoji, hem Fransız Protestanları hem de Jansenist okulların kapanmasının
spekülasyonunun ve muhtemelen tekrar ortaya çvkan akıl hastalığının kayna-
ardından kemikleşmişti. Eğer Gibbons'un Oxford anılarına inanılırsa, Protes-
ğıydı. Orta yaşlarında Discours sur les sciences et les arts ( 1 7 5 0 ) adlı eseriyle Di-
tan dünyasında atalet hâkimdi. O zamanlan şöyle anlatıyordu: "Magdalen ko-
jon Akademisi'nden bir ödül kazanarak ve Le Devin du village ( 1 7 5 2 ) adlı po-
lejinde geçirilen beş yıl tüm hayatımın en aylak ve verimsiz geçen beş yılıydı."
püler bir opera besteleyerek ani bir ün kazandı. Diderot'nun yardımıyla, tekrar
İskoç okulları ve üniversiteleri Prusya'da kil er gibi daha iyi durumdaydı. Au-
yollara düşmeden önce sırayla Paris salonlarının yıldızı ve kurbanı oldu. Ken-
gust Hermann Francke'ın ( 1 6 6 4 - 1 7 2 7 ) Halle'deki vakıflan ve Berlin'deki Re-
cı/schule hem anadil hem de teknik alanında eğitim veren okulların temelini
oluşturuyorlardı. Ancak Aydınlanma hemen her yerde eğitimdeki sağlam dini lına kadar varlığını sürdürdü ve şiiri ve baskı allında yazmayı öğrenen Polon-
geleneğe karşı mücadele ediyordu. Encyclopedie'de, D'Alembert'm "Kolej" başlı- yalı edebiyatçıların ve yurtseverlerin en parlak kuşağını eğitti. 15
ğı altındaki makalesi gürültü kopartmışıı:

Tüııı bunların anlamı genç bir adam on yıldan sonra ölü bir dilin eksik bilgisiyle,
COMENIUS
unutmaya çalışacağı felsefi ve retorik hükümler: Genellikle bozulan sağlık... ve
JAN AMOS KOMKNSKY 15 kasım 1670'te Amslerdam'da öldüğünde, genel olarak
daha da sık olarak günahkâr sohbette yenik düşecek yüzeysel bir din bilgisiyle
onun tamamen kaybedilmiş bir davanın baş ülopyacısı olduğu düşünülüyordu. Çok
koleji bitirir...
Kardeşlik Mezhebinin son piskoposuydu: elli yıl sürgün hayatı yaşamıştı; evrensel
barış ve kültürün pan-soplnc bir öngörüsünü ileri süren esen « ' i / u r ' ü (büyük eseri)
Din eğitimi uzun vadede Aydınlanmanın etkisinde genel eğitimden ayrıldı;
bil irilmeden kaldı. Papanın düşürülmesi ve 1672'de dünyanın sonunun gelmesiyle
modern konular klasiklerine ektendi; ve Benıham'ın Londra Üniversitesi için
ilgili kehanetleri sadece alay dozunu artırmıştı.
uzun mücadelesinde olduğu gibi, yüksek eğitim dini himayeden kurtuldu
1592'de Moravya'da doğan Komensky tüm hayalını akıntılarla boğuşarak ge-
İCOMEN1US].
çirdi. Çok fazla seyahat etmiş ve Ileidelberg'de öğrenim görmüş biri olarak. Kul
Ancak hiçbir şey Emile'in etkisine rakip olamazdı. Rousseau dostu olan
nek'dekı Kardeşlik Okulunun müdürü olarak kalmayı umuyordu. Ancak Botıem-
plıiJosoplıc'ların yöntemlerinden etkilenmemişti. "Locke'un büyük vecizesi ço-
ya'dakı Habsburg zaleri onu 11>21 'dc Polonya'ya: Polonya'da 1657-1GÖB yılların-
cuklarla birlikte akıl yürütmektir ve de bu revaçta olan moda" diye yazmıştı;
daki Protestan katliamı da Hollanda'ya sürdü. Enerjisinin çoğunu. Bohemya imanı
"fakat ben onlarla akıl yürütenlerinden daha aptal çocuklar görmedim hiç"
üzerine yayınlar yaparak gezici eğilim danışmanı gibi davranarak ya da pedagoji
(Emile, bl. II). Bunun yerine o doğumdan olgunlaşmaya kadar "doğal eğitimi"
üzerine yazarak geçirdi. Bu ikinci yeteneğiyle İngiltere, İsveç ve Traıısılvanya'ya
ve büyüme çağından önce kitapla öğrenmenin yasaklanmasını savunuyordu. uzun ziyaretler y aptı. 1 Hatla Harvard'ın başkanı olması için davet edildi.
Çocuk gelişimi hakkındaki güncel kabulleri çürüttü. Rousseaucu zihniyette
b'akaı Komensky'nin görüşleri onu eleştirenlerin söylediklerinden çok daha tu-
ilk eğitim el kitabı olan J. B. Basedow'un Elementarwerfe'i, 1770-I772'de bu
tarlıydı. Kğitimde reform yapma tutkusu, doğrudan llüssillerin Kitabı Mukaddesi
zihniyete bağlı ilkokul olan Philanifıropinium, iki yıl sonra Dessau'da açıldı.
anadilde okuma geleneğini besleyen Çek Kardeşlik Örgülünün ilkelerinden gelmek-
Fakat günün en cesur eğitim projesi, 1 7 7 2 - 1 7 7 3 yıllarında Avrupa'nın leydi Dil öğretimi ihtiyacı, bir düzine ilkede yaşamış Vloravya gibi çok dilli bir böl-
çok özel koşullarının ilk devlet eğitim bakanlığı olan Ulusal Eğitim Komisyo- geden biri için açıktı. Barışçı bir ütopya takıntısı, savaş ve dini mücadelenin (»eşini
nu'na hız verdiği Polonya'da gerçekleşti. Hem İlk Paylaşımın motivasyonu sağ- bırakmadığı bir hayatın doğal ürünüydü.
layan siyasi krizi hem de beyin gücünün çoğunu sağlayan Cizvitlerin dagılma- Birçok dil bilen Comenius (en iyi bu şekilde tanınırdı) uluslararası bir ün sahibi
larıyla eşzamanlı oldu. Birkaç yıl önce Polonya'daki boğucu Rus hâki- oldu. İlk çalışmaları Dünyanın labirenti w bir çeşit ruhani hac olan Kalbin Cenneti
miyetinden kaçmakta çaresiz olan Polonyalı reformcular görüşleri açısından Çekçe yazılmıştır. Latince. Çekçe ve Almancada uç dilli bir ders kitabı olarak basıl-
Rousseau'yu ve eğitim hakkındaki bütün önemli bölümleri içeren eseri Cotısi- mış eseri Jantıa t.inguaımı ya da -"Diller Kapısı"- Karsça ve Tiırkçeyi de içine ala-
derations sur le gouvemmeru de Palogne'u ( 1 7 6 9 ) incelediler. Rousseau, tüm rak yüzlerce dile çevrildi. Görsel öğrenmenin öncüsü olan eseri Orbis sensualıtım
var olan kurumların yerine tek ve birleşik bir eğitim sistemi yaratılmasını /w(.us(1658) ya da "Kesimlerdeki Dünya" aynı derecede popülerdi. Derlenmiş peda-
önermekteydi. Onun sözünü tuttular; ve Polonya'nın son kralı Stanislaw Au- gojik çalışmaları. Opera elidaetia oınnia iyme, 1658'de) ömrü kısa süren siyasal ya-
gust Poniatowski bunu paylaşıma boyun eğmek için koşul olarak öne sürdü. yınlardan çok daha ağır basmaktaydı. Komensky'nin mirası zamanla saygınlık ka-
Polonya'nın siyasal umudu yıkılmaktaydı, fakat kültürel bekası hâlâ kazanıla- zandı ve dört farklı hayran kitlesini erzbetti.
bilirdi. Sonraki yirmi yıl boyunca Ulusal Eğitim Komisyonu, çoğu Cumhuriye- Dini konularda, bir sonraki yüzyılda eski Çek Kardeşlik Tarikatını yeni "Vlorav-
tin yıkılmasına kadar dayanan iki yüz seküler okul açtı. Yeni öğretmenler eği- ya Kilisesi" biçiminde yeniden adlandırılanlar tarafından onurlandırıldı (Bkz. s. 641
tildi. Eski Cizvitler tarafından Polonya dili ve edebiyatı konusunda, bilimsel ve yukarıda).
konularda ve modern dillerde okul kitaplan yazıldı. Kral günlüğüne şöyle yaz- Çek uyanışı döneminde ulusal azız statüsüne yükseltildi. Palacky biyografisini
mıştı: "Eğer bundan iki yüz yıl sonra hâlâ kendilerine Polonyalı diyen insanlar derledi: Kont l,ulzow Labirent) dünya çapırıoa ünlendirdi. T. G. \lasaryk ise onu
olursa, çalışmam boş yere olmamış olacak." Polonya gerçekten yıkıldı (Bkz. s. Çek demokrasi ve hümanizmasının ana karakteri olarak gördü. Masarsky'nin anıla-
708-711, 7 6 7 - 7 6 8 , 7 6 9 - 7 7 1 ) , fakat kültürü yıkılmadı. Ulusal Eğitim Komisyo- rının ilk bölümünün başlığı Komensky 'ııtn lastyetnamesı'ydı2
nu kapatıldı, ancak idealleri Rus İmparatorluğunun batı bölgesi olan yerlerin Modern eğilim kuramcıları. Comenius'u disiplinlerinin kurucu babalarından bi-
eğitim kuruluna taşındı. Prens Czartoryski'nin aydın yönetimi altında 1825 yt- ri olarak görmüşlerdir. İnsan sevgisiyle yazılmış ders kitapları, l-'roebel. Pestalozzi
yy da Ylontessori tarafından geliştirilen ilerlemeci çocıık merkezli öğrenme yöntem-
ler i ne esin kaynağı oldu JBAMBINIJ. Evrensel eğilimin savunucuları onıııı metinlerini ayak parmaklarını işaret eline antrenmanı yapıyorlardı. Dengelerini korumak için
kendi zamanlarından önceki modeller olarak aktarmışlardı: kollarını binaların dışarıya çıkık kısımlarıymışçasına sallayarak ve çenelerini lipik
bir duruşla tutarak öne doğru eğiliyorlardı. I ler adım çok büyük bir çaba gerektirdi-
Satleee zengin ve güçlü nlaııların değil, erkekler ve aynı zamanda kızlar, zersin ve yok- ğinden, müziğin temposu ağıra doğru yavaşlamak zorundaydı: ayrıca yürüyüş gö-
sul, liiııı kentlerden ve... köylerden "kula gönderilmelidirler. Hger tıiri. zanaatkarlar, zükmeyen vahşi, ağır bir tehdit, havasında yapılmaktaydı. Seri yüz ifadeleri askerle-
köylüler, hamallar, lıaııa kadınlar öğrenim gördüğümle SOIHIÇ ııe olacak diye sorarsa, rin çabalarını gösteren gerekli bir ekti.
şöyle \anıt veririni: onların hiçbirisinde dıışiııımck. seçim yapmak, izlemek ve iyi şeyler Kaz adımının viicuı, dili, açık bir mesaılar grubunu iletmekteydi. Genel olarak,
yapıııuk için malzeme eksiği olamayacak... Dahası, bazılarının doğal olarak kalın kafalı bu yürüyüş Prusya için insanların disiplin ve aılelikliğinin ne kadar acı dolu ya da
ı-e aptal gözüknıe.si bir en^cl olacaktır... Pir kişinin doğası ne kadar javaş ve zayıfsa, gülünç olsa da tüm emirlere dayanabileceğim söylüyordu. Prusya'da ki siviller için.
onun o kadar yardıma ihtiyacı vardır...-5 her lürlü başkaldırının acımasızca bastırılacağını söylemekleydi. Prusya'nın düş-
manlarına. Prusya ordusunun sadece üniformalı erkek çocuklarından değil, alaylar
Bir çizgi roman okuyan, resimli bir ders kitabına başvuran, televizyonda bir ders. şeklinde düzenlenmiş süper adamlardan oluştuğunu söylemekteydi. Tüm dünyaday-
film ya da \ ıdeo seyreden her çocuk komensky'yi öğretmeni olarak selamlamalıdır. sa, Prusya'nın sadece güçlü değil, aynı zamanda azametli olduğunu ilan ediyordu.
Prusya militarizminin şekillendiği yer neredeyse l a m burasıydı. 1
Kaz adımı eıostı diğer orduların yürüyüş gelenekleriyle çok keskin bir karşıtlık
Aydınlanma düşüncelerinin değişik ülkelerde değişik amaçlarla kullanıldığı oluşturuyordu. Örneğin Kransız ordusu, çok geliştirilmiş C/an ya da "hamle" ruhu
görülebilir. Hollanda ve Britanya'da bu düşünceler, ileri gelenlerin liberal ka- sızdıran hafif piyadesinin, borular çalarak, çok hızlandırılmış yürüyüş temposundan
nadının repertuvannın bir kısmını şekillendirdi, Britanya parlamentosunda C. büyük övünç duymaklaydı. Komutanının huzuruna bir adım kala duran Polonya sü-
F. Fox ve Edmund Burke'nin konuşmalarında ifadelerini buldu. Amerikan ko- varisinin pervasız hücumu, bir at biniciliğinin ve şovmenliğin keyiflendirici bir karı-
lonilerinde, Britanya ileri gelenlerine meydan okuyan "isyancılar" bu düşünce- şımını sergilemekteydi. Londra'da, Kraliyet Yaya Muhafızlarının görkemli şekilde ya-
lere başvurdular. Fransa'da ve daha küçük çapta İspanya ve İtalya'da meşru vaş olan Yavaş Yürüyüşünden, her uzun adımın ortasında donmuş bir hareket
araçları olmaksızın Eski Rejime karşı çıkan entelektüel grupları bu düşünce- anıyla, özbeöz ingiliz olan dinginlik, güven ve özdenetim akmaklaydı.
lerden esinledi. Orta ve doğu Avrupa'nın birçok bölgesinde, bu düşünceler Kaz adımının ömrü uzun oldu. On yedinci yüzyılda başladı ve yirminci yüzyılın
serfler tarabndan işletilen malikânelerini geliştirmeye çabalayan soylular gibi sonunda hâlâ varlığını sürdürmekteydi. I9<1ö'e kadar Almanya'da ve Prusya'daki
imparatorluklarını geliştirmeye çalışan "aydınlanmış despotlar" tarafından da tüm askeri gösterilerin standari özelliğiydi. Dünyadaki tüm Prusyalı subaylar tara-
seçilerek benimsendiler. Prusya kral 11. Friederich'i veya Rusya'da Kraliçe Eka- fından eğitilen ya da Prusya modeline hayran olan her orduya taşındı. Avrupa'da
lerina, İspanya'da 111. Carlos ya da Toskania Büyük Dükü Leopold veya karde- Rus Ordusu, daha sonraysa Kızıl Ordu ve tüm Sovyet uydularına uyarlandı. Balı Al-
şi Avusturya imparatoru II. Joseph gibi kendilerinin kesinlikle rasyonel ve ay- manya'nın Bundeswehr) tarafından reddedildi, fakat 1990 Kasımında Doğu Alman-
dın olduklarını düşünüyorlardı. Ancak filozof danışmanlarıyla ilişkileri, ya'nın yıkılmasından bir ay öncesine kadar Alman Demokratik Cumhuriyeti ordusu
çoğunlukla mutlak hâkim ve saygılı destekleyicilerinin ilişkileri şeklindeydi. tarafından korudu. Moskova'da geçen yetmiş yıl boyunca ben in'in mozolesi etrafın-
Bu bağlamda Voltaire'in dalkavukluğu, yaratıcılığından daha az gelişmiş değil- da 1994'le halen yavaş hareketle yüksek adımlar KGB ordularının özel mangaları
di. Friederich'in savaş kışkırtıcılığı veya Ekaterina'nın katliamları hakkında
tarafından uygulanmaktaydı.
düşünülmesi gerekeni ender söyledi. Sadece Rousseau aklından geçenleri Frie-
derich'e söylemişti İKAZ ADIMI).

Aydınlanmanın ideallerinin devrimci krizlerin kalkışmalarından sonra di


ayakta kaldıkları görülmektedir. D evrim-öne esi dönemin (Prusya'da Baror
KAZ ADIMI von Stein ( 1 7 5 7 - 1 8 3 1 ) , Avusturya'da Yahudi mühtedi Baron J. von Sonnenfel;
( 1 7 3 3 2 - 1 8 1 7 ) , Polonya'da Stanislavv Staszic ( 1 7 5 5 - 1 8 2 8 ) ya da Bavyera'd;
PRUSYA ORDUSUNUN Paradcschritı'i, diğer bir deyişle "Tören Yürüyüşü" tüm za- Mongelas Kontu ( 1 7 5 9 - 1 8 3 8 ) gibi) aydın reformcuları 1815'te hâlâ faaldiler
manların insan vücudu için icat edilmiş en anormal ve en dokunaklı hareketlerden Ancak 1789'dan sonra ün kazanan devrimcilerin bazıları (Mirabeau, Danton
biridir. Yabancı eleştirmenler bu yürüyüşe kaz adımı adını vermişlerdir. Çtzıncii as- Condorceı, Robespierre, Saint-Just) adlarını daha çok erkenden duyurmuşlar
ker salları her yukarı adımda bacaklarını yüksek yatay bir konumda kaldırarak. dı. Bu konuda Tom Pain, başka birçok şeyde de olduğu gibi bir istisnayd
(Bkz. Bölüm IX).
Ancak 1778'de hem Voltaire hem de Rousseau öldüğünde. Aydınlanma ğ u n a karar verilirse o z a m a n böylesi zaferler onların mahvolma nedenlerini kanıt-
soluksuz kalmaya başlamıştı. Fakaı etkisi onyıllarca güçlü kalacaktı. Gerçek- larlar. 17
ten de modern Avrupa düşüncesinde kendine kalıcı bir yer edindi. Aydınlan-
manın ilk esin kaynağı olan rasyonalizm ikna gücünü yitirmekteydi. Saf akıl Elbette fikirler kültürel manzaranın içine hemen nüfuz edemez. 1770 ve
dünyayı anlama ve ayaklanmanın kehanetlerini okuma konularında yetersiz 1780'lerde çoktan faal ve olgun olan birçok kişi daha sonraki zamanlara kadar
kalmaktaydı. hiçbir büyük etki göstermemiştir. Bu, Kant ve Herder için özellikle doğrudur
Romantizm, birçok günah kapsayan bir sıfattır. Kültür kuramcıları için o (Bkz. Bölüm IX).
kadar karmaşıktır ki, bazıları bir değil birçok Romantizm olduğunu iddia et- Ancak Rousseau genellikle philosop/ıcların sonuncusu olmaktan çok ilk
mektedir. Ancak on sekizinci yüzyılın son çeyreğinde zayıflamakta olan Aydın- Romantik olarak görüldüğünden, birçok eleştirmen Rousseau'nun bu gruba
lanmaya tepki olarak ortaya çıkan çok büyük bir kültürel hareketti. Biçimsel dahil olmasında ısrar ederdi. (Neden ikisi birden olmadığı hakkında iyi bir ne-
dinle hiçbir yönden ilgisi yoktu. Gerçekten faal şekilde Hıristiyan karşıtı değil- den yoktur.) Rousseau'nun iyi bir şey olarak tanımladığı doğa görüşü, doğaya
se de, son kertede Hıristiyan olmayan olarak düşünülen birçok özellik içer- evcilleştirilmiş ve düzeltilmiş bir şey gibi düşmanlıkla bakan çoğu çağdaşın-
mekteydi. Ancak ana ilgi alanları genellikle insan deneyiminin Aydınlanmanın kiyle kesinlikle ters düşmekteydi. Rousseau'nun sensibilite'ye (duyarlılık) baş-
sıkça yok saydığı ve dinin de üstünde durduğu ruhani ve doğaüstü alanlarına vurması Avrupa davranışlarında yeni bir kopmaya yol açmıştır:
yöneliyordu. Bu anlamda bazen Aydınlanmanın önceki Reformasyon-karşı Re-
formasyon dönemindeki düşünce alanlarına yönelik aşırı tepkisine karşı bir Bir berduş olmanın zevklerine varmış biri olarak, Paris sosyotesinin sınır-
tepki olarak görüldü. Belki de her zaman var oldukları halde, Aydınlanmanın lamalarını usandırıcı bulmaktaydı. Romantikler ondan geleneklerin oluş-
idealleriyle az ortak noktası olan belli moda ve düşünce marjlarının devamı ve turduğu engelleri aşağılamayı öğreniyorlardı (öncelikle kıyafet ve davra-
genişlemesi olarak görülebilir. Bu marjlar genellikle "Aydınlanma karşıtı" ve nışlarda) ve son olarak tüm geleneksel ahlak kuralları alanında. 18
"Romantizm Öncesi" başlıkları altında bir araya getirildi.
Aydınlanma karşıtlığı üzerine tartışmalar Napolili G. B. Vico'dan (1668- Rousseau'nun vatanı İsviçre Alplerine olan aşkı, o zamana kadar genel olarak
1744) üç Doğu Prusyalıya, Hamann, Kant ve Herder'e uzanan felsefi konular korkuyla uzak durulan çevreye ilişkin tulumlarda bir değişiklik başlattı. Rous-
etrafında odaklanıyordu. Vico'nun 5den;:« nuova'sı (1725) devrevi tarih kura- seau'nun sıradan halka olan bağlılığı demokrasiye içten bir bağlılık içerse de,
mından başka mitolojiye ve ilkel toplumların kullandığı sembolik ifade biçim- bazen totalitarizmin köklerinden biri olarak görülmektedir.
lerine büyük önem vermişti. Bu konular birçok filozofun kolayca reddedeceği Ön-Romantizm hakkındaki tartışmalar genellikle Sturm ımd Drang (F. M.
konulardı. Vico da, Herder de geçmiş ve şimdiki dünya hakkındaki bilgimizi Klinger'in 1777'de sahnelenen aynı adlı eserinden sonra böyle adlandırılan)
oluşturmak için gerekli olan muazzam veri kitlesini insan aklının nasıl incele- Okulu ve Semboller Kuramıyla ilişkilendirilen edebiyat üzerine odaklanmıştır.
yip yorumladığı sorusuyla uğraşmışlardır, tkisi de tarihsel bakış açısının rolü- 1770'lerin bu "Fırtına ve Gerginlik"inin ortasında, Almanya uzun süre eylem-
nü vurgulamışlardı. İkisi de "böylesine türdeş olmayan malzemeleri tutarlı bir siz kalarak Fransız rasyonalizmine karşı kendini kanıtlıyor ve Avrupa kültürü
yeni bir döneme giriyordu. Goethe'nin, ruh hali sürekli değişen ergen kahra-
bütün halinde sentezleme rasyonel araştırma yöntemleri için gerekenden çok
manının intihar ettiği ilk romanı Genç Werther'in Acıları ( 1 7 7 4 ) , büyük bir et-
farklı yetenekler, her şeyin üstünde yaratıcı bir hayal gücü yeteneğini gerektir-
ki bıraktı. Goethe, bu kitabı yazarken "kendi iç dünyasını kuşatmaya" karar
diğini algılamışlardı." 16
verdiğini söylemiştir. Bu, hiç de klasik olmayan bir karardır.
Hayatını Köıtigsberg ve Riga'da geçiren J. G. Hamann (1730-1788) önem-
Ancak hiç kimse tüm zamanların en büyük edebi sahtekârlıklarından bi-
siz risalelerin dağınıklığı içinde yoğun, dağınık (ve çevrilmemiş) Alman, nesir
rini başaran Kingussieli James Macpherson ( 1 7 3 6 - 1 7 9 6 ) adındaki İskoç öğret-
yazan, karanlık, önemsiz bir felsefeci sayılarak genel bir kabul görmemiştir.
menden daha büyük bir etkiye sahip olmadı. Eserleri Antik Şiirden Parçalar
Ancak irrasyonellikte Hume'un çizgisini geliştiren Aydınlanma eleştirisi çağ-
( 1 7 6 0 ) , Fıngal ( 1 7 6 1 ) ve Temora'yı ( 1 7 6 3 ) Galli ozan Ossıan'nın çalışmaları-
daşlarınca çok iyi bilinmekte ve eleştirisine uzmanlar tarafından yüksek değer
nın çevirileri olarak sundu. Dr. Johnson'ın fark ettiği gibi, bu eserlerin dedi-
biçilmekteydi. Hamann'ın "başlayan büyük romantik devrimin fitilim ateşledi-
ğiyle ilgisi yoktu. Fakat Highland'ın irfanından gelen melankolik anlatımları,
ği" bile iddia edildi:
sadece Herder'in onun önde gelen hayranlarından biri olduğu Almanya ile sı-
nırlı kalmayan büyük bir popülarite kazandı. Bir İtalyanca çevirisinin Na-
Hamann tapanın altındaki karakurbağasının çığlığını duyanlar için konuşuyor, poleon'un en sevdiği metin olduğu söylenir.
kurbağanın üzerinden geçmek doğru olsa bile: insanlar bu çığlığı duymazlarsa,
Klasik gelenekler sanatta da saldırıya uğradı. 1771'deki Londra Kraliyet
eğer "tarih tarafından mahkûm edildiği" için karakurbağasının işe yaramaz oldu-
Akademisinin yaz sergisinde, saray ressamı Benjamin West ( 1 7 3 8 - 1 8 2 0 ) ,
Québec'te on iki yıl once öldürülen General Wolfe'un anısına General Wol/un
Ölûmiı adlı bir resim sergiledi, izleyiciler için skandal olansa, manzaranın çağ-
daş kıyafetlerle resmedilmesiydi. Ölmekte olan general yönetmelik kırmızısı
asker ceketiyle görünmekteydi. Günün kıdemli sanatçısı joslıua Reynolds, Ba- KR ANSIZCA bir sözcük olan cravale. ("kraval") hemen hemen tum Avrupa fiillerine
u'yı bir yanına almış ve onu antik çağın toga ve defne dalından çelenklerinde girmiştir. Almanca'da krawaiie. İspanyolca'da eorbaıa. Vonaneada gravaia, Rumen-
tüm tarihi ve ahlaki sahnelerinde giydiren geleneği öğretmişti. Geleneğe mey- rede cravaia, standart Polonya dilinde krawat. Krakow'da garip bir şekilde kravat-
dan okuyan resimlerde zamansız, doğal ortam eksik olacaktı ve sadece bu fc?'dır. İngilizce'de, "ipek ya da keten bir mendilin gömleğin yakasının usliınden boy-
mesajlarının iletilmesini garantileyebilirdi. Ancak bu boşunaydı. Realizim gel- na bir veya iki kez dolanması" şeklinde özel bir anlama sahiptir. 1 Standart Fransız
mişti. Romantizmin onunla birlikte gelip gelmeyeceği y se bir varsayım soru- l.illrd sözlüğünde, iki a Hemati T anlamı verilir, " l . Cheıal de Cmatıc 2. Pıeee d'eloffe
nuydu. 19 lı'-gere- que les hommes et qtielquefois les dames mcUcnl. auıour du cotı. "2 Tüm kay-
naklar kravatın "Hırvat'ın sıfat halının eski bir biçiminden ya da bir Hırvaf'ın söyle-
Avrupa'da Fransız Üstünlüğü iki yüz yılın büyük bir bölümünde devam etti. yeceği g i b i , fırval.i'den liirediği konusunda hemfikirdir.
Üstünlük genç XIV. Louis'nin kişisel yönetimiyle başladı ve 1815'te Na- Dogu Avrupa'da kullanılan bir sıfatın Avrupa giysisinin en yaygın parçaların-
poleon'un düşüşüne kadar sürdü. Gerçekte, her ne kadar Napoléon savaşları dan biri için kullanılır hale nasıl geldiği hakkında ancak tahmin yürütülebilir. Bir ku-
sırasında yenilgiler almışsa da, Fransa Bismarck'ın Almanyasına teslim olana rama göre, Napoleon tutsak edilen llabsbtırg askerlerinin taktığı eşarplara hayran
kadar kesinlikle Avrupa'nın en güçlü devleti olarak kaldı. O zamanın çoğunda kalmıştır. 3 Bu. açıkça yanlış bir atıl'lır. I.iuri Napoleon dogmadan çok önce Vbliai-
Paris, Avrupa'nın siyaset, kültür ve modasının rakipsiz başkentiydi (CRAVA- re'nm bu sözcüğü kullandığını belirtmekledir: "Vous figüre/, vous ce diable habillcd'
TE). <*carlaU>? (...) Un serpeni, lui seri. de craraft'''(Kırmızılar içindeki şu şeytanı görüyor
Fransa'nın uzun süreli üstünlüğü kısmen geniş topraklarının ve nüfusu- musun? (...) Kraval. yerine bir yılan takıyor.) 4 XIV. I.oıııs belki de hedefe daha yakın-
nun doğal avantajlarıyla, kısmen iktisadi ve askeri kaynaklarının sistematik ar- dı. Versailles'da Fransız hizmetindeki Hırvat paralı askerler, tüm dünyaya yayılan
tışıyla kısmen de en büyük rakiplerinin karışık lığı y la açıklanabilir: İspan- bu modanın en olası kaynaklarıdırlar. İler koşulda, Avrupa'nın "daha küçük ulusla-
ya'nın zayıflaması, Almanya'nın yıkımı, İtalya'nın bölünmeleri, Avusturya'nın rının" etkilerini yadsıyanlar, Hırvatların geri kalanımızın yakasına yapışmış oldukla-
Osmanlılarla meşgul olmasıyla... İstikrar ve birlik için bir odak sağlayan Bour- rını anımsanmalıdırlar.
bon hanedanından kralların olağanüstü uzun ömürlü olmaları da (XIV. Louis Hırvatistan'da her zaman olduğu gibi, erkekler boyunlarını ya yerel kıyafetleri
(h. 1643-1715), XV. Louis (h. 1715-1774), XVI. Louis (h. 1 7 7 4 - 1 7 9 2 ) ) buna masnayto ya da tekrar ithal edilen Araeawyla süslemeyi seçebilirler. 3
kesinlikle yardım etmiştir. Sonunda Fransız üstünlüğü Fransız toplumu içinde
büyüyen gerilimler ve hiçbiri XIV. Louis'nin tahta çıkışında mevcut bile olma-
yan Büyük Britanya, Prusya Krallığı ve Rus imparatorluğu gibi yeni güçlerin
ortaya çıkışıyla zayıfladı. XIV. Loııis döneminin en büyük simgesi olma rolünde diğer Avrupalı moııark-
Tüm büyük siyasi organizmalar gibi Ancien Régime'in Fransası da yükse- lardan daha fazla kabul gördü. Avrupa'nın en güçlü ulusuna yirmi iki yıl hük-
liş, olgunlaşma ve çöküşün üç belirgin safhasından geçti. Dinamik ilk safha, meden bu Roi SoldI, bu Güneş Kral saray mensuplarının ve daha sonra da ta-
1661'den on yedinci yüzyılın sonuna kadar, XIV. Louis'nin muhteşem hayatı- rihçilerin düşüncelerini renklendiren bir tapınınm nesnesi oldu. Bir zamanlar
nın belli başlı yıllarıyla aynı zamana rastlamıştır, (kinci safha, Fransa'nın ona İspanya kralı Felipenin Escorial'den dünyayı yönettiği gibi Versailles'daki
karşı ayaklanan koalisyonlar tarafından kontrol altında tutulmasına tanık ol- muhteşem sarayından Fransa'yı yönetirken, neredeyse insanüstü güçlerle
muştur. Bu safha XIV. Louis'nin hayal kırıklığına uğradığı son yıllarından, XV. onurlandırıldı. Güya o en saf monarşinin, mutlakıyetin en mükemmel biçimi-
Louis'nin ölümüne kadar sürmüştür. Son safha XVI. Louis'in hâkimiyetiyle eş- nin kendi, örnek ve tek biçimli bir hükümet sisteminin mimarı ve esini; iktisa-
zamanlı olmuştur. Bu dönem kralın ve bakanlarının, 1789'da Avrupa'nın gör- di ve sömürgeci girişimin harekete geçirici ruhu, sanatsal ve entelektüel zev-
düğü gelmiş geçmiş en büyük devrimin patlamasına sebep olan, artan sorunla- kin diktatörü, dinsel sapmaya tahammül etmeyen Katolik bir ulusun "En
rın denetimini yitirmelerini izlemiştir. Fransızlar için bu çağ la gloire çağıydı. Hıristiyan Kralı", Avrupa diplomasisinin en kıdemli üyesi, Kıtanın aşılması en
8 Ocak 1688'de XIV. Louis Villars Markizine şöyle yazmıştır: "S' agrandir esi zor ordusunun komutanıydı. Bu mitosla gerçek payı vardı. "Le Grand Roi" hiç
/a plus digue et la plus agréable occupation des souverains." 20 (Kendini büyüt- kuşkusuz daha küçük prenslerin taklit etmeye can attığı bir kraldı. Çevresine
mek, hükümdarların meşguliyetlerinin en onurlusu ve en hoş olanıdır.) kişiliğinin damgasını vurmuştu. Başarıları önemsiz değildi. Ancak hiç kimse
hiçbir zaman bu kadar abartılmış bir imgeyle karşılaştırılamazdı. Deneyimin
görkemini kabul ederken, kraliyet maskesinin arkasındaki adamı, Versailles'ın
Lumen: Aydınlanma ve Mutlakıyet, y. 1650-J 789 663

parıldayan ön cephesinin arkasındaki ıstırap içindeki Fransa'yı görmeye de ça-


balamak gerekir. Bu nedenle Fransız yönetimi, kurumlarının biçimsel analizi yoluyla anla-
XIV. Louis'nin kişiliği, işinin gerekli bir parçası olarak hissettiği teaıral şılamaz. Merkezden kraliyet otoritesini yeniden güçlendirmek için yapılan
gösteriden kolayca ayrılamaz. XIV. Louis modern Fransız monarşisini temelin- uzun savaşa, bölgesel ve belediyeye ait özelliklerin toptan kaldırılması eşlik et-
den sarsan Fronde ayaklanmasının dehşeti içinde büyüdü; içgüdüsel olarak memiştir. Fransa'nın büyük eyaletleri, kraliyet memurlarının büyük ölçüde
düzeni ve güçlü bir hükümeti özleyen bir ulusun lideri olduğunu hissediyor- doğrudan denetim uyguladığı pays d'élection ve geniş özerkliğe sahip olan pays
du. Bu nedenle, kendi tasarlayıp inşa ettiği Versailles sarayı sadece gösterişin d'états arasında bölünmüş olarak kalmıştı. Kuzeyde geleneksel hukuk, sistemli
bir parçası değildi. Soyluları, kralın ve devletin hizmetine bağlamaktaydı. Gör- Roma hukuku uygulanmaktaydı. Her eyaletin içinde, yerel libelles, parlamen-
kemli kraliyet baloları, baleleri, konserleri, oyunları ve av şölenleri, Büyük tolar, oy hakkı, ve privilèges varlığını sürdürmekteydi; soylular kendi nüfuz
Parktaki ziyafet ve havai fişekler, bunların hepsi önde gelen tebasıntn itaatini alanlarında geleneksel yargı haklarının birçoğunu ellerinde tutmaktaydılar. El-
pekiştirmeye ve bir ulusal cemaat duygusu yaratmaya hizmet etmekteydi. Hü- bette merkezi Meclisin, Estate General, varlığını sadece kalıcı ertelenme duru-
kümetin dizginlerini 1661'de Mazarin'in öldüğü günden itibaren bizzat ele ge- munda devam ettirebilmesi ve Paris'teki merkezi parlamentonun kraliyet fer-
çirdi. Bir amaç için oynuyordu. Saltanatının ilk büyük açık hava ziyafetinde. manlarını tartışmasız yürürlüğe koyması gerekliydi. Rüşvet ve yozlaşmanın
Les Plaisirs de l'lk Enchanté (Bkz. Levha 4 7 ) başoyuncu olarak hazır bulunma- içine işlediği, elli bin kraliyet memurundan oluşan büyük ordusu yerel teba-
sı sadece eğlence için değildi. Louis'ye ispanyol annesinden görgü kurallarına nın ihtiyaçlarına olduğu gibi kraliyet talimatlarına da yavaş tepki gösteren bir
duyduğu sevgi miras kalmıştı; Mazarin'den de gizlilik ve gerçeği gizleme sana-
gemi darası gibi ülkenin tamamına baskı yapmaktaydı.
tını öğrenmişti. Yakışıklı ve güçlü bir fiziğe sahip olarak centilmenlik ve cö-
Kralın en büyük avantajı, diğer otorite merkezlerinin etrafında birleşebi-
mertlikten alçaklık ve kindarlığa geçiveren bir mizaçla olağanüstü güç ve arzu-
leceği hiçbir büyük kurumun var olmamasında yatıyordu. Birlik içinde bir
ları birleştirmişti. Bir binici, avcı, siper adamı ve cinsel bir sporcu olarak
hararetli maiyetine üstün gelmekteydi. Ancak zevkle kazanırken ya da zampa- muhalefetten korunarak, eyaletlerde oluşturulan yeni bir yönelim şebekesiyle
ralık ederken, arkadaşlarının mahvını veya 1661'de büyük Nicolas Foquet'de birlikte, yerel muhalefetin üstesinden gelebilecek ve kendi çevresinde işleyen,
olduğu gibi başbakanının keyfi tutuklanmasını hazırlıyor olabilirdi. "Le Grand küçük ama son derece güçlü bir merkezi örgüt kompleksi oluşturabilmişti.
Roi" küçük hesapların üstünde değildi, Dorukla olduğu sırada, Kral küçük bir danışman grubuyla haftada iki veya üç
kez yüksek siyaseti tartışmak için Conseil en Hanfyu (Yüksek Kurul) topla-
Richelieu ve Mazarin'in öğrencisi olarak Louis, gücünü artırabilecek araç-
lar hakkında sağlam bir kavrayışa sahipti. Çok büyük ve kendine köle gibi maktaydı. En yüksek rütbeli bakanının kendinin olması yönündeki kararın-
bağlı bir bürokrasi, büyük kalıcı bir ordu ve büyük bir merkezi hazine örgüt- dan gurur duyuyordu. 1661'den sonraki biçimlendirici on yılda, güvendiği Le
ledi. Soyluları köle durumuna getirdi, zaten itaatkâr olan Fransız Katolik Kili- Tellier, Lionne ve Colbert üçlüsüyle yakın çalışma içine girdi. Öğütlerin for-
sesi üzerindeki denetimini genişletti, "devlet içinde devlet" olan Fransız Pro- mülleşiirilmesi ve siyasetin yürütülmesi Bakanlıklara (ilk olarak Etranger, Gu-
testanlannı ortadan kaldırdı, eyaletleri Eminlerinin (Intendants) idaresi altına erre, Marine, Maison du Rai) ve birçok ikinci dereceden kurula (maliye Conceil
verdi ve hiçbir merkezi yasama olmaksızın hükmetti. Fakat en büyük hüneri Royal'e, hukuki kararlar Conseil Privè'ye, din Conceil de Conscience, tasarının
reklamdı. Versailles, Fransız gerçeğinin kanıtlarını çok gölgede bırakan bir yasa haline getirilmesi Ctınseil de Justice'e) emanet edilmişti.
idealin sembolüydü. Fransızlar için ve yabancı ziyaretçiler için de törenlerinin Kral ilk zamanlarda, kararlarının uygulanmasında belirli konuları düzen-
görkemi hiç kuşkusuz Roi Soleil'in, mükemmel bir otorite sisteminin merke- lemek için gönderilen özel komisyonlara güvenirdi. Fakat kısa bir zaman süre-
zinde olduğu şeklinde bir yanılsama yaratmaktaydı. Louis sözde Palais de Jııs- sinde sadece kontrol memuru olmaktan çıkıp, kalıcı genel valilere dönüşen ve
tice'e girip, hâkimin sözünü "L'ctat, c' est moi" açıklamasıyla yarıda keserken, her biri kendi généralités, yetki bölgelerinin mali ve hukuki olaylarını yöneten
bu nüktenin gerçek olduğuna inanılabilir veya inanılmayabilirdi; ama o, kesin- memurlarına giderek daha çok bel bağladı. Son çare olarak da, soyluluğa daya-
likle inanılmış gibi yapmıştır. Louise de la Vallierè'den Mme de Maintenon'a nan eski tarz askerliği kaldırarak, kraliyet emirlerine tamamen itaat eden bü-
kadar, göze çarpan uzun süreli gizli ilişkileri yoluyla Kralın zevkinin yasa ol-
yük kalıcı bir ordu meydana getiren askeri reformlarına güvenmekteydi. Bu
duğuna dair bir hava yaratarak, eski cabale de dévois'nun ahlak yasasını hor
ordu iç siyasetinin olduğu gibi dış siyasetinin de bir aracıydı.
görmekteydi. Ancak dış görünüşün ardında büyük mutlakıyet denemesi yan-
Fransız toplumunun gerçekleri, üç geleneksel Eslale'de kutsal hale getiril-
lışlarla doluydu. Versailles Fransa değildi; Kralın iradesine büyük ölçüde karşı
miş olan yapılarla fazla ilişkili değildi. Kuramsal olarak Eslafe'ler özerk, kendi
geliniyordu. Büyük bir ülkede, kaçınma araçları uygulama araçlarından daha
kendini denetleyen birlikler olmalıydılar. Pratikteyse son derece parçalanmış-
fazlaydı. Tekbiçimlilik için güç kullanma, güçlü olsa da tüm ayrıkotlannt te-
mizleyemiyordu. Parlamento ve eyaletler ısrarla dayatmaktaydı. Louis'nin sa- lardı; her türlü ciddi özerklikten yoksundular, giderek daha çok kraliyet dene-
vaşları sağlam kazançlardan çok borç ve utanç getirmekteydi. timinin emrine giriyorlardı. Sadece Ruhban sınıfı (Birinci Estate) kendi örgü-
tünü, beş yılda bir yapılan toplantılarını korumaktaydı. Ancak o da, altı yüz
önde gelen başrahibin ve piskoposun atamalarında kralın himayesi, yüksek ve Ticari alanda, Colbert lum özel faaliyetleri devlet yönetmeliği içine h
aşağı seviyeler arasındaki ilgi alanları ve görüş açılarında göze çarpan derin setmeye, özellikle üretim ve dış ticarette devlet girişimine öncelik vermeye
uçurum nedeniyle herhangi bir ortak girişimden yoksun kalmıştı. hşan bir sistem ortaya koydu. Code de la Draperie ( 1 6 6 9 ) yani "Tekstil Yas£
Soylular (İkinci Esfate) Richelieu tarafından uysallaştırılmış ve Fronde ayrıntılı düzenlemelere olan tutkusunun bir örneğidir. Abbeville'deki bü)
ayaklanmasının hatasıyla gözden düşmüşlerdi. İspanyol ve Portekiz asilzadele- Vanrobais tekstil imalathanesi ve Brüksel'den Paris'e getirilen Gobelin de\
ri etkiden çok Unvana sahip maaşlı kraliyet memurlarına dönüşmüşlerdi. Eski imalathanesi üretime olan düşkünlüğünün anıtlarıydı. Des Indes OrienU
asil ailelerin çoğu, ya noblesse de robe da resmi veya idari mevkiler yoluyla ya ( 1 6 6 4 ) , des Indes Occidentales ( 1 6 6 4 ) , du Nord ( 1 6 6 9 ) , du Levant ( 1 6 7 0 ) {
da noblesse d' èpèe de ordu görevleri yoluyla giderek daha çok kraliyet hizmeti- devletin birçok ticaret kumpanyası devletin tüm zenginliğinin sadece dışı
ne bağlanıyorlardı. Molière'in kendileriyle alay ettiği (bourgeois geutilfıoınmcs) dan içeri getirilen ürünler yoluyla artırılabileceğine dair inancının eserleri)
sonradan türeyenler ve sınıf atlayan bir kitlenin akını tarafından etkileri bü- Colbert'in donanma, savaş gemileri için limanlar ve devlet silahhanesi hev
yük ölçüde azaltıldı. Auvergne gibi daha uzak bölgelerin hırsız senyörleri ve dış ticaretin sınırlı kaynaklar üzerindeki uluslararası bir mücadeleyi içert
önemsiz asilleri gibi sorun çıkartanlar idam komisyonları yoluyla şiddeıle en- şeklindeki yaygtn merkantilist dogmadan türemişti. Başarılı mücadele asi
gellendiler. gücü gerektirmekteydi. Önemli olan, Fransa'nın temel sanayisi olan tarır
Bir ve ikinci Estatelara girmeyen herkesi kapsayan Üçüncü Estait' içinse, düzenlenen fiyatlara konu olması ve ucuz yiyeceğin kaynağı olması dışıı
herhangi ortak bir amaç düşüncesi geliştirmek için hiçbir şarts yoktu. Toplum- fazla dikkat çekmemesi anlamlıdır.
sal ilerleme konusunda en iyi umutları, bir kraliyet memurluğu ya da bir soy- Fransa'nın askeri kaynaklarının harekete geçirilmesi, birkaç onyıl boy
luluk ayrıcalığı satın almakta yatıyordu. En az ilgi nüfusun kesin çoğunluğu ca başından sonuna kadar aynı güçle sürdürülecek bir çaba gerektirmekte;
olan köylülere gösterilmekteydi. Köylüler senyörlerınin, rahiplerinin ve krali- Bizzat Colbcrl, Danimarka ve İngiliz donanmasına karşı kendini koruyabile
yet memurlarının baskı yaptığı üç kat fazla vergi veren seriler olarak kaldılar. bir donanma oluşturmaya büyük önem vermişti. Toulon'daki kadırgal
Açlıktan ölmenin eşiğinde yaşıyorlardı. Akademisyen La Bruyère, onlara "ani- adam sağlayan chiourmes, yani mahkûm forsalar dışında, ülkedeki askere a
maux/arouches" demekteydi. Kendi durumlarını tekrar tekrar "la Peur", baş- maya elverişli tüm denizcilerin ve gemilerin sicilini çıkarttı. Yirmi yıl için
langıçtan beri var olan yok olma korkusu terimiyle tanımlıyorlardı. Sık, umut- saftaki gemilerin sayısını otuzdan yüz yediye çıkarttı. Bunlardan yüz on se
suz ve etkisiz ayaklanmaları kırsal manzaranın bir parçasıydı. topla silahlandırılmış olan dört direkli Royal-Louis övünç ve sevinç kaynaj
İktisadi siyaset Büyük Deneyimin en önemli kısmınt oluşturmaktaydı. dı. Rochefort denizüssünü kurdu, kuzeydeki Brest, La Havre ve Calais lim
Orijinal "homme de marbre" ve bir bourgeois gentilhomme par cxelleuce olan Je- larını takviye etti, donanma tersanesi ve donanma akademileri açtı.
an-Baptiste Colberı'in ( 1 6 1 9 - 1 6 8 3 ) ülkenin mali durumunun, vergilerin ve ti- Ancak apaçık nedenle Fransa denizden çok kara sınırlarıyla ilgilet
caretin sağlam bir tabana oturtulması için sistematik bir plan tasarlandı. Bu XIV. Louis savaş gemilerinden bir tanesine sadece bir kereliğine ayak b:
Colbertisme merkantalizmin, özellikle dirigiste bir biçimiydi ve daha sonraki Colbert'in baş rakibi, kural tanımayan savaş bakanı François Michel Le Tell
dönemlerde, çoğu kez bir hata olarak değerlendirildi. Ancak bu XIV. Louis'nin Marquis de Louvois'nm ( 1 6 4 1 - 1 6 9 1 ) Bureau de guerre'i yönetiminde, en f;
diğer tüm tasarılarını mümkün kılan motordu; sadece Kralın gerçekten doy- ilgi kara ordusuna gösterildi. Louvois'nın bürokratları her ayrıntıyı dene
mak bilmez mali iştahı nedeniyle yapılan muazzam taleplere karşı yargılanabi- mekteydiler. Askerlik için zorla toplanan eski soylular bırakıldı ve alayk
lir. yapıları kökten değiştirildi. El bombacılarının ( 1 6 6 7 ) , tüfek kullananl;
Colbert, finansal alanda Contrôle Generali yarattı. Bu yolla diğer bütün ( 1 6 6 7 ) ve bombacıların ( 1 6 8 4 ) yeni biçimleri oluşturuldu. Süvarilerin g
emir altındaki kurumlar, Trésor de l'épargne (Hazine), Conseil Royal ve Étal du neksel üstünlüğü piyadelerin eline geçti. Güzel üniformalar giydirilerek, ç
Vrai (ileriye dönük yıllık tahminler ve bilanço) ve Grand Livre (devle! hesapla- malı tüfek ve süngülerle donatılarak sıkı talim ve eğitime tabi olan bu yeni
rının ana kayıt defteri) denetlenmekteydi. 1666'dan sonra darphane yaklaşık zenler, on sekizinci yüzyıl uygulamalarını gölgede bırakıyordu. Eskiı
otuz yıl sabit bir değerde kalan, yakışıklı louis d'or ve gümüş enderi bastı. sivillerin eline verilmiş olan topçu sınıfı ve istihkâm birlikleri genel komuı
Mali alanda, devlet borçlarıyla parayı artırmak için Caisse des Emprunts lığa katıldı. Askeri akademilerde eğitilen ve yeteneklerine göre terfi ettir
( 1 6 7 4 ) oluşturuldu. Dile düşmüş Taille ya da toprak vergisinin (bu Eminlere profesyonel subaylar, ilk önce eski Turenne, sonra genç Condé ve ce
bırakılmıştı) dışındaki tüm vergileri toplamayı koordine etmek için Ferme Maréchal du Villars gibi ünlü komutanlar tarafından yönetiliyorlardı. Tüm
Generale meydana getirildi. Colberı'in ölümünden sonra bütçe açığı tırmandı yük kentlerde büyük kışlalar ve mühimmat depoları inşa edildi. Ünlü kuşa:
ve 1695'te capitalion yani kelle vergisi, 1701'de billets de monnaie ya da kâğıt ustası, (ingénieur du roi ve commissairc-géneral des /mli/icatimıs) Map
para ve 1710'da dixième ya da devlet vergisini de içine alan çeşitli çareler de- Sébastian Le Prestre de Vauban'ın ( 1 6 3 3 - 1 7 0 7 ) girişimiyle kuzey ve doğu
nendi. nırlarına yüz altmış kaleden oluşan bir kaleler zinciri kuruldu. Saarlouis, 1
dau, Neubraisach ve Strasbourgun benzerleri, Fransa'ya Versailles'dan daha
İlk şapeller yerle bir edildi, NC'leri (nouveaux convertis) kişi başına altı livrcle
pahalıya ıııal oldu. Bunun kesin sonucu, sadece Fransa'nın tüm komşularının
ödüllendirmek için bir caisse des conversions, yani "ihtida fonu" oluşturuldu.
birleştirilmiş gücünün durdurabileceği bir askeri makineydi. Düsturu (Nec
1679'dan itibaren bir dizi yasal ve askeri önlemlerle Protestanlık zorla yok
pluribus impar) çok olanla karşılaşma [ELSASS],
edilmeye uğraşıldı. Askerlerin din değiştirmeyi reddeden bütün ailelerin yanı-
Din ister istemez olayların merkezine yakın bulunmaktaydı, XIV, Louis
na yerleştirildikleri Poitou, Béarn ve Languedoc'daki korkunç dragon katliam-
geleneksel bir Hıristiyan dindarlığı sergilemekteydi, fakat le Roi Tres
larında ağza alınmaz zulümler gerçekleştirildi. 1685 Ekiminde en sonunda
Chretien'irı kendi evinin hâkimi olması gerektiğini ve dinsel muhalefetin ulu-
kral, Louvois (Le Tellier) ve yozlaşmış Paris piskoposu Harlay de Champval-
sal birliğe bir tehdit yarattığını iddia eden bir gelenek tarafından yönlendiril-
lon'un baskılarıyla hoşgörü fermanını iptal etti. Piskopos Bossuet onu "Yeni
mekteydi. 1685'teki Mme de Maintenon'la yaptığı ikinci gizli evliliğinden son-
Constantin" sıfatıyla ödüllendirdi. Fransa'nın sayısı bir milyonu aşan en de-
ra, Cizvitlerin önerilerinden çok fazla etkilendi. Bunun genel sonucuysa,
ğerli vatandaşları teslim olmaya ya da gerçek bir terör yönetiminin içine kaç-
büyük ölçüdeki tutarsızlıklardan biri ve diğer alanlardaysa. Kralın ilk yılları ve
maya zorlandılar. Dauphiné ve Cévennes'deki direniş otuz yıl sürdü.
gerileme yılları arasındaki göze çarpan çelişkiydi. 1669'da Moliere'in uzun sü-
re ertelenen ruhban sınıfı karşıtı hicvi Tartuffe nihayet sahnelendiğinde krali- Kraliyet siyaseti, Jansenistlere karşı davranışında da benzer bir şekilde uz-
yetin beğenisini kazandı; 1680 yılındaysa yasaklandı. laşmayla baskı arasında gidip gelmekteydi. Janseııius'un düşünceleri Fransız
Otuz yıl boyunca Louis tam bir Galyalıydı. Fransız piskoposluklarını ba- Kilisesinin bir kanadı tarafından şevkle kabul edildi ve Abbé de St. Cyran
kanlarının akrabalarıyla doldurdu, Dört Madde'nin ( 1 6 8 2 ) ilanına izin verdi ( 1 5 8 1 - 1 6 4 3 ) , Antoine Arnould ( 1 6 1 2 - 1 6 1 9 ) ve her şeyden önce Biaise Pas-
ve 1687-1688'de Papalık ile ilişkilerde açık bir kopmaya neden oldu. Galyalı cal'ın eserleriyle yayıldılar. Jansenist faaliyetler Paris'le Port Royal Citeaux ta-
öğretisinin en saf biçimi olan Dört Maddenin Fransa'nın tüm fakültelerinde ve rikatı manastırında ve sarayda güçlü bağlantıları bulunan (Kralın kuzeni,
seminerlerde öğretilmesi emredildi: Mme de Longueville ile Kralın Dışişleri Bakanı Pomponne Markisi (1616-
1699) Simon Arnould'yla, Port-Royal okulunun eski öğrencilerinden Raci-
1. Kutsal Makamın (papalık) otoritesi ruhani konularla sınırlıdır. ne'le, hatta Bossuct'vle bile) her yere yayılmış Arnould klanında toplanmıştı.
2. Kilise Meclisinin kararları Papanın kararlarından daha üstündür, Fakat 1650 yılından itibaren, Jansenius'un Augustinus adlı eserinden alman
3. Galikan gelenekleri Roma'dan bağımsızdır. "Beş Teklif" resmi olarak sapkın kabul edildiğinde, Jansenistlere yıkıcılar gibi
4. Papa Evrensel Kilisenin kabulü dışında yanılmaz değildir. davranılmıştır. Pascal ve diğerleri gizli yayın yapmak zorunda kalmışlardır.
1661'de Tekliflerin kaldırılacağını duyuran bir İtaal Formülü açık bir ihlale
Fakat daha sonra, Katolik güçlerden kendini soyutladıgı için kaygılanan Lou- neden oldu ve "melekler gibi temiz, şeytanlar gibi gururlu" Port Royal rahibe-
is, cesaretini yitirip bundan vazgeçti. 1693'te Dört Madde'ye tepki gösterdi ve leri ceza olarak Versailles yakınında Port-Royal-les-Champs'da yeni bir yere
hayatının geri kalanında l/Itramonlanus (Papa'nın mutlak hâkimiyetini fazla- gönderildiler. Takibatın ilk devresi, bir yandan Jansenitlerin "saygılı bir sessiz-
sıyla isleyen zümre) gruptan desteğini hiç esirgemedi. Köy rahiplerinin geçim- lik içindeki" dikkatli muhalefetlerini desteklerken, diğer yandan Formülasyo-
leri ve malları üzerinde, Piskoposluğun tam denetimini sağlayan 1695'teki fer- nu imzalamalarını mümkün kılan garip Paix de l'église ( 1 6 6 8 ) ile sona erdi.
manı, ona radikallerin kalıcı muhalefetini kazandırdı. Dingincilik üzerine Ancak sonraki saldırılar, Fransız Protestanlarına karşı yapılan savaşlarla
tartışmalarda, aristokratik ve daha ruhani unsurlara karşı çıkan, Dinginciliğin uyumlu başlatıldı. Arnauld le Grand 1679'da Brüksel'e sürgüne gönderildi.
savunucusu "Cambrai'nin Kuğusu", Piskopos Fenelon'a karşı, tumturaklı Olayları kesin sonuca ulaştıran devre, Oratoire tarikatından Pasquier Qu-
"Meaux Kartalı" Piskopos Boussuet'den yanaydı. Her şeyin ötesinde, bir kezin- esnel'in ( 1 6 3 4 - 1 7 1 9 ) Réélections adlı eserinin 1693 yılında yayımlanmasını iz-
de Louis'ye "insanları için bir tanrı olmasını" öğütleyen Boussuet'ydi, lemiştir. Bir sonraki taşkınlık Piskopos Bossuet ve Fénelon arasında Dinginci-
Protestanlarla ilgili siyasetinde Louis, pasif ayrımla başlayarak ufak tefek lik üzerine yapılan diğer kavgayla karıştığında. Kral harekete geçmeye karar
tacizlerden şiddetli zulümlere geçti. İlk önce Mazarin'in vasiliği altında, Fron- verdi. 1705'te "saygılı sessizliğe" dair uzlaşmaya tepki göstermeye ikna oldu
de savaşları boyunca sadakatini gösteren bir cemaati karışıklık içine itmeyi is- ve 1713'te Unigemtns Bildirisi Jansenistlere ve tüm çalışmalarına kapsamlı bir
tememişti. Abbevilleli dokumacılardan büyük Turenne'e kadar Fransız Protes- yasak getirdi. Süreç içinde Port Royal manastırı kapatıldı, kilisesi yıkıldı ve
tanlar çok çalışkan ve sözü geçen kişilerdi. Ne yazık ki, Nantes Fermanı'nın mezarlığı yerle bir edildi. Pascal ve Racine'in kalıntıları mezarlarından gece ka-
ihlalleri ve "RPR'nin (religion pretcııdıı re/orme ya da diğer bir deyişle sözürno- çırılmak zorunda kaldı. Louis bir darbede hüküm sürmekle olan Kilise Yapı-
na reformdan geçmiş din) sözümona tercih edilen işleyişi Katolik muhalefetin lanması ve Devletle, onun aydın eleştirmenleri arasında doktrine dayalı bir
kavgayı kalıcı bir yüzleşmeye dönüştürdü. Fransız Aydınlanmasının gerçek
başlangıcı işle burada yatmaktadır.
Tarih kitaplarında hiçbir şey. XIV. Louis'in sanat siyaselinden daha sis- " " " " " '

temli bir şekilde düzenlenmemiştir. Bu "Entelektüel Mutlakıyet" bazen döne- ca geçildi. Alsace Fransa ve Almanya arasında dört. kez el değiştirdi. Sılezya (namı
min tüm kültürel hayatını kraliyet beğenisi ve himayesinin belirleyebildiği bir diğer Slask ya da Schlesien) Avusturya. Rusya. Almanya ve Polonya larafıııdan dü-
model olarak tanımlanır. "Klasisizm, siyasi ve ruhani alanlarda hâkim olan zenli olarak işgal edildi. Kızıl Rüienya (namı diğer Doğu Galiçya. Balı Ukrayna veya
monarşik düzen ve dini birlik doktrinlerini edebiyat alanında karşılayan resmi Doğu Vlalopolska) Avusturyalılar. Polonyalılar ve Ukraynalılar tarafından en az se-
bir öğreti gibi ortaya çıkarıldı." 21 Günün en önemli edebiyat eleştirmeni Nico- kiz kez tartışma konusu yanıldı. Ukrayna'nın merkezi. Ruslar ve Almanlar, Ukrayna-
las Boileau'nun ( 1 6 3 6 - 1 7 1 1 ) sözlerinde "Un Auguste aisemetıt peut jaire dcs lılar ve Polonyalılar, Kızıllar ve Beyazlar. Naziler ve Sovyetler taralından en az yirmi
Virgilcs" (Bir Augustus, kolayca Vergiliuslar yaratabilir). kez ikiye bölündü.
Strasbourg Avrupa Konseyi tarafından 1949'rla başkent yapıldığında. Demir
Perde kentin doğudaki eşini kapattı. Gerçekten Brcslau'nuıı Alman nüfusu gitmeye
ELSASS zorlandığı için, Breslau Uwow'dan gelen Polonyalı mültecilerin kille akını yoluyla ar-
tık Wroclaw olduğu için ve I.' viv bir Rus akınıyla aşırı derecede dolduğu için huzur-
KRANS1/, ORDUSU 1070 yılında bir gün Strasbourg'ta ki Ren köprüsünü zapt elti ve suzluk hızla artıyordu. Sovyet Bloğunun iç sınırların Demir Perde ne kadar geçirgen-
yaktı. Bıı durum. Fransızların, Klsass'ın WestTalya Anlaşması'yla kazandıkları kıs-
se o kadar geçirgendi. Batı'da başlamış olan uzlaşma süreci elli yıldan bu yana
mıyla tatmin olamayacaklarının ve bizzat Strasbourg's sahip olana kadar durmaya-
Avrupa'nın her tarafına ulaşabilmiş değildir.
caklarının işaretiydi. O zamanlar Strasbourg Kutsal Roma İmparatorluğunun ken-
tiydi. Alman karakterine tümüyle uyuyordu ve lisanı Ren'in öbür vakasında
konuşulan Alemannık diyalektiydi. Kakal XIV. bouis niyetinden vazgeçirılemczdı.
Savurgan kraliyet himayesinin, kurumlaşmış güçlü bir tekbiçimlilik doğrultu-
RcuiUons'un belirsiz savaş hileleri sayesinde, Strassburg ya da Strasbourg "Alsa
sunda bir dürtü sağlamakla olduğu kuşkusuz ki doğrudur. Büyük Sözlüğü
c i f i n tamamıyla birlikle çok geçmeden onun olacaktı. Yerel Alman diyalekti varlığını
1694'te yayımlanan Académie Française ( 1 6 3 5 ) , Fransızcanın resmi muhafızı
sürdürmeyi başaracak olsa da. eyalet Fransız birliğinin mıhenktaşı haline gelecek-
gibi davranmaktaydı. Sonraları Beaux-Arts olan Académie de Peinture et de
ti. 1
Sculpture, Kralın ressamı Charles le Brun'ün ( 1 6 1 9 - 1 6 9 0 ) eline çok büyük
Diğer tarafla. İmparatorluğun doğu ııctı olan Silezya'da. büyük Breslaıı kenti
güçler vermişti. Académie des Sciences ( 1 6 6 6 ) Londra'daki Kraliyet Derne-
Sılezyalı Piastlann son prensi tarafından Avusturya llabsburgları adına yönetiliyor-
gi'ninkilere benzer faaliyetler sürdürüyordu. Académie de Musique ( 1 6 6 9 ) Kra-
du. Sılezya'nın kökeni, Msace'ın kökeninin Fransız olması kadar Avusturyalıydı. Si-
lın müzisyeni olan ve operaların partisyonunu yazan Jean Baptiste Lully'nin
lezya'nın ilk bağlantıları Polonyalı ve 1526'ya kadar da Bolıemyalıydı. Tıpkı Alsa-
( 1 6 3 3 - 1 6 8 7 ) yeteneklerinin gelişeceği benzeri bir ortam yarattı. Le Brun sanat-
ee'ın yerel dil ve kültürünün, onları tamamen Kransızlaşiıracak her türlü girişime
sal diktatörlüğünün Colbert'in örgütsel dehasıyla birleştiren Beaux-Arts'Aa mi-
direndikleri gibi. Silozyalı Slavlar da, yüzyıllardır eyaletlerine hâkim olmaya gelen
marlar, dekoratörler, oymacılar hâkim tutkunun düzen ve uyum olduğu proje-
Bohemyalı Alman, Avusturyalı ve Prusyalı dalgalarına karşı dayanmaklaydılar. 2
lere yönlendirildiler. Her şeyin ötesinde Kraliyet Sarayı bununla bazı
Diğer tarafta, Polonya'nın doğu tarafı Kızıl Rülcnya eyaletinde, büyük l.wow
koşutlukları olan kültürel bir yaratıcılık üzerindeki yoğunlaşmayı yönetmek-
şehri üç yüz yılı aşkın şiiredir Polonya tarafından yönetilmekteydi. Burası Strasbo-
leydi. Edebiyatta "Kralın Dört Dostu" (Boileau, Molière, Racine ve La Fontai-
urg'ıın Fransız veya Breslau'nun Alman olduğundan çok daha Polonyalıydı. Buranın
ne) en enerjik çağlarında, çok az yazarın sahip olduğu bir nüfuzu kullanmak-
Yahudi cemaati de uzun devamlılıktan hoşlan m işti. Ancak l.wow ya da l.'viv'in köke-
taydılar. Comédie Française ( 1 6 8 0 ) birçok deneyimli oyuncuyu tek tiyatronun
ni Polonyalı değil Rülenyalıydı. 1670Te I n i a ı e ' n i n ilk merkezi olarak işlev gördüğü
içinde birleştirdi.
sırada Ukrayna kültürü emekleme dönemındeydi :t (LYCZAKOW).
Diğer tarafla. Rütenya'nın doğu tarafında. Dinyeper üzerindeki büyük Kiev Ancak klasik tekelin gerçek bir yanılsama olduğu yapılan incelemelerle
kenti Yloskova tarafından henüz işgal edilmişti (Bkz. s. 601). Rus Ortodoks Kilisesi açıklık kazanmaktadır. İlk olarak, Kralın kendi zevki, yaygın olarak sanıldığın-
Ukrayna'nın merkezinde egemenliğini kurmuş ve Kiev'in Rus uygarlığının beşiği ol- dan çok daha eklektikti. Sanatsal kuralları formülleştirmek konusunda klasik
duğu efsanesini yaymaya başlamıştı. tutku kesinlikle mevcuttu, fakat kurallara herkes mutlaka uymuyordu. Ayrıca,
belki de yirmi yıldır hâkim olan "Klasik Parnassus" giderek göz ardı edilmektey-
Sırasbourg. Breslaıı. Lvvovv ve Kiev'in bildiklerinden daha fazla ortak yanı var- di. 1687'den itibaren Fransız kültürel yaşamı, Ancieurs ve Modernes'in gözü dön-
dı. Hepsi de çokuluslu eyalet ya da ülkelerin kozmopolit başkentleriydiler ve onlar müş kavgaları tarafından işgal edilmişti. Bütünlüğün görünen cephesinde, her
için özel ulusal iddialar özellikle yıkıcı olurdu. )IW3'te her birinin üstünden defalar- ne kadar devler alayı sıklıkla dikkati başka yöne çekse de, heterodoksı ve farklı-
lıklarının kültürel manzarasını sergilemekle olan çok geniş bir çatlak açılmıştı.
XIV. Louis'nin dış siyaseti, gücünün ve saygınlığının en iyi göstergesiydi. kendilerinden daha az güçlülere bir barışı zorla kabul ettirerek anahtarları el-
Bu, Avrupa'nın o zamana kadar hiç görmediği (ve Versailles'daki Kral tarafın- lerinde tuttuklarını gördü.
dan kişisel olarak idare edilen) en karmaşık dışişleri hizmetine ve askerlerinin
Louis reunions siyasetiyle, sıcak savaşları karmaşık, fakat belirsiz yasal sü-
sadece uzun bir hazırlık döneminden sonra tam olarak göreve alındığı askeri
reçler yoluyla düzenlenen ilhakler lehine erteledi. Doğu sınırlarında kentlerin
güçlere dayanmaktaydı. Bu tutum, Avrupa kıtasında savaşa yol açtı. Sonuç ola-
sayılmasını talep eden krallığa verilmiş dilekçeleri uygulanacak ve yargı göre-
rak XIV, Louis, bazı açılardan Avrupa'yı zorla ele geçirmeyi deneyen tiranlar
vini yerine getirmek üzere mahkemeler kurulmuştur. Her uygun hüküm ilgili
zincirinin ilk halkası, Napoléon ve Hitler'in habercisi olarak görülebilir. Karşı-
bölgenin anında işgaline neden oldu. Başta Strasbourg ( 1 6 8 1 ) ve Lüksemburg
sına dikilen koalisyonlarsa "Müttefik"lerin ataları sayılabilirler.
( 1 6 8 4 ) olmak üzere, 1680'lerde bu yolla yüz altmıştan fazla ilhak gerçekleşti-
Aslında, Louis'nin utku oldukça dardı. Son zamanlardaki açıklamalara rildi. Louis operasyonu İmparatorluğun Türklerin Viyana'ya doğru ilerleme-
rağmen, Fransa'nın "doğal sınırlarını" ele geçirmek için kesin bir planı varmış siyle meşgul olmasıyla aynı zamana denk getirdi.
ve Kıta'yı istila eıme işinde serbest bırakılmış gibi gözükmemektedir. İlk yılla-
Dokuz Yıl Savaşları ( 1 6 8 9 - 1 6 9 7 ) , Louis'nin, Fransızların daha fazla ilerle-
rındaki önlemleri terk ettiği halde, amaçlan temel olarak hanedanın konumu-
melerini durdurmak için Gtıillaume d'Orange'm kışkırtmalarıyla biçimlenen
nu pekiştirme yönünde olmayı sürdürmüştür. Louis, Mazarin tarafından İs-
Augsburg Birliği'ne ( 1 6 8 6 ) meydan okumasının sonucu olarak ortaya çıktı.
panya kralının küçük kızlarından biri olan Marta Teresa'ya bağlanmış ve
Fransızların İspanyol Alçak Ülkeleri ve Heıdelberg'in harap edildiği Palatinate
Pirene antlaşmasının hükmü gereği 1660'ta onunla Saint Jean-de-Luz'de ev-
Eyaletini işgali, yorucu bir dizi kuşatma ve donanma savaşını başlattı. Ryswick
lendiğinden, İspanya'yı parçalayan tahtın intikali sorunlarından kaçmamamış-
Anlaşması'yla ( 1 6 9 7 ) , Louis Strasbourg dışındaki çoğu reunions'untı terk et-
tır. Alçak Ülkeler ve Ren'e sürekli müdahale etmesi, gerçek bir kuşatma kor-
meye zorlandı [ELSASS] [GROTEMARKT],
kusuyla haklı çıkartılabilir. Savaş ve genişlemeye olan açlığı, sözgelimi, Rusya
İspanya Veraset Savaşlarının ( 1 7 0 1 - 1 7 1 3 ) "ilk dünya savaşı" olduğuna
ve isveç'teki moııarkların açhklarıyla çok zor karşılaştırılabilir. La gloire'a olan
dair bazı iddialar vardır. Bu savaş, Almanya'da, Alçak Ülkelerde, İtalya'da, İs-
aşkı, böylesine tehditkâr bir lojistik konum tarafından desteklenmeseydi, ta-
panya'da, kolonilerde ve açık denizlerde yapıldı. Savaşın temeli 1700 yılında
mamen hayali olarak görülebilirdi. Louis'nin en büyük dört savaşından ilk iki-
İspanya Kralı 11. Carlos'un çocuksuz olarak öldüğü ve XIV. Louis'nin son kra-
si Alçak Ülkeler'e yönelikti; üçüncüsü (Louis'nin hukuki hile yoluyla Alman
lın vasiyetini yerine getirmeye ve kendi taahhütlerine aldırnıamaya karar ver-
toprağını ele geçirmek için yaptığı savaş), réunions tarafından kışkırtılmış«.
diği günlerde atılıyordu. Louis çocuk yaştaki torunu Philippe d' Anjou'yu "Vo-
Dördüncüsü doğrudan tahttaki İspanyol hanedanının hatası yüzünden ortaya
ici le Roi d' Espagne" (işte ispanya kralı) sözleriyle meclise sunduğunda, savaş
çıktı. Tüm bunların arkasında, koloniler ve ticaret alanındaki rekabet yatmak-
artık kaçınılmaz olmuştu. Bu savaş en büyük ve en güçlü Fransız karşıtı koa-
taydı IGROTEMARKT].
lisyonu bir araya getirdi. Koalisyon askeri cephede Savoie Prensi Eugene,
Dévolution (üst hak sahibinin hakkının ortadan kalkması sonucu mirasın Marlborough Dükü ve Büyük Pensioner Heinsius üçlüsü tarafından yönetili-
bir alt kademeye geçmesi, e.n.) Savaşı ( 1 6 7 2 - 1 6 7 8 ) , Brabant'la ilgili bir hane- yordu. Savaş, Louis'nin İspanyol Alçak Ülkelerinde Hollandalıların elinde bu-
dan hakkı iddiasını Louis'nin istismar etmesi nedeniyle ortaya çıktı. Savaş ts- lunan "savunma kalelerini" tekrar işgal ederek önlem almasıyla başladı. Deniz-
panyol Alçak Ülkelerinin Fransızlar tarafından işgaliyle başladı; ingiltere, Hol- de ve karada kuşatma ve karşı kuşatmalarla, tüm taraflar tamamen tükenene
landa, ve İsveç'ten oluşan bir "Üçlü lttifak"ın oluşmasına neden oldu; ve Aix- kadar sürdü. 1709'da, "arkasında çok ölü bırakan", ama kesin olarak sonuç-
la-Chapelle Barışıyla Louis'nin on iki Belçika kalesini ele geçirmesiyle son bul- lanmayan ve Fransa'yı işgalden kurtaran Malplaquet çarpışmasından sonra,
du. Mareşal du Villars'm hükümdarına "Düşmanlarınız için bir kez daha böyle bir
Fransa-Hollanda Savaşı ( 1 6 7 2 - 1 6 7 9 ) , Louis'nin bir önceki savaşına mü- zafer, Efendim, her şeyin sonu olur" dediği söylenir.
dahale ettikleri için, Hollandalıları cezalandırmaya karar vermesiyle başladı.
Fransız savaşlarının Utrecht ( 1 7 1 3 ) ve Rastatt ( 1 7 1 4 ) çifte anlaşmaların-
Savaş, Hollanda'nın denizdeki rakipleri İngiltere ve İsveç'in bağlılıklarını de-
da kutsal kabul edilen nihai sonucu, savaşın başlıca taraflarının hiçbirinin
ğiştirmeye ikna ederek ve Polonya'yı da Fransız kampına ekleyerek, baştan so-
beklentilerini karşılamadı. Fransa'nın büyük amaçları yenilgiye uğratıldı, fakat
na diplomatik bir şekilde hazırlandı. Savaş, Birleşik Eyaletler Stadtholdcr'ı
ortadan kaldırılmadı. Lille, Franche-Comıe ve Alsace gibi önemli birçok kaza-
(devlet başkanı) IL Guillaume d'Orange'm karşı cepheyi örgütlemesine neden
nımını korudu ve Philippe d'Anjou İspanya Tahtında kaldı. Hollandalılar da
oldu. Daha önce olduğu gibi savaş, Fransa'nın İspanyol Alçak Ülkelerine gir-
Fransızlar gibi tükendiler, ancak savunma kalelerinin denetimini ellerinde tut-
mesiyle başladı; fakat Condé'nin Ren'den geçmesi İmparatorluğu kışkırttı ve
tular. ispanya Fransa karşıtı koalisyonla birleştiğinde yenildi, Fransa'yla ittifak
Louis, Franche-Comté'deki İspanyol nüfuzunu altüst etme fırsatını kaçırmadı.
oluşturduğunda tekrar yenildi. İspanyolların esas amacı İmparatorluklarının
Nijmegen Kongresi ( 1 6 7 8 - 1 6 7 9 ) , Lous'nin diplomatlarının, Hollandalılara ti-
birliğini korumaktı. Kaçınmaya çalıştıkları büyük yıkıma neden olduklarını
cari avantajlarla ödün vererek, İspanyolları toprak terk etmeye zorlayarak.
anladılar. İspanyol mirasının Fransızların eline geçmesini önlemeye çalışan
Avusturya, bunun yerine İspanyol Alçak Ülkeleri, Milano, Napoli ve Sardın-
ya'yı da kapsayan artıkların büyük bir kısmına razı oldu. Bu durumdan en dû, on altı kiliseyi, dörl bin evi ve 'uslun Avrupa siyası kültürünün ıaştan uıükom-
gözle görülür şekilde yararlananlar çevre güçler oldu. Prusya'da Hohenzollern ınel bir imgesi' olarak tanımlanan bir keııi meydanı yerle bir edildi. 1
ve Savoie Hanedanının konumları güçlendi. İlki Ren'deki Yukarı Gelderland'ı Brüksel beratını elde elliğinde. 1312'den sonraki yıllarda tasarlanan Groıv-
ve biraz gecikmeyle de İsveç Pomeranyasını aldı; ikincisiyse Sicilya'yı ele ge- marki meydanı Brabant ve Btırgonya Düklerinin at üstünde yapılan mızrak dövüşü
çirdi. Büyük Britanya'nın yeni Birleşmiş Krallığı (Bkz. aşağıda) Cebelitarık ve lurnuvalarına laııık oldu. Güneyde. Gotik Belediye Sarayı, üzerinde Sl. Vliehel'in yal-
Mınorka, Newfounland ve diğer Amerika topraklarında, ve İspanya koloni ti- dızlı bir heykelinin durduğu, yüz yirmi m. yüksekliğindeki zarif halli, havada süzülen
caretindeki denetimini kesinleştirerek çok büyük saygınlık kazandı. Artık sa- belediye kulesini ayakla tutmaktaydı. Karşısında. Rönesans stili Maison rltı Roi. hiç-
dece İngiltere olmaktan çıkmış Birleşmiş Krallık, şimdi başta gelen deniz gü- bir zaman bir kralı olmasa da. birçok dükü misafir etmişii. İler iki tarafta, araların-
cü, önde gelen diplomasi komisyoncusu ve Fransız üstünlüğünün ana da l,c Roı ıl'Kspagnc'ın "Fırıncılar Kubbesi", ön cephesi heykellerle bezenmiş Okçu-
muhalefeti olarak ortaya çıkmıştı. lar Evi (La Lınıvc: dişi kurt) ve "Gemi Ustaların in" pupa şeklindeki tısı katları
XIV. Louis'nin Büyük Deneyi, 1680'lerin başındaki yüksek noktadan iti- bulunan, "dokuz ulusun" uzun lonca binaları yükselmekleydi. Onların önünde, tas
baren artık hep azalan gelinler elde elli. Savaşlara, dinsel zulümlere, büLün döşeli kaldırımlar Kgnıonı ve l-lorn'un asılmasına tanıklık elli. 179a le burada Du-
büyük kişiliklerin ölümlerine, daha köklü bir şekilde doğanın hataları eşlik et- moıırıez'iıı Fransa Cumhuriyetini ilanı, 1830'da Hollanda birliklerinin çarpışmaları
ti. Hem Fransız devleti hem de Fransız toplumu, uzun süreli bir yıkıcı hastalı- yankılanacaktı. Şimdilerde, aktörlerin "V. Charles'ın s a r a y f n ı sahnelerken başkanlı-
ğın işaretlerini göstermekteydi. Örneğin, devlet bütçesi vahim bir karmaşanın ğını yaptıkları yıllık Ommegang alayının dekoru olmakladır. Başka zamanlardaysa
içine girdi. 1715'te hükümetin net geliri altmış dokuz milyon livrc'de durur- çiçek satıcıları, park yerleri ve Pazar günü kuş pazarı tarafından işgal edilmektedir.
ken, harcamaları yüz otuz iki milyondu; devlet borcu çeşitli şekillerde sekiz Brüksel 1713'len sonra Avusturya yönetimi allında büyük ölçüde restore edil-
yüz otuz milyon ve iki milyar sekiz yüz bin arasında hesaplanmaktaydı. Daha di ve I 8 3 0 ' d a Belçika Krallığı'nın başkenti olduğunda kapsamlı şekilde yenilendi.
da önemlisi, Fransa nüfusunun büyük çoğunluğu artan mahrumiyet duru- On dokuzuncu yüzyılda, bir bulvarlar "beşgeniyle" birbirine bağlanmış yeni mahalle-
munda fazla yarar elde edememekteydi: Soyluların utanılacak ayrıcalıkları de- ler yakındaki (.epeler üzerine yayıldı. Kraliyet sarayı, bakanlıklar ve Parlamento Co-
vanı etmekteydi; Fransız Protestanlarınm ayrılışıyla kötü bir şekilde yara alan
tıdenberg'de bulunmaktaydı. Montmartre'ın taklidi olan Koekclborg'do ancak
orta sınıflar, devlet düzenlemelerini kolaylaştırmak için mücadele ediyorlardı;
1970'te tamamlanan Sacrö-Coeur'un büyük ve görkemli kubbeli bazilikası bulun-
sertler kurtulma umudu olmaksızın açlıktan ölmenin kıyısında çalışmaktaydı-
maktaydı. Atomium'un parıldayan melal molekülü 1958'deki Evrensel Sergi'yi ha-
lar. Açlık yıllarında (yalınayak açlıktan Ölmek üzere olan insanların, pancar,
tırlatmakladır. Modern Cilô r/e Bcrlaynıom (1907) Avrupa Komısyonıı'nıın ka-
yabani meyva ve ağaç kabuklarıyla beslenerek kıt kanaat geçindikleri) kor-
rargâhlarını ve Zev anteni NATO karargâhlarını barındırmakladır. 1971 'den bıı
kunç durumlarının o zamanki raporları ölüm ve yiyecek fiyatları hakkındaki
yana. Brıiksel-Bruxelles. (Flamanca konuşan, Fransızca konuşan ve Almanca konu-
modern istatistiksel çalışmalar tarafından desteklenmektedir. Eyaletlerdeki
şan benzerleriyle yasal statüde eşil durumda olan) Belçika'nın dört. lisanlı kantonu-
açık ve kanlı ayaklanmalar dizisi devam ediyordu, Bearn ( 1 6 6 4 ) , Vivarais
nu oluşturdu. Başlangıçta bir Flaman denizi içinde kuşatılmış Valon bir bölgeyken,
( 1 6 7 0 ) , Bordeaux ( 1 6 7 4 ) , Brötanya (1675), Languedoc ( 1 7 0 3 - 1 7 0 9 ) , Cahors
şimdi Fransızca, Flamanca ve karışık bölgelere ayrılmakladır.
( 1 7 0 9 ) . Bölgesel isyanlar ve şato yakma eylemleri askeri baskılar ve kitle idam-
Duygusal gözlemciler Brüksel'i sözümona kendisinin ve komşularının ulusçulu-
lanyla insafsızca cezalandırılıyordu. Dış görünüş hâla parıldamaktaydı, ancak
ğunun üstesinden geldiği için gelecekleki Avrupa'ya uygun bir başkent olarak gör-
kurumlar sallanmaya başlamıştı. XIV. Louis sonunda 1 Eylül 1715'te öldüğün-
mekleydiler. Modern ulusçuluğun karanlık tepelerinin gerisinden "çokkiillürlü". "çok
de, perde Piskopos Masillon'un cenaze söylevinin şu çınlayan sözleriyle düş-
sesli" Burgonya'nın "mükemmel modeline" erişen bir "tarih tünelinin" ağzı olarak ta-
müştür: "Dieu seul mes Jreres, Dicu seuî est grand" (Sadece Tann kardeşlerim,
sadece Tanrı büyüktür). nımlanmaktaydı. 2 Belki de öyledir. Kakal abartılı enleleklücl iddialar yerel stille ör-
lüşmemektedir. CrofcmarAf m hemen ilerisindeki kuşe başındaki kaidesinden. Ville-
roi'nin bombardımanından kurtulmayı başaran Mannekc.n Ris, neşeli "İşeyen Küçük
Çocuk" heykeli lüm bu tür kibirler hakkında en sağlıklı fikirleri ifade etmekledir.
GROTEMARKT

1695 YILINDA. Fransa'nın en işe yaramaz mareşallerinden Villeroı Diikü alev saçan On sekizinci yüzyıl Fransası tamamen XIV. Louis'nin büyük ama kusurlu bir
alışlarla Brüksel'i bombaladığında, kentin G role m a r k i ya da Grand'Plaee'ı kiile dö- deneyinin çocuğudur. Fransız Aydınlanmasının entelektüel mayası Louis'nin
nüşlü. XIV. Louis'nin ordularının İspanyol Alçak Ülkelerine girdiği bu tek çarpışma- yarattığı Ancien Regimc'ın siyasal ve toplumsal hareketsizliğine karşı doğal bir
tepkiydi. İç ve dış siyaset, tüm alanlarda statükonun korunmasına adanmıştı.
Sistemin doğasında bulunan tutuculuk, J o h n Law'un değişim ve reform dü-
KORSİKA
şüncesini gözden düşürecek gibi gözüken riskli projelerinin ilk şokuyla güç-
lendi. Hükümet yönetiminin, nazik fakat baştan çıkarılmış Kral naibi Duc
NAPOLÉON BON.APARTK'IN Fransa Kralının uyruğu olarak doğup doğmadığı lariış-
d'Orléans ve genç kralın oldukça yaşlı öğretmeni André, Cardinal de Fle-
malı bir konudur. Ağaboyı Joseph kesinlikle ııvruk değildi Korsika Adası X \ . Lou-
ury'nin ( 1 6 5 3 - 1 7 4 3 ) uzun süren hâkimiyetiyle devanı ettirildiği dönemde, tu-
is'ye Cenova Cumhuriyeti taralından Napoléon hır yaşındayken. 1770 K\lulı.ıne ka-
tuculuk XV. Louis'nin erişkinliğe ulaşmamış olması ( 1 7 1 5 - 1 7 2 3 ) sayesinde
dar ada meclisince onaylanmayan bir anlaşmayla salıidı. Napoléon'un babası.
katılaştırıldı. Kral naibi Parlementonun kraliyet yasaları karşısında itiraz hak-
Cenova'ya karşı isyanı yöneten ve yine İngiltere'de ölmeden önce. Jakobetı Konvan-
kını aceleyle iade etti; sorumluluk almaksızın sonsuz kötülük için klasik bir
siyonunun yönelimine karşı başka bir isyanı başlatacak olan Pasıpıale Paoli'nin
yöntem. Kardinal, sadece diplomatik krizler ve Jansenizm konusundaki anlaş-
sekreteri olarak çalışmaktaydı.
mazlığın şiddetli bir şekilde yeniden dirilişiyle damgalanan ehil bir istikrar
Korsika'nın on birinci yüzyıla kadar geri giden uzun bir özerklik, (terra di com-
devrine danışmanlık etti. Kadın ve tilki avına ülkeyi yönetmekten daha çok il-
mum:) tarihi vardır, Fransa Cumhuriyeti tarafından zapıedilene kadar l'iza. Cenova
gi gösteren XV. Louis'nin kişisel yönetimi ( 1 7 2 3 - 1 7 7 4 ) zayıflatıcı durgunluk
ve Fransız kraliyet tabiyeti altında varlığını sıirdiirmıışiur.
dönemlerinden biriydi. Yinelenen savaşlarla ateşlenen aralıksız mali kriz mec-
Corse, 17S3'leıı itibaren anavatan Fransa'ya 90. O r / M / t a m . w olarak dahil
lis ve Parlamento arasındaki çatışmaları alışılmış bir gösteriye çevirdi. Cizvitle-
edilmişti. Ancak kendine özgü karakteri çok belirgindi ve yerel ayrılıkçılık her zaman
rin kovulmasıyla 1764'te doruğa ulaşan uhramontanlaT, Gallikan ve Jansenist-
mevcut olmuştu. 1982 bölgesel yasası tekrar kısmi özerklik verdiyse de, bu. Fransa
ler arasındaki kan davası, bir kin ve bilgisizlik ritüeli haline dönüşerek
karşıtı terörü ortadan kaldırmakta yeterli değildi. Yasadışı Korsika l l u s a l Bağımsız-
yozlaştı. Meclis ve halk arasındaki derin uçurum giderek artmaktaydı. Döne-
lık Cephesi İspanya'nın Bask eyaletlerindeki ISTA ya da Kuzey Irlanda'dakı IKA'yla
min en anmaya değer şahsiyeti kuşkusuz (akıllı, etkili ve zayii) Jeanne Pois-
kıyaslanabilir. 1 Yaygın, basmakalıp, terör biçimli ulusçuluk Doğu Avrup'yla ya da
son, Mme de Pompadour'du ( 1 7 2 1 - 1 7 6 4 ) . Kralın tanımsız can sıkıntısını da- Balkanlarla sınırlı değildir.
ğıtmak için elinden gelen her şeyi yaptı ve en çarpıcı sözleri "Après nous le
déluge" (Bizden Sonra Tufan) ile takdir edildi i KORSİKA] [DESSEIN ].
XVI. Louis, dedesininki kadar uzun ve sıkıcı bir saltanatı hiç kuşkusuz Charles'ın yerine militan bir Katolik, bir mutlakıyetçi ve XIV. Louis'nin ba-
dört gözle beklemekteydi. Reform ihtiyacını bile görmüştü. Fakat Ancien ğımlısı olan kardeşi II. James'in (h. 1 6 8 5 - 1 6 8 8 ( 1 7 0 1 ) tahta çıktığı 1685 yılın-
Régime'in birinci tutsağıydı. 14 Temmuz 1789'da Tufanın koptuğu gün, günlü- dan itibaren tüm bu sorunlar dönüm noktasına ulaştı. Tahta çıkışın daha başa-
ğünde dedesinin ava çıkılmayan günlerde daima kullandığı kayıt vardı: "Rien" rısız iki isyanla (lskoçya'da Arayll Dükü ve ingiltere'de Monmouth Dükü
(hiçbir şey). tarafından) damgalandı. Kral Katolikleri, nüfuzlu Protestanları ve İngilte-
Britanya Adalarında, dönemin en önemli olayı dini, kurumsal, uluslara- re'deki Parlamento partisini (bundan sonra "Whig'ler" olarak bilineceklerdir)
rası ve hanedana ilişkin karmaşık mücadelelerinin sonucunda ortaya çıkan kapsayacak şekilde Hoşgörü Yasalarını genişletmeye çalışması, onların kraliyet
Birleşik Krallık'ın kuruluşuydu ( 1 7 0 7 ) . İç Savaşın ardından Stuartların Res- yanlısı muhaliflerini (bundan sonra "Toryler" olarak bilineceklerdir) planları-
torasyonu gergin bir beraberliğin öncüsü oldu, 11. Charles'ın (ö. 1685) salta- nı açığa çıkartmaya zorladı. Feryadın kesilmesi için Anglo-lrlandalı Bray naibi
gibilerin mevkilerini her şeye rağmen korumaya hazır olmalarına rağmen, sivil
natıysa, Hollanda'yla yapılan iki savaşı, 1679 yılında Katolik Kilisesince dü-
ve dini çatışma ortadaydı.
zenlenen sahtekâr komployu ve İskoç ! nifakçılarının iki ayaklanmasını
atlattı. Kral babası gibi Parlamento yoluyla hükümete boyun eğdi ve onları
atlatmak için elinden geleni yaptı. Dini siyaseti, aşırı Protestan ve Katolik hi- James lahta geçtiğinde
Ve Papacıhk moda olduğunda
zipler arasında orta yolda ilerledi. Anglikan üstünlüğünün dönüşü hoşgörü-
Ceza hukukunu yuhaladım
ye sınırlamalar getirdi. Bu İngiltere'de Clarendon Yasası ve Test Yasasıyla, İr-
Ve deklarasyonu imzaladım
landa ve lskoçya'daysa piskoposluğun yeniden zorla kabul ettirilmesiyle
Kurduğum Roma Kilisesi
tanımlandı. Dış siyasette, ticari alanlarda Hollandalılarla savaşmak veya onla-
Anayasamı uygun kıldı
rı dini ve stratejik alanlarda desteklemek konusunda büyük anlaşmazlık var-
Ve bir Cizvit oldum
dı [LLYOD'S],
Ancak Devrim için
Ve bu benim sahip olduğum Yasam
Ölene kadar, Efendim!
Başta hangi Kral olursa olsun
Ben Bray naibi olacağım. Efendim!23
James umutlarını Fransız desteğini harekete geçirmeye bağlamıştı ve ikin-
ci girişiminde yurtdışına kaçmayı başardı. rilen popüler yanıtlara etkisi kesindi. 1693'tc Ro\at Sociriy. Kdmuııd llalley'ı "İn-
Protestan zaferi, İngiltere'nin Louis'nin ağına düşmesini durdurmaya ka- sanlığın Ölüm Oranı Seviyesi" hakkında istatistik bir rapor hazırlamak üzere görev-
rar veren James'in kızı Mary'nin kocası Hollanda devlet başkanı Guillaume lendirdi. Yakın /.amanda yıllık ödeniılerin yas dikkate alınmadan satılmasının neden
d'Orange'ın güçlü eylemi yoluyla kazanıldı. 5 Kasım 1688'de paralı askerler- olduğu maddi Felaket bu konuda merak uyandırmıştı. Ilallev. bu konuda tek uygun
den oluşan güçlü bir orduyla Torbay'e gelerek, Londra'yı direniş olmaksızın verinin bitim kayıtlarının (ilenin yaşını da içerdiği Avusturya Silezyasındaki Bres-
ingiliz askerlerinden temizledi ve zaptedilmez güçte bir konum yarattı. Ancak lau'dan (şimdiki adı Wroclo\v| geldiğini buldu. Breslatı'da 1687-1691 yılları içııı
bundan sonra, "şanlı" ve "kanlı" devrimi gerçekleştirecek ve ona karısıyla bir- 6.193 doğum ve â.869 öltimii inceleyerek, nüfusun yaş bölümlerini, her bölümde
likte İngiltere tahtını sunacak olan Konvansiyon Parlamentosunu topladı. 24 tahmin edilen nüfus toplamını ve her yaş ıçiıı yıllık ölıim sayısını gösieren bir lablo
Tüm ana katılımcılara uyan çözüm oradaydı. Operasyonun parasını ödeyen yapabildi. Bundan ortalama öınur ilkesini ve çeşiıli ölüm olasılıklarını gösterdi. Hal-
Birleşik Eyaletlerin Yasa Koyucu Meclisi, hükümet başkanlarını yurtdışında ley'in "Breslatı Tablosu" tüm hayal sigortası istatistiklerinin onciisu oklu. İnsan
Birleşik Eyaletler'dekinden daha güçlü bir konumda görmekten hoşnuttular. ölüm oranındaki İlahi Takdir tekelini talan etti.
Guillaume, Fransızlarla savaşmak için kaynaklarını büyük ölçüde artıracak ol-
masından hoşnuttu. İngiliz "Whig"leri Stuartlardan daha kolay denetleyebile-
cekleri yabancı bir krala sahip olacakları için hoşnuttular.
İngiltere'de "Devrim", Haklar Bildirgesi ve Haklar Layihası ve (Protestan mu-
haliflere izin verip Katoliklere izin vermeyen) diğer bir Hoşgörü Yasasıyla güç-
lendi. Dengeyi Hükümdardan Parlamentoya geçiren yeni anayasal düzenleme-
LLOYD'S
lerle neredeyse birleşmişti. İrlanda'da, "Kral Billy" ve "Orangemen"lerinin 11
Temmuz 1690'da Boyne Savaşı'ndaki kanlı işgal ve zaferleriyle gerçekleşti."
LONDON GAZBTTI'' 18 Ş u l M 1688'cic, Tower Street'de Kdward Lloyd taralından iş-
Bu, büyük ölçüde Katolik bir ülkede Protestan üstünlüğünü ebedileştirdi. Is-
letilen bir kahveden söz etti. Bundan kısa süre sonra, Lloyd ticaret ve nakliyat hak-
koçya'da (Katolik Clan Macdonald'ın ingiliz asıllı Campbells taralından öldü-
kında haberler veren ve Lloyd i.isivsi'nm habercisi olan haftalık bir bülten çıkarttı.
rülmesinin Yukarı Ülkeler ve Aşağı Ülkeler arasında ölümüne bir savaşın baş-
Böyle yapmakla sigorta işiyle ilgilenen herkes için hem bir buluşma yeri hem de bir
langıcını belirlediği) haince düzenlenen Glencoe Katliamıyla ( 1 6 9 2 ) damga-
bilgi hizmeti sağladı. Lloyd's dünyanın en biiyiik sigorta kurumu olacaktı. Royal
landı. Uluslararası düzeyde buna İngiltere ve Iskoçya'nın XIV. Louis'ye karşı
Kxchangt'c (Borsa) nakledilerek 1774'le sLandartlaşlırılmış ilk poliçesini piyasaya
Augsburg Birliğine ve tüm sonraki koalisyonlara katılımı eklendi.
sürdü. 1881 'de yeniden düzenlendi |TABARD|, ayrıcalıkları 1888'dekı yasayla onay-
landı. Sermayeyi paylaşan "adlı s e n d i k a l a r l a piyasaya sürülen her poliçenin karşı- 1688-1689 "Şanlı Devrimi", ne özellikle şanlı ne de devrimciydi. Siyasi ve
lığını bölüşen "sigortacı" firmalar arasında bir irtibat noktası sağlıyordu. dini ileri gelenleri, James'ın radikal tekliflerinden kurtarmak için başlatılmış«;
ve 1066'dan beri İngiltere'nin başarılı tek ıstilasıyla gerçekleştirildi. Ancak
Sigortacılık işi güvenlik salmaklaydı, kökleri "mukabele" ya da risk paylaşımı
sonraki kuşaklarda güçlü bir mitos meydana getirecekti. "İngiliz ideolojisi"
ilkesinin net bir şekilde anlaşıldığı ortaçağ balyasının tüccar kentlerine uzanmaktay-
olarak bilinecek ve Parlamentonun mutlak hâkimiyetini talep edecek anayasal
dı. Bu. ticaretin önkoşullarından biriydi. On sekizinci yüzyılda hızlanması, başka bir-
bir öğretinin kökeninde yatmaktaydı. Bu öğreti, hukukçu Blackston'un adlan-
çok alanda güvenliğin geniş ölçüde artışını yansıtır.
dırdığı gibi "mutlak despot güç"ün monarktan, seçilmiş parlamentoya aktarıl-
İlk olarak sigorla kiillürü küçük bir tüccar elilin tekelindeydi |MERCANTE|. Ka-
dığını kabul eder ve onaylar. En azından kuramsal Parlamentoya daha öncele-
ka! giderek sınırlarını genişletti: İlk önce yangın, hayal, kaza ve sağlık gibi yeni risk
ri İngiltere Krallarının sahip olduğu yüksek bir otoriteryaıılıkla yönetme gücü
alanlarına, ikinci olarak yeni toplumsal seçim bölgelerine: üçüncü olarak da Avru-
pa'nın yeni, daha az ticarileşmiş bölgelerine. On sekizinci yüzyılın ortalarında hükü- verir. Bunda esas olarak diğer birçok Avrupa ülkesinin ya ABD'yi ya da Fran-
metler evrensel sigorta planlarının yararlarını düşünmeye başladılar ve 1888'de Al- sız Devrimini örnek aldıkları ve yönetim biçiminin her bölümünde resmi ana-
man hükümeti tüm devlet çalışanları için bir sağlık ve emeklilik planı ortaya koydu. yasal bir yönetim yoluyla işleyen halkın egemenliği öğretisi benzemekteydi.
Yirminci yüzyılın sonlarında "sosyal güvenlik" kavramı, herkesin hakkı olarak yay- Sadece Protestanlar için değil, ingiliz Parlemento üyelerinin her zaman ingiliz
gın kabul gören bir idealdi. olmayan üyeler karşısında çoğunluğu oluşturması nedeniyle aynı zamanda Bü-
yük BriLanya'daki İngiliz üstünlüğü için de kaçınılmaz olarak en önemli unsur
Sigortanın, sosyal psikoloji alanına geniş yansımaları olmuştur. Süreğen gü-
vensizlik. din ve büyünün |BÜYÜ| geleneksel inançları güçlendirdiği gibi. maddesel
güvenliğin gelişiminin ölüm ve şansın etkisinin önceden ölçülemeyen nedenlerine ve- * 1 T e m m u z 1690 (Eski Tarz): i 1 T e m m u z 1690 (Yeni Tarz). Takvim değişikliği veya Protestan-
ların 1690 T e m m u z u n d a Auglınm'cicki ikinci zaferinin yol açıığı k a n j ı k h k ı a n ötiirü, "The
Boync" Kuzey İrlanda'da ulusal bir bayram olarak 12 Temmuz'da kullanır olmuştur.
haline geldi. Sonraki yüzyılların tüm değişikliklerine karşı varlığını sürdürme-
cih ederek yöre sakinlerini kovmasına izin veren korkunç Hesaplaşmalar, Ku-
yi başardı; üç yüz yıl sonra, hâlâ İngiltere'nin birleşmiş bir Avrupa Topluluğu-
zey Amerika'da lskoçya'dan daha fazla Gaelli bulunmasına neden oldu. Bilgi-
na girmesi için temel engellerden biri olarak öne sürülecekti. 2 ''
siz turistlerin o zamandan beri hayran oldukları o unutulmaz boşluğu Kuzey
Hanedan içi karışıklıkların nihai sonucu yirmi beş yıl boyunca belirsiz kıl-
Iskoçya'ya onlar verdi [PHILIBEG].
dı. XIV, Louis 1701'de, taht üzerinde iddiası olan yaşlı James Edward Stuart'ın
İki yüzyıl ya da daha fazla zaman önce İngiltere'de küçük toprak sahiple-
(veya III. James [1688-1766)) taleplerini resmen tanıdı, bu arada Mary'nin
rini topraklarından süren çitleme hareketiyle birleşen Hesaplaşmalar, Britanya
(1694), HL William'in (1702) ve kraliçe Anne'ın (h. 1702-1714) on yedi çocu-
toplumuna en sabit özelliklerinden bazılarını veren bir temizlik sürecini ta-
ğunun hepsinin ölmesi Protestan Stuartları varissiz bıraktı. Anne'ın (h. 1702-
mamladı. Bu temizlikler, Büyük Britanya'yı Avrupa'daki diğer birçok ulusun
1714) on yedi çocuğunun tüm taleplerini resmen tanıdı, ispanya Veraset Sa-
belkemiğini oluşturan köylülerden yoksun bıraktı. Toplumsal dayanışmayı, il-
vaşlarının ortasında, hiç kimsenin varissizliğin getireceği zarar nedeniyle anım-
kel demokrasiyi ve doğal olarak köylü tabanlı bir toplumdan büyüyen ulusal
sanmaya ihtiyacı olmayacaktı, ingiltere'yle Iskoçya arasındaki Birlik Antlaşma-
bilinç şeklini alıp götürdüler. Bir Britanya ulusçuluğu fikrinin sadece devletin
sı ( 1 7 0 7 ) büyük ölçüde su yüzüne çıkmış hanedan hesaplarının karışıklığında,
kurumlarından, özellikle de Taç ve İmparatorluktan aşağı doğru tasarlanabile-
Londra ve Edinburgh'un ortak hayal kırıklıklarının sonucu olarak ortaya çıktı.
ceği ve toprakla bağlantılı köylü ailesi geleneğinden yukarı doğru gelişemeye-
İskoç Parlamentosu dağılmasının bedeli olarak, iki ülke arasında serbest ticare-
cegi kastetmekteydiler. Bu nedenle toprak büyük ölçüde dar bir çiftçi ve top-
ti İngilizlerin kabulünü, Iskoçya'nuı büyük borçlarının ödenmesi için İngiliz
rak sahibi sınıfının malı olmuştu. Britanya toplumu, iyi düzeyde mülke sahip
parasını, İskoç hukukunun ve Presbiteryan Kilisesi'nin bağımsız mevcudiyeti
kral taraftan bir azınlık ve Britanya sınıf sisteminin en iç kısımlarına dahil ol-
için İngiliz onayını ve isyancı Yüksek Ülkeye karşı İngiliz ordusunun gönderi-
maktan mahrum bırakılmalarını içerleyerek anımsayan, mal ve mülküne el
leceğine dair yazılı olmayan vaadi garantileyebildi (Bkz. Ek 111, s. 1345).
konulmuş bir çoğunluk arasında bölünmüştü.
Bundan böyle, "Büyük Britanya Birleşik Krallığı", Westminster'deki bir
ortak Parlamento tarafından yönetilecekti ve yeni bir "Britanya" ulusçuluğu
adaların daha eski uluslarının üzerine oturacaktı. Modern Britanya kimliğinin MASON
kökü bu zamana dayanır. İngiliz geleneklerine saygı gösterilecekti. İskoçların
kendi tarihlerinin anıları yıkılacaktı. Britanya, adaya özgü bölünmelerinden 1717 MI,INDA, Vaftizci Yalıya Giinü'nde Londra'nın mevcut dört bağımsız mason lo-
bağımsız olarak, en büyük iddiasını hayata geçirme dönemine girmişti. Stuarı- casının temsilcileri Goose and Gridiron birahanesinde "Dünya nın Biiyük Ana Loca-
ların varisleri olarak Hanover hanedanının seçimine şiddetle karşı çıkılsa da, sı"nı kurmak ve ilk Büyük Liderlerini seçmek için toplandılar. Toplantı tutanakları
bu gerçekleştirildi. Bundan sonra, ne İngiliz ne de İskoç olan bir monarşi Bri-
günümüze ulaşmamış olmasına rağmen, bağımsız masonluk tarihçileri toplantının
tanyalılığın dayanağı haline geldi 16 [GOTHA] [MASON],
gerçekleştiğinden ve Londra Biiyük Locasının bu nedenle bir uluslararası hareketin
Jacobitelerin on sekizinci yüzyılın büyük bir bölümünde sürdürdükleri komuta merkezi olduğundan kuşku duymamaktadırlar. 1
dava, 1688-1714 olaylarında kaybedilen lıer şeyi kapsamıştı. Yaşlı Taht Varisi Bağımsız Masonluğun önceki tarihi karanlıktır. On üçüncü yüzyılda bir Kilise
ve "Genç Taht Varisi", "Bonnie Prince Charlie" ve III. Charles gibi çeşitli şe- inşaatçıları derneğini kuran on üçiineü yüzyıldaki bir Papalık bildirisi saf hayal ürü-
killerde bilinen oğlu Charles Edward Stuart'ın kişisel talihleri bir yana, düze- nüdür. Ortaçağda commcncincs ya da swiniM7.cn ile. hatta eski Templierlerin bir
nin bozulmasından yana olan bütün duygulan birleştirmişti. Eski monarşile- yer-altı örgütüyle bağlantıları tamamen kanıtsızdır. 1723 yılındaki bir raporda şöyle
rin, ingiliz Kaıolisizminin ve onun Avrupa bağlantılarının, iskoçların ve
bir tekerleme bulunmaktadır:
İrlandalıların kendi kaderlerine egemen olma haklarının ölümüne yas tutmak-
taydı. İngiltere'de, birçok Yüksek Tory'nin ve mültecilerle sürgünlere gözyaşı Tarih eski bir Masal değilse,
dökenlerin hepsinin duygudaşlığını yönetmekteydi. İki önemli ayaklanmaya Bağımsız Masonlar Babil Kulesi'nden geldiler.
(Jacobite ordularının Lancashire'a kadar güneye yürüdüğü "On Beş" 117151 ve İlk güvenilir atıflar, on yedinci yüzyıl Iskoçyasını ve İç Savaş sırasında İngilte-
Derby'e ulaştıkları "Kırk Beş") ayaklanmalarına esin kaynağı olmuştu. re'yle yapılan görüşmeleri göstermektedir. Antikacı, astrolog ve Oxford Müzesinin
Bu ikinci ayaklanma, Highlands İskoç uygarlığını yok etmek için nihai kurucusu olan Klıas Ashonole (1617-1692). günlüğüne kendi üyeliğe kabul törenini
bir seferberliğe neden oldu. 16 Nisan I746'da korkunç Culloden Moor felake- not etmiştir;
tinden sonra, İngiliz ve Lowland İskoç askerlerinin saldırılarıyla klan mensup- 16 Rkim 16-16, 1-L30. Lancashire'de Warrington'da Alb. Cheshirelı Henry Ma-
larının son büyük grubunun yok edilmesiyle, klanların hayatı sonsuza kadar inwaring'le birlikte Bağımsız Mason yapıldım. 0 zaman Locada olanların adları: Bay
yok edildi. Dilleri Gaelce yasaklandı, yerel giysileri yasaklandı, örgütleri men Rieh, Penket, Warden, Bay James Collier, Bay Rich, San key, Henry Littler. John Kl-
edildi, liderleri sürgün edildi. Kral taraftarı toprak sahiplerinin koyunlan ter- lam. Richard Kllam, ve Hugh Brew. 2
lüagıııısız Masonluğu çevreleyen gizemli atmosfer kasıen oluşturulmuştur. Bu,
sempatizanları için çekici, karşıtları içinse inciydi, i y e olmayanlar, rilüelleri. hiye- Bağımsız masonların rnlıı üzerindeki iariışmalar devanı elmekledır. Ancak ba-
rarşisi, sahte-doğulu jargonu, işaret ve sembolleri ve amaçları hakkında tahminde ğımsız masonluk hakkındaki en etkileyici belge. Avusturyalı i. Pranz. Prusyalı II. Kri-
bulunmak zorunda bırakılmışlardı. Pergel ve gönye, önlük ve eldivenler ve yerdeki ederich. İsveçli IV. (iusı.av. Polonyalı Sianislaw-Augusl, ve Rus I. Paul; Wren. Swill.
daire açıkça hareketin ortaçağa ait lonca kökenlerine olan inancı desteklemek için Voltaire. Montesquieu. Gibbon. Ooellıe. Burnes. Wilkes. Burke, l l a y d n . Mozart. Guil-
tasarlanmıştır. Ancak en büyük tartışmaya neden olan sözde ketumiyet yeminidir. lotin ve Vlarat-. General l.al'ayalle, Kutuzov. Suvorov ve Wellington: Mareşal MacDo-
Bir kayda göre. gözleri bağlı yeni üyeye sorulmuş; nald ve Poniaiovvski: Talleyrand. Canning. Scou. Trol lope. O'Connel, Ptışkin. Liszl.
Mazzini. Garibaldi ve Kossuth. Belçikalı I. Leopold. Alman I. Wilhelm: Kifl'el. Tirpilz.
"kiıııe güvenirsin iz'' I'aıırı"ya diye yanıtlamış. "Nereye seyahat ediyorsunuz''" "batı- Scbarnhosl. Masaryk. Kerensky. Stresemann ve Churchill; IV. George ve VI. George
dan Doğuya. Işığa doğru" diye yanıtlamış. Sonra, cemaatin sırlarını ifşa etmeyeceğine arasındaki bir tanesi dışındaki Hım Britanya krallarını içerdiği söylenen üyelik lisie-
"boğazını kesilmedikçe, dilim kopmadıkça ve Pedeııim Uerıizin sert kumları içine gömiil- sıdir. Bu liste, uluslararası gizli derneklerin en büyüğünün tamamen gizli olmadığını
meıJikçe ..." Kitabı Mukaddes üzerine yemin etmesi istenmiş 3 göstermektedir.

I Bağımsız masonluk çıkarları gerçekte hiçbir yerde tanımlanmamış olsa da, karşılıklı
bir çıkar cemaati olarak hareket etmiştir. Düşmanları genellikle, kadınları kabul et-
mediği için feminizm karşıtı, üyelerinin muhtemelen diğerlerinin zararına siyasal, ti-
PHIL1BEG
cari ve toplumsal ilişkilerle birbirlerine yardım etmesi nedeniyle, antisosyal ve Hıris-
tiyan karşılı olduğunu iddia ederler. Bağımsız masonlar her zaman ateizme olan
GI.KNGARRYLİ MACDONNKLL klanının reisi 1727'de demir döküm işine girdi. İn-
karşıtlıklarını, dini hoşgörülerini, siyaseti/; tarafsızlığı ve hayır işlerine bağlılıklarını
vergarry ormanını Lancashire'deki Barrovv'dan Quaker bir döküm uslası olan Tho-
vurgulamışlardır.
mas Ravvlinson'dan kiraladı ve keresteleri kesmek, ocakla adam çalıştırmak için ış
Bağımsız masonluk on sekizinci yüzyılda çarpıcı şekilde yayıldı. Britanya aris-
gücünü arttırdı. Düzenli ziyaretlerde bulunan Rawlinson. klan mensuplarının gele-
tokrasisinin yfiksek seviyelerinden üyeler kazanarak, monarşinin kalıcı dayanağı
neksel kıyafetleri, uzun breacon ya da "kuşaklı İskoç ş a l l a r f n ı n işlerini engellediğini
haline geldi. 1725 yılında. Paris'te oraya göç eden iskoçlar tarafından bir loca kurul-
fark etti. Böylece. Inverness'teki garnizon terzisine danışarak daha kısa. pilılı. diz
du: bundan sonra bağımsız masonluk Kııa'daki İler ülkeye yayıldı. Prag'la (1726).
boyu bir giysi tasarladı. Bu giysi kısa zamanda fctic-t>eg. "phtlibcg'ya da kısa İskoç
Varşova'da (1755), halta Sı. Petersburg'da kuruldu. Napoleon savaşları sırasında,
eteği olarak tanınacaktı. Iskoçya'nın antik Kuzey İskoç kostümü sanılan ana unsur
ilişki ağları Borodino ya da Wat.erloo'da birbirlerine ateş etmelerini engelleyen ve ta-
bir İngiliz tarafından keşfedilmişti. 1
nınmak için gizli sinyaller gönderen karşı cephelerdeki subaylar hakkında dolaşan
Bundan kısa zaman sonra. Jacobite Ayaklanması bastırıldı: ve Westminster
hikayeler üretecek kadar genişti.
Parlamentosu tiim Kuzey İskoç kıyafetlerini yasakladı. Kırk yıl boyunca İskoç eleği,
Katolik ülkelerde, bağımsız masonluk ruhban sınıfı karşıtı bir biçim aldı ve ra-
yoğun bir şekilde Britanya ordusuna alınan Kuzey İskoç alayları (the Black Watch
dikal Aydınlanmada önemli rol oynadı: 1 Üyeleri genellikle deistler, filozoflar. Kilise
(1739). the I lighland Light Infantry (1777). the Sea forth Highlanders (1778). the Ca-
ve Devleti eleştirenlerdi. Örneğin bağımsız masonluğu itham eden papalık bildirileri-
merons (1793). the Argyll and Sulherlands and the Gorcons (1794)) dışında halk
nin yayımlanmadığı Avusturya'da, I795'u: yasaklanana kadar, sanatların ilerleme-
içinde giyilmedi. Aynı yıllarda. Londra'dakı Highland derneği İskoç eteğinin geri gel-
sinde son derece etkindi. Fransa'da devrim öncesi galeyana katkıda bulunmuştu. On
mesi için savaşırken. Ilighlandlı erkekler kalıcı olarak pantolon kullanmaya başladı-
dokuzuncu yüzyıl ve sonrasında. Liberalizm ülküsüyle sağlam bir ilişkisi olacaktı.
larJNOMEN],
Katolik Kilisesinin yanıtı çok açıktı, Vatikan, bağımsız masonluğu şeytan ola-
IV. George 1822'de Kdinburg'a. Birleşmeden sonraki ilk resmi ziyaretini ger-
rak görüyordu. İn Kmitumi(1783) bildirisinden At> '1/ms'(oto Vc(1tl90) kadar, papa-
çekleştirdi. Roman yazarı Sır Walter Scott bir ıcşrifalçı giti davrandı. VVaterloo'da
lar bağımsız masonluğu on ayrı vakada entrikacı, şeytansı ve yıkıcı olarak mahkûm
kendilerine ün sağlayan I lighland İskoç alaylarına. İskoç eleklerinin içinde ttim gör-
ettiler. Dini bütiin Katolikler, aşırı Katolik çevrelerde sıklıkla Jakobcnler. Garbonari
kemleriyle geçil töreni yaptırıldı. Iskoçya'nın l u m klan reist-ri "geleneksel giysileri-
ve Yahudilerin yanı sıra halk düşmanı olarak sınıflandırılan bağımsız masonluğa gi-
ni" giymeye zorlandılar. Onlar da. her biri farklı İskoç kumaşından İskoç etekleri giy-
remezlerdi. Yirminci yü'.yılın totaliter rejimleri hâlâ çok düşmanca davranıyorlardı.
diler. Yüzyıllardır ekose kumaş, zenginlere iren s. yani paçalara doğru daralan
Bağışız masonlar hem Faşistler hem de Komünistler tarafından çalışma kamplarına
pantalon sağlayan zengin bir sanayi taralından dokunmak-aydı. Kakal rengârenk
gönderildiler. Avrupa'n n birçok bölgesinde ancak Faşizmin yıkılmasından ya da Do-
sells, yani modelleri klanlarla değil, bölgelerle ilgiliydi ve aradan halk tarafından
ğtı'da Sovyet Bloğunun çöküşünden sonra faaliyetlerine yeniden başladılar.
kullanılmamaktaydı. Kn ünlü modeli. Siyah Saale verilecek olan Champellin siyah-
ve-yeşıl ekosesi. Karayipli bir ekicinin kök'leri için sipariş vermesinden sonra, tica- ya'dan farklı olarak, İngiltere'yle serbest ticaretten yararlanmasına izin veril-
retle "Kidd-no İTÜ" ol;ırak bilindi. Ancak Hinghland alayları ve 1822 toplantısı her memişti, Galler'den farklı olarak, henüz ulusal ya da kültürel uyanışın hiçbir
deseni bir klanla özdeşleştirme geleneğini gelirdiler. Gıizel resimlere sahip geç tarih- çeşitini deneyimlememişti. Fransız Protestan mültecilerinin zengin keten sa-
li bir baskı, fakal sahle bir eser olan ve Kileann Aigas adasında Inverness yakınla- nayisini başlattığı tek yer olan Protestan Ulster istisnası dışında, İrlanda Bri-
rında bir sarayları olan iki şarlatan kardeş Sobıcski-Slııarıların yazdıkları Vrsıta- tanya sanayi devrimine doğrudan katılmadı. Giderek artan bir nüfus, kırsal
rtım Scoıictım{MiM) onlara bııyiık ölçüde yardım etmişti kaygıyı hayatın bir gerçeği haline getirmişti. 1726-1729 ve 1739-1741 yılların-
Iviek desenlerinin belirlenmesi iki yıizyıldan beri olagelen önemli bir kıillürel daki açlık, 1840'lardaki felaketi önceden haber vermekteydi. Vahşi "beyaz ço-
buluş sürecini sona erdirdi. İlk aşamada, t.İsler deki Presbıieryan kolonisinin kurul- cuk" çeteleri ilk kez 1761 yılında kırlık alanlarda kendilerini göstermişlerdi.
masından sonra. Ilighland uygarlığının İrlandalı kökleri ilk önce açıkça göz ardı edil- Henry Flood (1732-1791) ve Henry Gratton'un (1746-1820) önderliğinde bir
di. sonra da yadsındı. Yeni salı bir İskoç iarıhı yazılmıştı, bunda James Macplıer- reform hareketi en sonunda, Wolfe Tone ve onun Birleşmiş İrlandalılarının
son'un "Ossian"ıııın son derece sahle şiirlerinin yeri çoklu. İskoç eteği gibi sözde (1789) ayaklanması ve ikinci Birlik Aktı'yla irlanda'nın Birleşmiş Krallığa zor-
"eski ve orijinal" İskoç gelenekleri, belirsiz olmayan bir ulusal sembol olmaları yü- la dahil edilmesiyle (1801) bastırıldı.
zünden cazibe kazandı. Genel Af Yasasıyla (178G) başlayan son aşamada. Iligh- Britanya'da Hanover hanedanı yönetimi yüz yirmi üç yıl devam etti. Dört
landlı mülteci güruhları ovalara akın eltiler ve yeni gelenekler İskoçlar tarafından İn- George'un saltanatı (1 (1714-1727), II (1727-1760), 111 (1760-1820) ve IV
giliz olmanın bir ifadesi olarak kabul gördü. Bu mtiıhiş romantik oyun Kraliçe (1820-1830)) bir imparatorluğun ele geçirilmesine ve kaybına, dünyanın ilk
Victoria itirafından leşvik edilmişlir, 1848 yılında Balmorat arazisini salın alıp ken- Sanayi Devrimine, Britanya'yı Kıta'daki olaylardan benzersiz bir şekilde koru-
dinin İskoç olmayan aile ve yakın çevresi için bir Balınoral elek deseni ical cim iştir naklı kılan benzeri görülmemiş donanma gücünün yükselişine liderlik eden
Glengarryli Macdonnelllar bu devrimin sonunu görmemişlerdi. 1 'Aslen Skye'nin gerçek anayasal bir monarşiye tanıklık etti. Adalı birçok tarihçinin Britanya ve
Yluedonald klanının bir ali koltı ya da ali klanı ve bir zamanlar "Adaların hlfendılerı" Avrupa tarihini birbirinden ayrı konular olarak açıklamasına neden olan, Bri-
oldukları halde. Kellçe adları "dünya hâkimi" anlamına gelen "DomhnuH'un oğulla- tanya ve Kıtadaki komşuları arasında bu dönemde gerçekten ortaya çıkan
r f y d ı . Mackenzıelerle olan kavgaları süresinde Katolik ve Jakobit davasında her za- farklılıklardı.
man önde gelmişlerdi. Killiecrankie'de 1689'da II. James'in armasını bir Macdonnell Geçmişe bakarken, Hanover dönemin sonlarının en önemli olayı 1776-
laşımış ve gene 1 7 l ö ' t e SeheriITınnır'da savaşmıştır. Halefi Kırk Beşler de altı yüz 1783 yıllarındaki "Amerikan Devrimi" denilen süreç sırasında on üç Britanya
klanının başında savaşmış ve Londra Kulesi'ne hapsedilmiştir. Kakaı on altıncı şef. kolonisinin kaybı olmalıdır. 1776'da kuşkusuz hiç kimse ABD'nin potansiyeli-
alalardan kalan toprakları salıp Yeni Zelanda'ya göçmüşitir. Onların kırınızı, siyah, ni tümüyle öngörememişti. On üç koloni, hâlâ büyük ölçüde keşfedilmemiş
koyu yeşil ve beyaz etek deseni basil ve eski bir motifin l ü m işaretlerine sahiptir. bir kıtada doğanın kontrol edilemez güçleri tarafından çevrelenmiş çok kırıl-
Ancak bunun. 1727'nin orijinal İskoç eleğini süsleyip süsleırıediği bilinmiyor. gan girişimler olarak görülmekteydi. Böyle olduğu halde. Bağımsızlık Savaşı
On dokuzuncu yüzyılın sonlarında "uydurma gelenek" biitün Avrupa'da seri arifesinde Britanya imparatorluğundan beklentiler, hangi standart kabul edilir-
imalata dönüşmüştür. 3 Alman sosyalistleri (1800) 1 Mayıs'ı icat etmişler. Yunanlılar se edilsin, çok yüksekti. Britanya deniz gücü, ispanya ve Fransa'nın Ameri-
(I8!)6) Olimpiyatları yeniden sahneye koymuşlar. Ruslar Romanov hanedanını ka'daki geniş batı ve orta-batı topraklarını ciddi bir direniş olmaksızın ele ge-
(1913) kuruluşunu yad etmişler, İskoçlar "Burns Geccsfni ktırtımlaşlırmışlardı.
çirebilmesinin çok olası olduğu bir seviyeye zaten yükselmişti. (Nitekim
Fransızlar 1803 yılında "Louisiana"larını (fiilen tüm Orta-Batı'yı) bir şarkıya
Lovvland insanlarının da İskoç eteğine yanıtı pipo ve iıaggis olmuştu. Hepsi de üyele-
satmaya mecbur edilmişlerdi.) Ancak en çekici Atlantik ötesi topraklarından
rine ortak bir aidiyet hissi bağışlamak isliyordu.
mahrum kalan Britanya, imparatorluğun gelecekteki tarihini giderek başka
yerlerde, özellikle Hindistan ve Afrika'da aramak zorunda bırakılmaktaydı.

İrlanda, Britanya Adaları içinde ayrı bir ülkedir. Kaderi Kuzey tskoçya'nın Britanya hükümeti, o zamanlar en dolaysız yansımaları bile göremiyordu.
Highlandının yağmalanmasıyla kıyaslanamazsa da, mücadele mirası daha sert John Hancock "Bağımsızlık Bi!dirgesi"ni (1776) Kral George'un gözlüğü olma-
ve şiddetliydi. Protestanlar da, Katolikler de din savaşları sırasındaki iğrenç dan okuyabilmesi için büyük harflerle yazmakta haklıydı. Amerikan Devrimi,
zulümden çok çektiler. 1691'den sonra Protestan üstünlüğü, Katoliklerin iş, Britanya'nın Kıta rakiplerine Britanya'nın işlerine kısa süre için karışma fırsatı
mal, eğitim ve diğer dinlerle evlenme haklarını ortadan kaldıran çok ağır ceza sağladı. Fransa ve İspanya kendi sömürgelerinde yaşayanlar arasında hiçbir za-
yasalarıyla desteklenmişti. İrlanda 1707'de Birlikten çıkarLildı. Kendi Parla-
man hoşgörü göstermeyecekleri bir amaca yardım etti. Ancak tüm bilinçli Av-
rupalılar için bu, hemen hemen hepsini yöneten monarşilerin temellerini sar-
mentosunu korudu, ancak hâlâ Londra'da kralın bakanlarına yasamanın oto-
san ana siyasal ilke sorunlarına yol açtı. Anayasanın buna hız veren yedi
matik denetimini veren eski "Poyning Yasası"na bağlıydı, irlanda'nın İskoç-
maddesi, Aydınlanma ideallerinin en neı ve uygulanabilir biçimlerini içermek-
teydi. Bu maddeler kısa, laik, demokratik, cumhuriyetçi, rasyoneldi, temelleri-
hükümdarlığı Lizbon depremiyle paramparça oldu ve Portekiz'in çağa uygun
ni İngiliz legalizminden, Locke'un sözleşme kuramından, Montesquieu'nün
Colbert'i, Pombal Markisi Sebastao'nun ( 1 6 9 9 - 1 7 8 2 ) enerjik fakat kısa ömürlü
güçler ayrılığı düşüncesinden ve Rousseau'nım halk iradesi kavramından sağ-
reformlarıyla eski haline getirildi. Pombal büyük olasılıkla çok sık kendisine
lam bir şekilde almaktaydılar. Anayasa, "Biz, Birleşik Devletler halkı" adına
atfedilen sözleri ("Ölüleri gömün ve yaşayanları besleyin") söylememiştir. An-
yazılmıştı ve dikkate değer ölçüde dayanıklı çıktı. İronik yanı, Thomas Jeffer-
cak 1750'den itibaren maliye, eğilim, donanma, ticaret ve sömürgeleri yeniden
son ve George Washingıon'un da dahil olduğu önde gelen yazarlarının çoğu-
düzenleyerek bir çeyrek yüzyıl boyunca ülkeye hâkim olmuştur. 1. Maria (h.
nun köle sahibi olması ve günün en özgür ve en iyi yönetilen ülkelerinden bi-
1777-1816), Britanyalı çağdaşı gibi cinnete düşmüştü ve Portekiz, Britanya gi-
riyle mücadele sonucu elde edilmiş olması gerçeklerinde yatmaktaydı.
bi tüm devrimci dönemini bir naiplik süresinde geçirecekti IDEPREM].
On sekizinci yüzyıldan önce, Savoie Kutsal Roma İmparatorluğunun bir
uç eyaletiydi. Fransa krallığı ve Lombardiya ovası arasındaki Batı Alplerin kı-
yısında bulunmaktaydı. Avrupa'nın en eski hanedanı olduğunu iddia eden hü-
kümdar ailesi, hem Moııt Cenş bayırındaki hem de Büyük Sı. Bernard geçıtle- BASERRIA
riııdeki toprakların ailesine ait olduğu bir 11. yüzyıl kontu olan Kont Unıberıo
Biaııcamano, "Beyaz El Humberl"in soyundan gelmekteydi. Kuzey bölgesi BASK ÜKKI'ÎSİNDKKİ toplumsal örgütlenmenin tek bir biçiminin temelini şekillendi-
(Chambery, Annecy ve Monı Blanc dağlarını içine alan Fransızca konuşan Sa- ren Baserria ya da "komüııal çiftlik". 17fi(î Navarra niifus sayımı kayıtlarıyla doğru-
voie Kontluğu) Cenevre Gölü kıyısına ulaşmaktaydı. Aosıa, Susa ve Torino'yu lanmaktadır. Genellikle tek bir köylü ailesini (GR1LLENSTEIN1 kuşatan veraset kriz-
içine alan, İtalyanca konuşan Piemonte Prensliği, Ligürya Riviyerasına kadar lerinin üstesinden gelmek için. Navarra Meclisi her çiftliğin orada yerleşik ortak
uzanmaktaydı. İsviçre Konfederasyonunun yükselişinden sonra, eyalet impa- idari çiftler tarafından yönetilmesi hakkını onayladı. Bir çiftliğin tüm yetişkin üyele-
ratorluğun ana bölümünden kopartıldı ve Torino'daki hükümdarları, impara- rine, sahip ya da kiracı, idari çiftlen biri ölüm ya da emeklilik yoluyla etkisiz kaldı-
torluk dükleri statüsüne yükseldiklerinde, neredeyse bağımsız bir varoluşun ğında. her kuşakta ona vesayet edecek kadın veya erkek bir vasi seçme yetkisi veril-
peşine düşebildiler. Alaları gibi Dük 11. Victor Amadeus (h. 1675-1730), güçlü di. İdarecilerin ve çocuklarının evlilik ve çeyizleri de komün onayına tabi (utuldu.
komşuları Fransızlar ve Habsburglar arasında hassas bir yolda ilerlemekteydi. Sonııç olarak, bas,sora mülkiyet ve yönetimin yanı sıra iktisadı olarak kendine yel-
Ancak İspanya Veraset Savaşlarının kritik noktasında XIV. Louis'yle olan itti- mesıyle de büyük ölçüde dayanıklı hale geldi. Gelişen sanayileşme ve kentleşmeye
fakını bozmasıyla, İmparator tarafından kraliyet statüsüyle ve çiğnemesi için rağmen. "Bask kültürünün gerçek hazinesi", son zamanlardaki kırsal nüfus azalma-
Sicilya adasıyla ödüllendirildi, 1720'de Avusturyalılar tarafından Sicilya'yı Sar- sının başlangıcına kadar. Bask'ın farklı kimliğinin temel ilkesi oldu. Kültür, iktisat ve
dinya adasıyla değiştirmeye zorlandı, böylece Savoie, Piemonte ve Sardin- toplumsal oluşum birçok yüzyıl boyunca Avrupa'nın en eski llint-Avrupa öncesi
ya'dan oluşan karma "Sardinya Krallığı" tahtındaki yönetimi sona ermiş oldu. halklarından birini koruyan bir sistemdeki ayrılmaz parçalardı. 1
Hanedan siyasetlerinin bir ilk ürünü, bü garip kümelenme, bir "güneyin Prus-
ya'mı bir yüzyıl sonra İtalyan Birliği hareketinin daha önceden hiç tahmin edil-
meyen liderine dönüşecektir (Bkz. Bölüm X).
On sekizinci yüzyıl halyası ayrılık çizgileri bir şekilde değiştirilmiş olsa da
İspanya, önceki siyasi ve iktisadi saygınlığını hızla yitirmekte olan ülkele- hâlâ bölünmüş durumdaydı. Artık esas mücadele Torino'daki Savoie Haneda-
rin oluşturduğu uzun alayın başında yer almaktaydı. Bourbon krallarının yö- nı, Milano'yu elinde tutan Avusturya Habsburgları ve Toskana Dukalığı ara-
nelimin |V. Felipe (h. 1700-1746), VI. Ferdinand (h. 1747-1759), 111. Carlos sındaydı. Napoli'de 1738 yılında bağımsız bir Bourbon krallığının yeniden ku-
(1759-1788) ve IV. Carlos (1788-1808)1 büyük bir güç olma iddiasını tama- rulması, bu duruma biraz denge getirdi. Tüm topraklar aydın despotların
men yitirdi. Parma ve Piacenza dışındaki tüm kıta mülklerini bırakarak ve de- kusursuz yönetimlerinden yararlandı. Başka yerlerde Venedik gibi şehir cum-
ğeri belirsiz büyük bir Amerika imparatorluğuna bağlanarak asillerin, Kili- huriyetleri ve Papalık devletinin kutsal otokrasisi arasındaki eski karşıtlık sür-
se'nin ve Engizisyonun hâkimiyeti altında kaldı. Sadece Felipe'nin idaresinde, mekteydi. Katolik güçlerin Cizvitleri bastırma isteği (Bkz s. 6 3 9 - 6 4 0 ) dışında-
yedi yüz autos-dafc düzenlendi. Akademi yoluyla kültürel hayatı canlandır- ki hiçbir şeyde Vatikan'ın siyasi önlemler için fazla yeri kalmamıştı. XI. Clemens
makta (1713) ve Madrid'i güzelleştirmekte, yönetimi Fransız çizgisinde tekrar ( 1 7 0 0 - 1 7 2 1 ) , XVI. Benedictus ( 1 7 4 0 - 1 7 5 8 ) ve VI. Pius'un ( 1 7 7 5 - 1 7 9 9 ) üç
düzenlemekte bazı başarılara ulaşıldı IBASERR1A] [PRADO]. uzun papalık dönemi Vatikan'ın siyasi alanda kendini yok edişine engel ola-
Aynı şekilde Portekiz de ilgisiz monarkların ve militan bir Kilisenin yöne- madı. Laik kültürde önemli bir uyanış oldu; İtalyanca ve İtalyan edebiyatı Flo-
liminde bir bitki gibi varlığını sürdürdü. "Mümin" olarak bilinen V. Joao (h. ransa ve Roma'daki resmi akademilerce geliştirildi. Bilim ve araştırmacılık ge-
1706-1750), "bir baş rahibeden olan oğullarından biri Engizisyon mahkemesi lişti. Ferrara'daki arşivci L. A. Muratori ( 1 6 7 2 - 1 7 5 0 ) , Napoli'deki iktisatçı
üyesi bir General" olan bir rahip-kraldı. Veliahtı 1. Joseph'in (h. 1750-1777) Antonio Genovesi ( 1 7 1 2 - 1 7 6 9 ) , Milano'daki kriminolog Cesare Beccaria
( 1 7 3 8 - 1 7 9 4 ) yahut Pavia'daki fizikçi Alessandro Volta ( 1 7 4 5 - 1 8 2 1 ) gibi adlar
güçlü bir lepki, bozuk yargılama yöntemleri onu oluşturan dört tabaka temsil-
kıta çapımda tın kazandı. Hiç kuşkusuz büyüyen bir ulusal kültür toplumu
cilerinin zahmetli çalışmalarına ve Hat s. ve Caps hiziplerinin mücadelesine
zincirini güçlendirmekteydiler [TORMENTA].
terk edilen bir Meclise (diyet) öncelik kazandırdı. Monarşi, XII. Karl'tn kız
kardeşi Ulrıca Leonora'mn bahtsız Alman kocası 1. Friedrich (h. 1720-1771.)
için tacını ve tahtını terk etmesiyle ve XII. Karl'ın 1756'da halefi Holstein-
DEPREM Gottorp-Eutin Adolphus Friederich'in (h. 1 7 5 1 - 1 7 7 1 ) Prusya'dan esinlenen
i entrikalarıyla büyük ölçüde zayıflatıldı. 111. Gustavus (h. 1 7 7 1 - 1 7 9 2 ) döne-
| 1 KASIM l7T>5"rK Portekiz'in l>aşkeıui Lizbon lıir depremle enkaz haline geldi. Dem/, mindeki 1 7 7 2 kraliyet coup detat'sından (hükümet darbesi) sonra başarılı bir
! altındaki sarsıntıdan ileri gelen büyük bir dalga Tagus'daki rıhlım ve gemileri yerle şekilde yeniden iddialı duruma gelmesi, İsveç'i zamanının temel siyaset ve
' bir eın. Kentteki binaların iiçle ikisi yıkıldı ya da yandı, otuz bin ile kırk bin kenl sa- külıür akımına daha yakınlaşiırdı. Bir zamanlar Paris sosyetesinde fırtına gibi
kini hayalını kaybetti. Sarsıntılar Iskoçya'dan İstanbul'a her yerde hissedildi. esen bu vatansever ve iyi yetişmiş genç kral, 1792'de Fransız Devrimine karşı
l.i/.İHiıı depremi. Avrupa felaketlerinin ne ilki ne de sonııneıısııydü. H 2 1 ' d e ay- bir hükümdarlar birliği düzenlemeye çalışırken bir suikaste kurban gidecekti
; nı yıkım. Hollanda'da yüzlerce deniz seviyesine yakın yerin su allında kaldığı Maaş [ELDLUFT],
; Polder'inin çöküşünde de meydana geldi, Aralık 1631'de Vcsuvis'in pallamasıyla
Batı Avrupa Fransa'nın üstünlüğüyle uğraşırken, Orta ve Dogu Avrupa
lıalya'da yaklaşık en sekiz bin insanın öldüğü ya da I669'da Kt.ııa yanardağının lav-
ülkelerinin kendilerine göre daha büyük meşguliyetleri vardı. XIV. Louis'nin
larının Sıcilya'daki Caiania limanını yakmasında da. 2fl Aralık 1908 depremi yüz
hayatı süresince, Orta Avrupa, Alman devletlerinin tarihini ciddi biçimde etki-
yetmiş yedi bin kayıpla .Messina ve de Reggio di Calabria'yı dümdüz ederken. KlfıB
leyen iki beklenmedik gelişme yaşadı. Biri, 1683'le Viyana'yı kuşatmak için ge-
depremi P»asel'i enkaza dönüştürdü, bondra'daki Büyük Vangın'ın (1666) birçok ör-
ri dönen Osmanlıların son büyük akınıydı. Diğeri, arlık hırsı tüm bölgeyi alt-
| nekleri bulunmaktaydı. Verem ve kolera salgınları on dokuzuncu yüzyılın sonuna ka-
üst etmek için bekleyen Prusya'nın yükselişindeki daha dramatik bir aşama
dar kesilmedi |SANITAS],
nedeniyle gerçekleşti. Dogu Avrupa, bundan böyle birinci derecede askeri ve
Ancak 1755 depremi fizik tahribattan fazlasına neden oldu. Aydınlanmanın en
siyasi bir güç olacak Rus imparatorluğunun ortaya çıkışındaki kesin evreye ta-
yüce umutlarını salladı. Filozofların düzenli, tahmin edilebilir bir dünya ve merha-
nıklık etti. Bu hızlı değişikliklerin ortasında kapana kısılan eski Polonya-
metli. ıııani ıklı bir Tanrıya olan inançlarını sarstı. Adalete ve aynı şekilde adaletsizli-
Litvanya Cumhuriyeti ilk önce Viyaııa'nm kurtarılmasına destek verdi, sonra
ğe zarar getirdi. Voltaire'i bile şunu itiraf etmeye zorladı: "İler şeyin sonunda, dün-
yavaşça doymak bilmez komşularının darbeleri altında ezildi. On sekizinci
yada şeytan var." 1
yüzyıl sona ermeden, Orta ve Doğu Avrupa'nın geleneksel güçlü yapısı tüm
kabullerin dışında değişti.
On yedinci yüzyıl sonlarındaki Osmanlı akım, sadrazamlığın oluz yıl bo-
Bir zamanlar İspanya tacı için bir cevher olan Portekiz gibi Birleşik Eyaletler de
yunca Arnavut bir aileden gelen Köprülülerin elinde kalmasına neden olan
hâlâ yurtlarına yakın olaylar hakkında az etkisi olan bir denizaşırı imparator-
uzun süreli siyasi bir krizle ilişkiliydi. Kriz, 1650'lerde Girit'teki yakınmalar ve
luk olarak kalmıştı. Denizde eski deniz üstünlüklerini Britanya'ya kaptırmışlar;
Venediğin Çanakkale Boğazını ablukaya almasıyla başladı ve 1660'tan sonra
karadaysa tüm yönlerden Habsburglar tarafından kuşatılmışlardı. Cumhuriyet-
Erdel'de taht intikali konusunda Habsburglarla Babialiyi doğrudan karşı karşı-
çi oligarşi ve Orange Hanedanı arasındaki uzun süren şiddetli rekabet, en so-
ya getiren bir tartışma nedeniyle alevlendi. Köprülüler savaşı, ordudaki özel-
nunda soya dayalı bir monarşinin kurulduğu 1815 yılına kadar devam etti.
likle de kendilerine karşı oldukça sert disiplin önlemleri aldıkları yeniçeri teş-
On sekizinci yüzyıl İskan di navy ası sadece bir olayda sahneye çıktı. İs- kilatındaki entrika ve huzursuzlukları başka yöne saptırmak için bir araç
veç'in XII. Kari (h. 1 7 0 0 - 1 7 1 8 ) döneminde kendini son kez tehlikeye atışı fe- olarak gördüler. 1672'de Hükümdar Hetman J a n Sobieski tarafından durduru-
laketle sonuçlanan bir tarih hatasıydı (Bkz. aşağıda). Bu istisna dışında, iskan- lana kadar, Dinyester üzerindeki Kamieniets kalesini zapt ederek Polonya'nın
dinavya ülkeleri kendilerini zararsız bir belirsizliğin içine bırakmışlardı. Podolya eyaletine saldırdılar. 1681-1682'de, Macaristan'da, kont Tökeli yöne-
Danimarka-Norveç'te dört Oldenburg kralı (IV. Frederich (h. 1699-1730), VI. timindeki isyanı desteklediler ve Macaristan'ı bir Osmanlı bağımlısı olarak ilan
Christian (h. 1730-1746), V. Frederick (r. 1 7 4 6 - 1 7 6 6 ) ve VII. Christian (h. etlikten sonra, Tuna üzerinden Viyana'ya doğru ilerlediler.
1 7 6 6 - 1 8 0 8 ) ) ülkeyi modernleştirmek için aydınlanma yönünde biraz yol ka-
Viyana kuşatması, 1683 yılının Temmuzundan Eylülüne iki ay sürdü. Vi-
teimişlerdi. Bu doğrultuda iki yıl için iki bin fermanla hararetli bir deney,
yana kuşatması, iaşesi zayıf Avusturya başkentinin, ağır topçu sınıfının büyük
1772 yılında Kralın başbakanının, bir Prusyalı ve kraliçenin çocuğunun babası
kuşatma saflarıyla donatılmış yirmi bin kişiden oluşan güçlü bir ordu tarafın-
olduğu düşünülen J. F. Struensee'nin lise-majestt (krala suikast) için kafasının
dan kuşatılmasına tanık oldu. Alman prenslerinin XIV. Louis'nin Ren'e yaptığı
uçurulmasıyla aniden sona erdi. İsveç'te kraliyet mutlakıyetine karşı uzun ve
tecavüzlerle uğraştığı kritik bir zamanda, İmparaLor Tuna'daki tehlikeye yanıt
vermekte büyük güçlük yaşadı. Her zaman olduğu gibi en etkili yardım, artık
kral olan ve Fransa'yla eski ittifakından vazgeçen Sobieski'nin bir Türk savaşı-
ııa ayırdığını da buldu. Modern kimyasal noıasyon Lavoisıer'm deneyini şöyle la-
nı ve Avusturya'ya bağlılığı kendi ülkesindeki sorunlara bir çözüm olarak gör-
mmlardi:
düğü Polonya'dan geldi. Eylül başlarında saldırı emrini aldığında, Viyana or-
manlarmdaki Kahlenberg tepelerindeki şapelde dua etti. Sonra ayın on ikisi
l i g + O = HgO (Civa oksit): IlgO = l i g + O
öğleden sonrası, saldırıyı düzenledi. Kanatlanmış hafif süvarileri tepeden ine-
rek doğruca Osmanlı ordugâhına girdiler. Saat beş buçukta panik, kargaşa ve
Bilim, sonunda kimyasal tepkimelerin doğasına ilişkin bir anlayış, yani basil ele-
katliam manzaraları arasında dört nala düşman saflarına gudi. Sobieski, ertesi
mentler ve onların bileşimlerinden oluşan bir maddeler dünyasında, maddelerin di-
akşam Sadrazamın çadırında karısı Kraliçe Marie-Louise'e yazmaya zaman bul-
ğerleriyle bileşip ayrışabileceği anlayışım kazandı.
du:
bavoisier daha sonra, basıl elementlere basil adlar, bileşiklere de bileşik adlar
verme işine eğildi. Scheele'in "yanan hava"sı y a d a Priestley'in ' l)cphlogisiicai-od im-
Ruhumun ve kalbimin tek tesellisi, biriciğim, aşkım Marysienka!
va'sı oxygCııc. Scheele'nin "kirli hava'sı da ^ m i ' ö / r o l d u . Civa ve oksit bileşimi
Efendimiz ve Tanrımız, tüm çağların kutsanmışı, ulusumuza duyulmamış bir za- "cıvalı oksit" oldu. 1787'de l,avoisier'nin yeni terimleriyle oluz üç elementin bir liste-
fer ve şan getirdi. Tüm silahlar, tüm ordugâh, tarifsiz ganimetler bizim elimize sini yayımlamasına yardım edildi. 1789'ria dünyanın ilk kimya ders kilabı "Traılc
geçti... Bir milyon insana tek başına yetecek silah ve mühimmat vardı... Vezir sa- pıvlıminaiıv dc ta Chimie's'mi yayımladı.
dece ıek bir atla kaçabilecek kadar aceleyle ortadan kayboldu... [Ordugâhl surları
Scbeele çoktan ölmüştü, büyük ihtimalle kendi ocağının dumanından -«birlene-
içindeki Varşova ve Lwow kadar geniş,,. Bütün çadırlara ve arabalara sahibim, el rek. I 7 9 l ' r i e Priestley. Fransız devrimi taraftarı olduğu için Birmingham ayak lakı-
«ıille autres galanleries jortjolics etjort riches, mais/ort ricfıcs... Yeniçerilerini tüm mı tarafından hırpalandı ve evi yıkıldı. Amerika Birleşik Devletleri'ne kaçtı. H Mayıs
gcce kılıçtan geçirildikleri siperlerde terk ettiler. Geride masum bir Avusturyalı I 7 9 4 ' ı e bavoisier. ölümü diğer y i r m i allı kraliyet vergi toplayıcısı arkadaşı gibi gıyo-
insanlar topluluğu bıraktılar, özellikle de kadınlar; ama katledebildikleri kadar lindc karşıladı. Temyiz hâkiminin şöyle dediği söylenir: "Cumhuriyetin bilginlere ıh-
katlettiler... Sadrazamın muhteşem güzellikte bir devekuşu vardı... lakat bunu bi- lıyacı yok." Kimya Devrimi siyasi dengiyle neredeyse aynı zamana rastladı Her iki-
le öldürdü... Hamamları, bahçeleri ve membaları; tavşan ve kedileri ve kendisini si de "kendi çocuklarını y u l l u l a r " .
yakalayamayacağımız kadar hızlı uçan bir papağanı vardı...27

Sobieski Papaya Peygamberin yeşil sancağını gönderdiğinde, Mühlberg'den


ELDLUFT sonra V. Carlos'un yaptığı yorumu ekledi: 'Ve»i, vidi, Deus Vicij' (Geldim, Gör-
düm, Tanrı fethetti).
1 7 7 3 T B İSVKÇLİ RCZACI KARI, S C H M L E (1742-1786) havanın "çeşitli havaların" Viyana'da o gün başlayan Osmanlı gerilemesi sonraki iki yüz yıl aşamalar
bir karışımı olduğunu ve eldlulî- ya da "yanan hava" dediği bir bileşimin yanmanın halinde sürdü. Kısa vadede, Haçlılar zamanından beri tartışmasız olarak Tu-
gizine sahip olduğunu keşfetti. 1 Ertesi yılın Ekiminde Fransa'nın barut vegiihcrçile na'nın aşağısındaki ülkelere ilerlemek için Papa tarafından örgütlenen Kutsal
tekeli müdürü Anloine. U m r e n i Lavoisier'ye bulgularım gönderdi. Aynı ay Lavoisicr, Birlik'in liderlerine esin kaynağı oldu. Karlofça Antlaşması'yla ( 1 6 9 9 ) Macaris-
inançsız ve deneyci İngiliz Joseph Priestley'i (1733-1804) öğle yemeğinde ağırladı ve tan Avusturya'ya, Podolya Polonya'ya, Azak Moskova'ya ve Mora Venedik'e
ondan "de[)hotogisiicaled \\a\'8"nm yanan mumları akkor şeklindeki alevle yakmaya geri döndü. Uzun vadede, bu Osmanlıların Avrupa'daki eyaletlerini, batı cep-
nasıl neden olduğunu iyice öğrendi. hesinden Habsburgların Askeri Smır hattı topraklanyla ve doğu cephesinden
Kralın Perme Generale ya da vergi toplama sisteminin yanı sıra RCgie de Po- Karadeniz civarında Rusların merhametsizce ilerleyişiyle iki taraflı bir kıskaca
udre'u da yönelen Lavoisicr deneme tulkusunıı hoş görecek zaman ve paraya sahip- soktu. Bu bağlamda, 1726 yılında imzalanan Avusturya-Rusya anlaşması uzun
li. Şimdiden birçok maddenin yandığında ağırlık kazandığını fark etmiş ve bu etkinin süreli stratejik bir rol oynamıştır (Bkz. Ek 111, s. 1344).
Phiiogiston'm (Priesllev'in de dalııl olduğu birçok bilim adamının hâlâ inandıkları Osmanlı savaşlarının kaderi ileri geri sallanmaktaydı. Avusturya, Pasarof-
maddenin görünmeyen (hayali) bir biçimi) şeklindeki yaygın kuramına uygun olma- ça Antlaşması'yla ( 1 7 1 8 ) elde ettiği Belgrad dahil tüm kazanımlarını vermek
dığını bilmekteydi. zorunda kaldı. Ancak, 1 7 3 5 - 1 7 3 9 , 1 7 6 8 - 1 7 7 4 , ve 1787-1792'dekı üç uzun
Böylece Lavoisicr. cıvanın kapalı bir kapta yakıldığında ezebileceği "yanan ha- Rus-Türk savaşı tüm kuzey Karadeniz kıyısını Rusların eline bıraktı. Nihai
v a i m ağırlığını ölçecek bir deney hazırladık Sadece ısınan civanın yanan havayla Küçük Kaynarca Antlaşması ( 1 7 7 4 ) , Çara Sultanın tüm Hıristiyan tebası üze-
birleştiğini değil, aynı zamanda daha fazla ısıtmanın yeni bileşimi bileşen parçaları- rinde bir hamilik ve Osmanlı İmparatorluğunda önceleri sadece Fransızların
sahip olduğu ticari haklar verdi. Bu "Doğu Sorununun" başlangıcını işaret et-
mekteydi. Fakat Balkanlar'm büyük kısmı Osmanlı yönetiminde kaldı. On se-
kizinci yüzyıl, yavaş yavaş yükselen ulusal beklentiler dönemiydi, sıklıkla da SHQIPERIA
ilk içgüdüleri Osmanlı otoritelerini desteklemek olan halklar arasında.
Yunanistan, siyasi arenaya kısmen artan bir özerklik seviyesi ve kısmen A R N A V U T L U K ' I N (Shf|ipena. " K a n a l l a r i l k e s i " ) lüm Avrupa devletleri içinde en a/,
de Rus müdahalesi yoluyla çıktı. Yunan subaylarının bir sınıfı, onları eğiten bilmeni olduğu haklı olarak iddia edilebilir. Kdward Gibbon 1780'lerde gemiyle kıyı
Yunan okullarıyla beraber büyüyordu. Devşirme sistemi 1676'dan sonra askı- boyunca ilerlerken "Amerika'nın ıç kısımlarından daha az bilinen, ama İtalya'nın gö-
ya alındı. Yunan toplumu daha bilinçli Yunanlı oldu. Korfu'daki ve 1699'dan rüş sahası içinde bir ülke" olarak yaznıışiı. Ancak hiçbir ülke uluslararası siyasetin
itibaren Mora'daki Venedik varlığı Batıyla bağları güçlendirdi. 1769'da Osman- kaprislerinden Arnavutluk'tan daha fazla çekmemiştir.
lılara karşı Akdeniz'e gönderilen bir Rus donanması Yunanistan'a kurtuluş sö-
Arnavulluk'u Osmanlı yöneliminden kurtaracak olan 1911 ayaklanması. Arna-
zü verdi. Rus ticari ayrıcalıklarının Yunanlı tüccarları da kapsar hale gelmeleri
vtılluk'ıın Hıristiyan komşularından oluşan bir Balkan Birligi'nin yaratılmasını hız-
önemli bir aşamaydı.
landırdı. Bulgaristan dışında Birliğin l ü m üyeleri önemli Arnavut nüfusu içeren top-
Sırbistan'da aynı gelişmelerden etkilendi. Belgrad uğruna yapılan çarpış- raklara sahipliler; vc hiçbiri içinde l ü m Arnavutların birleşeceği bir "Arnavutluk"
malar birçok Sırp gönüllünün, Habsburg renklerine büründüğü 1 7 1 1 - 1 7 1 8 görmeye hazırlıklı değildi. Balkan Savaşını sonuçlandıran Londra Antlaşması (Mayıs
Avusturya işgali Osmanlıların yenilmez olmadığını gösterdi. Sırbistan'ın Rus- 1913) Arnavutluk egemenliğini lamdı. Fakaı uluslararası bir komisyon tarafından
ya'yla Ortodoksluk bağları Yunanistan'ınkınden bile sıkıydı. Türk eşkıyalanyla sınırların belirlenmesinde ve Batı tipi bir monarşinin getirilmesinde ısrar etli (Bkz.
hem de bir Habsburg alayıyla çalışmış olan "Karadorde" ya da "Kara Yorgi" tik III. s. 1370)
Petrovic'in ( 1 7 6 7 - 1 8 1 7 ) faaliyetleri, bağımsızlığın ilk tadını getirecek 1804- Arnavut toplumu hem toplumsal yapı hem de din yoluyla derinden parçalan-
1813 ayaklanmasında doruğa yükseldi. Karadorde'nin suikastçısı Milos Obre- mıştı. Kan davası hukukuyla yaşayan kuzeyin yüksek ülke klanlarının. Glıcg. güne-
novic'in yönetimindeki 1 8 1 5 - 1 8 1 7 yıllarındaki ikinci ayaklanma uluslararası yin aşağı ülke yaşayanlarıyla (ya da Tosk) çok az ortak noktası vardı. Halkın üçle
alandaki kabullerinin yolunu açacaktı. ikisi Miıslümandt. Geriye kalan üçte birse. Katolikler ve Ortodokslar arasında eşit
İki Romanya eyaleti Eflak ve Bogdan, Babiâli tarafından Fenerli Rumlar olarak bölünmüştü. Önemli azınlıklar doğunun i l a h ç a konuşan çobanlar, kıyı kentle-
(İstanbul'daki Fener Rum mahallesi nedeniyle böyle nitelenmiştir) aracılığıyla rindeki İtalyanlar ve Güney Arnavulluk'u "Kuzey Kpirus" olarak görmeye alıştırıl-
yönetiliyordu. Bozulmuş ve istismarcı olmasına rağmen Fenerli yönetim, göçü mış Yunanlıları kapsaınakıaudı |GAGAUZ|.
ve Batıyla kültürel ilişkileri desteklemekteydi. Bukovina'nın ( 1 7 7 4 ) Avusturya Birinci Düııya Savaşı sırasında Arnavutluk. Sırbistan ve Yunanistan tarafın-
tarafından işgali ve 1 7 6 9 - 1 7 7 4 ve 1 8 0 6 - 1 8 1 2 Rus işgalleri değişimi kolaylaştır- dan işgal edildi, ikinci Londra Anlaşmasında (191 o) İtilaf Güçleri İtalya'ya Arnavul-
dı. Osmanlı'dan kurtuluş kavramı, ilk olarak egemen Yunanlı azınlığın içinde luk'u bir İtalyan hamiliği haline getireceklerine gizilce söz verdiler. Arnavutluk mo-
temellendi. narşisi değişik olaylarla dolu bir kadere katlandı. İlk M p r c l ya da Kral, Wilhelm von
Bulgaristan, Osmanlı ordularının geçişinden ve yıllardır kırlık bölgeleri Wied (h. 1914) Martta geldi. Kylüldc gitti. Savaştan sonra. General Alımcı /.ogıı bir
harap eden Krojlis olarak bilinen kaçakçı çetelerinden sıkıntı çekmekteydi. Arnavutluk Cumhuriyetinin Devlet Başkanı yapıldı, ancak 1926'da kendini Kral ilan
1794'te, Krajli liderlerinden biri olan Pasvanoğlu kendine Tuna'daki Vidin'de edecekti.
fiilen bağımsız bir haydut cumhuriyeti kurdu. Sırplar gibi Hıristiyan Bulgarlar İkinci Dünya Savaşı sırasında. Mussolini bir çeyrek yüzyıl önce söz verilen İtal-
da giderek daha çok Rusya'ya yönelmekteydiler. yan hamiliğini kurdu. Arnavut toprağı Kosova bölgesini içine alacak kadar genişletil-
Arnavutluk yerel kabile reislerinin eline geçmişti. Böyle bir reis, Buşath di; vc X. Victor Kmtnanuel kral ilan edildi. 1944-1945 yıllarında kısa bir Alman işga-
Mehmet, Kuzey Arnavutluk'u Işkodra'dan birkaç nesil boyunca yöneten bir li oldu.
hanedan (y. 1 7 6 0 ) kurdu. Diğeri Tepedelenli Ali Paşa, Adriyatik'ten Ege'ye uza- Arnavut Halk Cumhuriyeti, Batı desteği sayesinde savaş sırasında üstünlük
nan Yanya'yı merkez alan bir egemenlik bölgesi oluşturdu [SHQIPER1A]. kazanan bir grup komünist Tosk partizanı tarafından 1946'da kuruldu. Liderleri En-
Dış dünyada Venediklilerin taktıkları ad olan Montenegro (Karadağ) ile ver Hoca savaş öncesi sınırlar arkasında neredeyse tamamen tccrite çekilerek Kara-
tanınan Crnagora Osmanlı yönetiminden kaçan tek Balkan bölgesidir. Efsane- dağ, Kosova ve Makedonya'da yaşayan Arnavutlarla lüm ilgisini kesti. Gibbon'dan
ye göre. Tanrı dünyayı yarattığında, birçok kaya ortada kalmıştı, böylece Tanrı iki yüz yıl sonra Adriyatik'teki turistler Arnavulluk'u denizden ya da uçakla aynı I
Karadağ'ı yapmıştı. Türkler kısa zaman için başkent Cetinje'yi işgal etmelerine hayret ve algilayamama duygularıyla geçiyorlar. 1
rağmen hiçbir zaman buraya yapışmadılar. "Küçük bir ordu yenilir" ve "bü-
yük bir ordu açlıktan ölür" diyorlardı. 1516'dan 1696'ya kadar Karadağ keşiş
piskoposlar tarafından yönetilen teokratik bir devlet oldu. 1696'dan 1918'e ka- On sekizinci yüzyılın sonlarında, Balkan elitleri ilk kez bağımsızlık hakkında
dar Petrovic hanedanının soya dayalı prensleri tarafından yönetildi. düşler kurmaya başladıklarında, dört ya da beş yüzyıldır Osmanlı yönetimi al-
tında yaşamaktaydılar. Bu deneyim izlerini bıraktı. Ortodoks Kilisesi tebasma lam bir tampon oluşturmuşlardı ve çıkar gözetmeyen bir rasyonalizasyon ve
tamamen tutucu ve Batı karşıtı davranışlar aşılayarak uzun zamandır kendisi- modernizasyona yöneldiler.
ne yer edinmekteydi. Haçlılar zamanından itibaren, Ortodokslar Batıyı Müslü- Kutsal Roma İmparatorluğunun tutarlılığı, nihai aşamasında (daha önce
manlarınkinden daha ağır bir boyunduruk altına alma bölgesi olarak görüyor- kanıtlandığı üzere) önde gelen hükümdarların ayrı hanedan siyasetleri nede-
lardı. Sonuç olarak, Batı dünyasında etkisi çok büyük olan uygarlaştırma niyle geniş ölçüde göz ardı edildi. Habsburg imparatorlarının İmparatorluğun
hareketlerinin hiçbiri (Rönesans, Reform, Bilim, Aydınlanma, Romantizm) dışındaki toprak ve mülklerine dayandıkları gibi, Seçici Prensler de giderek
Balkan ülkelerine etkili şekilde sızamadı. Siyasal gelenekler rasyonalizme, böyle yapmaya başladılar. 1697'den 1763'e kadar, Saksonya Seçici Prensleri
mutlakıyete ya da anayasalcılığa az şey borçluydu; akrabalık siyaseti tüm sevi- olan Weuinler, Polonya-Litvanya'nın kralları gibi hüküm sürdüler (Bkz, aşağı-
yelerde baskındı; rüşvetçilikle beslenen akraba kayırma bir hayat şekliydi. da). Brandenburg Seçici Prensleri Hohenzollernler 1701'den itibaren Prusya
"Güç bir oluktur ve buradan beslenmeyen domuzdur" der bir Türk atasözü. kralları olarak (Bkz. aşağıda), Hanover Seçici Prensleri 1714'ten itibaren Bü-
"Türkiye'nin Avrupa kesimi denilecek küçük alan, Avrupa'nın en sabit kültü- yük Britanya kralları olarak hüküm sürdüler (Bkz. yukarıda). Bavyera'nm W ı ı -
rel fay hatlarından birini oluşturmuştu. telsbach Seçici Prensleri yüzyıl boyunca Fransa'yla geleneksel ittifakları yoluy-
Osmanlı tehdidi geri püskürtüldüğünde, Habsburgların talihi yeniden par- la servetlerini artırmaya çalıştılar. Değişik bağlantılar nedeniyle "Almanya'nın
ladı. I. I.eopold (h. 1 6 5 8 - 1 7 0 5 ) , XIV. Louis'nin kibrinin kırıldığını görecek ka- tüm başkentleri" (Viyana, Dresden, Berlin, Hanover ve Münih) çok farklı tat-
dar yaşamadı, ama oğulları l . J o s e p h (h. 1 7 0 5 - 1 7 1 1 ) ve VI. Kari (h. 1 7 1 1 - 1 7 4 0 ) lara sahipti. Son iki imparator (Toskana Büyük Dükü 11. Leopold (h. 1 7 9 0 - 2 )
Macaristan, İtalya ve Hollanda'da büyük ölçüde genişleyen bir mirasın başına ve 11. Francesco (h. 1 7 9 2 - 1 8 0 6 ) ) imparatorluğu yıkan devrimci tufandan, im-
geçtiler. Temel siyasal kriz bir kez daha, büyük bir Kıta savaşının patlak verme- paratorluklarını kurtarma konusunda küçük bir şansa sahiptiler [FREUDE].
sine neden olan bir veraset sorunundan ortaya çıktı. VI. Kari, bir zamanlar söz- Türklerden kurtulan Macaristan, Habsburglu kurtarıcılarının despotça
de vasisi olduğu İspanyol adaşı gibi, erkek vârise sahip değildi. Dar görüşlü bir amaçlarına kurban gitmişti. 1687'de yedi yüz yaşında olan seçimi kaldırıldı.
bağnaz olarak hayatının büyük bir kısmını dine uygunluğu uygulamaya ve Soya dayalı Habsburg hükümdarları, soylu dietlerini kraliyet fermanlarının
Pragmaiic Sonction yoluyla kızı Maria Theresa'nın tahta geçmesini sağlamaya kaydedildiği sicillerden ibaret hale getirdiler. Macar soylularının "eski direniş
adamıştı. Sonuçta, imparatorluk tahtı onun ölümünde, Vll. Kari (h. 1742- haklan" yok edildi. 11. Franz Rakoczy'nin önderliğinde 1 7 0 4 - 1 7 1 l'deki geniş
1 7 4 5 ) gibi Fransa'yla hileli bir ortaklık sayesinde dört yüz yıllık sürede Habs- çaplı bir ayaklanma, Habsburgların İspanya ve Türklerle uğraşmasından yarar-
burg olmayan tek imparator olarak kısa bir süre için başa geçen Bavyera Seçici lanmakla başarılı oldu. Birçok eski özgürlük ilk olarak Szatmar Barışıyla geri
Prensi Kari Albert tarafından zaptedildi. Taht daha sonra Maria Theresa'nın ko- verildi, sonra da Pragmatic Sönction'a razı oldukları için Macarlara ödül olarak
cası Toskana Büyük Dükü I. Francesco'ya (h. 1 7 4 5 - 1 7 6 5 ) ve büyük oğlu II. J o - verildi. 1848'e kadar hüküm süren yasaların temeli burada yer almaktaydı.
seph'e (h. 1 7 6 5 - 1 7 9 0 ) geçti. Fiilen, Imparatoriçe-eş, İmparator-annesi ya da Macaristan, komşusu Bohemya'nın kaderine uğramaktan kurtuldu. Yine de
Bohemya veya Macaristan Kraliçesi gibi çeşitli sıfatlarıyla Maria Theresa ( 1 7 1 7 - kolay bir uzlaşma olmamıştı. 11. Joseph taç giymeyi bile ihmal ederek tüm ana-
1780) kırk yıl boyunca Viyana'da hüküm sürdü. Diğer konuların arasında ta- yasal formaliteleri çiğnerken, Maria Theresa 1764'ten sonra Macaristan Mecli-
rımsal reforma ve serdiğinin ortadan kaldırılmasına kendini adamış, ölçülü ve sine danışmaksızın hüküm sürdü. 1784 yılında, Avusturya ve Macaristan'ı bir-
bilinçli bir kadındı. II. Joseph ise tam tersine, sabırsız bir radikal, "tahta geçmiş leşik tek bir devlet sayarak Almaııcayı resmi dil haline getirdi. Protestan
bir devrimci", inançlı bir ruhban ve soyluluk ayrıcalıkları karşıtıydı. Jozefinizm kasırgası, Latince ve Macarcanın kullanımıyla birlikte 1791'de Macaristan'ın
(Kilise ve soyluluğun geleneksel kalkanlarına karşı devlet gücünü öne süren si- ayrı statüsünü yeniden teyid eden II. Leopold tarafından dindirildi. Kodaman-
yasete verilen ad) aydın despotluğun en mükemmel şekillerinden biriydi. ları ve diet üyelerini merkez alan Macar yaşamının derin muhafazakârlığı, tek-
Bu dönemde, Avusturya bazen kameralizm denilen profesyonel devlet rarlanan Türk savaşlan ve etnik ile dini bölünmeler yoluyla güçlenmişti. 1767
memurlarının elit bir sınıfa dayalı olduğu bürokratik bir sistem geliştirdi. Ge- tarihli olanına Urbarium denilen Maria Theresa'nın tarım reformları bu duru-
nişletilen ve yeniden düzenlenen bir askeri sistemle birlikte, bu sistem Alman- mu sürdürmüştür; bu sonuncu reform, köylülerin yaşadıkları topraklara kay-
ya'da İmparatorluğun ortadan kalkmasından çok sonra Habsburg monarşisinin dedilmelerine son vermiş ve onların devrimci ateşini düşürmüştür. Yüzyılın
varlığını devanı ettirecek bir birleştirici unsur sağladı. Viyana Üniversitesinin sonundaki Macar edebiyatının canlanışı ve Buda Üniversitesinin kuruluşuyla
maliye, hukuk ve eğitim konularında doğrudan daha yüksek kademelere ge- birlikte eğitim reformları, modern ulusal bilincin tohumlarını ekti. Macar
çen devlet görevlilerinin eğitimleri için özel bir fakültesi vardı. (Halle Üniver- ulusçuluğunun uyanışı, zamanla Slovak, Hırvai ve Yahudi azınlıklar arasında
sitesi aynı şeyi Prusya için yaptı.) Bu son derece eğitimli, yüksek maaşlı, Al- paralel tepkilere yol açacaktır.
manca konuşan krala sadık bürokratlar tamamen monarşinin lütfuna bağım-
Prusya'nın yükselişi kritik ivmesine on sekizinci yüzyılda ulaştı. Genel-
lıydılar. Soyluların, kilisenin ve etnik unsurların çeşitli çıkarlarına karşı sağ-
likle bu, Prusya'nın Almanya'daki birlik için sonradan üstlendiği misyonun
ışığında yorumlanır. Gerçekteyse, Alman dünyasını tekrar tekrar bölen ve
ulus-devletin özelliklerinin hiçbirine sahip olmayan bir krallığı yükselten ha- ladt. Friederich Mollwitz, Chotusitz, Hohen fr iedburg'da galipti. 1745'te Prag'ı
nedan siyasetlerinin amansız takibiyle onaya çıkmıştır. Yöneticilerine aşırı bü- işgal etti. Yedi Yıl Savaşlarında, onurun en yükseğine ve kederin en derinine
yük sürekli bir orduya sahip olma imkânı veren olağanüstü verimlilikte bir yö- ulaştı. Bu Saksonya'ya saldırmasıyla başladı. Lobositz, Zorndorf, Leitten, Ko-
netim makinesinin yaratılması yoluyla gerçekleştirilmiştir. (Profesyonel asker- lin, Kunersdorf, Liegnitz ve Torgau yoluyla, iç iletişim hatlarından mükemmel
ler ve nüfus arasındaki oran açısından, Prusya komşusu Polonya-Litvanya'dan şekilde yararlandı ve düşmanlarının çabalarından, karşı konulmaz sayılarına
otuz kat daha etkindi.) Prusya dolaylı vergileri ( 1 6 8 0 ) , Prusya ordusunun gi- katlanmaya çalışarak sakındı. Rossbach'da az miktarda kayıpla zafer kazandı.
derlerinin karşılanmasını mümkün kılmaktaydı. Ordu, aristokratik bir subay Kunersdorfda katliam manzaraları arasında hayatta kalmayı başardı. Boş bir
kitlesine ve 1733'ten sonra köylülerin askere kayıtlarını kantonlara ayıran bir hazineyle, Britanya'nın para yardımlarını durdurduğu ve Rusların Berlin'i al-
sisteme dayalıydı [KAZ ADİMİ], mak için hazır beklediği 1762'de, onu Rus lmparatoriçesinin ölümü ve beklen-
III. Friederich (h. 1 6 8 8 - 1 7 1 3 ) ve "Avrupa'nın talim ustası" 1. Friederich- meyen bir barış kurtardı. Bir kez daha, Hubertusburg Barışında ( 1 7 6 3 ) kazan-
Wilhelm'in (h. 1 7 1 3 - 1 7 4 0 ) yönetimi altında Hohenzollernler, "Büyük Seçici dıklarına el sürdürtmedi. Muhafızları tereddüt ettiği sırada şöyle söyledi:
Prens" tarahndan emredilen aynı acımasız yolu izlediler. 1700'de, seçici oyla- "Hunde, wollt ilırcvvig leben?" (Köpekler, sonsuza kadar mı yaşamak istiyor su-
rını Habsburglara kendi krallık iddialarının tanınması karşılığında sattılar. nuz?).
I728'de, Pragmatic Sanction'a katılmaları Berg ve Ravenstein'dan çekilmeleri IL Friederich-Wilhelm (h. 1 7 6 8 - 1 7 9 7 ) yönetiminde Prusya değişik bir
yoluyla satın alındı, ispanyol Veraset Savaşları ve Büyük Kuzey Savaşı ittifak- yönde ilerlemeye başladı. Yeni Kral Polonya-Litvanya'yla bir ittifakı bile göze
larındaki donanma manevrası, Stettin ve Batı Pomeranya'nın kazanımıyla so- aldı. Ancak devrimci dönemin ve Rus gücünün mantığı onu hizaya getirdi.
nuçlandı. İsveç, Prusya'nın müttefik olmasının düşman olmasından daha teh- Prusya, Polonya'nın ikinci ve üçüncü Paylaşımlarında hem Danzig't hem de
likeli olduğunu öğrenen en son ülkeydi. Eşsiz "Prusya Ruhu", hanedana Varşova'yı aldı. 1795'te Berlin kendini % 40'ı Slav ve Katolik olan ve büyük bir
bağlılık, doğuştan kibirli askeri yiğitlikle kültür ve eğitimdeki ilerlemelerinin Yahudi cemaatine sahip bir ülkeyi yönetirken buldu. Nüfusun beşte biri göç-
haklı övüncünün bir karışımıydı. İlk Prusya üniversitesi 1694'te Halle'de ku- men kökenliydi. Bıı durum kesintisiz olarak gelişseydi, Alman ve Orta Avrupa
ruldu; Fransız ve Avusturyalı Protestanların büyük bir akınıyla canlanan Ber- tarihinin alabileceği son durumu hayal etmek güç olurdu. Eski Prusya gerçek-
lin Kraliyet Sanatlar Akademisi'ne ( 1 6 9 6 ) ve Kraliyet Bilim Akademisi'ne le öyle olduğu gibi Napoleon tarafından ezilecek ve I 8 1 5 ' t e ortaya çıkan yeni
( 1 7 0 0 ) sahip oldu. 1717'deki bir ferman halkın eğitimini yenilemeye yönlen- Prusya gerçekte çok farklı bir varlık olacaktı.
mişıi. Prusya küçük bir ülkede güç peşinde başarılı bir şekilde koşmanın örneği
Büyük Friederich'in (h. 1 7 4 0 - 1 7 8 6 ) döneminde Prusya, öncüllerinin dik- olmuşsa, Rusya da benzer bir olgunun Avrupa'nın en geniş ülkesinde kahra-
katle topladıkları güçleri serbest bıraktı. Friedrich'in I740'ta Avusturya Silez- man bir boyuttaki örneği olmuştu. Büyük Friederieb etkilenmişti. Ruslar hak-
yasını ilhakından itibaren savaş, bir çeyrek yüzyıl boyunca siyasetin en büyük kında bir keztnde şöyle demişti; "O bayları sınırları içinde tutmak için Avru-
aracı oldu. Frederich, ülkesini imhanın kıyısına getirdikten sonra Polonya'nın pa'nın tümüne ihtiyaç duyulacak."
ilk paylaşımında nihayet sağlamlaştırman bir toprak temeli ödülünü sağlayan 1676'da Aleksey Mihailoviç'in ve 1825'te 1. Aleksander'ın ölümlerinin
eşkıyalık siyasetine geri döndü (Bkz. aşağıda) [ G R O S S E N M E E R ] . arasındaki yüz kırk dokuz yılda, Romanovlar ülkelerinin kaderini, gelişmeye
Friederich'in kişiliği dönemin mucizelerinden biriydi. Bu kişilik, onu ar- başlamış bölgesel bir ülkeden "Avrupa'nın yenilmez bekçisi" haline getirmiş-
kadaşı Katte'nin idamını seyretmeye zorlayan ve Oder'deki Küstrin (Kostrzyn) lerdi. XIV. Louis'yle aynı yıl tahta çıkan Aleksey Mihailoviç tanınmamış Mos-
kalesinde yıllar boyu hapis tutan merhametsiz babasının darbeleri altında şe- kovalı bir prenstti ve Versailles'da bundan bile az tanınmaktaydı; Aleksander
killendi. Hükümdarlığı boyunca, top sesleri ve savaş alanlarındaki iniltiler Paris'te zaferle at sürmüştü. Ortadaki bir buçuk yüzyıl boyunca, askeri müca-
Kralın flütünün nağmelerine ve filozofların konuşmalarına karıştı, Friederich, delelerin kayıtları çarpıştı, genel anlamda başarıyla; Moskova Büyük Dükalıgı
bir kezinde " Ç o k yakın zamanda doğdum, fakat Voltaire'i gördüm" demişti. "tüm Rusların İmparatorluğu" oldu; devletin toprağı bir komşu ülkeler dizisi
Onun erdemlerini övenler sadece Alman tarihçiler olmamıştır. Lord Acton içinde kayboldu; toplum ve yönetim ana ve yan reformlara tabi kılındı; devlet
onun için modern tahta şimdiye kadar geçen "en mükemmel pratik dâhi" de- ve yöneten ulusun tüm kimliği yeniden düzenlendi. Bu güç gösterisinde yer
miştir. alan herkes için, değişimi mümkün kılan herkes ve her siyaset tanım olarak
Büyük Friederich'in savaş ve çarpışmaları birçok cilt doldurur. Bunlar ta- iyiydi ve Klyuçevski'nin Büyük Petro'dan aktardığı üzere, "gerekli"ydi.
rihsel savaş klasikleri arasındadırlar. Daha geniş İspanya Veraset Savaşlarının
bir parçası olan ve ona Maria Theresa'nın sonsuz nefretini kazandıran iki Si-
lezya Savaşının ardından ( 1 7 4 4 - 2 ve 1 7 4 4 - 4 ) saldırganlığının meyvelerini top-
GROSSENMEER
aile sorunlarını inceleyen sosyal bilimciler açıkça "tarihsel boyuiItıra" Karşı ilgisi/ol-
muşlardı. Birçok araşurınacı anunsanamayacak kadar u/.un /.amandan beri Avru-
GROSSENMEER I785'te. Hollanda sınırına ve Prusya'nın yeni ele geçirdiği Doğu
pa'da hanenin geniş, geleneksel, patriarkal bir biçiminin var olduğunu \c modern-
Prizya eyaleıine yakın, Kuzeybatı Almanya'da Oldenbıırg Diikalığında bir köydü, O
leşmenin başlangıcına kadar incelenecek çok fazla şey olmadığını düşünmüşlerdi.
zamanlar yüz kırk iki haneyi ve ek olarak yaklaşık yetmiş yedi "yoksul" ya da diğer
OrganinaUnn de la Famille (1871) adlı eserinde bir aileler lıpolojisı onaya koyan
geçici oturanları kapsayan sekiz yüz seksen beş kişilik toplam bir nüfusa sahipli.
Ki'edörick be Play (1806-1882) gibi öncülcrm çalışmaları geniş çapla bilinmiyordu,
Köy hanelerinde yapılan bir analiz aşağıdaki kategorileri ortaya çıkartmıştır.
be Play iiç aile biçimi öne sürdü: geniş patriarkal aile. üç kuşaksal çekirdekli famille
soııche ya da "kok-aile" ve sadece ebeveynin çocukları yel içtirmesi süresince varlığı-
Ilane ipi No. %
nı sürdüren sabii olmayan hane birimi veya eellule. Çok uzun bir silsileye sahip so-
yun dışında, tarihle aile sorunlarının sıslematık olarak incelenmesi için bir yüzyıl
I Tek başına olanlar (yani dullar) 2 1.4
daha beklemek gerekiyordu. 2
2 Evli çiftlere ait olmayan haneler (beraber yaşayan kardeşler) 1 0.7
Ancak alandaki incelemelerin çeşitliliği çok etkileyici hale gelmiştir. Ortaçağ İz-
3 Tek a ile lik haneler (ana baba ve çocuklar) 97 68.3
landasındaki sütannelik tekniklerinden, on yedinci yüzyıl Ingilieresındeki gayruııcş-
4 Geniş aile birimleri (birkaç kuşak ve akrabalar) 28 19.7
ru çocuklara veya on dokuzuncu yüzyıl Sardiııyasındaki baba egemenliğine varana
5 Çok aileli haneler (iki veya daha çok evli birimlerin 14 9.9
kadar her şey bu çalışmalarda bulunabilir. Araştırmanın birkaç temel yolu vardır.
beraber oturması)
Bir ianesi hane birimlerinin biçimlenmesi, yapıları ve parçalanmasıyla ilgilenir [BA-
Toplam I42 10(1
SERRIA|. Diğeri aile ve akraba alanı içinde istatistik, biyolojik ve cinsel eğilimler et-
Burada, geniş ve çok aileli haneler açıkça bir azınlık oluştururlarken (% 30). tek aı- rafında toplanmıştır. Üçüncüsü, bir aile birimi içinde bireylerin, cinsiyellerın vc ku-
lelık hanelerin kesin bir çoğunluk oluşturduğu (% 68) açıktır. şakların sorunlarına ve bu nedenle, kadınlar, ış modelleri, çocukluk, evlilik ve
Bu alanda kıdemli bir araştırmacı, bu örneği hanelerin "orta" olarak adlandır- yaşlılık hakkında "hayat boyu analize" odaklanmıştır |GRILLENSTEIN|. Bir dördün-
dığımız özelliklere sahip olma eğiliminin olduğu yanlış tanımlanmış Avrupa bölgesi- cüsü. anıropolopk odaklanma aile geleneklerini, tören ve rii.üellcrıni vurgular. Beşin-
ni simgelemek için bir örnek olarak seçmiştir. "Dörı Bölge Hipotezi" bu lür tur yalıtıl- cisi. aile yasası ve yönetim siyasetinin gelişimini inceleyen hukuki bir yoldur. Altıncı-
mış örnek üzerine inşa edilmiştir. Grossenmeer (1785) Avrupa'nın "Batı-Merkez" ya sı iktisadidir, çeşitli tarımsal, kırsal ve endüstriyel bağlamlarda aile bütçelerini
da "Orta" bölgesini simgeleseydi, Kssex'!eki t; İm don köyünün (1861) "Batı'yı". Bo- inceler. Tek ebeveyne sahip olmaktan işsizlik, çocuk disiplini ve gençlerin işlediği
logna "yakınındaki Pagagna"nın (1870) "Akdeniz"i ve Rusya'daki Krasnoe Sobakı- suçlara kadar tüm modern aile sorunlarının tarihsel kökleri bulunmaktadır. Soyağa-
no'nutı "Doğu"yu simgelediği kabul edilmeliydi. Genelleme ne kadar heybetlıyse. cı da unutulmamıştır. Bir zamanlar asil elitlerin tutkusu olan ne varsa, son zaman-
coğrafya da o kadar kuşkuludur. larda en popüler eğlenceler haline gelmiştir. 3
Hipotez, geleneksel Avrupa ailesini iki çok basil lipe "Batı" ve "Doğu" ayırma- Bir yere kadar, tarihçilerin ilgileri mevcut kaynakların doğasını yansıtır. Örne-
ya cüret eden, "evrensel olarak kabul edilmiş" olduğu varsayılan eski bir planın dü- ğin ortaçağ soylularının ya da Rönesans tüccarlarının haneleri, her ikisi de çok bol
zeltmesi olarak sunulmuştur. Pagagna. hanelerinin % 86'sının geniş ya da çok aileli kayıtlar içerdiklerinden uzun zamandan beri ulaşılabilir durumdaydılar |MERCAN-
tıp olan Krasnoe Sobakino'nun bir varyasyonu olarak kabul edilirken. Grossenmeer, TE|. Köylü hanesi ve eski Roma'daki avamların haneleri daha az ulaşılır durumday-
% 73'den fazla hanenin basit biçimi doğruladığı Eldmond'un bir varyasyonu olarak dı. Ancak sosyolojik ve sayısal tekniklerin uygulanması |RENTES| ve görsel, edebi,
alınmıştır. 1 istatistik ve sözlü kaynakların kullanılması bir bilgi zenginliğine yol açtı. Hiçbir dö-
Karşılaştırmalı sosyal tarih son derece verimli bir konudur. Kakat benzerin nem ya da bölge gözden kaçmadı. Aile tarihi evrensel cazibeye sahiptir. Çünkü her-
benzerle karşılaştırılması gerektiği kesin bir ilkedir. Endüstri öncesi Alınanyasında- kes ya bir ailenin üyesidir ya da bunun özlemini çekmekledir.
ki bir köyü. Victoria dönemi Ingilteresınin endüstrileşmenin doruğunda bir köytiyle
karşılaştırmak güvenilmezdir. Ancak "Batılı" araştırmacılar için "Dogıı Avrupa" de-
nilen başka bir "yanlış tanımlanmış bölge"nin lümünti simgelemek korkutucu dere- Otokrasilerde otokratın kişiliği birinci unsurdur, ve Rusya'da iki kişilik göze
cede simgeseldir. Çeşitliliğin kategorileştirmesi, çeşitliliğin yadsınmasıdır (ZADRU- çarpmaktadır: 1. Petro'nun (h. 1 6 8 2 - 1 7 2 5 ) ve 11. Ekaıerina'nm (h. 1 7 6 2 - 9 6 )
GA|. kişilikleri. Her ikisi de "Büyük" unvanıyla ödüllendirilmişlerdi; her ikisi de fi-
Aile tarihi ancak 1970'lerde kendim buldu. İngilizce Journal of h'amily Itisl.ory zik yapı, hayvansal enerji ve kararlılıkta muazzamdılar; ve ikisi de Rusya'nın
l!}76 tarihlidir. O zamana kadar, sosyal tarihçiler sınıf sorunuyla meşgul olurken. kendi büyüklüğüne kesin katkıları nedeniyle övülmekteydiler. Ancak kral ya
da krallıkla ilgili tüm yargılarda, yalnızca büyüklüğün ve hayvani gücün, bü-
yüklüğün sınanması olarak alıp alınamayacağı konusunda tereddüt edilmeli-
taşımak zorunda kaldı. Bu tüyler ürpertici uzlaşma hareketi St. Petersburg sa-
dir. Eleştirmenler saygıdan çok utancı kışkırtan özellikler bulmakta güçlük
rayını ve bütün yaptıklarını çevreleyen sahtekârlık, korku ve şiddeti güzel bir
çekmemektedirler. Özellikle Petro ahlak açısından bir canavardır. Hayatı bo-
şekilde simgeler.
yunca Aptalların ve Soytarıların Sobov sefahatlerine (İngiliz Hcll-/ire Club'tn
Moskof devleti, ilk devasa sıçrayışını 1700-1721 yıllarındaki ikinci ya da
müstehcen ve küfürlü bir Rus varyantı) katılması, muhtemelen garip, kötü bir
Büyük Kuzey Savaşı sırasında yaptı. Bu yirmi yıllık mücadele, Baltık'ın üst kıs-
zevk olarak bertaraf edildi. Ancak ilk olarak 1697'deki strelts}' asilerine uygu-
mındaki isveç topraklarına haset ederek göz koyan Büyük Petro ve aynı anda
lanan kötü muameleler sırasında açığa çıkan sadist ve tahammül edilemez iş-
tüm komşularına saldırmaya can atan İsveç Kralı genç XIf. Kari arasındaki re-
kencelere kişisel katılımı, o zamanın standartlarına göre bile bir zaaf sayıla-
kabete dayanmaktaydı. 1700'ün Ağustosunda Karl'ın Kopenhag yakınında ma-
mazdı. Model gemiler ve teneke askerlere olan garip merakı, projelerinden
ceraperest bir şekilde karaya çıkması ve Petrö'nun Finlandiya Körfezi'ndeki
birçoğuna katılan insanların çektiği yoğun eziyete karşı (St. Petersburg'un in-
bir İsveç kalesi olan Narva'ya Ted saldırısıyla başladı. Ancak savaş, büyük öl-
şasında olduğu gibi) gösterdiği büyük aldırmazlıkla karşıtlık oluşturmaktaydı.
çüde Petro'yla gizli bir ittifak kuran (Saksonya Seçici Prensi, Augustus) Polon-
Akşam bayağı bir saray partisine katılmadan önce masum oğlu ve varisinin öğ-
ya-Litvanya Kralının ara bölgede kalan topraklarında sürmüştür. Sonunda, Po-
leden sonra eziyet içinde öldüğünü seyredebilen bir Çar, Rusya'yı "yoktan var
lonya-Litvanya isveç'ten bile daha büyük bir kazazede olacaktı (Bkz. aşağıda).
etmiş" olsa bile Neron'dan çok farklı değildi.
İlk çarpışmalardan sonra XII. Kari anakarada inisiyatifi ele geçirdi. İlk
Ekaterina da tarihçileri "skandal hayaletiyle mücadele eden görkem gö-
olarak Petrö'nun Sakson müttefikini cezalandırmak niyetindeydi ve 1704 yı-
rüntüleri "yle karşı karşıya bırakır. 2 8 Sophia Augusta Frederica von Alhalt-
lında Polonya tahtına Augustus'un yerine İsveç yanlısı gruptan bir lider olan
Zerst adıyla Steııin'de doğan bir Alman prensesi olarak, açgözlü hırslar sicilin-
Stanislaw Lesszcynski'yı getirmeyi başardı. Böyle yapmakla Petro'ya, 1703'te
de dengi azdır. Göze batan cinse) serbestliği kendi içinde uygunsuz değildi; fa-
yeni St. Petersburg kentinin kuruluşunun oralara hemen duyurulduğu İsveç'in
kat iğrenç entrikalarla karıştığında tiksindirici hale gelmekteydi. Bir atla seviş-
Livonya ve Ingra eyaletlerini ele geçirme şansı verdi. 1707 yılında, Livonya'nm
mek isterken "Ekaterina'nın Vinci" denilen bir makinenin hatası nedeniyle
ve Ukrayna Hetman'ı Mazeppa'nın desteğine güvenerek doğuya döndü. Bunla-
öldüğü dedikodusu, sadece insanların buna inanmaya istekli olması yüzünden
rın ikisinde de hayal kırıklığına uğradı, 1 7 0 8 - 1 7 0 9 kışında, köylü gerillaların
ünlü değildir. Dahası, kocası III. Peıro'yu (h. 1 7 6 1 - 1 7 6 2 ) öldürmek için saray
saldırılarından rahat bulamayarak, asıl planı olan Moskova'ya ilerlemek ve gü-
muhafızlarının kışkııtıldığı bir saray komplosuyla tahtı ele geçirdi. Gregori
neye dönmekten vazgeçmek zorunda kaldı, 27 Haziran 1709'da Ukrayna'da
Orlov ve Gregori Poıemkin'den kendinden otuz sekiz yaş küçük Platon Zu-
çok kapsamlı bir yenilgiye uğratıldı ve Osmanlı'nın nüfuz alanlarına sığınmak
bov'a on subaydan oluşan uzun bir sevgililer dizisiyle işbirliği içinde iktidarda
zorunda kaldı. Galip Moskof orduları batıya doğru ilerledi. Varşova işgal edil-
kaldı. Ondan yana, terörden çok ikna yöntemini uygulayan yandaşı sivillerden
di ve II. Augustus yeniden tahta çıkartıldı. Ballık eyaletleri Moskova'nın elinde
oluşan bir maiyetin başkanlığını yaptığı söylenebilir. Hoşgörülü bir biyogrofi
kaldı, isveç'in daha batıdaki topraklarını ele geçirmek konusunda Danimarka
yazarı şöyle bir sonuca varabilir: "Versailles'ın mahkûmu haline gelmeden ön-
ve Prusya'ya katılmak isteyen bol miktarda aç kurt Alman hükümdarı vardı.
ce XIV. Louis'nin Fransa için yaptığını Rusya için yaptı... otokrasi zülmün le-
XII. Kari, Norveç-lsveç sınırındaki Frederikshaid kalesini kuşatma sırasında
kelerinden arındı (arındırıldı) despotizm bir monarşiye dönüştü." 2 9
1817 Aralığında öldürüldü. Nystadt yakınında imzalanan Rus-İsveç Anlaşma-
Askeri darbeler Romanovlarda Romalılardaki gibi bir alışkanlık olmuştu. sı'ndan ( 1 7 2 Î ) önce, bir diplomatik kongre Aland Adalarında toplandı. İs-
Veliahtın tahta meşru bir şekilde geçmesi ender bir durumdu. 1. Ekaterina (h. veç'in kibri kırıldı. Petro, Kuzeyin arabulucusu, "Baıı'nm p e n c e r e s i n i n
1 7 2 5 - 1 7 2 7 ) , namı diğer Skovorotska, Litvanyalı bir köylü kızı ve Petro'nun övünçlü sahibi haline geldi. 1721'de, Moskof tarzı "Çar"hktan imparator Un-
ikinci sevgilisi, Petro'yu ölüm döşeğinde devirdi. II. Petro (h. 1 7 2 7 - 1 7 3 0 ) sah- vanına terfi etti, ama bu ünvan onun hayatı boyunca pek kabul görmedi [PET-
te bir vasiyetle; Courland Düşesi lmparatoriçe Anne (h. 1 7 3 0 - 1 7 4 0 ) danışma ROGRAD],
meclisinin bir hilesi yoluyla; Brunswick'in çocuk Dükü VI. İvan (b. 1740-
Moskof devleti İmparatorluk kaftanına büründüğünde, yeni İmparatorlu-
1 7 4 1 ) Baron Biron'un bir enırikasıyla; bir zamanlar Lübeck Piskoposunun ni-
ğu modern. Batılı bir devlete çevirmek için uzun vadeli reformlar uygulandı. 1.
şanlısı ve muhafızların barakalarının /teıjuentecsi olan lmparatoriçe Elizabeth
Petrö'nun gözüyle, özellikle reform Batılılaşmaya eşitti. Çar 1 6 9 6 - 1 6 9 8 ve
(lı. 1 7 4 1 - 1 7 6 1 ) doğrudan bir coup de force yoluyla; babası I. Alexander'e karşı
1717 yıllarında, Batı Avrupa'ya, donanma inşasından, sakal tıraşına kadar her
giriştiği bir suikastle başa geçti. Reformcu olmak isteyen Çar I. Paul, açıkça
şeyin tekniği hakkında notlar aldığı iki uzun ziyaret yaptı. Fakat Büyük Kuzey
aklı başında olduğu halde resmi vakanüvislcrce uzun süre dengesiz kabul edil-
Savaşı Rusya'ya ustabaşı olarak hizmet etti. Kralın Ük ve en önde gelen isteği
di. Paul öldürülen babası 111. Petro'nun cesedini mezardan çıkartmak, Peter ve
sürekli bir ordu ve bunu desteklemek için gerekli olan mali ve toplumsal ku-
Paul katedraline yeniden gömmek konusunda ısrar ettiğinde, yaşlı Kont Or-
rumlardı. Eski Moskof devleti korkunç derecede etkisiz kalmıştı. Kışın yok
lov, kraliyet tacını otuz beş yıl önce öldürdüğü kurbanın cesedinin arkasında
olan karma bir ordu nüfusun üçte ikisinin ürettiklerini ve 1705 gibi kötü yıl-
larda devleı gelirinin yüzde 96'ya varan kısmını lükeliyordu. Pelro'nun hü-
kümdarlığının sonunda, üç yüz bin üzerinde egiOmli adamdan oluşan kalıcı bir ülke, büyük iştahına teslim olmayı sürdürmekteydi. Rusya batıda, Isveç-
bir güc, köylülerin zorunlu askerliği ve soyluların yeniden örgüılennıesiyle ge- Finlandiya ve Polonya Litvanya'nın büyük bölümünü ele geçirdi. Güneyde
liri üç kalına çıkartan kelle vergisi ya da "baş vergisi" tarafından desteklen- İran, Kafkasya ve Orta Asya'ya ilerlemeden önce, Azak'tan başlayarak ( 1 6 9 6 ) ,
mekteydi. Osmanlı'nın Karadeniz eyaletlerinin hepsini ve Kırım'ı ( 1 7 8 3 ) aldı. Doğu'da
Pasifik'e doğru Sibirya'yı geçerek 1740'lardan itibaren, Alaska kıyılarını keşfet-
Birkaç temel şey değiştirilmeden bırakıldı. En önemli yasa olan, Preobraz-
ti ve 1784'te Kodyak adasında sürekli bir yerleşim yeri kuruldu.
lıenslî^ Prikaz ( 1 7 0 1 ) , siyasi polis sistemini düzenledi. Ülkenin guhernryas ya
da "eyaletler"e bölünmesi ( 1 7 0 5 ) ; bir senato ve merkezi yönetim içinde idare Rus tarihçiler ülkelerinin genişlemesini "ulusal görev" ve "toprakların bir
kolejlerinin kurulması ( 1 7 1 1 ) ; belediye yönetimlerinin ortaya konulması araya getirilmesi" terimleriyle rasyonalize ettiler. Gerçekteyse, Rusya ve hü-
( 1 7 1 8 - 1 7 2 4 ) ; ticaret, sanayi, eğitim, edebiyat, bilim ve sanatlarda devlet deste- kümdarları kendilerini toprak fethine vermişlerdi. Onların toprak açlığı, bü-
ğiyle önemli değişiklikler yapılması. 1721'de Rus Ortodoks Kilisesini devlet yük bir etkin olumlama ve geleneksel militarizmden kaynaklanan hastalıklı
yönetimindeki Kutsal Meclisin emrine vererek Patrikhane kaldırıldı. Papazla- bir konumun belirtisiydi. Dünyanın en büyük ülkesinin, güvensizlik hissini
rın günah çıkarıma hücresinin sırlarına ihanet etmeleri emredildi. 1722'den telafi etmek, diğerlerinin çok daha küçük kaynaklarla başardığı operasyonları
itibaren mertebe çizelgesi, soylular topluluğunu devlet hizmetine ve toprak yürütmek ve Romanovların tahtını koruyan abartılmış mekanizmayı ödüllen-
ayrıcalıklarına bağlı hiyerarşik bir kast sistemine bağladı. Bu kadar çok yeni dirmek için sürekli büyüyen bir toprak desteğine ve insana ihtiyacı olması çok
kurumun oluşturulması, bir yetkilinin dediği gibi "Ataerkil devletin kısmen ironiktir. Eğer bu doğruysa, aşırı bir bulimia politioı, diğer bir deyişle "kurt gi-
parçalara ayrılması", "devlet" ve "toplum" arasındaki ayrımın Rusya'da ilk kez bi acıkmak", yalnızca komşularının etini ve kanını giderek daha çok tüketerek
fark edilmesini içermekteydi. 3 0 Siyasi alanda hiçbir önemli değişiklik yapılma- varlığını sürdürebilen bir organizmadaki büyük toprak oburluğu durumudur.
masına ve soyluların kendilerini iğrenç bir kölelik içinde düşünmelerine rağ- Her başarılı Rus subayının ailesini geleneksel biçimde geçindirmek için yüz-
men bu gerçekleşti. Eğitimden ya da hizmetten kaçtıkları için halkın önünde lerce ya da binlerce serfle işletilen bir toprağa ihtiyacı vardı. Bu şekilde fetlı
kamçılanmaya ve slıeltnovanic'ye (yasadışılık) maruz bırakılıyorlardı. Petro re- edilmiş "insanların'" sekiz yüz bini 11. Ekaterina tarafından yeniden dağıtılmış-
formlarının aslında o dönem insanlarının hayal ettikleri gibi olmadıklarını tır. Bunların beş yüz bininden daha fazlası sadece Polonya-Litvanya'dan gel-
şimdi birçok tarihçi kabul etmektedir. Bu reformlar büyük bir birleştirici güç miştir. Eski İsveç "Baluk'ının" Alman soylularına ayrıcalıklarım ellerinde bu-
olarak etki etmedi. Çarın tebaasının bağlılıklarını özellikle din ve tabiyet ko- lundurma izni verilmişken, Litvanya ve Rütenya'nın (Beyaz Rusya ve
nularında böldüler. Aynı şekilde. Batı kurumlarının biçimini, esasını göz ardı Ukrayna) eski Polonyalı soylularına bu iznin verilmemesi anlamlıdır.
ederek ithal ettiler. Petro, Moskovalıları, sakallarını tıraş etmelerini ve pudra- Rus imparatorluğunun genişlemesi sırasında, Ukrayna kendi farklı kimli-
lanmış peruklar takmalarını emrederek Avrupalılara dönüştüremedi. ğini bir yüz yıldan fazla korumuştur. Ukrayna'nın "Hetman Devleti" 1654'ten
1783'e kadar Çar gözetimi altında, Polonya'ya karşı ilk önce Çarla ittifak kur-
Ekaterina öze daha çok önem verdi. Bir kez daha, aydınlanmış retoriğine
mak isteyen Dinyeper Kazaklarının varisleri tarafından yönetildi. 1 7 0 8 - 1 7 0 9
rağmen, otokrasi ve köleliğin temellerinde bir değişiklik yoktu. Modern yasal
isveç akını sırasında Hetman Mazeppa yönetiminde özgürlüklerini kazanma
bir yasa amaçlayan 1766-1768'in yasama komisyonuna verdiği ünlü ders, eya-
girişimleri boşa gitti. Bu özgürlüklerin tamamen kaldırılmaları, Kırım'ın işga-
let yönetimlerinde merkezileşme ve "Ruslaştırma eğilimleri" ve her şeyin öte-
liyle, Tatarlara ve Osmanlılara karşı bir tampon olarak işe yaramalarının sona
sinde, "soyluluğun özgürlüğü"nü kabul sisteme kalıcı değişiklikler getirdi.
ermesiyle aynı zamana rastlamıştı [RUS'l-
Soylular meclisinin sınırlanmış haklarını ve eyaletlerde özerkliği garantileyen
önceki bir yasayı onaylayan Soyluluk Beratı ( 1 7 8 5 ) mertebe çizelgesini ve seri- Rusya ile Rütenya arasındaki tarihsel ayrılık bundan sonra resmi olarak
lerin hayvanlar gibi satılmalarını kısıtlayan eski hükümler kaldırıldı. Nihai so- kaldırıldı. Ukrayna'nın adı Malorossiya (Küçük Rusya) oldu ve farklı gelenek-
nuç eskiyle yeninin uzlaşmasıydı; soylular sınıfı eyaletlerde nüfus kitlesinin lerinin tüm izleri silindi. Ukrayna Kazaklarına, Don ve Kuban'daki Rus ben-
üzerinde kullandıkları gücü merkezi yönetime aktaramazken, otokratik mo- zerlerine verildiği kadar özerklik verilmedi. Zengin toprakları yoğun Ruslaştır-
narşi de kendi yarattığı hizmet soyluluğuna giderek bağımlı hale gelmekteydi. ma ve sömürgeleştirmeye tabi tutuldu. Avrupa'nın son kalesi, güneyin "vahşi
"Paradoksal olarak, siyasi gücün tekeli konusundaki ısrarlarıyla Rus otokrat- ovalarına" çoğunluğu Rus ve Alman olan köylü mülteciler yerleştirildi. Slavlar
lar, Batı'daki anayasal benzerlerinden daha az etkili bir otorite elde etmişler- arasında Rusçanın halk arasında kullanımının yanı sıra, Rus Ortodoks Kılise-
di." 1 1 Eski Moskova Uranlığı en azından istikrarlıydı. Yeni Rus imparatorluğu si'nin tekeli de zorunlu kılındı. Hâlâ (Jniales'e mensup herkes ortadan kaldırıl-
kendi yıkımının tohumlarını taşımaktaydı IEULER], dı. Rus mülteciler kentlerin, özellikle de artık eski bir Rus kenti olarak gösteri-
len Kiev'in simasını değiştirmeye başladılar. Ukrayna, Polonya ve Yahudi
Ancak Rusya'nın duraksız büyümesi sürmekteydi (Bkz, Ek 111, s. 1337).
kültürü yavaş yavaş geriledi. Kırsal alanlarda varlığını sürdüren Rütenya (Uk-
Y'ararlı bir şekilde kullanacağından çok daha fazla toprağa şimdiden sahip olan
rayna) dili resmen bir Rus diyalekti olarak tanımlandı. "Yeni Rusya" eyaletinin
başkenti olarak 1794'te kurulan Odesa'nın muhteşem yeni limanı güneye bir
pencere, büyüyen tahıl ticareti için bir kapı açtı l POTEMKtNj, bin, tüm Doğu Avrupa'da bol miktarda bulunan Arap sikkeleridir (DİRHEM). Ki-
Polonya-Litvanva Cumhuriyeti Rusya'nın gelişmesinde Avrupa'nın temel ev'den ilk kez QYY\VB biçimine Hazar Yahudilerinin Kahire yakınındaki Fusıal-Misr
kaybıdır. Gerçekte Cumhuriyetin intikali Rus İmparatorluğu için sine tjııa non' Sinagoguna yazdığı ve şimdi Cambridge Üniversitesi K ü t ü p h a n e s i n d e bulunan Ibra-
dur. Tıpkı eski eyaleti Ukrayna gibi Cumhuriyet de önce Moskova nüfuzunun ııiee bir mektupla siiz edilmiştir. 3
hedefi ve dolaylı, sonra da doğrudan hakimiyetin değişen dönemlerinin hedefi Aneak Dr. Vlüller'in zamanından l!-)9Ve araştırmacılığa esas engel. Rusya ya
oldu. Moskova etkisi 1696 yılında Sobieski'nin ölümünden sonra giderek arttı. da Ukrayna'daki hiç kimsenin bağımsız araştırma sürdürecek özgürlüğe sahip olma-
ması gerçeğinde yatmaktadır. Özgür bir l i k r a y n a ve özgür bir Rusya'nın ortaya çıkı-
şı, akademik havayı geliştirebilir ya da gelıştirmcyebilir [METRYKAj |SMOLENSKİ.
RUS'

fi KYI.Cl, 1749 DA Sı. I'etersburg'da kraliyet tarihçisi Dr. Gerhard Müller "Rus Adı Büyük Kuzey Savaşı sırasında Polonya-Litvanya Cumhuriyeti, adı dışında her
ve Kökeni" hakkında Katilice bir tebliğ okumaya başladı. Antik Kiev devletinin Vı- açıdan bir Rus mandasının kurulabileceği bir aşamaya ulaştı. Daha sonra, söz-
kıngler tarafından kurulduğu şeklindeki kuramını açıklayacaktı. Fakat öldürüldü; va- de Polonyalı reformcular ve statükonun destekleyicisi Rus temsilciler arasın-
tanperver Rus dinleyiciler Rusya'nın nasıl Slavlar tarafından kurulmadığını duyma- daki karışıklık yıllarının ardından, Paylaşımların mantıklı sonucuna doğru
ya istekli değillerdi. Resmi bir soruşturmadan sonra. Dr. Vlüller'in vatandaşlıktan ilerledi. Rusya 1772 ve 1795 yılları arasında, Cumhuriyetin tam olarak tüketil-
atılması emredildi ve mevcut yayınları yok edildi. (Sonuçla, aynı yıl ölen ve Krankla- diği bir ziyafete başkanlık eıti.
rın Troyalılardan gelmediğini yazdığı için bir zamanlar Baslille'e alılan Fransız bil- Jan Sobieski (h. 1 6 7 4 - 1 6 9 6 ) yurdundaki sorunlara aldırmazken, yurtdı-
gin Nicholas Fröret'yleaynı kaderi paylaşmadı.) 1 şında ün ve onur kazandı. Viyana Kuşatması, Cumhuriyetin hâlâ birinci sınıf
Rus tarihçileri her zaman kurucu Normanlar kuramını ileri sürmüşlerdi. Devlel bir askeri güç olduğunu gösterdi; fakat bu son atılımdı. Litvanya iç savaş için-
sansürü nedeniyle Rus tarihi, özel bir siyasal müdahale ve leolopk kanıtlara maruz de kaynamaya terk edildi. Sejm, likenim veto tarafından tekrar tekrar yıkıldı;
kalmıştır. Kiev Devletinin tarihi, modern Rus ulusçuluğunun çıkarlarına ya da Rus kodamanlar cezasız bırakıldı; merkezi yasama ve vergilendirme durdu.
1686'da Moskova'yla yapılan onaylanmayan "Ölümsüz Anlaşma" ile Ukrayna
yorumuna tepki olarak, modern Lkrayna ulusçuluğunun çıkarlarına hizmet etmek
terk edildi. Kral gücünü, Moldova'da oğlu için bir üs kurma umuduyla Kutsal
üzere inşa edilmiştir. Ancak Vikinglcriıı bir şekilde dahil olduklarını yadsımanın
Birlik için savaşarak harcamaktaydı. Yıllar sonra Sobieski'nin Varşova'daki
imkânsız olduğu kanıtlanmıştır. "Rus" adı "kırmızı-saçlı" Vikitıglere (Ingilızccde ıvs•
heykeline bakarak bir Rus Çarı şöyle diyecekti: "[benim gibil Hayatını Türk-
set), İsveçliler için kullanılan bir Finlandiya adı olan ruoısi'yc. İskandinavya'da bi-
lerle savaşarak harcayan bir başkası da burada." 3 2
linmeyen Rhos adındaki bir İskandinav kabilesine ve hatta merkezi Kanguedoc'dakı
Rodez'de üslenen çokuluslu bir ticari konsorsiyuma birçok şekilde all'edilmiştir. 1697 kral seçimi Sobieski'nin tüm planlarını suya düşürdü. J a k u b Sobies-
Bu son usiaca (ve olası olmayan) hipoteze göre. Rodcz şirketi. Ballık-Dinyeper ki seçicilerin güvenini kazanamadı; Avusturyalı adaya rüşvet verildi; Fransız
yolundan geçerek Hazar köle ticaretine dahil olmak (MS 8 3 0 dolaylarında) ve Ar- aday, Conti dükü, Danzig kıyısı açıklarında gemi kazasına uğradı. Rus altını
ve Katolikliğe zamanında bir dönüş sayesinde, ödülü tahta II. Augustus olarak
les'daki merkezlerinden Karadeniz'den Kuzey Afrika'ya kadar olan köle ticaretini de-
geçen Saksonya Seçici Prensi Friedrich - August kazandı. Sürgün edilen Sobi-
nelim allında tuıan rakip Yahudi Radaniya konsorsiyumunu kovmak için Norveçli
eski'ye, aynı zamanda felakete uğrayan sürgündeki Stuartlarla kızım evlendir-
denizci İm kullanmaktaydı. Rodezliler Hazar üzerinde bir "Rus hanlığı" kurarak bü-
mekten başka bir şey kalmamıştı. Zarif Prens Charlie Polonyalı bir anneye sa-
yük olasılıkla Volga'daki T'muıorakan/l'amariarka'yı merkez alan egemen bir ya-
hip oldu.
bancı elitten. Kiev'i merkez alan ve çoğu Slav olan bir toplumun yerel prenslerine
dönüşlüler 2 |HAZARYA|. Sakson dönemi (11. Augustus (h. 1 6 9 7 - 1 7 0 4 , 1 7 1 0 - 1 7 3 3 ) ve 111. Augus-
tus'un (h. 1 7 3 3 - 1 7 6 3 ) saltanatı sırasında) genel olarak Polonya tarihinin en
Sağlam sonuçlara ulaşmanın imkânsızlığı kanıtlarken, kaynakların yeniden in-
kötü dönemi olarak değerlendirilir. Polonya kralının, aynı zamanda Saksonya
celenmesi gereklidir, Ancak Kiev araştırmacılığının en ürkülücii yanı kaynak malze-
Seçici Prensi yetkisiyle lider bir savaşçı olduğu Büyük Kuzey Savaşı, sonu gel-
melerinin bolluğundadır. Slav ve Bizans kroniklerinin yanı sıra. araştırmacılar Fski
mez felaketler ve bölünmeler getirmiştir. Polonya-Litvanya savaşla, her ikisi
Norveç edebiyatını, karşılaştırmalı Germanik ve Tiırkı (Hazar) mitolojisini. İskandi-
de birbirine rakip birer Polonyalı soylular konfederasyonu tarafından destekle-
nav ve Frizya kanun derlemelerim. Danimarka ve İzlanda kroniklerini, Arap coğraf-
nen (Bkz. yukarıda) İsveçliler ve Ruslar arasındaki harekâtların gösteri alanı
ya kitaplarını. İbranı belgelerini, lıatta Moğolistan'dan gelen Ttırki yazıtları incele-
oldu. Buraya komşu Prusya'ya Sakson meclisince bir güç ve yağma kaynağı gi-
mek zorundadır. Arkeoloji de yaşamsaldır. Bulmacadaki ender kesin kanıtlardan
bi davranıldı. Sakson ordusu Polonya'da yayıldığında Sejnı'in protestolarından
etkilenmedi. Akınları, yanı başlarında bulunan Macaristan'daki koşut mücade-
leyle çok fazla ortak yanlan bulunan soylular ile kral arasında mücadeleye ne- İnsanlar, kaçınılmaz olarak hu isyanın da sahte o l d u ğ u n d a n k a y g ı l a n m a k l a d ı r l a r 3
den oldu. Bu da doğrudan bir Rus müdahalesine ortam hazırladı. |SOVKINO|.
1 7 1 0 yılında Poltava'daki Rus zaferinden sonra, 11. Augustus Polonya tah- K o m p l o k u r a m ı n ı t a n ı ş a n l a r , t u m tarihi olayların lıilekârlar, entrikacılar ve
tını ancak Rus birliklerinin yardımıyla geri alabildi. Bundan sonraysa, hem Ça- ş e y i a n i " t a n ı m l a n m a m ı ş güçlerin" planlarını gizlediklerini s a v u n u r l a r . Muhalifleri,
rın piyonlarından biri hem de kendi ülkesine bir "mutlakıyetçi" olarak çifte l a m tersini, e n i r i k a ve hilekârlığın var olmadığını one sürerler. İ l e r iki iaral' da köiti
bir tehlike gibi görüldü. şekilde yatıılmaklalar | PRO PAGAN DA |.

POTEMKİN 1 7 1 5 - 1 7 1 6 yıllarında Kral ve muhalifleri arasında açık bir savaş patlak verdi.
Çar için bu cennetten çıkma bir fırsattı. Büyük Petro, arabulucu olarak hare-
1787'DK VKN! RUSYA'nın valisi Feldmareşal Prens Gregori Potemkın (1739-1791). ket ederek Cumhuriyeti bağımlılığa indirgeyecek koşulları zorla kabul ettire-
Iınparatoriçe likalcrina ve saray halkı için bir nehir gezisi düzenledi. Amacı kısa za- bilir, Polonyalı soyluları da Sakson krallarından kurtarabilirdi. 1 7 1 7 Ocağında
man önce Osmanlıların elinden alınan eyaleti sömürgeleştirmekteki başarısını kanıt- Varşova'ya çağrılan "Sessiz S e j m " ya da " D u m p Meclisi"nde, Rus ordusu hazır
lamaktı. Bunu gerçekleştirmek için her biri nehir kıyısındaki stratejik yerlere yerleş- beklediğinden, önceden düzenlenmiş çözümler tartışmasız olarak kabul edil-
tirilen birkaç hareketli "köy" yaptırım işti. Kraliyet gemisi görüş sahasına girer di:
girmez. PoiemkiıVin adamları, hepsi neşeli köylüler gibi giyinerek Imparaloriçe ve
yabancı büyükelçiler giiçlıı bir tezahürat yaptılar. Sonra, gemi dönemeci döner dön- 1 Kral'm Sakson ordusu Cumhuriyetten kovulacaktı. (Diğer deyişle, Kral ba-
mez. önliik ve şapkalarını üzerlerinden attılar, dekorları söktüler ve bir gecede neh- ğımsız bir güç tabanını tamamen kaybetti.)
rin daha aşağı kısımlarında yeniden inşa ettiler. Fkaterina'nın o sıralarda Potem- 2 Soyluların "altın özgürlükleri" desteklenecekti. (Diğer bir deyişle, libertum
kın'in sevgilisi olduğundan, hileden habersiz, olduğuna inanmak imkânsızdır; esas vetonun korunması yoluyla, Cumhuriyetin merkezi h ü k ü m e t i uygun za-
aldatılanlar yabancı büyükelçiler olmuştur. "Pol.emkin Köyleri" hile ve yanlış bilgi- manda felce uğratılabilecekti.)

lendirmeye dair uzun Rus geleneği hakkında bir atasözü haline geldi. 1 Güç ve sah- 3 Cumhuriyetin sildlılı kuvvetleri ^irmi dört bin erle sınırlanacaktı. (Diğer bir

tekârlık tüm diktatörlüklerin aracı olmuştur. Fakat Rusya'da Potemkiııizın yinelenen deyişle, Polonya-Litvanya savunmasız bırakılacaktı.)
4 Silahlı kuvvetler kraliyetin, ruhban sınıfının veya kodamanların bir ciij:i top-
bir konudur.
rağının taksisi yoluyla finanse edilecekti. (Diğer bir deyişle, kral ya da
Bu konuda profesyonel bir hilebazın görüşleri konuyla ilgili olabilir. Tarar de-
Sejm'in denetimi altına alınmışlardı.)
ğişi iren bir KGB yetkilisine göre. Batı kamuoyu, ben in'in NliP'ı tiden beri sistematik
5 Davaların halledilmesi Çarın garantisi altında olacaktı. (Diğer bir deyişle,
ve becerikli bir şekilde aldatılmaktaydı. Seçilmiş sızıntı ve hilelerle birleşen itim bil-
Çar Polonya-Li t vanya'ya her zaman müdahale edebilecek ve yasal olarak
gilerin denetimi Sovyet istihbarat servisine Batıyı sonu gelmez bir yanlış izlenimler
her reform hareketini b a ş a r a b i l e c e k t i . )
akıniısıyla besleme imkânı verdi. 1950'lcrin "De-Stalinizasyon"u Stalinizmin sadece
biraz değiştirilmiş bir biçimiydi. 19G0'ın "Çin-Sovyeı ayrılığı" Sovyet Komünist Par-
Bundan sonra, tüm niyet ve amaçlar için Polonya-Litvanya Cumhuriyeti Rus
tisi ve Çin Komünist Partisi tarafından ortaklaşa planlanmıştı. "Romanya'nın Ba-
himayesine giren bir devlet, Rus imparatorluğu'nun önemsiz bir uzantısı, Rus-
ğımsızlığı" hem Moskova'nın hem de Bükreş'in rahatı için icat edilmiş bir efsaneydi.
ya'yı Batı'dan saklayan, fakat b u n u n için hiçbir bedel gerektirmeyen geniş bir
1968'deki Çekoslovak "demokratikleşmesi" KGB'deki ilerici unsurlar tarafından ida-
tampon devlet haline gelmişti.
re edilmekleydi. " K u r o c o m m u n i s m " başka bir oyundu. Polonya'daki "Dayanışma"
III. Augustus d ö n e m i n d e merkezi yönetim tamamen yıkıldı. Kral, Stanis-
bile Moskova alanları tarafından yürütüldü. Gorbaçov'un iktidara gelmesinden önce
law Leszczynski'nin yeniden seçilmesini engelleyip, Polonya Veraset Savaşına
I 9 8 4 ' t e yayımlanan KGB'nin gizli işlerini içerideki biri tarafından açığa vuran kitap, yol açan bir Rus ordusu tarafından m a k a m ı n a getirilmek zorunda kaldı, ancak
glasnost ve perestroikanın belirsizliklerini ya da 1991 "ft/lsc/)" un un sırlarını düşü- genellikle Dresden'de oturdu. S e j m düzenli olarak toplantıya çağırıldı, fakat
nen herkes için okunması zorunlu bir eserdir. Sorun, profesyonel hilekârların hileyi toplanmadan ö n c e düzenli olarak libertum veto tarafından engellendi. Otuz yıl-
ne zaman bırakacağıdır. 2 da yalnızca bir toplantı sırasında yasa çıkartılabildi. Ikincillik ilkesinin aşırı
"Köylerinin" dışında Prens Polemkın. genellikle onun adını alan ve 1905 Devri- bir örneği olarak yönetim kodamanlarına ve eyalet diyetlerine bırakıldı. C u m -
mi sırasında ası mürettebatı Odesa açıklarında dolaşan savaş gemisiyle anımsanır. huriyetin diplomasisi, hazinesi ve savunması yoktu. Hiçbir reformu yasalaştı-
ramadı. Filozofların alay konusuydu. 1751 yılında Fransız £nc_yclopcdie'sinin
ilk cildi yayımlandığında, "Anarşi" konulu baş makale başlan sona Polonya Rusya'nın müdahale hakkı, Rusya'nın müdahalesi olmadan nasıl durdurabilir-
hakkındaydı (CANTATA) [SZLACHTA). di? Libcrum vetoyu kullanan biri olmadan, liberom veto nasıl kaldırabilirdi?
Reform taraftarı parti yurt dışına kaçtı. Böylece bundan sonra kesintisiz Kral üç olayda kısır döngüyü kırmayı denedi ve üç olayda da başarısız oldu.
devam edecek olan Polonya siyasal iltica geleneğini başlattı, tki kez kral seçi- Her bir olayda Rus ordusu düzeni yeniden kurmak için geldi, ve her olayda
len ve iki kere Ruslar tarafından kovulan Stanislaw Leszczvnski Fransa'ya ilti- Cumhuriyet paylaşılarak cezalandırıldı. 1760'larda Kralın reform için verdiği
ca etti. Kızını XV. Louis'yle evlendirerek Nancy'de Lorrain Dukalığını aldı, le teklif, Bar Konfederasyonu savaşma ve tik Paylaşıma yol açtı. 1 7 8 7 - 1 7 9 2 yılla-
bon rai St«nislas olarak vatanında yasaklanan aydınlanmış hükümeti uygulaya- rında Kral'm Büyük Sejnıin reformlarına desteği ve 3 Mayıs ( 1 7 9 1 ) Anayasası
bildi. Torgawıca Konfederasyonuna ve İkinci Paylaşıma (Bkz. IX. Bölüm) yol açtı.
Polonya'nın son kralı Stanislaw August Poniatowski (h. 1 7 6 4 - 1 7 9 5 ) tra- 1 7 9 4 - 1 7 9 5 yıllarında Kral'm Tadeusz Kosciuszko'nun ulusal ayaklanmasına
j i k ve bazı yönlerden soylu bir figürdü. Büyük Ekaterina'nın eski sevgililerin- katılması nihai çözülmeye yol açtı. Üçüncü Paylaşımdan sonra, üzerinde hü-
den biri olarak Rus üstünlüğünü sürdürürken, Cumhuriyet'te reform gibi küm sürülecek bir Cumhuriyet kalmamıştı. Poniaıovvski, 1795 yılının Aziz
imkânsız bir göreve getirilmişti. 1717 Anayasasının tutsağı olarak reformdan Katerina Günü tahtını terk etli ve Rusya'da sürgünde öldü.
kaçındığı düşünülerek birçok sancıya yol açmıştı. Bazı soyluların direnişi ol-
Cumhuriyetin ölümcül mücadelesi boyunca, Litvanya Büyük Dükalığı bi-
maksızın soyluların soylu direniş hakkı nasıl azaltılabilirdi ki?
reyselliğini korudu. Siyasi zayıflığı, onu dört kalıcı geleneğin kaynağı yapan
enerjik bir yaşam sürdürmesini engellemedi. Başkenti Wilno-Vil'na-Vilnius-
gerçek bir kültürel kavşaktı. Egemen Polonya eliti, ilk olarak 1773'ten sonra
C A N T A T A
Ulusal Eğitim Komisyonunca, daha sonra 1825 yılma kadar çarlık yönetimi al-
tında gelişecek Wilno Üııiversitesi'ne dayanan bölgesel bir eğitim kurulu ku-
173-1 F,KİMİNDE Polonya'nın lalııa yeni çıkan Kralı çok az bir zaman için evine dön- rulunca iki kez güçlendi. Litvanya'nın Yidiş kültürü, Büyük Dukalık "Rus Ya-
dtiğtinrie. müzik öğretmeni sadece ıiç günde tam dokuz kısımlık bir Canlala Gratuta- hudilerin Yerleşim Merkezi" haline getirildiğinde güçlenecekti. Kendileri-ni
f o r a bestelemek zorunda kaldı. Kelimeleri de havada süzülen müzik kadar baroktu: Polonyalılaşmakıan korumuş olan Litvanya ve Rütenya (Beyaz Rus) köylüleri,
geleceğin tüm Ruslaştırmalarına karşı koyacak derecede sağlam basmaktaydı-
I Chorsalz Preise dein Glück, gesegnetes Sachsen lar. Bir kere Rus İmparatorluğu tarafından işgal edildiğinde, Büyük Dukalık
(Tanrına İyi Talih için Dua Iii, Kutsanmış Saksonya) hiçbir zaman bir yönetim birimi olarak yeniden canlanamayacaku. Fakat hal-
4 Rezitativ Was hat dich sonst, Sarmalıca. bewogen''.. kı, kökenlerini tamamen unutmayacaktı. On dokuzuncu yüzyılın tüm Polon-
(Seni başka ne heyecanlandırır. Sarmalya?..) ya ayaklanmalarına katılacaktı. Polonya ve Yahudi gelenekleri Stalin ve Hil-
r> Arie Rase nur verwegner Schwann.... ler'in öldürücü devrine kadar ayakta kalacaktı. Litvanya ve daha az ölçüde
(Şimdi küstah sürüler böbürlennıekte. kendi bağırsaklarında!) Beyaz Rus gelenekleri, 1990'larda bağımsızlığa ulaşmak için derin ve karanlık
7 Arie Durch die von Eifer enUammeten Waffen... sularda boğuştular İB.N.R.] (LIET13VAİ.
(Şevkle ateşlenen silahlarla birinin düşmanını cezalandır- On sekizinci yüzyılın uluslararası ilişkileri her şeyin ötesinde güç denge-
mak...) siyle bağlantılıydı. Dönemin tüm genel savaşları bunu sürdürmek için planlan-
8 Rezitativ Lass doch, o teurer Landeswaier. zu mıştı (Bkz. Ek 111, s. 1 3 4 2 - 1 3 4 3 ) . Hiçbir devlet kendini Kıtanın tamamının as-
(Lullet. Ry ülkemizin Babası, Mu salar Sarmatya'ııın seni Kral keri işgaline kalkışacak kadar güçlü hissetmiyordu; fakat görece küçük
seçtiği Günü kutlarlar. bölgesel karışıklıklar, sezilen tehditi kontrol altına alacak koalisyon ve ittifak-
9 Chorsaiz Stifter des Reichcr. Beherrscher der Kronen... ların zincirleme reaksiyonuna neden olabiliyorlardı. İşin içine bazı ideoloji ve
(İmparatorlukların Kurucusu, Taçların Efendisi...) ulusal övünç konuları dahildi. İttifaklar hızla değişttrilebiliyor ve küçük pro-
Gamals'ya yol açan olaylar uzun zamandır unutuldu. Ancak müzik sonraki besteler- fesyonel ordular düzenli barış getirici savaşlarda anlaşmazlıkları dindirmek
le yeniden uyarlanabildi ve ölümsüzleşıı. No. 7. Chrisımas Oratoryosu nda No. 47 için hızla faaliyete geçebiliyorlardı. Avrupa Birligi'nin tam olarak işlemeye baş-
oldu. No. I. şimdi Si minör Mıssa'ııın "llosamıah"ını oluşturmakla. Çünkü Polonya lamasıyla, bir dizi diplomatik kongre savaşın sonuçlarını tartıp ayırabildi, ka-
zanılan ve kaybedilen sömürgelerin, kalelerin ve bölgelerin bilançosunu dü-
Kralı aynı zamanda Saksonya Seçici Prensiydi ve müzik ustası Johann Sebastian
zenleyebildi. Genel olarak bu savaşlar amaçlarına hizmet etti. Askeri işgallerin
Bach'tı. 1
doğrudan sonucu olarak, yeniden büyük güç ve toprak paylaşımları meydana
gelmedi. Belli başlıları Utreeht'deki İspanyol topraklarının devri ya da Prus-
ya'nın Silezya'yı işgali yoluyla olan düzenlemeler gibi savaşın neden olduğu
düzenlemeler, Polonya'nın Paylaşımı gibi savaşa başvurmadan ayarlanan dev-
rin büyük toprak paylaşım lanyla kıyaslananı azdı [ D E S S E İ N ] . Sully'ııin o zamanki amacı l l a b s b u r g üstünlüğünü azaltmaktı. Ancak esasen
Polonya-Litvanya'nın üç Paylaşımı, Avrupa tarihinin barışçıl saldırganlı- iyimser olan hu amaçlan, sonsuz barısı sürdürmek için bir mekanizmayla Avru-
ğı)'la övünebileceği en güze! örnekleri oluşturmaktadır. 1773, 1793 ve I 7 9 5 ' ı e pa'nın yeni bir haritasını tasarlayan bir plan hazırladı Harita, İspanya'yı Iberya ile
üç aşamada tamamlanan paylaşımlar, Fransa büyüklüğündeki bir devletin top- sınırlamak. Avusturya hanedanını İmparatorluktan ayırmak ve topraklarını yeniden
raklarını parçaladı. Paylaşımlar tüm resmi anlaşmaların altında yazılı olmayan dağıtmak yoluyla yaratılacak on boş eşit devletten oluşacaktı. Örneğin İspanya Al-
bir şiddet tehditinın yattığı ve kurbanların sakat bırakılmalarına göz yummaya çak Ülkeleri, ya Fransa ve İngiltere arasında bölünecek ya da birleşik Eyaletlere ve-
zorlandıkları gangsterlik yöntemiyle gerçekleştirildi. Birçok çağdaş gözlemci, rilecekti. Macaristan bağımsız bir seçimli krallık olarak eski haline geliriIccckiı. Al
savaştan kaçınılmasından minnettar olarak paylaşımcıların açıklamalarını ka- manya'daki imparatorluk tahtı açık seçimlerle doldurulacak ve hanedanların tekel
bul etmeye koşullandırıldı. Birçok tarihçi, Polonyalıların kendilerine felaket gücünden bağımsız olacaktı. Sonsuz barışın çıkarları için Sully bir Avrupa Hüküm-
getirdiği görüşünü kabul etti. Bir cinayete cinayet diyen sadece bir Burke, bir darlar Birliği tasarladı. Birlik büyük güçlerin dürt. diğerlerinin iki kolluğa sahip ola-
Michelet ya da bir Macaulay'di. cağı ve başkanlığın Bavyera Seçici Prensiyle başlayacak şekilde dönüşümlü olacağı
Paylaşımın mekanizması iki basit düşünceye dayanmaktaydı: ilki, bir Po- bir Keder al Meclis taralından yönetilecekti. T a n ı ş m a l a r ı n çözülmesi ve siyaset uygu-
lonya reform hareketini bastırmak için Rus müdahale ordusunun gerektiği; lamak için birleşik güçlerini kullanacaktı.
ikincisi, Cumhuriyet içinde bir Rus ilerlemesinin Cumhuriyetin diğer komşu- Ilımı yeni haritanın hem de yeni birliğin arkasındaki ana görüş "güç denge-
ları Avusturya ve Rusya'ya bir tehdit oluşturmasıydı. Yedi Yıl Savaşlarının tü- si"ydi. Hiçbir giiç diğerleri üzerinde kendi isteklerini uygulayacak kadar güçlü olma-
ketici deneyiminden sonra, özelikle Prusya Rusya'ya karşı başka bir savaşa gi- yacaktı. Avrupa "tine röpul)lique f/tfs chıVlicnnc" ve "büyük bir aileydi." Sınırları
recek durumda değildi. Bunun yerine Prusya ve Avusturya'nın çıkarlarının, içinde ticaret özgürlüğünü kullanacaktı. Sınırlarının dışındaysa. padişahı yok ederek
Rusya'nın Polonya'daki faaliyetlerini kabullerinin ödülü olarak toprak telafisi Asya ve Kuzey Afrika'da "uygun" işgaller gerçekleştirecekti.
elde edebilirse, en iyi şekilde korunacağı düşünüldü. Böylece, komşularının Sorumsuz emekliliği içindeki bir devlet adamı tarafından şekillendirilen ve bir
genel kararıyla savunmasız Cumhuriyet büyük toprak parçalarının devir iş- on sekizinci yüzyıl yayıncısı tarafından yeniden şekillendirilen Büyük Amaç soyut
lemlerinin bedelini ödemeye ve Rus güçleri tarafından reformcularının bastı- bir kuram çeşnisiydi. İçinde 1458 yılı gibi uzun bir zaman önce bir Bohemya kralı
rılmasına boyun eğecekti. Daha da kötüsü, Cumhuriyet, cömert ve barışçıl tarafından önerilen "Sonsuz Birlik Ligi'nden bir şeyler olan (Bkz. s. 454). Venedik'te
niyetlerini dünyaya anlatırken işkencecileri sessizce dinlemek zorunda kala- Papa'nın başkanlık yapacağı dünya çapında bir barış meclisi planıyla Emerıe
caktı. CruetVnm Nouvcau Cynt'f'den etkilendi. Kesinlikle Darıle'nin De Monarchiü'smfcm
Erasmus ve Campanella'ya kadarki uzun bir kuram yazı geleneğine aitti, f a k a t "güç
dengesi" döneminde popüler olarak büyük ilgi çekti. Birleşmiş Milletler ve Avrupa
DESSEİN Topluluğuyla yeniden başlaması arasındaki iki yüzyılda, uluslararası denge, serbest
ticaret, kutuplaşmış egemenlik ve birlikle zorlama konularındaki temel düşüncelere
başvurmaya devam etli. İler şeyin ötesinde, birçoklarının unulluğtı. barışın gücün
1742'Dtf D I C DE Sül.LY'nin anılarının ikinci edisyonu yayına hazırlanırken, büyük
bir fonksiyonu olduğunu fark e t t i 3
bir yeniden düzenleme yapıldı. Özellikle Dükiin dış ilişkiler konıısıındaki dağınık ve
genellikle çelişkili yorumları basitleştirildi ve "Genel olarak Büyük llenri'nin Büyük
Amacı Olarak Adlandırılan Siyasal Proje" başlıklı tok bir bölümde birleştirildi. Bu
yolla Sully'nin Grand Dcsscıni ölümünden yüzyılı aşkın bir süre sonra yeniden icat İlk devrede, Polonya-Litvarıya'daki karmaşanın daha fazla kontrol altında tutu-
edilmese de. yeniden şekillendirildi. Kleşlirilcr eserin on yedinci yüzyıldan çok on se- 1 a madiği 1760'ların sonlarında bu noktaya ulaşıldı. Kralın sınırlı reform için
kizinci yüzyılın bir ürünü olduğunu iddia çimekteydi. 1 verdiği öneri tüm tarafların muhalefetine neden oldu. Prusyalılar, Vistula'da
Baron de Rosny ve Duc de Sully. M a u m i l i e n de BıHhune'ün (1560-16-11), IV. Polonya gümrük karakollarını bombaladılar, böylelikle modern bir mali sistem
llenri'nin başbakanı olduğu on yıl boyunca dış siyasetle ilgili çok az şey yaptığı söy- için tüm hazırlıkları sona erdirdiler. Ruslar, Polonya'daki dini azınlıkların söz-
lenmelidir. kraliyet Maliyesi Başeminı. Paris Grand l'o.ıcr'sı ( u a / r a s ' l a n gelir "yolla- de kötü davranışlarına karşı bir seferberlik başlatmışlardı ve buna karşı çıkan
rın efendisi"). Topçu sınıfı ve sonra İstihkâm İ s i ad Azamı ve Bastillc Yönetici- Polonya piskoposlarını kaçmak zorunda bırakmışlardı. Casimir Pulaski ( 1 7 4 7 -
s i y d i . 1 Uluslararası ilişkiler hakkındaki düşünceleri 16l()'dan sonra emekliliğinin 1 7 7 9 ) idaresindeki Bar Konfederasyonu, Krala ve de Ruslara karşı çıkmak için
ilk yıllarından ve sonra büyük değişiklerle OLUZ Yıl Savaşlarından edinilmiştir. İki isyan başlattı. 1769'da Avusturyalılar Spisz bölgesinin on üç kentini ele geçir-
cilLlik eseri Mcmorics des sağca c! royales frvnomics d'cslalda (1683) ayıklanma- mek için karışıklıktan yararlandılar. St. Petersburg, Türklerle yaptığı savaş izin
mış şekilde hepsini yayımlamışın'. verir vermez sert bir harekette bulunmaya zorlanacaktı. Berlin fırsatı gördü:
Kraliyet Prusyasının Polonya eyaleti bahşedildiği taktirde, Prusya Rus müda-
halesine karşı çıkmayacaktı. Avusturya Güney Polonya'nın bir kısmı verilirse
Uvertür
anlaşacaktı: "Maria Theresa"nın 11. Friederich'te şöyle alay etmiştir: "Ne kadar
Str. 2 Fİ. 2 0 b . 2 Cl. 2 Bsn. 2 Hn. 2 T r . Tıırtp
ağlarsa, o kadar alır." Rusya "Beyaz Rütenya"nm büyük bölümünü alacaktı.

m
Andante
ilk Paylaşım Anlaşması 5 Ağustos 1772 de St. Petersburg'ta imzalandı. Ya- Mal to allegro
sal incelikler baştan sona hesaba katıldı. Polonya'nın "altın özgürlüğüne" saygı
havası vardı. Sonra, kurban bıçağı kullanmaya ikna edildi. Kral Sejm'den önce ft i } \ f l f J •
Paylaşım lehine bir teklif getirdi. Kralın girişini engellemek için odanın eşiği- f
nin karşısına yatan ve protesto eden tek üye Tadeusz Rejtan daha sonra deli 773 J
ilan edildi. Cumhuriyeı ve paylaşımcı güçlerin her biri arasındaki üç ayrılma
anlaşması 7/18 Eylül 1773'ıe tamamlandı. Karşı çıkan tek hükümdar ispanya
Kralıydı. Friederich'in yorumu şöyleydi: "Polonya'nın vücudunu Aşşai Rabba-
niye ait olarak paylaştım, ama Kraliçe-lmparatoriçe'nin günah çıkarttığı papa-
zına nasıl hesap vereceğini bilmiyorum."
İlk Paylaşım birkaç yıllık göreceli bir sakinlik getirdi. Polonya-Litvanya
Ulusal Eğitim Komisyonunun çalışmalarıyla absorbe edildi (Bkz. yukarıda);
1775 te ise Krala bakanlık yönetiminin ana hatlarını şekillendirmek için izin
verildi. Tüm Bar Bağlaşıkları Sibirya'ya sürüldüler ya da yurtdışına kaçtılar.
Pulaski Amerika'ya gitti ve orada Amerikan Süvari sınıfını kurdu. Rusya, Prus- Uvertürün sonunda, maestro orkestraya döndü ve performanslarını tebrik etti:
ya ve Avusturya ele geçirilmiş kazanmalarını öğütmekle meşguldü. "Bravo, Bravo, mein Herren, das war ausgezeichnet" (Tebrikler Baylar, harikaydı).
Aydınlanma yüzyılı, aydınlanmacı bir reform hareketini ezınek için birlik- Saray için basılan bilet gişesinden sadece ltalyancası satın alınabiliyordu
le hareket eden üç aydınlanmış despotun gösterisiyle sona erdi. Polonya devle- (kırk kr. altın kâğıda ciltlenmiş, yirmi kr, normal). Başlık sayfasında şöyle ya-
tine yapılan saldırıya en aydınlanmamış belagat eşlik etti; böylece "Avrupa hari- zıyordu:
tasının son rasyonalizasyonu"na geniş ölçüde göz yumuldu. Voltaire "Un
polonais -c'est un charmeur; deux polonais- une bagarre; Irois polonais, eh bien, İL DİSSOLUTO PUNITO. O sia 11 D. Giovanni. Dramma giocoso in due attı. Da
c'est la question polonaise" diye espri yapmıştır (bir Polonyalı-baştan çıkartıcıdır, repreenısrsi nel Teaıro di Praga 1' anno 1787. İn Praga di Schoenfeld ... La Poesia
iki Polonyalı-bir kavga, üç Polonyalı ise-Polonya Sorunudur) 3 3 [METRYKA], (dell'Ab Da Ponte, Poeta de' Teatri İmperiali di Vienna. La Musica (del Sig Wol-
Ancak temel sorun hâlâ ortada durmaktaydı. Polonya-Litvanya hâlâ Rus- gango Mozzart, Maestro di Cap, dadesco.
ların tutsağıydı ve reformcular tasmayla bağlı durumdaydılar. Kral denetimi Rol dağılımı: Giovanni - Luigi Bassi; Anna - Teresa Saporiti; Oııavio - Baglioni; Eil-
kaybetseydi, diğerleri onun için harekete geçerlerdi. Ve onlar hareket ettikçe, vira - Caterina Micelli; Leporello - Felice Ponziani; Zerlina - Caterina Bondini
tüm reform ve baskı döngüsü yeniden başlardı. 1787'de başladı. (impresarionun karısı); Commendalore - Giuseppe Loliı. 36

29 Ekim 1 7 8 7 , Pazartesi akşamı, Prag. Eski kentteki Kont Nostitz Ulusal Ti- Mozart'ın Don Giovanni olarak bilinen operası, bir Avrupa efsanesi düzeyine
yatrosu'nda (şimdi Tyl Tiyatrosu), Bondinı'nin İtalyan opera kumpanyası 11 ulaşan popüler ayartma hikâyelerinin son uyarlaması değildi. Sevilla bıuld-
dissoluto punito'nun (Tırmığın Ödülü) prömiyerini sunmaktaydı. Gösterinin dor'u Don Jıujıı, Napoli karnavalı ve Fransız panayır meydanı p a n t o m i m i n d e
orijinal olarak "Taşın Konuğu" adıyla Toskana Prensesini Dresden'de evlen- iki yüzyıldan fazla oynandı. Edebi biçimi Molina ( 1 6 3 0 ) , Cicognini (y. 1 6 5 0 ) ,
meye giderken eğlendirmek niyetiyle 14 Ekim akşamı yapılacağı ilan edilmişti. Molière ( 1 6 6 5 ) , Corneille ( 1 6 7 7 ) , Goldonı ( 1 7 3 6 ) v e Shadwell ( 1 7 7 6 ) tarafın-
Operanın partisyonu tamamlanmamıştı. O gün geldiğinde orkestrada çifte bas dan oluştu vuldu. Roma'da 1669'da, Paris'te 1746'da, Torino'da 1767'de, Cas-
çalan Vaclav Svoboda'ya (Wenzel Swoboda) göre, besteci 28 Ekim pazar gece- sel'de 1770'te baleye ya da sahne draması için müziğe uyarlandı. Mozart'a
si küçük bir yazıcılar ordusuyla ayakta geçirmişti; ve uvertürün partisyonu ti- ulaşmadan ö n c e k i on yılda en azından dört m ü k e m m e l operaya esin kaynağı
yatroya henüz sayfaların mürekkebi kurumadan dağıtılmıştı. 3 4 Fakat oyuncu- oldu (Righini'nin Viyana'da ( 1 7 7 7 ) , Albertini'nin Varşova'da ( 1 7 8 3 ) , Foppa/
ları engellemek mümkün olmamıştı. Besteci akşam yedide mum ışığıyla Guardi ve Bertali/Gazzanniga'nın Venedik'te ( 1 7 8 7 ) oynanan operaları). M o -
aydınlatılmış konser salonunun ön tarafında yayını eline aldığında, tezahürat zart'ın libretto yazarı Abbé da Ponte, Berlati'nin sözlerinden büyük ö l ç ü d e et-
koptu, D minörde iki uzun Jorte akor gürültüyü durdurdu. Sonra müzik uver- kilendi, Prag'ta Ottavio'yu söyleyen bariton bundan h e m e n ö n c e Venedik'te de
türün açılış çizgilerinin hızh gevezeliğine, (molto allegro), daldı. Gazzaniga'nın müziğinde aynı rolü seslendirmişti. 3 7
Ana k o n u son derece basitti. Açılış sahnesinde Don Giovanni son fethetti-
Nefis No. 7'de ("La ci dara» la mano") ("Hayal edilebilecek en m u k e m m e
ği sevgilisi Anna'nın kızgın babası Commendatore'yi öldürür. G ü n a h k â r , ce-
başlan çıkartma düeti")- Giovanni bir şeyden kuşkulanmayan Zerlina'yı şidde
h e n n e m i n alevleri tarafından yutulmuş olarak intikam için ağlayan ölü C o m -
veya hileden bir iz olmaksızın elde eder. Zerlina'nın soprano tarafından söyle
mendatore'nin heykeliyle kapanış sahnelerinde iki kez karşı karşıya gelir. Da
nilen sağlam ve güvenli melodisi bütünüyle zevk içindeki bir kendinden geçiş
Ponte hikâyeyi iki benzer sahneye sıkıştırmıştır, bunların h e r biri aynı drama-
te ikisinin kol kola ilerlemesine kadar hızlandırılır:
tik yapı etrafında inşa edilmiştir.

SAHNE 1 SAHNE 11

1-7 numaralar 14-18 numaralar


AYRİ GÖSTERİM DÜŞMANLARIN AYRİLMASİ
[ G i o v a n n i ve 3 kadınl [Giovanni kılık değijıimıişya dayokj
(Arya) Giovanni-Anna Giovanni-Leporello
(Trio) Commendatore'nın ölümü (Trio) Elvira'nın düzenbazlığı
Elvira Leporello'yu yanıltır Elvira Leporello'yu yanıltır
(No. 4)
Zerlina-Giovanni-Masetıo Giovanni-Maseıto
Aşırı duygusal mezarlık sahnesinde (11. Perde, II. Sahne ), Taş Konuk, trom
Giovanni-Zerlina Zerlina-Masetto
bonların iç parçalayıcı eşliğinde kehanetini söylerken, oyuncular titremekte
8-10 numaralar 19-21 numaralar
dirler; "Şafakla son kez güleceksin":

KİŞİLERİN VE TUTKULARIN KARİŞİMİ KİŞİLERİN VE TUTKULARIN KARİŞİMİ


Kolektif düşmanlık Leporello'ya yönelmiş düşmanlık
Kuartet Sekste t
[Giovanni aı ka planda] ILcporello kaçarj
Anna Giovanni'nin suçunu görür Ottavio Giovanni'nin suçunu görür
Arya (No. 10) Arya (No. 21)
[Mezarlık 5aJınesi]
Leporello'nun öyküsü Giovanni'ninöyküsü
Arya (No. 11) Düeı (No. 22)
[Giovanni'nin kalıçesij [Anna'nın evi j
Arya (No. 12) Arya (No. 23)
FİNALE Maskelinin Girişi FİNALE Elvira'nın Girişi
Giovanni'nin kötü kaderinin sonuna geldiği finalden sonra, oyuncular: Parlal
Zerlina'ya yönelik çaba İntikam: Heykel
bir çifte fuga eşliğinde çok inandırıcı olmayan bir kıssadan hisseyi koro halin
Kolektif Düşmanlık Kolektif Sonuç 38
de söylemeye koyulurlar.

Ancak hiçbir özet, unutulmaz anları hiçbir tekrara ve parodiye dayanmayan,


Q u e s t o â il fin di c h i fa m a l
partisyon ve opera metninin m ü k e m m e l ortaklığını yeterince yansıtamaz. Ar-
E de 1 perfidi la m o r t e alla viıa â s e m p r e ugual
ya No. 4'te (Madamına, il catalogo e gucsLo) Giovanni'nin uşağı Elvira'ya efen-
disinin kibarlıktaki üstünlüğünü över:
( B u g ü n a h k â r ı n o y u n u n u n s o n u ! Hayatı v e ö l ü m ü b i r b i r i n i n t a m a m e n a y n ı . ) 4 2

İtalya'da allı yuz kırk


Viyana'da yedi ay sonra operanın ikinci gösteriminde, Mozart ve Da Ponte, ye
Almanya'da iki yüz otuz bir
ni oyuncular ve yeni bir tiyatro binasına uymak için birtakım değişiklikle
Fransa'da yüz, Türkiye'de doksan bir
yaptılar. Bazı eklere yer açmak için Ottavio'nun Aryasını No. 2 1 ( 2 2 ) çıkardıla
İspanya'da zaten bin üçgen! (Mille e ite)3®
("/I mio tesoro inumto"):
Aria D. O u a v i o
Guardosoni'nin mükemmel şekilde dikkat ettiği agir bedelleri vardı. Ender görü-
Str. 2 Cl. 2Bsn. 2 Hn.
len geniş katılım da beğeniyi göstermektedir. 46
Andante graitioso
Opera geliri Mozart'a kalmak üzere 3 Kasım'da tekrar edildi. Mozartlar
Prag'tan ayın 13'ünde ayrıldılar, ama birkaç ünlü Praglı besteci onun anı defte-
p senlini ııı un
rine c ö m e r t iltifatlarını yazdıktan sonra:

Orpheus'un büyülü lavıası çaldığında,


Fakat sayı kısa zaman sonra eski şekline getirildi ve her zaman için standart
Amphion lirine şarkı söylediğinde
repertuarın gerekli bir b ö l ü m ü olarak kaldı.
Arslanlar uysallaşır, nehirler sessiz akar.
Mozart 1787'de Prag'a iki ziyaret yaptı, bu iki ziyarette de karısı C o n s t a n -
Kaplanlar dinler, kayalar gezinirler
ze yanındaydı. Ocak ve Jubat'taki ilk ziyareti sırasında 38 No'lu senfonisi
Prag'ı (K. 5 0 4 ) sundu ve sonra Le nozzc di Figaro'nun başarılı bir çalmışını yö-
Mozart ustalıkla müzik yaptığında
netti. Gösteri o kadar beğenildi ki, hemen gelecek sezonun başında sahnelen-
Ve herkes istisnasız övdüğünde
mek üzere yeni bir opera için Bondini'yle bir sözleşme imzaladı. Viyana'ya dö-
Musalar (sanal perileri) korosu dinlemek için dururlar
nüşünde, Bonn'dan Beethoven adlı on yedi yaşında bir piyaniste biraz ders
Bizzaı Apollon kulak kesilir
verdi. Mayıs'ta sevgili babasının ölümüyle ağır şekilde sarsıldı ve mülklerinin
Hayranın ve dostun
satılmasına üzüldü. Ancak her ikisi de o yaz bestelenen Fa Majör Divcnimen-
Joseph Hurdalek
(o'da (K. 5 2 2 ) ya da de latif Sol Majör Eme Klcine NacfHmusifc'te (K. 5 2 5 ) bu
üzüntüsünden hiçbir iz duyulmaz.
Prag, 12 Kasım 1787, Genel Seminer Rektörü 47
Mozart'ın Prag'a Don Giovanni'yle yaptığı altı haftalık gezi hem yazışmala-
rından hem de yerel basından izlenebilir. Babasının Salzbtırg'daki mülklerinin
Prag'a ikinci gezileri sırasında Mozartlar zamanlarının ç o ğ u n u Don Giovan-
açık artırmasının zayıf hasılatını henüz aldığı 1 Ekim'de Viyana'dan ayrıldı. Yi-
ni'nin son müzik parçalarının tamamlandığı, arkadaşları Duşeklerin Smic-
ne altı aylık hamile karısı Constanze'yle seyahat etmekteydi. Yaklaşık yüz elli
hov'daki B e t r a m k a Villasında geçirdiler. Franz Duşek bir konser piyanistiydi,
millik yolculuk üç gün sürdü, çünkü P r a c g e r Oberpostamtszeitung gazetesi
karısı Jozefa bir soprano ve Mozart'ın kendini oldukça rahat hissettiği uzun
ayın dördünde vardığını duyurmuştu. " [ Ü n l ü Bay Mozartl tarafından yeni ya-
süreli dostuydu. Ayrılmadan önce, imparatorluk Kammemıusifms'unda iyi ma-
zılan Das steinerne Gastmahl operasının ilk kez Ulusal Tiyatroda sunulacağı
aşlı bir işe önerildi. Viyana'ya döndüğünde, teklif edilen yıllık maaşın sadece
haberleri y a y ı l d ı . K o h l m a r k t 20 numaradaki Uç Arslan Hanında oda tuttu
sekiz yüz gulden olduğunu ve ondan ö n c e bu görevde bulunan Gluck'un iki
ve karşıdaki Glatteis Otelinde kalan librettocusu Da Ponte de dört gün sonra
bin guldenlik bir maaşla öldüğünü anladı. Her zaman olduğu gibi, saygınlığı
ona katıldı. Ayın 13, 14 ve 15'i bir son dakika kararıyla T o s k a n a Prensesini zi-
mali d u r u m u n d a n üstün çtktı. 27 Arahk'ta Consıanze sekiz ay yaşayan bir kız
yaret ve o n u n yararına Le n o z z e di Figaro'nun Almanca versiyonunu sahnele-
çocuğu olan dördüncü çocuklarını doğurdu. Mozart altın bir on yılın s o n u n a
mekle geçti. Mozart bu noktada umutsuzdu. "Burada her şey oyalanmakta,
gelmişti.
ç ü n k ü tembel olan solistler opera günlerinde provayı reddediyorlar ve endişeli
Mozart'ın Abbé Da Ponte'yle işbirliği Avrupa müzik gelişiminde bir dö-
ve korkak müdür de onları zorlamıyor" diye yazmıştı bir arkadaşına. 4 5 Ayın
n ü m noktasını işaret eder. Üç ürünleri (Le nozze di Figaro ( 1 7 8 6 ) , Don Gio-
son haftası birkaç solistin hastalığı ve uvertürün eksikliğiyle geçti. Fakat en
vanni ( 1 7 8 7 ) , Cosi/an tutte ( 1 7 9 0 ) ) hafif ve en geçici tür sayılan opera bufja'ya
s o n u n d a prömiyer herkesin alkışları arasında gerçekleşti. Oberpostsamlzeitung
aitti, fakat başarıyla ayakta kaldı. Mozart'ın Almanca operaları Die Entfûhrung
kendinden geçmişti:
aus dem Serail ( 1 7 8 2 ) ve Die Zauberjlotc ( 1 7 9 1 ) ile beraber Büyük Operanın
standart repertuarına giren ilk besteler grubunu oluşturdu. G e r ç e k t e , yaklaşık
Pazartesi... İtalyan Opera kumpanyası Maestro Mozart'ın [sıc] hararetle beklenen
otuz parçadan oluşan bu repertuar içinde, nicelikte ve sonu gelmez popüler-
operası Don Giovrtnnt'yi sundu... Ustalar ve müzisyenler Prag'ın şimdiye kadar
likte sadece W a g n e r ve Verdi'nin operalarıyla karşılaştırılabilir. Da Ponte ideal
böylesim duymadığını söylediler... Sahnedeki ve orkestradaki herkes Mozart'ı iyi
bir ortak olmuştu. Gettoda doğduğu vatanı Venedik'ten k a ç m ı ş biri olarak di-
bir performansla ödüllendirerek teşekkür etmek için kanlarının son damlasına
nini değiştirmiş olmayı ve kutsal emirleri ç o k ciddiye almamıştı. Don Giovan-
kadar çabaladılar. Birkaç ek koronun ve senaryo değişikliğinin, her birine Herr
ni'njn metnini gönülden yazmıştı 2 8 (Bkz. Ek. 111, s. 1 3 3 8 ) .
Ses kaydı yapılamadığından [ S E S ] , Mozart'ın müzik yapışının sıra dışı
ambiyansını yakalama konusunda birçok edebi girişim oldu. Örneğin Mo-
zart'ın ö l ü m ü n d e n altı yıl sonra, şair Eduard Mörike ( 1 8 0 4 - 1 8 7 5 ) b u n u Mo-
zart auj der Reise nach Prag ( 1 8 5 1 ) adlı bir kısa hikâye aracılığıyla yaptı. Bu
hikâyede besteciyle en ateşli dinleyicilerini oluşturan kültürlü insanların dik-
katsiz bir şekilde anlatır. W o l f g a n g ve Consvanze, Kont von Schinzberg'in şa-
tosunu gözetlediklerinde, Prag civarında çam ağaçlarıyla bezeli Bohemya or-
manı içinde gezmektedirler. Wolfgang şatonun bahçesindeki bir portakal
ağacından dikkatsiz bir şekilde meyve kopartırken suç üzeri yakalanır. Ancak
akşam yemeğine bir davetle ödüllendirilir. Yemekten sonra piyanonun başına
oturur ve müzikal örneklerle Don Giovdnni'nin finalini nasıl bestelediğini anla-
tır.

Daha fazla koşuşturmadan, yanı başındaki iki şamdana mumları koydu ve o kor-
kutucu hava (Di rider juıırai pria dell' aurora) odanın ölümcül sessizliği içinde
çınladı... Uzak yıldızlı kürelerden, gümüş ırotnpeı notaları mavi gecenin içme dü-
şüyor tarihin belirlediği korkunç sonun buzdan ürpertisıyle ruhu delip geçiyor gi-
biydi.

Chi va lâ. Orada kim yürüyor?


Bir yanıt ver. - Birisi Don Giovanni'nin isteğini duydu.

Sonra ses ölııyu huzur içinde bırakmak için Tanrıya saygısız gençliği ölüyü ra-
hat bırakmaya davet ederek yeniden, önceki gibi tekdüze şekilde başladı... 4 9

Çekler de Mozart'ın ülkelerini onurlandırdığı kısa günleri unutmadılar. Çağ-


daş bir Çek şairi, Bertramka Villasındaki bir akşamı ulaşılamaz cennetin yansı-
maları için ayna olarak kullandı:

A kdy? pofcal hrât


a copânek mu poskakoval po zâdeh
poestaly su me t lastury
a nasta vily svâ rozkosna ouska ....

(Ve o çalmaya başladığında / ve saç örgüsü arkasında dans ederek / deniz kabuk-
ları bile mırıldanmaya son verdi ! ve hassas kulaklarını diktiler / o zaman neden
kapıyı kilitlemediler? / Atlar neden faytonlardan alınmadı? / Bu kadar erken ayrıl-
dı.) 5 0

Mozart'ın aşık olduğu Prag, ancak birkaç Avrupa kentinin kendisiyle rekabet
edebileceği bir g ö r k e m i n doruğuna ulaşıyordu. Habsburg nüfuz alanlarının
ikinci kentiydi ve yakın zamanda elli-altmış yıllık bir benzersiz yeni mimari
Harila 19.
düzenleme dönemi geçirdi. Don Giovanni'nin sahnelendiği, sadece dört yıllık
Mozart'ın Prag yolculuğu, 1 7 8 7
şık neoklasik Tyl Tiyatrosu birçok yeni görkemli kamu binasından sadece bi-
nydi. Şimdi Britanya Büyükelçiliği olan ve Mozartların 1787'deki ilk ziyaretle-
ri sırasında kaldıkları T h u n Sarayı ( 1 7 2 7 ) Colleredo-Mansfeld, Gollz Kinsky, ııaklarırıı sarsma tehdidi taşıyan bir dizi reform kararı çıkarttı. Serfler azad
Clam-Gallas, Caretto-Millesimo ve Lobkovvitz-Schvvarzenberg'inkileri de içe- edildi. Dini hoşgörü, L/nin(es, Ortodoks, Protestan ve Yahudileri içine alacak
ren son zamanların ç o k sayıdaki görkemli aristokrat evinden sadece biriydi. şekilde genişletildi. Dokuz yaşın altındaki çocuklara çalışma yasağı getirildi.
Mozart'ın ayrılısından sonraki hafta Do Majör Musa'sının sahnelendiği Aziz Medeni nikâh ve boşanmalara izin verildi. Ölüm cezası kaldırıldı Farmason-
Nicholas bazilikası, baba-oğul Diezenhoferler tarafından tasarlanan bir düzine luk gelişti. Kilise örgütünün mallarının dünyevileştirilmesiyle oluşan zengin-
Barok kiliseden biriydi. Carolinum ( 1 7 1 8 ' d e tamamlandı) üniversite k o m p l e k - lik, imparatorluğun ve aristokratların büyük miktardaki mimari savurganlığı-
sini, C l e m e n t i u m ( 1 7 1 5 ' t e tamamlandı), Cizvit kilisesiyle kütüphanesini ba- na yansıdı.
rındırmaktaydı. Prag'ın büyük Yahudi cemaati de zenginlik furyasından payına düşeni al-
En önemlisi, kentin dört ana tarihi merkezinin her biri kısa zaman ö n c e dı. 1 7 4 4 - 1 7 4 5 yıllarında, pek çok kovulmanın sonuncusunu arkalarında bı-
kapanmış, süslenmiş ve uyumlu bir b ü t ü n olarak birleştirilmişti. Aziz Vitus raktılar ve 1780'lerde kraliyet Tolerrmcpaieni'inin meyvelerini topladılar, im-
Katedralini ( 1 3 4 4 ) ve Jagiellonların Vladislavsky Sâl'ini ( 1 5 0 2 ) içine atan Vlta- paratorun onuruna jozefov olarak yeniden adlandırılan Yahudi mahallesi,
va'nın sol kıyısındaki Prag'ın eski Kale Tepesi, Hradcany Pacassi'nin heybetli kentin kapsamlı yenilenmesine dahi! edildi. Hem ortaçağdan kalma Eski-Yeni
bakanlıkların yüksek duvarlarıyla çevrelendi. Hradcany'nin dibindeki Aşağı Sinagog hem de Klaus Sinagogu yeniden inşa edildi. Yahudi belediye binasın-
Kent ya da Mala strana yeni bir piskoposluk sarayıyla ( 1 7 6 5 ) donatıldı. Kentin daki, modern bir saat zamanı katin rakamlarıyla gösterirken, başka biri de aşa-
iki tarafım bağlayan Kari Köprüsü ya da Karlüv Mosi ( 1 3 5 7 ) , 6 6 0 m uzunluğu ğıda lbranice rakamlarla göstermekteydi. Prag Yahudilerinin kaderi daha ileri
boyunca dini ve tarihi bir dizi enfes heykelle süslendi. Tyrısfcy ehram ve Kent tarihlerde Viyana Yahudiliğinin en dinamik unsurunu beslemek olacaktı.
Meydanının hâkim olduğu sağ kıyıdaki eski kentin caddeleri, b i r ç o k yenile- Prag'ın bağımsız masonları da imparatorluk hoşgörüsünün parıltısının ta-
meyle yeniden canlandırıldı. Her zaman olduğu gibi, İsa ve Havarilerin, Ölüm, dını çıkarttılar. Viyana'da Avusturya Büyük Locasının bir üyesi olan Mozart'ı
Türkler, cimri, aptal, horoz ve Loretto çanlarının zilleri tarafından izlendikleri kendilerinden biri gibi memnuniyetle karşıladılar. Katolik Kilisesinin tüm en-
bir alayı idare ettikleri kent saatinin saat başı manzarası tarafından canlandırıl- telektüel ve kültürel olayların üzerindeki boğucu baskısına karşı yürüLülen
dılar. Birleşik Prag'ın Özerklik Beratı en son 1 7 8 4 yılında imparator 11. J o s e p h güçlü tepkiyi temsil ettiler,
tarafından verilmişti.
Mozart, Opera bıijfjiı'nın gelişmesini yansıtan 1780'lerin gevşek toplumsal
Gerçekte Habsburg yönetiminden yararlananlar kentin müziğine himaye ikliminden çok yararlandı. Gününün ahlak kurallarına karşı tarafsız bir tutum
eden ve evleri kenti süsleyen aristokratlardı. Bu aristokrasi, Otuz Yıl Savaşları izledi. Fakat Rake'in "Ödülü" ciddiye alınmak için çok fazla duygusaldı ve Da
sırasında yerli Çek soyluların mallarının müsadere edilmesinden büyük ölçü- Ponte'yle bir sonraki çalışması Cosi fan tuite'nin (Bütün Kadınlar Böyle Yapar)
de yararlanan Alman ailelerden oluşmaktaydı. Zengin Bohemya kırlarındaki mesajı, bazılarınca utanılacak derecede hoşgörülü olarak değerlendirildi. "Su-
toprakların zenginliği kentteki hayatlarının parıltısını beslemekteydi. Mo- lak bir vadinin dibini kertiklemek" hakkındaki satırlar çok fazla yoruma açık
zart'ın zamanında D u s e k l e r gibi Çek ve Alman toplumlarının kıyısında yaşa- değildi. Din değiştiren bir Yahudi olarak bizzat Da Ponte, arkadaşlarıuınki ve
yan orta sınıftan bazı kişilerin varlığına rağmen, Çek çoğunluk başsız bir köy- Venedikli arkadaşı, meslektaşı Giovanni Casanova di Seingalı'ınkine ( 1 7 2 5 -
lü bir toplum haline getirildi.
1798) benzer bir ün kazandı. Casusluk, zamparalık ve adaletten kaçmakla ge-
Zengin ve yoksul arasındaki zıtlık aşırıydı. 1 7 7 1 yılında, Prag nüfusunun çen bir ömürden sonra, Casanova son yıllarını Kuzey Bohemya'da Dux'daki
altıda birinin açlıktan ö l m e k t e olduğu ilk Prag ziyaretinde, İmparator II. J o - (Duchov) Waldstein Kontu'nun kütüphanecisi olarak geçirdi. 24 Ekim
seph dehşete düşmüştü: 1787'de Prag'ta yayıncısını ziyaret ettiği bilinmektedir ve muhtemelen Don Gi-
ovanni'nin prömiyerinde de bulundu. Bazı eleştirmenler Don'un bir modeli ol-
Bu yılki açlık sırasında meydana gelen olaylar ne kadar utanç verici... insanlar duğunu ileri süreceklerdi.
gerçeklen ölüyorlar ve son kez caddelerde kutsanıyorlar... Zengin bir Başpisko-
On sekizinci yüzyılda, Gross libertinism her zaman güçlü bir gizli eğilim
posluğun, büyük bir katedral meclisinin, birçok manastır ve üç Cizvit sarayının
olmuştu. 5 2 Fakat Katolik Avusturya'nın resmi püritanizminin karşısında, cin-
olduğu bu kentte... Kapılarının önünde yaıan sefil biçarelerin birinde bile bu
sel baştan çıkartmayı halk eğlencesi teması haline getirmek söz konusu değil-
olayları kanıtlayan lek bir iz yok. 51
di. Joseph dönemi Prag'ının ahlak bekçileri. Don Giovanni'ye bugünün femi-
nist düzgünlük savunucularından daha az kızmamışlardı. Don Giovanni, her
II. Joseph'in Katolik Kilisesinin fosilleşmiş bir şekilde kendinden h o ş n u t ol-
şeyin ötesinde tıpkı Casanova gibi, kadınları sadece tutku nesneleri sayan ki-
masına tahammülü yokLu. Cizvit tarikatı sonraki onyılda dağıtıldı ve 1 7 8 0 yı-
nik bir çapkındı. Casanova'nm kendi sözleri bununla bağlantılıdır:
lında yönetimi tek başına ele aldığında bile, toplumsal düzenin en gizli daya-
Seven erkek... sevilen nesneye sonunda nesnenin ona verebileceği zevkten daha
Fazlasını vereceğine emin olma zevkini ölçer. Bu nedenle, onu latmin etmeye can
Goya da tuallerinin başındaydılar. Mozart'ın müzikal çağdaşları Haydn, Che-
atar. En büyük meşguliyeti kendi çıkarı olan kadın, kendisinin verebileceği zevk-
rubini ve C. P. E. Bach'ıı.
ten çok daha fazlasını hissedeceği zevki ölçer. Bu nedenle, ağırdan alır... 53
Don Giovanni'nin, yozlaşmış ve ahlaksız bir kıtayı bekleyen yargının mü-
kemmel, sezgisel bir alegorisi olarak düşünüldüğü elbette söylenebilir. Eğer
Ancak Mozart'ın en büyük niteliklerinden biri, kendini çevresindeki dünyanın
böyleyse, Mozart'ın yazışmalarında ya da çalışmalarında böyle bir ima yoktur.
tutkularının üzerine koyabilmesiydi. Kötü sağlık durumu, yoksulluk ve kötü
İnsanlar yaklaşmakta olan felaketten haberdar değillerdi, Fransa'da olanları
kaderin en ıztıraph acıları altında eziyet çekerken bile, partisyonları neşeli ve
çok az derecede biliyorlardı. Örneğin, günün en radikal filozoflarından biri
yüceydi. Büyük ölçüde seyahat etmesine, yirmi yılını Avrupa saraylarını dola-
olan Marquis de Condorcet, sadece bir şeyden, monarşinin zaptedilemez oldu-
şarak geçirmesine rağmen, g ü n ü n ü n siyasetinden en ufak bir iz bile yoktu.
ğundan emindi. 5 4 Müziğe eğilimli akıllı bir genç Fransız kadını aynı dönemde
1787'de Avrupa, ö n c e k i iki yüzyıldaki gelişmesinin bunalımlı devresine Paris hakkındaki izlenimlerini kaydetmiştir:
yaklaşıyordu. Bu, Avrupa monarşilerini dehşete düşüren ABD Cumhuriyetçi
Anayasasının imzalandığı ve Amerikan dolarının dolaşıma girdiği yıldı. Britan-
Müzikal toplantılar IRochechouart Konağında) çok seçkindi. Haftada bir kez ya-
ya'da Younger Pitt'in bakanlığı altında, dünya çapındaki imparatorluk kaygıla-
pılırdı... fakat resitaller de olurdu. Günün ünlü bir piyanisti olan Mme Monıgero-
rı, Britanya Hindistanının ilk Genel valisi Warren Hastings'in ve Köle Ticareti-
ux piyano çalardı; Opera'dan İtalyan bir solist tenor bölümleri söylerdi; başka bir
ni Kaldırma Birliğinin itham etmeye başlamalarıyla ele alındı. Rusya'da
İtalyan olan Mandini bas söylerdi; Mme de Richelieu primadonnaydı; ben kont-
lmparatoriçe Ekaterina T ü r k l e r e karşı savaşlarının s o n u n c u s u n a başlamıştı;
ralto söylerdim, M. de Duras bariton; korolar başka iyi amatörler tarafından söyle-
yeni eyaleti Kırım'da müttefiki imparator Josplı'i, Mozart'ın hamisini k o n u k
nirdi. Vioıti bize kemanda eşlik ederdi. Bu şekilde en zor finalleri gerçekleştirir-
etmekleydi. Hollanda'da devlet başkanı V. W i l l e m sınır dışı edilmiş ve karısı
dik. Herhes en büyük özeni gösterirdi ve Viotıi aşırı sertti... Paris'in tüm büyük
cumhuriyetçi "Vatansever" grubu tarafından rehin alınmıştı. Mozart Prag'a git-
evlerinde bulunan rahaı, uyum, iyi tavırlar ve gösterişsizliğin başka bir yerde ola-
meye hazırlanırken, Prusya ordusu onu yeniden başa geçirmek için Hollan-
cağından kuşku duyuyorum...
da'ya doğru yola çıkıyordu. Vatikan laik akımla mücadele etmekteydi: VI. Pi-
Tüm bu zevklerin arasında, kendi yolumuzda gülerek ve dans ederek uçuru-
us'un (h. 1 7 7 5 - 1 7 9 9 ) Münih'e bir papalık elçisi göndermesine engel o l u n m u ş
ve Napoli Kralı adet olan feodal bağlılığı ona etmeyi reddetmişti. Floransa'da ma, 1789 Mayıs ayına sürükleniyorduk. Düşünen insanlar tüm yolsuzlukların
karşısına T o s k a n a Kilisesine Galikan kilisesi kurallarını getiren bir Büyük Dük kaldırılması hakkında konuşmaktan memnundu, Fransa yeniden doğmak üzere
çıkmıştı. Fransa'da Don Giovanni'nin sahnelendiği sırada, h e m Ekâbirler Mec- diyorlardı. "Devrim" sözcüğü asla dile getirilmedi,-'5
lisi hem de Paris Parlamentosu toplantıya çağrılmış, sonra da dağıtılmıştı.
Fransa Kralı, ülkenin gerçekleşmesi yakın olan iflası k o n u s u n d a ikna o l m u ş
ve ilk olarak T e m m u z 1792'de Esiatc-Gcnerali toplamaya karar vermişti. Gele-
c e k için büyük öııemi olan diğer olaylar, neredeyse farkına varılmadan gerçek-
leşti. İlk buharlı gemi sergilendi. Horace Saussure M o n t Blanc'a tırmanışını
gerçekleştirdi, insan, Doğanın efendisi oluyordu.

Tarihçi, g e ç m i ş e bakarak Mozart'ın müziğinin Anden Reg ime'in en kor-


k u n ç ve yıpranmış unsurlarının birçoğunu bir sona ulaştırdığını görebilir. Za-
manında kimse bilmiyordu, ama I). J o s e p h Kutsal Roma İmparatorluğunun
sondan bir önceki ev sahibiydi. Doge Paolo Renler (h. 1 7 7 9 - 1 7 8 9 ) Venedik'in
yüz yirmi altı Dükalık dizisinin yüz yirmi beşincisiydi. Bohemya'nın komşusu
Polonya elli bir h ü k ü m d a r kral ve prensinin son devrinin son on yılının içine
çoktan girmişti. Kader Papa VI. Pius'u bir Fransız devrimci zindanında ölmeye
yöneltmişti.
Yaratıcı sanatlarda her zaman olduğu gibi, geleneksel olan yenilikçi olan-
la yarışmaktaydı. 1 7 8 7 yılı, J e r e m y Bentham'ın Tefeciliğin Savunması'nı, Goet-
he'nin nazım biçimindeki Iph igen t e' sin i ve Schiller'in Don Carlos'unu gördü.
Reynolds, Gainsborough, Stubbs ve Romney'in yanı sıra Fragoııard, David ve
IX
REVOLUTIO
Kargaşa İçinde Bir Kıta, y. 1 7 7 0 - 1 8 1 5

FRANSIZ DEVRİMİNİN Avrupa'nın diğer birçok kasılmasının hiçbiriyle ilgisi


olmayan evrensel bir niteliği vardır. Gerçekte, bu "Devrim"e, sadece siyasi bir
ayaklanma değil, bir yönetim sisteminin toplumsal, iktisadi ve kültürel temel-
leriyle birlikte tamamen yıkılması şeklindeki tam, modern anlamını veren bir
olaydır. Bu günlerde tarih kitapları "devrimlerle" doldurulmaktadır. Örneğin,
İngiltere İç Savaşını "İngiliz Devrimi"ne çevirme çabaları, hatta Rus Devrimini
evrensel bir dizinin üçüncü sırasına yükseltme çabaları vardır. Roma Devrimi,
Bilimsel Devrim, Askeri Devrim, Sanayi Devrimi, Amerikan Devrimi, hatta son
yıllarda Cinsel Devrim vardır. Ancak bunların hiçbiri bu unvanı hak etme-
mektedir.
Fakat 1789'da insanları Fransa'nın ve sıradan siyasetin çok ötesinde etki-
leyen değişikliklerin olduğuna inanmak için neden vardır. Paris egemen bir
gücün başkenti ve uluslararası bir kültürün merkeziydi. Devrimciler, Aydın-
lanmanın evrensel insan soyutlamasına olan inancım miras almışlardı. Evren-
sel zulümle çarpışarak her yerdeki tüm insanlar adına hareket ettiklerini hisse-
diyorlardı. En soylu anıtları Fransızların hakları hakkındaki dar görüşlü bir
bildiri değil, insan Haklarına ilişkin gümbürdeyen bir bildiriydi. "Er ya da
geç" demişti Mirabeau Ulusal Meclis'e,

bir ulusun etkisi... yaşama sanatını basit özgürlük ve eşitlik kavramlarına (insan
kalbi için karşı koyulmaz cazibeye sahip olan ve dünyanın tüm ülkelerinde yayı-
604 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

nüfusunun büyük bir bölümü kentlerde yaşamaya başlamıştı. Sadece endüstride


değil, hizmet sektöründe de daha fazla sayıda insan çalışıyordu. Bu sadece banka­
cılık, ticaret ve alışveriş için değil aynı zamanda hükümet bürokrasileri, eğitim ve
sağlık hizmetleri için de geçerliydi. İ nsanlar daha eğitimli olmaya başlamışlardı ve
20. yüzyılın sonlarında, ilk defa, dünya nüfusunun büyük çoğunluğu okuryazardı.
Bu değişimler Avrupa'da, özellikle de Britanya'da, başlamış olsa da taşıdıkları
önem dünya ölçeğindeydi. Bu öncelikle (Amerikan pamuğu ve Şili bakın gibi)
hammadde ve (Latin Amerika ile Avustralasya'dan*) daha fazla yiyecek talebine
yansıdı, fakat endüstrileşme çok hızlı bir şekilde yayıldı. Bu sürecin, daha önceleri
fikir ve teknolojilerin Avrasya boyunca, özellikle Çin'den batıya doğru yayılmış
olmasından farkı yoktu. Artık farklı olan tek şey; ulaşırnın çok daha kolay olması
nedeniyle değişim hızının artmasıydı. İlk başlarda endüstrileşme 1 9 . yüzyılın orta­
sına gelindiğinde Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Japonya'da görüldü . Büyük
20 bir iç pazara ve geniş bir alana yayılan kaynaklara sahip olduğu için Amerika
M o d e r n E k o n o m i n i n v e To p l u m u n K ö k e n i e r i
Birleşik Devletleri 1 9 . yüzyılın ikinci yarısında büyük bir ilerleme kaydetmişti.
Japonya'daki gelişmeler daha yavaş olmuştu, fakat 20. yüzyılın ikinci yarısına ge­
lindiğinde büyük bir önem taşıyordu . Bu tarihte, dünyanın her bir yanındaki çok
sayıda diğer toplum endüstrileşmeye başlamıştı.
( y. 1 7 5 0 - y . 1 9 0 0 ) Değişimin hızı başlangıçta çok yavaştı. 1 750-1 850 arasında dünyadaki endüstri
üretimi iki katına bile ulaşmaınıştı ve yavaş büyüme önde gelen (ve bir süre tek
olan) endüstri devleti Britanya için karakteristikti. 1 860- 1 9 1 3 arasında Ameri­
ka Birleşik Devletleri ve Almanya gibi devletler hızla endüstrileşmeye başlayınca
dünya endüstri üretimi görülmemiş oranda artış gösterdi ve dörde katlandı. 20.
2 0 . 1 D e ğitim yüzyılda dünya endüstri üretimi yaklaşık olarak otuz beş misli büyümüş, bu artışın
Dünyadaki her ekonomi ve toplum, 18. yüzyılın ortasına kadar küçük ticari, en­ büyük bir bölümü 1 950'den sonraki dönemde gerçekleşmişti. 1 990'lara gelindi­
düstriyel ve hizmet sektörlerinin yanı sıra çok büyük bir ağırlıkla tarıma dayalıydı. ğinde dünya ekonomisi öyle bir hızla büyüyordu ki her iki yılda bir, 1 900'deki
Genelde nüfusun onda dokuzu tarıma bağımlıydı, bu daha önceki pek çok binyıl dünya üretiminin toplamına denk gelen bir üretim gerçekleştirilmiş oluyordu.
boyunca çok az değişmiş olan bir orandı. 1 750'den sonraki 250 yıl içinde dünya
radikal bir şekilde deği�mişti. Çiftçilik o kadar verimli olmaya başlamıştı ki, önde
2 0 . 2 S o run
çıkan endüstrileşmiş ülkelerde nüfusun yirmide birinden azı (bazı durumlarda sa­
Dünya ekonomileri ve toplumları dünya tarihini yaklaşık 1 0 .000 yıl boyunca
dece eliide biri) tarım işinde çalışmaktaydı. Çiftçi sayısındaki bu çok büyük düşüş,
karakterize etmiş olan tarımsal temelin egemenliğinden nasıl kurtulabildiler? İlk
dünya nüfusunda daha önce hiç görülmemiş bir artışla paralel olarak gelişmişti;
çiftçiler üretken olmayan küçük bir grubu -rahipleri, savaşçıları, hükümdarları,
1750-2000 arasında altı mislinden fazla büyümüştü. Endüstriyel üretimin hacmi
bürokratları ve ürünlerini sadece elirler için yapmayan bir miktarını da çiftçilerle
ve çeşitlilik de daha fazla artınıştı. 20. yüzyılın son bölümünde dünya endüstri
takas eden veya onlara satan az sayıdaki zanaatkarı- beslemek üzere kendilerinden
üretimi, her yıl, 1 750'dekinden yaklaşık doksan kat daha büyük olmuştu. Bunun
alınan az miktarda bir tarımsal artı ürün elde edebiliyorlardı. Üretken olmayıp da
paralelinde, hammadde tüketimi arttı ve toplumların ulaşabildiği enerji miktarın­
beslenebileceklerin sayısını büyük ölçüde çiftçiliğin verimliliği belirliyordu. (Kısa
da kökten bir değişim gerçekleşti. Bu değişimlerio sonucu, endüstriyel üretiminin vadeli olarak çiftçilerden zorla daha fazlası alınabilirdi, fakat bu uzun vadede bir
ve enerji tüketiminin yol açtığı çevre kirliliği seviyelerinin de endişe verici boyut­ çözüm olamazdı.) Tarımın verimliliği bir dizi küçük değişimle birlikte çok yavaş
lara ulaşması oldu. Bu ekonomik değişimler büyük sosyal dönüşümleri de bera­ olarak artmaya başlamıştı; daha gelişmiş bir sulama, demirden üretilmiş daha iyi
berinde getirdi. 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde, sadece 1 00 yıl önceki yaklaşık aletler, geliştirilmiş pulluklar, ürünlerin daha verimli türlerinin yetiştirilmesi, daha
% 10'la kıyaslandığında, çoğu endüstrileşmiş ülkede nüfusun yaklaşık dörtte üçü
kenderde yaşamaktaydı. 20. yüzyılın sonlarında, dünya tarihinde ilk kez, dünya * Avustralya, Yeni Zelanda,Yeni Gine'yi içine alan bölge (ed.n.)
MODERN EKONOMiNiNVE TOPLUMUN KÖKENLERi • 605 606 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

iyi ürün ratasyonları ve yeni ürünlerin (örneğin ortaya çıkışından hemen sonra İs­ Sunglar döneminde Çin'in 1 1 . ve 1 2 . yüzyıllarda bunu başarmaya çok yaklaş­
lam imparatorluğunda olduğu gibi) önce Avrasya sınırları içinde yayılması ve daha tığı açık. Oldukça verimli bir tarımı, ticarileşmiş bir ekonomisi vardı, çok sayıda
sonra 1 6 . yüzyıldan itibaren Amerika kıtasından Avrasya'ya gelmesi söz konusuydu. kilit teknolojik ilerleme sağlanmıştı ve endüstri üretimi hızla artmaktaydı. Sonuç
Nüfus artmış ve yeni alanlar işletmeye alınmıştı, fakat bu alanlar genellikle asıl tarım olarak bu dönüşüm kuzeyden yapılan Juan Juan istilası ve peşinden 1 3. yüzyılda
alanlarından daha az verimli olmuştu. Sonuçta, genel olarak bakıldığında tarımsal ülkenin tümünün Moğollar tarafindan ele geçirilmesi nedeniyle, gerçekleşmedi.
artı ürün, tekniklerde temel bir değişim gerçekleşmeseydi, çok yavaş bir şekilde 1 8 . ve 1 9. yüzyılların arasında bu geçişi neden Britanya ve daha sonra Batı Avrupa
artabilirdi. Daha verimsiz alanların işlenmesinin önündeki sorun iklim değişimle­ yapabilmişti? Geçmişte genellikle ileri sürülen, değişimierin muhtemelen, Max
rine, ürün hastalıklarına ve kötü hasatlara maruz kalma tehlikesinin artış gösterme Weber'in 20. yüzyılın başlarında ileri sürmüş olduğu gibi, bir Protestan etiği ol­
eğiliminde olmasıydı. Böyle zamanlarda, örneğin 1 300 dolaylarında Avrupa'da, nü­ duğuna inanılan sıkı çalışma, girişim ve kendini geliştirmeden kaynaklanan ben­
fusun ciddi bir şekilde tarımsal altyapının destekleyemeyeceği bir seviyeye ulaşması, zersiz bir Avrupalı araştırmacı ve dinamik ruhun sonucu olduğuydu. 20. yüzyılın
büyük ölçekli kıtlıkla sonuçlanıyordu. ikinci yarısında revaçtaki açıklamalar serbest piyasa ekonomileri, temsili yönetim,
Nüfusun artması zanaatkarların ürettiği malların pazarını büyütüyordu, fakat sözleşmelerin kutsallığı, zenginliğin özgürce biriktirilmesi ve karmaşık bir sivil
köylü üretici kitlesinin elinde mallara yönelik büyük bir pazar yaratacak gel�r toplumun gelişmesi aracılığıyla sosyal istikrar hakkındaki düşünceler ve kurumsal
hiçbir zaman bulunmuyordu. Nispeten zengin olan eliderin sayısı, birkaç lüks etkenler çerçevesinde oluşturulma eğilimindeydi. Tüm bu savlar hala Avrasya'nın
mal dışında önemli bir pazar oluşturmayacak kadar azdı. Bununla birlikte ticaret, geri kalan kısmının deneyimlerini görmezden gelen, sözde bir Avrupa istisnası­
ek bir zenginlik yaratılması açısından hayati öneme sahipti. Birçok iniş ve çıkışla nı temel alır. Kıta boyunca diğer yerlerde bulunan toplumlar ve ekonomiler de
birlikte ticareti yapılan malların miktarının ve çeşitliliğinin çok yavaş bir şekilde eşit ölçüde girişimci, kendilerini zenginliğin biriktirilmesine adamış ve teknolojik
artmasının yanı sıra ticaret yapmanın mümkün olduğu mesafeler de büyüdü. Bu, açıdan dinamiklerdi. Çin'de Avrupa'dan en azından 1 500 yıl önce sözleşmelerin
çok yavaş bir şekilde toplumların zenginliğini de artırmaya başladı. Buna paralel kutsallığı, teknolojik yenilikler ve çok büyük bir ölçekte zenginlik birikiminin
olarak yüzyıllar boyunca teknolojik değişimierin sağladığı birikim, -su ve rüzgar yanı sıra, çok büyük ölçüde ticarileşmiş bir ekonominin içinde güçlü bir şekilde
gücü gibi yeni enerji kaynakları ve dökme demir, ipek ve kağıt gibi yeni ürün­ konumlanmış özgür bir köylülük bulunuyordu. Görmüş olduğumuz üzere Çin
lerin icadı- yeni pazarlar ve yeni imkanlar yaratmıştı. Hepsinden daha önemlisi, ve Hindistan, en azından 1 8 . yüzyılın ortasına kadar, Avrupa'dan daha zengindi
fikirlerin ve teknolojilerin Avrasya boyunca yayılmasının her toplumun her bir ve kişi başına düşen endüstriyel üretim oranları, eğer daha yüksek değilse, aynı
süreci kendi başına keşfetmek zorunda olmadığı anlamına gelmesiydi. Böylece, oranda yüksekti. Önce Britanya'nın ve daha sonra Ba� Avrupa'nın elde ettiği ke­
değişim birikerek artmaya başladı ve katettiği mesafe hız kazandı. sin başarının daha inandırıcı bir açıklaması, endüstri öncesi ekonomilere ve top­
Bu kısıtlamalardan kurtulmak ve büyüyen bir endüstri ekonomisinin gelişme­ lurnlara özgü kısırlamaların üstesinden gelebilmek amacıyla dünyadaki benzersiz
si, çok sayıda faktörün bir araya gelmesini ve doğru şekilde etkileşmesini gerek­ konumlarından yararlanabilme yöntemlerinde yatmaktadır.
tiriyordu. Teknolojinin -yeni süreçlerin ve ürünlerin yaratılmasının- çok büyük
bir önemi vardı . Bununla birlikte, yeni makineleri ve teknikleri geliştirmek ve 20 . 3 Avrup a : B esin ve İ nsanlar
ürünlerin satılabileceği bir pazar yaratmak için önceden sermaye . sağlayacak bir [Çağdaşı Çin 19. 7. 2]
zenginliğin birikmesi gerekiyordu. Yeni ürünler, insanların çağuna yetecek yiye­ 1 8 . yüzyıl temel bir ekonomik ilerleme için birçok bakımdan uygun bir dönem
ceği sağlamak üzere çiftçiliğe ihtiyaç duyulduğu şartlarda, bunları üretecek bir iş­ değildi. Dünyanın her yerinde nüfus hızla artmaktaydı; Çin'de iki mislinden fazla
gücünü zaten gerektiriyordu. Bu nedenle tarımsal verimliliğin giderek artmasının, artarak 1 60 milyondan 330 milyona çıkınıştı. Bazı yerler hızla büyümüş olsa da
sadece toplumlar gün geçtikçe artan nüfusun ek tarımsal artı ürünü büyüyen bir -Rusya nüfusu iki katından fazla artınıştı. Avrupa'daki büyüme 1 20 milyondan
endüstriyel işgücünü idame etmeye yetecek kadarını bile bırakmadan tüketme tu­ 1 80 milyona ulaşan %50'lik bir artışla daha yavaştı. 1 9 . yüzyılın başlarında dün­
zağına düşmezlerse, önemi vardı. Daha çok insanın yoksulluk içinde yaşaması, yeni ya nüfusu 1 milyar sınırını aşmıştı. Bu hızlı büyümenin nedenleri belli değildir.
ürünlere pazar yaratmamış olurdu ; bu, giderek artan bir zenginliği ve kullanılabi­ Önemli tıbbi ilerlemeler yoktu ve en olası açıklama, Çin'de uzun süreli bir iç barış
lecek bir geliri gerektiriyordu. Çok sayıda yeni tekniğin zamaı:ı içinde birikmesi yaşanınakla birlikte, Amerika kıtasından yayılan daha verimli ürünlerin dünya ça­
ve uzun bir zaman içinde sürece dahil olan karmaşık tüm faktörler arasında doğru pındaki etkisidir. Benzer büyüme atılımları geçmişte de olmuştu (gerçi bu ölçekte
dengenin bulunması gerektiği için, ağırlıklı olarak tarımsal bir toplumunu teme­ değillerdi) ve giderek artan bir yoksulluğa, kırsal kesimde fazladan işgücüne ve
linden değiştirmenin çok zor başarılacağını tüm Avrupa toplumlarının düşünmüş nihayet genel bir yiyecek kırlığına yol açmışlardı. Bunlar endüstri öncesi kısırla­
olması belki de hiç şaşırtıcı değil. malardan çıkılınasının olası gibi göründüğü şarrlar değillerdi.
MODERN EKONOMiNiNVE TOPLUMUN KÖKENLERi • 607 608 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

Geçmişte, endüstrileşmenin gelişmeye başlamasının dayanaklarını Avrupa ta­ düstriyel ürünlere talebin azalmasına yol açn. Yükselen fıyatlardan kaynaklanan
rımının, özellikle de Britanya'dakinin, oluşturduğu ileri sürülürdü. Bu gelişmenin fazladan karlar ve zenginliğe rağmen toprak sahipleri parayı genellikle hemen
1 750'den önceki yaklaşık 1 00 yıl içinde verimliliğin arnrılması sayesinde başa­ yapılması gereken tüketimiere ayırınayı tercih ederek endüstriye yannın yapmaz
rılelığına inanılıyordu. Bu düşünce, toprak sahipleri tarafindan arazilerin etrafİ­ oldular. Aslında zengin tüccarlar sosyal yönden saygınlık elde etmek amacıyla bü­
nın çevirmesinin ardından kırsal kesimdeki fazla işçilerin zorunlu olarak serbest yük miktarda arazisi olan mülkler satın aldıkları için tarıma net bir sermaye akışı
bırakılması, böylece geniş bir alana yayılmaya başlayan endüstriyel bir temel için bile olmuştu. Tarım işçilerinin sayısı İngiltere'de 1 850'den sonrasına kadar (fiyat­
işgücü yaranlmasıyla birleştiriliyordu. Refahın kırsal kesimde artmaya başlaması, lardaki görece azalmaya · rağmen) artmaya devam etti ve endüstriye geçen çok
gelişmeye başlamış etkili bir zenginlik arnşı ve büyüme döngüsü tireten endüstri az tarım işçisi oldu. Ülke genelinde işgücü hareketliliği düşüktü; endüstri, ticari
sektöründe üretilmiş mallar için bir pazar oluşturuyordu. Bu açıklamanın çok faz­ tarımın önde gelen alanlarından uzak yerlerde gelişrnişti ve çiftlik işçileri endüst­
la indirgemeci ve sadece kısmen doğru olduğu arnk açıklık kazanmıştır. 1 750'den ride ihtiyaç duyulan becerilere sahip değillerdi, genellikle kırsal alanlarda yaşama­
önceki 1 00 yıl içinde İngiliz tarımının (çok kısa bir süre önce Hollanda'da olduğu yı tercih ediyorlardı. Kırsal nüfusun hızla artmış olmasının sonucu, yoksulluğun
gibi aynı şekilde) daha da ticarileşmeye başladığına, böylece Avrupa'da en verimli artması ve sadakaya muhtaç bir kitlenin ortaya çıkmasıydı. 1 830'lara gelindiğindr
olanlar arasında yer aldığına pek şüphe yoktur. Bir dizi küçük ölçekli iyileştirme­ Britanya'daki ortalama bir kırsal kesim işçisi yüzyıllar boyunca olageldiği ölçüde
nin -yeni ürünlerin benimsenmesi, daha iyi ratasyonların yapılması ve yeni ma­ yoksuldu.
kinelerin kullanılmasının- zaman içinde biraraya gelmesi sayesinde verim, nüfusa O halde İngiliz ekonomisi, işgücünün giderek artan endüstri üretimine
kıyasla iki ınisli daha hızlı arnş gösterdi. Değişimierin çoğu, "Turnip"* Townshend katılma oranı bir yana, artmakta olan nüfusu besieyecek yeterli yiyeceği bula­
ve Jethro Tull gibi itibar peşinde koşan "ilerlemeci toprak sahipleri"nden değil, mama tuzağına düşmekten nasıl kurtulmuştu? Bunu, en yakın sömürgesir.den
küçük çiftçilerden kaynaklandı. Toprak sahiplerinin en önemli katkısı arazile­ -İrlanda'dan- yiyecek ithal ederek başardı. İngiliz siyasi hakimiyetinin 1 7 . yüz­
rin etrafİnın çevrilmesiydi -büyük mülkierin sayısının artnğı sırada 31 ınilyon yılın sonlarında İrlanda adasında en sonunda kurulmuş olması çoğunlukla orada
dönümün üzerinde kamu arazisi, el koyularak özel mülkiyete dönüştürülmüş­ yaşamayan İngiliz toprak sahiplerine ait bir dizi geniş mülkün oluşturulmasına yol
tü-, 1 790'lara gelindiğinde İngiltere'deki tüm toprakların dörtte birinden faz­ açmışn. Oldukça verimli bir ürün olan patatesin yoksullaşmış köylünün başlıca
lası 1 3.000 dönümden daha büyük olan mülkiere kanlmışn. Toprak sahiplerinin (ve çoğu kez yegane) yiyeceğini -diğer yiyecekler İngiltere'ye ihraç ediliyorlardı­
çoğu yeni teknikleri benimsedi; gerçi geriye kalan "açık arazilerin" verimliliği oluşturduğu 1 8 . yüzyılda İrlanda nüfusu çok hızlı bir şekilde artmışn. 1 8. yüzyılın
de artmakta olan ticari haskılara uyum sağladıklarında çok kısa bir süre içinde sonuna gelindiğinde İrlanda Britanya'nın hububat, tereyağı ve et ithalannın yak­
artmışn. Sorun, toprak sahiplerinin tarımdan elde ettikleri gelirlerin sadece onda laşık yarısını ternin etmekteydi. Daha da önemlisi, bu ithalann toplam tüketirnin
birini iyileştirmeye ayırıyor olmalarıydı, geriye kalan ıniktar prestijlerine dayalı alnda birini oluşturması ve İngiliz tarımının giderek artmakta olan nüfusun ta­
tüketimlerine harcanıyordu. Tüm bu değişimierin etkisi abartılmamalı. 1 800'de leplerini karşılamaktaki başarısızlığına hayati önemde bir destek sağlamasıydı. 1 9 .
İngiltere'de buğday hasılatları hala Kuzeyhan Avrupa'nın geri kalan kısmında ol­ yüzyıl başlarında Britanya nüfusundaki olağan dışı artış ve gerçek bir endüstrileş­
duğu kadardı ve 1 750'de East Anglia'daki hasılatlar yaklaşık 500 yıl öncekilerden menin ilk adımları İrlanda'dan yiyecek ithali olmadan sürdürülemezdi. 1 830'lara
farklı değildi. gelindiğinde İrlanda'dan yapılan ithalat beş mislinin üzerindeydi ve Britanya'nın
1 750'den önce önemli ilerlemeler gerçekleşıniş olsa da, erken endüstrileşme­ yiyecek ithalannın beşte dördünü oluşturuyordu. 1 8 1 5-1 846 arasında Britanya,
nin 1 750'den sonraki yüzyılda görülen can alıcı döneınİ boyunca İngiliz tarımının tarımsal üretiminin yaklaşık üçte biri değerinde yiyecek ithal etmişti. Endüstriyel
katkısı zayıfi:ı ve hatta belki de olumsuz bir faktördü. 1 760-1 800 arasında nüfus
artış oranının yarısı kadar artan tarımsal üretim, ekonoıninin, endüstri öncesinin
gelişmenin, Avrupa dışında yiyecek kaynakları elde edilmeye başlayıncaya kadar
sürdürülmesi için bu oran yeterliydi.
ekonoınilerini geçınİşte etkileıniş olan kapanın aynısına eninde sonunda yakala­ Avrupa'nın diğer yerlerinde durum daha kötüydü. Fransa'da nüfus 1 720- 1 790
nabileceğini akla getiriyor. 1 9. yüzyılın ilk yarısında İngiliz tarımı nüfusun ikiye arasında yaklaşık 6 milyon artmışn, fakat yerli hububat üretiminde bir arnşın ol­
katlanmasıyla başa çıkamadı. Tarımsal üretimin nüfus arnşıyla aynı hızda ilerleme­
yi başaraınamasımn etkileri, 1 8 . yüzyılın sonlarında yiyecek fiyatlarının artması
duğuna dair herhangi bir kanıt yoktur.Verimlilik oranları İngiltere'dekinden daha
düşüktü . 1 8. yüzyıl süresince hububat fiyatları ücretlerden daha hızlı artmışn ve
ve insanların diğer mallara ayırmak zorunda olduğu ıniktarı azaltmasıyla çok kısa nüfusun yaklaşık %40'ı (bazı yerlerde yaklaşık %70'i) uzun süredir kötü beslenme
bir süre içinde ortaya çıkmışn. (Nüfusun büyük bölümünün yaşadığı) tarımsal koşulları içinde yaşamaktaydı, çünkü günde 1 800 kalorinin alunda besin atıyor­
alanlarda yükselmekte olan sayılar gerçek ücretierin düşmesine, ardından da en- lardı ve bunun da çoğu düşük kaliteli hububattan sağlanıyordu. Avrupa'da koşullar
* İngilizce şalgam (ç.n.) 1 300 dolaylarında büyük nüfus bir patlaması gerçekleştiği zamanki kadar kötüydü.
MODERN EKONOMİNİN VE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 609 610 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

Fransa'da kişi başına ortalama yiyecek miktarı, Hindistan'da 20. yüzyılın sonların­ deyse 1 000 yıldan beri yapmakta olduğu bir şeydi. Ancak yine de, Henry Cort'un
da görülen seviyelere 1 825 yılından sonrasına kadar ulaşmadı. Avrupa'nın kırsal kömürle yakılan yansımalı bir tirında ham demiri demir çubuğu halinde rafine
kesimine hala büyük mülkler egemendi. 1 800'de bütün toprakların yarısının sa­ etmek üzere dövme ve haddelerne prosesini geliştirdiği 1 784' e kadar verimde
hibi hala kilise, asiller ve kentlerin anonim şirketleriydi. Fransız Devrimi sırasında önemli artışlar olmadı. Buhar makinesinin, Çinliler tarafindan geliştirilen piston­
kilise arazilerinin satılması ( 1 540'larda İngiltere'de eski manastır arazilerinin satıl­ ların ve vana tertibannın ilk kullanım esasından Thomas Newcomen'in derin
ması gibi) sadece varlıklı toprak sahiplerine veya çok zengin kiracılara yaramıştı, maden kuyularından su çıkarmak üzere l 7 1 2'de geliştirdiği buharlı tulumbaya
çünkü satış en yüksek teklifi verene yapılıyordu . Bazı yerlerde durum daha da kadar uzanan yavaş gelişimi de aynı oranda önemliydi. Bu tulumbanın sadece
kötüydü. 1 8. yüzyılın sonunda Güney İspanya'da nüfusun dörtte üçünü topraksız sınırlı oranda bir kullanım alanı vardı ve yakıt verimliliği %1 'den fazla değildi. Bu
işçiler ve aileleri oluşturuyordu . durum, piston silindirinin sıcak tutulabilmesi için kondensatörü ayıran ve çift ta­
1 800'e gelindiğinde köylüleri toprak köleliğinin farklı şekilleri vasıtasıyla do­ raflı çalışan makine yapmak için dişli sistemini iyileştiren James Watt tarafindan 1 8.
laysız olarak sömürmek yerine köylülerden aldıkları kiralada geçinenler sadece yüzyılın sonlarında düzeltildi. Bu makinelerin çoğu madenierde de kullanılıyordu
Britanya, Fransa, Çukur Ülkeler, Alpler ve Batı ve Orta Almanya'daki toprak sa­ ve yakıt verimlilikleri hala %5'in alnndaydı. Watt'ın patent süresinin 1 800'de sona

hipleriydi. Toprak köleliğinin kalıntıları Fransa'da 1 793'te ve Ftansız işgal ordu, ermesinden önce Richard Ttevithick, 10 atmosfer basınçla çalışan daha küçük ve
ları tarafindan Savoi'de (1 792) , Napoli'de (1 806) ve İspanya'da (1 808) kaldırıl­ daha etkili bir makine geliştiremedi. Yine de 19. yüzyılın ortasına kadar buharlı
dı. Prusya'da (1 848'e kadar tamamlanmamış olsa da) 1 806- 1 8 1 1 arasında büyük makineler su gücünden daha verimli değildi.
ölçüde kaldırıldı, fakat öyle bir yöntem izlenmişti ki, köylüler neredeyse hiçbir Buharlı makinelerin etki yarattığı bir alan demiryollarındaki gelişmeydi.
şekilde bundan yararlanmadılar. Babadan oğula geçen hizmetkarlık ve angarya 1 820'lerin sonlarına kadar büyük ölçüde adar tarafindan çekiliyorlardı ve maden­
kalktı, fakat toprak sahiplerinin yargı hakları ve güvenlik güçleri var olmaya de­ ler ile diğer endüstri işletmelerine özgüydüler. Önemli bir sorun, buharlı loko­
vam etti ve bunun karşılığında köylüler topraklarının bir kısmını toprak sahiple­ motifin ve taşıdıklarının yükünü kaldırabitecek demir rayların geliştirilmesiydi.
rine vermek zorunda kaldılar. 1 8 1 6 'da şartlar öylesine zorlaştırılmıştı ki, sadece Bu bir kez gerçekleştirildikten sonra demiryolları hızla gelişti ve taşıyabildikleri
kaynakların, malların ve insanların yaratnğı talep sayesinde ekonomik büyümeye
kendi pulluk koşumlarına sahip olan az sayıda köylü kendilerini esaretten kurta­
yardımcı oldu. Demir raylar demiryollarının gelişmesinde hayati bir önem taşı­
rabiliyordu . Genel olarak, buralarda çalışmak dışında şansı bulunmayan köylülerin
yor olsa da üretim süreçlerinde ve çeliğin geniş bir ölçekte kullanılmasında 1 9 .
bulunduğu geniş mülkierin ve topraksız işçilerin sayısı çoğaldı. 1 8 1 6 'dan sonra
yüzyılın ortasına kadar büyük değişimler gerçekleşmemişti. 1 857'de Henry Bes­
Baltık eyaJetlerinde bu daha büyük oranda gerçekleşmişti, çünkü sedler serbest
semer, çeliğin erimiş maden cevherine hava üflenerek saflaşnrılıp büyük ölçekli
bırakılmış ama toprak verilmemişti. Diğer yerlerde, özellikle Avusturya ve Tuna
üretildiği ve kimyasal bileşimini ayarlamanın mümkün olduğu üretim yönteminin
bölgesinde, sedlerden beklenen çalışma 1 9 . yüzyılda artmaya başlamıştı. Sedlik
patentini aldı. Bu proses Avrupa dışında yüzyıllardan beri kullanılıyor olsa da ge­
Avusturya'da 1 848'e kadar kaldırılmadı, Macaristan'da beş yıl sonra ve Rusya'da
niş bir endüstriyel ölçekte değildi. Açık potalı Siemens-Martin prosesi öncelikle
1 8 6 1 'te kaldırıldı. Sedliğin kaldırıldığı son Avrupa ülkesi 1 864'te Romanya oldu.
Avrupa kıtasında bulunan fosfor miktarı yüksek demir cevherini işlernek amacıyla
geliştirildi. Buhar gücü gemicilikte daha da erken kullanıldı. Buharla çalışan ilk
2 0 . 4 Teknoloji teknelerden biri Robert Fulton'un 1 807'de New York'ta Hudson Nehri'ndeki
[ Önceki Dönemde Teknoloji 12. 3-12. 4] Clermont'uydu. Bunu 1 8 1 1 'de Henry Beli'in Clyde Nehri üzerindeki Comet'i iz­
1 8 . yüzyılın ortası ile 1 9 . yüzyılın sonları arasındaki dönemde, Britanya ve daha ledi. On yıl içinde Avrupa'nın her yerinde görülmeye başladılar. Buharlı gemiler
sonra Batı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ekonomisini değiştirmeye 1 8 2 1 'de Manş Denizi'ni geçmişti ve 1 824'te Ren Nehri'nde, 1 83 1 'de Viyana ile
başlayan iki teknolojik ilerleme dalgası olmuştu. İlk dalga yaklaşık 1 830'a kadar Peşte arasında Tun:ı Nehri'nde çalışıyorlardı. 1 830'larda 320 beygir gücü üreten
devam etmiş ve dokuma üretiminin daha büyük ölçüde mekanikleşmesi, demir makineler yapıldı ve buharla çalışan yandan çarklı gemiler (gerçi yelkenleri de
üretiminin artması ve buharlı makinenin yavaş bir şekilde gelişmesiyle karakteri­ vardı) 1 839'a gelindiğinde 14 günde Adantik'i geçiyordu. 1840'lara gelindiğin­
ze olmuştu . Bununla birlikte tek bir icat tüm bir ekonomiyi dönüştüremezdi ve de pervaneler ve gövdeleri sacdan yapılmış gemiler kullanıma girmişti. Bunları
1 850'lerin sonlarında Brunell'in 200 m uzunluğundaki devasa Great Eastem ge­
misinde bulunan 1 600 beygir gücündeki makineler izledi.
Britanya ekonomisinin değişim hızı ve büyüme oranı 1 850'den sonraki on yıllara

Bu endüstriyel iledernelerin hiçbiri, Avrupa'nın bilimsel .becerisindeki geliş­


kadar çok yavaş oldu . Yeni dokuma makineleri çok sınırlı bir kullanım alanına
sahipti; en önemlisi demir ve çelik endüstrisinde görülen gelişmelerdi. 1 8 . yüzyılın
başlarında demiri eritmek üzere kok kömürü kullanılıyordu. Bu, Çinlilerin nere- melere dayanmıyordu. Bunları belli bazı mesleklerde ustalaşmış ve bilgilerini yeni
MODERN EKONOMiNiN VE TOPLUMUN KÖKENLERi • 611 612 • MODERN DÜNYANIN KURIJLMASI

teknikler geliştirmek ve pratik sorunları çözecek iyileştirmeler yapmak üzere kul­ yiyecek bulamazken bu kadar çok araziden vazgeçmek çoğu zaman zor oluyordu.
lanan mühendisler, işçiler ve zanaatldirlar gerçekleştiriyordu. Bilime dayalı ilk yeni Öküzlerin biraz daha az toprağa ihtiyacı vardı Bu nedenle ana koşum hayvanı ola­
.

teknoloji elektrik ve manyetiimaya ilişkindi. Michael Faraday ı 82 ı 'de ilk elektrik rak kullanılmasına devam edildi. 1 8 . yüzyılda Avrupa'da 24 milyon öküze karşılık
motorunu ve bir on yıl sonra dinarnoyu geliştirdi. Bununla birlikte, elektrikten bu sayının yarısından biraz daha fazla at bulunuyordu. Adar güç kaynağı olarak
aydınlatma, ısıtma ve güç üretenlerin yanı sıra üretim ve dağıtım sistemlerindeki endüstride de önemliydi (bu nedenle güç üretimi ölçüsü için "beygir gücü" deyimi
bir dizi icadın ardından bu yeni teknolojinin büyük bir ölçekte uygulanabilmesi­ kullanılmaktadır) ve madenlerde, bira üretiminde ve ilk dokuma makinelerinden
nin önünde birçok on yıl vardı. ı 9. yüzyılın sonlarından önce öncelikli kullanımı bazılarına güç sağlamak üzere yaygın bir şekilde kullanılıyorlardı.
telgrafin gelişmesiyle birlikte iletişimde ve (ı 85 ı 'de Britanya ile Fransa arasına dö­ Su gücü Avrasya'da MÖ/MS ayrımı civarında geliştirildi, kullanımı yavaş bir
şenen) ilk denizaltı kablosuyla olmuştu. Paris'de Gare du Nord'da* büyük ölçekli şekilde arttı ve 1 000 yıl kadar sonra onu rüzgar gücü izledi. Su gücü yüzyıllarca en­
ilk aydınlatına uygulamasının yapılması ı 875'ten önce ve Glasgow ile Frankfurt'ta düstride kullanılan gücün ana kaynağını oluşturdu ve 1 9 . yüzyılda epey bir süre bu
ilk elektrikli tramvayların çalışması 1 884'ten sonra gerçekleşti. Elektriğin tüm po­ şekilde olmaya devam etti. Bu kaynağın kullanılması yaygınlaştığı zaman dokuma
tansiyeliyle kullanılmasına ise 20. yüzyıla kadar başlanmadı. endüstrilerinin ve ilk fabrikaların birçoğu nehir boylarına kuruldu. 1 880'lere kadar
[ Geç Dönem Teknoloji 20. 10, 21. 12 ve 23. 3) buhar gücü Amerika Birleşik Devletleri'nde genellikle bir endüstrinin yalnızca ne­
hirlerden uzakta kurulması gerektiğinde kullanılıyordu. Su gücüyle mümkün olan
işletıne ölçeğine, Mohawk Nehri üzerindeki Mastodon Değirmeni'ne bakarak ka­
2 0 . 5 Enerji
rar verilebilir. Suyu 1200 beygir gücü üreten türbinlere 2,5 metrelik borularla ta­
ı 8 . yüzyılın ortasından itibaren gerçekleşen bu teknolojik değişimlerden daha da
şıyor, 3200 km uzunluğunda bir şaft düzeneğini çalıştırıyor, 16 km uzunluğundaki
önemli olan, toplumların ulaşabildiği enerji miktarı ve bunların sağlandığı kay­
kayışı çeviriyor, 70.000 iğ ve 1 500 dokuma tezgahını çalıştırarak bir günde 54.000
naklardaki radikal dönüşümdü. ı 8 . yüzyıla kadar dünya üzerindeki toplumların
metre pamuklu kumaş üretiyordu. 1 900 gibi geç bir tarihte, Nürnberg'de çalışır
hepsi önemli bir enerji yoksunluğunun sıkıntısını çekiyorlardı. Enerjinin neredeyse
durumda hala 1 80 su değirmeni bulunuyordu. Su gücünün bulunmadığı yerlerde
tamarnı insan ve hayvan gücüyle elde ediliyor ve hayvan gücü bile koşum so­
rüzgar gücü büyük bir ölçekte geliştirilebiliyordu. 16. yüzyılda hızariarı çalıştıran,
runları nedeniyle çoğu kez sınırlı oluyordu. Binlerce yıldır her toplumun teme­
derileri tabaklayan, bakır plakaları haddeleyen, ipek bükerek ibrişim yapan ve ku­
lini oluşturan, erken ölümle, yaralanınayla ve ızdırapla ödenen bedelin eşliğinde,
maş kasariayan 8000'den fazla yel değirmeni vardı .

muazzam miktarda insan işgücü ve çabasıydı. Hükümdarların ve eliderin iktidarı,


19. yüzyıla kadar ana yakıt kaynağı bütün toplunılar için odun olmuştu. Ko­
ister anıtsal yapılarda ister tarım yapılan mülklerinde çalışmak üzere olsun bu gücü
layca ternin ediliyordu (çoğu kez bedavaydı) ve kuruyken iyi yanıyordu. Sorun,
seferber edebilmeleri aracılığıyla sergileniyordu. İnsanlar hayvanlardan daha kötü
oduna evler, istihkanılar, köprü yapımı, endüstri makineleri, kaplar, gemi yapımı
besleniyorlardı ve ı 9. yüzyıla kadar çiftçiliğin ana enerji girdisini toprakları tarıma
ve daha birçok başka işte de ihtiyaç duyulmasıydı. Kömür halinde demir eritınek,
açarak, taraçalar ve sulama sistemleriyle donatarak, ekerek, ayrık odarıodan arındı­
bira üretınek, cam yapımı ve tuğla üretimi gibi endüstrilerin de ana yakıtını oluş­
rarak ve kazarak ternin ediyorlardı. 1 806 gibi geç bir tarihte tarım üzerine yazan
turuyordu. Ormanlar Güneybatı Asya'daki çok erken tarım yerleşmeleri zama­
bir Fransız, hala pulluktan vazgeçmeyi ve daha yavaş olmasına rağınen daha ucuz
nından beri tarım arazisi elde etınek için de ternizleniyordu. Orlunun kullanım
ve daha düzgün olan tarlaları· elle kazmaya geri dönmeyi savunuyordu. İnsanlar
alanının çok çeşitli olmasının anlamı, kerestenin yüzyıllar içinde giderek azalmaya
endüstriye de enerji sağlıyorlardı. ı 5 . yüzyılda teknolojik mucize olarak görülen
başlamasıydı ve bu azalma Çin'de 12. yüzyıl gibi erken bir tarihte endüstrileşmeyi
Bruges'teki dev vinç, üzerinde insanların yürüdüğü bir ayak değirmeni vasıtasıyla
sınırlamıştı. Avrupa'da ormanların önemli bir oranda yok edilmesi, MS 1 000'den
çalıştırılıyordu. 1 9 . yüzyılda Britanya'da yer alan hapishanelerde yerel endüstricilere
sonra nüfus arttığı sırada yerleşme alanının büyük bir alana yayılmasıyla birlikte
kiralanabilen bir ayak değirmeni işletiliyordu. İnsanlar her yerde eşyaları ve 4 veya
6 kişinin taşıdığı (Asya'da yaygın olan) tahtırevanlarda, 2 kişinin taşıdığı (Avrupa'da
başlamıştı. Ortalama bir küçük demir ocağı her yıl yaklaşık 1 100 dönüm orman
arazisinin yok olmasına sebep oluyordu, fakat diğer prosesler daha da yıkıcıydı. 1 7 .
yaygın olan) üstü örtülü iskemlede ve rikşadat da diğer insanları (genellikle elideri)
taşımak üzere harnallık yapıyordu. Hayvan gücü kullanımında karşılaşılan temel kı­
yüzyılın ortasında Rusya'daki potas üretiminde yıllık toplam 3 milyon ton odun
kullanılıyordu ve 1 200'ün üzerinde tuz işletınesi bulunan Kama bölgesinde bütün
sıdama, koşum sorunları dışında, gerek duyulan yem rniktarıydı; bir atın ı 7 veya 22
dönüme ihtiya.cı vardı ve tarımdaki sınırlı verimlilik nedeniyle insanlar yeterince
ormanlar kesilmişti. Kazanları yakmak için 321 kın'nin üzerinde bir uzaklıktan
odun getirmek gerekiyordu.

Kuzey İstasyonu (ç.ıı.)


Kereste yokluğu, Avrupa'da ilk defa gemi yapımı gibi uzmanlaşmış alanlarda
iki tekerlekli hafif ve bir ya da bir iki kişi tarafindan çekilen Japon faytonu (ç.n.)
*
t
fark edildi. 1 6 . yüzyılın başlarında Venedik kerestesiz kalmış ve Dalmaçya sahilinde
MODERN EKONOMiNiNVE TOPLUMUN KÖKENLERi • 613 614 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

yer alan sömürgelerinden kereste ve çoğu kez yapımı bitmiş gemi tekneleri ithal lay eritmek için kullanılıyordu. 1 8 . yüzyılda uyarlandığı son büyük endüstri faaliyeti
etmeye mecbur olmuştu. Portekiz de kerestesiz kalmıştı ve Bahai ile Goa'da ya­ demiri eritmek olmuştu.
pılan, Brezilya ve Hindistan'ın sert keresteli ağaçlarından üretilen gemilere güve­ Kömürün zaman içinde yakıt olarak benimsenmesi sadece bir enerji kaynağı­
niyordu. 1 5 80'lerde İspanya Kralı II. Felibe, İngiltere ve Hollanda'ya karşı yelken nın yerini diğerinin alması değil, insan toplumlarına uygun enerji türünde temel
açacak arınadayı inşa ederken Polonya'dan kereste ithal etmek zorunda kalmıştı. bir değişiklikti. Kömürün kullanılmasına kadar bir tek yenilenebilir enerji kay­
İngiltere'de bu eksiklik ilk defa 1 7 . yüzyılın ortasında fark edildi. İskandinavya nakları kullanılıyordu: İnsan, hayvan, su, rüzgar ve kereste. (Gerçi bu sonuncusu
ile Baltık bölgesinden ve Amerika'da New Hampshire ve daha sonra Maine'de genellikle yenilenemeyecek şekilde kullanılmaktaydı.) İnsanlar artık ilk defa yerin
yer alan sömürgelerden gelecek ithaladara güveome zorunluluğu doğdu. (1 756'da altında bulunan muazzam ama sonuçta yenilenerneyen fosil yakıt kaynaklarına gün
Britanya, Rusya'dan her yıl 600.000 ağaç ihraç etme hakkını satın aldı.) 1 696 gibi geçtikçe bağımlı hale gelmeye başladılar. Odun fıyatları artmaya devam ettikçe
erken bir tarihte, kraliyet donanmasının savaş gemileri Britanya'daki kereste yok­ daha derinlere inen kömür madenieri kar getirebilir ve verimlilikleri artmaya baş­
luğu nedeniyle New Hampshire'da inşa ediliyordu. Gemi inşa edecek kerestenin layan buhar tulumbaları kullarulmaya başlayınca da işletilebilir olmaya başladılar. İlk
bulunmaması, Avrupa'nın tümünü etkileyen önemli bir enerji krizinin sadece bir endüstriler çoğunlukla su gücüne dayanmış olsa da, 1 9 . yüzyılda Avrupa'daki en­
işaretiydi.Yerel odun ve kömür kaynakları yok edilmekteydi; çok uzaklardan geti­ düstrileşmenin belirleyici özelliği artmakta olan kömür kullanımıydı. Kömür üre­
' timindeki artış şaşırtıcıydı. Dünyadaki üretim 1 800'de 1 5 milyon ton civarındaydı, '
rilmeleri, kötü durumdaki ulaşım ve yol açacağı maliyet nedeniyle mümkün de-
ğildi. Slovakya'daki demir dökümhaneleri 1 5 60 gibi erken bir tarihte kömür des­ 1 860'a gelindiğinde 1 3 2 milyon tona ulaşmıştı ve 1 9 . yüzyılın soı;ıunda 700 milyon
teği yok olmaya başlayınca üretimi kısmak zorunda kaldı. 30 yıl sonra, Fransa' nın tonun biraz üzerindeydi (46 katına ulaşan bir artış) . (Bu yüzyıl içinde endüstri
güneyinde bulunan firıncılar kent çevresinde ağaç kalmadığı için fİrınlarını ısıt­ teknolojik bakımdan yine de fazla değişmeyip, zor ve olağanüstü tehlikeli şartlar
mak amacıyla çalıları kesrnekten başka çare bulamadılar. 1720'lerde Polonya'da altında neredeyse tamamen insan gücüne bağlı olmaya devam etti.) 1 9 . yüzyılın son
Wieliczka'da bulunan tuz buharlaştırma tesisleri çevredeki tüm ağaçlar tüketilmiş 2 yılında dünya tüm 1 8 . yüzyılın boyunca kullanmış olduğundan daha fazla kömür
olduğu için kapatılmak zorunda kalındı. 1 7 1 7 'de Galler ülkesinde yeni inşa edil­ tüketmişti. Kömür, ihmal edilebilir bir katkı maddesi olmaktan çıkarak, dünya­
miş bir demir firını, yeterli odun kömürü stoku toplanana kadar 4 yıl üretime nın çok büyük bir oranda yaygın hale gelmiş enerji tüketim miktarının yaklaşık
geçemedi ve ondan sonra bile tekrar kapatmak zorunda kalınıncaya kadar 36 hafta %90'ının açıklaması haline gelmişti.Yeni enerji tüketimi ve endüstrileşme oranları,
çalışacak kadar yakıtı vardı. Britanya'nın birçok yerinde maden eritmek üzere odun kullanımıyla sürdürülebilir olamazdı. 1 900'daki dünya kömür tüketimi, her
hava basıncıyla çalışan ocaklar birkaç yılda bir ancak kısa sürelerle çalışabiliyordu. yıl Britanya'nın üç misli büyüklüğünde bir ormanın yok edilip nakledilmesine
Artmakta olan enerji yokluğuna çare olarak niteliksiz bir yakıt olarak görülen eşdeğer bir orandaydı. Dünya üzerinde bu ölçekte bir üretimi uzun zaman sürdür­
kömüre* geçiş yapıldı. 1 63 1 yılı Stow� Annalst yorumuna göre, odun fiyadarı yük­ meye yeterli olacak kadar orman bulunmuyordu ve dünyanın her yerine bu denli
selince İngiltere'de önce fakirler daha sonra da zenginler bile kömür kullanmak büyük miktarda odunu naklediyor olmanın yaratabileceği sorunlar muhtemelen
zorunda kalmışlardı: "Tüm kraliyet boyunca o kadar büyük bir odun kıdığı var ki . . . aşılamazdı.
insanlar saygıdeğer kişilerin odalarında bile deniz kömürü:t: veya maden kömürü Kömürün 1 9 . yüzyılda yarattığı etki her yerde görülebiliyordu . Sadece demir­
yakmak zorundalar." 1 550'de İngiltere'deki kömür üretimi 2 1 0.000 ton civarınday­ yollarının itici gücünü sağlamıyor, kargo seferlerinin ana kaynaklarından birini de
dı, ama 1 630'a gelindiğinde 1 ,5 milyon tona çıkınıştı. 1700'e gelindiğinde Londra, oluşturuyordu. 1 9 . yüzyıla kadar ya insan ya da rüzgar gücüne bağlı olan dünya
Newcasde'dan deniz yoluyla gelen yilda 550.000 tondan fazla kömüre muhtaçtı. gemiciliğinde dönüşüm yaratmıştı. 1 83 1 'de sadece 32.000 ton olan buhar gücüne
(Bu, 1 5 50'den itibaren 15 katına ulaşmış bir artıştı.) İnsanlar odunu tercih edebilİ­ dayalı gemiciliğin dünyadaki toplam miktarı, 1 870'lerin ortasında 3 milyon tonun
yor olsa da mevcut ocak ve sobalarda kömür yakabiliyorlardı ve demircilik, bira ve üzerine çıkmıştı. Artan kömür tüketiminin öneriili bir yan ürünü, doğal olmayan
sabun yapımı gibi bazı endüstriler yeni yakıta kolayca geçebilmişlerdi. Ancak kö­ ilk aydınlatma kaynağını sağlayan atık gazların kullanılması oldu. 1 9 . yüzyıla kadar
mürün içindeki saflığını bozan maddeler yeni prnsesler geliştiritene kadar çoğu en­ insanlar evlerinde hayvan yağından yapılmış mumlar kullanıyorlardı (ispermeçet
düstride kullanılmasına imkan vermiyordu. Kömür 1610'dan sonra cam üretiminde balinasının yağından yapılan berbat kokmayan mumları sadece zenginler kullana­
ve bir 10 yıl sonra tuğla yapımında kullanıldı. 1640'lara gelindiğinde kok kömürü biliyordu) ve Londra'da birkaç sokak balina yağı lambalarıyla aydınlatılsa da, kent­
bira yapmak üzere çirnlenmiş arpayı kurutmak ve 14 yıl sonra kurşun, bakır ve ka- lerin büyük bir bölümü geceleri karanlık oluyordu. (Kömürden elde edilen) kent
gazı ilk defa 1 807'de bir fabrikayı aydınlatmak amacıyla kullanıldı ve Londra'da
* Artık söz konusu edilen maden kömürüdür (ç.n.)
ilk semtler 1 8 1 4- 1 8 1 6'da yeraltına döşenmiş ana borular aracılığıyla merkezi bir
t StowYıllıkları (ç.n.)
:j: Eskiden Newcastle'dan Londra'ya deniz yoluyla taşınan kömüre verilen ad (ç.n.) üretim alanından sağlanan gazla aydınlatıldı. 1 823'e gelindiğinde 52 kentte gaz-
MODERN EKONOMİNİNVE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 615 616 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

la aydınlatma sistemleri kurulmuş ve bu sistem kısa bir süre içinde Boston'da, mini tarım işleriyle birlikte götürüyorlardı. 1 8 . yüzyıldaki pek çok gelişmenin bu
(Britanya'dan gelen kömürü kullanan) New York'ta ve Berlin'de benirnsenmişti. üretim sistemine ayak uydurmuş olması şaşırtıcı değildir. İlk uzun konçlu çorap
Yüzyılın seyri boyunca zaman içinde, gazın evlerde aydınlatma ve yemek pişirme tezgahı köylülerin kulübelerine sığacak şekilde tasarlanrnıştı ve Kay'ın 1 733'teki
amacıyla kullanılması en azından yüksek tesisat masraflarını karşılayabilenler için hızlı mekiği el dokuma tezgahlarının verimliliğini artırmak üzere düşünülmüştü.
yaygınlaşmıştı. Genellikle pamuklu dokuma fabrikası makinelerinin ilk örnekleri olarak görülen
makinelerin hepsi başlangıçta evlerinde çalışanların yaşama mekanlarına yerleş­
tirilmişti: Hargreaves'in pamuk eğirme makinesi (1 764) , Arkwright'ın hareli ipek
2 0 . 6 Britanya D eneyimi kumaş tezgahı ( 1 769) ve Crompton'un iplik eğirme ve hükme makinesi (1 779) .
Britanya endüstrileşen ilk ülkeydi. Yaklaşık 1750'den sonraki aşağı yukarı 1 00 yıl Gelişen ilk fabrikalar çoğunlukla, ev tipi makineler kullanan işçilerin bir araya ge­
içinde gerçekleşenler, genellikle "endüstri devrimi" olarak anlatılır. Bu ifade ilk tirilmesinden daha fazlası değildi; fabrika sahiplerinin kazancı daha fazla çalışma
defa 1 884'te, bir tarihçi değil sosyal reformcu olan, Arnold Toynbee tarafindan kul­ disiplini dayatabilmelerinden kaynaklanıyordu. El üretimi, fabrika üretiminin yanı
lanılmıştı. Bu, o tarihteki Britanya'yla yok edilemeyecek kadar ilişkilendirilmiş olsa sıra onyıllarca devam etti. Pamuklu dokuma endüstrisinde, el tezgahları teknik so­
da, ciddi ölçüde yanlış bir tanımdır. Yeni teknolojiler insanlık tarihinin uzun bir runlar içerdiği ve fabrika sahipleri ile tüccarlar risklerini yaymak ve dokumacılıkta
dönemi kapsamında geliştirilmişti ve 1750'den sonraki 1 00 yıl içinde kullanılmaya ucuz İşgücünü sömürmek istedikleri için fabrikalarda, el tezgahlarında yapılan do­
başlanmış olan yeni teknolojilerin çoğu daha eski birçok icadın üstüne inşa edil­ kumacılıkla buhar gücüyle çalışan iplik eğirme makineleri birarada bulunuyorlardı.
mişti. 1 8 . yüzyılın sonları ve 1 9 . yüzyılın başlarında görülen teknolojik değişimin Dokuma makinesi 1787'de icat edilmiş olsa da, 1 820'lerin ortasına kadar büyük
toplam miktarının bir benzeri muhtemelen görülmemiş olsa da, bu değişimler 1 9 . bir ölçekte yer alan pamuklu el dokuma tezgahlarının yerini almaya başlamaınıştı
yüzyılın sonları ve 2 0 . yüzyılda hız kazanmaya devam eden değişimin bir parçası ve 1 830'lara kadar yünlü dokuma endüstrisinde önemli bir yer edinmemişti. Bu
olarak çok daha temel teknolojik gelişmelere yol açan, daha uzun bir sürecin bir yüzden fabrikalar büyümedi. 1 800- 1 835 arasında Yorkshire'daki dokuma fabrika­
parçası olarak görülmüş olmalıydı. Dokuma üretimi gibi az sayıdaki endüstri sek­ larının sayısı üçe katlanarak 600'ün üzerine çıkmış olmasına rağmen çoğu sadece
töründe birkaç on yıl içinde meydana gelen değişimlere yoğunlaşmış olmak da, bir avuç işçi çalıştırıyordu (ortalama işçi sayısı 50'den azdı) ve işler çoğu kez küçük
radikal bir şekilde farklı insan toplumları yaratmak üzere olan diğer temel deği­ birimlere havale ediliyordu. 1 85 1 'e gelindiğinde bile 200'den fazla işçiyi dokuma
şimierin -eneıji kaynaklarının değişmesi, eneıjiye giderek daha fazla ulaşılabilirlik, fabrikalarının sadece % 10'u çalıştırıyordu. 1 840'larda pamuklu dokuma endüstrisi
kendeşme, hizmet endüstrilerinin gelişmesi, endüstriyel işgücünün büyümesi ve Britanya'nın endüstri üretiminin hala sadece onda birini oluşturuyor ve tarım dışı
devletin değişen rolü- önemini azaltına eğilimi içerir. Son zamanlarda yapılan ta­ işgücünün %5'inden daha azını istihdam ediyordu.
rihi araştırmalar, "endüstri devrimi" olarak adlandırılan süre boyunca Britanya'daki Bu kısıtlamalara rağmen pamuklu dokuma endüstri 1 760- 1 830 arasında Bri­
genel büyüme hızının aslında çok yavaş olduğunu ve birçok ekonomi sektörünün tanya'daki tüm verimlilik artışının yarısını oluşturuyordu. Ancak bu, sıradışı bir
nerdeyse hiç değişmediğini göstermektedir. 1 760- 1 800 arasında Britanya ekono­ büyüme olarak kaldı; çok geleneksel bir endüstriyel yapının içinde konumlanmış
misi bir yılda yaklaşık %1 büyümüş ve 1 820'lere kadar büyüme hızı yılda %2'ye kısmen modern bir endüstriydi. Kağıt üretimi, sabun ve mum yapımı gibi diğer
yükselmemişti. 1 830'lardan ve birkaç yıllığına 1 840'lardan önce görülmemiş olan endüstriler 1 9 . yüzyılın başlarında fabrika üretimine geçmeye başladı, fakat çok
yılda yaklaşık %3'lük büyüme hızı da büyük ölçüde demiryolu yatırımlarının ve yavaş büyüdüler. Çoğu endüstri işçisi hala, bir yığın küçük ilerlemenin birikme­
gelişmesinin sonucuydu. Büyüme hızı yaklaşık 1 850'den sonra tekrar düştü. Bu ye devam etmesinden ayrı olarak az sayıda değişimin görüldüğü düşük tekno­
yavaş büyümenin anlamı, hızlı bir şekilde artmaya devam eden nüfus nedeniyle kişi lojili endüstrilerde çalışıyordu. Midlands'te giderek artan metal endüstrisi talebi
başına düşen ortalama zenginliğin yaklaşık 1 830'dan sonrasına kadar neredeyse hiç nispeten ustalaşrnış zanaatkarlardan oluşan bir işgücü çalıştıran çok sayıda küçük
büyümemiş olmasıydı. atölyenin ortaya çıkmasına neden oldu. Dokuma endüstrisindeki değişimler muh­
"Endüstri devrimi"ne dair klasik anlatımlarda dokuma endüstrisinin rolüne, temelen Britanya endüstrisi kapsamında görülen en önemli değişme bile değildi.
yeni makinelerin icat edilmesine ve fabrikaların gelişmesine büyük vurgu yapılır. (Neredeyse hiçbir teknik ilerlemenin görülmediği) Kömür üretiminin artması,
Tüm bu faktörleri göz önünde tutmak gerekir. 1 8 . yüzyılın başlarında Britanya'daki demir ve daha sonra çelik üretimi, mühendislik endüstrilerinin gelişmesi ve yak­
dokuma üretimi (Avrasya'nın geri kalan kısmında olduğu gibi) büyük ölçüde kırsal laşık 1 830'dan sonra demiryollarının gelişmesi uzun vadede çok daha önemliydi.
bir olguydu. Köylüler çoğu kez tavanarasında bir makine bulundurarak, bir tüc­ Örneğin 1 800'de Britanya'da 200.000 ton demir üretilmişti ve ortalama fiyatı
carın hammaddesini temin etmiş olduğu bitmiş ürünü almasını bekleyerek, parça ton başına 6,30 sterlindi. 1 870'te 5 . 500 . 000 ton üretilmişti ve ortalama fiyatı ton
başı çalışarak ve çalışma hızını büyük ölçüde kendileri belirleyerek dokuma üreti- başına 2,60 sterline düşmüştü.
MODERN EKONOMİNİNVE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 617 6 18 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

B u karmaşık ekonomideki gelişme çok düzensizdi. Bazı sektörler çok dina­ hiç şüphe yoktur. Söz konusu alanlar Amerika kıtasının kaynaklarının (özellikle
mikti, bazıları ise duraklıyor veya geriliyordu (1 600'de İngiltere'de hava basıncıyla altın ve gümüş) yağmalanması,Afrika'ya yönelik malların üretimi, köle ticaretinden
çalışan tirıniarın yarısı Kent'te yer alan Weald'te bulunuyordu, fakat bu endüstri sağlanan dolaysız karlar ve hepsinden daha önemlisi Amerika kıtasında yer alan
1 9 . yüzyılın ortasına gelindiğinde büyük ölçüde ortadan kalkmıştı.) Ülke içindeki plantasyanlarındaki kölelerin işgücü sayesinde yaratılan zenginliktir. 1 8 . yüzyılın
ulaşım ağları en azından 1 9 . yüzyılın ortasına kadar hala azgelişmiş durumdaydı ikinci yarısına gelindiğinde,Adantik ekonomisindeki egemen güç Britanya olmuş­
ve birçok ürüne, özellikle de işgücü ve sermayeye yönelik neredeyse hiç ulusal tu. Bu etkeiılerin Britanya'nın endüstrileşmesinde önemli rol oynadığı düşüncesini
,.
pazar bulunmuyor, bu yüzden ücret oranları ülkenin her yerinde önemli ölçüde ilk kez Capitalism and Slavery adlı kitabında Karayipli tarihçi Eric Williams ortaya

değişiyordu. Londra Borsası 1 802'de açılmış olmakla birlikte, bölgesel sermaye attı. 50 yıldan daha uzun bir süre önce yayınlandığı sırada tezleri, her zaman iyi
piyasaları 1 840'lardan önce Londra'yla fazla bağlantılı değildi. Bununla birlikte, sebeplere dayanmadan, reddedilmişti. (Bu itirazların birçoğu, Britanya'nın geçmişi
üzerine yaptığı eleştirileri kabullenememekle ilişkiliydi.) Son birkaç on yıl içinde
bölgesel uzmaniaşma gelişmişti. Pamuklu dokuma endüstrisi Güney Lancashire'da
yapılan tarihi çalışmalar, tezinin, bazı değişikliklerle, çok övgüye değer olduğunu
ve yünlü üretimi West Yorkshire'da yoğunlaşma eğilimi gösteriyordu . Midlands
göstermiştir.
metal ve hırdavat üzerine yoğunlaşmıştı, fakat kömür madenierinin bulunduğu
Atlantik ekonomisinin endüstrileşmede ve özellikle kölelikte üstlendiği rolün ,
yerler giderek demir ve çelik üretimi ve gemi yapımı gibi ağır endüstri alanlarını '
açıklamaları 3 kilit alanda yoğunlaşır: Üretilen karlar ve sermaye, Britanya'nın en­
belirlemeye başlamıştı.
düstriyel ürünlerine yönelik sağladığı pazar ve Britanya endüstrisine hammadde
Britanya'daki endüstrileşme süreci, 1 9 . yüzyılın ortasına gelindiği zaman bile
sağlanması. Kölelik çevresinde oluşturulan Adantik ticaretinin Britanya açısından
henüz başlamıştı. 1 8 5 1 'de yapılan nüfus sayımı değişim sürecinin ne kadar yavaş
muazzam ölçülerde karlı olduğu şüphesiz. Doğrudan köle ticaretinden elde edilen
olduğunu gösterir. Nüfus sayımında kaydedilen en büyük iki işkolu tarım ve ev
yıllık ortalama kar oranı yaklaşık % 1 0 'du. (Bu oran 1 790'larda daha da yükselmiş­
hizmetiydi. (Aslında tarımsal istihdam zirvesine ulaşmıştı.) İnşaat işlerinde çalışan
ti.) Adantik köle ekonomisinin yıllık toplam karı yaklaşık 4 milyon sterline ula­
işçilerin sayısı pamuklu üretimindekilerden çoktu. Kömür çıkaran madencilerden
şıyordu. Bu rakamı dikkate alırken, İngiliz toprak sahiplerinin İrlanda'da yer alan
çok, ayakkabı ustası ve demir ve çelik endüstrisinde çalışanlardan çok, demirci var­
mülklerinden kazandığının beş katı, Doğu Hindistan Kumpanyası'nın karının on
dı. Yine de Britanya öncelikli olarak endüstrileşen ilk ülke olduğu için dünyadaki
katı olduğunu düşünmek gerekir. Gerçi bu paranın hepsi Britanya endüstrisi ve­
konumu değişmişti. Dünya endüstri üretimindeki payı 1 760'ta yaklaşık %2 iken
ya kanallar gibi ekonomik altyapı yatırımları için kullanılmıyordu; tüketim veya
1 830'da %1 0'a çıkmış ve 1 860'ta %20'lik bir zirve yapmıştı . Dünya üzerindeki
tarlaları olan malikanelerin satın alınması için (gerçi bu da bir tür yatırımdı) çok
demirin yarısından fazlasını üretiyor, kullanılan kömürün yarısından yararlamyar harcama yapılıyordu. Yine de 1 8 . yüzyıl boyunca kanallara, yollara, doklara, ma­
ve üretmiş olduğu ham pamuğa yakın bir miktarı tüketiyordu. Dünya ticaretinin denlere, tarımsal drenaja ve endüstrileşmeyi amaçlayan ekonomiye yönelik diğer
beşte birini ve mamul mallar ticaretinin beşte ikisini kontrol ediyordu. ilerleme türlerine çok yatırım yapılmıştı. 1 8 . yüzyılın ortasında kölelik sistemin­
den elde edilen toplam kar, Britanya ekonomisindeki sermaye oluşumunun top­
2 0 . 7 Neden Britanya ? lamına eşitti. Bu nedenle Britanya'da ulaşılabilecek kaynaklarda önemli bir artış
Britanya'daki endüstrileşmenin hem liberal hem de Marksist tarihçiler tarafindan sağlıyordu . Toplam karların sadece üçte biri ya da , dörtte biriyle bile endüstriye
üretilen ilk açıklamaları iç faktörleri vurgulamıştır. Yaygın bir düşünce, yaklaşık yatırım yapılmış olsa, bu yatırım kaynaklarda hayati önemde bir ek artış sağlamış
olurdu. Bu tür bir etki yaratmış olmaları iki nedenle olasıdır: Yatırımın zamanla­
1 650'den sonraki dönemde ticarileşmiş bir tarımın gelişmesirıin, her biri endüst­
ması ve bölgesel özellikleri. Britanya ekonomisine yatırım yapılan kilit dönem,
rileşmeye yol açmış olan teknolojik ilerlemelere, artmakta olan kendeşmeye ve
Britanya'nın ulusal zenginliğiyle karşılaştırıldığında neredeyse iki katına ulaşmış
biriken bir zenginlik ve çağalmakta olan bir nüfus sayesinde yaratılmış nitelikli
olduğu 1 760'lar ile 1 790'lar arasıdır. Bu dönem, Adantik ekonomisinde hem köle
bir gelişen ülke ekonomisine, giderek büyüyen tarımsal verimlilik döngüsüne yol
ticaretinden hem de plantasyonlardan elde edilen karların üçe kadanmış olduğu
açtığıdır. Diğer bir yandan, herhangi bir endüstri öncesi toplumun yeterli serma­
sırada en büyük patlamanın yaşandığı döneme denk gelir. İngiliz pamuldu üreti­
yeyi yaratıp yaratamayacağına ve endüstrileşmeyi sağlamak için gerekli özel bir
mine yönelik en önemli pazar, Afrika ve Amerika kıtasıydı ve bu ticaret öncelikli
ekonomik ve sosyal güçler dengesini (on yıllar içinde) salt kendi kaynaklarıyla
olarak köle ticaretinin önemli limanı Liverpool üzerinden yürütülüyordu. Ulusal
kurup kurarnayacağına ilişkin temel belirsizlikler zorunlu olarak varlığım sürdür­
pazarların özellikle de sermayeyi artırmaya ve yatırım bulmaya yönelik olanların
mektedir. Dış etkenierin -Avrupa'mn ve özellikle Britanya'mn Adantik ekonomisi
gelişmemiş olduğu bir tarihte Lancashire'da bulunan yerel ağlar çok önem taşıyor-
içindeki özel konumunun [17. 1-1 7. 9)- önemli bir rol oynamış olması daha akla
yakındır. Avrupa'mn bu alanlardan çok önemli miktarlarda zenginlik elde ettiğine * Kapitalizm ve Kölelik (ç.n.)
MODERN EKONOMİNİN VE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 619 620 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

du. Köle ticaretindeki tüccarlar ile yerel pamuklu üreticileri arasındaki çok yakın elde edilmesine ve önemli oranda zorunlu işgücü sayesinde en az düzeyde tutulan
ilişkiler, köle ticaretinden elde edilen karların büyümekte olan ekonominin kilit üretim maliyetlerine olanak yaranyordu . Amerika Birleşik Devletleri 1 790'da tam
endüstrilerinden birine yatırılması için dolaysız bir bağlantı sağlıyordu. olarak 680 ton pamuk üretmişti. 1 79 1 'de Eli Whitney'in çırçır makinesini icat
Köle düzeninden elde edilen karlada endüstriye yapılan yatırım arasındaki etmesi ham pamuğun işlenmesinde ilerleme sağladı ve 1 800'de 1 5 bin ton olan
bağlantıları detaylı bir şekilde izlemek zordur, fakat ikisi arasında doğrudan bir üretim 1 820'ye gelindiğinde 73 bin ton ulaştı. Bu dönemde ham pamuğun fiya­
bağlantı olası görünüyor. Bununla birlikte, Britanya endüstrisine yönelik bir pazar n üçte iki oranında düşmüştü. Kölelerin çalışnrıldığı Amerika'daki plantasyonlar
sağlayan köle düzenine dayalı Atlantik ekonomisinin yöntemi tartışma kabul et­ 1 820'lerde Britanya'nın ham pamuk ithalannın dörtte üçünü sağlıyor ve bu ne­
mez. İngiliz pamuklu dokuma endüstrisi, 1 8 . yüzyılın başlarında Doğu Hindistan denle Britanya endüstrisinde elde edilen başarının temelini oluşturuyordu . Pamuk
Kumpanyası'nın getirdiği yüksek kaliteli Hint mallarının yarattığı rekabet koru­ üretimi Alabama, Mississippi ve Teksas gibi yeni alanlarda batıya doğru yayılınca,
yucu kanunlarla hertaraf edildiği zaman gelişmeye başlamıştı. Bununla birlikte, Amerikan üretimi dünya üretiminin üçte ikisini oluşturduğu ve Britanya'nın ham
Britanya ekonomisinin yavaş büyümesi ve değişmeyen Avrupa ihracatı seviyesi pamuk ithalatının yaklaşık %90'ını sağladığı sırada 1 860'ta 1 milyon ton ulaşmış­
nedeniyle üretim duraklamıştı. Pamuklu ihracaclarına yönelik büyük bir fırsat ya­ n. Amerika Birleşik Devletleri'nin güneyindeki köle ekonomisi ile Britanya'daki
ratan, Afrika ve Amerika kıtası olmuştu. Atlantik köle ekonomisinin önemli bir makineleşmiş pamuklu endüstrisi ayrılmaz bir şekilde birbirlerine bağlıydı.
özelliği malların köle satın almak amacıyla Afrika'da satılması ve Amerika kıtasın�
daki köle işçilere kumaş ve mal sağlanmasıydı. 1 770'lere gelindiğinde bu bölgelere
yapılan ihracat yüzyıl başından itibaren yedi kat artmış, tüm Avrupa'ya yapılan 2 0 . 8 Avrupa Deneyimi
ihracat kadar büyümüş ve Asya'ya yapılan ihracatın altı katından daha fazla olmuş­ Endüstrileşme diğer her ülkenin, özellikle de Batı Avrupa'da yer alan ülkelerin,
tu. 1 790'lara gelindiğinde pamuklu malların ihracatı bir yılda %17'nin üzerine taklit etmiş olduğu Britanya esaslı bir olgu değildi. Dünya tarihi perspektifinden
çıkmaya başlamış, ihracat toplam talep artışının . beşte dördünü oluşturmuştu. En bakıldığında, endüstrileşme ilk başta Ban Avrupa'daki bölgesel bir olgu olarak
çok büyümüş olan pazarlar Afrika, Brezilya ve Küba'ydı ve ihraç edilen İngi­ görülebilir ancak, sadece biraz daha geniş bir zaman ölçeğinde, küresel ölçekliydi;
liz malı ekose desenli pamukluların %98'i ya Mrika'ya ya da Amerika kıtasıdaki 1 860'larda Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Japonya'da gerçekleşmeye başla­
plantasyonlara gidiyordu. Endüstrilerin tamamı dikkate alındığında bu tablo fazla mışn. 20. yüzyılda giderek daha fazla sayıda toplum benzer bir dönüşümü gerçek­
değişmez. İhracat 1 8 . yüzyıl ekonomisinin en dinamik parçasıydı ve yeni maki­ leştirdi. Bu ekonomilerio hiçbirinde mesele, Britanya'nın "taklit" edilmesi değildi;
nelere yatırım yapılabilmesini değerli kılan talebin kilit öğesini oluşturuyordu. bu doğal olarak olası değildi. Britanya'nın sahip olduğu çok sayıda özel etkenin
1 700-1 770 arasında endüstri ihracatları %1 50'nin üzerinde artış gösterdi, ancak anlamı (özellikle kömüre kolay ulaşım ve Atiantik ekonomisinden elde edilen
Britanya pazarı sadece % 1 4 oranında büyüdü. 1 700'deki toplam ihracatın % 1 5 'i zenginlik) , sadece birkaç on yıl önce olsa da, daha önce endüstrileşmiş olmasıy­
Atlantik yöresine yapılmışken, bu oran 1 770' e gelindiğinde %70'in üzerine çık­ dı. Pamuklu endüstrisi Britanya'da Avrupa'nın diğer yerlerindekinden her zaman
mıştı. Amerika ve Afrika ticareti, çivi ihracatının %80'den fazlasını ve sadece biraz daha önemliydi. ( 1 9 1 0 gibi geç bir tarihte bile Britanya haHi Almanya, Fransa ve
daha azı işlenmiş demiri içeriyordu. Bu nedenle Atlantik köle ekonomisi Britanya İtalya'nın toplamda tükettiklerinden daha fazla ham pamuk tüketiyordu .) Diğer
ekonomisinin kilit bir parçası olmuştu ve rekabetle Britanya'nın çok az ve şüp­ alanlarda, özellikle yaklaşık 1 860'tan sonra gelişen kimya sektöründe, Britanya
hesiz Asya'nın oldukça rekabetçi pazarlarındakinden çok daha az, karşı karşıya Avrupa'nın geri kalan kısmından, özellikle de Almanya'dan, her zaman geride
kalan bir ekonorniydi; ihracata yönelik büyük bir pazar oluşturuyordu ve Afrika'da olmuştu. Her bir ekonomi her yerde kendi dinamiklerine göre ve ulaşılabildiği
kölelere yönelik demir ve pamuklu malların ticareti ya da Amerika kıtasındaki kö­ doğal kaynaklar ile kendi başarılı endüstrilerine bağımlı kendi endüstrileşme yön­
lelerin giydiği kumaşların ve plantasyonlarda kullanılan aletlerin ticaretine uygun temiyle gelişiyordu.Yeni teknolojiler bunları başlatan ülkeye kısa süreli bir avantaj
olan en dinamik pazardı. sağlıyor, fakat Avrasya tarihi boyunca her zaman olduğu gibi çok kısa bir süre
Üçüncü alanda, Britanya'nın köle ekonomisiyle bağlantı, gelişmekte olan içinde yayılıyordu. Yayılma, aynı zamanda daha geç endüstrileşen ülkelerin en son
endüstrisine ham pamuk sağlanması, dolaysız ve büyük bir ölçekteydi. Pamuklu teknolojiye anında sahip olmasına da imkan sağlıyordu . Bunun anlamı , birkaç on
üretirnindeki muazzam büyüme pamuk sağlanmasında benzer bir artış olmadan yıl için yerine yenisinin kanacağı daha az eski model fabrika ve makineye sahip
gerçekleşemezdi. Bu büyüme, Britanya'nın pamuklu malları yüksek kaliteli Hint olmaları ve başlangıçta çok daha hızlı bir büyüme hamlesi gerçekleştirmeleriydi.
mallarıyla rekabet ederneyeceği için özellikle önemliydi; sağladıkları avantajlar, Avrupa'da (ve dolayısıyla dünyada) endüstrileşen ikinci ülke Belçika'ydı. Bri­
kabul edilebilir bir kaliteden fazlasına sahip olmasalar da ucuz ve bol miktarda bu­ tanya gibi bu alan da (Belçika 1 830'a kadar bağımsız bir ülke değildi) 1 8 . yüzyılda
lunmalarıydı. Atlantik ekonomisi Amerika kıtasında neredeyse sınırsız toprakların endüstrileşmeye başlamışn. Liege yakınlarında bulunan bir kömür madeni 1 720'de,
MODERN EKONOMİNİN VE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 621 622 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

Britanya'da ilk kez kullanılmasından sadece 10 yıl sonra buharlı bir Newcomen sonuna gelindiğinde dünya üzerindeki ikinci en büyük organik kimya endüstrisi­
tulumbasını kullanmaktaydı. Kömür endüstrisi, özellikle Limburg bölgesinde ol­ nin de sahibi olmuştu. Endüstrileşme Avrupa'nın diğer yerlerinde büyük oranda
mak üzere, Belçika endüstrisinin temelini oluşturuyordu. 1 790'lardan itibaren İn­ bölgesel bir olgu olma eğilimi gösteriyordu. Ekonomik büyüme ve endüstriyel
giliz makineleri kullanılarak eğirilen pamuk ipliği yaygınlaşmış ve 1 9 . yüzyılın gelişme Avusturya-Macaristan'da iki alanda -(endüstri üretiminin neredeyse üçte
başlarında Avrupa pazarının çoğunu ele geçirmiş olsa da ağır endüstri, özellikle ikisini sağlayan) Bohemya ve Moravya- ve (geri kalan üçte birini sağlayan) Orta
de metaluıji endüstrisi, erken dönem endüstri üretiminin Britanya'ya göre çok Avusturya'da toplanmıştı. Diğer alanlarda ulaşım koşulları zordu ve tarım hala
daha büyük bir paydasını oluşturuyordu . Britanya'ya göre bile çok küçük bir ülke egemen durumdaydı. İtalya'nın kuzeybatısı görece endüstrileşmişti (en azından
olan Belçika büyük bir oranda endüstrileşmeye başlamıştı. Almanya'da, özellikle Fransa ve Avusturya açısından tipik olan seviyelerdeydi) , ama diğer yerlerde, özel­
doğuda ve Bavyera'da bulunan büyük alanlar erken endüstrileşmeden neredeyse likle güneyde, ülke hlla kırsaldı ve gelişmemişti. Benzer bir şekilde İspanya'daki
hiç etkilenmemişti. Diğer bir yandan Saksonya'da, neredeyse tamamen su gücüne endüstriyel gelişme (büyük bir demir ve çelik üreticisi olan) Bilbao çevresindeki
dayalı olarak gerçekleştirilmiş olsa da, 1 840'larda yaygın bir pamuklu endüstrisi ve Katalonya ve Bask ülkesinde yoğunlaşmıştı; buna karşılık ülkenin kuzeybatısı ve
önenıli bir endüstri sektörü bulunuyordu. En yüksek seviyede endüstrileşmenin güneyi Güney İtalya'ya benzer durumdaydı.
ve gelişmiş ağır endüstrilerin görüldüğü yerler temelde kömür üretim alanlarıy dt:
Ruhr ve Silezya. Asıl Alman endüstrileşme hanılesi 1 860'lardan sonrasına kadar
2 0 . 9 Amerika Deneyimi
gerçekleşmedi, fakat ilerleme daha sonra gerçekten de çok hızlı olmuştu.
Amerikan endüstrileşmesi kendi çok özel konumunun yarattığı eşsiz bir modeli
Fransa, çoğu kez 1 9 . yüzyıl Avrupa koşullarından bir sapma ve görece bir
izlemişti. 1 800'de Birleşik Devlerler (güneydeki planrasyonların ürünleri ve ku­
"başarısızlık" olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, Britanya ve Belçika
zeyden gelen keresteden oluşan) hammadde ihracatı ve Atiantik köle ekonomi­
endüstrileşme modellerini izlemek yerine kendine özgü farklı (ve sosyal açıdan
siyle yakın ilişkisi temelinde görece zengin bir ülkeydi. Amerika kıtasına geti­
daha az yıkıcı) bir model yaratmıştı. Fransız endüstrileşmesinin belirleyici un­
rilen tüm kölelerin %40'ından biraz daha azını ithal etmekte olan tüccarların
surları (Avrupa'nın diğer alanlarındaki artış hızının yarısından daha az olan) çok
şeker, melas ve rom ticaretinde önemli bir yerleri vardı ve Batı Hint Adaları'na da
düşük nüfus artış hızı ve kömür eksikliğiydi (ve yüksek maliyeti) . Kömür yatakları
çok sayıda mamul mal sağlamaktaydılar. New England gemilerinin yaklaşık yarısı
Avrupa'mn herhangi bir yerindekinden daha yoğun işieriliyor olsa da, 1 900'de
Batı Hint Adaları'yla yapılan ticaretin parçası olmuştu. Birleşik Devletler, Apalaş
Fransa'da kişi başına düşen kömür üretimi Belçika ve Almanya'dakinin üçte biri
ve Britanya'dakinin sadece yedide birini oluşturuyordu. Kömürün nispeten az Dağları'nın doğusuna hapsolmuş S milyonun biraz üzerinde bir nüfusla küçük,
neredeyse tamamen tarımsal bir ülke olarak kaldı. 1 9 . yüzyılın sonuna gelindi­
olması nedeniyle Fransa'daki ağır endüstri, Avrupa'nın diğer yerlerine göre daha
az önem taşıyorrlu ve endüstri Britanya'da yer alan İskoç, Galler ülkesi ve Durham ğinde nüfusu 77 milyondu ve dünyadaki en büyük endüstriyel güçtü; dünyanın
kömür yatakları ve Almanya'da yer alan Ruhr benzeri bazı Avrupa alanlarında ol­ mamul ürünlerinin üçte birini üretiyordu. (Buna rağmen nüfusun %40'ı hala çift­
duğu ölçüde yoğunlaşmaya başlamamıştı. Kentleşme de bu nedenle görece düşük liklerde çalışıyordu.) Bu muazzam endüstriyel büyüme dikkat çekici bir şekilde,
orandaydı ve küçük firmalar, coğrafi yönden dağınık olarak kanunılanmış endüst­ devasa bir tarımsal alana yayılmasının ve kıtanın büyük bir bölümüne yerleşiime­
ri sektöründe egemenlik kurma eğilimi sergiliyordu. Büyüme oranları yine de sinin paralelinde gerçekleşmişti.
yüksekti; 1 860'tan önce yılda yaklaşık %2'ydi, daha sonra biraz daha yükselmişti. Avrupa'dan (özellikle pamuklu dokuma endüstrisinde) teknolojik olarak çok
19. yüzyılın sonunda Fransa, Avrupa'da yer alan en zengin ülkelerden biri olmuştu. şey öğrenilmesine rağmen erken dönem Amerikan endüstrileşmesinde odun ve su
Fransa deneyimi, büyük kömür rezervlerine sahip olmayan ve bu yüzden 1 9 . gücü başı çekiyordu. Avrupa'da olduğu gibi, tarım yapmak üzere büyük ormanlar
yüzyılda nispeten geç endüstrileşme eğiliminde olan (İsviçre, Danimarka, Nor­ temizlenmemişti ve kolay ulaşılan ucuz bir enerji kaynağı sağlıyorlardı. 1 850'de
veç, İsveç ve Hollanda gibi) ülkeler açısından oldukça tip ikti. 1 9 . yüzyılın son Birleşik Devletler yakıt stokunun %90'ından fazlasını hala odun oluşturuyordu
dönemine gelindiğinde (tarımsal üretiminin neredeyse üçte ikisini ihraç ederek ve ulusal demir üretiminin yarısı odun kömürü kullanarak yapılıyordu. Penns­
zengin olan Danimarka dışında) hepsi önenıli endüstriyel güçler olmuştu. So­ ylvania'daki Hopewell tirını her yıl 3300 dönümün üzerinde kereste tüketiyordu.
nuçta 1 860- 1 9 1 3 arasında Avrupa'da kişi başına düşen zenginlik oranındaki en Sobalar ve kazanlar odun kullanımına göre üretilmişti ve Mississippi gibi büyük
yüksek artİş İsveç'te gerçekleşmişti. Norveç, gemicilik ve Hollanda ithal edilen nehirlerde çalışan buharlı tekneler, demiryollarında kullanılan çoğu lokomotif
hammaddelerin işlenmesi üzerine yoğunlaşmıştı. Endüstriyel bir ekonominin ge­ gibi, (başından itibaren odun yokluğu nedeniyle kok kömürü veya taşkömürüy­
rektirdiği her temelden yoksun görünen İsviçre yüksek kaliteli üretim üzerinde le çalışan Britanya'dakilerin aksine) odunla çalışıyordu. 1 870 gibi geç bir tarihte
uzmanlaşan oldukça eğitinıli bir işgücü yaratmaya yoğunlaşmış ve 1 9 . yüzyılın odun endüstride ve nakliyede kullanılan yakıtın hala dörtte üçünü oluşturuyordu.
MODERN EKONOMİNİN VE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 623 624 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

Taşkömürü 1 880'lerin ortasına kadar Birleşik Devieder'de öncelikli enerji kayna­ 1 830'dan sonra demiryolları hızlı bir şekilde gelişti ve birkaç kilometre o­
ğı haline gelmemişti. Endüstri, özellikle de dokuma üretimi için önemli diğer bir lan kısa hadardan büyük kenderi birbirine bağlayan büyük ana hadara dönüştü.
güç kaynağı suydu. 1 840'ların başlarına gelindiğinde Britanya'daki büyük kender Londra'ya ya bağ­
Endüstriyel gelişme Britanya'da olduğu gibi pamuklu imalatıyla yakın bir bağ­ lanmıştı ya da hadarın yapılmasına devam ediliyordu. Kıtadaki ilk ana hat 1 844'te
lantı içindeydi ( 1 860'da en büyük endüstriydi) ve bu gelişme aynı zamanda gü­ Antwerp ile Köln arasında açıldı ve 1 850'ye gelindiğinde demiryolu ağı Varşova
ney eyalerlerinin köle ekonomisine dayanıyordu. Dokuma üretiminin New Eng­ kadar doğuya uzanmıştı. Demiryolunun belki de en önemli işlevi, bazı yerlerin
land'daki erken gelişimi, paralarını köle ticaretinden elde etmiş olan Massachusetts'li belli bazı kalemlerin üretiminde uzmanlaşmasına imkan sağlaması ve ulusal dü­
Bmwnlar ve Boston'lu Lowelliar gibi önde gelen tüccarlar tarafindan desteklen­ zeyde pazarların oluşmasına ve daha sonra bütünleşmelerine yardımcı olmasıydı .
mişti. Endüstri güneyden gelen ham pamuğa da bağımhy<iı. 1 860'a gelindiğinde Dökme malların, örneğin kömürün, çok kısa bir süre içinde taşınması bakımından
yaklaşık 1 95 bin ton pamuk kullanılmaktaydı; bu, Britanya 'ya ihraç edilen miktarın özellikle önem taşıyordu . Karayoluyla yapılan taşımacılık 1 9 . yüzyıl boyunca ne­
aşağı yukarı üçte birini oluştııruyordu. 1 850'lerde (yerel çiftlik sahipleri tarafindan redeyse hiç değişınedi ve demiryolu üzerinden yapılandan çok daha pahalı olma­
çoğu kirayla verilen) 200.000 endüstri kölesinin ürettiği ürün toplamının yaklaşık ya devam etti. Demiryolları (Britanya'nın dışında) kanallardan daha ucuz değildi
%1 0'u güneyden geliyor olsa da, Birleşik Devlerler endüstrisinin büyük bölümü ama daha hızlıydı. (Belçika, Almanya ve Fransa'da kanal ağı 1 850'den sonra bile
kuzey eyalederindeydi. 1 9 . yüzyılın ilk yarısında Birleşik Devieder'deki büyüme

büyümeye devam etmişti.) Demiryolu ağı büyüdüğünde maliyeder ciddi oran­


yavaştı; sadece yılda % 1 'in biraz üzerindeydi. Erken dönemdeki endüstrileşme da düştü. Avrupa'da uzunlukları 1 840'ta 3200 kın'nin biraz altındayken 20. yüz­
Britanya'da (ve Avrupa'nın çoğu yerinde) olduğu gibi büyüme hızını artırmarnıştı. yılın başlarında 362.000 kın'ye çıkmıştı. Taşıma ücrederinin seviyesi 1 890'larda
Birleşik Devieder'de İç Savaş'ın 1 865'te sona ermesinden sonrasına kadar hızlı bir 1 840'lardaki ücrederin yaklaşık yarısıydı. Bu düşüş ekonomideki masrafları azalttı,
endüstriyel büyüme dönemi gerçekleşmedi. Daha sonra büyüme olağandışı bir ama demiryolu ile taşınan hammadde, mamul madde ve yiyeceğin sıradışı miktarı
oranda seyretmişti. 1 900'e gelindiğinde endüstriyel üretim New England'da, Orta yüzyılın sonunda daha büyük önem taşıyordu. Başka herhangi bir yolla kesinlikle
Adantik eyalerlerinde ve Orta Batı'da büyük bir endüstri bölgesi yaratarak beş kat nakledilemezlerdi ve Avrupa ekonomileri gerçekleştirmiş oldukları düzeyde bir
büyüdü. Üretim demir ve çelikten ağır mühendislik çalışmalarına, gemi yapımına faaliyeti demiryolları olmadan gerçekleştiremezlerdi. 1 845'te Belçika kargo trafi­
ve yeni gelişmeye başlayan kimya sektörüne kadar her alanda çeşidendi. ğinin sadece %7'si demiryoluyla gerçekleşiyordu. 1 9 1 O'da çok büyük bir toplama
ulaşan nakliyatın dörtte üçünden fazlası bu yolla yapılmıştı. Neredeyse aynı şekilde
önemli olan, hem iş hem de zevk için seyahat eden (genel toplamda demiryolu
2 0 . 1 0 Ulaşım
girdilerinin yaklaşık yarısını oluşturan) yolcuların sayısı ve bu seyahaderin insan­
Avrupa'da ve Birleşik Devieder'deki endüstrileşme, ekonomik altyapıda önemli
ların hayatı ve genel olarak toplum üzerinde yarattığı olağandışı etkiydi.
gelişmeler olmadan gerçekleşemezdi. 18. yüzyıla kadar Avrupa, ulaşım ağının geliş­
Demiryolları, ekonominin içerdiği endüstriyel ürünlere yönelik talebin oluşma­
mesi açısından muhtemelen Çin'in gerisinde kalıyorduYolların yetersiz, kanalların
sında önemli bir etmendi. Demiryollarının kömüre, bunun yanı sıra yüksek kaliteli
az gelişmiş olmasının anlamı, kıyı gemiciliğinin ve gemilerin işlemesine elverişli
demire ve yüzyılın ortasından itibaren çelik raylara ihtiyacı vardı. Lokomotifierin ya
nehirlerin ana taşıma araçları olmasıydı. 1 8 . yüzyıl, havaleli malları neredeyse ilk
defa uzak mesafelere taşımaya imkan sağlayan, geniş bir alana yayılmış bir kanal
şirkederin çoğunlukla tamamen demiryoluna dayanan Crewe ve Swindon gibi kent­
lerde kurduğu atölyelerde ya da özel şirkeder tarafindan üretilmesi ve tamir edilmesi
ağının geliştirilmesiyle karakterize oldu. Birkaç raylı sistem gelişmişti, ancak bunlar
gerekiyordu. Hadarın inşaası, özellikle sadece çok sınırlı düzeyde makine yardımıyla
adar tarafindan çekiliyordu ve kömür madenierinin etrafinda ve bazı endüstri alan­
yapıldıkları için, muazzam miktarda işgücü gerektiriyordu ve bir kez yapıldıktan son­
larında bulunan kısa yük hadarına özgüydü. Çeşidi teknolojiterin 1 9 . yüzyılın ilk
ra çoğu kez ustalık isteyen, geniş kapsamlı yeni bir iş çeşidiliği yaratıyorlardı. Britanya
30 yılında yavaş bir şekilde evrilmesi, demiryollarının geliştiritmesini olanaklı kıl­
ve Belçika'nın dışında pek çok ülke bir süre için ithal edilen raylara ve lokomotifiere
mıştı. Etkili buhar gücünün yük taşıyabilmesi, daha iyi kazanlar, pistonlar, dişliler ve
muhtaç oldu. 1 850'lerde İspanya demiryollarının ray talebi, ülkenin zayıf demir en­
böylesi ağır yükleri kaldırabilen rayların geliştiritmesini gerektiriyordu. Britanya'da ,
düstrisinin toplam üretiminin iki misline denk geliyordu. Demiryollarının, kesime
gidecek hayvanları ülkenin bir ucundan diğerine yürütmek yerine çok hızlı bir şe­
yolcu taşıyan ve buharla çalışan ilk demiryolları ( 1 825'te Stockton ve Darlington
ile 1 830'da Liverpool ve Manchester arasında) açıldıktan sonra bile daha hızlı giden
kilde taşıması ve tereyağı ve süt gibi bozulabilen ürünlere yönelik yeni pazarlar ya­
daha güçlü lokomotifler üretmek için h:üa devamlı olarak gelişme gerekiyordu.
ratması açısından da tarıma büyük bir etkisi olmuştu. 1 86 1 'de Londra'da satılan sütün
Paralelinde, sinyalizasyon ve telgraf aracılığıyla iletişim kurulması gibi diğer tekno­
sadece %4'ü demiryoluyla geliyordu, fakat 30 yıl sonra, muazzam derecede büyümüş
lojiterin de gelişmesine ihtiyaç vardı.
MODERN EKONOMİNİNVE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 625 626 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

olan pazarda bu oran %80'in üzerine çıkmıştı. Demiryolları nehir ve kanal ulaşımı­ 2 0 . 1 1 Endüstrileşme ve Toplum
nın kötü olduğu Fransa'nın bir bölümü, Meksika, İspanya ve Rusya gibi ülkelerde Endüstrileşme 19. yüzyıl süresince Birleşik Devletler'de ve Avrupa'nın çoğu top­
özellikle önemliydi. Fakat kendi başlarına bir endüstri ekonomisi yaratamazlardı; bu lumunda esaslı bir dönüşüme yol açtı. İnsanların büyük bir çoğunluğu insanlık
yüzden demiryolu taşımacılığının en büyük etkileri, mevcut endüstrilerinin daha tarihinde ilk defa doğrudan tarımda istihdam edilmiyordu . Dönüşüm 1 850'lerde
da gelişmesine yardım ettiği Britanya, Belçika ve daha sonra Almanya gibi nispe­ Britanya'da ve birkaç on yıl sonra Avrupa'nın geri kalan bölümünün büyük bir
ten kapsamlı ve gelişmiş ekonomilerde görüldü. Demiryollarının gelişmesi Birleşik kısmında gerçekleşmişti. 20. yüzyılın başlarında Fransa halkının sadece yaklaşık
Devletler'de çok hızlı oldu; 1 840'a gelindiğinde Britanya'dan daha fazla hat çoktan üçte biri ve Almanya'nın dörtte biri doğrudan çiftçiliğe bağımlıydı. İtalya'nın gö­
döşenmişti. Kıtayı bir ucundan diğer ucuna dolaşan ilk hat 1 860'larda tamamlandı ve rece geri kalmışlığı %60'ı hala tarım yapmakta olan halkına bakarak değerlendi­
yüzyılın sonuna gelindiğinde neredeyse 273.530 km uzunluğunda ray bulunuyordu. rilebilir. Kentlerde gün geçtikçe daha çok insan yaşamaya başlamıştı, iş yelpazesi
Endüstriyel gelişme çoğu Avrupa devletinde olduğu gibi demiryollarının yapımın­ dikkat çekecek şekilde genişlemişti. Yüzyıl boyunca insanlar, ortalamada olarak,
dan önce başlamış, ardından büyümenin artmasına ve maliyetierin düşmesine yar­ daha varlıklı olmaya başladılar. Bununla birlikte bu dönüşümler sancılıydı. Bazı
dımcı olmuşlardı. Bununla birlikte demiryollarının ekonomik ve endüstriyel etkisi insanlar -örneğin Britanya'da el tezgahıyla dokuma yapan 500.000 kişi- geçim
Birleşik Devletler'de muhtemelen Avrupa'da olduğundan daha azdı. Öncelikli demir kaynaklarını kaybettiler, onlarca yıl boyunca insanlar yeni endüstri kentlerinde
kullanıcıları bile değillerdi; 1 9 . yüzyıl boyunca demir, lokomotif ve raylardan çok çivi korkunç şartlar altında yaşadılar ve çok daha düşük bir yaşam kalitesine mahkum
oldular. Sonunda ilerlemeler oldu, fakat bunların ortaya çıkması çok uzun bir
için kullanılmıştı.
Demiryollarının gelişmesi (posta arabalarının dışında) atla yolculuğun sonunu zaman aldı.
getirmedi. Demiryolları hem yolcu hem de yük bakımından daha fazla trafik
yaratarak ata yönelik talebi artırdı ve sayıları 1 9 . yüzyılın sonunda hem Avrupa'da 20. 1 1 . 1 Yoksulluk, Zenginlik ve Sağlı k
hem de Birleşik Devletler'de en yüksek noktasına ulaştı. Bu eğilim özellikle dün­ [ Önceki Dönemde Avrupa 18. 7. 1]
yadaki en sık demiryolu ağlarından birinin yer aldığı Britanya'da görüldü. 1 8 1 0'da Britanya'da endüstrileşmenin ilk aşamaları boyunca deneyimlenen şartlar, bir uz­
yaklaşık 1 5 .000 özel fayton varken bu sayı 1 840'a gelindiğinde 4000'e ve 1 870'e laşma ortaya çıkmaya başlamış olsa da, son birkaç on yıldır şiddetli tarihsel tar­
gelindiğinde 1 20.000'e çıkmıştı. Kentlerde hem özel olarak hem de iş gereği bu­ tışmalara konu oluyor. Yaklaşık 1 760 ve 1 820'ler arasında yaşam standardarında
lundurulan atların sayısı 1 830'da 350.000 iken 1 900'a gelindiğinde 1 .200.000'e herhangi bir iyileşme gözlenmiş olması olağan ölçülerde bile hiçbir şekilde müm­
çıktı. Kamu taşımacılığı atlara bağlıydı. 1 902'de Londra'da atla çekilen 3700 toplu kün değil. Endüstrileşme ezici çoğunluğun değil ama birkaç insanın işine yara­
taşıma aracı (her birini iki at çekiyordu ve gün boyu hizmet vermek üzere yaklaşık mış olabilir. Artmakta olan nüfus (bu yaklaşık 1 800'den sonra çok kısa bir sürede
10 at gerekiyordu) , arabacısının arkada oturduğu 7500 adet iki tekerlekli araba olmuştu) daha az gelir, yükselen yiyecek fiyatları ve bu nedenle artan yoksulluk
ve 3900 tane kiralık araba bulunuyordu. Demiryolu şirketleri de istasyonların­ demekti. En azından 1 8 1 O' a kadar erkeklerin gerçek ücretleri kesinlikle azalmış,
dan ve eşya depolarından mal dağıtımı yapmak üzere çok sayıda at kullanıyordu. bu, kadınlar için daha da uzun sürmüştü. El altında o kadar çok ucuz işgücü vardı
1 9 1 3 'te Londra'da yük taşımacılığının neredeyse %90'ı at arabalarıyla yapılıyor ve ki bu muhtemelen makineleşmenin ve teknolojik yenilenmenin hızını düşürdü.
demiryolu şirketleri 6000'in üzerinde ve kömür tüccarları yaklaşık 8000 hayvan İşsizlik bazı mesleklerde işgücünün dörtte üçüne ulaşabildiği zaman çok az işçinin
kullanıyorlardı. Britanya'da toplam olarak yaklaşık 3 , 5 milyon at vardı; bir yılda kenarda köşede zor zamanlar için parası veya rehine verebilecek malı mülkü olu­
yaklaşık 4 milyon ton yulaf ve kuru otla besleniyorlardı. Bu, muazzam miktarda yordu. 1 840'larda İngiltere halkının yaklaşık onda biri hala sadakaya muhtaç ola­
tarım arazisini ve tüm ülkeye dağıtım yapmak üzere çok büyük bir çabayı gerekti­ rak sınıflandırılıyordu. Bazı zamanlarda bu oran dehşet verecek düzeyde artıyordu.
riyordu. Benzer bir sorunla Birleşik Devletler de karşı karşıya kalmıştı. 1 900'de 30 1 840'ların başlarındaki durgunluk sırasında, Lancashire'da yer alan Clitheroe kasa­
milyona yakın at bulunuyordu (200.000 tanesi NewYork'taydı) ve at yemi toplam basında yaşayan toplam 6700 kişiden 2300'ünün sadakaya muhtaç olduğu tahmin
396 milyon dönümlük tarım arazisinin yaklaşık dörtte birini gerektiriyordu. Bu, edilmişti. Ortalama yaşam süresi, bebek ölümü ve boy ortalamasının azalmasına
muhtemelen tarımsal sistemin insanlara yiyecek temin edilmesini etkilerneden ilişkin rakamlar beslenme ve genel yaşam standardarında bir düşüş olduğunu akla
kaldırabileceği en düşük miktardı ve Britanya'da ancak büyük miktarlarda yiyecek getiriyor. Endüstrileşmenin erken dönemlerinde yaşam kalitesinin daha elle tu­
ithal edilmesiyle sürdürülebiliyordu. tulamayan özelliklerini de hesaba katmak önemlidir. Fabrikalardaki işçiler, kırsal
[Avrupa 'nın Dışinda Ulaşım 21.2] kesimde kendi başlarına çalıştıklarında kendilerinin belirleyebildiği çalışma hızı
ve görece serbestliğin tamamen zıddı olan, katı bir zaman ve iş disiplini düzenine
MODERN EKONOMİNİNVE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 627 628 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

tabi olmuşlardı. Ayrıca işler kötü gittiği zaman başvurmak üzere elde tuttukları, Diğer kentler de o kadar kötüydü. Friedrich Engels, Britanya'daki işçilerin du­
kendilerine ait arazileri yoktu . Fabrika işçileri arasında (ve madencilik dahil birçok rumunu incelediği sırada, 1 840'larda Manchester'ı gezmiş, kentin 200 kişinin tek
işkolunda) çoğunlukta olan kadın ve çocuklara yönelik koşullar daha da zorluydu. bir helayı ortak olarak kullandığı bir yerini tasvir etmişti: "Bu avlulardan birinde,
1 8 1 6'da pamuklu dokuma fabrikalarındaki işgücünün yarısını 1 8 yaşın alundaki tam da üstü kapalı geçidin son bulduğu giriş yerinde, kapısı olmayan bir bela var.
çocuklar, 1 835 'teYorkshire'daki yünlü dokuma fabrikalarındaki işgücünün ise ne­ Bu bela o kadar pis ki burada yaşayanlar ancak birikmiş idrar ve dışkı yığınlarına
redeyse %80'ini kadınlar ve 21 yaşın alundaki gençler oluşturuyordu. hatıp çıkarak avluya girebilİyor veya dışarı çıkabiliyorlar." Irk Nehri'nin üstündeki
Ducie köprüsünde de duran Engels aşağıdaki salıneyi tasvir etmişti:

20. 1 1 . 2 Kentlerin Gelişmesi Aşağıda Irk akıyor ya da daha çok durgun . . . yakın çevredeki lağımların ve
Endüstrileşme çerçevesinde ortaya çıkan en temel değişimlerden biri kentleşmeydi. helaların içindekiler olduğu gibi [ona] karışıyor. Ducie köprüsünün altında, sol ta­
19. yüzyıla kadar dünya üzerindeki kentlerin çoğu ekonominin üzerindeki asalak rafta, nehrin solundaki dik yamaçta yer alan avlulara ait çürüyen maddelerin ve çöp,
gibiydi; insanları ve yiyeceği içlerine alıyor, fakat karşılığında çok az şey veriyorlardı. atık, pislik öbeklerinin içinde birisi bir şey arıyor [Irk] . . . daha aşağıda uzanan sağ
Çoğunlukla, hükümdarın sarayının ve çok sayıdaki çanak yalayıcının, eliderin ve yakasına yığdığı pislik ve çöple dolu dar, kömür karası ve pis kokan bir nehir. Kuru
hizmetkarlarının çevresinde kurulmuş olan tüketim yerleriydiler. Endüstrileşme bu havalarda, geniş bir alana yayılmış çok tiksindirici kara yeşil yapışkan sıvı silsilesi
dokuyu değiştirerek kentleri, endüstriyel üretim bakımından ve daha sonra mali bu sahilde durmaya devam ediyor, bunların derinliklerinden sürekli olarak zehirli
koşullar ve ticari hizmetler yoluyla, ekonomiye katkı sağlayan en önemli alanlardan gazların kabarcıkları yükseliyor ve su seviyesinden 12 veya 13 metre yukarıdaki
biri haline dönüştürdü. 1 800'de Avrupa nüfusunun yaklaşık %90'ı kırsal kesimde köprünün üzerinde bile dayanılmaz olan pis bir koku yayıyor.
yaşıyordu. Bu oran, en fazla kentleşmiş yerler olan Britanya ve Hollanda'da da bile
hala %80'di. Değişimin hızı Britanya'da bile yavaşu; 1 850'lerin başlarında nüfusun Durumu iyileştirme çabaları çoğunlukla sorunları sadece daha da kötüleştirdi.
%60'ı hala taşralıydı. Yine de 1 900'a gelindiğinde Britanya nüfusunun dörtte üçü Su kullanılan belaların icadı ve kanalizasyonların yapımı (İngiltere'de su kullanılan
kasabalarda ve kentlerde ve beşte biri Londra'da yaşıyordu. Bununla birlikte bu o­ belaların nehirlere bağlanması, 1 8 1 5 'ten sonra meşru ve 1 847'den sonra zorun­
ranlar toplamdaki genel nüfus arnşını yansıtmıyor. B ritanya kentlerinde yaşayanların luydu) , nehirlerin sadece yavaş yavaş çürüyen atık maddeleri içeren açık kana­
toplam sayısı 1 800'de 2 milyonken 1 900'de neredeyse 30 milyona çıkırıış u. 1 750'de lizasyonlara dönüşmesine sebep oldu. Londra'da kanalizasyonlar Fleet Nehri'ne
Londra İngiltere'de nüfusu 50.000'in üzerinde olan tek kentti. 1 00 yıl sonra bu­ boşalıyor, o da bunları, kentin merkezinde yer alan, pisliklerio bir aşağı bir yukarı
nun gibi 29 kent bulunuyordu. Endüstri gelişince bazı kentler hızla büyümüştü. yüzrnek üzere akıntıyla bırakıldığı Thames Nehri'ne taşıyordu. Pis koku sıcak
Manchester'ın 1 770'te 27.000 olan nüfusu sadece 60 yıl sonra 1 80.000'e çıkmıştı. havalarda tüm kente yayılıyordu. 1 858'de, "Korkunç Koku"* adı verildiği sırada,
İnsanların bu kentlerde karşı karşıya kalmış olduğu koşullar dehşete düşürücüy­ pis koku o kadar dayanılmazdı ki Avam Kamarası'nın oturumları terk edilmek
dü. 1 833'te Manchester'da yaklaşık 20.000 insan (neredeyse nüfusun onda biri) bod­ zorunda kalınrnıştı.
rum kadarında yaşıyordu. Kentlerin tamamında sağlığı koruyucu genel önlemlerin Bu şartlar altında hastalıkların bölgeye özgü olmasına ve kolayca ve hızla ya­
neredeyse hiçbiri bulunmuyordu. Kuzey Kensington'da yer alan, aslında çevredeki yılmasına hiç şaşırmamak gerek. Tifo gibi uzun zamandan beri var olan hastalık­
banliyölere tuğla kili temin etmek üzere kazılmış ve daha sonra çevrenin tüm lağım lar denetlenemez hale gelmiş, tüberküloz endüstri kentlerinin aşırı kalabalık ve
sularının toplanması amacıyla bırakılmış 35 dönümlük bir alan olan "Potteries" , yetersiz yaşam koşullarında büyük bir tehlikeye dönüşmüştü. Yeni bir hastalığın
Londra'daki e n kötü yerlerden biriydi; açık lağımlar ve (bir tanesinin 4 , 5 dönüm­ -kolera- 500 yıl önceki hıyarcık vebasına ("Kara Ölüm") çok benzer bir yol
den fazla bir alan kapladığı) kokmuş birikintilerle doluydu. 1 850'lerin başlarında, izleyerek yayılması daha da büyük bir sorun oluşturuyordu. Kolera uzun zaman
yaklaşık 1 000 kişi, çöpleri yiyerek beslenen 3000'den fazla domuzla birlikte burada Hindistan'a özgü olmuş ve Ganj'dan çıkarak hac yolları boyunca düzenli olarak
yaşıyordu. Bunun yanı sıra, mühendis John Phillips'in Londra Kanalizasyon İşleri yayılmış, zaman zaman Çin' e bile ulaşır olmuştu. 1 826'daki Bengal salgınıyla has­
Müdürlüğü'ne 1 847'de rapor ettiği üzere Londra genel olarak berbat bir haldeydi: talık Akdeniz'in doğusuna bulaştı, oradan Osmanlılada savaşan Rus askerlerine
geçti, onlar da 1 83 1 'e gelindiğinde Polonya'ya ve Baltık'a taşıdılar. Bir yıl içinde
Anakentte hiç gideri olmayan binlerce ev var ve büyük kısmında pis kokan taş­ Britanya'ya,Avrupa'nın büyük kentlerine, Birleşik Devletler' e ve İslam dünyasının
mış lağım çukurları . . . bulunuyor.Ve kanalizasyonu olmayan yüzlerce sokak, avlu ve büyük bir bölümüne taşınmıştı. Avrupa ve Amerika kentlerinin sağlıksız koşulla­
ara yol var . . . Pisliğin, oraya ulaşmayı büyük ölçüde olanaksız kılacak kadar yoğun rında, direnci olmayan insanlar arasında yıldırım hızıyla yayıldı. Salgınlar on yıllar-
olduğu ve her yeri kaplayacak kadar odalara, mahzenlere, bodrumlara ve avlulara
biriktiği çok fazla yere gittim. * "The Great Stink" (ed.n.)
MODERN EKONOMiNiNVE TOPLUMUN KÖKENLERi • 629 630 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

ca tekrar görüldükçe bilim adamları ve doktorlar hastalığın yayılma şekli hakkında ve sıhhi tesisatı olmayan iki odalı bir evde yaşamaları gerekiyordu. Bu çok sımrla­
çekişip durdular. Ancak sağlığın korunmasına yönelik koşullarda ve su şebekesi yıcı tammlamaya göre bile Britanya nüfusunun neredeyse onda biri bu koşulların
sisteminde yavaş yavaş yapılan iyileştirmeler hastalığı engelledi. Britanya'daki son sıkıntısım çekiyordu. En büyük mahrumiyet alanlarında bu rakam çok daha yük­
büyük kolera salgını 1 866'da oldu, bunu 1 884'te Fransa'daki ve 1 892'de Alman­ sekti. Londra'da Finsbury gibi semtlerde nüfusun üçte birinden çoğu, Glasgow
ya'daki izledi. (Bu son salgında sadece Hamburg'da 8600 kişi ölmüştü.) Hastalı­ halkının yarıdan fazlası ve Dundee'nin üçte ikisi bu durumdaydı.
ğın, yetersiz yiyeceğin ve endüstri kentlerindeki koşulların yaptığı etkinin anlamı Endüstrileşme Batı Avrupa'da ve Birleşik Devletler'de hız kazanınca kentler
ölüm oranlarının İngiltere'de 1 8 1 0 ile yüzyılın ortası arasında yükselmesiydi ve büyüdü ve Britanya'dakine benzer şartlar her yerde yaşandı. Avrupa'da geniş bir
ancak ondan sonra yavaş bir şekilde azalmaya başlamıştı. 1 840'ta Manchester'da alanda, Belçika'da, Kuzeydoğu Fransa'da ve Almanya'da Ruhr Havzası'nda yeni
işçi sınıfi çocuklarının neredeyse onundan altısı beş yaşından önce ölüyordu. (Bu, endüstri kentleri ortaya çıktı. Endüstrileşme, daha önce bağımsız olan bir dizi
kırsal kesimdeki oranın nerdeyse iki katıydı.) topluluğun iyi kötü biraraya gelmesi ve yayılmasıyla geniş, şekilsiz kentsel yığıl­
Britanya nüfusunun büyük bölümü için koşullar ancak 19. yüzyılın ortasından ma da yarattı. Britanya'da bu ilk defa 1 9 . yüzyılın ortasında West Midlands'teki
sonra yavaş yavaş düzelmeye başladı. Devlet endüstriyel sisteminin en kötü zararla­ Black Country ve Stafforshire'daki Five Towns of Potteries'te görüldü. Bu tür bir
rından bazılarına -önce çocuk ve kadın işçilerin sayılarına ve daha sonra erkeklerin gelişmenin en uç örneklerinden biri, derin kömür madeni ocaklarının çalışmaya
çalışma saatlerine- sınırlama getirmek için müdahalede bulundu. Genel zengin­ başlamasından ve 1 840'lar ile 1 850'lerde bir demiryolu ağımn yapımından sonra
lik seviyesi artmaya başlayınca elde edilen karların bir kısmı endüstriyel işgücüne, Ruhr Havzası'nda ortaya çıkmıştı. İşgücünü bir yığın göçmen oluşturuyordu ve
özellikle de kalifiye işçilere ulaştı. Ücretler 1 850'lerden 1 9 . yüzyılın sonuna kadar yörede bulunan köyler plansız bir şekilde büyüyerek sonunda onlarca kilomet­
gerçek anlamda iyileşmiş ve daha sonra duraklamaya başlamıştı. Zaman içinde cu­ relik bir alana yayılıp en sonunda l l kenti ve 4 kazayı kapsayan bir endüstri
martesi günü öğleden sonralarının yarım gün tatil olması sıradan bir şey haline ve kent bölgesi şeklinde birleşmiş oldu. 1 87 1 ' e gelindiğinde bölge nüfusu tam
geldi ve daha fazla paraya kavuşulduğu zaman izleyicisi olan profesyonel futbol gibi olarak 1 milyonun biraz altındaydı, 1 9 1 0'a gelindiğinde 3,5 milyondu. Birleşik
sporlar 1 880'lerde giderek çekici olmaya başladı. Kişi başına düşen gerçek ortalama Devletler'de kentleşme eşit derecede hızlıydı. 1 830'da nüfusu hala lO.OOO'in üze­
zenginliğin bir yüzyıl öncesindeki şartlara kıyasla 1 9 . yüzyılın sonlarında önemli rinde sadece 23 kasaba ve sadece 2 büyük kent bulunuyordu: NewYork (200.000)
ölçüde artmış olduğuna hiç şüphe yoktur. İnsanlar sadece yiyecek, elbise ve barınak ve Philadelphia (1 60.000) . Avrupa'dan sel gibi göçmen geldiğinde kentler büyüdü,
gibi temel ihtiyaçları değil, şayet şanslılarsa az sayıda "lüks"ü, kısa (genellikle parası kentlerin nüfusu her on yılda bir ikiye katlandı ve 1 860'a gelindiğinde 6 milyo­
ödenmeyen) bir tatili bile karşılayacak paraya daha kolay ulaştılar. Yeni iş türleri, na ulaştı. 1 9 10'a gelindiğinde nüfusu l OO.OOO'i geçen 50 kent bulunuyordu. Bu
örneğin öğretmenlik ve doktorluk için para ayrılabildiğinde toplum başka şekil­ kentlerdeki şartlar Avrupa'da olduğu kadar kötüydü. New York'taki bebek ölüm­
lerde değişmeye devam etti. Aslında 1 9 . yüzyıl, sivil toplum her zamankinden daha leri oram 1 8 1 0- 1 870 arasında ikiye katlanmıştı. 1 9 . yüzyılın sonlarında yeni konut
karmaşık olmaya başladığında, çeşitli mühendislerden avukatlara, muhasebecilere ve blokları için yasal koşul, her 20 kişi için 1 bela ve her blokta bir su musluğunun
akademisyenlere kadar hepsi kendi düzenleyici organlarına ve kurumlarına sahip bulunmasıydı. (Eski bloklarda durum çok daha kötüydü.)
"meslekler"in yaygınlaşmasıyla karakterize olmuştu. Endüstrileşmeyle birlikte boyutları dramatik bir şekilde büyüyen kentlerin do­
Endüstriyel toplumlarda devasa eşitsizlikler var olmaya devam etti ve birçok ğası, özellikle demiryollarının etkisiyle değişti. Endüstri öncesi toplumlarda kent
insan, özellikle dok işçileri gibi iş güvencesi az olan veya ekonomik dalgalanma­ merkezleri insanların (zenginlerin de) çalışıp yaşadıkları yerlerdi. 19. yüzyılda mer­
lardan çok etkilenenler, büyük bir yoksulluk içinde yaşadı. Bir işsizlik, iş kazası kezdeki nüfus yoğunlukları artınca ve Londra'da Covent Garden ve Holborn gibi
veya kötü sağlık dönemi hala felakete yol açabiliyordu. 1 899'da Londra nüfusunun devasa slum• bölgeleri gelişince kentler yayılmaya ve peyzaj boyunca uzanmaya
üçte birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı ve "az veya çok her zaman ihtiyaç başladı .Yerel bostanlar ve tarlalar yok edildi, Berlin'deki Charlottenburg ve Spandau
içinde olduğu" tahmin ediliyordu. Diğer kentlerde yapılan benzer ölçümler bu gibi bağımsız köyler ve kasabalar yeni kentlerin bünyesine dahil edildi. Büyüme bü­
tabioyu destekliyordu. Toplumun en yoksul kesimleri en zengin olanların yiye­ yük ölçüde tamamen plansızdı ve spekülatif gelişmenin sonucu banliyölerin yara­
ceğinin yarısı kadarıyla besleniyordu ve sağlık durumları hala kötüydü. 1 899'da tılmasına yol açmıştı; bunlar insanların yaşadığı ama çalışmadığı yerlerdi. Bu alanlar,
1 1 .000 Manchester'lı erkek Boer Savaşı için orduya katılmaya çalıştığında, sadece yeni toplu taşıma sistemlerinin, özellikle de demiryollarının sonucuydu. Londra'da
1 000 kişinin kabul edilmeye uygun olduğu görülmüştü. Hepsi kötü beslenmeden 1 840'lardan itibaren durmadan yeni hadarın yapılması büyük ölçüde konut alam
olan Camberwell, Hornsey, Kilburn, Fulham ve Ealing gibi yeni banliyölerin ge­
kaynaklanan iskorbüt, raşitizm ve kansızlık gibi hastalıklar çok yaygındı. Barınma
hala temel bir sorundu. 1901 'de yapılan Britanya nüfus sayımında "aşırı kalabalık" lişmesine yol açtı. Birleşik Devletler'deki ilk banliyölerde yaşayanlar, 1 832'de ilk
nitelemesinin yapılması için en azından iki yetişkin ve dört çocuğun su şebekesi * Yoksulluk alanları (ed.n.)
MODERN EKONOMiNiNVE TOPLUMUN KÖKENLERi • 63 1 632 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

defa New York'ta başlangıcı yapılan ve 1 860'tan önce de 8 farklı kentte kullanılan şeyi Londra'daki kadar iç karartıcı gösteriyor" yorumunu yapıyordu. 1 9 . yüzyılda
6 tramvayla taşınıyordu. 1 869'dan sonra New York'ta insanların kent merkezinden sayılar her kentte artınca ve kömür evlerdeki neredeyse tek ısınma ve yemek pişir­
daha uzakta yaşarnalarına imkan sağlayan başarılı bir yükseltilmiş raylı sistem vardı. me yöntemi olmaya başlayınca sorunlar her kentte daha da kötüye gitti. 1 880'de,
Daha da önemlisi yeraltı raylı sisteminin gelişmesiydi. 1 863'te ilki (buharlı makine­ Londra'nın iç kesiminde 600.000 evin yanı sıra 3,5 milyon şömine bulunuyordu.
ler kullanılarak) Londra'da yapıldı, fakat daha derine inen hadarı olan ve yaygın bir Londra sisi (veya dumanla karışık sis) giderek sıradan, nahoş ve sağlık için önemli
sistem için elektrikli hale gelmesini beklemek gerekti. Aynı şeyi kısa bir süre sonra bir tehdit oldu .Yüzyılın ortasındaki on yıllarda bir yıl içindeki sisli günlerin sayısı
diğer kentler yaptı: 1 897'de Boston (ilk yıl için, çok küçük bir ulaşım ağında SO üçe karlandı ve ölüm oranları aniden yükseldi. 1 873 Aralık'ında yoğun sis yaklaşık
milyonun üzerinde yolcu taşındı), 1 900'de Paris, 1 902'de Berlin ve 1 904'te New SOO kişinin ölümüne sebep oldu ve 1 880 Şubat'ında üç hafta içinde 2000'den
York. Bu gelişmelerin iki sonucu oldu. Büyük kentlerin merkezi, endüstriyel faali­ fazla insan öldü. Duman kirliliği daha da kötüleşince bu durum aman vermeden
yetten çok finansal ve ticari faaliyetin ilgi odağı haline geldi ve nüfusu hızla azaldı. on yıllar boyunca her yıl tekrarlandı.
City of London'da* 1 8SO'lerde yaklaşık 1 30.000 kişi yaşamaktayken birkaç on yıl Endüstrileşmenin artması sadece atmosferdeki duman ve sülflirdioksit kirlen­
sonra her yer bürolada dolduğu zaman neredeyse hiç kimse kalmamıştı. İkinci ola­ mesini artırınakla kalmadı, çok kısa bir süre içinde kirletici madde sayısını da ço­
rak, insanların çoğu, özellikle arazilerin genelde ucuz olduğu Birleşik Devleder'de, ğalttı. Çevre kirliliği ve çevre bozulmasının yoğunlaştığı alanlar, 1 9 . yüzyıla gelin­
kentin çok daha uzağında yer alan banliyölerde yaşamaya başladı. 1 8SO'de Boston diğinde Avrupa ve Kuzey Amerika'nın her yerinde bulunuyordu; bunlar duman
kentinin dış sınırı iş merkezinden 3,2 km uzakta bulunuyordu. 1 900'de toplu taşıma ve zehirli gaz kusan bacalarla malıvolmuş bir çevre, dağlar gibi yığılmış atık madde,
sistemlerinin gelişmesinden sonra kent, merkezden itibaren 1 6 km yayıldı. Bu örne­ endüstri atıkları karışırnlarıyla dolu nehirler ve çevrede bulunan bitki örtüsünün
ğin önemli tek istisnası çok yetersiz bir banliyö demiryolu ağına sahip olan Paris'ti. yok olduğu alanlardı. 1 750 gibi erken bir tarihte Potteries'teki Burslem'de yaşa­
Avrupa ve Kuzey Amerika'nın kendeşmesi dünya tarihinde temel bir değişim­ yanların kasabayı kaplayan yoğun dumanın içinde yollarını yoklayarak buldukları
di. ı 9. yüzyıla kadar dünyadaki tüm büyük kentler Avrupa'nın dışında konum­ anlatılıyordu. Pittsburgh yakınlarında yer alan Monongahela vadisinde atmosfere
lanmıştı. Pekin ve Edo, ı 800'de bile Londra kadar büyüktü. ı 8SO'ye gelindiğinde duman püsküren 1 4. 000 uzun fabrika hacası vardı. Atmosferdeki kimyasalların
Londra ( ı 2 . yüzyılda Sunglar zirvelerine ulaştığı sırada yaklaşık Hangchou kadar miktarı geniş bir çevrede onun bileşimini bozuyar ve aside çeviriyor, bu da bi­
olan) 2,3 milyonluk bir nüfusla dünyanın en büyük kentiydi. Paris'in önünde naları tahrip ediyor ve nehirlerle göller daha da berbat hale geliyordu . Asit yağ­
giden Pekin hala ikinci kentti. Kanton, Hangchou ve İstanbul hala New York'tan muru olgusu ilk defa 1 850'lerde Manchester'da tanımlanmış ve Robert Smith'in
büyüktü. ı 900' e gelindiğinde dünyadaki en büyük 6 kent ya Avrupa'da ya da Bir­ "'
1 872'de yayımlanan Add and Rain başlıklı kitabında detaylı olarak açıklanmıştı.
leşik Devieder'de bulunuyordu. 6 . 5 milyonla Londra açık farkla en büyük kentti, 1 9 . yüzyılda adarın sayısındaki muazzam artış endüstri kentlerinde korkunç
onu New York (4,2 milyon) , Paris (3,3 milyon) ve Berlin (2,4 milyon) takip edi­ dururnlara yol açıyordu . Sokaklar at dışkısı ve sidiğiyle kaplıydı ve ordular ha­
yordu. İlk ı 2 'de yer alan bu bölgenin dışındaki tek kent ı ,S milyonluk nüfusuyla lindeki sokak süpürgecileri bile sokakları, özellikle yağmur yağdığı zaman, kat­
Tokyo'ydu. Pekin artık Manchester, Birmingham ve Philadelphia'dan daha küçük lanılır hale getiremiyorlardı. 1 830'da hayvanlar Britanya'daki kasaba ve kentlerin
ve Glasgow ile Beston'dan biraz daha büyüktü. sokaklarına yaklaşık 3 milyon ton gübre bırakıyorlardı ve bunların çoğu çürüyen
[ Geç Dönemde Kentleşme 23. 5] kokuşmuş yığınlar halinde kalmaya devam ediyordu . 1 900'e gelindiğinde gübre
miktarı üç katın üzerine çıkmıştı. Adarın birçoğu aşırı çalışurma nedeniyle so­
kaklarda düşüp ölüyordu. 1 900'de New York sokaklarından bir yılda 1 5 . 000 at ieşi
20. 1 1 . 3 Çevre Kirliliği
toplanıyordu.
Endüstriyel üretimdeki artış, bu faaliyederin birkaç yerde yoğunlaşması ve bi­
[ Geç Dönemde Çevre Kirliliği 23. 8]
rinci! enerji kaynağı olarak kömürün çok hızlı bir şekilde gelişmesi, kaçınılmaz
olarak çevre kirliliğinde önemli bir artışa yol açmıştı. (ı 9. yüzyılda dünya kömür
tüketimi 46 kat ve demir üretimi 60 kat artmıştı.) Britanya'da kömür yakmaya 2 0 . 1 2 Yönetim Ş ekli ve Toplum
geçiş yapmanın sonuçları, 1 7 . yüzyılın başlarında çok hızlı bir şekilde gözle gö­ [Erken Dönem Avrupa Devletleri 1 8. 1 2]
rülür hale geldi. Sheffıeld'e ı 608 gibi erken bir tarihte gelen ziyaretçiler, "kent­ Endüstrileşen ülkelerin ekonomilerindeki ve toplumlardaki bu temel değişimler
teki duman yüzünden kısmen nefes alamayacakları" konusunda uyarılıyorlardı ve ve muazzam baskılar, yönetimler üzerinde büyük bir etki yaratmıştı. Avrupa'daki
172S 'te Newcastle'daki bir yazar, "havada sürekli asılı duran duman bulutları her yönetimlerin işlevleri 1 9 . yüzyılın oldukça ileri bir tarihine kadar savaş hazırlığı

* Londra'nın bankacılık ve ticaret merkezi (ç. n.) * Asit ve Yağmur (ç.n.)


MODERN EKONOMİNİNVE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 633 634 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

yapmak dışında oldukça sınırlıydı; endüstri öncesi modele kıyasla çok az değiş­ rın başlarında en güçlü dönemini yaşayan Chartist hareketiyle* birlikte en yüksek
mişlerdi. İlginç İsviçre istisnası dışında, zenginliklerini büyük oranda toprak sa­ düzeyine ulaştı.
hipliğinden elde eden küçük bir aristokratlar grubunun hükümdara danışmanlık Britanya hükümetinin ortaya çıkmakta olan olağandışı sosyal ve ekonomik
yaptığı monarşilerdi. Karar alıcı elit zümre Britanya gibi az sayıdaki ülkede biraz değişimlere gösterdiği tepki, bireyleri, özellikle de işçi sımfinı, yoksulları ve ser­
daha genişti, ama hila kendini neredeyse tam anlamıyla ebedi kılmış toprak sa­ serileri kontrol altına almak üzere çok daha fazla kuvvet kullanmak oldu. 1 834'te
hipliği oligarşisiydi. Yerel düzeyde yargı yetkisi ve idare, tüccar eliderin egemen Yoksullara Yardım Yasası,t "rahatlık"ın bağışlanabildiği tek mekan olarak düşkün­
olduğu kasabalar dışında, hila aynı eliderin elindeydi. ler evlerini ortaya çıkardı; kuralların insanları buralara başvurmaktan caydırmak
Kentlerin büyümesi, nüfusun kırsal kesimden göçmesi ve yeni zenginlik kay­ amacıyla sıkı tutulduğu yerler olarak tasarlanmışlardı (aileler parçalanıyordu) . De­
naklarının ortaya çıkması yüzyıllardan beri varlığını sürdüren şablonu ciddi ölçü­ netim, (ilk defa 1 8. yüzyılda Paris'te geliştirilmiş olan) polis gücü gibi yeni kurum­
de parçaladı, elider açısından hakimiyeti elde tutmayı ve eski yönetim şekillerini ların 1 820'lerden itibaren Londra'da kurulması ve 1 830'ların ortasında her büyük
sürdürmeyi çok daha zor hale getirdi. Yeni endüstri ve ticaret grupları bunları ya­ kentte kurulmasımn zorunlu hale getirilmesiyle uygulandı. Bu kadar çok insamn
vaş yavaş bünyelerine katarak egemenliklerinin önemli bir bölümünü korumayı kentlere yığılmış olması, "suç" kavramımn yeniden tammlanmasına ve elirlerin
genellikle başarabildiler. En önemli sorun, kentlerde geleneksel yapı çerçevesİrlde adlandırmasıyla bu "tehlikeli sımflar"a yönelik giderek büyüyen bir korkuya yol
çözülemeyen çok önemli düzen ve denetim sorunlarını ilan eden endüstriyel bir açmıştı. 1 800- 1 840 arasında ağır ceza davaları sayısındaki artış hızı nüfus artışın­
işçi sınıfinın büyümesi oldu. Endüstri işçileri, kalifiye olanlar ve daha fazla sayıdaki dan dört buçuk kat fazlaydı. Özellikle mülkün korunması amacıyla, yoksulların
kalifiye olmayanlar arasındaki farklılıklar nedeniyle çok kötü bölünmüş olsalar da, daha da fazla suça itilmesine yol açan daha sert kanunlarla suçlu davranışı ve siyasi
toplum içinde daha önce hiç var olmamış çok farklı bir grubu temsil ediyorlardı. suçlara yönelik yeni tammlamalar geliştirildi. Suçlularm sadece kurbanlarını değil,
Daha büyük birimler halinde çalışıyor, piyasadaki dalgalanınalardan daha çok etki­ bilakis bir bütün olarak "toplumu" tehdit ettikleri düşünülüyordu. Ölüm cezası
leDiyor ve bu yüzden geçmişte kırsal kesim işçilerirıin olduğundan daha büyük bir uygularnası çoğalmıştı, ama daha da önemlisi, hapishanelerin oynadığı rolün değiş­
güvensizlik içinde yaşıyorlardı. Aynı zamanda endüstrileşmenin erken döneminin mesiydi. Mahkemeler daha önce davalarımn görülmesini veya rnahkumiyetlerinin
yarattığı korkunç şartları da göğüslüyorlardı. On yıllar boyunca yeni bir işçi sınıfİ kesinleşmesini bekleyen insanların korkunç şartlar altında kısa bir süre için tutul­
kültürününü ve uygulamalarını yarattılar. Ancak yine de güç sahibi olmadıkları ve dukları yerlerdi. 1 820'lerden itibaren, bu mekanları sadece fiziksel cezalandırma
varlığını sürdüren elider hakimiyeti ellerinde tutmaya kararlı oldukları için şartlarını yerine "karakter"in değiştirilmesi üzerinde duran katı bir disiplinin uygulandığı
değiştirmenin çok zor olduğunu gördüler. Endüstrileşen ülkelerdeki birçok insanın yerlere dönüştürmek üzere yapılan daha fazla "reform" olmuştu. Suçlular, yeni
karşı karşıya kaldığı şartlar düşünüldüğünde 19. yüzyıl Avrupa tarihinin belki de tek endüstri toplumunun yararlı üyeleri olarak yerlerini alabilmeleri amacıyla serbest
şaşırtıcı yönü, önemli bir sosyal devrimin olmamasıdır. bırakıldıklarmda denetim altında tutulacak, yönlendirilecek ve değiştirileceklerdi.
Endüstrileşmenin yol açtığı sosyal gerilimler ilk kez Britanya'da hissedilmişti. Toplum ve ekonomi daha karmaşık hale gelmeye başlayınca Avrupa'nın her
1 790'ların başları ile 1 8 1 5 arasında Fransa'yla savaşıldığı yıllarda görülen kısmen yerinde hükümetler, yeni işlevler üstlenmeleri gerektiğini çok yavaş bir şekilde
devrimci hareketler bir ölçüde Fransa'daki devrimin eşitlikçi söyleminden, ama anladılar. İlk başta bu, yeni endüstri sisteminin -kadınların ve çocuklarm çalıştı­
çok daha büyük ölçüde endüstri kentlerinde gelişen şartlardan kaynaklanmıştı. rılması, erkeklerin çalışma saatleri ve işçilere (sadece şirket dükkaniarında geçen
Aynı zaman zarfında "Luddizm" -el dokuma tezgahıyla çalışan dokumacılar gibi markalar olan) "truck"la ödeme yapılması gibi- en kötü özelliklerinin düzenlen­
işçilerin işlerini de ellerinden alan yeni kurulmuş makinelerin kırılması- söz mesiyle ilişkiliydi. Büyük kentlerde su ve sıhhi tesisat sağlaması için bazı tedbirler
konusuydu.Yönetim, savaşın sona ermesinin ardından meydana gelen ekonomik almak gerekiyordu, aksi halde buralarda tam bir çöküş yaşanır ve yoksulların yam
durgunluğun sebep olduğu çok önemli rahatsızlık ve hoşnutsuzluğa, casus ve sıra "saygın kişiler"i de etkileyebilecek hastalık tehlikesi baş gösterirdi. Demiryolu
provokatör ajan kullanarak, mahkemeye çıkarılma emrini askıya alarak ve aske­ taşımacılığı, düzenlenecek ilk endüstrilerden biriydi. Avrupa kıtasında yer alan hü­
ri baskıyla karşılık verdi. (Hükümet, savaş zamanında bile Yarımada Savaşı'nda kümetler planlama ve hatta bazı durumlarda sistemin işletilmesi sürecinde kilit rol
Napoleon'a karşı savaşanlardan daha fazla askeri Britanya'da tutmuştu .) Combi­ oynadılar. Bu gelişmenin arkasında yer alan itici gücün önemli bir kısmı, çok sayıda
nation Acts* ile sendikalar ve işçi örgütlenmeleri yasaklandı. Sosyal ve siyasi re­ askeri çok kısa bir süre içinde nakletmek bakımından demiryollarının sahip olduğu
form talepleri, ekonomik şartların en kötü olduğu 1 830'ların sonları ve 1 840'la-
* Parlamento reformunu amaçlayan hareket adını, 1 838 Mayıs'ında yayımlanan People's
Charter'dan (Halkların Bildirgesi) aldı.YoksullaraYardımYasası ve uzun çalışma saatleri­
* Birlik Yasaları. Tam adı, An Act to Prevent Unlowful Combination ofWorkmen (İşçi­ ne karşıydı (ed.n.)
lerin Yasadışı Birliklerini Önleme Yasası, 1 799) (ed.n.) t Poor Law (ed.n.)
MODERN EKONOMİNİN VE TOPLUMUN KÖKENLERİ • 635 636 • MODERN DÜNYANIN KURULMASI

stratejik önerndi ve birçok sistem bu öncelikler göz önüne alınarak inşa edilmişti. durumda toplum içindeki en geniş gruptu, ama toplum endüstriciler, yöneticiler,
Britanya'da yeni hatların inşa edilmesi sürecinde çok sınırlı bir denetim uygulanmış tüccarlar, bankerler ve mesleklerin her birinin önemli ölçüde elinde tuttuğu güç
ve bunun sonucu, birbirini geniş bir ölçekte tekrar eden yapılanma olmuştu. Böyle ve nüfuzla birlikte, kendi kendine çok daha karmaşık olmaya başladı. Toplumun
olmasına rağmen hükümet, en azından asgari bir demiryolu şirketleri düzenlemesi her bir üyesi yüzyılın başındaki selefierinden daha zengindi ve sann alabilecekleri
yapması ve kamu güvenliğini sağlamak üzere uzman müfettişler yetiştirilmesi ge­ malların çeşitliliği çok daha fazlaydı. Ancak yine de, devasa eşitsizlikler ve muaz­
rektiğini düşünüyordu. Birleşik Devletler'de hükümet işin içine daha da fazla dahil zam bir yoksulluk hala var olmaya devam ediyordu. Değişim süreci 1 900'de son
olmuştu. İlk şirket Baltimare ve Ohio'ya yasal bir tekel verilmiş ve vergiden muaf bulmadı, aslında daha hızlı ve radikal olmaya başladı. Yeni teknolojiler geliştiriidi
tutulmuştu. Devletin demiryollarına yatırım yapması alışıldık bir şeydi. (1 860'a ge­ ve bunlar ekonomide ve toplumda hiç görülmemiş bir hızda ilerleme sağlayan
lindiğinde Massachusetts sekiz farklı şirkete 8 milyon dolar yatırım yapmıştı.) Dev­ bütün bir dönüşümler dizisini meydana getirdi.
letin yaptığı en önemli yardım arazi tahsisiydi; federal yönetim hatların, özellikle de
kıtayı bir uçtan bir uca aşanların, yapılmasına yardımcı olmak amacıyla 1 8 50-1 880
arasında demiryolu şirketlerine 792 milyon dönüm kamu arazisi vermişti.
1 9 . yüzyılın son döneminde bazı hükümetler ekonomiye ve topluma yaptıkları
müdahalelerde biraz daha ileri gitıneye başladılar. İşçilerin endüstriden görmüş
olduğu zararları telafi edecek sistemler hem oluşturuldu hem de işvereniere da­
yatıldı. Birkaç devlet daha kapsamlı sosyal yardım sistemleri başlattı; bunlar katkı
payı olmaksızın küçük emeklilik maaşları, iş bulma yardımı ve işsizlik ödemesi dü­
zenlemelerini içeriyordu. Bu sistemlerin gerisinde yer alan motivasyon, genellikle
şartlarını düzelterek ve ayaklanma eğilimini azaltarak işçi sınıfinı mevcut sosyal ve
siyasi yapının parçası haline getirmekti. 19. yüzyıl boyunca kilit etmen eğitim sis­
teminin gelişmesi ve Avrupa toplumunun her kesiminde okuryazarlık seviyesinin
yükselmesiydi. Yı.izyılın ortasında İsveç, Prusya, İngiltere, Fransa ve Avusturya gibi
ülkelerde yaşayanların (ve Birleşik Devletler'deki Beyazların) muhtemelen büyük
çoğunluğu okuryazardı; bu, dünya tarihinde dikkat çekici bir yönelimdi. Okurya­
zarlık oranı sadece İtalya, İspanya ve Rusya gibi ülkelerde düşüktü (nüfusun yak­
laşık %1 0-25 'i) , bu oran bütün endüstri öncesi toplumlar için tipikti. Prusya'daki
gibi bazı hükümetler eğitime büyük önem verdi ve yüzyılın ortasından itibaren
etkili bir devlet sistemi yarattılar; halbuki Britanya'da temel eğitim bile 1 870'e
kadar zorunlu hale gelmemişti. Eğitim koşulları, dini karşıtlıklar ve kiliselerio üst­
lenebildikleri ve üstlenmeleri gereken rol hakkındaki tartışmalar nedeniyle hemen
hemen her yerde zorlaştırılmıştı. 1 9 . yüzyılın sonuna gelindiğinde Batı Avrupa'daki
okuryazarlık oranı genellikle nüfusun onda dokuzu civarındaydı (ama İtalya ve
İspanya'da bu oranın yarısından daha azdı) . Bununla birlikte orta düzey eğitim hal­
kın büyük çoğunluğu için zorunlu değildi; olduğu yerlerde de genellikle on dört
yaşına kadardı ve elit zümreye mensup olmayan bir çocuğun daha yüksek eğitim
alma şansı çok sınırlıydı.
Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'daki ekonomiler ve toplumlar 1 9 . yüzyılın
sonuna gelindiğinde bir yüzyıl önceki duruma kıyasla yine de radikal bir şekilde
değişmişti. Hiçbir toplum bundan önce bu kadar süratli bir değişim yaşamamıştı.
Avrupa, özellikle de batısı, olağanüstü ölçülerde kırsal ve tarınısal olmaktan çıka­
rak endüstrileşme ve kentleşmeye doğru değişim geçirmişti. Toplumdaki egemen
güçler artık köylüler ve toprak sahibi elider değildi. Endüstri işçileri sınıfi çoğu
550 Dünya Tarihi

YlRMIÜÇÜNCÜ BÖLÜM panyalar ve bankalar gibi yeni güç kaynlrı profesyo-


nellikten yana olma tutkusu sardı. Avrupa, bunlara ve öte-
Avrupa'da Eski Rejim: 1648- 1789 ki uzmanlıkr, toplumda güvenli bir yer ve yarlı bir iş­
lev vererek, duygu ve düşnce alnıd daha önce görül-
ı-
meiş bir çoğulca yol açmış oldu. Her meslek, kendi
sınrl gerçek anlyış izleyerek, daha önceki kuşalrın
bu yolda yapmış olduğ çalışmr bir adım daha ilerletti,
bir parça daha geliştrd ve hiçbir zaman tüm gerçği ve
tüm bilgileri kapsayacak büyük bir bireşm yaratma ya da
böyle bir bireşm uyma gibi bir gereksinim duymaı.
Kendi mesleki özerkliklerine ve onurlaı dekunlmaığ
sürece Avrupalı işadmlrı, başk mesleklerden kişlern
farklı düşn biçimleri tutturmalannda ve belirli sınrla
içinde diledikleri gibi davrnmlı sakıncl bir yan
görmediler.
Kuşksz çoğulck ve uzlaşm, tüm öteki uygar
toplumlarda olduğ gibi, Avrupa'da da uygarlığn başldığ
tarihten beri var olagemişt. Gerçekten, uygarlığn bir ta-
nım da, mesleklerde uzmanlşy yönelmiş toplumdur.
Avrupa'da Reform ve Karşı Reform Bu nedenle, onyedinci yüzıln ikinci yarısnd görülen ye-
akımlrn yol açtığ duygusal patla- nilik, kendinden önceki kuşalrın en amnsız reform ça-
malrın şidet, l648'den sonra yatış­ balrın yok edmiğ farklı ve uyşmazlıkr
tı. Kilisenin ve devletin ileri gelenleri, hoşgörü göstermenin gerğin kabul etmekten, bu hoşgö­
insalrı teolojiye ya da herhangi bir rüyü göstermeye hazır olmaktan çok ılmk, denge ve bi-
başk gerçğ her alanda uymaya zor- çemdi. Bunlar, Avrupalın birbirlerini suçlayıp birbirle-
lamaktan vazgeçtiler. Avrupa toplu- rini yok etme yolunda öteden beri daynıkl metafizik
munun önderleri, insan tukların kesinlik ardın tutkuyla koşma tutumunun yerini alabil-
en azgın ve en düşkn görünümlerini di. Böyle bir uzlaşmnı mantıksl kesinlğ zarar verdiğ
dikkatle gizleyerek gerçğin, ancak bir parçsın kavraya- açık. Fakat sağduy ve sağduyn ele aldığ olgular, ger-
bilecek durumda olan ve genellikle fanatik bir tutum içine çek ve ahlak sorunlaı karşı uzmanlşı, dar açıl yeni
girmeyen eğitlmş meslek admlrın yeteneklerine cia- yaklşımrn sürdürülmesi olanğı sağldı.
yanı yeğldir. Bu nedenle, toplumun tüm önemli ku-
rumlaın, orduyu, kiliseyi, mahkemeleri, üniversiteleri,
okuları, hükümet dairelerini ve hatta imtiyaz sahibi kum-
552 Dünya Tari hi

Sınrl Savşlr Kanada'da kesin bir zafer kazndı. Bu, bir kuşa sonra
(ı 78-ı 783 yılar arsındki) yardımn, Fransız ayakla-
Ilımk, denge ve biçem (üslup) devltrası ilşker nan İngilz kolonilerinin Kuzey Amerika'da bağımsz bir
bile yansıd. Yıkm getiren Otuz Yıl Savşlrı'n sona er- ulus kurma yolundaki çablrın başny ulaştırmsy,
mesini izleyen yılard, diplamadar ve askerler arsınd bir dereceye dek aşılhien büyük bir zaferdi.
meslek ahlkın benzer bir tutumun ortaya çıktğ görüldü. Batı Avrupa bu gürültülü, ama gene de bölgesel ey-
Savşın formalitelere bağlnmsı yolundaki gelişmr, lemlerle çalknıre, Doğu Avrupa'da güç d~ngesi çok
belki de Fransız ve Ingiliz subaylrın ateş başlm ayrı­ daha köklü bir değişkl geçirdi. ı648'den sonra Polonya
calığn büyük bir kibarlı birbirlerinde sundkları Fon- ve lsveç, Batı Avrupa'daki Felemenk gibi, büyük ve güçlü
tenoy Meydan Savşı'nd (ı 745'te) doruğna ulaştı. Bu ta- imparatorluk olma durmlaın sürdüremediler., Onları
rihten sonra, Avrupa'da savşlr yeniden artma eğilm yerine Avusturya ve yeni yetme bir Alman devleti olan
gösterdi. Fransız Devrimi önderlerinin bir kez daha halkın Brandenburg-Prusya, lsveç ve Polonya topraklın ele ge-
tukların silahndırp savş alnı salıverdik nokta- çirme yolunda Rusya ile (ı648- ı 721 arsınd) yarıştl.
ya kadar, silahrın yıkc gücü, siyasal amçlı öldürmelerin Bu üç güç, daha sonra (ı 772-1795 yılar arsınd) Polan-
çapı gittikçe artı. ya'ı arlınd bölüşerk, Polonya Kralığ'n haritadan tü-
ı653-89 yılar arsınd Fransa, rakipleri karşısnd müyle sildiler.
kesin bir üstnlğe sahip oldu. XIV. Louis (1648-ı75 Orta Avrupa, Avrupa'nı batıyl doğu bölgelerindeki
arsınd yönetti) çocuklğnda, ı648-53 yılan arsınd güç dengeleri arsınd bir köprü ve aynı zamanda bu böl-
patlak veren ve Fronde ayklnmsı denen, Kral'a karşı geler arsınd sık sık patlak veren savşlrın alnı olarak
soyluarın haklrın savunma yolundaki son aristokratik kaldı. Vestefalya Antiaşmsı ile (ı648'de) İtaly'nı ve Al-
çabnı yenilgiye uğratılşn tanık olmuşt. Yetişkn bir many'ı bölünmeleri sonucunda ortaya çıkan küçük
adam olduğ sırald ise, başrıl kralı ordulaın, devletler, yerel koşular, rakipierin durumuna, hanedan
Frans'yı Ren'deki ve Pireneler'deki "doğal sınrla" ka- bağlrın ve hiç değils bazen kendilerini en yüksek bedeli
vuştrma görevini vermişt. Bu yolda yıpranmş İspanyol ödeyene açık satma durmlaın göre, ya bir Fransız itti-
Impartoluğ'n karşı başlngıçt kazndığ başrıl, Fe- fakın ya da Fransız düşmanı bir ittifaka bağlnm eğilm
lemenklerin ve İngilzer Fransız saldırn durdurmak gösterdiler.
için Habsburglarla (1689'da) ittifak yapmlrı durakla-
dı. Sonra Ingiltere ile Fransa, ·Kuzey Amerika ve Hindis- Ulusarı Çıkarin Dengelerrmesi
tan'daki egemenliklerini tehlikeye atan bir dizi savş giri-
şince, Avtupa kıtasnd Avustryalı, İtaly'd ve Güney Bağımsz Avrupa devletlerinde hükümetler, dış politika so-
Felemenk'te (170ı-4 İspanyol Taht Savşln ile) Is- runlaıd eylem özgürlüklerini hiçbir yasal sınrla bağlı
panyolrı yerini alarak, Ispany'ı bölüşmesind en saymdılr. Bununla birlikte güç dengesi hesaplrı, yöneti-
büyük parsyı topladır. ı 707'de Büyük Britanya adın cilerin özgürce manevra yapabilecekleri alnı oldukça da-
alan Ingiltere, ı 763'te denizaşır ülkelerde, Hindistan'da ve raltı. Aynı biçimde her Avrupalı kral, uyrklaı üzerinde
Avrupa'da Eski Rejim: 1648- 1789 553 554 Dünya Taıih

mutlak bir egmnliğ sahip olduğn ileri sürerken bile, belirtilirse, hem tspanya'daki hem de Avusturya'daki Habs-
çeşitl gruplaın ve sınflar geleneksel olarak sahip ol- burg topraklı, bu yolda gözle görülür biçim(ie Fransa'dan
dukları, birbirini dengeleyici çıkarl ve ayrıclk ağıyl
geri kalmışt. Bu ülkelerde yerel farklı ortadan kal-
bağlıyd. Ayrıca bu birbirinden farklı çıkar çevreleri, genel- dırmay ya da azaltmaya çalışn bürokratik reformun mer-
likle kendilerine oldukça büyük bir siyasal güç sağlyn şu
kezilştnc gücü, en olgun biçimini, Fransa'da olduğ gibi
ya da bu karşıl bağlık örgütü içindeydiler.
onyedinci yüzılda değil, onsekizinci yüzılda aldı.
Böylece XIV. Louis'nin saryın gösteriş, görkemi ve. Habsburg egmnliğ alundaki ülkelerde kilise, Gallikaniz-
kendisinin "L'etat, c'est moi"* diye övünş, aslınd bam- min -yani Roma Katalik toplumu içinde ayrı bir Fransız
başk bir gerçğin örtüleriydi. Buyrğ altındki' enerjik kilisesi olduğn savunan öğretin- ortaçğdn beri ege-
meurlaın, Fransız yönetimini sistemli bir biçimde mer- men olduğ Fransa'dan çok daha büyük bir bağımszl
kezilştrmy çalıştkr gençlik yılarnd bile, bazılr sahip olma durumunu sürdürdü. Aslında Gallikanizm, pis-
(örneği, Frans'ı taşr temsilci meclisleri, yani Etats kopsların ve Fransız Kilisesi'nin öteki yüksek görevlileri-
Generaux) eski, bazılr (örneği, Fransız Doğu Hindistan nin kralı yönetiminin buyrğ altın, daha sık bir bi-
Kumpanysı gibi) yeni örgütlenmiş ayrıclkn yartığ
çimde girmeleri anlmı geliyordu.
karşı güçler, Fransız bürokatlın' uygulama alnıdki
başrıln büyük ölçüde sınrlad. Bununla birlikte kralı İngilz Parlmentocuğ
politkası amcın ulaştı, aristokrasiyi yola getirdi. Ancak
XIV. Louis bu amcın, soyluarın haklrın ve ayrıclk­ Batı Avrupa'nı sınrla yakın bölgelerinde, 1640-1688
rın doğruan. doğruya bastırmk kadar, bazı ödenekleri ve yılan arsınd birbirinden farklı olan, öteki Avrupa hükü-
saray görevlerini akılc dağıtrk ulaştı.
metlerine hiç benzemeyen iki yönetim biçimi ortaya çıkt.
XIV. Louis'nin ölümünden sonra, Fransız aristokratla- Şaşılck bir rastlnıy tam da bu yılard, bir uçta İngilz
rı, daha önceki ayrıclkn bir bölümünü yeniden iste- parlmentocuğ, öbür uçta Prusya militarizmi kesin bi-
meye başldır. Ancak bunu, atlrı gibi güce değil, genel- çimlerini aldı. İngilz lç Savşln (yukarı bak) sonunda
likle yısal yollara ve tarışml, kanıtr başvurk
parlamento egmnliğ kurlmşt. Ne var ki (Avam Ka-
yaptılr. Askeri ve sivil yönetim öylesine ileri bir noktaya marsı'n kasaba temsilcileri ve şövalye silahtrı* tara-
ulaşmıt ki, bir başk yolu denemek son derece elvrişsz fında güçlü bir biçimde temsil edilen) eski usul bölgeeilik
olurdu. Sıradn insanlar için Eski Düzen'in Fransa'da ve politkasıy ulusal politkanı gerekleri arasmda işledğ
öteki Batı Avrupa ülkelerinde elde etiğ en önemli ve en olan bir düzenleme, ancak 1688 Görkemli Devriminden
büyük başri; şidet başvurmnı etkili bir biçimde azal- sonra gerçklştibd. II. Charles yönetimi (1660-1685)
tılmas, hcikuk düzeninin kırsal bölgelere de yaılmsd. ve kardeşi ll. james yönetimi (1685-1688) sırand, yeni-
Birbiriyle çatışn çıkar çevreleri ve örgütlü gruplar den baş geçen Stuart hanedı egemenleri, doğal ola-
arsındki güç dengesi, hiç durmadan yeni biçimler alarak rak parlamentoya güvenemediler ve aslın bakılrs, parla-
ülkeden ülkeye, dönemden döneme değişt. Genel olarak mentonun ödeneklerine fazla tutsak olmadan davranabil-
* "Devlet, benim" (ç.n.). * "Squire"; ingiltere'de şövalyeiktn bir derece aşğı rütbe, köy aynı (ç.n.).
556 Dünya Tari hi

rnek için Fransa'dan yardım aldır. Bu koşulard, kolay


kolay başrıl bir ulusal politika izlenemezdi. Hollanda Ge-
nel Valisi Orangelı Wilam'ı İngilz tahın oturtan 1688
Görkemli Devrimi ile koşular birden değişt. William dik-
katini, XIV. Louis'ye karşı kurulan bir diplomatik-askeri
koalisyonun başı olduğ Kıta Avrupasınd topladı. Parla-
mento önderleri kendisine, XIV. Louis'yi durdurmak için
gerekli kaynlrı sağlr, İngilter' yönetimini Par-
lamento'ya bırakmy dünden razıyd. Onun zamnıd
lll. George'un 1760'ta İngilz tahın çıkşna kadr'lıiçb

RUSYA
İngilz Kralı, parlamento önderlerinden kurtulmak ya da
onları denetlernek yolunda bir girşmde bulnmadı. Böy-
Atiantik lece parlamento önderleri, ülkeyi birbiriyle çatışn yerel,
Okyanusu ulusal ve ulsarı çıkari hak ettikleri önemi vererek
yönetme alışknr edinip, bu yolda gerekli kurumlan
geliştrd.
İngilz politkacın ve parlamento üyeleri yerel, ulusal
ve ulsarı çıkarln uzlaştırbimek için kabine hükü-
metini getirdiler. Kabine, bilndğ gibi Kral tarfınd
atndı, ama Parlamento'ya karşı sorumluydu. Kabine'nin
Parlamento'da çoğunl elde ederek yasalan geçirme ye-
tenği, parlamento üyeleri arsınd kurulan ve pek sık ol-
........... Osmanlı \mp. sınrla, 1648
mayan ama gerçek bir klik ve parti itfakı sistemine da-
yandı. Yenilen tarfın ara sıra görülen oyun bozanlıki
ve sık sık hoşnutszlk belirten homurdanmalanna karşın,
bu hükümet sistemi, Parlamento'da temsil edilen çıkar
çevrelerinin türünde ortaya çıkan değişmlr sürekli yan-
sıtabilme yetnği sahipti. · Onsekizinci yüzıln hiçbir
merkezi bürokrasisi, kendini toplumsal değişmlr bu ka-
dar büyük bir duyarlık uyarlmzdı. Bu olguda, onse-
kizinci yüzılda İngilter'd uygulanan durumuyla, parla-
mento hükümetinin özündeki üstünlük yatmkdır. Din-
sel muhaliflerle birlikte mülk sahibi olmayan çoğunl
da temsil edilmğ bu düzen, demokratikrejitnle hiç ilş-
Avrupa'da Eski Rejim: 1648-1789 557 558 Dünya Tarihi

kisi olmayan bir yönetim biçimiydi. Ahlakça bozulmş ka- fasın koydu. Bunun karşılğnd hiçbir bedel ödemeyece-
sahalar ve siyasal destekler, zenginlerin ve soyluarın Par- ğin düşnmt. Oysa topraklı varsıl ve nüfusu yoğun
lamento'ya tümüyle egemen olmarın sağldı. · olmadığ için, böyle bir girşmn gerçklşmsi çok paha-
Yedi Yıl Savşlrı (1756-1763) sırand Fransızl lıya mal olacktı. Gene de büyük bir tutumlulukla ve sü-
karşı kaznıl parlak başrı, böyle bir yönetimin dışa kar- rekli bir çabayla, topraklım yalnız savunmaya değil, aynı
şı ne kadar güçlü olabiecğn gösterdi. Buna karşıl, III. zamanda genişltmy yetecek kadar güçlü bir ordu yara-
George'un, küçük ve bencil çıkarln üstüne çıkabilec tabildL Ardına gelenler, onun kadar tutkulu olmamakla
kral yanlıs bir parti geliştrk onunla Parlamento'yu de- ve tukları gittikçe azalmakla birlikte, aynı politkayı izle-
netleme çabsın başnsızlğ, Amerikan Devrim Sava- rnede ondan daha başrısz değilr. Büyük Frederick (II.
şı'nda (1776-1783'te) Ingiltere'nin uğradı onur kırc ye- Frederick, 1740-1786 arsınd yönetti) ölünce, arksınd
nilgiyle onayldı. Bu nedenle, bölük pörçük ve tümüyle Alman topraklınd Avusturya'ya rakip olan, doğun
sistemsiz bir evrimle İngilz (lskoçya'nı ve İrland'ı büyük devleti Rusya ile eşit koşulard, Avrupa'nı büyük
1707'de İngilter ile birleştmsnd sonraki yeni adıyl güçlerinden biri durumuna gelmiş, çok daha genişlm ve
Britanya) yönetim biçimi, Kıta Avrupası'n egemen olan topraklı üzerinde egmnliğ sağlmştır bir Prus-
bürokratik monarşiled gittikçe farklışt. Özellikle ya Kralığ bırakt.
1763'ten sonra, bazı Fransızl ve öteki bazı Kıta Avrupalı­ Hohenzollern kökenli yöneticiler, ekonomik gelişmy­
lar, ortaçğın 1640-1688 arsı döneminin eski ve gelişü­ le sistemli bir biçimde ilgilendiler. Prusya kralı, savşt
zel bir kalınts olarak görünen Britanya parlamentoculu- başrın üretime ve nüfusa bağlı olduğn kavrmışld.
ğun, kendi katı yönetim sistemlerine yeni bir biçim Pek umut vermeyen kumlu topraklım ve sınrl maden
verilmesi yolunda örnek olabiecğn düşnmey başldı­ kaynlrı geliştrınk öylesine başrıl oldular ki Prus-
lar. ya, onsekizinci yüzıln sonlarıd başlyrk, daha batı­
daki ülkelerin karmşı toplumsal yapılrn benzeme yo-
Prusya Militarizmi lunda oldukça ilerledi. Zantçılr, tacirler, serbest meslek
sahipleri ve öteki kentli sınflar nüfusları, etkileri artı.
Prusya 'çok farklı bir gelişm gösterdi. Büyük Elektör Fre- Bu gelişmy birlikte, Büyük Elektör'ün ve ondan sonra
deric Wilhelm (1640-1688 arsınd yönetti) atalan Ho- gelen birkaç kralın çağınd, Prnsya'ya egemen olan kışla
henzollern ailesinden kalan dağınk topraklı, sert ve ara- havsı dağıl. Ama bu hava, Prusya yaşmınd tümüyle
lıksz zorlamıy kesin disiplinli ve sık bir biçimde çekilip gitmedi, üyelerini Doğu Prnsya'ı ve bitşğndek
merkzilş bir devlette birleştd. Hohenzollern top- Baltık topraklın köy aynı (Junker) takımn genç
raklın-otsmd kalan Brandenburg'un, lsveç'in ve öte- sağlynourıd profesyonel subay birliklerinin dar
ki ülkelerin art arda yakılp yıkldğ acı Otuz Yıl Savşlrı, çerçevesi içinde yoğunlaştı.
bu bölgede Büyük Elektör'ün birleştm politkasın karşı
gösterilen yerel direnci kırmş oldu. Frederic Wilhelm, sal-
dıry püskürtrnek için yeterli askeri güce sahip olmayı ka-
560 Dünya Tarihi

Tanmda ve Teknolojide Gelişmr Alman nüfusunda ve refahınd büyük bir artış yol açtı.
Mısr, Balkanlar'da ve Macaristan'da aynı rolü oynadı. Mı­
Avrupa'nı ekonomik yaşmı, Eski Düzen dönemi boyun- sırn yetişblms için Kuzey Avrupa gerğind soğuk,
ca sürekli ve hızl bir gelişm gösterdi. Tarım temel uğraşı Batı Avrupa gerğind fazla yağışl olduğna buralarda
olarak kaldı ve nüfusun büyük çoğunl her yerde, kent- mısr tarım yapılmd.
leşm düzeyi en ileri ülkelerde bile, yaşmın çiftçilikle ka- Yapım ve ulaştırm alnrıd benzeri gelişmr gö-
zanmaya devam etti. Çoğu yerde geleneksel tarım biçimleri rüldü. Ulaştırm alnıd Fransa, her mevsimde kulanı­
sürdü gitti. Birbiri içine giren mülkiyet haklrı, herhangi bilen yoların yapılmsnd, ülkenin tüm önemli ırmakl­
önemli bir değişkln yapılms yolunda tüm hak sahiple- nı ve bunları koların tek bir ağ biçiminde birbirine
rinin (ya da hak sahiplerinin tümüne yakın bir bölümü- bağlyn kanallar sisteminin geliştrmsnd başı çekti.
nün) olurJanı alınms gerktibldğ için, malikane İngilter ona, ancak ı 750'den sonra yetişbldL Yapım
biçimi kolektif tarımn kök saldığ yerlerde, eski tarım (imalat) alnıd ise roller değişt; özel girşm ve ampirik
yöntemlerinde herhangi önemli bir değişkl gidilmesini bulş yetnği' Britanya'da, Kıta Avrupasın sık düzen-
önleyen büyük engeller vardı. Bununla birlikte, daha ve- lenmiş ekonomilerindekinden daha geniş bir eylem alnı
rimli tohumların seçilmesi ve sahnı biçiminin geliştr­ sahip olabidğ için, bu alanda İngilter' başı çektiğ,
mesi gibi basit süreçler sonunda, eski çalışm yöntemleriy- Frans'ı ona yetişm çalıştğ görüldü. Ayrıca İngilz
le bile büyük verim artışl sağlnbid. - kömür yataklan daha boldu ve daha kolayı işletbn
Avrupa'nı en batısndki topraklarda, eski yöntem- yatklrdı. Ko k kömürü yapma yöntemlerinin (ı 709 do-
lerden ayrılm yönünde bazı önemli adımlr atıld. Ortaçğ layrınd) bulnş, demir cevherini eritme yolunda ma-
tarımn zayıf noktası olan atlara ve sığrla kışl yem den kömüründen yararlanma olanğı yartı. Böylece de-
sağlm sorunu, kış aylrı için yeterli yem sağlyn yonca mir ve çelik üretiminde gerçklştin artış, birçok maki-
ve şalgm gibi bitkilerin yetişrlms çözüldü. Ayrıca nenin aynak parçlınd tahnı yerini demirin almsın
şalgmın yetişrlbms, tarlnı özenle ekime hazırln­ yol açtı.
masın gerektirdi. Bu, yalnızc tahıl ekilince yapılmn Bununla birlikte .en önemli ilerleme, mekanik enerji
bir işı 5'apılms, yabnıl atlrın yok edilmesini sağldı. elde etmek için kömürün yakılms sağln buhar gü-
Yonca da, köklerinde azot biriktirerek toprağın verimlğ­ cü arcılğy güçlü makinelerin geliştrms alnıd ol-
nin artmsın yardımc oldu. Bununla birlikte Avrupa tarı­ du. ı 712 gibi erken bir tarihte Thomas Newcomen, maden
mmda görülen en önemli değişkl, patates üretiminin ya- ocaklrındi suyu çekmek için kaba bir buhar makinesi
yılmasd; "çflnkü patates, Avrupa'nı yiyecek üretme icat etmiş. Bu makine, buharın sağuyp yoğunlaşmsı
olankrıd büyük bir artış yol açtı. Örneği Baltık Al- doğan kısmi bir hava boşluğna karşı kendini ortaya koyan
manysı kumlu topraklınd ve soğuk ikliminde, pata- hava basıncd yararlanarak çalışyordu. ı 769'da james
tes ürününden, tahıldn almnı dört katı kadar kalari Watt, silindirin iç çeperlerine, arada boşluk kalmsızn
sağlnbid. Bu olanak, patatesin Orta Avrupa'da önemli dayanan bir pistonu itmek için sıcak buhardan yararlanan
bir ürün durumuna geldiğ 1750 dalyrın başlyrk çok daha gelişm bir makinenin patentini aldı. Wat'ın ma-
Avrupa'da Eski Rejim: 1648 - 1789 561 562 Dünya Tarihi

kinesi Newcomn'ıki gibi bir ıstlp bir soğutlmayı ge- insaı işbrlğn gerektiren girşmled gittikçe daha bü-
rektimdğn çok daha güçlüydü. Bu makine hızla, yük kaynlrı harekete geçirebilmeleri olanğı veren,
fabrikalarda ve madenlerde, çok geçmeden de ulaştırm ala- örgütlenme biçimlerinde gerçklştin gelişmrd.
nıda mekanik güç sağlmk için kulanımy başlndı. Avrupa'nı denizaşır ülkelerdeki ekonomik eylemler ala-
Wat'ın makinesinin en görülmeye değr kulanım nıda imtiyaz almış ortaklın önemine yukarıd (on-
alnrıd biri, boyutları ve karmşılğ onsekizinci dokuzuncu bölümde) değinlmşt. Bunlara ek olarak, mer-
yüzıl boyunca hızla gelişn dokuma makinelerini işletm­ kez banklrı ve ulusal borçlar gibi mali yollar ve
siydi. Bunun sonucunda, belli bir zaman içinde üretHebilen yöntemler de Eski Düzen zamnıd ortaya çıkmşt. Bu
bez miktarı, çok büyük artışl gösterdi ve dokuma fiyatlrı olanaklar, altın ve gümş kaynlrı sınrl oluşn
hızla uczladı. Gerçekten 1789'da, Hindistan'da yetişrln getirdğ engellerden kurtlmş bir ekonomik . sistemin
ve Ümit Burnu yoluyla getirilen pamuğ işleyn İngilz başlmsın yol açtı ve fiyat sisteminde başlngıçt ne ol-
fabriklınd dokunan mallar, Hindistan'da bile Hint do- duğ pek anişılmy son derece şidetl döngüsel dal-
kumalrınd daha ucuza satılbid! lngiltere'nin, onseki- galanmalara neden oldu. Gerçekten, deneÜmden çıkmş ilk
zinci yüzılda kömürü, demiri ve mekanik bulş yetnği­ kredi patlmsı (1718-1720 yılar arsınd görülen Güney
ni, insan amçlrı yönünde koşumlasıy sağldı tek- Denizi Dalaveresi*) anonim ortaklın saygınlğ öyle-
nolojik gelişm, bundan daha şaırtc bir biçimde gözler sine kırd ki, bunlar başt gelen tüm Avrupa ülkelerinde
önüne serilemezdi. Çünkü dokuma makinelerinden önce, yasdış bırakld ve bu yasaklama ondokuzuncu yüzıla
Hintli dokuycların becerisi ve emeklerinin uczlğ kadar sürdü.
dünyadaki bütün rakiplerini geçmişt. Avrupalı, zantçılr el becerileri yerine kesin
Avrupa'nı hemen tüm geleneksel zantlrıd, ba- matematikselölçme yöntemlerini koyma yoların arştı­
zen küçük bazen büyük değişklr görülmeye başlndı. rak, endüstri sürecinde eşgüdm sağlm yönünde bir baş­
Ayrıca öteki ülkelerin yaptıklr malrın sistemli ve bi- ka gelişm alnı buldular. Yapilan silahrın düzgün bir bi-
linçli bir biçimde taklit edilerek yapılms sonucu yeni za- çimde ateş etmesi isteniyorsa, topların ve tüfek namlula-
naatlar prtaya çıkt. Avrupa becerilerinin bu yollarla zen- rın deliklerinin büyük bir doğrulka açılms gerekliydi.
ginleştrms en güzel örneği, Avrupalı zantçılr, Aynı biçimde, Wat'ın buhar makinelerinde pistonları si-
bilim admlrın, girşmclen ve hükümet meurlaı­ lindirlerin iç yüzeylerine sımk dokunması, dişl çarkla-
nı Çin porselenini taklit etme yolunda gösterdikleri işbr­ rın, vida dişlern, millerin ve öteki oynak parçlın bir-
liğdr. Çinliler bu meslek sırlan çok iyi sakldır ve Av- birlerine tıpa uymalrı gerekiyordu. Masa, duvar ve cep
rupalı, ~irt·poselnd hemen hemen ayırt edileme- saatleri, teleskoplar, mikroskop lar, parçlı bir araya geti-
yecek nitelikte porselen üretmeyi, ancak uzun sınam ve rildğne bir bütün oluştrma olanğı verecek boyutlarda,
yanıimlrd sonra öğrenbild. ancak uzmanlar tarfınd yapılbird. Bunlar, el ve göz
Bu teknik gelişmrn en az herhangi biri kadar önem- becerisini gerektiren işlerd; ancak üretimleri, aynı zaman-
li olan bir başk gelişm, örgütlenme alnıd, hemen aynı da, her bir işn gittikçe daha kesin biçimde matematik ta-
tarihlerde görülen, Avrupalı uzun çablrı, çok sayıd
* "South Sea Bubble" (ç.n.).
Avrupa'da Eski Rejim: 1648-1789 563 564 Dünya Tari hi

tumlasın ve malın yapımn her aşmsınd doğru inadı. Bu gözüpek girşmde bulunan ilk etkili kiş, Rene
olarak ölçülmesine bağlıyd. Descartes (ölümü,, ı650) oldu. Onun geometriCilerinkine
Avrupa'nı ekonomik örgütlenmesinin bu yönleri, benzeyen, aksiyomlardan ve apçık ana ilkelerden yola çı­
1789'da daha başlngıç dönemindeydi. Büyük çapta önem kan tümdengelirnci düşn, öylesine inadırcy ki,
kaznmlrı sonraki tarihlere rastlar. Gene de, bu yolda ilk Fransa'da ve başk ülkelerde hızla ateşli bir Kartezyenler*
adımlr atılmş; düşncesi kafalara yerlşmi ve uygula- okulu gelişt. Kartezyenler, Descart'ın görüşlein güçlü
nabilir olduğ gösterilmş. Yapım süreçlerinin kökten bir biçimde halka yaıp savundular. Aynı matematik ke-
rasyonelştim sağlycı olankrı Avrupa'nı sinlik düşn ateşiyl tuşan başk kişler de vardı; ne
büyük bir üstünlük kaznmsı ve daha da zengilşm­ yazık ki bunlar, farklı ve birbirleriyle uyşman sonuçlara
sine yol açcğı anlşımt. vardıl. Bu filozarın en unlüleri Hollanda'da. Baruch
Spinoza (ölümü, ı67) ve İngilter'd Thomas Hobbes
Matematik ve Bilim (ölümü, ı679) idi. Bir sonraki kuşat Gottfried Wilhelm
Leibniz de (ölümü, ı 7ı6) aynı tutkudan esinlendi.
Yüzyıl aşkın bir süreden beri dinsel tarışm alnıd Bu filozoflar, arlındki görüş ayrılkn çözmek
odaklşmı olan Avrupa düşnce gücü, onyedinci yüzıln · yolunda herhangi bir doyurucu yöntem bulamdır; çün-
ikinci yarısnd birden denebilecek biçimde adğın değiş­ kü yan tutmayan uzmanlrı rakip görüşledn birini seçe-
tirdi. bilmelerine olanak verecek herhangi bir ampirik sınam
Matematik, Johannes Kepler (ölümü, 1630) ve Galileo olanğı yoktu. Isaac Newton'un (ölümü, ı 727) Philosophi-
Galilei (ölümü, 1642) gibi admlrın yaşdığ Reform Çağı ae Naturalis Principia Mathematica (1687) adlı yapıtnd
boyunca oldukça hızl bir gelişm göstermiş. Yeni işaret­ nesnelerin yeryüzündeki ve gökyüzündeki hareketlerini
Ierne sistemleri, hesaplmrın basitleşrmnd, daha son derece zarif bir biçimde çözümlediğ fizik ve gökbilim
uzun hesaplmrın yapılbimesnd yardımc oldu ve alnıd durum farklıyd. Kendinden öncekiler gibi New-
matematikte yeni anlyışr yol açtı. Bu yeni anlyışrd ton da, gözlemdiğ çok çeşitl hareketleri matematik
en önqnlisi, Araplar zamnıd beri ayrı çalışm alnrı bir düzene indirgeme yolunu izledi. Hem göklerde hem
olarak görülen geometri ile cebirin birleşmy, böylece yeryüzünde hareket eden nesnelerin bu hareketlerini açık­
analitik geometriyi yaratmaya başlmsıdr. Analitik geo- lamak için, "genel çekimgücü"** deiğ gizemli bir gücün
metri ise, matematik düşnmeyi geliştrn, alnı genişl­ bulndğ varsydı. Bu gücün, bir boşluk içinde, hem
ten ve ona fizikte önemli uygulama alnı sağlyn "dizile- saçma bulunacak kadar hem de hoşa gidecek biçimde yalın
rin" ,ortaya çıkmasn yol açtı. bir matematik formüle göre -iki kitle arsındki uzaklığn
Matematik öylesine büyük bir ilgi görmüşt ki, birçok artışn karesiyle azalarak- işledğn düşn.
kiş matematik düşn tekniklerinin insanla ilgili herhan- Newton'un çağdşlrın bazılr kendilerini, bu
gi bir soruna. ve tüm insan sorunlaı gerğinc sık ve kavrmın, uzaktan etkileyen bir gücün varlığ gibi gizemci
dikkatli bir biçimde uyglanmsı, gerçek ve tüm insan-
* Descartçıl (ç.n.).
lar tarfınd kabul edilecek sonuçlara ulaşıbiecğn
** "Universal gravitation" (ç.n.)
Avrupa'da Eski Rejim: 1648-1789 565 566 Dunya Tarihi

uzantılr kaptırm becrikszlğn gösterdiler. New- kiler çevresinde dönen Luther'in ya da Layl'nı dünya
ton'un, maddesel olmayan bir temelden, bir dayanaktan görüşyle, böyle bir görüş kadar birbirine ters düşen iki
söz ederek ya da bir başk bölümde uzaya "Tanrı' aklı" düşnce kolay kolay düşnlemz.
diyerek sorunu durlğa kavuştrm yolundaki çablrı, Bununla birlikte çoğu kimse, Newtoncu dünya görü-
bu tür kuruntulardan kurtılnmas pek yardımc ola- şün kabul etmeye yanştığ halde Hıristyan kaldı. New-
madı. Ancak kimsenin kuşlanmdığ şey, Newton'un ton bile Kitabı Mukaddes üzerine, onun gizli anlmrı
kuramın doğruln arştılbi olduğy. New- ortaya çıkarmy çalışn yorumlar yazdı. Uzun yaşmın
ton, başlngıçt hareket yaslrın, ayın hareketini mate-
(1642-1727) rastlayan dönem, Tanrı'yl kişsel ilşker ve
matiksel olarak dile getirme çabsıyl ortaya atmış. Ancak
Tanrı'yl karşılm düşncelri önem veren yeni dinsel
formüllerinin doğru olup olmadığn arştılmsnd
akımlrn sık sık boy gösterdikleri yılard. Örneği daha
kulanıbiec başk sayız hareketli cisim de vardı. Bu
Newton yaşrken, Protesanlık içinde Kuveykırla, İngilte­
cisimlerle ilgili gözlemlere ve ölçümlere daynılrk, çok
re Metodistleri ve Almanya Payetistleri* ortaya çıkmşt.
geçmeden bu formüllerin doğru olduğ anlşıd. Gerçek-
Roma Katalik Kilisesi içinde Jansenizm ve Kiyetizm** en
lik Newton'un hareket yaslrın uyuyordu.
etkili dönemlerine Newton zamnıd ulaşmıt. Paplık
Zamnızci bilimsel kehanetler ve doğa yaslrın
tarfınd resmen lanetlenmeleri, bu iki sofu Katalik oku-
işledğ, genellikle hazır gerçekler olarak görülür. Dolayı­
sıyla, bu tür bulşarın ilk ortaya atıldkr zaman ne ka- lunun sonunda yok olmarın yol açtı; fakat üç Protestan
dar olağnüst ve coşku yaratan düşncelr olduğn
akım, geçen zaman içinde birçok değişkl geçirmş olma-
kavrayabilmek için düşgcmz kulanmız gerekir. ların karşın günümüzde gelişmy sürdürmektedir.
Evrenin, herhangi bir durumda ve herhangi bir anda lütuf- Öteki bilimlerin betimleyici matematik formüller içine
ta bulunmak ya da geçmişt işlen bir günahı bağışlmk sokulmaya çok daha az elvriş oldukarı görüldü. Bitki ve
üzere olaylara karıŞbilen, hareketli ve kişsel bir Tanrı ta- hayvan yaşmın çeşitl biçimleri hakınd bilgi toplamak
rafınd yönetildğ İnack biçimde yetişrm olan- için büyük çabalar gösterildi. Misyonerler ve öteki bilginler
lar, Ne~toncu evren görüşn hem kurtaıc hem de ür- gördüklerini yazdıklr için, Avrupa'ya uzak ülkelerdeki
kütücü' bir düşnce olarak karşıld. Tanrı' bir hem uygar hem barbar topluluklar hakınd bol bilgi aktı.
matematikçi olduğ ve evreni matematiksel ilkelere göre Bununla birlikte bu yeni bilgiler selinden, biyoloji bilimle-
yartmı seçtiğ düşnl. Matematiksel bir düzen veril- Kuzeykır (Quaker) rnezhebini l650'de George Fox kurdu. Mezhep, inanan
miş böyle bir evrende mucize yaratmak, Tanrı' yüceliğ­ herkesin kendine doğru yolu gösterecek olan Tanrı ile doğruan haberiş­
bilecğ inacı daynır. Metodist (Methodist) rnezhebini, 1738'de john
ne uygun birdavnış olarak görülmedi. Çünkü böyle bir Wesley kurdu, İncil' kutsalığn tüm ülkeye yayma ve nilıa kurtaın
davrnışl,.:kei buyrğn yerel ve geçici olarak yürür- amcıyl kurlmşt. Payetist (Pietist) mezhebi, onyedinci yüzıln sonunda
Lutherci kilise içinde kurulan, bilgçğe, tantanaya ve törencilğ karşı olup,
lükten kaldırğ ve doğa yaslrın her iyi ve ulaşıms insaı Tanrı ile kişsel ilşksne önem veren inaçtır (ç.n.).
gerekli amaca götürmeye yeterli olmadığ kabul edilmş ** jansenizrn Qansenisrn) ise Katolik papaz Janenius'un, yazgı onaylıp cüzi
iradeyi toptan reddeden rnezhebidir. Kiyetizrn (Quietisrne) onyedinci yüzıl­
olurdu. Tanrı ile herhangi bir bireysel ruh arsındki son da Michael Molinos'un kurdğ, insaı sürekli Tanrı'y düşnresiyl, du-
derece kişsel ve hiçbir biçimde önceden kestirilemez ilş- yurnlardan ve dış koşulardn bağınszlşc, özgürleşcğin söyleyen
çileci tarikı (ç.n.).
Avrupa'da Eski Rejim: 1648-1789 567

rinin ve toplumsal bilimlerin matematiksel formülleri çıka­


rılamd. Bilndğ gibi bir lsveçli botanikçi Carl Linneaus
(ölümü ı 778) o zamandan beri standart sınfladrm ola-
rak kulanı bir bitkileri sınfladrm sistemi buldu. ls-
koçya'da Adam Smith'le (ölümü, ı 790), Fransa'da "Fiz-
yokratlar" okulu, hükümetler bireylerin doğal davrnışi­
rına karışmzls ticaretin ve endüstrinin alcğı biçimi
oldukça büyük bir başrıyl çıkarsmy çalıştr. İnsa­
ların bireysel çıkarl yolunda rasyonel davrnışl bu-
lunma güdüsüne sahip oldukarı inacıyl, böyle bir politi-
ka sonucu hem daha özgür hem daha zengin olackrı
görüşne vardıl. Newton'un hareket yaslrınd farklı
-olarak, hükümetler ve insanlar her zaman rasyonel davra-
nış çizgisinden saptıklr için, bu tür Laissezfaire (bırakn
yapsın) kuranlı hiçbir zaman deneyimin sınavd ge-
çirilemedi.

Siyasal Kuramlar, Tarih Yazrlığ


ve Ampirizm Felsefesi

Toplumsal düşncei öteki iki boyutu da önemli değişk­


likler geçirdi. Önce Tanrı' insalrı günlük olayrın
karıştğ düşncesi, artık olduğ gibi kabul edemeyenle-
36) Christ Pancrator, 1148 dolaylan. Cafalü'deki katedral, Sicilya.
rin yeni bir siyasal yaslık kuramı geliştrm gerekiyor-
du. Tarlı'n kendisine verdiğ hakka dayanarak yönetiğ­

'
'.•·..1
ni ileri süren bir kral, Tanrı kendisini gerçekten tüm uygun
adaylar arsınd seçmedikçe, tahı gasp eden biri olma
durumuna düşmektyi. Newtoncu evren görüşn be-
nimseyen ~nslar, özellikle birçok kralın kralı makı­
HER ŞEY!N YÖNETİCS TANRININ CANLANDIRILMASI
na hiç yakışmn kişler olarak göründüklerine bakarak
Geç Roma yontu santıd uygun biçimde anlmdırbie mutlakığ sorgu-
eski kura~ inanmamaya başldır. Bu soruna, belli bir lama, burada ortadan kalmıştr. Bu mozaik, Sicilya'da, ada Norman yönetimi
devletin sınrla içinde yaşn tüm insalrı, bir toplum altındyke
dinlenmeyen
yapılmş
Batı'd
olmasın karşın, Bizans biçemidir. Bununla birlikte, durup
bile bu, gelecek sayfalann göstercği gibi, güçlü bir biçe-
sözleşmiy örtülü olarak ya da daha etkin ve belirgin min var olacğı bir çerçeveden daha çok, içinden doğacı bir koza sağlmıştr.
yollarla yönetim biçimi ve hükümetin yetkileri konusunda
BİR UZAK BATl SANAT BiÇEMNİ TANIMLANMASI

15. yüzıla 20. yüzıl arsınd, yanılstc bir üçüncü boyut yaratan matematik-
sel olarak doğru bir perspektif Batı biçeminin kendine özgü göstergesi oldu. Or-
taya çıkş burada görülüyor. Giotto'nun figürleri ön planda, sakince sığ bir de-
rinlğe yerlşmi, ama manzara, değişk bir ölçekte yapılmş. Bir buçuk yüzıl
sonra Piero della Francesca, ön plan ve geri planı tek bir uyumlu uzam içinde
nasıl düzenlcği biliyordu. Ama onun resmi de, yandan kısa gösterilen uyu-
yan askerlerin kol ve hacklrı yeni bir maddesel dünyaya bağlın egmnliğy­
le hem alay edip hem de onu ilan ederken, arkadaki yeniden dirlmş İsa, Hırist­
yan geçmiş çağırd için ikiye bölünmştr.

37) Giotto di Bondone, 1266-1337. Lazarus'un Yeniden Dirlş.


Arena Chapel, Padua.

38) Piero de!la Francesca, 1416-1492. lsa'nı Yeniden Dirlş.


Galleria Comunale, Sanseplocro.
HIRİSTYAN HA CI 'NIN YAŞMI

Dürer'in silahşörü, bakışn elinde kum saatiyle gözdağı veren Ölüm figüründen
başk bir yana çevirerek ve sırtn şeytan dönerek (burada "Vahiy" kitabın bü-
yük canavan gibi giynmş) arka plandaki bir tepenin üstünde yükselen kent he-
define yönelmiştr. Oyma klişedn çıkanl resim, Reformasyon arifesindeki Al-
manya'da anlşıdğ biçimiyle Hıristyan yaşmın bir alegorisidir. Luther gibi
Dürer'in oyma resminin Hıristyan silahşörü de birey inacı özel kahrmnlı­
ğına doğru kurtlşn peşindr. Dürer burada, eski düşncelr -gerçek kli-
şelr- gerçekçi çizimin yeni tekniklerini birleştyo. Aynı köktenci acım­
sızlka Luther, lncil'e insacıl bilginin, en son arçlnı uygulayarak eski ger-
çekleri düzeltme yolanı arştım.
Rönesans ve Reform arsındki bağlr ve gerginlikler, Dürer'in elinden çıkan
bu iki ürün arsındki benzerlikler ve ayrıml içinde özlü olarak özetlnmiş gö-
züküyor.

39) AlbrechtDürer, 1471-1528. KendiPortresi.


Al te Pinakothek, Münih.

KENDİi YÖNETİCS iNSANIN CANLANDIRILMASI

Albrecht Dürer'in yirmi sekiz yaşındki kendi portresi. Resim 36'daki geleneksel
"Christ Pancrator"a, böyle günahı yarı gölgesi içine dalışn bilerek olup olmadı­
ğın merak ettirecek kadar benziyor. Her durumda, teknik ustalıki gururlu bir 40) Albrecht Dürer, 1471-1528. Silahşör, Ölüm ve Şeytan.
çekingenlik ve hoşnutlk kendi adın yapıtegmn olmuş (kürk, saç ve saklın Güzel Sanatlar Müzesi, Boston.
birbirine karşıt düşen yapılrn.bk) Yaşm santlrı bilinçli incelğy Bayan Horatio Greenough Curtis'in kocasın anıs armğnı.
tam bir yiğtlk kalıbn dökülen bir sanat yapıt olarak kendinin hümanist bakış­
la kavrnış, Dürer'in aynsıd bize kastı bakıyor.
42) El Greko, 1541-1614. St.]erome,
41) Mucizeler Yaratan St. Nicholas. Rublev Okulu, Moskova, 15. yüzıl. Frick Koleksiyonu, New York.
George R. Hann Koleksiyonu, Sewicklley, Pensilvanya.

BATI'DA TUTUCULUK

DOGU'DA TUHJcULUK İspany'd yaklşı iki yüzıl sonra İspanyolrı El Greco -yani 'Yunan'- dedik-
leri Giritli bir yabncı, gençliğd tanımş olduğ Bizans ikenlaı yanılmz
Önceki iki resimde gösterilen yenilğ pervasız dalış, Avrupa'da da her yerde he- yankıl koruyan bir biçemiçinde resimlerini yaptı. Ama St. jerome'nin uzun
men görülmeişt. Onyedinci yüzıla değin, Doğu'da eski Rusya Bizans gelene- elleri ve yüzü, şidetl bakış ve giydğ piramit biçimi elbise -Bizans ikonografi-
ğine yakın kalmış ve kutsal Ortodoks Kilisesi ortalığ altüst eden reforma bağışk sinden kaynlmış olan unsurlar- burada İtalyn Rönesans tekniğ eksiksiz
kalmıştr. Bu ikon, Rus kültürünün ve toplumunun tutucu durağnlı istiyor. ustalığy donatılmş görünüyor. St. jerome'nin saçın ve saklın optik ger-
Oysa, Batın uyarıc varlığ, St. Nicholas'nı [Noel Bab'nı] yüzüne ve eline çekilğ eriştğ yöntemle bu çok iyi gösterilmş, tabi ki ermişl yakışn öbür
yanılstc bir üçüncü boyut vermek amcıyl gölge kulanıms gibi ayrıntld dünya işlern dalın pahsın. Benzer biçimde, kesin olarak geleneksel unsurlar-
-adı bilinmeyen bir keşin bu yapıt yartışnd bir süre önce İtaly'd kulanı­ la köktenci yeni unsurlann bağdşmz yan yanlığ 16. yüzılİspano fatihlerini
maya başln bir teknik- bir an göze çarpabilir. ve karşı Reform çağı İspanyol toplumunu tümüyle karakterize etmişr.
43) Rembrandt van Rijn, 1606-1669.
Dokumacılr Birlğ'n Memurlaı,
Amsterdam.

SANATTA ESK! DÜZEN ..


Paralarma dikkat eden, haklrınd kısanç ve kendi çıkarln fazlsıy koru-
yan, ölçülü, ciddi ve kendi halinden hoşnut kentliler, bu resimde zevkle süslen- 44) jean Baptiste Perronneau, 1715-1783.
miş, nazik bir aristokın karşısndl. Karşıt düşen yaşm biçimleri, bu resim- Madame de Sorquainvil!e, Louvre, Paris.
lerde güçlü bir anltım yolu bulmş olan iki sınf eski düzene üstün geldi ve
sağduyl ılmkary Rönesa'ı ve Reform'un yıkc kasırglnd sonra
Avrupa'ya bir parça karlı verebildL
ÖZGÜRLÜK, EŞiTLK, KARDEŞLi

David'in Bir Fransız Sebze Sancıs ve Goya'nı işgalc Fransız askerlerinin İspan­
yol sivilleri katlediş, Fransız devrimi yılarnd insanlar demokratik siyasal ku-
ramı yaşm geçirmeye çalıştkrnd ortaya çıkan bazı sorunlaı akla getiriyor.
Sebze satıcn yorgun yüzü, devrimcilerin özgür ve eşit yurtaşi dönüştr­
dükleri sankülotlardan birinin yüzüdür. Ama onun dirayetli bakış, belki de
müşterilnd olduğ gibi devrimcilerin niyetlerinden de kuş duyğn
anltıyor. Goya'nı resmi başk bir soruyu akla getiriyor: Ya bir halk yabncıl­
rın kardeşç süngüleriyle eşit ve özgür olmak istemiyorsa?

45) jacques Louis David, 1748-1825, Bir Sebze Satıcs,


Güzel Sanatlar Müzesi, Lyon.
46) Francisco Goya, 1746-1828. Üç Mayıs, 1808.
Prado, Madrid.
YENIDÜZEN

Daumier'in arkadaki resmi (s. 579'daki 47 sayıl resim), 19.


yüzıln sanyileşm, artık köylü kadınl pazara ge-
tirdğn ve üçüncü mevki vagonda eve dönerken alçakgö-
nüllü bir biçimde kent halkıy bir araya gelmelerini sağl­
dığn gösteriyor. Böylece, toplumsal tabklrın en düşk
noktasıd, kent ve köy arsındki eski ayrıml pek kal-
maışt. Diğer uçta da, Sargent'in Londra'dan kendi kendi-
ni yetişrm bir iş admı ve onun üst sınfta gelen karıs­
nı portrelerinde anltığ gibi, burjuva ve soylu arsındki
ayınc çizgi de bulamkşıt.

47) Honore Daumier, 1808-1879. Üçüncü Mevki Vagonu.


The Metropolitian Museum of Art, New Yarlı,
H. O. Havemeyer Kolelisiyon u.

48) john Singer Sargent, 1856-1925.


Asher Wertheimer ve Bayan Asher Wertheimer.
Tate Galeri, Londra.
20. YÜZYILIN ÖZGÜRLÜGÜ

Birinci Dünya Savşı'n arifesinde, yerlşmi değrl karşı çıkan küçük bir
zümre, bilerek bütün araya giren değişmlr karşın İtalyn santçılr ilk kez
resimlerinde yanılsc üç boyutlu uzam yaratmak için matematiksel kuralı
bulgadıkr onbeşic yüzıldan beri korunmş olan Avrupa resminin gele-
neklerini reddetti. Özgür insalık, hemen her çeşit gelenekten kopmuş, hemen
her toplumda ortaya çıkan santçı örneklerini hızla izledi. Miro'nun resminin
simgeldğ gibi, ilkel dürtü ve soyutlama, aydınlr kişlğn parçalayarak bu
geçmiştn toptan kurtlşn başltığ plansız manzarada işbrlğ yaptılr.

49) Ben Shahn, 1898-1969. Özgürlük.


Koleksiyon,]ames Thrall Sobey, New Canaan, Connecticut.

50) ]oan Mi ro, 1893. Kuşa taş atan adam.


Koleksiyon, Modem Sanat Müzesi, New York.
584 Dünya Tarihi

anlşmy vardıkl düşncesiyl bir çozum bulundu.


Açıka anlşıcğ gibi, böyle bir sözleşmy farklı koşul­
lar yüklenerek, uygulamaya ilşkn çok farklı sonuçlar çı­
karsanabilirdi. Örneği Thomas Hobbes (ölümü, 1679) in-
sanlrı doğuştan kötü ve hayvanca yardılş oldukarı
için uygar toplumu, ancak bir mutlak egemene sınrz bir
erk devrederek kurabildiklerini öne sürdü. Onun tersine
john Locke (ölümü, 1704) sözleşmni halkla yönetici
arsınd yapıldğ, bu nedenle yönetici sözleşmy belir-
lenmiş sınrla aşrs, halkın onun bu yetki gaspın karşı
ayaklanmaya hakı olduğ görüşn savundu. Bu yolla
Locke, yadsınmz derecede yasal bir manrkı İngilz tah-
tında süren 1688 Görkemli Devrimi'ni, eski moda tanrısl
takdir düşncelri sarıln ve daha yeni sona ermiş olan
iç savşın yeniden patlak vermesinden korkan, devrimi hiç
de hoş karşılmyn birçok İngilze karşı savunabildi. Bir
sonraki yüzılda, Manş'ı karşı yaksınd, egemenin halkı
tatmin edmiğ herhangi bir an, toplum sözleşmin
halkın egemene karşı ayklnmsı haklı kıldğ görüş­
nü savunan jean-jacques Rousseau (ölümü, 1778) çok da-
ha radikal bir görüş ortaya koydu. Rousseau'ya göre, baş­
kasın devredilemez ve yürürlükten kaldınmz bir hak
nitelğd olan egmnliğ sahibi halkın Genel İstemi
(genel irade) idi.
İnsalrı kendileriyle ilgili görüşleind oluŞan bir
başk büyük değişkl, sayız filoğun, madeni para uz-
manı, tarihçinin ve öteki bilginierin sabırl çalışmr­
51) Henry Moore, 1898-1986 "Nükleer Enerji",
Şikago Üniversitesi. nı bir yan ürünü olarak ortaya çıkt. Bu kimselerin, tarih-
leri bir takvim sisteminden bir başk takvim sistemine
çevirme yöntemlerini bularak, Avrupa'nı karmış
GEÇMİŞ PROLOGDÜR
edebi ve tarihsel elyazmrın sabırl sıray koymalrı ve
insalığ Şikago'd, ilk denetimli ve kendi kendini besleyen nükleer reaksiyonu~ savşlrı, egemenlerin yönetim dönemlerini ve öteki tarih
nun gerçklştidğ yerde bir anıt olarak yer alan bu varlık, yazgım tasrldı­
ğımz umutlara ve korkulara görsel bir biçim veriyor; düşnce bugünümüzü, ya-
olayrın güvenilir bir tarihsel sıra içine sokmalrı, tarih
.şam ve ölüm dengede asıl olduğna ve hiç kimse yanı ne getircğn bilgisine, o zamana dek ulaşım bir derinlik ve doğ-
bilmedğn bu yana, geçmiş zamanlardakinden daha büyük bir acı tat getir-
meycği tahniin edilebilen yeni öncülere daynırşt.
Avrupa'da Eski Rejim: 1648 - 1789 585 586 Dünya Tari hi

n:ıluk kazndır. Bu bilginlik alnı en büyük adı, orta- kafada tarihsel geçmiş hakınd daha sağlm bir goruş
çağ başlrınd çeşitl tarihlerde, çeşitl manstırld ve çe- olunca, Reform çağın büyük umudu olan kilise ve devlet
şitl kralı kalemlerinde kulanı farklı elyazmrı hak- alnıd hemen havariler dönemi koşuların dönüverme
kında yaptığ arştımly derin bir bilgi ortaya koyan olankı görülmemeye başlndı ya da belki bazı Roma im-
Jean Mabillon (ölümü, ı 707) idi. Bu bilgilerle herhangi bir partolnı yaptıkln düşnlerk, bu istenecek bir şey
elyazmsın nereden geldiğn ve aşğı yukarı hangi tarih- olmaktan çıkt.
lerde yazıldğn -bazen şöyle bir gözatmayla-bulma ola- Siyaset kuramı ve tarih böyle güçlü bir gelişm göste-
nağı doğu. Gene bu uzmanlık dalı, tarihsel kayıtlr arsı­ rirken, metafizik, ampirik elştircğn iğne deliğn
na çeşitl zamanlarda çeşitl amaçlarla sokuştrlm sa- geçirildi ve bu sınavd, anlşıms biraz güçleşmi ve
yısz düzmece belgenin ortaya çıkarlmsn sağldı ve Av- günlük ilgi konularıd hayli uzaklşmı olarak da olsa
rupa bilgnğe, daha sonra öteki uygarlıkn incelen- sağ salim ve güçlü çıkt. Descart'ın onyedinci yüzıl mes-
mesinde de kulanıc araçlar ve kavramlar sağldı. Bu lektaşrın kendisine güvenen tümdengliıc akıl yürüt-
yoldaki girşmlen ilk coşku verici sonucu, Williamjones me yöntemleri, bir İngilz ampiristler grubunun dikkatli
(ölümü, ı 794) onsekizinci yüzıln tam sonunda, Hindis- incelemelerinden geçirildi. Önce John Locke (ölümü,
tan'ı dinsel dili olan Sanskritçe ile Avrupa dilleri arsınd 1704) ve sonra David Hume (ölümü, 1776) duylanmız
sık bir ilşk bulndğ, bu dilin bilgiye suamış Avru- düşnerimzl nasıl bir bağlntı içinde olduğ tasız so-
pa dünyası en ilkel atlrın doğalrın daha iyi kavra- rusunu sordular ve hiçbir şey hakınd kesin bilgi sahibi
ma olanğı sağlm umudu verecek kadar eski olduğn almızn olanğı bulnmadığ sonucuna vardıl. Imma-
ortaya çıkardğ zaman halkın gözleri önüne konmuş oldu. nuel Kant (ölümü, 1804) Hume'un ulaştığ sonuçlan kabul
Bilginleriri verdikleri bunca emek, o zamana kadar ya- etti, ancak kendi başın bilinemez olan şeyin bilinci, yal-
zılanrd çok daha doğru, çok daha eksiksiz tarihler ya- nızca insan duyulanna ve düşnce kalıprn uymasıl
zılmas olanğı verdi. Edward Gibbon'un ı 76-ı 778 yıl­ edinlbcğ, elştirc mantığ, insan zihninin ya-
ları arsınd yaımln "Roma İmpartoluğ'n GerHe- pısn ve yeteneklerinin dikkatle incelenmesinin tüm du-
yiş ve Çöküş"* tarih yazma alnıd neler yapılbiec­ yu deneyimlerimizin doğası hakınd doğru ve zorunlu
ğin gösteren örneklerin en ünlüsüdür; ima Voltaire (ölü- bilgiler vercğin ileri sürmede kulandı. Böylece Kant, bi-
mü, ı 778) ve David Hume (ölümü, ı 776) gibi öteki tarih- linebilir gerçkliğn tanımlsdki yartıc rolünü
çiler de; o tarihlerde hemen hemen Gibbon kadar tanı­ inadırc bir biçimde ortaya koyarak, Ruh'un (Tin'in) on-
mışlard. Tarihçiler de, kendi çağlrıy Hıristyanlğ ku- dokuzuncu yüzıl Alman filozoflan tarfınd derinleme-
ruld-ğ ta[ih.rsın, ahlak alnıd olduğ kadar teolojik sine incelenmesi yolunda kapıy arlmış oldu;
ölçütler alimınd da inşlery çıkşlary uzun ve karma-
şık bir tarih kesimi sokarak, kendi yolarınd dinsel çatış­ Klasik ve Romantik Sanat Okullan
ma ateşin söndürülmesine yardımc oldular. Çürikü
Onyedinci yüzılda yeni bir dönemi başltn doğal ve top-
* E. Gibbon, Romalprtuğ'n Çöküş, çev. A. Baltcıgi, İstanbul, 1986. lumsal bilimlerdeki gelişmy karşıltdğn, müzik
Avrupa'da Eski Rejim: 1648- 1789 587 588 Dünya Tari hi

dışnaki güzel santlrı tutucu kaldığ görülür. Çeşitl yüzılda renklerin koyulaştırms ve çizgilerle dile ge-
sanat biçemleri gelmiş gitmş, ulusal sanat okuları parla- tirilen perspektifin bulnması sonucu Avrupa resminde
mış sönmüş, dönem boyu zaten çok zengin ve çeşitl olan yartıln ölçü kadar uzun ömürlü olmamakla birlikte,
kültürel mirası daha da zengilştrm eğilm görülmşt. onun kadar temel bir ölçü durumuna geldi.
Ne var ki böylesine güçlü ama geleneksel etkinliklerden, Edebiyat alnıd klasik ülkü, onsekizinci yüzıln or-
Newtoncu dünya görüş gibi yepyeni bir anlyış dağın­ talrınd sonra ve özellikle Almanya'yla !ngilter~d yıp­
mıştr. ranmaya başldı. Ulusal geçmiş ve ortaçğ geçmiş üzerin-
Onyedinci yüzıln sonlarıd ve onsekizinci yüzıln de yapıln arştıml, insan kalbi denen şeydn boşa­
başlrınd Fransız kültürünün saygınlğ doruğna ulaştı. lan duygların coşku verici akış üzerine yapıln doyurucu
XIV. Louis'nin hükümetinin gücüne ve ulğna duyulan incelemeler, birçok Alına ve bazı Ingilizlere gerçek edebi
hayrnlığ Fransız edbiyatın, Fransız biçemine ve beğ­ büyklğe, ancak insaı içinde kendilğ doğan dür-
nisine karşı duyulan aynı derecede, hatta daha büyük bir tülere kendini özgürce ortaya koyma olanğı verilerek ula-
hayrnlık eklendi. Sanat alnıd yetkinlğ belli kuralı şılabiecğn inadırm yolunda birleşt. Bu romantik
vardı, bunlar ortaya çıkarlbi ve ortaya çıkarldtn bakış açıs, halkın ve ulusun dilini yüceitme yolundaki ye-
sonra bu kurallann izlenmesi gerekir inacı dayanan ni bir değrl birleştd. Örneği Johann Gottfried Her-
Klasik akım, hem göze seslenen sanatlara hem de edebiyata der (ölümü, ı803) Almanrı ulusal ve edebi büyklğe
egemen oldu. Bu kurallar, büyük santçılr ayklrın Fransızcy değil de, ancak Alınaey kullanarak ulaşbi­
vurlmş parangalar değil. Örneği Londra'da mimar leceklerini öne sürdü. Edebiyatın ulusal kaynlrı yö-
Christopher Wren (ölümü, 1723) ya da Frans'ı üç bü- nelen benzeri bir ilgi, Thomas Percy'nin (ölümü, ) 1 8 ı Re-
yük tiyatro ya~rı, Pierre Corneille (ölümü, 1684), Moliere liques of Ancient English Poetry adın taşıyn ı 765'te yaım­
(ölümü, 1673) ve jean Racine (ölümü, 1699) daha yete- lanan kitabınd, geleneksel Ingiliz ve lskoç türkülerinin
neksiz ellere ağır bir yük olan doğrulk kuralın büyük derlenip yaınlms yol açtı.
bir ustalık uydular. Bununla birlikte Avrupa'nı kültürel tarihinde, klasik
Onsekizinci yüzılda Avrupa müziğ, tarihinin en bü- biçimi bir romantik çağın izledğn söyleyen geleneksel sı­
yük döiıemlrn birine girdi. Yeni bulnmş, yeni yet- nıfladrmy gerğind fazla önem vermek doğru olmaz.
kinleştrm müzik arçlı ve müzik perdelerinin fizik- Her dönemde çok çeşitl beğnilr ve sanatkarca yartıc­
sel-matematiksel çözümlemesi, müzikçilere yeni teknik lıkar görüldü. Örneği İngilz edbiyatı tarihinde John
diziler ve çeşitlkr sağldı. Özümlerrmesi gereken bunca Milton (ölümü, ı674) büyük Hıristyan destanı olan Para-
yenilik çık1nf, "klasik" uyum ve kompozisyon kuralı-. dise Lost yapıtn tam da William Wycherley (ölümü, ı 716)
nı, bu tür: kuralın bazen edebiyatta yaptıklr gibi kös- açık saçık Restorasyon komedilerini ortaya koyarken yaz-
tekleyici etkileri olmadı. Tersine, dikkati baş edilebilir sa- dı. Inceldiğmz dönemin (ı648- 789) sonları doğru,
yıda değişkn üzerinde toplayarak yartıclğ kışrt. Robert Burns'un (ölümü, ı 796) santçı yalınğ, Dr. Sa-
johann Sebastian Bach'ın (ölümü, 1750) ve Wolfgang muel Johnson'un (ölümü, ı 784) arada bir paragraf uzun-
. Amadeus Mozart'ın (ölümü, 1791) yapıtlr, daha sonraki luğnda tümcelerle karşıln ağır düzyaılrn~ yazıld­
Avrupa müziğ için bir ölçü yartı. Bu ölçü, onbeşic ğı çağd, birlikte görüldü. Aynı biçimde, Luther!in Kitabı
Avrupa'da Eski Rejim: 1648-1789 589

Mukaddes çevrisinin ve Shakespeare'in oyunları ülkele-


rinde modası hiçbir zaman geçmezken, eski Roma'nı ve
Yuna'ı klasik edbiyatlrı, tüm eğitm görmüş kişler,
aynı bilgi kaynlrı ve aynı duygulada donatabildi. Bu
ortak bilgiler ve duygular, Yunan ve Latin klasiklerine geli-
şigüzel değinşlr kolayı ve hemen tanıcğ bilen
yazarlarca ve oyuncularca kulanıd.

Avrupa'nı Üstünlğ Kökleri

Zenginlik, çeşitlk, güçlülük ve insaı gözünün görebil-


diğ uzaklır dek görünen herhangi bir yenilğ kavryıp
benimsemeye hazır olması, Eski Rejim günlerinde Avru-
pa'nı kültürel yaşmın ayırt edici özellikleriydi. Dünya-
nı başk hiçbir yerinde, böylesine serüvenci bir ruhun tu-
tumuna benzer bir tutumla karşılmd. Bu nedenle
Avrupa, tarihte ilk olarak Eski Dünya'ı tutucu uygarlık­
ların, yalnızc teknolojik, askeri konularda değil, aynı za-
manda bilim, felsefe, tarih ve bilginlik alnrıd da göze
çarpar bir biçimde geçmeye başldı. Aklın eldeki soruna
korkmadan ve sıklmadn uyarlnmsı -güzel sanatlar
alnıd genellikle olduğ gibi- sonucu belirleyici olmadı­
ğı durumlarda, Avrupa'nı herhangi bir açık ve kesin üs-
tünlğe sahip olduğ söylenemez. Gerçekten Çin ve lslam
santı olgunğ ve biçerncieki tuarlığn, Avru-
palırn durmadan yeni biçimler ortaya koyma yolunda
üretebildikleri herhangi bir sanattan daha büyük olma du-
rumunu sürdğ söylenebilir.
,Bunılaobirkte Batı'n dünya egmnliğ yükseliş
hareketi başlmıt. Bundan sonraki bölümlerde, Avru-
pa'nı bu üstnlğ, insalığ öteki uygarlıkn
özerkliklerinin temelini nasıl kazıp onu sonunda nasıl yık­
tığn görecğiz.
IX
REVOLUTIO
Kargaşa İçinde Bir Kıta, y. 1 7 7 0 - 1 8 1 5

FRANSIZ DEVRİMİNİN Avrupa'nın diğer birçok kasılmasının hiçbiriyle ilgisi


olmayan evrensel bir niteliği vardır. Gerçekte, bu "Devrim"e, sadece siyasi bir
ayaklanma değil, bir yönetim sisteminin toplumsal, iktisadi ve kültürel temel-
leriyle birlikte tamamen yıkılması şeklindeki tam, modern anlamını veren bir
olaydır. Bu günlerde tarih kitapları "devrimlerle" doldurulmaktadır. Örneğin,
İngiltere İç Savaşını "İngiliz Devrimi"ne çevirme çabaları, hatta Rus Devrimini
evrensel bir dizinin üçüncü sırasına yükseltme çabaları vardır. Roma Devrimi,
Bilimsel Devrim, Askeri Devrim, Sanayi Devrimi, Amerikan Devrimi, hatta son
yıllarda Cinsel Devrim vardır. Ancak bunların hiçbiri bu unvanı hak etme-
mektedir.
Fakat 1789'da insanları Fransa'nın ve sıradan siyasetin çok ötesinde etki-
leyen değişikliklerin olduğuna inanmak için neden vardır. Paris egemen bir
gücün başkenti ve uluslararası bir kültürün merkeziydi. Devrimciler, Aydın-
lanmanın evrensel insan soyutlamasına olan inancım miras almışlardı. Evren-
sel zulümle çarpışarak her yerdeki tüm insanlar adına hareket ettiklerini hisse-
diyorlardı. En soylu anıtları Fransızların hakları hakkındaki dar görüşlü bir Harüa 20.
bildiri değil, insan Haklarına ilişkin gümbürdeyen bir bildiriydi. "Er ya da Avrupa, 1810
geç" demişti Mirabeau Ulusal Meclis'e,

bir ulusun etkisi... yaşama sanatını basit özgürlük ve eşitlik kavramlarına (insan
kalbi için karşı koyulmaz cazibeye sahip olan ve dünyanın tüm ülkelerinde yayı-
lan kavramlara) indirgeyen, böyle bir ulusun etkisi kuşkusuz Gerçek, İlımlılık ve
fmdan çevrelenmişlerdi. Her Avrupa ülkesinde, devrimin yanında veya karşı-
Adalet için, belki de hemen değil, belki tek bir günde değil, ama sonunda tüm Av-
sında bulunan, geniş bir kahramanlar ve hainler topluluğu (Britanya'da HMS
rupa'yı fethedecektir...
Victory'nin güvertesinde ölen Nelson, Almanya'da Scharnhost ve Gneiseııau,
Avusturya'da vatansever-şehit Andréas Hofer, Polonya'da beyaz atını sudan bir
Bu, sadece Fransız olan bir şeyin yerine "Avrupa'nın ilk Devrimi" adını esinle-
mezara doğru süren soylu Mareşal Poniatowski; Rusya'da karın içinde inatla
yen bir cins duyguydu. 1
ve güçlükle yürüyen yılmaz Kutuzov) eşlik etmekleydi. Avrupa sanat ve edebi-
Yabancılar da aynı canlı katılım hissini paylaştılar. T u t k u l u bir g e n ç İngi-
yatında, sözcükler ve resimde Goya'nın Désastres de la Gtıerre'mden ya da Da-
liz, sonra pişman olacaktı, ama o sırada kendinden geçmiş şekilde şunları ya-
vid'in Napoléon portrelerinden, Stendhal'in La Chartreuse de Parme adlı eseri-
zacaktı; "En büyük mutluluk o şafakta hayatta olmaktı."
ne, Dickens'ın İh i Kemin Hikâyesi, Mickiewicz'in Pan Tadeus; ya da Tolstoy'un
Yaşlı bir devlet adamı ağlayabilmişti: "Şövalyelik devri kapandı. O safsata-
Savaş ve Banş'ına uzanan unutulmaz bir sözlü ve resimli tablolar dizisiyle zen-
cılar, iktisatçılar ve hesapçılar başarılı oldular; ve Avrupa'nın görkemi sonsuza
ginleştirilmişti.
kadaT s ö n d ü . " "Burada ve şimdi" diyordu dönemin ünlü bir yazarı Valmy Sa-
Devrimci döneme ilişkin her rapor, sırasıyla nedenlere, devrimci olayla-
vaşı'nı izlerken, "dünyada yeni bir çağ başlıyor." 2 Lehte veya aleyhte tüm ta-
rın kendine ve sonuçlara bakmalıdır. Her kronolojik anlatı devrim öncesi ma-
rihçiler güçlü sözcüklere başvurdular. T h o m a s Cariyle, "aşırı ihtilalcilik" diye
yalanmaya bir girişle başlamak zorundadır. İlımlı taleplerin aşırı değişikliklere
adlandırdığı şeyden dehşete d ü ş m ü ş bir şekilde Fransız Devrimini "Zamanın
ve Fransa'daki mücadelenin bir Kıta savaşına nasıl yol açtığını incelemek zo-
içinden doğmuş en dehşet verici şey" olarak adlandırdı. 3 Karşıt duygulara sa-
rundadır. Krizler, 1770'lerdeki ilk Aydınlanma kıpırtılarıyla ortaya çıkar ve
hip Jııles Michelet şöyle başladı: "Devrimi H u k u k u n gelişi, Hakkın dirilişi ve
1 8 1 4 te başlayan Viyana Kongresi'yle son bulur.
Adaletin tepkisi olarak t a n ı m l ı y o r u m . " 1
Fransız Devrimi Avrupa'yı o zamana kadar bilinen en derin ve geniş kap-
samlı bunalımın içine soktu. Kargaşası, savaşları, kaygı verici değişikliklerinin
içinde bütün bir kuşağı tüketti, Paris'teki deprem m e r k e z i n d e n . Kıtanın en
Peşrev (Prelüd)
uzak yerlerine sarsıntı dalgalan gönderdi. Portekiz kıyılarından Rusya'nın de-
rinliklerine, İskandinavya'dan italya'ya kadar uzanan sarsıntıları, şapkalarında
Fransız Devriminin nedenleri sonu gelmez bir tartışma konusudur. Dekorun
mavi, beyaz ve kırmızı bir kokart ve dudaklarında "Liberté, Égalité, Fraternité"
(bazen önceki tarihin tamamı haline gelme tehditini taşır), istikrarsızlığın de-
sözleri olan parlak üniformalı askerler izledi. Taraftarları için Devrim, monar-
rin nedenlerini veya diplerdeki kaynakların ve hemen o anda meydana gelen
şide saygın bir yeri olan geleneksel baskılardan, soyluluktan ve kurumlaşmış
olayları veya barutu ateşleyen kıvılcımları birbirinden ayırmak mümkündür.
dinden kurtuluşu vaat ediyordu. Karşıtları için, ayak takımının karanlık güçle-
On sekizinci yüzyılın soıı çeyreğindeki dekor, tüm Avrupa'daki genel ve derin
ri ve terörle eşanlamlıydı. Fransa için, modern bir ulusal kimliğin başlangıcını
huzursuzluk havasıydı. Huzursuzluğu yaratan değişiklikler Fransa'da odaklan-
haber vermekteydi. Avrupa'nın tümü için ise, bir tiranlığın yerine başka birine
mamışıı, fakat Fransa hem bir katılımcı hem de bir ianıktı. Siyasal felç ve mali
geçmesinin tehlikesine ilişkin bir tabiat bilgisi dersi oluyordu. Devrim, sınırlı
gerginliklerle yüz yüze olan Fransa gerginliklerle başa çıkmada komşuların-
barışçıl değişiklik umuduyla başladı: "Her ne şekilde olursa olsun, değişikliğin
dan daha az yetenekli olduğunu gösterdi. "Devrim neredeyse tüm Avrupa için
her b i ç i m i n e karşı direniş yeminleri arasında son buldu." Kısa vadede yenil-
k a ç ı n ı l m a z d ı ] . Fransa'da ortaya çıktı, çünkü orada Eski Rejim daha fazla tü-
giyle karşılaştı; uzun vadede, toplumsal ve siyasal fikirler alanında, ç o k büyük
kenmişti, ondan daha fazla nefret ediliyordu ve başka yerlerdekınden çok da-
ve kalıcı bir katkı yaptı ve yapmaya devam ediyor.
ha kolay yok edildi." 5
Devrim alayı her Avrupalı okul çocuğu tarafından bilinen şahsiyetleri ve
Siyasal cephede, büyük deprem Atlantik boyunca meydana geldi. Filozof-
klişeleri içermektedir. Devrimci liderlerin belli başlılarının (Mirabeau, Dan-
ların her zaman ülkelerin en istikrarlısı ve ılımlısı olarak gördükleri Büyük
ton, Marat, Robespierre, ve Bonaparte) muhalifleri ve kurbanlarının uzun lis-
Britanya, Fransa'nın yardımıyla Britanya yöneliminden çıkmaya karar veren
tesiyle: Darağacındaki XVI. Louis ve Marie-Antionette'in, "yüz bin insanı kur-
Amerikan sömürgeleriyle bir savaşa girişti. Fakat Amerikan Bağımsızlık Sava-
tarmak için" Marat'yı banyosunda öldüren köylü kızı Charlotte Corday'nin:
şının ( 1 7 7 6 - 1 7 8 3 ) Avrupa'da önemli yankılan oldu. Öncelikle Fransa'nın mali
Bonaparte'ın emirleriyle tutuklanıp öldürülen émigré D u c D'Enghien'ın görün-
krizini felakete sürükledi. Ayrıca Fransızların ve diğerlerinin kötü durumları-
tüleriyle tamamlanmıştır. Renkli ve girişimci birçok yardımcı figür ("Devrimi
nı değerlendirmelerini sağladı: Eğer zavallı yaşlı acemi 111. George bir tiran
iki kıtada gören" sürgün ingiliz felsefeci radikal T o m Paine, ci -devant pisko-
olarak sınıfiandınlırsa, Avrupa'nın diğer monarkları nasıl sınıflandırılmalıydı?
pos, "saygısız Autun Rahibi", en yüksek rütbeli yüce kılıç artığı Charles de
Eğer Amerikalılar üç penilik çay vergisine karşı ayaklanabildilerse, çoğu Avru-
Talleyrand-Périgord; soğukkanlı genel savcı Antonie F o u q u i e r - T i n v i l l e ) tara-
palının ağırlığının altında inlediği yoğun vergiler için nasıl bir olası gerekçe
olabilirdi? Eger ABD, Amerikalıların Britanya parlamentosunda temsilleri ol-
Sanayi Devrimi, en iyi bilinen tek unsuru olan güçle çalışan makinelerin keş-
madığından yaratılmak zorunda kahndıysa, ülkeleri bir parlamentoya bile sa-
finden çok daha kapsamlı olan teknolojik ve örgütsel bir değişiklikler dizisini
hip olmayan tüm diğer Avrupalılar ne düşünmeliydiler? Amerikan anayasal
tanımlamak için kullanılan geniş kapsamlı bir terimdir. Dahası, terim yoğun
düşüncesi m ü k e m m e l şekilde basitti ve evrensel olarak uygundu:
tarihsel tartışmaların ardından çok daha karmaşık bir değişimler zincirinde sa-
dece bir aşamayı işaret eder hale gelmiştir; bir sonraki yüzyıla kadar tam etki-
Bu gerçekleri kutsal ve yadsınamaz kabul ediyoruz: Her insan eşit ve bağımsız
sini göstermeye başlamayacak olan "Modernizasyon" (Bkz. s. 8 1 2 ) . Öyle bile
doğmuştur, eşit yaratılışlarından, yaşam ve özgürlüğün korunması ve mutluluk
olsa, "ön-sanayileşme"nin, tarımı, yer değiştiren işgücünü, buhar gücünü, ma-
aramanın da içinde yer aldığı kalıtsal ve el konulamaz haklar doğmuştur. 6
kineleri, madenleri, meıalüryi, fabrikaları, kentleri, ulaşımı, maliye ve demog-
rafiyi kapsayan dikkate alınması gereken bir düzine unsuru vardır.
Avrupa'nın Amerikan Devrimine katılımı biçimsel olarak heykel ve anıtlarla
Bilimsel tarım Aydınlanmanın, özellikle de fizyokratların takıntılarından
onaylanır. Avrupa'nın Devriminde Amerikan unsurunun varlığı ise her zaman
biri olmuştu. Başlangıcından itibaren rasyonadeştirme aşaması, büyük ölçüde
çok doğru olarak kabul edilmemiştir. Fakat 4 T e m m u z 1776'daki Bağımsızlık
hızlandırılmış üretim potansiyeli yaratmakta olan at gücüyle çalışan (henüz
Bildirisi ilk Başkan George VVashington'ın 29 Nisan 1789'daki göreve başlama
güçle çalışanlar olmadığından) makineler noktasına ilerlemişti. Hunger-fordlu
töreni arasındaki yılda, modern yönetim hakkındaki tartışmaları doruğa çıkar-
İngiliz bir çiftçi, J e t h r o Tull ( 1 6 7 4 - 1 7 4 1 ) 1703 gibi bir tarihte yayımlanmış
tan ABD'nin kuruluşu olmuştur.
olan Horse Hoeing Husbandry'sinde bir ekim-makinesini duyurmuştu , çelik uç-
Thetfordlu bir Norfolk Quarkerı olan T o m Paine, Avrupa ve Amerika ara-
lu pulluk demiri 1803 yılında piyasaya girdi. O yüzyıl boyunca tarımsal dene-
sındaki canlı bağlantıydı, ingiltere'de yasadışına düştükten sonra, "Radikal
yim hızla devam etti. Fakat ilerleme çok yavaştı; tarımsal üretimin ortalama
T o m " kendini Amerikan amacına adadı, Common Sense adlı eseri ( 1 7 7 6 ) Ame-
seviyesi yeniliklerin hızıyla değil, ortalama çiftçinin katettigi mesafeyle belir-
rikan Devriminin en etkili risalesiydi; /nsan Haklan ( 1 7 9 1 ) adlı eseri Fransız
lendi [CAP-AG].
Devrimine en radikal yanıtlardan biri olacaktı. Fransız Konvansiyonunda otu-
Çiftçiler gıda üretimlerini artırdıkça, aynı toprağın ürününden daha fazla
racak ve giyotinden u c u u c u n a kurtulacaktı. Ateşli bir şekilde kaleme alınmış
insan beslenebilir hale geldi. Bir kez tarlaları işlemeye alışan insanlar, istihda-
deist bir risale olan Akıl Çağı ( 1 7 9 3 ) adlı eseri bir skandala neden oldu. "Ül-
mın diğer biçimleri için de serbest kalıyorlardı. Tarımsal etkinlikteki artış do-
kem dünyadır" diye yazmıştı "ve dinim iyiyi yapmaktır."
ğum oranında bir artışa yardım etti; bir iş gücü fazlası yaratılmasına neden ol-
Doğu Avrupa'da üç büyük imparatorluk Polonya'nın İlk Paylaşımını haz-
du, en azından köylülerin toprağı terk etmekte özgür olduğu ülkelerde. Fakat
metmekteydiler (Bkz. Bölüm VIII). Savaştan kaçınıldığı için iç rahatlığı vardı,
teknik bilgisi olmayan köylülerden oluşan bir emek arzı sadece yarım bir yanıt
Takat propaganda bulutları şiddetin gerçeklerini saklayamıyordu. Dahası, biz-
sağlamaktaydı. Sanayinin insan gücü kadar teknik bilgiye de ihtiyacı vardı. En
zat Polonya-Litvanya'da paylaşım sadece Rus hegemonyasına karşı olan içerle-
tercih edilen yerler zanaat geleneklerinin en geliştiği yerlerde bulunacaktı.
meleri alevlendirmişti. Polonya aydınlanmasının büyük ç a b a l a n , Çariçeyle ka-
Buhar gücü antikiteden beri bilinmekteydi. Fakat 1711 yılında Thomas
çınılmaz bir karşılaşmaya doğru ilerliyordu. Rus etki alanı, Fransa'nınkine
Newcomen tarafından Devon'daki bir madenden sel suyunu pompalamak için
koşut olarak "tiranlar" ve "özgürlük dostları" arasındaki bir ayrıma doğru git-
hantal bir makinede kullanılana kadar, hiçbir zaman hiçbir pratik uygulaması
mekleydi. Devrimci dönemin, en s o n u n d a Fransa ve Rusya arasında muazzam
olmamıştı. Buhar makinesi, büyük ölçüde Glascow'da bir İskoç alet yapımcısı
bir çarpışmada doruğa ulaşacak olması bir kaza değildi.
olan J a m e s Watt ( 1 7 3 6 - 1 8 1 9 ) tarafından, 1763'te kendisinden Newcomen'in
G ü n l ü k siyasetin ö n ü n d e veya arkasında, on sekizinci yüzyıl s o n u Avru-
canavarının bir modelini tamir etmesi ve kondansatör geliştirmesi istendiğin-
pasının düzenli yüzeyinde görünmeyen derin güçlerin bir şekilde denetimden
de geliştirildi. Bundan sonraysa, buharın itici gücünün uygulanabileceği deği-
ç ı k m a k t a olduğunun göstergeleri vardı. Kaygının bir kaynağı teknolojikti: Sı-
şik makine çeşitleri sınırsız bir hal aldı.
nırsız yıkıcı ve yapıcı potansiyelleriyle güçle çalışan makinelerin ortaya çıkışı.
Makineler su değirmeni ve matbaa makinesinden beri kullanılmaktaydı.
İkinci kaynak toplumsaldı: "Kitlelerin" artan bilinci, yüksek toplumdan dışla-
On sekizinci yüzyıl saat ustalarının elinde makineler yüksek bir hassasiyet se-
nan verimli milyonların kaderlerini ellerine alabileceklerinin farkına varmala-
viyesine ulaştı. Fakat kol, su veya yüksekten düşen sudan daha güçlü bir güç
rı. Ü ç ü n c ü kaynak entelektüeldi: İnsan davranışlanndaki irrasyonellıkle ede-
kaynağı ihtimali, ilk olarak tekstil alanında gerçekleşen bir icat furyasına esin
biyat ve felsefede artan kaygı. Tarihçiler bu gelişmelerin olguyla ilgili olup
kaynağı oldu. Üç Lancashireli, Blackburnlu J a m e s Hargreaves ( 1 7 2 0 - 7 1 7 8 ) ,
olmadığı konusunda karar vermekte zorlanırlar: Sanayi Devrimi, toplumsal
Prestonlu Richard Arkvvright ( 1 7 3 2 - 1 7 9 2 ) ve Hall'ith W o o d , Boltonlu Samuel
düşüncede kolektivist görüş ve Romantizmin başlaması uyumlu bir sürecin
Crompton ( 1 7 5 3 - 1 8 2 7 ) sırasıyla eğirme çıkrığı (spinnig Jenny) ( 1 7 6 7 ) , yün
bağlantılı parçaları mıydılar değil miydiler; bunlar devrimci ayaklanmanın ne-
eğirme çerçevesi (spinn ig frame) ( 1 7 6 8 ) ve eğirme katırı ( 1 7 7 9 ) yaptılar. Jenny
denleri miydiler yoksa sadece eşlikçileri ve yardımcıları mıydılar?
sadece köylerde elle kullanıma uygundu; frame ve mule fabrikalarda buharın
Revolutio. Kargaca Içtnde Bir Kıta, y 1770-1815 729

uygun olduğunu kanıtladılar. İnce zevkin yeni bir seviyesine Fransa'danın


kezine sürüklendiği doğrudur. Londra ya da Paris gibi kemler büyük bir zana-
[ J A C Q U A R D İ ipek d o k u m a tezgahıyla ( 1 8 0 4 ) ulaşıldı.
atkâr ve yoksul kalabalığıyla, işçi arayan işverenler için çekici hedeflerdi.
Ancak buhar gücü ve makinelerin, buharı artırmak için en etkili yakıt
Kara ulaşımı çok önemliydi; bu da deniz ticareti gibi ucuz ve etkili duru-
olan k ö m ü r ü n çok geniş ölçüde çıkartılmasına kadar yaygın bir kullanımı ol-
ma getirilmeliydi. Büyük miktarlardaki kömür, demir ve pamuk, yün veya kil
madı. Buna yeraltı pompaları, Humpry Davy'nin güvenlik lambası ( 1 8 1 6 ) ve
gibi diğer malların, maden ve limanlardan fabrikalara nakledilmesi gerekiyor-
patlayıcılarda barut kullanımı içeren birtakım buluşlar yoluyla ulaşıldı. Sert-
du. İmal edilen malların uzak pazarlara teslimi gerekiyordu. Nehir, kara ve de-
leştirilmiş çelikten yapılması gereken makineler de aynı şekilde, demir ve çe-
miryolu taşımacılığının herbiri gerekmekteydi. Bir kez daha, en büyük atılım
lik üretimi yaygınlaşana kadar ç o k fazla yapılamadı. Buna da Iskoçya'da Car-
Britanya'dan geldi. 1760'ta Bridgevvater Dükünün mühendisi, J a m e s Brindley
ron demir ocaklarındaki ( 1 7 6 0 ) gelişmeleri ve çeliği ocakta tavlamak ve
( 1 7 1 6 - 1 7 7 2 ) , Lancashire'ın Irwell Nehri'ni Barton Su Kemeri'nde kesen olağa-
d ö v m ek için Henry Cort'un patentlerini ( 1 7 8 3 - 1 7 8 4 ) içeren bir dizi ilerlemey-
nüstü bir su yolu inşa etmekle ( 1 7 6 0 ) önceki kanalların kapsamını geliştirdi.
le ulaşıldı.
1804 yılında, Güney Galler'deki Merthyr Tydfil'de Cornvvalii mühendis Ric-
hard Trevithick ( 1 7 7 1 - 1 8 3 3 ) kısa demiryolu boyunca yüksek basınçlı bir bu-
harlı lokomotifle kömür vagonlarını çekmeyi başardı. Bu, atlardan daha paha-
JACQUARD lıya çıktı. 1815'te J. L. McAdam ( 1 7 5 6 - 1 8 3 6 ) yontulmuş bir taş temel ve
katran yüzey kullanarak inşa edilen bir yol sistemine (genel olarak yanlış yazı-
T F K S T I I , M Ü I I K M ) ! S İ Joseph-Marie Jacquard L y o n ' d a . l « 0 4 yılında önceden belir- lan) kendi adını verdi.
lenmiş sayıda şekil içeren kumaşı d o k u m a k ve mekiği k o n t r o l etmek için delikli kart
Parasız hiçbir şey olmuyordu. Çok büyük ama kesin olmayan yatırımlar
dizileri kullanarak d o k u y a b i l d i b i r tezgâh geliştirdi. Tekstil tarihinde. J a c q u a r d ' i n
yapmak için, çok büyük riskler almaya gönüllü yatırımcılara çok büyük mik-
d o k u m a tezgâhı A r k w r i g h t , l l a r g r e a v e s ve C r o m p t o n ' u n önceki b u l u ş l a r ı n d a n daha
tarlarda para gerekmekteydi. Böyle bir para, sadece sanayi öncesi girişimin di-
b ü y ü k bir ilerlemeydi. Daha geniş kapsamlı teknoloji tarihinde, o t o m a t i k makineler
ğer biçimlerinin, girişim sermayesi için hazır bir stok oluşturduğu ülkelerde
d o ğ r u l t u s u n d a önemli bir aşama, pianola ve laıernadan delikli kart veri depolama
mevcut olabilirdi.
sistemine her l.ıirlii mekanizmanın atasıydı. Belki de en önemlisi, bir g ü n bilgisayar-
Demografik faktörler de kritikti. Sanayi Devriminin nüfusta bir artışa yol
ların ona bağlı olarak işletileceği dual ilkesi o l u ş t u r m u ş t u . J a c q u a r d tezgâhının çer-
açtığı ve artan bir nüfusun Sanayi Devriminin süreçlerini teşvik ettiği bir or-
çevesi diğer çalışan parçaları "donaııım"dı. delikli k a r i d i z i l c r i y s e " y a z ı l ı m " . '
tamda nüfus motorunun etkisini anlamak güç değildir. Güçlük motorun ilk
olarak nasıl hazırlandığını ve ateşlendiğini görmektedir. Yirmi milyon insanıy-
la Avrupa'nın la grande nation'u, Fransa'da son üç yüzyıl esnasında nüfus dü-
Sanayi işçilerinin bir çatı altında, aynı "fabrika"da toplanması güçle çalışan zeyinin yükseltilmesinde aciz kalınan uzun bir demografik güçsüzlük dönemi
makinelerin gelmesinden uzun zaman ö n c e de mevcuttu. ( " F a c t o r y " | fabrika, olmuştur. Büyük Britanya bunun tersine birçok avantajı kullanabilme yetene-
atelye, imalathane) "elle ü r e t i m " anlamına gelen "manufactory"nin kısaltılmış ğine sahip olmuştur: Zengin çiftçiler, emek gücünün yer değiştirebilmesi, usta
bir biçimidir.) İpek imalathaneleri, hah imalathaneleri ve porselen imalathane- zanaatkârlar, hazır demir ve kömür arzı, geniş bir ticaret ağı, kısa iç mesafeler,
leri on sekizinci yüzyıl b o y u n c a yeterince yaygındı. Fakat sürekli bakım ve dü- ticari girişimciler, artan bir nüfus ve siyasi istikrar. Bütün bunlar başka birinin
zenli yakıt ve hammadde sağlanmasını gerektiren ağır sanayi tesisi, fabrika dü- rekabete başlayabilmesinden on yıllar önceydi (Bkz. Ek III, s. 1354).
zenlemesini bir seçenekten bir gerekliliğe dönüştürdü. (Bir kraliyet sarayı
Kolektivizm (bir bütün olarak toplumun haklarının ve çıkarlarının olabi-
büyüklüğünde geniş, sıska yapılar, sularını tükettikleri ve keskin siyah du-
leceği kanısı) bu dönemde çok iyi eklemleştirilememişti. Rönesans ve Protes-
m a n l a n Trajan'ın s ü t u n u gibi bir bacadan püskürttükleri bazı k ü ç ü k nehirle-
tan Devriminden beri kuvvetle vurgulanan bireyciliğe karşıt gitmekteydi. Fa-
rin yanına uygunsuz bir şekilde k o n u l m u ş ) "Karanlık şeytani fabrikaların"
kat önemli bir gelişmeydi. T ü m vatandaşlarının halk tabakası olduğunu
manzarası ilk olarak Lancashire ve Yorkshire'in d o k u m a c ı l ı k bölgelerine girdi.
vurgulayan modern devlet düşüncesinde ve de fizyokratlar ile iktisatçıların
Fabrikaların ortaya çıkışı yeni kent merkezlerinin ani gelişimine neden oldu.
toplumsal-s i yasal organizmanın işleyiş biçimleri hakkındaki tartışmalarında
B u n u n ilk örneği Lancashire'in p a m u k endüstrisi başkenti Manchester'da bu-
örtülü bir şekilde yer almaktaydı. Rousseau'nun genel irade kavramında açık
lunmaktadır. 1 8 0 8 yılındaki ilk Britanya Nüfus Sayımı Manchester'in çeyrek
bir şekilde yer almaktaydı ve yararcıların en önemli ilkesiydi. Avrupa'nın bü-
yüzyılda on kat büyüdüğünü, tek bir semtin boyutlarından 7 5 , 2 7 5 vatandaşın
yüyen kentlerindeki ayak takımı ve kalabalıklar tarafından, fabrika kapıların-
kayıtlı olduğu bir kente dönüştüğünü göstermişti. Nüfusun yeni fabrika kent-
dan boşalan sanayi işçileri tarafından desteklenmiş olabilirdi. Her neyse, ko-
lerine sürüklendiği gibi, fabrikaların da o zamanki nüfusun birkaç büyük mer-
lektifin gücü, zaptedilebilir olsun ya da olmasın, sadece felsefecilerin değil
generallerin, insan kalabalıkları-kışkırtıcılarının ve şairlerin hayal gücünü et-
başbakanının kızı ve romantik düşüncelerin en etkili pazarlayıcılarından biri
kileyebildi.
( M m e de Staël, 1 7 6 6 - 1 8 1 7 ) G e r m a i n e Necker'indi. Kendi çapında bir yazar
Romantizm artmakla olan gerilimlere iyi geldi. Almanya'daki ilk akından
olan M m e de Staël, ilk ö n c e Paris'teki Rue du B«c'ta ve sonra sürgünde günün
sonra, İngiltere'de sonraki kuşak şair ve siyaset yazarlarıyla doldu: Başta genç
t ü m aydınlarını yönetmekteydi. Romanı Delphine ( 1 8 0 3 ) feminist eğilimlere
Lakeland şairler üçlüsü, Samuel Taylor Coleridge (1772-1834), William
sahiptir; Corinne ( 1 8 0 7 ) bir tutku bildirişiydi; De I'Allemagne ( 1 8 1 0 ) Alman
W o r d s w o r t h ( 1 7 7 0 - 1 8 5 0 ) , ve Robert Southey ( 1 7 7 4 - 1 8 4 3 ) ve şair, gravürcü
R o m a n t i z m i n i Fransa için ulaşılabilir yapan bir kitapçıktı.
ve çizer, hayret verici William Blake ( 1 7 5 7 - 1 8 2 7 ) olmak üzere. Alman Roman-
Ancak m a n t ı k , felsefeciler o n u n aleyhine d ö n e n e kadar uysallaştırılma-
tizmi hâlâ üretkendi. Goethe'nin arkadaşı Friedrich von Schiller'in ( 1 7 5 9 -
mıştı. Vico'nun Aydınlanmayla y o l u n u n ilk ayrılışı Doğu Prusya'nın olası ol-
1 8 0 5 ) tarihsel dramaları W<ılkns(ein ( 1 7 9 9 ) , Moria Stuart ( 1 8 0 0 ) ve Wilhelm
mayan dekorunda gerçekleşti. Hiç k u ş k u s u z felsefeciler arasında bir dev olan
Tcll'i ( 1 8 0 4 ) Goethe'nin başka bir tarafa yöneldiği bir zamanda yayımladı. Fa-
l m m a n u e l Kant ( 1 7 2 4 - 1 8 0 4 ) Mantık ve Romantizm arasındaki u ç u r u m u dol-
kat W o r d s w o r t h ' u n 1 7 9 8 ' d e Tinıern'deki kayalıklara tırmandığı zamanda başı
durdu. Bir dindar, bir bekâr ve bilgiçlik taslayan geleneğin bir meyvesi olarak
ç e k e n l e r İngiliz Romantikleriydi. Avrupa çoktan savaş ve devrim dehşetinin
hayal süresinin heyecan verici olaylarından alışılmadık şekilde yalıtılmıştı.
içine düşmüştü. İnsanlık kendi kendini yok edecek kadar irrasyonel gözük-
Yerlisi olduğu Königsberg'in çevresinden bir kez bile ayrılmamış ve buruşuk,
mekteydi. Dünya her zamankinden daha fazla akıl anlaşılmaz olmuştu. Man-
yoğun, profesörce düzyazılar yazarak kendini her şeyin ötesinde ulaşılmaz
tık ve aklın engel olunamaz hâkimiyetinin s o n u n a gelinmişti. yapmıştı. (Bir eleştirmen şöyle yazmıştır: "Coleridge Kantçı evresindeyken
düzyazısını geliştirmemiştir." 9 ) Ancak Kant'ın Üç Eleştirisi, ondan sonra gelen
Ah! Güzel gün! Ne kötülük gördüysem
neredeyse tüm felsefecilerin minnettar olduklarını iddia ettikleri bir fikirler
Yaşlılık ve gençlikten!
bütünü s u n m u ş t u r .
Haç yerine, albatros
Asılı boynuma. 7

Ey gül, hastasın! FREUDE


Görünmez toprak kurdu
Geceleri uçan FRIEDRICII SCMILI.KR, 1785 yılında, Leipzig y a k ı n ı n d a k i Gohlis köyünde. An der
Senin yatağında bulundu Fıvudc. "IMeşc Üzerine l.irik Deyiş"i besteledi. Bu, u m u t s u z b i r aşk macerası ve
Kızıl neşenin kumpası;
M a n n h c i m ' d a aşırı y o k s u l l u k içinde geçen b i r kışın a r d ı n d a n o n u k a p l a y a n r u h a n i
Ve onun gizli karanlık aşkı
özgürlüğe bir ş ü k r a n sarkışıydı. Siyasal olduğu kadar kişisel v u r g u l a r ı da vardı: Ori-
Senin hayatını mahveden 8
jinal adının "Özgürlüğe İlahi" olduğu y ö n ü n d e k i ısrarlı söylenti s ü r m e k t e d i r :

Freudiyen dizeler, Freud'tan yaklaşık bir yüz yıl ö n c e buradaydılar I F R E U - Freude, schöner Götterfunken. Neşe. Tanrıların parlak kıvılcımı
DE). Tochter aus lilyssium. ülysium'un kızı, ceıınet varlığı
Meydan okuyan genç asiler, Romantizmin sınırlarının daha da ötesine wir betreten feuertrunken. ateşle sarhoş olduk
gitmekteydiler. 1797'de Almanya'da Friedrich von Hardenberg ( R o m a n yazarı, Himmlische, dein Heiligtum senin kutsal tapınağın
1 7 7 2 - 1 8 0 1 ) , Dante'nin Beatrice karşısında yaptığı gibi, uzun-kayıp bir aşka Deine Zauhe binden wieder. büyün tekrar birleştirmekte
olan ihtirasım yücelttiği mistik Hymen an die Nacht şiirini yazdı. Shakespeare, was die Mode streng geteilt: uzlarımın böldüğünü
Dante ve Calderon'un çevirmeninin erkek kardeşi Friedrich Schlegel ( 1 7 7 2 - alle Menschen werden Brüder. lum insanlar kardeş olacak
1 8 2 9 ) , 1799'da güzellik aşkının en üstün ideal olması gerektiğini ileri süren ve Won dein sanHer Flöget w i l l . Yumuşak kanatlarının yayıldığı yerde
rezalet çıkaran romanı Lucinde'yi yazdı. Fransa'da, François-René Chateaubri-
Seid umschlungen. Millionen! Kucaklaşın. milyonlar!
and ( 1 7 6 8 - 1 8 4 3 ) Essai sur les revolutions ( 1 7 9 7 ) ve Génie du Clıristianismc'ini
Diesen Kuss der ganzer Well bu öpücük tüm dünya için
( 1 8 0 1 ) çağdaş kabullere ragmen yayımladı. İngiltere'de fazlasıyla saygısız Lord
Brüder • überm Sternenzelt Kardeşler, yıldızlı gökktıbbenin iistiinde
George Byron ( 1 7 8 8 - 1 8 2 4 ) , 1812'de Avrupa çapında bir kült başlatacak olan
Muss ein lieber Vater wohnen' Sevgili bir baba yaşamalı
Childe Horald's Pilgrimage'i yayımladı.
Yeni fikirleri yayan salonlar ve merkezler de önemlidir. Schlegel kardeşle- Genç Beethoven yedi yıl sonra lirik deyişi müziğe d ö k m e n i y e t i n i açıkça belirtti. Bu-
rin J e n a grubu Almanya'da etkiliydi. Fakat en yüksek mevki, XVI. Louis'nin nun hakkında otuz yıldan fazla b i r süre boyunca düşünecekti.
Genç Beethoven 1817. Beethoven görkemli hır "Alman Senfonisi" fikrini tasar-
ladı. Bunun koro tarafından söylenen bir finalle son bulabileceğini duşundu, ilk no- Beethoven her zaman evrensel hır deha olarak g o r ı l d i ı . İkinci Dünya Savaşı sı-
taları bir Adagio Cantique, "eski makamlardan bir Senfonideki dini hır ş a r k ı y ı zik- rasında. Beşinci Senfoninin açılış ölçülerim. BBC yayını Nazi işgalindeki Avrupa'yı
retmiştir... Adagio'ûa metin bir Yunan miti (veya) Cantique Kcclesiasiique olacaktı. d u y u r m a k için kullandı. Ölümünden bir buçuk yüzyıl sonra, An der Frcuıte'mn icrası
Allcgro'dsysa bir Bak tıs bayramı."- Ancak 1823'ün Haziran veya T e m m u z u n d a Avrupa Toplulııgü'nun resmi marşı olarak uyarlandı. İnsanlığın evrensel kardeşliği-
Lam olarak Lirik Deyişe döndü ve sonra sürekli bir kaygı içinde kaldı. O yıllar bo- ni kutlayan sözler, ulusçuluk öncesi bir devri, ulusçuluk sonrası bir devre bağladı.
yunca, ilerleyen sağırlığı nedeniyle sert ve umutsuz bir halde. Missa Sotcmııis ve Op. Melodinin, iki dünya savaşının kakofonik yaygarasından ortaya çıkan bir kıtanın
109-1'i piyano sonatlarının harika akışı sayesinde sıkıntısının üstesinden geldi. ateşli umutlarına uyduğu düşünülmüştü.

Ancak R minör (op.12â) 9. senfoni (koral), entelektüel buluş ve duygusal cesa-


retin doruğuna ulaşacaktı. Kısa. fısıldayan bir prologum sonra, ilk muvman (seslerin
tiz veya basa doğru ilerlemesi, e.n.) allegro ma non trop/m, Re minörün alçalan aktır- KriJik der reinen Vernunft (Saf Aklın Eleştirisi, 1 7 8 1 ) rasyonalist metafiziğin,
tunu birlikle çalan orkestranın olağanüstü çınlamasıyla başlamaktadır. Ikinei muv- matematik gibi mükemmel bir bilim olarak kabul edilebileceğini yadsır. Zama-
man. molto vivaee. "şkerzoların en tanrısalı" müzik tamamen durduğunda, sadece nın ve mekânın dışında oluşan her fenomenin bizzat nüfuz edilemez kaynağı
ikiye katlanmış bir enerjiyle başlamak için momentlerle noktalanmaktadır. Üçuncu olduğu üzerinde durur, Bu tür her kaynak Ding-an-sicfı ("kendinde şey") ola-
muvman. adagio, iç içe geçen çok soylu iki melodinin etrafında inşa edilmiştir. rak adlandırılır. Özür dileyerek şöyle yazar: "İnanca yer açmak için bilgiyi ya-
saklamak zorundayım." Mantık, inanç ve hayal gücüyle tamamlanacaktır. Kri-
Kinalc geçişe, iki üıılti kakofoni ya da "yaygara" patlaması arasında önceki ko-
tik der praktischen Vernunft (Pratik Aklın Eleştirisi, 1788), Kant'ın "kategorik
nuların dağınık bir resitaline parantez açmak şeklinde bir yol bulundu. Bu. sırası ge-
emperatif" kuramının ayrıntılarını veren bir ahlak felsefesi tezidir. Geleneksel
len. bas sesinin çınlayan yalvarışı tarafından yarıda kesilir: "O Freıınde. nıelu diese
Hıristiyan ahlakını destekler ve ahlaki tutumun en üstün ölçütü olarak görevi
Tvcnv!" (Ky arkadaşlar, bu lonlar dcgil! Memnuniyet, dolu bir şeyler söyleyelim.) Ne-
vurgular. Kritik der Urteilskraft (Değerlendirmenin Eleştirisi, 1 7 9 0 ) estetik
fesli çalgılar kısa bir yeni melodi çalmaktadır. Tutkulu Re majör anahtarında, trom-
üzerine bir incelemedir. Yargı araçları olarak Verstand (akıl) ve Venıun/t (man-
petler anahtarında tekrarlanan en basit, fakat ılım senfonik melodilerin en güçlüsü
tık) arasındaki ünlü ayrımı yapar. Kant, sanatın ahlaka hizmet etmesi gerekti-
olmuştur. Bili allı notalık bir dizide, ardışık olmayan sadece iiç ntıla vardır. Beetho-
ğini ve çirkin objelerin resmedilmesinden kaçınmak gerektiğini öne sürer.
ven'in Schiller'in şiirlerini yeniden düzenlemesini taşıyacak olan bu tondu.
"Güzelliğin insanın hizmetinde olmak dışında bir değeri yoktur."
Kant tarih felsefesiyle derinlemesine ilgilenmiştir. Çağdaşı Gibbon gibi,
tarihsel kayıtları dolduran "delilik açlığı", "çocuksu kibir" ve "tahrip açlı-
ğı"ndan çok etkilenmişti. Aynı zamanda, kaos içinde anlam bulmaya çabala-
Çalgıcıları ve din ley irileri efor ve hayal gücünün dış âlemlerine yönelten bu mıştı. Bunu çatışmanın rasyonaliteyi birkaç asil bireyden tüm insanlığın tutu-
birbiri ardına göz alıcı karmaşıklıklardır. Tam bir koro ve dört solist orkestraya katı- muna doğru genişletecek bir öğretmen olduğu düşüncesinde bulmuştu.
lır. Kuartet temayı iki varyasyonla söyler. Tenor, Türk zilleriyle bir askeri marşın Evrensel Tarih Kavramı adlı eserinde ( 1 7 8 4 ) şöyle yazmıştır: "İnsanlar uyum
nağmelerini söyler, "Vlullu. gökyüzünde giden güneşler kadar mutlu." Orkcstral bir umabilirler, fakat Doğa türler için neyin daha iyi olduğunu bilir. [Doğa! uyuş-
interlüd ikili Tügde. giirleyen koroya yol açar "Ky. milyonlar, sizi kucaklarım!" Solist- mazlık istemektedir." Kant'ın siyaseti cumhuriyetçiliği savunmaktaydı. Baba-
ler. diğer bir ikili fiıg sopranoları on iki bilimsiz ölçü için üst perdeden bir La'ya çık- dan kalma yönetimi ve soya bağlı ayrıcalıkları suçlayarak, Terörü değil, Fran-
mak için ilmeden Önce, Sebiller'in açılış dizeleri üzerine koroyla konuşurlar. Parça- sız Devrimini memnuniyetle karşılamıştır. Zum ewigen Friedende (Sonsuz
nın biliş bölümü, solistlerin bir çeşit "evrensel d a ire "ye karıştıklarını, bir t u m t u r a k l ı Banşa Doğru, 1 7 9 5 ) kendini evrensel bir silahsızlanmaya adayacak ve Güç
polifoni girişi ve ana konunun küçültülmüş bir versiyonuna son bir hamleyi izler. So- Dengesini gömecek bir Weltbürgertum ya da "Dünya Cemaati" yaratılmasını is-
nunda. "Klysiıım'un kızı. Neşe. Neşe. Tanrı soyundan" sözcükleri l.a'dan Re'ye son temiştir. Bu görüşlerin hiçbiri, özellikle Prusya Kralının bir tebası için uygun
ifade düşüşünden önce. maestoso olarak tekrarlanır. 3 değildi [GENUG],

Londra Filarmoni Ccmiyeti'nden bir komisyona rağmen. "Dokuzuncu Senfoni" Mohrungen'de (Morag) doğan J. G. Herder ( 1 7 4 4 - 1 8 0 3 ) , kariyerine Pa-
ilk gösterisini 7 Mayıs 182-Fte Viyana'daki KaerntnertorTiyaırosu'nda gerçekIcşLir- ris'e gitmek için Riga'daki işini bırakan tutkulu bir Rousseau okuyucusu ola-
di. Besteci yönetti. Duymayarak, denetimi tamamen kaybetti: müzik sona erdiğinde rak başladı. Daha sonra Goethe'nin himayesinde Weimer'a yerleşti. Verimli
hâlâ yönetiyordu. Alkışları görebilmesi için oyunculardan biri tarafından döndürül- zihni, kültür, tarih ve sanat hakkında orijinal bir düşünceler bütünü ortaya
dü. koydu. Algılamanın tüm kişiliğin bir fonksiyonu olduğu fikrini ileri sürerek,
epistemolojik tartışmaya rasyonalist karşıtı bir katkıda bulundu. Eseri Ideen
?ur PhiîosopJıic der Gcschichte der Mensclıheit'da ( İ 7 8 4 - 1 7 9 1 ) Vico'nun uygar-
lıkların doğuşu, gelişmesi ve ölümünUn döngüsel kavramını, gelişmenin yal- İmparator Kranz-Joseph 1916 (şarkı söyleyerek) "Tanrı İmpa-
nızca düz bir ilerlemeden çok daha karmaşık bir şey olduğunu düşünerek ge- ratoru korusun!"
liştirdi. Ancak ona göre, en önemli girişimi, Alman ve yabancı folklor ve halk Georges Clemenceau 1929 "Vüziim Almanya'ya dönük ola-
şarkıları koleksiyonu ve çalışmasına hayatını adamasıdır. Burada sadece Ro- rak gömülmek istiyorum"
mantik edebiyatta değil, tüm ulusal bilinç tarihinde merkezi bir rol oynayacak Heinrich Himmler 194.) "Ben Heinrich l l i m m l e r ' i m "
olan bir konu vardı (Bkz. s. 8 6 2 - 8 6 3 ) . H, G. Wells 1946 "İyiyim"

T ü m sanallar değişen iklime karşılık vermekteydi. Müzikte, hem Mozart hem


de Haydn düzenli biçimin, zarafetin ve uyumun klasik kurallarına bağlı kaldı-
lar. Fakat giderek klasik geleneklerin üstadı olan Beethoven, devrimci fırtına
ve gerilimin müzikal karşılığının içine doğru yavaşça kaydı. Buna zaten Na-
poléon'a adanan 3 No. lu Senfonisi, "Eroica" ( 1 8 0 5 ) zamanında ulaşmıştı. Bir
zamanlar Dresden'de opera üstadı olan Carl Maria von Weber ( 1 7 8 6 - 1 8 2 6 )
Romantik sanatçıların bir şablonu haline gelecekti. İlk başarılı operası, Die
Waldmachcn ( 1 8 0 0 ) ormanın gizleriyle sohbet eden dilsiz bir kızın dokunaklı
hikâyesini sundu. Franz Schubert'in ( 1 7 9 7 - 1 8 2 8 ) melodik dehası, Bitmemi?
Sc n/o ıı i's i gibi hastalık ve zamansız bir ölümle kısa kesildi, fakat bundan önce
altı yüzden fazla şarkı içeren eşsiz bir oeuvre oluşturdu. Tanınmış üsıatların
yanı sıra, J. K. Dussek ( 1 7 6 1 - 1 8 1 2 ) , Muzio Clementi ( 1 7 5 2 - 1 8 3 2 ) , M. K.
Oginski ( 1 7 6 5 - 1 8 3 3 ) , J. N, Hummel ( 1 7 7 8 - 1 8 3 7 ) , J o h n Field ( 1 7 8 2 - 1 8 3 7 ) ve-
ya Maria Szymanowska (sonuncusu, zamanında kadın bir müzisyen ve beste-
ci; alışık olunan bir şey değildi) neredeyse unutulmuş adlardan oluşan güçlü
bir destekçi müzisyenler grubu vardı.
Resimde, neoklasizmin çağrısı kısmen yakalanmıştı. Fransız ressamların-
dan en etkilisi Jacques-Louis David ( 1 7 4 8 - 1 8 2 5 ) klasik konulara yönelmeye
hiçbir zaman son vermedi. Fakat Romantik palhos, Marsilya'daki veba salgı-
nından esinlenerek yaptığı Saint Rocfı ( 1 7 8 0 ) gibi erken dönem resimlere bile
sızdı ve Napoléon destanlarının epik resimlerinde önemli bir unsur sağladı.
Ancak en önemli yenilikler başka yerlerde ortaya çıktı. Almanya'da, portre res-
samı P. O. Runge ( 1 7 7 7 - 1 8 1 0 ) "evrenin sonsuz ritminin sembollerini" aradı.
İngiltere'de, George Stubbs'ın hayvanları, mutlak dinginlik ve sınırlamanın
klasik otlağından çok Arslanın Saldırısına Uğrayan At gibi beğeni toplayan he-
yecanlı sahnelere geçti. J. M. W. Turner ( 1 7 7 5 - 1 8 5 1 ) , onu başından sonuna
kadar Empresyonizme iletecek yolun ilk adımını attı. İsviçre'yi ilk kez 1802'de
ziyaret etti ve The Reicfınbaclt Fttlls'u yaptı. Başından itibaren Doğa'nın, özel-
likle de denizin fırtınalı gücünü resmetti. Çağdaşı manzara ressamı J o h n
Constable ( 1 7 7 6 - 1 8 3 7 ) , daha nazik bir doğa getirdiyse de, Doğa koşullarını
incelemekte daha az yetenekli değildi. William Blake çizer olarak fantezi ve
doğaüstü dünyasına girdi. Dante çizimleri, Avrupa'nın bir tarafından öbür ta-
rafına yayılan Romantik beğeniyi işaret etmekteydi. İspanya'da, 1789'dan itiba-
ren kraliyet ressamı olan Francisco Goya ( 1 7 4 6 - 1 8 2 8 ) savaşın ve halk ayak-
lanmasının tüm kâbus ve dehşetini kaydeden metier'isini ortaya çıkarttı.
Resimlerinden birisi hakkında, "Aklın Uykusu canavarlar doğurur" demişti. 1 0
Tarihçiler uzun bir süre, Devrimin köklerini esas olarak önceki devrin
de her lürlü Marksist bağlantıyı inkâr edenlerde. Bir görüşe göre, Fransız Dev-
entelektüel ve siyasal anlaşmazlıklarında aradılar. Filozoflar Ancien Regmıe'in
rimi üzerindeki "bagarre des profs" (hocalar kavgası), modern laik dünyanın
ideolojik temellerine zarar veriyor gibi gözükürken, XVI. Louis'nin bakanları
ilahi Komedyası haline geldi. 1 8
(Turgot, 1 7 7 4 - 1 7 7 6 , Necker, 1776-1781 ve 1 7 8 8 - 1 7 8 9 , Calonne, 1 7 8 3 - 1 7 8 7 ,
Bir krizde her zaman olduğu gibi, psikolojik unsurlar doruktaydı. Kral ve
Başpiskopos Lomenie de Brienne, 1 7 8 7 - 1 7 8 8 ) Fransa'da ulusal iflasa yol açtı-
bakanlarına felaketin belirdiğinin söylenmesi gerekmedi, fakat tarihçilerin ter-
lar. Tarihçiler, Esfates-Generals'in çağrılmasını, ardından Bastille saldırısını
sine bunu inceleyecek iki yuz yılları yoktu. Gerçekte, yerinde bir halk temsili
halkın yakınmalarının saray, kilise ve soyluların aşırılıklarını, "çok az ve çok
olmaması nedeniyle, halkın tutumunu ölçecek güvenilir araçları yoktu. Benzer
geç" yapılan reformun açık sonucu olarak gördüler. Burke, "hayvani halk yığı-
şekilde, serflerle işletilen kırsal bölgelerin ya da proleter Paris'in derinliklerin-
nının" bir komplosundan kuşkulandı, Thiers, Devrim anıları arasında yazar-
de, açlığın hükmettiği korku ve kör kızgınlık dalgalarını düzenleyici bir araç
ken, mutlak hükümetin adaletsizliklerini vurguladı; Michelet "insanların" pe-
yoktu. Merkezdeki kararsızlığın ve halkın geniş kesimleri içindeki paniğin bi-
rişanlığının altını çizdi.
leşimi felaket için kesin bir formüldü. Her şeyin ötesinde, şiddet şiddete yol
Tartışmaya önemli bir incelik Alexis de Tocqueville ( 1 8 0 5 - 1 8 5 9 ) tarafın-
açıyordu. "En başından beri... şiddet devrimin itici gücü olmuştu." 1 9
dan getirildi. Ancicn Regime el la Rcvolution'unda ( 1 8 5 6 ) , reform ve devrimin
Devrimin uluslararası boyutlarını başlangıcından itibaren incelemek üze-
dinamiklerinin apaçık konular olmadığını gösterdi. Yönetimin birçok yönü
re söylenecek çok şey bulunmaktadır. 2 0 Yayılan galeyanı patlayıcı devrime dö-
gerçekte her zaman samimi olarak reforma bağlı olan XVI. Louis'nin yönetimi
nüştüren mekanizma dikkate alındığında, siyasi ve askeri lojistik denkleme
alımda gelişti. Şöyle yazmıştı: "Devrim tarafından yıkılan sosyal düzen, nere-
alınmak zorundadır. Avrupa mahzeninde tapalarını uçurmaya hazır birkaç va-
deyse her zaman onu önceleyenden daha iyidir; ve deneyim kötü bir yönetim
ril bulunmaktaydı ve gerçekten de bu varilleri uçurdular. Fakat daha az varilin
için en tehlikeli anın genellikle reforma giriştiği zaman olduğunu göstermiş-
olduğu durumlarda, tapalar hızla değiştirilebilirdi. Mahzenin tamamen tehli-
tir...' 11 XVI. Louis'nin yönetimindeki keyfi gücün en önemsiz hareketlerine da-
kede olduğu an, sadece daha büyük fıçılardan birinin patlamanın habercisi ol-
yanmak, "XIV. Louis'nin tüm despotizmine" dayanmaktan daha zor görün-
duğu zamandı. Tarihçiler bu nedenle, neredeyse sadece Paris'teki olaylara
müştür." 1 2
önem verdiler. Ancak kronoloji ve öncelik açısından, çeşitli başka galeyan
Daha yakın zamanlardaki araştırmalar, bu iddiaların birçoğuna kesinlik
merkezlerinin hesaba katılması gerekmektedir. Alçak Ülkelerde, ilk önce Bir-
gelirdi. Paris parlamentosunun kralın reformlarını engellemedeki rolünü, par-
leşik Eyaletler ve sonra Avusturya Alçak Ülkelerinde meydana gelen gelişme-
lamento risalecilerinin filozofların düşüncelerini yaymaktaki rolünü ve kendi
ler, her zaman belirtilmese de son derece önemliydi. Başta Dauphine olmak
adına bir güç olarak ideolojinin rolünü açığa çıkarttı. Hatta bir çalışma, Nec-
üzere çeşitli Fransız eyaletle rinde ki ilerlemiş memnuniyetsizlik de önemliydi.
ker'ın ilk bakanlığı sırasında bütçeyi dengelemekte başarılı olduğunu iddia et-
Polonya-Litvanya'nm ne pahasına olursa olsun reformu aklına koymuş Büyük
mekledir. Bu inceleme Amerikan Bağımsızlık Savaşını izleyen ve Esia/es-
Sejm'inin toplanması tüm Doğu Avrupa için çok önemliydi. Bu gerilim nokta-
Generals'in çağrılmasına neden olan mali krizin, sistematik bir çöküşün değil,
larının her biri bir dereceye kadar diğerlerini etkiledi. Birlikte, patlama meyda-
basit bir yanlış yönetimin sonucu olduğunu ileri sürmüştür. 1 3
na gelmeden Önce devrimci galeyanın kıta çapında boyutları olduğunu göster-
Tartışmanın bir aşamasında ana vurgu, siyasal ayaklanmanın temelinde diler.
yattığına hükmedilen iktisadi ve toplumsal sorunlar üzerine odaklandı. Marx,
Birleşik Eyaletler'de, devlet başkanı ve muhaliflerinin çatışmaları 1787
Fransız Devrimini tüm tarihsel tartışmaların odağı sayan bir tarih sosyologuy-
Ekiminde, Prusya ordusu statükoyu korumak için çağrıldığında yeni bir kay-
du. Birçok Marksist ve yan-Marksist de aynı şeyi yaptı. 1930'larda, C. E. Lab-
nama noktasına ulaştı. Hollandalılar, Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında si-
rousse, hem on sekizinci yüzyıl sonları Fransasmda döngüsel tarımsal durgun-
lahlı tarafsızlığa bağlılıklarından ve Büyük Britanya'yla yapılan deniz savaşının
luk için hem de 1 7 8 7 - 1 7 8 9 ' d a k i şiddetli yiyecek kıtlığı ve fiyat felaketi
sonuçlarından çok çektiler. 1780 lerin sonunda, eski zamanlardan beri var
konusunda nicel kanıtlar yayımladı. 14 1950'lerde, Lefebvre ve Coban'm takip-
olan ticari ve cumhuriyetçi grup, devlet başkanı V. Willem (h. 1 7 6 6 - 1 7 6 9 4 ) ve
çileri arasındaki uzun yorum savaşı sadece sosyolojik meşguliyetlerine ün ka-
onun Britanyalı ve Prusyalı müttefiklerine karşı ayaklanmıştı. Kendilerine
zandırmaya yaradı. 1 5 "Burjuva" çıkarlarının üstünlüğü hakkında bir uzlaşma
Amerikan tarzında "vatanperverler" demeye başladılar ve prenslere karşı hal-
oluştuğu görüldü. "Devrim onlarındı" diye sonuçlandırdı Cobban "ve onlar
kın savunucuları olduklarını iddia ettiler. Yönetime karşı açtıkları savaşta dev-
için en azından, tam anlamıyla başarılı bir devrimdi.' 1 6 "Fransız Devrimi" diye
let başkanının karısı Wilhelmina'yi kaçırdıkları zaman uluslararası bir protes-
yazmıştır bir başka katılımcı, "burjuvaziyi tüm dünyanın sahibi yapan uzun
toya neden oldular. Bu Wilhelmina'nin Prusya'yı harekete geçmeye kışkırtan
bir toplumsal ve iktisadi evrimin doruğuydu. 1 , 7 Fakat sonra burjuva kuramı-
ve daha sonra Prusya'ya Amsterdam ve diğer yerleri kontrol altına almak için
na karşı çıkıldı ve araştırmalar zanaatkarlar ve baldırı çıplaklara (sans culottes)
bahane sağlayan kötü kaderiydi. Fakat güce başvurmak olayları dışarıdan izle-
kaydı. Bu sınıf analizlerinin çoğu Marksist bir nitelik taşımaktaydı, özellikle
yenleri etkilememişti. Kuşkusuz bu, kendi adlarına bir güç denemesine giren
Avusturya Alçak Ülkeler'indeki "vatanperverlerin kararlılığını güçlendirdi,
Cumhuriyetin bağımsızlığının geri verilmesi için Rus onayı almak üzere
inonark ve tehası arasındaki ilişkiler yoğun inceleme altına alındığı anda Fran-
bir kraliyet planının parçası olarak, Varşova'da 1788 Ekiminde Wielfci Sejm'i
sızların ilgisini çekti. Fransız muhalifler, Hollanda'yı Descartes'ın zamanından
ya da "Dört Yıllık" Meclis tasarlandı. Polonya-Litvanya'da, her ikisi de baskı
beri bir özgürlük cenneti olarak görmekteydiler. 1787'den itibaren Hollandalı
yoluyla ortadan kaldırılana kadar Fıansa'daki gelişmelerle koşut giden bir re-
muhalifler Fransa'ya kurtuluşun tekrar tek gerçek kaynağı olarak bakıyorlardı.
form sürecini başlattı. Son yıllarda çok şey değişmişti. Büyük Friederich öl-
Dauphiné Meclisi Grenoble yakınındaki Château de Vizille'de Salle du Jeu
müştü ve yeni Prusya Kralı Polonyalı komşularının eğilimindeydi. Rusya, hem
de Paume'da 21 Temmuz 1788'de toplandı. Yasadışı olan toplantı, eyalet parla-
isveçlilere hem de Türklere karşı yapılan savaşlarla son derece meşguldü.
mentosunu yakın zamanda yazılması emredilen kraliyet fermanlarına karşı sa-
Avusturya II. Joseph'in yönetiminde Alçak Ulkelerle ilgilenmekteydi. 1787 yı-
vunmak amacıyla bölgenin önemli kişileri tarafından tasarlandı. Richelieu'nün
lında Stanislaw-August tmparatoriçe Ekaterina'ya bir teklif için uygun anın
birçok eyalet kurumunu geçici olarak yürürlükten kaldırdığı 1628'den beri
geldiğine karar verdi. İmparatoriçe Cumhuriyete modern bir ordu ve bunu
kendi türündeki ilk toplantıydı ve Grenoble'de 7 Temmuzda gerçekleşen par-
desteklemek için mali ve idari yapılar oluşturmak konusunda izin verdiği tak-
lamentoyu desteklemeye yönelik isyancı bir gösteri tarafından harekete geçi-
tirde, Kral hemen Türklere karşı ortak harekâtlar için Rusya'yla bir ittifak an-
rilmişti. Bir yıl sonra Paris'teki olayların birçoğunu hızlandıracak, ortalığı kı-
laşması imzalayabilirdi. Rusya ve Cumhuriyet bundan sonra amaçlarının pe-
zıştıran bir talepler sürecini başlattı. Dauphiné Parlamentosu yirmi yıldan
şinden uyum içinde gidebilirdi. Mayıs ayında Kral, Rus Imparatoriçesine
daha fazla bir süredir kraliyet otoritesine meydan okumaktaydı. Yükseltilen
Dinyeper üzerindeki Kaniöv kraliyet şatosunda ulaştı. Eski sevgilisiyle bu son
vergilerle birçok Kral isteğini yasalaştırmayı reddetmeleri onlara büyük bir ye-
buluşmasında, Ekaterina'dan çok az şey öğrendi. Fakat 11. Joseph'le de görü-
rel popülarite kazandırmıştı. Bu tür inatçı parlamentoları parçalamayı amaçla-
şen imparatoriçenin aynı eğilimde olmadığı yavaş yavaş açığa çıktı. Gerçekte,
yan ve karşı çıkaıı yüksek görevlilerin sürgünlerini sağlayan Mayıs 1 7 8 8 karar-
imparatoriçe statükoyu her ne pahasına olursa olsun korumaya karar vermişti.
ları, tiını bir kuşağın uzak durma rahatlığım ortadan kaldırmakla tehdit
Polonya'nın büyük amaçlarına yardım edilmeyecekti.
etmekteydi.
Polonya meclisi her şeye rağmen, Kralın planının ülkenin içişleriyle ilgili
Dauphiné Meclisinin 1788 Eylülünde Romans'taki ikinci toplantısı, Es(a-
yönlerini zorla kabul ettirmişti. Meclis Ekim I788'de kendini bir konfederas-
tes General'in izinli olarak yapılan hazırlıklarıyla aynı zamana denk geldiğin-
yon ve çoğunluk oyuna tabi ilan etmekle işe başladı, bunun yanı sıra Rusya ta-
den teknik olarak yasaldı. Fakat Dauphiné Meclisi gerçek bir eyalet anayasası-
raftarı üyelerinin liberum veto'sunu bertaraf etti. Sonra yüz bin kişilik ulusal
na giden yolu görmüştü. Estâtes General için, aralarında Vienne Başpiskoposu
bir ordu oluşturmak için oylama yapma aşamasına geldi. Bu Rusya garantisin-
Lefranc de Pompignan'ın da bulunduğu vekil seçimi dışında, oturum başkanı
deki 1717 anayasası zamanından beri engellenen bir aşamaydı. Prusya Kralı 11.
ve gelecekteki Kurucu Meclisin başkanı, hâkim J. -J. Mounier'nin ( 1 7 5 8 - 1 8 0 6 )
Friederich-Wilhelm ile bir uzlaşmayı da destekledi. Eylemciler, Britanya tarzı
ve yakın zamanda Jakoben manifestosunun yazarı olacak Antoine Barnave'ın
bir monarşiyi hayal eden İngiliz taraftarı Kralın ve hepsi de Amerikan örneği-
( 1 7 5 8 - 1 7 9 3 ) medeni haklar üzerine ateşli konuşmalarına da tanık oldu. Tiers
nin güçlü hayranları olan bir grup entelektüelin, reform geçiren Jagiellonian
ffaCıaki temsilci sayısının iki katma çıkartılmasını, meclisteki grupların ortak
Üniversitesi Rektörü Revd Kollataj ( 1 7 5 0 - 1 8 1 2 ) , Stanislaw Slaszic ( 1 7 5 5 -
tartışmasını ve kişisel oylamayı planladı. Bu önlemlerin her biri Estâtes Gene-
1826) ve Sejm başkanı Stanislaw Malachowski ( 1 7 3 6 - 1 8 0 9 ) çevresinde toplan-
raî'de tekrarlandığında, Kral tarafından toplanan itaatkâr bir bütün, kendi
dılar. Üç yıl süren çılgınca bir yasama faaliyetinden sonra, kısa süreli zaferler,
programını yürürlüğe koymayı aklına koymuş bağımsız bir meclise dönüşe-
Üç Mayıs Anayasalarını zorla kabul ettirdikleri Mayıs 1791'de gelecekti (Bkz.
cekti. Yerel rehber kitabının gururla ilan ettiği gibi, "1788 est l'année de la
aşağıda).
Rcvalution dauphinoise." 21
Kasım 1788'de, Brabant ve Hainault Meclisleri aynı anda bir adım attılar.
Dauphiné'deki m i ni-d evrim, kraliyet sarayında gürültü kopardı. Estâtes
Üst senyörleri olan İmparator II. Joseph tarafından kabul ettirilen bir reform
Generals'in toplantısını başlatan, fakat isyancı eyaleti zorla bastırmak için iste-
seliyle çileden çıkarak eyaletlerin vergilerini vermemek için oy kullandılar.
diği izni reddedilen, Kralın başbakanı Başpiskopos Loménie de Brienne'in isti-
Kendilerini hem dinsel hem de siyasal zeminde uzun zamandır incitilmiş his-
fasına yol açtı. Böylece, Kralın maliyesini kurtarmak için çağrılan İsviçreli ban-
sediyorlardı. İspanya okulundan Katolikler olarak dini seminerleri, hac ziya-
ker Jaques Necker'in geri dönüşüne yol açıldı. 1 7 8 8 Kasımında Estate General
retlerini ve mistik tarikatları yasaklayan, piskoposlukça yürütülen işlerin dev-
hazırlıklarına önerilerde bulunmak için Versailles'a çağrılan soylular (ikinci
let sansürüyle yer değiştirdiği ve Kiliseyi doğrudan vergiye bağlı kılan
tabaka) meclisinin görüşmelerine Dauphiné'deki olay egemen oldu. Tiers
İmparatorluk kanunlarını kolayca kabul edemediler. Aynı şekilde, 1354 yılın-
Etai'yla ilgili olarak Dauphinélilerin teklifleri kuşkusuz günün en radikal risa-
dan beri geçerli olan ayrıcalıklarından yararlananlar olarak, İmparatorun ken-
lesinde etkisini gösterdi. "Tiers Etat Nedir?" diye sordu yazar Abbé Sieyés.
dilerine danışma konusundaki eksikliğine katlanamazlardı. Brüksel, Anvers ve
"Her şey. Bu güne kadar neydi? Hiçbir şey. Ne istiyor? Bir şey olmak." 2 2
Louvain kentleri, meclislerin görüşmeleri üzerindeki geleneksel veto haklarına
kıskançlıkla sarıldılar. Ancak anında direnişe geçerek Fransa'da hazırlanmakta
İşte... Azız Louis Kilisesinin kapıları sonuna kadar açılmış: vc Alayların Alayı Not-
olan paralel krizin bir adını ötesinde Avusturya Alçak Ülkelerinde ortaya çıka-
re-Dame'a ilerlemekle! (...) Fransa'nın seçilmişi ve sonra Fransa Sarayı sıralan-
cak anayasal bir krizi hızlandırdılar. Belçika "vatanperverleri", Fransız ileri ge-
mış... hepsi de emredilen yerde ve giysilerde. Halkımız "düz siyah manto ve beyaz
lenlerinin Estâtes General'in gündemine önerilerde b u l u n m a k için Versailles'a
kravatla", soylular alurı işlemeli, parlak renkli kadife pelerinler içinde, tüylerle
hareket ettikleri gün manşet oldular. İmparator, Fransa Estâtes Gencral'inin
dalgalanan göz kamaştırıcı hışırdayan dantellerle; Rahipler beyaz cüppeleri, dini
toplanmasından tam olarak altı gün ö n c e 29 Nisan 1789'da Belçika Meclisinde
kıyafetleri ya da diğer en iyi pon ııj it cı[ i bus içinde. Son olarak Kral ve maiyeti geli-
yeni bir anayasayı kabul ettirmeye çalışıyordu, imparatorun haksız talepleri
yor, yine görkemin parlak alevleri içinde... Her yerden birbirine karışmış bin dörl
Avusturya Alçak Ülkelerinin Devlet Konseyi tarafından reddedilince zor kul-
yüz adam, en derin görevde.
lanmaya karar verdi. Avusturya ordusu Brüksel'i işgal etti, Devlet Konseyini
Eveı, bu sessiz yürüyen kitlede yeteri kadar gelecek var. Eski Ibraniler gibi sem-
dağıttı ve 10 Haziran 1789'da Joyeuse Entrée 'yi kaldudı. Bu meydan okuyan bir
bolik bir yay değil bu adamların taşıdıkları; bir Akit. Onlar da insanlık tarihinin
Estâtes General'in "Jeu de Paume Yemini" ile Fransa'da devrimci süreci başlattı-
yeni bir çağma başkanlık ediyorlar. Tum gelecek burada ve bunun üzerine kuluç-
ğı gündü (Bkz. aşağıda).
kaya yatmış belirsiz yazgı, (onların) kalplerinde ve şekillenmemiş düşüncelerin-
Brüksel ve Paris aynı dili paylaşıyordu. Haberler ikisinin arasında hızla de...2-1
gidip gelmekteydi. İmparatorun darbesinden sonra uzun süre devam eden
"Belçika Devrimi", "Fransız Devrimi"nin temel bir unsuruydu, Paris Brüksel'e
Ancak Esıa/es General bir kez toplandığında d e n e t l e m e k imkânsız hale geldi.
önderlik etmedi; fakat Brüksel Paris'e etti.
Ruhban sınıfı, soylular ve Ü ç ü n c ü Tabaka mensuplarının ayrı ayrı toplanacağı
Nisan 1789'uıı son haftası Paris sokaklarına ölüm getirdi. Ç o k soğuk bir ve kraliyet yöneticilerinin belirlediği gündemi takip edecekleri sanılıyordu.
kış, iflas eden bir yönetimin, artan fiyatların ve işsizliğin doğurduğu güçlükle- Fakat Dauphiné'deki gibi kendilerine iki misli temsilcilik verilen Üçüncü Ta-
re eklendi. Açlık yoksul bölgelere yaklaşmakta ve e k m e k fırınlarına sık akınlar baka, kısa zamanda üç meclisin bir olarak oy kullanmasına imkân verilirse, tu-
olmaktaydı. Révellion adındaki zengin bir üretici, halk içinde işçilerinin gün- tanakları kendi isteğine göre oluşturabileceğini anladı. İçinde birçok ü ç ü n c ü
de otuz sou'ııun yarısına iyi bir şekilde geçindiklerini söylemeye cüret ettiğin- tabaka sempatizanın da yer aldığı ruhban sınıfı ve asiller, uyumlu bir muhale-
de, FaubouTg Saint-Antoine'daki evi kuşatıldı. İlk gün, kızgın kalabalık "Vive fet sağlayamadılar. Böylece 17 Haziran'da, Ü ç ü n c ü Tabaka, diğer iki tabakayı
le tiers" ve "Vive Nec/ter" çığlıkları arasında birkaç binayı yıktı, ikinci gün, da kendilerine katılmaya davet ederek var olan kuralları yıktı ve kendini tek
Régiment du Royal-Crovatte'ın askerleri getirildiğinde, kurşun yağmuruna tu- Ulusal Meclis olarak ilan etti. Bu kesin kopuştu. Üç gün sonra, vekiller her za-
tuldular ve biri silahı ateşledi. Askerler, geride en az üç yüz ölü bırakan yay- manki salonlarından çıkartılarak, yandaki le j e u de paııme'da toplandılar ve
lım ateşiyle karşılık verdiler. Estâtes General'in üyelerini, Fransa'nın tüm yön- Fransa'ya bir anayasa verilene kadar dağılmayacaklanna yemin elliler. "Efen-
lerinden hafta s o n u başkente yöneldikleri zaman bekleyen haberler bunlardı. dinize söyleyin" diye gürledi Kont Mirabeau onları dağıtmaya gelen birliklere,
"halkın isteği üzere buradayız ve süngülerin tehditi ö n ü n d e dağılmayacağız"
Devrim [GAUCHE],
Ardından kargaşa geldi. Sarayda, Kralın yatıştırıcı bakanları, daha saldır-
ingiltere'de yüz kırk dokuz yıl ö n c e olduğu gibi, Fransa'daki genel kriz, iflas gan meslektaşlarıyla kavga ettiler. 11 T e m m u z d a , Es w tes General'in açılışında
eden bir kralın uzun zamandır yok sayılan bir parlamentoyu yardımına çağır- candan şekilde bir karşılanan J a c q u e s Necker kovuldu. Paris patladı. Palais
masıyla doruğa ulaştı. Büıün tarafların beklentisi, şikâyetlerin telafisi karşılı- Royal'de Orléans d ü k ü n ü n etrafında devrimci bir karargâh oluştu. Palais Ro-
ğında kraliyet yönetiminin mali olarak rahatlamasıydı. Bu nedenle, ö n c e k i dü- yal'in bahçeleri, ünlü bir serbest k o n u ş m a ve serbest aşk alanı haline geldi.
zenlemeyle k e n t ve eyaletler tarafından seçilen tüm delegasyonlar cahiers de Seks gösterileri her tür siyasi tiradın yanı başında türemekıeydi. "Necker'in
dolcances veya "şikâyet defterleriyle" birlikle Estâtes Generale geldiler. Bu ca- sürgün edilmesi vatanseverler için yeni bir Saint-Barthélémy katliamının işare-
lıier'ler Kralın bakanları tarafından tasarlanmıştı ve halkın hoşnutsuzluğunun tidir" diye haykırdı. Kraliyet garnizonları yenildi. Ayın on ü ç ü n d e bir Halk
doğası ve boyutlarını değerlendirmek için temel araç olarak tarihçiler tarafın- Güvenliği Komitesi kuruldu ve kırk sekiz bin kişi General Lafayetıe'nin em-
dan yaygın şekilde kullanılmaktadırlar. Bazı şikayetler devrimci değildi: "Nan- rindeki Ulusal Muhafız birliğine kaydedildi. İsyancı çeteler kentteki nefret edi-
tes"daki peruk imalatçı ustasının yeni kalfa loncalarından rahatsız olmaması len bdi nereleri ya da iç gümrük karakollarını yerle bir ettiler ve silah arayışı
için, doksan iki olan şu andaki sayı gerekenden fazla. 2 5 içinde Saim-Lazare manastırım yağmaladılar. Ayın on dördünde, Hôtel des In-
4 Mayıs 1 7 8 9 Pazar günü Paris'teki açılış sahnesi Carlyle'm anmaya değer valides'deıı otuz bin tüfek çıkartıldıktan s o n r a . Bastille kraliyet kalesi kuşatıl-
betimlemelerinin birinde resmedilmişti: dı. Ardından yöneticinin teslim olduğu kısa bir silahlı çatışma oldu. Kral baş-
kentini kaybetmişti.
O sırada, olayların merkezinde, hâlâ sorunu düzenli bir şekilde çözebilme
başladı (Bkz. aşağıda). Kral, dışarıdan kurtarma beklentisiyle Girondin bakan-
umudu vardı. Ayın on yedisinde, XVI. Louis Versailles'daıı Paris'e gitti ve hal-
larını kovduğunda, halkın huzursuzluğu artmaya başlamıştı. Temmuzda,
kın içinde üç renkli kokardını taktı. İllerde ise, bunun tersine Bastille'in düşüş
Brunswick Dükünün manifestosu Kralı özgürlüğüne kavuşturmak ve Kraliyet
haberleri, "diğer kırk bin Bastille"e karşı saldın tutkusunu ateşledi. Kaleler ve
Sarayına dokunulduğu takdirde Paris'in tüm halkını idam etme niyetini ilan
manastırlar yakıldı; aç köylülerin gelişigüzel saldırılarına uğrayan soylu aileler
ettiğinde, huzursuzluk taştı. Bu, tam anlamıyla Jakobenlerin "anavatanın tehli-
göç etmeye başladılar; kentler özerk yönetimlerini ilan ettiler; haydutluk eşkı-
kede olduğunu" ilan etmek ve monarşinin kaldırılmasını istemek için ihtiyaç-
yalık arttı, Fransa silahlı kamplara bölünüyordu. La Grande Peur, Büyük Kor-
ları olan bahaneydi. Beş yüz ateşli Marsilyah Paris'i desteklemeye geldi. 10
ku mevsimiydi; tüm ülkede köylü canavarlıkları ve aristokratlar entrikalarının
Ağustosta, silahlanmış Marsilyalılarla, Tuileries tam zamanında ele geçirildi ve
söylentileriyle alevlenen benzersiz bir toplumsal histeri içinde geçti. 2 5
Kralın isviçreli Muhafız Birliği katledildi. Eylülde başkenti kontrol altında tu-
Bu zamandan sonra, Devrim kendi ivmesini kazandı, ritimleri denetlene- tan Komün döneminde, Paris hapishanelerindeki binlerce kişi soğukkanlılıkla
meyen olayların gelgitleriyle belirlendi Üç temel evreden geçti. katledildi; Kral tahttan indirildi ve Cumhuriyet ilan edildi.
1789-1794 arasındaki ilk beş yıllık evrede, Fransız Devrimi, önceki top-
lumsal ve siyasi düzenin tüm kurumları ortadan kalkana kadar, giderek artan
bir radikalleşmeyle hızlandı. Ulusal Meclis, Constituame, iki yıldan daha fazla
GAUCHE
bir süre anayasal bir monarşiyi şekillendirmek için çalıştı. 4-5 Ağustos 1789
gecesinde, otuz ayrı kanun serflik kurumunu ve soylulara özgü tüm ayrıcalık-
FRANSA'NIN fc'sfatcs General inin ilk günlerinden itibaren. Saray Partisinden soylu-
ları kaldırdı. İnsan Hakları Bildirgesini ( 2 6 Ağustos 1 7 8 9 ) illerin (Aralık
lar. Üçüncü Tabaka solda otururken, içgüdüsel olarak Kralın sağında yer almaktay-
1 7 8 9 ) ve ruhban sınıfının sivil örgütlenmesinin (Haziran 1790) kaldırılması
dılar. Otoritenin sağ tarafına oturmak, "Tanrı'nın sağ tarafında" olmak gibi ayrıcalı-
izledi. Bastille'in düşüşünün yıl dönümünde, 14 Temmuz 1790'da, tüm Fransa
ğın kabul gören bir işaretiydi. Sonuç olarak, "Sağ" kurulu siyasa! düzenin doğal bir
Büyük Federasyon Festivaline katıldığında, istikrar ve uzlaşmanın elde edilmiş
eşanlamlısı haline gelirken, "Sol", muhaliflerini kapsadı. Bu ayrım. Jakobcnlcr ve or-
olabileceği görüldü. Paris'te Kral, meclis liderlerinin ve Ulusal Muhafızların
taklarının meclisin soldaki üst bölümlerini işgal ettikleri 1793'ieki Ulusal Konvansi-
komutanı. General Lafayetıe'in hazır bulunduğu kudasa katıldı; La Fayette,
yondan sonra daha belirginleşti. Fizik olarak aşağıda "Plaitıe'm ılımlılarının iıslün-
Autun piskoposu Talleyrand'ın önerdiği törensel bağlılık yeminini etmişti.
de yükselen ";V/omc'jfo/j(.'"daki devrimci vekiller bloğunu oluşturdular. "Sol" ve "Sağ"
Avusturya Alçak Ülkelerinde, devrim hâlâ hızlı bir şekilde ilerlemekteydi.
arasındaki karşıtlık o zamandan beri siyasal yelpaze için temci bir eğretileme sağla-
Ağustos 1789'da Liege'in güçlü Başpiskoposluğu, kanlı bir darbeyle "vatanper-
mıştır. 1
verler" taraTından ele geçirildi. Ağustosta, Avusturyalıların karşısına çıkmak
Fğretilemenin sorunları vardır, Fğretileme sadece siyasal yelpaze, aralarında
için General de Mersh tarafından vatansever bir ordu oluşturuldu. Kasımda
uzlaştırıcı bir "Merkez" tarafından ayrılan "Sol" ve "Sag"ın düz bir çizgi boyunca sı-
Gand'daki gösteriler kanlı bir katliamla sona erdi ve sonunda, Aralık'ta Brük-
ralanır gözüktüğünde işe yaramaktadır:
sel Avusturya garnizonunu sımrdışı etti. Yılın sonunda bağımsız bir Belçika
Devletleri Birliği ilan edildi. Bu Avusturya'nın Şubat 1791'de zorla yeniden Relörm StaLüko Geçicilik
gelmesinden önce on üç ay sürdü. Aşırı—Sol — O r t a — S o l — M K R K K Z — O r t a Sağ—Sağ—Aşırı
Fransa'da pekiştirilmiş bir anayasanın ortaya konulması, başlangıçtaki Sol Sağ
ılımlı liderleri dışarıda bırakan seçimlere çağrıydı. Yeni yasama meclisi monar-
Bu planda en başarılı siyasetçiler, muhtemelen ılımlı sol ya da ılımlı sağın yar-
şiye çok daha az olumlu bakmaktaydı. Cumhuriyetin ilan edilmesi ve bir
dımıyla "merkez tabanın" oy birliğine hâkim olanlar olacaktır.
Cumhuriyet Ulusal Konvansiyonunun açılmasıyla aşılıncaya kadarki on iki ay
Ancak Marksistler ve diğer diyalekı.ikçıler, siyasal yelpazeyi doğrusal değil de.
boyunca hâkimiyeti sağlamak için mücadele etti. Sonra 1792 yazında, Fran-
iki kutuplu olarak görürler. Onların planında, iki zıt kutbun çekiştiği ve birinin ya da
sa'nın savaşta olması sayesinde, eskiden Paris komününün denetimini ele ge-
diğerinin isler islemez üstünlük kurduğu bir mücadeleyi kapsar. Uzun vadede, şid-
çirmiş olan köktenciler Devrimin ana akım temsilcilerini devirdiler. Esicifcs
detli bir rekabette ya da terazide olduğu gibi Merkez süresiz bir şekilde dengeyi sağ-
General ve Ulusal Meclis ( 1 7 8 9 - 1 7 9 1 ) Mirabeau'nun anayasacılarının ve Yasa-
layamaz ve her zaman "Sol"a ya da "Sağ'a yol vermek zorunda kalır. Uzlaşma, hoş-
ma Meclisi ( 1 7 9 1 - 1 7 9 9 ) cumhuriyetçi Girondinlerin hâkimiyetindeyken. Ulu-
görü. sınırlama ve yasalara herkesin saygı göstermesine dayalı bir siyasal düzen
sal Konvansiyon ( 1 7 9 2 - 1 7 9 5 ) emirlerini Robespierre'in aşırıcı Jakobenlerin-
kavramı bir "burjuva yanılsamasıdır."
den almaktaydı.
J a k o b e n egemenliğindeki iki korku dolu yıl, Prusya ordusunun Parise Sol - S a ğ
dikkat çekecek bir uzaklıkta olduğu 1792 yılındaki istila korkusu sırasında İ l e r l e m e - Gerileme
Doğrusal ya da iki kutuplu planların ortak noktası, "Sol" ve "Sag"ın basit kar- Yönetse) güç, zaman içinde birbirini izleyen iki Kamu Selameti Komitesi-
şıtlar olduğu şeklindeki kuşkulu varsayımıdır. nin elinde yoğunlaştı (ilkine Danıon (Nisan-Temmuz, 1793), ikincisine Ro-
Bu nedenle siyasal meclisler için uzamsal düzenlemeler önemli düşünceler içe- pespierre (Temmuz 1793-Temmuz 1794) egemen olmuştur). Konvansiyonun
rir. Örneğin. Britanya Avam Kamarası hükümet sıralarını Başkanın sağına, onun so- bağımsız girişimleri son buldu. Dış savaş gayretle devam ettiriliyordu.
lundaki Muhalefetin doğrudan karşısına ycrlc.şıinr. Bu tam olarak iki partili sistem- Vendee'de ve diğer yerlerdeki "Karşı Devrim"e acımasızca saldırıldı. Herkese
deki, bakanları ve gölge bakanları söz. alışverişlerinde, yüz yüze mesaj kutusunun oy hakkı, referandum ve seçilmiş bir hükümet sağlayan yeni bir super-
karşısına yerleştiren, rekabet siyasetini yansıtır. Bu da, faal olarak üçüncü bir parti- demokratik Anayasa çıktı, fakat uygulanamadı. Paris'teki Kamu Selameti Ko-
miteleri, Fransa'nın her ilçe veya ilinde bir alt komiteler ağı yoluyla tüm ülke
nin l'aaliyellerınin ve birçok Kıla meclisinin bağlı olduğu koalisyon ruhunu engeller.
üzerindeki denetimlerini korumaktaydı. Yabancıları düzen altına almak için
Bu d u r u m kısmi temsil esasına göre seçilen bir meclisin amaçlarına uyarla namaz.
21 Mart 1793'teki kanunla oluşturulan bu komiteler, sınırsız diktatörce dene-
Çapraz sıralardaki büyük bir bağımsız üyeler topluluğu için hazırlık yapmak zorun-
timin araçları haline geldiler.
da olan Lordlar Kamarası, bunun tersine üyelerin, açık bir dikdörtgenin üç tarafı
çevresine yerleştirmiştir. SSCB'nin yüksek Sovyetinde, bölünmemiş bir salonun yı-
ğılmış sıraları tiim mevcutların zorunlu oybirliğini işaret eder (Bkz. Nk III, s. 1394)
VENDÉMIAIRE
Ancak yirminci yüzyıl deneyimi, siyasal Sağın da siyasal Sol gibi son noktası-
na kadar radikal olabildiğini gösterdi. Birbirlerine mtıhalir olmalarının yanı sıra. Sol
F,KİVİ ve Kasım 1793'ie. Fransa L lu sal Konvansiyonu, devrimci ilkelere dayanan
ve Sağ ın radikal unsurları demokratik uzlaşmayı yıkma amacını da paylaşırlar. Bu-
bir Cumhuriyet Takvimi oluşturmayı oy lad ı. lîir dizi yasanın içinde, yılın 22 Kylül
na göre. siyasal güçlerin en iyi şekilde dairesel bir hat üzerine sıraya konabilecekleri
sonbahar dönencesinde gece yansı başlamasına ve Cumhuriyet döneminin I. Yılının
anlaşılmaya başlar. Bu planda, sadeee Sol Sağa muhalif değil, aynı zamanda Totali- 22 Kylül !792'de Cumhuriyetin ilan gününde başlaması gerektiğine karar verildi.
ter rejim de Demokrasiye mııhalillir. Yıl otuz günlük on iki eşit aya ve her ay on günlük üç "on güne" bölünecekti (artık
halta veya pazar günü olmayacaktı).
DEMOKRASİ AYI.AR; Vendémiaire (Hasat Ayı); Brumaire (Sis Ayı); Frimaire (Don Ayı):
Nivôse (Kar Ayı): Pluviôse (Yağmur Ayı): Ventôse (Rüzgâr Ayı); Germinal (Toluıın
Ayı): Floıval (Çiçek Ayı): i'rairiaKOt Biçme Ayı): Messidor (Kkııı Biçme Ayı): Therını-
rior (Sıcak Ayı): Fructidor (Meyve Ayı).
GÜNlJvR: 1.11,21, priımdi: 2.12,22, duodl: 3.13.23. trıdı-, 4.14.2-1. quart idi;
fi.1S.2r». quinthiï, (i, 16,26, sexiidi; 7,1 7.27. scpiidi: 8.18.28. Midi: Ö.HI.29, nonıdi:
10,20,30. dccadimv.. lîk III. s. 13-18-13-19}.

Sistem işletilmeye başladığında. 1 Ocak 1794, resmi olarak II. Yıl, 12 Mvöse. 2. On
totautkri-İk
yılın Ouotf/'sine çevrildi.
365 l / l günlük doğal yılla aynı hizada kalmak için. takvim yılları franciades
Bunları göz önüne alarak, bir aı nalı ya da yarım dairenin, bir demokratik denilen dört yıllık gruplar halinde düzenlendi ve her yıla sans-cu/on/dra; denilen beş
meclis içinde çoklu fakat rekabet halindeki çıkarların uygun uzamsal düzenlemesini tamamlayıcı gün eklendi, lier franciadc)n dördüncü yılı fazladan bir "artık gün". Jo-
sağladığı ortaya çıkar. Avrupa'da. Varşova'dan Paris'e birçok ulusal meclis için ol- ur de la Révolution, almaktaydı.
duğu kadar Strasbourg'daki Avrupa Parlamentosu'mm "hCmiccrcIc'i için de plan Devrim Takvimi resmi olarak on dört yıl devam etti: fakat altı yıldan sonra he-
böyledir. 2 men hemen bırakıldı. Gregoryen Takvim. 1 Ocak 1806/11 AvmsrXIV'U: resmen geri
getirilmesinden çok önce. Konsüllük döneminde yaygın olarak kullanılmaktaydı.
Ulusun yön duygusunu bozmak için lakvim değişikliğinden daha iyi hiçbir şey
lasarlanamazdı. Karşı devrimciler eski zamanları sürdürmeye çalışlılar. Devrimciler
20 Eylülde, Ulusal Konvansiyonun açılışı, Devrimi dışarıdaki baskılardan kur- yenide ısrar etmeyi denediler. Tarihçılerse ikisiyle de uğraşmak zorunda kaldılar.
taran Valmy'deki bombardımanla tam olarak aynı zamana denk gelmişti. 22
Eylül'de, Cumhuriyetin ilan edildiği gün, daha sonra Devrim Takviminin baş-
Devrim kendi çocuklarını yemeye başladı. Terör, giderek artan sayıda kurban
lama noktası olarak değerlendirilecekti [VENDEMIARE].
vererek tırmanıyordu. Danton ve yardımcıları Nisan 1794'Le terörün amaçları-
nı sorguladıkları için ihbar ve idam edildiler. Baş terorisı Robespierre, 28
kııılık, lek damla kan akmadı, hile yok, hakaret yok. Mutlu insanlar bir de başla-
T e m m u z 1794'te terörün amaçlarını sorguladıkları için, 10 T h e r m i d o r ll'de ih-
dıkları g i b i sürdü rebılseler.' 7
bar ve ölümü karşıladı [ G U I L L O T I N ] .
Monarşinin kaderi bu gelişmeleri yansıtır. Ekim 1789'da, Versailles'a doğ-
ru protesto amaçlı bir Kadın Yürüyüşünden sonra, XVI. Louis ailesiyle birlik-
le, Paris'teki Tuileries sarayına götürüldü. Şimdiden yakışıksız bir güldürünün
GU1LL0TIN
alay k o n u s u olmuştu:

DR. JOSÛPI IK-1GNACK GUIbbOTIN ( 1 7 3 8 - 1 8 1 4 ) g i y o t i n i icat etmedi. Yaptığı, mes-


Louis si tu veux voir
lektaşı Antonie Louis'nin icat elliği insancıl in fax makinesini Fransa Ulusal Meclisi-
Bâtard, cocu, putain.
nin benimsemesi için çalışmaktı. Öneri Nisan 1792'de, Jakoben Terörü için iyi bir
Regarde ton miroir
Le Reine et le Dauphin z a m a n d a benimsendi, böylelikle Gu illetin b i r epoııim. " b i r şeyin adıyla adi and irildiği
(adlandınİdığına inanılan) kişi" statüsüne yükseldi.' Devrimci yıllar böyle birçok
e p o n i m üretti. Bunların arasında. Napoleon'tın Din işleri Bakanı .lean Bigol ve 7c
(Louis eğer görmek isliyorsan / bir piç, boynuzlu, orospu / Aynana bak / Kraliçe-
suis irançais. je suis Chauvin'1 ( İ l a n s ı z ı m , şovenim) söyleyen aşırı vatansever as-
ye ve veliahta.)- 6
ker Nicolas Gl lAUVIN'de b u l u n m a k t a y d ı .

Kral, Haziran 1 7 9 1 ' d e j e u de Paume Yemini'nin gerçekleştiği günden itibaren Birçok eponim. uluslararası sözcük hazinesine geçti. Çok sayıda egzotik b i l k i
verilen tüm ödünleri reddettikten sonra, kılık değiştirerek doğu sınırına kaçtı, kaşiflerinin a d l a r ı y l a anıldığından, botanik bu konuda verimli bir kaynaktır. Adını
ancak Champagne'daki Vareıınes'de yakalanacaktı. Gözden düşmüş bir şekil- botanikçi Mıehel Begon'dan (ö, 1710) alan BliGONlA. tıpkı C A M K U . I A . DAIII.IA,
de Paris'e döndüğünde, artık halkın "miras yoluyla temsilcisi" olduğundan, K I C I I S I A ve VIAGIMOIJA gibi, ilk örneklerden b i r i d i r . .Mor kaya bitkisi A U B F R I K T I A
Ulusal Meclisce hazırlanan şekliyle ilk Anayasayı imzaladı. Ağustos 1792'de, Fransız, ressam Claude A u b e r f in ( 1 6 6 5 - 1 7 4 2 ) adıyla anılır.
Tuileries'ye hücum edildiğinde, tutuklandı ve "görevinden alındı." Eylülde Fizik, öncülerinin anısını onların adlarını evrensel ölçii b i r i m l e r i n e koyarak de-
tahttan indirildi. 21 Ocak 1793'te, hain olarak yargılandı ve idam edildi. 16 v a m ettirdi. Kleklrik akımının metrik b i r i m i olan AV1PFRF A n d r e Aıııpere'i anımsa-
Ekim'de, Marie-Antoinette de aynı kadere uğradı. On yaşındaki Dauphin (veli- tır. ANGSTROM'd an Ol IV1. VObT ve WATT'a diğerleri aynı kategoriye girer.
aht) XVII. Louis, aşağı tabakadan bir aileye evlatlık verildi ve sonra da ihmal Giysiler de eponimler için yaygın bir kaynaktır. CARDIGAN ve RAGI.AN Kı-
ve tüberkülozdan öldü. r ı m ' d a k i B r i t a n y a generallerinden gelir. Moda olan bKOTARD. akrobat Jules
L ö o l a r d ' d a n ( 1 8 4 2 - 1 8 7 0 ) gelir. Tüm PANTAbON (PAMTAbOONS) ve Kül,OT (PANTS
Polonya-Litvanya'da, olaylar anayasal reformdan devrimci terörizme aynı ge- ve PANTIKS) giyenler Commer/ia f/c//'4rie'de ö n e m l i rol o y n a y a n , p a n t a l o n u n baba-
lişmeyi izledi. 3 Mayıs 1791 Anayasasında, on bir maddelik kısa bir d o k ü m a n - sı, Saint Pantaleone'yi anımsamalıdır.
da, Eski sistemin liberum vefo'yu da kapsayan tüm açık suistimalleri kaldırıldı. Yiyecek de birçok örnek ürelmiştiı 1 . BFCIIAVIBI. sosu. XIV. Loııis'nin bir uşa-
R^cc?pospoli(a olıoyga narodév, "iki ulusun cumhuriyeti" modern bir anayasal ğından LüremişLir. SANDWICH. John Montagu'den sonra 4. Sandwich Kontu (1718-
devlet olarak oluşturuldu. Krallığın irsi olduğu ilan edildi (Kralın yaşlı bir 1792) bir on sekizinci yüzyıl b u l u ş u d u r . On dokuzuncu yüzyıl sırasıyla b i r markı, bir
bekàr olmasına rağmen). Eskiden yalnızca soylulara ait olan oy lıakkı burjuva- pasiaeı ve bir b a ş balerinayı anımsatan. C H A T E A U B R I A N D bifteklere. MADKU-'.INK
ziye de tanındı. Köylüler dışında bırakıldıkları k a m u h u k u k u içine alındılar. keklere ve PA VI,OV A'ya ad verdiler. Yemekten sonra sigara içmek bir zamanlar Po-
Barışçıl reformun ilk somut başarısı, Fransa'daki benzerinden dörı ay ö n c e şe- lekiz'deki Fransız büyükelçisi olan Jean Nicot'nun ( 1 5 3 0 - 1 6 0 0 ) anımsanmasını sağ-
killendirilen, çıkartılan ve yayımlanan Avrupa'da kendi türünde ilk anayasa ol- lar.
du. Bu, liberal reformcuların daha fazla ve kapsamlısını umdukları bir tür iler- Teknik buluşlar genellikle mucitlerinin adlarını aldı: SPINKT ve YIANSARD. Dl-
lemeydi. Londra'da Ednıund Burke'nin hevesi sınır tanımıyordu. Burke şöyle U S I Î L SIIRAPNFI,, BK BIRO.
yazmıştı, "Üç Mayıs Polonya Anayasası m u h t e m e l e n insanlığa şimdiye kadar Ancak birçok eponimin yanlış olduğu k a n ı t l a n m a y a çalışıldı. A r a ş t ı r m a c ı l a r ı n
bağışlanan en saf kazançtır:"
t ü m ü . R A R D Q U F ' n i n yaratıcısının ressam Federigo Baroceı (o. 1612) ya da Victor ya
d ö n e m i l.ondrasında aceleci b i r İrlandalı olan Patrick l l o u l i h a n ' n ı n ilk HOOLIGAN
Araçlar hayalgücü için dikkat çekici, mantık için tatmin edici, ahlaki fikirler için o l d u ğ u n u kabul i t m e z . F ä k a l lek bir şevin yanlış o k l u ğ u kanıtlanamaz: A v r u p a ' n ı n
yatıştırıcıydı... Her şey kendi yerinde ve düzeninde bırakıldı... fakaı her şey daha bu g ü n ü . A v r u p a ' n ı n geçmişinin sözel gölgelerıyle d o l u d u r .
iyileştirildi. Akıl ve talihin bu duyulmamış birleşmesine eklenecek, bu mutlu şaş-
Burke'nin "Polonya Devrimi"ni memnuniyetle karşılaması Fransa'daki olayları
Devrimci görüş tüm hatlarıyla; 1790'ların başlarında Ulusal Meclisteki
suçlaması kadar iyi bilinmelidir. Hollanda'da Leyden Gazetesi şöyle yazmıştır:
tartışmalar ve siyasi kulüplerin biçimlenişi boyunca ortaya çıktı.
"Eğer bu yüzyılda mucizeler varsa, bunlardan biri de Polonya'da gerçekleşti."
Kont Honore de Mirabeau'nun önderliğindeki ilk anayasacılar ve General
"Mutlu şaşkınlık" bir yıldan biraz daha fazla sürdü. Rusya, kapısının eşi-
Lafayette gibi diğer liberal soylular ( 1 7 4 9 - 1 7 9 1 ) mutlak monarşinin ve soylu-
ğinde anayasal şöyle dursun, bağımsız bir Polonya'ya bile hoşgörü göstermeye
larla ruhban sınıfının ayrıcalıklarının kaldırılmasından sorumluydular. Nisan
hazırlıklı değildi. Polonya-Litavanya devrimci reformun ilk devresini yaşadığı
1791'de Mirabeau'nun (doğal) öldüğü sırada, şiddetle baskı altında tutulan bir
gibi, devrimci savaşın ilk devresini de yaşadı. Fransa'da olduğu gibi, Polonyalı
azınlık haline geldiler. Feuillants kulubünde toplanmaktaydılar. Kralın Varen-
reformcular da ılımlılıktan umutsuzluğa çekildiler. 1791 Anayasasının Rus
nes'e kaçışından sonra, popüler olmayan bir monarşinin ölümünü geciktirme
müdahalesiyle durdurulması ve İkinci Paylaşımın ardından (Bkz. aşağıda)
görevinde tek başlarına bırakıldılar. Mirabeau bir an için, XVI. Louis, "Fransız
1794 ulusal ayaklanması daha radikal önerilerle ortaya çıktı. Bu sadece kendi-
Özgürlüğünün kurucusu" na bir anıt ithaf etmek fikrine sahip oldu.
ni şiddet ve terör arasında parçalanmış görmek içindi. Fransa'da, devrimci sü-
reç kendi iç tepkilerince denetim altına alındı; Polonya'daysa dış güçler tara- Girondinler adlarını, etkili bir konuşmacı olan avukat Pierre V'ergniaud
fından yok edildi. ( 1 7 5 3 - 1 7 9 3 ) başkanlığında, Yasama Meclisinde bir araya gelen, Gironde'un
başkenti Bordeaux'dan gelen bir vekil grubundan aldılar. Kralın yönetimiyle
işbirliğine istekli, fakat demokratik ve cumhuriyetçi düşüncelerini belli eden
Thermidor il'yle başlayan îhinci dönemde, 1794-1804, Fransız Devrimi, soluk
almak ve yakıt depolamak için, gözle görülür şekilde kendi alanları içinde kal- ilk yılların merkeziyetçileriydiler. Faaliyetleri Mme Roland'm salonu etralında
dı. Yürütmenin istikrarsızlığı devam ettiği halde kan kaybı durdu. Yasama tut- dönmekteydi ve etkileri Kralın son hükümetini yönettikleri ve Cumhuriyeı'e
kusu için de aynısı oldu. (Ulusal Konvansiyon sadece üç yıl içinde on bir bin geçişin öncüsü oldukları 1792'de en yüksek düzeyine ulaşmıştı.
iki yüz elli yasa çıkartmıştı.) Devrimciler, savaş yeteneklerini keşfettiler ve Jakobenler, la Société des Amis de Ia Liberté et l'egaîifc'nin*, aksine sınırsız
düşmanlarıyla savaşmaya daldılar. Siyasetçiler tarafından sadece düzeni koru- demokrasinin, devrimci diktatörlük ve şiddetin savunucularıydılar. Adlarını,
mak ve aşırılıkları durdurmak konularında birleşen bir dizi siyasal çare denen- Rue Saint-Honoré'deki eski bir Dominiken manastırındaki Kulüplerinin yerin-
di. Robespierre'nin düşüşünden sonra, Thermidorcular on altı ay egemen ol- den almışlardı. (Paris Dominikenleri, Rue Saint-Jacques'taki önceki yerleşim
dular. 1795 Kasımında, daha başka bir anayasa ve daha başka, iki meclisli bir yerlerinden dolayı "Jakobenler" olarak bilinirler.) Yirmi milyonun boğazını
yasama sistemi sayesinde, beş kişilik yönetsel "Direktuvar" oluştu. 1797 Eylü- kavrama sanatını mükemmelleştiren yaklaşık üç bin kişiden oluşan küçücük,
lünde, ( 1 8 Fruclidor V) yöneticiler meclisi susturdu. Direktuvarın en başarılı taş kalpli bir hizip oluşturdular. Üyeleri, Prens de Broglie ve iki Dükten (Dük
generali tarafından düzenlenen 18 Brumaire VIII coup d'itat'sı sayesinde, üç ki- d'Aiguillon ve genç Dük de Chartres (geleceğin Kralı, Louis-Philippe)) kaba
şilik "Konsüllük" kuruldu ve ulus çapında bir halk oylamasıyla onaylandı. saba Breton köylüsü, "Père Gcrard"a çeşitlilik göstermekteydi. Gérard bir ke-
Mayıs 1802'de, en başarılı general kendini hayal boyu birinci Konsül statüsü- zinde onlara şöyle demişti, "Bu kadar çok hukukçu olmasaydı, kendimi sizle-
ne yükseltti; Mayıs 1804'de de İmparator statüsüne. rin arasında Cennette düşünecektim." Carlyle'ın kendisine "Doğanın ateş bağ-
rından bir Adam" dediği Georges Danton ( 1 7 5 9 - 1 7 9 4 ) , onun yanında ölen
Üçüncü Dönemi {İmpflratorîttlO, J 8 0 4 - i 8 1 5 . Devrim kendini o generalin, im- delifişek bir gazeteci, Camille Desmoulins ( 1 7 6 0 - 1 7 9 4 ) , L'Ami du Peuple ûn
paratorluğun kurucusu, Napoleon Bonaparte'ın kültüne kenetlemekle istikrar editörü, "hasta hekim" Jean Maral ( 1 7 4 3 - 1 7 9 3 ) ; arada sırada Paris Belediye
kazandı. Fransa'da hâlâ sürmekte olan kuşku ve bölünmeler onun dünyayı iş- Başkanı olan J é r ô m e Pétion de Villenneuve ( 1 7 5 6 - 1 7 9 4 ) , "Terörün Başmeleği"
gal etme misyonunun devasa harekâtları altında kaldı. Bonapartizm, devrimci olarak ve Robespierre'e karşı kölece tavırlarından ötürü "Saint-Jean" olarak bi-
savaş ve işgali kendi içlerindeki amaçlara ve askeri ihtiyaçları bir mutlak önce- linen Antoine Saınt-Just ( 1 7 6 7 - 1 7 9 4 ) ve Robespierre'in kendi bulunuyordu.
liğe dönüştürdü. Bir sahte monarşi sahte demokratik kurumlara başkanlık edi- Haşin, püriten, "Arraslı" yozlaştırılması olanaksız avukat Maximillien Ro-
yor ve etkili merkezi bir yönetim, yasamayla ilgili artıkların ve cüretkâr yeni- bespierre'in ( 1 7 5 8 - 1 7 9 4 ) Devrimden önce bir adamı idama mahkûm etmek
liklerin garip bir karışımında sürüyordu. Başarı ya da başarısızlık savaş yerine hâkimlik kariyerini reddettiği söylenmekleydi. Gücü ve etkisi, ikinci
alanındaki tanrıların eline verilmişti. "Başarı" diyordu Napoleon, "dünyadaki Kamu Selameti Komitesi sırasında efsanevi boyutlar kazandı. Paris avamının
en büyük hatiptir." kahramanı, muhalifleri için şeytanın vücud bulmuş şekliydi.
Yasama otoritesine göre yapılan dönemlere ayırma, az farklı bir sonuç ve- Jakobenler ilk olarak I791'de, Kralın huzuru sağlamak umuduyla en vah-
rir. Bu vakada anayasal monarşi dönemi 1789 Haziranından 1 7 9 2 Eylülüne şi muhaliflerini destekleme düşüncesiyle riskli politique du pire yoluyla ortaya
"Birinci Cumhuriyet" 1792'den Kasım 1799'a; Napoleon'un diktatörlüğü 18
Brumaire'den 1815'e kadar sürdü (Bkz. Ek 111, s. 1 3 4 6 - 1 3 4 7 ) . * Metinde bu şekilde yer almasına karşılık, bu kulübün doğru adı, la Société des Amis dé I a Li-
bei« et de l'E£«i!iW'dir (e.n.).
çıktılar. Peıion'un Kralın onayıyla Paris Belediye Başkanı olmasından sonra,
man devrimden esas yararlananlar arasında düşünüldüler. Ancak bir anlayış-
başkentin belediye yönetimi, Komünde sarsılmaz bir nüfuza sahip oldu. Daha
sızlık uçurumunun köylü ethosunu Paris'teki devrimci liderlerden ayırdığı ar-
sonra, sistematik olarak düşmanlarım saf dışı bırakarak ve Konvansiyonu yu-
lık genel olarak kabul edilmektedir. Köylüler kısa zamanda birçoğunun öncül-
muşatarak, sadece Robespierre hayatta kalana kadar kendi sallarının büyük
lerinden daha kötü olduğunu düşündükleri cumhuriyetçi bir yönelimin
bir kısmını yok ettiler. Danton'un parolası "De l'audace, encore de l'audace, ıou-
baskılarına karşı çıktılar.
jouıs de l'audace"tt. Saint-Just, monarşiye saldırırken, şunu ilan ediyordu
Devrimci düşüncelere entelektüel muhalefet Restorasyon sonrasına kadar
"Kimse masum bir şekilde hüküm süremez." Düşmanlarının mallarının yeni-
lam olarak oluşmadı. Fakat hiçbir şey, devrimcileri Şeytanın hizmetkârları ka-
den dağıtılmasını önerirken şöyle diyordu: 'Mutluluk Avrupa'da yeni bir düşü-
bul eden Savualı yargıç Josâph de Maistre ( 1 7 5 3 - 1 8 2 1 ) Considérations sut la
şüncedir." Robespierre bir kezinde Konvansiyona sordu, "Citoyens, voulez-
France'ından ( 1 7 9 6 ) daha hasmane olamazdı. Yolunu devrimci düşüncede bu-
vous une Révolution sans révolution?" (Vatandaşlar, devrimsiz bir Devrim mi is-
lan aydınlanmış evrensellik karmaşasına da karşıydı. Fransızlarla, İtalyanlarla,
tiyorsunuz?) Üyelerinin çoğu Jakoben olan Cordelierlerin ilgili kulübü, la So-
Almanlarla ve Ruslarla sıklıkla karşılaştığını yazmıştı: "Fakat, insan olarak ha-
ciété des Droits de l'Homme et du Citoyen, Paris'in Cordelier bölgesinde önceki
yalımda bir kişiye rastlamadım." "Le Comte de Rivarol" olarak bilinen ve
bir Fraıısiskan manastırında buluşuyorlardı. Sonraki önderleri, J. R. Hébert
Fransızcayı öven ünlü bir söylev yazan çağdaşı Antoine Rivarol, karşı devrimci
( 1 7 5 7 - 1 7 9 4 ) gibi gerçek enragés (kudurgan), militan ateizmleriyle ve mantık
risalecilige döndüğünde kaçmaya zorlandı. "Kimse düşüncelere kurşun sıka-
küllüyle bilinirler. Hébert, Robespierre'nin "aşırılık" için verdiği emirlere da-
maz" diye yazmıştı.
yanılarak idam edildi [GAUCHE],
Birkaç Fransız ili gönülden sadık kraliyetçi kaldı ve tekrar tekrar açık is-
Jakobenlerin çoğu profesyonel hukukçu ve gazeteci idiyse de, faal destek-
yana girişti. Kraliyetçi ayaklanmalar Paris'te bile, özellikle 13 Vendémiaire
çilerinin çoğunluğu Paris banliyölerinin adsız proletaryası arasından çıktı. Bu
lV'te ( 1 7 9 5 ) bastırılabildi. Le Gard gibi daha uzak illerde direniş 1815'e kadar
sans-culottes (baldırı çıplaklar), o anda iktidarda olan hiçbir grup veya birey-
kesintisiz sürdü. 2 9 Ancak en kararlı direniş kuşkusuz batıda odaklandı. Bu
den daha fazla köktenci unsur içermemekteydiler. Avrupa'nın ilk koministleri,
bölgedeki toplumsal şiddet Ancien Régime'in çöküşüne olumlu ilk tepkiden
sosyalistleri, feministleri onların arasında yer almaktaydılar. Société Patriotique
sonraki birkaç yıllık süre içinde artmaktaydı. 1792'de birçok kilise yönetim
de la Section du Luxembourg ya da Société Fraternelle des Deux Sexes du
bölgesi, sivil kuruluşlara bağlılık yemini etmeyi reddeden rahipleri destekledi.
Panthéon-Français gibi, Paris'in her bölümündeki toplantı, evlerinde örgütle-
Kırlık alanlarda gezinen, kiliseleri yağmalayan, "rejacloıies"lere saldıran kent
nen karanlık oluşumlar, değeri her zaman tanı olarak takdir edilmeyen bir et-
devrimci cumhuriyetçi çeteleri tarafından ödüllendirildiler. Aynı köyler
kiye sahiptiler. Gerçekte, devrimci itici güç açısından, genellikle saygı gösteri-
1793'te, lüm erkekleri zorunlu olarak askerlik yapmaya mecbur tutan sistem
len burjuvalardan çok daha etkili olmuşlardır. Jakoben döneminin devrimci
tarafından kuşatıldı. Özellikle cumhuriyetçi yöneticiler ve meslek sahiplerinin
komiserlerinden birçoğu onların içinden çıktı. On dokuzuncu yüzyıl "devrim-
oğullarına sıkça sağlanan ayrıcalıklara gücendiler: Katolik köylülere, hiçbir za-
lerinin" her birinde kalıcı otoriteye karşı çıkan kalıcı bir gelenek oluşturdu-
man çok fazla istemedikleri ateist bir Cumhuriyet için ölmeleri emrediliyor gi-
lar. 2 8
bi gelmekleydi. Mayıs Î792'de Danton, Brötanya'da Marki de la Rouairie tara-
fından planlandığı düşünülen bir komplodan haberdar edildi. Komplo
Devrime muhalefet her bölgeden ve çeşitli şekillerde geldi. Bunlar siyasal, top-
başlangıcında bastırıldı; fakat birbiriyle bağlantılı kitle ayaklanması örneğinin
lumsal, ideolojik ve bölgesel olarak sınıflandırılabilir. Muhalefet ilk olarak,
habercisiydi, on yıldan daha fazla bir süre için batıya hâkim olacak olan Chou-
önceki statükoyu yeniden oluşturmayı amaçlayan Provence Kontunun (daha
ans savaşları ve Vendée ayaklanması.
sonra XVI11. Louis) başını çektiği "aşırılar"ın toplandığı kraliyet sarayında
Vendée ayaklanması yaklaşık üç yıl süren iç savaşı doğurdu. Mart 1793'te
odaklandı. Mallarına el konulan soyluların çoğunluğu, alt veya üst tabakadan
St. Flörent-sur-Loire'de patlak verdi, fakat kısa zamanda bocage köylerinin her
güç durumda bir émigrés topluluğu onlara katıldı. Sadece cumhuriyetçilere ve
yanına yayıldı. Zorunlu askeri iği reddeden. Monlévrier'den bir avlak bekçisi
Jakobenlere değil, anayasacılara da karşı çıkmaktaydılar: Örneğin sarayın Ge-
o l a n j . N. Stofllet ve Pin-en-Mauges'dan bir işportacı o l a n j . Cathelineau gibi
neral Lafayette'e yönelik küçümsemesi sınır tanımıyordu. Papa 1790'dan son-
köylüler tarafından başlatıldı; fakat kısa zamanda yerel eşrafın komutasında
ra sivil kuruluşlara bağlılık andı içilmesini yasakladığında, ruhban sınıfı bo-
geçti -Marki de Bonchamps, Marki de Lescure, "Monsieur Henri"de La Roche-
yun eğmeye ya da karşı koymaya zorlandı. 1792'den sonra, Devrim sadece
jacquelin. General Gigot d'Elbée, Prens de Talmont. "Azizlerin Kraliyet ve Ka-
ruhban karşıtı değil, ateist de bir dönüş yaptığında, tüm Roma Katolikleri ve
tolik Ordusu" tırpanlar, yabalar ve av tüfekleriyle silahlanmıştı. Zambaklarla
böylece nüfusun büyük çoğunluğu muhalif oldular. Karşı-devrimci hislerin bu
süslü standart bir payet ve "Vive Louis XVI/." sloganı altında yürüyüşe geçtiler.
büyük kaynağı, Bonaparte'ın Papalıkla 1801'de yaptığı Antlaşma'ya (Concor-
Savaşçıları boyunları etrafında alevler içinde Kutsal Kalp ve Haç rozetiyle bir
dat) kadar etkin oldu. 1789'da özgürlükleri verilen köylü kitleleri, uzun za-
hamail giymekleydiler. Yirmi bir çarpışma yaptılar, kanlı Cholet meydanında
zafer kazandılar, Angers'yi ele geçirdiler, Nantes'a kadar akın yaptılar, ve Mai-
(tik olarak 1808'de tamamlandığında, Napoléon-Vendée adı verildi, 1815'ıe
ne ve Anjou eyaletlerine girdiler. Uraulsuz cesaretleri "Monsieur Henri"nin
Bourbon-Vendée olarak yeniden adlandırddı ve arlık Roche-sur-Yon olarak
emirlerinden anlaşılmaktaydı:
adlandırılmakta.) Yanı başında, açık alanlarda, Vendéelilerin son komutanı,
Nantes'da idam mangasının önünde ölmeden önce, "Vive le Roi" diye son bir
Si j'avance, suivez-moi! Se je recule, tuez-moi! Si je meurs, vengez-moi"
haykırış koparan Chevalier de la Charette'nin anısına bir haç durmaktadır
(Eger ilerlersem, beni izleyin! Geri çekılirsem, beni öldürün! Eger ölürsem, öcü-
[NOYADES],
mü alın!)
Muzaffer Cumhuriyetin propagandası sayesinde, "Vendéeizm" yaygın
olarak köylü cehaleti, dinsel batıl inançlar ve zalim rahiplerin yönetimiyle ta-
Vendéeliler E k i m 1793'ıe, en hırslı ve (kanıtlandığı üzere) kendilerini en b o ş
nımlandı. Bu betimleme adil değildir. Bazı Vendéelilerin mistik şehitlik biçim-
yere tehlikeye attıkları kumarlarına giriştiler. Her yaştan birkaç yüz bin sivil
lerine ve kendi aşırılıklarına in extremis yöneldikleri doğrudur. Fakat ayaklan-
tarafından izlenen yaklaşık otuz bin silahlı asker Loire'ı geçtiler ve Normandi-
ma mantıksız değildi. Dinin alay konusu olması modasını da kapsayan birçok
ya kıyılarına doğru yol aldılar. Hedefleri, onları karşılamak için bekleyecek
gerçek saldırılara ve küçük düşürmelere maruz kaldılar. Avrupa'nın bir başka
bir Britanya donanması ve bir émigrés ordusu olduğuna inandırıldıkları kü-
ülkesinde, geleneksel hayat biçimlerine bağlılıkları büyük ölçüde takdir edilir-
çük Granville limanıydı. Fakat zalimce aldatılmışlardı: Granville m ü h ü r l e n -
mişti. Rochejacquelin'in saldırıları defedildi; Britanya gemilerinden iz yoktu.
di. Ahlaki dürüstlükleri, ölmekte olan Bonchamps'ın beş bin tutuklusunun
Böylece geri ç e k i l m e başladı. Kış yollarında yüz yirmi mil boyunca saflar geri hepsinden özür dilemesiyle çok güzel örneklenmişıi. Trajedileri aşırı Jakoben
çekilirken, kaderin ve zulmün her biçimine yem oldular. Kentlere girmeleri fanatizmi dönemi sırasında silahlarım kuşanmak zorunda kalmış olmalarıydı.
reddedildiğinden, yolun her santiminde savaşmak zorunda kaldılar. On beş Düşmanları soykırım önlemleri almakta ve daha sonra kurbanlarını iftirayla
bini Le Mans'ın sokaklarında öldüler. Soğuk ve açlıktan yok oldular. Başıbo- kaplamakta tereddüt etmemekteydiler. Napoléon onlara "devler" demekteydi.
zuk cumhuriyetçi güçler tarafından acımasızca soyuldular, yağmalandılar ve Fransa, bu korkunç populicide (halkın katli), génocide franco-français (Fransı-
yakalandılar. Loire'a ulaşanlar köprüleri tutulmuş ve gemileri yakılmış buldu- zın Fransızı katletmesi) hikâyesinin sonuna gelebilmek için iki yüz yılın uzun-
lar. Savaşçılar dağıtıldılar ve öldürüldüler. Savunmasız siviller, artık faillerin ca bir bölümü boyunca uğraşmıştır.
cezalandırılmak tehlikesi olmaksızın kaıledilebilirlerdi. Son, Noelden iki gün
öııce, Nantes yakınındaki Savenay'de geldi. Danton'un adamlarından biri olan
General W e s t e r m a n n Konvansiyona rapor verdi: NOYADES

NAIMTFS'DAKİ Kransıx, Cumhuriyetçi subayları 1794 ilkbaharında öldürmeleri gere-


Vendée artık yok... Savenay'nin orman ve bataklıklarında onu yaktım... Emirleri-
ken, ama bunu nasıl yapacaklarım bilmedikleri çok fazla sayıda Vendöclı asiye sa-
nize uygun olarak, çocuklarını atlarımızın ayaklan altında çiğnedim, kadınlarını
hiplerdi. "Cehennemi safları" salıverdiler: tutsaklarını aç bırakıp katlettiler ve binler-
kallellim, böylece artık haydutlara çocuk veremeyecekler. Bana sitem edecek tek
ce tutsağı vurdular. Kakat bu yeterli değildi. Daha sonra boğma düşüncesine
bir tutukluya sahip değilim. Onların hepsini yok ettim. Yollar cesetlerle doldu.
saplandılar. Nantes. bir Atlantik köle limanıydı ve geniş, ama basık gövdeli bir bü-
Savenay'de, haydutlar sürekli kuşatıldı, ve biz onlara durmaksızın ateş ettik...
yük lekne Ti loşu el alımdaydı. Yüklü bir gemiyi gece nehirde batırarak ve sonra ge-
Merhamel devrimci bir düşünce değildir. 30
miyi suda tekrar yüzdürerek, etkili ve göze çarpmayan tekrar kullanılabilir bir ölüm
Vendeélilerin geri çekilmesi "la Virée de Galerne" olarak bilinir. Büyük ölçekli
kamaraları sistemi düzenlemişlerdi. Bunlar korkunç ııoyadcs'di (boğma). Zorunlu-
insan kaybı, Napoléon'un Moskova'dan geri çekilmesine benzemekteydi. luk. ölüm teknolojisinde icadın anası olduğunu kanıtladı. 1
Bundan sonra Vendée'nin merkezi General Kleber ve Ren'den nakledilen
Bir buçuk yüzyıl sonra, işgal edilen Polonya'da Nazi subayları aynı sorunla
bir Cumhuriyetçi ordu tarafından yağmalandı. Cumhuriyetin " c e h e n n e m i saf- karşılaştılar. Öldürmekle başa çıkamayacakları kadar çok Yahudi vardı. Kinsatz-
ları" 1 7 9 4 yılı boyunca asi köylerden nefret dolu bir şekilde intikam aldılar. gruppen'ı salıverdiler; Yahudileri Sobibör'daki kalabalık gettolarda açlıktan öldürdü-
On binler vuruldular, giyotinde idam edildiler, ahır veya kiliselerinde yakıldı- ler: Kurbanlarını kırlık alan çevresine sönmemiş kireçle doldurulmuş demiryolu va-
lar. Rochefort limanında, bağlılık yeminini etmeyen birkaç bin rahip, m a h k û m gonlarında taşıyorlardı. 2 Fakat bu yeterli değildi. Daha sonra gazla zehirlemeyi
gemilerinin güvertelerinde ağır ağır ö l ü m e terk edildiler. Angers'de, binlerce buldular. II arakçı, etlin leb ilen yük vagonlarında karbon monoksit kullanarak gerçek-
m a h k u m u n elleri kesildi, Nantes'da binlercesi daha sistematik olarak boğuldu- leştirilen ilk denemeler tatminkâr olmadı. Kakat 1 9 4 l ' i ı ı başlarında, mühürlenmiş
lar. Daha sonra, direnişi kontrol altında tutmak için, sorun yaratan bölgenin odalarda Zyklon-B kapsülleri kullanılan deneyler, önde gelen Alman tasarımcılarının
merkezine yirmi bin askerlik bir garnizonla büyük bir askeri kale kuruldu. krematoryum 3 önerileriyle birlikte, kapasitede büyük bir arlış sağladı, bir yıl içinde.
1793-1801 arasında yer alan "Chouannerie"ler, Vendee ayaklanmasının temel
Nazi SS'lerı sanayileşmiş soykırım p r o g r a m ı n ı iıu amaçla inşa edilen tesislerde baş-
nedenlerinin çoğunu paylaşmaktaydılar ve coğrafi olarak da onunla örtüşmek-
latabildiler.4
teydiler. Diğer taraftan, Brötanya'nın, Normandiya'nın ve Anjou'nun büyük
T r e b l i n k a ' d a k ı ölüm k a m p ı n d a n bir gorgti tanığı, ileride N u r e m b c r g Mahkeme-
bir kısmını kapsayacak şekilde çok daha yaygındılar ve gerilla savaşı yaptıkla-
sı'nde sorgıı yargıcının karşısında bu süreci belimleyeceklı:
rından, çok daha uzun süre devam ettiler. Chounlar adlarını ormanlarda köy-
lü delikanlılar arasında en sevilen iletişim aracı olan chat-İman t 'dan (kukumav
K Vi/.M \ \ ; Nakliye araçları oraya her gün geliyorlardı: sadece Yahudilerle dolu. bazen
kuşu) almışlardı. Le Mans yakınındaki St Ouen-des-Toitslı bir gezgin olan ilk
üç. dört ya da beş tren. Varışlarından hemen sonra, platformda sıraya giriyorlardı - er-
tanınmış liderleri, Jean Cottereau 'Jean Chouan'lakabını aldı. Cumhuriyetçi
kekler. kadınlar vp çocuklar ayrı ayrı. Ilcmcn soyunmaya zorlanıyorlardı... Alman kam-
yetkililere göre, bunlar "eşkıya"dan başka bir şey değillerdi; fakat Cumhuriye-
çılarının darbeleri altında. Sonra çıplak olarak yol boyunca gaz odalarına yürümeleri
tin toplayabildiği tüm güçlere karşı üç uzun mücadele gerçekleştirdiler.
emrediliyordu.
İlk mücadeleye (Ekim 1793'ten Nisan 1795'e) Vendeelilerin Batı Noıııan-
Almanlar yola ııc ad vırmiş/cırli?
diya'ya geçmeleri neden oldu, burada onlara beş bin Chouan katıldı. Mücade-
Hlmmelfahrısırasse ICennele giden yol|!
le, Direktuarın bağlılık yemini etmeyen rahiplerin takibatında son verdiği bir
Lütfen bizi• bir kişinin varışından sonra ne kadar yaşadığını söyler misim?
ateşkes yoluyla geçici olarak durduruldu. İkinci mücadele (Haziran 1795'ten
Soyunma ve gaz odalarına gitme süreci erkekler için tu p la in sekiz on dakika sürüyordu
Nisan 1797'e) Brötanya'daki Pont-de-Buis'da cumhuriyet mühimmat deposu
ve kadınların saçlarının kesilmesi gerekliğinden, onlar için yaklaşık on beş dakika...
üzerine cüretkâr bir akınla başladı, Quiberon yarımadasının yakınına Britanya
Lütfen bize Tıvblinka istasyonunun bıımlaıı sonraki görünüşünü söyler misini'/.'
gemilerinden kraliyetçi bir güç indiğinde, bir düzenli ordular savaşı haline ge-
Kampın komutum. Kurt Kranz. işaret levhalarıyla birinci .sınıf bir demiryolu istasyonu
leceğe benzedi. Fakat General Hoche görevinden daha fazlasını yaptı: Kara gü-
inşa elti. Giysilerin depolandığı barakaların "Restoran", "liilel Gişesi". "Telgraf, vs. lev-
cünü imha ettikten sonra, dini hoşgörüyü acımasız askeri önlemlerle birleşti-
haları vardı.
rerek kırlık alanı giderek yatıştırdı. Üçüncü mücadele (Eylül 1797'den
Hır çeşit bayai ürünü istasyon mu? l'e bize Almanların külhanlarım öldürürken nasıl
Temmuz 1801'e) Direktuarın monarşi yanlısı adayların kurulu istila etlikleri
davrandığını anlatır mısınız.?
kuzey ve batı deparfementlarında seçim sonuçlarım fesh etme kararıyla kışkır-
Yaşlı bir kadını |hamile| kızıyla bu binaya gelirdiler. Birkaç Alman doğumu izlemeye gel- tıldı. Bağlılık yemini etmeyen rahiplerin takibatına yeniden başlanması ve
di... Anneanne öldürülmek içiıı yalvardı, fa kal tabii ki. yeni doğmuş bebek ilk önce öldü- Chouaıılar ve "Bleus" arasındaki öldürücü bir yerel çatışmalar dizisiyle dam-
rüldü. sonra çoeuguıı annesi ve sun olarak da anneanne... galandı. İsyancılar faaliyetlerine 1799'da Morbihan'daki Kerleanolu Georges
Tanık, bize ortalama olarak günde kaç insanın kampta yok edildiğini söyler misiniz'.' Cadoudal yönetimi altında koordine edebildiler ve kısaca Redon, Nantes, Le
Ortalama olarak, günde on-on iki hin insan. 5 Mans, ve St. Brieuc'yü içine alan birkaç kenti işgal edebildiler. Fakat başarıları,
Hoche'unkine benzer bir strateji izleyen Napoleon'un Konsüllüğüyle son bul-
İyi düzenlenmiş mezbahalara olan benzerliğiyle Nazi gaz odalarının "insancıl bir du. Genel çatışmalar 1801 Concordat'sıyla getirilen dini anlaşmadan sonra son
y a k l a ş ı m ı " yansıttığı g ö r ü ş ü b u l u n a b i l i r . T u t u k l u l a r ölmek zoruııdaysalar, uzun ıstı- buldu; fakat isyancı yerel çeteler, Cadoudal yakalanana ve 1804 yılında idam
rap. açlık ve soğuktan ölüm yerine daha çabuk ölmeleri daha iyi bir y o l d u . Pratik- edilene kadar ormanların gerilerinde gezinmeye devam ettiler 32 [CHOUAN |.
leyse, Nazi ölüm k a m p l a r ı n ı n işleyişine gereksiz hayvanlığın eşlik etliği k o n u s u n d a
bol k a n ı l b u l u n m a k l a d ı r .
H ı r v a ı i s ı a n ' d a Jascnovae'daki " ö l ü m - f a b r i k a s ı " 1942'deıı H M S ' e kadar Kaşisı
CHOUAN
l ' s t a s a t a r a f ı n d a n çalıştırıldı. Savaş sonrası Yugoslavya'da yoğun p r o p a g a n d a hede-
fi haline geldi: çoğunluğu Sırp olan yedi yiiz bin k u r b a n ı n resmi sayısı o z a m a n d a n
SARTHF ilinin Le Mans'ın ban bölgesinin yerel siyasetine on dokuzuncu ve yirminci
beri s o r g u l a n m a k l a . 6 Kakat Jasenovac'da m e r h a m e t ve modern teknolojinin tama-
yüzyılın çoğa süresinde sağlam bir sağ kanat, cumhuriyet karşıtı gelenek hâkim ol-
men y o k l u ğ u h a k k ı n d a çok az kuşku olabilir. Sansasyonel hikayeler çok b o l d u r . An-
du. Bu bölge. Le Mans'ın doğusunda kalan ve 1960'larda hâlâ komünistlere oy ve-
cak kille halinde d ö v m e k , k a y n a y a n kazanlara b a l ı r m a k veya testereyle kafa kes-
ren aynı sağlamlıktaki bir kilise-karşıtı ve cumhuriyet yanlısı sol kanadın egemenli-
mek y o l u y l a ölümdense. ateş ederek ya da gazla ö l d ü r m e daha a r z u l a n ı r sayılabilir-
ğindeki bölgeyle vurgulu bir zıtlık içindeydi. Bu doku toplumsal, toprak mülkiyetine
di.
ilişkin ya da dinsel unsurlara bağlanamazdı. Fransa'nın önde gelen kırsal tarihçisi-
ne göre. bu sadece 1793-179ü Chouanlar isyanının kalıcı Iravmasıyla açıklanabilir.
Bu. 17R9'un cahitrs dc rioicanccs'm&an beri Kilise vergisine ve ruhban sınıfına kar-
ailesini ani ve temelsiz yıkım olasılığıyla karşı karşıya bırakmaktaydı. Büyük
şı en mıhlan protestonun doğudan değil batıdan çıktığının en olağanüstü gösterisi-
çoğunlukla hızlı bir ölüm kararından başka bir şey çıkartmayan ikinci yasa,
dir. Devrimci Cumhuriyetin yönetimi açıkça o kadar aşırıydı ki, başlangıçtaki destek-
sabit bir masumlar miktarıyla giyotini beslemekteydi. Paris'teki toplam on bin-
çilerini amansız düşmanlara çevirdi. Beşinci Cumhuriyetteki seçmen davranışı hâlâ
lere gitmekteydi. Eyaletlerde, askeri güçle destekleniyordu. Paris'teki her Te-
birincisinin hatalarından etkilenmekteydi. "Şimdiyi şimdiden açıklamak" diye yaz-
rör kurbanı için Vendée'de öldürülen on kişi olduğunu fark etmek ciddi bir
mıştır be Rov bariurie. "imkansızdır." 1 Bu, eğer Fransa'nın bir departmanı için doğ-
düşüncedir.
rtıy-sa, Avrupa'nın tümüne ne kadar uygulanabilir?
Ancak Terörün etosu şaşırtmaya devam etmektedir. Bir casuslar, muhbir-
ler ve sınırsız kuşkular iklimine neden olmuştur. Nefretle dolan sokaklar bo-
yunca suçluları çeken kağnı, ölümle yüz yüze gelen sırayla sakin veya perişan
"Karşı-Devrim"in tam olmayan kaydı, hızla değişen ölçütleri not almakta başa-
şekilde umudunu yitirmiş erkek ve kadm, kesilmiş başlan yandaki sepete düş-
rısız olabilir. 1789 Devrimine önderlik eden Anayasa taraftarları 1792'de çok-
tan "gericiler" arasında sayılıyorlardı. Lyon, Marsilya, Bordeaux ve diğer yer- müş şekilde giyotinin yanında birleşen cadı gibi tricoteuses manzaralarına yol
lerde 1793 Haziranında ayaklanmalara neden olan direnişin en kararlı dalgala- açtı. Koşulların dehşetli aşırılığıyla geniş bir kara mizah repertuarı üretti. Adı
rından biri, son zamanlara kadar Jakobenlerin en yakın ortakları Girondinle- ve ikametgâhı sorulduğunda Danton şöyle yanıtladı: "Ben Danton'um, adım
rin desteğinde başlatıldı. Oy hakkı ve ucuz ekmek kazanan baldırı çıplaklar bi- orta derecede iyi bilinir. İkametgâhım Le Néant 1 Hiçlik 1; ancak Tarihin Pante-
le zaman içinde J a k o b e n patronlarına karşı döndüler. Hem Bourbonları hem onunda yaşayacağım." Yaşı sorulduğunda Desmoulins şöyle dedi, "Yaşım 1)0«
de Cumhuriyeti kazıklamış görünen Bonaparte, hem "Beyazlar"ın hem de " Kı- sansculotıe İsa'nın yaşı; devrimciler için öldürücü bir yaş." Otuz sekiz yaşın-
z ı l l a r ı n nefretini çekti. Bonaparte'a operaya giderken suikast yapmak amacıy- daydı. XVI. Louis darağacında bitmemiş bir konuşmaya başladı: "Masum ölü-
la Paris'le 24 Aralık 1800'de bir bombanın patlaması kraliyetçi emigres'nin yorum ve düşmanlarımı bağışlıyorum" diye başlamıştı: "İsterdim ki, kanım..."
işiydi, fakat Jakoben ve cumhuriyet karşıtlarının infazı için kullanıldı. Her ba- Danton aynı durumda şöyle dedi: "Danton, zayıflık değil". Sonra "İnfazcı, on-
şarısız muhalefet "gerici" olarak suçlanabilirdi |ROUGE], lara kafamı göster; değerli gözükmekte." Daha önce çenesine bir kurşun sıkan
Şiddet Devrimin bir özelliğiydi. Eleştirmenleri bunu her zaman iğrenç Robespierre sadece tutarsız bir şekilde bağırabildi.
buldular. Birçok biçime girdi. Bastille komutanı, du Launay'nin ve onun dost-
ları olan kurbanları kafalarının mızraklar üzerinde Paris çevresinde gezdirildi-
ği 14 Temmuz 1789'daki başlangıçta, ayak takımı yönetimi ve linç ortaya çık- ROUGE
tı. Danton'un rahiplerin ve soyluların can ve mallarına saldırıları olağandı.
1792 EylüiUnde Paris hapishanelerindeki katliam gibi gelişigüzel toplu kıyım- 1789'UN C'Ç RKMG1, Fransa'nın kraliyet bayrağının beyazı. Paris'in kırmızı ve mavi
lar oluyordu; Marat'ya yapılanı gibi birçok suikast olmaktaydı ve Jakobenlerin sancağından oluşmuştu. Bu kez dikey olarak düzenlenen aynı renkler 179 T l c Balav-
düşüşünden sonra Marsilya'da işleneni gibi korkunç intikam cinayetleri olu- ya Cumhuriyeti tarafından, ardından da Hollanda tarafından benimsendi.
yordu. Bu olayların hiçbiri benzersiz değildi. Fakat devrimci şiddetin iki yönü- Fakat devrimcilerin kısa zamanda benimsedikleri kırmızı bayraklı. Romalılar
nün örneği yoktu: Kitlelerin askere alınmasıyla oluşan orduların kullanımın- zamanında, kırmızı bayrak savaşı işaret ederdi. Kırmızı kanın, ateşin ve büyünün
dan doğan askeri kayıpların geniş yelpazesi; diğeri Jakobenler tarafından rengiydi. Geleneğe göre modern kariyeri, Tuileries'ye saldıran kalabalığın kanla kap-
serbest bırakılan siyasal terörün soğukkanlı yönetimiydi. Kitle psikolojisi ala- lanmış bir kraliyet bayrağı buldukları 1791 yılında başladı. Bundan sonra, "kırmızı"
nında, bu fenomenlerin ikisi de, yirmi yıllık bir ateşli işgal çılgınlığında umut- ve "mavi", devrimciler ve karşı devrimciler için onaylanan renk kodları oldular.
suz ve iflas etmiş bir ulusu kendinden geçiren büyük enerjilerle bağlantılıydı. Stendhal, Restorasyon yöneliminde radikaller ve ruhban sınıfı tepkisi arasındaki
Her ikisi de önlenebilirdi. mücadelenin betimlemesi için !,c Rougc cl le /Vmr'm varyantını kullandı.
Terör Yönetimi (ikinci) Kamu Selameti Komitesi tarafından tasarlandı ve Siyasal hareketlerin renk kod lamasın ın derin yan anlamları vardır. Kırmızı,
bilinçli bir siyaset aracı olarak uyguladı. Devrimin faal muhaliflerinin yok edil- Ganbalıii'nm "Bin'i, sosyalistler ve en ateşli şekilde komünistler tarafından kullanıl-
mesiyle sınırlı değildi. Muhalefetin en küçük düşüncesinin bile felce uğratıla- dı. Toprağın (ve bir zamanlar Meroven ilerin) rengi yeşil, köylü partileri. İrlanda va-
cağı bir korku ve belirsizlik havası yaratmak için tasarlanmıştı. İkiz silahları tanseverleri ve çok sonraları çevreciler tarafından benimsendi. Bir zamanlar İspan-
bir yanda Prairial Kuşku Yasası ve diğer yanda Devrim Mahkemesinde buluna- yollar tarafından aristokrat kanı belirtmek için kullanılan "Gerçek Mavi" Britanya
caktı. İlki, yetkililere karşı kötü niyet beslediğinden kuşkulanılan herkesi ih- Teriler i ve diğer tutucular tarafından benimsendi. Sendikacıları |ORANGE| (portakal
bar etmek için tüm vatandaşlara ihtiyaç duymaktaydı. T ü m iktisadı alanı po- rengi) vc Liberaller sarıyı tercih etliler. Naziler ilk olarak SA üniformalarından ölürü
tansiyel bir suç kaynağına döndüren Narh Yasasına bağlı olarak, her Fransız "Kabverengililer" olarak lanındılar. Sonra, SS üniformalarından, başkaları için Av-
rtıpu'nın geleneksel şeytan, ölüm ve korsanlık rengi olan siyahla ilışkilendirildiler. zi devlet okulları sistemi Fransız hayatına en tipik kurumlarından birini arma-
Toplama kamplarında, mahkûmları. Kırmızı = siyasi; Yeşil = suçlu; sıvah = anti- ğan etti.
sosyal: pembe = homoseksüel; mor = Yehova Şahitleri: kahverengi = çingene; sa- Bölgesel yönetimde, eski eyaletler tarihi ayrıcalık ve meclisleriyle beraber
rı = Yahudi şemasına göre btı renklerde bez parçaları iaşımaya zorladılar. 1 ortadan kaldırıldı. 1790'ın genellikle nehir ve dağ sıralarının adını alan seksen
Belirsizlikler çoklıır. Katolik sembolizminde, kırmızı şehitlik ve kardinalleri, be- üç daha küçük dcpartments veya bölgeleri İmparatorluk yönetimi altında tu-
yaz saflık ve iffeti, mavi umut ve Bakire Meryem'i ve siyah kederi. Dominıkenleri ve tuldu ve sayıları büyük ölçüde arttı. İç örgütlenmeleri, il valiliği görevini ku-
Cızvitleri simgelemektedir. Irksal bilinç ve siyasal doğruluk çağında, "siyah güzel- ran Napoleon tarafından değiştirildi.
dir"; "beyazlar ölü erkekler" kadar nahoştur, "kırmızı derililer" "kardinallerle" değiş- iktisadi alanda, Devrimci yönetimler uzun bir dizi deney yoluyla ilerledi-
tirilmelidirler; gözde metafor gökkıışağıdır. ler. 1790'da eski gelirleri kaldırmış olan Kurucu Meclis birtakım yeni toprak,
gelir ve mülk vergileri icat etmeye mecbur kaldı. Kilise mülklerinin uysallaş-
tırılmasını ünlü flssignats ya da devlet tahvillerini piyasaya sürerek finanse etti.
Robespierre gibi devrimci şiddetin birçok suçlusunun kendileri de şiddetli bir Bunlar giderek yüksek oranda devalüe olmuş bir kâğıt para biçimine doğru
ölümle karşılaşmışlardır. "Vendée Kasabı" Westermann Danton'la aynı darağa- kötüye gitmekteydi. 1793'te Jakobenler, bir halk ordusunun, Terörün ve ken-
cında öldü. Direktuar kötülüğüyle en çok ün salmış sadistlerin bazılarını ceza- di toplumsal ideolojilerinin taleplerini karşılamak için tasarladıkları iktisadi
landıran mahkemeleri başlattı. bir programı benimsediler. "Tek bir irade" öğretileri siyasete olduğu kadar ik-
tisada da uygulandı ve devlet işletmesindeki bir silah sanayiine; Narh Yasası
Yasama reformu da, devrimin kendi gibi anayasal, cumhuriyetçi ve impa-
yoluyla dikkatli fiyat denetime ve tüm köylü borçlarının iptaline neden oldu.
ratorluk aşamalarından geçen bir süreçte gerçekleşti. Etki çok karışık oldu.
1795'ten sonra Direktuar iktisat siyasetinin ikamesi olarak yağma ve haraca gi-
Eski düzenin kurumları kaldırıldı ve yerlerine imparatorluğun daha sonra
derek daha çok başvurur hale geldi. Napoleon bunlara, modası geçmiş bir Col-
kendi amaçları için altüst etliği ya da değiştirdiği başarısız ve kısa ömürlü ça-
bertist merkantilist görüş açısını ekledi. Fazlasıyla büyük ve görkemli kamu
reler getirildi. En sonunda elde edilen ürün, çoğu kez ne ancien balık ne de
projeleri, nakil paranın düzenli olarak içe akmasına verilen öncelik yoluyla
devrimci kuş olan garip melez yaratıklardan oluştu. Örneğin kalıtsal soyluluk
mümkün oldu.
diğer toplumsal sınıllarla birlikte 1789'da kaldırıldı. Cumhuriyet yönetimi al-
tında, tüm insanlar aynı düzeye indirildi; Citoyen ya da citoyenne (vatandaş). Hem Cumhuriyet hem de imparatorluk serbest ticarete karşıydı ve ticari
Bonaparte liyakate dayalı bir ilerleme fikrini ("la carrière ouverte aux talents") gemilerin denetimi üzerine Britanyalılarla uzun mücadele Birinci Koalisyon sı-
getirdi ve İmparatorluk hiyerarşik bir yeni unvanlar ve mertebeler sistemini, rasında başladı. Kasım 1806'da Napoleon'un Berlin Kararnamesi'nde Britanya
devlet hizmetine dayalı bir prensler, dükler ve kontlar aristokrasisini benimse- Adalarının bir abluka durumunda olacağı resmen ilan edildi. "İsterim ki" de-
di. Légion d' Honneur ( 1 8 0 2 ) bir liyakat düzeni için Napoléon'un kendi fikriy- mişti, "denizi karanın gücüyle fethedeyim." Britanya'nın yanıtı, tüm tarafsızla-
di. rın Fransa'yla ticaret yapmalarını yasaklayan 1807 Konsey emrinden geldi. Bu,
sırasıyla Britanya kurallarım izleyen her bir kişiyi korkunç cezalarla tehdit
Dinde, ruhban sınıfının sivil yapılanması ( 1 7 9 0 ) tüm rahipleri maaşlı
eden Napoleon'un Aralık 1807 Milano Kararnamesine yol açtı. Bunun sonucu
devlet memurlarına çevirdi ve tüm Kilise mülklerine el konuldu. Cumhuriyet
olan Kıta Sistemi Fransızlar tarafından işgal edilen her ülkede uygulandı ve
bağlılık yemini etmeyenleri takip etti, anayasal Kilisenin devletle olan ilişkisi-
Danimarka, İsveç ve Rusya gibi diğer ülkelerle Napoleon'un işbirliği yapması
ni kesti, kendi laik Takvimini ve 1794'te üstün Varlığa Tapınma ya da 1796
için bir koşul haline getirildi. Bu sistem Avrupa'ya birleşmiş iktisadi bir toplu-
tarihli Tlıeophilanfhropyie gibi kendi laik kültlerini icat ederek halk yaşamını
luğun ilk denemesini gösterdi; fakat Fransa'nın konumuna zarar veren kızgın-
Hrisityanlığın dışında bıraktı. Bonaparte, Papalığı küçük düşürdükten sonra,
lıkların çoğunu da bu meydana getirdi.
Roma Katolikliğini resmen yeniden getirdi. Temmuz 1801 Concordat 'sı, Kilise
atamalarını, maaşlarını ve mülkünü Devletin emrinde bırakmakla birlikte, Vergilendirme birçok değişiklik geçirdi. Nefret edilen eski vergiler ve ba-
Hrisıiyanlığı Fransız halkının çoğunun dini olarak tanıdı. Papa Vll Pius impa- ğışıklıklar kayboldu. Anayasal yönetim, herkes için adil ve evrensel bir vergi
ratorun Notre Dame'da 2 Aralık 1804'teki taç giyme törenine katıldı, ancak sistemi hedeflemişti; oysa j a k o b e n l e r oy hakkını vergi verenlerle sınırlandır-
Bonaparte tacı başına bizzat koyduğunda çok yavaş kaldı. Napoléon'un kültler mışlardı. Direktuar bir mülk sahipleri demokrasisine döndü. İmparatorluk yö-
b a k a n ı j e a n Bigot de Prémenau ( 1 7 4 7 - 1 8 2 5 ) , doğru ya da yanlış, dini hoşgörü- netimi altında, merkezi toprak vergileri daha etkili olarak işletilse de, özellikle
süzlüğe adını verdi [GU1LLOTIN], köylüler üzerinde vergi yükü çok ağırdı.

Eğitimde, Kilise okullarının eski tekeli kırıldı. İmparatorluk yönetimi al- 1790'ların yasama seli, sadece sistematik inceleme ve yasalaştırma yoluyla
tında, Paris'teki Bakanlığa ve tüm büyük kentlerdeki iyccelere dayanan merke- çözülebilecek bir tıkanıklığa neden oldu. 1792'de Konvansiyon tarafından baş-
latılan çalışma, 1792'de kısa zaman sonra Code Napoleon olarak yeniden adlan-
dırılacak olan büyük Medeni Yasayla ( 1 8 0 4 ) sonuçlandı. Kanun 1789'da yü-
rürlükteki üç yüz altmış yerel yasayı yeniledi ve güneyin Roma hukuku ve ku- 1789'da onaylanarak, Amerikan öncelinin stilinde, bir Dibaceden ve İnsanlığın
zeyin örfi hukuku arasında, 1789'un eşitlikçi ilkeleri ve Direktuarın otoriter, "doğal, devrolunamaz ve kutsal haklarını" sıralayan on yedi maddeden oluş-
mülkiyetçi tepkisi arasında bir orta yol çizdi. (Örf ve adete dayanan hukuk muştu:
medeni alandaki yerini kaybetti.) Vatandaşlığın evrensel hakları ve yasa önün-
de eşitlik onaylandı. Aile hukukunda, medeni nikâh ve boşanma alıkondu; fa- I İnsanlar eşit ve özgür doğarlar ve haklar karşısında eşit kalırlar. Top-
kat mülkün eşit paylaşımı erkek varislerle sınırlandı. Evli kadınların sözleşme lumsal farklılıklar ancak kamusal yarara bağlanabilir.
yapmakla "aciz" olduğuna hükmedildi. Bu kanun en az otuz ülkenin toplum- II Her siyasal topluluğun amacı insanın doğal ve vazgeçilmez haklarının
sal gelişimini etkiledi. korunmasıdır. Bu haklar özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı
Uzun vadede Devrim büyük olasılıkla en büyük etkisini saf fikirler ala- direnmedir.
nında yapmıştır. Bu detaylı yasaların çoğuna 1815'ten sonra ek düzeltmeler tll Her tür egemenlik ilkesi ulusa dayanır. Hiçbir topluluk, hiçbir birey
gerekliydi veya bu yasaların çoğu sadece Fransa için uygulanabilirdi. Ancak doğrudan ulustan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz.
temel fikir ve ideallerin birçoğu tüm dünya için pratik ifadenin şimdiki biçimi- IV Özgürlük başkasına zarar vermeden her şeyi yapabilmek demektir.
ni bulamasalar bile, üzerinde düşünüp taşımak için varlığını sürdürdü. Örne- V Yasa, yalnızca topluma zarar verici eylemleri yasaklar...
ğin Cumhuriyetçilik Fransa'da 1814-1815'de monarşinin tekrar kurulmasın- VI Yasa genel iradenin ifadesidir... Korurken ve cezalandırırken herkes
dan çok önce yenilgiye uğramıştı. Fakat 1 8 4 8 - 1 8 5 1 yıllarında kendini yeniden için aynı olmalıdır.
ileri sürecek ve 187l'den sonra ülkenin kalıcı dayanak noktası olacak bir gele- VII Hiç kimse yasada belirlenen durumlar dışında suçlanamaz, tutuklana-
neği beslemek için hayatta kalmıştı. On dokuzuncu yüzyıl Avrupasında mo- maz ve alıkonamaz.
narşinin hâlâ hükümetin en etkili biçimi olmasına karşın, 1 7 9 2 - 1 7 9 9 ' u n ilk VIIl Yasa ancak kesin olarak gerekli cezalar getirebilir. Hiç kiınse işlenen
Fransa Cumhuriyetinin anısı ve örneği güçlü cazibeler sunmakta başarılı ola- suçtan önce çıkartılarak ilan edilen ve usulüne göre uygulanan bir ya-
bildi. saya dayanmadan cezalandırılamaz.
Özel devrim hareketleri bastırılsa bile, devrim fikrinin kendisi zaptedile- IX Herkes suçlu bulunana kadar masum sayılır...
mezdi. 1789'dan önce, birçok Avrupalı değişimin en iyi şekilde sınırlı ve yavaş X Hiç kimse, dinsel inançları dahil, inançları nedeniyle, bu inançların
yavaş olabileceği bir statik siyasal ve toplumsal düzen düşüncesine sahipti. açıklanması kamu düzenini bozmadığı sürece rahatsız edilemez.
1789'dan sonra, herkes dünyanın tepe taklak edilebildiğini, kararlı insanların XI Düşünce ve inançların başkalarına özgürce iletilmesi insanın en değerli
en huzurlu toplumun yüzeyinin temelini oluşturan toplumsal güçleri ve psi- haklarından biridir. Her yurttaş özgürce konuşabilir, yazabilir ve bunla-
kolojik unsurları harekeLe geçirebildiğini biliyordu. Bu uyanış geniş bir panik rı yayımlayabilir. Bu özgürlüğün kötüye kullanılmasından ancak yasa-
ve bazı yerlerde umut meydana getirmiştir. Bu, ayrıca toplumsal bilimlerin ge- da tanımlanan durumlarda sorumludur.
lişimini de güçlü bir şekilde destekledi. Bu nedenle devrim, ayaklanma, jacqu- XII [Yukarıdaki] hakların güvence altına alınması bir kamu gücünün varlı-
erie ya da pufsclı'un tüm daha küçük biçimlerinden ayırt edilecekti. ğını gerektirir. Bu güç, onları emaneten ellerinde tutanların kişisel ya-
Karşı-devrim de kalkışa geçti. Devrimci ilkeler artık karşıtları tarafından rarları için değil herkes için kurulmuştur.
dengeleneceklerdi. İngilizce konuşan dünyada Burke'nin Rejlections'ının XIII Kamu gücünün ve yönetimin masrafları için herkesçe ödenecek bir ver-
( 1 7 9 0 ) ve Alman dünyasında Goetlıe'ninkinin kalıcı etkisi olacaktı. Devrimi gi zorunludur. Bu vergi yurttaşların yeteneklerine göre eşil olarak alın-
Tanrının gazabı olarak gören De Maistre'in Tanrıyı her şeyin merkezi sayan malıdır.
Considéraiions'u ( 1 7 9 6 ) kuşaklar boyunca Alexander Solzhenitsyn'e uzanan XIV Yurttaşlar... vergi miktarını, amaçlarını ve süresini onaylamak hakkına
uzun bir soya sahip olacaktı. Bunların hepsi de "delilik, anlaşmazlık, ahlaksız- sahiptirler.
lık, karışıklık ve beyhude kederin düşman dünyasına" karşı Burke'nin içgüdü- XV Toplum, yönetim örgütünün her memurundan hesap sorma hakkına
sel tepkisini paylaşacaktı. sahiptir.
İnsan hakları kavramı, Fransız devrimcileri tarafından icat edilmiş olmasa XVI Hakları güvence altına alınmamış, güçler ayrılığı belirlenmemiş top-
da, ona kesinlikle en güçlü modern dürtüyü sağlamıştır. İnsan ve Yurttaş Hak- lumların anayasaları yok demektir.
ları Bildirgesi, İngiltere'nin 1689 İnsan Hakları Beyannamesi ve ABD'nin ba- XVII Mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir haktır. Kamu hizmetleri için gerek-
ğımsızlığını çevreleyen temel bildirilerdeki yapıları daha ileriye taşımıştı. Hır- li görülmedikçe, adil bir süreç içinde ve peşin tazminat ödenmedikçe
palanarak ve berelenerek Devrimin ilk idealizminin kalıcı bir anıtı olarak hiç kimse bu haktan yoksun bırakılamaz. 3 3
varlığını sürdürdü. "Üstün Varlığın huzurunda ve himayesinde", 26 Ağustos
Toplumsal sözleşme "İnsan Hakları"nın otomatik olarak kadın haklarını
ulus ideolojisi hem de milliyet bilinci, eski düzenin yıkıldığı tüm o ülkelerde
kapsadığını kabul etti. Fakat Concorcet'nin de dahil olduğu birkaç cesur kişi,
çok fazla güçlendi.
kadınların göz ardı edildiğini savunarak bu görüşe katılmadılar. Zamanla, ori-
Militarizm (askeri gücün siyasette geçerli ve etkili bir araç olduğu inancı)
jinal Bildirge'ye özellikle insan h a k l a n konusunda toplumsal ve iktisadi alanda
rağbet kazandı. On sekizinci yüzyd mücadelesi daha sınırlı hedeflere sahipti;
yeni fikirler eklendi. Gözden geçirilmiş Haziran 1 7 9 3 Bildirgesi'nde Madde
ve uygulayıcılarının en büyükleri savaş alanındakinden daha fazla toprağı dip-
XXl'de şöyle denir:
lomasi yoluyla kazanmaktaydı. Fransız devrim ordulanysa tersine, kitlesel ola-
rak askere alınmış orduların, bir savaş ekonomisinin ve silahlar içinde bir ulu-
Kamu yardımı kutsal bir yükümlülüktür [dettel. Toplumun talihsiz vatandaşları-
sun coşkusunun, sonuçların tamamen farklı bir ölçekte olacağı bir bağlantı
na, ya onlara iş bularak ya da çalışma kapasitesi olmayanların hayatta kalma ön-
noktasında 1792'den sonra bir araya geldiler. Bu orduların nihai yenilgileri ay-
lemlerini garantileyerek geçimlik sağlama borcu vardır. 34
nı zamanda militarizmin sınırlarını gösterdiği kadar, bir yüzyılın neredeyse bir
çeyreği boyunca süren yenilmeden ilerlemeleri savaşın neler başarabildiğini
Kölelik 1794'te yasadan çıkarıldı. Dini hoşgörü garanti edildi [ F E M M E ] ,
gösterdi. Bu, Kamu Selameti Komitesi, Direktuar, imparatorluk ve hepsinin
İnsan haklarının Fransız versiyonu, doğal olarak h e m cumhuriyetin hem
ötesinde Bonaparte'm döneminde "zaferin örgü deyicisi" olarak selamlanan, as-
de imparatorluğun diktatörce uygulamaları tarafından büyük ölçüde sınırlan-
keri mühendis ve idareci Lazare Carnot'nun ( 1 7 5 3 - 1 8 2 3 ) mirasıydı. "Savaş
dırıldı. 1815'ten sonra güçlü, merkezi ve bürokratik bir devlete karşı mücade-
zorlu bir durumdur" diye yazmıştı Carnot; "insan bunu â l'ouuancc (sonuna
le e ı m e y e devam etti. Fakat Avrupa'nın bir ucundan ö b ü r ucuna kadar etkisi,
kadar) yapmalı ya da eve dönmelidir."
kısmen Fransız kültürünün o zamanlar daha etkili olması, kısmen de Fransız
askerlerinin onu tüm kıtada sırt çantalarında taşımaları yüzünden, Anglo-
s a k s o n versiyonunundan ç o k daha büyük olmuştu. Baskının temsilcilerinin
Devrimci Savaş, 1 7 9 2 - 1 8 1 5
başka bir ülkede özgürlüğün tohumlarını serpmeleri ilk defa olmuyordu.
Devrimci dokudaki coğrafi farklılıklar sıkça gözden kaçar. Paris, egemen
Devrimin ilk olarak iç savaşa ve arkasından uluslararası savaşa yol açma olası-
olmasına rağmen Fransa'nın tümü değildi. Bir lngiliz-lspanyol donanması ta-
lığı başlangıçtan beri mevcuttu. Mayıs 1790'da Fransız Kurucu Meclisinin fe-
rafından 1 7 9 3 te işgal edilen Toulon'da, liman ve kent kral taraftarları ve c u m -
tih savaşları resmi olarak reddetmesine rağmen, Paris sokaklarında her za-
huriyetçiler arasında şiddetli savaşlara sahne olmuştu. Marsilya, Bordeaux ve
mankinden yüksek sesle yankılanan "Mort aux Tyrans", "Tiranlara Ölüm"
Lyon'da da, 1 7 9 4 - 1 7 9 5 ' i n "Beyaz T e r ö r ü " tarafından eşleştirilen J a k o b e n l e r i n
çığlıklarını huzur içinde dinleyebilecek bir ınonark yoktu. Aynı şekilde,
Kızıl Terörüyle uzun iç savaşlar yapıldı. Birçok bölgede kraliyetçi d ü ş ü n c e et-
émigrés ve monarşi yanlılarının düşmanca komploları arasında kolayca uyku-
kili şekilde örgütlenebilecekti, büyük olasılıkla daha geniş bir destek görecek-
ya dalabilecek bir devrimci de yoktu. Otoritenin kasıtlı gösterileri genel bir
ti. Olayda kısmen daha üstün ve merkezi askeri kapasiteleri, kısmen de Devri-
kaygı havası yarattı. 1791 Yılında Papa Devrimi açık bir şekilde kınadı. Bir
min savunmasını Fransa'nın savunmasına etkili şekilde birleştiren savaşın
yandan "despotlara" karşı bir halk haçlı ordusu isteyen Girondin J.-P. Bissot
çıkmasıyla devrimciler üstün geldi. Yurtsever ve devrimci coşku, seksen yıl
ve öte yandan Prusya ve Saksonya monarklarıyla Pillnitz'de toplandıktan son-
sonra Fransa Cumhuriyetinin ulusal marşı olacak olan Chant de Guerre de
ra "En Hıristiyan Majestenin onurunu onarmak için" bir prensler birliği iste-
l'Armée du Rhin ( 1 7 9 2 ) (Ren Ordusu Savaş Şarkısı), diğer adıyla La Marseillai-
yen Marie Antoinette'nin erkek kardeşi İmparator Leopold'un karşı koyuşu
se'de olduğu kadar başka hiçbir yerde bu kadar açıkça bir arada olmamıştır
başladı.
[STRASSBURGER],
T ü m bölgelerdeki b ü t ü n vatandaşlara ayrım yapmadan aynı yasaları uy-
gulayan merkezi bir yönetim anlamındaki m o d e r n devlet kavramı muazzam
FEMMR
bir gelişme gösterdi. Unsurları yüzyıllardır gelişmektedir ve bu d u r u m Fran-
sa'yla sınırlı değildir. J a k o b e n l e r tarafından gerçekleştirilen vahşi yıkım ve İm-
M Û N T A l B A N b l hir kasabın kızı olan Olympc dc Gouges (1 748-1793) genç bir dul
paratorluğun faal diktatörlüğü yirmi yılda, Fransız partikülarizminde mutlak
olarak Paris'e geldi. Marie Gauzes olarak doğdu, kocasının soyadını almayı reddetti
yönetimin birçok on yılda yaptığından daha çok gedik açtı. Dahası, Devrim or-
ve bir edebiyat kariyeri amaçladığında kendine bir lakma ad buldu. Devrimin ilk
duları Kutsal R o m a İmparatorluğundan Venedik Cumhuriyetine, Avrupa'daki
günlerinden itibaren oyunlar ve siyasal risaleler yazıyordu. Kadınların Anayasa
antika devlet yapıları müzesinin tümünü silip süpürerek, on dokuzuncu yüz-
Meclisinden dışlanmalarına öfkelenerek. İnsan Haklarına şıddelli bir yanıt olarak
yılın devrimci reformları için büyük bir yer açtılar. Ulusçuluk, bir kez daha ta-
l.es Droits de in t-emme el riıı Citoycn i (1791} y a y ı m l a d ı
mamen Fransız Devrimi tarafından yaratılmadı (Bkz. X. B ö l ü m ) ; fakat hem
I Kadın özgür doğmuştur vc haklar karşısında erkekle eşittir.
Bu radikal feminist öncülerin görüşleri ilen gelen devrimci çevrelerde sempati
II İ ler siyasal topluluğun amacı Kadın ve Ürkeğin doğal vc devredilmez hakları-
uyandırmadı. Ölçüyü veren Rousseau, Roma kadın yöneticilerinin kendini reddeden
nın korunmasıdır. Bunlar özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı diren-
kahramanlığıyla dişiliği bırleşiıren ve böylece erkekleri daha erkekçe olmak için leş-
me haklarıdır.
vik edecek bir cinsiyet rolıı önerdi. De, Gouges, Thcrouingue de Vlcricourı. Mme Ro-
III Egemenlik ilkesi, temel olarak Kadın ve Erkeğin bağlaşmasından başka bir
land. Charlotte Corday ya da Cöeilc Renaud'nıın benzerleri. Robespicrre'i Kadınların
şey olmayan ulusa dayanır.
Versailles'» Yürüyüşünün Kralı etkilediğinden daha fazla etkilemedi. Haziran
IV ... Kadınların doğal haklarını kullanmalarının onlara karşı çıkan erkeklerin Li-
1793'le, kadınlar açıkça yurttaşlığın dışında bırakıldılar.
ranlığından başka sınırı yoktur.
V Doğanın yasaları ve maıılık topluma zararlı t ü m eylemleri yasaklar...
VI Yasa genel iradenin ifadesi olmalıdır: t ü m yurttaşlar kadın veya erkek onun Rusya, Avusturya, İsveç, Prusya, Saksonya ve ispanya hükümdarlarının hepsi
oluşmasında uyum içinde olmalıdır. Onun gözünde eşit olan t ü m valandaşlar de aktif müdahaleden yanaydılar. "Fransa'daki olayların tüm taçlı başları ilgi-
erdem ve yetenek dışında hiçbir ayrım olmaksızın her onura, mevki ve göreve lendirdiği" görüşünü beyan eden Büyük Ekaterina tarafından planları güçle
seçilebilme! id irler... desteklendi. Elebaşları 111. Gustavus, talihsiz Varennes'e kaçış olayının beyni
VII ... Kadınlar erkeklerin yaptığı gibi yasanın senliğine boyun eğerler. oldu. 16 Mart 1792'de Stockholm'de bir maskeli baloda suikaste uğradığında,
VIII Hiç kimse suçlan önce yürürlüğe konulmuş ve kadınlara uygulanabilir bir ya- hâlâ Rusya'dan para yardımı almaktaydı. Ancak en büyük engelleri, halka yap-
sa hükmünün dışında cezalandırılmaz. tığı açıklamaları gizli yazışmalarıyla çelişen ve Devrime karşı çıkan, aynı za-
IX Suçlu bulunan her kadınla yasanın Lam hükmü içinde ilgilen ilecektir. manda onunla işbirliği yapan XVI. Louis'nin ne olduğu belirsiz konumunda
X İliç kimseye, temel kanıları nedeniyle uğraıılamaz. Kadının daragaeına çıkma- yatmaktaydı. Bu olayda, Louis'nin kurtarıcılığa özenen bölünmüş danışmanla-
rı, devrimcilerin inisiyatifi ellerine almalarına yetecek kadar gecikmeye neden
ya hakkı vardır, aynı şekilde kürsüye çıkma hakkı olduğu gibi.
oldular. Nisan 1792'de, Kralın rızasıyla Avusturya ve Prusya'ya savaş ilan etti-
XI ... İler yurttaş onu gerçeği saklamaya zorlayacak barbarca önyargılar olmak-
ler | STRASSBOURG ].
sızın özgürce "Senin çocuğunun annesiyim" diyebilmelidir.
Savaşa giriş, XVI. Louis'nin politique du ptre'inin en acil kararlarından bi-
XII Kadınların haklarının garantisi mu Hak hizmeti gerektirir...
rine bağlanmalıdır. 1792 baharında olay şöyle gelişti, hem Jeu de Paumc partisi
XIII Kamu hizmetlerinin masrafları için Kadın vc Erkeğin katkıları eşinir.
hem de aşırı radikaller Kralın kafasını savaş lehinde doldurdular. Kraliçe savaş
XIV Kadın ve erkek yurttaşlar vergi ihtiyacını saptamakta aynı haklara sahiptir. istiyordu. Böylece devrim erkek kardeşinin uluslararası kurtarma gücüyle ye-
XV Tiım erkeklerle katkıları yoluyla birleşmiş olan her kadın bütün kamu görevli- nilgiye uğratılabilirdi. Radikaller savaş istiyorlardı. Böylece Brissotin grubu bir
lerinden yönelimlerinin hesabını istemek hakkına sahiptir. askeri zaferi kendi çıkarları için kullanabilirdi. Böylece Louis, en ılımlı Gran-
XVI Haklan güvence altına alınmamış, güçler ayrılığı belirlenmemiş toplumların din ve J a k o b e n bakanlarının önerilerini reddederek diğerlerinin sözünü tuttu.
anayasaları yok demektir. 20 Nisan 1792'de hazırlıksız Fransa ordularına sınırı geçmeleri ve Avusturya
XVII Mülkiyet her iki cins arasında eşil. olarak paylaştırılır ya da bölünür... 1 Alçak Ülkelerini işgal etmeleri emredildi. Louis'nin kumarının sonuçlan des-
Feminizmin kuruluş beratı olan bu metin, merak uyandırıcı bir nesneden biraz tekleyicilerinin hiçbirinin umduğu gibi olmadı. Anında askeri bir çatışma ol-
daha fazla bir şey olarak kaldı. Yazarı. Robespierre'in Terörüne alenen karşı çıkma- madı. Kraliçenin kurtarma gücü ortaya çıkmakta yavaş kaldı. Brissot grubu j a -
ya cüret etlikten sonra giyotinle tanıştı. kobenlerin yaz boyunca kendilerine yetişmesiyle kalıcı bir avantaj elde
I. Anne-Josöphe Therouingue de Vlöncouri. (1758-1817). "Özgürlük Amazonu". edemediler. Avrupa giderek barışçı bir çözüm umudunu yitirdi. Kral tüm gü-
Tem in izm in daha militan bir şeklini savunmak için Paris'e geldi. Kadınların Devrim venilirliğini yitirdi: Eylülde ilk büyük savaşın Valmy'de gerçekleşmesinden
önce tahttan indirilme süreci yol almaktaydı.
için savaşması gerekliğini savunuyordu. Bu amaç için kadın milislerden oluşan vah-
şi bir lejyon düzenledi. Leş h'rançaises devalues M e e d e (1 701) şöyle yazmıştı: "Kul-
lanmasını bildiğimiz tek silah ig ve igtıe değildir."
STRASSBOURG
Mary Wollslonecrali (17 ">9-1 797). Vindication ol'the Rights of Man (1 791) adlı
eserinde Burke'nin Rellcei ınns'mu saldırdığı Londra'dan Paris'e geldi. Vindication of
24 NİSAN 1792'DK Birinci Koalisyona savaş ilan edildiği haberleri Sırasborg'daki
the Rights uf Women (1792) adlı eseri Olympe de Gouges'ıın rasyonalist konumunu
Fransız ordusuna ulaştı. 0 gecc. Juralı mühendis bir yüzbaşı olan Claııde-Josophc
genişletti. Siyaset yazan William Goldvvin'le evlendi, büyüyünce şair Shelley'nin ka- Rouget de Lisle (1760-1836) Slrasbourg Belediye Başkanının evindeki eğlenceler sı-
rısı olacak kızını doğururken öldü. rasında. "i,c ClhiıU dc Gucrrc ptnır l'Armcd dıı Rlnn'm (Ren'in Ordusu İçin Savaş
Şarkısı) lıcııı güllesini hem de lıeslesını yaptı Kışkırtıcı dizeleri, kısa zaman sonra Polonya Anayasası hiçbir anlamda J a k o b e n değildi. Fakat Ekaterına için 1791 ba-
devrimci ülkü ne zaman tehlikeye girse okunacaktı: harında devrimci Polonya ve devrimci Fransa arasında tercih edilecek ç o k fazla
bir şey yoktu... [Ol Polonya'daki gizli eğilimleri hisseımişti... ve Devrime en ko-
•Mloııs, eııfams de la Paırie! lay ulaşabildiği yerde onu e z d i 1 '
I,c İOLir de gloirc esi arrivc.
Contrc rınus de la tyranııie
Hain Polonya soylularından oluşan sahte bir konfederasyonu St. Petersburg'ta
l.'elcodarü sanglani esi lc\e. /his/
toplayarak ve Prusya Kralına Polonya taraftarı görüşlerini bırakması için baskı
f'nıeııdez-voıiN darıs les eampagııes
yaparak, Rus ordusuna ilerleme emrini XVI. Louis'nin Fransız ordusuna tam
Mugir ces feroccs soldats"1
aynısını emrettiği anda verdi. Böylece devrimci savaşlar Doğu'da ve Batı'da eş
lls vıerrcııı, jıısııur dans nos hras
zamanlı olarak başladı. Olayın başlatıcıları Fransa ve Rusya'nın, nihai güç de-
Kgorger nos fils et nos corııpagrıes
nemesinde karşılaşmalarına kadar yirmi yıl geçecekti.
armes. Ciloyeııs' l-'nrmez vos batalions'
1 7 9 2 - 1 7 9 3 ' ü n Rusya-Polonya Savaşı, bu nedenle devrimci panaronıanın
Myrchons. marcfıous!
ayrılmaz bir parçası olmuştu. Daha sonra Doğu'da Napoleon'u bekleyecek
Ou'un saıi{> iıtıpur atıi'cuvc nos sillorıs.
olan güç dengesini büyük ölçüde belirlemişti. Meydana gelen durum önceden
(Haydi vatan cvlallanl / /alcı' gunii geldi. / Zulmün kanlı bayrakları bize karşı kaldırıl- belli olan bir sonuç değildi. Kralın yeğeni J ö z e f Poniatowski ve West Point
mış / ITekrar] o vahşi askerlerin kırlarda uguldadıklanm duyuyor musunuz':' / Kolları- Akademinin kurucusu Amerika Savaşları gazisi Tadeusz Kosciuszko taralın-
mıza kuüar geliyorlar / Oğullarımızı ve kızlarımızı boğazlamak için / Silah Paşına. yurt- dan komuta edilen acemi Polonya ordusu kendini üstün bir şekilde temize çı-
taşları îalıurlarımzı oluşturun / Yürüyelim yürüyelim! / Pis bir kan bıraktığımız izleri kardı. 18 Haziran 1792'de Podolya'daki Zielence'de ustalıklı bir zafer kazanıl-
doldursun.) dı, bundan bir ay sonra Rus güçleri Polonya Ukraynasına girdiler. Polon-
yalıların konumu, Prusyalılar tarafından arkadan kuşatılana kadar savunulabi-
Şarkının Strasbourg'da söylenmesi için Suassbuı^crlicd olarak Almancaya çevril- lir gözükmekteydi. Sonunda, sorun silahların gücünden çok Kralın teslim ol-
mesi gerekti. Yaz gelince in Strasfmrgcoiscolarak, Midiye (Güney Fransa) ulaştı. masıyla çözüldü. Stanislaw-August, kan dökülmesiyle sonuçlanan Rusya des-
22 Hazirun akşamında Vlonipellierli bir tıp öğrencisi olan François Miroır tarafın- tekli Targowa Konfederasyonuna katılarak, 4 Ocak 1793'te St. Petersburg'ta
dan Marsilya'daki bir resmi ziyafette söylendi. O kadar cezbediciydi ki. bir gönüllü- imzalanan İkinci Paylaşımın koşullarını kabul elti ve bunları yürürlüğe koyma
ler taburuna başından sonuna Paris'e kadar eşlik etli. 30 Teırımuz'da şarkılarını sorumluluğunu üstlendi. Altı ay sonra Cumhuriyet tarihinin son Sejm'i Rus si-
söyleyerek başkente girdiklerinde, şarkı lıemeıı "Marsilyalıların Marşı" ya da basit- lahlarının gölgesinde Litvanya'daki Grodno'da toplandı. Müsadereyle tehdit
çe La Marsvitiaise olarak adlandırıldı. Sonraki kariyeri konusunda biç kuşku yoktur. edilen soylu sınıf temsilcileri, ülkelerinin küçük düşmesine yasal bir biçim
Fakat Midi'den gelen gönüllüler taburunun gerçeklen Fransızca konuşabildiği konu- verdiler. Haklı olarak ihlal edilen Üç Mayıs Anayasası fesh edildi. Rusya Fran-
sunda bazı kuşkular vardır. 1 sa'nın yarısı kadar bir toprak parçasını işgal etti. Prusya (çabucak ayaklanan)
I,e Marseiila ise Avrupa'da ilerlerken devrimci orduların adımlarını hızlandır- Danzig'i aldı [TOR).
dı. Iıalyancadan Lehçeye pek çok dile çevrildi ve bu dillerde söylendi. Resmi olarak.
26 Messidor III'teki (14 Temmuz 1795) Konvansiyonun bir kararnamesiyle resmen
kabul edildi, böylelikle kraliyet marşlarına ("Tanrı Kralı Korusun" gibi) karşıt olarak TOR
ulusal marş geleneğini başlattı. La Marseiiiaıse. demişti Napolûon, Cumhuriyetin en
büyük generaliydi. BRANDENBliRGKR TOR. Prusya Krallığının devrimci savaşlara girdiği yıl olan
Roııgeı de Lisle'e gelince. 1793 yılında kraliyetçi görüşleri yüzünden tutuklan- 1793'lc. Berlin'in eski surlarla çevrili kentinin on dokuz kapısından biri olarak inşa
dı: hayatla kaldı ve yoksulluk içinde öldü. Heykeli bons-le-Saunier'de durmaktadır. edildi. Şık, eski ve sade Yunan mimari Lar/.ındakı kolonları. Atina'dakı tapınak giriş-
lerindeki binaları (Propylriu) model aldı. Csiünde yükselen A t / e d a l a r ı y l a ("Savaş
Araba sı" nı resmeden muazzam bir bronz figürler grubu) Almanya'nın modern traje-
Yalnızca Rusya tereddüt göstermedi. İmparatoriçe Ekatarina 1792 Ocağındaki di ve zaferlerine başkanlık etmek Branderburgcr Tor'un kaderi olmuştu. 1806'da
Yaş Anlaşmasına kadar son bulmayan Osmanlı savaşıyla engellenmişti. Fakat Napoleon'un Berlin'e büyük girişine ve Kral. Kaiser, Başkan ve Fübrcr için Unter
bunun ardından, gözlerini hemen batıya dikti. Karşı devrimci haçlı seferine den binden caddesi boyunca, yolları ezip geçerek ve gürleycrek ilerleyen tüm diğer
katkısı, "bir an için dahi kabul edemeyeceği" Polonya Anayasası'na yönelecekti: askeri geçitlere tanıklık etli. 1871'de. Fransa-Prusya Savaşı'ndan hâlâ "pis" ve "din-
Revo!w(i<ı: K<jıg«>.<ı içinde Bir Kıta, y 1770-1815 769

Bu, kısmen iuifakların her birinin hızla dağılma eğiliminde olması, kısmen de
siz" olarak t a n ı m l a n a n bir kente dönen muza İler o r d u l a r ı karşıladı. Bu olay Berlin'in
çarpışmanın ittifaklar arasındaki sürelerde genellikle devam etmesi nedeniyle
' A l m a n y a ' n ı n i m p a r a t o r l u k başkenti olarak ilk yeniden inşasını teşvik eden b i r olay-
yanıltıcıdır. Koalisyonların belkemiğini oluşturan Kıta güçlerinin (Avusturya,
i dır. 1933'te. Şansölye M i t l e r e ev sahipliği yaptı. Nisan-Mayıs 1945 Berlin Çarpış-
Prusya ve Rusya) çıkarları her zaman ittifakların ana örgütleyicilerinin, yani
; ması sırasında. Mareşal Zhukrıv ve Vlareşal Koniev t a r a f ı n d a n k o m u t a edilen Beyaz
Britanyalıların ve onların büyük savaş bakanı Genç William Piıt'inkilerle
| Rus ve i . k r a y n a "Cepheleri" arasındaki bölünme haltını m e y d a n a gelirdi. Z h u k o v ' u n
( 1 7 5 9 - 1 8 0 6 ) çakışmamaktaydı. Değişen ölçütlerde, sadece üç değil, beş, altı
i o r d u s u n d a n iki Rus çavuşun Reichstag yakınları üzerine kırmızı bir bayrak diktiği
ya da yedi ittifak bulunmaktaydı. Britanya'nın ittifak ortaklan tekrar tekrar is-
i gün, harabelerine Koniev'in komutası altındaki Birinci Polonya O r d u s u n u n askerleri
tila ve işgale maruz kaldılar; Britanyalıların zaptedilemez adalarında böyle ol-
: t a r a f ı n d a n kırmızı ve beyaz bir b a y r a k konuldu. 1953 yılında. Doğu A l m a n işçileri-
madı. Savaşın askeri olduğu kadar önemli ekonomik boyutları da vardı. Bir-
nin karşı konulmaz protesto yürüyüşlerinin üstünde yükseliyordu. Ağustos
çok olayda, savaş Avrupa sınırlarının ötesine yayıldı ve küresel, kıtalararası
1961'den Kasım 1989'a kadar, Berlin Duvarı'nın o r t a s ı n d a k i tutsak bir anıt oldu.
stratejinin işaretlerini gösterdi.
Aııriga. bu iki yüzyıl boyunca, bilmeden A v r u p a ' n ı n siyasal i k l i m i n i n baromet-
1 7 9 3 - 1 7 9 6 tarihli ilk koalisyon, müttefikleri bir arada tutmanın ne kadar
resi olarak işlev g ö r d ü , I 8 0 7 ' d e Paris'e taşındı, 1 8 1 4 ' l e restore edilerek Savaş Ara-
bası yüzünü batıya dönecek şekilde yeniden dikildi. 1945 yılında yıkıldı. Ancak
zor olduğunu gösterdi. Rusya Polonya'yı sindiımesiyle meşgul olduğundan
1 9 5 3 ' i e özğün şekillere göre kalıba dökülen yeni heykellerle ikame edilecekti. Bu se- çok az katkıda bulundu. Prusya'da aynı nedenden ötürü 1795 yılında ittifak-
fer K o m ü n i s t yetkililer Savaş Arabasını doğuya gelecek şekilde yerleştirdiler. Ber- tan ayrıldı. Avusturya hem Alçak Ülkeler hem de Kuzey Italya'daki yıkıcı
lin'in üçüncü inşası yeniden birleşen bir A l m a n y a h ü k ü m e t i için hazırlıkların olduğu Fransız saldırılarına maruz bırakılarak terk edildi. 1795-1796'da İspanya taraf
1991 yılında başladığında. Aııriga bir kez daha yiizii batıya d o ğ r u olarak döndürül- değiştirdi, Britanya felaketi atlatan donanmasıyla yalnız bırakıldı. Fransızlar,
dü. Duruşu, sadece Berlin'in iki yarısı a r a s ı n d a k i ilişkilerin d u r u m u n u değil, aynı za- ülkelerindeki Karşı-Devrimi bastırırken, yurtdışında devrimci yönetimler üret-
m a n d a A v r u p a ' n ı n iki yarısı a r a s ı n d a k i d u r u m u n k o n u m u n u d a g ö s t e r m e k t e y d i . 1 meye başladılar. Hollanda Alçak Ülkelerindeki Batavya Cumhuriyeti ( 1 7 9 4 )
Taş ya da bronzdan simgesel jestler birçok yerde b u l u n a b i l i r . Örneğin Zag-
birçoğunun ilkiydi. Fransızlar ayrıca hayret verici becerisi ve enerjisi olan
rep'te. Hırvat savunucu General Jelaeie'in heykeli Budapeşte'yi gösteren suçlayıcı genç generalleri meydanlara sürmeye başladılar. Bunlardan ilki, Ren'i zapt
p a r m a ğ ı y l a ilk kez on dokuzuncu yüzyılın sonlarında dikildi. 1991'do, Belgrad'ı gös- eden, Chouanları ezen ve bir kezinde irlanda'yı ele geçirmeye kalkışan Gene-
terecek şekilde yeniden düzeltildi. 1993 yılında, bir kez daha, kendine özgü Krajina ral Lazare Hoche'tu ( 1 7 6 9 - 9 7 ) .
Sırp C u m h u r i y e t i ' n i n başkenti, Kinin'i gösterecek şekilde d ö n d ü r ü l d ü ğ ü n ü haberler Dogu'da, ikinci Paylaşım'a rağmen Polonva-Litvanya hâlâ teslim olmayı
bildirmekledir. reddediyordu. 1794'ün başlarında Tadeusz Kosciuszko sürgünden döndü ve
24 Mart'ıa Krakov eski Pazar Meydanında İsyan Kararını okudu, "ulusun ken-
di kendini yönetmesi için (...) ve genel Özgürlük için." Mayıs ayında serflere
Batı'da, devrimci savaşlar neredeyse tüm Kıtayı içine ç e k e n muazzam bir sa- özgürlük sağlayan bir bildiri yayımladı. Raclawice'de (4 Nisan) profesyonel bir
vaşlar karmaşası haline gelmişti. 1 7 9 2 seferi Fransa'ya, devrimci liderleri ilk Rus ordusuna karşı tırpancı köylülerinin zaferi Vendeelilerin Cholet'deki za-
olarak Kralı tahttan indirmek ve sonra da sonuca bağlanmamış bir savaş çaba- ferlerinin tekrarı oldu. Fakat Varşova ve Wilno'da insan kalabalığı saldırıya
sını örgütlemek için kışkırtacak esaslı bir korku saldı. Avusturya toprağına ilk devam etmekteydi. Halk mahkemeleri piskoposları, Rus ajanlannı ve suç or-
Fransız akını kısa zamanda Prusya ve Avusturya saflarının Fransa'da ilerleme- taklarını ölüme mahkûm eltiler. En azından burada açık bir devrim vardı: Mo-
leriyle tersine çevrildi. Fakat Brunswick Dükünün etkin siyasal bildirisine et- narklar harekete geçmeliydiler. Varşova Prusyalılar tarafından batıdan kuşatıl-
kin askeri hareket eşlik etmedi. Prusyalılar o kadar yavaş hareket ediyorlardı dı. İki Rus ordusu doğudan ilerledi. 10 Ekim'de Maciejowice'de, yaralı
ki, Weimar'dan gelen müfrezeyle seyahat eden Goethe'nin top güllelerinin psi- Kosciuszko atından düştü ve (yanlış olarak) aktarıldığı üzere haykırarak "Fi-
kolojik etkileri hakkında deney yapmaya zamanı oldu. 20 Eylül 1792'deki ni s Poloniae" dedi. Suvorov Varşova'nın Praga adındaki doğu banliyösüne sal-
Valmy Savaşı'nda ünlü "devrim bombardımanı"yla püskürtüldüklerinde, hâlâ dırdı ve halkını kılıçtan geçirdi. St. Petersburg'a üç sözcüklük bir rapor gön-
sınıra yirmi mil uzaklıktaki Argonne Ormanındaydılar. Bundan sonra, savaş derdi (HURRA, PRAGA, SUVOROV, ve üç sözcüklük bir yanıt aldı) BRAVO
Devrimden bıktı ve Devrim de başarılı bir savaştan. Yıl sona ermeden devrimci MAREŞAL, E KAT ERİN A [METRYKA].
ordular Hollanda'ya geri d ö n m ü ş ve Savoie'yı işgal etmişlerdi. Yaklaşık yirmi
Bu olayda, Üçüncü Paylaşım Polonyalıların ve Cumhuriyetlerinin artık
yıl daha ilerlemeye devam ettiler.
var olmadığı kanısı üzerine harekete geçirildi; böylece onay aranmadı. Prusya-
Devrimci savaşların gelişmesi genellikle Fransa'ya karşı 1 7 9 3 - 1 7 9 6 , 1 7 9 9 - lılar Mazovya ve Varşova'yı aldılar ve buraya "Yeni Güney Prusya" dediler.
1801 ve 1 8 0 5 - 1 8 1 4 ' t e oluşturulan üç büyük ittifakın terimleriyle betimlenir. Avusturyalılar başka bir büyük parça aldılar ve buraya "Yeni Galiçya" dediler.
Ruslar kendilerini İngiltere büyüklüğünde bir parçayla tatmin ettiler. St. Pe-
tersburg'ta imzalanan nihai anlaşmayı gizli bir protokol izledi: Polonya'nın kayıp arşivlerini belirleme, yeniden düzenleme ve mümkünse tek-
rar ele geçirme çabaları iki yüz vıl boyunca devam etli. Bazı bölümler 181 ö'len son-
Öyle gerekliği için Polonya Krallığının bir zamanlar var olduğu anısını canlandı- ra ve daha Fazlası 192 i'deki Riga Anlaşmasından sonra geri gel irildi. Diğer bölüm-
rabılecek her şey kaldırılacak... Anlaşma yapan taraflar... unvanlarının şu andan ler uzak ve geniş bir alana yayılmış kopyalardan bir araya geliri İdi. Sovyei Ordusu
itibaren sonsuza dek durdurulmuş olarak kalacak olan Polonya Krallığının adı ve-
U)4â'te ilgilendiği her şeye yeniden el koydu ve 1960'larda sadece seçili konuları
ya lakabını ıçermeyecegi konusunda anlaşmaya vardılar.^
serbest bırakır Bağımsız araştırmacıların Çarlık ya da Sovyeı arşivlerinde denetlen-
meksizin kendileri için araştırma yapmalarına hiçbir zaman izin verilmedi 1 |YAĞMA|.
Napoleon'un çoktan ilerlemekte olduğu o zamanlarda Batı Avrupa'da hiç kim-
1440 tarihli Mciryka i,iiv.\vska. Liivanya Sicilinin kaderi üzerine detaylı bir
se Polonya'nın kaderindeki adaletsizliklerle ilgili bir düşünceye sahip değildi.
muhasebe, ancak 1980'lcrdc Amerikalı bir araştırmacı tarafından oluşturuldu. Batı-
Rusya monarşinin savunucusu, devrimin en azimli muhalifi olarak ün kazan-
lı araştırmacılara yarar sağlamak üzere Sovyel arşivlerinde izinli bir araştırına ya-
mıştı. Polonyalılar meşru yönetimin en inatçı muhalifleri olarak rollerini al-
parak ve on yedinci yüzyılda istilacı İsveçliler tarafından Varşova'da yapılan kata-
mışlardı. Devrim savaşları sırasında Fransa saflarında savaşan birçok yabancı
asker grubunun en büyüğünü oluşturacaklardı. logların kısmi bir kopyasıyla, Rus arşivcilerin defalarca tekrar tasnif eniği, ayırdığı
ve yerleştirdiği koleksiyon parçalarının birçoğunu iizenle inceledi.'' Ancak çalındık-
1796-1 797 İtalya seferi, ittifak ortaklarının çöküşüyle çoktan soyutlanmış
tan iki yüzyıl sonra, bitvanya Sicilı'nin esas kısmı Sl. Pelersburg'da kaldı.
olan bir Avusturya'nın topraklarına karşı Direktuar tarafından başlatıldı. Bu
savaş Hoche'tan bir yaş genç General Bonaparte'ın uluslararası sahneye ilk çı- Batılı tarihçiler belgesel kaynaklara başvurma ilkesi vurgulanarak eğitilirler.
kışı için dikkate değerdi. Birkaç hafta içinde Alpes Maritimes ilinin sınırındaki Belgesel kaynaklarına ulaşılabilir olduğu yerlerde bu mükemmel bir öğüttür. Rus
düzensiz Fransız ordusu yenilmez bir güce dönüştü. Delikanlı onlara "İtalya yetkililerinin yüzyıllardır çok güzel bir şekilde anlamış oldukları çok daha önemli bir
Ordusunun Askerleri, sizi dünyadaki en verimli ovalara götürüyorum. Onur, ilkeyi unuturlar: Yani belgeleri denetleyen in, aynı zamanda onların kullanımını ve
ün ve zenginlik bulacaksınız. Bunu cesaretle istiyor olacak mısınız?" dedi. On yorumlanmasını da denetlediğini.
iki ay içinde tüm Kuzey İtalya istila edilmişti. Bonaparte'ın ilk olarak 10 Mayıs
1796'da Lodi Köprüsünde gösterdiği laktik ustalık ona stratejik üstünlük sağ-
ladı. Milano kurtarıldı; Manıua kuşatma yoluyla alındı; Avusturya direnişi Ri-
voli'de kırıldı. Karintia'ya doğru yol açıldı ve bizzat Viyana saldırı beliyordu GR1LLENSTEIN
IGR1LLEN5TEIN],
Bonaparie savaşla ilişkili tüm konulara ilgi göstermekteydi. Ayaklanmalar 1797 YILINDA Avusturya'nın Waldvierlcl bölgesindeki Gmünd kilisesine bağlı Grıl-
ve isyanlar, hızlı ve amaçlı vahşilikle bastırıldı. Parma Dükünün topraklarına Icnstem köyündeki köylü dokumacılardan biv aile bir erkek çocıık sahibi oldu. Aile-
girerken, her çeşit sanat hazinesinin derhal teslimini talep etti. Bu siyaset Lo- nin adı verilmemiştir, fakat bu ailenin hayal döngüsü kilise kayıtlarından hareketle
uvre'u sanat koleksiyonları arasında üstün bir konuma taşıyacaktı. yeniden oluşturulmuştur (Bkz. Ek III, s. 1352). Oğlan 1817'de y i r m i yaşındayken
kendinden allı yaş büyük bir kadınla evlendi ve Aralığın son günü yeni evliler erkek
bir çocuk sahibi oldular. O noktada, hane l.o Play tarafından öne sürülen (babaerkıl.
METRYKA 51 yaşında bir büyükbabanın başkanlığında tiç kuşaklık bir birim) klasik "kök aile-
nin" mükemmel bir örneğini oluşturmuş görü nü yordu IGROSSENMEERJ.
1705'TK. Polonya-I.itvanya Cumhuriyetinin yok edilmesinden sonra. Rus ordusu iş- Ancak çok kısa zaman sonra manzara değişti. Ertesi vıl (1818) büyükbaba, ya-
gal edilen ülkelerin devlet arşivlerini St. Pelersburg'a taşıdı. Taşıdıkları, ortaçağdan nına karısını ve iki evlenmemiş genç kızım alarak ve evin reisliğini oğluna devrede-
bu yana Polonya Krallığının kraliyet kamçılaryasınca yayımlanan tüm yasa. emir ve rek kendini emekli (Ausııahm) etti. Karısının ölümünün ardından yeniden evlenip gi-
beratların kopyalarını içeren "Taş Sicili" veya Mviryka Koronna'yı, biıvanya Büyük deceği bir on iki yıl daha başka bir yerdeki bir çiftlikte yaşamaya devam etti.
Dükalığı ve Vlazovya Dıikalıgıda ki benzer koleksiyonlarla birlikle kapsamaktaydı.
Bu nedenle lÖİB'den itibaren hane kök-aile modeline çok az benzedi. On iki yıl
Katalog ve indeksler de. alındığından. Varşova'da hiç kimse Lam olarak nelerin kay-
için erkek çocuk ebeveyn otoritesi olmaksızın, fakat arka planda emekli babasıyla iş-
bolduğunu bilmiyordu. Polonyalı larihçıler, kendi ülkelerinin tarihlerini on dokuzun-
leri idare etli. Ailesi üç çocuğunun daha doğmasıyla büyüdü, fakat büyük oğlunun
cu yüzyıl boyunca Prusyalıların ve Rusların yaptıkları şekilde ınceleyemediler. Dı-
(1821). onun annesinin (1826). en küçük, yeni doğmuş kızının ( I 8 2 7 ) ölümlerinden
şarda Polonya'nın Avrupa tarihindeki yerinin şimdiki rolü kadar marjinal olduğu
etkilendi Babasının ve evlenmemiş kız kardeşlerinin ayrılışından sonra ( I 8 3 0 L bir
şeklinde bir izlenim yaratıldı.
dizi dokumacılar ve onların ailelerine ek olarak birkaç hizmetkârı hanesine alarak
kayıplarla baş edebildi. 1841 "de hayadaki en büyük çocuğu y i r m i bir yaşına ulaştı- O, asi ve evcilleşıirilmemiş bir kısrakıı. / Çelikten gemi ya da altın dizgini olma-
ğında. hane üç ayrı ve akraba olamayan aileden oluşuyordu; reisin ailesi ve yakın- yan.) 3 '
larda iki bekâr kadın ve onların gayrimeşru oğullarının yerine gelen iki yaşlı doku-
macının aileleri. Ortaya çıkacak sıkıntılar hayal edilebilir. 1 "Düz saçlı Korsikalı" h e r şeyini onu yirmi dört yaşında topçu generali yapan
Bu tek örnek, zamanla meydana gelen dinamik değişiklikleri gözlemlerken Devrime borçludur. Tuileries saldırısında harap olan yerleri bizzat seyretti. Fa-
standart, toplumbilimsel modellerden hareketle yapılan genellemelerin tehlikesini kat sonra Korsika'daki kardeşlerine yardım etmek için Fransızları terk etti ve
göstermek isteyen tarihçiler tararından seçilmiştir. Düşüşleri ve kaderin akışını orta- aile yerel karışıklıklar yüzünden kovulmasaydı orada kalabilirdi. 1794'te T o u -
ya koyan aile yaşam döngüsü tüm Avrupa'da çağlar boyunca köylülerin hayatlarını lon'da Robespierre'in erkek kardeşiyle hizmet verirken, T h e r m i d o r koalisyonu
anlamakla çok önemli bir kavramdır. tarafından kısa bir süre için tutuklandı ve b o ş yere Osmanlı Sultanına yönelik
özel bir göreve atandı. Ancak, 1 7 9 5 E k i m i n d e kraliyetçi ayaklanma sırasında
konvansiyonu, tam zamanındaki "mitralyöz dumanları"yla kurtardığında Pa-
ris'teydi.
Caırıpo Formio Barışının öncesindeki müzakerelere giriştiğinde (Ekim 1797),
Paris'e danışmaksızın koşulları yazdırmakta ısrar etti. Bu tür bir hareket ona Bundan sonra, bir zamanlar kuşkulu olan topçu hata yapamazdı. 1796'da
ülkesindeki siyasetçiler üzerinde bir üstünlük sağlayacaktı. düzensiz İtalya O r d u s u n a komuta etmesi emredildi. Paris'teki hükümetin ka-
1 7 9 8 - 1 7 9 9 Mısır savaşı Britanya'nın sömürge ve ticaret üstünlüğüne en- derinin savaş cephesinden gelen iyi haberlere dayandığını doğru şekilde seze-
gel olmak için Direktuar tarafından tasarlanmıştı. Orta Doğu'da bir Fransız rek, kendini aynı hızla ondan siyasi alanda üstün olanların efendisi haline çe-
varlığı oluşturarak Britanya'nın Hindistan'la bağlarını zayıflatabilir ve tüm Ak- virdi. Tereddüt içindeki Dtrecfeurlera tarafından açıkça desteği arandı ve
deniz'de Fransız üstünlüğünün yolunu açabilirdi. Bu Malta'nm alınmasıyla ve 1 7 9 8 - 1 7 9 9 yıllarında Mısır'da olması sadece elini güçlendirdi. Onu Fransa'nın
iskenderiye'de kırk bin kişilik bir birliğin karaya çıkmasıyla başladı. Hüküm- gizli diktatörü haline getiren 18 Brumaire darbesi bir engel olmaksızın yapıldı.
dar Menılüklerin askeri yenilgisine rağmen, Amiral Nelson'un Abukir Koyun- Bu, tamamen dıştan başarılabilecek bir işti. Bundan sonra, k o n s ü l l ü k ve İmpa-
da Fransız donanmasını imhası ( 1 7 9 9 ) ve Rusya ile Osmanlılar arasında stra- ratorluk boyunca, kendini savunmak için savaşıldıgmı iddia ettiği kırk savaşın
tejik bir ittifak yoluyla zayıflatıldı. Bu Karayipler'de ( 1 8 0 2 ) , Amerika'da kan gölü içinde, Napoleon hiçbir zaman arkasına bakmadı. Benzer türedi ma-
Louisiana'nın bayıltıcı satışıyla ( 1 8 0 3 ) ve hatta Avusturya'da Britanya'yı arka- reşaller taralından (Berthier, Massena, Macdonald, Marat, Soult ve Ney) ve ay-
dan vurmak için gerçekleştirilen beyhude entrikaların atasıydı. Kraliyet Do- nı derecede zeki bakanlar tarafından (Talleyrand, Gaudin, F o u c h e ve Clarke)
nanmasının denizde Napoléon'un karada olduğu gibi yenilmez olduğunu ka- kuşatılmış bir şekilde Fransız kısrağını emin bir şekilde sürdü.
nıtlamasıyla hiçbir şey elde edilemedi. Bonaparte 18 Brumaire Darbesini Ve Fransa, Korsikalı sürücüsü tarafından dizginlendiğinde, o Fransa'yı
gerçekleştirmek ve Fransa'da iktidarın dizginlerini ele almak için Ağustos tüm Bonaparte kabilesiyle Korsikalı akrabalık kuralları yoluyla egerledi; Napo-
1799'da Mısır'ı terk etti. li ve ispanya Kralı j o s e p h ' l e ; C a n i n o Prensi Lucien'le; Hollanda Kralı Lou-
is'yle; W e s t p h a l i a Kralı Jerome'la; Elisa, Pauline ve Caroline'le (düşes, prenses
Napoléon Bonaparte ( 1 7 6 9 - 1 8 2 1 ) (Hitler ve Stalin gibi) yönetmeye geldiği ül- ve kraliçe). Ayağı sadece kendi hanedanını kurma yolunda tökezledi. Martini-
kede bir yabancıydı. Korsika'da Ajaccio'da, XV. Louis'nin adayı Cenova'dan sa- queli bir melez ve idam edilmiş bir soylunun dulu olan J o s e p h i n e de Beauhar-
tın almasından bir yıl sonra doğmuştu. Genç bir harp okulu öğrencisi olarak nais'yle olan evliliği bir varis vermedi ve boşanmayla sonuçlandı. Polonyalı
askeri eğitim için Fransa'ya gönderildiğinde, kişisel zenginliği, sosyal bağlantı- metresi, Maria Walewska, tanınmayan bir oğul verdi, ikinci karısı Avusturyalı
ları ve yeterli Fransızca bilgisi yoktu. Soluk derisinin çok fazla arkasında kal- Marie-Louise 1811'de R o m a Kralı II. Napoleon'u doğurdu. Bu sıralar, "Messi-
mayan yerli bir kan davasının imasından daha fazlasıyla, küçük, aksi, iddiacı dor G ü n e ş i n i n " üzerinde bulutlar toplanıyordu. T ü m Avrupa'nın birinci hü-
bir genç adam oldu. Fakat Fransa evcilleştirilmeyi bekleyen " asi bir kısrak"tı: kümdarı Rusya'nın istilasını zaten düşünüyordu. Tocqueville'e göre. Napoleon
"erdemsiz bir insanın olabileceği kadar b ü y ü k t ü " [ K O R S İ K A ) .

O Corse à c h e v e u x plats! Q u e la France était belle İkinci İttifak, 1 7 9 9 - 1 8 0 1 , daha faal bir rol o y n a m a k için hırslı olan yeni

A u g r a n d soleil d e messidor! Çar 1. Pavel tarafından gerçekleştirildi. Suvorov'un Rus Ordusu, Bonaparte'ın
dengeyi yeniden kurmak için tekrar ortaya çıkmasından ö n c e Avusturya bal-
C'était u n e cavale i n d o m p t a b l e et rebelle
yasının büyük bir kısmını ele geçirmişti. Fakat 1. Pavel'e suikast düzenlendi;
Sans frein d'acier ni rênes d'or.
Kıtadaki müttefiklerin kan kaybettiler ve Britanya tekrar Fransa'yla tek başına
yüzleşmeye terk edildi. Müttefiklerin Luneville Barışı ( 1 8 0 1 ) , Britanya'nın
( E y , d ü z saçlı K o r s i k a l ı ! Fransa ne kadar g ü z e l d i / M e s s i d o r ' u n yaz g ü n e ş i n d e ! /
Amiens Barışı'yla ( 1 8 0 2 ) birleştirildi.
İkinci ittifakın dağılmasından sonra, Bonaparıe güçlü bir k o n u m d a n bes-
lendi. italya'da P i e m o m e , Parma ve Piacenza'yı içine alan ek işgaller yaptı. Ha- Birleşik Avusturya ve Rusya ordularının ilerlemelerinden önce geri çekilen Na-
iti'deki ayaklanmayı bastırmak için başarısız bir sefer yaptırdı; Kutsal Roma poléon, sonra onların üzerlerine doğru ilerledi. Cç ittifak kolu şalak sisi içinde doğru-
İmparatorluğunun ortadan kalkmasını tahrik ederek Almanya'yı işgal etti ve dan Fransız ordusuna karşı ilerlemekleydi. "Sağıma doğru dönmek için ilerlerken"
Annce de l'Angleterre'i Boulogne'da toplamaya başladı. Hatta başlıca hasımları- diye açıkladı Napolöon. "bayraklarıyla beni lakdinı ediyorlardı."
nın bir kez daha stratejik bir şekilde kuşatmak üzere plan yaptı. 30 Mart Adamları kırk sekiz saal içinde doksan mili henüz, t a m a m l a y a n Mareşal Davo-
1805'te Iran Şahı'na şöyle yazdı: ııt kendilerinden d ö r l kat fazla sayıya karşı ana saldırıyı gün boyunca geciktirdi. Sa-
bah onda sis dağıldı ve ünlü "soleil d'AusıerlıU" parlamaya başladı. Fransızlar l'rai
Fransızların imparatoru Bonaparıe'dan İranlıların $ahı Peıh Ali'ye, Selamlar! zen platosunun hakim tepesini tutmuşlardı. Buradan alanın her mıntıkasını topla
Devletlerin kaderlerini yöneten Cinin, benden imparatorluğunuzun gücünü art- tarayabilirler ve d ü ş m a n güçleri ikiye bölebilirlerdi. Fransız İmparatorluk Muhafızla-
tırmak için girişliğiniz çabaları desteklememi istediğine inanmak için nedenim rı Rus karşıtlarını püskürttükten sonra, geri çekilme başladı. Fransız topçuları vadi-
var. deki gölün üzerindeki buzları kırarak en büyük kaçış hatlını kestiler. Viiz elli bin kişi-
Iran Asya'nın en asil devleti, Fransa Baıı'nın en büyük İmparatorluğudur... lik mevcut içindeki y i r m i bin ölü ve bir o kadar da tutuklu arasında. Napoléon en
Fakaı yeryüzünde insanları doğuştan huzursuz, açgözlü ve kıskanç olan impara- boş gururunu tatmaktaydı. "Il vous suffira de dire" demişti bayatta kalanlara,
torluklar da var. Kendi çöllerinde yorulan Ruslar Osmanlı topraklarının en güzel "jetaisà AusLcrliız." CSnm için 'Auslerlilz'deydim' demek yeterli olacak".) 1
yerlerine tecavüz ediyorlar. İmparatorluğunuzun en küçük eyaleti kadar bile ol- Savaş. Gros. Vernct, Callet. Gérard taralından resmedildi. Fakat hiçbir ianım-
mayan bir adaya kısılan İngilizler. . Hindistan'da lıer gün yeniden ikiye katlanarak lama beo Tolstoy'un Savaş v e / t a n k ı n ı n 111. kilabındakine benzeyemez:
büyüyen bir Güç oluşturuyorlar. Bunlar izlenilmesi ve korkulması gereken devlet-
lerdir... 58 Güneş doğduğunda... tarlalar ve sis göz kamaştırıcı ışıkta parlamaktaydı... tnrıııılı beyaz
elinden eldivenini çıkarttı, onunla mareşallerine işaret verdi ve saldırırım haşlamasını
Napoleon'un Asya ülkelerine yönelttiği yüksek dikkati tamamen samimiyetsiz emretti 2
değildi. Mısır seferi sırasında, bir kezinde şöyle demişti: "Avrupa bir köstebek
tepesi. T ü m büyük İmparatorluklar ve devrimler Doğu'da o l m u ş t u r . " 3 9 Fakat Bu günlerdi; Waterloo gibi Austorlitz de Fransa'nın g un ey-ban hattındaki trenlerin
kısa zamanda Avrupa'daki olaylar araya girdi. kalkış ve varış istasyonudur. Askeri tarihçiler, askerlerin hislerinden ve deneyimle-
Pitl'in son büyük diplomatik eseri olan Ü ç ü n c ü İttifak, 1 8 0 5 - 1 8 1 4 belirle- rinden çok generallerin planlarını aktarmakla ilgilenmişlerdir/' Ancak kimin geçmişi
yici bir ç ö k e r t m e niyetiyle örgütlendi. Fakat belirleyici ç ö k e r t m e yavaş ilerli- oluşturan dıger her t ü r l ü şeyin efendisi olacağına karar veren büyiık savaşlardır.
yordu. Denizde Trafalgar Burnu açığındaki Britanya zaferi (21 Ekim 1 8 0 5 ) ,
Britanya'yı istila etmekte Fransa'ya hiçbir şans bırakmayan tam bir deniz üs-
tünlüğü sağladı. Karada ise b u n u n aksine, Napoleon, karşılık olarak düşman- Ancak Britanya'nın savaşları canlı tutma faaliyetleri gereğinden fazlaydı. Krali-
larının herbirini tamamen yok etti. 1805'te Austerlitz Avusturya'nın tam yenil- yet Donanmasının uyguladığı abluka yoluyla, Britanya Napoleon'un Kıta Siste-
gisine ve Rusya'nın geri çekilmesine neden oldu; 1806'da J e n a ve Auerstadt mi'ne katılan tüm ülkelere karşı ticari savaşını sürdürüyordu (Bkz. aşağıda)
Prusya'nın tamamen ezilmesini sağladı; 1807'de Eylau ve Friedland tüm Rus Dahası 1808'de Kuzey İspanya'ya bir ordu göndererek, bunun yanı sıra Na-
ordularının toptan geri çekilmesini sağladı. On sekiz ay içinde Viyana, Berlin poleon'un İspanya'yı ve Portekiz'i kısa zaman önce ele geçirmesine karşı çıka-
ve Varşova işgal edildi. Napoleon'un Tilsit'deki Niemen Nehri'nde bir Sal üze- rak, genç Arthur Wellesley'den bir "Demir Dükü" yaratarak ve Napoleon'un
rinde ( T e m m u z 1 8 0 7 ) Rusya ve Prusya'yla barış yaptığı sırada, Britanya ü ç ü n - başa çıkmak üzere hiçbir zama gereken zamanı veya kaynaklan bir araya geti-
cü kez tek başına kalmıştı [ S L A V K O V ] , remediği önemli bir oyalama herakâtı yaparak Iberik Yarımadası iç savaşlarını
uluslararası boyuta taşıdı.
ı ™ — — — — - — — Can çekişmekte olan İttifakın üyeleri, birer birer ve zahmetli gecikmeler-
SLAVKOV le canlanmaya başladılar. 1808 yılında İtalya'nın bazı bölgeleri Fransız yöneli-
mine karşı ayaklanmada İspanya'ya katıldı Avusturya 1809'da Napoleon'la
SLAVKOV, 'ün y e n ' . .Vloravya'da B m n ' m ı n on beş mil doğusunda küçük bir kasaba- yaptığı anlaşmayı reddetti, ama Vv'agram'da, Viyana'mn görüş alanı içinde, yal-
dır. 2 Aralık 1805'le. Alınanca olan Auslcrliı.z adı altında. Napoleon'un zaferlerinin nızca bir kere daha ( 1 8 0 9 ) kötü bir şekilde yenilecekti. 1810-1812'de Prusya
en d r a m a t i ğ i olan "Cç İ m p a r a t o r S a v a ş ı ' n ı n y e r i o l m u ş t u r . ilk olarak gizli yeraltı örgütleri yoluyla harekete geçmeye başladı. Aynı dö-
nemde Rusya Fransa bağlantısından yorulmuş, Napoleon'un Polonya-Litvanya
için planlarından korkarak ve diğer herkes gibi, Kııa Sisiemi'nin sınırlamala-
Üçüncü olarak, Napoleon'un daha sonraki işgallerinin ardından, eski sa-
rından bıkkın b ü k m e k t e y d i . Napoleon gücünün doruğuna yaklaşıyordu (VI-
manlarda kurulmuş birkaç devletin varlığını sürdürmesine izin verildi, fakaı
OLETS],
büyük ölçüde değiştirilen sınırlar ve sıkıca denetlenen iç düzenlemelerle. Bun-
1792'den 1812'ye kadarki yirmi yılda, Avrupa haritası ve devletler sistemi
lar Avusturya, Prusya, İspanya, Napoli ve Portekiz'di.
geniş ölçüde yeniden düzenlendi. Fransız Devrim orduları üç çeşit ülkesel ve
Napoleon'un devrimci açıdan yeniden biçimlendirilen aydın despotlu-
siyasal değişim getirdiler.
ğundan kurtulan Avrupa bölgeleri sadece Britanya Adaları, İskandinavya, Rusya
ve Osmanlı nüfuz alanlarıydı. Bu istisnalarla luın Avrupa, geleneksel düzeni
yok eden, ancak insanlarına kısaca tamamen farklı bir şeyin tadını tattıran ra-
VIOLETS dikal değişikliklere bağlı kaldı [BOUBOULİNA].
Yerel nüfusun değişikliklere ne derece kucak açtığı ya da bunları başlattı-
SADECE 1810 yılı içinde, Napolöon parl'üma) Chardin'den en sevdiği portakal çiçeği ğı biraz karmaşık bir konudur. Bazı yerlerde açıkça sevinçten uçtular. Örneğin
csanslı kolonyadan yiiz altmış iki şişe ısmarladı. Cnlii bir mektupla, Josephine'e bu- Fransız müdahalesini öteden beri isteyen Hollanda'da ve İsviçre'de derinlere
luşmadan önce iki lıalla boyunca yıkanmaması, böylece onun tüm doğal kokuların- kök salmış cumhuriyetçi unsurlar mevcuttu; Brüksel, Milano ya da Varşova gi-
dan zevk alabilmesi için yalvardı. Josephine öldüğünde, mezarına menekşeler dikti bi bazı kentlerin açıkça isıek göstermeleri için iyi nedenler vardı. Diğer yerler-
de, Fransızların kabulü karmadan düşmancaya dek derecelendırilebilir. Na-
ve ömrünün geri kalan kısmı boyunca menekşelerden yapılma bir madalyon laklı. 1
poleon kurtuluş söyleminde güçlüydü, fakat bunun pratik uygulamasında
O şaşmaz bir odomam'ü] (koku tutkunu).
zayıftı. Serilerin azad edilmelerinin ve cumhuriyeı yönetiminin yararlarını ar-
Koklamak, "dilsiz duyu", "koku alma boyutu", tarihçiler tarafından çoğunlukla
lan vergilerin ve amansız zorunlu askerliğin getirdiği sıkıntılarla tartmak gere-
yok sayılmışsa da, tarih boyunca mevcutlu.- bir kurama göre. erkek cinsiyet dürtü-
kir. Birçok ülkede ve özellikle İspanya'da, Fransızların gelişi şiddetli savaşları
sü dişinin "ringa-salamurası" kokusu ve başlangıçta var olan okyanusa geri dönmek
kışkırtıl. Avrupa'da kuramsal olarak devrimi destekleyen birçok insan, bunu
tutkusu tarafından kışkırtılmaktadır. 3 Esmeramber. hinlyağı ve misk gibi doğal par-
pratikte oldukça baskıcı bulacaktı.
fümler. antik zamanlardan beri lüks ticaretin en pahalı bölümlerinden birini oluştur-
Napoleon döneminde Alçak Ülkeler Fransa'nın ülke dışı deneyimlerinin
du. Ortaçağ parfümlü sazlar ve tütsülerle Bakire çiçeği olan yüz altmış beş yapraklı
yolunu açtı. Batavya Cumhuriyeti ( 1 7 9 4 ) , tüm Hollanda doğrudan Fransız im-
güllerle doldurulmuştu. Fransız Devrimi açık lağımların kokusuyla istila edilmişti,
paratorluğu tarafından ilhak edilmeden önce, Louis Bonaparte'ın yönetiminde
yirminci yüzyıl hendek ve kamplardaki cesetlerin kokusuyla, modem han çağı sanayi
Hollanda Krallığı'na ( 1 8 0 6 ) yol verdi. Ulusların haklan hakkındaki devrimci
kirliliği ve ilk yapay aldehid olan, 1922 tarihli Chanel No. 5. ile
fikirler Walloonları, Flamanları ve Hollandalıları benzer şekilde etkiledi. Bun-
lar izleyen sonraki on yıllarda yüzeye çıkacaktı.

İlk olarak ve çeşitli zamanlarda Alçak Ülkeler, Almanya'nın, isviçre ve İtal-


1LLYRIA
ya'nın büyük bölümlerini doğrudan ilhak etmek yoluyla Fransa'nın öz ülkesi-
ni genişlettiler. Cumhuriyetin seksen üç olan il sayısı 1810'da imparatorlukla
NAI'OLKON DÖ N E M İ N İ N birçok geçici yaratısı gibi, 1809-1813'ürı lllyria Eyaletleri
kırk dört milyon nüfuslu, yüz otuz departmana çıktı. Aisne, Allier, Aude... se- do resmi olarak dağılmalarından çok sonra cazibelerim sürdüriiyordtı. Fransa tara-
rilerine, "Bouches de l'Elbe" (Hamburg), "Sımplon" ve " l i b r e " gibi yenileri fından idare edilen İtalya Krallığı'na bağlı olarak, Tricsıe'dcn Dubrovmk'e kadar Ad-
eklendi. Fransa imparatorluğunun Fransızlığı her bir ilhakla azalıyordu (Bkz. riyatik kıyısında uzun bir bölümle. Karintia, Isına, Slovenya, Slavonya ve Krai-
Harita 22). ııa'nın önemli bölümlerini kapsamaktaydı. Fransız yöneticileri başkent Ljublja-na'da
İkinci olarak, her biri Fransa'ya sıkı şekilde bağlanmış olan koskoca bir (Lai-bacli) durmaktaydı. Habsbıırg yönetiminden kurtuldukları kısa süre. Slovenler
yeni devletler takımı oluşturulmuştu, bunların her biri kendi anayasa modelle- ve Hırvatlar arasında kalıcı bir "lllyrist" harekeliyle Triesle ve Fiume'nin (Rıjeka) ge-
rine ve Fransız usulü yönetime sahipti. Bu devletler, Hollanda Krallığına çevri- ri alınması için uzun süreli bir İtalyan irrideanlıst mücadeleyi ateşledi (Bkz. Kk III. s.
len ( 1 8 0 4 - 1 8 1 0 ) Batavya Cumhuriyetini ( 1 7 9 5 - 1 8 0 4 ) , Etrurıa Krallığını 1291).
( 1 8 0 1 - 1 8 0 5 ) , Ren Konfederasyonunu ( 1 8 0 6 - 1 8 1 3 ) , Berg Büyük Dükalığını I H I ö ' t e n sonra. Ilabsburg yönelimi ayrı bir "Hırvatısian-Slavonya Krallığı"
( 1 8 0 6 - 1 8 1 3 ) , Westphalia Krallığını ( 1 8 0 7 - 1 8 1 3 ) , Varşova Büyük Dükalığını içinde yeniden kurulduğunda, bölgenin özel karakteri vurgulandı Bu deney, karşılı-
( 1 8 0 6 - 1 8 1 3 ) , beş İtalya cumhuriyetini ve sözde (Kuzey) İtalya Krallığını kap- ğında Hırvatistan Baıı'ı. General .lelacic'ın ordusunu Macar U n s a l Ayaklanması
samaktaydı [İLLYRIAİ. güçlerine karşı savaşa soktuğu IB4S- I 8 4 9 ' u n karışıklıkları arasında son buldu. Ilır-
valisvan İtiraz gecikmeyle I labsburg Ylacar Krallığı içimle geniş bir özerklikle ödül- tinde öldü. Bir kezinde Hıristiyanlıkla demokrasinin birbirine uymayan şeyler
lendirildi. olmadıkların ilan eden VU. Pius ( 1 8 0 0 - 1 8 2 3 ) , tüm (ad vermeyen) "Petrus'un
"Illyrizım", I labsburğ nüfus bölgelerindeki i t i n i Güney Slavlarını yabancı kültü- mirasının hırsızları"nı afaroz ettiği için beş yıl süreyle Fransız mahkü-miyeti
rel hakimiyetin artan etkilerinden korumaya yönelik bir hareket olarak 1830'larda altında kaldı. Napoléon döneminin sağladığı deneyim, italya'da ulusal duygu-
ivme kazandı. 1 "Illyrizın. Mocareanm Ihi'vatısıan-Slavonya'nın resmi dılı olarak da- yu büyük ölçüde yükseltirken, korkutulmuş muhafazakârlar ile liberallerin ye-
yatılma girişimi karşısında güçlendi. Ancak on dokuzuncu yüzyılın ortalarından iti- ni bir kuşağı arasındaki sert bir çatışmayı hazırladı.
baren bjubljana'ya dayanan Sloven ulusal canlanışı Zagreb'de (Agramj Lemellenen italya gibi Almanya da devrim savaşları sırasında birçok kez kuruldu ve
llırvatlarınkinden giderek ayrılmaktaydı. 1867'dcıı sonra kendilerini İkili Monarşi- yıkıldı. Prusya'nın 1790'larda, Polonya'nın son iki paylaşımındaki kazançları
nin Avusturya bölümünde bulan Slovenler, Reformdan itibaren belirli bir edebiyata nedeniyle büyük değişiklikler sürmekteydi. 11. Friederick-Wilhelm'in (h.
sahip olan kendi farklı Sloven dillerini geliştirip sistem leştırd i l e r - Hırvat liderler ak- 1 7 8 6 - 1 7 9 7 ) hâkimiyeti altında, Prusya Polonya-Litvanya'yla bile bir ittifakı
sine bir grup Sırp kültürel eylemciye katılmayı ve onlarla "Sırp-llırvatça" olarak bili- göze almıştı. Fakat Rus gücünün mantığı kısa zamanda onu tekrar hizaya ge-
nen ortak bir edebi dil yaratmayı seçtiler. Bunu. Mo'yu 'neVe karşılık gelen ca veya tirdi. Berlin 1795'te Danzıg ve Varşova'yı aldı ve kendini büyük miktarda Ya-
kafa karşılık olarak kullanan. "Shlokavvsky" denilen Lehçeye dayandırdılar. Aynı hudi'yle, % 40'ı Slav ve Katolik olan bir nüfusu yönetirken buldu. Prusya nü-
zamanda. Roma Kaıolisizmıyle olan bağlanlılarmı vurgulayacak (Sırp Ortodoksluğu- fusunun beşte biri göçmen kökenliydi. E. T. A. Hoffman'ın ( 1 7 7 6 - 1 8 2 2 )
na karşıt olarak) ve Sırp-Hırvalı batin alfabesinde yazarak kendi ayrı ulusal kimlik- Varşova'daki kısa yönetimi iz bırakarak geçti. Pfumtasiestiıcfîe ( 1 8 1 4 ) ya da
lerini sağlamlaştırdılar. 3 1918'do hem Slovenler hem de Hırvatlar Güney Slav Hare- "Fantastik Masallar"m yazarı, Yeni Güney Prusya'nın baş yöneticisi olarak,
keti içinde ayrı, fakat müttefik uluslar olarak ortaya çıktılar. İkisi de Yugoslav Avrupa'nın en büyük Yahudi cemaati için çoğu fantastik olan Almanca soyad-
devletinin oluşumunda önemli bir rol oynadılar' (Bkz. s. 1042) |CRAVATE| jMAKE- ları bulmaktan kişisel olarak sorumluydu. Prusya'nın kesintisiz olarak geliş-
DONYA1ISARAYBOSNAI. mesine izin verilseydi. Alman tarihinin nasıl bir yön alacağını hayal etmek
19-lö'ıen sonra yeniden yapılanan Yugoslavya Federasyonu, lamaınen Ti- güçtür. Eski Prusya Napoléon tarafından boğuldu ve 1815'te yeniden yapıla-
to'nıın komünistlerine tabi olduysa da, Slovenya ve Hırvatistan. Federasyon içinde nan bir bölgesel temel üzerinde yeniden ortaya çıkan yeni Prusya çok farklı
Sırbistan. Karadağ. Bosna ve Makedonya'nın yanında özerk bir slaiııye talip oldu- bir canavardı.
lar. Siovenya. en küçük ve en zengin birim. Avusturya'nınkine benzer kışı başına Napoléon donemi Almanyası İkinci İttifak tan sonraki dönemde Fran-
GSMU'ya sahipti. 1992'de bağımsızlığını kazanmak için o r l a y a çıktı. Hırvatistan da- sa'nın Kutsal Roma İmparatorluğunu dağıtmak için gösterdiği kararlı çabala-
ha az şanslıydı. Avrupa Birliğinin desteğine rağmen, egemenliklerini ilan etmeleri ilk rın sonucu olarak ortaya çıktı. Süreç 1801'de, kilise devletlerin dünyevileştiril-
olarak Sırp liderliğindeki Yugoslav Federasyonıı'nun geri kalan kısmıyla bir sav aşı mesi ve Baden, Prusya, Wûrttemberg'e Bavyera yararına diğer yüz on iki
ve sonra da Bosna'nın vahşice parçalanmasını hızlandırdı (Rkz. s. 1192). Aeemi Sio- imparatorluk kent ve prensliğinin yeniden tahsisiyle başladı.
venya ve Hırvatistan cumhuriyetlerinin bir zamanlar ait oldukları lllyrya Kyaleile-
rmden daha nzun siireli olup olmayacağını ancak zaman gösterebilir.
BOUBOULİNA

Napoleon Italyast kaderin karmaşıklaşan sallantılartyla birkaç yıldan fazla za- 1801'OH. Alına yakınlarındaki l l y d r a adasından genç bir dul. komşu Spelscs ada-
manda biçimlendi. Bonaparte'ın 1797'deki ilk düzenlemeleri Ikitıci lltifak tara- sından bir gemi sahibi olan Demeirios Bouboıılis ile evlendi. Genç dul kadının baba-
fından yıkıldı, fakaL sonraki mücadelelerde eski haline getirildi ve genişletildi. sı, Kont Orlov'ıın Rus destekli isyanından sonra Osmanlılar tarafından tutuklanmıştı
1797-1799'da kurulan beş yerel cumhuriyet (Lombardiya'da Cisalpine, Ceno- ve kendisinin de. İstanbul'un Rum mahallesi Fener kökenli gizli Plıiliki Huııraia veya
va'da Ligürya, Napoli'de Parıhenopee'e ile Lucca ve Roma Cumhuriyetleri) "Dostlar Örgülü" ile ilişkisi olacaktı. Arnavutça konuşulan, ancak Ortodoks kilisesi-
devrimci düzenin bayrak gemileriydim. Piombino Prensliği ve Etruria Krallığı nin Yunanlı bir kimlik verdiği bir ada grubundan geliyordu. Bouboıılis korsanlar ta-
gibi diğer geçici unsurlar, 1805'den sonra Fransa İmparatorluğuna, Napoli rafından öldürüldüğünde. I.askarina Bouboulina (1771-1825). varlıklı bir ış kadını
Krallığına ya da Napoleon'un üvey oğlu Eugene de Beauharnais için kurulan ve Yunan Ulusal hareketinin önde gelen hamilerinden biri haline geldi.
(Kuzey) İtalya Krallığına karışana kadar onlara kaııldı. Papalık Devletinin kal- Bağımsızlık savaşı sırasında. Bouboulina kişisel olarak sahneye çıktı. Birçok
dırılması ve Papalara kötü davramlması, Katolik ülkelerdeki çağdaş düşünceyi eylemde rol alan Agamemnon adlı bir savaş gemisi inşa ettirdi, "kaptan" olarak ad-
özellikle sarsıyordu. İnsan Hakları Beyannamesini kınayan VI. Pius ( 1 7 7 5 - landırılan Bouboulina. atını korkusuzca savaş alanlarına sürerek, kurşun, gıda ve
1 7 9 9 ) dünyevi iktidarından mahrum bırakıldı Valence'de bir Fransız nezare- fesatçı saçlı. Naphlıon kuşatmasında, kaleyi ablukaya alıp Osmanlı garnizonunu
yok tiden güçlen yöneıu. Ancak yine de eleştirilmekten k u r t u l a m a d ı . Ona sempati
mansız bir isyana sokan Prusya süvari binbaşısı Ferdinand von Schill dışında
d u y m a y a n tarihçiler, hu b u r j u v a z i ulusalcılığı idoliinıın. Türk ve Yahudi kadınların
birkaç şehiı vardı.
mücevherleri yüzünden ö l d ü r ü l m e s i n i e m r e t t i ğ i n i ve oııurı Naphlion'dakı l o p l a r ı kar
Ancak Napoléon deneyimi, daha eski pek çok diğer özgüllüğü yok ederek
sağlamak İçin e r i l l i ğ i n i iddia etliler.
Almanya'nın birleşmiş ulusal kimliği için lemel hazırladı. Napoléon, alaycı bir
Yunanistan ulusal mücadelesi, kadın vatanseverliği konulu birçok öykü üretti.
biçimde Almanya'nın her zaman "oriada olma" değil "onaya çıkma" aşamasın-
F p ı r u s ' t a k i Souli köyüne özellikle saygı d u y u l u r . Bu koytın erkekleri 1801'de Os-
da olduğunu söylemişti. Ancak her şeyi değiştirmek için çok şey yaptı.
m a n l ı l a r t a r a l i ı ı d a n esir alındığında, köyün kadınları ve çocukları. Zallongos dansı
1810'da Fransız işgali sırasında kurulan Berlin üniversitesi, yeni düşünceleri
y a p m a k için bir tepenin eleğinde toplandılar. K a d ı n l a r d a n her biri. d ö n m e k l e olan
besledi. Üniversitenin ilk rektörü, Rede« an die deutsche Nation ( 1 8 0 8 ) adlı va-
b i r çemberin önünde giderek sırayla tepeden atladı, la ki hepsi ölünceye dek. Çağ-
tansever eserin yazarı J. G. Fichte'ycli ( 1 7 6 2 - 1 8 1 4 ) . 1 8 1 3 - 1 8 1 4 "Kurtuluş Sa-
daş Yunanlı okul kızları bu dansı t e k r a r l a r l a r : bir sahneden bir minder yığınının üze- vaşı" özellikle canlandırıcı oldu. Sair ve tarihçi Ernst Moritz Arndt ( 1 7 6 9 -
rine allarken /.allongoş şarkısını söylerler; 1 8 6 0 ) tarafından yazılan "Was ist das dcutscfıc Vaterland?" şarkısının sözleri
herkesin dilindeydi. Geist der Zeit ( 1 8 0 6 ) adlı eserinde ilk kez direniş çağrısın-
Ifcıhk karada yaşayamaz da bulunan Arndt, sorusunu kendisi yanıtlıyordu; "Almanya, Almanca nerede
Ve çiçekler kumda açamaz duyuluyorsa ve Cennetteki Tanrıya ilahiler söylüyorsa oradadır." Aynı yıllar-
Souli kadınları anlayamaz da, St. Petersburg'u ziyaret etmiş ve Napoléon'u "insanlığın düşmanı" olarak
Özgürlük olmadan yaşamayı adlandırmış sürgündeki Prusyalı Baron von Stein, Alman halklarının federal
birliği için erken gelişmiş bir şema buluyordu. "Almanya" diye yazmıştı,
Bouboulina gibi ulusal kadın k a h r a m a n l a r ı n pek çok benzeri vardır. Onun Po- "Fransa ile Rusya arasındaki stratejik konumunda kendisini göstermelidir."
lonyalı çağdaşı, asil b i r kadın olan l i m i l i a Plater (1806-1831). erkek kılığına g i r m i ş Burada, hem Gross Deutschland hem de Mitteleuropa kavramlarının özü yatı-
şekilde Ruslarla savaşırken öldü. Bu l ü r figürler şu anda temel feminist düşünceler- yordu | KAFKASYA],
den bir sapma olarak g ö r ü l m e k t e d i r .
Napoléon İspanyası, bir düzensizlik batağına saplanmıştı. 1807'deki ilk
Bouboulina. Yunanistan'ın bağımsızlığını görecek kadar yaşamadı. Ö l d ü r ü l d ü , Fransız seferi, yalnızca İngiltere ile bağlarından ölürü Portekiz'i cezalandırma-
ancak Türkler t a r a f ı n d a n değil, bir kavga sırasında penceresinden bir kaval iıifegi yı amaçlıyordu. Ancak Fransız garnizonlarının varlığı ve Napoiéon'un kardeşi
sokup onu kalbinden v u r a n kızgın bir komşu tarafından. Joseph'in İspanya tahtına geçirilmesi İspanya'da öfke uyandırdı. O andan son-
ra, Fransızların kaygıları arttı. Portekizlilerin, Torres Vedras hatlarının gerisin-
deki siperlerde olduklarını; İngilizlerin Corunna'daki üslerinden harekete geç-
1804'te üç yüz elli imparatorluk şövalyesi bağımsızlık statüsünü kaybetti, bu- tiklerini, Madrid ve pek çok taşra merkezinin muhalefetin elinde ve kırsal
na karşılık daha önemli birçok prensin unvanı yükseltildi. Franz von Habs- kesimin çoğunun da gerillaların denetiminde olduğunu gören Fransızlar, İs-
burg, Avusturya imparatoru mertebesine çıktı, öte yandan Bavyera ve W ü r t - panya'yı ellerinde tutmanın bedelinin gittikçe ağırlaştığını anladılar. Fransızla-
temberg prensleri de kendilerini kral ilan ettiler. 1806'da, Güney ve Batt rın kötüye giden talihleri, 1808-1809'da Napoiéon'un kişisel müdahalesiyle
Almanya'nın on altı prensi, Napoléon'a askeri yardım sağlamakla görevli olan geçici olarak düzeldi. Ancak Napoléon ayrılmak zorunda kaldı ve onun yar-
Ren Konfederasyonunu kurdular. Liderleri ya da Fürsfenprimas, Mainz Başpis- dımcıları olan Soult ve Massena'nm her birinin zaferi, yalnızca karışıklıkları
k o p o s u ve Frankfurt Büyük Dükü Karl T h e o d e r , Freiherr von Dalberg'di artırmaya yaradı. 1812'de, Cadiz'de kuşatılmış olan Fransız karşıtı liberaller,
( 1 7 4 4 - 1 8 1 1 ) . T ü m bu gelişmeler, Kutsal Roma İmparatorluğunun kuruluş sınırlı bir monarşinin restorasyonu için liberal bir Anayasayı geçirmeyi başar-
esaslarına aykırı olduğundan, imparatorluğun k o n u m u tamir edilemeyecek dılar. 1813'te, Fransız yanlısı parti ilk kral olan VU. Ferdinand'! tekrar tahta
derecede hasar gördü. Napoléon, Ağustos 1806'da Kutsal R o m a İmparatorlu- geçirmeyi başardı. Ancak bunların hepsi gereksizdi: O zamana dek, Welling-
ğunun nihai dağılmasını sağlamakla hiç güçlük çekmedi. Aynı yıl, J e n a ' d a n ton tüm Yarımadayı işgal etmeye başlamıştı bile IGERtLLA].
sonra Prusya ç ö k t ü ve Kral, K ö n i g s b e r g s çekildi. 1 8 0 7 ' d e Tilsit Barışı'ndan
sonra, Prusya'nın batıdaki topraklarında Napoléon'un kardeşi J é r ô m e için bir
Batı Phalia Krallığı oluşturdu; Danzig ise, bir Serbest Kent haline getirildi. Ber-
lin de dahil olmak üzere Prusya'nın geri kalanı Fransız işgali altında kaldı.
"Almanya'nın En Derin Utancı" adını taşıyan risalesi nedeniyle bir Fransız ta-
rafından vurulan Nurembergli kitap satıcısı J. W. Palm ve 1809'da alayını za-
KAFKASYA
pılan uzun bir arayışı yansıtır. Bunlar "Siyah". "Asyalı". "Semiıik" ve " l l i s p a n i k " de
(İspanya veya Güney Amerikalı) dahil olmak üzere kuşkulu sözcükleri içeren daha
AVRUPA'NIN tüm halklarının Kafkasya kökenli beyaz bir ırka ait okluğa kavrayışı-
geniş bir sözcük haznesinin parçalarıdır; bu sözcük haznesinde fizik, coğrafya ve
nın iarihsol izi Göııingen'den bilgili bir |iroiesör olan Jolıann Friedrich Binmen-
kültürel ölçütler umutsuzca karışmıştır.
baelVa (1752-1840) dek izlenebilir. Açıkça yanlış olmasına rağmen, bu kavrayışın
Avrupa nüfusu içinde var olan fizik tiplerin büyük çeşitliliği, onu oluşturan alt
uzun bir kariyeri olaeaku.
grupların veya coğrafi alt grupların sınırlarını belirleme yolunda pek çok girişime
Kitabı Mukaddes ve klasiklerle yetiştirilen Avrupalılar, uzun süredir kökenleri-
esin kaynağı oldu. Sarışın. "İskandinav ırkı" 1 (Nazi ideolojisi taralından benimsen-
nin öyküleri için Kafkasya'ya yönelmeye koşullanmışlardı. Yaradılış kitabındaki Tu-
mişti). "Iber-Kelt ırkı". "Atlaıılik-Baltık ırkı" (İngilizler. Hollandalılar ve Kuzey Alman-
fan öyküsünde: "Tabla sandık... Ağrı dağının üzerinde duruyordu" yazar (Yaradılış
ları birbirine bağlar). "Vlerkez A v r u p a ' y ı (Alınanların çoğunluğunu ve Rusların ço-
8 -1). Ağrı (Arara!) Krıneııisı.an'm Kiıabı Ylukaddes'teki adıydı. Allın Posı ve Protncı-
ğunluğunu kapsar ve yağız "I lınt-Akdeııizli"; bunların hepsine çağdaş referans
Ikiisefsanelerinin ikisi de Kafkas efsanesiydi. Ancak Kafkas halklarının etnik ve ırk-
eserlerinde rastlanabilir. Bunlar, bir zamanlar moda olan her modern ulus kimliğini
sal oluşumları son derece karmaşıktır (Bkz. Kk III. s. Ki58). Onları ırksal saflığın kay-
nağı olarak görmek için hiçbir neden yoktur. Kafkaslardaki daha önemli alt tiplerin kendi ırk grubuna yerleştirme uygulamasından yalnızca biraz daha az hayal ürünü-
hiçbiri, örneğin Armenoid demlen grup. Avrupa'nın başka hiçbir yerinde bulunmaz. dür (Bkz. s. 864). Bu durumda bile. "Ada ırkı". "Alınan genleri" veya "Polonya Kanı"
Karşılaştırmalı anatominin ve özellikle de kranioınetn ya da "kafatası analizi- gibi sözler halen popüler konuşma tarzından atılmamıştır. Avrupa'da bol bol bulu-
nin" öncüsü olan Blumenbach, genelde "beş ırk tablosunu" icat etmiş olmasıyla bili- nan "Danimarkalı teni" ve "kızıl saçlı İrlandalı" ya da "siyah" (zenci köpekleri ve "be-
nir. Bu lablo. 1798'de başlayarak otuz yıl boyunca basılan ve onun geniş bir kafata- yaz leydiler" ilmeklerini dile getirmeye bile gerek yoktur.
sı koleksiyonu üzerinde yaptığı bir çalışmadan ortaya çıkmış' ve geleneksel bilgelik Modern genetik bilimi, on dokuzuncu yüzyıldaki öncülerin yöntem ve sonuçları-
alanına geçmışiır. Blumenbaeh'ııı sistemine göre. Kafkasyalılar Avrupalıyı ve insan nın çok ilerisine gilmiştir. Burada, en önemli adını, DNA'nın işleyişinin I9f)3'te gös-
türleri içindeki en yüksek ırk tipini simgeler. Profesör etnoloji incelemeleri yaparken terilmesiyle ortaya çıktı. İlerlemeler, genel olarak tiim insanlığın üyelerinin ortakla-
Kafkasya bölgesinden bir kafatası bulmuş ve bunu insan tipinin en iyi standardı ola- şa sahip olduğu, genetik malzemenin ve genlere kodlanan özelliklerin ne kadar fazla
rak görmüştü. 2 Bu arka plan göz önüne alındığında, bazı yönetimlerin toplumsal si- olduğunu gösterdi. UNUSCO 195(1 ile 1964 arasındaki bir dizi bildirgede. Blıımen-
yaset ve istatistiklerin şekillendirilmesinde hâla Kafkasyalı kategorisini kullandıkla- boelı ve Gobineaıı'nnn zamanından o güne dek h ü k ü m süren ırklarla ilgili efsaneleri
rını görmek şaşırtıcıdır. Güney Afrika'da, uydurulmuş bir beyaz ırk kavramı. I 0 9 l ' c kınadı Irk ve kan bağıyla ilgili farklılıklar yok sayılmadı. Ancak kültürel, dinsel ve
dek apanlıciıl'm baskıcı ve ayırımcı uygulamalarının kaynağı oldu. sosyoekonomik etkenlere dalıa fazla vurgu yapılabilmesi için, kanıtlanan bilimsel il-
Beyaz "Kafkasya ırkının" yanı sıra, Blumenbach kahverengi "Malaya ırkı", sa- keleri; dayalı sofistike genetik analiz için. deri rengi ve kafatası karşısındaki eski ta-
rı "Moğol ırkı", siyah "zenci ırkı" ve kızıl bir "Amerikan ırkı" buldu. Bu beşli sınıflan- kıntıyı nihai olarak ortadan kaldınlabilmek için alan açılmış oldu.
dırma. Collcögc de l-'rancc'dc karşılaştırmalı anatomiei Baron G. L. Cuvier'in (1769-
1852) basil beyaz, kahverengi ve sarı tablosundan daha fazla kabul gördü.
Bir süre sonra. ırkların renge dayalı sınırlandırması, içinde Avrupa kökenli be-
yaz halkların en yüksek konumu aldığı bir ırk hiyerarşisiyle pekiştirildi. Bu gelişme Napoleon dönemi Polonyasıysa, ateşli coşkuların ve derin hayallerden uyandı-
ilk önce Yicıor Coııriel'nin (1813-1863) eserleriyle yola çıkmışsa da. eıı etkili yayın. nlanlarm ülkesiydi. Napoleon'un Aralık 1806'da gelmesi ve kendini yöneten
Joseph-Arılıur. Comle de Gobineaıı (1816-1882) tarafından yazılan tissai sur Varşova Büyük Dükalığınm kurulması büyük heyecan uyandırdı; ancak deği-
l.'inCgalitc fk's raccs lııımaines isimli eserdir. "Tarih gösteriyor ki" diye yazmıştır, şiklikler, son Cumhuriyetin beklenen restorasyonuna oranla çok az çıktı.
"tüm uygarlık beyaz ırktan gelmiştir ve toplum, ancak kendini yaralan asil ırkın ka- 1809'da, Avusturyalıların ikinci yenilgisi Krakov'un Düklüğün eline geçmesi-
nını koruduğu sürece büyük ve parlak olabilir." Irklar arası ilişki, dejenerasyonla ne neden oldu; fakat Danzig'in, Litvanya'nın ve Rusya tarafından alınan illerin
eşitti. "Halklar ancak çeşitli kanların karışması sonucu dejenere olurlar." 3 geri alınması için hiçbir yardım gelmemekteydi. Polonyalı gönüllüler, 1 7 9 6
Bir İran tarihi yazan Clobıneau, eski Arilerın veya "İranlıların" torunları olarak İtalyan lejyonlarından sonra, Devrim savaşlarının her aşamasında hizmet ver-
gördüğü "beyaz ırk" ile Hini-Avrııpa dil ailesi arasındaki yanlış ilişkilendirmcyi yay- diler. Napoleon, Polonya hakkındaki gerçek niyetini asla, açıkça tüm tarihi
maktan da sorumluydu. Bu şekilde, sahle Ari etiketini, daha eski fakat aynı derece- Polonya bölgesini kontrol ettiğinde bile açıklamadı. Napoleon efsanesi, ölü-
de sahte Kafkasyalının eşi ve rakibi haline getirdi. münden sonraki romantik dönemlerde, yaşamında olduğundan daha iyi yayıl-
"Beyaz", "Kafkasyalı". "Ari" ve "Ruropoıd" terimlerinin hepsi, Avrupa popülas- dı. Napoleon'un en sadık yardımcısı. Mareşal Poniatovvski, "Uluslar Savaşı"nın
yonunun ırk yapısında özel ve bu nedenle de hayali bir ortak payda bulmak için ya- sonunda atını Elster'in sularına doğru mahmuzladığında, fazlasıyla aldatılmış
ve yorgun bir halkın çaresizliğini açığa vuruyordu.
GERİLLA me Yasası ( 1 8 0 1 ) toplumsal değişikliklerin temposunu çok büyük oranda hız-
landırdı. Kaledonya Kanalı ( 1 8 0 3 - 1 8 2 2 ) savaşa rağmen inşa edildi. 1811 'de,
FRANSIZ generali Duponl Haziran 1808'clc Kordoba'yı vagmalıklan sonra, ganimet- Nottingham'da, makinelere karşı Luddite (otomasyon karşıtı) saldırılarının ilki
le yüklü olarak Andııjar'a ve Sierra Morena geçitlerine dogrıı geri çekildi. Onu. dü- gerçekleşti. Aynı yıl, eski Kral sonunda geçici olarak ruhsal dengesi bozuk ilan
zenli Andalusya ordusunun y a m sıra. kendisini arkadan çevirmiş olan silahlı Aııda- edildi ve yerine oğlu Kral Naibi Prens geçti. 1 8 1 1 - 1 8 2 0 yılları arasındaki Naip-
lusyalı köylülerden oluşan gruplar bekliyordu. Yirmi iki bin adamıyla birlikte teslim lik dönemi, ingiliz mimarisi, hamiliği ve yüksek sosyetesi için en iyi dönem-
oluşu. İspanya'yı elde tutmanın işgal etmekten daha zor olduğunu kanıtlamıştı. lerden biri oldu.
Kransız ordusu yarımada savaşı boyunca, iki çeşit çatışmayla yüz yüze geldi. iskandinavya da devrimden kaçabildi, ama devrimle ortaya çıkan kargaşa-
Biri. İspanyol. Portekiz ve İngiliz birliklerine karşı yürütülen temel askeri harekâtlar: dan kaçamadı. İsveç iki kez Rusya'ya karşı savaşa girdi. 1788-1790'da, Svens-
ikincisi ise. aylak köylü gruplarına karşı yürütülen gucrilkı veya "küçük savaş" idi. kund'daki deniz zaferinden sonra savaştan hasarsız çıktı. 1808-1809'da, Fin-
İkinci savaş türü özellikle kötüydü. Gerilla grupları açık savaştan kaçarak onun yeri- landiya'yı ve bunu izleyen bozgunda da Kral Gustav IV. Adolphus'u (h. 1792-
ne, yalıtılmış ileri karakollara pusu kurma, gece saldırıları ve sürpriz saldırılar üze- 1 8 0 9 ) kaybetti. 1 8 0 9 Anayasası sınırlı bir monarşi getirdi ve Napoleon'un eski
rinde uzmanlaşmaktaydılar. Bu gruplar Kransızları siviller üzerinde ölümcül ve top- mareşallerinden Jean-Baptıste Bernadotte ( 1 7 6 3 - 1 8 4 4 ) XIV. Kari adıyla tacı
lu olarak öç almaya itiyordu. Ve adlarını onların yöntemlerine özenen herkese miras kabul etmek üzere davet edildi. O da, Fransız karşıtı koalisyona katıldı. Al-
bırakıyorlardı. Bu gruplar, kararlı savaşçılardan oluşan küçük grupların profesyo- maııya'daki bağımsızlık savaşma katıldı ve Norveç'i Danimarka'dan ayırdı
nel bir ordunun ezici gücüyle nasıl rekabet edilebileceğini gösterdiler. [NORGE].
Napoleon dönemi İspanyasının gerillalarının pek çok mirasçısı oldu; bunlar sö- Öte yandan Danimarka, umutsuzca bir tarafsızlık siyaseti sürdürmeye ça-
mürge savaşlarının popüler kahramanları ve batin Amerika'nın balta girmemiş or- lışmış; bu yüzden İngiltere'nin acımasız misillemesine iki kez maruz kalmıştı.
ınanlarındakı devrimciler arasında da az değildi. Ancak Avrupa'da da ögrencılcrı ol- Büyük reformcu C. D. F. Reventlow'un ( 1 7 4 8 - 1 8 2 7 ) dönemindeki Danimarka
madı değil; Rus anarşistleri arasında. Anti-Nazi Direniş Hareketinin partizanları ve Aydınlanması pek çok şey elde etti; bunlara serilerin serbest bırakılması, Ya-
marjH/sai'dları arasında ve IRA ve UTA ile, çağdaş siyasal terörizmin "kent gerillala- hudilerin medeni hakları, serbest ticaret ve özgür bir basın da bulunuyordu.
rı arasında." 1 Ancak bu ülkeyi komşularından korumadı. Nisan 1801'de, Nelson'un telesko-
Bu konuda tek büyük tartışma önem sırasıyla ilgilidir. Kransız tarıhyazıcılıgııı- pu kör gözüne dayadığı ve teslim sinyalini reddettiği olayda Danimarka filosu
da. övıinç sırası İspanyol gerillalarına değil de, Kransız orduları İspanya'ya girme- Kopenhag'da batırıldı. Eylül 1807'de Kopenhag İngilizler tarafından kuşatıla-
den on yıl önee Cumhuriyetin gücüne karşı gelen Fransızlara, yani "Jean Clıauan" rak teslim olmak zorunda bırakıldı. Bundan sonra Danimarkalılar, Fransızlarla
ve yandaşlarına verilir. 2 gönülden ilişkiye girdiler ve bunun için Bernadatte ile Viyana Kongresi tara-
fından cezalandırıldılar.

Fransız işgalinden uzak olsa da, Büyük Britanya devrim savaşlarıyla temelin-
den sarsıldı. Aslında dış düşman püskürtülürken, iç devrimin gölgesinin gö-
rüldüğü anlar vardı. 1797-1798'de, Spithead ve Nore'daki deniz güçleri isyan- NORGE
larının Wolfe Tone'un Birleşik İrlandalıları ayaklanmasıyla çakışması özel
olarak sorun yaratıcıydı. Fransa'yla neredeyse sabit savaş halinin ısrarla devam DANİMARKA'NIN açıkça kaybeden tarafı desteklemiş olduğu Napolöoıı savaşlarının
etmesi elbette siyasal reformu engellemekleydi. Örneğin, 1801'de Tone'un ye- sonunda. Norveç liderleri dört yiiz yıllık Danimarka egemenliğinden koptular. 17
nilgisi sonucu ortaya çıkan Büyük Britanya Birliği, otuz yılın en güzel dönemi Mayıs 1 8 M ' l e . Christiania yakınlarındaki Kısvold'da bir meclis toplanarak Nor-
boyunca vaat edilen Katolik kurtuluşunun ertelenmesiyle bozulmuştu. Aynı
veç'in egemen, anayasal bir monarşi olduğunu ilan etti. Anayasa büyiik oranda İs-
zamanda, İngiliz dayanışması duygusu, deniz zaferlerinin art arda gelişi ve
panya'n ıııkın i (1812) model almıştı, ülkenin Danimarkalı yöneticisi Prens Chrislian
Fransız işgali tehditleriyle büyük oranda artmıştı; bu tehditler, 1798'de İrlan-
Frederick. oybirliğiyle 1389'dan itibaren Norveç'in ilk kralı ilan edildi.
da'nın uzak uçlarında gerçek olmuştu. Parlamentonun saygısızlığı, Genç
Ancak Kisvold'dakî meclis, ne İsveç'i ne de Danimarka Kralını hesaba kalmış-
Pitı'le belagatlı rakibi Charles James Fox ( 1 7 4 9 - 1 8 0 6 ) arasındaki muhteşem
tı. I 8 0 9 ' d a Finlandiya'yı kaybettiklerinden beri İsveçliler lelal'i için Norveç'i almak
mücadele sayesinde güçlendi. Bütün bu süre içinde, Britanya'nın ticari, sömür-
istiyorlardı ve Danimarka Kralı da tek taraflı olarak onların bu talebini onaylamıştı,
gesel ve iktisadi gücü artmaya devam ediyordu. Fransız, İspanyol ve Hollanda
üstelik. İsveç ordusu, tahtın varisi Bernadolle'un yönetiminde, anlaşmayı uygula-
sömürgelerinin ödül çetelesi gittikçe daha da uzuyordu. Ülkede, Genel Çitle-
maya sokmak üzere yola çıkmıştı. On beş günlük bir savaştan sonra. Norveçliler bir
pazarlığı kabul (ilmeye zorlandılar; buna göre, kendi anayasalarını ve Slvrthing ya gesini, Üniversite ile Wilno'daki eğitim bölgesine odaklanmış, liberal toplum-
da parlamentolarını birleşik bir Isveç-Norveç alanı içinde koruyabildiler, ama kralla- sal ve kültürel bir deneyin sahnesi haline getirdi. 41 Devlet okul sisteminin ve o
rını rJegil. Bu durum, bir Birleşme Anlaşması içinde yasalaştı ve Viyana Kongresinde andan sonra Çar yanlısı hükümetin temel bir organı olarak kalacak olan (isti-
onaylandı. şari) Devlet Konseyinin kurulmasıyla ilgilenmekteydi. Rusya, radikal fikirlerin
Bundan sonra Norveç'in ulusal harekeli, kültürel alanda Danimarka egemenli- uygulanmasına pek de uygun değildi; ancak Polonya, italya ve sonunda da Pa-
ğine, siyasi alandaysa İsveç'le birliğe karşı yöneldi. Yapılan hiçbir baskı Norveçlileri ris'le doğrudan teması olan bir kuşak Rus askeri, bu mayanın kaynağı olmak-
anayasadan vazgeçmeye ikna edemedi: dış siyaset, ulusal bayrak ve hepsinden öte tan geri durmadı.
İsveç kralının yetkileri üzerinde suren doksan yıllık çekişmeler birliği bozdu. Bir nok- Napoleon Savaşları, Rusya'nın doğuya doğru yayılışını geriletmedi.
tada, lüm Norveç kabinesi haklarını aşmaktan mahkemeye verildi ve başbakan da 1801 'den itibaren, Kafkaslar'ın altmış yıllık fethi Gürcistan'ın alınmasıyla baş-
para cezasına çarptırıldı. Sonuç olarak. İsveç Hükümeti Norveç'in ikinci bağımsızlık ladı. 1812'de, Napoleon Moskova'ya yaklaşırken, bir Rus birliği, Kuzey Kali-
bildirgesi karşısında feragat elli. Danimarkalı Prens Kari oybirliğiyle kral seçildi ve forniya sahilinde küçük Fort Ross kolonisini oluşturuyordu, Amerikalı öncü-
25 Kasım 1905'le başkentine girdi. Kral VI. Ilaakon adını aldı ve başkent eski adı lerin alana ulaşmasından otuz yıldan fazla bir süre önce 4 - [GAGAUZ],
olan Osla'ya geri döndü. Biraz gecikmeyle de olsa, Kisvold meclisinin iradesi sonun-
da bakim olmuştu. 1
HEPTANESOS

Balkanlar, dolaysız Fransız etkisi alanının dışında kalmıştı. Fransızlar tarafın- 1799 VIART'INDA Korfu'daki Fransız garnizonu. Amiral Fşıakov komutasındaki bir-
dan alınıp idare edilen tek alan Illyria Eyaletleri denilen bölgeydi, temelde mo- leşik Rus-Türk seferi güçlerine teslim oldu. Korl'u. Campo Formıo Antlaşmasıyla eski
dern Slovenya ve Hırvatistan [ILLYRİA]. Ancak devrimci düşünce rüzgârları Venedik Cumhuriyetinden Fransa'ya geçen yedi Yunan adasından, yani tlcplanc-
sos'un en büyüğüydü. (Buranın işgali. Napoleon'un Mısır'ı almasına esin kaynağı
lüm köşelere ulaşmıştı. Yunanistan bundan oldukça güçlü olarak etkilenmişti.
olan Rus-1'ürk işbirliğinin ender örneklerinden birinin sonucuydu.) Bunun kurulma-
1799 da, Rus yardımıyla "Septinsular Cumhuriyeti" kuruldu [HEPTANESOSJ;
sıyla, Ruslar Osmanlılarla müttefikliklerini ortaya koydular ve Çar Aleksander'ın
Parthenon kabartmalarının büyük bir bölümü Atina dışına taşındığında anın-
başbakanı Prens A. ,1. Çarıoriski tarafından düzenlenen, kendi parlamentosu ve ana-
da bir ulusal duygu patlaması ortaya çıktı [YAĞMA], Sırbistan'da, Osmanlı yö-
yasası (1803) olan örnek bir "sepi insular cumhuriyeti" meydana getirdiler.' Bu ödü-
netimine karşı 1 8 0 4 - 1 8 1 3 ve 1 8 1 5 - 1 8 1 7 ayaklanmaları da Rus desteği aldı.
lün amacı, devrimci Fransızları geride bırakmak ve gelecekteki Yunan Devletinin çe-
Romanya prensliklerinde, 1 8 0 6 - 1 8 1 2 Rus işgali ve Besarabya'dan feragat edil-
kirdeğini hazırlamaktı. Bu düzenlemeler sadece dört yıl sürdü. Tilsit Antlaşmasıyla.
mesi, ancak ulusal duyguları ateşlemeye yarayan küskünlüklere neden olmuş-
Yunan Adaları Fransız egemenliğine girdi (Bkz. s. 781-782) ve 1809'dan sonra İngi-
tu [BOUBOULINA],
liz Donanması tarafından birer birer ele geçirildi.
Büyük Ekaierina'nın torunu 1. Aleksander yönetimindeki (h. 1 8 0 1 - 1 8 2 5 )
Rus İmparatorluğu, tarihinin en liberal dönemlerinden birini yaşıyordu. Alek- İngiliz relimi, daha önceki Rus desleğindeki rejimden çok daha az liberal oldu-
ğunu gösterdi. Tepeden dayatılan bir anayasa. Valiye üstün yetkiler veriyordu. Bir
sander'ın babası 1. Pavel (h. 1 7 9 6 - 1 8 0 1 ) delilik sınırında geziniyordu: Iç siya-
avuç soylu hem danışman meclisini hem de toprak sahipliğinin baskıcı colonia siste-
seti soylular ve devlet memurlarının bedeni cezalaT uygulayabilmelerinin tek-
mini işletiyorlardı. YunanısLan Bağımsızlık Savaşı sırasında. İngilizlerin temel hedefi
rar yürürlüğe sokulması gibi acımasız kaprislerle, dış siyasetiyse kişisel geçici
adalıların Yunanistan'a katılma arzusunu boşa çıkartmaktı. 1848 ve I 8 4 9 ' d a . Kcfa-
hevesleriyle yürütülüyordu. 1799'da, Malta Nişanını alma arzusu nedeniyle
lonya köylü ayaklanmalarına sahne oldu: bu ayaklanmaları vali Sir Henry Ward,
İkinci İttifaktan ayrıldı ve 1801'de hiçbir mantıklı neden olmaksızın Büyük
toplu tutuklamalar, kamçı cezaları ve idamlarla bastırdı. Palmsicrsıon'un Avustur-
Britanya ile ilişkisini kesti. I. Pavel, sarhoş subaylar tarafından öldürüldü.
yalıları "o ana dek kendilerine hiç hak et medıkleri halde uygar insan diyen en büyük
Bundan sonra 1. Aleksander, Napoleon ile uzun sürecek bir çatışmaya girdi.
canavarlar" olarak lanetlediği ve General lleynau'nun Londra'da bir at yalağına lau-
Çocukluk arkadaşı ve başbakan olan ve bir zamanlar Ekaterina tarafından re-
balice atıldığı zamanda. Vali Ward. Avam Kamarası'nda "İyon adalarının Kanlı I ley-
hin alınan Polonyalı soylu Adam Czartoryski'nin ( 1 7 7 0 - 1 8 6 1 ) önderliğinde,
nausıı" olarak tanımlanıyordu. Ancak bunun yararı yoklu. Bu. Palmorsion'un Don
Aleksander, günün siyasal ve toplumsal sorunlarına karşı ciddi ve akıllı bir ilgi
Pacifico Olayı'nı şiddetle halletmesine uyan hır başlangıçtı. 2 Yunanistan'la birlik. İn-
gösterdi. Avrupa'nın yeniden yapılanması konusunda geniş görüşleri vardı ve
giliz Komiseri W. R. Gladstone'un önerisi üzerine 1859 gibi geç bir tarihte bertaraf
anayasal bir monarşinin avantajlarına içten bir ilgi gösteriyordu. Finlandiya'yı
edildi. Ancak 1864'Le, Yunanistan ile yapılan genel anlaşmada görünümü kurtarıcı
özerk Büyük Dukalık olarak ülkesine kattı; Baltık eyaletlerindeki topraksız
bir jest olarak uygun görüldü. Kriz sırasında hldinburg diikü A l f r e d e Yunan tahtı
serfleri azad etti ve birkaç onyıl boyunca Polonya-Litvanya'dan alınan batı böl-
önerilmiş, n da bunu reddetmişti. Britanya Monarşisinin Ndinburg Dükü gibi ölü bir
"ganimetler" ve "özel buluntular", yarım yüzyıldan fazla bir süre için Zaviye'de ve
unvanı, Korfu'da doğmuş olan sürgün bir Yunanlı Prensie uygun görmesi boş bir iro-
Puşkin Müzesi ve Zagorsk'dakı manastırda saklanmıştı. Bunların çoğu. Budapeş-
niydi IGOTHA).
te'deki llerzog ve l l a t v a n y ' n i n . Amslerdam'dakı Fraıız Koenigs'in ya da Mannhe-
im'daki Krebs Derneğininkilei' gibi. özel koleksiyonlardan alınmıştı. Milyonlarca sa-
nat eserinden soz ediliyordu. Brilish Museum'da olduğu gibi. sorun Rus bulucuları,
bulmanın saklamaktan farklı olduğuna ikna çimekti.
YAĞMA
Diğer müttefiklerden de kuşku d u y u l m u y o r değildi. Savaş sırasında güvenlik
için Polonya'ya götürülen Berlin'deki Mozarlıana Koleksiyonu. Kraeov'daki Üniversi-
I 7 9 9 ' D A . INGII,TKR3'"NİN Osmanlı İmparatorluğu Büyükelçisi l,ord Klgin. Atina'yı
te Kütüphanesinden geri gelmedi. 1990'da. değerli taş kakmalı ciltli dokuzuncu yüz-
ziyaret eni ve l'arıhenon kabartmalarının en iyi parçalarını ele geçirdi. Parthenon
yıldan kalma miııyatürlü bir Almanca Kitabı Mukaddes de dahil olmak üzere "Qued-
bir cephanelik olarak kullanılmaktaydı: Büyük bölümü bir patlama sırasında yıkıl-
lingburg Hazinesi"nin paha biçilmez parçaları, eskiden ABİJ ordusunda teğmen olan
mıştı ve kimse onu onarmaya çalışmıyordu. Klgin. Osmanlı otoriteleriyle yaptığı an-
bir kişiye ait olan bir Teksas garajında b u l u n d u : '
laşmanın hem yasal hem de yurtseverce olduğunu iddia edebilirdi. Ancak Atinalılar
1954 La Haye Konvansiyonunda tanımlanan "kültürel mülkiyet" adlı luıkukı
buna karşı çıktılar. Osmanlı yönelimine muhalif Yunan liderlerden biri. Yunanis-
kavramın, görece daha yakın zamanlı bir yenilik olduğunu söylemeye gerek yoktur, ( i
tan'ın hazinelerinin "Avnıpalılar"a satılmasına karşı uyarıda bulunmuştu. "Lininde
sonunda" diye yazmıştı, "uğruna savaştığımız buydu." 1
"Klgin Mermerleri". Brilish Mtıseıım'un takdir edilen sergilerinden birini oluş- Zamanla, İngiliz ablukasının etkileri gibi, Fransa'nın Kıta sistemi de etkisini
t u r u r ve bazı insanlar onu Britanya Mirasının parçası olarak görürler. 2 (Slonehen- göstermeye başladı. Bunlar, Mart 1812'de Çarın İsveçlilerle yaptığı ittifakın et-
ge'iıı büyük parçaları da yasal olarak Atina'ya nakledilmiş olsaydı, o n l a r d a aynı şe- kisini azalttı ve Napoleon tarafından Çarın batı sınırına yığılan altı yüz bin ki-
kilde "Yunanistan'ın Mirasının" parçası olarak görülebilirdi.) şilik Grande Arm^e'nin etkilerini azalttı. Bunlar aynı zamanda 1 8 1 2 - 1 8 1 4 yılla-
Pek çok Avrupa galerisi ve müzesi, ulusal veya kişisel yağma girişimi sayesin- rı arasında Britanya ile Birleşik Devletler arasında geçen utanç verici savaşın
de kurulmuştur. On yedinci yüzyılda İsveçliler, Almanya. Bohemya vc Polonya'dan da belkemiğini oluşturmaktaydı. Amerika'ya gemi taşımacılığı, uzun süredir
yüklü miktarlarda sanal, eseri ve değerli eşya çıkardılar. Napolöon l.ouvrc'un en İngilizlerle Fransızların çelişik düzenlemelerinin arasında kalmıştı ve 1807'de
ateşli hamişiydi (Bkz. s. 772), NapolCon'un Mısır'dan yağmaladığı arkeolojik ganime- ABD gemisi Chesapeake'in HMS Leopardı bordalaması ağır bir saldırı oldu.
tin çoğunu sonra İngilizler yağmaladı. Rusya'nın devlet kütüphaneleri ve müzelerin- Başkan Jefferson, "barışçı zorlama" ve "ilişkisizlik"le ilgili kendi düzenlemele-
deki temel koleksiyonlar Polonya'dan getirilmişti. Lord Klgin'in Atina'da olduğu yıl, rini ortaya attı, ama sonra da On ikinci Kongrenin "savaş şahinlerinin 1 ' talep-
General Suvorov'ıın ordusuna, eğitimli kültür alıcısı timler eşlik ediyordu. Ağır siya- lerine yo) açtı. Amerikan güçleri, Kanada'da önemli bir alan kazanmakta ve tn-
si güce genelde hafif parmaklar eşlik ederdi. gilizler de önceki sömürgeleri üzerinde yeniden denetim sağlamakta başarısız
Yirminci yüzyılda. Naziler genellikle usta sanat hırsızları olarak görülmekteydi. oldular. Sonradan düşünüldüğünde, Kıta Sisteminin hem 1814'ten beri Beyaz
Goering kendisini bir eksper olarak düşünüyordu vc eski sanat öğrencisi olan I litler. Saray olarak bilinen Washing ton'da ki İdari Konağın yakılmasına hem de Mos-
memleketi l.inz'de dünyanın en büyük sanal merkezini kurmayı planlıyordu. Kra- kova'nın yakılmasına neden olduğunu düşünmek ironiktir.
kov. Paris, Floransa. Gand ve Amsterdam ve daha küçük pek çok merkez, etraflıca 1812'deki Rusya seferi, kendisinin de sonradan itiraf edeceği gibi, Na-
soyuldu. Trenler dolusu ganimet, Doğu'dan Reich'e ulaştı. Savaşın sonunda. Avru- poleon'un en büyük hatasıydı. Bunu kendisinin "Polonya savaşı" olarak nite-
pa'nın en büyük sanat hazinelerinden binlercesi. Avusturya'da, A l i Atıssec'deki kul- lendiriyordu, eylemin büyük bölümü geleneksel Polonya sınırları içinde cere-
lanılmayan bir luz madeninde bulundu. 3 yan etmişti ve çünkü başarılı sonuç kaçınılmaz olarak Polonya-Litvanya'yı
Ancak Nazi yağması, öykünün yansından bile azını temsil ediyordu. Nazilerin, tekrar inşa etme sorununu ortaya çıkartacaktı. 22 Haziran 1812'de Grande
yağmacılık konusunda Ruslara öğretecekleri hiçbir şey yoklu. Savaştan elli yıl son- Armce'nin geçtiği sınır yalnızca son zamanlarda Rus İmparatorluğunun sınırı
ra, Kızıl Ordunun Alman yağmacılardan yağmalamış olduğu, eski şaheser ve diğer olmuştu. Yerel halkın gözünde, bu Polonya'yı Liıvanya'ya bağlayan tarihi sı-
Nazi ganimetlerinden pek çoğu Rusya'da gün ışığına çıkmaya başladı, Örneğin. Mi- nırdı [MİR). Napoleon, serfleri azad etmek ve halkın Rusya karşıtı duygularını
ken'den allın "Ageınemnon'un Maskesi" ve Troya'dan on allı bin parça " l ' r i a m " I la- harekete geçirmek için orduyu kullanabileceği siyasi bir mücadeleyle, sonu-
zinesi" (bu. bir zamanlar Sehliemann tarafından Berlin'e getirilmişti) 1991'de Mos- cun yalnızca savaştaki talihe bırakıldığı tümüyle askeri bir mücadele arasında
kova'daydı.' KGB ve bir avuç koruyucu dışında hiç kimse israfından bilinmeyen bu net bir tercihle karşı karşıya geldi. Lıtvanya'daki Polonyalıların Varşova'daki
Polonyalılardan oldukça değişik olduğunu fark etmişti. Bu nedenle, kendin-
den önceki XII. Karl ve kendinden sonraki Hitler gibi, yerel koşulları göz ardı
etmeyi seçti ve bedelini ödedi. Siyasi gelecekle ilgili tüm düşünceleri kendine nel Osmanlı ordusu yerine yerel Pomak milisleri olabilir. Eğer öyleyse, daha sonraki
saklayarak Litvanya yoluyla Rusya'nın kalbine bastırdı. Borodino'da, Moskova Balkan Savaşlarının dehşetinin ortasında bııntı yeterince ödediler. Ama asla orayı
kapılarında, tüm zaferleri içinde bedeli en ağır olanını kazandı. Moskova işgal terk etmediler. 1
edilmişti, ancak erzak (depolarının çoğuyla) birlikte yakılmıştı. Çar basit bir Bosna'da Bosnalı Müslümanları. Ortodoks "Suplardan" ve Katolik "llırvatlar-
biçimde pazarlığı reddetti ve ordusuna, herhangi bir büyük taahhütten kaçın- dan" ayırt etmek için tek ölçüt dindir. Hepsi aynı "Sırp-I lırvat" dilini konuşur ve hep-
mayı emretti. Kasımda, açlık başlamışken geri çekilme başladı. Beş yüz mil bo- si de Slavdır. Bosnalı Müslümanlar (1991'de nüfusun % 44'ü). milliyetçi komşuları
yunca yayılmış olan Grande Armée kolları, Rus kışına, yağmacı Kazaklara ve tarafından genelde, egemen Osmanlıların dini uğruna Katolikliği veya Ortodoksluğu
Berezina'nın mevsimsiz sellerine kurban verildi. Napoléon kızakla Varşova'ya, terk eden dönekler olarak görülür. Aslında, bu ttir pek çok Bosnalı ailenin, İslamı be-
oradan da Paris'e kaçtı. Adamlarına gelince, Niemen'ı Haziranda geçen altı yüz nimsemeden önee Pataren olmuş olması olasıdır |BOGUMlL|,
bin kişinin yirmide biri bu korkunç öyküyü anlatmak için sağ kalmıştı, impa- Yirminci yüzyılın sonlarında bu az bilinen halklar defalarca Avrupa'da manşet-
ratorun bir zamanlar dediği gibi "Tüm İmparatorluklar hazımsızlıktan ölür" lere çıktılar. 1980'lerin ortalarında, Bulgaristan'ın çökmekte olan komünist, rejimi
İMALET] [SPASITEL], "Yeniden Doğuş Süreri" adlı aşırı milliyetçi bir kampanya başlatarak denetimi ele
geçirmek yolunda son bir umutsuz girişimde bulundu. Camiler tahrip edildi ve Bul-
garistan'ın Müslüman azınlıkları (Gagauzlar, Pomak la r ve Türkler) adlarını deriştir-
GAGAUZ me ve göç etme arasında seçim yapmak zorunda bırakıldılar. Pek çoğu göç etmek zo-
runda kaldı. 1991 'de Vloldova bağımsızlığını ilan ettiğinde, o zamana dek iki yüz bin
RUSYA'NIN Besarabya'yı 1812'de fethetmesinden kısa bir süre sonra. Çarın yeni kişilik güoii olan Komral Gagatızları katılmakla isteksiz davrandılar. Çeçenler, kendi
eyaleti bir göç dalgasını üzerine çekil. Göçmenler arasında Gagauz olarak bilinen bir ulusal cumhuriyetlerini Grozny'de ilan ederek meydan okur bir tarzda bağımsızlık
grup Balkan llırısliyanı da geldi. Bugtin Kuzey Bulgaristan olarak bilinen bir alan- standardı yükseltirken. Kazandaki Volga Tatarları da "TaLarisıan" için hazırlanıyor-
dan geliyorlardı ve Moldava olarak bilinen K o m r a l bölgesine yerleştiler. Dilleri Türk lardı.
dillerinin Oğuz dalına aitti ve Orta Asya'da benzerleri vardı. Dini inançları Slav Ayin- 1992'de. Yugoslavya'nın hızlı dağılışı sırasında, Bosna Hükümeti, çok uluslu
li Bulgar Ortodoksluğuydu. Atalarının vatanını korkudan çok umuttan terk edip et- cumhuriyetin birliğini sağlamak umuduyla bağımsızlığını ilan etti. Uluslararası ta-
medikleri yanıtı açık bir sorudur. Müslüman olan birkaç Gaga uz topluluğu geride. nınma kazandı, ama önemli hiçbir uluslararası yardım veya koruma alamadı. Batılı
Osmanlı hakimiyetindeki Bulgaristan'da kaldı. hayır kurumlarının ve BM barış koruma güçlerinden geriye kalanların varlığı, sonuç-
Gagaüzların daha eski tarihleri hakkında iki görüş vardır. Bunlardan biri. on- ta ortaya çıkan toprak gasp etme, kitlesel katliamlar ve "etnik temizlik" karmaşasını
ların kısmen Bulgarlaştırman ortaçağ Türkleri olduklarını öne sürmekledir. Diğeri engellemek için hiçbir şey yapmadı. Pale merkezli sözde Bosna Sırp Cumhuriyeti.
ise. onların dillerini kaybedip dinlerim koruyan Türklcştirılmiş Bulgarlar olduğunu Hırvatistan'da eski Habsburg askeri sınırının topraklarında kurulan Knın merkezli
iddia eder. İkisi de aslında gerçeklere uymaz. 1 sözde Krajına Sırp Cuırıburiyeıi'ne ayna tutuyordu. Bir yıl içinde, nüfusun % 31'ini
Gagauzlar. Doğu Avrupa'da llristiyan-Müslüman ayrımını karıştıran bu tür lemsil eden Sırplar bölgenin % 77'sin i ele geçirin işli. Diğer birçok anklav (yabancı
birkaç azınlıktan biriydi. Volga'daki Müslüman Tatarların içinde Rus fatihlerinin di- ülkelerle kuşatılmış bir bölge) gibi. Saraybosna da kuşatılmıştı. Hırvat saldırıları.
nini benimseyen, vaftiz edilmiş bir azınlık olan Kriyvşcnlcr vardı. Kuzey Kafkaslar- Müslümanları Mostar gibi batıdaki karışık alanlardan sürerken, Sırplar da merkez-
daki Çeçenlerin geneli Müslüman olmakla birlikle, aralarında Hıristiyanlar da vardı. deki Müslüman egemenliğindeki bölgelerden kaçtılar. Belki çeyrek milyon insan can
Abhazlar da benzer bir konumdaydılar |ABHAZYA[. Arnavut Müslümanlar ise gerek verdi. Bosna yanarken dünya liderleri ıslık çalıyorlardı. Kararlı devlet adamlığının
Arnavutluk'ta gerekse Sırbistan'ın Kosova eyaletinde çoğunluk (Bkz. Kk III. s. 1370) yokluğunda, Komünizmin çöküşü, iki yüzyıl önceki Osmanlı çekilişiyle aynı türden
olmalarına rağmen. Makedonya'da önemli bir azınlık oluşturmaktadırlar |MAKE-
bir etki yaptı' 1 1SARAYBOSNA].
DONYA| |SQHIPERIA|.
Rodop Dağlarının her iki yanında, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarında, Po-
maklar olarak bilinen ve Bulgarca konuşan Müslümanlardan oluşan önemli bir top- 1813 ve 1814'teki nihai seferlerin kaderini savaştaki performans kadar lojistik
luluk yaşamakladır. Makedonya vc Arnavutluk'un bazı bölgelerinde uzak akrabaları de belirledi. Napoléon'un güçleri Ekim 1813'te Leipzig yakınlarında geçen üç
vardır. Yunanistan'da v a r o l m a l a r ı n a resmi olarak izin verilmemektedir. Bay Glads- günlük "Uluslar Savaşı"nda açıkça bozguna ugradıysalar da. Napoléon sonraki
tone'ıın "Bulgar Dehşeti" olarak suçladığı i 876 olaylarını gerçekleştirenler prol'esyo- çarpışmaların büyük bir çoğunluğunu kazanmaya devam etti. Ancak Na-
poléon, milliyet duygularının uyanmasına bizzat kendinin yardım ettiği halk-
ların ortak iradesinin yanı sıra, hanedanların üstünlüklerini yeniden elde et-
mek konusundaki kararlılığıyla da yüz yüzeydi. Doğudan Rusların, Prusyalıla-
rın ve Avusturyalıların, güneyden de Wellinglon'ın ilerlemesi önlenemiyordu. Mir'ın muhteşem günleri, sarayı İsveçlilerle yapılan savaşların yağmasından
Genç Fransızlar için cenaze alayı çanları kaçınılmazdı. Son iki yılda Napoleon, sonra restore eden Pres Kard Radziuıll ya da "Panıe Koehanku" (1734-1790) döne-
düşmanlarını karşılıklı bir anlaşmaya dayanan bir savaşta sıkıştıramadı, ama minde geldi. Binlerce Bey av. Rus serf tarafından işletilen biıyiik bir malikâne komp-
bir milyondan fazla adam kaybetti. Sonunda, İmparatora askerlerin artık sa- leksi içinde "kilit" mülktü. Katolik kilisesi ve Vunan Katolik ( l ı ı i a i o i Kilisesi. Yahudi
vaşmayacağının söylendiği an geldi. Nisan 1814'te İngilizler, Ruslar ve Prusya- sinagogu ve Talar camisine eklendiler. Yıllık at, panayırı, "kralları" geleneksel olarak
lılar Paris'te ordugâh kurmuşken Napoleon tahttan indirildi. Devrini Savaşları Prens tarafından taçlandırılan büyük bir çingene topluluğu tararından işletilmektey-
veya Devrim sona ermişti ya da öyle gözükmekteydi. di. 1761'de saray. Büyük Dukalığın Mahkeme toplantısında harikulade bir curcuna-
Devrim savaşlarının sonucunun gayet düz olduğu düşünülebilir. Ancak ya ev sahipliği yaptı. 1785'te Polonya'nın son kralı için verilen büyük resepsiyonu
konuyu en ayrıntılı araştıran tarihçinin gözünde. Müttefikler doğrudan zafer gördü. Rus hâkimiyeti. 1793'leki İkinci Bölünmeden sonra başladı, Çingeneler, anın-
kazanmadı. "Avrupa ittifakı sonunda gerçekten de Fransız ordusuna karşı mu- da en masse (kitlesel olarak) Moldova'ya göç ettiler. Radziwilller mülklerini Prus-
zafferdi" diye yazmıştı, "ama yine de Fransa'nın mücadelede yenildiği söylene- ya'da bıraktılar. I812'den sonra yalnızca yıkıntılar kaldı.
mez." 1 3 Hiç kuşkusuz o, Fransa'nın toprak bütünlüğünün sağlanmasını, de- Ancak Mir. Adam Mıekievvicz'in epik şiiri Pan Taclcusz\: ölümsüzleşerek yaşa-
vam eden devrimci fikirleri ve ileride ortaya çıkacak sürprizleri düşünüyordu. maya devam etti. Şair, Ulvaııya'nın "Son Akşam Yemeği"ni tarif ederken aklından
Herkes tüm bir kıtanın kaderinin söz konusu olduğunu kabul etmektey- sarayı geçiriyordu. NapolĞon taralından kurtarılma umuduna bağlı olarak iyi niyet
di. Napoleon "Avrupa"dan söz etmeye bayılırdı. Bunu Tilsiı'te söylediğinde ve umutla dolu olan yerel asiller, göz kamaştırıcı bir balo için bir araya geldiler,
Çar araya girmişti. "Avrupa" diye sormuştu f. Aleksander, "o da ne?" Sonra boi'dlar ve Leydiler polonez dansı yaptılar. Onları zil çalarak eğlendiren "ülkesini bir
kendisi yanıtlamıştı: "Avrupa biziz" (tahminen, yönetimdeki prensleri kaste- Polonyalı kadar seven" Yahudi Jankiel idi. Sonunda, kadehleri eski Polonya usulü
derek). 1814 baharında, Paris'e doğru atını sürerken "Fransa'yı Avrupa'yla uz- kaldırdılar; Kochajmy Sie! "Birbirimizi Sevelim!"' 2
laştırmaya geldim" dedi. Bu uzlaşma beklenenden oldukça uzun sürdü.

MIR
MALET
TKVIYIl'/, 1812'DK General Plaiov Grandi' ArmCc önünde Beyaz Rusya'ya çekilir-
ken, ona bağlı Kazaklar Vlir'irı kale duvarlarının allına fıçılarca barut yerleştirip du- 23 RKİM 1812'1)K sabah üçte, imparatorluk generali üniformasını t a m takım giymiş
varları paramparça etliler. VVeslphalia Kralı Jeröme Napoleon burayı Moskova yolu olan bir adam. Paris'teki Popineouri barakalarına gelerek. Ulusal Muhafız Komutanı
üzerinde birkaç, günlüğüne karargâh olarak kullandı. Ancak 10-11 Kasımda. Çarın ile acil bir görüşme talep etti. Kendini yeni Askeri Vali, General batnouc olarak tanı-
ordusu döndüğünde geri çekilmekte olan Fransızlarla yapılan umutsuz mücadele ha- tan bu kişi. NapolCon'ıın Moskova'da öldürülmüş olduğunu, acil bir senato oturumu-
sarı daha da artırdı. 1 nun Geçici Cumhuriyet ilan elliğini ve Ulusal Muhafızların derhal Vendôme Meyda-
Mir. uzun şiiredir Polonya-l.itvanya sınırlarının büyük hisarlarından ve Avru- nında toplanması gerektiğini bildirdi. Komutana bir terfi belgesi veren bu kışı. ona
pa'daki feodal kalelerin en eskilerinden biriydi. Bir zamanlar Litvaııya büyük dükle- diğer birimlerin sorumluluğunu üzerine almasını ve iki devlet mahkûmunun. General
rinin müstahkem mevkii olan Mir. 1434'te özel mülkiyete geçti. Dev takviyeler. LU-
Guidai ve General f.adurie'nin serbest bırakılmasını sağlamasını emretti. Talimatlar,
vanya Mareşali I. Jerzy lllinicz ve oğlu. Kutsal Roma İmparatorluğunun bir kontu
etkileyici bir kararname dosyasıyla desteklenmekteydi.
olan II. Jerzy zamanında 1500 civarında tamamlandı. Kırmızı tuğladan beş yüksek
Birkaç saat için plan yolunda gitti. "General Lamolle". Paris garnizonunda iti-
burç. mazgallı bir duvarla birleştirilmişti. Bunlar kente uzanan at nalı şeklinde bir
kuleyle korunuyordu ve su dolu hendeklerle çevrilmişti. I 5 6 9 ' d a n itibaren, merkezi raz olmaksızın hareket etti. General Ladune de öyle. General Guidai, iyi bir yemek
iç kale. Prens M. K. Radzivvill tarafından, işlenmiş taştan büyük bir Rönesans sara- için bir restorana olurdu. Ancak en az on üç üst diizey subay, var olmayan Geçici
yına çevrildi. 1812'ye dek. Radzıvviller'ın iki temel konağından biri olarak komşu Ni- Cumhuriyetin emirlerini almıştı, Senatonun sözde acil o t u r u m u n u n geçtiği l.üksem-
seswiez ile birlikte hizmet verdi. bıırg Sarayını yöneten subay ters giden hiçbir şey görmemişti.
Uzun yaşamı boyunca Mir pek çok askeri harekât gördü. 1395'lc Germen şö- İşler, tam Ulusal Muhafızların büyük bir bolıımii Vendôme Meydanında toplan-
valyeleri tarafından yağma edildi, on beşinci yüzyılda Tatarlar tarafından iki kez dığında ters gitmeye başladı. LamntUı'un selefi olan General llulın ile özel bir görüş-
yağmalandı. 16551e İsveçliler tarafından ele geçirildi. 1706'da XII. Kari tarafından me sırasında. "Lamolle"a kendi emirlerini vermesi yolunda meydan okudu. O ise bu-
yakıldı ve 17941c Rusların anı ve şiddetli saldırısına uğradı. nun yerine l l u l i n ' i başından vurdu. Kısa bir süre sonra, diğer bir grup subayla
görüşürken "Bu Lamoıtc değil. Malcı" diye bağıran eski bir yoldaşı tarafından lanın-
Saray asla inşa edilmedi. Yıkılan Mabedin mermer parçaları Moskova metro
dı. Başbelası komplocu silahsız bırakıldı ve maskesi düşürüldü.
istasyonlarını dekore etmek için kullanıldı. Otuz yıl gecikmeyle, Nikiıa Kruşçev. ne-
Jura'da doğan Claııde-rrançois Malet (1754- i812). güçlü Jakobcn inançları hir kenarındaki kazılmış alanın açık hava yüzme havuzu olmasına karar verdi. 1 Ka-
olan bir tuğgeneraldi. Uzun süredir l'aal görevden el çektirilmiş olan Malet, Na- çınılmaz olarak. Komünizmin yıkılışından sonra, alanı tekrar geliştirmek ve Kurtarı-
poleon'a karşı gizleycınedığı düşmanlığı nedeniyle geride bırakılmıştı. Planlarını. Mp cının Mabedini eski görkemine kavuşturmak için planlar yemden o n a y a çıktı.
Dağlarının güneyinden bir kralcı olan ve sahte belgeleri hazırlayan, kendisi gibi geri-
de bırakılmış arkadaşı Abbö balon ile birlikte hazırlamıştı. Karısı, üniformaları tiyat-
ro kostümcüsünden almıştı. Gerçek Uamoue. ABD'de sürgün yaşayan bir Cumhuri- 20 Nisan 1 8 1 4 Çarşamba, Fontainebleau. Elbe Kralı Napoléon Bonaparte, ye-
yetçiydi. ni krallığına gitmek üzere Fransa'yı terk etmeden önce imparatorluk Muhafız-
Malcı ve bafoıı.gece yarısı zindanlarının duvarına tırmandılar. Vialel, Popinco- larına veda ediyordu. Şatonun avlusunda, kalan maiyetini ve müttefik temsil-
u i ' f a gitmeden önce giyinmek için eve gitti. I.al'on. Restorasyon sonrasına dek orta- cilerini selamladı. Oradan, Nal Merdiveninin başındaki kapı aralığına geçti;
dan kayboldu. Askeri mahkemede Malet t ü m sorumluluğu üstlendi, ancak hilesine buranın mermerden balkonu ferah Beyaz At Avlusuna bakıyordu. Eski muha-
inananları kurtaramadı. Son arzusu, kendi idam mangasına emri kendinin vermesiy- fızlardan yaklaşık beş bin kişi dizilmişti. Üst düzey subaylar önde, bayrak eki-
di. 1 bi ve bando ile yarım daire halinde ayakta duruyorlardı. Yolculuğu için atlı
Malet olayı. Napolöon'un İmparatorluğu hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmışiı. arabalar kapının yanında bekliyordu, korkulukta göründüğü an, süvari tram-
Malet. doğru bir biçimde, imparatorluğun kaderinin bir kişinin yaşamına bağlı oldu- peıçiler Fanfare d l'Empereur parçasını çalmaya başladılar.
ğunu hesaplamıştı. Napolöon'un ölü olduğu varsay ildiği an. hiç kimse Roma kralı ve-
Mftctuuo Moderato
ya Nopalûon'un ardılı hakkında düşünmemişti. Sonuç olarak, h'ransa yalnızca bir
tek el ateşle neredeyse Cumhuriyete dönüyordu. "Küçük olaylar", tarihin akışında
bıiyiik değişiklikler yapma potansiyeline sahip olabilirler.

spasit'el

1812'DK RUSYA'NIN Napolöon'dan kurtuluşunu kutlamak üzere. I. Aleksandcr.


Moskova'nın Kurtarıcı İsa'ya adanmış bir kiliseyle süslenmesini emretti. Proıe. I. Ni-
kola tarafından toplanan bir komite ile meyvelerini vermeye başlamıştı. Çalışmalar.
O gün geçitte kullanılan sancak, Musée de l'Armee'de günümüze dek gel-
I 8 3 7 ' d e nehir kıyısında. Kremlin yakınlarında başladı. Demiryolu istasyonları mi-
miştir. Altınla dikey olarak işlenmiş mavi, beyaz ve kırmızı şeritlerden oluşan
marı Konstannıi Ton'a ait olan tasarım, beş kule. dev bir bronz kubbe dorukl a dal-
bir Fransız bayrağıdır. Ön hat, imparatorluk amblemleriyle donatılmıştır. Üst
galanan bir haçla çevrelenmiş dev bir haç biçimindeki bir bazilikayı öngörmekleydi. köşelerde iki taç, yanlarda "N" harfli iki daire, alt köşelerde iki kartal, üst orta-
Binanın içi dört yüz yirmi iki kilo sal' altınla süslendi. Çan kulesi. Rusya'daki en bü- da arılar tarafından çevrelenmiş demet. Yazıda. GARDE IMPÉR1ALE-
yük çanlara ev sahipliği yapıyordu. Binanın dışı. Podolya mermeri ve Kin granitiylo L'EMPÉREUR NAPOLÉON AU 1 er R É G I M E N T DES GRENADIERS À PIED
kaplanmıştı. Kırk beş yıllık emeklen sonra. khram Khrislusa Spasiiyc ya da "Kurta- yazmaktadır. Arka yüz alayın savaştaki başarıları ile kaplanmıştır: Marengo,
rıcının Mabedi" 2 6 Mayıs 1883'te Çar III. Alcksandcr'in huzurunda takdis edildi. Ulm, Austerlitz, léna, Eylau, Friedland, Eckmühl, Essling, Wagram, Smo-
18 Temmuz 1931'dc Pravda. V. Moloıov başkanlığındaki bir komitenin, Mos- lensk, Moskova, Viyana, Berlin, Madrid, Moskova. 1 8 1 3 - 1 4 başarılarına Lut-
kova Nehri yakınlarında bir "Sovyetler Sarayı" inşa etmeye karar verdiğini bildirdi. zen, Bautzen, Dresden, Hanau, Champubert, Mommirail, Vauchamps'dakiler
Beş ay sonra, Kurtarıcının Mabedi dinamitlendi. 1933'te Slalin. Yofon ve Shchusev'i eklenmek üzere bekliyordu.
tasarlanan ve dört yüz on beş metre yüksekliğinde Kmpire State Bııilding'den altı Napoléon'un kişisel maiyeti yirmiden az kişiye indirilmişti. Bunların ara-
kat daha geniş bir binayı öngören bir planı gerçekleştirmekle görevlendirdi. Bu bina- sında, bir gün İmparatorun cenaze konuşmasını yapacak olan "Büyük Ordu-
yı. Özgürlük H e y k e l i n i n üç katı uzunluğunda ve işaret parmağı allı metre olan bir nun Bilgesi" General Drouot, İmparatorun küllerini Fransa'ya geri getirecek
benin figiirü geçecekti. olan General Bertrand ve Napoléon'un dışişleri bakanı Bassono Dükü de bulu-
nuyordu. Sivil personel arasında ise, yaverler Belliard, Bussy ve Montesquion
ve sekretarya üyeleri Baron Fait ve Baron Lorgne d'ldeville ile şövalye J o u a n n e
bulunuyordu. Askeri personele, maison militaire komutanı Kont Kossakowski,
ağır süvari komutanı Kont d' O r m a n o , topçulardan iki albay, Gourgaud ve La
Place; topografik hizmetten Albay Atthalin ve Polonyalı tercüman Albay Vou-
zovıts ( W a s o w i c z ) de dahildi. Eski muhafızların komutanı, Danzig Dükü Ma-
reşal Lefebvre-Desnoettes, arabaya Briare'a dek eşlik edecek süvarilerin başın-
da at sırtında bekliyordu. Ondan başka imparatorluğun hiçbir Mareşali orada
değildi, imparatorluk ailesinden bir temsilci de.
Bayrak ekibine liderlik eden General Petit, selam durulması emrini verdi.
Napoléon merdivenlerden indi ve toplanan taburların ortasına girdi. Impara-
tor'un tam sözleri kaydedilmemişse de. General Petit anımsayabilecek kişi ola-
rak yerini almıştı:

Subaylar, astsubaylar. Eski Muhafız Alayımın askerleri! Size veda ediyorum. Yir-
mi yıldır sizden memnundum. Sizi daima zafer yolunda buldum.
Müttefik Güçler tüm Avrupa'yı bana karşı silahlandırdılar. Ordunun bir bolümü
görevlerine ve Fransa'nın kendisine ihanet elti... Sizlerle ve sadık kalan diğer ce-
sur insanlarla, savaşı bir üç yıl sürdürebilirdim. Ama bu Fransa'yı mutsuz ederdi
ve benim açık amaçlarıma ters düşerdi, O yüzden, Fransa'nın seçmiş olduğu yeni
hükümrana sadık olun. Uzun süredir mutsuz olan bu sevgili Patrie'yi (vatanı)
terk etmeyin.
Kaderime üzülmeyin. Sizin mutlu olduğunuzu bilirsem ben de her zaman mullıı
olacağım. Ölebilirdim... Ama hayır. Onurlu yolu seçtim. Yaptığımız her şeyi yaza-
cağını. 45

Bu noktada General Petit kılıcım kaldırdı ve "Vive l'Empereur" diye bağırdı;


onu gökgürültüsü gibi bir yankı izledi.

Hepinize sarılamam, bu yüzden Generalinize sarılacağım. Approchez, Général Petit


(Yaklaşın General Petit)...

Generale sarıldıktan sonra "Bana kartalı getirin" dedi. Sancaktaki kuşu, "Sev-
gili kartal, bu ö p ü c ü k tüm cesurların yüreklerinde yankılansın" diyerek üç ke-
re öptü. Son olarak: "Adieu, mes enjants" (Elveda ç o c u k l a r ı m ) dedi. " Ç o k kez
kendi kanları akarken soğukkanlılıkla izleyen o kır saçlı savaşçılar, gözyaşları-
nı tutamadılar." 4 6 Napoléon geniş adımlarla arabaya yürüdü, sertçe yerini aldı
ve oradan ayrıldı.
Paris'in 55 k m . güney doğusundaki Fontainebleau Şatosu, Napoléon'un
en sevdiği ikametgâhıydı. Ortaçağ d ö n e m i n e ait bir av k ö ş k ü n ü n çevresine I.
François tarafından inşa ettirilen şato, 1 5 2 8 tarihliydi ve Rönesansın Fran-
sa'daki ilk nefeslerinden birini simgeliyordu. Yoğun ormanının meşe ve çam
ağaçlarıyla çevrili olan şato, gerçek kaçış ve rahatlamayı sunuyordu. Versail-
Hariiu 21. tes'dan daha az kısıtlayıcı olarak, herhangi başka birinin zaferinin gölgesini ta-
Devrimci Paris şımıyordu. Binalar, bir dizi avlu çevresine dizilmişti: la C o u r Ovale, la Cour
Rivolulıo: K<ıcg('iS(] İçinde Bir Kıla, y. ] 770-1815 799

des Princes, la Cour de la Fontaine, la Cour des Offices, le Jardin de Diane.


azaldıkça, onları hiçbir şeyden sakınmadı. 1814'teki harika geri çekilişle onlar
1 8 1 4 Nisanındaki olaylardan sonra "La Cour des Adieux" olarak bilinen La
da yürümüş ve yolun her adımında kan dökmüşlerdi. 4 8
Cour Du Cheval Blanche, X l l l . Louis zamanında yapılmıştı. Galerie François
Napoléon Fontaiııebleau'ya, hâlâ müttefik orduları yeneceğinden emin
ler'deki Rosso freskoları gibi sanatsal hazineler barındıran iç mekân, bir gör-
olarak üç hafta önce gelmişti. Champagne'daki savunma konumundan, yolu-
kem dokunuşuyla tasarlanmıştı, ama dev ölçülerde değil. T e m e l d e on altı ve nu değiştirip düşmanın ileLişim hattının derinine saldırmayı planlamıştı. An-
on yedinci yüzyıla ait olan dekorasyon ve aksesuarlar, Napoleon'un kendi im- cak yağmacı Kazaklar onun kuryelerinden birini ele geçirmiş ve "düşmanı
paratorluk mobilyaları koleksiyonuyla tamamlanmıştı. Şato, Papa VII. Pius Paris'ten çıkartma" niyetini öğrenmişlerdi. 4 9 Bu nedenle Martın son haftasın-
için bir kafes olarak kullanılmış ama aynı zamanda Napoléon ile J o s e p h i n e ' i n da, Napoléon, Ruslar, Prusyalılar ve Avusturyalıların onunla savaşmak için
en mutlu günlerini de görmüştü. "Forêt de Fontainebleau b e n i m İngiliz bah- ilerlemek yerine zayıf savunmalı başkente karşı ani, uyumlu bir saldırıya gi-
ç e m " demişti bir kezinde, "Başka da istemiyorum."'' 7 O n u terk etmek az acı riştiklerini gördü. Ruslar Romain üzerinden ilerlediler. Prusyalılar, Mont-
verici değildi. martre üzerinden bataryalar kurdular. Avusturyalılar Seine'den Charenton'a
imparatorluk Muhafızları iki askeri terimin [corps d'eiite ve esprit de dek ilerlediler. İki yüz bin müttefik askeri başkentin savunma hatlarını çevir-
corps- ( s e ç k i n birlik ve d a y a n ı ş m a ) ! özünü meydana getiriyordu. Kasım di. Ragusa Dükü Mareşal Marmont yönetimindeki savunma güçleri başlarını
1798'de, Konsüllük Muhafızları olarak kurulan bu k u r u m , ordu içinde ordu dik tuttular. Bir bacağını Rusya'da kaybeden yiğit Duraç teslim olmayı red-
oluncaya dek istikrarlı bir biçimde büyüdü. 1805'te, her dört sınıftan piyade- detti. "Yerimi ancak bana bacağımı geri verirseniz terk ederim." Ancak siya-
ler, süvariler, topçular, mühendisler olmak üzere yaklaşık beş b i n adamı vardı. setçilerin midesi bir kuşatmayı kaldıramadı. Yurttaşlar, Moskova'nın kaderini
1809'da ikiye ayrıldılar: Élité'ler arasında Elite gaziler olan ve yaşlı muhafızlar paylaşmaktan korkuyorlardı. Talleyrand, nabız yoklamak için Çara adamlar
ve yeni askerler ile transfer askerlere yaklaşan genç Muhafızlar. I 8 1 3 ' t e doruk- göndermişti. Napoleon'un kardeşi Joseph, Imparatoriçe ile birlikte ayın otu-
tayken, altmış farklı alay ve yaklaşık elli bin adamdan oluşmaktaydı. zunda kenti Lerk etti.
Muhafızlar başvuranlar arasından sadece en iyilerini kabul etmekteydiler. Napoléon uçan arabasıyla St. Dizier'den hızla geri gelirken, tek bir günde
Bunlar, 1.78 m. (seferde) boyunda, yirmi beş yaşında, o k u m a yazma bilen ki- yüz yirmi mil yol alıyordu. İki yıl önce Moskova'dan yaptığı yıldırım kızak
şiler olmalı ve en az üç seferde çarpışmış olmalıydılar. Onlara şık üniformalar, yolculuğunda olduğu gibi bu yolculukta da ona Dışişleri Bakanı, sadık Caula-
cömert ücretler, özel eğitim ve doğrudan İmparatora ulaşabilen doruktaki ko- incourı eşlik ediyordu. Ayın oıuz birinde gece saat l l . 3 0 ' d a , Notre Dame'a
mutanlar sağlanıyordu. T ü m diğer askerler tarafından "Monsieur" diye hitap yalnızca sekiz mil uzaklıktaki Juvisy-sur-Orge'daki Cour de France hanında at
edilme hakkına sahiptirler. M ü m k ü n olan her hafta, Tonduleri "kırkılmış"- değiştirirken bir Fransız subayıyla karşılaştı ve Paris'in teslim olduğunu öğ-
mousffle/ıclarını (bıyıklarını) ve grognardhrmı ( h o m u r d a n a n l a r ı n ı ) , "yenilmez- rendi. Haber erken gelmişti. İmparator yaya olarak Paris'e doğru yola çıktı; an-
leri" ve "ölümsüzlerini" denetlerdi. Bu arada, gazilerin temel çekirdeği, "Yaşla- cak geri çekilmekte olan daha fazla adamını görünce müdahele etmekte gecik-
rın en yaşlısı", 1 7 . 2 0 veya belki yirmi iki yıl hizmet vermişti. İmparatorla şaka- tiğini anladı. Yeniden toplanmak üzere Fontaineblau'ya çekildi; buraya sabah
laşmak kabul edilen bir yöntemdi. Bir kezinde bir süvari askeri niye hâlâ altıda vardığında bitkindi. Uç gün sonra, Paskalya'dan önceki Pazar günü olan
Légion d'Honneur almadığını sormuştu. "Niye almalısın?" " Ç ü n k ü size Mısır 3 Nisanda Fontainebleau'daki muhafız kıtasıyla görüştü. On bin piyade ve
çölünde bir kavun v e r m i ş t i m ! " "Bir kavun, non, non..." "Evet, bir kavun ve on dört bin altı yüz süvari onun şöyle dediğini duydular: "Birkaç gün içinde Pa-
bir sefer ve yedi yara, Akkâ'da, Lodi'de, Castiglioni'de, Piramitlerde, Auster- ris'le geçit yapıyor olacağım. Haklı mıyım?" Onlar da onaylayarak kükrediler.
litz'de, Friedlan'da..." Saymayı bitirmeden, bin iki yüz frank ücretli bir impara- "A Paris.' Vive l'Empereur."
torluk şövalyesi olmuştu. Muhafızlığa pek ç o k egzotik yabancı da dahildi. Ancak sallanmakta olan İmparator yakında tüm faal planlan terk etmeye
Grognaıdların dört alayından ikisi Hollandalıydı. T a m a m e n İtalyanlardan olu- mecbur bırakılacaktı. İlk darbe, Senatonun onsuz bir geçici hükümeti ve Bur-
şan "Veliıe" birlikleri vardı. Süvariler arasında pala savuran Memlükler, Alman bonları geri çağırmayı kabul ettiğini öğrenmek oldu. Sonra Marmont'un ordu-
"Lanciers de Berg", Litvanya'dan Tatar Atlıları ve Üç alay da, "doğruların en larının düşman tarafına geçtiğini ve böylece de her tür direnişin imkânsız hale
doğrusu", Polonya mızraklı süvarileri de vardı. getirildiğini öğrendi. Fransızca yeni bir sözcük kazandı: raguser, ihanet etmek.
Üçüncü darbeyse, mareşallerinin ona tahtı küçük oğlunun lehine bırakmasını
Pek çok yıl b o y u n c a Napoléon kritik noktalardaki yıldırım baskınlar dı-
önermeleri oldu. Mareşal Macdonald ona, kardeş Fransızlara karşı kılıç çek-
şında muhafızlarını çarpışmalarda feda e t m e konusunda oldukça isteksiz dav-
menin olanaksız olduğunu söyledi. Mareşal Ney bildirdi: "Ordu harekete geç-
ranmıştı. Boridono'da onları "Paris'ten üç yüz fersah ötede muhafızlarımı yok
meyecektir. Ordu, yöneticilerine uyacaktır." 3 0 "Cesurların en cesuru" savaşma
ettirmeyeceğim! " diyerek geride tutmuştu. Ama sonra, ilerdeki mücadelelerde,
arzusunu yitirmişti. Son olarak, İmparator, Müttefiklerin tahtı ilk bırakması
eğitilmiş insan kaynağı, daha olgunlaşmamış yeni askerler arasında gittikçe
sırasında 4 Nisanda yürürlüğe giren koşullan artık kabul etmeyeceklerini öğ-
rendi. K o r k u n ç bir hafta boyunca, yalnızca sürgünün yeterli olacağını kavra-
uis des Huilres "istiridyelerin Louis"si adı verilen Louis, tüm imparatorluk ya-
manın büyüyen acısıyla kıvrandı. Degnngolade, ( " ç ö z ü l m e " ) tamamlanmıştı.
pısını değiştirmeye hiç de niyeti olmayan bir uzlaşma adamıydı. Napoleon'un
En acı kadeh ise eşi Marie-Louise tarafından sunuldu. O n u n nazik ve ce-
mareşalleri ve bakanları restorasyonu temkinle bekliyorlardı. Ruslar C h a m p s
saretli mektuplarını görmezden gelerek, lmparaıoriçe, onun daha önceki tüm
Elysees'de k a m p kurmuşlardı. İmparator Franz Rambouillet'de, Prusyalı Fıie-
ilgisizlik ve sadakatsizliklerini fazlasıyla ödetti. Imparatoriçe kararsızlıkla,
d e r i c h - W i l h e l m ise Tuileries'de idi. Parisliler egzotik görüntüleri görmek için
sonra da hissiz bir ilgisizlikle yanıt verdi. İlk varsayım, onun ya Fountaineble-
evlerinden çıktılar; saç örgüleriyle gazi Prusyalı elbombacı askerler, renkli Hır-
au'da ya da paylaşacakları sürgüne giden yol üzerindeki herhangi bir durakta
vat ve Macarlar, ö r m e zırh elbiseleriyle Çerkezler, atlı Başkırt okçuları...
ona katılacağı şeklindeydi, Sonra kocası için şefaat dilemek üzere babası impa-
Fransa, eski imparatoru ile boğuşurken, Avrupa'nın geri kalanı, onun dü-
rator Franz ile buluşması gerektiğinde karar kılındı. Oysa o n u n hiç de bu tür
şüşünün sonuçlarına uyum sağladı. 1814'te haber yavaş yayılıyordu. Ne Wel-
niyetleri olmadığı ortaya çıktı. Viyana'ya gidiyordu, ancak kocasından sonsuza
lington ne de Soıılt, 10 Nisanda T o u l o u s e yakınlarında Yarımada seferberliği-
dek ayrılmak için.
nin son mücadelesini verirken Napoleon'un çoktan tahttan indirildiğini
Ordunun sadakat yemininden kurtulması gerekiyordu. Mareşal Augerau biliyorlardı. Korfu'daki imparatorluk garnizonu Haziranda bir İngiliz firkatey-
taralından seçilen formül özellikle yaralayıcıydı. "Askerler" diye ilan etti, ni onlara teslim ol çağrısında b u l u n u n c a y a dek bundan haberdar değildi. Baş-
"kendi zalim hırsına milyonlarca kurbanı feda ettikten sonra bir askerin ölü- ka yerlerde, Napoleon İmparatorluğunun temel parçaları çoktan dağılmıştı.
müyle ölmeye cesaret edemeyen bir kişinin tahttan indirilmesiyle yeminleri- Doğu'da, Varşova Dukalığı bir yıldan fazla bir süredir Ruslar tarafından işgal
nizden muafsınız." 5 1 Uc renkli Fransız bayrağının yerini beyaz bir kokard aldı. edilmişti. Prusya ve Avusturya monarşileri yeniden diriliyordu. Ren Konfede-
T ü m bu kaygan zeminin tek sabit noktası İmparatorluk Muhafızlarıydı. rasyonu dağılmıştı, isviçre'de eski anayasa canlanmıştı. İspanya'da V l l . Ferdi-
İlk tahttan çekilmeden sonra, Fountainebleau sokaklarında ellerinde meşaleler nand yeniden tahta geçmişti. Hollanda'da Orange hanedanından Willem daha
ile toplanarak "Vive l'Empereur" diye bağırdılar. Napoleon onların barakalara yeni dönmüştü. İskandinavya'da Norveç, Danimarka'dan alınıp İsveç'e veril-
geri dönmesini e m r e t m e k zorunda kaldı. Ayrıca, Polonya k o n t e n j a n ı n d a n üst mesi karşısında isyan ediyordu. İtalya'da Napoleon eyaletleri Avusturyalılar ta-
düzey bir general olan Kont W i n c e n t y Krasinski'den yürek ısıtan bir m e k t u p rafından yağmalanıyordu. Papa Pius Roma'ya d ö n ü ş yolu üzerindeydi, burada
almıştı. "Mareşaller sizi terk ediyor. Siyasetçiler size ihanet ediyor... ancak si- Index ve Engizisyonu canlandıracaktı.
zin Polonyalılarınız sizinle..." 5 2 Ancak Polonya alayları bile bölünmüştü. Cfıc-
Kıta savaşından muaf olan İngiltere, muzaffer Saltanat Naipliğinin ışığın-
vcııut-ICgeıs-lancitTs'nin üçte biri kalmıştı. Ancak çoğunluğu Fransız olan bir
da parlıyordu. Nash, Brighton Pavilion'unu fantastik bir sahte-orıanyal stilde
üçüncüsüyse dağılmıştı. Kalan bin üç yüz seksen dört kişi, Somosierra kahra-
yeniden inşa ediyordu. Başbakan Lord Liverpool, Napoleon hakkında "Yakın-
manının liderliğinde Polonya'ya doğru yola çıktı. Arap savaş atı üzerinde, deb-
da unutulacaktır" demekteydi. Sir Walter Scott, Waverley romanlarının ilkini
debesi ve parfümüyle Kozietulski son kez imparatordan izin aldı.
yayımladı. George Stephenson, Newcastle yakınlarındaki Killingworth Colli-
ery'de ilk fiili buharlı lokomotifi geliştiriyordu, ingilizce. Bayan Margaret San-
Siı, Sız Majesteleri İmparatorun ayaklarına hiç kimsenin bizden zorla alamayacağı
ger'den "doğum kontrolü" terimini kazandı. Marylebone Kriket Kulübü ilk se-
silahlar serdik... Polonyalılar olarak yüzyılın en şaşırtıcı adamına hizmet ettik...
zonunu Lord's'da açtı. Savaş sonrası durgunluktan duyulan popüler m e m n u -
Sir. şanssız bir prense sunulan sonsuz bağlılık yeminimizi kabul edin... 53 niyetsizlik kaynıyordu. Birleşik Devletlerle olan savaş yavaşlamıştı, ancak tü-
müyle sona ermemişti.
Paris'le siyaset, G e ç i c i Cumhuriyetin C u m h u r b a ş k a n ı olarak ortaya çıkan Se-
1 8 1 4 yılı, sanatta Klasik stille yükselen Romantik stilin rekabet ettiği bir
nato Başkanı Talleyrand tarafından yönlendiriliyordu. Talleyrand, Müttefik or-
yıldı. Bu, E. T. A. Hoffmaıın'ın Phantasiestucke, yani fantastik "öykülerinin" yı-
dularını saldırmaya ikna eden adsız sinyallerin arkasındaydı; ve şimdi de Çarı
lıydı. Resimde Goya, Ingres ve T u r n e r , hepsi de faaldi. Müzikte genç Schubert
kendi evinde ağırlıyordu. Kral taraftan cmıgrcs geri akın ediyordu; ve Bour-
Erlfeing'i yazdı; Beethoven tek operası olan Fidelio'yu tamamladı. J. G. Fichıe
bonların stoklan gün geçtikçe artıyordu. O zaman elli dokuz yaşında olan
öldü; Mikhail Lermontov doğdu.
C o m t e de Provence (XVIII. Louis) yurduna dönüyordu. Yirmi üç yılını sür-
Fransa'nın siyasi krizi Kutsal Hafta sırasında bir s o n u c a ulaştı. Müttefik
günde, Coblenz, Verona, Blankenberg, Calmar, Courland'daki Mittau, Varşova
Komiserleri gözden geçirilen tahttan indirme anlaşmasını uygulamak üzere 6
ve son beş yılını da İngiltere'de geçirmişti. Napol£on'un Fountainebleau'da eş-
Nisan'da Fontainebleau'ya geldiler; Napoleon b u n u derhal imzaladı.
yalarını topladığı hafıa o da Buckinghamshire'daki Hartwell'de eşyalarını top-
lamaktaydı. Senato tarafından hazırlanmış olan bir anayasayı reddederek aile-
İmparator Napoleon'u Avrupa'da barışın tekrar sağlanması için tek engel olarak
den gelen hakkını kullanmaya, ama aynı zamanda kendisince hazırlanan
ilan eden Müttefik Güçleri karşısında, yeminine bağlı olan İmparator Napoleon
liberal bir anayasa beratı sunmaya kararlıydı. G u r m e o l m a ününden ötürü Lo-
kendinin ve varislerinin Fransa ve İtalya tahtlarından leragât ettiğini ve Fran-
sa nın çıkarları uğruna yaşamı dahil hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağını bildı-
Elbe'ye yolculuk hazırlıkları Fontainebleau Anlaşması imzalanır imzalan-
maz başladı. İmparatora Fransa'nın güneyine doğru dört müttefik komiseri eş-
lik edecekti; Albay Campbell, Kont Shuvalov, Baron von Koller ve Kont
Daha sonraki görüşmeler, ayın on birinde imzalanan Fontainebleau Anlaşma-
Trachsess von Waldburg. Lyon ve Avignon üzerinden Riviera üzerinde bir li-
sına giden yolu açtı; buna göre Napoleon unvanını ve iki milyon franklık bir
mana doğru seyahat edeceklerdi, buradaysa Elbe'ye beş günlük bir yolculuk
emekli maaşını elde tutacak, Elbe Adasını kişisel m ü l k ü olarak alacak ve ken-
için bir İngiliz firkateyni bekleyecekti. Fontainebleau Ormanı Rosnières depo-
disine ait personel ve refakate sahip olacaktı. sunda bir seyis ve arabacı ekibi sıkı bir çalışma içindeydi; konvoydaki sekiz
İngiliz Komiser, Sir Neil Campbell, pek ç o k saatini bu kez sertleşmiş İm- araba temizleniyor ve yağlanıyor, imparatorluk armalarını boyayla çıkartıyor,
paratorla konuşarak geçirdi: erzakları yük konvoyundaki yirmi araca yüklüyor, gerekli yüz bir eyer ve atı
hazırlıyorlardı. İmparatorun yüz araba yükü mobilya ve kişisel eşyası daha
Karşımda, daireyi vahşi bir hayvan gibi hızla adımlamakta olan, apolelli, mavi sonra bunları izleyecekti. En ağır parçalar önden güneydeki Briare'e gönderile-
pantolonlu ve kırmızı çizmelı, tıraşsız, taranmamış, üst dudağı ve göğsüne bol bol cek, burada ilk günün sonunda onlara imparator ve maiyeti katılacaktı. Önden
enfiye dökülmüş kısa boylu, akli! görünüşlü bir adam gördüm. 55 giden parti ayın on dördü sabahında Montargis yolunda yola çıktı.
Maiyetin seçimi İmparatora bırakılmıştı. Otuz subay ve altı yüz adamdan
W e l l i n g t o n ' u n yarımadadaki seferlerini tartıştılar. Sonra, söylenenlere göre im- oluşan bir garnizondan oluşan bir ekibe izin verilmişti. Süvari takımı, bir avuç
parator şöyle dedi: "Sizin ulusunuz tüm ulusların en büyüğüdür... Fransız Fransız ve Memlük'ün de aralarında bulunduğu General Jerzmanovvski yöneti-
ulusunu büyütmeye çalıştım, ama planlarım başarısız oldu. Kader." 5 6 mindeki Polonyalı mızraklı süvari alayından oluşturulmuştu. Denizciler, yüz
Eski imparatorun psikolojik krizi, görüşmeler tamamlandığında doruğa topçudan oluşan bir top bataryası ve bir de piyade taburu vardı. Taburdaki
ulaşmak üzereydi. Mareşaller kadar ailesi tarafından da yalnız bırakıldığına adamlar son görüşmede kişisel olarak seçileceklerdi.
emindi. Muhafızların emrini Mareşal Ney'e iletirken ona garanti verilmişti: Son Cumartesi günü, Napoléon yaşamındaki kadınlarla hesapları kapat-
"Hepimiz dostunuz." Buna acı bir biçimde yanıt vermişti: "Evet ve Sezar'ın ar- maya çalıştı. Josephine'e şöyle yazdı:
kadaşları da onun katilleriydiler!" Imparatoriçeye gönderdiği haberciler Müt-
tefik hatlarını geçmekte büyük zorluk çekiyorlardı. Orleans'da G e n ç Muha- Sürgünümde, kılıcımın yerine kalemi geçireceğim... hepsi bana ihanet ettiler...
fızlar imparatoriçenin tarafını tutmaktaydılar, kraliyet ödemeler emini impara- Adieu, ma Ixnirit Joséphine, Benim öğrendiğim gibi sen de her şeyi Tanrı ya bırak-
torun hazinesini piskopotıın ahırlarındaki bir at gübresi yığınının altına sakla- mayı öğren ve seni hiçbir zaman unutmamış ve unutmayacak olar\ kişiyi asla anı-
maktaydı. Ayın on birinde, Napoleon, Paris'teki senatörlerle kendisi arasında larından uzaklasın ma. 59
aracılık yapan Coulaincourt ile ipe sapa gelmez bir şekilde konuşulan bir ak-
şam yemeği yedi. Hizmetçisinin daima yatağının yanında duran tabancaları lmparatoriçesi olan Marie-Louise'e karşı, resmi vous hitabını kullanmıştı; Sev-
boşaltmış olduğunu fark etti. Ancak iki yıl Önce Rusya'da neredeyse Kazaklar gili Eşim, Takdir-i llalıi... kararını bana karşı verdi. Sizi tuttuğunuz yoldan
tarafından kaçırıldığı günden beri taşıdığı bir şişe uyuşturucusu vardı. Odası- ötürü tebrik ederim... Kaderin bizi bir araya tekrar getireceğini pek sanmıyo-
na çekildi ve şişenin içindekini yuttu. Zehir zamanla azalmıştı. O n u mide rum... Tüm cezalar içinde, sizden ayrılmam en acımasızıydı. Size yalnızca bir
kramp ve kasılmalarından bağırtacak kadar güçlüyse de öldürecek kadar güçlü serzenişte bulunacağım. Neden size bağışlanmış olan anneliği kalbimdeki im-
değildi. Coulaincourt bir doktor getirdi. İmparator sabah iyileşti, " i n s a n ı n ya- paratora göstermediniz? Benden korktunuz ve beni sevdiniz... 6 0
tağında ölmesi ne zor!" dedi. (Bu sır, Coulaincourt'un kişisel anılarının basıl- Bu mektuplar gönderilmedi. Birkaç gün sonra Fontainebleau'daki çalışma
dığı 1933'e dek saklanmıştı). 5 7 masasında imzalanmamış olarak bulundu.
Ayın on ü ç ü n d e , Napoleon, kendi tarafında kalan mareşallerin s o n u n c u - Bundan sonra, gelecek Çarşamba için ayarlanmış olan yola çıkma gününü
su olan Taronto Dükü J a m e s Macdonald'a veda etti. Sürgündeki bir J a k o b i t ai- beklemek!en başka yapacak bir şey yoktu. Napoléon, eski neşesine kavuşmuş-
lesinin oğlu olan kendini adamış lskoçyalı son zamanlarda Müttefik Güçlerle tu. Olabildiğince fazla soruna yol açıyordu. Bir ya da iki kez eski hiddet krizle-
yapılan tahttan indirme görüşmelerinde Coulaincourt'a katılmıştı. Macdonald rine kapılmıştı. Ve uşağına kendisinin komiserlerin masasına geleceğini haber
gitmek üzereyken Campbell'in geldiği gözünden kaçmamıştı. Ancak görevi so- verdirip komiserlerin ayağa kalkmasına neden olup odasında kalarak onların
na ermişti. Napoleon ona, 1799'da Mısır'a yapılan bir seferden anı olan Murad yemeklerini zehir etmişti.
Bey'in tören kılıcını verdi: "Bunu benim ve arkadaşlığımın anısına kabul edi- Bir asker olarak Napoléon ölüm ve unumlmayı defalarca düşünmüştü.
niz."58 Bir kezinde Marshal Segur'ü, insanların onun gitıigini duyunca ne düşünecek-
leri hakkında sorguya çekmişti. Bakan üzüntü ve övgüden oluşan bir zafer
destanı anlattı. "Hayıı", dedi Napoleon, bileğini Fransız usulü kıvırarak, "ils
dironı Ouf" (Hayır, yalnızca "oh" diyecekler). 6 1
Çarşamba sabahı, Napoleon veda töreni için sade giyindi. Tiyatrosalhk ve
zamanlamada büyük bir ustaydı. Bir kez tarihin zaman ve mekândan oluştu-
ğunu anlatmıştı. "Kişi daima kaybedilen yeri geri alma şansına sahiptir" de-
mişti "ama kaybedilen zamanı asla." Tarihçilerin Napoleon ikonografyasınm
"Son Yemeği" olarak adlandıracağı şeyi sahneleme şansının tadını almış olma-
lı. Çatışan ifadelere göre, ya Chasseıırs de la Garde'ın gündelik üniformasını
(beyaz üzeri yeşil yelekten oluşan kesimli bir asker ceketi ve dizaltı pantolon)
ya da mavi pantolon ve mavi asker ceketi giymişti. Fler koşulda, kalça boyu
çizme, bir tarafında bir elbise kılıcı, göğsünde Lejyonun tek yıldızı ve başında
da arkasında ters çevrilmiş siperi olan efsanevi siyah şapkasını giymişti. Tam
olarak sabah on birde ya da başka anlatımlara göre saatin biri çalmasıyla, lobi-
ye gitti ve mermer merdivenin başına çıktı.
Tarihte, bir dönemin bitmiş, köklü bir rejimin veya sistemin sonunda
çökmüş gibi göründüğü pek çok an vardır. Bunlar ilgili herkes için tehlikeli
anlardır; konularını düzenli dönemlere bölmek isteyen tarihçiler için de daha
az tehlikeli değildir. Çünkü bireylerin tersine rejimler, toplumlar ve iktisatlar
ancak ender olarak bir gecede ölürler. Açıkça felaket çöküşlerinde bile, sürek-
lilik ve hareketsizlik güçleri daima değişikliğin motorlarıyla mücadele edecek-
tir. Napoleon ölmemişti. Henüz efsane olmamıştı. Muhafızlarına "Adieu" dedi,
ama son kez değil,

Harita 22.
Avrupa, 18)5

You might also like