You are on page 1of 22

DEVRİMÇAÖI

Avrupa 1789-1848

E.]. Hobsbawm
1
1780'lerin Dünyası

Le dix-lıutem siecle doit etre mis au Pantlıeo.* -Saint-Justl

I
1780'lerin dünyası gözlemlerrecek ilk §ey, bizim dünyamız aynı
anda hem daha büyük hem de daha küçük olmasıdr. O günlerde ya§mı
en eğitml ve bilgili kimseler, diyelim Alexander von Humboldt (1 769-
1859) gibi bilmadı ve gezgin biri bile, oturulan dünyaı ancak belli
bölümlerini bilyoradı (Bilimsel açıdn Batı Avrupa toplumarınd
daha az geli§mi§ ve daha az yaılmc-hi Siclyaı köylülerin ve Burma
dağlrın ya§ayan ziratçıln ya§mlrın sürdürdükleri, ötesinin bilin-
ınediğ ve bilinmeden ·de kalacak olan yeryüzünün ufacık parçlın
varana dek- toplukarın 'bilinen dünyalr'ı ise çok daha küçüktü).
Deniz yatklrın ili§kin bilinenler, yirminci yüzıln ortalın kadar
kayda değr olmamakla birlikte, James Cook gibi onsekizinci yüzıl deniz-
cilerinin üstün yetenekleri sayesinde okyaruslın yüzeylerinin tamı
olmasa da büyük bir kısm çoktan ke§fedilmi§ ve haritlı çıkartlm§.
Modern ölçüdere göre fazla dakik sayıln da kıtalrn ve pek çok ada-

• "Onsekizinci yüzıl Panteon'a koymalı."


16 DEVRiM ÇAGI

nı ana hatlrı bilinmekteydi. Avrupa'daki sıradğln büyüklükleri ve


yükseklikleri kesinlğ yakın ölçüde, Latin Amerika'nı bazı bölümlerin-
dekiler çok kabaca biliniyor; Asya'dakiler hemen hiç, Afrika'dakilerse
(Atlaslar d1§ına) kesinlikle bilinmiyordu. Çin ve Hindistan'dakiler dl§ın­
da dünyaı büyük nehirlerinin akı§ yönleri, kendi bölgelerindekileri
bilen ya da bilebilecek durumda olan bir avuç avcı, gezgin ya da coureurs-
de-bois* dı§na herkes için bir sırd. Bir iki bölge dı§na -ki pek çok
kıtad kıydan ancak birkaç mil içeri girilebilmi§ti-, dünya haritsı gez-
ginlerin ya da ka§iflerin yoların belirten i§aretlerin kestiğ beyaz yerlerle
doluydu. Fakat uzak karakollardaki resmi görevlilerden ve yolculardan
edinilen kaba ama yarlı ikinci, üçüncü el bilgiler göz önüne alındğ,
bu beyaz yerler gerçekte oldukarın çok daha büyük olmaıydr.
Yalnızc 'bilinen dünya' daha küçük olmakla kalmıyordu; insani ko§ul-
lar bakımnd değrlni, gerçek dünya da küçüktü. Pratik
amaçlarla hiçbir nüfus sayım yapılmdğn, bütün demografik değr­
lendirmeler tahminierin ötesine geçememektedir; fakat dünyaı, büyük
bir olasık bugünkü nüfusun üçte birini geçmeyen bir nüfusu besldiğ
açıktr. Eğer sıkça ba§vurulan tahminler. çok yanlı§ değils, Asya'da ve
Afrika' da dünya nüfusunun bugünkünden daha büyük bir bölümü; Avru-
pa'da (bugünkü 600 milyonluk nüfusa kar§ıl) 1800'de yakl§ı 187
milyonla daha küçGk bir bölümü; Amerika'daysa kesinlikle daha az bir
·bölümü ya§mktdı. 1800'de kabaca her üç insandan ikisi Asyalı, her
be§ insandan biri Avrupalı, her on insandan biri Afrikalı, her otuz üç
insandan biri Amerikalı ya da Okyaruslı idi. Modem zamanlardakine
yakın yoğunlkta bir nüfusu barındm§ olması mümkün Çin, Hindistan
ve Bçıt veya Orta Avrupa'nı bazı kısmlar gibi entansif tarım yapıln
kimi küçük bölgeler ile kentsel yoğunl fazla olduğ yerler dı§na,
bu çok daha az nüfusun, dünya yüzeyine çok daha seyrek olarak dağıl
açıktr. Nüfus az olduğna göre, insalrı etkin biçimde ya§bildğ
alanlar da azdı. Yakl§ı 1300-1 700'lerde ya§anan 'küçük buz çağı'ndki
kadar soğuk ya da yağı§l olmamakla birlikte günümüze göre daha yağı§l
ve soğuk olması olası iklim ko§uları, insalrı kuzey kutbuna yerle§mele-
rini engellemekteydi. Sıtma gibi salgın hastlıkr, pek çok bölgede yerle§-
menin önünde hala bir engeldi; örneği uzun süre bo§ kalmı§ Güney
İtaly'nı kıy ovalrın insanlar ancak ondokuzuncu yüzılda ve yava§
ya va§ yerle§meye ba§ldır. İlke ekonomi biçimleri, özellikle avcılk ve
(Avrupa' da) topraklı ziyan edecek biçimde hayvnlrı mevsimlik ola-

·ormancı.
1780'LERiN DÜNYASI 17

rak göç ettirilmesi, Apulia ovalrı gibi bütün bir bölgenin insan yerle-
§imine kaplı kalmsın neden olmaktydı: Ondokuzuncu yüzıl ba§la-
rında Roma ovasın turistik basma resimlerinde, birkaç harabenin, bir
iki sığrn bulndğ sıtman kol gezdiğ ısz yerler, tuhaf görünü§lü
pitoresk haydutlar, bu tarz bir peyzajın tanıdk görüntüleri arsınd.
Tabii o tarihlerde Avrupa'da bile sahnı girdğ topraklın çoğu, hala
kıraç çalık, su dolu batklı, engebeli otlak ya da ormanlıkt.
Yine insalık, bugüne göre bir üçüncü bakımdn da daha küçüktü:
Bir bütün olarak alındğ, Avrupalı bugünkünden belirgin biçimde
daha kısa ve hafiftiler. Bu genellerilenin daynığ askere alınr
beden ölçüleriyle ilgili yığnla istatistikten bir örnek alırsk: Ligurya sahi-
lincieki bir kantonda, ı 792-9 tarihlerinde askere alınr yüzde 72'si
2
ı .50 metreden daha kısayd. Bu, onsekizinci yüzıl sonlarıd ya§ ayan
insalrı bizlerden daha daynıksz oldukarı anlmı gelmez. Fransız
Devrimi'nin sıka, bodur, talimsiz askerleri, sömürge dağlnki cılz
gerillalara denk bir fiziksel direnç göstermi§lerdi. Hergün otuz mil olmak
üzere bir hafta durmaksızn tam teçhizalı olarak yürüyü§ yapmak, sıradn
bir uyglamdı. Ancak seçkin muhafız alyrı ve zırhl süvari bölükleri
olu§ turulurken kralın ve generallerin 'uzun boylular'a özel değr verme-
lerinden de anl§ıcğ gibi, bizim ölçüderimize göre, o günkü insalrı
fizik gücünün çok zayıf olduğ da bir gerçektir.
Ancak, dünya pek çok bakımdn daha küçük idiyse de, haberle§me-
deki zorluklar ve belirsizlikler onu uygulamada bugünkünden çok daha
büyük yapmktdı. Bu güçlükleri abartmak istemem. Ortaçğın ya da
onyedinci yüzıln ölçütlerine göre onsekizinci yüzıl sonları, çok sayıd
ve hızl haberle§me olanğıvrdu bir çağdı; hatta demiryolu devri-
minden önce, yollarda, atlı arabalarda ve posta hizmetlerinde hatır sayılr
iyile§tirmeler yapılmşt. ı 760'larla yüzıln sonu arsınd Londra'dan
Glasgow'a yolculuk, on oniki günden altmış iki saate inmşt. Onsekizinci
yüzıln ikinci yarısnd kurumla§an posta arbsı sistemi ya da diligences,
Napoleon Savşlrı ile demiryolunun geli§i arsındki dönemde inaılmz
boyutlarda yaılmş ve sadece görece bir sürat değil -Paris Strasbourg
arsı posta hizmetl ı83'te otuzalı saat tutuyordu-, aynı zamanda düzen-
lilik de getirmi§ti. Fakat karadan yolcu ta§ ıma koşulan yetersizdi; gönde-
rilen maliarsa hem yerine geç-ula§ıyor, hem de son derece tuzluya patlı­
yordu. Devlet i§lerini görenler ya da ticaret yapanlar, birbirlerinden ayrı
değil: Bonaparte ile yapıln savşlrın ba§lrınd İngilz posta idaresinin
elinden yirmi milyon mektup geçtiğ sanılmktdr (ele aldığmz dönemin
sonunda bu sayı on ~at artmış); fakat o günün dünyası yaşnlrı
18 DEVRiM ÇAGI

çoğu için mektup, okuyamclrı için yarsız bir §eydi ve -pazardan


pazara yapılnr d1§ına- yolculuk olağnd§ıbir i§ti. Karayolundan gitme-
leri ya da malrın karadan göndermeleri gerktiğnd, bunu ya yürüyerek
ya da ondokuzuncu yüzıl ba§lrınd bile günde yirmi milden daha az yol
yaparak Fransız yük ta§ımclğn alnda be§ini kar§ılm olan yava§ seyre-
den yük arabalanyla yapıorld. Kuryeler, yazı§mlr uzak mesafelere
ta§ıyor; sürücüler, salianmaktan kemikleri yer değt§irn ya da arabaya
yeni deri süspansiyonlar takılm§s kokudan mideleri altüst olan bir düzine
yolcunun bulndğ posta arblın süryoladı. Soyluaı; özel arabata-
rıyla onlarla yarl§a kalıyord. Fakat dünyaı büyük bölümünde kara
ula§ımn, atın ya da katırn yanıd yürüyen arbemın hız egemendi.
O nedenle, bu ko§ullarda su yoluyla ula§ım, kolay ve ucuz olmakla
kalmyıp, (rüzgar ve hava ko§ularındi belirsizlikler d1§ına) aynı zamanda
daha da hızlyd. Goethe, İtaly gezisi sırand deniz yoluyla Napali'den
Sicilya'ya dört günde gitmi§ ve üÇ günde dönmü§tÜ. Rahat olsun diye kara-
dan yolculuk etseydi, bu yol akılr durgunluk verecek bir süre tutabilirdi.
Bir limana yakın olmak, dünyaya yakın olmak demekti: Gerçek anlamda .
Londra, Norfolk'un Breckland'indeki köylerden çok, Plyınouth'a ya da Leith'e
yakınd; Sevilla'ya Veracruz'dan ula§mak, Valladolid'den ula§maktan, Ham-
burg'a Bahia'dan gitmek, Pomeranya hinteradı gitmekten daha ko-
laydı. Su yoluyla ula§ımn ba§lıc kusuru, uzun arlık yapılmsd.
1820'de bile Londra'dan Hamburg'a ve Hollanda'ya haftada yalnızc iki,
İsveç' ve Portekiz'e bir, Kuzey Aınerik;:'ya ise ayda bir posta gidiyordu.
Ancak Bostan'un ve New York'un Paris ile temasın, diyelim Karpatlardaki
Mararnaras bölgesinin Budape§te ile olan bağlntısd daha yakın olduğ
da bir gerçektir. Yine bir sürü malı ve insaı devasa uzunluktaki okyanus-
lardan a§ırmn daha kolay olması gibi -örneği 44.000 ki§ iyi be§ yıl içeri-
sinde (1769-74) Kuzey İrland limanrıd Amerika'ya deniz yoluyla
göndermek, be§ bin ki§iyi üç ku§akta Dundee'ye ula§tırmkn daha ko-
laydı- birbirinden uzakta:ki ba§kentleri birbirine bağlmk, kırla kenti bir-
birine bağlmktn daha kolaydı. Basrille'in dü§tğ haberi Madrid halkın
onüç günde ula§ırken, ba§kente 133 kilometre uzaktaki Peranne'da halk
'Paris'ten gelecek haberler' için ayın 28'ine kadar beklemi§ti.
O bakımdn 1789'un dünyası, sakinlerinin çoğunl için hesaplana-
mayacak kadar büyüktü. İnsalrı büyük çoğunl, askere alınmk
gibi ba§lrın kötü bir §ey gelmedikçe doğukları kontlukta hatta mahal-
lede ya§ar ve ölürdü: 1861'e gelindğ bile Frans'ı doksan bölge-
sinden yetmi§inde nüfusun onda dokuzu, doğukları bölgeden hiç ayrıl­
maı§t. Dünyaı geri kalnı, devlet görevlilerinin meselesiydi ve söy-
1780'LERiN DÜNYASI 19

lenti konus uydu. Orta ve üst sınflard bir avuç insan için çıkarln
dışna gazete yoktu (ı84'te bile bir Fransız gazetesinin olağn satış
5000 idi) ve çok az ki§i okuma biliyordu. Haberler daha çok yolculardan,
tüccar, seyyar satıc, gezgin usta, göçebe zanaatkar, mevsimlik işç, gezgin
rahip ya da hacılrdn, kaçı, soyguncu ve panyırcl dek uzanan
geniş ve karış, ba§ıolr, serseriler gibi nüfusun yer değiştrn kesimlerin-
den ve elbette sava§ sırand halka tebelle§ olan, barı§tys oralarda
kışlayn askerlerden alınyordu. Doğal olarak resmi kanallardan da -devlet
ve kilise- haberler gelmekteyciL Fakat bu tür devlet kurl§aınd ya
da kilise te§kilaınd çalı§n yerel görevlilerin büyük bölümü, ya yörenin
insalrıyd ya da ya§am boyu hizmet vermek için arlın karı§ml kimse-
lerdi. Sömürgeler d1§ına meurlaın merkezi hükümet tarafindan atnmsı
ve birbiri ardın ta§rada göreve gönderilmeleri, daha yeni yeni ortaya çıkan
bir uyglamdı. Devletin bütün ast görevleri arsınd bir tek, teseliiyi
ülkenin envai çe§it §arbınd, kadın ve atlrınd arayan kıta subay-
larınd belli bir bölgeye takılp kalmadan ya§mlrı beklenebilirciL

II
Bu yapısl 1789'un dünyası, ezici oranda kıra daynmktı. Bu temel
gerçek iyice sirıdlmen, bu dünyaı anlamak olanksızdr. Kent olgusu-
nun hiçbir biçimde geli§mdğ Rusya, İskandivy gibi ülkelerde ya da
Balkanlarda nüfusun yüzde 90 ile 97'si kırsal alanda ya§mktdı. Hatta
gerilerneye ba§lmış olsa da güçlü bir kent gelnği bulndğ bölge-
lerde bile kırsal ya da tarımsl nüfusun yüzdesi olağnüst yüksekti: Eli-
mizdeki tahminlere göre Lombardiya'da yüzde 85, Venedik'te yüzde 72-
80, Kalabriya ve Lukaniya'da yüzde 90'ın üzerindeydi. 3 Gerçekten de
hızla geli§mekte olan birkaç endüstri ya da ticaret bölgesi dı§na, her
be§ sakminden en az dördününköylü olmadığ büyücek bir Avrupa devleti
bulmak için kendimizi epey zorlamı gerekir. İngilter'd bile kentli
nüfus, kırsal nüfusu ilk kez ı85 ı 'de geride bırakilm§t.
Ku§kusuz 'kentli' sözcüğ, iki anlama da gelmektedir: ı 789'da bizim
ölçüderimize göre gerçekten büyük denebilecek iki Avrupa kentini, yak-
la§ık bir milyon nüfuslu Londra ile yarım milyon nüfuslu Paris 'i ve nüfusu
100.000 ya da üzerinde, Fransa'da iki, Almanya'da iki, İspany'd dört,
İtaly'd be§ (Akdeniz geleneksel olarak kentlerin yurduydu), Rusya'da
iki ve Portekiz, Polanya, Hollanda, Avusturya, İrland, İskoçya ve Avrupa
Türkiyesi'nde de birer tane olmak üzere yirmi kadar yerle§keyi içermenin
aynı d, zamanda bir insaı, çevresinde devlete ait binalrı ve
20 DEVRiM ÇAGI

soyluarın evlerinin bulndğ katedral meydanı tarlalara kadar


birkaç dakikada dola§biecğ yığnla küçük ta§ra kasbın da kapsa-
maktydı. Ele aldığmz dönemin sonlarıd (1834) bile kentlerde oturan
Avustryalın yüzde ondakuzunun dörtte üçünden fazlsı, 20.000'den
az, yarıs da iki ila be§ bin nüfuslu kasabalarda ya§mktdı. Fransız
gezgin zantkrlı Tour de France'lı [Fransa turlaı] sırand uğra­
dıklar; onaltıc yüzıla ait çehreleri, durgun geçen sonraki yüzılar
sayesinde kehribardaki sinekler gibi korunmu§; Alman romantik §airle-
rinin §iirlerinde geçen dingin manzrlı arka planı olu§ turan; İspan­
yol katedrallerinin yarlar misali yükseldiğ; çamurlı arsınd Hasidik
Yahudilerin, mucize yaratan hamlrın önünde el pençe divan durdu-
ğu, Ortodoks olanrı §eriatın ilahi inceliklerini tarı§kl; Gogol'ün
müfetti§inin zenginleri korkutmak ve Çiçikof'un ölü canlar alımn kafa-
sında tartmak amcıyl içine dalığ kasblrdı bunlar. Fakat aynı za-
manda gayretli ve hırsl gençlerin ya devrim yaptıklr ya da ilk milyon-
ların kazndılr veya her ikisini birden gerçekle§tirdikleri kasabalar
da yine bunlardı. Robespierre, Arras'tan; Gracchus Babeuf, Saint-Quen-
tin'den; .Napoleon ise Ajaccio'dan gelmi§ti.
Bu ta§ra kasblrı, küçük de olsalar birer kentti. Gerçek bir kentli,
çevresini ku§atan ta§raya, zeki ve bilgili birinin, güçlü, kalın kaflı, cahil
ve aptal ki§ilere duyğ küçümsemeyle bakrdı. (Dünyaı görmü§ gerçek
bir hayat admın ölçütleriyle uyu§uk geri bir kır kasbın böbürlene-
cek bir §eyi yoktu: Alman halk komedileri 'Kraehwinkel'i -küçük beledi-
yeler-:-, daha belirgin ki§ilik özelliklerine sahip köylülere yaptıklr gibi acı­
masızc alaya alırd). Kent ile kır ya da daha doğrus kent i§leriyle tarım
i§leri arasmda kalın bir çizgi vardı. Pek çok ülkede, gümrük bariyeri, hatta
eski sur izleri, bu ikisini bölmekteydi. Prusya'da olduğ gibi uç örneklerde,
vergi ödeyen yurta§lı gözetim altınd tutmaya can atan devlet, kentsel
ve kırsal faaliyetleri neredeyse tamamen birbirinden ayırml§t. Hatta katı
bir idari ayrınu bulnmadığ yerlerde bile kentliler, çoğu zaman fiziksel
olarak köylülerden uzaktı. Doğu Avrupa'nı geni§ bölgelerinde, Slav, Macar
ya da Romen göllerinin ortasınd Alman, Yahudi ya da İtalyn adlrı
olarak ya§ıorld. Çevrelerindeki köylülerle aynı dinden ve milliyetten
olan kentliler bile farklı görünyo/adı: Farklı giysiler giyorladı ve gerçek-
ten de çoğu durumda (kaplı kapılr ardın çalı§n ve imalat yapan sömü-
rülen nüfus d1§ına), daha uzun, daha ince yapıldr. • Köylülerden daha
• Ömeğin, 1823-?'de Brüksel'de yaşn kentliler, çevrelerindeki köylerde yaşn
köylülerden ortalama 3 cm., Louvain'dekilerse 2 cm. daha uzundular. Hepsi de ondokuzuncu
4
yüzıla ait olmakla birlikte, bu konuda ha tınsaylr miktarda askeri istatistik bulnmaktdır.
l780'LERiN DÜNYASI 21

kavryl§ı ve daha okuryazar olmakla gurur duyorlaı ve muhtemelen


de öyleydiler. Ne var ki ya§am tarzlan nedeniyle çevrelerinin d1§ına olup
bitenler hakınd hemen hemen köylerde sıkl§m kalml§ olan köylüler
kadar cahildiler.
Ta§ra kenti, özünde haLa kırsal ekonomiye ve topluma aitti. Çevrelerin-
deki köylülerin sırtnda geçinyorladı. Ta§ra kentlerinin meslek sahiple-
riyle orta sınfhalk, tahıl ve hayvan ticareti yapıor, çiftlik ürünlerini i§liyor,
avukat ve noter olarak soylularm malikanelerinin i§lerine ya da toprağ
sahip olan veya i§leyen toplukarın ya§ amlrın önemli bir parçsı olan
bitmek bilmeyen davalara bakıyorld; kırdai iplik eğirmcln ve doku-
ınacl sipari§ veren, sonra bunları toplayan tüccar-giri§imciydiler ve
bütün bunlardan daha saygın olarak hükümeti temsilen kiliseyle lord bulun-
maktydı. Bu kentlerdeki zanaatkarlar ve dükkan sahipleri, çevrelerindeki
köylülere ve köylülerden geçinen kasblır mal satrldı. Ta§ra kenti,
Ortaçğ sonlarıdki görkemli günlerinden sonra hazin bir gerileme içine
girmi§ti. 'Özgür kent'den ya da kent-devletten neredeyse eser kalm§tı;
ulsarı ticaretre bir uğrak yeri ya da daha büyük bir pazar için üretim
yapan imaltçır merkezi olmaktan artık çıkml§t. Gerilemekte olduğn­
dan, tekelini elinde tuğ ve dl§arın gelen herkese kar§ı savundğ
kendi pazanna giderek artan bir inatçılk sık sıkya yapı§mlt: Genç
radikalterin ve büyük kent hilebazrın alaya aldıkr ta§cılğn büyük
bölümü, bu ekonomik öz-savunma hareketinden kaynlmtdı. Gü-
ney Avrupa'da kibar beyler ve zaman zaman da soylular, malikanelerinden
kazndıl kiralada buralarda ya§mktdı. Almanya'da, her biri büyü-
cek birer malikaneden ibaret olan sayız küçük prenslikteki bürokratlar,
itaatkar ve sessiz köylülerden topladıkn gelirlerle Serenissimus'un istek-
lerini gerçkl§tiyoadı. Onsekizinci yüzıl sonları ta§ra kenti, Batı
Avrupa'nı bazı bölgelerinde ılrn klasik ya da rokoko tarzı ta§ binalrı
egemen olduğ fiziksel görünümünün tanıkl etiğ gibi, müreffeh ve ge-
ni§leyen bir topluluk olabilirdi. Fakat bu refah, kırdan gelmekteyciL

III
O nedenle tarım sorunu; 1789'un dünyası temel bir sorundu ve kıta
Avrupası iktsaçıln ilk sistemli okulu olan Fransız Fizyokratlı~n
neden toprağı ve toprak kirasın, net gelirin tek kaynğı olarak doğalık
varsydıkln anlamak kolaydır. Tarım sorununun hassas noktası, toprağı
i§leyenlerle ona sahip olanlar; zengilğ üretenlerle zengilğ biriktirenler
arsındki ili§kiydi.
22 DEVRiM ÇAGI

Tarımdki mülkiyet ili§kileri açısnd bakıldğn, Avrupa'yı -ya


da daha doğrus merkezi Batı Avrupa'da bulunan ekonomik yapı- üç
büyük kısma ayırbilz. Avrupa'nı batısnd deniza§ır sömürgeler
uzanmktydı. Önemli bir istisna olarak Amerika'nı kuzeyindeki Birle§ik
Devletler ile, bağımsz çiftlğn yapıldğ daha az önemli birkaç bölge
dı§na, buralardaki ziratçı tipi, zorunlu emekçi ya da fiilen serf olarak
çalı§n bir Yerli ya da köle olarak çalı§trn bir Zenci idi; çok daha
nadir olarak da kiracı köylü, ortakçı ya da buna benzer biri bulnmaktydı
(Avrupalı ziratçıln nadiren doğruan üretim yaptıklr Doğu Hint
Adalrı'nki sömürgelerde, toprağı denetleyenterin uygladıkr tipik
zorlama biçimi, ürünün belli bir miktarın -örneği Hollanda'ya bağlı
adalarda baharat ya da kahvenin-zorla alınms daynmktı). Ba§-
ka bir deyi§le tipik ziratçı, Özgür olmayan ya da siyasal baskı altınd
bulunan biriydi. Tipik toprak lorduysa, büyük yan-feodal malikanenin
(lıaciend, finca, estancia) ya da bir köle planrasyonunun sahibiydi. Yarı­
feodal malikaneye özgü ekonomi, ilkel ve kendine yeterli, ya da belli
ölçülerde salt bölgenin talebine kar§ıl veren bir ekonomiydi: İspanyol
Amerikası, yine fiilen serf olan Yerliler tarfınd üretilen maden ürünleri
ihraç etmekteydi, ama çiftlik ürünlerinde fazla bir varlık göstermiyordu.
Merkezi, Güney Amerika'nı kuzey sahilinde (özellikle Kuzey Brezilya'da)
ve ABD'nin güney sahilleri boyunca uzanan Karaibierde bulunan köle-
plantasyon ku§ağın özgü ekonomi, §eker, daha az ölçüde tütün ve kahve,
boya hammaddesi ile Endüstri Devrimi'nden sonra ba§ta pamuk olmak
üzere ya§amsal önem ta§ıyn birkaç ihraç ürününün üretilmesine dayan-
maktydı. O nedenle bu ekonomi, Avrupa ekonomisinin ve köle ticareti
yoluyla Afrika ekonomisinin bütünleyici bir parçsın olu§trmakydı.
Temelde, ele aldığmz dönemde bu ku§ağın tarihini, §ekerin gerilemesi
ve pamuğn yükseli§i açısnd yazmak mümkündür.
BatıAvrup'n doğusna, özellikle kabaca Elbe nehri boyunca uza-
nan, bugün Çekoslovakya adın alan ülkenin batı sınrlad, güneyde
Trieste'ye inen ve Doğu Avustrya'ı batısnd ayırn hatın doğusna,
tarımd sertliğn hüküm sürdğ bölg'e bulnmaktdır. Toplumsal açıdn
(Danimarka ve Güney İsveç'in bir bölümü dı§na) İskandivy hariç,
İtaly'nı, Taskana ve Umbria'nı güneyinde kalan kesimleriyle Güney
İspany da bu bölgeye girer. Bu geni§ ku§ak içerisinde yer yer teknik olarak
özgür köylüler ya§mktdı: Slovenya'dan Volga'ya kadar bütün bu
bölgeye dağılm§ Alman köylü kolonicileri; İlirya'nı iç bölgelerindeki
vah§i kaylırd fiilen bağımsz kabileler, Pandurlar ve Kazaklar gibi
yüzıln sonları kadar Hıristyanl Türkler ya da Tatarlar arsınd
1780lERiN DÜNYASI 23

askeri sın te§kil etmi§ bölgelerde ya§ayan aynı vah§ilikte köylü sav§çılr,
lordun ve malikanenin menzili dı§na kalan öncü özgür göçerler ya da
büyük ölçekli çiftlğn söz konusu bile olmadığ geni§ ormanlık alanlarda
ya§ayan kimseler. Ancak bütün olarak bakıldğn, tipik ziratçı özgür
olmayan biriydi; aslınd onbe§inci yüzıln sonlarıy onaltıc yüzıln
ba§lrıtdn itibaren neredeyse kesintisiz bir biçimde kabaran serflik seli
altınd kalmı§t. Doğrudan Türklerin yönetimi altınd bulunmu§, o tarih-
lerde hala da bu durumda olan Balkanlarda durum bu boyutta değil.
Türklerin feodalizm öncesi özgün tarım sistemi (her birimin kalıts olma-
yan bir Türk sav§çın besldiğ kaba bir toprak bölü§ümü), uzun zaman
önce bozularak Müslüman beylerin yönetimindeki kalıts bir toprak m ülkü
sistemine dönü§mܧ olmasın kar§ın, bu beyler çok nadiren çiftçilikle
uğra§mktydıl; yalnızc olabidğnce köylülerden sızdryola. Bu.
yüzden Balkanlar, Tuna'ı ve Sav'nı güneyi, ondokuzuncu ve yirminci
yüzılard Türk egmnliğd ayrıldkn, son derece yoksul ve
yoğunla§mı tarımsl mülkiyerin varolmdığ ülkeler olsalar. da, özünde
köylü ülkelerdi. Yine de Balkan köylüsü, bir Hıristyan olarak yasal bakım­
dan özgür değil ve en azınd beyin menzili içersinde olduğ sürece de
bir köylü olarak de facto [fiilen] özgür değil.
Bölgenin geri kalnıd tipik köylü, haftnı büyük bölümünü lord un
toprağınd wrunlu çalı§my ya da buna benzer yükümlülüklerle geçiren
bir serfti. Özgürlksöğ bazen okadar büyük olabiliyordu ki, Rusya'da
ve Polanyı bazı yerlerinde olduğ gibi, topraktan ayrı olarak satılbien
ta§ınr bir mal olan köleden hemen hemen hiçbir farkı kalmıyordu.
(1801 'de Gazette de Moscou'da §öyle bir ilan yaımln§t: "Satılk: Terbi-
yeli ve görünü§leri iyi üç arbcı, yanıd her ikisi de farklı el i§lerinde
becerikli ve güzel görünü§lü 18 ve 15 ya§lannda iki kız. Aynı evden, biri
21 ya§ınd, okumayı, yazmı, müzik aleti çalıny bilen araba kul~na,
diğer bay ve baynlrı saçlrın yapmakta usta, aynı zamanda piyano
ve org çalan iki berber.". Serflerin büyük bir bölümü ev i§lerinde çalı§tr­
lırd; 1851'de Rusya'da bütün serflerin yakl§ı yüzde 5'i evlerde çalı§tr­
yordu.5 ). Batı Avrupa ile ticaretin ana güzerahınd bulunan Baltık deni-
zinin iç bölgelerinde, batın ithalçı ülkelerine gönderilen ihraçmalla-
rın (tahıl, keten, kenevir ve genellikle gemicilikte kulanı orman
ürünleri) büyük bölümü serf tarımyl sağlnıyordu. Diğer yerlerdeyse
tarım, daha çok Saksonya, Bo hemya ve büyük ba§kent Viyana gibi olduk-
ça ilerlemi§ bir imaltın ve kentsel geli§menin varold uğ, ula§ ılnas müm-
kün en az bir bölgeyi içinde barınd bölgesel pazarlara daynmktı.
Ne var ki, bu pazrlın çoğu geri kalmı§ti. Karadeniz yolunun açılms
24 DEVRiM ÇAGI

ve Batı Avrupa' da, özellikle İngilter' de kentle§menin arthsı, SSCB'nin


endüstrile§mesine kadar Rus dı§ ticaretinin ba§lıc ürünü olarak kalacak
olan Rusya'nı tahıl ihraÇ ürünlerini yeni yeni uyarmaya ba§lmıt. O
nedenle doğua sertliğn egemen olduğ bölgeler, deniza§ır sö mürgelere
benzer biçimde, Batı Avrupa'nı yiyecek ve hammadde üreten 'bağıml
ekonomiler'i olarak görülebilir.
Gerçi köylülerin statüsünün yasal ayrıntl biraz farklı olmakla birlikte,
İtaly'nı ve İspany'ı serf tarım yapıln bölgelerinin de benzeri ekono-
mik özellikleri vardı. Genel bir anltım, buralı, büyük soylu malikane-
lerinin bulndğ yerlerdi. Sicilya'da ve Endülüs'te bu malikanelerin birço-
ğun, kölelerin ve coloninin, bölgeye özgü topraksız gündelikçitere dönü§-
türldğ Roma latifurulia sisteminin soyundan gelmeleri pekala müm-
kündür. Bu malikanelerin sahibi olan düklerin ve baronlı gelirleri, sığr
yeti§rclğnd, tahıl üretiminden (Sicilya, eski bir ihraç ambrıd) ve
biçare köylülerden zorla alınm§ diğer §eylerden gelmekteydi.
Şu halde, sertliğn egemen olduğ bölgelere özgü toprak lord u, sahip
olduğ büyük malikaneyi eken ya da sömüren bir soyluydu. Bu malikane-
lerin büyklğ, insaı hayal gücünü zorlayacak boyutlardı: Büyük
Katerina, gözdelerine kır ile elli bin arsınd serf vermi§ti; Polnyaı
Radziwill'lerin İrland'ı yarıs büyklğnde mülkleri vardı; Potaeki'nin
Ukrayna'da üç milyon dönüm toprağı vardı; Haydn'ı himaye edenMacar
Esterhazy'nin sahip olduğ topraklar, bir ara yedi milyon dönüme çıkml§t.
Yüzbinlerce dönümlük malikanelerin varlığ olağn bir durumdu.* Bunlar
çoğunlka bakımsz, ilkel ve verimsiz de olsalar, prensiere yar§ı gelir
getiryoladı. Bir Fransız ziyaretçinin viran haldeki Medina Sidonia mülk-
lerinde gözlemdiğ gibi, İspanyol asilzadesi, "uzaklardan kükremesiyle
kendisine yakl§nrı korkutan ormandaki bir aslan gibi hükmetmi§" 7
olmaıyd; öte yandan, İngilz milordunun ferah ölçütleriyle bile, nakit
para sıknt yoktu.
Kodamnlrı altınd, büyüklükleri ve ekonomik olanaklan deği§n
toprak soylusu bir sınf, köylüleri sömürmekteydi. Bazı ülkelerde orantısz
biçimde büyüktü ve bunun sonucu olarak da yoksul ve ho§nutsuzdu;
soylu olmayanlardan, esas olarak siyasal ve toplumsal ayrıclkn ile
çalı§mk gibi soylulara yakı§mn uğra§ld bulunmaya kar§ı isteksiz-
liğye ayrılmktd. Macaristan ve Polanya'da toplam nüfusun onda
birini, İspany'd onsekizinci yüzıl sonunda yakl§ı yarım milyonunu
• Çekoslovakya'da, kabaca 25.000 dönümün (10.000 hektar) üzerindeki seksen ıralikne,
1918'den sonra kamul§tırd; burılan arsınd Schoenbomlann ve Schwarzenberglerin 500.000
dönüm, Liechtnsları 400.000, Kinskylerin 170.000 dönüm topraklı da bulunuyordu. 6
1780lERiN DÜNYASI 25

-ya da ı82 7'de Avrupa'daki toplam soyluarın yüzde lO'u kadar 8- oluştr­
maktydılr. Ba§ka yerlerdeyse sayılr çok daha azdı.

IV
Avrupa'nı geri kalnıd tarımn yapıs, toplumsal açıdn farklı değil.
Yani, köylünün ya da tarım işçsn gözünde, malikanesi olan herkes bir
'soylu'ydu ve hakim sınf üyesiydi; ya da tersine, (töplumsal ve siyasal
ayrıclk kazndır ve biçimsel olarak hala yüksek devlet görevlerine
giden yegane yol olan) soyluluk ya da asillik statüsü, malikanesiz dü§ünüle-
bUecek şeylr değil. Çoğu Batı Avrupa ülkesinde bu tarz dü§nş biçimle-
rinde ifadesini bulan feodal düzen, ekonomik açıdn müdası giderek geçiyor
olsa da, siyasal bakımdn hala canlıyd. Gerçekten de, soyluarın gelirlerinin;
fiyatlrın ve harcmlın yükseli§i kar§ısnd çok geride kalmsın neden
olan feodal düzenin tam da bu kulanı§szm [eskimesi], aristokrasinin,
tek devredUemez ekonomik varlığ d urumundaki doğu§ tan gelen ayrıclk­
ların ve statüsünü görülmedik bir yoğunlka kulanmsı neden oldu.
Kıta Avrupası'n tamınd soylular, halk tabksınd gelen devlet
görevlileri oranı ı 7ı9'da yüzde 66'dan (ı 700'de yüzde 42), ı 780'de
yüzde 23'e dü§tğ İsveç'tn 9
, 'feodal tepki'nin Fransız Devrimi'ni çabuk-
laştırdğ Fransa'ya dek, a§ğı tabakadan rakiplerini, tacın gölgesindeki
kazanç kapıs makamlardan atılr (3. Bölüme bakınz). Fakat toprak sahibi
soylular arsın katılmn görece kolay olduğ Fransa'da, hatta dahsı
toprak sahibi ve soylu statüsünün her tür zengilğ ödül olarak verildğ
İngilter'd olduğ gibi, bu düzenin bazı bakımlrdn belirgin biçimde
zayıf kaldığ yerlerde bile, malikane sahiplğye hakim sınf statüsü ara-
sındaki ilşk değişm, hatta sonralı biraz daha sıkla§mtr.
Ne var ki, ekonomik bakımdn batın kırsal toplumu son derece
farklıyd. Yasal bağımln can sıkc pek çok izini hala ta§ıyor olmakla
birlikte, karakteristik köylü ortaçğın sonlarıd serf statüsünü büyük
ölçüde yitrmş tL Karakteristik malikane de, uzun zaman önce ekonomik
bir girşm birimi olmaktan çıkar, kiralan ve diğer parasal gelirleri topla-
ma sistemine dönüşm§tÜ. Büyük, orta ve küçük, az çok özgür olan köylü,
toprağın karakteristik işleycsd. Toprağı kiralmışs, bir toprak lorduna
kira (ya da birkaç yerde üründen pay) ödemekteyciL Teknik bakımdn
mülk sahibi olan bu köylünün, prense ödeiğ verginin, kiliseye ödeiğ
ondalığ ve bazı angaryalarm yanmda (ki bunları hepsi yüksek toplum-
sal tabknı göreli muafiyetleriyle çeli§mekteydi), paraya dönü§türülsün
dönü§türülmesin (ürününü lord un değirmn götürmek gibi) kendisine
26 DEVRiM ÇAGI

kar§ı çe§itli yükümlülükler ta§ıdğ yerel bir lord u vardı. Fakat bu siyasal
bağlrdn sıyrldğna Avrupa'nı büyük bölümü; genelde, zengin bir
köylü azınlğ, daimi ürün fazlsın kent pazrınd satarak tüccar çiftçi
durumuna gelme eğilm gösterdiğ ve, küçük ve orta ölçekli köylülerin
çoğunl, topraklı onları ücret kar§ılğnd tarlada ya da imalat-
hanede yarım gün çalı§mk mecburiyerinde bırakmyc kadar küçük
değils, topraklınd geçimlik üretim yaparak ya§dıklr köylü tarımn
geçerli olduğ bir bölge olarak boy gösterecektir.
Tarımsl geli§me, ancak birkaç bölgede safkapitalist bir tarım bir adım
daha yakl§mıt. İngilter, bunları ba§ınd geliyordu. Burada toprak mül-
kiyeri son derece yoğunla§mı olmakla birlikte, karakteristik ziratçı, emek ·
kiralayan, ticari üretim yapan orta ölçekli kiracı-çftyd. Cılz, küçük
mülk sahipleri, rençberler ve benzerlerinden olu§an büyük kitle, bu duru-
mun görülmesini engellemekteyciL Fakat (kabaca 1760-1830 arsınd)
. bu ayrıkl temizlndğ, ortaya köylü tarım değil, bir tarımsl giri§imd-
ler sınf, çiftçiler ve geni§ bir tarım proletaysı çıkt. Kuzey İtaly ve Hollan-
da gibi ticari yatırmn geleneksel olarak çiftlğe yapıldğ ya da uzmanla§-
ml§ ticari ürünlerin üretildğ Avrupa'nı birkaç bölgesinde de güçlü kapita-
list eğilmr görülmekteydi, ancak bu istisnai bir durumdu. Bir ba§ka istisna
da, Avrupa'nı geri bölgelerine özgü dezavantajlarla, dünyaı en geli§mi§
ekonomisine yakın olmanı dezavntjlrı birlikte ya§ayan mutsuz bir
ada olan İrland idi. Burada, Endülüslü ya da Siclyaı çiftlik sahiplerine
benzeyen, toprağın ba§ınd bulunmayan bir avuç çiftlik sahibi, zorla
para-rant almak suretiyle geni§ bir kiracı kitlesini sömürmekteydi.
Avrupa tarım, birkaç geli§mi§ bölge dı§na teknik açıdn hala hem
geleneksel hem de §aırtc biçimde verimsizdi. Ürünleri, hala çavdar,
buğday, arpa, yulaf ve Doğu Avrupa'da halkın temel yiecğ olan kara
buğday, sığr, koyun, keçi gibi hayvan ürünleri, domuz ve kümes hayvan-
ları, bir miktar meyve ve sebze, §arap, ip için yün, keten, kenevir, bira
için arpa gibi geleneksel ürünlerdi. Avrupa'nı beslenmesi hala bölgeselciL
Ba§ka iklimierin ürünleri, nadir olarak bulunuyor ve belki tropik ülkeler-
den ithal edilen en önemli gıda maddesi olan ve talığ benzersiz insani
acılr mal olm u§ §ekerin dı§ ında, lüks mal sayılordu. 1790'larda döne-
min en ileri ülkesi olan İngilter'd ortalama yılk §eker tüketimi ki§i
ba§ın 7 kilogramdı. Fakat Fransız Devrimi'nin olduğ yıl, İngilter'd
bile ortalama ki§i ba§ın çay tüketimi ayda 50 gram kadrı.
Amerika kıtasnd ve diğer tropikal bölgelerden ithal edilen yeni .
ürünler, biraz tutunmaya ba§lmıt. Güney Avrupa ve Balkanlarda mısr
(yerli buğdayı) epey yaılm§t -Balkanlarda gezgin köylülerin yerle§mele-
1780'1ERiN DÜNYASI 27

rinde onun payı vardı- ve Kuzey İtaly'd pirinç belli bir ilerleme kaydet-
mi§ti. Çe§ idi prensliklerde, çoğunlka gelir amçlı bir devlet tekeli olarak
tütün yeti§tirilmekteyse de, modem ölçüdere göre kulanım fazla değil:
ı 790'da ortalama bir İngilz ayda 40 gram kadar tütün içiyor ya da çiğn­
yordu. İpekböcği üretimi, Güney Avrupa'nı bazı bölgelerinde yagınd.
Yeni ürünlerin ba§ınd gelen parates (belki diğer yiyeceklere nazaran
dönüm ba§ın bariz §ekilde daha fazla insaı besiyldğ için olsa gerek)
ba§lıc ürün olarak yeti§rldğ İrland dı§na, kendine daha yeni yeni
yol bulmaktydı. İngilter ve Alçak Ülkeler dı§na, köklü bitkiler ve
saman dı§na diğer yem bitkilerinin sistemli bir biçimde yeti§tirilmesi
hala oldukça istisnai bir duru1:9du ve §eker için pancarekimine yoğun
biçimde ancak Napoleon Sava§lan ile ba§lndı;
Elbette onsekizinci yüzıl, tarımd durgnlğ ya§ndığ bir yüzıl
değil. Tersiı, uzun bir demografik geni§leme, büyüyen kentle§me, tica-
ret ve imalat çağı, tarımsl iyile§meyi te§vik etmi§, aslınd bunu zorunlu
kılm§tr. Yüzyıln ikrıc yarısnd itibaren, modem dünya için son derece
niteleyici bir görüngü olarak nüfus ta §aırtc ve kesintisiz bir artı§ ın ba§la-
dığna tanık olurım§t: Örneği ı 755 ile ı 784 arsınd Brabnt'ı
(Belçika) kırsal nüfusu yüzde 44 artmı§L 10
Fakat İspany'd Rusya'ya
kadar demekler kuran, hükümet rapolı hazırlyn ve propaganda
amçlı bildiriler yaımln sayız tarımsl iyile§tirme yanlıs en fazla
etkileyen §ey, tarımdki ilerlemelerden çok, tarımsl geli§menin önüne
dikilen engellerin büyklğd.

V
Tarım dünyası uyu§uktu; belki kapitalist tarım sektörü bu açıdn istisna
tutulabilir. Ticaret, imalat ve her ikisiyle birlikte giden teknolojik ve
anlıks etkinliklerse, kendine güvenliydi, canlıyd ve geni§lemekteydi;
bunlardan kazanç sağlyn sınflar da etkirı, karlı ve iyimserdi. Dönemin
gözlemcisini en doğruan etkileyecek §ey, sömürgelerin sömürülmesiyle
yakınd bağlntı olan ticaretteki muazzam yaılmd. Oylum ve sığa
olarak hızla büyümekte olan deniz ticareti, dünyaı sarmakta ve Kuzey
Ariantik Avrupası'n tüccar toplukarın cebini dolurmaktyı. Bu
topluluklar, sömürge gücünü, Avrupa ve Afrika'ya mal ihraç eden Doğu
Hint Adaln'ı sakinlerini soymak için kulandır. • Bunlar ve Avrupa
• Aynı zamanda Avrupa'nı bu mallara artan talebini kar§ılm üzere çay, ipek ve porselen
aldıkr Uzak Doğu'ya da belli ölçülerde aynı §eyi yaptılr. Fakat Çin'in ve Japony'ı siyasal
bakımdn bağımsz olmarı, bu ticareti bir ölçüde korsanvan hale getinnekteydi.
28 DEVRiM ÇAGI

malrı, Amerika kıtasndi durmaksızn büyüyen plantasyon sistemleri


için köle alımnd kulanıdr. Buna kar§ıl Amerika'daki plan tasyonlar
da, Avrupa'nı doğu-batı ticaretinin geleneksel mallan olan tekstil ürün-
leri, tuz, §arap ve diğerly birlikte yeniden doğuya dağıtlmk üzere
Adamik'teki ve Kuzey Denizi'ndeki limanlara her zamankinden daha
fazla ve daha ucuza §eker, pamuk vs. ihraç ettiler. 'Baltıkn da tahıl,
kereste ve keten geliyordu. Doğu Avrupa' dan, bu ikinci sömürge ku§ağın­
dan, tahıl, kereste, keten, keten bezi (tropik ülkelere yapıln karlı bir
ihra ca tı), kenevir ve demir gelmekteyciL Bunun yanıd -ekonomik
bir dille ifade edecek olursak, Amerika'nı kuzeyindeki İngilz sömürgele-
rinde (1 783'ten sonra Kuzey ABD) etkinliklerini giderek artın' beyaz
göçmen toplukarı dahil- Avrupa'nı görece geli§mi§ ekonomileri ara-
sında ticaret ağı her zamankinden çok daha yoğun bir hal aldı.
Ta§rlı muhterisin hayallerinin çok ötesinde bir zenginlikle sömürge-
lerden dönen naboblar ya da plantasyon sahipleri, bu yüzılda yapıln ya
da yeniden in§a edilen (Bordeaux, Bristol, Liverpool gibi) görkemli liman-
ları olan gemiciler ve tüccarlar, çağın gerçek galipleriydi ve bu bakımdn
onlarla ancak, servetlerini karlı devlet hizmetlerinden sağlyn büyük
memurlar ve bankerler a§ık atabilirdi; çünkü bu, 'kar, tacın altınd' deyi§i-
nin hala geçrliğn korudğ bir çağdı. Onları yanıd, tarım dünya-
sında mütevazı bir servet edinmi§ avukatlar, malikane idarecileri, yerel
içki imaltçır, tacirler ve benzerlerinden olu§an orta sınf, sakin bir
ya§am sürdürmekteydi; hatta imaltçır bile çok yoksul bir akrabadan
hallice görünüyordu. Çünkü madencilik ve imaltçık, Avrupa'nı her
yanıd hızla geni§liyor olmakla birlikte, tüccar (ve aynı zamanda Doğu
Avrupa'da çoğu zaman feodal lord) bu i§lerin ba§lıc denetçisi olma konu-
munu sürdürmekteyciL
Bu durum, geni§lemekte olan endüstri üretiminin esas biçiminin; za-
naatkann, ya da köyfünün tarım dı§ emğin ürününün tüccar tarfın­
dan pazarda satılmk üzere satın alındğ eve i§ verme ya da sipari§ sistemi
denen bir biçimi olmasınd kaynlmtdı. Bu ticaret biçiminin
büyümesi, kaçınlmz olarak ilk endüstri kapitalizmi için ilkel bir durum
yartı. Malın satan zanaatkar, (özellikle hammaddesini tüccardan aldığ,
hatta üretim arçlın tüccardan kiraldığ zaman) parça ba§ı ücret alan
bir i§çiden ba§ka bir §ey olmuyordu. Aynı zamanda dokumacıl da yapan
köylü, küçük bir arazi parçsın sahip bir dokumacı haline gele biliyordu.
ݧlemrin ve i§levlerin uzmanl§sı, eski zantkrlı bölmekte ve
köylüler arsınd yarı vasıfl i§çiler yaratabilmekteyciL Eski usta zanaat-
karlar ya da bazı özel zanaatkar gruplaı veya belli bir yerel arcıl grubu,
1780'LERiN DÜNYASI 29

ta§eron ya da ݧvern durumuna gelebiliyordu. Fakat bu merkezilikten


yoksun üretim biçimlerinin kilit denetmeni, yitik köylerin veya arka so-
kalrın emekçisini dünya pazrın bağlyn ki§i, bir çe§ it tücardı. Bizzat
üreticilerin saflrınd doğan ya da doğmakt olan 'sanayiciler' se, doğru­
dan onlara bağlı olmadıkrn bile, tücarlın yanıd küçük ݧ sahip-
leri konumdayılr. Özellikle endüstri İngilters'd birkaç istisna
da yok değil. Demir ustalrı, büyük çömlekçi Josiah Wedgwood gibi
adamlar, mağru ve saygın kimselerdi; tesisleri, dünyaı her tarfınd
gelen meraklıc ziyaret edilirdi. Fakat tipik sanayici (bu sözcük henüz
icat edilmemi§ti), bir endüstri kaptnıd çok bir çımacyd.
Buna kar§ın, statüleri ne olursa olsun, ticaret ve imalat i§leri çok
parlak bir geli§me göstermekteydi. Onsekizinci yüzıl Avrupa devletleri
arsınd en parlak ba§rıl imza atın§ olan İngilter, gücünü ekonomik
ilerlemesine borçluydu ve bunun sonucu olarak 1780'lerde, son derece
deği§k ba§rı düzeyleri sergilemi§ olsalar da, ussal bir politika izleme iddia-
sıyla hareket eden kıta Avrupası'ndki bütün devletler, ekonomik büyü-
rneyi te§vik ettiler. Henüz ondokuzuncu yüzıl akdemiclğ tarfınd
üstün bir 'saf', a§ğı bir 'uyglamı dal aynım uğramı§ olan bilimler,
kendilerini üretimdeki sorunlaı çözümüne adılr: 1780'lerin en
gözalıc ilerlemeleri, geleneksel olarak endüstrinin gereksinimlerine ve
atölye uyglamrın en yakın konumdaki kimya alnıd gerçekle§ti.
Diclerat ile d'Alembert'in Büyük Ansiklopedisi, salt ilerici toplumsal ve
siyasal dü§ünceyi değil, teknolojik ve bilimsel ilerlemeyi de içeren bir
özetti. Çünkü, gerçekten de onsekizinci yüzıl derinden biçimlendirmi§
olan insan bilgisinin, usalığn, zengilğ, uygarlığn ve doğa üzerinde
kurulan denetimin ilerlemekte olduğ inacı, yani 'Aydınlam, gücünü
esas olarak üretimden, ticaretten ve her ikisiyle kaçınlmz olarak ili§kisi
olduğna inaıl ekonomik ve bilimsel usalıktn almı§t. Bunun yanı­
da, Aydınlam en büyük savunclrı, ekonomik bakımdn en ilerici
sınflar, zamnı elle tutulur ilerlemeleriyle doğruan ilgisi bulunan tüccar
çevreleri ve ekonomik olarkydınm§ toprak lordaı, bankerler, eko-
nomide ve toplum ya§mınd idari konumda bulunan bilimsel dü§ünen
yöneticiler, eğitml orta sınf, imaltçır ve giri§imeiler gibi sınflard.
Bu insanlar, matbaa cı ve gazeteci, mucit, giri§imci ve dirayetli bir ݧadmı
olan Benjamin Franklin'i, gelcğin etkin, kendi kendini yeti§tirmi§ ussal
yurtta§ ın bir simgesi olarak selamdır. Bu tür yeni insanlar, okyanusun
öte yaksınd gelecek somut örneklere gereksinmesi olmayan İngilte­
re'de, ta§rada, gerek bilimsel ve endüstriyel gerekse siyasal ileriemelere
kaynlı eden demekler kurdular. Birmingham'daki Lunar Society'de
30 DEVRiM ÇAGI

[Ay Dernği], çömlekçi Josiah Wedgwood, modern buharlı makinenin


mucidiJames Watt ve iş ortağı Matthew Boulton, kimya cı Priestley, biyo-
log ve evrim kuramın öncüsü küçük soylu Erasmus Darwin (büyük
bilgin Darwin'in büykası), büyük matbaa cı Baskerville bulunmaktay-
dı. Bu insanlar; her yerde, sınfal ayrımln gözardı edilğ ve çıkar
gözetmeyen bir §evkle Aydınlam ideolojisinin proagndsı yapıldğ
Farmasbn locarın doluştar.
Çifte devrimle ilgili dü§ünceler (hatta bunlar, İngilz fikryatın Fran-
sız yorumu oldukarı hallerde bile) en geni§ ulsarı geçerliliklerine.
Fransızl formülasynı sayesinde ulaşm§ olmakla birlikte, bu ideolo-
jinin önde gelen iki merkezinin (İngilter' ve Fransa' nı) aynı zamanda
çifte devrimin de merkezleri olmalan anlmıdr. 'f\ydınlam§ dü§ünceye,
laik, ussal ve ilerici bir bireycilik egemen olmaktydı. Bireyi, zincirlerin-
den; hala dünyaı dört bir kö§esine gölgesi dü§en ortaçğın cahil gele-
nekçilğd, ('doğal ve 'ussal' dinden ayrı olarak) kilisenin hurafelerin-
den, insanlan dağum ve ilgili ba§ka ölçüdere göre alt ve üst olarak
hiyeraş ayırn usdl§ıktan kurtarmak, Aydınlam ba§lıc amcıy­
dı. Özgürlük, e§itlik ve (bunları takiben) bütün insalrı kardeşliğ,
onun sloganrıyd. Zamnı geldiğn bunlar, Fransız Devrimi'nin slogan-
ları oldular. Bireysel özgürlğn hakim olmasıy, en hayırl sonuçlan
yaratmak mümkün olabilecekti. En olağnüst sonuçlar, bireysel yetene-
ğin ussal bir dünyada engelsiz bir biçimde uyglanmsıd beklenebilir-
di; aslınd bunu çoktandır görmek de mümkündü. Tipik bir 'aydınlm§
düşnr ilerlemeye duyğ tutkulu inanç, yansı, çevresindeki
bilgide, teknikte, zenginlikte ve uygarlıkt görebilcğ ve belli bir haklı­
lıka da kendi dü§üncelerinin durmadan ilerlemesine yarbilecğ gözle
görülür artış ta bulmaktydı. Aydınlam düşnr ya§dığ yüzıln
başlrınd cadılr hala yakılmtd; aynı yüzıln sonlarıdy Avus-
turya gibi aydınlmş devletler, sadece işkency izin veren yaslrı değil,
köleiğ de kaldırm§. Feodalitenin ve kilisenin yerlşik çıkarln gibi,
ilerlemenin önüne dikilmi§ geriye kalan tüm engeller de süpürülse, kim
bilir daha neler olabilirdi?
Özgür toplumun kapitalist bir toplum olacğın doğalık varsayan
pek çok ·aydınlmc varlığn, üstelik bunları siyasal bakımdn
da belirleyici kimseler olmarın kar§ın, 'Aydınlam bir orta sınf
ideolojisi demek, tam olarak doğru qeğildr. 1
Kuramsal olarak Aydınla­
manı amcı, bütün insalrı özgür kılmat. Bütün ilerici, usalcı ve
humanist ideolojiler onun içinde örtük olarak bulnmaktydır; aslınd
onlar Aydınlam çıkmatyd. Ne var ki, uygulamada Aydınlam-
1780'LERiN DÜNYASI 31

nı gerktidğ özgürle§imin önderlerinin, soylulardan çok toplumun


orta tabklrınd gelen yetenek ve liyakat sahibi ussal insanlar olmalan
ve onları etkinliklerinin ortaya çıkardğ toplumun da 'burjuva' ve kapi-
talist bir toplum olması anl§ır bir durumdu. . _
- Pek çoğu -1780'İer kadar- aydınlm§ mutlak monarklara inamı§
Aydınlam kıta Avrupası'ndki savunclrı siyasal bakımdn
ihtyalı ve ılm tuturulanna kar§ ın, 'Aydınlam nı devrimci bir ideoloji
olduğn belirtmek çok daha doğru olur. Çünkü Aydınlam, Avrupa'nı
pek çok yerinde hakim olan toplumsal ve siyasal düzene son verilmesini
ima etmekteyciL Anciens n'gime'lerden kendini gönüllü olarak fesh etme-
sini beklemek çok fazla olurdu. Tam tersine, daha önce gördüğmz
gibi, bu rejimler bazı bakımlrdn yeni toplumsal ve ekonomik güçlere
kar§ı kendilerini tahkim etmekteydiler; ve (İngilter, Birle§ik Eyalerler
ve çoktan yenilclikleri ba§ka birkaç yer dı§na) tutunabildikleri kaleler,
tam da ıhml aydınlmcr bel bağldıkn monar§ilerdi.

VI
Devrimini onyedinci yüzılda gerçeklqtiren İngilter ile önemsiz birkaç
devlet di§ ında, Avrupa kıtasn i§levlerini sürdüren bütün devletlerinde,
mutlak monar§iler hakimdi; monar§inin egemen olmadığ devletler ya
anar§iye yuvarlnmı§ ya da Polonya gibi kom§ulan tarfınd yutulmu§tU.
Kilisderin geleneksel örgütlenmeleri ve ortodoksileriyle desteklenmi§,
uzun geçmi§leri dı§na salık verilecek yanlrı kalmı§ bir yığn kurumla
çevrelenmi§ toprak sahibi soyluarın olu§trdğ hiyerar§inin tepesinde,
Tanrı inayerine mazhar olan kalıts manarklar bulnmaktydı. Vahim
boyutlarda ulsarı bir rekabetin ya§ndığ bir çağd devletin tutu-
nurulu ve etkili olmasın duyulan ihtyacın, uzun zamndır monarklı,
soyluarın ve diğer yerle§ ik çıkar sahiplerinin anar§ik eğilmrn dizginle- .
meye ve devlet aygıtn mümkün olduğnca aristokrat olmayan memur-
larla doldurmaya mecbur etiğ doğru. Bunun yanıd, onsekizinci
yüzıln son yarısnd bu ihtiyaçlar ve kapitalist İngilter' ulsan1rı
arenadaki a§ikar ba§rıs, pek çok manrkı (daha doğrus danı§ml­
rın), ekonomik, toplumsal, idari ve dü§ünsel modernle§me programlan
uygulamaya yöneltti. O günlerde prensler 'aydınlm sloganı, benzer
nedenlerle günümüzdeki hükümetlerin 'planlama' sloganı benimserne-
lerine ve yine günümüzde bu sloganlan kuramsal olarak benimseyen kimi-
lerinin uygulamada hemen hiçbir §ey yapmamalanna ve uygulamada pek
çok §ey yapnlrıs, gelirlerini, zenginliklerini ve güçlerini artımn
32 DEVRiM ÇAGI

en güncel yöntemlerini benimsemenin pratik avntjlrıy kar§ıltnd­


ğında 'aydınlm§ (ya da 'planı) toplumun gerisinde yatan genel fikir-
lere çok az iltifat göstermelerine benzer biçimde benimsemi§lerdi.
Oysa orta ve eğitml sınflad ilerlemeye bağlı olanlar, umtların
gerçekle§tirmek için çoğu kez 'aydınlm§ bir monar§inin güçlü merkezi
aygıtn arıyold. Prens in, devletini modernle§tirmek için bir orta sınfa
ve onun fikirlerine gereksinimi vardı; zayıf bir orta sınf da, köle§IDİ
aristokrasinin ve kilisenin çıkarln ilerlemeye kar§ı direni§lerini kır­
mak için bir prense gereksinim duyuyordu.
Ne var ki, gerçekte ılm ve yenilikçi de olsa, mutlak monar§i, her
§eyden önce kendisinin de üyesi olduğ, değrlin §ahsınd simgeldğ,
destğin büyük oranda bağıml olduğ toprak sahibi soylular hiyera§İ·
siyle bağlrı koparıny olanksız görüyordu. Teorik olarak istedğn yap-
makta özgür olsa da mutlak monar§i uygulamada Aydınlam, ileride
Fransız Devrimi'nin poüler§ticğ bir terirole feodalite ya da feodalizm
adın verdiğ bir dünyaya aitti. Böyle bir monar§i, elindeki bütün kaynak-
ları, otoritesini güçlendirmek, sınrla içinde vergi gelirlerini, dı§na
gücünü artımk içrı kullanmaya hazırd; bu durum onu pekala yükselen
toplumun güçlerine de destek vermeye götürebilirdi. Bir malikaneyi, sınf
ya da eyaleri bir ba§kasma kar§ı oynayarak politik elini güçlendirmeye
hazırd. Ne var ki ufku, tarihinin, i§levinin ve sınf tarihiyle sınrlyd.
Ekonomik ilerlemenin gerktidğ ve yükselen toplumsal gruplaın talep
ettikleri kökten toplumsal ve ekonomik dönü§ümü hiçbir zaman isteme-
mi§ti; böyle bir dönü§ümü gerçekle§tirmeye ise asla yetenekli olmaı§t.
Bilinen bir örneği alım. Prensierin danı§mlr arsınd bile, serfliğı
ve feodalizmden kalma köylü bağlrın kaldırms gerğind ciddi §ekil-
de ku§ku duyan usçu dü§ünürlerin sayı yok denecek kadar azdı. Böyle
bir reform, 'aydınlm§ bir progamın ba§lıc özelliklerinden biri olarak
kabul edilmekteydi ve Madrid'den St Petersburg'a, Napoli' den Stockholm'e
kadar, Fransız Devrimi'nden önceki çeyrek yüzılda böyle bir programa
imza atmayacak tek bir prens yoktu. Ne var ki, gerçekte 1789'dan önce
köylüeriı kurtulu§una dayanan yegane hareketler, Danimarka ve Savoy
gibi küçük ve örnekleyici olmayan devletlerle bazı prensierin özel malika-
nelriıd ortaya çıkml§t. Böylesi büyük çaplı bir kurtul u§ eylmirı, 1781 'de
Avusturya imparatoru II. Joseph kalı§n, ama tahmin edilenin üzeriıd
bir köylü ayklnmsı ve yerle§ik çıkarln siyasal direni§i kar§ısnd ba§rı­
sız olm u§, yüzüstü bıraklm§t. Avrupa'nı bütün batıs ve ortasınd tarım­
daki feodal ili§kileri kaldırn, doğruan etki ve tepki yaratan ya da örnek
olu§turan Fransız Devrimi ile 1848 devrimi oldu.
1780'lERiN DÜNYASI 33

Demek ki, 'burjuva' toplumunun eski ve yeni güçleri arsınd, elbette


İngilter'd olduğ gibi burjuvazinin zaferinin çoktan tescil edilğ yerler
dı§na, çözülmesi olanksız, sonralan açığ çıkac gizli bir çatl§ma hü-
küm sürmekteydi. Bu rejimleri daha da kırlgan yapan §ey, üç yönden;
yeni güçlerden, giderek direni§inin sertliğn artın kökle§mi§ eski yerle§ik
çıkarldn ve yabanci rakiplerden gelen bir baskıy maruz kalmalan
oldu.
En zayıf ve kırlgan oldukarı nokta, uzaktab ya da sık denetleneme-
yen eyaletlerdeki veya sömürgelerdeki özerklik yanlıs hareketlerde oldu-
ğu gibi, eski ve yeni muhalefetin çakl§ma eğilm gösterdiğ yerlerdi. Örne-
ğin Il. Joseph'in 1780'lerde Habsburg monar§isinde gerçkl§tidğ re-
formlar, Avusturya Holand'sı (bugünkü Belçika) ortalığ birbirine
katın§ ve doğal olarak 1789'da Fransızlkiye bulu§an bir devrimci
hareket ortaya çıkarm§t. Daha da yagın olarak, Avrupa devletlerinin
deniza§ı sömürgelerinde ki beyaz göçmen topluluklar, kendi merkezi hü-
kümetlerinin sömürgedeki çıkarln tamamen merkeze bağlyn politika-
lanna kar§ı direndiler. İrland'ı yanısr Amerika kıtasn her yanıd,
İspany, Fransa ve İngilter'd bu tür göçmenler, -her zaman, merkeze
nazaran ekonomik bakımdn daha ilerici güçleri temsil eden rejimler
adın olmayan- özerklik isteyen hareketler ba§ltır. Bunu, ya İrland
gibi pek çok İngilz sömürgesi bir süre için ban§çıl yollardan ya da ABD
gibi devrim yoluyla ba§rdıl. Ekonomik geni§leme, sömürgelerdeki geli§-
me ve 'aydınlm§ mutlakçı'n reform giri§imlerinin yartığ gerilimler,
1770'lerde ve 1780'lerde bu tür çatı§mlr için vesileleri artıd.
Kendi ba§ın alındğ eyaletlerin ya da sömürgelerin muhalefeti,
vahim bir olay değil. Bir iki eyaleti kaybetın, eski yerle§ik monar§ileri
yıkmazd; nitekim sömürgelerdeki özerklik yanlıs hareketlerin ba§lıc
kurbanı durumundaki İngilter, eski rejimierin zayıflğnd etkilenmeye-
rek, Amerikan devrimine kar§ ın eskiden olduğ gibi istkralı ve dinamik
bir güç olmaya devam etmi§tir. Ülke içinde iktdarın büyük ölçüde el
deği§trmsn yol açacak·ko§ullann mevcut olduğ pek az bölge vardı.
Durumu daynılmz hale getirense, ulsarı rekabetti.
Çünkü ulsarı rekabet, bir devletin kaynlrı ba§ka hiçbir
§eyin yapmcğı kadar im tahandan geçiren bir olguydu. Bu sınavd
geçemeyenler, sarılyo, parçlnıyo ya da yıklordu. Ondokuzuncu
yüzıln büyük bir bölümünde Avrupa'nı ulsarı sahnesine böylesine
bir rekabet egemendi ve (1689-1713, 1740-8, 1756-63, 1776-83 ve
ele aldığmz döneme denk gelen 1792-1815'te olduğ gibi) Avrupa'da
depre§en genel sava§ dönemlerinin gerisinde bu olgu yatmkdı. Bu,
34 DEVRiM ÇAGI

İngilter ile Fransa, aynı zamanda bir anlamda eski ve yeni rejimler arsın­
da bir çatı§myd. Çünkü, ticaretre ve sömürgelerde kaydetiğ hızl ilerle-
me yüzünden İngilter' dü§manlığ çeken Fransa, aynı zamanda
sözcüğn klasik anlmıd en güçlü, seçkin ve etkili bir aristokratik mut-
lak monar§iydi. Yeni toplumsal düzenin eskisi kar§ısndi üstnlğ,
hiçbir yerde bu iki devlet arsındki çatı§mdn daha canlı bir örnek
sunmaı§tr. Çünkü İngilter, belirleyici nitelikleri deği§s de biri dı§na
bu sav§lrın tümünü kazanmakla kalmdı, bu sav§lrı görece daha
kolay bir biçimde örgütledi, parasal olarak destekledi ve yürüttü. Öte
yandan Fransız monar§isi, İngilter'd daha büyük, nüfusu daha fazla
ve potansiyel kaynlrı bakımnd daha zengin olmakla birlikte, bu
sav§lrı yürütebitmek için çok büyük çaba harcdı. Yediıl Sav§lrı'nd
(1 756-63) yenildikten sonra Amerika'daki sömürgelerde patlak veren
ayaklanma, Fransa'ya durumu tersine çevirmek için bir fırsat verdi. Fransa
da bu fırsat kulandı. Gerçekten de müteakip ulsarı çatı§md,
İngilter kötü bir yenilgi aldı ve Amerika'daki impartoluğn çok
önemli bir parçsın kaybetti. Yeni ABD'nin müttefiki olan Fransa ise
sonuçta zafer kaznmı§t. Fakat maliyet çok ağırd; Fransız devletinin
içine dü§tğ zorluklar, onu kaçınlmz olarak ülke içinde bir siyasi buna-
lım dönemine sürükledi ve altı yıl sonra da bu bunalımd Devrim doğu.

VII
Şimd geriye, Avrupa (daha kesin bir anltıru Kuzey Batı Avrupa) ile
dünyaı geri kalnı arsındki ili§kilere bir göz atarak, bu hazırlyc
nitelikteki dünya turunu, çifte devrimin e§iğn kadar getirip tamamla-
mak kalıyor. Avrupa'nı (ve onun deniza§ır uzantılr olan beyaz göçmen-
lerin) dünya üzerindeki eksiksiz siyasal ve askeri egmnliğ, çifte devrim
çağın bir ürünü olacktı. Onsekizinci yüzıl sonlarıd Avrupalı olma-
yan büyük devletlerin ve uygarlıkn pek çoğu, henüz beyaz tüccar,
denizci ve askerlerle görünü§te e§it kü§ullarda kar§ı kar§ıy gelmekteyciL
O günlerde Mançu hanedam döneminde nüfuzunun doruğna olan
büyük Çin impartoluğ, henüz kimsenin kurbanı durumunda değil.
Tersine, eğr bir kültürel etkile§meden söz edilecekse, bunun yönü doğu-
. dan batıy doğruy. Avrupalı santçılr ve zanaatkarlar o zamana dek
yanlı§ anl§ım Uzak Doğu motiflerini eserlerinde çok sık olarak kulanır
ve ('porselen' gibi) yeni malzemelerini Avrupa'nı kulanım uyarla-
yarak sunarken, Avrupalı filozoflar da bu son derece farklı ama yüksek
olduğ kesin uygarlığn dersleri üzerine kafa yoruladı. Kom§U Avrupa
1780'LERiN DÜNYASI 35

deviederinin (Avusturya'nı, ama hepsinden öte Rusya'nı) askeri güçleri


kar§ ısnda zaman zaman sarınty uğrayn (Türkiye gibi) İslam devletleri,
henüz birer hurda yığn olmaktan çok uzak olmarın kar§ın, ondo-
kuzuncu yüzılda bu hale geleceklerciL Afrika, Avrupa'nı askeri sıznalr
kar§ı bağı§kln sürdürüyordu. Ümid Burnu'nun çevresinde yer alan kü-
çük bölgeler dı§na, beyazlar, kıydai ticari bölgelerde toplanm§ı.
Ne var ki, Avrupalı ticari ve kapitalist giri§imin hız ve yoğunl
giderek artan geni§leme süreci, çoktandır bu ülkelerin ve bölgelerin top-
lumsal düzenlerini a§ındrmy ba§lmıt; daha önce görülmedik boyut-
larda korkunç bir köle ticareti yoluyla Afrika; rakip sömürgeci güçlerin
gerçkl§tidğ sızmalr yoluyla Hint Okyanusu; ticaret ve askeri çatı§·
malar arcılğy Yakın ve Ortadoğu, hepsi de bu süreçten nasiplerini
almktydı. Avrupalı, uzun süre önce, onaltıc yüzılda öncü İspanyol
ve Portekiıl sömürgecilerin, onyedinci yüzılda da Kuzey Amerikalı beyaz
göçmenlerin i§gal ettikleri bölgelerin hayli ötesine yaıln doğruan istila
hareketlerine çoktan giri§mi§lerdi. Bu konuda hayati ilerlemeyi, zaten
Moğl impartoluğn yıkar Hindsta'ı bir bölümü (özellikle Ben-
gal) üzerinde teritoryal bir denetim kurtnlı§ olan İngilter gerçekle§tirmi§ti
ve bu, onları ele aldığmiz dönemde bütün Hindsta'ı hakimi ve yöne-
ticisi yapacak bir adım. Batın teknolojik ve askeri üstnlğ kar§ısnd
Avrupalı olmayan uygarlıkn fazla bir §ansı olmadığ zaten öngörülebilir
bir §eydi. 'Vasco da Gama çağı' denen §ey, bir avuç Avrupalı devletin ve
Avrupa kapitalizminin, bütün dünya üzerinde tam (ama bugün görüldğ
gibi) geçici bir egemenlik kurdğ dört yüz yılk dünya tarihi, doruğna
varmak üzereydi. Avrupalı olmayan dünyaya aynı zamanda nihai kar§ı
saldıry geçmesi için gereken ko§uları ve teçhizaı sağlyck olsa da,
çifte devrim Avrupa'nı geni§lemesini kar§ı konulmaz bir hale getirecekti.

You might also like