You are on page 1of 18

ESTETİK KAVRAMI VE TARİHİ

• Estetik Kavramı ve Kökeni


• Estetiğin Tanımı
İÇİNDEKİLER

• Estetiğin Tarihi
• Klasik dönemde estetik GÖRSEL ESTETİK
• Orta Çağda estetik Dr. Öğr. Üyesi Halit
• Rönesans estetiği
• Yeni Çağda estetik KARTAL
• Çağdaş estetik
• Postmodern estetik

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Estetik kavramı hakkında bilgi
HEDEFLER

verebilecek,
• Estetik kavramının tanımını
yapabilecek,
• Estetiğin tarihsel değişimini ifade
edebilecek
• Estetik dönemler arasındaki farkları
açıklayabileceksiniz.
ÜNİTE

1
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Estetik Kavramı ve Tarihi

Güzel

Estetiğin Tanımı Duyu Bilimi

Sanat Felsefesi

Platon
Klasik Dönemde
Estetik
Estetik
Aristoteles
Orta Çağda
Estetik

Rönesans
Estetiği
Estetiğin Tarihi

Yeni Çağ Estetiği

Marksist Estetik

Çağdaş Estetik

Sezgisel Estetik
Postmodern
Estetik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Estetik Kavramı ve Tarihi

GİRİŞ
Estetik kavramı hemen herkesin hakkında bir yorum yaptığı, açıklamada
bulunduğu bir kavramdır. Ancak “Estetik nedir?” sorusunu sorduğumuz zaman
verilen cevaplar, kavramın ilk ortaya atıldığı dönemden itibaren değişmektedir.
Özellikle sanat tarihi alanında kendine sürekli cevap arayan ve bu cevaplarla
birlikte sürekli gelişen ve değişimini devam ettiren estetik, İlk Çağ’dan günümüze
değin tartışılmaktadır. Estetiğin ne olduğu sorusuna İlk Çağ’da filozoflar tarafından
cevap aranmış, sonraki dönemlerde ise hem filozoflar hem de bilim adamları,
farklı tanımlamalar yaparak genel bir çerçeve çizmeye çalışmışlardır.
Estetik kelimesini ilk olarak Alman filozof Baumgarten kullanmıştır. Estetik
kavramı ile ilgili genel tanımlama “Güzelin Bilimi” olduğu yönündedir. Bununla
birlikte özellikle Baumgarten tarafından kullanılan anlam ise “Duyu Bilimi”dir.
Estetiğin anlamı tanımlandığı dönemin içinde bulunduğu sosyoekonomik, siyasi ve
teknolojik durumlara göre farklıklar göstermiş, her çağda o çağın gereklerine ve
hâkim olan ideolojisine göre yeniden tanımlanmıştır.
Estetik kavramı ile ilgili tartışmalar genel olarak iki görüş çevresinde
birleşmektedir. Birinci görüş estetiği bir bilgi olarak ele almakta ve tıpkı “Zaman
nedir?” sorusunda olduğu gibi estetiği anlam olarak bilgi düzeyinde tanımlamaya
çalışmaktadır. Diğer bir görüş ise estetiğin biçimsel bir kavram olduğunu ve bu
çerçevede daha ölçülebilir ve tanımlanabilir kodları olduğunu ifade etmektedir.
Bu bölümde ortaya atıldığı ilk dönemden itibaren estetik kavramı üzerinde
devam eden tartışmalar ışığında kavramın ne anlama geldiği üzerinde durulacak
ve İlk Çağ’dan günümüze estetik kavramının tarihi detaylıca ele alınacaktır.

ESTETİK KAVRAMI VE KÖKENİ


Estetik kavramı sanat tarihi kadar eski bir kavramdır. Sanat tarihinin her
döneminde estetiğin ne olduğu sorgulanmış ve tanımlanmaya çalışılmıştır. Sanatın
geçmişi kadar estetiğin de geçmişi vardır. Sanatın geçirdiği değişimleri sanat tarihi
sayesinde öğrendiğimiz gibi ‘Güzelin Bilimi’ denen estetiğin de geçirdiği
değişimleri öğrenmek için estetiğin tarihine bakmak gerekmektedir. Estetik tarihi
Estetik kavramının
dediğimizde başlangıcı İlk Çağ’da Platon’a kadar uzanan bir dönemden söz
kökeni Platon’un “Güzel
nedir?” sorusu ile edilmektedir. Platon’un “Güzel nedir?” sorusu ile başlayan estetik tarihi zamanla
başlamaktadır. “iyi, yüce, haz” gibi anlamları da içerisine alarak bugünkü postmodern estetiğe
kadar gelmektedir. Estetiğin tanımı ile tarihi iç içe geçmektedir. Estetik kavramı ile
ilgili tanımlamalar yapan filozoflar ve bilim adamları estetiğin tarihini de
oluşturmaktadır.
Güzel olgusunun sorgulanmasıyla başlayan estetik tanımlamalar ilk
dönemlerde Tanrı’ya atfedilmekte, daha sonra doğada aranmakta, son olarak ise
insan ve insan yapımı olan “şeylerde” kendini bulmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Estetik Kavramı ve Tarihi

ESTETİĞİN TANIMI
Etimolojik olarak Yunanca Aestesis (duyum) ve Aistanesthai (duymak,
algılamak) kelimelerinden gelmekte olan estetik (Doğan, 1975; Sena, 1971), terim
olarak Yunanca’dan gelse de İlk Çağ’dan beri farklı dillerde karşılıkları aranmıştır.
Tarihsel süreç içerisinde farklı anlamlarda kullanılan estetiğin bugün kullandığımız
anlamına en yakın anlamda ilk kullanan düşünür Alman filozof Alexander Gottlieb
Baumgarten’dir. Baumgarten doktora tezinde estetik terimini ilk defa kullanmış
(akt.Hammermeister, 2002), fakat tezinde estetiğin kendi başına bir bilim
olmadığını ancak tek başına bir bilim dalı olarak ele alınması gerektiğini ifade
etmektedir. Baumgarten estetik üzerine çalışmalarına devam etmiş ve 1750-1758
yılları arasında yazdığı Aesthetica adlı kitabında estetiği bir bilim dalı olarak kabul
etmiştir. Baumgarten, Aesthetica kitabında estetik terimini “duyumsal idrakin
kökeni” anlamında kullanmış, buradan hareket eden Jale Erzen (2011) estetiği
duyumsallık olarak ifade etmiştir. Hem Baumgarten hem de Erzen’in
tanımlamalarından yola çıkarsak bilim dalı olarak kabul edildiği ilk dönemlerinde
güzel olandan ziyade güzel olanın duyumsanması şeklinde tanımlanmaktadır.
Johann Gottfried Herder ise buna karşı çıkmaktadır. Herder, duyumsamanın
çok geniş bir alanı kapsadığını, estetiğin ise özellikle güzel olan üzerinde
durduğunu ve bu yüzden de Aesthetic yerine Kalligone adının daha uygun
olacağını ifade etmektedir (Gürel, 2006). Kalligone kelimesi Yunanca’da güzel
anlamına gelen Kallos kelimesinden türetilmiştir. Kalligone, güzelin bilimi
Estetik kelimesini ilk
anlamında kullanılmaktadır. Benzer bir öneriyi Hegel de getirmiştir. Hegel (1835),
olarak Alman düşünür
Baumgarten 1735 estetik teriminin yeterince derinlemesine bir anlam taşımadığını, güzel ile ilgili
yılında kullanmıştır. olanın güzel kökünden gelen Kallistik terimi ile daha doğru ifade edilebileceğini
belirtmiş; yine de estetiği bilim olarak ele almak için yeni anlamlar türetmeye
çalışmanın yersiz olduğunu, güzel sanatlar felsefesinin ilgi alanının zaten güzellik
bilimi olduğunu dile getirmiştir.
Adnan Turani (1968) Güzel Sanatlar Sözlüğü’nde estetiği “Güzelliği,
güzelliğin insan usu ve duyuları üzerindeki etkilerini konu alan felsefe dalı” olarak
tanımlamaktadır. Cambridge online sözlüğünde “güzel olanla ilgili, güzele bakış
yolu” olarak tanımlanan estetik, Türk Dil Kurumu online sözlüğüne göre ise
“Sanatsal yaratının genel yasalarıyla sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi,
güzel duyu” olarak ifade edilmektedir.
Estetik güzelin bilimi olarak tanımlansa da bu tanımlama bütün filozoflar
tarafından kabul edilmemektedir. Kant estetiği açıklarken sadece güzel kavramının
yeterli olmadığını, güzellik ile yücelik kavramlarının birbiri ile benzerlikler taşıdığını
bu nedenle yücelik kavramının da estetiğin kapsamına girdiğini dile getirmiştir.
Estetiğe psikolojik açıdan yaklaşan Fechner ise haz konusuna değinmiş ve estetik
ele alınırken incelenmesi gerekenin güzel değil haz olması gerektiğini savunmuş ve
terime hedonik (haz=hedone) adını önermiştir. Wittgenstein (1967) ise estetiğin
konusunun sadece güzel olan ile sınırlandırılamayacağını, estetiğin insanlara güzel
olanı söyleyen bir bilim dalı olmadığını iddia etmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Estetik Kavramı ve Tarihi

Yapılan birçok farklı tanımlamadan da anlaşılacağı üzere estetik terimi ile


ilgili kesin bir tanımlama yapılamamaktadır. Avner Ziss’e göre (2009) bunun
nedeni iki farklı savdan hareket edilmesidir. Birinci savı savunanlara göre estetiğin
tek bir konusu vardır; sanatsal yaratının özü. Bu görüşü paylaşan düşünürler
estetiği genel sanat kuramı olarak kabul ederler. İkinci sava göre ise estetik ve
genel sanat kuramı birbirilerinden farklı iki ayrı kuramdır. Genel sanat kuramı
sanatın özünü ele alırken, estetik ise sanatta ve gerçek hayatta güzelin kökenini
inceleyen bilimdir.
Sözer ve Tanyeli’ye göre (2003) ise günümüzdeki çağdaş estetik, güzelin ne
olduğu sorusuna cevap aramamaktadır. Güzelin ne olduğunu tanımlamak artık
sanat için yeterli değildir. Estetik, günümüzde Sözer ve Tanyeli’nin bahsettiği gibi
geçmişe ait doktrinleri kabul etmemekte, daha yeni anlayışları benimsemektedir.
Avşar Timuçin de benzer bir durumdan söz etmektedir. Timuçin’e göre (2000) iyi,
doğru ve güzel gibi kavramlar her çağda değişiklik göstermektedir.
Her çağda farklı ele alındığı düşünüldüğünde estetik kavramı üzerine yapılan
tanımlamaları ve tartışmaları dönemsel olarak ele almak daha açıklayıcı bir
yaklaşım olacaktır. Bu bağlamda adı konmuş olmasa da estetik ile ilgili tartışmalar
İlk Çağ’a dayanmaktadır.

ESTETİĞİN TARİHİ
Estetiğin tarihi denildiği zaman Antik Yunan’dan günümüze kadar çok geniş
bir dönem işaret edilmektedir. Farklı dönemlerde estetiğin tarihini ele almak için o
dönemde yaşamış düşünürlerin estetik ile ilgili düşüncelerini ifade etmek
gerekmektedir. Düşünür ve filozofların estetik ile ilgili tanımlamaları estetiğin
tarihini ortaya koymaktadır.

Klasik Dönemde Estetik


Estetik tarihi klasik dönemde Platon ile başlar. Çünkü estetik ile ilgili sistemli
Platon’un güzellik ile ve felsefi tartışmalara Platon’a kadar kimse değinmemiştir. Platon estetik terimini
ilgili düşüncelerine kullanmasa da güzellik ile ilgili sistematik düşünen ilk filozoftur. Platon, Büyük
Büyük Hippias, Şölen ve Hippias, Şölen ve Phaidros diyaloglarında güzel ile ilgili düşüncelerini dile
Phaidros kitaplarında getirmektedir. Platon, Büyük Hippias diyaloglarında Sokrates ile Yunan sofist
rastlanmaktadır.
Hippias arasındaki tartışmaları ele almıştır. Büyük Hippias kitabında güzel ile ilgili
bir tanımlamaya rastlanmamakla birlikte güzelin ne olduğu üzerine soruların
sorulduğu ilk yazılı eserdir. Büyük Hippias kitabında Sokrates Hippias’a güzel nedir
sorusunu yöneltir ve aldığı sekiz farklı cevabın hiçbirini beğenmemektedir. Bu
bakımdan Büyük Hippias kitabı güzelin ne olduğundan ziyade ne olmadığı üzerinde
durmaktadır.
Platon’un estetik ile ilgili düşünceleri değişiklik göstermektedir. Başlangıçta
daha çok güzelin ne olmadığı üzerinde durmaktadır. Bu dönemde bir tanımlama
yapmasa da güzeli ele alması açısından önemlidir. İkinci evrede ise güzel ile ilgili
düşünceleri olgunlaşmaya başlamış ve Şölen kitabında bunun üzerinde durmuştur.
Şölen’de aşkı ve ölümsüzlüğü ele alan Platon’un, güzel ile ilgili tanımlamalarında
iki farklı yaklaşım söz konusudur. Bunlardan ilki beden güzelliği, ikincisi ise ruh

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Estetik Kavramı ve Tarihi

güzelliğidir. Platon özelikle ruh güzelliğine önem vermektedir ve bu yolla


insanların gerçek güzelliğe ulaşacağını ifade etmektedir. Platon bu noktada
güzelliği idealar boyutunda aramaktadır. Ona göre güzel yaratılabilir değil, özünde
kendiliğinden güzel olandır. İnsanların güzel olarak gördüğü şey, gerçekte idealar
dünyasının bir yansımasıdır. Bu dünyadaki güzellik, idealar dünyasından
gelmektedir. Platon, gözle görülen ama kavranamayan bir dünya ve gözle
görülemeyen ama kavranabilen bir dünya olmak üzere ikili bir dünya anlayışına
sahiptir. Gözle görülemeyen ama kavranabilen dünya idealar dünyasıdır ve bu
dünyada güzel olarak gördüğümüz her şey idealar dünyasının bir yansıması, bir
taklididir.
Platon’un güzellik ile ilgili üçüncü evresi ise yaşlılık dönemine denk gelen
dönemdir. Platon bu evrede güzellik ile ilgili düşüncelerini matematik ile bir araya
getirmekte ve güzelliği matematiksel olarak ele almaktadır. Metafizik dünyadan
vazgeçen Platon, güzelliği gerçek dünyada aramakta ve güzelin, simetrik ve oran
Platon olgunluk ile eş değer olduğunu ifade etmektedir. Simetri ve oran ile güzellik yargısının
evresinde güzelliğin
rasyonel tabanının oluşturulabileceğini ifade eden Platon, geometrik formları
idealar dünyasına ait
olduğunu ifade güzel olarak kabul etmiştir. Kavuran(2010), Platon’un form güzelliği ile nesne
etmektedir. güzelliğinin birbirinden farklı olduğunu, form güzelliğinin nesne güzelliğinin
prensibi olduğunu belirtmektedir (2010). Platon’un yaşlılık döneminde güzele
matematiksel olarak yaklaşması öğrencisi Aristoteles’i de etkilemiştir.
Aristoteles’in güzellik anlayışını aktardığı başlıca bir eser bulunmamaktadır.
Ancak Metafizik ve Poetika eserlerinde güzellik kavramına değinmektedir.
Aristoteles de Platon gibi simetri ve oranı güzel olarak tanımlamaktadır. Platon’un
idealar dünyasının aksine güzelliğin gerçek dünyada matematik ile güzeli
özdeşleştirmekte ve güzelin temel formlarının düzen ve sınırlılık olduğunu ifade
etmektedir. Aristoteles güzele nesnel özellikler ile yaklaşmaktadır. Aristoteles’e
göre (1987) güzel olan şeyde, simetri oran ve düzen vardır ve bu düzen gelişigüzel
değildir. Aristoteles’e göre çok küçük ya da çok büyük bir şey güzel olmayabilir.
Çünkü bakanda birlik ve bütünlüğü sağlayamaz.
İlk Çağ’da Platon ve Aristoteles dışında Plotinus da güzel ve estetik üzerine
düşüncelerini dile getirmiştir. Plotinus’un güzellik ile ilgili düşüncelerine, öğrencisi
tarafından derlenen altı ciltlik Ennaadlar adlı serinin ilk kitabında rastlanmaktadır.
Plotinus’un güzellik düşüncesi Platon’un güzellik anlayışından etkilenmektedir.
Plotinus da kendinden güzel olan ve güzelin yansıması olan güzel ikiliğini
kullanmaktadır. Ancak Plotinus kendinden güzel olanı Tanrı’ya dayandırmakta ve
tanrıyı güzellik ile birleştirmeye çalışmaktadır.
İlk Çağ’da estetik ile ilgili düşüncelerin temelleri atılmaya başlanmıştır.
Platon ve Aristoteles bu dönem içerisinde güzel ve estetik ile ilgili en sistemli
çalışmaları yapmışlardır. Platon ve Aristoteles’in bu çalışmaları sonraki dönemlerin
estetik yaklaşımlarını şekillendirmektedir.

Orta Çağ’da Estetik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Estetik Kavramı ve Tarihi

Orta Çağ estetik anlayışı genel olarak İlk Çağ estetik anlayışı üzerine
kurulmuştur. İlk Çağ filozoflarının düşüncelerinden hareketle bir takım estetik
anlayışlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Orta Çağ estetik anlayışı İlk Çağ estetik
anlayışından hareket etse de güzellik kavramını daha çok teolojik açıdan ele
almıştır. Özellikle kilisenin hâkimiyeti nedeniyle Orta Çağ’da güzellik kavramına
yaklaşımda Hristiyanlığın etkileri gözlenebilmektedir. Orta Çağ’da öne çıkan iki
düşünür Augustinus ve Aquinolu Thomas’tır.
Augustinus gençliğinden itibaren güzellik ile ilgilense de özellikle
Hristiyanlığı kabulünden sonra güzellik anlayışında değişiklik meydana gelmiştir.
Gençliğinde daha çok fiziksel güzellik üzerinden durmuş ve daha sonra İtiraflar
kitabında fiziksel güzellikleri “aşağı güzellikler” olarak tanımlamış, Hristiyanlığı
Orta Çağ dönemi kabulünden sonra ise güzelliği Tanrı’ya dayandırmıştır. Augustinus’a göre (2010)
estetik anlayışı kilisenin güzellik anlayışı nesneldir. Sanatçının güzellik anlayışı kendi içerisinden gelse de
ve Hristiyanlığın etkisi aslında Tanrı’dan gelmektedir. Bu nedenle öznel değil nesneldir. Sanatçının sahip
altında kalmıştır. olduğu güzellik anlayışı Tanrı’nın ışığı sayesinde onun zihninde belirmektedir.
Güzelliğe teolojik olarak yaklaşan bir diğer düşünür ise Thomas’tır. Ancak
Thomas genel Orta Çağ hâkimiyetinin aksine güzellik anlayışını sadece Tanrı’ya
atfetmemiş, aklı da güzellik ile ilgili felsefi anlayışının içerisinde dâhil etmiştir.
Thomas’a göre akıl ve inanç birbirinden farklı kavramlardır. Her ikisi de bilginin
kaynağıdır. Bu anlayış sanat ve güzellik anlayışında da kendine yer bulmuştur.
Sanat belirli bir pratik ve düzen içerisinde gerçekleştirilen bir eylem iken, güzellik
ise herhangi bir eylem gerektirmeyen salt bilmedeki derin düşüncedir (Özel,
2014). Thomas güzelin; bütünsel olması, kendi parçaları arasında uyum olması ve
doğru oranlara sahip olması, nesnenin açıklık özelliği olmak üzere üç özellik
taşıması gerektiğini belirtmektedir (Korkmaz, 2013). Thomas’ın güzellik anlayışında
güzelden söz edilebilmesi için üç özelliğinde olması gerekmektedir. Bu üç
özellikten bir tanesi bile olmazsa güzel tam olmamaktadır. Thomas güzellik
anlayışında iyi ve ahlak gibi kavramları da kullanmaktadır. Güzel ile iyinin birbiri ile
ilişkili olduğunu, iyi olanın arzu ile ortaya çıkarken güzel olanın ise bilişsel
(cognitive) bir yetenek olduğunu ifade etmektedir. Yani güzelin algılanmasında akıl
devreye girmektedir. Thomas, güzel olanın bütünsel ve uyum içerisinde bilişsel
olarak kavranabilmesi için, yani asıl olarak güzeli görebilmek ve ondan haz
duyabilmek için Tanrı’dan gelen ışığa sahip olmak gerektiğini dile getirmektedir.
Orta Çağ’ın din merkezli estetik anlayışı Rönesans ile değişikliğe uğramıştır.
Toplumsal ve sosyal hayattaki değişimler, sanat ve felsefe alanında da kendine yer
bulmuştur.

Rönesans Estetiği
Orta Çağ’ın son dönemlerinde kilise ve din adamlarının otoritesinin
zayıflaması ile birlikte akıl kavramı daha fazla ön plana çıkmaya başlamış, inanç ve
felsefe birbirinden ayrılmaya başlamıştır. Rönesans ile birlikte ortaya çıkan akıl ve
bilim tartışmaları, sanatsal alanda da kendisine yer bulmuştur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Estetik Kavramı ve Tarihi

Rönesans Dönemi’nde estetik ve güzellik kavramları ile ilgili yazılı kaynaklara


rastlanmamaktadır. Bu dönemin güzellik anlayışı, o dönemin sanat eserleri
üzerinden değerlendirilmektedir. Rönesans estetiği daha çok doğayı ve insanı ele
alan ve konu edinen bir kavramdır. İnsan vücudu ve doğayı ele alan Rönesans
güzellik anlayışında matematiksel formüller kullanılmaktadır. Oran ve perspektif
bu dönemin güzellik ölçütlerindendir. Castelli (2005), Rönesans estetiğinin
Rönesans estetiği daha dayandığı temel ölçütlerin Marcus Vitruvius Pollio’nun De architectura adlı
çok doğayı ve insanı ele eserinden geldiğini belirtmekte ve özellikle altı ölçüt üzerinde durmaktadır.
alan ve konu edinen bir
 Düzenleme (ordinatio)
kavramdır.
 Planlama (dispositio)
 Simetri (symmetria)

 Uyum (eurythmia)

 Süs-Süsleme (decor)
 Dağıtım-Dağılım (distributio)

Aklın ön plana çıktığı Rönesans estetiğinde güzellik doğa ve insan üzerinden


tanımlanmaya çalışılmış ve daha ölçülebilir, bilgiye dayalı kriterler belirlenmeye
çalışılmıştır. Orta Çağ’da öne çıkan müzik ve geometri yerini Rönesans’ta resim ve
mimariye bırakmış, güzellik ölçütleri resim ve mimari eserler üzerinden
açıklanmıştır.
Örnek

•Rönesans Dönemi'nin estetik anlayışına Michelangelo'nun


"Musa’nın Hükmü" heykeli ve Brunelleschi’nin "San Lorenzo
Kilisesi" örnek gösterilebilir.

Yeni Çağ Döneminde Estetik


Yeni Çağ’da estetik ile ilgili tartışmalara katılan düşünürlerin temel özelliği
estetik bilgi ile diğer bilgi türlerini birbirilerinden ayrı ele almalarıdır. Özellikle
Alman düşünürlerin etkisi bu dönemin estetik anlayışında hissedilmektedir. Hegel
ve Kant, yeni çağda estetik üzerine düşünceleri ile öne çıkan düşünürlerdir.
Kant’ın çalışmalarının özünü eleştiri oluşturmaktadır. Salt Aklın Eleştirisi
(1781), Pratik Aklın Eleştirisi (1788) ve Yargı Gücünün Eleştirisi (1790) Kant
felsefesinin başlıca eserleri sayılabilmektedir. Kant’ın estetik ile ilgili fikirlerine
Yargı Gücünün Eleştirisi adlı eserinde rastlanmaktadır. Kant bu kitabında yargı
kavramını ikiye ayırmakta, amaçsal yargı ve estetik yargı olmak üzere ayrı ayrı ele
almaktadır. Kant Yargı Gücünün Eleştirisi’nde estetik yargıyı tek başına özerk bir

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Estetik Kavramı ve Tarihi

yargı türü olarak ele almaktadır. Kant, estetiği güzeli iyi ve doğru kavramlarından
ayırarak kendi başına bir kavram olarak incelemektedir.
Kant, güzel tanımlamasında nitelik, nicelik, ilişki ve yön olmak üzere dört
başlıktan oluşan şablonu kullanmaktadır. Nitelik olarak güzel olan, herhangi bir
karşılığı olmadan hoşa giden şeydir. Bir şeyin güzel olup olmaması ondan haz alıp
almamakla ilgilidir. Bir şeyden haz almak için o şey hakkında herhangi bir bilgiye
Kant, güzel ihtiyaç duyulmamaktadır. Kant burada özellikle bilgi kavramına atıfta
tanımlamasında nitelik, bulunmaktadır. Çünkü bir şey hakkında edindiğimiz bilgiden dolayı hoşumuza
nicelik, ilişki ve yön
gidiyorsa o güzel değil iyidir. Güzelde herhangi bir bilgi ihtiyacı duyulmamaktadır.
olmak üzere dört
başlıktan oluşan bir Kant nicelik kriterinde güzellik kavramını beğeni (haz) ile ilişkilendirir. Bir
şablon kullanmaktadır. şeyi beğenmenin kişisel bir duygu olduğunu ancak beğeni kavramının kendisinin
evrensel, genellenebilir olduğunu ifade etmektedir. Burada Kant’ın kastettiği özel
olarak bir şeyi beğenmekten ziyade beğeni duygusunun kendisidir. Burada
genellenmek istenen güzel olan değil, genel olarak güzellik yargısıdır. İlişki
basamağında Kant, amaçsallığı ele almakta, nesnel ve öznel olmak üzere iki
amaçsallık üzerinde durmaktadır. Nesnel amaçsallığın ahlaki yargıları, öznel
amaçsallığın ise estetik yargıları işaret ettiğini ifade eden Kant’a göre güzelden
algılanan haz öznel bir amaçsallıktır. Yön basamağında ise zorunluluk esastır.
Güzellik yargısı evrensel bir yargı olduğu için zorunludur. Kant’a göre kişi bir şeyi
beğendiğinde, ona güzel dediğinde herkes tarafından güzel bulunmasını
istemektedir.bu durum kişi için bir sorunluluktur (akt. Yetkin, 2007).
Kant, Yargı Gücünün Eleştirisi’nde güzel ve yüce kavramları üzerinde de
durmaktadır. Güzel ve yüce kavramları birbirilerinden ayrı tutulmalıdır. Kant’a göre
(2011), doğal güzellik nesnenin biçimi ile ilgilidir. Yücelik ise herhangi bir biçimden
yoksundur. Güzellik gözle görülebilirken yücelik ise onu görenin zihninde
belirmektedir. Güzelin kendi içerisinde bir uyumu olduğunu ifade ederken yücenin
ise uyumsuzluklardan ortaya çıktığı belirtmektedir. Örneğin bir ağaç güzel iken,
gökyüzünü kapatacak kadar sık ağaçların olduğu bir orman yücedir.
Kant, Yargı Gücünün Eleştirisi’nde son ayrımı ise sanatsal güzellik ile doğanın
güzelliği üzerinden yapmaktadır. Sanatsal olarak güzel olanın dehayı gerektirdiğini
yani bir sanatçı tarafından yaratılması gerektiğini, ancak doğal olarak güzel olanın
beğeniyi gerektirdiğini söylemektedir. Kant gibi Hegel de sanatsal olarak güzel olan
ile doğal olarak güzel olanı ayrı ayrı kavramlar olarak ele almıştır.
Hegel’in estetik ile ilgili fikirlerine Güzel Sanatlar Üzerine Notlar adlı
kitabında rastlanmaktadır. Bu kitap Hegel tarafından kaleme alınmamakla birlikte
öğrencileri tarafından derslerinde alınan notlardan bir araya getirilmiştir.
Baumgarten’in ‘Estetik’ kavramını kabul etmesine rağmen bu kavramın tam olarak
yeterli olmadığını, ‘Güzel Sanatlar Felsefesi’ kavramının daha uygun olduğunu
ifade etmektedir. Hegel’in güzel kavramı ile ilgili fikirlerinin temel noktası İlk Çağ
Felsefesi ve Kant’ın estetik düşüncelerine dayanmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Estetik Kavramı ve Tarihi

Hegel ‘tin’ kavramından yola çıkarak güzeli açıklamaya çalışmaktadır. Tin’i,


Sübjektif Tin, Objektif Tin ve Mutlak Tin olarak üçe ayırmaktadır. Sübjektif Tin
olarak ruhun gelişmemiş aşaması olarak kabul etmekte, Objektif Tin’i ise tinin
kendini yeniden gerçekleştirmeye başladığı doğadan ayrıldığı aşama olarak
Hegel, güzel olarak değerlendirmektedir. Mutlak Tin ise bu ikisinin sentezidir ve sanat, din ve
doğa güzelliğini değil, felsefenin konusudur (Stace, 1986; Özel 2014). Hegel’in güzel olarak ifade ettiği
sanatsal güzelliği doğal güzellik değil, sanat güzelliğidir ve bu anlamda Mutlak Tin’den meydana
kastetmektedir. gelmiştir. Sanat güzelliğini, doğa güzelliğine göre üstün görmektedir, çünkü
sanatsal güzellik Mutlak Tin’den meydana geldiği için tamamlanmış bir güzelliktir.
Hegel doğada da güzelliğin olduğunu ancak bu güzelliğin dışsal bir güzellik
olduğunu ifade etmektedir. Dışsal güzelliği biçimsel güzellik olarak kabul etmekte
ve düzenlilik ve simetri, bir yasaya uygunluk, uyum ve sadelik gibi kriterler ile
biçimsel güzelliği tanımlamaktadır.
Hegel’in sanata bakış açısı da bu anlayıştan hareket etmektedir. Hegel
sembolik sanatı sanatın başlangıcı olarak kabul eder ve bu aşamada henüz tin
keşfedilmemiştir. Sanatsal obje ile tin arasında uyumsuzluk söz konusudur. Çin ve
Mısır’daki dev tapınaklar bu sanat anlayışının eserleridir. Klasik sanatta ise ide
kendini keşfetmiştir ve insan kendini tanımaya başlamıştır. Klasik sanatta ruh ile
madde arasında uyum vardır. Dev tapınakların yerini Rönesans sanatının
heykelleri almıştır ve bu heykellerde obje ile tin arasında uyum söz konusudur.
Ancak sanat hâlen tamamlanmamıştır. Tıpkı Sübjektif Tin ve Objektif Tin’in sentezi
gibi bir sentez gerekmektedir. Bu noktada “Romantik Sanat”, sanatın gelişmesinin
son aşamasıdır. Hegel “Romantik Sanat” olarak Hristiyan sanatını kabul etmekte
ve şiiri en üst sanatsal basamak olarak görmektedir.

Çağdaş Estetik
Yeni Çağ düşünürlerinin doğa-zekâ ikilemi arasında geçen estetik
tartışmaları, çağdaş estetik düşünürlerini de etkilemiştir.
Marksist Estetik, çağdaş dönem estetik anlayışının en önemli estetik
yaklaşımlarından biridir. Marksist Estetiğin temelleri, Lukacs, Adorno ve Marcuse
tarafından ortaya atılmıştır. Lukacs, Adorno ve Marcuse,’nin Marksist Estetik ile
ilgili çalışmaları, Marx ve Engels’in düşüncelerinden yola çıkmışlardır. Marx,
güzellik üzerine sistematik bir çalışma yapmamış olsa da estetik konusunda sınırlı
da olsa düşüncelerini dile getirmiştir. Ekonomi Politik ve Felsefe yazılarında estetik
üzerine düşüncelerini dile getiren Marx, güzellik kavramına değinirken üretim
pratiklerinden faydalanmaktadır. Özellikle insan-hayvan üretimi karşıtlığından yola
çıkarak bilinç kavramına değinmektedir. Hayvanların fiziksel ihtiyaçlardan dolayı
üretim yaptığını belirten Marx, insanın ise bilinçli olarak sadece kendi ihtiyaçları
dışında da üretim gerçekleştirdiğini, bunu yaparken de her türde ve ölçüde üretim
yapabildiğini, nesnenin ölçülerini bildiğini ve güzelliğin yasalarına göre üretim
gerçekleştirebildiğini söylemektedir.
Marksist estetik bilgiden yola çıkmaktadır. Ancak buradaki bilgi Marksist
felsefenin de temeline dayanan gerçeklik, estetik gerçeklik sonunda ortaya çıkan
bilgidir. Estetik gerçeklik insan ile doğrudan ilgilidir. İnsan sanat yapıtını üretirken

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Estetik Kavramı ve Tarihi

doğadan gördüğü gerçekliği değil kendi yorum ve düşüncelerini de bu gerçeklik


içerisine katarak üretmektedir. Sanatçının ortaya koyduğu eser onun gördüğü
gerçeklik değil, o gerçekliğin onda oluşturduğu duygu ve düşünceler ile
harmanlanması ve ruh hâlinin birleşiminden oluşmaktadır. Marksist estetik bu
noktada Platon ve Aristoteles’in sanat eserinin doğanın taklidi olduğunu ileri
sürdükleri mimesis kavramını da kabul etmemektedir.
Lukacs ise Marksist estetiğe sosyal gerçeklik kavramı üzerinden
yaklaşmaktadır.Lukacs sanatın toplumu yansıtması gerektiğini ve bu nedenle
gerçekçi bir estetik anlayışla ele alınması gerektiğini belirtir. Biçim ile içerik
arasında doğrudan bir ilişki olması gerektiğini, ancak bu içerik ve biçimin
özdeşleşmesi halinde estetiğin var olabileceğini ifade etmektedir. Lukacs estetik
kuramında, Kant’ın nitelik, nicelik, ilişki ve yön kavramalarından hareket etmiştir.
Lukacs’ın estetik kuramı bireylik, özgünlük ve genellik olmak üzere üç kategoriden
Adorno sanat eserini
oluşur. Bireylik kategorisi kişisel deneyime odaklanır ve ‘bu masa’, ‘bu renk’
ele alırken mimesis ve
toplumsal gerçeklik ifadelerindeki masa ve renk kişiseldir., genellik kategorisini ise genelleme yaparak
kavramlarından yola ‘masa’, ‘renk’ kavramlarını ifade etmekte ve özgünlüğü ise bu iki kategorinin
çıkmaktadır. arasına yerleştirmektedir.
Frankfurt Okulu’nun kurucularından olan Adorno, Marksist estetiğin bir
diğer öne çıkan düşünürüdür. Adorno sanat eserini ele alırken mimesis ve
toplumsal gerçeklik kavramlarından yola çıkmaktadır. Özel’e göre (2014), Adorno
sanat eserini doğanın düz bir taklidi olarak görmemektedir. Taklit sanattaki biçimin
ortaya çıkışında pozitif bir katkı sağlamaktadır. Doğada güzel olan, insanın
yaratmadığı nesnelere olan duyarlılığının bir göstergesidir. Güzellik biçimin ifadesi
olarak sanatsal bir kurgudur. Adorno’nun estetik anlayışında estetik değer,
toplumsal içerik ile bütündür. Toplumsal gerçeklikler, estetik nitelikler üzerinden
doğru değerlendirilir.
Bireysel Etkinlik

• Platon ve Aristoteles'in mimesis kavramını araştırarak


Adorno'nun mimesis kavramı ile karşılaştırın

Adorno’nun estetik anlayışı da diğer Marksist estetikçiler gibi toplumsal


gerçekliği temel almaktadır. Sanat eseri, toplumda var olan problemleri ya da
bozulmaları olduğu gibi değil, yol gösterici, çözüm önerileri getirici şekilde
yansıtmalıdır.
Marksist estetik sanat eserine diğer estetik yaklaşımlarında olduğu gibi
biçim ve öz olarak yaklaşmakta ancak öz’ü biçimin önünde tutmaktadır. Sanatsal
olanın biçimden ziyade öz olduğu üzerine odaklanmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Estetik Kavramı ve Tarihi

Çağdaş dönemde ortaya çıkan bir diğer estetik yaklaşım ise Croce’nin
Sezgisel Estetiği’dir. İtalyan düşünür 1902 yılında yazdığı İfade Bilimi ve Genel
Dilbilim Olarak Estetik, adlı eserine ilk olarak estetiğin tarihi ile giriş yapar.
Estetiğin Özü (1913) adlı kitabında ise sanat ile mantığı birbirinden ayırmakta ve
sanatın mantık ile değil, ifade ile ortaya çıktığını dile getirmektedir. Croce, estetik
kavramının güzelin bilimi değil, ifadenin bilimi olduğunu, çünkü güzel olanın güzel
ifade olduğunu belirtmektedir. Sanatı bir dil biçimi olarak ele alan Croce,
sanatçının fikirlerini ifade etmesinin güzelin kendisi olduğunu vurgulamaktadır.
Ancak buradaki ifade sadece sözel ifade anlamında değildir. Sanatçının kullandığı
çizgiler, renkler ya da notalar da bir ifade biçimidir.
Croce estetik anlayışında fiziksel güzellik ve estetik güzellik olmak üzere iki
güzellik kavramından bahsetmektedir. Fiziksel güzellik, insanın günlük hayatı
içerisinde karşılaştığı, onu dinlendiren ona haz veren canlı cansız her şeydir. Ancak
bu güzellik estetik güzellikten farklıdır. Estetik olarak güzel olan ise tine
dayanmaktadır. Doğadaki nesnelerin estetik olarak güzel olabilmesi için sanatçının
tinsel olarak ifadesine ihtiyaç duymaktadır. Fiziki güzellikleri estetik olarak güzel
görebilmenin yolu, onlara sanatçı gözüyle bakabilmektir.
Croce’ye göre estetik yaratma süreci dört basamakta gerçekleşmektedir.
 İzlenimler,

 İfade veya estetik tinsel sentez,


 Hedonik eşlik (güzelden alınan haz),

 Estetik olgunun fiziki fenomenlere aktarılması.


İzlenimler aşamasında sanatçı dış dünyadan gerekli malzemeleri
toplamakta, bir sonraki basamakta kendi tinsel dünyasında bu malzemeleri
harmanlayarak bir sentez ve ifade oluşturmakta, üçüncü basamakta ise bir önceki
basamağın sanatçıda bir haz uyandırması gerekmekte ve son olarak bu estetik
Croce’ye göre güzel olguların seslere, desenlere, çizgilere dönüşerek fiziksel olarak ortaya konulması
olan, sanatçının gerekmektedir. Croce asıl güzelliğin sanatçının sentezinde ortaya çıkan güzellik
ifadesidir. olduğunu, sanatın da tinsel dünyada gerçekleştiğini belirtmektedir (Cömert, 2007).
Croce’nin estetik anlayışı elbette ki çağdaş estetiğin son estetik anlayışı
değildir. Dönem içerisinde birçok düşünür estetik ile ilgili düşüncelerini dile
getirmiş, bu konudaki tartışma ve fikir beyanları modern dönem boyunca devam
etmiştir.

Postmodern Estetik
Postmodernizm 20. yüzyılın ortalarında itibaren yaygın olarak kullanılmaya
başlanan ve modernizm sonrası dönemi işaret etmek için kullanılan kavramdır.
Postmodern estetikte, Postmodernizm başlangıçta bir dönemi tanımlamak için kullanılmış olsa da
modernizmin katı tanımın sınırları tıpkı estetikte olduğu gibi tam olarak belirlenememiştir. 1970’li
kurallarını reddeden yıllarla birlikte sanat dünyası tarafından da kullanılmaya başlanan postmodern
biçimsel çeşitlik kavramı hakkında Jencks “modernizmin hem devamıdır hem de aşılmasıdır”
hâkimdir. şeklinde bir tanım kullanmaktadır (Antmen, 2008). Jencks’in postmodernizm

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Estetik Kavramı ve Tarihi

tanımı, postmodernizmi sadece bir dönem olarak tanımlamamakta, aynı zamanda


kendisinden önce gelen modernizm ile arasındaki farklara da gönderme
yapmaktadır. Postmodernizmin ne olup olmadığı ile ilgili tartışmalar hâlen
sürmektedir. Bu bölüm postmodernizmin ne olup olmadığına değil, postmodern
bir estetik anlayıştan söz edilip edilemeyeceğine, postmodernizmin yeni bir estetik
tanımı yapıp yapmadığı üzerinde durmaktadır.
Postmodernizm başta plastik sanatlarda olmak üzere sanatın birçok
alanında değişimler meydana getirmiş ve böylece kendini belirginleştirmiştir.
Baykam’a göre (1989) postmodernizm, modernizmin katı kurallarına karşı
çıkmakta ve herhangi bir kuralın olmadığı yeni bir dünyayı ifade etmektedir.
Postmodern sanat da aynı anlayışı kabul etmektedir. Sanat yapıtının biçim ve
üslup bakımından bütünlüğüne karşı çıkmakta ve sanat pratiğinin biçim ve
modellerini yeniden düşünmeye teşvik etmektedir. Modernizmin sanatçıyı
öncülleyen yaklaşımının aksine postmodernizm buna karşı çıkmaktadır.
Postmodern estetiğin başlıca niteliği biçimsel form ve yöntemlerin
çeşitliliğidir. Modernizmin katı biçimsel yaklaşımlarının aksine postmodernizmde
biçimsel çeşitlilik hâkimdir. Ancak bununla birlikte postmodernizm yeni bir
biçimsel form önermemektedir. Var olan biçimsel formları taklit etmekte, bir
arada kullanmakta ve bir yeniden üretim söz konusu olmaktadır. Postmodern
estetik anlayışı yeniden üretim sürecinde kolajdan faydalanmaktadır. Sanatta
kolaj; farklı çalışmalardan derlenip bir araya getirilen eser olarak tanımlanabilir.
Postmodern dönemde bir sanatçı başka bir sanatçının eserinden istediği kısımları
alarak kendi çalışmasına ekleyebilmekte ve bu şekilde kendi sanat eserini ortaya
koyabilmektedir. Örneğin postmodern fotoğraf anlayışında kendine mal etme
olarak adlandırılan fotoğraf anlayışında bir fotoğrafçı başka bir fotoğrafçının
çekmiş olduğu fotoğrafı kendi fotoğraf çalışması için kullanabilmektedir.
Postmodern estetiğin farklı dönem sanat eserlerini taklit ederek ortaya yeni bir
sanat eseri çıkartması “pastiş” olarak ifade edilebilir. Pastiş başka bir sanatçı
tarafından yapılan bir sanat eserinin biçim ya da içerik fark etmeksizin
kopyalanması taklit edilmesi ve bu yolla yeni bir sanat eseri ortaya çıkartmasıdır.
İşte postmodern dönemin estetik anlayışı da tam olarak budur.

•Postmodern döneminin estetik anlayışına Rene Magritte, Andy


Örnek

Warhol ve Umberto Boccioni'nin eserleri örnek gösterilebilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Estetik Kavramı ve Tarihi

•ESTETİK KAVRAMI VE KÖKENİ


•Estetik kavramı ile ilgili genel tanımlama “Güzelin Bilimi” olduğu yönündedir.
Bununla birlikte özellikle Baumgarten tarafından kullanılan anlam ise “Duyu
Bilimi”dir.
•Estetiğin Tanımı
Özet
•Estetik kelimesi etimolojik olarak Yunanca Aestesis (duyum) ve Aistanesthai
(duymak, algılamak) kelimelerinden gelmektedir
•Estetik terimini ilk defa Baumgarten doktora tezinde (1735) kullanmıştır.
•Herder, duyumsamanın çok geniş bir alanı kapsadığını, estetiğin ise özellikle
güzel olan üzerinde durduğunu ve bu yüzden de Aesthetic yerine Kalligone
adının daha uygun olacağını ifade etmektedir. Benzer bir öneriyi Hegel’de
getirmiştir. Hegel estetik teriminin yeterince derinlemesine bir anlam
taşımadığını, güzel ile ilgili olanın güzel kökünden gelen Kallistik (1835) terimi
ile daha doğru ifade edilebileceğini belirtmiştir.
•Estetiğin Tarihi
•Klasik Dönemde Estetik
•Klasik dönemde estetik Platon ile başlar.
•Platon’un estetik ile ilgili düşünceleri değişiklik göstermektedir. Başlangıçta
daha çok güzelin ne olmadığı üzerinde durmaktadır. İkinci evrede ise güzel
ile ilgili düşünceleri olgunlaşmaya başlamış ve Şölen kitabında bunun
üzerinde durmuştur. Platon’a göre fiziksel güzellik olsa da asıl olan idealar
dünyasındaki güzelliktir.
•Platon’un güzellik ile ilgili üçüncü evresi ise yaşlılık dönemine denk gelen
dönemdir. Platon bu evrede güzellik ile ilgili düşüncelerini matematik ile bir
araya getirmekte ve güzelliği matematiksel olarak ele almaktadır.
•Aristoteles de Platon gibi simetri ve oranı güzel olarak tanımlamaktadır.
Platon’un idealar dünyasının aksine güzelliğin gerçek dünyada matematik ile
güzeli özdeşleştirmekte ve güzelin temel formlarının düzen ve sınırlılık
olduğunu ifade etmektedir. Aristoteles güzele nesnel özellikler ile
yaklaşmaktadır.
•Orta Çağ Döneminde Estetik
•Orta Çağ estetik anlayışı genel olarak İlk Çağ estetik anlayışı üzerine
kurulmuştur. İlk Çağ filozoflarının düşüncelerinden hareketle bir takım
estetik anlayışlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Özellikle kilisenin hâkimiyeti
nedeniyle Orta Çağ'da güzellik kavramına yaklaşımda Hristiyanlığın etkileri
gözlenebilmektedir.
•Augustinus, güzelliği Hristiyanlıktan sonra Tanrı'ya dayandırmıştır.
Augustinus’a göre güzellik anlayışı nesneldir. Sanatçının güzellik anlayışı
kendi içerisinden gelse de aslında Tanrı'dan gelmektedir.
•Güzelliğe teolojik olarak yaklaşan bir diğer düşünür ise Thomas’tır.
•Thomas güzelin; bütünsel olması, kendi parçaları arasında uyum olması ve
doğru oranlara sahip olması, nesnenin açıklık özelliği olmak üzere üç özellik
taşıması gerektiğini belirtmektedir. Ancak bunların kavranabilmesi için
Tanrı'nın ışığına sahip olunması gerektiğini savunmaktadır.
•Rönesans Estetiği
•Orta Çağ'ın son dönemlerinde kilise ve din adamlarının otoritesinin
zayıflaması ile birlikte akıl kavramı daha ön plana çıkmaya başlamış, inanç ve
felsefe birbirinden ayrılmaya başlamıştır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Estetik Kavramı ve Tarihi

•Rönesans ile birlikte ortaya çıkan akıl ve bilim tartışmaları, sanatsal alanda
da kendisine yer bulmuştur.
•Aklın ön plana çıktığı Rönesans estetiğinde güzellik doğa ve insan üzerinden
tanımlanmaya çalışılmış ve daha ölçülebilir, bilgiye dayalı kriterler
belirlenmeye çalışılmıştır.
Özet (devamı)
•Yeni Çağ döneminde estetik
•Yeni Çağ'da estetik ile ilgili tartışmalara katılan düşünürlerin temel özelliği
estetik bilgi ile diğer bilgi türlerini birbirilerinden ayrı ele almalarıdır.
Özellikle Alman düşünürlerin etkisi bu dönemin estetik anlayışında
hissedilmektedir. Hegel ve Kant, Yeni Çağ'da estetik üzerine düşünceleri ile
öne çıkan düşünürlerdir.
•Kant, güzel tanımlamasında nitelik, nicelik, ilişki ve yön olmak üzere dört
başlıktan oluşan şablonu kullanmaktadır. Nitelik olarak güzel olan, herhangi
bir karşılığı olmadan hoşa giden şeydir. Bir şeyin güzel olup olmaması ondan
haz alıp almamakla ilgilidir. Kant nicelik kriterinde beğeni duygusunun kişisel
bir duygu olmasına rağmen herkes tarafından kabul edilen, genellenebilir bir
duygu olduğunu işaret etmektedir. İlişki basamağında Kant, amaçsallığı ele
almakta, nesnel ve öznel olmak üzere iki amaçsallık üzerinde durmaktadır.
Nesnel amaçsallığın ahlaki yargıları, öznel amaçsallığın ise estetik yargıları
işaret ettiğini ifade eden Kant’a göre güzelden algılanan haz öznel bir
amaçsallıktır.
•Hegel ‘tin’ kavramından yola çıkarak güzeli açıklamaya çalışmaktadır. Sanat
güzelliğini, doğa güzelliğine göre üstün görmektedir, çünkü sanatsal güzellik
Mutlak Tin’den meydana geldiği için tamamlanmış bir güzelliktir. Doğadaki
güzelliğin de var olduğunu ancak onun dışsal bir güzellik olduğunu belirten
Hegel, biçimsel güzelliği olarak düzenlilik ve simetri, bir yasaya uygunluk,
uyum ve sadelik kriterleri ile tanımlamaktadır.
•Çağdaş Estetik
•Marksist Estetik, çağdaş dönem estetik anlayışının en önemli estetik
anlayışıdır.
•Marksist estetik bilgiden yola çıkmaktadır. Ancak buradaki bilgi Marksist
felsefenin de temeline dayanan gerçeklik neticesinde ortaya çıkan estetik
gerçeklik sonunda ortaya çıkan bilgidir. Sanatçının ortaya koyduğu eser onun
gördüğü gerçeklik değil, o gerçekliğin onda oluşturduğu duygu ve düşünceler
ile harmanlanması ve ruh hâlinin birleşiminden oluşmaktadır.
•Çağdaş dönemde ortaya çıkan bir diğer estetik yaklaşım ise Croce’nin
Sezgisel Estetiği’dir. Croce estetik anlayışında fiziksel güzellik ve estetik
güzellik olmak üzere iki güzellik kavramından bahsetmektedir. Estetik olarak
güzel olan tine dayanmaktadır. Doğadaki nesnelerin estetik olarak güzel
olabilmesi için sanatçının tinsel olarak ifadesine ihtiyaç duyulmaktadır.
•Postmodern Estetik
•Postmodern estetiğin başlıca niteliği biçimsel form ve yöntemlerin
çeşitliliğidir. Modernizmin katı biçimsel yaklaşımlarının aksine
postmodernizmde biçimsel çeşitlilik hâkimdir. Ancak bununla birlikte
postmodernizm yeni bir biçimsel form önermemektedir. Var olan biçimsel
formları taklit etmekte, bir arada kullanmakta ve bir yeniden üretim söz
konusu olmaktadır. Bu yeniden üretim sürecinde kolajdan faydalanan
postmodern sanat anlayışı, farklı dönemlere ya da sanat eserlerine ait
biçimsel kodları bir arada kullanan bir pastiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Estetik Kavramı ve Tarihi

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Estetik terimini ilk olarak hangi filozof kullanmıştır?
a) Hegel
b) Platon
c) Aristoteles
d) Baumgarten
e) Kant

2. Estetik ile ilgili genel tanım aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak


verilmiştir?
a) Güzelin bilimidir.
b) Görmenin bilimidir.
c) İşitme bilimidir.
d) Sanatın bilimidir.
e) Haz bilimidir.

3. Etimolojik olarak ele alındığında Aesthetic kelimesinin anlamı


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Duyum, duymak
b) Görmek
c) İşitmek
d) Haz almak
e) Dokunmak

4. Güzel üzerine sistemli ve felsefi ilk çalışmalar aşağıdakilerden hangisine


aittir?
a) Platon
b) Aristoteles
c) Kant
d) Hegel
e) Herder

5. Aristoteles’e göre güzel nedir?


a) İdea
b) Oran, orantı
c) Simetri ve oran
d) Tin
e) Mutlak Tin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Estetik Kavramı ve Tarihi

6. Kilise ve dinin etkisinde kalan estetik dönem aşağıdakilerden hangisinde


doğru olarak verilmiştir?
a) Klasik dönem
b) Orta Çağ dönemi
c) Rönesans dönemi
d) Çağdaş estetik dönemi
e) Postmodern dönem

7. Rönesans estetik anlayışı ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi doğrudur?


a) Kilise baskısından etkilenmiştir.
b) İnsan aklını kabul etmemektedir.
c) Güzellik anlayışında matematiksel formülleri reddetmektedir.
d) Bu dönemin öne çıkan sanat dalı müziktir.
e) Doğayı ve insanı ele alan ve konu edinen dönemdir.

8. Hegel’in estetik kavramı yerine önerdiği kavram aşağıdakilerden


hangisidir?
a) Güzel sanatlar felsefesi
b) Güzelin bilimi
c) Duyu bilimi
d) Duyusal idrak
e) Güzellik algısı

9. Estetiği bilgi ve toplumsal gerçeklikten hareketle açıklayan estetik anlayış


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sezgisel estetik
b) Rönesans estetiği
c) Marksist estetik
d) Postmodern estetik
e) Orta Çağ estetiği

10. Postmodern estetik anlayışı aşağıdakilerden hangisini savunmaktadır?


a) Modernizmin estetik anlayışını devam ettirmeyi
b) Modern sanat anlayışının katı kurallarına karşı çıkmayı
c) Sanat yapıtında biçim ve üslup açısından bütünlüğü
d) Tek bir biçimin olması gerektiğini
e) Daha önceki estetik dönemlerde var olmamış biçimsel üslupları
kullanmayı

Cevap Anahtarı
1.d, 2.a, 3.a, 4.a, 5.c, 6.b, 7.e, 8.a, 9.c, 10.b

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Estetik Kavramı ve Tarihi

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Antmen, A. (2008). 20. yüzyıl batı sanatında akımlar (2. Baskı). İstanbul: Sel
Yayıncılık.
AUGUSTINUS, A. (2010). İtiraflar, (Çev. Çiğdem Dürüşken), Kabalcı Yayınevi,
İstanbul.
Baykam, B. (1989). Post-modernizm’in ötesi. Milliyet Sanat Dergisi, Kasım 228.
Castelli, P. (2005). Rönesans estetiği (Çev. Durdu Kundakçı). Ankara: Dost Kitabevi.
Cömert, B. (2007). Croce’nin estetiği, Ankara: De Ki Basım Yayım.
Doğan, M. H. (1975). 100 soruda estetik. İstanbul: Gerçek Yayınevi.
Erzen, J. N. (2011). cÇoğul estetik. İstanbul: Metis Yayınları.
Hammermeı ̇ster, K. (2002). The German aesthetic tradition. Ohio: Cambridge
University Press.
Hegel, G. W. F. (1835). Aestetics: Lectures on Fine Art Vol. I, (Translated by T. M.
Knox), Oxford University Press, ABD.
Kant, I. (1764). Güzellik ve yücelik duyguları üzerine gözlemler (Çev. Ahmet Fethi).
İstanbul: Hil Yayınları.
Kant, I. (2011). Yargı yetisinin eleştirisi (Çev. Aziz Yardımlı). İstanbul: İdea Yayınevi.
Kavuran, T. (2010). Estetik ve sanata giriş ders notları. 15 Aralık 2015 tarihinde
http://Perweb. Firat.Edu.Tr/?Content=Personelgoster.Asp&Uid=Ey-A-0042
adresinden erişildi.
Korkmaz, B. (2013). Resim sanatında estetik değer, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.
Sena, C. (1971). Estetik sanat ve güzelliğin felsefesi. Ankara: Remzi.
Sözen, M. & Tanyelı ̇, U. (2003). Sanat kavramı ve terimleri sözlüğü. İstanbul:
Remzi.
Stace, W. T. (1986). Hegel üzerine Çev. Murat Belge. İstanbul: V Yayınları.
Tı ̇muçı ̇n, A. (2000). Estetik, Bulut Yayınları, İstanbul.
Turanı ̇, A. (1968). Güzel sanatlar terimleri sözlüğü. Ankara: Ankara Üniversitesi
Basımevi.
Özel, A. (2014). Estetik ve temel kuramları. Ankara: Ütopya.
Wıttgensteın, L. (1967). Wittgenstein lectures and conversations on aesthetics,
psychology and religious (Ed.Cyril Barrett). USA: University Of California
Press.
Yetkin, S. K. (2007). Estetik Doktrinler, Palme Yayıncılık, İstanbul.
Zıss, A. (2009). Estetik- gerçekliği sanatsal özümsemenin bilimi. İstanbul: Hayalbaz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

You might also like