You are on page 1of 3

ÇAVULDUR

Kaynaklarda bu Çavuldurlar'ın da her da geçen çavuş, bazı Bizantinist'lerin id- rinin daha sonra da bu unvanı taşıdık­
yerde aranılan güzel halılar dokudukları dia ettiği gibi Osmanlılar'a Bizanslılar'­ ları görü lmektedir. Selçuklu Sultanı Me-
haber verilir. dan geçmemiştir. Nitekim daha Xl. yüz- sud devri ( 1134-1157) ileri gelenlerinden
BİBLİYOGRAFYA : yılda Selçuklular'da çavuş ismi ve teşki­ olup Sencer'le yaptığı savaşta ölen Yü-
Dfvanü Lugati't· Türk, ı, 56; Dfuanü lugati 't· latı vardı. suf Çavuş bunlardan biridir. Harizmşah
Tür/c Tercümesi, 1, 56; a.e. (Dankoff). 1, 107; Re- Etimolojik olarak çavuş kelimesi "ba- Devleti'nde bulunan çavuşların kendi-
şidüddin, Cami'u't·teuarfl] (nşr . Beh men I<eri- lerine mahsus arma ve nişanları vardı
ğırma, çağırma, ses, şan, şöhret" mana-
mi), Tahran 1338 hş. , 1, 49 ; a.e.: ?ikr·i Tarfl] ·i (Ebü 'I- Fida, ll. 156) Abbasf halifelerinin
larına gelen çav kökünden türemiş ve
Al·i Selçük: (tre. Ahmed Ateş ) , Ankara 1960, s.
33, 39; Yazıcıoğlu Ali, Tarih·i AH Se/çü/c, TSMK, genellikle askeri bir unvan olarak kulla- ve Delhi Türk sultanlarının saraylarında
Revan, nr. 1390, vr. 24 '-b ; A. Comnena, The nılmıştır. Orduda nizarn ve intizamın ko- da çavuşlar zümresinin bulunduğu ke-
Alex iad (tre. E. A S. Dawes ). London 1967, s. runmasıyla görevli olan çavuşlar. hüküm- sindir. Selçuklular'da ve Harizmşahlar·­
198, 219, 220, 273, 280, 281 , 360; Ebü'I-Ga- da çavuşlar doğrudan hükümdarın em-
darın ve diğer büyük kumandanların
zi Sahadır Han, Şece re -i Terakime (nş r. A N .
emirlerini askeri biriikiere yüksek sesle ri altında bulunan askeri bir teşkilattı.
I<ononov). Moskva-Leningrad 1958, s. 61; ı. Me-
likoff, La Geste deMelik Danişmend, Paris 1960, bildirdikleri için bu unvanı almış olmalı­ Merasimlerde, bellerinde gümüş kemer-
1, 72, 73, 81 , 85-88, 118, 122, 196, 201 , 404 ; dırlar. ler. ellerinde altın ve gümüş yaldızlı asa-
ll, 14, 17 ; A. Vambery, 7'rauels in Central Asia, lar olan bu çavuşların bulunması şart­
Müslüman Karahanlı Devleti'nin ge-
London 1864, s. 303; V. Barthold, A History of tı. Bunlar, hükümdar bir yere giderken
the Turleman People (tre. V. ve T. Minorsky, rek bu unvanı gerekse birçok askeri rüt-
Fo ur Studies on the Central Asia, Leiden 1962, be ve müesseseyi önemli ölçüde islami- "savulun!" veya Arapça "tarriku", Fars-
lll içinde). s. 137, 157·159 ; Faruk Sümer. Oğuz­ yet'ten önceki Türk devletlerinden, özel- ça "dür" yahut " dür-baş " diye bağırır­
far: Türkmenler, istanbu l 1980, s. 324-326, lardı. Esedf'nin bir şiirinden anlaşıldığı­
likle Uygurlar'dan ve Göktürkler'den al-
444. na göre bu çavuşların elbise ve külahia-
Iii F A RUK SÜM E R dığı bilinmektedir. Çavuşların bu devlet-
rı siyahtı. Onun için bunlara "siyah- pü-
lerde hükümdarların şahsına bağlı bir
şan-ı dergah" denirdi. Daha sonraları
nevi emir subayı, zaman zaman da elçi
ÇAVUŞ ise kırmızı elbise ve kırmızı külah giy-
olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ha-
Çeşitli Türk devletlerinde zarlar, Peçenekler ve Kumanlar'da da ça- mişlerdir. Saray hizmetiilerinin seçkin
bazı
saray hizmetiilerini ifade eden bir zümresi olan çavuşlar çetr, bayrak,
vuşların aynı vazifeleri gördükleri söyle-
ve askeri rütbe olarak kullanılan terim. nevbet gibi saltanat alametlerinden biri
L ~ nebilir. Daha sonraları, Osmanlılar da
dahil olmak üzere bütün müslüman Türk olarak telakki edilebilir.
Filolojik olarak. eski Uygur metinlerin- devletlerinde çavuşlar yaklaşık aynı gö- Çavuş kelimesi ve teşkilatı. Selçuklu-
de geçen çab ış ile miladi 732 ve 735 yıl­ revleri yapmışlardır. Gazneliler'de hem lar'dan sonra Atabegler ve Eyyubfler yo-
larında Tu- Kiular'ın Çin'e sefir olarak çavuş hem de bunun eş anlamiısı ola- luyla Mısır-Suriye Memlük devletlerine
gönderdikleri kişinin taşıdığı Çö - pi - şe rak serheng ve dürbaş kelimeleri kulla- de geçmiş, Memlük kaynaklarında ça-
unvanının çavuşun ilk kullanım şekilleri nılmıştır. viş, şaviş şekillerinde yazılmıştır. Suriye'-
olduğu anlaşılmaktadır. Divanü luga- Büyük Selçuklular'da çavuşlar arasın­ de sultan naiblerinin maiyetinde çavuş­
ti't- Türk'te çavuş şeklinde geçen kelime, dan yetişip yükselmiş bazı Türk emfrle- lar da bulunurdu. Çavuşlar halka yapı ­
Peçenek ve Kuman lehçelerinde çaüş ola- lacak tebligatı yüksek sesle bildirirler,
rak ifade edilmektedir. Kelime Macar- cülüs merasimlerinde ise alkış * çılık ya-
ca'ya çös şeklinde geçmiş ve hem yer adı parlardı. Mısır Memlükleri'nin son devir-
hem de şahıs ismi olarak kullanılmıştır. lerine kadar çavuşların varlığı sürmüş­
Kaşgarlı Mahmud çavuşu "askeri zulüm- tür. Bu teşkilat Mısır'da Osmanlı haki-
den men etmekle görevli askeri amir" Sultan ll. Abdülhamid devri 11876 -1 9091 m aiyet ça vuş u ile miyetinden sonra da devam etmiş, Ya-
kullukçu ça vuşu (Mahmud Şevke t Paşa . Osmanlı Teşk ilat ue Kı·
olarak açıklamaktadır. Göktürkler'de ça- y!i{el-i As k eriyyes i. iü Ktp. , TY. nr. 9393 . ek tab lo, resim 4 , 43)
vuz Sultan Selim tarafından kurulan as-
vuş sefirlik görevinde kullanılmıştır. Ha- ker ocaklarından birisi Çavuşiyye adını
zarlar'da çavuşyar şeklinde geçen keli- almıştır. Bu ocak genellikle vergi tahsi-
me Karahanlılar ve Gazneliler zamanın­ liyle meşgul olur, çavuş kelimesi ise "ka-
da Farsça'ya da girmiş. tarihi ve edebi vas, hademe" manasında kullanılırdı.
eserlerde kullanılmıştır. Unsurf'nin "Ka- XIV. yüzyılda Resülfler sülalesi zamanın ­
sfde-i Raiyye"si ile çeşitli divanlarda ça- da Yemen'de de çavuş teşkilatı vardı
vuş ve çavişi kelimelerine rastlanmakta- ( İbn Battüta, IV, 172)
dır. Irak, Suriye, Mısır. Kuzey Afrika ve İlhanlılar zamanında eski önemini kay-
Yemen gibi, çeşitli dönemlerde Türk sü- beden çavuş kelimesi yerini yasavula bı­
lalelerinin hakimiyeti altına girmiş Arap rakmıştır. Bunlar daha ziyade adlf taki-
ülkelerinde bu kelime çavuş veya şaviş batla uğraşırlardı. Celayirliler ve Timur-
şeklinde kullanılmıştır. Ayrıca yüzyıllar­ lular devrinde çavuşlardan çok yasavul-
ca Türk hakimiyetinde kalmış olan Bal- lardan bahsedilmektedir. Akkoyunlu ve
kan milletleri ile Leh ve Ukrayna dille- Safevi devletlerinde de çavuş kelimesi-
rinde de çavuş kelimesinin kullanıldığı nin yerini yasavul almış ve bu tabir iyice
görülmektedir. Türkler'le siyasi ve me- yerleşmiştir.

deni münasebetleri Osmanlılar'dan çok Çavuş kelimesi ve teşkilatı Anadolu


öneeye uzanan Bizans imparatorluğu'na Selçukluları'nda da vardı ve Büyük Sel-

236
ÇAVUŞ

ra binmiş olarak yabancı ülkelerden ge- la Divan-ı Hümayun çavuşlarının amiri


len elçileri karşılamaktı. Divana giren ve- olan çavuşbaşı görev. hizmet. kıyafet ba-
zirlerin önünde iki çavuşun bulunması kımından tamamen ayrıydı. Ağa bölük-
da adet haline gelmişti. Padişah veya lerinden beşincisinin kumandanı olan
veziriazam tarafından verilen bir emrin başçavuşun başlıca görevleri. kul kethü -
tebliği, idam hükümlerinin icrası, ika- dasına vekalet ve ulüfe dağıtımı sıra­

Cavusbası metgahlarında göz altında tutulan sefir- sında neferlere nezaret etmekti. Emrin-
kesedan lere nezaret etme gibi işler de çavuşla­ deki kul çavuşlarının esas görevi ise sa-
(Ar if
Mehmed
ra aitti. Çavuşlar elçi olarak yabancı ül- vaş zamanında padişahın emirlerini ge-
Pa şa, kelere gönderilir. ayrıca ülke içinde bazı rekli yerler e bildirmekti.
f\1ecmüa·i
madenierin işletilmesi gibi işlerde de kul- Gerek lll. Selim zamanında kurulan Ni-
Tesaurr-i
lanılırla rdı.
Osmiiniyye, zam-ı Cedid ordusunda, gerekse 11. Mah-
istan bul 1279.
levha Xl) Osmanlı Devleti'nde Hümayun
Divan-ı mud zamanında Yeniçeri Ocağı'nın ilga-
çavuş l arından başka , başta Yeniçeri Oca- sından sonra teş kil edilen Asakir -i Man-
çuklular'ınki ile aynıydı. Bizans İmpara ­ ğı olmak üzere öteki Kapıkulu ocakla- süre-i Muhammediyye'de varlığını ko-
torluğu'na elçi olarak giden çavuşla ra rında da çeşitli rütbelerde çavuşlar kul- ruyan çavuş ve başçavuş unvanları. bu-
rastlandığı gibi (Hammer. 1, 380) çavuş­ lanılmıştır. Aynı şekilde "altı bölük" de günkü Tür!' ordusunda da üst rütbeli
luktan yetişen ve bu unvanı daha sonra denilen kapıkulu süvarileri bölüklerinin astsubaylar için ve onbaşının üstünde
da kullanmayı sürdüren Seyfeddin gibi her birinde çavuşbaşı adı altında zabit- bir erbaş rütbesi olarak varlığını sürdür-
emirler de vardı (KalkaşendT. XIV. 160). ler bulunurdu. Savaş sı rasında askerin mektedir.
Mevlana'nın şiirlerinde bu kelimeye rast- gerilemesine veya kaçmasına engel ol- Sosyal tarih bakımından bazı dini züm-
lanmaktadır. mak için ordu etrafında elleri topuzlu relerde, bu arada Yezidiier 'de ve Rifal-
Anadolu beyliklerinde de kullanımı de- birçok süvari çavuşu görev yapardı. XVI I ler'de belli bir dereceyi ifade etmek üze-
vam eden çavuş kelimesi ve teşkilatı Os- ve XVIII. yüzyıllarda Divan-ı Hümayun ça- re nakib teriminin eş anlamiısı olarak
manlılar'a bir Selçuklu müessesesi ola- vuşlarının sayısı gittikçe artarak 630'a çavuş unvanı kullanılmıştır. Türk esnaf
rak girmiştir. Sarnsa Çavuş gibi Osman kadar çıkmıştır. Divan çavuşlarına daha kuruluşlarında da çavuşlar yer alm ı ştır.
Gazi'nin silah arkadaşlarından bir kısmı sonra deavi çavuşu denilmiş, kendisine Evliya Çelebi bu çavuşları diğerlerinden
bu unvanla anılmıştır. Kuruluş devrine divan beyi de denilen çavuşbaşı ise sad- ayırarak sayılarını 415 kişi olarak verir.
ait bazı hükümleri ihtiva ettiği kesin razam divanının başkan yardımcısı sıfa­ Buradaki çavuşların !onca tarafından ve-
olan Fatih Kanunnamesi'nde çavuşlarla tıyla icra ve teşrifat işlerinin en büyük rilen kararların icrasıyla mükellef olduk -
ilgili açık kayıtlar bulunmaktadır. Bura- amiri olmuştur. 1836'da Deavi Nezare- ları düşünülebilir.

da çavuşların amiri olan çavuşbaşının DI- ti'nin kuru lmasın dan sonra unvanı dea- Etnolojik bakımdan bazı
kabile ve te-
van-ı Hümayun 'da oturmadığı. vezirler. vi nazırına. bu da zamanla adiiye vekili- şekküllerin çavuş adıyla anı ldığı görül-
kazaskerler ve defterdarlar divana gel- ne çevrilmiştir. mektedir. XVI. yüzyılda Safevi Devleti'nin
diklerinde kapıcılar kethüdası ile çavuş­ Yeniçeri Ocağı'nın yüksek rütbeli su- askeri birlikleri arasında görülen Çavuşlu
başı tarafından karşılandıkları ve çavuş­ baylarından biri de başçavuştu. Bunun- oymağı buna örnek olabilir. Bu oymağın .
ların yevmiyelerinin 60 akçe olduğu be-
lirtilmiştir . Yine aynı kanunnarnede ça -
vuşların derece bakımından tirnar mü-
teferrikalarından aşağı. katiplerle aynı
mertebede ve tayinlerinin defterdara ait B abıali alay başçaVUŞU ve vezir iç oğlan başçavuşU (Arlf Mehmed Paşa. MecmUa·i Tesau/r-i Osmiin iyye, istanbul 1279. !evhu IX. Xl/1)
olduğu, bayramlarda padişahın elini öp- ile Tersane çavuşu (Deniz Müzesi Beşiktaş 1 istanbu l)
me imtiyazlarının bulunduğu tasrih edil-
miş, vezirlerin ve defterdarların maiyet-
lerine ayrıca selam ça vuşu tayin edildiği
bildirilmiştir. Kanunnameye göre çavuş
oğullarına yıllık geliri 10.000 akçe olan
tirnar tevcih edilirdi. ll. Bayezid devrinde
( 1481-1512) 100 çavuş bulunduğu, bun-
ların orduda nizarn ve intizamı sağladık­
l arı. madeni asalarla suçluları dövdük-
leri anlaşılmaktadır. Osmanlı sarayının
ihtişamına paralel olarak çavuşluk teş­
kilatı XVI. yüzyılda çok genişlemiştir. Bu
yüzyılda Divan-ı Hümayun'da elleri altın
ve gümüş asalı 300 çavuşun bulundu-
ğu anlaşılmaktadır (Chesneau, s. 41 vd.).
"Dergah-ı ali çavuşları" diye de anılan
Divan-ı Hümayun çavuşlarının bir başka
görevi, süslü kıyafetlerle mükellef atla-

237
ÇAVUŞ

çavuş adında birinin etrafında toplanma- sitesi Near Eastern Languages and Civi-
ÇAVUŞOGLU, Mehmed
sıyla teşekkül ettiği tahmin edilebilir. lization bölümünde Walter Andrews ile
(1935 -1987) birlikte "divan edebiyatı çalışmalarında
Selçuklular'dan başlayarak Osmanlı­
lar'ın son zamanlarına kadar Anadolu'- Divan edebiyatı üzerindeki bilgisayar kullanımı" konulu bir proje
nun çeşitli yerlerinde Çavuşlu, Çavuşlar, araştırmalarıyla tanınan ilim adamı. üzerinde çalıştı ( 1986) Divan neşirlerine
L ~
Çavuşköy vb. adlar taşıyan elli altmış ka- büyük kolaylıklar sağlayacak ve bu mak-
dar köy bulunmaktadır. 15 Ocak 193S'te Ordu'nun Perşembe satla yapılan çalışmalara bir bütünlük
BİBLİYOGRAFY A : ilçesine bağlı Sarayköy'de doğdu . Çocuk- getirecek olan projenin esas gayesi bir
Dfvan ü lugati't· Türk, ı , ll , ı 07; R. Dozy. luğunda köyün öğretmeni olan babası divanlar arşivi oluşturmak ve neticede
Supplement aux Dietion na i res Ara bes, Leiden Mehmed Fahri Bey'le birlikte okula de- divan şiirinin mecazlar ve mazmunlar lu-
1881 - Beyrut 1968, 1, 169, 717·7 18; K. Lo- vam etti ve küçük yaşta okuma yazma gatını yapmaktı. Revani divanı Çavuşoğ­
kotsch. Etymologisches Wörterbuch der Euro· öğrendi. Ordu Ortaokulu'nda başladığı lu tarafından projeye örnek teşkil et-
paischen Wörter Orientalischen Ursprungs,
öğrenimini Afyon Lisesi'nde sürdürdü ve mek üzere üç ay gibi kısa bir sürede ha-
Heidelberg 1927, s. 33; Nizamülmülk. Siyaset·
name (Bayburtlugill. s. 52; İbnü'I - Kalanisf. Ta· Haydarpaşa Lisesi'nde tamamladı. Bir z ırlandı. Yurda döndükten bir süre sonra

rf!] u Dımaşk (Amedroz). s. 232; Bündarf. Züb· süre istanbul Üniversitesi Hukuk Fakül- geçirdiği trafik kazasında öldü ( ı ı Tem-
detü 'n·Nusra, s. 46, 159; İb n Bfbf. el·Evami· tesi'ne devam ettiyse de edebiyata olan muz 1987) ve doğduğu köydeki aile kab-
rü'l· 'ala' iyye, Sü leym aniye Ktp., Ayasofya , nr. sevgisi dolayısıyla aynı üniversitenin Ede- ristanına defnedildi.
2985, vr. 88' ; Cüveynf. Tarfl]·i Cihangüşa, 1,
biyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bö- Divan edebiyatında "metin şerhi" de-
238; ibnü'l-Fuvatf, al ·Havadişü'l-cam i'a, Bağ·
dad 135 1 / 1932, s. 94; İbn Battüta, Seyahat- lümü 'ne kaydoldu. Yenişehirli Avni Bey nilen klasik tahlil tarzının yakın dönem-
name, IV, 172; Ebü'I-Fida. Taril], ll , 156 ; Kal- Diviinı adlı lisans teziyle buradan me- deki üstatları Ruşen Ferit Kam ve Ali Ni-
kaşendf. Şubhu 'l·a 'şa, XIV, 160; H asa n-ı Rum- zun oldu ( 1962) Aynı bölüm ün Eski Türk hat Tarlan'dan günümüze uzanan son
lu. AhsenüHevaril] (nşr. C. N. Seddon). Baro· Edebiyatı Kürsüsü'ne Ali Nihat Tarlan'ın
da ı 932, 1, 199; Enverf. Düstarname, s. 26,
temsilcisi durumundaki Mehmed Çavu-
yanına asistan olarak girdi ( 1963) Ne- şoğlu . çocukluk günlerinden itibaren el-
31 ; Hammer, HEO, ı , 98, 380; Ata Bey. Tarih,
1, 15 vd ., 169 vd.; Cevad Paşa , Tarfh·i Askerf·i cii ti Bey Diviinı'nın Tahlili ve Sistema- de ettiği zengin kültür birikimi, şairliğe
Osmani, İstanbul 1299, tür.yer. ; d'Ohsson, Tab· tik İndeksi adlı tezle doktorasını verdi olan yeteneği ve ilmi formasyonu, hafı­
leau general, IV, 190; VII, 33, 46, 166· 168, 174, ( 1966). Askerlik hizmetini yaptıktan son- zası, zekası ve estetik zevkiyle bu saha-
189, 324; J . Chesneau. Le Vayage du Mons ieur
ra ( 1967- ı 969) üniversitedeki görevine da yeti ş en nadir ilim adamlarındand ı. Şi­
dAramon (nşr. Ch. Schefer). Paris 1887, s. 41
vd.; Th. Spandouyn Cantaeasi n, Petit traicte de devam etti. 1970-1971 yıllarında İngilte­ ire çocuk yaşlarında başlamış, istanbul'un
l'origine des Turcqs (nşr. Ch . Schefe r). Paris re'de inceleme ve araştırmalarda bulun- fethini anlatan Ulubatlı Hasan Desta-
1896, s. 125 vd. , 160; Philippe du Fresne-Ca- du. Edinburg Üniversitesi 'ne bağlı Insti- nı (istanbul 1959) adlı bir manzum desta-
naye. Le Vayage du Levant (nşr. H. Hauser). tute for Advanced Studies in the Huma- nı da yayımlanmıştır. Öğrencilik ve genç-
Paris 1897, s. 51 , 58, 60, 66, 68, 77, 122, 145;
nities 'ten aldığı bursla araştırmalarını lik yıllarında halk şairleri tarzında şiirler
Lutff, Tarih, I, 156, 250, 255, 266 ; ll, 62, 70;
Abdurrahman Vefik. Tekalif Kavaidi, istanbul İskoçya'da J. R. Walsh'ın yanında sürdür- yazan Çavuşoğlu . divan edebiyatı eğiti­
1328·30, 1, 224 vd .; F. W. Müller, Ein Dopp/bl. dü ( 1971-1972). Taşlıcalı Yahyii Bey ve minden sonra klasik tarzda aruzla şiir­
aus Einem Manichaischen Hymnenluch, Ber- Yusuf ve Zeliha Mesnevisi adlı teziyle ler yazmış ve ebced* le tarih düşürme
lin 1913, s. l l , 32; E. Blochet, Patrologia Ori- işinde ustalaşmıştır. Hocası Tarlan'ın ya-
doçent oldu ( 1973) 1982'de profesörlü-
entalis, Paris 1920, XIV, 664 vd .; Muhammed
ğe yükseltildi. 1982-1983 öğretim yılın­ nında Ahmed Paşa, Necati Bey ve Zatf
b. Cheneb. Mots turces et persans conserves
da Konya Selçuk Üniversitesi'nde dersler divanlarının neşre hazı rlanmasında ça-
dans le parler algerien, Paris 1922, s. 51 ; P.
Pelliot. Neuf Notes sur des queslions d'Asie verdi. Mimar Sinan Üniversitesi'ne geçe- lışmış , daha sonraki yıllarda bu sahada
Centrale, T'oung Pau 1929, XXVI, 237; J. Ne-
rek Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve kendisi de birçok eser vermiştir.
meth. Die fnschri{ten des Schatzes von Nagy -
Szent -Mikl6s, Hungarica 1932, ll, 56 vd . ; Köy -
Edebiyatı Bölümü'nün kuruculuğunu üst- Eserleri. Önce doktora tezi olarak ha-
lerim iz (Ankara 1933), Ankara 1978, tür.yer.; lendi (ı 984) Altı ay süreyle Amerika Bir- z ırlayıpdaha sonra Necii ti Bey Dfviinı'­
Uzunçarşılı. Kapukulu Ocalclan, 1, 43, 205·208; leşik Devletleri'nde Washington Üniver- nın Tahlili ( İ stanb ul 1971) adıyla yayım­
ll, tür. yer. ; a.mlf.. Medha/, tür. yer.; a.mlf.. Sa- ladığı eser, Ali Nihat Tarlan'ın Şeyhi Df-
ray Teşkilatı, tür. yer. ; a.m lf .. Merkez-Bahriye, viinını Tedkfk'inden (İ stanbul 1964) son-
tür. yer.; Barkan, Kanun/ar, s. 42, 233, 236, 274,
ra bu alanda yazılan ikinci eserdir ve ede-
287 , 302, 359; M. Fuad Köprülü, Bizans Mües-
seselerin in Osmanlı Müesseselerine Tesiri (nşr.
biyat araştırmacıları tarafından yapılan
Orhan F. Köprü lüi. İstanbull981 , s. 81-88, 212 ; çalışmalara örnek olmuştur. Necati Bey,
Mehmed Çavusoğ l u
a.mlf.. "Çavuş" , iA, lll, 362-369; E. Stein, "Un- Divan- Seçm eler ile ( İ stanbul, ts) Ya h -
tersuchungen zur Spatbyzantinischen Ver- yii Bey ve Divanından Örnekler (An-
fassung und Wirtschaftsgeschichte", MOG, ll kara 1983) ve ölümünden kısa bir süre
(1925), s. 45; Şerefeddin Ya ltkaya, "Mevl fuıa' ­
sonra çıkan Hayali Bey ve Diviinı 'ndan
da Türkçe Kelimeler ve Türkçe Şiirler", TM,
IV ( 1934). s. 123; Abdülkadir Özcan. "Fatih'in
Örnekler ise (Ankara 1987) onun divan
Teşkilat Kanunnamesi ve Nizam -ı Alem İçin şiirinin akademik çevreler dışında da ta-

Kard eş Katli Meselesi", TO, sy. 33 ( 19821. s. nıtılması . sevdirilmesi ve genç nesillere
35, 36, 38, 40, 44, 47, 50 ; Pa kalın, 1, 332·339, aktarılması amacıyla verdiği önemli eser-
408, 457-458, 462; Cl. Huart. "C::awsh", El (İng.), lerdir. Divan şiirinin birtakım meselele-
ll, 829; R. Mantran. "C::a ' ü~", E/ 2 (İng.). ll, 16 ;
rini bir sohbet üsiObuyla okuyucuya sun-
Dihhuda. Lugatname, X/ B, s. 78-79.
duğu Divanlar Arasında (Anka ra 1981)
~ ÜRHAN F. KöPRÜLÜ adlı eserinde yer alan çeşitli dergilerde

238

You might also like