You are on page 1of 9

TÜRKİYE İKLİMİ

Türkiye’de İklim Tipleri


Bulunduğu enlem derecelerine göre Türkiye’nin geneli Akdeniz iklimi bölgesindedir. Ancak özel
koşullar (denizlere olan uzaklık, yükselti, dağların kıyıya uzanış doğrultusu, çevresindeki basınç
merkezleri vb.), Türkiye’nin her yerinde Akdeniz ikliminin etkili olmasını engellemiştir. Türkiye’de
ılıman kuşakta etkili iklim tiplerinin bire bir aynısını ya da değişmiş hâlini görmek mümkündür. Bunlar;
Akdeniz iklimi, Karadeniz iklimi, karasal iklimler (İç Anadolu karasal iklimi, Doğu Anadolu karasal
iklimi, Güneydoğu Anadolu karasal iklimi, Trakya karasal iklimi) ve geçiş iklimleridir.

• Akdeniz İklimi
 Akdeniz, Ege ve Marmara Denizi kıyıları ile güneydoğu
Anadolu Bölgesinin batısında görülür.
 Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Kış
mevsiminde ise en fazla yağışı alır.

• Karadeniz İklimi
 Karadeniz Bölgesi’nin kıyıları ile Marmara Bölgesi’nin
Karadeniz kıyılarında görülür.
 Her mevsim yağışlı, en fazla yağışı sonbahar mevsiminde
olur

• Ilıman Karasal (Step)


 İklim İç kesimlerde görülür.
 Türkiye’de karasal iklimin etki alanı oldukça geniş olduğundan çeşitli alt iklim bölgeleri
oluşmuştur. Bunlar; İç Anadolu Karasal İklimi, Güneydoğu Anadolu Karasal İklimi, Doğu
Anadolu Karasal İklimi, Doğu Anadolu Karasal İklimi.
 Ayrıca Göller Yöresinde Karasal iklim ile Akdeniz iklimi arsasında geçiş iklimi görülür.

• Sert Karasal İklim


 Yazlar serin, kışlar çok soğuk. Yaz mevsiminde en fazla yağışı alır

YERLEŞMELERİN YER SEÇİMİ VE GELİŞİMİ


Yerleşme; insanların barındıkları, ekonomik ve sosyal faaliyetlerini sürdürdükleri yerleri ifade eder.

Yerleşmeyi Etkileyen Doğal Faktörler


• İklim: İklim elemanlarından sıcaklık ve yağış, yerleşmeyi
etkileyen önemli faktörlerdendir.
• Su Kaynakları: İnsanlar, temel ihtiyaçlarını karşılamak ve
ekonomik faaliyetlerinde kullanmak için suya ihtiyaç
duyarlar.
• Yer şekilleri: Yükseltinin fazla olduğu dağlık ve engebeli
alanlar, genellikle yerleşmeyi sınırlandırıcı etkide bulunur
• Toprak Yapısı: Tarım ve hayvancılık faaliyetlerine uygun
olan verimli toprakların bulunduğu alanlar, tarih boyunca yerleşme alanı olarak tercih edilmiştir.
• Kara ve Denizlerin Dağılışı: Yeryüzünün yaklaşık dörtte üçü sularla kaplıdır. Denizler ve okyanuslar
yerleşmeyi sınırlandıran önemli faktörlerdendir.
• Bitki Örtüsü: Bitki örtüsünün çok gür olduğu ormanlık alanlar yerleşme için elverişli değildir. Gür
orman alanlarının ekonomik faaliyetleri ve ulaşımı olumsuz etkilemesi yerleşmeyi sınırlandırır.

Yerleşmeyi Etkileyen Beşerî Faktörler


• Ekonomik Faaliyetler: Tarım, sanayi, ticaret, turizm, madencilik gibi ekonomik faaliyetlerin geliştiği
alanlarda iş olanakları fazla olduğundan yerleşmeler fazladır.
• Ulaşım Olanakları: Ulaşım, yaşamı kolaylaştıran ve doğrudan etkileyen bir faktördür. Ulaşım
olanaklarının fazla olduğu alanlarda ekonomik faaliyetlerin ve iş imkânlarının artması yerleşmeleri
artırmıştır.
• Göçler: İnsanların dünya üzerinde çok geniş alanlara dağılması ve yerleşmesi göçlerle
gerçekleşmiştir. Bu şekilde yeryüzünde yeni yerleşim alanları kurulmuştur.
• Bilim ve Teknolojideki Gelişmeler: Isıtma sistemlerindeki gelişmeler çok soğuk yerlerde, ulaşım
sistemlerindeki gelişmeler engebeli alanlarda, sulama sistemlerindeki gelişmeler kurak alanlarda
yerleşme alanlarının kurulmasına sınırlı da olsa olanak sağlamıştır.

YERLEŞME DOKULARI VE TİPLERİ


Kuruldukları alan üzerinde evlerin dağılış düzenine veya yerleşmelerin genel dış görünümüne
yerleşme dokusu denir. Yerleşme, dokularına göre toplu ve dağınıktır.
Su kaynaklarının sınırlı ve yetersiz, engebenin
az olduğu kurak ve yarı kurak iklim
bölgelerindeki kırsal alanlarda evler birbirine
yakındır. Bu tür yerleşme dokusuna toplu
yerleşme denir.
Su kaynaklarının ve yağışın fazla, yer şekillerinin
engebeli, tarım arazisinin az ve parçalı olduğu bölgelerde evler birbirinden uzak ve mesafeli
kurulmuştur. Bu tür yerleşme dokusuna dağınık yerleşme denir.

Deniz kıyısı, akarsu vadisi ve yol boyunca uzanan


yerleşmeler çizgisel bir hat oluşturur. Bu tür yerleşme
dokusuna çizgisel yerleşme denir.
Genellikle geniş bir düzlüğün ortasında yer alan
yerleşmeler dairesel bir gelişme gösterir. Bu tür yerleşme dokusuna dairesel yerleşme denir.

1. . KIRSAL YERLEŞMELER
Kentsel yerleşim alanı dışında kalan tarlalar, bağ-bahçeler, ormanlar, otlaklar, kırsal konutlar
ve boş arazi kullanım özelliği bulunan yerlere kır denir. Bu özellikteki alanlarda geçimini daha
çok tarım, hayvancılık ve ormancılık ile sağlayanların oluşturdukları köy ve köy altı
yerleşmelerine kırsal yerleşme adı verilir. Kırsal alanlarda en büyük yerleşme birimleri köyler
olup köyden daha küçük yerleşim birimleri de bulunur (Kom, yayla, mezra, kom gibi).

Kırsal Yerleşmeler Sürekliliğine Göre İkiye Ayrılır:


a- Kalıcı kırsal yerleşmeler (mahalle, divan, mezra, çiftlik)
b- Geçici kırsal yerleşmeler (yayla, kom, ağıl, oba, yazlık, site)

Kır yerleşmelerinin ortak özellikleri:


•Nüfus sayıları ve yoğunlukları azdır.
• Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanır.
• Yayıldıkları alanlar dardır.
• Sosyal dayanışma ve iş birliği kuvvetlidir.
• Sınırları ve ortak malları vardır.
• Bazıları geçici yerleşmeler olup özel mülkiyet alanları vardır.
• Köylerde mesleki farklılık az, etnik yapı bakımından sade yapıdadır.

a) Köy Yerleşmeleri
Köyler; cami, okul, otlak, bataklık, yayla ve orman gibi ortak malları olan, toplu ya da dağınık
olarak insanların tarlaları, bağları ve bahçeleriyle birlikte oluşturdukları yerleşmelerdir.
Ülkemizde kır yerleşmelerinin en büyüğüdür. Türkiye’deki en küçük yönetim birimi olan
köyün yönetiminin başında muhtar bulunur. Nüfus genellikle 2000 ‘den azdır. Kırsal
yerleşmelerin en büyük olanıdır.

b) Köy Altı Yerleşmeleri


Köy altı yerleşmesi tek ev ile köy arasında geçiş tipidir. Bu yerleşme tipinin ortaya çıkmasında;
engebeli yerlerde tarım topraklarının parçalanmış olması, tarım arazilerinin birbirine uzak
olması, hayvanlar için otlak ve barınak temini, devlet arazilerinin özellikle ormanların
topraksız ailelerce kullanılması etkili olmuştur. Mahalle, oba, kom, yayla, mezra, divan, çiftlik,
ağıl, gibi çeşitleri vardır.

c) Köy Altı Yerleşmelerini Oluşturan Sebepler:


• Kalabalık ailelerden kaçarak bağımsız yaşama isteği
• Aileler arasında çıkan anlaşmazlıklar
• Tarım arazilerinin yetersiz ve birbirinden uzakta olması
• Hayvanlara otlak ve barınak temini
• Devlete ait arazilerin özellikle orman alanlarının toprak kazanmak amacıyla yerleşme
yapılması.

d) Kasaba (Belde) Yerleşmeler


Köy ile kent arasında geçiş özelliği gösterir. Ekonomik etkinlikler yönüyle köye benzer. Fakat
köylerden farklı olarak bazı el sanatları ve meslekler (demircilik, marangozluk, ayakkabı
tamirciliği vb.) gelişmiştir. Kasabalar çevre köylerin pazarı durumundadır. Nüfus, 2000 ile
10.000 arasındadır. Kır yerleşmelerinde farklı dokular göze çarpar. Her yerleşmenin
kurulduğu yerin coğrafi özelliği farklıdır.

2. KENTSEL YERLEŞMELER
Diğer yerleşmelere göre nüfus bakımından daha kalabalık, insanların büyük bir kısmının tarım ve
hayvancılık faaliyetleri dışında çalıştıkları nüfusu oldukça kalabalık olabilen yerleşmelerdir. Şehir
yerleşmelerini kır yerleşmelerinden ayıran en önemli özellikler; nüfusun fazlalığı, yerleşim alanının
genişliği; çalışan insanların sanayi, eğitim, ticaret ve yönetim gibi ekonomik faaliyetlerde çalışmalarıdır.
Kentler, nüfus miktarlarına ve ekonomik fonksiyonlarına göre ikiye ayrılır:

a. Nüfuslarına Göre Kentler


Küçük kentler: Nüfusu 10.001 ile 100.000 arasındadır.
Orta büyüklükteki kentler: Nüfusu 100.001 ile 500.000 arasındadır.
Büyük kentler: Nüfusu 500.001 ile 1.000.000 arasındadır.
Metropoliten kentler: Nüfusu 1.000.000 ‘dan fazladır.

b. Fonksiyonlarına Göre Kentler


Şehirlerin sınıflandırılmasında; şehirde hâkim olan ekonomik ve kültürel etkinlik kolları
dikkate alınır. Bu etkinlikleri; tarım, ticaret, sanayi ve turizm gibi bazı ekonomik işlevler ile
idarî, askerî, kültürel ve sanatsal etkinlikler oluşturur.
DOKUSUNA GÖRE YERLEŞMELER
a) Toplu Yerleşmeler
Toplu yerleşme tipinde evler birbirine yakın inşa edilmiştir. Ova ve platolarda yer alan köyler
genellikle toplu yerleşme özelliği gösterir. Toplu yerleşmeler; Güneydoğu Anadolu, İç
Anadolu, Marmara ve Ege Bölgeleri’nde yaygındır. Toplu yerleşmeyi ortaya çıkaran en önemli
faktör su kaynaklarının yetersizliğidir.

b) Dağınık Yerleşmeler
Dağınık yerleşme tipinde ise evler, birbirine uzak inşa edilmiştir. Evler arasındaki uzaklık,
birkaç yüz metreden birkaç kilometreye kadar değişebilmektedir. Arazinin çok engebeli, tarım
alanlarının küçük ve parçalı olduğu alanlarda dağınık yerleşme yaygındır. Dağınık yerleşmeler
daha çok Karadeniz (özellikle Doğu Karadeniz Bölümü), Akdeniz ve Doğu Anadolu
Bölgeleri’nin bazı kesimlerinde görülür. Bu tip köylerimizde başlıca geçim kaynakları:
bahçecilik ve hayvancılıktır.

c) Çizgisel Yerleşmeler
Bir akarsu ya da bir yol boyunca kurulmuş yerleşmelerdir.

d) Dairesel Yerleşmeler
Düz bir arazide veya ovada kurulan dairesel şekle sahip yerleşmelere dairesel yerleşme denir.

e) Kıyı Boyu Yerleşmeler


Genel olarak deniz, göl kıyılarında kıyı boyuna kurulan yerleşmelere kıyı boyu yerleşme denir.

Türkiye'de İlk Yerleşmeler


Arkeolojik kazılar, Türkiye’de yerleşmenin çok eskiye dayandığını gösterir. En eski yerleşim yeri olan
mağara yerleşmelerine Karain (Antalya), Yarımburgaz (İstanbul), Ökizini (Antalya) mağaraları örnek
olarak gösterilebilir.
 Çatalhöyük (Konya):
Konya’nın Çumra ilçesi sınırları içerisindedir. İki tepe arasında olması nedeniyle Çatalhöyük
denmiştir. 9.000 yıllık bir geçmişe dayandığı tahmin edilmektedir. Yerleşim alanında üst üste
inşa edilmiş binalar yapay bir tepe oluşturur. Yapılan kazılarda birbirinin üzerine kurulmuş on
üç yapı katı ortaya çıkarılmıştır. Yapılarda yakın çevreden sağladıkları kerpiç, kamış ve ağaç
kullanılmıştır. Binalar arasında herhangi bir sokak bulunmaz. Evlerde kapı olmadığından giriş
çıkışlar damdan açılan bir delik sayesinde gerçekleşir.
 Alacahöyük (Çorum):
Çorum ilinin Alaca ilçesi sınırları içerisindedir. Höyük alanı Hititlerden kalma Eski Çağ
yerleşkesidir. Hititlerin dinî ve siyasi merkezidir. Bulunduğu alanın tarım faaliyetine uygun
olması, kuruluşundaki en önemli faktördür. Yapılan kazılarda Bakır Çağı’ndan Osmanlı’ya
kadar olan dönemlere ait buluntular ortaya çıkarılmıştır. Kazılarda dört kültür katı
bulunmuştur. Höyük alanından buluntular, Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesinde
sergilenmektedir

BÖLGELER
a) Yeryüzündeki Bölgeler
Yeryüzü, birbirinden farklı doğal ve beşerî özellikteki alanlardan oluşmaktadır. İşte gerek
doğal gerek beşerî bakımdan farklı özellikteki bu alanların her birine bölge denir. Bunlardan
bir kısmı yer şekilleri, iklim, su kaynakları ve doğal bitki örtüsü bakımından kendi içinde
benzer, diğer yerlerden farklı özellikler göstermektedir. Bazı alanlar ise insanlar tarafından
biçimlendirilmiştir. Bunlar tarım, madencilik, nüfus, yerleşme vb. özellikler bakımından farklı
özellikteki alanlardır.
Bölgeler, şekilsel ve işlevsel olarak iki grupta sınıflandırılır.

Şekilsel bölgeler homojen bir yapıya sahipken işlevsel bölgeler heterojen yapıdadır.
Doğal bölgeleri aşağıdaki şekilde sınıflandırabiliriz:

Beşerî bölgeler aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir:


 Ekonomik ve kültürel yönden yerel, ulusal ve küresel çapta diğer bölgelerle etkileşim
gösteren bölgeler işlevsel (fonksiyonel) bölge olarak adlandırılır.
 Dünya genelinde bazı alanlar ekonomi ve iletişimdeki gelişmeler sonucu kültürel, ekonomik
ve politik bölgelerin merkezi konumuna dönüşmüştür. Diğer alanlar bu merkezlerin çevreleri
konumundadır. Merkezler arasındaki etkileşimin artmasına bağlı olarak bölgelerin
işlevsellikleri artabilir ya da azalabilir.
 İşlevsel bölgeler, bir odak nokta etrafında gelişmiştir. Bu odak nokta çeşitli faaliyetlerin
işleyişini kontrol eden ve düzenleyen adeta bir çekirdek merkez konumundadır. Bölgenin
tamamı bu merkezin etkisi altındadır. İşlevsel bölgeleri şekilsel bölgelerden ayıran en önemli
özellik de budur.

b) Bölge Sınırları

1. Coğrafi bölgelerin sınırları doğal olarak biçimlenmekte ya da insanlar tarafından


oluşturulmaktadır.
Yer şekilleri, iklim koşulları, hidrografik özellikler ve doğal bitki örtüsü gibi bölgelerin sınırları doğal
olarak oluşmaktadır.

2. Bu doğal bölgelerden bazılarının sınırları kısa sürede değişmez.


Örneğin Himalaya Dağları’nın uzandığı bölge, milyonlarca yıldır değişmeden durmaktadır. Ancak bazı
ormanlık bölgeler kısa sürede insanlar tarafından tarım veya yerleşme bölgesine dönüştürülebilir.
Ağaçtan yoksun bir bölge ise orman haline getirilebilir.

Doğal bölgelerden bazılarının alanları çakışabilmektedir. Örneğin yeryüzünde levha sınırındaki


bölgeler deprem bakımından riskli bölgeler ile sıcak su kaynaklarının bölge sınırları büyük ölçüde
çakışmaktadır.
3. Beşerî bölgelerin sınırları daha kısa süre içinde değişebilmektedir.
Örneğin, Edremit 20 yıl önce bir zeytin tarımı yapılan bir kırsal nüfuslu bölgeyken günümüzde sık
nüfuslu turizm bölgesine dönüşmüştür.
80 yıl önce 10 haneli köy olan Batman ‘ın kaderi bölgede petrol bulunmasıyla değişmiş ve kırsal
nüfuslu tarım bölgesi, kentsel nüfusa sahip madene dayalı sanayi bölgesine dönüşmüştür.

4. Sınırları kısa süre içinde değişen bölgelerden biri de siyasi bölgelerdir.


Siyasi bölgelerin sınırları yeni üyelerle genişleyebilmekte, ayrılan üyelerle daralabilmekte ve bazen
ortadan kalkabilmektedir. Örneğin; Hırvatistan, Romanya ve Bulgaristan’ın AB’ye katıldığında AB’nin
sınırları genişlemiş, İngiltere’nin çıkmasıyla bölge sınırları daralmıştır.

5. Bölge sınırlarından bazıları, kesin olarak belirlenebilirken bazıları kesin olarak


belirlenemez.
İklim ve bitki örtüsü bölgeleri arasında geçiş alanları bulunduğu için bu tür bölgelerin sınırlarını kesin
olarak belirlemek güçtür. Örneğin; çöl iklim bölgeleri ile Akdeniz iklim bölgeleri arasında bir geçiş
iklim bölgesi olan step (bozkır) iklim bölgeleri yer alır.

6. Siyasi bölge sınırları, ülke sınırlarına göre belirlendiği için bu bölgelerin sınırları kesin
olarak belirlenebilir.
Örneğin Türkiye’nin egemenlik bölgesi ile Yunanistan’ın egemenlik bölgesi belirgin bir sınırla
çizilmiştir. Aynı şekilde NATO askeri bölgesinin sınırları, bu bölgeye üye olan ülkelerin sınırlarına göre
belirlenmiştir.

7. Siyasi bölge sınırları içinde yer alan ülkelerde din, dil, ırk birliği, ortak para birimi, benzer
yönetim şekilleri olabileceği gibi, herhangi bir ülke bu ortak noktalardan farklılık
gösterebilir.
Örneğin; Macaristan ve Çekya, AB üyesi olmasına rağmen Euro kullanmamaktadır.

c) Bölgeler ve Ülkeler
 Yeryüzünde belirli kriterlere göre belirlenmiş birçok bölge türü bulunmaktadır.
 Bazı bölgeler siyasi ve askeri özelliklere göre, bazı bölgeler beşerî ve ekonomik özelliklerine
göre bazı bölgeler ise doğal yani fiziki coğrafya koşullarına göre belirlenen kriterler ile
belirlenmiştir.
 Bazı bölgelerin sınırları oluşturulurken birden fazla kriter etkili olabilir veya bir bölge ile onu
oluşturan ülkeler birden fazla fonksiyona sahip olabilir.
 Bu konuda örnek olarak Coğrafya ’da Güneybatı Asya olarak tabir edilen ve siyasi olarak
da Ortadoğu olarak bilinen bölge işlenecektir.
 Güneybatı Asya (Ortadoğu), Asya, Avrupa ve Afrika‘nın birbirlerine en çok yaklaştıkları yerleri
kapsayan ve birbirine komşu ülkelerin oluşturduğu coğrafi bölgedir. Akdeniz‘de Mısır’ın Sina
Yarımadası’ndan Pakistan sınırına kadar uzanır ve Arap Yarımadası‘nı kapsar.
 Ortadoğu iklim bölgesini etkileyen faktörlerin başında, coğrafi konumu gelmektedir. Orta
Doğu 13-420 kuzey enlemleri arasında yer alır. Bu konumu bölgenin birbirinden tümüyle farklı
iki sıcaklık kuşağı arasında bulunmasına neden olmaktadır; güneyi hiç kışı olmayan sıcak
kuşağın sınırları içinde kalırken, kuzey kısmı dört mevsimin de belirgin olduğu ılıman kuşağın
sınırları içindedir. Bu özellik bölgenin büyüklüğünden çok, bulunduğu yerin gerçek anlamda
bir geçiş sahası olmasıyla ilgilidir.
 Özetle Ortadoğu günümüzdeki en önemli petrol ve doğal gaz çıkarım bölgesi olması
bakımından siyasi coğrafyada jeopolitik önem arz etmektedir. Bugün Ortadoğu’daki sıcak
çatışma bölgelerinin birinci derecede sebebi, küresel güçlerin bu bölgedeki petrolü ele
geçirme çabasından kaynaklanmaktadır.
 Özetle Ortadoğu iklim olarak kurak çöl iklimiyle yarı kurak ilkim bölgesinde yer almaktadır.
Bu sebeple orman bölgesi içine alınamaz. Doğal bitki örtüsü gür değildir. Su kaynakları
bakımından da fakir bir bölgededir.

ÇEVRE VE TOPLUM
a) İnsanın Doğayı Kullanılması
İnsanlar geçmişten günümüze kadar doğadan çeşitli şekillerde yararlanmışlardır ve doğayı
kullanmışlardır.
 Tarım alanı açmak ve bu nedenle doğal bitki örtüsünü yok etmek, madenleri çıkarmak ve
işletmek, yollar, tüneller, geçitler yapmak, tarım alanlarını sulamak için barajlar yapıp
kanallar açmak, çok uzak mesafelerdeki suları taşımak, tarıma elverişli olmayan çok eğimli
yamaçlarda teraslar yapmak, bu tür alanları da tarıma açabilmek, İnsanlar, geçit vermeyen
dağlarda tüneller açmakta, akarsular ve büyük çanaklar üzerinde köprüler ve viyadükler
yapmaktadırlar.
 İnsanlar, bazen denizi doldurarak bu alandan toprak kazanabilmektedirler. Yeryüzünde
bunun çok sayıda örneği vardır.
 İnsanlar doğadan yararlanırken doğal sistemleri, ekosistemleri ve habitatları bozmakta
veya yok etmektedir.
b) Doğa ile İnsan Etkileşimi
 Doğal olaylar ve doğal unsurlar insanların ekonomik, sosyal ve diğer beşerî faaliyetlerini
büyük oranda etkiler. İşte bu yüzden doğal olaylar ile insan faaliyetleri sürekli
bir etkileşim içerisindedir.
 Coğrafya bilimi, ilk insandan günümüze kadar olan süreçte, doğa ile insan arasındaki
etkileşimi inleyen bir bilim dalı olmuştur. İlk çağlarda, doğal koşullar insan yaşamı üzerinde
baskın ve etkili bir rol oynarken, Sanayi inkılabından sonra teknolojinin de gelişmesiyle adeta
doğa insanın bir eseri haline gelmeye başlamıştır.
 Bir bilim olarak Coğrafya ’nın görevi, insanın doğadan yararlanırken doğa ile uyumlu olmasını,
aynı zamanda tüketirken üretmeyi öğretmek olmuştur.

You might also like