Professional Documents
Culture Documents
Rıza MOLLOF
MARKSİST AÇIDAN
KAPAK D Ü Z E N İ: Derman ÖVER
HABORA KİTABEVİ
Başm usaip Sok. T an A pt. 1
C ağaloğlu/ İstanbul
İBRAHİM TATARLI
ÇALIKUŞU
den sonra bile süt ninesi Gülmisal Kalfa ile bağlarını kes-
memiştir. Ondaki demokratizmin, alelâde insanlara karşı
sevginin köklerini burada aramalıyız.
Feride İstanbul’da Sör okulunda on sene kalmıştır.
Orada kültürünü arttırmakla beraber, mizacını ve karak
terinin birçok özelliklerini muhafaza etmiştir. İçtenliğini,
tabiliğini, enerjikliğini, haşarılığını, hattâ yaramazlığını,
canlılığını değiştirmemiştir. Okulda, öz niteliğini belirten
Çalıkuşu lâkabını kazanmıştır.
Bu on yıl süresince o, yalnız yaz tatillerinde Koz-
yatağı’ndaki merhum Seyfettin Paşa konağında, teyzesi
nin asilzade ortamiyle temas etmektedir. Babasız da ka
lan Feride’yi teyzesinin oğlu Kâmran’a nişanlamışlardır.
Okulu tamamlamak için evlenmelerini tehir ettikleri dört
yıl zarfında, Feride ile asilzade teyzesi arasında anlayış,
davranış ve psikoloji ayrılıkları başgöstermiştir.
Öncelikle Feride’nin canlı, hırçın, enerjik mizacı ile
asilzadelerin kibarlığı, ikiyüzlü nazikliği ve çürümekte
olan ahlâkı bir tezat teşkil etmektedir. Yaşmın ilerleme
siyle mizacının enerjik bir etkinlik, işseverlik hali alması
olumludur. Fakat asilzade ortamında buna imkân yoktur.
Bu yalnız toplumda mümkündür.
Feride ile asilzade ortamı arasındaki ihtilâf yalnız
mizaç ayrılıklarından ibaret değildir. Yazarın bilerek yu-
muşatmıya çalıştığı bu anlaşmazlık, onların sosyal du-
rumlariyle bağlı bir çelişmedir. Hiçbir şeysiz kalan Feri
de, evlâtlık durumuna düşmüştür. Asilzade teyzesini ter-
kettiği zaman not defterine şunları kaydetmiştir:
«Kapılardan kaçan e v l â t l ı k l a r ı n (siyah —
İ. T.) da böyle yaptıklarını hatırlıyor, acı acı gülüyor
dum.»(1)
Nişanlılık da aynı rengi almaktadır:
«Dünyada en acıdığım, alay ettiğim insanlar nişanlı
kızlardı. Ben onlardan biri oldum, (siyah — î. T.) Onla-
YEŞİL GECE
KUYUCAKLI YUSUF
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
BEREKETLİ
TOPRAKLAR ÜZERİNDE
GURBET KUŞLARI
ONBİNLERİN DÖNÜŞÜ
İNCE MEMED
yatın bal gibi bir koludur. Gelişmekte olan bir kolu. Hem
de en zor bir kolu.»(l)
Hiç şüphesiz, röportaj ile roman türü arasında bü
yük ayrılıklar vardır. Fakat yazarın röportaj üzerindeki
çalışması bize onun roman üzerindeki çalışma tarzını ay
dınlatmaktadır. İnce Memed gerçekleri buna yakın sis
temli bir çalışmanın ürünüdür.
Folklordan yapısı surette faydalanmak, Yaşar Ke
mal’in sanat özelliklerindendir. O, bu hususta zaman za
man açıklamalarda bulunmuştur. Bunlardan birinde:
«Halk Edebiyatı Derlemeleri yaptım. Çok çalıştım.
Halk Edebiyatının Ağıtlar, Tekerlemeler kolu üstünde
çalıştım. Ağıtların birinci cildi basılmıştı. İmkân olsaydı
büyük bir külliyat olacaktı. Olmadı. Halk Edebiyatımız
dan faydalandım. Çok şey öğrendim. Bu çağda halk kül
türü bir sanatçı için yabana atılacaklardan değil...»(2)
demiştir.
İnce Memed yazarın eserleri arasında, folklordan en
fazla faydalandığı romandır. Âdeta eserin kimi kişileri,
bilhassa İnce Memed destanlardan çıkarılmıştır. Roman
yer yer folklor unsurlarıyle örgütlenmiştir. İnce Memed
üstüne söylenen türkülerin havası yaşatılmıştır. Çukurova’
nın tarihçesi, bir ihtiyar yörüğün ağzından efsaneleştiril-
miştir. Böylece destan romanlaşmış, roman da destanlaş-
mıştır.
Fakat İnce Memed romanında canlandırılan gerçek
ler, bugünkü Türk köyünün gerçekleridir. Yazar bu ger
çekleri görmüş, bu ortamda uzun yıllar yaşamıştır. «Irgat
kâtipliği, Adana’da inşaat kontrolü memurluğu, öğretmen
vekilliği, pamuk tarlalarında ırgatlık, bostan bekçiliği,
çiftliklerde kâtiplik, pirinç tarlalarında su bekçiliği, ha
AYLAKLAR
YILANLARIN ÖCÜ
ve
IRAZCANIN DİRLİĞİ
FAKİR BAYKURT
ONUNCU KÖY
I. Romanın süjesi
ALİNİN BİRİ
1. Romanın süjesi
Ali:
— Şimdi kaleyi içerden zorluyorsun. Fadime yem
lik... Ama her şeyin farkındayım.
Ağa:
— Sen bunları bilmezsin. Bilsen de şukadarcık hoş
nutluk göstermezsin. Nankör! İyi ki Yaşar sana çekme
miş. Mazlum, namuslu oğlan...
Ali:
— Yağma yok. Silâhımı alamıyacaksın elimden...
Ağa:
— Geberip gidersin, kuyruğun hâlâ dimdik.
Ali:
— Er geç hesaplaşacağız.»
F. Erdinç dil ustalarmdandır. Onun akıcı ve güzel
bir anlatışı vardır. Halk ifadelerinden de sık sık yarar
lanır.
Ali ile Elif birbirlerine bakarlar, geçmişi hatırlıyarak,
özünce birbirlerini vasıflandırırlar. Elif kocasının gözün
den «şahin baktığını» söyler, Ali ise karısına «seninkiler-
den de ceylân bakardı» der. Böylece yazar, halk diliyle
Ali’nin mertliğini, Elifin de cazibesini belirtmiş olur.
Rahim ağanın Gazi’nin fırkasından Demokratlar ta
rafına geçmesi dolayısiyle yazar, onu Ali’nin ağzından
halk ifadesiyle «imam feneri zındığı» diye vasıflandırır.
F. Erdinç halk ifadeleriyle özlü sözler kullanır. Halk
[ 264 ]
HAYAL VE GERÇEK
Hayal ve gerçek kitabı M. Makal’ın bundan önce
yayınlanan Bizim köy kitabının bir devamıdır.(l)
Her iki kitapta da «köyden notlar» tarzında yaza
rın gözlemleri verilmektedir.
M. Makal bu ikinci kitabına Hayal ve gerçek adını
vermiş. Bunun yayınevi sahibi tarafından yapılmış olma
sı ihtimali de ileri sürülebilir. Ama verilen bu ad hiç te
kitabın içeriğine uymuyor. Ona «Acı gerçek» demek da
ha doğru olurdu. Zira bu kitapta her şey acıdır, sızılıdır
ve hayal denen bir şeyden iz bile yoktur.
Hayal ve Gerçek 42 ufak bahisten meydana gelmiş
tir. Bahislerin her birisi ayrı bir gözleme dayanır.
Kitabın bir süje hattı, bir esas konusu yoktur. Fa
kat kitapta yine bir bütünlük vardır, diyebiliriz. Çünkü
kitabın genel bir yönelişi vardır: Anadolu köyünün ger
çeği. Daha doğrusu Orta Anadolu köylerinin durumu.
Ama bu gerçek hemen hemen bütün Anadolu köylerinin
de bir manzarasıdır. Bunu Türk yazarları, gazetecileri de
itiraf etmektedirler.
Türk edebiyatında Anadolu yüzyıllarca unutulmuştur.
Türk yazarları yüzyıllarca Anadolu gerçeğine yüz çevir
diler. Anadolu’nun hayatı, çırpınışları, dertleri, kavga
ları, ümitleri ancak aşk şiirinde dile geldi. Ama XX. yüz
yılın hemen başlarına kadar önemi küçümsenen bu şiir,
ancak sözlü olarak gelenekte yaşadı ve Anadolulu kendi-
1. Aile meselesi:
II. K ö y :
i t A « n ri
10 L i r a