You are on page 1of 4

Aziz İstanbul

Yahya Kemal

Yahya Kemal Külliyati


İSTANBUL,
FETİH
CEMİYETİ
YAHYAKEMAL 49

Bu halk İstanbul'un fethinde bulunup şehre yerleşen ve fetihten


sonra, peyderpey gelip İstanbullulaşan halktı. Elli sene evveline ka-
dar İstanbul'da gezinen ve hattâ şimdi bile baki kalmış bazı semtle-
re bakan bir insan, bu yerlerin, beş yüz seneden beri değişmemiş ol-
duklarını sanır. Halbuki oralar, asırlar boyunca kaç defa yangından
çıkmış, kaç defa yeniden yaratılmışlardır.
Eski geçim şartlarına uygun yaşayan, kazanılan para ile harce-
dilen para arasında tabiî bir nisbet olan, eski muaşeretin zevklerine
kanaat eden halk bu semtleri yaratabiliyordu.
İnsan ve hayat her memlekette olduğu gibi bizde de, geniş ve
derin bir mikyasta değişti. İstanbul'un eski semtleri de maziye ait
kaldılar.Millî şuura sahip olunca, yeni zihniyetle, bugünkü muaşe-
ret ve hayat şartlarına uygun gene millî bir İstanbul ve bir millî Bo-
ğaziçiyaratmak işi kalır.

Zaman; mazi, hâl ve istikbal diye üçe taksim edilirse de bu çok


itibarî bir taksimdir. Sabit olan bir şey üçe taksim edilebilir; lâkin da-
ima yürüyen bir şey taksim edilemez. "Hâl" dediğimiz şey yarından
sonra "mazi" olacaktır. istikbal dediğimiz gelecek günler dahi, za-
man yürürken "hâl” olacaklar, sonra maziye karışacaklardır. Haki-
katte mazi, hâl ve istikbal yoktur. Ortada bir "imtidâd” vardır.
Bu imtidâd hattının ortasında, "hâl" içinde yaşıyoruz; gelecek
kısmınıgöremiyoruz. Geçmiş olan kısmını ise tarihçilerin naklettik-
leri gibi biliyoruz, yahut, o kısmın bize kalmış eserlerini görüyoruz.
Millîvarlığımızdan yalnız geçmiş olan devirler muhayyilemizde bir
yekûn hâlinde duruyor.
ve bağlandığımız şey-
Geçmişte sevdiğimiz, hayran olduğumuz
ler yalnız güzellikler, iyilikler, doğruluklardır;
yoksa çirkinlikleri,
ki maziyi bir kütle
kötülükleri ve haksızlıkları sevmiyoruz. Demek
uzağız. Böyle olduğu-
hâlinde, olduğu gibi, her tarafıyla sevmekten
na göre, yaşadığımız devirde de, "hâl”de de sevdiğimiz ve sevmedi-
seveceğiz, aynı şeyle-
ğimiz aynı şeylerdir. Gelecekte de aynı şeyleri
ri sevmeyeceğiz.
50 AZIZ İSTANBUL

Millî şuura ermiş bir insana göre muhafazakârlık,


daha ileri fikirler arasında fark azdır. liberallik
ve
Eski İstanbul'un güzel semtlerini yaratan Türklük,
niyeti içinde yaşıyordu; o zaman o medeniyetin şark
manevîhavasıyla
ahlâk ve muaşeret kaideleriyle, hayat şartlarıyla
onları
şimdi garp medeniyetinin havası ve onun kaideleri, yaratmışüi
içinde yaşıyor, ona göre mesken, semt ve şehir hayatşartları
yaratmayamecbur.
dur. Türklük, millî şuuruna sahip olursa, hayat ve
varlıkmanzarası
eskisinden başka üslûpta, fakat gene güzel olabilir.
Bahsettiğimiz
"imtidâd” içinde değişiklik budur.
Cetler Boğaziçi'nde yalıyı ve kayığı icat etmişlerdi. Eski
Boğazi.
çi "leb-i deryâ"da bir yerleşiş manzarası idi. O yaşayıştazaman
ya.
vaş geçiyordu. Zengin yalı sahiplerinin gelirleri ya AnadoluveRu-
meli çiftliklerinden, ya İstanbul'daki mülklerinden, yahut dadevlet
hazinesinin verdiği maaşlardandı; orta hâlli ve fakir halkınmaişeti
ise daha basit yollardan, bahçıvanlıktan balıkçılığa,kayıkçılığa ka-
dar işlerdendi. Zamanla, hep bildiğimiz sebeplerle, bu menbalarm
birçoğu kurudu. Bu yüzden Boğaziçi de eski parlaklığını kaybetti.
Yeni zamanlarda, yalıyı ve kayığı unutarak, yahut da bizekadar
kalabilmiş olanlarını mazi hatırası diye muhafaza ederek, "Leb-ider-
yâ"da bir yerleşiş yerine, iki taraf sahilin tepelerindenuzanangeniş
yollarla, o tepelerde peyda olmuş köylerle yeni bir Boğaziçiyaratma-
yı düşünmeliyiz. Bugün otomobil ve otobüs devrinde yaşıyoruz; ha-
yatını şehirde kazanan bir vatandaş, Boğaz'ınbir tepesindekievine,
en kolay vasıtayla en az zamanda gitmek ister. Tayyareyolculukları-
iste-
nın ucuzlayacağı, tayyarenin istediği yerden kolaylıklayükselip
diği yere kolaylıkla ineceği zaman da pek uzak görünmüyor.
devirlerde
Millî şuur tam bir derecede tecelli ederse, gelecek Istan-
havası, eski
ratacağımız İstanbul semtlerinin üslûbu, rengi,
bul'da olduğu kadar güzel olur.

hazırlanan
leb-i derya. Deniz kenan. Bankası'nca
Kredi
* Bu yazı, ilk defa kuruluşunun 10. yıldönümünde Yapı ve
bir albümde neşrolunmuştur.
YAHYAKEMAL
151

şimdi millî şuur, yeni İstanbul nedir? Bunu anlamak lâzımdır.


Ewclâimarı bu şehrin halkı yapacak ve şehrin istihlâk kabiliyeti ne
kadarsaimar o derece olacaktır. Bunu anlamak lâzimdır. Bilirsiniz ki
Osmanlılınparatorluğu'nun hududu Avrupa'da Avusturya'ya varı-
yor,Rusya tarafında da Kaminiçe'ye kadar gidiyordu. İstanbul'a, ce-
nuptanşimale doğru azim bir para akıyordu. İstanbul'da imparator-
lükdahilindeki halk istihlâk ile paranın kısm-ı a'zamını açıktan ha-
riceakıtıyordu. İstanbul bir istihlâk şehri idi.
YalnızMısır hazinesinin hükümdara ait harçlığı ile Eflâk ve
Boğdantaraflarındaki beyliklerden elde ettikleri paralarla istihlâk
edipdururlardı. Rumeli ve Anadolu eşrafı buraya gelirler, paralarını
burayadökerlerdi. Demek varidat ayrı olmak üzere bu azim istihlâk
güzelbir istihsal sahası da teşkil ediyordu. İstanbul mamulâtı çok re-
vaçtaidi. Bükreş'te gözümle gördüm; birçok evlerde İstanbul'dan
alınmışgelinlik esvaplar, cihaz takımları vardır. Eflâk ve Boğdan'ın
asılhalkı cihazı İstanbul'da yaptırıyorlardı. İstanbul bütün bu iktisa-
dî şeraiti kaybetti. İstanbul şimdi istihsal şehri olarak yaşayacaktır.
Gözünükapamıştır, geçmiştir. Şimdi bu nesil maziden kat'îyen
mes'uldeğildir ve bu neslin, İstanbul'u tekrardan fethetmek gibi
azimbir şerefi de vardır. Millî hareketin harikulâde bir inkişafıyla Is-
tanbulve Trakya yeniden fethedilmiştir. Lâkin arz ettiğim gibi ikti-
sadîşartlar tamamen değişmiştir. Eskiden İstanbul istihlâk ile yaşar-
kenşimdi istihsalle yaşamak mecburiyetindedir. istihsal denince ha-
tıra derhal İstanbul'un transit merkezi olması, sınaî şehir olması,
üçüncüde vâsi mikyasta bir turist merkezi olması gelir.
Transit merkezi olması: Bu bahsi benden çok bilenler hatırlarlar
ki hemen hemen on beş seneden beri dillerde bu transit lâfı geçer
durur.O zaman İstanbul'un transit merkezi olması şöyle dursun,
bunlarıbiz biliriz, Selânik'i kaptırmış oluyorduk. Bence hakîkat-bîn
Olmalı,bedbin olmaya mahal yoktur. Hakîkat-bîn olmak lâzımdır.

istihlâk.
Tüketme.
ısm-ıQ'zamı.
istihsal. Büyük bir kısmı,
Üretme.
mamulât.
Üretilmiş, yapılmış, imal edilmiş.
hakikat-bin.
Gerçeği gören.

You might also like