You are on page 1of 4

Bilim Tarihinden Prof. Dr.

Hüseyin Gazi Topdemir

Doğa Felsefesinden Fiziğe:


Galileo Aristoteles’e Karşı
Bugünkü anlamda olmasa bile, fizik denilen bilimsel et- keti irdelemişti. Modern bilimin öncülerinden Isaac New-
kinliğe benzer bir etkinlikle hayli erken dönemlerde kar- ton (1642-1727) ise fizik kitabına Doğa Felsefesinin Mate-
şılaşılır. Felsefe tarihinin büyük temsilcilerinden biri olan matik İlkeleri adını vermişti. Bugün fizik adı verilen bilim
Aristoteles’in (MÖ 384-322) Antik Grek döneminde Fi- dalına, bilim tarihinin değişik dönemlerinde aynı amaca
zik adlı bir kitap yazdığı biliniyor. O çalışmasında Aristo- yönelik bir etkinliği betimlemek üzere, doğa felsefesi veya
teles, değişim konusunu ve bir değişim türü olarak hare- fizik dendiği anlaşılıyor.

Aristoteles’in Doğa ve Bilim Anlayışı Ay-altı evren en altta toprak, onun üzerinde de sırasıy-
la su, hava ve ateş öğelerinden oluşur. Dolayısıyla Ay-altı
Bir sağduyu filozofu olan, yani duyularının kendisine evrendeki her bir nesne, kendisini oluşturan bu öğelerden
var olduğunu gösterdiği dünyayı anlamak ve açıklamak hangisi daha fazla ise o öğenin oluşturduğu kürede bulu-
isteyen Aristoteles’e göre, üzerinde yaşadığımız bu dünya nur. Örneğin taş neredeyse tamamen topraktan oluştuğu
gerçektir ve doğduğumuzda karşımızda bulduğumuz ve için toprak küresine, alev ise ateş küresine aittir. Öyleyse
insan tarafından yapılmamış her şeye doğa denir. İnsan evrendeki her bir nesnenin doğal bir yeri vardır. Dolayısıyla
doğayı duyularıyla tanır ve doğanın bilgisini edinir. Du- değişim, bir varlığın doğal yerinin değişmesi demektir. Ör-
yularımız doğada sürekli bir oluş ve bozuluş olduğunu, neğin bir taş havaya fırlatılırsa, doğal yeri değiştirilmiş olur.
varlıkların düzenli bir şekilde değiştiğini gösterir. Toprağa Doğal yerinde bulunmak, doğasına uygun halde yaşamak
atılan tohum başak olur, ağaçlar yaprak döker, meyve verir, da doğa gereği olduğundan, hiçbir nesne veya varlık, dış
Güneş her gün doğar ve batar. Demek ki doğa değişiyor, bir neden tarafından mecbur edilmedikçe, kendi isteğiyle
oluş ve bozuluşa uğruyor. Öyleyse görevi varlığı ve varlık- doğal yerinin dışında bulunmaz.
Aristoteles’in evren modeli
lara ilişkin değişimleri araştırmak olan doğa filozofunun Bu belirlemelerinden hareketle Aristoteles, her tür deği-
yapması gereken de bu değişimlerin nedenlerini bulmak. şimin ya zorunlu ya da doğal olarak gerçekleştiği sonucuna
Duyular aracılığıyla algılanan ve bu yoldan tanınan bir ulaşmıştır. Bir nesnenin dış bir nedenden dolayı uğradığı
dünyada bilimsel araştırmalar yapan Aristoteles, doğal değişime zorunlu değişim, kendi doğal küresine gitmek
olarak tanık olduğu değişimleri anlamak ve açıklamak iste- veya doğasının gerektirdiği bir durumu gerçekleştirirken
mişti. Düşüncelerinin temeline bütünüyle duyuların sağla- uğradığı değişime ise doğal değişim adını vermiştir. Ona
dığı verileri koyduğu için de, sonuçta her şeyin bütünüyle göre ister zorunlu isterse doğal olsun, her tür değişim öz-
duyular aracılığıyla kavranabilen niteliklerine göre (ağır, sel ve ilineksel olmak üzere iki şekilde gerçekleşir. Eğer bir
hafif, yumuşak, sert vb.) betimlendiği bir dünyayı bilgiye nesne, tıpkı bir taşın havaya fırlatılmasında olduğu gibi,
ve bilime konu yapmıştır. Ona göre, duyuların gösterdiği
tek bir evren vardır. Bu evren merkezinde Yer olan, onun
çevresinde de iç içe geçmiş kürelere çakılı olarak sırasıyla Zorunlu ve doğal hareket
Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn’ün dolan-
dığı, büyük bir küresel bütündür. Bu küresel bütünün en
Doğal hareket

t
eke
dışında ise hiçbir değişim ve hareketin olmadığı sabit yıl- u har
unl
dızlar bulunur. Sabit yıldızlar küresi aynı zamanda Tanrı’dır. Zor
Evren tektir, küreseldir ve her türlü varlığı sarmalar, an-
cak homojen değildir. Nitelik bakımından bütünüyle farklı
öğelerden oluşan iki kısma ayrılır. Merkezdeki Yer’den Ay’a
kadar olan kısım Ay-altı evreni, Ay’dan sabit yıldızlar küresi-
ne kadar olan kısım ise Ay-üstü evreni oluşturur.

72

72_75_doga_felsefesinden.indd 72 23.07.2013 12:18


Bilim ve Teknik Ağustos 2013
bilim.tarihinden@tubitak.gov.tr

doğal yerinin dışına çıkmış veya çıkarılmış ise Eter mükemmeldir ve doğasındaki mükem- bunun sabit yıldızlar bölgesinde ortaya çıkan
onun uğradığı değişim özseldir. Buna karşılık, melliği evrenin o kısmına da vermektedir. Do- yeni bir yıldız olduğunu belirler. Aristoteles fizi-
bir arabanın bir yerden başka bir yere gitme- layısıyla burada söz konusu olan hareket özsel ğine göre eterden yapılmış olan bu bölge mü-
sinde olduğu gibi, bir nesne doğal küresinin değişime yol açmayan, sadece yer değiştirme kemmeldi ve burada yeni hiçbir şey var olama-
içinde sadece yer değiştirmişse, bu değişim biçiminde gerçekleşen döngüsel yani dairesel yacağı gibi, var olan bir şey de yok olamazdı.
ilinekseldir. Bununla birlikte, kendi doğal küre- bir harekettir. Öyleyse bu yıldız o dönemde etkin tek kuram
sinde doğasına uygun şekilde bulunmak, her olan Aristoteles’in evren kuramının temel ilke-
varlığın doğası gereği olduğundan her türlü Modern Dönem Öncesi Fizik lerine aykırı bir durumun göstergesiydi. Brahe
değişimin bir dış etkenden dolayı olduğunu Aristoteles’in fizik ve evren anlayışı yıllarca bu sorunu henüz çözememişken, 1577 yılında
da bilmek gerekir. Dolayısıyla nedensiz değiş- Doğu’da ve Batı’da neredeyse tartışmasız kabul bu kez bir kuyruklu yıldız gözlemliyor ve bu yıl-
me olmaz. Aristoteles’e göre bilimsel araştırma görmüştür. Klasik Dönemde İslam dünyasında dızın da Ay küresinin çok uzağında olduğunu
yapmak da bu türden değişimlerin nedenlerini “muallim-i evvel” olarak kabul edilirken, saptıyor. Bu da Aristoteles kozmolojisine
ortaya koymaktır. Ortaçağ Hıristiyan dünyasında aykırıdır. Çünkü Aristoteles’e göre,
Aristoteles, doğa felsefesinin temel konu- kuramlarına karşı çıkmanın kuyruklu yıldızlar Ay küresinin
larından biri olan hareketi de bu bakış açısıyla neredeyse kutsal kitaba altında bulunan gök ci-
ele alır ve bir değişim türü olarak kabul eder. karşı çıkmak anlamına simleridir. Böylece Brahe,
Gözlemler, evrenin Ay-altı kısmında hareket geldiği, kutsallaştırılan başlangıçta Aristoteles
şeklinde gerçekleşen değişimin iki türlü ol- bir bilim insanı haline fiziğinin ve evren mo-

Sabit yıldızlar
duğunu göstermektedir: Doğal ve zorunlu. gelmiştir. Bu rakipsiz delinin geçerliliğini sa-
Kuvvet etkisi altında gerçekleşen harekete otorite durumu ve kut- vunmayı ve haklı kılma-
zorunlu hareket, kuvvet ortadan kalktıktan sallaştırılmışlık, kendisi yı amaçlarken, sonunda
sonra, nesnenin kendi doğal yerine gitmek için de bir din bilgini olan bu sistemin geçersizliğini
yaptığı harekete de doğal hareket denir. Zo- Mikolaj Kopernik (1473- ortaya koymak durumun-
runlu harekette, hareketi sağlayan bir dış kuv- 1543) Gökkürelerinin Döngü- da kalmasına, bütün gözlem
vet iken, doğal harekette nesneyi oluşturan sel Devinimi (1543) adlı kitabını bilgilerine ve hesaplamalarına
öğenin niteliğidir. Eğer nesne toprak veya su yayımlayana kadar sürmüştür. Aristarkhos’un evren tasarımı rağmen “Yer hareket ediyorsa, fırlatı-
gibi ağır öğelerden oluşmuşsa merkeze doğru, Batılıların Kopernik Devrimi diye adlandır- lan bir okun hedefine değil, başka bir noktaya
hava ve ateş gibi hafif öğelerden oluşmuşsa, dığı değişim aslında yeni olmaktan çok uzaktı. gitmesi gerekir; bunun gibi Yer hareket edi-
merkezden öteye hareket edecektir. 1850 yıl önce Sisamlı Aristarkhos (MÖ 310- yorsa, yıldızları değişik açılardan görmeliyiz,
Zorunlu hareket de iki türlüdür: Hareketi 230) Kopernik’in söylediklerinin hemen he- ayrıca İncil’e göre Güneş’e hareket verilmiştir,
sağlayan kuvvet, bir kişinin el arabasını sürekli men aynısını ileri sürmüştü. O dönemde Aris- dur dendiğinde duracaktır; dolayısıyla hare-
itmesinde olduğu gibi, nesne üzerindeki etki- tarkhos kendi fizik sistemini kuramadığından, ket eden Yer değil, Güneş’tir” gibi gerekçeler-
sini nesnenin hareketinin her anında sürdürü- Yer’in dolanım hareketi yapmasını fiziksel açı- le Aristoteles fiziğini savunmayı sürdürdü ve
yorsa sürekli zorunlu hareket, bir taşın fırla- dan anlamlandıramamış ve kabul görmemişti. Kopernik’in evren modelini ve Yer’in hareket
tılmasında olduğu gibi, ilk hareketi sağladıktan Aslında aynı durum Kopernik için de söz konu- ettiğini kabul etmedi.
sonra kesiliyorsa süreli zorunlu harekettir. sudur. Bu yüzden Kopernik’in başlattığı deği-
Ayrıca bütün hareketlerin bir ortam içinde şim, ancak Tycho Brahe (1546-1601), Johannes
gerçekleşmesi zorunludur. “Boşlukta” hareket Kepler (1571-1630), Galileo Galilei (1564-1642)
olamaz. Boşlukta hareketin olabileceğini dü- ve Isaac Newton (1642-1727) tarafından ta-
şünmek, hızın sonsuz olabileceğini kabul et- mamlanmıştır.
mek demektir ki, bu saçmadır. Fiziksel temelden yoksun olmakla birlikte,
Evrenin Ay-üstü kısmında ise hiçbir deği- Kopernik’in yeniden ortaya attığı gök modeli,
şim yoktur. Çünkü burası toprak, su, hava ve bilim insanları için gerçek anlamda bir tartışma
ateşten niteliksel olarak bütünüyle farklı olan zemini yaratmıştı. Çok uzun zamandan beri
beşinci bir unsurdan, eterden oluşmuştur. uygulanmakta olan Yer merkezli evren mode-
linin karşısına şimdi Güneş merkezli evren mo-
deli konulmuştu ve hangisinin evrenin gerçek
Sürekli zorunlu hareket doğasını yansıttığının açıklığa kavuşturulması
gerekiyordu. Bunu yapmanın en ideal yolu
da güvenilir gözlemler yapmaktı. Bu gerçeği
Uranienbourg Gözlemevi’nin Brahe tarafından yapılmış resmi
kavrayan astronom Brahe, Danimarka Kralı II.
Frederick’in desteğiyle Hven Adası’nda Urani- Brahe, Kopernik modeline karşı çıkmak için
enbourg Gözlemevi’ni kurdu. bunları ileri sürse de en sonunda kafası karışmış
Brahe, bu gözlemevinde dikkatli bir bi- vaziyette her iki modeli de içeren kendince yeni
çimde gözlemlerini sürdürürken, 1572 yılında bir evren modeli önerdi. Bu model Güneş-Yer
Cassiopea Takımyıldızı’nda yeni ve çok parlak merkezli evren modelidir. Gerçi bunun da mu-
bir yıldız (nova) doğar. Yaptığı hesaplamalarla, cidi kendisi değil Herakleides’tir (öl. MÖ 310).

73

72_75_doga_felsefesinden.indd 73 23.07.2013 12:18


Bilim Tarihinden
Birincil nitelikler, bir ölçüye dayanan ve ki- Eylemsizlik İlkesinin Keşfi
şiden kişiye değişmeyen özelliklerdir. Örneğin
bir nesnenin hareketi incelenecekse, artık ya- Kopernik ile başlayan ve Yer’in hareket et-
vaş veya hızlı şeklinde değerlendirmeler yap- tiği düşüncesine dayandırılan yeni astronomi
mak yerine yol, hız ve zaman arasındaki ilişki- anlayışı, hareket konusunu da ister istemez bi-
lere dayanmak, yani matematik uygulamak lim insanlarının gündemine getirmişti. Yer’in
söz konusudur. Galileo, böylece Aristotelesçi hareket ettiği düşüncesi, başta sağduyuyu
ereksel açıklamaları, fiziğin dışında bırakmış ve rahatsız etmesi olmak üzere (bugün de Gü-
“doğal hareketlerin doğal yerlere” doğru oldu- neş doğuyor diyoruz) bilimin ışığında açıkla-
ğunu belirten açıklamaların bilimsel olmadığı- namayan birçok problem doğuruyordu. Üni-
nı savunmuştur. versite yıllarından itibaren Kopernik sistemini
savunan Galileo da ilgisini hareket konusuna
Doğanın Gözlem ve Deney yöneltmek durumunda kaldı ve ilk kitabına
Aracılığıyla Kavranması Hareket Üzerine (De Motu, 1590) adını verdi.
Galileo’nun çalışma odası Kitabın tek bir hedefi vardı: Aristoteles’in ha-
Galileo teleskopu astronomi çalışmaların- reket anlayışını reddetmek. Sonuç itibariyle
Brahe kafası karışık halde yaşama veda da kullanan ilk bilim insanıdır. 1609 yılında başarılı olmayan bu çalışmasında Galileo,
etmeden önce kendisine yardım etmesi için yaptığı bir teleskopla önemli gözlemlerde bu- Aristoteles’in doğal hareket adını verdiği ser-
Kepler’i yanına çağırmıştı. Kepler, üniversite lunmuş ve bu gözlemleriyle Güneş merkezli best düşme hareketini irdeledi. Özellikle de
yıllarında mevcut anlayışları savunmaktan çok sistemi desteklemiş, Aristoteles fiziğinin ge- ağırlık ve hafiflik belirlemelerinden ne anla-
yeni düşüncelere bağlanmayı yeğleyen Miche- çerli olmadığını kanıtlamıştır. En önemli göz- şılması gerektiğini tartışarak yeni bir fizik kur-
al Mastlin (1550-1631) adlı matematik hocasın- lemleri Ay ve Güneş gözlemleridir. Ay’da kra- mayı denediği bu çalışmasında Galileo, ken-
dan dönemin yüksek matematiğini öğrenmiş terlerin, dağların ve vadilerin olduğunu gör- disine kadar gelen dönemde kabul edildiği
ve yeni olanın peşine düşmeyi benimsemiş müş ve bunun Ay ile Yer’in aynı maddelerden gibi, doğal ivmeli harekette (serbest düşme)
genç bir bilim insanıydı. Hven Adası’na gel- oluştuğunun kanıtı olduğunu söylemiştir. ağırlığın önemli bir rolünün olmadığını ileri
dikten sonra zaman zaman Brahe ile girdiği Güneş’i gözlemlemiş ve Güneş üzerinde bulu- sürdü. Ona göre, düşmede nesnenin salt ağır-
tartışmalarda hep Kopernik modelini savunan nan koyulukların Güneş lekeleri olduğunu be- lığı değil özgül ağırlığı önem taşır ve özgül
Kepler, Brahe’nin ölümüyle onun son derece lirlemiştir. Orion kümesini ve Samanyolu’nu ağırlığı daha fazla olan nesne daha hızlı düşer.
dakik gözlem kayıtlarından oluşan dev bir bilgi gözlemlemiş ve yıldızlardan oluştuğunu bul- Dolayısıyla hareket nesnenin yoğunluğuyla
mirasına sahip olmuş, matematik bilgisinin de muştur. Jüpiter’i gözlemlemiş ve çevresinde ilişkilidir. Düşme hızını bulmak için, nesnenin
yardımıyla gezegenlerin yörüngelerinin daire dolanan dört uyduyu keşfetmiştir. Satürn’ün yoğunluğundan ortamın yoğunluğunu çıkar-
değil elips olduğunu keşfetmiştir. Kopernik halkasını fark etmiş ancak teleskopu güçlü mak gerekir.
modelinin fizik temelini gösterememiş olsa olmadığı için gezegenin halkasını iki yapışık
da, bu başarısından dolayı Kepler, modern gök parça olarak görmüş ve bunları uydu zan- Yani: vn \ dn - do
mekaniğinin kurucusu olarak kabul edilir. netmiştir. Venüs’ü gözlemlemiş ve Ay gibi
Bütün bu çalışmalar Klasik dönem hareket onun da safhalarının olduğunu belirlemiştir. Burada v hızı, dn nesnenin yoğunluğunu, do
fiziğinin problemlerinin çözümlenememesiyle ise ortamın yoğunluğunu belirtmektedir. Nes-
son buldu. 16. yüzyıldan itibaren yeni bir bilim nenin yoğunluğundan ortamın yoğunluğu
ve yeni bir hareket anlayışı doğmaya başladı. çıkarıldığında, geriye özgül ağırlık kalacak ve
Bu anlayışın en belirgin özelliği merkezden nesne de buna bağlı olarak düşecektir.
uzaklaştırılmış olan Yer’e bir fizik temeli oluştu- Uzun zaman bu görüşlere inanan Ga-
rulmasıdır. lileo’nun düşüncesindeki özgün yön, nesne-
lerin salt ağırlıklarıyla değil göreli ağırlıklarıy-
Galileo ve Doğanın la orantılı bir hızla düşeceklerini varsaymış
Matematik Aracılığıyla olmasıdır. Burada dikkat çeken diğer bir yön

Kavranması Galileo’nun Ay gözlemlerine ilişkin yaptığı çizim


de sadece ağırlık değil hafiflik niteliğinin de
dikkate alınmış olmasıdır. Başka bir deyişle, ha-
Galileo’ya göre bilgiyi elde etme yöntemi Bu son gözlem, Kopernik modeli için önemli fiflik veya ağırlık artık Aristoteles’in varsaydığı
matematiktir. Çünkü bilimin konusunu oluş- bir kanıttır. Çünkü Yer merkezli modelde Ve- biçimiyle mutlak anlamlarıyla değil yarattıkla-
turan doğa matematik diliyle yazılmıştır ve nüs, Yer’e sürekli belli bir uzaklıkta olabiliyordu rı etkilere bağlı olarak tanımlanmaktadır. Her
onu anlayabilmek için sembollerini bilmek ve sadece hilal şeklinde görülüyordu. Oysa şeyden önce artık mutlaklık değil görelilik söz
gerekir. Bunları bilmeden doğanın gizleri açı- gözlemler Venüs’ün Yer’e bazen yakın bazen konusudur. Örneğin bir tahta parçası hava için-
ğa çıkarılamaz. Bu anlamda bilim doğadaki çok uzak olduğunu gösteriyordu. Ayrıca Ve- de düşmekte, su içinde yükselmektedir. Öyley-
matematiği keşfetme ve matematik bağlantı- nüs, sadece hilal şeklinde değil başka şekiller- se nesneler bulundukları ortama göre aşağı
ları kavrama etkinliğidir. Öyleyse bir doğa bili- de de görünüyordu. Bütün bunlar ancak Ko- veya yukarı hareket etmektedir. Bu hareketi
mi olan fizik de incelemelerini yalnızca birincil pernik sistemi ile açıklanabildiğinden, Güneş belirleyen de, nesnenin ağırlığı ile hacmine eşit
nitelikler arasındaki ilişkilerle sınırlamalıdır. merkezli sistem doğrulanmış oluyordu. hacimdeki ortamın ağırlığı arasındaki farktır.

74

72_75_doga_felsefesinden.indd 74 23.07.2013 12:18


Bilim ve Teknik Ağustos 2013
<<<
Kopernik sistemini desteklemek için bu bilgilerin Bugün kuramsal fizikte çok sık görülen bir idealizm ör-
önemli olduğunu fakat yeterli olmadığını fark eden Gali- neği veren Galileo, düşen nesneler gittikçe artan bir hızla
leo, Yer’in fizik açısından hareket edip edemeyeceği, eğer düştüğü için, düşüş hızlarını ve sürelerini doğal ortamlarda
hareket ediyorsa, o zaman bir kulenin tepesinden bırakılan incelemenin zorluğunu yenmek için eğik düzlemi kullan-
bir topun nasıl olup da kulenin dibine düştüğü gibi prob- mıştır. Burada amaç hareketi yerçekiminden daha küçük
lemlerin çözümlerini araştırmaya koyuldu. Bu araştırmala- bir ivme altında inceleyebilmek ve zamanı da daha rahat
rının en önemli sonucu ise eylemsizlik ilkesinin keşfi oldu. ölçebilmektir. Galileo bunu yaptığında ve eğik düzlem
Galileo’yu eylemsizlik ilkesini keşfetmeye götüren ilk üzerinde değişik mesafelerde zamanı ölçtüğünde, başka
adım, aslında sarkaç yasasını bulmasıdır. Pisa Katedrali’nde bir deyişle topun hangi mesafeyi ne kadar zamanda aldığı-
1
tesadüfen dikkatini çeken avizenin salınımını gözlemle- nı hesap ettiğinde, S = g.t 2 formülünü elde etti.
mesi sonucu yöneldiği sarkaç çalışması, serbest düşme 2
kanununun bulunuşunda çok köklü bir rol oynamaktadır. Böylece serbest düşme deneysel olarak da açıklanmış
Tavandaki avizenin sallanmaya başladığında daha büyük oluyordu.
bir mesafe kat ettiğini, daha sonra giderek bu mesafenin
azaldığını ve buna bağlı olarak avizenin hızının da azal- Yeni Fiziğin Doğuşu
dığını fark eden Galileo, gerçekte her salınım için geçen Galileo yaptığı bu çalışmalarla harekete ilişkin birçok
sürenin hep aynı olup olmadığını düşünmeye başladı. geleneksel kabulü yıkmıştır. Her şeyden önce, hareketi ve
Bunun kesin olarak bilinmesinin tek yolu her salınımın nesnelerin niteliğini birbirinden ayırmıştır. Hareketin nes-
süresini ölçmekti. Bunu yapacak bir aracı olmadığından, nelerin özünde bir değişime yol açmadığını, aksine sadece
nabzının atışıyla salınım sürelerini karşılaştırarak, her sa- nesnenin içinde bulduğu bir durumdan ibaret olduğunu
lınımda geçen sürenin aynı olduğunu buldu. Ulaştığı so- göstermiştir. Dolayısıyla nesne hareket halindeyken de
nucun doğruluğundan kesin olarak emin olmak için Pisa dururken de aynıdır. Gerçekte durmak hareketten farklı
Üniversitesi’nde yaptığı bir deneyde, aynı uzunlukta iki ipe değildir. Sadece “sonsuz bir yavaşlık derecesidir.” Böylece
asılı biri mantar, biri kurşun iki sarkaç alıp her birini 90o’lik Aristotelesçi hareket anlayışı büyük bir darbe almış, yeni
açılarda salınıma bıraktı ve bunların yarım daire çizdikten astronomi ve fizik büyük bir destek kazanmıştır. Çünkü
sonra yerlerine dönüş sürelerinin (havanın etkisi dikkate madem hareket nesnenin özünde bir değişime neden
alınmamak koşuluyla) eşit olduğunu belirledi. Sarkaç ha- olmamaktadır, o zaman Yer’in hareketli olmasında da bir
reketi serbest düşmenin tipik bir örneği olduğu için, artık sakınca yoktur.
düşmede ağırlığın rolünün olmadığı anlaşılmıştı. Böylece Galileo’nun bir diğer başarısı da nesnelerin hareket-
Galileo Kopernik astronomisine fizik temeli hazırlamakta lerini uzaydaki koordinat sistemine göre betimlemektir.
önemli bir adım atmış oldu. Bunun için Aristoteles’in niteliksel olarak farklılaşmış uzayı-
Çalışmaları sonucunda Aristoteles’in evren anlayışının nın yerine niceliksel olarak farklılaşmış geometrik bir uzay
yıkılabileceğini fark eden Galileo, araştırmalarının ileri so- koymuştur. Böylece hareketi problem, durağanlığı ise do-
nuçlarına ulaşacağı deneylere yöneldi. Bunun için hareketi ğal gören Aristotelesçi yaklaşım yerine, hareketin mate-
eğik düzlemde ve ideal koşullar altında incelemeye başla- matiksel tasvirinin söz konusu olduğu, bundan dolayı da
dı: Çok pürüzsüz bir metal top ve aynı şekilde pürüzsüz bir nedenin değil sonucun önemli olduğu yaklaşımı geliştir-
eğik düzlem olsa ve top bu eğik düzlem üzerine koyulsa ne miştir. Bu önemli bir değişimdir. Çünkü bu ikinci yaklaşım-
olur? Top düzlemden aşağı düzgün olarak artan bir hızla da hareket sürekli kuvvetle ilişkilendirilmediği gibi ortam
yuvarlanır. Yukarı doğru yuvarlanabilir mi? İlk itme verilme- da idealdir. Hareketi böyle bir ortamda tasarlamak konuyu
dikçe yuvarlanmaz. Ancak bu gerçekleşirse, o zaman da salt rasyonel açıdan ele alma olanağı vermektedir. Bu ise
hareketin hızı düzgün olarak yavaşlayacaktır. Peki, top ya- mekanikte Aristotelesçi sağduyu yaklaşımının yerine ras-
tay bir düzlem üzerine koyulur ve herhangi bir yöne itilirse yonalist yaklaşımın egemen olmasını sağlamıştır. Modern
ne olur? Yanıt artık çok açıktır. Hızlanması ya da yavaşlama- dönem mekaniğinin temel ayırt edici niteliği de bu anla- Uzunlu
k Bronz Top
sı için bir neden olmayacağından, top hareketini düzlemin yıştan kaynaklanmaktadır.
ü zlem
bittiği yere kadar sürdürecektir. Eğer bu düzlem sonsuzsa Eğik D
h
hareket de sonsuza kadar devam edecektir. Galileo’yu
Eğim Açısı
böyle bir sonuca götüren temel kabul “hareket halindeki )
bir cismin dışarıdan bir kuvvet etki edinceye kadar hareke- Kaynaklar
Eğik düzlem
tini sürdüreceğini” belirten eylemsizlik ilkesidir. • Aristoteles, Fizik, Çeviren: S. Babür, • Grant, E., Orta Çağda Fizik Bilimleri,
Yapı Kredi Yayınları, 1997. Çeviren: A. Göker, Verso, 1986.
• Bernal, J. D., Modern Çağ Öncesi Fizik, • Topdemir, H. G. ve S. Yinilmez,
Çeviren: D. Yurtören, TÜBİTAK Galileo: Dünyayı Döndüren Adam, Say, 2009.
Popüler Bilim Kitapları, 1994. • Topdemir, H. G., “Aristoteles’in Doğa Felsefesinin
• Bixby, W., Galileo ve Newton’un Evreni, Ortaçağ’daki Yansımaları”, Felsefe Tartışmaları,
Kule deneyi Çeviren: N. Arık, TÜBİTAK Sayı 37, Boğaziçi Üniversitesi, 2006.
Popüler Bilim Kitapları, 1997. • Topdemir, H. G., “Aristoteles’in
• Cohen, I. B., The Birty of a New Physics, Doğa - Fizik - Felsefesi”, Felsefe Dünyası, Sayı 39,
Penguin, 1992. Türk Felsefe Derneği, 2004.
• Cushing, J. T., Fizikte Felsefi Kavramlar I, • Westfall, R. S., Modern Bilimin Oluşumu,
Çeviren: B. Ö. Sarıoğlu, Sabancı Üniversitesi, 2003. Çeviren: İ. H. Duru, TÜBİTAK
• Galileo, G., İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Popüler Bilim Kitapları, 1994.
Diyalog, Çeviren: R. Aşçıoğlu, Türkiye İş Bankası,
2008.

75

72_75_doga_felsefesinden.indd 75 23.07.2013 12:18

You might also like