You are on page 1of 3

Bilim Tarihinden Prof. Dr.

Hüseyin Gazi Topdemir

Tarih Boyunca Geliştirilmiş Evren Modelleri - 1

Yer Merkezli Evren Modeli


ketlerini düzenli olarak kaydetmişlerdir. Özellik- metrik gökyüzü modellemesine “ortak merkez-
le Babillilerin kayıtları çok uzun dönemleri kap- li küreler sistemi” adı verilmiştir. Bu modelle ilk
samaktaydı ve sistemliydi. Bu yüzden gelecek- defa bir gök cisminin belirli bir süre sonra ne-
te ne zaman Güneş ve Ay tutulması olacağını rede bulunacağını matematiksel olarak belirle-
kestirebiliyorlardı. Bu zengin mirası daha son- mek olanaklı olmuştur.
ra Eski Yunanlar devraldı ve İonyalı ünlü bilgin Aslında Eudoksos’un çözümü son derece
Thales de (MÖ 625-545) bu sayede MÖ 28 Ma- ilginçtir. Bir kürenin üzerinde bulunan bir ge-
yıs 585 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulması- zegen, bu kürenin eksenlerinden biri üzerin-
nı önceden bildirebildi. de dolanırken, merkezdeki Yer’in çevresinde
Bu başarı, insanların çok eskiden beri be- dairesel yörüngeler çizer. Böylece küreleri ar-
nimsediği, doğada bir düzenlilik olduğu inan- tırmak suretiyle daha karmaşık hareketleri be-
cına dayanmaktadır. Nitekim uzun süre göksel timlemek olanaklı olur ve gezegenlerin gökyü-
cisimlerin görünen hareketleri gözlenmiş, kay- zündeki hareketleriyle bu iç içe geçmiş küre ha-
dedilmiş ve sonuçta doğadaki düzenlilik keşfe- reketleri uylaştırılabilir. Nitekim Eudoksos bu
dilince de bu cisimlerin gelecekteki konumları amaçla ortak merkezli kürelerin sayısını 27’ye
kestirilebilmiştir. Fakat bu uygarlıkların hiçbirin- çıkarmıştır. Böylece ilk defa gökyüzündeki gö-
de evrenin matematiksel hesaplamaya daya- rünümler, matematiksel bir modelle anlamlan-
nan fiziksel modellemesine rastlanmaz. Diğer dırılmış oluyordu. Gerçi ortak merkezli küreler
Miletoslu Thales: Eski Yunan’ın önde gelen bilim ve taraftan göksel cisimlerin gerçekte ne olduğu sistemi çok karmaşıktı ve uygulamada hayli ba-
düşün adamlarından olan Thales, İonya Okulu’nun kurucusu ve uzayda nasıl düzenlenmiş oldukları da me- şarısızdı, ama sonuçta görünümleri anlamlan-
ve Yedi Bilge’den (Sophos) biridir. Aynı zamanda ilk Yunan
matematikçisi olan Thales, geometriyi Yunanlara tanıtan kişidir. rak edilen bir konu olmuştur. Ancak bu uygar- dırmaya yönelik kuramsal bir girişimdi ve yak-
Gölgesinin boyuna eşit olduğu anda, piramidin gölgesini lıklarda daha çok ilk bahsettiğimiz konu, yani laşık da olsa görünüşü kurtarıyordu.
ölçerek yüksekliğini bulmuştur.
gök cisimlerinin hareketlerini gözlemlemek, bu Aslında düzgün bir biçimde devinen yıldız-
İçinde bulunduğumuz evrene salt sağduyu yolla zamanı ve yaşam için vazgeçilmez bir ge- ların konumlarını önceden belirlemek hayli ko-
ile bakıldığında, Yer’in evrenin merkezinde ol- reksinim olan mevsimleri belirlemek gibi pratik laydır, ama gezegenler için aynı şey söylenemez.
duğu izlenimi apaçık bir gerçeklikmiş gibi gö- gereksinimler ön plandaydı. Gökyüzünün nasıl Onların görünürdeki devinimleri hayli şaşırtıcı-
rünmektedir. Doğru olmadığı uzun zaman ön- bir şey olduğu ve göksel cisimlerin mahiyetinin dır, belirli bir doğrultuda giderken bir ara durur,
ce bilim insanları tarafından keşfedilmiş olma- ne olduğu konusu ise daha sonraki dönemle- daha sonra geri döner ve dolanımlarını tamam-
sına karşın, bu izlenimin insanlar tarafından rin sorguladığı konulardı. Bu bağlamda gökyü- ladıklarında sekizi andırır bir eğri çizerler. Bu eğ-
hâlâ benimsenmesinin veya herhangi bir te- zünün ilk geometrik modellemesini yapan Kni- riyi hipopet -atkösteği- olarak adlandırmış olan
reddüde yol açmadan kabul edilmesinin, baş- doslu Eudoksos (?-?, MÖ 400’ler) olmuştur. Eudoksos’a göre, gezegenlerin böyle bir yörün-
ka bir deyişle, bugün de hâlâ Güneş’in doğup Eudoksos, evreni iç içe geçmiş kürelerden gede dolanıyormuş gibi görünmelerini açıkla-
battığından söz etmemizin nedeni ne olabilir? oluşan bir yapı olarak kabul etmiştir. Evren sı- mak için dairesel hareketleri birleştiren geomet-
Aslında cevabı basit: Sağduyumuz, yani dikka- nırlıdır ve merkezinde Yer bulunmaktadır. Gü- rik ve kinematik bir model oluşturmak gerekir.
timizi görünen dünyanın görünen olgularının neş dâhil bütün gezegenler Yer’i çevreleyen kü- Eudoksos’un ortaya koyduğu geometrik ta-
görünen değişimleriyle sınırlandırmış olma- relere çakılıdır ve küre döndükçe gezegenler de banlı Yer merkezli bu ortak küreler sistemi da-
mız. Bu sınırlandırma, insana kendisinin ve üze- dönmektedir. Eudoksos’un tasarladığı bu geo- ha sonra Aristoteles (MÖ 384-322) tarafından
rinde bulunduğu Yer’in her şeyin merkezinde mekanik bir modele dönüştürülmüştür. Astro-
olduğu duygusunu vermektedir. Bundan dola- nomi ile fiziği birbirinden ayırmanın olanaksız
yıdır ki bilimsel açıklamanın sağduyuyla sınırlı olduğunu düşünen Aristoteles’e göre, küre en
olduğu dönemlerde insan Yer’i kendisine baş- mükemmel biçim olduğu için, evren küreseldir
vuru noktası olarak almış ve evrenin merkezi- ve sonludur. Yer evrenin merkezinde bulunur
ne yerleştirmiştir. Yer’i evrenin merkezinde gö- ve bu yüzden, evrenin merkezi aynı zamanda
ren ve bugün Yer Merkezli Evren Modeli olarak Yer’in de merkezidir. Bir tek evren vardır ve bu
betimlenen evren modelinin başlangıcını Eski evren her yeri doldurur, bu nedenle evrenötesi
Mısır, Babil ve Hint uygarlıklarına kadar geri gö- veya evrendışı yoktur. Evren iç içe geçmiş küre-
türmek makul olabilir. Çünkü gökyüzüne duyu- lerden oluşmuştur. En içte yani evrenin merke-
lan ve hem dinsel hem de olgusal bir temelde zinde Yer vardır. Yer’den sonra Ay küresi ve sıra-
Eudoksos’un ifade ettiği atkösteği -hipopet- hareketi, iki farklı
gelişim gösteren ilgi sonucu Mısırlılar, Hintliler eksen etrafında aynı sabit açısal hızda fakat ters yönde dolanan sıyla Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Sa-
ve Babilliler Güneş’in, Ay’ın ve yıldızların hare- iki ortak merkezli kürenin hareketiyle oluşmaktadır. türn küreleri yer alır. En dışta ise Sabit Yıldızlar

104
Bilim ve Teknik Ocak 2011
topdemir@hotmail.com

Küresi bulunur. Bu küre Yetkin Varlık küresidir ve evreni çev- Ay-üstünde bulunan gök cisimleri, taşıyıcı kürelere yapışık
reler. Ancak duyumlarımız bize bu tek evrenin her tarafının oldukları için düzgün dairesel yörüngeler çizerken, her tür
aynı unsurlardan oluşmadığını, Yer’den Ay’a kadar olan kıs- değişimin yer aldığı Ay-altında ise birbirinden farklı iki tür
mının yani Ay-altının başka, Ay’dan Sabit Yıldızlar Küresi’ne hareket vardır: Doğal ve zorunlu. Bir dış kuvvetin uygulan-
kadar olan kısmının yani Ay-üstünün ise başka unsurlardan ması sonucu gerçekleşen harekete zorunlu hareket, kuv-
oluştuğunu gösterir. vet ortadan kalktıktan sonra cismin kendi doğal konumuna
Böylece evreni Ay-altı ve Ay-üstü olmak üzere iki kısma doğru yaptığı harekete de doğal hareket denir.
ayıran Aristoteles’e göre, evrenin Ay-üstü kısmı ve burada Aristoteles’e göre, kuvvete bağlı olarak gerçekleşen zo-
yer alan gök cisimleri eterden oluşmuştur; eterin mükem- runlu hareket de iki türlüdür: Hareketi sağlayan kuvvet ci- Dört Unsur ve Nitelikleri
mel doğası, buraya ezelî ve ebedî bir mükemmellik sağla- sim üzerindeki etkisini cismin hareketinin her anında sür-
maktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak, burada oluş ve dürüyorsa “sürekli zorunlu hareket”, ilk hareketi sağladık-
bozuluş yoktur. Sadece, özsel bir değişime yol açmayan yer tan sonra kesiliyorsa “süreli zorunlu hareket”. Bununla birlik-
değiştirme vardır ve bu hareket türü de sürekli, kendini yi- te Aristoteles, kuvvet olmaksızın hareketin de olamayacağı-
neleyen, döngüsel bir harekettir. Bu nedenle gök çok farklı na inandığından, süreli zorunlu hareketin oluşabilmesi için
özelliklere sahiptir. Temel maddesi olan eter saydamdır. Bu- hareket ettiren kuvvetin, ilk hareketin verilmesinden sonra
nun gibi, gezegenleri taşıyan küreler de saydamdır. Ay da cismin yol aldığı ortama aktarıldığı düşüncesini benimse-
dahil olmak üzere, her gezegen için bir küre vardır. Geze- mek zorunda kalmıştır. Çünkü Aristoteles, bu dünyada kuv-
genler bu kürelere çakılıdır. Küre hareket ettiğinde gezegen vet uygulanmadan gerçekleşen her hangi bir hareket göz-
de hareket etmektedir. Küreleri, hareketsiz ilk hareket ettiri- lemlememiştir. Bu yüzden “eğer hareket ilkesini kendinde
ci hareket ettirmektedir. Bu Tanrıdır. Tanrı bir ilk hareket ver- taşımıyorsa, hareket eden her cisim başka bir şey tarafından
miştir. Bu hareket iç içe olan diğer kürelere de geçmiştir. İlk hareket ettirilmektedir” demektedir. Bundan dolayı da hak-
hareket ettirici aynı zamanda evrenin çevresindedir. lı olarak bütün hareketlerin bir “neden” sonucu ortaya çıktı-
Buna karşılık, Ay-altı evren her türlü değişimin, oluş ve bo- ğı ve bir cismin ancak kendisini hareket ettiren bir şey olur-
zuluşun yer aldığı bir evrendir. Burası, ağırlıklarına göre Yer’in sa hareket edeceği savına ulaşmıştır. Bu durumda, zorunlu
merkezinden yukarıya doğru sıralanan dört temel unsurdan harekette hareketi sağlayan etmen dış bir kuvvet iken, do-
yani topraktan, sudan, havadan ve ateşten oluşmuştur. Bu ğal harekette cismin ağırlığıdır. “Kuvvetsiz (nedensiz) hare-
dört unsurun dizilişini belirleyen de ağırlıklarıdır. Toprak di- ket olmaz” belirlemesi böylece Aristoteles mekaniğinin de-
ğer üçüne oranla daha ağır olduğu için en altta, ateş ise en ğişmez temel ilkesi haline gelmiştir. Zaten gündelik yaşam-
hafif olduğu için en üstte bulunur. Bundan dolayı ağır cisim- da gözlemlenen hareketler de bu ilkeyi desteklemektedir.
ler sürekli olarak merkezde bulunur ve merkeze doğru hare- Örneğin devamlı kuvvet uygulanmadıkça at arabası gitme-
ket ederler. Merkez ağır unsurdan oluşan tüm cisim- mekte, yük kaldırılamamaktadır. Buradan yola çı-
lerin doğal yeridir. Daha hafif olan su ise topra- karak Aristoteles’in genel hareket formülü-
ğın üzerinde yer alır. Buna göre sudan son- nü yazmak olanaklıdır. Aristoteles’e göre,
ra hava, ondan sonra da ateş gelir. Bu sı- fırlatılan bir cismin hızı (V) cisme uygu-
ralanış da unsurların doğal yeridir ve lanan kuvvetle (F) doğru, cismin için-
doğal yer değişmez. Aristoteles’e gö- de bulunduğu ortamın yoğunluğuy-
re bu öğeler aynı zamanda kuru, ıslak, la (R=direnç) ters orantılıdır.
sıcak ve soğuk gibi birbirlerine kar-
şıt dört niteliğin bireşiminden oluş- F
muştur. En temel ve indirgenemeye- Buna göre, V = R ’dir.
cek olan da bunlardır. Varlık biçimleri- Bu genel bir ifadedir ve her iki hareke-
nin mükemmel olması veya olmaması te de uygulanması gerekmektedir.
da Yer’in merkezine olan uzaklıklarına gö-
re değişir. Bir varlık Yer’e ne kadar uzaksa o ka- F W
Vz = Vd =
R R
dar mükemmeldir. Bundan dolayı, merkezde bulu- Bu durumda, , olur.
nan Yer mükemmel olmadığı halde merkeze en uzakta bulu- Doğal harekette kuvvet cismin kendi ağırlığı olduğuna gö-
nan Sabit Yıldızlar Küresi mükemmeldir. Bu mükemmel küre, re, daha ağır olan cisim daha hızlı € hareket etme yeteneği-

aynı zamanda Tanrı yani ilk hareket ettiricidir. ne sahip demektir. Zorunlu harekette ise hızı belirleyen kuv-
Böylece Aristoteles’in kavrayışına göre evrendeki her vettir.
öğenin doğal bir yerinin olduğunu ve yerinden oynatılan Aristoteles ile birlikte fiziksel bir temele oturtulmuş olan
cismin de tekrar doğal yerine dönmek için bir eğilim taşıdı- bu Yer Merkezli Evren Modeli, gezegen hareketlerini betim-
ğını varsaydığını anlıyoruz. Başka bir deyişle, yerinden oyna- leyebilmek için geometriye dayanan ilkeler benimsemiştir.
tılan ve görülebilen bir cismin niteliğinde ağırlık taşıyan un- Buna göre:
sur neyse, cisim o unsurun belirlediği doğal yere doğru gide- l Gezegenlerin hareket ederken izledikleri yol bir daire-
cektir. Örneğin taşta ağır basan unsur toprak olduğundan, dir.
taş daima Yer’e doğru gidecektir. Yapıları farklı olan bu iki l Gezegenler dairesel yörüngeler üzerinde sabit hızlar-
evrende, doğal olarak farklı fizik kanunları geçerli olacaktır. la dolanır.

105
Bilim Tarihinden
Ancak Yer’in merkezde olduğu ve gök ci- Ptolemaios bütün zamanların en önem-
simlerinin de onun çevresinde düzgün bir şe- li astronomi çalışması olan ünlü 13 bölümlük
kilde dolandığı kabul edildiğinde, kuramın ba- Matematik Koleksiyonu’nda ya da daha çok ta-
zı gözlemleri, örneğin Ay’ın ve Güneş’in Yer’e nındığı adıyla Almagest’te geniş ölçüde mate-
yaklaşıp uzaklaşmalarını, bazen hızlı bazen ya- matiğe dayalı olan anlatımını, Aristoteles fizi-
vaş hareket etmelerini açıklaması olanaksızdı. ği ile ilişkilendirerek, göksel cisimlerin döngü-
Bunun için Ptolemaios Yer’i daire olan yörün- sel hareketlerini ve bu hareketlerin düzensizli-
genin merkezinden bir miktar kaydırmıştır. Kla- ğini çözmeye çalışmıştır. Ptolemaios, öncelik-
sik astronomide bu düzenek dışmerkezli düze- le Yer’in durağan olduğu ya da olması gerek- Dışmerkezli Düzenek
Dışmerkezli düzeneğe göre, ge- Çembermerkezli Düzenek
nek (eksantrik) olarak adlandırılır. Gezegenle- tiği savını kanıtlamakla işe başlamış, ardından zegenler dairesel yörüngelerde Çember merkezli düzenekte
rin gökyüzünde ilmek atmalarını, yani durma- Yer’in evrenin merkezinde olduğunu ve sabit dolanmaktadır, ancak daire ise gezegen asıl yörüngesi olan
merkezine olan uzaklığa bağlı büyük daire üzerinde değil, bu
larını ve geriye dönmelerini açıklamak için de yıldızların da bir küre gibi birlikte hareket etti- olarak değil, merkezden belirli dairenin çemberini merkez alan
çember merkezli düzenek (episikl) adı verilen ğini geometrik olarak göstermeye çalışmıştır. bir miktar kaydırılmış olan Yer’e küçük bir daire üzerindedir,
olan uzaklığa bağlı olarak hare- böylece ilmek atma sorunu da
başka bir düzenek daha kabul etmiştir. Bu iki il- Buna göre, evren küreseldir ve Yer bu evrenin ket ederler. Böylece yakınlaşma çözümlenmiştir.
keye bağlı kalarak gök cisimlerinin hareketleri- merkezinde hareketsiz olarak durmaktadır. Şa- ve uzaklaşma sorunu geomet-
rik olarak çözümlenmiştir.
ni açıklamak olanaklı gözükmekle birlikte, bir- yet günlük veya yıllık görünümler Yer’in hare-
çok mantıksal problemin de bunun berabe- ketleri sonucunda meydana gelseydi, her şey mak Hıristiyanlığa dil uzatmakla eşdeğer sayıl-
rinde geldiği kısa süre içinde anlaşılmıştır. Yö- uzaya saçılır ve Yer parçalanırdı. Ay, Merkür, Ve- mıştır. Böylece Orta Çağ skolastik görüşü ger-
rüngelerinin daire olması, gezegenlerin mer- nüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn ve sabit yıl- çek kimliğine kavuşmuştur.
kezde bulunan Yer’e her zaman eşit uzaklık- dızlar Yer’in çevresinde, düzgün hızlarla, daire- Aristoteles’in evren tasarımında olduğu gi-
ta dolanmasını gerektirir. Ancak gözlemler bu sel hareketler yaparlar. Sabit yıldızlar küresi, ev- bi, Orta Çağ Hıristiyanlarının evren tasarımında
ön kabulü doğrulamamıştır; gezegenler ba- renin sonudur. Ptolemaios’un bu Yer Merkezli da evrenin merkezinde bulunan Yer, küre biçi-
zen Yer’e yakınlaşıyormuş bazen de uzaklaşı- Evren Modeli, önce İslam dünyasındaki çalış- mindedir. Gerçi Hıristiyanlığın ilk dönemlerin-
yormuş, bu yakınlaşmaya ve uzaklaşmaya bağ- maların esin kaynağı olmuş, ardından da Or- de bazı Kilise Babaları, Kutsal Kitap’tan esinle-
lı olarak da, bazen hızlı bazen de yavaş hareket ta Çağ Batı dünyasındaki astronomi çalışmala- nerek Yer’in düz olduğuna ilişkin birtakım gö-
ediyormuş gibi bir izlenim oluşmaktadır. Bu ku- rının odağını oluşturmuştur. Ancak her iki dö- rüşler ortaya atmıştı, fakat Aristoteles’in bir
ram ve gözlem uyumsuzluğu ilk ciddi sıkıntıdır nemde de sistemin özüne bağlı kalınarak ay- otorite olarak görüldüğü son dönemlerde bu
ve sıkıntı giderilinceye kadar Yer Merkezli Evren rıntıda farklılaşma yoluna gidilmiştir. Buna kar- görüş ciddiye alınmamıştı; çünkü Aristoteles’in
Modeli’nin gelişimi son derece yavaş olmuştur. şılık Orta Çağ Hıristiyan dünyasında özellikle Yer’in küreselliğine ilişkin kanıtlamaları çok
Başlangıçta bu sorunu çözmek için ortak mer- Aziz Thomas Aquinas’ın (1225-1274) çalışmala- güçlü ve akla yatkındı.
kezli kürelerin sayısının artırılması yoluna gidil- rıyla birlikte Aristoteles’in Yer’e ve evrene ilişkin Sonuçta Hıristiyanlığın adeta resmi evren
miş, bunun sonucunda küre sayısı 43’e çıkmış- betimlemeleri Orta Çağ astronomisinin belke- görüşü haline gelmiş olan bu Yer Merkezli Ev-
tır. Ancak bu kadar çok küre ile gezegen hare- miğini oluşturacak hale getirilmiştir. ren Modeli, yine bir Hıristiyan din adamı olan
ketlerini betimlemek yine de doyurucu olma- Bilindiği gibi, Aristoteles’in düşünceleri Ki- Mikolaj Kopernik’in Güneş merkezli evren mo-
dığından, hep yeni bir anlayışın geliştirilmesine lise tarafından önce yasaklanmış, daha son- delini ileri sürdüğü 1543 yılına kadar tek açıkla-
gereksinim duyulmuştur. Bu sıkıntıları gidere- ra incelenmeye başlanmış ve Hıristiyanlık öğ- yıcı varsayım olarak kalmıştır.
bilmek için zaman içerisinde iki farklı geomet- retisiyle uzlaştırma çabasına girişilmiştir. Tho-
rik düzenek geliştirmek durumunda kalınmış- mas Aquinas, bu düşüncelere dayanarak
Kaynaklar
tır. Bu düzeneklere dayanarak uzun yıllar ege- Aristoteles’in ve Ptolemaios’un evren anlayı- Abetti, G., The History of Astronomy,
Sidgwick and Jacksoni, 1954.
men olan Yer Merkezli Evren Modeli’ni gelişti- şı ile Hristiyanlığın evren anlayışını bağdaştır- Aristoteles, Fizik, Çev. Saffet Babür,Yapı ve Kredi, 1997.
ren ise klasik astronominin en önemli temsilci- mış ve böylece bir anlamda Yer Merkezli Ev- Aristoteles, Gökyüzü Üzerine, Çev. Saffet Babür, Dost, 1997.
Aristoteles, Oluş ve Bozuluş Üzerine,
si Ptolemaios (Batlamyus, MS 150’ler) olmuştur. ren Modeli’ni Hıristiyanların kolayca onaylaya- Çev. Celal Gürbüz, Ara, 1990.
Bynum, W. F., Dictionary of The History of Science,
bilecekleri bir kuram haline dönüştürmüştür. Princeton University, 1984.
Bernal, J. D., Modern Çağ Öncesi Fizik, Çev. Deniz Yurtören,
Thomas’a göre Yer evrenin merkezindedir; çün- TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 1995.
kü Tanrı’nın yaratma eyleminin amacı olan in- Cohen, I. Bernard, The Birty of a New Physics,
W.W. Norton &Company, 1992.
san Yer’de yaşamaktadır. Ancak Thomas Aqu- Crombie, A. C., Augustine to Galileo the History of Science
A.D. 400-1650, Melbourne: William Heinemann, 1957.
inas bu noktadan daha ileri gitmemiş ve Aris- Cushing, James T., Fizikte Felsefi Kavramlar I,
Çev. B. Özgür Sarıoğlu, Sabancı Üniversitesi, 2003.
toteles-Ptolemaios modelini, evreni anlamakta Dreyer, J. L. E., History of the Plenatary System from
işe yarar bir varsayım olarak değerlendirmekle Thales to Kepler, Dover, 1953.
Grant, E., Orta Çağda Fizik Bilimleri,
yetinmiştir. Bununla birlikte, kendisinden sonra Çev. Aykut Göker, Verso, 1986.
Middleton, William Edgar Knowles, The Scientific Revolution,
gelen Hıristiyan düşünürler ve bilginler, onun Schenkman Pub. Co., 1963.
bir varsayım olarak nitelediği bu modeli mutlak Ross, W. D., Aristoteles, Ed. Ahmet Arslan,
Ege Üniversitesi, 1993.
doğru olarak kabul etmiş ve Aquinas’ın düşün- Tekeli, S. vd., Bilim Tarihine Giriş, Nobel, 2010.
Topdemir, H. G. ve Unat, Y., Bilim Tarihi, Pegem, 2008.
cesi giderek katı, değişmez bir inanç konumu- Topdemir, H. G., “Aristoteles’in Doğa Felsefesinin
Orta Çağ’daki Yansımaları”, Felsefe Tartışmaları, Sayı 37,
na yükselmiştir. Bu andan sonra da Aristoteles’e s. 57-78, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2006.
ve Ptolemaios’a yönelik en küçük bir eleştiri bi- Topdemir, Hüseyin Gazi, “Aristoteles’in Doğa-Fizik- Felsefesi”,
Felsefe Dünyası, Sayı 39, s. 3-19, 2004.
Çember merkezli düzeneğe göre gezegen hareketlerinin düzenlenişi le hoş görülmemiş ve bu düşünürlere dil uzat- Unat, Yavuz, Astronomi Tarihi, Nobel, 2001.

106

You might also like