You are on page 1of 2

Endişenin sebep olduğ u hareket insanın ahlaki hayatında bir gerilime tekabü l eder.

Bu gerilim
aşılacak engeller hakkında bir dü şü nce, sorumluluğ umuz konusunda da bir şuurdur. Bizi
harekete geçirebilecek olan da sadece bu şuurdur. Bu gerilim ızdıraba kadar varan bir acıya
gerçek bir can sıkıntısına (angoisse) tekabü l eder.

Velilerin çektikleri ızdıraplar sö z konusu olduğ unda … Bö ylece acıyla yoğ rulmak, kendi
pasifliğ ini yaratmak, kendi pasifliğ inde bile hü r olmak demektir.

Izdırap, şuurda bü tü n canlı vü cuttan sızarak hü rriyeti mü jdeleyen bir mü cadeledir.

s. 100-101

Renouvier’nin gö zü nde hü r hareket, sadece bunalım anlarında zihin bulanıklığ ında ortaya
çıkmakta idi.1 Bize gö re ise aksine hü rriyet benliğ in karanlıklaşmasın ö tesinde ızdırap yoluyla
canlı vü cudun ta derinliklerine kadar yayılan içsel bir ışıktır. Kendi varlığ ını aydın gö rü şle
ortaya koymayı gö lgeleyecek olan bu baş dö nmesi veya bulanıklık bü tü n varlıkta hareket
hü rriyetini ortadan kaldırmak suretiyle beraberinde ancak kendini unutmayı, kendini inkârı
getirebilir. O halde bu inkâ r, kendine karşı harekette, kendi nefsine karşı samimiyetsizliğ e yol
açar. Bö ylece şuur hayatındaki bir baş dö nmesi, hareketi ö lü me, olmak istediğ ini olmamaya
mahkum etmek suretiyle ahlaksızlığ a gö tü rebilir. s.102

“Sorumluluk yoluyla bilme diyeceğ imiz şey, zekâ nın harekete bağ ımlı oluşundandır. Bu, ferdin
şuurunu bilinen konu ü zerinde harekete geçmesi için burkan endişedir: Ferdin şuurunu burkan
endişe.”

“Şayet gerçeklik duyularımıza ve şuurumuza doğ rudan doğ ruya gelip çarpsaydı, varlıklar ve
bizzat kendimizle doğ rudan doğ ruya ilişki kurabilseydik, zannediyorum sanat gereksiz olacaktı
veya daha ziyade hepimiz sanatkâ r olacaktık; zira, o zaman ruhumuz tabiatla birleşmiş olarak
sü rekli sarsılacaktı” Bergson

Bö ylece bu ilk bilgi estetik nitelikte olacaktı ve duygulanma haliyle kendini gö sterecekti.
Bununla beraber bu, verilmiş ilk bilgi değ ildir. Sadece bazı insanlar bu psikolojik tahlil
yeteneğ iyle donatılmışlardır. Bize gö re bu tahlil, duyumu ilk hakikatine indirgemektedir.

“Dü şü nce hareketi zorunlu olarak ızdırabı beraberinde getirir. Onsuz ne hü r bir hareket ne de
hakiki dü şü nce vardır. Izdırap hakikatin habercisidir. “Bir şeyin ızdırabını çekmeyen onu ne
tanır ne de sever.” s.135

“İnsanda ikilik bulunduğ u inancına dayanmayan bir çilecilik olamaz.” S.158

“Onun resimleri/heykelleri kendi kendisini kırmak ister gibidir.” [Mikelanj için…]

1
Renouvier’nin bu anlamdaki hürriyet görüşü; Sartre, Camu ve Poe gibi varoluşçuların hürriyet görüşleriyle
karşılaştırılabilirken; Topçu’nunki daha çok Heidegger’in otantisite kavrayışına yakındır.
“Mistiklik, iradenin zahiri dü nyada bağ lı olduğ u varlıklardan kopmadır; sanatkarda sadece zahiri
ve aldatıcı olan bağ lılık, mistik çilekeşte belirgin bir kopuştur. İradenin temel belirlemelerinin
dayandığ ı varlıklardan kopuş, bu sebepten dolayı ruhta ve hatta bedende bile derin bunalımlara
yol açar Hastalığ ı belirleyen daima mistiklik olmuştur, mistikliğ i belirleyen hastalık değ il.” s.160

“Gece sembolizminin manası Allah’ın varlığ ında selamet olan ruhun kurtuluşudur. Gece zahiri
avrlığ ın hakiki varlıkta yok edilmesini ifade eder. Sadece dış gö rü nü şü nü gö z ö nü ne alırsak eşya,
varlıklar ve dü şü nceler yoktur ve gece bizi kurtarır.” S.161

Vecd, varlığın sağırlaşmış şuurunun ortadan kalkmasıdır. s.162

“Gerçekte beşeri aşk bize, estetik iman konusunda sö ylediğ imiz gibi, iradenin kendi kendisine
yetmediğ i her hü r hareketin evren karşısında bizim de kendimize karşı yetersiz kaldığ ımız
yolundaki acı gerçeğ i telkin eder. Aşkta insanın kendisinden başkasına sığ ınmaması, sonunda
onu ö ldü rü cü yokluk sıkıntısına sokar. Başkasının gü cü ne inanmak ve hem de başkalarının,
benliğ inin içine gö mü ldü ğ ü yetersizliklerin eseri olduğ una inanmak: İşte Rousseau’nun bü tü n
sefaleti buradadır. “Bana” der: “beni bizzat kendim için sevecek biri lazım”

“Kendisi hakkındaki bilgi, insanın kendi hareketindeki yetersizliğ ini ihtiva ederken, uluhiyet
hakkındaki bilgi ise kendi mukadderatını gerçekleştirecek yegane gü ç hakkındaki dü şü ncedir.
Bö yle olunca isyan, sö z konusu yetersizliğ in bu kurtarıcı gü ce çağ rısı olacaktır.” s.203

“İsyan, her esirlik hareketine karşı bizde isyan eden Allah’a itaat etmektir, onun iradesine
uymaktır. Esaret bizi tabiat-ü stü nizamın içine sokacak bir şekilde evrensel olarak istememekten
ibarettir.Tabiat ü stü nizamda yer alınmadıkça hareket engellenmiş, noksan ve başarısız olur.”
s.205

“İsyan kurtarıcı mutlak’ın eşiğ inde bile, insanı elleri havada mutlak’ın hareketini diler vaziyette
tutan duadır. İsyan bu uzanmış ellerde sembolleşen, Allah’ı kendisine katılmaya ve kendi içinde
isyana çağ ıran, ferdin tek başına asla cesaret edemediğ i kurtarıcı hü kmü O’na verdiren bu
uysallık iradesidir.” s.210

You might also like