You are on page 1of 20

Öğrenme Kuramları

Bağlaşımcılık (Thorndike)

Thorndike’a göre öğrenmenin temelinde duyusal uyarıcılar ile harekete


geçiriciler arasında kurulan bir bağ vardır. Duyusal uyarıcılar ve tepkiler
arasındaki bağın güçlenmesi ya da zayıflaması, alışkanlıklarımızın meydana
gelmesi ya da yok olmasına neden olmaktadır. Thorndike uyarıcı ve tepki
arasında kurulan bu sinirsel bağa bağlaşımcılık adını vermiştir.Yaptığı
çalışmalarla çok önemli üç görüş ortaya koymuştur.
* Uyarıcı ve tepki sinirsel bir bağla bağlanmıştır
* Öğrenmenin temelinde deneme-yanılma (seçme ve bağlama) vardır.
* Öğrenme birdenbire içgörüsel şekilde değil küçük adımlarla yavaş yavaş
oluşur.
Thorndike’ın Temel Kanunları
Hazırbulunuşluk Kanunu:
* Bir kişi etkinlik göstermeye hazır ise, etkinliği
yapması mutluluk verir.
* Kişi etkinliği göstermeye hazır fakat etkinliği
yapmasına izin verilmiyorsa bu durum bireyde
kızgınlık yaratır.
* Kişi etkinliği göstermeye hazır değil ancak yine de
etkinliği yapmaya zorlanıyorsa durum bireyde
kızgınlık yaratır.
Tekrar Kanunu:
* Uyarıcı tepki arasındaki bağ kullanıldıkça güçlenir.
* Tekrar devam etmediğinde ya da sinirsel bağ
kullanılmadığında uyarıcı durumlar ve tepkiler
arasındaki bağ zayıflar.
Etki Kanunu:
* Tepkinin sonucu tatmin edici, haz verici ise uyarıcı
ve tepki arasındaki bağın gücü artar.
* Tepkinin sonucu rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki
arasındaki bağın gücü zayıflar.
BİLİŞSEL ÖĞRENME KURAMLARI

GESTALT KURAM
● Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır.
● Gestalt, Almanca, bütün, şekil, biçim gibi anlamlara gelir. Gestalt kuramcılara göre;
bütün parçaların toplamından daha farklıdır. Birey bütünü parçalarına ayrıştırarak değil,
bütünlük içinde algılar. ÖR: Bir senfoni orkestrasını dinlerken, her bir müzisyenin
orkestraya katkısını analiz ederek değil, bütün olarak dinleyip anlamaya çalışırız.
● Gestaltçılar, organizmanın dışarıdan gelen duyumlara kendisinden bir şeyler katarak,
yaşantıyı yeniden örgütlediğine inanmaktadırlar. Bizler dünyayı bütün olarak algılarız.
Uyarıcıları birbirinden ayrılmış bir şekilde değil, bir arada anlamlı bütünler halinde
görürüz.
● İçebakış yöntemini psikoloji için uygun görmekle birlikte, yapısalcıların bu yöntemi
yanlış kullandığını belirtmişlerdir. İçebakış, yaşantıları bilmek için değil, anlamlı olan ve
bütünlük taşıyan yaşantıları incelemek için kullanılmalıdır. (İnsanların dünyayı nasıl
algıladığını öğrenmek için)
● Davranışsal yaklaşımı eleştirmişlerdir. Davranışların yalnızca uyarıcı-tepki ile
açıklanmasının insan davranışlarını basitleştirdiğini savunmuşlardır.
● Uyarıcı-tepki örüntüsü yerine algısal örgütleme-algıya dayalı tepki formülünü
önermişlerdir. Organizma sadece çevreden gelen uyarıcılara tepkide bulunmaz. Çevreyle
etkileşim içindedir.
 Gestalt Kuramda Algılama
● Gestalt psikologlar öncelikle algılama ve problem çözme süreçleriyle ilgilenmişlerdir.
Öğrenmeyle ilgili görüşleri, algılamayla ilgili çalışmalarına dayanmaktadır. Algısal örgütlenme
yasaları öğrenmeyi de açıklamaya yardım eder.
● Algı bir örgütlenmedir. Çok sayıda algılama ilkesi vardır. (şekil-zemin, yakınlık, benzerlik,
tamamlama, basitlik)
● Gestaltçılar bu yardımcı yasaları daha genel ortak bir yasa çevresinde toplamak için çaba
harcamışlardır. Bu genel yasaya Pragnez adını vermişlerdir.
Pragnez: Her psikolojik olayda anlamlı olma, basit olma ve tam olma eğilimi olmasıdır.
Algısal Örgütlenme Yasaları
1. Şekil – zemin algısı
İnsanın algılama sistemi şekil ve zemin arasında bir ayrım yapar. Şekil, bireyin, dikkatinin
odaklandığı şeydir. Zemin ise, şeklin gerisinde kalan, dikkat edilmeyen, algı alanına girmeyen
şeydir. Şekil zeminden daha dikkat çekici özelliklere sahiptir. Bazı durumlarda şekil ve zemin yer
değiştirebilir. Ancak aynı anda her ikiside şekil ya da zemin olarak algılanamaz.
2. Yakınlık
Organizma birbirine yakın olan nesneleri gruplandırarak algılama eğilimindedir. İşitsel
uyarıcıların gruplandırarak algılanması ise zaman içinde birbirlerine olan yakınlıklarına göre
gerçekleşmektedir. Konuşmayı sözcükler ve cümleler arasındaki duraklamalara göre
anlamlandırırız. Yazma ve okumayı ise sözcükler arasındaki ayrım ve noktalama işaretlerine göre
yaparız.
 3. Benzerlik
Şekil, renk, cinsiyet gibi pek çok özellik bakımından birbirine benzer maddeler gruplanarak
algılanma eğilimindedir.
4. Tamamlama
Organizma, önceden tanıdığı nesne, olay, ses ve etkinliklerin bazı parçaları eksik olsa bile onları
tamamlayarak algılar.
5.Devamlılık
Aynı yönde giden noktalar, çizgiler vs birlikte gruplandırılarak algılanır.
6. Basitlik
Diğer unsurlar eşit olduğu takdirde birey, daha düzenli ve basit olan nesne ve şekilleri algılama
eğilimindedir.
Algısal Değişmezler (Algıda değişmezlik)
Nesnenin içinde bulunduğu fiziksel koşullardan dolayı olduğundan farklı görünmesine rağmen
bizim onu orijinal şekliyle algılamamıza denir. Renk değişmezli, büyüklük değişmezli ve biçim
değişmezliği olmak üzere üçe ayrılır.
Algıda Seçicilik
Organizmanın pek çok uyarıcı içerisinden belli belli uyarıcıları algılamasına denir. Algılanan
uyarıcıların seçilmesinde bireyin ilgi ve ihtiyaçları, uyarıcının büyüklüğü ve şiddeti rol oynar.
(Kiralık ev arayan bireyin boş evler dikkatini çeker)
İllüzyon
Nesnelerin içinde bulundukları koşullardan dolayı olduklarından farklı algılanmasıdır. Psikolojik
ve fiziksel illüzyon olmak üzere ikiye ayrılır.
Halüsinasyon
Herhangi bir uyarıcı olmamasına rağmen, bireyin algıda bulunmasıdır. Akıl hastalarında ve ateşli
hastalık geçirenlerde görülür. Aşırı alkol alındığı durumlarda da görülebilir.
 İÇGÖRÜSEL ÖĞRENME
Temel Özellikleri
1. Ön çözümden çözüme geçiş ani ve tamdır.
2. İçgörü yoluyla edinilen performans genellikle hatasız ve pürüzsüzdür.
3. İçgörü yoluyla kazanılan problem çözümü uzun süre hatırlanır.
4. İçgörü yoluyla kazanılan bir ilke, diğer problemlerin çözümüne
kolaylıkla uygulanabilir.
5. Zeki olanlar içgörüsel çözüme daha kısa sürede ulaşırlar.
İçgörüsel öğrenmeyle ilgili en ünlü deneyler 1913 – 1917 yıllarında Köhler
tarafından maymunlarla Tenerife adalarında yapılmıştır. (Chica – kutu –
sopa, Grande – boyuna kutu, Sultan - çubuk)
Böyle bir deney düzeneğinin yararı hayvanın tüm çözüm yollarını
görmesidir. Oysa davranışçıların deneylerinde organizma labirenti
çözümlemek için gereken bütün öğeleri görmemekte, deneme
yanılmalardan sonra çözüme ulaşmaktadır. İçgörüsel öğrenmede maymun
pek çok yol dener ve başarısız olur. Daha sonra köşede duran kutuları görür.
Kutularla muza ulaşma arasındaki ilişkiyi kurar ve harekete geçer.
Maymun Thorndike’nin ifade ettiği gibi deneme – yanılma yaparak çözüme
yaklaşmaz.
 Aktif olarak deneme yanılma yapmadan, zihinsel deneme – yanılmalar
sonucu uygun çözümü bulduğunda harekete geçer.
Ön çözüm dönemi daha uzun süre almaktadır. Bu dönemde birey,
karşılaştığı problemi ve problemin çözümü için verilen öğeleri, araçları
değerlendirir. Problemin çözümü için olası yolları belirler, bu yolları
zihinsel olarak test eder ve problemin çözümü için en uygun yolu
keşfettiğinde harekete geçer. Bir bakıma bilişsel deneme – yanılmadır.
● En önemli özelliklerinden biri de öğrenilen ilkelerin kolaylıkla yeni
durumlara transfer edilebilmesidir.
Yer değiştirme (Transfer): Bir problemin çözümünde kullanılan ilkenin,
benzer bir başka problemin çözümünde de kullanılmasına denir. (Köhler -
Civciv – koyu gri karton) (Senemoğlu – s.254)
Wetheimer ve üretici düşünme
Gestalt psikolojisine en önemli katkısı, Gestalt psikolojisinin ilkelerini
eğitime uygulamak olmuştur.
İki tür problem çözmeden bahseder. A türü çözümler, bireyin kendisi
tarafından bulunan içgörüsel çözümlerdir. B türü çözümler ise anlamadan
ezberlemeye dönüktür. Kolayca unutulurlar.
8
 Gestalt Psikolojisi ve Öğrenme
Öğrenmeyle ilgili görüşleri
1.Tekrar etme – pratik yapma: Hatırladıklarımız, algıladıklarımızın bizde kalan
izleridir.Yaşantının tekrar edilmesi, öncekinin yeniden düzenlenmesine ve daha tutarlı,
daha anlamlı hale getirilmesine yardım eder. Aralıklı tekrar bilgilerin bellekteki izini
korur.
2. Güdülenme: Ödüllenen davranışların tekrar edildiği, cezalandırılan davranışların
ise baskı altına alındığı (etki yasası) Gestalt psikologlar tarafından da kabul
edilmektedir. İçsel ödül dışsal ödüle göre daha etkilidir.
3. Anlama: Problemin mekanik bir şekilde, eski alışkanlıkları ya da ezberlenen
kuralları kullanarak değil, kavrayarak, sezerek, yapısal olarak çözümlenmesi
gerekmektedir. Fiziksel deneme yanılma değil, içgörüsel deneme yanılma
kullanılmalıdır. Çözüm için kullanılan ilke keşfedilmelidir.
4.Transfer: Bir durumda keşfedilen ilkelerin bir başka durumda da
kullanılabilmesidir.Transferi etkileyen Thorndike’nin dediği gibi, iki durumun öğeleri
arasındaki benzerlikler değil, problemin ve kullanılan ilkenin anlaşılmasıdır.
5. Unutma: Unutmada iki öğe rol oynamaktadır. Birinci neden, geriye getirme için
kullanılan ipucunun zayıf bir ipucu olması, yani bellekteki izle ilişki kurmayı
sağlayamamasıdır. Diğer neden ise, bellekteki izin yeni örgütlenmeler sırasında
giderek büyük ölçüde değişikliğe uğramasıdır.
 Gestalt Kuramının Eğitim Açısından Değerlendirilmesi
● Gestalt psikologlarına göre öğretmen, dönem başında öğrenciye önce bütün olarak dersin
temel çerçevesini organize edilmiş anlamlı bir bütünlük içinde vermesi daha sonra ayrıntıya
inmesi gerekmektedir. Ders yılı için yapılan bu planlama her bir ünite için de yapılmalıdır.
● Konular basitten zora, bilinenden bilinmeyene doğru aşamalı olarak bir bütün halinde
öğrencilere sunulmalıdır. Bu şekilde öğrenciye nerede olduğu ve ne kadar öğrendiği konusunda
bilgi verir.
● Öğrencinin içgörüsel problem çözmesi için uzunca bir çözüm dönemine ihtiyacı vardır. Bu
nedenle öğretmen, öğrenciye problemle ilgili yeni bilgi araştırması yapması, problemi yeniden
kurması, olası yolları geliştirip bilişsel olarak denemesi için yeterli zamanı vermelidir.
● Eğitime yaptığı en önemli katkılardan biri içgörüsel öğrenme ve üretici düşünmedir.Yani
problemin çözümü için tüm öğeler öğrenciye verilmelidir.
● Öğrenci ihtiyaç duyduğunda küçük ipuçlarıyla rehberlik etmelidir.Ancak çözümü öğrenci
bulmalıdır.
● Öğrenmeyle ilgili yapılan tekrarlar, öğrencilerin yeni ilişkileri keşfetmesini, bellekteki izlerinin
daha sağlam olmasını sağladığı için çokça problem çözülmelidir. Bu şekilde problem çözme
sürecide kısaltılmış olur.
● Transferi kullanmaları için yani öğrenilenleri farklı durumlarda kullanmasını sağlamak için
öğrencilere alışılmamış problemlerle karşılaştıracak ödevler verilmelidir.
● Dersin başında önceki öğrenmeler hatırlatılmalıdır.
● Hatırlamayı kolaylaştırmak için algı ilkeleri kullanılmalıdır.
 GİZİL ÖĞRENME
Birey herhangi bir öğrenmeyi gerçekleştirirken farkında olmadan o
konuyla doğrudan ya da dolaylı olan başka konuları da öğrenebilir.
Bu öğrenmede herhangi bir pekiştirme söz konusu değildir. ÖR: Bir
kitapta bir konu araştırılırken başka bir konunun da öğrenilmesidir.
Gizil öğrenmede bilişsel harita ve bilişsel senaryo olmak üzere iki
etkinlik yer alır.
Bilişsel Harita: Fiziksel çevre ile ilgili zihinde oluşturulan haritaya
denir. (Yer öğrenme) Bilşsel haritalar farkına varmadan öğrenilir.
Bilişsel senaryo: Zihindeki bir olayın nasıl gerçekleştiğine dair
senaryoya denir. Bilinçli ve amaçlı bir şekilde öğrenilmezler. Ör:
Lokantada yemek yemenin zihinde bir senaryosu vardır.
 BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
● Bazı davranışlar, davranışçı öğrenme ilkeleriyle açıklanmamış ve
psikologlar insan öğrenmesini yeniden tanımlamaya yönelmişlerdir. Böylece
bilişsel öğrenme kuramları ağırlık kazanmaya başlamıştır.
● Bilişsel öğrenme kuramları, insanın dünyayı anlamada kullandığı zihinsel
süreçleri inceleyen kuramlardır.
● Bilişsel açıdan öğrenme, bireyin zihinsel yapılarındaki değişme olarak
tanımlanmaktadır. Bu zihinsel yapıdaki değişme, bireyin davranışlarında
değişmeyi ya da yeni davranışlar kazanmayı sağlar.
● Biliş, tüm zihinsel süreçleri tanımlamak için kullanılır. İnsan zihninin
dünyayı ve çevresindeki olayları anlamaya yönelik yaptığı işlemler diye de
tanımlanabilir.
Bilgiyi işleme kuramı temel olarak şu dört soruyu cevaplamaya
çalışmaktadır.
1. Yeni bilgi dışarıdan nasıl alınmaktadır.
2. Alınan yeni bilgiler nasıl işlenmektedir.
3. Bilgi uzun süreli olarak nasıl depolanmaktadır.
4. Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır.
 ● Bilgiyi işleme kuramına göre öğrenme olayı, bilgisayarların çalışmasına benzetilmekte, girdilerin
işlenip çıktılara dönüştürülmesi olarak görülmektedir.Ancak insan zihninin yeteneklerine sahip
bir bilgisayar üretilememiştir.
● Bilgiyi işleme kuramına göre, dışarıdan duyu organlarına gelen bilgiyi alma işleminden
başlayarak, davranış değişmesi olarak ortaya çıkıncaya kadar bilginin dönüştürülme biçimlerine
öğrenme süreçleri adı verilmektedir.
● Geliştirilmiş olan bilgiyi işleme modeli iki temel öğeye sahiptir. Bu temel öğelerden biri, üç tür
bellekten oluşan bilgi depolarıdır. Diğer öğe ise, bilginin bir depodan diğerine aktarılmasını
sağlayan içsel ve bilişsel etkinlikleri kapsayan bilşsel süreçlerdir.
Öğrenmeyi sağlayan süreçler
1. Çevredeki uyarıcıların alıcılar (duyu organları) yoluyla alınması.
2. Duyusal kayıt yoluyla bilginin kaydedilmesi. (Duyusal kayıt)
3. Dikkat ve seçici algı süreçleri harekete geçirilerek, duyusal kayda gelen bilginin seçilerek kısa
süreli belleğe geçirilmesi.
4. Kısa süreli bellekte kısa bir süre zihinsel tekrarın yapılması.
5. Uzun süreli belleğe aktarılabilmesi için kodlamanın yapılması.
6. Kodlanan bilginin uzun süreli bellekte depolanması.
7. Depolanan bilginin uzun süreli bellekten işleyen belleğe geri getirilmesi.
8. Kısa süreli bellekten tepki (Hareket) üreticiye gönderilmesi.
9.Tepki üreticinin bilgiyi vericilere (Kaslar) göndermesi.
10. Performansın gösterilmesi.
 Bilişsel Süreçler
Bilgiyi işleme modeli iki temel süreçten oluşmuştu. Bu süreçler üç tür
bellekten oluşan bilgi depoları, diğeri ise bilginin bir bilgi deposundan alınıp
diğerine aktarılmasını sağlayan bilişsel süreçlerdir.
Bilginin Duyusal Kayıttan Kısa süreli belleğe aktarılmasını
sağlayan süreçler
Dikkat
Öğrenme, dikkat etme süreciyle başlar. Çevremizde çok uyarıcı olmasına ve
duyusal kayıtın kapasitesinin bunların tümünü alabilecek büyüklükte
olmasına rağmen sadece dikkat ettiğimiz, bizim için önemli olan bilgiyi
öğreniriz. Eğer tüm uyarıcıları algılamış olsaydık, yaşamak mümkün olmazdı.
Biz sadece dikkat edilen uyarıcıları işlemeye başlarız.
Duyusal kayıtta bilgi çok kısa süre kalır. Bunun için duyusal kayda gelen
bilgiyi işleyebilmek için çok hızlı olmak gerekir. Duyusal kayıtta bilgiyi işleme
dikkat ile başlar.
Dikkat çok sınırlı bir kaynaktır. Bu nedenle duyusal kayda gelen tüm farklı
uyarıcılara dikkat etmek asla mümkün değildir. Ör: Acemiyken örgü ören,
diğer konuşmaları dinleyemez ve sohbet edemez.Araba kullanırken müzik
dinleyemez.
Öğrencinin dikkatini çekme yolları
Öğrenmede ilk adım dikkattir. Öğrenci herhangi bir şeyi fark etmeden ya da
algılamadan o bilgiyi işlemeye başlayamaz.
 Öğrencinin dikkatini bir noktada toplayamamasının iki temel nedeni
vardır. Birincisi her insan için geçerlidir. Dikkat gücümüz çok azdır.
Çok çabuk yoruluruz. (Özellikle küçük çocuklarda bu yorgunluk
daha fazladır). İkincisi ise, ders sırasında öğrenciye sunulan tüm
bilgilerin eşit derecede önemli olmamasıdır. Bazıları temel bilgilerdir,
bazıları ise önemli değildir.
Bilgiyi işleme bir bakıma dikkatle başlar. Bu nedenle dersin başında
öğrencinin dikkatinin gerekli uyarıcılara yönlendirilmesi önemlidir.
Dikkat, bireydeki bilinçli içsel süreçler tarafından kontrol edildiği
gibi aynı zamanda çevresel uyarıcılar tarafından da kontrol edilebilir.
Dikkati etkileyen içsel özellikler, akademik özgüven, geçmişteki ve o
andaki akademik yaşantılar, başarılı olma isteğidir.
 Dikkati etkileyen dışsal uyarıcılar dört grupta toplanabilir.
1. Fiziksel uyarıcılar: Bir ya da birden fazla duyu organını etkileyen alışılmışın
dışındaki uyarıcılar, fiziksel uyarıcılardır. Resimler, haritalar, tepegöz, projektör, yazı
tahtaları, slaytlar, uyarıcılardaki ani ve hızlı değişmeler, öğretmenin sınıfta dolaşması,
konuşma hızındaki, vurgularındaki değişmeler, jestler ve mimikler birer fiziksel
uyarıcıdırlar. Örneğin; dede efendinin işlendiği derste eserlerinin bulunduğu kaset vs.
Fiziksel uyarıcıların sürekli ya da uygunsuz kullanılması da dikkati dağıtıcı etki yaratır.
2. Aykırı uyarıcılar: Zıt tepki yaratn, aykırı gelen uyarıcılar öğrencinin dikkatini
harekete geçirir. Ör: iki su bardağının birine saf alkol diğerine su koyulup içine buz
atıldığında, suyun içindeki buz orada alkoldeki buz ise dipte durur. Böylece öğrencinin
dikkati yoğunluk konusuna çekilmiş olur.
Ayrıca birbirine uymayan zıt etki yaratan uyarıcılar öğrencilerin dikkatini kolaylıkla
çekebilir. Ör: Kutuplarda sıcak plaj manzarası, ekvatorda kar fırtınası gibi.
Öğretmenin sandalye yerine yere oturması, yanlış grafik çizmesi, problemi yanlış
çözmesi öğrencinin dikkatini çekmede kullanılabilir. Basit bir işlem sırasında zor bir
soruda dikkat çeker. (Bir bilinmeyenli denklem sorusu çözerken iki bilinmeyenli
denklem sorusu sorma)
 3. Duygusal uyarıcılar: Bazı uyarıcılar duygusal tepkileri uyarırlar
ve etkinlik düzeyini arttırırlar. Sınıfta en etkili duygusal uyarıcılardan
biri öğrenciye adıyla hitap etmektir.Adıyla hitap etmek hemen onun
dikkatinin çekilmesini sağlar.
Ayrıca öğrenciler sevgi, ölüm, nefret gibi duygu yüklü sözcüklerin
bulunduğu materyalleri, nötr sözcüklerin bulunduğu materyallerden
daha hızlı öğrenir.
4. Emir verici uyarıcılar: Emirler büyük ölçüde uyarı niteliği
kapsayan sözel ifadelerdir. Ör: Öğretmenin “şimdi buraya dikkat
edin”,“şimdi herkes tahtanın sağ tarafına baksın”,“şimdi
söyleyeceğim çok önemli” gibi öğrencinin dikkatini tek bir noktaya
çekmek.
Bazı durumlarda öğretmenler özellikle öğrencilerin başlangıç
öğrenmelerinde neye dikkat edeceklerini vurgulamalı, önemli bilgiyi
önemsizden ayırt etmeyi öğrenmesini sağlamalıdır. Öğrenciler bu
tür yaşantıları kazandıktan sonra dikkatlerini kendileri toplayabilirler.
 Öğrencinin Dikkatini Arttırma Yolları
1. Öğrencilere dersin hedefleri açıklanmalı, derste öğrenilecek olan
şeylerin kendileri için yararlı olduğu benimsetilmelidir.
2. Öğrencilere sorular sorarak merak uyandırılmalıdır. ÖR:
Yerçekimi olmasaydı insanlar nasıl yaşardı? gibi.
3. Beklenmeyen olaylar yaşatarak öğrencilerin dikkat kesilmesini
sağlamak.
4. Sınıfın oturuş düzeni değiştirilmeli ve fiziksel uyarıcılar
kullanılmalıdır.
5. Değişik araç – gereç ve envanter kullanılmalıdır.
6. Öğrencinin dokunmasını, tatmasını, koklamasını, duymasını,
görmesini gerektiren uyarıcılar kullanılmalıdır.
7. Hareket dilmeli, jest ve mimikler kullanılmalı, ses tonu alçaltılıp
yükseltilmeli, yumuşak ses tonu kullanılmalıdır.
8. Kalemin başıyla oynama, gözü bir noktaya odaklama, hızla sınıfta
dolaşma gibi dikkat dağıtıcı davranışlardan kaçınılmalıdır.
 ALGI
Algılama, duyusal bilginin anlamlandırılması, yorumlanması sürecidir.
Duyusal kayda gelen belli uyarıcılara dikkat ettiğimizde algılama süreci başlar. İşleyen
belleğe giren bilgi, duyusal kayda gelen çevresel uyarıcılardan, öğrencinin sadece
algılayabildiği bilgilerdir. Bu nedenle öğrenmede özel bir öneme sahiptir.
Algılama, büyük ölçüde bireyin beklentilerinden etkilenir. Bireye gelen çevresel
uyarıcılar, doğrudan saf bir şekilde algılanmaz. Algılamada bireyin geçmiş yaşantıları,
ön bilgileri, güdülenmişlik düzeyi ve daha birçok içsel faktörlerden etkilenir. Bu
nedenle işleyen bellekteki bilgi “objektif gerçek” değil “algılanan gerçek”tir. Algılanan
bilgi yanlış bilgiyse ve bu uzun süreli belleğe yerleştirildiyse bunu değiştirmek
oldukça güçtür. Algılamayı etkileyen faktörler;1. Geçmişte kazanılan yaşantılar yani ön
öğrenmeler 2. Beklentiler
1. Ön öğrenmeler ve algılama: Bize gelen yeni uyarıcılara verdiğimiz anlamlar, büyük
ölçüde geçmişte edindiğimiz yaşantılara dayalıdır. Kimya dersindeki bir formülü
anlayabilmek için elementlerin simgelerini daha önceden öğrenmiş olmamız gerekir.
(9 ve g harfi)
2. Beklentiler ve algılama: Bir olay ya da objeye verdiğimiz anlam, yaşantılarımızla
kazandığımız beklentiden etkilenir. Ör: Bir filmi izlemeden önce o film ile ilgili yapılan
olumlu eleştiriler, filmi daha olumlu algılamamızı sağlar.
 Kısa Süreli Bellekte Bilgiyi Saklama Süreçleri
Sürekli Tekrar: Kısa süreli bellekte bilginin tutulma süresi 20 sn idi. Ancak bu süre,
bilgiyi zihinsel ya da sesli olarak sürekli tekrar etme yoluyla uzatılabilir. (Bakkala 2
ekmek – 5 yumurta ve 2 paket yağ almaya giden çocuk bunu tekrar ederek gider.)
Gruplama: Kısa süreli belleğin bir başka sınırlılığı da alacağı bilgi miktarıyla ilgiliydi.
(7±2 birim). Bilgiyi gruplayarak birim sayısını azaltmak, kısa süreli belleğin kapasitesini
arttırmanın bir yoludur. ÖR: 2-3-7-3-5-5-3 yerine 237 – 35 - 53 veya 237 – 3553 gibi.
Bilginin Uzun Süreli Belleğe Aktarılmasında Kullanılan Süreçler
1. Örtük ya da açık tekrar
Bilginin zihinsel ya da sesli bir biçimde tekrar edilmesi sürecidir.
Bilgiyi uzun süreli belleğe aktarmanın en ilkel yolu tekrar etmedir. Çocukların
kullandıkları ilk bellek stratejisi de bilginin tekrar edilmesidir. Diğer bir deyişle
ezberlemedir.
Tekrarda zamanlama önemlidir. Öğrenme ve hatırlamada aralıklı yapılan tekrarlar, bir
defada çok yoğun olarak yapılan tekrarlardan çok daha etkilidir.
2. Kodlama - Anlamlandırma
Kodlama, işleyen bellekteki bilginin uzun süreli bellekte önceden var olan bilgilerle
ilişkilendirilerek, uzun süreli belleğe transfer edilme sürecidir.Yani, öğrenilecek yeni
bilgi ile bireyin önceki bilgileri arasında ilişkiler kurulması, yeni bilginin anlamlı hale
gelmesini sağlamaktır.
Bazı bilgiler sadece tekrar etme ve ezberleme ile uzun süreli belleğe gönderilir.
Ancak bilgiler anlamlı olarak kodlandığı takdirde daha kolay geri getirilmektedir.
Yeni gelen bilgi ile eski bilgi arasında ne kadar çok sayıda ilişki kurulursa, bilgi o kadar
anlamlı hale gelmektedir. (Örnek: Ölçme dersinde hangisi güvenirliği etkiler diye
sorulduğunda verilenlerin hangi hata türüne girdiğine bakmak)
Kodlama sürecinde dört temel öğe etkilidir.

You might also like