Professional Documents
Culture Documents
Ümit Hoca Notlu Slaytlar
Ümit Hoca Notlu Slaytlar
NEONATAL RESUSİTASYON………………………………………………………………………………………………………………51
1
Gebelik haftasının hızlı değerlendirilmesi ve 35
haftanın altında mı üstünde mi bunu konuşacağız.
Bir de APGAR scorlaması önemli.
2
38 haftadan önce doğanlara prematüre
diyoruz. 42 haftadan sonra doğanlara
postmatür diyoruz. Eğer gebelik haftası 35
haftanın altındaysa gerçek prematüre
diyoruz. Bu bebeklerin birkaç gün
hastaneye yatırılarak izlenmesi gerekiyor.
Bir prematüre bebeğin 35 haftanın altında
mı üsttünde mi olduğunu ayırt etmemiz
gerekiyor.
İkincisi gebelik haftası üzerinden yaptığımız bir sınıflandırma, üçüncüsü ise sadece doğum ağırlığı
üzerinden yaptığımız değerlendirme.
3
Postmatür bir bebek.42 haftadan
sonra doğmuş bir bebeğin cilt
bulguları.42 haftadan sonra
plasentada yaşlanmaya mağruz
kalıyor,plasenta yeterli desteği
veremediği için de en başta deri
olmak üzere 2. Derece hayatiyeti
olan organlara giden kan akımı
azalmaya başlıyor. Fetüsün cildine
giden kan akımı azalıyor.ona bağlı
olarak ciltte kurumalar, döküntüler
başlıyor. Demek ki deri 2. Derecede
hayatiyeti olan organlardan birisi.
Böyle kısıtlamaya uğrayan başka
hangi organlar var?
Barsaklar,böbrekler ve deri. Mide barsak sistemine giden kan akımının azalmasına bağlı olarak
nekrotizan enterokolit gibi, böbreklerde de intrensek böbrek yetmezliği gibi tablolarla
karşılaşabiliyoruz. Primer önemli organlar neler? miyokart, beyin, böbrek üstü bezleri.
4
Boyu birinci yaşta, doğduğu boyun yarısı
kadar uzar.50cm doğdu. 1. Yaşta 75, 4.
Yaşta 100cm olur.
5
Burada postüre bakılıyor. Postürü
normal olan bebklerin bacaklarının
fleksiyonda olmasını bekliyoruz.
Ekstansıyonda oluyorsa SSS nin deprese
olduğunu gösteren özelliklerden biri.
6
Eritema toksikum, kırmızı zeminde beyaz
veziküllerin olduğu tablo. Yeni doğanın
bening masum cild bulgularından bir
tanesi. İlk bir kac gün içerisinde olur daha
sonra kendiliğinden kaybolur. Bebeğin
alerjik yapıda olduğunu gösterir.
7
Yağ bezlerinin kanallarının tıkanması
sonucu ortaya çıkan en sık klasik olarak
burun kökünde gördüğümüz sarı sarı
beyaz veziküler lezyonlardır. Masum
geçici, bening normal cilt bulguları.
8
Kaput suksadeneum ile sefal hematom birbiriyle karışır. Sefal hematom subperiostal kanamadır. Saçlı
deride kemik ile kemik zarı arasındaki kanamadır. Kaput suksadeneum ise saçlı derinin ödemidir.
Çabuk kaybolur. Birkaç gün içerisinde görünmez hale gelir. Sefal hematomun düzelmesi ise haftaları
bulabilir. Çünkü oradaki kan.
9
10
11
12
13
14
Doğumdan sonra %5-10 kayıp olur.
15
Ilk 24 saatte sadece dekstozlu mayi veriyoruz.
Kalori desteği.% 5 in altında dekkstoz
vermiyoruz. Eritrositlerde hemolize neden
olabildiği için.
16
17
Kan kültürü pozitif olacak.
18
Özellikle prematüreler
enfeksiyonlara yatkınlık
gösteriyorlar. Savunma
mekanizmalarında sıkıntılar oluyor.
deri matür değil. Umblikal kord
kesiliyor. Biz ne kadar temiz tutsak
da umblikustan bakterilerin girmesi
gibi riskler var. Ayrıca ilk 6 aylık bir
süreçte hücresel ve humoral
savunma mekanizmaları yetersiz bu
bebeklerde. Bunun dışında
kemotaksis yani nötrofiller aracılı yürütülen fagositoz fonksiyonları yetersiz. Prematüreler niye risk
taşıyor? Prematürelerde, humoral immüniteyi sağlayan maternal antikor geçişi 3. Trimesterda
gerçekleşiyor. İlk 26 hafta ilk 2 trimester;27. Haftadan itibaren antikor geçişi gerçekleşiyor. Bu dönemi
anne karnında geçiremeyen bebeklerde enfeksiyonlara yatkınlık gerçekleşiyor.
19
Acaba bebeğimizde sepsis mi var
şüphesi duyduğumuzda bir
algoritmamız var. Öncelikle vital
bulgularını değerlendiriyoruz. Kan
basıncı,hipotermisi,hipotansiyonu
var mı? Çünkü bütün bu faktörler
bebekte sepsis varmış gibi tabloya
neden olabilir. Akciğer gtafisini
mutlaka çekiyoruz. Çünkü erken
sepsiste pnömoni görme olasılığımız
yüksek. Tam kan sayımı ve periferik
yayma yapıyoruz. lökosit, nötrofil
sayısı artması veya azalması.immatur
lökositlerde artış, kemik iliği de
etkilendiği için trombositopeni var mı yok mu tam kan ve periferik yayma yapıyoruz.
20
bakteriyi üretemedik. Tedaviye devam. Bakteriyi üretebildiğimizde de o bakteriye yönelik tedavi
uyguluyoruz. Diğer bir senaryoda bebeğin durumu kötüye gidiyor,48-72 saat sonra bakteriyi de
üretemedik o zaman bakteri bizim antibiyotiklere dirençli diyoruz ve daha güçlü antibiyotiklere
geçiyoruz. Tedaviye yanıt alıyorsak 1 hafta 10 gün tedaviye devam ediyoruz. Memenjit de varsa
tedaviyi daha da uzatıyoruz.
21
38 haftadan öncesi prematürelik olsa da
prematurelik alarm sınırı genellikle 35
hafta. Dolayısıyla biz 35 haftadan
öncesini gerçek prematurelık olarak
değendiriyoruz. Bu grupta
prematüre bebek
problemlerinin şiddeti
gebelik haftasıyla ters
orantılı. O yüzden doğum
ağırlığı ne olursa olsun
karşımıza gelen bir
yenidoğanda 35 haftanın
üstünde mi altında mı
olduğunu bilmemiz
gerekiyor.
22
Premature bebeklerde en sık
karşılaştığımız
problem.Surfaktan alveollerin
içyüzlerini kaplar ve özellikle
ekspiryumda balon gibi
sönmesine engel olur.
UDPGT karaciğerde
indirek bilirubini direkt
bilirubine konjuge
edilmesini sağlayan enzim. Prematüreliğin haftalığı azaldıkça bu enzim aktivitesi de azalıyor.
Dolayısıyla bilirubin mekanizmasında blokaj oluşuyor. Zamanında doğan bir yenidoğanda bu enzimin
aktivitesi yetişkinin 1/100 i kadar. 30 haftalık doğmuş bir bebekte ise bu enzim aktivitesi
erişkindekinin 1/1000 i kadardır.
EVRE2: Kanama daha yoğun olursa kan ventriküllerin içine sızmaya başlıyor. Ventriküllerin içinde
kanama var fakat ventrikülleri dilate etmemiş.
23
EVRE3: Kanama ile ventrikülleri genişletmiş. Evre 3 ile 4 te prognoz kötü.nöron hasarı var.
EVRE4: Germinal matrix kanaması var ventriküller genişlemiş +parankimin diğer alanlarında da
kanama var. En kötü prognoz. Mental motor retardasyonun olduğu evre bu evre.
Evre 1-2 de bekleyip izleme yapıyoruz. Evre 3-4 te ventriküller dilate olmaya başladığı ve kortexe bası
uyguladığı için ventrikül içi basıncı azaltılmaya çalışıyoruz. BOS dolaşımı bozulur.
Gastroözefageal sfinkterin
yeterli maturasyon gösterip,
mide içeriğini midede
tutamaması. Beslenme
sonrası olmak üzere mide
içeriği özefagusa kaçıyor ve
gastroözefageal reflü
diyoruz.bebek büyüdükçe
sfinkter olgunlaşır.
Nekrotizan enterokolit
nedir? Barsaklara giden kan akımının kritik düzeyde azalması, barsak iskemisi ve daha sonra mukozal
hasarın oluşması sonucu barsak mukozasında oluşan kanamaiar, klinik olarak da bebekte distansiyon,
şişkinlik ve beslenmeyi tolere edememe tablosunun görülmesi. İntrauterin hayatta stres yaşayan
plasental beslenmesi bozulan bebeklerde gözden çıkarılan organlardan biri barsaklardır. Bebeği oral
enteral yollardan beslemeye başladığımızda beslenmeler sonrasında karında şişlik abdominal
distansiyon, bir önceki öğünde verdiğimiz besinlerin bir sonrakinde geri alıyor olmamız, bebeğin
sindirim yapamaması ve gaitada gizli kan olarak saptanıyor olması bizi tanıya götürür. Oral
beslenmeye ara veriyoruz. Geniş spektrumlu antibiyotiklere başlıyoruz. Parenteral beslenmeye
geçiyoruz. Barsak mukozasının redüstribüsyondan kurtulup normal kanlanma ve oksijenlenme
aşamasına gelinceye kadar barsağı dinlenmeye alıyoruz.
24
ilişkisi matür değil. Özelllikle 32 haftanın altında doğan bebeklerde nispeten fizyolojik sayılabilecek bir
olay. Zamanında doğan bebekte apne görülüyorsa mutlaka patolojiktir. Apne diyebilmek için 20 sn
den fazla solunumun durması ve beraberinde mutlaka siyanoz ve bradikardinin eşlik etmesi gerekir.
25
sepsis,hipoksemi gibi faktörlerin etkisiyle prematüre retinası anormal bir şekilde vaskülerize
olabiliyor. Bu da ilerleyen dönemde retinanın düşmesine neden olabiliyor. O yüzden 32 haftanın
altında doğan tüm bebeklerde doğumdan sonra 4-6. Haftalarda prematüre retinopatisi açısından göz
muayenesinin yapılması gerekiyor. Yakma yöntemiyle retinanın vaskülerizasyonun ilerlemesi
durdurulması gerekir.
26
Zihinsel, kongnitif gelişim
kulvarları.Tonus, kas
kuvveti(1. Motor
nöronları kontrol etmiş
oluyoruz)
Konjenital
hipotiroidiye,biyotinidaz
aktivitesine, kistik fibrozise,
konjenital sürrenal yetmezliğe
ve fenilketonüriye yönelik
olarak taramalar yapılmakta.
27
Kırmızı yansıma testi:Hafif
karanlık ortamda
oftalmoskopu +6,+8
diyoptriye ayarlıyoruz. 20
cm uzaklıktan bebeğin her
iki gözüne bakıyoruz ve
pupilde batan güneş
manzarası şeklinde bir
kırmızılık var mı yok mu ona
bakıyoruz. Normalde
kırmızılığın görülmesi lazım.
Eğer konjenital katarakt
yada retinoblastom gibi bir
durum varsa pupil siyah
yada beyaz olarak
görülüyor. Kırmızılık
görmüyoruz. Bu testi 1 aylıkken yapıyoruz. ikinci yapmamız gereken test ise Hirschberg testi. Kornea
ışık testi. Kalıcı patolojik bir şaşılık var mı yok mu diye baktığımız bir test. Bebeğin yine 20 cm
karşısından oftalmoskopun ışığını orta hatta tutuyoruz,bebeğin tam alnına gelecek şekilde. Bebek
ışığa bakarken gözlerde bir kayma var mı ona bakıyoruz. Gerçek bir strabismus varsa örneğin sağ göz
orta noktadan bakarken sol göz sağa sola kalıcı kayma gösterdiğini görüyorsak kalıcı şaşılık vardır
diyoruz. Göz doktoruna yönlendiriyoruz. Üçüncü yapmamız gereken göz muayenesi ise Snellen
tablolarıyla görme keskinliğini değerlendirmedir.
28
Risk grubundaki bebeklere
yapıyoruz. anne veya babada
gelişimsel kalça çıkığı
displazisi olanlarda amniyon
sıvısı azalmış olan
doğanlarda,tortkollisi
olanlarda, ayak ve ekstremite
bozukluğu olanlarda rutin
olarak ultrason istiyoruz.
29
Sık görülen bir hastalık. Zamanında doğan
bebeklerin %60 ı, prematüre
bebeklerin %80 i sararıyor. Bu sarama
doğumdan sonraki dönemde değişen
derecelerde oluyor. patolojik düzeylere
ulaşabildiği gibi çoğu fizyolojik seyrediyor.
Fizyolojik sarılıktan ne anlıyoruz? Beyne
zarar vermeyecek düzeyde, kernikterusa
neden olmayacak düzeyde hatta bilirubinin
kendisi bir antioksidan molekül olduğu için
doğumdan sonra bebeğin karşılaştığı
oksidan stresle baş edebilmesi için ona
yardımcı olacak bir antioksidan moleküldür
bilirubin. Ancak belli düzeylerin üzerine
çıkınca özellikle nöron gövdesinde çökerek
nöron membranının geçirgenliğini bozup
hücre içerisine su, kalsiyum dolmasına
sebep olup hücrenin ölümüne yol açıyor.
Venöz ölçümlerde serum total bilirubin
düzeyinin değeri bizim için önemli. Yaşa,
postnatal yaşa,bebeğin gebelik haftasına
göre değişmekle birlikte belli düzeylerin
üzerine çıktığında bilirubinin toksik etkiler
gösterme ihtimali ve kernikterus gösterme
ihtimali başlıyor.bu dersteki amacımız
fizyolojik patolojik sarılık ayırıcı tanısını
yapmak. Birinci tedavi yöntemimiz
fototerapi, fototerapinin yetersiz kaldığı durumlarda kan değişimi. İndirek bilirubin düzeylerini direkt
ölçmek mümkün değil. Labaratuarda total bilirubin düzeylerini ve direkt bilüribin düzeylerini ölçmek
mümkün. Serum indirekt bilirübin bizim korktuğumuz toksik olan bilirübin düzeyi. İndirekt bilirubin
direkt bilirubinden farklı olarak yağda çözünüyor.karaciğerde konjuge edilmiş direkt bilirubin hale
gelmiş bilirubin ise suda çözünen dolayısıyla da böbreklerle ve idrarla atılan fraksiyon. Yağda çözünen
dolayısıyla böbreklerle atılamayan indirekt bilirubini yağ dokusundan zengin hücrelerde hücre
membranlarında çökmeye eğilimi var. Nöron membranlarının lipit içeriği çok fazla olduğu için
bilirubinler hücre membranlarında çöküyor ve hücrenin az önce bahsettiğimiz gibi geçirgenliğini
bozarak hücrenin su ve kalsiyumla dolarak hücrenin ölmesine neden oluyor. bunu da nöronların
özellikle bazı bölgelerinde yerleşen nöron tiplerinde yapıyor. Bazal gangliyonlar bölgesi indirekt
bilirubinin affinite gösterdiği beyin dokusu. Dolayısıyla bu bölge etkilenince de burayla ilgili uzun
vadeli sorunlar ortaya çıkıyor. Bazal gangliyonlar istemli hareketlerin yapıldığı çekirdeklerin olduğu
yerler. Dolayısıyla bu bölge etkilenince ataksi gibi istemsiz hareketlerin olmasının sebebi budur.
Doğumdan sonra belli bir süre geçtikten sonra kan beyin barriyeri oluşuyor.KBB oluştuktan sonra
indirek ve direkt bilirubin hangisi olursa olsun beyin dokusuna geçiş gösteremiyor. Ama hayatın ilk
günlerinde 1 hafta 10 gün içerisinde KBB oluşmadığı için bilirubin kolaylıkla beyin dokusuna ulaşıp
nöronlara zarar verebiliyor. 7- 10 gün sonra KBB oluştuğu için indirekt bilirubin ne kadar artarsa artsın
kernikterus riski yok. Sadece ikterusa neden oluyor. gözle görülür sarılığa neden olabiliyor. Hayatın ilk
günleri risk oluşturuyor.özellikle 1.ve 2. Gün gibi erken dönemde risk fazla ve bilirubin düzeyleri
artıştaysa yani hemoliz varsa eritrositler fizyolojik nedenlerle değil de patolojik nedenli olarak antikor
30
aracılı şekilde parçalanıyorsa yani hemoliz sonucu bilirubin artışı oluyorsa hayatın ilk günlerinde risk
daha fazla.
Bilirubin mekanizması nasıl işliyor? Eritrositler parçalanıyor. Hg molekülü açığa çıkıyor. Globin ve hem
molekülü açığa çıkıyor. Heme molekülüne hem oksijenaz molekülüyle biliverdin,biliverdin biliverdin
redüktazla indirekt bilirubin oluşuyor.Zamanında doğmuş yenidoğanlarda eritrosit yaşam süresi 90
gün. Gebelik haftası kısaldıkça eritrosit yaşam süresi 90 günden az oluyor. bebek doğduktan sonra bu
yaşam süresi kısa olan eritrositler HgF in HgA ya dönüşmesinin katkıyla beraber eritrosit yaşam süresi
kısa olan eritrositlerin parçalanmasıyla eritrosit yükü açığa çıkıyor. Yenidoğan eritrositlerindeki
hemoglobinlerin %75-80 i HgF. Doğumdan sonra hızla eski hemoglobini getir yeni hemoglobinini
götür kampanyasıyla HgA ya dönüşüyor. Ona bağlı olarak da eski hemoglobinler alınıyor.
Parçalanıyor. Normal bir yenidoğan ortalama 17 gram/dl Hg le doğuyor. Bu değer sigara içicileri
hariç(kendi kendilerini hipoksemiye soktukları için kemik ilikleri çok uyarılır ve Hg düzeyleri çok
yüksektir.) hayatın hiçbir döneminde gördüğümüz Hg düzeyi değildir. Ne kadar hemoglobin o kadar
çok bilirubindir. Peki neden hemoglobini 17 olarak doğuyor yenidoğanlar? Fetusun içinde bulunduğu
ortam hipoksik bir ortam. V. Umblikalisten bebeğe giden kan içindeki parsiyal o2 basıncı 30mmHg yi
geçmez. Son derece hipoksik bir ortamda yaşıyor fetüs. Hipoksik ortamda bulunmanın sonucu da
kendisine gelen parsiyal oksijen basıncı çok düşük olduğu için eritropoetin devamlı uyarılıyor ve
bebeğin önce karaciğeri sonra kemik iliği devamlı hemoglobin üretiyor. Yüksek hemoglobin
düzeylerinin sebebi bu. Fizyolojik olarak içinde bulunduğu hipoksik ortam.eritropoetin önce
karaciğerde sonra böbreklerde salgılanıyor ve kemik iliğinde daha fazla Hg üretimine neden oluyor.
Doğumla birlikte anormal derecede hiperoksik ortama geçiyor. Bunun sonucunda hiperoksik ortamda
eritropoetin üretimi negatif feedback ile baskılanıyor. 8-10 hafta süreyle eritropoetin sentezi
durduruluyor. Relatif hiperoksiden dolayı. Kemik iliğinde Hg üretimi hızla düşüyor. Doğum sonrası 8.-
10.haftalarda artık başlangıçta 17g/dl ortalaması olan Hg, 8.-10. Haftalara gelindiğinde bir
bakıyorsunuz 8-10g/dl ye kadar düşüyor.Bu döneme fizyolojik anemi dönemi diyoruz.
31
Fizyolojik aneminin demir eksikliği anemisiyle ilişkisi yok. Daha sonra yavaş yavaş normal düzeylere
geliyor.
Konjuge edilen bilirubin karaciğerden safraya atılıyor. Safradan barsaklara ekskrete ediliyor.
Barsaklarda konjuge bilirubin(direkt bilirubin) ürobilinojene dönüşüyor. Barsakta az bir kısmı absorbe
edilerek vena porta yoluyla venöz dolaşıma geri kazandırılıyor.buna enterohepatik sirkülasyon adı
verilir. Ürobilinojenin bir kısmı vena portayla dolaşıma geçip böbrekler yoluyla atıldığı siz normal idrar
tahlilinde ürobilinojene dikkat ederseniz ürobilinojenin karşısında hep pozitif yazar. Buraya kadar
olayların hepsi fetusta da gerçekleşiyor. Ama fetusun kalınbağırsağı çalışmıyor akciğer gibi. Peki
oluşan bilirubin ne oluyor? direkt/ indirekt bilirubin hepsi indirekt bilirubin haline dönüştürülüp
plasentaya teslim ediliyor. Plasenta bunu uzaklaştırıyor. Fetüsün barsağında oluşan direkt bilrubine
ne yapılıyor? Fetusun barsak duvarında B glukuronidaz aktivitesi var.bu B glukuronidaz enzimi fetal
döneme özgü bir enzim. Barsaktaki direkt bilirubini indirekt bilirubine çeviriyor ve v. Portayla
karaciğere oradan da sistemik dolaşıma oradan da plasentaya verilerek uzaklaştırılıyor. Fetüsu
kurtarıcı bir enzim. Ancak doğumdan sonra birden ortadan kalkmıyor.barsak tabakasının en üstünde
görev yapan bu enzim doğumdan sonra aynı işi görmeye devam ediyor. B glukorinidaz enzimi
doğumdan sonra barsak lümeninin besinle dolmasından sonra ortadan kalkıyor. Eğer bebek yeterli
beslenemz aç kalırsa B glukorinidazın ortadan kalkması zaman alıyor ve B glukronidaz orada iş
görmeye devam ediyor, yenidoğana direkt bilirübini indirekt bilirübine çevirip daha da bilirübin yükü
oluşturup zarar verici etkisi devam ediyor. Açlık sarılık yapar.
Ürobilinojen yeterli barsak florası oluşmuşsa sterkobilinojene dönüşüyor. Yeterli barsak florası
oluşmamışsa ürobilinojenin sterkobilinojene dönüşmesi baskılanır ve direkt bilirubin B glukroninazla
32
indirekt bilirubin oluşması ve dolaşıma geçme riski artıyor. Beslenme yeterli olursa barsak florası
hemen oluşur ve sterkobilinojen oluşumu hızlanarak metabolizmanın normal çalışmasına neden olur.
Hangi total
bilirubin
değerlerine
patolojik diyoruz?
En üstteki
sınır %95
eğrisi. %95 in
üstündeki
bebeklere
patolojik
hiperbilirubinemi
diyoruz.
33
Bütün bunlar eritrositlerin
immün bir şekilde
parçalandığını gösterir.
34
Çizginin üstündekiler
patolojik sarılık
düşündüğümüz
hastalarda
isteyeceğimiz testler.
35
Mavi ışık kullanıyoruz. Mavi ışık
yoksa floresan ışık da aynı görevi
görüyor. Mavi ışığın o
spektrumunda bilirubinin 450-480
nm dalga boylarındaki ışığı absorbe
etmesi ve cilt kapillerlerinde bu
indirekt bilirübinin lumirubin
molekülüne dönüşmesini sağlıyor.
Lumirubin yan ürün. Lumirubin suda
çözünebiliyor. İdrarla atılabiliyor. İndirekt bilirubine geri dönme özelliği yok. Hemolizin olduğu
durumlarda yetersiz kalabiliyoruz. O zaman da bebeğin göbeğinden umblikal vene kateterle girerek v.
Cava inferiordan kanı alıyoruz. Taze kanı veriyoruz. Bebeğin orijinal kanını değiştirmiş oluyoruz.
36
Başlangıçta yağ oranı çok.
Büyüdükçe yağ oranı azalıyor.
Erken bebeklik döneminde dışkı
yapışır elinizden atamazsınız.
Bekleyen dışkıda su oranı azalır.
37
ilk dışkı. İlk 1-2 gün içinde
gördüğümüz koyu yeşil renkli dışkı.
Daha sonra yeşil sonra da sarı renge
dönüşür.
Dışkıdaki anormal
değişikliklikler bazı
hastalıkların
habercisi olabiliyor.
Safranın barsağa
akışının olmadığı
durumlar,, camcı
macunu dışkı
görülmesi gibi teorik
olarak bilmemiz
gereken durumlar.
38
39
Özellikle obez çocuklarda aşırı sık ve devamlı
beslenme ozmotik ishal yapabilir. Mideyi ve
barsakları sürekli birşeylerle doldurduğumuz
için lümene su çekiyor ve osmotik ishale yol
açabiliyor. Mikrobik ishaller de su ve
elektrolitlerin azalmış emilimine ve artmış
sekresyonlarına neden olabiliyor. Rotavirüs,
enterovirus ishalleri gibi.
40
İshale göre daha sık karşılaştığımız bir
durum. Öncelikle sormamız lazım
kıvamı nasıl, çocuğu rahatsız ediyor
mu, sıklığı ne. Yaş grubuyla
karşılaştırmak lazım. Kabızlığın iki
formu var karşılaştığımız. Çok nadir
olan organik kabızlıklar. Özellikle
doğumdan itibaren başlayan barsak
mukozasındaki auerbach ve meissner
plexuslarındaki gangliyon
hücrelerinin yokluğu sonucu oluşan
barsak peristaltizminin bozuk olduğu
tablo. Bunun en sık
nedeni Hirschsprung
hastalığıdır.
41
Kolon ve rektumun yapısal
anomalileri içinde geçen konjenital
aganglionik megakolan
=>Hirschsprung hastalığı. Patlayıcı
tarzda dışkılama olana kadar
çocuklar dışkılama yapmıyor.
Tedavisi cerrahi.
1- Beslenme içeriğinin yeterli olmaması. Lif içermeyen beslenme tarzı. Bununla beraber aşırı süt
tüketimi. Fonksiyonel kabızlık: organik bir nedeni olmayan barsak mukozasında nörolojik yada
müsküler herhangi bir patolojinin olmadığı kabızlık.
2-Bezi bırakma dönemindeki(24 aylık çocuklar) bu geçiş döneminde çocukların erken ve hızlı bir
şekilde tuvalet alışkanlığının kazandırılması için baskı oluşturulması. Klozete oturtma, çişini kakanı
buraya yap gibi zorlamalar. Anal dönemdeki çocuklar tuvalet ihtiyacını kendinden bir eksilme olarak
görürler. Anal dönem bitmeden dışkılanmaya zorlama olursa bu çocukta psikolojik bir stres
oluşturuyor. Bu sefer hiç kaka yapmamaya ve bekletmeye başlıyorlar. Bu sefer ampullada suyu
emiliyor suyu emildikçe de taşma noktasına gelinceye kadar kaka yapmıyorlar. Taşma tarzı kaka
yapmaya başlayınca da ağrılı ve fissürlenen yırtıklara neden oluyor ve böylelikle kısır döngü devam
ediyor.
4- Okul çağı çocuklarındaki titizlik(obsesyon) pek çok çocuğun okuldaki tuvaletlerden, ortak kullanım
alanlarındaki tuvaletlerden tiksindikleri için dışkılarını ertelemeleri sonucunda dışkı kıvamının
ertelemeyle birlikte katılaşması. Dışkı sırasında ağrı, kanamalı dışkı yapması nedeniyle kısır döngü
ortaya çıkıyor.
Tedavide:
2- Anüste oluşan gözle görülen yada ağrılı dışkılamaya neden olan çatlakların yada fissürlerin tedavisi.
Ağrı kesici kremler yada mukoza iyileştirici kremler kullanıyoruz.
42
43
Apne:20 saniyeden fazla solunumun
durması.
Yenidoğanlarda akut
faz reaktanlarının
yüksekliği
enfeksiyonun
varlığını destekler.
Ama negatif
bulduğumuz zaman
kesinlikle enfeksiyon
yoktur deme
lüksümüz yok. Akut
faz reaktanlarının
nesi yüksek?
spesifitesi düşük.
Sensivitesi yüksek.
Hastalıksız olanları göstermiyor. CRP yi düşük bulduğunuzda normal diyemiyorsunuz. Çünkü akut faz
reaktanlarının salgılanması karaciğer maturasyonuyla ilgili. Yenidoğanlarda sınırlı. Pozitif bulursak biz
bir enfeksiyonla onun bir komponenti olarak pnömoniyle uğraşıyoruz diyebiliyoruz. Bir biyokimya
tüpüne kan tetkikleri için kan örnekleri alıyoruz. Hipoglisemi, hipokalsemi,hiponatremi gibi metabolik
dengesizlikler de hastada solunum sıkıntısı belirtilerine yol açabiliyor. Hipoglisemik bir yenidoğan
apne ve siyanozla gelebiliyor. Hipoglisemiyi ortadan kaldırarak solunum sıkıntısını çözebiliriz.
44
Bizim için hem tanıda hem de hastalığın
şiddetini belirlemede önemli
tetkiklerden birisi de kan gazı
incelemesi. Normal kan gazı incelemesini
arter kan gazı incelemesi üzerinden
yaparız. Ancak yenidoğanlarda arter kan
gazı almak kolay olmuyor. Venöz kan
gazı üzerinden de yorumlama yapabiliriz. Venöz PaO2: 35-40mmHg civarındadır. PaCO2: 45-
55mmHg. Bikarbonat düzeyinde anlamlı bir değişiklik olmaz.
45
Akciğerler kollabe olunca akciğere hava
dağılamıyor. Radyolojik olarak oluşan
görüntü buzlu cam
manzarası(retikülogranüler görüntü) +
hava bronkogramları
46
Anne sütü ve formül mama ikisi birden
yoksa, özellikle cerrahi problemlerin
olduğu, solunum sıkıntısının olduğu oral
beslenmenin yapılamadığı durumlarda kilo
kaybı beklenenden fazla oluyor.%12-15 in
üstündeki kilo kayıpları prerenal böbrek
yetmezliği tablosunu oluşturuyor. Değişen
derecelerde böbrek yetmezliği oluşuyor. Bu
ne demek? Total vücut ağırlığının %14 ünün
kaybedildiğini düşünün. Böbrek yetmezliği oluşmadan Na:149-155 hipernatremi oluyor. Kreatinin 0.8-
0.9 veya tamamen normal oluyor. Prerenal böbrek yetmezliğinin derecesi arttıkça veya
dehidratasyonun miktarı arttıkça Na değerleri 155-160-180 gibi değerlere ulaşıyor. Beraberinde
kreatinin artışı oluyor. Böbrek kan üre azotunda artış oluyor. Bunlar böbrek yetmezliğinin
göstergeleri. Vücut bunu kompanse etmek için idrar çıkışını azaltmak istiyor. Tedavide hidrasyon
yapıyoruz. Na değerleri çok yüksekse bu durumda Na un hızlı düşürülmesi nöron miyelininin
miyenililozisine neden oluyor. miyelin membran parçalanıyor. Bu da nöron hücresinin ölümüne
neden oluyor. Onun için hipernatremide Na düşürme hızı 24 saatte 10 dan daha fazla olmamalı.
Hipernatremisi olup hızlı düşürülen hastalar klinik olarak konvülsiyon olarak gelirler.
47
Hiponatremi, hipoglisemi ve hiperkalemi .Bu 3 leme aklımıza sürrenal yetmezliği getirmeli. Sürrenal
yetmezliğin en sık sebebi yenidoğanda veya erken çocukluk döneminde konjenital adrenal hiperplazi.
Böbrek üstü bezinde hormon sentezinin bazı basamaklarda bloke olması ve
glukokortikoid/mineralokortikoid sentezinin bozulması. Genellikle böyle tablolarda KAH ye dış
genitalyada ambigus genitalya eşlik ediyor. Yani dış genitalya tanımlanamıyor, kız mı erkek mi olarak
tanımlanamıyor. Sürrenal yetmezlik başka hangi durumlarda görülebilir? Doğum travmaları. Zorlu
vajinal doğumlarda bebeğin manipülasyonu ile beraber sürrenal beze olan travma ile sürrenal bezde
kanama oluşur ve sürrenal bezin çalışması bozulur. Glukokortikoid/mineralokortikoid sentezinde
blokaj varsa bu bebeklerde karşılaşabileceğimiz özellikle erkek bebeklerde areolada ve scrotumda
hiperpigmentasyon görülür. Hiponatreminin en belirgin özelliği letarji. Sodyum değerleri düşmeye
başladıkça bilinç kapanıklığı, letarji,stupor,koma şeklinde artış gösterir.
Na 130 un altına düşmeye başladıysa 125in altında ciddi bilinç bozuklukları gelişmeye başlar. Acil
tedavi yapmamız gerekir. 24 saatte, 36 saatte verilmesi gereken Na u daha kısa sürelerde 6 saatlik
sürelerde vererek Na u yükseltmeye çalışırız. Dilüsyonel durum varsa uygunsuz ADH salınımı yada
ödem hali varsa sıvı kısıtlaması gerekecektir. Diüretik tedavisi de uygulayabiliriz. Özellikle prematüre
bebeklerde diüretik kullanımı hiponatremiye neden olabiliyor.
48
Daha çok korktuğumuz ve hayatı tehdit
edecek olan hiperpotasemidir. K ile H
iyonu arasındaki ilişki nedir? Asidoz
geliştiğinde H hücre içine girdiğinde
hücre içinden K u kovuyor.
Spiranolakton K tutucu diüretik.
Annelere uygulanan Mg
infüzyonuyla (uterus
kasılmalarını önlemek)
doğum eyleminin
ertelenmesi amacıyla tabi
anneye uygulanan Mg
transplasental olarak
direkt fetusa da geçtiği için
bebekte hipermagnezemiye neden oluyor. hipermagnezemili bebekler ileri derecede hipotonik
bebeklerdir.
49
Kalsiyumla ilişkili en önemli
bilgimiz anneden fetusa geçmesi.
Maternofetal geçiş ve kemikteki
depoların dolması 3. Trimesterda
gerçekleşiyor. 3. Trimesterden
önce doğan bebeklerde kemik
depoları dolmayacağı için
hipokalsemiye yatkınlık oluyor.
prematüre bebekler doğal risk
grubu. Term bebeklerde 8 in altı,
preterm bebeklerde 7 nin altı
hipokalsemi olarak kabul edilir. Hipokalsemik bebekler irritable en ufak bir sesten, dokunmadan
anomal derecede irkilen, titreyen jitteriness dediğimiz özellikle ekstremite uçlarında kuş kanadı
çırpması gibi ince tremorlar görülebilir. Tiz sesli ağlayan bebeklerdir. Böyle bebeklerde beslenme
problemi de yaşarız. Konvülsiyonlar görülebilir. Kardiyak etkileri de görebiliriz.
Bebek konvülsiyonla
geliyorsa %10 luk kalsiyum
glukonat la 2-4ml/kg İv yavaş
puşe olarak yapıyoruz. hızlı
yapsak ne olur? Kalsiyum kalbi
sistolde durduracağı için
arreste ne oluruz. Bradikardi
ve arrest olur. O yüzden de
yavaş infüzyonlar uygulanır.
Konvülsiyon gibi acil bir durum yoksa 30-50 mg/kg/gün dozunda infüzyon şeklinde uyguluyoruz.
Yavaş yavaş kemik dokusunun dolmasını sağlıyoruz. 24 saat sonra verdiğimiz miktarı yarıya
indiriyoruz. Rebaund hipokalsemi olmasın diye. 48 saatte infüzyonu tamamlıyoruz. Hipokalsemiyi
tedavi ediyoruz. Relaps oluyor tekrarlıyor. O zaman aklımıza hipomagnezemi gelecek. Kalsiyumun
hücre membranında hücre içerisine girişini sağlayan elektrolit Mg dur. Mg düşükse Ca hücre içine
giremeyeceği için hipokalsemi recurre eder.
50
Aynı kalsiyum gibi acil bir tablo
ile karşımıza gelmişse örneğin
konvülsiyonla beraber ortaya
çıkmışsa derhal %10 luk
dekstrozdan 2-4 ml/kg hızlı
puşe(kalsiyumda yavaş
yapıyorduk.) damardan
yapıyoruz. Sonra da glikojen
depolarını doldurmak yada
hiperinsülinemik duruma karşı
normoglisemiyi sağlayacak düzeylerde glikoz vermek için ki hepatik glikoz alt kotu yani bir
yenidoğanın karaciğerinin sistemik dolaşıma normoglisemiyi sağlayacak miktarda verdiği glikoz
miktarı 5-6mg/kg/dk dır. Bunu sağlayacak glikoz infüzyonunu egzojen olarak biz parenteral yoldan
veriyoruz. Sonra da kalsiyumda olduğu gibi 24 saat bu şekilde devam ediyoruz. Glikojen depoları
dolsun. 24 saat sonra tabi bu arada kan şekeri ölçümlerini sık yapıyoruz. Normoglisemiyi kontrol
altında tutmak için. 24 saat sonra azaltmalarla normoglisemiyi sağlayıp glikojen depolarını doldurup
48-72 saat sonra tedaviyi sonlandırıyoruz.
51
Prematürelik ve asfiksi resusitasyonun iyi
bilinmesi gerektiği alanlar.
52
53
Resusitasyonun başlangıç
basamakları 30 sn.
resusitasyonun başlangıç
basamaklarıa götüren 3 tane
sorumuz var term mi,spontan
solunumu var mı, tonusu iyi
mi. 30 sn sonunda
bebeğimizin spontan
solunumunu ve nabzını
değerlendiriyoruz.
54
55
Bebeğin kalori kaybını
azaltmak için önemli. Bu
yüzden önceden ısıtılmış
mavi,yeşil havlularla
yapılıyor. Isıtıcıdan hemen
alıp bebeğe sararsanız
yanıklara neden
olabiliyor. Biraz
soğutuyoruz.
30 sn bittiğinde değerlendiriyoruz.
Kurulayıp anne yanına mı vereceğiz? Yoksa
resüsitasyonun 1. Etabına mı geçeceğiz?
Burada 2 şeye bakıyoruz. Bebeğin spontan
solunumu var mı? Nabzı 100 ün üstünde
mi/altında mı?
56
Spontan solunumu yoksa
veya nabzı 100 ün
altındaysa 1. Etaba
geçiyoruz. Süremiz 30 sn.
amaç kendi yaptığımız
pozitif basınçlı
ventilasyonla bebeğin
solunumunu sağlamak aynı
zamanda spontan
solunumunun gelmesini sağlamak. 40-60/dk olacak şekilde pozitif basınçlı ventilasyon uyguluyoruz.
57
58
Sık-2-3-sık-2-3-sık-2-3 şeklinde hastaya ventilasyon oluşturmuş oluyorsunuz ve 40-60/dk hızında
solunum desteği sağlamış oluyoruz. 30 saniyenin sonunda 2 şeye bakıyoruz. Hastanın spontan
solunumu var mı? Bir de nabzına bakıyoruz. Yaptığımız bu değerlendirmede bebeğin nabzı 60/dk ise
2. Etaba geçiyoruz.
59
60
Burada yaptığımız
60 sn süresince öyle
bir ritim
oluşturacağız ki
bebeğe hem
spontan solunumu
için pozitif basınçlı
ventilasyon
yapacağız hem de
kalp masajı yaparak
nabzı 100/dk
üzerine çıkarmaya çalışacağız.
61
Bu amaçla şöyle bir tempo oluşturuyoruz. 1 kişi solunumu,1 kişi kalp masajı yapıyor. İkisini aynı anda
yapmıyoruz. 60 sn lik süre içinde 30 solunum desteği, 90 kalp masajı yapıyoruz.
62
63
Bebeğimizin spontan solunumu var
kalp atım hızı 100 ün üstündeyse tüm
işlemleri sonlandırıyoruz. Kalp atım
hızı 100 ün altında ama 60 ın
üstündeyse 1. Etaba geri dönüyoruz.
Yada bebeğimizin spontan solunumu
yok nabzı 60 ın üzerindeyse 1. Etaba
geri dönüyoruz. Ancak bebeğin kalp
atım hızı 60 ın altındaysa o zaman 3.
Etaba geçme endikasyonu ortaya
çıkıyor. 3. Etapta ne yapıyoruz? önce
ilaç uyguluyoruz. Adrenalin
uyguluyoruz. Mümkünse İv
uyguluyoruz. Resusitasyonun
heyecanlı ortamında bunu yapmak
her zaman mümkün olmadığı için
intratrakeal olarak da uygulama hakkımız var. Adrenalini intratrakeal olarak uyguladıktan sonra da
trakeaya adrenalin yayılıyor. Trakeanın uç asinüslerında alveollerin etrafındaki kapillerler tarafından
aleollerin içindeki adrenalin emiliyor ve sistemik dolaşıma geçiyor. Böylelikle intavenöz uygulama
kadar etkili olmasa da bir miktar adrenalin etkisi sağlayabiliyoruz. İlk tercihimiz İV. Ama damar yolu
bulmak, göbek kateteri koymak heyecanlı bir ortamda zor geldiği için intratrakeal olarak adrenalin
uygulamalı, arkasından kalp masajı ve solunum desteğine geçebiliriz. Demek ki 3. Etapta farklı olarak
adrenalin yapıyoruz. adrenalini yapıp arkasından 60 sn süreyle 1ve,2ve,3ve,sık temposunda 90/dk
kalp masajı,30/dk solunum desteği sağlayacak tempoyu tutuyoruz.
64
Laringoskop ile trakeaya endotakeal tüpü yerleştiriyoruz. Adrenalini
endotrakeal tüpün içine damlatıyoruz. Arkasından pozitif basınçlı
ventilasyon uyguladığımızda adrenalin alveollere dağılıyor. Bunu da
sulandırıyoruz. Burada dozumuzu 3 katına çıkarıyoruz. 0.3-1ml/kg.
65
Adrenalin piyasada mevcut preparatlar farklılık
göstermekle birlikte hedef
konsantrasyonumuz 1/10000.
1ml sinde 1 mg adrenalin olan
ampulleri 9 ml suyla
sulandırdığımızda 1/10000 lik
konsantrasyona ulaşıyoruz.
Adrenalini yenidoğan
resusitasyonunda
sulandırmadan vermiyoruz.
66
67
68
69
70
71
72
73
İyi çalışmalar
Ahmet KARABULUT
74