Professional Documents
Culture Documents
I. Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için bir dizi zorluk ve çalkantıyı beraberinde getirdi.
Osmanlı İmparatorluğu, 1914 yılında savaşa girerek İttifak Devletleri'nin bir parçası oldu (Almanya ve
Avusturya-Macaristan). Savaşın ilk yıllarında Osmanlılar, Rusya'ya karşı Kafkasya'da çatışmalara
girdi.
Savaşın başlamasıyla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nun kaynakları, ekonomisi ve insan gücü ciddi
şekilde zorlandı. Savaş boyunca, imparatorluk ekonomisi zayıfladı, malzeme ve erzak sıkıntısı
yaşandı.
1915 yılında Çanakkale Savaşı, Osmanlı'nın İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı kazandığı önemli
bir zafer oldu. Ancak savaşın genel seyri Osmanlı İmparatorluğu için olumsuzdu.
ABD Başkanı Woodrow Wilson'un öncülüğünde ortaya konulan Wilson İlkeleri, I. Dünya Savaşı'nın
bitişinde ve savaş sonrası dünya düzeninin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu ilkeler, savaş
sonrası dünya düzeninde adaletin, demokrasinin ve uluslararası barışın sağlanması hedefini taşıyordu.
WILSON İLKELERİ ULUSLARIN BAĞIMSIZLIK TALEPLERİNİ NEDEN ARTIRDI?
Ulusal Özgürlük ve Özgünlük İlkesi: Wilson, etnik grupların kendi kaderini tayin hakkına
vurgu yaparak, ulusların kendi geleceklerini belirleme hakkına saygı duyulması gerektiğini
savundu. Bu ilke, birçok ulusun bağımsızlık taleplerini ve ulusal kimliklerini güçlendirdi.
Savaşın Sonu ve Barış Görüşmeleri: Wilson, savaşın sona ermesinden sonra Paris Barış
Konferansı'na liderlik etti. Wilson İlkeleri, barış görüşmelerinde temel prensipler olarak kabul
edildi ve savaş sonrası dünya düzeninin oluşturulmasında önemli bir referans noktası haline
geldi.
Osmanlı İmparatorluğu (Osmanlı Devleti), Wilson İlkeleri bağlamında birçok açıdan etkilendi:
MANDATERLİK NEDİR?
Manda (Fransızca: Mandat, İngilizce: Mandate), I. Dünya Savaşı'ndan sonra bazı az gelişmiş
kabul edilen ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek bir düzeye eriştirip, bağımsızlığa
kavuşturuncaya kadar Milletler Cemiyeti adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen
yetkidir.
Milletler Cemiyeti ve Mandaterlik Sistemi: Wilson İlkeleri'nin bir sonucu olarak Milletler
Cemiyeti (League of Nations) kuruldu. Osmanlı'nın parçalanmasının ardından, eski
imparatorluğun topraklarında Mandaterlik Sistemi uygulandı. Bu sistemle, Osmanlı
topraklarının bazıları uluslararası mandalar (vazgeçici yönetimler) tarafından yönetildi.
OSMANLILAR İÇİN 1.DÜNYA SAVAŞINI BİTİREN ANLAŞMALAR (ATEŞKES VE
BARIŞ) NEDİR?
https://ogmmateryal.eba.gov.tr/panel/panel/VideoTestOnizle.aspx?alistirmaId=39971
• Boğazlar İtilaf Devletleri gemilerine açılacak, Karadeniz’e geçiş serbest olacak, Çanakkale ve Karadeniz
istihkâmları İtilaf Devletlerince işgal edilecek.
• Osmanlı ordusuna ait silah, cephane ve taşıtlar, İtilaf Devletlerine teslim edilecek, sınırların korunması ve
iç güvenliğin sağlanması dışında Osmanlı ordusu terhis edilecek.
• Bütün haberleşme, ulaşım araç ve gereçleri, İtilaf Devletlerinin denetimi altında bulundurulacak.
• İtilaf Devletleri, kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa herhangi bir stratejik noktayı
işgal edebilecek. (7. madde)
• Doğu Anadolu’daki altı vilayette(Vilayet-i Sitte) (Sivas, Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ)
karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri, bu vilayetlerin herhangi bir bölümünü işgal edebilecekler. (24.madde)
• Hicaz, Yemen, Suriye ve Irak’ta bulunan askerî birlikler İtilaf Devletlerine teslim olacaklar.
• İran içlerinde ve Kafkasya'da bulunan Osmanlı kuvvetleri I. Dünya Savaşı'ndan önceki sınırlara çekilecek.
• Kömür, akaryakıt ve benzin kaynaklarda ülkenin ihtiyaçları karşılandıktan sonra İtilaf Devletleri'ne satın
alma kolaylığı sağlanacak.
Gençliğe Hitabe, Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Ekim 1927 tarihinde Nutuk'un
sonunda Türk Gençliği'ne yönelik yaptığı konuşmadır (Seslenişi). Nutuk, Atatürk'ün
Kurtuluş Savaşı'nı anlattığı 15 - 20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi 2.
Kongresinde otuz altı buçuk saat süren tarihi konuşmasıdır.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa
etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde
dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal
ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin
imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin
mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu
şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve
dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin
siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini
kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
OKU-YORUM:
Wilson İlkeleri, ulusal özgürlük ve kendi kaderini tayin hakkı gibi prensipleri öne çıkararak
uluslararası ilişkilerde ve savaş sonrası düzenin oluşturulmasında önemli bir rol oynadı. Ancak,
pratikte uygulanması ve tüm bölgelerde istenen etkiyi yaratması zaman zaman sınırlı kaldı ve bazı
bölgelerdeki durumu karmaşık hale getirdi.
Sonuç olarak, I. Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğu için çok büyük toprak kayıplarına, içsel
çalkantılara ve sonrasında imparatorluğun parçalanmasına yol açan bir dönemin başlangıcı oldu.
Benim kararım;
Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde isabet görmedim. Çünkü bu kararların dayandığı
bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o tarihte,
Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrünü tamamlanmıştı.
Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı.
Son mesele bunun da taksimini sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun istiklâli, padişah,
halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı kalmamış birtakım boş sözlerden ibaretti.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi yardım sağlanmak isteniyordu? O halde ciddî ve gerçek
karar ne olabilirdi?
Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız
yeni bir Türk devleti kurmak!
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar
basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.
MANDA HİMAYE:
BÖLGESEL KURTULUŞ:
MİLLİ HAKİMİYETE DAYANAN KAYITSIZ ŞARTSIZ TAM BAĞIMSIZ YENİ BİR TÜRK DEVLETİ:
OKU-YORUM: