You are on page 1of 7

KISACA 1.

DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI DEVLETİ


KRONOLOJİK OLARAK OLAYLARA GENEL OLARAK BAKARSAK…

1.DÜNYA SAVAŞI- 1914-1918


WILSON İLKELERİ- 1918
MONDROS MÜTEREKESİ- 1918
PARİS BARIŞ KONFERANSI- 1919
SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI- 1920
MİLLİ MÜCADELE- 1919-1922
LOZAN ANTLAŞMASI- 1923

I. Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için bir dizi zorluk ve çalkantıyı beraberinde getirdi.

(BU ZORLUK VE ÇALKANTIYI KANITLAYAN 3 CÜMLE KURUNUZ.)

Osmanlı İmparatorluğu, 1914 yılında savaşa girerek İttifak Devletleri'nin bir parçası oldu (Almanya ve
Avusturya-Macaristan). Savaşın ilk yıllarında Osmanlılar, Rusya'ya karşı Kafkasya'da çatışmalara
girdi.

Savaşın başlamasıyla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nun kaynakları, ekonomisi ve insan gücü ciddi
şekilde zorlandı. Savaş boyunca, imparatorluk ekonomisi zayıfladı, malzeme ve erzak sıkıntısı
yaşandı.

1915 yılında Çanakkale Savaşı, Osmanlı'nın İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı kazandığı önemli
bir zafer oldu. Ancak savaşın genel seyri Osmanlı İmparatorluğu için olumsuzdu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa girmesi, imparatorluğun sonunu hızlandırdı. Savaşın sonunda,


Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilmesiyle Mondros Mütarekesi imzalandı. Bu mütareke ile
imparatorluk işgal edilmeye başlandı ve sonrasında imzalanan Sevr Antlaşması ile imparatorluğun
topraklarının büyük kısmı işgal edildi ve paylaşıldı.

1917’de RUSYA SAVAŞTAN ÇEKİLDİ. BOLŞEVİK İHTİLALİ OLDU. LENİN İKTİDARA


GEÇİNCE MİLLİ MÜCADELEYE YARDIM ETTİ. (EMPERYALİZME KARŞI BİRLİK
DUYGUSU-EĞER YENİ TÜRKİYE KURULURSA ACABA SOSYALİST OLUR MU?
DUYGUSU)

ABD’NİN SAVAŞA GİRİŞİ VE WİLSON İLKELERİ’NİN SAVAŞ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

ABD Başkanı Woodrow Wilson'un öncülüğünde ortaya konulan Wilson İlkeleri, I. Dünya Savaşı'nın
bitişinde ve savaş sonrası dünya düzeninin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu ilkeler, savaş
sonrası dünya düzeninde adaletin, demokrasinin ve uluslararası barışın sağlanması hedefini taşıyordu.
WILSON İLKELERİ ULUSLARIN BAĞIMSIZLIK TALEPLERİNİ NEDEN ARTIRDI?

Wilson İlkeleri'nin etkisi şu şekillerde görüldü:

 Ulusal Özgürlük ve Özgünlük İlkesi: Wilson, etnik grupların kendi kaderini tayin hakkına
vurgu yaparak, ulusların kendi geleceklerini belirleme hakkına saygı duyulması gerektiğini
savundu. Bu ilke, birçok ulusun bağımsızlık taleplerini ve ulusal kimliklerini güçlendirdi.
 Savaşın Sonu ve Barış Görüşmeleri: Wilson, savaşın sona ermesinden sonra Paris Barış
Konferansı'na liderlik etti. Wilson İlkeleri, barış görüşmelerinde temel prensipler olarak kabul
edildi ve savaş sonrası dünya düzeninin oluşturulmasında önemli bir referans noktası haline
geldi.

Osmanlı İmparatorluğu (Osmanlı Devleti), Wilson İlkeleri bağlamında birçok açıdan etkilendi:

MANDATERLİK NEDİR?

Manda (Fransızca: Mandat, İngilizce: Mandate), I. Dünya Savaşı'ndan sonra bazı az gelişmiş
kabul edilen ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek bir düzeye eriştirip, bağımsızlığa
kavuşturuncaya kadar Milletler Cemiyeti adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen
yetkidir.

 Milletler Cemiyeti ve Mandaterlik Sistemi: Wilson İlkeleri'nin bir sonucu olarak Milletler
Cemiyeti (League of Nations) kuruldu. Osmanlı'nın parçalanmasının ardından, eski
imparatorluğun topraklarında Mandaterlik Sistemi uygulandı. Bu sistemle, Osmanlı
topraklarının bazıları uluslararası mandalar (vazgeçici yönetimler) tarafından yönetildi.
OSMANLILAR İÇİN 1.DÜNYA SAVAŞINI BİTİREN ANLAŞMALAR (ATEŞKES VE
BARIŞ) NEDİR?

1.DÜNYA SAVAŞI SONRASI TÜRKLER….


ATEŞKES ANTL. BARIŞ ANTL.
MONDROS ATEŞKES SEVR
MİLLİ MÜCADELE
MUDANYA ATEŞKES LOZAN ANTLAŞMASI

MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI VE OSMANLI DEVLETİ

https://ogmmateryal.eba.gov.tr/panel/panel/VideoTestOnizle.aspx?alistirmaId=39971

• Boğazlar İtilaf Devletleri gemilerine açılacak, Karadeniz’e geçiş serbest olacak, Çanakkale ve Karadeniz
istihkâmları İtilaf Devletlerince işgal edilecek.

• Osmanlı ordusuna ait silah, cephane ve taşıtlar, İtilaf Devletlerine teslim edilecek, sınırların korunması ve
iç güvenliğin sağlanması dışında Osmanlı ordusu terhis edilecek.

• Donanma, İtilaf Devletlerinin gösterecekleri limanlarda gözaltında tutulacak.

• Toros tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek.

• Bütün haberleşme, ulaşım araç ve gereçleri, İtilaf Devletlerinin denetimi altında bulundurulacak.

• İtilaf Devletleri, kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa herhangi bir stratejik noktayı
işgal edebilecek. (7. madde)

• Doğu Anadolu’daki altı vilayette(Vilayet-i Sitte) (Sivas, Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ)
karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri, bu vilayetlerin herhangi bir bölümünü işgal edebilecekler. (24.madde)

• Hicaz, Yemen, Suriye ve Irak’ta bulunan askerî birlikler İtilaf Devletlerine teslim olacaklar.

• İran içlerinde ve Kafkasya'da bulunan Osmanlı kuvvetleri I. Dünya Savaşı'ndan önceki sınırlara çekilecek.

• Kömür, akaryakıt ve benzin kaynaklarda ülkenin ihtiyaçları karşılandıktan sonra İtilaf Devletleri'ne satın
alma kolaylığı sağlanacak.

• Tüm liman ve tersaneler İtilaf Devletleri'nin kontrolünde olacak.


ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ:

Gençliğe Hitabe, Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Ekim 1927 tarihinde Nutuk'un
sonunda Türk Gençliği'ne yönelik yaptığı konuşmadır (Seslenişi). Nutuk, Atatürk'ün
Kurtuluş Savaşı'nı anlattığı 15 - 20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi 2.
Kongresinde otuz altı buçuk saat süren tarihi konuşmasıdır.

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa
etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde
dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal
ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin
imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin
mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu
şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve
dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin
siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini
kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Mustafa Kemal Atatürk

OKU-YORUM:

ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİNDEKİ (NUTUK’UN SON KISMI) MONDROS ATEŞKESİ VE A

ATEŞKES SONRASI ÜLKENİN DURUMUNA VURGU….


 Sevr Antlaşması ve İşgal: Wilson İlkeleri'nin etkisiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun
paylaşılmasında Sevr Antlaşması hazırlandı. Ancak Türk Kurtuluş Savaşı'nın sonucunda Sevr
Antlaşması geçersiz hale geldi ve yerine Lozan Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile
Türkiye'nin sınırları ve egemenliği yeniden belirlendi.

Wilson İlkeleri, ulusal özgürlük ve kendi kaderini tayin hakkı gibi prensipleri öne çıkararak
uluslararası ilişkilerde ve savaş sonrası düzenin oluşturulmasında önemli bir rol oynadı. Ancak,
pratikte uygulanması ve tüm bölgelerde istenen etkiyi yaratması zaman zaman sınırlı kaldı ve bazı
bölgelerdeki durumu karmaşık hale getirdi.

Sonuç olarak, I. Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğu için çok büyük toprak kayıplarına, içsel
çalkantılara ve sonrasında imparatorluğun parçalanmasına yol açan bir dönemin başlangıcı oldu.

NUTUK’TAN DEVAM EDİYORUZ…

1.Dünya Savaşı’ndan Sonraki Anadolu’da Genel Durum ve Düşünülen Kurtuluş Çareleri


Düşman devletler, Osmanlı devlet ve memleketine karşı maddî ve manevî saldırıya geçmişler. Onu yok etmeye
ve paylaşmaya karar vermişler. Padişah ve halife olan zat, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey
düşünmüyor. Hükûmeti de aynı durumda. Farkında olmadığı halde, başsız kalmış olan millet, karanlıklar ve
belirsizlikler içinde olup bitecekleri beklemekte. Felâketin dehşet ve ağırlığını kavramaya başlayanlar,
bulundukları çevreye ve alabildikleri etkilere göre kendilerince kurtuluş çaresi saydıkları tedbirlere
başvurmakta... Ordu, ismi var cismi yok bir durumda. Komutanlar ve subaylar, I. Dünya Savaşı'nın bunca çile ve
güçlükleriyle yorgun, vatanın parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde
derinleşen karanlık felâket uçurumu kenarında beyinleri bir çare, kurtuluş çaresi aramakla meşgul...

Düşünülen kurtuluş çareleri;


Şimdi Efendiler, müsaade buyurursanız size bir soru sorayım: Bu durum ve şartlar karşısında kurtuluş için nasıl
bir karar akla gelebilirdi?
Açıkladığım hususlara ve yaptığım gözlemlere göre üç türlü karar ortaya atılmıştır.
-Birincisi, İngiliz himâyesini istemek,
-İkincisi, Amerikan mandasını istemek,
Bu iki türlü karar sahipleri, Osmanlı Devleti'nin bir bütün halinde korunmasını düşünenlerdir. Osmanlı
topraklarının çeşitli devletler arasında taksimi yerine, imparatorluğu tek bir devletin koruyuculuğu altında
bulundurmayı tercih edenlerdir.
-Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş çarelerine başvurmaktır. Söz gelişi, bazı bölgeler kendilerinin Osmanlı
Devleti'nden koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmama tedbirlerine başvuruyordu.
Bazı bölgeler de Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılacağını ve Osmanlı ülkesinin taksim edileceğini oldu bitti
kabul ederek kendi başlarını kurtarmaya çalışıyordu.

Benim kararım;
Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde isabet görmedim. Çünkü bu kararların dayandığı
bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o tarihte,
Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrünü tamamlanmıştı.
Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı.
Son mesele bunun da taksimini sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun istiklâli, padişah,
halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı kalmamış birtakım boş sözlerden ibaretti.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi yardım sağlanmak isteniyordu? O halde ciddî ve gerçek
karar ne olabilirdi?
Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli hâkimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız
yeni bir Türk devleti kurmak!
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar
basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk,Nutuk

HANGİ KURTULUŞ ÇARESİ:

MANDA HİMAYE:

BÖLGESEL KURTULUŞ:
MİLLİ HAKİMİYETE DAYANAN KAYITSIZ ŞARTSIZ TAM BAĞIMSIZ YENİ BİR TÜRK DEVLETİ:

Ulusal Egemenlik Ulusal Bağımsızlık

Milli Mücadele Örgütlenme, Eylem ve İnkılaplar dönemi;


Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı, Padişaha karşı demokratik devrim ve toplumun ümmetten millete
dönüşümüdür.
***Aynı zamanda savaşın emperyalizme karşı verilmiş olması ulusallığı pekiştirmiş. Padişah ve
halifeliğin emperyalizme iş birliği hareketin demokratlaşmasını sağlamıştır….

OKU-YORUM:

You might also like