You are on page 1of 8

KEHF 1

Hamd Allah'adır. O kulu Aliye Bir kitap gönderendir ve Onda bir eğrilik
yoktur.
KEHF 2
Müminleri Şiddetli bir sıkıntıya karşı uyarmak ve salihat ile amel eden
müminlere, onlar için güzel bir karşılık olduğunu müjdelemek için Kıyam
etti.
KEHF 3
Ebediyen orada konaklayacaklar
KEHF 4
Allah evlat edindi (tuttu) diyenleri uyarmak için.
KEHF 5
Ne onlara ne de atalarına o hususta Alinin verdiği bir bilgi yoktur.
Ağızlarından büyük bir kelime çıkıyor ki söyledikleri ancak yalandır.
KEHF 6
Belkide sen kendinden vazgeçeceksin onlar Aliye uysun (onu takip etsin)
diye. Üzüntü veren bir konuşma (hadis) malesef ona inanmıyorlar.
KEHF 7
Şüphesiz Alide olanı, onlara Yaşadıkları yerin Elbisesi (süsü) kıldık.
(Bu elbise ile) Hangisi güzel işler yapacak diye de Onlara bir musibet
veririz (onları bir belaya uğratırız).
KEHF 8
Şüphesiz Alide olan şeyle (ilim iman kuvvet) Kurumuş kısır Toprağı
yumuşak ve canlı hale getiririz.
KEHF 9
Bizim olağan üstü (muhteşem) ayetlerimizden olan Rakim ve Kehf
Topluluğunu düşünmedin mi?
(Mağra ve sayılar topluluğu).
KEHF 10
O Delikanlılar Mağraya sığınaklarında o vakit, Rabbimiz bize ledününden
Bir rahmet ver ve bize işimizde Raşitlik lütfeyle dediler.
KEHF 11
O vakit Mağarada Sayılı Yıllarca (yıllar boyunca) Onların kulaklarına
Aliyi vurduk.
Yani (Onlara Aliyi işittirdik başka kelam duymadılar)
KEHF 12
Sonra hiziblerden (mezheplerden) hangisi (onların) ne kadar süre
kaldığını hesap edecek bilelim diye onları bas ettik (dirilttik).
KEHF 13
Biz sana Onların haberinde Hak ile Aliyi anlatıyoruz. Şüphesiz onlar
rablerine iman etmiş gençlerdi biz de onlara hadiliği arttırdık.
KEHF 14
Kalplerini Aliye bağladık. Kalktıklarında şöyle dediler, Rabbimiz,
Göklerin ve yerin rabbidir. Asla onun dunundan bir ilaha seslenmeyiz.
(Seslenirsek) O zaman haddini aşan (abartılmış) bir söz söylemiş oluruz.
KEHF 15
Bu kavmimiz onun (Allahın) dununda ilahlar edindiler. Oysa ki, Onlara
beyan edilmiş bir sultan olarak Ali verilmemiş miydi. Allahı yalanlayan
ve Aliye iftira edenden daha zalim kim olabilir.
KEHF 16
Onlardan ve Allahtan başka Kulluk ettiklerinden uzaklaştığınız zaman bir
mağraya sığının, Rabbiniz sizi Rahmetiyle sevindirsin ve İşinizde sizin
için bir yoldaş (bir refakatçi) hazır etsin.
KEHF 17
Güneşi düşün, Yükselince onların mağrasının sağ yanına meylediyor ve
indiği zamanda onların sol taraftan makaslıyor. Onlar, onda (mağrada) bir
gözenek (oyuk) içindedir. Bu Allahın ayetlerindendir. Allah kimi hadi
kıldı ise o vakit o hidayete ulaşmıştır.
Kimi Zelil kıldı ise artık ona bir dost ve Raşit edici (yol gösterici
mürşit) bulunmaz.
KEHF 18
Onları yakaza halinde (uyanık halde) hesap et (düşün) ancak onlar
uykudadır. Onları sağ tarafa ve sol tarafa çeviririz. Köpekleri de
kollarını eşiğe uzatmıştır. Onların Ali ile olan haline vakıf olsa idin
onları veli (dost) edinirdin.
(Onlar gibi) firar ederin ve Onlardan bir ürperti (korku) ile dolardan.
KEHF 19
Böylece birbirlerine sual etsinler diye onları kaldırdık. Onlardan söz
söyleyen biri şöyle dedi, Ne kadar kaldık? Bir gün yahut bir günün bir
kısmı kaldık dediler.
(Bir kısmıda), ne kadar kaldığınızı rabbiniz bilir, o vakit sizden
birini varakınızla (evrak para sikke) şu şehre doğru gönderin ,
yiyeceklerden hangisi temizdir bir baksın, Ondan size rızık getirsin.
Latif olsun (nazik davransın) ve sizi kimseye farkettirmesin. Dediler.
KEHF 20
Şüphesiz, Sizi Aliyle (Ali hususuyla) onlara zuhur ettirseydik (belli
etse idik), sizi taşlarlardı yahutta kendi inançlarına geri çevirirlerdi,
o vakit ebediyete kadar asla kurtulamazdınız.
KEHF 21
Böylece onlara, Allahın vadinin ve saatin hakikat olduğunu, onda şüphe
olmadığını bilsinler diye Aliyi buldurduk. Onların işini aralarında
çekişiyorlardı. Bazısı şöyle dedi, Onlar Alinin evlatlarından bir gurup
evlattır. Onların rabbi (böyle dediklerini) bilir.
Onların bu işinde Ali husuna galip olanlar (hakikati söyleyenler) şöyle
dedi, onlara (onlar için) Aliden bir mescid (bir emir ve amel)
edineceğiz.
KEHF 22
Diyecekler ki, onlar üçtür dördüncüleri köpekleridir. Bir kısmıda gaybe
taş atarak (bilinmeyene sallayarak) şöyle der, onlar beştir altıncıları
köpekleridir. Bir kısmıda şöyle der, onlar yedidir sekizincileri
köpekleridir. De ki, onların sayısını rabbim bilir.
Çok az kişi hariç onları (Onların sayısını) bilemezler. O halde onlar
hakkında ayrıntıya girme ancak onlar hakkında zahir olan (açıklanan)
hususlara gir. Onlar hakkında onlardan birine de bir şey sorma.
KEHF 23
Bir şey için ben mutlaka yarin bunu faal edeceğim (yapacağım) diye
söyleme.
KEHF 24
Ancak Allahın dilediğini (yaparım de). Ve unuttuğunda Rabbini zikret
(Ondan bilgi al).
Ve şöyle de,
Umuyorum ki rabbim beni bir Hadiyan kılar, Bundan bir raşitliğe
yakınlaştırır.
KEHF 25
Onlar mağarada 300 sene kaldılar ve dokuz eklediler.
*Yani 300 sene uykuda 9 sene uyanık kaldılar.
KEHF 26
Şöyle de,
Ne Kadar kaldıklarını Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı onundur. Onu
görür ve işitir. Onlar için onun (Allahın) dunundan bir veli (dost)
yoktur ve hükmüne hiç bir kimseyi ortak etmemiştir.
KEHF 27
Rabbin Kitaptan sana ne vahyetti ise onu oku, onun kelimelerini
değiştirecek yoktur ve Asla Onun (Allahın) dunundan bir sığınak
bulamazlar.
KEHF 28
Rablerine sabahın ilk saatlerinde ve akşamın ilk saatlerinde ona
yönelmeyi (onun vechini) arzu ederek seslenen kişilerle beraber (sende)
Nefsine sabret. Dünya hayatının süsünü arzu ederek gözlerini onlardan
(Allaha yönelmiş kimselerden) kaçırma.
İşlerinde aşırıya kaçan ve hevasına uymuş Zikrimizden (ilmimizden)
Kalbini gafil kıldığımız kimseye tabi olma.
KEHF 29
Şöyle de,
Hakikat rabbinizdendir. O halde Dileyen iman etsin, dileyen de inkar
etsin. Şüphesiz biz zalimler için onların çadırlarını kuşatan bir ateş
hazırladık. Bir gavs (himmet edici) dilediklerinde (yetiş ya gavs diye
bağırdıklarında) onlara bir su gavs edilir.
Erimiş maden gibi yüzleri kızartır. Ne kötü bir içecek ve ne kötü bir
refakatçi.
KEHF 30
Şüphesiz iman eden ve salihat ile Amel edenlere gelince muhakkak biz
güzel amelleri olan kimsenin ecrini (ücretini) ziyan etmeyiz.
KEHF 31
İşte bunlar (O güzel ameller işleyenler) Altlarından (kenarlarından)
ırmaklar akan Adn (vadedilmiş) Bahçeleri onlar içindir. Orada Altından
bilezikleri Takınırlar. Sündüsden (ince halis ipekten) ve parlak kumaştan
(kalın parlak ipek) elbiseler giyerler.
Orada Ali divanlarına yaslanırlar. Ne güzel (bahşedilmiş) bir sevap
(mükafat) ve iyi bir refakatçi.
KEHF 32
Onlara Re-call'lerin (bilgi taşıyanların - üzerlerinde bir bilgi olan 2
kişinin) örneğini darbet (getir). Onlardan birine 2 üzüm bahçesi var
etmiştik. Oların etrafını palmiye (hurma) ağaçları ile çevirmiştik.
Onların arasında da ekinler (bitkiler) var etmiştik.
KEHF 33
Bahçelerin her ikisi de yemişini (Nasibini) vermişti ve hiçbir şeyde zulm
edilmemiş (sıkıntı verilmemişti). Onların gözeneklerinden (yerdeki
oyuklarından) bir de nehir fışkırtmıştık.
KEHF 34
Ve Onun için (bolca) kazanç oldu. O vakit dostuna seslenip onunla
münakaşaya girerek, benim malım senden çok ve neferlerim (emrimde ki
adamlarım) çok güçlü dedi.
KEHF 35
(Sonra) bahçesine girdi ve nefsine zulmederek, bunun ebediyen bozulup yok
olacağını zannetmiyorum dedi.
KEHF 36
(ve şöyle ekledi), saatin kaim (bir Kıyam vakti olacağını sanmıyorum)
olacağını da zannetmiyorum. Şayet rabbime tekrar dönsem bile orada
hayırlı bir dönüş yeri bulurum.
KEHF 37
Arkadaşı ona seslendi ve onunla münakaşaya girerek, seni topraktan sonra
nutfeden yaratanı sonra recall ederek (sana bir bilgi vererek) seni
belirli bir dereceye (seviyeye) getireni inkar mı ediyorsun.
KEHF 38
(Şöyle ekledi), Lakin o Allah benim rabbim ve ben rabbime birisini ortak
koşmam.
KEHF 39
(Şöyle devam etti),
Bahçene girdiğinde, Maşallah lâ kuvvete illa billah, desen olmaz mıydı.
(Allah ne dilerse o olur kuvvet ancak Allahındır). Gerçi sen benim malca
ve evlatça senden zayıf olduğumu düşünüyorsun.
KEHF 40
O vakit umuyorum ki rabbim bana senin bahçenden hayırlısını verir ona da
(senin bahçene de) gökten bir hesap ile Aliyi gönderir, o vakit (senin
bahçen) kayıp gitmiş boş bir tarla şeklinde sabahlar.
KEHF 41
Yahut onun (behçenin) suyu dibe batmış şekilde sabahlar. (Suyunu derin
bir yere akıtır). Onu artık asla isteklerine boyun eğdiremezsin
(işlerinde kullanamazsın).
KEHF 42
Ve Onun semeri (kazancı) batıp yok oldu. Ne harcadı ise Ali ile Avuçları
tersine dönerek sabahladı. Onu (bahçeyi) ve Onun tahtını (çardağını) Ali
devirdi boş bir hava haline getirdi. Şöyle söyledi, yazıklar olsun bana
keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım.
KEHF 43
Allahın dunundan kendisine yardım edecek bir cemaati olmadı ve yardım
edilenlerden de olmadı.
KEHF 44
İşte orada (Bu durumda) velayet bir hak olarak Allahındır. Onun sevabı
(Vereceği karşılık) hayırdır ve Onun akibeti (ulaştıracağı son) hayırdır.
KEHF 45
Onlara dünya hayatından bir örneği darbet (ver). O Semadan gönderdiğimiz
bir suya benzer, o vakit onunla yerin bitkisi karışır (harman olur)
rüzgarın savurduğu saman da o vakit yüzer gider. Allah Aliyi her şeye
muktedir (kuvveti yeter) kılmıştır.
KEHF 46
Mallar ve oğullar dünya hayatının süsüdür, kalacak olan salihat (iyilik
ve doģruluk), rabbin katında sevap olarak (bir karşılık olarak)
hayırlıdır ve hayırlı bir beklentidir (emeldir).
KEHF 47
El-Cebeli (gökteki katı tabakayı tavanı) giderdigimiz günü ve yerin
apaçık ortaya çıktığını bir düşün. Onları bir araya getiririz ve o vakit
onlardan herhangi birini ayırmayız.
KEHF 48
Safları (gurupları) Aliye arz ederiz (Alinin önüne getiririz). (Onlara
şöyle denilir), ilk yarattığımız gibi bize ulaştınız. Mutlaka siz, sizin
için vaadimizi yerine getirmeyeceğimizi iddia ediyordunuz.
KEHF 49
Kitap atılır (konulur), o vakit suçluların onda olan şeyden korktuklarını
ve şöyle dediklerini düşün (gözünde canlandır), yazıklar olsun bize, bu
nasıl kitap, küçük büyük ayırmadan onu sayıyor. Amellerini (onda) hazır
bulurlar ve rabbin kimseye zulmetmez
KEHF 50
Bir zaman kendilerine mülk verilmişlere Adem hakkındaki emrimize uyun
demiştik. O vakit cinlerden olan Ebu leysa hariç (hepsi) emrimize
uydular. O, rabbinin emrine asi oldu (fasıklık etti). Siz benim dunumdan
onu ve Onun zürriyetini dost mu tutuyorsunuz.
Onlar size karşıdır. (Düşmandır). Zalimler için ne kötü bir bedel
(değişim - takas).
KEHF 51
Onlar göklerin ve yerin yaratılışına ve kendi nefislerinin yaratılışına
şahit olmamıştır. Zelillere bir destek verilmiş (tarafımızca
desteklenmiş) değildir.
KEHF 52
O gün onlara ortaklarımızı çağırın denilir, iddia ettikleri kimselere
seslenirler. O vakit (o kimseler) asla onlara cevap vermezler. Onların
arasında bir boşluk (engel) var etmişizdir.
KEHF 53
Suçlular ateşi anlarlar, o vakit onun içine düşeceklerini farkederler ve
asla ondan çıkacakları bir yer bulamazlar.
KEHF 54
Biz bu Kuranın (Okumanın) içinde insanlar için bütün meseleleri
(örnekleri) döküp ortaya koyduk. (Ama) insanlar bir çok şey de Cedel etti
(tartıştı ve muhalefet oldu).
KEHF 55
Kendilerine bir hadi geldiğinde insanların inanmasına ve rablerinden af
dilemelerine mani olan, ancak onlara evvelkilerden bir sünnet (öğretilmiş
bilgi) gelmesidir yahut kabul ettikleri azabın onlara verilmesidir.
(Azabın daha evvelden onlara verilmiş olmasıdır).
KEHF 56
Biz gönderdiklerimizi müjdeci ve uyarıcı olmaktan başka bir şey için
göndermedik. Ancak kafir olan kimseler hakikati çürütmek için batıl ile
Cedel ederler (batıl olanı yanlarına alıp mücadeleye girerler).
Ayetimizden ne ile uyarılırlarsa onu alay konusu edilinirler.
KEHF 57
Kim, Rabbinin ayetinden zikir (bilgi) verilen o vakit ona yüz çeviren ve
kendi eliyle ortaya koyduğu şeyi unutan kimseden (daha) zalimdir. Biz
onların kalbinde Ali hususunda perdeler (örtüler) var ettik. Ve
anlamalarına da ve kulaklarının içine (örtüler koyduk)
Onları hadiliğe çağırsan ebediyen hadilige gelmezler.
KEHF 58
Rabbin affeder ve rahmet sahibidir. Eğer kazandıklarından dolayı onları
aciz bırakacak olsa idi onlara acele ederdi. Muhakkak onlara bir vaad
(vade süre) vardır. Onun (Alahın) dunundan asla bir yaşam alanı (mevail
yaşam yeri) bulamazlar.
KEHF 59
İşte o yerleşim yerleri zalim olmalarından sebep onları helak ettik ve
onların helakı için bir vade (süre) verdik (kıldık).
KEHF 60
Bir vakit Musa O gence (delikanlıya) şöyle dedi, iki denizim cemine
(birleşimine) erişene kadar ayrılmayacağım yahut ölüme ulaşana (çağımın
sonuna kadar).
KEHF 61
Onların arasının cemine (birleşimine) ulaştıkları zaman balıklarını
unuttular. O vakit o (balık), akıp deniz içinde yolunu buldu.
KEHF 62
Cevaz olunca (uygun bir vakit gelince yahut güneş biraz çıkınca), (Musa)
o gence, yemeğimizi (azığımızı) getir, bu yolculuğumuzdan sebep bitkin
bir hale düştük dedi.
KEHF 63
Şöyle dedi, ah gördün mü hani bir vakit kayalıklara sığınmıştık o zaman
ben balığı unuttum. Onu zikretmemi (hakkinda bilgi vermemi) bana
şeytandan başkası unutturmadı. O deniz içinde acayip (hayret verici) bir
yol tuttu.
KEHF 64
(Musa) şöyle dedi
İşte bu ulaşmak istediğimiz şey!
O vakit kendi izlerini takip ederek Ali'ye döndüler.
KEHF 65
Kullarımızdan bir kul buldular. Ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve
Ona ilmi Ledun öğretmiştik.
KEHF 66
Musa ona şöyle söyledi,
(Ey) Ali, Sende olan Raşitlik ilminden ne varsa bana öğretmen için sana
tabi olayım mı?
KEHF 67
(Ali) şöyle söyledi,
Sen asla sözüme uyup (itaat edip) benimle olmaya sabredemezsin.
KEHF 68
Aliye nasıl sabredebilirsin ki, onun bilgisi (haberi) sana ulaşmamıştır
(seni sarıp kuşatmamıştır).
KEHF 69
Musa şöyle dedi,
Allah dilerse beni sabırlı bulursun ve senin emrine asi olmam.
KEHF 70
(Ali) şöyle söyledi,
Eğer bana tabi olacaksan o zaman ben sana ondan bir zikir (bilgi)
söyleyene kadar bana hiç bir hususta soru sorma.
KEHF 71
O vakit bir süreye kadar fırlatıldılar (bir boşlukta serbest kaldılar),
geminin içine bindikleri vakit onu deldi. (Musa) şöyle dedi, onu ehlini
boğmak için mi deldin, kötü bir iş (meydana) getirmiş oldun.
KEHF 72
(Ali) şöyle dedi,
Sen benim sözüme uyup (bana itaat edip) benimle olmaya asla sabredemezsin
demedim mi.
KEHF 73
(Musa) şöyle dedi
Unuttuğumdan dolayı beni azarlama (kınama) ve bana bu işimde bir yük
yükleme (zorluk verme).
KEHF 74
O Vakit (yine) belli bir süreye kadar fırlatıldılar (boşlukta
salındılar). Bir Gulama (11-12 yaşında erkek çocuğuna) atılıp o vakit Onu
öldürdü.
(Musa) şöyle dedi, nefsi zekiyeyi mi öldürdün (hemde) birisi olmadan (bir
nefse karşılık olmadan). Kabul edilemez bir şey (ortaya) koydun.
KEHF 75
(Ali) şöyle dedi,
Sen benim sözüme uyup (bana itaat edip) benimle olmaya asla sabredemezsin
demedim mi.
KEHF 76
(Musa) şöyle dedi
Bundan sonra sana bir şey sorarsam benim dostluğu kes, benim ledünümdem
sana bir özür ulaşmıştır.
Yani bu ledün ilmi öğrenme çabamdan yaptığım hataları sen anlamışsındır.
KEHF 77
(Yine) fırlatıldılar (boşlukta salındılar) belli bir vakte kadar. Bir
yerleşim yeri Ehline geldikleri zaman Ehlinden taam (yemek) istediler. O
vakit onları misafir etmeyi reddettirler. O zaman orada bir duvar
buldular ki neredeyse enkaza dönmüş. O vakit onu doğrulttu
(Musa) şöyle dedi, eğer dileseydin O Ali hususunda (Ali olarak
yaptıkların hususunda) bir karşılık alırdın.
KEHF 78
(Ali) şöyle dedi,
Bu seninle benim aramdaki farktır. Sana O Aliye sabredip itaat etmediğin
hususların tevilini haber vereceğim.
KEHF 79
Gemiye gelelim, o denizde çalışan miskinlerindi. Onun gayb olmasını arzu
ettim (bilinmemesini), onları izleyen bir Malik vardı, bütün gemileri
gasp edip el koyuyordu.
KEHF 80
Gelelim gulama,
O vakit onun babası annesi müminlerdi. O zaman biz onları bir azgınlık ve
küfrün bürümesinden korktuk.
KEHF 81
İstedik ki rableri onlara ondan hayırlısını ve temizini ve rahmetine
yakın olanı bedel kılsın (değiştirsin).
KEHF 82
Gelelim Cidara (duvara),
O şehirdeki iki yetim gılmana (genç erkek çocuğa) aitti. Altında onlar
içim bie hazine vardı. Baba ve anneleri Salih kimselerdi. O vakit rabbin
dilediki onlar kuvvete ersin de rablerinden bir rahmet olarak
hazinelerini çıkarsınlar.
O vakit ben onu (O işleri) kendi emrimle (kendi işim olarak) faal etmedim
(yapmadım). İşte bu Aliye sabredip itaat etmediğin şeyin tevilidir.
KEHF 83
Sana Zülkarneyn mevzusunu soruyorlar
Şöyle de,
Size onun hakkında Aliden bir zikir (bilgi) okuyacağım.
KEHF 84
Şüphesiz ona yaşadığı yerde (arzda) yetki verdik (bir güç verdik) ve her
şeyden bir sebeb (vasıta vesile) verdik.
KEHF 85
O Vakit bir sebebe bağlandı (takip etti).
KEHF 86
Bir süre sonra Güneşin batışına (battığı vakite) ulaştığında, onu kızıl
(ateşler içinde) bir hale gelmiş şekilde sarkarken (giderken) buldu. Onun
yanında bir kavime rastladı. Ey Zülkarneyn Ya azap edersin yada onlara
iyilikte bulunursun dedik.
KEHF 87
(Zülkarneyn) şöyle dedi,
Her kim zulmederse belli bir süreye kadar ona azabı tehir ederiz sonra
rablerine kavuşurlar, o vakit (onlara) inkar ettikleri azap ile azap
eder.
KEHF 88
Her kim de iman eder ve salihat ile amel ederse ona iyi bir karşılık
vardır. Ona emrimizden kolay olanı söyleriz.
KEHF 89
Sonra bir sebebe bağlandı (takip etti).
KEHF 90
Bir süre sonra Güneşin yükselişine (yükseldiği vakte ) ulaştığında orada
Alinin yükseldiği bir kavim buldu. Onlara onun dunundan bir perde bir
gölge de kılmamıştık.
KEHF 91
İşte böyle ondaki (onun ledününden) haberleri bildiriyoruz.
KEHF 92
Sonra bir sebebe (bağlantıya) bağlandı (takip etti)
KEHF 93
Belli bir süre sonra iki set (duvar bent) arasına ulaştı. Onun dununda
(altında) bir fikri söz ile anlatırken (bir ilkeyi öğretiyi konuşurken)
hile yapmayan bir kavim buldu.
KEHF 94
Şöyle dediler , Ey Zülkarneyn, Cüc edenler ve cüc olanlar (yün bir elbise
yapanlar ve onunla örtünenler onu giyenler) bu topraklarda bozgunculuk
yapıyor. O vakit sana, bizimle onlar arasına bir sed meydana getirmen
için Harc-ı Aliyi getirelim mi (ortaya koyalım mı çıkaralım mı )
Aliden bir şeyler ortaya koyalım mı. Ona tabi olduğumuz belli olsun diye.
KEHF 95
(Zülkarneyn) şöyle dedi, Rabbim Ondan (Aliden) bana güç olarak ne verdi
ise hayırdır. O vakit bana bir kuvvet ile Yardım sağlayın sizinle onlar
arasında bir baraj (dolgu redma) kılayım (meydana getireyim).
KEHF 96
O iki seddin (barajın) seviyesine ulaşana kadar bana büyük demirler
getirin. Ateş meydana gelene kadar üfleyin (yellendirin) dedi. (Sonra)
bana Aliden ayırdığımız (damıtıp sızdırdığımız) şeyi getirin dökeyim
dedi.
KEHF 97
O vakit ne onu tırmanıp aşmaya güçleri yetti ne de Delip aşmaya güçleri
yetti.
KEHF 98
(Zülkarneyn) şöyle dedi, Bu rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi
geldiği zaman onun yıkımını meydana getirir. Rabbimin vaadi hak olmuştur.
KEHF 99
Biz sıkıntılı günde onların bazısını bazısına terkederiz (bırakırız)
dalgalanırlar. (Parça parça olurlar). Süra üflenir. O vakit Onların
cümlesini toplarız.
KEHF 100
Sıkıntı günü cehennemi kafirlere bir sunum olarak sunarız.
KEHF 101
Onlar söylemleri zikrimizden (verdiğimiz bilgilere) örtülü (kapalı) olan
kimselerdi ve işitmeye tahammül edemez olmuşlardı.
KEHF 102
Kafir olan kimseler benim dunumdan kullarımı veliler ediniriz diye mi
hesap ettiler. Şüphesiz cehennemi Kafirlerin düşeceği bir yer olarak
tasarladık.
KEHF 103
Şöyle de, size ameli kaybolup gidenleri haber vereyim mi.
KEHF 104
Onlar dünya hayatında ki çabaları Zelil olan kimselerdir ve Şüphesiz
onlar ortaya koydukları (uydurdukları) şeyle iyi şeyler yaptıklarını
hesap ederler.
KEHF 105
Onlar rablerinin ayetini ve onunla karşılaşmayı inkar eden kimselerdir. O
vakit Onların amelleri boşadır. O zaman onlar için kıyamet günü bir
Terazi dikmeyiz.
KEHF 106
İşte bu inkarları sebebiyle ve ayetlerimi ve gönderdiklerimi alaya
almaları sebebiyle onların payına düşen cehennem.
KEHF 107
Şüphesiz iman eden ve salihat ile amel eden kimseler varya onlar için
Firdevs (mutluluk) bahçeleri (cennetleri) düşecekleri bir yer olmuştur.
KEHF 108
Sonsuza kadar oradadırlar. Orada şaşırıp bagi olmazlar (yanlış yola girip
hata etmezler).
KEHF 109
Şöyle de, eğer rabbinin kelimeleri için deniz genişletilse (kat kat
uzatılsa) rabbinin kelimeleri tükenmeden önce deniz tükenir. Onun misli
kadar daha genişletilip (meded edilip) getirilse bile.
KEHF 110
Şöyle de,
Şüphesi, bende sizin gibi bir beşerim. Şüphesiz bana sizin ilahınızın bir
ilah olduğu vahyolundu. O vakit kim rabbi ile karşılaşmayı umuyorsa o
zaman Salih amellerle amel etsin ve rabbine Kulluk ederken hiç kimseyi
ortak koşmasın.

You might also like