Professional Documents
Culture Documents
İNCELENMESİ
ÖZET
Kitle psikolojisi, bireylerin ortak bir amaç, duygu, düşünce etrafında bir araya geldikleri
zaman nasıl davrandıklarını açıklamaya çalışır. Kitlelerin, bu gruplar içinde bireysel olarak
sergilemediği davranışları sergilediği görülmektedir. Kitle psikolojisi, insanların toplu halde
iken sergiledikleri davranışların nedenleri anlamak ve toplumu etkileyen kitlesel olayların
nedenlerini araştırmak için kullanılmaktadır. 6-7 Eylül olayları da Türkiye’de yaşanan etnik
temelleri olan şiddet olaylarıdır. Bu toplumsal olay azınlık gruplarına karşı saldırı, yağma gibi
şiddet biçimlerini içermektedir. Kitle psikolojisi bağlamında bu olaylar incelendiği zaman
birkaç faktörlerden etkilendiği görülmektedir. Bunlar, manipülasyon ve propaganda, grup
dinamikleri, sürü davranışı (kalabalığın etkisi) gibi faktörlerdir. Bu tür olayların incelenmesi,
toplumun nasıl yönlendirilebileceği ve şiddet olaylarının ne derece tetiklenebileceği
konularında farklı görüşler sağlayabilir.
GİRİŞ
6-7 Eylül olayları 1955 senesinde Türkiye’de yaşayan gayrimüslim azınlık grubuna karşı
yapılan kolektif şiddet hareketidir. Bu toplumsal olay; kitlelerin manipüle edilmesi,
azınlıklara karşı olan toplumsal önyargıların kışkırtılması ile gerçekleşmiştir. Kitle psikolojisi
toplumun davranışlarını, tutumlarını, tepkilerini inceleyen bir alandır ve bu olaylar ile birlikte
incelebilir.
6-7 Eylül olayları kitlelerin manipülasyonlardan ne kadar hızlı bir biçimde etkilendiğinin,
önyargıların nasıl kışkırtılabileceğinin ve bu durumun şiddete sebep olabileceğinin örneğidir.
Bu olaylar medyanın, toplumsal grupların propagandası ile birlikte körüklenmiştir. Kitleler bu
söylemlerden etkilenmiş, öfkeli duygularla harekete geçip azınlıklara karşı şiddet eylemlerine
başvurmuştur.
Bu tür olayların kitle psikolojisi açısından incelediğimiz zaman, kitlelerin duygusal
yönlendirmeler ile harekete geçip toplumsal gerilimlerin nasıl arttırdığını ve kitlelerin
davranışlarının manipülasyon, öfke, korku gibi duyguların bir araya gelerek toplumsal
olaylara sebep olduğunu görürüz.
Bu araştırmaya kitle psikolojisinin ne olduğu ile başlayıp 6-7 Eylül olaylarının ne şekilde
ortaya çıktığı ile devam edilecektir. Sonrasında ise kitle psikolojisinin 6-7 Eylül olayları
üzerindeki etkisi incelenecektir.
Kitle kelimesi, en basit tabirle rastgele bir bireyler topluluğunu ifade etmektedir. Kitle
kelimesine psikolojik açıdan baktığımız zaman ise tamamen farklı bir anlamı ifade ettiğini
görmekteyiz. Topluluğu oluşturan her birey, ayrı ayrı karakteristik özelliklerinden farklı
olarak yeni bir karakteristik özelliğe sahip olurlar. Bir kitlenin oluşabilmesi için sadece sayıca
kalabalığın oluşması yeterli olmamaktadır. Bu kalabalık içerisindeki bireylerin ortak bir amacı
ve hedefi olması gerekmektedir. (Yılmaz, 2020, s. 64) Belirli bir amaç yoksa oluşan topluluk
psikolojik olarak bir kitleyi oluşturmamaktadır.
Kitleleri oluşturan bireylerde bilinçli kişiliğin yok olduğunu görürüz. Bireylerin düşünceleri
aynı yöne doğru gelişir. Kolektif bir bilinç ortaya çıkar. (Bon, 2022, s. 19)
Psikolojik bir kitlenin, en dikkat çeken özelliği kitleleri oluşturan bireyler kim olursa olsun;
bu bireylerin yaşam tarzları, meslekleri, karakterleri veya zekâları benzer olsun ya da olmasın
bir kalabalık haline gelmeleri onlara kolektif bir ruh aşılamaktadır. Bu kolektif ruhta
bireylerin bireysellikleri silinir ve bilinç altı özellikleri baskın gelir. (Bon, 2022, s. 22-23)
Kitleleri oluşturan bireylerde bilinçli kişilik kaybolur ve bilinçdışı kişilik baskın gelir. Tek
başına iken karşımızda kültürlü, terbiyeli bir insan varken kitle haline geldiği zaman bilinçaltı
ile hareket eden kaba saba bir kişiliğe dönüşebilmektedir. Birey içinde bulunmuş olduğu
kalabalığın vermiş olduğu hisle güç duygusu kazanır. Tek başına olduğu zaman
engelleyebileceği iç güdülerine bu şekilde boyun eğer. Kitleler isimsiz ve sorumsuz olduğu
için bireylerdeki sorumluluk duygusu uzaklaşır ve iç güdülerine daha kolay teslim olmuş
olurlar. Ayrıca kalabalık bir ortamda yani kitlenin içinde bulunulduğu zaman davranışlar,
duygular birbirinden etkilenir, bireyler kendi çıkarlarını kolektif çıkarlara kolayca feda
edebilmektedir. Le Bon bu durumu zihni sirayet olarak açıklamıştır. (Bon, 2022, s. 24-26)
Kitleler zekâ bakımından bireylere kıyasla daha aşağı durumdadır. Tek başına olan bir insan
bir yeri yağmalamaya cesaret edemez iken içinde bulunduğu kitlenin kendisine vermiş olduğu
güç ile bu yeri yağmalayabilir. Bu durumun sebebi olarak bireylerin tek başına olduğu zaman
yapacakları hareketlerden sorumlu olacakları, kitle içinde bulundukları zaman ise sorumsuz
olacaklarını düşünmeleridir. (Bon, 2022, s. 27-31)
KİTLE VE DUYGULAR
Kitlelerin duyguları genellikle basittir ve abartılıdır. Genellikle kitleler basit bir duyguyu
paylaşmaktadırlar. Kitlelerin basit duygularla harekete geçme istekleri, onların çocuklar ve
hayvanlarla ilişkilendirilmelerine (Bon, 2022, s. 28), benzetilmelerine neden olmuştur. Bu
ortak duyguyu paylaşan insan sayısı ne kadar artarsa, duygunun gücü de bireyler üzerinde o
doğrultuda artmaktadır. Bu durumda da bireyin gözlem yeteneği ve eleştirel tarafının giderek
kaybolduğunu görmekteyiz. Kitle içindeki birey gerçekçi düşünmekten uzaklaşır. Bu durum,
kitlenin telkine açık ve kolay inanan bir yapıya bürünmüş olduğunu göstermektedir. Ortak bir
duygunun etrafında buluşan insanlar bireysel eleştiri gücünün azalması ile birlikte telkine açık
hale gelirler. Gerçekçi düşünmekten uzaklaşırlar. Çelişkili durumlarda bile bu durumları
kitleye uyumlu olacak şekilde açıklamaya elverişli hale gelirler. Le Bon telkine açık olma ve
kolay inanma halini “sosyal halüsinasyonların mekanizması’’ olarak açıklamaktadır. Tarihte
kolektif halüsinasyonlarla kendisine insanüstü güçler atfedilerek efsaneleştirilen birden fazla
lider karşımıza çıkmaktadır. Kitleler sadece abartılı duygulardan etkilendiği için onların
dikkatini çekmek isteyen kişi abartılı iddialara başvurmalıdır. Kitlelerin bu aşırılıkları zekâ
seviyeleri ile ilgili değildir. (Bon, 2022, s. 39-45)
Kitlelerin dürtüselliği, değişkenliği ve asabiliği: Kitle içinde bulunmayan birey, davranışlarına
hâkim olma yeteneğine sahip olurken kitle bu yetenekten yoksundur. Kitle içinde bulunan
bireylerin vahşilikten birden kahramanlığa geçtiğini görebiliriz. Kitleler kolay bir şekilde
insan öldürebildikleri gibi aynı şekilde şehit olmaya da yatkın durumdadırlar. Bu durumları
incelediğimiz zaman görürüz ki kitlelerde hiçbir durum önceden planlanmış bir şekilde
karşımıza çıkmaz. Kitleleri uyaran düşüncelerin o andaki etkisi ile birbirine zıt duygular
arasında gidip gelebilirler. (Bon, 2022, s. 28-30)
Kitlenin telkine kapılabilme yeteneği ve saflığı: Kitleler telkine hazır bir durumda bekleme
halindedirler. İlk yapılan telkin anında sirayet yoluyla bütün zihinlere kendisini kabul ettirir
ve hızlı bir şekilde yönünü belirlemektedir. Telkin olunan bireylerde sabit fikir hareket haline
geçmeye hazır durumdadır. Sürekli bütün telkinleri dinleyen kitle, eleştirel bir bakış açısını
kaybeder ve saflık gösterebilir duruma gelmektedir. Artık kitleler için her şey mümkündür.
Zihninde ortaya çıkan gerçek olaylarla bağlantısı olmayan görüntüleri gerçek diye kabul etme
eğiliminde bulunurlar. Hayal ile gerçeği birbirine karıştırırlar. Kitlelerin gözlemleri,
gözlemlerin en fazla yanlış olanıdır ve çoğu kez sirayet yolu ile başkalarına telkinde bulunan
bir bireyin zihninde ortaya çıkan yanılgıdan başka bir şey değildir. (Bon, 2022, s. 31-39)
Kitlelerin muhafazakarlığı: Kitleler sadece basit ve aşırı duyguları anlarlar ve telkin edilen
fikir ve inançları ya tamamen kabul ederler ya da reddederler. İnandığı durumlar karşısında
hiç şüphesi yoktur ve otoriterdir. Birey tek başına iken düşüncesine yapılan itirazı ve
tartışmayı kabul edebilirken kitle bu duruma asla tahammül edemez. Kitleler güce, şiddete
saygı duyarlar. Hoşgörüyü, nezaketi zayıflık olarak algılamaktadırlar. Kitle zayıf bir otoriteye
karşı her an ayaklanmaya hazır durumdayken güçlü bir otorite karşısında boyun eğerler. (Bon,
2022, s. 41-44)
KİTLELERİN FİKİRLERİ
Kitlelere telkin edilen fikirlerin ne olduğunun bir önemi yoktur, bu fikirler sade bir şekle
çevrilebilir ve kitlelerin zihinlerinde imgeleşebilirse baskın duruma gelebilir. (Bon, 2022, s.
48)
Kitlelerin hayal güçleri, akıl yürütmeden yoksun olduğu için etkilenmeye açık durumdadır.
Bu yüzden kitleleri olayların en çok mucizevi yönleri etkilemektedir. Kitleler sadece
imgelerden etkilenirler. İmgeler onları korkutur, harekete geçirir. Halkın hayal gücüne etki
eden durum aslında yaşanan olaylar değil bu olayların ortaya çıkma şekilleridir. Kitlelerin
hayal güçlerine etki etmek aslında onları yönetme sanatıdır. (Bon, 2022, s. 53,55)
Kitlelerin fikirlerini etkileyen faktörler iki şekildedir;
1. Uzak etkenler
2. Yakın etkenler
Irk
Gelenekler
Zaman
Siyasi ve sosyal kurumlar
Öğretim ve eğitim
Yakın etkenler, kitleleri peşinden sürükler. Yakın etken olarak ele alınan değerler:
KİTLELERİ YÖNETENLER
Kitleler bilinçsiz bir şekilde bir yönetenin egemenliği altına girerler. Le Bon bu durumu
‘’kitle çobanından vazgeçmeyen bir sürüdür’’ şeklinde ifade etmiştir. (Bon, 2022, s. 92)
Freud ise bu konu ile ilgili ‘’ Kitle uysal bir sürü gibidir, başında bir efendi olmadan
yaşayamaz. İtaate karşı öyle bir susamışlık içerisindedir ki ortaya çıkıp kendisini ifade
edecek herkese iç güdüsel bir boyun eğişle karşılık verir’’ demiştir. (Sigmund Freud,
2023, s. 26)
Liderler çoğunlukla eylem insanıdır. Kitle liderleri farklı bir bakış açısı ile yarı
aydınıdırlar. Yarı aydın olarak nitelendirilme sebepleri ise aydın olmanın eylemsizliğe
yöneltmesindendir. Bu yüzden tam aydın olamazlar. (Polat & Subay, 2016, s. 79)
KİTLELERİN SINIFLANDIRILMASI
Özetlemek gerekirse, farklı amaçlar doğrultusunda bir araya gelen kitleler için farklı
adlandırılmalar kullanılsa da genel olarak kişisel özelliklerin arka planda kaldığı görebiliriz.
Kitle içindeki her bir bireye aynı özelliklerin, duyguların ve inançların sirayet ettiğini
söyleyebiliriz.
Kısaca kitle psikolojisi, insanları gruplar halindeki davranışlarını, duygularını inceleyen bir
alandır. Bu alandaki temel özellik kişilerin topluluk içinde farklı davranışlar sergilemesidir.
Kitle psikolojisi, toplumu etkileyen olayları anlamak için önemli bir araçtır. İnsanların kitleler
halindeki davranışları incelemek toplumun nasıl şekillendiğini ve nasıl yönlendirilebileceğini
anlamak için kullanılır. Bu alan siyaset biliminde önemli bir rol oynamaktadır.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti (DP) iktidara gelmiştir. 1950-1954 dönemi iktidarının ilk
dönemini oluşturmaktadır. Bu dönem Demokrat Parti’nin en parlak dönemidir. Demokrat
Parti’nin bu dönemdeki siyasi hedeflerine baktığımız zaman temel hak ve özgürlüklerin
gerçekleşmesi ve dernek kurma özgürlüğünü hayata geçirmek olduğunu görürüz. Ekonomik
hedeflere baktığımız zaman ise özel girişim ve sermayeyi, ekonominin temeli haline getirmek
olduğunu görürüz.
Demokrat Parti iktidara geldikten sonra, politik söylemleri değişmiştir. 1950 yılında
Demokrat Parti yönetimi basına hak ve özgürlükler tanımıştır. 1951 Demokrat Parti, hükümet
programında hukuk devleti ilkesinin üzerinde durarak basın, din ve vicdan özgürlüklerini
vurgulamıştır. Bu dönemden sonra söylemleri ile eylemleri birbirinin tam tersi durumuna
düşmektedir. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanun ile sınırlandırılmıştır.
Demokrat Parti iktidara geldiği ilk zamandan itibaren azınlıklarla ilişkileri iyi olmuştur.
Hükümetin programında milliyetçilik, yurttaşlık temel esaslı tanımlanmıştır. Bütün
vatandaşlar dini ve ırkı fark etmeksizin Türk sayılmaktadır.
Demokrat Parti, iktidarının ilk yıllarında ki demokratik hareketleri bırakarak 1955 sonrası anti
demokratik politikaları uygulamaya yönelmiştir. 1953 sonrasında Demokrat Parti
hükümetinin azınlıklara karşı uyguladığı tutum ve politikalar değişim göstermeye başlamıştır.
Gayrimüslim halk, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeye başlamıştır. 1954 senesinde
Kıbrıs sorununun gündeme gelmesi ile birlikte Demokrat Parti hükümetinin azınlıklara
göstermiş olduğu ayrıcalıklar ortadan kalkmıştır. Rum çeteleri, Türklere karşı Kıbrıs’ta ki
terör eylemlerinin arttırarak devam etmesiyle Türkiye’de milliyetçilik duygularında artış
meydana gelmiştir. 6-7 Eylül olayları meydana gelmeden önce Türkiye’deki basın
organlarında gayrimüslim halka karşı tahrik edici haberler çıkmaya başlamıştır. Saldırıların
çoğu Rum azınlıklarına karşı gelişmiştir.
Yunanistan, 2. Dünya Savaşı sonrası Kıbrıs’ı kendi topraklarına dahil etmek istemiştir.
Yunanistan 1951 yılında İngiltere’den, Kıbrıs’ın geleceğine orada yaşayan halkın karar
vermesini istemiştir. Yunanistan taleplerine karşılık alamadı. Yunanistan bu durumu
uluslararası gündeme taşıyarak Kıbrıs’ın Yunanlılara ait olmasının yollarını aramaya başladı.
Bu dönemde Türkiye Balkanlarda bölgesel bir birlik kurmaya çalıştığından Yunanistan ile
ilişkilerini bozmadan aynı statünün korunması taraftarındaydı. Yunanistan’ın bu sorunu 1954
tarihinde Birleşmiş Milletler genel kurulunda görüşülmüştür. BM, bu konunun gündem dışı
bırakılmasını kararlaştırmıştır. Türk hükümeti, bu karardan memnundu. Türkiye’nin aksine
bu karar Yunan hükümetini memnun etmemiştir. Yunanistan’ın başkenti Atina’da İngiltere,
ABD, Türkiye konsolosluklarına saldırırlar düzenlendi. Bu saldırılar BM’nin kararlarına
protesto niteliğindeydi. Rumlar Kıbrıs’ta İngiliz yönetimi ve Türk azınlıklarına karşı adaya
tek başına sahip olma düşüncesini hukuka aykırı yollarla sürdürdüler. Bu olay Türk hükümeti
ve Türk milletini rahatsız etti. Bu şiddet temelli eylemlere tepki olarak Kıbrıs Türk’tür
Cemiyeti kuruldu.
Kıbrıs’ta artan olaylar sebebiyle İngiltere 29 Ağustos 1955 tarihinde Londra’da konferans
düzenlemeyi planlamıştır. (Ayaz, 2014, s. 85) İngiltere Türkiye’yi de davet etti ve Yunanistan
ile birlikte sorunu diplomatik yollar ile çözme çalışmalarına başladı. İngiltere bu yöntem ile
sorunun sadece İngiliz hükümeti ve Rumlar arasında olmadığını Türkiye ile Yunanistan’ın
uzlaşamayan iki taraf olduğunu bu durumun uluslararası bir sorun olduğunu kanıtlamayı amaç
haline getirmiştir. Uluslararası anlaşmalarda konunun dışında kalan Türkiye’yi konferansa
katılmasını sağlayarak fikirlerini kabul ettirmeyi amaçlamamışlardır. Konferansa katılmadan
önce Adnan Menderes Türk-Yunan dostluğuna verdiği önemi belirtmiştir. Konferansa katılan
Türk heyeti, Yunanlılara verilecek hiçbir tavizi onaylamayacağını dile getirmiştir.
Dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu, adadaki İngiltere’nin egemenliğinin devam etmesi
tarafındayken Yunanistan’da adanın kaderini tayin etme isteğinde bulundular. Konferansta
Yunanistan’ın Enois düşüncesi kabul görmedi. İngiltere, adaya kontrolü altında özerklik
verilmesini teklif etti. Yunanistan ve Türkiye bu teklifi kabul etmemiştir.
5 Eylül 1955 günü Atatürk’ün Selanik’teki evinin bahçesinin yakınlarında bomba patladı.
Devlet radyosu, öğlen bülteninde Atatürk’ün Selanik’teki doğduğu eve yapılan bombalı
saldırıyı duyurmuştur. Bu haber İstanbul Ekspres Gazetesi’nin ikinci baskısı ile yayılmıştır.
Gazete haberi büyük harflerle ve dikkat çekecek şekilde ‘’Atamızın Evi Bomba ile Hasara
Uğradı ‘’ (Karayuluk, 2018, s. 41) diyerek manşete taşıdı. Bu durum 6-7 Eylül olaylarındaki
kitle hareketini ateşledi. İstanbul Ekspres Gazetesi o gün, ortalama 300 bin gazete basarak
İstanbul’un semtlerinde dağıttırdı. Ortaya atılan iddialara göre İstanbul Ekspres Gazetesi
bombanın atılacağını biliyordu ve bu haber için kâğıt stoku yapmıştı. Yunan hükümeti de
olayın Türk hükümeti tarafından planlandığını iddia etmiştir. Yunan hükümetinin tezine göre
bombayı Türk başkonsolosluğundan çalışan Hasan Uçar tarafından atılmıştır. Hasan Uçarı’ da
bombayı atmaya teşvik edenin Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti üyesi Oktay Engin olduğu
söylenmiştir. (Gürcan, 2006, s. 70)
Bomba haberinin duyulduğu gün akşama doğru, Kıbrıs Türk’tür Derneği’nin çağrısı üzerine
Taksim meydanında bir protesto mitingi düzenlenmiştir. Ellerinde bayrak ve Atatürk
posterleri ile birlikte ‘’ Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır diye sloganlar atmaya başladılar. Bu
miting sonrasında bazı kitleler gayrimüslimlerin işyerlerinin camlarını taşlamaya başlamıştır.
Bu olayların hazırlıkları birkaç gün önceden başlamıştır. İnsanlar trenlerle, kamyonlarla farklı
illerden İstanbul’a getirildi. Saldırganların ellerinde bulunan sopalar bile aynı boyutlardaydı.
Rumların evleri daha önceden belirlenmişti. Her sokak başında Kıbrıs Türk’tür Cemiyetinden
kişiler durmaktaydı. Bu kişiler saldırıları başlatmak için işaret bekliyordu. Bekledikleri o
işaret İstanbul Ekspres Gazetesinin ikinci baskısını yaparak olayı duyurmasıydı. Saldırganlar,
halkı Kıbrıs sorunu öne sürerek azınlıklara karşı tahrik ediyorlardı. Protestolar kısa bir süre
içinde yağma, tahrip ve saldırı durumuna dönüşmüştür. Bu saldırılar karşısında bazı
Müslümanlar, gayrimüslim komşularını saldırganlara karşı korumaya çalışmıştır. Yaşanan
olaylarda gayrimüslimlerin evleri, iş yerleri, okulları, kiliseleri zarar görmüştür.
6-7 Eylül olayları Türkiye’de yaşanmış olan etnik temelli şiddet olaylarıdır. Bu olaylar azınlık
gruplarına yönelik saldırırlar ve yağma gibi şiddet eylemlerini içeriyordu. 6-7 Eylül olayları;
kitlelerin manipüle edilmesi, azınlıklara karşı önyargıların kışkırtılması ile gerçekleşmiştir.
Kitle psikolojisi, toplumun davranışlarını anlamak için incelenen bir alan olduğu için bu olayı
kitle psikoloji ile ilişkilendirebiliriz.
6-7 Eylül olaylarında sürü psikolojisinde devreye girmiş olduğunu görüyoruz. Azınlıklara
yapılan saldırıların kitle içinde kabul görmeye başlamasını sürü psikolojisi ile
ilişkilendirebiliriz. İlk başlarda zarar verilen evlerde, iş yerlerinde hırsızlık yapılmazken
yapılan çalma eylemlerini grupların başındaki kişiler uyarırken daha sonralarda herkes
birbirine bakarak birbirlerinin aldığını görünce ne kadar alabilirsem o kadar iyi gözü ile
bakmıştır. Bu anlatılan durum da kitlelerin sürü psikolojisinden etkilendiğinin bir kanıtı
olarak ele alınabilir.
Yukarıda anlatmış olduğumuz faktörlerin bir araya gelmesi toplum içindeki gruplar arasında
gerilimlerin yüksek olmasına ve belirli bir grup insan tarafından diğer grubun hedef
alınmasına sebep oldu. Bu kitleler arasındaki gerilim olayların şiddetinin artmasına ve
kontrolsüz bir biçimde olayların yayılmasına sebep olmuştur. Bu durum da toplum içindeki
azınlık-Türk ayrışmasının artmasına ve bu düşmanlığın şiddet eylemlerine dönüşmesine sebep
olmuştur.
SONUÇ
Sonuç olarak 6-7 Eylül olaylarının gerçekleşmesindeki sosyal ve politik sebeplere baktığımız
zaman etnik gerilimlerin yüksek seviyede olduğunu görürüz. Gayrimüslim vatandaşlara olan
tutum ve davranışlar, önyargılar gerilimi arttırmaktaydı.
Bu dönemde Demokrat Parti hükümetinin yaşanan olaylara tepkisi de şiddet temelli olayların
büyümesinde etkili olmuş olabilir. Olaylara karşı etkin bir müdahalenin olmaması kitlelerin
durmamasına neden olmuştur.
Kaynakça
6-7 Eylül Olaylarında Neler Yaşandı? (2019). [Sinema Filmi]. https://www.youtube.com/watch?
v=G_UYhNPwldg&t=2986s adresinden alındı
Aktar, A. (2005). 6-7 Eylül 1955 Cumhuriyet Tarihinin En Karanlık Gecesi. Sabah Gazetesi Yazı Dizisi.
Ayaz, E. (2014, Haziran 1). 6-7 Eylül Olaylarının Türk Gazetelerindeki Yansımaları. İnternational
Anatolia Academic Online Journal Social Sciences Journal, 2(2), 81-92.
Babaoğlu, R. (2012, Kasım). Türkiye Rum Cemaati ve 6/7 Eylül 1955 Olayları. History Studies, 4(4), 15-
34. doi:13094173
Bon, G. L. (2022). Kitlelerin Psikolojisi. (S. Kablan, Çev.) İstanbul: Kapı yayınları.
Demir, Ş. (2012). Adnan Menderes ve 6/7 Eylül Olayları. Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları(12), 37-
63.
Genel, T. (2022). 6/7 Eylül Olayları ve Türk Kamuoyunun Yaklaşımı. Yüksek Lisans Tezi. Çankırı: Çankırı
Karatekin Üniveristesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Gürcan, G. (2006). 6-7 Eylül 1955 Olayları. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi Türk İnkilap
Tarihi Enstitüsü.
Kar, A. T. (2018). 6-7 Eylül Olayları Işığında Türk Basınında Yunan İmgesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.
Kar, A., & Gündüz, U. (2020, Aralık 31). 6-7 Eylül 1955 Olayları Işığında Türkiye'de Basın,Toplum ve
Siyaset İlişkisi. Uluslararası Kültürel Ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 6(2), 452-486.
Karayuluk, H. (2018). 6/7 Eylül Olaylarının Neden Sonuç İlişkisi İçerisinde Değerlendirilmesi.
Uluslararası İnsan Çalışmaları Dergisi, 1(1), 36-50. doi:2636-8641
Kaya, E. E. (2006). 6-7 Eylül Olaylarının Ulus ve Zafer'de Yansıtılışı. Kocaeli Üniversitesi İletişim
Fakültesi Araştırma Dergisi , 166-186.
Kayaoğlu, A. G. (2003). Kİtlenin Psikolojisi ya da Sosyal Psikolojinin Kitlesi: Kitlede Yeni Bir Anlayışa
Doğru. Kurgu Dergisi(20), 205-218.
Kulu, S. (2019). 6/7 Eylül Olaylarının Yazılı Basına Yansıması. Artıbilim Adana Alparslan Türkeş Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2(1), 12-27.
Obaoğlu, P. (2015). 6-7 Eylül 1955 Olaylarının Basına Yansıması. Yüksek Lisans Tezi.
Önal, H. (2016). Türk Bsınında 6/7 Eylül 1955 Öncesinde ve Sonrasında Rum Pogromu Üzerine Söylem
Analizi. Yüksek Lisans Tezi .
Polat, F., & Subay, Ö. Ö. (2016). Çatışma ve Uzlaşma Bağlamında Siyasetin Psikolojisi. Paradigma
Akademi.
Sigmund Freud. (2023). Kitle Psikolojisi. (K. Şipal, Çev.) Say Yayınları.
Soysal, M. (221). Hakikat Ötesi, Yalan Haber ve Kolektif Belleği Çarpıtma Dinamikleri Bağlamında 6-7
Eylül 1955 Olayları Üzerine Bir Değerlendirme. Belgi(22), 481-507.
doi:https://doi.org/10.33431/belgi.936878.
Taşkesen, A. (2017). Toplumsal Hareketlilik Bağlamında 6-7 Eylül 1955 Olaylarının Sosyolojik Analizi.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7(14), 9-26. doi:
10.29029/busbed.337105
Türel, G. H. (2022). Psikoloji Kuram ve Araştırmları Temelinde Kitle Psikolojisi ve Psikolojik Harekat.
Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Polis Akademisi.
Uğur, E. (2023, Temmuz). 6-7 Eylül Olaylarından Bugüne: Medya ve Toplum Eleştirisi. Yüksek Lisans
Tezi. İstanbul Aydın Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.
Yıldız, O. (2022, Ocak). Türkiye'de Azınlık Politikaları ve 6-7 Eylül Olayları. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.
Yılmaz, M. (2020). Kitle Psikolojisi, İdeoloji Ve Etki Paradigması. Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.