You are on page 1of 26

KLASİK SOSYAL PSİKOLOJİ

KURAMLARINDA KİTLE KAVRAMI


• Sosyal Psikoloji: Bireyin bir başka birey veya grubun
varlığına bağlı olarak gerçekleşen düşünce, duygu ve
davranışlarındaki değişiklikleri inceleyen bilim dalı.

• Sosyolojik sosyal psikoloji: bireyin gruplar, kitleler


ve sistemle olan etkileşimine odaklanır

• Psikolojik sosyal psikoloji: bireyin diğer bireylerle


etkileşimlerine odaklanır
• İlk araştırmalar bireyin bireyselliğinin kaybına sebep
olan kitlenin, davranışlarda bir sapma ve şiddet ortaya
çıkardığını vurgular.

• Son dönem araştırmaları ise bir araya gelen kitlenin


hangi bağlamda ve kültürde bir araya geldiğinin,
sonuçta ortaya çıkan davranışları değiştirdiği
vurgular.
• Tarihteki kitle olayları incelendiğinde iki özellik belirir:

• 1.Kitlesel hareketlerin nasıl başladığı, büyüdüğü ve ortaya


konan davranışların örüntüsü kültüre özgüdür.

• 2.Kitlesel hareketler yalnızca kültür tarafından


şekillendirilmez aynı zamanda sağladıkları sosyal değişim
sayesinde uzun vadede kültür ve içlerinde bulundukları sosyal
ortamdaki bireylerin tutumlarını da değiştirebilirler.

• Birey ve kültür: Hem etkilenen hem de etkileyen


Gustave Le Bon ve Kitle Psikolojisi:

• Le Bon’un kitle ile birey arasında ortaya koyduğu ilişki


aslında “Gestalt” kavramına benzetilebilir: Bütün kendisini bir
araya getiren parçaların basit bir toplamı değildir.

• Kitle, kitleyi oluşturan bireylerin toplamından başka bir şeydir
(Grup Zihni).
• Kitleler, dürtüseldir; tahrik karşısında hemen harekete geçer.

• Kitlelerin duyguları abartılıdır ve tolerans düzeyleri oldukça düşüktür.

• Kitlelerin mantıkla ikna edilmesi mümkün değildir.

• Kitlelerde liderlerin çok basit iddiaları vardır ve bunları sürekli tekrar


ederler.

• Duyguları ve hayalleri ile düşünen kitle için defalarca tekrar edilen bu


basit iddialar bir noktadan sonra bir slogana ve kitlenin amacına
dönüşür.
• Le Bon, “kitle” olarak jürileri, kalabalıkları, dinî
grupları kısacası tüm sosyal grupları adlandırırken,
günümüzde sosyal hareketler ve bu sosyal
hareketlerde yer alan gruplar “kitle” bağlamında
değerlendirilir.
Gabriel Tarde ve Taklidin Yasaları
• Le Bon’a benzer şekilde bireyin kitle içinde olduğundan farklı
ve irrasyonel davrandığını savunur.

• Kitle” ve “kamu” kavramları arasında bir ayırım yapar:

• Kitlede bireyler mekansal olarak aynı yerde olmalıdırlar.

• Kamuda mekansal birliktelik gerekmez; kamu, kitle iletişim


araçlarına sahiptir ve düşünceleri kitle iletişim araçları
üzerinden şekillenir.
• Le Bon kitlede bireylerin irrasyonel davranmasını
anonimite ile açıklar, Tarde ise bunu taklide bağlar:
Kitlede bireyler, diğerlerinin davranışını düşünmeden
taklit ederler.

• Hem kitle, hem de aile iki sosyal ajan olarak bireylere


normlara itaatin öğretildiği temel yerlerdir.
• Kendiliğindenlik, kitlenin içinde bulunduğu sosyal
bağlama bağlı olarak uç tepkiler vermesidir.

• Bir doğal afet ya da insan eli ile ortaya konmuş bir


travma sürecinde sokakta bulunan insanların
yağmalama ve/veya linç girişimleri gibi…
William McDougall ve Grup Zihni

• Kitle kavramını sosyal psikoloji konusu olarak ilk ele alan


kişi.

• Freud gibi sosyal davranışları 11 temel içgüdüye bağlar.

• Tarde ve Le Bon’un aksine bir kitle içerisinde yer almayı


olumsuz bir durum olarak görmez; bireyin kendi duygularını
daha büyük gruplarla paylaşmasını doğal fizyolojisinin bir
sonucu olan “sempati eğilimi” olarak adlandırır.
Sigmund Freud ve Psikanalitik Çerçevede Kitle

• Kitle ayrı bir ruha sahiptir ancak kitle ahlaki olarak


kendisini oluşturan bireylerden daha düşük konumda
değildir.

• Kitle içerisinde bireyin davranışlarının değişimini


açıklamada telkin ve taklit kavramlarını yetersiz
bulur; bunu libido kavramı ile açıklar.
• Libido: Bir bireyin sahip olabileceği tüm “sevme”
biçimleridir. Bireyi grup içerisinde durmaya yönelik güdüler.

• Birey grup içerisinde yer almak ister çünkü hayatta kalımı iki
temel içgüdüye dayanır: Çalışmak ve sevmek.

• Kitle içerisinde birey telkinden çok «kitle uğrunda», kitle için


yaşamak gereksinmesi duyduğu için kendi olmaktan uzaklaşır.
(Grup aidiyeti ihtiyacını karşılama)
Floyd Henry Allport ve Yakınsama Kuramı

• Kitlenin bireyden bağımsız bir varlık olduğu ve bireyden


bağımsız bir zihne sahip olduğu yaklaşımına katılmaz.

• Kitlede, zaten birbirine yakın bilişsel duruma sahip bireyler


birbirlerine yaklaşırlar.
• Kitle davranışının ortaya çıkmasını iki prensibe bağlar:

• Sosyal kolaylaştırma: Bireyin başkalarının varlığında


performansının tek başına olduğu duruma kıyasla daha iyi
olmasıdır (seyircili maçlar gibi)

• Yani bireyler, yalnızca diğerinin varlığına bağlı olarak


gerçekleştirmekte oldukları davranışları daha coşkulu bir
şekilde gerçekleştirebilirler.
• Sosyal uyarma: Grup üyelerinin birbirlerini karşılıklı olarak
uyarması, harekete geçirmesidir. Yüz yüze gruplarda daha
geçerlidir.

• Kitleyi oluşturan bireylerin irrasyonel olmadıklarını düşünür.


Sergei Moscovici ve Kitlelerin Keşfi

• Kitlenin davranışlarını “anormal” olarak nitelemenin bir


tür etiketleme olduğunu söyler: ‘’Toplumun altını yeteri
kadar kazır isek kitleyi, insanoğlunun altını yeteri kadar
kazır isek dibinde canavarı buluruz.’’

• Kitle psikolojisine göre birey rasyonel, kitle ise


irrasyoneldir. Moscovici ise bireyin her zaman rasyonel
veya kitlelerin her zaman irrasyonel davranmadığını öne
sürer.
Leon Festinger, Albert Pepitone, Theodore Newcomb
ile Phillip Zimbardo ve Kimliksizleşme Kuramı

• Kimliksizleşme: Festinger (1952), Le Bon’un anonimite


kavramını kimliksizleşme ile açıklar.

• Kitle içinde bireyin kimliğinin tespiti zorlaştığından, normalde


tek başınayken ortaya koyamayacakları davranışları kitle
içinde rahatlıkla ortaya koyabilirler.
• Kimliksizleşmeye üç faktör neden olur:

• Anonimite (isimsiz olma hissi)


• Sorumluluğun dağılması (sorumluluk yalnız benim değil)
• Grup büyüklüğü (grup büyüdükçe sorumluluk duygusu azalır)
• Bu kuramda kritik olan, bireyin iradesinin yok sayılmamasıdır.
Aksine birey iradesi üzerindeki sınırlandırmaların ortadan
kalkması söz konusudur.

• “...Bir başka deyişle, bireyin ortaya koymak istediği ancak


kimliğinin varlığından dolayı ortaya koyamadığı pek çok
davranış, gruptaki kimliksizleşme sürecinde olası hâle gelir.”
• Milgram: Hangi koşullarda otoriteye itaat oranı artar?

• Zimbardo, Milgram’ın (1963) otoriteye itaat deneyini, deney


koşullarında bireyin kimliğinin belli olmadığı bir koşul
ekleyerek tekrarlar.

• Zimbardo deneye deneklerin kimliklerinin belirgin olduğu


(isimlik taktıkları) bir koşul ile kimliklerinin belirsiz olduğu
(Klu Klux Klan üyeleri gibi giyindikleri) iki koşul ekler.
• Kimlik bilgileri belirsiz olan bireylerin bir diğerine elektroşok
verme oranının daha fazla olduğu ortaya çıkar.

• Zimbardo’ya göre kimliksizleşmede yalnızca anonimite


olmaz; bireyin fizyolojik uyarılmasında da bir artış olur, bilinç
düzeyi ve duyguları farklılaşır.

• Toplumsal normların oluşturduğu sınırlama ortadan kalkar ve


birey içinden geldiği gibi davranır.
Henri Tajfel, John Turner ve Sosyal Kimlik Kuramı

• Sosyal Kimlik Kuramı: Kitle içerisinde bireyler kitleye birer


grup kimliği yükler ve bu yüklemeye bağlı olarak kitle
içerisindeki davranışlarını ortaya koymaya başlarlar.

• Yani “ben kimim?” sorusunun cevabı bir noktada “ben hangi


gruplara üyeyim?” sorusuna dönüşebilir (hayvansever)

• Birey olumlu benlik değerinin devamlılığı için kitle tarafından


tanımlanmış olan normlara uyma eğilimi gösterebilir, lidere
itaat edebilir.
Ralph Turner, Lewis Killian ve Beliren Norm Kuramı

• Beliren Norm Kuramı: Ortak bir paydaya sahip olan


bireylerin bir araya gelip kitleyi oluşturmasından sonra,
zamanla grup içinde normların oluşmaya başladığını vurgular.

• Kitle dışarıdan tek birim olarak görülse de kitle üyelerinin


rolleri zamanla farklılaşır ve rollerle ilgili normlar oluşur
(lider, takipçi, izleyici).

• Norm oluşması süreci (doğal afetlerde birbirlerini tanımayan


ancak bir arada süreci atlatmaya çalışan insanların hızlı
kararlar verdikleri anlar gibi)
Özetle;

• Le Bon’dan Beliren Norm Kuramı’na doğru geldikçe;

• Kitlenin bireyin yalnızca içinde eridiği bir yapı olmadığı,


• Başta daha olumsuz ve sabit olarak ele alınan kitlenin,
zamanla değişen dinamik bir yapıda olduğu,
• Birey ve toplumun karşılıklı birbirlerini etkiledikleri,

kabul görmeye başladı.


• Bu kuramlar oluşturuldukları tarihe kadar olan gelişmeleri kapsar ve coğrafî
geçerliliği de daha Batı temellidir.

• Kitle kavramı Amerikan ve Avrupa sosyal psikoloji akımı içerisinde


çalışılmıştır. Bu sebeple daha toplulukçu eğilime sahip olan Türkiye gibi bir
kültürlerde kitlenin ayrıca ele alınması gerekir.

• Kitle ile birey arasındaki dinamik evrensel olsa da kitlelerin ve bireylerin


davranış repertuarları oldukça kültüreldir.

• Kitle davranışlarının yeni dönem incelemelerinde; özellikle sosyal medyanın


kitle üzerindeki etkileri ayrı bir başlık olarak ele alınmaktadır. Özellikle
Arap Baharı, sosyal medyanın kitle hareketlerini ateşleyici bir gücü
olduğunu gözler önüne sermiştir.

You might also like